Bu sunum vermekte olduğum Anadolu Tarihi …...Bu sunum vermekte olduğum Anadolu Tarihi...

44
Anadolu Tarihi Coğrafyası II Ionia Bölgesi Yerleşimleri, Miletos Bu sunum vermekte olduğum Anadolu Tarihi Coğrafyası II dersinde kullanılması için eğitim amaçlı hazırlanmıştır. Sunumda kullanılan materyaller telif hakkına sahip olup eğitim amaçlı olarak kullanımı uluslararası kanunlara göre serbesttir. Başka bir amaçla kullanılması için telif hakkına sahip kişilerden izin alınması gerekmektedir.

Transcript of Bu sunum vermekte olduğum Anadolu Tarihi …...Bu sunum vermekte olduğum Anadolu Tarihi...

Anadolu Tarihi Coğrafyası II

Ionia Bölgesi Yerleşimleri, Miletos

Bu sunum vermekte olduğum Anadolu Tarihi Coğrafyası II dersinde kullanılması için eğitim amaçlı hazırlanmıştır. Sunumda kullanılan materyaller telif hakkına sahip olup eğitim amaçlı olarak kullanımı

uluslararası kanunlara göre serbesttir. Başka bir amaçla kullanılması için telif hakkına sahip kişilerden izin alınması gerekmektedir.

Batı Anadolu da kabaca Gediz Nehrinden, Küçük Menderes Nehirlerine kadar ki kıyı bölgesine İonia adını vermiştir.

2

ION KENTLERİ

3. MİLETOS/MİLETUS/MİLET

3

Milet (Klasik Yunanca: Μίλητος, Milētos ve Latince Miletus) Anadolu'nun batısında, Ege bölgesinde (klasik adı Meander olan) Büyük Menderes Nehrinin hemen ağzına yakın deniz kıyısında bir antik liman şehridir. Şimdi Aydın’ın Didim İlçesi'nde Akkoy’un 5km. kuzeyinde ve Balat köyü yakınında olup limanı Büyük Menderes tarafından doldurulduğu için yaklaşık 10km denizden içeride bir mevkidedir.

Strabon'a göre Miletos'u Giritliler kurmuş ve daha sonra Atina kralı Kodros'un oğlu Neleus önderliğindeki İonyalılaryerleşmişlerdir. Homeros'un İliada'sında da Neleus önderliğinde kurulan Miletos’danbahsedilir. Antik kentte yapılan kazılar bahsi geçen bu süreci doğrulamaktadır.

Not: İonia’daki kentler içinde Homeros’un değindiği tek kent olma ayrıcalığına sahiptir Miletos. Ozana göre Miletos , Troia’da Yunanlılara karşı savaşmış, “kaba bir dil konuşan Karialıların yurdu”dur.

Söylenceye göre Neleusönderliğindeki kolonistler buraya ayak bastıklarında, yerli Karialılar ve Girit’te aynı adı taşıyan bir kasabadan göç etmiş Giritlilerin oluşturduğu bir topluluk ile karşılaşmışlardı. Herodotos’un anlattığına göre yanlarında hiç kadın getirmeyen İonlar, kentteki erkekleri öldürerek dul eşleri ile evlendiler. Bu olay üzerine, kadınlar eşleriyle sofraya oturmamaya ve onlara adlarıyla seslenmemeye ant içtiler

Miletos'ta Bronz Devri arkeolojik kalıntıları MÖ 1900 civarında ticaret ile ele geçirilmiş olan Girit – Minos Uygarlığı tarafından üretilmiş bronz eşyalar halinde görülmektedir. Bundan çıkarılan sonuca göre, Miletos bu devirde, Anadolu'nun içleriyle ilişkilerle değil, Ege Denizi'nden gelen ilişkileri ile gelişmiştir. Antik Miletos şehrinin bulunma efsanesine göre de şehrin ilk yaşayanları Girit üzerinden gelmiştir.

Yerleşme bir yarımada üzerine kurulmuştur.Karaya bağlanan yerde yarımadaya giriş küçük bir tepe üzerinden korunur ki burası kentin Akropolis’i Kalabaktepe’dir. Kalabaktepe kentin en eski buluntularından olan bir megaron, ilişkili yapılar ve Sub-Mykenmezarların bulunduğu yerdir. Miletos’un en erken yerleşimi olasılıkla burada meydana gelmiştir. Sonraları stadion buraya kurulmuştur.

Tepe M.Ö. 1200 dolaylarında , Hititlerin başkenti Boğazköy ve Kıbrıs’ta Enkomisavunma duvarlarına benzeyen, kazamatlı bir sur duvarı ile çevrelenmiştir. Miletosşehrinin Hitit surlu şehirler planına göre inşa edilmesindeki benzerlik Miletos’unHitit yazılı kaynaklarında geçen Millavvan-da/Milawata olduğunu – ki bu öneri

doğru ise Miletos hakkında ilk yazılı arkeolojik kaynaklar Geç Bronz Dönemi'ne ait olup bunlar Hitit kaynaklarıdır. - ve kentin bahsi geçen dönemde bir Hitit kenti

olduğunu düşündürmektedir.

Seramik buluntuları tepede M.Ö. 8. yüzyıl dolaylarından M.Ö. 494’teki Pers istilasına dek oturulduğunu ve bu tarihten sonra da tam anlamıyla terk edilmediğini ortaya koymaktadır.

Kentin uygun konumu , Atinalı atalardan gelen girişimcilik ruhu ile birleşince Miletoslular , o çağın denizcileri arasında ilk sıraya geçtiler. Kara yönünde bağlantılar zayıftı ama Miletoslular denizler üzerinde neredeyse rakip tanımadılar. M.Ö. 8. yüzyıl kadar erken bir dönemde, özellikle 7. yüzyılda Hellespontos, Propontis ve Euksenios kıyılarında birçok koloni kurdular. Karadenizdekipek çok koloni kenti Miletos’aaittir. Kendisi bir koloni olarak kurulan Miletos MÖ 6. yüzyılın ilk yarısında bir deniz imparatorluğu merkezine dönüşmüş, muhteşem bir güce ulaşmıştir. Miletos, kolonilerinin toplam sayısı doksan üzeridir. Yunan kentleri içinde en fazla koloni kuran kenttir.

Not: Miletosluların iç taraflara doğru ilerlerken Lidyalılarla savaşmak zorunda kalmaları kolonicilik hareketini en erken yaşayan kentlerden biri olmalarına neden olmuştur.

Hiç kuşku yok, kolonilerin tümünde nüfusu yalnızca Miletoslular oluşturmamıştı. Lidyalılar tarafından sıkıştırılan alanda fazla nüfus oluşmuştu. Hem bu nüfus, hem de dışlanmış kişiler, sürgünler ve yeni bir yurt arayan diğerleