BULTEN MART-NİSAN...

36
1 AR&GE BÜLTEN 2018 MART-NİSAN İÇİNDEKİLER Sunuş---------------------------------------------------------------------------------------------2 Döviz Kuru Dalgalanmalarının Nedenleri ve Türkiye Ekonomisine Yansımaları--------------------------------------------------------------------------------------3 Elif ÇAM İzmir’in Girişimcilik ve İnovasyon Fırsatları------------------------------------------9 Övgü PINAR Yatırımcıların Rotası: Büyüyen ve Gelişen İzmir----------------------------------12 Erdem ALPTEKİN Dünya Pazarında Çelik Sektörünün Durumu---------------------------------------19 Hande UZUNOĞLU Coğrafi İşaretin Önemi ve Odamızın Coğrafi İşaret Tescil Çalışmaları----25 Şebnem BORAN Nitelikli İşgücünde STEM Becerilerinin Önemi------------------------------------30 Melisa KORKMAZ ARAŞTIRMA, GİRİŞİMCİLİK VE MESLEKLERİ GELİŞTİRME MÜDÜRLÜĞÜ SEKTÖREL EKONOMİ

Transcript of BULTEN MART-NİSAN...

AR&GE BÜLTEN

2016 OCAK- ŞUBAT- EKONOMİK

1

AR&GE BÜLTEN

2018 MART-NİSAN İÇİNDEKİLER

Sunuş---------------------------------------------------------------------------------------------2

Döviz Kuru Dalgalanmalarının Nedenleri ve Türkiye Ekonomisine Yansımaları--------------------------------------------------------------------------------------3 Elif ÇAM İzmir’in Girişimcilik ve İnovasyon Fırsatları------------------------------------------9 Övgü PINAR Yatırımcıların Rotası: Büyüyen ve Gelişen İzmir----------------------------------12 Erdem ALPTEKİN

Dünya Pazarında Çelik Sektörünün Durumu---------------------------------------19 Hande UZUNOĞLU Coğrafi İşaretin Önemi ve Odamızın Coğrafi İşaret Tescil Çalışmaları----25 Şebnem BORAN Nitelikli İşgücünde STEM Becerilerinin Önemi------------------------------------30 Melisa KORKMAZ

ARAŞTIRMA, GİRİŞİMCİLİK VE MESLEKLERİ GELİŞTİRME MÜDÜRLÜĞÜ

SEKTÖREL

EKONOMİ

 

AR&GE BÜLTEN 2018 MART/NİSAN - SUNUŞ

2

Değerli Üyelerimiz, Değişim ihtiyacını hissederek çıktığımız yolun sonucu olarak, yeni bir döneme başlamanın mutluluğunu ve heyecanını yaşıyoruz. Üyelerimizin sorunlarını çözmek, İzmir’in ticaretini ve sektörlerimizin rekabet gücünü arttırmak için var gücümüzle çalışacağız. Bu yeni dönemde başta üniversiteler, kamu kurumları, yerel yönetimler, Odalar, diğer meslek kuruluşları ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte hareket ederek kentin sinerjisini arttıracağız. Kent için hep birlikte çalışacak, hep birlikte üreteceğiz. Ekonomik ve sektörel konulardaki son gelişmeleri rapor haline getirerek üyelerimiz ile paylaşacak ve “biz” anlayışıyla siz değerli üyelerimizin katılımıyla hem Odamızı hem de İzmir'i uluslararası marka haline getireceğiz. Odamız Araştırma, Girişimcilik ve Meslekleri Geliştirme Müdürlüğü uzmanları tarafından hazırlanan bültenimizde bu ay ekonomik ve sektörel konulara değindiğimiz;

Döviz Kuru Dalgalanmalarının Nedenleri ve Türkiye Ekonomisine Yansımaları İzmir’in Girişimcilik ve İnovasyon Fırsatları Yatırımcıların Rotası: Büyüyen ve Gelişen İzmir Dünya Pazarında Çelik Sektörünün Durumu Coğrafi İşaretin Önemi ve Odamızın Coğrafi İşaret Tescil Çalışmaları Nitelikli İşgücünde STEM Becerilerinin Önemi

başlıklarındaki yazılarımızı bulabilirsiniz. AR&GE Bülten’in üyelerimize, kamu otoritelerine ve ilgililere yararlı olacağını umuyor, 2018 yılında bol kazançlı günler diliyorum. Mahmut ÖZGENER Yönetim Kurulu Başkanı

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN - EKONOMİ

3

Döviz kuru basitçe yabancı para birimlerinin yerli para cinsinden ifadesidir. Teknoloji, iletişim ve lojistik alanında yaşanan gelişmelerin ticaret ve sermaye hareketlerini serbestleştirmesi döviz kuru politikalarının ekonomideki rolünü ve önemini arttırmıştır. 1970’lerin başında ayarlanabilir sabit kur rejimine dayalı Bretton Woods sisteminin çökmesi sonrasında ülkeler farklı döviz kuru rejimleri denemiştir. Ancak günümüzde dünyada kullanılan en yaygın döviz kuru sistemi esnek döviz kuru sistemidir. Ülkemizde 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunun 4. maddesi gereği kur rejimi Hükümet ve Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası(TCMB) tarafından ortak olarak belirlenmekte ve dalgalı döviz kuru rejimi uygulanmaktadır. Ülkemizde izlenen döviz kuru rejiminde;

Merkez Bankası herhangi bir kur hedeflemesinde bulunmaz, döviz kurları bir hedef ya da politika aracı olarak kullanılmaz.

Döviz kuru piyasadaki arz ve talep koşulları tarafından belirlenir.

Merkez bankası yalnızca şoklara karşı hazırlıklı olmak ve ekonomiye duyulan güveni arttırmak amacıyla piyasadaki arz ve talebi etkilemeyecek şekilde ılımlı bir rezerv biriktirme politikası izler.

Merkez Bankası döviz kurundaki oynaklığın aşırı boyuta gelmesi halinde piyasaya doğrudan müdahale edilebilir.

Yerli paranın yabancı para birimleri karşısındaki değer kaybı veya kazanımı ekonominin gidişatı ve geleceği hakkında önemli sinyaller vermektedir. Bu nedenle döviz kurundaki gelişmelerin yakından izlenmesi ve küresel ekonomideki risklere dayanıklı güçlü bir döviz kuru politikası uygulanması gerekmektedir. Son yıllarda döviz kurlarında meydana gelen artış ve oynaklık ekonomimizin en önemli gündem maddesini oluşturmaktadır. Döviz kurunu etkileyen en temel faktörler, arz-talep, enflasyon, faiz, mal-sermaye hareketleri ve siyasi ve jeopolitik faktörler olarak sıralanabilir. Ayrıca dalgalı döviz kuru sisteminde kurun tahmin edilmesinin neredeyse imkansız olması ekonomiyi belirsizliklerin yarattığı risklere açık hale getirmektedir.

DÖVİZ KURU DALGALANMALARININ NEDENLERİ VE TÜRKİYE EKONOMİSİNE YANSIMALARI

Elif ÇAM

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN - EKONOMİ

4

Grafik 1: 2008’den 2018’e Euro ve Dolar Karşında TL’deki Değişim

Kaynak: TCMB, Bloomberg(2018 Yılı için15.05.2018 tarihli döviz kurları kullanılmıştır) Döviz kurları da aynen mal ve hizmetlerde olduğu gibi arz ve talep tarafından belirlenir. TCMB döviz arz ve talebini belirleyen temel unsurları uygulanan para ve maliye politikaları, ekonomik altyapı, uluslararası gelişmeler ve bekleyişler olarak belirtmektedir. Piyasada döviz arzı arttıkça yerli para değer kazanırken, dövize olan talep arttıkça yerli para değer kaybeder. Piyasada döviz arzını arttıran gelişmelere ihracat artışı, yurt dışından yapılan borçlanmalar ve ekonomik göstergelerin iyileşmesi ile ekonomiye duyulan güvenin artması örnek verilebilir. Döviz kuruna olan talebi arttıran faktörlere ise ithalat artışı, yurt dışı borçların geri ödemesi örnek gösterilebilir. Fiyat istikrarı yerli paranın değerinin korumasında son derece önemlidir. Enflasyonun artışına ilişkin beklentiler dahi yerli paranın değer kaybetmesine yol açar. Diğer yandan ülkemiz gibi ithalat oranı yüksek olan ülkelerde döviz kurundaki artışlar ithal malların fiyatını arttırarak enflasyon artışına yol açar. Yüksek enflasyon ülkemizde üretilen mal ve hizmetlerin fiyatını arttırarak uluslararası arenada rekabet avantajını kaybetmesine yol açarken ithal mallara olan talebi de arttırır. Para getirisi yüksek tarafa akar, Türk lirasının getirisi yabancı para birimlerine göre yüksek olduğunda TL’ye olan talep artarak TL’nin değer kazanmasına yol açar. Son dönemde başta ABD Merkez Bankası FED olmak üzere gelişmiş ülke merkez bankalarının izlediği para politikaları gelişmekte olan ülkeleri çok yakından etkilemektedir. 2008 krizi sonrası ekonomideki toparlanma ile gelişmiş ülkelerin para politikalarında sıkılaşmaya başlaması gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akışını azaltacaktır. Sermaye akışı ülkede döviz kurunu doğrudan etkiler. Ekonomik açıdan doğrudan yabancı yatırımlar yerli paranın değerine uzun vadeli katkı sağlarken kısa vadeli sermaye akımları yerli paranın değeri açısından kısa vadede arttırıcı bir unsur olsa da kalıcı olmadığı için her an risk yaratma potansiyeline sahiptir. Para riski sevmez, güvenli liman arar dolayısı ile bir ülke ekonomisi açısından risk yaratan iç ve dış unsurlar arttığında sıcak para geldiğinden daha hızlı şekilde ülkeyi terk edebilir. Bu nedenledir ki sıcak paranın varlığı ekonomiler için her zaman göz önünde bulundurulması gereken bir risk unsurudur.

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN - EKONOMİ

5

Siyasi ve politik riskler yerli paranın değerini yakından etkiler, risk artışı ülkeye yapılacak yatırımları olumsuz etkiler. TL’ye olan talep yalnızca dış piyasada değil iç piyasada da düşer ve yerli para değer kaybeder. Ülkemizde döviz mevduat hesaplarındaki artış bu durumu desteklemektedir. Döviz kurları nominal ve reel efektif döviz kuru olmak üzere iki şekilde ifade edilir. TCMB Nominal efektif döviz kurunu Türkiye’nin dış ticaretinde önemli paya sahip ülkelerin para birimlerinden oluşan sepete göre, reel efektif döviz kurunu ise nominal efektif döviz kurundaki nispi fiyat etkileri arındırılarak elde kur olarak tanımlamaktadır. Ülkeler arasındaki göreli fiyat veya maliyet unsurlarıyla düzeltilmiş halini ifade eden reel efektif döviz kuru bu özelliği ile ülkeler arası rekabet gücünün belirlenmesinde önemli bir makroekonomik göstergedir. Reel efektif döviz kuru TÜFE, Yi-ÜFE ve Gelişmiş Ülkeler - Birim İş Gücü Maliyeti Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru olmak üzere 3 yöntemle hesaplanmakta, Merkez Bankası müdahalesinde ise tüfe bazında hesaplanan reel efektif döviz kuru dikkate alınmaktadır. Reel efektif kurunun azalması TL’ deki reel değer kaybına dolayısı ile Türk mallarının yabancı mallar karşısında daha ucuz hale geldiğine işaret etmektedir. Grafik 2: Tüfe Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru(2017-2018)

Kaynak: TCMB Türkiye ekonomisi 2017 yılını % 7,4 büyüme ile tamamlayarak önemli bir başarıya imza attı. Bu büyüme oranı ile ülkemiz G-20’de lider olurken, OECD sıralamasında % 8,4 büyüyen İrlanda’dan sonra dünyada en hızlı büyüyen ikinci ekonomi oldu. Ekonomiyi canlandırmaya reel sektörün dinamizmini artırmaya ve finansman sorunlarını çözmeye yönelik Kredi Garanti Fonu, KOSGEB destekleri, istihdam teşvikleri gibi devlet destekleri büyümede yakalanan başarıya büyük katkı sağladı. Bu katkı sağlanırken mali disiplinin de korunmuş olması ekonomi çevrelerince takdirle karşılandı.

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN - EKONOMİ

6

2017 yılında ihracatımız bir önceki yıla göre %10,2 artışla büyümede olduğu gibi başarılı bir performans sergiledi. 157 milyar $’ın üzerinde ihracat ile tarihimizin 2. en yüksek ihracatını gerçekleştirdik. 2016 yılında büyümeye -0,4 puanla negatif katkı sağlayan ihracat 2017 yılında 2.2 puan katkı sağladı. İhracat verileri yüzleri güldürürken petrol fiyatındaki artış ve TL’deki değer kaybı ithalattaki artışı tetikledi. 2017 yılında ithalatımız önceki yıla göre %17,9 arttı. Bu artış net ihracatın büyümeye katkısının 0,1 puan olarak gerçekleşmesine neden oldu. Böylece 2017 yılını 59 milyar $’a yakın dış ticaret açığı ile kapatmış olduk. Dış ticaret açığının en büyük sorumlusu olduğu cari açık da artarak milli gelirimizin % 5,4’üne ulaştı. Diğer yandan, enflasyon, işsizlik, faiz oranları çift hanede direniyor. Dış borç stoğumuz 2017 yılı sonunda 453 milyar doları aşarak milli gelirimizde % 53,3 paya sahip oldu. Özellikle kısa vadeli borçlar döviz kurlarındaki oynaklıkta en etkili sebepler arasında yer alıyor. Merkez Bankası 2018 Şubat sonu itibarıyla, orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stokunu, 185,9 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleştiğini söz konusu borçta özel sektörün payının % 81,4 olarak gerçekleştiğini açıkladı. Tüm bu ekonomik gelişmeler ABD’nin ticarette korumacılığa yönelik attığı somut adımlar, Ortadoğu’da bitmeyen gerginlik, Suriye’deki iç savaş ve özellikle ABD, Rusya, İsrail ve İran’ın bölgedeki rolleri, ülkemizin devam eden sınır ötesi operasyonları, bazı uluslararası kuruluşların ülkemizin notunu düşürmesi TL üzerinde baskı yaratıyor. Bu gelişmeler neticesinde Nisan ayında Dolar/TL, 4, TL’nin Euro/TL, 5 TL’yi aşarak tarihi rekorlarını kırdı. Merkez Bankası 25 Nisan 2018 tarihinde gerçekleştirdiği Para Politikası Kurulu toplantısında. enflasyon ve enflasyon beklentilerinin fiyatlama davranışları üzerinde oluşturduğu riskin devam etmesi ve ithalat fiyatlarındaki artışın bu riskleri yükseltmesi nedeni ile fiyat istikrarını desteklemek amacıyla Geç Likidite Penceresi borç verme faiz oranını 12,75’ten 13,50’ye yükseltti. Ancak bu süreçte ABD hükümetinin borçlanma gereksinimi ve petrol fiyatlarındaki artış, ABD 10 yıllık tahvil faizlerindeki yükselişin gelişmekte olan ülke paraları üzerindeki yarattığı baskı, Merkez bankasının bu müdahalesinin TL’deki değer kaybının önlenmede kısıtlı ve kısa süreli etkili olmasına yol açtı. Döviz kuru tekrar yükselişe geçerek $/TL 4,20 TL’yi €/TL 5,05’i aştı.

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN - EKONOMİ

7

Grafik 3: 2018 Yılının ilk Aylarında USD ve Euro’nun Seyri

3,77

4,47

3,20

3,40

3,60

3,80

4,00

4,20

4,40

4,60

02

-01

-20

18

05

-01

-20

18

10

-01

-20

18

15

-01

-20

18

18

-01

-20

18

23

-01

-20

18

26

-01

-20

18

31

-01

-20

18

05

-02

-20

18

08

-02

-20

18

13

-02

-20

18

16

-02

-20

18

21

-02

-20

18

26

-02

-20

18

01

-03

-20

18

06

-03

-20

18

09

-03

-20

18

14

-03

-20

18

19

-03

-20

18

22

-03

-20

18

27

-03

-20

18

30

-03

-20

18

04

-04

-20

18

09

-04

-20

18

12

-04

-20

18

17

-04

-20

18

20

-04

-20

18

26

-04

-20

18

02

-05

-20

18

07

-05

-20

18

10

-05

-20

18

15

-05

-20

18

DOLAR/TL

4,52

5,30

4,00

4,20

4,40

4,60

4,80

5,00

5,20

5,40

02

-01

-20

18

05

-01

-20

18

10

-01

-20

18

15

-01

-20

18

18

-01

-20

18

23

-01

-20

18

26

-01

-20

18

31

-01

-20

18

05

-02

-20

18

08

-02

-20

18

13

-02

-20

18

16

-02

-20

18

21

-02

-20

18

26

-02

-20

18

01

-03

-20

18

06

-03

-20

18

09

-03

-20

18

14

-03

-20

18

19

-03

-20

18

22

-03

-20

18

27

-03

-20

18

30

-03

-20

18

04

-04

-20

18

09

-04

-20

18

12

-04

-20

18

17

-04

-20

18

20

-04

-20

18

26

-04

-20

18

02

-05

-20

18

07

-05

-20

18

10

-05

-20

18

15

-05

-20

18

EURO/TL

Kaynak: TCMB ve Bloomberg (15.05.2018)

Döviz kuru riski net açık döviz pozisyonu bulunan firmaların döviz kurundaki ani değişimler nedeni ile maddi zarara maruz kalmasını ifade eder. Döviz kuru riskleri başta dış ticaret alanında faaliyet gösteren ve çok uluslu firmaları yakından etkilemektedir. Firmaların döviz kurundaki aşırı oynaklığın yarattığı risklere karşı önlem almaları rekabet güçlerini korumaları açısından son derece önemlidir. Firmaların kur risklerine karşı korunma (hedging) konusundaki farkındalıkları kurlardaki oynaklıkların yaratacağı risklerin azaltılması açısından önemlidir. Kur riskine karşı uluslararası para piyasası yoluyla korunma ve dövize dayalı türev araçlar yoluyla korunma şeklinde iki genel önlemden bahsedilebilir. Uluslararası para piyasası yoluyla korunma da net döviz açık pozisyonu bulunan firmalar pozisyonlarının eksi de veya artıda olma durumuna göre döviz hesabı açabilir ya da döviz kredisi kullanabilir.

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN - EKONOMİ

8

Dövize dayalı türev araçlar ise kur riskine karşı korunmada en etkili araçtır. Türev araçlara örnek olarak forward, futures, swap ve opsiyonlar verilebilir. 2014 yılında yapılan bir araştırma, ABD ve Batı Avrupa’da firmaların %85’inden fazlası kur ve faiz riskine karşı türev ürünlerle korunmayı tercih ederken ülkemizde BIST 100 firmalarının %30’u türev ürünlerle koruma sağladığını göstermiştir. Özellikle dış ticaret alanında faaliyet gösteren firmaların bu konuda bilinçlendirilmesi hatta devlet tarafından bu araçları kullanma konusunda teşvik edilmesi konusunda çalışmalar yapılmalıdır. Döviz kurundaki oynaklığın kısa vadede hız kesmesi beklenmiyor. Bu nedenle uluslararası gelişmeleri kontrol edemesek de yurt içinde istikrardan ödün verilmesi gerekiyor. Diğer yandan dövize olan bağımlılığımızın azaltılmasında ve ekonomimizin geleceğinde hayati rol oynayan katma değeri yüksek üretim ve bu üretimi gerçekleştirebilecek nitelikli iş gücü ihtiyacının karşılanması için yapısal reformların en acil şekilde hayata geçirilmesi ve eğitim sistemimizin modernizasyonunun sağlanması gerekmektedir. Kaynaklar:

“Dış Borcun Milli Gelirine Oranı Yüzde 53.3’e Yükseldi”, Dünya Gazetesi, 02.04.2018 https://www.dunya.com/ekonomik-konjonktur/dis-borcun-milli-gelirine-orani-yuzde-533e-yukseldi-haberi-409788

“Dolar Faiz Kararı Sonrası Yatay Seyirde”, Dünya Gazetesi, 26.04.2018 https://www.dunya.com/finans/haberler/dolar-faiz-karari-sonrasi-yatay-seyirde-haberi-413172,

Akgiray V. “Risk Yönetimi Ne Zaman?, Ne İçin” Borsa İstanbul 2014, http://www.borsaistanbul.com/docs/default-source/viop/vedat-akgiray---bo%C4%9Fazi%C3%A7i-%C3%BCniversitesi---risk-yonetimi.pdf?sfvrsn=2

Bloomberg, http://www.bloomberght.com/ Bozan, E. “Döviz Kurlarını Etkileyen 5 Önemli Faktör”, 22.12.2017,

https://ekonomist.co/yatirim/doviz-kurlarini-etkileyen-faktorler-7763/ Çiftçi F., Yıldız R., Dış Ticarette Kur Riski Yönetimi: Temsili Bir Türk Dış ticaret

Firması İçin Uygulama Örnekleri, 2012, http://dergipark.gov.tr/download/article-file/3953,

Eğilmez M., “Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi Nedir?”, 2012 http://www.mahfiegilmez.com/2012/11/reel-efektif-doviz-kuru-endeksi-nedir.html

Özçam M., “Döviz Kuru Politikaları ve Türkiye’de Döviz Kuru Oynaklığının Etkileşimleri”, Sermaye Piyasası Kurulu Araştırma Raporu, 2004, http://www.spk.gov.tr/SiteApps/Yayin/YayinGoster/943

Para Politikası Kurulu Kararı, TCMB, 25.04.2018 http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Duyurular/Basin/2018/DUY2018-10

Saygılı H., Saygılı M., Yılmaz G., “Türkiye İçin Yeni Reel Efektif Döviz Kuru Endeksleri”, TCMB Çalışma Tebliği No: 10/12, 2010. http://www.tcmb.gov.tr/

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, http://www.tcmb.gov.tr/

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN - EKONOMİ

9

Girişimcilik olgusu, giderek daha fazla platformda karşımıza çıkmaktadır. Özellikle, gelişen teknoloji, girişimcilerin en önemli ilerleme kaynağı olmuştur. Paralel olarak girişimcilik ekosisteminde rekabetin temel unsuru olan inovasyon kavramı da yükselişe geçen bir kavramdır. Günümüzde girişimcilik ekosisteminin özellikle de inovasyonun gelişmesine yönelik birçok çalışma yapılmaktadır. Teşvik ve desteklerin artması, Melek Yatırımcı Ağları, Teknoparklar, Teknoloji Transfer Ofisleri parlak fikirlerin başarılı girişimlere dönüşmesi için üzerine düşeni yapmaktadır. 8 üniversitesi, 4 Teknopark’ı, 4 Teknoloji Transfer Ofisi, 2 Melek Yatırımcı Ağı ile İzmir’de emin adımlarla, girişimcilik ve inovasyon kenti olma yolunda ilerlemektedir. Bu açıdan girişimcilere önemli fırsatlar sunmaktadır. İzmir’de girişimcilere önemli fırsatlar sunan kurumların başında üniversiteler gelmekte olup kentimizde bulunan tüm üniversitelerde girişimcilik kavramına özel olarak önem verilmektedir. Girişimciliğin desteklenmesinde en etkin Kurumların başında KOSGEB gelmektedir. Ayrıca, TÜBİTAK, Bilim, Sanayi Teknoloji Bakanlığı tarafından inovatif projeler desteklenmekte ve yine Ekonomi Bakanlığı başta olmak üzere pek çok resmi kurum tarafından teşvik ve destekler sunulmaktadır. Sivil Toplum Kuruluşları tarafından da yeni fikirler, proje yarışmaları gibi etkinlikler ile desteklenmektedir. Teknoloji Geliştirme Bölgesinde faaliyet gösteren firmalara bir çok avantaj getirilmiş, özellikle vergisel anlamda destek muafiyetlerden faydalanma imkanı sağlanmıştır. Bölgede faaliyet gösteren gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, bu Bölgedeki yazılım, tasarım veya Ar-Ge faaliyetlerinden elde ettikleri kazançları 31.12.2023 tarihine kadar gelir ve kurumlar vergisinden istisnadır. Bölgede çalışan; Ar-Ge, tasarım ve destek personelinin bu görevleri ile ilgili ücretleri 31.12.2023 tarihine kadar her türlü vergiden istisnadır. 31.12.2023 tarihine kadar uygulanmak üzere, Bölgede faaliyette bulunanlara Bakanlık tarafından uygun görülen alanlarda gerçekleştirecekleri projelerinin finansmanında kullanılmak üzere gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri tarafından

İZMİR’İN GİRİŞİMCİLİK VE İNOVASYON FIRSATLARI

Övgü PINAR

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN - EKONOMİ

10

sağlanan sermaye destekleri, beyan edilen gelirin veya kurum kazancının yüzde onunu ve öz sermayenin yüzde yirmisini aşmamak üzere, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun 89 uncu maddesi uyarınca ticari kazancın ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesine göre kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılır. Firmaların çalıştırdıkları personelinin sigorta primi işveren hissesinin % 50’si, 5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında Maliye Bakanlığı bütçesine konulan ödenekten karşılanmaktadır. İzmir’de bulunan 4 Teknoloji Geliştirme Bölgesi olan;

1. İzmir Teknoloji Geliştirme Bölgesi (Teknopark İzmir) 2. İzmir Bilim ve Teknoloji Parkı Teknoloji Geliştirme Bölgesi (İzmir Bilimpark) 3. Dokuz Eylül Teknoloji Geliştirme Bölgesi (Depark) 4. Ege Teknopark Teknoloji Geliştirme Bölgesi (Ege Teknopark)

söz konusu imkanların sunulduğu bölgelerdir. İyi bir fikri olan girişimciler, bu fikirlerini hayata geçirme aşamasında en çok finansman ve sermaye sıkıntısı yaşamaktadır. Start-up’lara yatırım yapan, işletmelerin büyümesi ve gelişmesi için sermaye sağlayan, yüksek risk ve yüksek büyüme potansiyeli içeren firmalara kuruluşlarının erken bir döneminde yatırım yapan kişilere melek yatırımcı denmektedir. Son dönemde sık sık duyduğumuz melek yatırımcı veya mevzuattaki ismiyle Bireysel Katılım Yatırımcısı, 15 Şubat 2013 tarihli Bireysel Katılım Sermayesi Hakkında Yönetmelik’te, “Kişisel varlıklarını ve/veya tecrübe ve birikimlerini başlangıç ve büyüme aşamasındaki şirketlere aktaran gerçek kişiler” şeklinde tanımlanmaktadır. 2018 yılı ilk çeyreğine Türkiye’de 451 adet Melek Yatırımcı Lisansı verilmiştir. İstanbul % 78, Ankara % 8 ve İzmir % 5’lik paya sahiptir. Melek yatırımcılar tarafından 2018 yılının ilk çeyreğinde 4,42 Milyon TL yatırım yapılmıştır. Türkiye’de 14 Melek Yatırımcı Ağı bulunmakta olup söz konusu Melek Yatırımcı Ağlarından 2 tanesi İzmir’de yer almaktadır: EGİAD Melekleri ve Odamızın kurucusu olduğu Embryonix Melek Yatırım ve Mentor Ağı Ar-Ge Merkezi statüsündeki Merkezlere sunulan teşvik ve destek mekanizmaları şu şekildedir: Vergi indirimi: Ar-Ge Merkezleri, proje faaliyetleri kapsamında yaptıkları harcamaların % 100‘ü Kurumlar Vergisi matrahından indirilebilmektedir. Sigorta primi desteği: Ar-Ge personeli ile destek personelinin Kanun kapsamındaki faaliyetleri karşılığında elde ettikleri ücretleri üzerinden hesaplanan sigorta primi işveren hissesinin yarısı Maliye Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten karşılanır.

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN - EKONOMİ

11

Gelir vergisi stopajı desteği: Ar-Ge ve destek personelleri için gelir vergisi stopajı teşvik oranları,

Doktora % 95 Yüksek Lisans % 90 Temel Bilimler Y. Lisans % 95 Temel Bilimler Lisans % 90 Diğer % 80

Damla vergisi istisnası: Ar-Ge Merkezleri için Kanun kapsamındaki her türlü Ar-Ge ve yenilik faaliyetleri ile tasarım faaliyetlerine ilişkin olarak düzenlenen kâğıtlardan damga vergisi alınmaz. Gümrük vergisi istisnası: Kanun kapsamında yürütülen Ar-Ge ve yenilik projeleri ile ilgili araştırmalarda kullanılmak üzere ithal edilen eşya, gümrük vergisi ve her türlü fondan, bu kapsamda düzenlenen kağıtlar ve yapılan işlemler damga vergisi ve harçtan istisnadır. Ülkemizde faaliyette olan Ar-Ge Merkezi sayısı 873’tür. İzmir 69 Ar-Ge Merkezi ile 5. sırada yer almaktadır. Ar-Ge, inovasyon ve üniversite-sanayi işbirliğinin önemi ve bu kavramlarla ilgili farkındalık son yıllarda giderek artmaktadır. Ar-Ge ve yenilikçiliğe dayalı sürdürülebilir kalkınmanın belkemiğini üniversite-sanayi işbirliği oluşturmaktadır. İzmir’de 4 adet TTO desteklenmektedir. Bunlar; İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Atmosfer Teknoloji Transfer Ofisi, Ege Üniversitesi EBİLTEM Teknoloji Transfer Ofisi, Dokuz Eylül Teknoloji Transfer Ofisi (DETTO) ve İzmir Ekonomi Üniversitesi Embryonix Teknoloji Transfer Ofisi’dir. Mevcut ekosistem paydaşları göz önünde tutularak yapılan genel değerlendirme sonucunda; İzmir’de deneyimli mentor ve yatırımcı olabilecek işadamlarını bünyesinde barındıran kuruluşların girişimciliğe yönelik farkındalığı gün geçtikçe artmaktadır. Üniversiteler bünyesinde girişimcilik ders olarak verilmekte, ayrıca çeşitli program, yarışma vb. etkinlikler ile konu gündemde tutulmaktadır. İzmir’de girişimcilik alanında faaliyet gösteren kurumlar arasında işbirliğinin giderek artması beklenmektedir. Kaynaklar:

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, https://www.sanayi.gov.tr/ (17.05.2018) Hazine Müsteşarlığı, www.hazine.gov.tr (18.05.2018) İzmir Kalkınma Ajansı, “İzmir Girişimcilik Ekosisteminin Geliştirilmesi Stratejisi,

http://www.izka.org.tr/upload/Node/30924/xfiles/izmir_girisimcilik_ekosisteminin_gelistirilmesi_stratejisi.pdf (17.05.2018)

TÜBİTAK, www.tubitak.gov.tr (17.05.2018)

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN - EKONOMİ

12

İzmir ekonomisi, Batı ve Doğuya yakın olan konumu, çok sektörlü yapısı, tarihi 8.500 yıl önceye dayanan bir liman kenti olması ve gelişmeye ve büyümeye açık potansiyel zenginlikleri açısından ilgi çeken bir ekonomi. Bu sayede İzmir ciddi sayıda göç alıyor, iş bulmak, çalışmak, yatırım yapmak, yeni bir hayata başlamak, emekli olmak ve tatil yapmak için çoğunlukla tercih ediliyor. İzmir’in aldığı göç, verdiği göç oranından daha fazla. 2016-2017 döneminde 127.400 kişi göç alırken, 102.800 ise göç vermiş. İzmir’in 2017 net göç rakamı 24.800 kişi. İzmir en çok göçü 2017’de İstanbul’dan almış. 18.506 kişi ile İstanbul’u, 8.926 ile Manisa, 8.882 kişi ile Ankara, 6.576 ile Aydın ve 4.206 kişi Balıkesir takip ediyor. İzmir’in iki büyük kentten ve komşu ilçelerinden göç aldığı görülüyor. Bu durum “yaşanacak şehir” İzmir tarifinin de doğru olduğunu teyit ediyor. İzmir’in aldığı göç eğitim durumuna göre değerlendirildiğinde, 25 yaş üzeri gelenlerin % 43,54’ü yükseköğretim mezunu. Bu durum İzmir’e 2017’de gelen her iki kişiden birinin yüksek eğitimli olduğunu gösteriyor. Kentimiz nüfusu 4,3 milyonu aşmak üzere. En kalabalık üç ilçe olan sırasıyla Buca, Karabağlar ve Bornova’nın nüfusları 500 bini zorluyor. Türkiye genelindeki bir çok ilden daha fazla nüfusa sahipler. 30 bini geçmeyen nüfuslarıyla sırasıyla Karaburun, Beydağ ve Kınık, İzmir’in en az nüfusa sahip üç ilçesi konumunda.

İzmir’de nüfus artış hızı ortalama hızı % 1,32. En çok nüfus artışına sahip ilçeler sırasıyla % 8,29 ile Foça, % 7,87 ile Seferihisar ve % 5,2 ile Güzelbahçe. İzmir’in sahil kesimlerine hem İzmir içinden, hem de İzmir dışından büyük ilgi var.

YATIRIMCILARIN ROTASI: BÜYÜYEN VE GELİŞEN İZMİR

Erdem ALPTEKİN

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN - EKONOMİ

13

Nüfusu azalan ilçeler sıralamasında sadece % 2 ile Konak var. Konak dışında nüfusu azalan başka ilçe yok. Konak’ın arkasından gelen Kınık ve Kiraz’da ise çok düşük bir nüfus artışı sözkonusu. İzmir kültürel anlamda da yatırımcıların sosyal hayatlarını zenginleştirmeleri için fırsatlar sunuyor. Sergi, konser, tiyatro ve film gösterimleri, tarihsel ve kültürel zenginlikleri ile İzmir yüksek yaşam kalitesi sunuyor.

Yaşam kalitesini daha da yukarı çekecek potansiyeli var. Yanısıra İzmir geçmiş yıllardan süregelen başta futbol olmak üzere atlı sporlar, yatçılık, rüzgar sörfü, basketbol, hentbol, voleybol gibi diğer sportif etkinliklerde de zengin bir deneyime, tesislere ve insan profiline sahip.

Ancak sporun kent ekonomisine katkısının arttırılması için sportif tesislerin yenilenmesine, sportif etkinliklerin arttırılmasına, amatör kulüplerin desteklenmesine, gençlere daha fazla spor imkanı sunulmasına ihtiyaç var. İzmir tekstil, hazır giyim ve konfeksiyon, tütün, petrokimya, boya, endüstriyel makina, tarım, gıda ve içecek, metal sanayi, otomotiv, lojistik, inşaat ve turizm gibi üretim, istihdam ve ihracat yaratan sektörlere sahip olduğu gibi, savunma sanayi, uzay ve havacılık, yazılım, yenilenebilir enerji, sağlık biyoteknolojisi, organik tarım gibi sektörlerde de büyük fırsatlar barındırıyor. Daha yüksek katma değerli üretim ve ileri teknoloji ihracatı için elverişli koşullar var. İzmir yaşam kalitesi, kültürel ve tarihi zenginliği ve konumu ile yatırımcılar için uygun bir iklime sahip. İzmir’in yatırım potansiyeli oldukça fazla. İzmir’in 13 OSB’sinin, 4 teknoparkının 2 serbest bölgesinin ve üniversiteleri yatırımcıların rotası arasında kalıcı bir şekilde yer alması için kısa, orta ve uzun vadeli planlarının hayata geçirilmesi ve kararlılıkla uygulanması gerekiyor. Özellikli bölgelerin sunduğu fırsatlar eksiksiz olarak yatırımcılara anlatılmalı. OSB’ler içinde faaliyet gösteren yatırımcılar, Türkiye’de mevcut teşvik uygulamalarına ek olarak;

Arazi alımlarında KDV muafiyeti. Tesis inşasının tamamlanmasından itibaren geçerli olmak üzere beş yıl

boyunca emlak vergisi muafiyeti. Düşük su, doğal gaz ve iletişim giderleri. Parsellerin bölümü/birleştirilmesi işlemlerinde vergi muafiyeti. Tesis inşası ve işletiminde yerel yönetimler vergisi muafiyeti.

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN - EKONOMİ

14

OSB’nin belediye hizmetlerinden yararlanmaması durumunda katı atık vergisi muafiyeti sağlıyorlar.

Serbest Bölgeler, yıllık yaklaşık 4,5 milyar dolarlık ticaret hacmi ile İzmir’in dış ticaret hacminin 4’te 1’ini oluşturur. Çeşitli teşviklerden yararlanma imkânı sağlayan toplam 4 milyon metrekarelik bir yatırım alanına sahip 2 serbest bölge dış pazarı hedefleyen yatırımcılar için kayda değer bir yatırım fırsatıdır. Serbest bölgelerin sunduğu avantajlar aşağıdaki gibidir:

Gümrük vergisi ve aynı tür diğer vergilerden % 100 muafiyet. İmalat şirketleri için kurumlar

vergisinden % 100 muafiyet. KDV ve özel tüketim vergisinden %

100 muafiyet. Düzenlenecek evraklara uygulanan

damga vergisinden % 100 muafiyet. Emlak vergisinden % 100 muafiyet. Tamamı yurt dışına olmak kaydıyla

Serbest Bölgelerden verilecek belirli lojistik hizmetlere % 100 gelir ve kurumlar vergisi istisnası.

Çalışan maaşı üzerinden alınan gelir vergisinden %100 muafiyet (serbest bölgelerde ürettiği ürünlerin FOB bedelinin en az % 85’ini ihraç eden şirketler için).

Mallar süre sınırlaması olmaksızın serbest bölgelerde tutulabilmektedir. Şirketler, serbest bölgelerden elde edilen kârı hiçbir sınırlama olmaksızın yurt

dışına ya da Türkiye’ye serbestçe aktarabilmektedir. Mülk alım-satımında tapu harcından muafiyet. İnşaat, proje, iskân, izin ve onay süreçlerinde KDV muafiyeti. KDV ve diğer vergilerden muaf hazır altyapı. İkinci el/kullanılmış makine getirilmesine müsaade edilmesi.

İzmir, kaliteli altyapısı, akademik, ekonomik ve sosyal yapının bütünleştiği tesisleri ve avantajlı ofis kiraları ile özellikle bilgi, iletişim ve sağlık sektöründe uzmanlaşmış toplam 4 teknoloji geliştirme bölgesine ev sahipliği yapmaktadır. Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde sağlanan avantajlar aşağıdaki gibidir:

Yazılım geliştirme, Ar-Ge ve tasarım faaliyetlerinden elde edilen kazançlar 31 Aralık 2023 tarihine kadar gelir ve kurumlar vergisinden muaftır.

TGB içinde üretilen uygulama yazılımlarının satışı 31 Aralık 2023 tarihine kadar KDV’den muaftır. Bunlara sistem yönetimi, veri yönetimi, iş uygulamaları, farklı iş sektörleri, internet, mobil telefonlar ve askeri komuta kontrol sistemlerinde kullanılan yazılımlar dâhildir.

Bölgede çalışan Ar-Ge, tasarım ve destek personelinin bu görevleri ile ilgili ücretleri 31 Aralık 2023 tarihine kadar her türlü vergiden muaftır. Muafiyet kapsamındaki destek personeli sayısı Ar-Ge personeli sayısının % 10’unu aşamaz.

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN - EKONOMİ

15

Bölgede başlatılıp sonuçlandırılan Ar-Ge projeleri sonucu elde edilen teknolojik ürünün üretilmesi için gerekli yatırım, işletmeci şirketin uygun bulması ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının izin vermesi şartıyla bölge içerisinde yapılabilir.

31 Aralık 2023 tarihine kadar SGK primi işveren payının % 50'si devlet tarafından karşılanacaktır.

Ar-Ge, tasarım ve yazılım geliştirme projeleri kapsamında ithal edilecek ürünler gümrük vergisinden, düzenlenecek evraklar ise damga vergisinden muaftır.

İzmir’in birbirinden farklı özelliklere sahip 30 ilçesi var. Bu ilçelerin ekonomik profilinin ve ilçelerdeki yatırım olanaklarının, fırsatların ve tehditlerin bilinmesi yatırım kararı alınmadan önce büyük önem taşıyor. İzmir’in metropol ilçelerinde perakende ve toptan ticaret, hizmetler ve lojistik gibi sektörler başı çekerken, sahil ilçelerinde turizm, tarım, bazı civar ilçelerde ise sanayinin geliştiği görülüyor. Yanısıra İzmir’e yatırım yapmadan önce İzmir ekonomisinin genel tablosunun çıkarılmasında da fayda var. Tablo 1: İzmir Ekonomisi Verileri 2013 2014 2015 2016 2017 2018

İşsizlik Oranı (%) 15,4 13,9 15,0 14,0 14,0 ---

İşsiz Sayısı (Bin Kişi)

276 243 262 254 263 ---

İstihdam Düzeyi (Bin Kişi)

1.514 1.504 1.483 1.566 1.611 ---

İstihdam Oranı (%) 47,3 46,1 45,4 47,6 47,5 ---

Kamu Yatırımları (Milyon TL)

1.209 1.476 1.639 1.763 2.751 2.083*

Teşvikli Sabit Yatırım Tutarı (Milyon TL)

1.789 4.344 3.438 1.858 7.564 523

(Ocak-Şubat 2018)

Kurulan Firma Sayısı (Kooperatif dahil değil)

5.400 7.010 6.190 6.186 7.010 1.450

(Ocak-Şubat 2018)

Kapanan Firma Sayısı (Tasfiye dahil değil)

2.085 2.038 1.455 1.378 1.607 360

(Ocak-Şubat 2018)

Vergi Gelirlerinin Tahsilatı (Milyar TL)

36,3 39,8 48,3 52,3 63,0 15,6

(Ocak-Mart 2018)

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN - EKONOMİ

16

Banka Toplam Mevduatları (Milyar TL)

48,6 54,7 64,6 76,9 89,6 ---

Banka Toplam Nakdi Kredileri (Milyar TL)

60,2 66,9 77,9 85,8 109,1 ---

Banka Şube Sayısı 826 837 824 785 766 ---

Uluslararası Sermayeli Şirketlerin Sayısı (1954-Birikimli)

2.110 2.229 2.422 2.568 2.595 (Ocak

itibariyle)

Kaynak: Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, T.C. Ekonomi Bakanlığı, T.C. Kalkınma Bakanlığı, T.C. Maliye Bakanlığı, Türkiye İstatistik Kurumu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği * 2018 tahmini 2017 yılında 2,7 milyar TL kamu yatırım yapılan İzmir’de, 2018 yılı için planlanan kamu yatırımı miktarı 2 milyar TL seviyesinde. Teşvikli sabit yatırım tutarında 2016 yılından 2017 yılına yaşanan artış dikkat çekici. % 300’ün üzerinde bir artış yaşanmış. Vergi gelirleri ve banka mevduat ile kredileri her geçen sene katlanıyor. Burada önemli olan nokta, İzmir’in Türkiye toplamından ne kadar pay aldığı. Vergide yaklaşık % 10 düzeyinde pay alan kentimiz, bankacılık ve diğer ekonomik göstergelerinde Türkiye pastasından daha az pay alıyor. İzmir, Türkiye milli gelirinden % 6,23 pay alıyor. Kentimizde kişi başına GSYİH ise 14.257 dolar. Uluslararası sermayeli şirketlerin sayısı da katlanıyor. Ocak 2018 itibariyle 2.595 adet yabancı sermayeli firma İzmir’de faaliyet gösteriyor.

Tablo 2: Uluslararası Sermayeli Şirketlerin Faaliyette Bulundukları İllerin Sektörle

Sektörler İstanbul Antalya Ankara İzmir Mersin

Tarım, Avcılık, Ormancılık ve Balıkçılık 257 139 35 97 53

Madencilik ve Taşocakçılığı 341 35 129 63 22

İmalat Sanayii 4.292 302 354 464 184

Gıda Ürünleri, İçecek ve Tütün İmalatı 289 61 29 41 25

Tekstil Ürünleri İmalatı 500 29 11 8 13Kimyasal Madde ve Ürünlerin İmalatı 500 40 26 31 20

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN - EKONOMİ

17

B.Y.S Makine ve Teçhizat İmalatı 500 40 26 31 20Motorlu Kara Taşıtı, Römork ,Yarı - Römork İm. 347 47 38 14 17

Diğer İmalat 2.517 266 239 206 99

Elektrik, Gaz ve Su 903 75 251 102 17

İnşaat 2.757 787 340 193 168

Toptan ve Perakende Ticaret 14.146 1.142 959 944 1.168

Oteller ve Lokantalar 1.042 663 92 83 37Ulaştırma, Haberleşme ve Depolama Hizmetleri 3.679 717 166 200 209

Mali Aracı Kuruluşların Faaliyetleri 369 11 16 11 1

Gayrimenkul Kiralama ve İş Faaliyetleri 6.279 1.141 511 311 200Diğer Toplumsal, Sosyal ve Kişisel Hizmet Faal. 2.143 263 258 127 49Toplam 36.208 5.275 3.111 2.595 2.108Kaynak: Ekonomi Bakanlığı, 1954-2018/Ocak Uluslararası sermayeli şirketlerin faaliyette bulundukları illerin sektörlere göre dağılımı Ocak 2018 itibariyle incelendiğinde; İzmir’in imalat sanayinde 464 firma ile İstanbul’un arkasından geldiği dikkat çekiyor. 2014 yılında 9,6 milyar dolar ile zirveye oturduktan sonra, 2015’de 8,1 milyar dolar ile ciddi bir düşüş yaşayan İzmir ihracatı 2016’da 8,3, 2017’de ise 9,3 milyar dolar ihracatı yakaladı. İzmir’den en çok ihracat yapılan sektörler 2017 itibariyle sırasıyla 830 milyon dolar ile örme giyim eşyası, 790 milyon dolar ile makinalar, 698 milyon dolar ile tütün mamulleri, 593 milyon dolar ile meyveler, 522 milyon dolar ile plastik ve mamulleri ve 518 milyon dolar ile motorlu kara taşıtlarından oluşuyor. İthalatta ise 2013 yılında yaşanan 10,3 milyar dolarlık zirve noktasından sonra, bir daha o rakama ulaşılamadı. 2017 yılında İzmir ithalatı sezonu 9,8 milyar dolar ile kapattı. 2017 itibariyle İzmir’deki ihracatçı sayısı 4.861, ithalatçı sayısı ise 5.661. İzmir’de ihracatın ithalatı karşılama oranı, Türkiye ortalamasına göre daha iyi konumda. İzmir’de yapı ruhsatı da her geçen sene katlanıyor. 2013 yılında 8.733 olan rakam, 2017 yılında 12.917’ye çıktı. Bu göstergede İzmir, 21.140 yapı ruhsatına sahip İstanbul’un arkasından ikinci sırada yer alıyor. Konut satışları da bir diğer önemli gösterge. 2015’deki 77.796 olan İzmir’deki konut satış sayısı 2017’de 84.184’ye çıktı. İzmir’de en çok konut satışı 2017 itibariyle sırasıyla 10.208 ile Buca, 9.510 ile Karşıyaka ve 6.335 ile Torbalı’da yapıldı.

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN - EKONOMİ

18

İzmir’in tarımda da büyük bir potansiyeli var. İzmir, Türkiye yem şalgamının % 55,6’sını, kök kerevizin % 44,3’ünü, brokolinin % 42,3’ünü, kuru bezelyenin % 35,7’sini, enginarın % 30,8’ini, yemlik İtalyan çiminin % 27,5’ını, turşuluk hıyarın % 25,9’unu, taze börülcenin % 24’ünü, ıspanağın % 22,5’ini tek başına gerçekleştiriyor.

Kişi başına mesken elektrik tüketiminde 2016 itibariyle 978 kwh. ile İzmir Türkiye sıralamasında birinci sırada yer alıyor. Türkiye ortalaması ise 642 kwh. İzmir ekonomisini yansıtan bir çok pozitif gösterge olmasına rağmen, İzmir’in işsizlik tablosu pek parlak değil.

İzmir 2017 rakamı olan % 14 ile Türkiye’nin en yüksek işsizlik oranlarından birine sahip.

Genç nüfus işsizlik rakamı ise % 26,4. Türkiye ortalaması olan % 20,8’nin oldukça üzerinde.

Kadın işsizlik oranı % 18,9 ile yine % 14,1 olan Türkiye ortalamasının üzerinde.

Bu sonuçlardan hareketle, İzmir’in işsizlik oranını tek haneli düzeylere indirmesi gerekiyor. Bunun içinde kamu ve özel sektör yatırımlarının artması, yüksek katma değerli üretim ve ihracat yapılması, teknoloji, ar-ge, tasarım ve markalaşmadan azami ölçüde faydalanılması, turizm için oldukça elverişli olan İzmir’in olanaklarının iyi pazarlanması ve İzmir’de kalıcı ve sıfırdan yatırım yapacak firmaların artması gerekiyor. Yapımı bittiğinde dünyanın en büyük 10 limanı arasında yer alacağı belirtilen Çandarlı (Kuzey Ege) Limanı, İzmir-İstanbul Otoyolu ve İzmir-Ankara Hızlı Tren Projeleri de tamamlandığında İzmir, üretim ve ticaret merkezlerine çok daha yakın olacak, daha çok yatırımcıya kucak açacak, daha da zenginleşecektir. Kaynaklar

• Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, www.bddk.org.tr • Invest In İzmir, http://www.investinizmir.com/tr • Invest In Turkey, www.invest.gov.tr • T.C. Ekonomi Bakanlığı, www.ekonomi.gov.tr • T.C. Kalkınma Bakanlığı, www.kalkinma.gov.tr • T.C. Maliye Bakanlığı, www.maliye.gov.tr • Türkiye İstatistik Kurumu, www.tuik.gov.tr • Türkiye İstatistik Kurumu, Sayılarla Türkiye-İzmir Mart 2018 Sunumu,

04.04.2018. • Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, www.tobb.org.tr

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN - SEKTÖREL

19

İnsanlık tarihinde en eski malzemelerden biri olan demir-çelik silah ve eşya yapımında kullanılmaktaydı. İngiltere’de 18. yüzyılda yüksek fırın yöntemiyle üretime geçilmesi ile birlikte yapı malzemesi olarak kullanılmaya başlandı. Tarihte demir ile inşa edilen (dövme demir) ilk yapı 1779 yılında İngiltere’de Coalbookdale’deki Severn nehri üzerinde yapılan demir köprüdür. Çelik üretiminin pahalı ve kalite kontrolünün zor olması kullanım alanını sınırladığından, 1850 yılında Bessemer’in kendi adını taşıyan çelik üretim metodunu bulması ve ilerleyen tarihlerde çelik üretiminin ucuzlaşması ve yaygınlaşmasını sağlayan yöntemlerin geliştirilmesi ile ABD’de çelik üretimi hızlandı. Günümüzde halen simgesel yapı olma özelliğini koruyan Brooklyn Köprüsü dünyanın en uzun ve çelikten inşa edilen yapısıdır. 1887-1889 yılları arasında inşa edilen Eyfel Kulesi’nde ise 7.300 ton çelik kullanılmıştır.

% 2’den az karbon ve % 1 oranında manganez ve az miktarda silikon, fosfor, kükürt ve oksijen içeren bir demir ve karbon alaşımından oluşan çelik günlük hayatta kullanılan birçok ürünün temel malzemesidir. Çeliğin dayanıklılığı, çok yönlülüğü, geri dönüştürülebilirliği, yüksek darbeli çarpışmalara dayanacak şekilde tasarlanabilir olması yaygın olarak kullanılmasının nedenleri arasındadır. Bununla birlikte yapı malzemesinin ağırlık/ağırlık oranını en ekonomik ve en yüksek oranda sağlaması, çelik binaların montaj ve sökümünün kolaylığı, çelik köprülerin betondan inşa edilenlerden daha hafif olması gibi özellikler nedeniyle inşaat sektöründe temel malzeme olarak kullanılmaktadır.

DÜNYA PAZARINDA ÇELİK SEKTÖRÜNÜN DURUMU

Hande UZUNOĞLU

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN - SEKTÖREL

20

Tasarım esnekliği, dayanıklılığı, uzun ömürlü olmasının yanı sıra çeliğin geri dönüştürebilir bir yapıya sahip olması çevresel tasarrufu sağlanması açısından önemli bir husustur. Örneğin Avrupa’da çelik yapıların % 96 oranında geri dönüştürülmüş olan yapısal çeliklerle inşa edildiği bilinmektedir. Bu durumda çelik geleceğin sürdürülebilir yapı malzemesi olarak görülmektedir. Çeliğin kullanım alanının fazla olması üretiminin önemini ortaya koymaktadır. 21. yüzyılda demir-çelik sektörünün kapasitesi ve üretimi küresel ölçekte hızlı bir büyüme göstermiştir. Sektör üretimi dünyadaki ekonomik krizlerden olumsuz etkilense de kapasite artışını sürdürmüştür. Özellikle son yıllarda ham çelik üretiminde toplam kapasite Çin’in liderliğinde artmıştır. Kapasite kullanım oranı Şubat 2018’de geçen yılın aynı ayına göre 2,5 puanlık bir artışla % 73,3 olarak gerçekleşmiştir. Grafik 1: Dünya Çelik Kapasite Kullanım Oranı (%)

Kaynak: Worldsteel Association, “February 2018 Crude Steel Production”, https://www.worldsteel.org/media-centre/press-releases/2018/february-2018-crude-steel-production.html, 16.04.2018 Dünyada toplam çelik üretimi 1950 yılında 189 milyon ton iken 2017 yılına gelindiğinde 1.691 milyon tonu geçmiştir. 2016 yılında ise üretim 1.626 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. 1960’lı yıllarda dünyada çelik üretiminin büyük bir kısmı Avrupa ve Güney Amerika tarafından karşılanırken 2000’li yıllara gelindiğinde Çin küresel piyasalara açılma ve devlet teşviklerinin desteğiyle kapasitesini arttırarak üretimde önemli bir pay sahibi olmaya başlamıştır. Çin 2013 yılında 815 milyon ton ile dünyanın tamamından daha fazla çelik üretmiştir.

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN - SEKTÖREL

21

2016 yılında dünya çelik üretiminde Çin % 50’ye yakın paya sahip olmuştur. 2017 yılında ise üretim geçen yıla göre % 5,7 oranında artarak 831.7 milyon tona ulaşmıştır. Çin özellikle düşük işçilik ve düşük çelik üretim maliyetleriyle ürettiği çeliği yurtdışına pazarlamaktadır. Üretim sıralamasında Çin’den sonra Japonya ve son yılların yükselen ekonomilerinden biri olan Hindistan gelmektedir. Tablo 1: Dünyada Çelik Üretiminde İlk 10 Ülke (Milyon Ton) Sıralama Ülke Adı 2016 2017 Değişim (%)

1 Çin 786,9 831,7 5,7 2 Japonya 104,8 104,7 -0,1 3 Hindistan 95,5 101,4 6,2 4 ABD 78,5 81,6 4,0 5 Rusya 70,5 71,3 1,3 6 Güney Kore 68,6 71,1 3,7 7 Almanya 42,1 43,6 3,5 8 Türkiye 33,2 37,5 13,1 9 Brezilya 31,3 34,4 9,9

10 İtalya 23,4 24,0 2,9 Kaynak: Worldsteel Association, “World crude steel output increases by 5.3% in 2017”, https://www.worldsteel.org/media-centre/press-releases/2018/World-crude-steel-output-increases-by-5.3--in-2017.html, 16.04.2018 Türkiye de dünyada önemli çelik üreticileri arasındadır. 2017 yılında 37,5 milyon ton ile ilk 10 ülke arasında 8. sırada yer almıştır. Bununla birlikte Türkiye’nin önemli çelik üreticisi Erdemir dünyada çelik üreten firmalar listesinde 41. sıradadır. Dünyada demir-çelik üretiminin büyük bir kısmı; Bazik oksijen fırını (BOF) tabanlı tesislerde demir cevheri, hurda ve taş kömüründen ve Elektrik Ark Ocaklı (EAO) tesislerde hurdadan gerçekleştirilmektedir. Çok az bir kısım da Siemens Martin fırını (OHF) ve diğer tesislerde üretilmektedir. Türkiye’de ise çelik üretimi çoğunlukla EAO tabanlı tesislerde yapılmaktadır. Son birkaç yıl yükselişte olan dünya çelik ihracatı 2016 yılında 473 milyon tonu aşmıştır. Dünya çelik ihracatında başı çeken ülkeler Çin, Japonya, Rusya, Güney Kore ve AB’dir. Türkiye sıralamada ilk 10 ülke arasındadır. Öte yandan çelik ithalatında ise AB, ABD, Almanya, Güney Kore ve İtalya’nın ilk 5 arasında yer aldığı görülmektedir. Türkiye ithalatta 8.sıradadır.

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN - SEKTÖREL

22

Tablo 2: Dünyada Çelik İhracatında ve İthalatında İlk 10 Ülke (Milyon Ton) Sıralama Ülke Adı 2016 Yılı

İhracatıSıralama Ülke Adı 2016 Yılı

İthalatı1 Çin 108.1 1 AB (28) 40.4 2 Japonya 40.5 2 ABD 30.9 3 Rusya 31.2 3 Almanya 25.5 4 Güney Kore 30.6 4 Güney Kore 23.3 5 AB (28) 29.9 5 İtalya 19.6 6 Almanya 25.1 6 Vietnam 19.5 7 Ukrayna 18.2 7 Tayland 17.6 8 İtalya 17.9 8 Türkiye 17.0 9 Belçika 16.7 9 Fransa 14.6

10 Türkiye 15.3 10 Çin 13.6 Kaynak: Worldsteel Association, “World Steel In Figures 2017”, https://www.worldsteel.org/en/dam/jcr:0474d208-9108-4927-ace8-4ac5445c5df8/World+Steel+in+Figures+2017.pdf, 16.04.2018 Bölgelere göre değerlendirme yapıldığında ise AB’nin dünya ticaretinde en büyük paya sahip olduğu görülmektedir. AB ülkeleri özellikle dünya ithalatında başı çekmektedir ve ithalatlarında yassı ürünlerin büyük payı bulunmaktadır. Dünyanın en büyük çelik üreticisi olan Çin’in iç pazardaki fazla ürünleri ihracata kaydırması, hem dünya ticaretinin hem de Çin’in dünya pazarındaki payının artmasını sağlamıştır. Ancak Çin’in bu yükselişi çoğu ülkenin ucuz Çin mallarına karşı koruma önlemi almasına bu kapsamda Çin ürünlerine farklı oranlarda gümrük vergileri uygulamasına neden olmuştur. Çin’in yarattığı rekabetten ötürü yerli üreticiler pazar paylarını korumak için dış pazarda fiyat kırmak zorunda kalmış ve bu nedenle karlılıkları ciddi oranda düşmüştür. Türkiye’nin çelik ticareti son 10 yılda inişli-çıkışlı bir seyir izlemiştir. İhracat 2012-2015 yılları arasında 3,7 milyar ton ihracat düşüşü yaşamıştır. 2015 yılında ise Türkiye net ithalatçı konumuna geçmiştir ve 2016 yılında da bu konumu devam etmiştir. 2017 yılında gelindiğinde ise ihracatın tekrar yükselişe geçmesi ile birlikte ihracatın ithalatı karşılama oranı da yükselmiştir.

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN - SEKTÖREL

23

Grafik 2: Son 10 Yılda Türkiye Çelik İhracatı ve İthalatı (Milyon Ton)

Kaynak: Çelik İhracatçıları Birliği, “İstatistikler”, http://www.cib.org.tr/tr/istatistikler.html Türkiye’nin 2017 yılındaki çelik ihracatında ürün gruplarının payı şu şekildedir: uzun %53, yassı %24, boru %11, kütük & slab %5, diğerleri %7. Türkiye yassı ürünlerde iç talebi karşılayamadığı için bu ürünleri ithalat ile karşılamaktadır. Türkiye’deki çelik üreticileri dünyada pek çok ülkeye ihracat yapmaktadır. En büyük pazarları ise AB ülkeleri ve Ortadoğu ülkeleridir. SONUÇ Türkiye dünyanın önemli çelik üreticileri arasında yer almaktadır. 2016 ve 2017 yıllarında sektör verilerinde artış olmasına rağmen yeni yıl ile birlikte Türkiye’de inşaat çeliğine yönelik ithalat vergilerinin sıfırlanması ve ABD’nin çelik ithalatına ek vergi koyması sektör için önemli bir sorun olarak görülmektedir. İnşaat çeliği fiyatlarında düşüş sağlanması için ithalat vergilerinin kaldırılmasının ne derece etkili olacağı tartışma konusu olmuştur. Özellikle hammadde ve sarf malzemeye yönelik zamların, fiyatları daha da yukarıya çekmesi beklentisi bulunmaktadır. Bununla birlikte maliyet artışının sadece Türkiye’de değil tüm dünyada yaşandığı belirtilerek sektörde fiyat artışının kaçınılmaz olduğu ifade edilmektedir. Diğer taraftan ABD’nin yeni Başkanı Trump’ın ulusal güvenliği koruma amacıyla getireceği sınırlamalar kapsamında; çelik ithalatına % 25 vergi uygulamasının 23 Mart 2018 tarihi itibariyle yürürlüğe girmesi ile birlikte sektör bir darbe daha yaşamış oldu. ABD tarafından yapılan açıklamalar, özellikle Çin’de üretilen ürünlerin işlenmiş veya işlenmeden yasal olmayan yollarla başka ülkeler üzerinde ABD’ye ihraç edildiği yönündedir.

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN - SEKTÖREL

24

Bu karardan sonra AB, Kanada ve Meksika ülkelerinden ithal edilen çelik ve alüminyuma uygulanmak istenilen ek gümrük vergisine yönelik 1 Mayıs’a kadar muafiyet uygulanacağı açıklanmış, daha sonra bu süre 1 Haziran’a uzatılmıştır. Ayrıca Arjantin, Brezilya, Avustralya ve Güney Kore’ye kalıcı muafiyet sağlanmıştır. Rakamlara bakıldığında bu ülkelerin ABD'nin çelik ithalatının önemli bir kısmını karşıladığı görülmektedir. 2017 ithalat rakamlarına göre, ABD’ye en fazla çelik satan ülkeler; Kanada (% 16), Brezilya (% 13), Güney Kore (% 10), Meksika ve Rusya (% 9), Türkiye (% 7), Japonya (% 5), Tayvan (% 4), Almanya (% 3) ve Hindistan (% 2) olarak belirtmektedir. Muafiyet ve ertelemelere yönelik bu açıklamalar arasında Türkiye’nin adı geçmiyor. Gümrük Birliği’nin bir parçası olan ve ABD’nin öne sürdüğü muafiyet kriterlerini tamı tamına karşılayan Türkiye’nin muaf tutulan ülkeler arasında olma talebi haksız bir talep değildir. Bununla birlikte ABD’nin yürürlüğe koyduğu korumacılık önleminin AB’nin iç pazarına karşı tehdit oluşturması beklentisi, AB’nin 26 çelik ürün grubunda “Korunma Önlemi Soruşturması” başlatmasına sebep olmuştur. Çelik sektörü temsilcileri soruşturma kapsamında Türkiye’ye karşı bir önlem alınması halinde çelik sektörünün bir darbe daha alacağını vurgulamaktadır. Soruşturmanın süresi 9 ay olup sonuçlanmadan geçici önlem uygulama kararı alınabiliniyor. Bu durumda önümüzdeki süreçte AB’nin geçici önlemi uygulamaya alması beklentiler arasındadır. Türkiye’nin beklentisi ise AB ile arasındaki Gümrük Birliği anlaşması gereğince bu koruma önleminin dışında tutulması yönündedir. Kaynaklar:

Avrupa Yapısal Çelik Birliği (ECCS) İstanbul Deklarasyonu, https://www.tucsa.org/english/celik-yapilar-yazi.asp?yazi=117.

Çelik İhracatçıları Birliği, “İstatistikler”, http://www.cib.org.tr/tr/istatistikler.html. Dünya Gazetesi, “ABD'nin çelik ve alüminyum tarifelerinden muaf ülke sayısı

arttı”, 23.03.2018. Türkiye Çelik Üreticileri Derneği, http://celik.org.tr. Worldsteel Organization, “About Steel”, https://www.worldsteel.org/about-

steel.html. Worldsteel Organization, “There is always a good reason to choose steel”,

https://www.worldsteel.org/about-steel/steel-facts/there-is-always-a-good-reason-to-choose-steel.html.

Worldsteel Organization, “World crude steel output increases by 5.3% in 2017”, https://www.worldsteel.org/media-centre/press-releases/2018/World-crude-steel-output-increases-by-5.3--in-2017.html.

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN - SEKTÖREL

25

GİRİŞ Coğrafi işaret, belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri bakımından kökenin bulunduğu yöre, alan, bölge veya ülke ile özdeşleşmiş ürünü gösteren işarettir. Coğrafi işaretler, menşe adı ya da mahreç işareti olarak tescil edilmektedir. Bir ürünün, coğrafi sınırları belirlenmiş bir yöre, alan, bölge veya istisnai durumlarda ülkeden kaynaklanan, tüm veya esas özelliklerini bu coğrafi alana özgü doğal ve beşeri unsurlardan alan, üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerinin tümü bu coğrafi alanın sınırları içinde yapılan ürünleri tanımlayan adlar “menşe adını” belirtmektedir. Örnek olarak, Eskişehir Lületaşı, Çelikhan Tütünü, Ege Pamuğu, Aydın İnciri, Edremit Körfezi yeşil Çizik Zeytini, Taşköprü Sarımsağı, Afyon Kaymağı menşe adını almıştır. Menşe adında ürünün tüm üretim aşamaları ilgili coğrafi sınırlar içerisinde gerçekleştirilmek zorundadır. Ürünün tüm ayırt edici özellikleri yöreden kaynaklanır. Bu nedenle, ürünün üretiminde kullanılan tüm hammaddeler, üretim metotları ve diğer tüm süreçler yörede gerçekleştirilmelidir. Bu süreçlerin yörede gerçekleştirilmesi nihai ürünün ayırt edici özelliklerini oluşturmaktadır. Bir ürünün coğrafi sınırları belirlenmiş bir yöre, bölge ya da ülkeden kaynaklanması, belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri bakımından bu coğrafi alan ile özdeşleşmiş olması, üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerinden en az birinin belirlenmiş coğrafi alanın sınırları içinde yapılması durumunda “mahreç işareti” göstergesini belirtmektedir. Gaziantep Baklavası, Maraş Burma Bileziği, Damal Bebeği, Isparta Halısı, Siirt Battaniyesi… Bu ürünlerin nitelikleri, kalitesi, ünü veya diğer özellikleri belirli bir coğrafi yere ait doğal hammadde ya da beşeri unsurlara dayalı işlemlerden kaynaklanan özellikler taşımaktadır. Coğrafi işaret alınabilmesi için ürünle ilgili olarak; kullanım biçimi, ürünün tanımı ve ayırt edici özellikleri, üretim yeri, ürünün metodu ve denetleme konularının yer alacağı teknik çalışma ve analizler gerekmektedir. Coğrafi işaretli ürünler, üretimin canlandırılması, ürünlerin katma değerlerini arttırarak bölgesel kalkınmaya katkı sağlanması, yerel üretimin ve kırsal kalkınmanın desteklenmesi bakımından stratejik bir rol oynamaktadır. “Coğrafi işaret” ibaresi taşıyan ürünleri üreten işletmeler de, bu işareti ürünlerinin ambalajlarında kullandıklarında tüketici açısından da güven ve kaliteyi ifade etmiş olmaktadır.

COĞRAFİ İŞARETİN ÖNEMİ VE ODAMIZIN COĞRAFİ İŞARET TESCİL ÇALIŞMALARI

Şebnem BORAN

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN- SEKTÖREL

26

ODAMIZ TARAFINDAN ALINAN COĞRAFİ İŞARET TESCİLLERİ Odamızca kentimizdeki yerel değerlere sahip çıkılması adına ürünlerin tescillenmesi çalışmalarına özel önem verilmektedir. İzmir ile özdeşleşmiş ürünlere coğrafi işaret tescili alınarak ürünlerimizin hem bilinirliği arttırılmakta ve katma değer kazandırılmakta hem de koruma altına alınarak gelecek nesillere taşınması sağlanmaktadır. Odamızca 2010 yılından itibaren kentimizle ünlenmiş gıda ürünlerinden İzmir Tulum Peyniri, Şambalisi, Boyozu, Lokması ve Kumrusuna coğrafi işaret tescillerinin alınması için çalışmalar yapılmıştır. Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü ile Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü öğretim üyeleri ile birlikte ürünlerin tarihçesi, üretim metodu ve yöre ile bağlantısını ortaya koyan raporlar hazırlanarak Türk Patent ve Marka Kurumuna sunulmuştur. Bununla birlikte hazırlık sürecinde ürünlerin tarifini belirlerken bu işte usta isimlerle görüşmeler gerçekleştirilmiştir. İZMİR ŞAMBALİSİ İzmir Şambalisi irmik, şeker, süt ve nişasta ile tekniğine uygun olarak hazırlanan hamurun tepside pişirilmesi ve piştikten sonra üzerine şerbet dökülmesiyle elde edilen bir tatlı çeşididir. Fırına verilmeden önce tatlı hamurunun üstü badem veya fıstıkla süslenebilmektedir. Şerbet kullanımı İzmir şambalisinin ayırt edici bir özelliğidir. Üretim metodundaki aşamalar da önem taşımaktadır. Hamur hazırlarken kullanılan irmik ile sütün niteliği ve miktarına göre İzmir şambalisinin protein miktarı değişebilmektedir. Hamur ve şerbetteki bileşenler ve oranları da ürünü farklılaştırmaktadır. İzmir şambalisi üretildikten sonra tepsisinde ve uygun koşullarda muhafaza edilmesi şartıyla yaklaşık 15-200C sıcaklıkta yaklaşık 1 hafta süre ile saklanabilmektedir. Şambali tatlısı İzmir ili özleşmiş yöresel bir tatlıdır. Besleyici özelliği ve muazzam lezzetiyle İzmirlilerin vazgeçemediği tatlıların başında gelmektedir. Tatlı İzmir’in genelinde tatlıcı ve pastanelerin başköşesine yerleşmiştir. İzmir ve ilçelerinde çok miktarda sevilerek tüketilen bu tatlının diğer bölgelerde rastlanmaması bu tatlının kentimize has bir tatlı olduğunu kanıtlamaktadır.

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN- SEKTÖREL

27

İzmir kültürü ile de şambali tatlısı özdeşleşmektedir. Tatlı kentimizde birçok restoranda ve ayaküstü de yenilmektedir. İzmir Şambalisi Mahreç İşareti olarak 18.01.2011 tarihinden geçerli olmak üzere tescil edilmiştir. Tescil sahibi İzmir Ticaret Odası’dır. İZMİR LOKMASI Ortası delikli yuvarlak şekilde ve küre şeklinde iki tipi vardır. Halk arasında küre şeklinde olana Saray lokması denir. Kaynağı Osmanlı Sarayına dayanmakla birlikte halk arasında da yapımı yaygınlaşmıştır. İzmir lokması olarak bilinen tatlı, ortası delik yuvarlak şekilde bir ürün olarak özellikle İzmir kültürünün vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. İzmir'de dini öneme sahip günlerde, hayır amaçlı olarak lokma tatlısının halka ücretsiz dağıtıldığı adettendir. İzmir Lokması; un, su, tuz, maya ve şeker ile tekniğine uygun olarak hazırlanan hamurun fermantasyonundan sonra şekil verilip kızgın (bitkisel rafine) yağda kızartılarak şerbette bekletilmesi ile elde edilen bir ürün olup ortası delikli yuvarlak şekli itibariyle Türkiye’nin farklı şehirlerinde üretilen diğer lokma çeşitlerinden ayrılmaktadır. Hamurun hazırlanması esnasında ideal hamur akışkanlığı sağlanmalıdır. Üretim metodunda şerbetin hazırlanması ve kullanımı da oldukça önemlidir. Lokmanın yüzeyi parlak ve altın sarısı olacak şekilde üretim yapılmalı, iç kısmı da sarımsı beyaz renkte olmalıdır. 160-1800C sıcaklıktaki rafine ayçiçeği yağının içine şekli verilen lokmalar atılarak kızartılmaktadır. Yağdan alınan hamurlar lokma şerbetinde en fazla 5 dakika süreyle bekletilmektedir. Belirtilen süreçlere uygun olarak hazırlanan İzmir lokması servis yapılmaktadır. İzmir lokması günlük üretilip tüketilmektedir. İzmir lokması döktürülmesi kentimizde yaygın bir geleneğimizdir. Mevlitlerde, ölmüş kişilere hayır için, sünnetlerde, düğünlerde, açılışlarda lokma dökülmesi ve halka ücretsiz dağıtılması yöremize özgü olduğunu kanıtlamaktadır. İzmir Lokması Mahreç İşareti olarak 21.03.2017 tarihinde tescil edilmiştir. Tescil sahibi İzmir Ticaret Odası’dır.

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN- SEKTÖREL

28

İZMİR BOYOZU İzmir boyozu tarih boyunca çeşitli kültürlerin etkileşim halinde olduğu İzmir ilinde Osmanlı döneminden beri üretilen ve günümüze ulaşan bir hamur işi türüdür. Evlerde yapılan İzmir Boyozu’nun 500 yıllık bir geçmişi bulunmaktadır. Ticarete konu olması ise yakın zamanda gerçekleşmiştir. İzmir Boyozu; buğday unu, su ve tuz ile hazırlanan hamura yuvarlak göbekli şekli verildikten sonra pişirilmesi ile elde edilmektedir. İzmir Boyozu, pişmemiş veya yanık görünümde olmayan, hafif karamelize renkte bir üründür. Ürünün yapısında dağılma, kırılma gibi kusurlar meydana gelmemektedir. Şekli yuvarlaktır ve her ürün benzer ebatlarda üretilmektedir. Çapı 7-9 cm, kalınlığı ise 2.5-3.5 cm aralığındadır. Yanık, yabancı tat veya koku bulunmamaktadır. Ağızda kolay dağılır, ne çok sert ne de çok yumuşak bir yapıdadır. İzmir ile özdeşleşmiş bu ürünün üretim reçetesi tescil belgemizde ayrıntılı şekilde belirtilmektedir. Boyoz yapmanın incelikleri de bu reçete de saklıdır. Boyozda kaliteli malzeme kullanılması ve usta ellerde hazırlanması lezzetini arttırmaktadır. Boyoz İzmir mutfağının en öne çıkan lezzetlerinden birisidir. İzmirlilerin aşık olduğu bir lezzettir. Meşakkatli bir üründür. Tiryakilik yaratmaktadır. İzmirlilerin kahvaltısının vazgeçilmezidir. Çay, fırında pişmiş yumurta ve boyoz mükemmel kahvaltının menüsünü oluşturmaktadır. “İzmir Boyozu” Mahreç İşareti olarak 08.12.2017 tarihinde tescil edilmiştir. Tescil sahibi İzmir Ticaret Odası’dır. İZMİR KUMRUSU Yaklaşık 150 yıldır İzmir’de üretilen ve İzmirliler tarafından hemen hemen her gün tüketilen kumru önceleri soğuk olarak tüketilirken, 1940’lardan sonra sandviç gibi arasına sucuk, salam ve peynir konularak sıcak olarak da tüketilmeye başlanmıştır. İzmir Kumrusu, İzmir Kumru Ekmeğinin içerisine İzmir Tulum Peyniri, domates, biber konulması suretiyle hazırlanarak soğuk servis edilen veya kömürde pişirilmiş sucuk, salam ve kaşar peyniri ile domatesin konulması suretiyle sıcak servis edilen üründür. Orta kısmı daha geniş ve uç kısımlarına doğru incelen yapısıyla şekil olarak kuşun gövdesine benzediği için kumru ekmeği tabir edilen sandviç ekmeği, İzmir Kumrusuna en önemli özelliğini veren unsurdur.

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN- SEKTÖREL

29

İzmir Kumrusunun ayırt edici özelliği, yapımında kullanılan İzmir Kumru Ekmeğinin İzmirli fırıncı ustaları tarafından uzun yıllardır süregelen yöntemlerle pek çok aşama içeren imal usulü kullanılarak üretilmesinden ve ürünün geçmişten gelen ünü ve bilinirliği ile İzmir ili ile özdeşleşmiş olmasından kaynaklanmaktadır. İzmir ilinde “gevrek” olarak bilinen simit ile peynirin uyumundan yola çıkan fırıncı esnafının yeni bir ürün olarak oluşturduğu tamamen İzmir’e özgü bir tat olan İzmir Kumrusunun simidinin şekli alışılagelen yuvarlak ve ortası delik simit şeklinden farklı ve kumru görünümündedir. Yapıldığı ilk dönemlerde kumru ekmeğinin içerisine sadece peynir, domates ve yeşilbiberin sıkıştırıldığı, ancak günümüzde “Çeşme Kumrusu” olarak da bilinen ve farklılaşan sucuk, salam ve eritilmiş peynir ilavesiyle ve tost makinesinde ısıtılmasıyla malzemesi daha bol ve doyurucu çeşitleri de mevcuttur. İzmir Kumrusu günümüzde daha çok öğleden sonra, öğle yemeğine yetişemeyenlerin yediği ya da akşamüstü çaylarının atıştırmalığı, içinde görünen tulum peyniri, domatesi ve yeşilbiberi ile iştah açıcı bir lezzettir. “İzmir Kumrusu” Mahreç İşareti olarak 07.12.2017 tarihinde tescil edilmiştir. Tescil sahibi İzmir Ticaret Odası’dır. SONUÇ Sonuç olarak, yerel değerlere sahip çıkılması adına ürünlerin tescillenmesi çalışmaları son derece önemlidir. Yeni düzenlemeler ile birlikte coğrafi işaret tescilinin önemi ve sağladığı katma değer konusundaki farkındalık arttıkça tescilli ürün rakamlarının da artacağı düşünülmektedir. Bu kapsamda, ülkemizdeki yerel değerlere sahip çıkılması adına ürünlerin tescillenmesi çalışmaları ile coğrafi işaret konusunda farkındalık yaratmak amacıyla yürütülen çalışmalar hızlandırılmalıdır. Bununla birlikte, ürünlerimizin korunması sadece ülkemiz sınırları içerisinde kalmamalı, uluslararası arenada da coğrafi işaretli ürünlerimizin korunmasını sağlayacak çalışmalarda bulunulmalıdır.

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN- SEKTÖREL

30

Giriş Günümüz küreselleşen dünyasında teknoloji üretebilen, bilimsel düşünceyi ve bilimsel yöntemleri kullanmayı bir yaşam biçimi haline getirebilmiş olan ülkeler gelişebilmektedir. Büyümek ve gelişmek ise içerisinde ekonomik, toplumsal, siyasal, kültürel ve eğitsel kalkınmayı barındırdığı zaman tam anlamıyla gerçekleşebilmektedir. Bu nedenle, bilgi ve bilgi teknolojileri giderek önem kazanmaktadır. Bilgiye ulaşmanın yolu ise eğitim ile mümkündür. Bireylerin eğitimi, bilimsel ve teknolojik yenilikleri de beraberinde getirmektedir. Bu doğrultuda, gelişmiş ülkeler ile azgelişmiş ülkeler arasındaki en önemli farklardan birisinin her yönden yetişmiş insan gücü olduğu görülmektedir. Nitelikli insan gücü yetiştirilmesinin ekonomik kalkınmaya büyük katkılarda bulunduğu bir gerçektir. Ancak eğitim gibi önemli bir araç ile insan gücünün verimliliği arttırılabilir. Verimli insan gücü ile katma değeri yüksek ürünler üretilerek ihraç edilebilmekte, hızlı gelişen ve değişen teknolojiye adapte olunabilmekte ve yeniliklere uyum sağlanabilmektedir.

Firmaların da çalışma yöntemlerinin değişen piyasa koşullarına ve teknolojik gelişmelere hızla uyum sağlayabilecek şekilde esnek olması gerekmektedir. Firmalar gerektiğinde butik üretim ile ürün farklılaşması sağlayabilmeli, müşterilerin farklı isteklerine uygun yenilikçi fikirler geliştirebilmelidir.

Bu nedenle firmalar, müşterinin ihtiyaçlarına çözüm bulabilen, problem çözme becerisine sahip, karşılaştığı durumlar konusunda analitik düşünebilen, yorum yapabilen, çözüm yolları için araştırmacı, yenilikçi ve hayal gücünü kullanabilen işgücüne ihtiyaç duymaktadır.

NİTELİKLİ İŞGÜCÜNDE STEM BECERİLERİNİN ÖNEMİ

Melisa KORKMAZ

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN - SEKTÖREL

31

Nitelikli İşgücünün Önemi Bilgi toplumunun ihtiyaç duyduğu donanımlar çerçevesinde yetişen işgücüne sahip olmak işletmeler için hayati önem taşımaktadır. Hatta günümüz rekabet koşullarında işletmelerin varlığını sürdürebilmesinin önemli yollarından biri nitelikli işgücü istihdam etmektir. Bir başka ifade ile küresel rekabette firmaların rekabet güçlerini ve verimliliklerini artırmak için firma ihtiyaçlarını karşılayabilecek özelliklerde, yetişmiş doğru personelin istihdamı son derece önemlidir. Bu nedenle nitelikli işgücü büyüyen ekonomilerin önemli ve vazgeçilmez unsurlarından biridir. Günümüz koşullarında çalışanların fiziki güçlerinden çok bilgi ve becerilerini kullanmaları önem kazanmıştır. Özellikle rekabet üstünlüğünün sağlanmasında, teknolojik gelişmelere paralel olarak işgücünün nitelik durumu da büyük önem taşımaktadır. Nitelikli İşgücünün Sahip Olması Gereken Beceriler Artık günümüzde siber-fiziksel sistemler ve dinamik veri işleme ile endüstri devriminin dördüncü evresi içinde bulunulmaktadır. Bu dönemde kendini yönetebilen üretim süreçlerinin bulunduğu akıllı fabrikaların hayata geçirilmesi gündemdedir. Endüstri 4.0 olarak adlandırılan bu dönemde birbirleriyle etkileşebilen, verileri analiz ederek hataları öngörebilen, parametreleri tanımlayabilen ve değişen şartlara uyum sağlayabilen birbirleri ile bağlaşık sistemler yaygın bir şekilde kullanılacaktır.

Bu durum daha yüksek kalitedeki malların, daha düşük maliyetle üretilebilmesini mümkün kılacaktır. Söz konusu yapısal değişikliklerin sonucunda üretimde verimlilik artarken sanayide büyüme hız kazanacak ve bu da ihtiyaç duyulan işgücü profillerindeki değişimi beraberinde getirecektir.

İçinde bulunduğumuz bu yeni dönemde nitelikli işgücünün becerileri de değişmiştir. Artık nitelikli işgücünde yaratıcılık, eleştirel düşünme, işbirlikli çalışma, problem çözme becerilerinin bulunması beklenmektedir. İhtiyaç duyulan işgücü yeteneklerinde meydana gelen dönüşüm sonucunda da öğrencilere bahsi geçen yetenekleri kazandıracak yeni bir eğitim anlayışının gerekliliği ortaya çıkmaktadır.

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN - SEKTÖREL

32

Gelecekte nitelikli işgücünden, makinelerin yapamadığı işleri yapan, fizik, kimya, biyoloji ve matematik gibi temel bilimlerdeki kuramsal bilgiler ile teknoloji ve mühendisliğin pratiğini beraber yorumlayarak yenilikçi fikirler üretebilen bireyler olarak bahsedilecektir. Diğer bir deyişle günümüz nitelikli işgücünün fen, teknoloji, mühendislik ve matematik bilgileriyle donatılmış olmaları beklenmektedir. Fen alanları olarak uzay bilimleri, yer bilimleri, yaşam bilimleri (çevrebilimi, genetik, patoloji, beslenme vb.), fizik ve kimya; teknoloji alanları olarak bilgisayar bilimleri ve bilişim bilimleri (kriptoloji, programlama, yapay zeka vb.); mühendislik alanları olarak mekanik, endüstri, elektrik, malzeme ve inşaat mühendislikleri; matematik alanları olarak ise cebir, geometri, istatistik ve oyun teorisi gibi konular sayılabilmektedir. STEM Eğitimi Nedir? STEM, Science (Fen), Technology (Teknoloji), Engineering (Mühendislik) ve Mathematics (Matematik) kelimelerinin birleşiminden oluşmaktadır.

STEM eğitimi fen, teknoloji, mühendislik ve matematik gibi dört önemli disiplinin birbirleriyle entegrasyonunu hedefleyen bir öğretim sistemi olarak tanımlanmaktadır. Bu eğitim anlayışı disiplinler arası ve uygulamaya yönelik yaklaşım içermektedir. Teorik bilgilerin pratiğe dönüştürülmesi yani yeni bir ürün ortaya koyulması olarak da tanımlanabilmektedir.

Amaç, yeni bir ürün ortaya çıkararak ülkelerin ekonomisine fayda sağlamaktır. STEM eğitimi üretim odaklı olmasının yanı sıra eleştirel düşünme, yaratıcılık, yenilenme, problem çözme, üretkenlik ve sorumluluk gibi 21. yüzyıl becerilerini de içermektedir. STEM eğitimi ile

Eğitim programının içeriğini canlandırıcı bir öğrenme ortamı sağlanır, Öğrenciler yeni buluşlar keşfedebilir, olaylar arasındaki ilişkiyi daha iyi

anlayabilme olanağı bulurlar, Yeni ürün ortaya koyarak, ekosisteme katkı sağlanır, İşbirliği ve bağımsız çalışma yoluyla öğrencilerin özgüven ve öz yeterliliği

gelişir, Öğrenciler esneklik ve güven içinde düşünmeye teşvik edilir, Yüzyıl becerilerinin kazandırılmasına olanak sağlanır, Karşılaşılan sorunlara daha kısa sürede ve etkin çözümler üretilebilmesi

sağlanır, Öğrenme motivasyonu artar, Tasarım odaklı düşünme ve yenilikçi olma sağlanır.

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN - SEKTÖREL

33

Ancak STEM eğitimi ile toplumun ihtiyaçlarına çözüm bulacak, problem çözme becerisine sahip, karşılaştığı durumlar konusunda analitik düşünebilen, yorum yapabilen, çözüm yolları için araştırmacı, yenilikçi ve hayal gücünü kullanabilen bireyler yetiştirilebilecektir. Bazı ülkelerin STEM mezunlarının toplam mezunlara oranı OECD tarafından en son 2014 yılında yayımlanmıştır. Bu verilere göre Türkiye’nin %17 olan STEM mezunlarının toplam mezunlara olan oranı ABD (%17), Avusturalya (%17) ile aynı; Brezilya’nın (%16) ilerisinde yer almaktadır. Grafik 1: Ülkelere Göre Lisans ve yüksek Lisans STEM Mezunlarının Toplam Mezunlara Oranları

Kaynak: TÜSİAD “2023’e Doğru Türkiye’de STEM Gereksinimi-Özet Bulgular” Ülkemizdeki STEM mezunlarının toplam mezunlara oranları grafikteki diğer OECD ülkelerinin gerisindedir. Bir diğer önemli veri de işgücü içerisindeki STEM programlarından mezun olan bireylerin payıdır. Grafik 2: Ülkelere Göre Lisans ve Yüksek Lisans STEM Mezunlarının Toplam İşgücüne Oranı

Kaynak: TÜSİAD “2023’e Doğru Türkiye’de STEM Gereksinimi-Özet Bulgular”

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN - SEKTÖREL

34

Yukarıdaki grafikte de görüldüğü gibi STEM mezunlarının toplam işgücü içerisindeki payı değerlendirildiğinde ülkemiz 27 baz puan ile grafikte yer alan diğer gelişmekte olan ülkeler Brezilya (17) ve Meksika’nın (26) oranından daha yüksektir. Ülkemizdeki STEM mezunlarının toplam mezun sayısı içerisindeki oranı da önemli bir veridir. Türkiye’deki STEM mezunlarının toplam mezun sayısı içerisindeki oranı genel olarak değerlendirildiğinde %17 civarında olduğu görülmektedir. Grafik 3: Türkiye’de Lisans ve Yüksek Lisans STEM Mezunlarının Toplam Mezunlara Oranı

Kaynak: TÜSİAD “2023’e Doğru Türkiye’de STEM Gereksinimi-Özet Bulgular” Sonuç ve Öneriler Günümüz koşullarında ihtiyaç duyulan nitelikli işgücünün yetiştirilmesi ancak eğitim ile mümkündür. İçinde bulunduğumuz sanayi devriminin dördüncü evresinde bireylerin sahip olması beklenen yaratıcılık, eleştirel düşünme, işbirlikli çalışma, problem çözme gibi beceriler önem kazanmıştır. Bu becerilere sahip bireyler yetiştirmek için öğrencilere sorumluluk veren, onları düşündüren, onlara hata yaptıran, onları küçük yaştan itibaren teknolojik bilgilerle donatan, dayanışmayı önemseten ve girişimci bir ruh aşılayan bir eğitim kültürüne ihtiyaç duyulmaktadır. Bu yeni dönemde güçlü ekonomilerle yarışmak için hem fenden, hem matematikten, hem mühendislikten hem de bilgisayardan anlayan ve bu alanlardaki becerilerini kullanarak ürün yaratan bir nesil yetiştirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla ülkemiz için STEM eğitimi son derece önemli ve gereklidir. Bu kapsamda STEM eğitimi kapsamında ülkemizin ihtiyaçları düşünülerek uygun eğitim politikalarının ve programlarının geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. STEM Eğitimi kültürünün oluşturulması için üniversiteler, özel eğitim kurumları, merkezi yönetim ve aileler gibi tüm paydaşların uyum içerisinde bir araya gelerek çalışması gerekmektedir.

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN - SEKTÖREL

35

Bilim merkezleri ve bilim müzeleri STEM eğitiminin önemli bir parçasıdır. Bilim merkezleri ve bilim müzelerindeki eğitim okullardaki müfredatın desteklenmesine yardımcı olmalıdır. Bu nedenle bilim merkezleri ve bilim müzelerinin sayıları arttırılmalı, okullar ile sürekli bir işbirliği içerisinde olmaları sağlanmalıdır. STEM eğitiminin başarısı için eğitmenlerin becerilerinin de STEM eğitimine uygun olması gerekmektedir. Öğretmenlerin ve öğretmen adaylarının hizmet içi eğitim kapsamında ve eğitimleri sırasında STEM eğitimi becerilerinin arttırılması sağlanmalıdır. STEM eğitiminin verileceği sınıfın fiziki koşulları da bu eğitime uygun olmalıdır. Okulların fiziki, bilimsel ve teknolojik altyapıları STEM eğitimine uygun hale getirilmelidir. Eğitim programları STEM’e uygun hale getirilerek disiplinler arası bir eğitim programı oluşturulmalıdır. STEM eğitiminin başarısı okul sanayi işbirliği ile de yakından ilgilidir. Öğrencilerin sanayi tesislerine gezi organize edilmesi, yeni teknolojileri yerinde görmeleri fırsatını verecektir. Gelişmiş ülkelerle rekabet edebilmek için öncelikli olarak STEM alanlarına yatırım yapılması gerekmektedir. Erken yaşlarda öğrencilerin bu alanlardaki eğitimlerine başlanması gereklidir. Kaynaklar:

Yıldırımalp Sinem, İslamoğlu Emel, YenihanBora “Türkiye’de KOBİ’lerin Nitelikli İşgücü İhtiyacı: İşveren – İşgören – Devlet Ekseninde Bir İnceleme” Sosyal Siyaset Konferansları Sayı: 66-67, 2014/1-2, 15-42

“STEM nedir? STEM Eğitimi” (http://www.egitimdebilisimteknolojileri.com/stem-nedir-stem-egitimi.html ) erişim tarihi: 25 Nisan 2018)

“STEM Nedir? STEM Eğitimi Ülkemizde Neleri Değiştirebilir?” (http://www.egitimdeteknoloji.com/stem-nedir-stem-egitimi-ulkemizde-neleri-degistirebilir/ ) erişim tarihi: 25 Nisan 2018)

Akgündüz Devrim, Ertepınar Hamide, “STEM Eğitimi Türkiye Raporu “Günün Modası mı Yoksa Gereksinim mi?”, STEM Merkezi ve Eğitim Fakültesi , İstanbul Aydın Üniversitesi, 2015

TÜSİAD “2023’e Doğru Türkiye’de STEM Gereksinimi-Özet Bulgular”

AR&GE BÜLTEN

2018 MART/NİSAN

36

SORULARINIZ, YORUMLARINIZ VE

İSTEKLERİNİZ İÇİN

ARAŞTIRMA, GİRİŞİMCİLİK VE MESLEKLERİ GELİŞTİRME MÜDÜRLÜĞÜ

2018 MART-NİSAN BÜLTEN EKİBİ

Birol EFE Tel: 498 42 36 E-Mail: [email protected]

Övgü PINAR Tel: 498 46 83 E-Mail: [email protected]

Elif ÇAM Tel: 498 43 36 E-mail: [email protected]

Hande UZUNOĞLU Tel: 498 42 27 E-Mail: [email protected]

Şebnem BORAN Tel: 498 43 05 E-Mail: [email protected]

Erdem ALPTEKİN Tel: 498 41 44 E-Mail: [email protected]

Melisa KORKMAZ Tel: 498 41 03 E-mail: [email protected]

WEB http://www.izto.org.tr/tr/guncel-ar-ge-bulteni

FAX +90 (232) 498 46 35

E-MAIL [email protected]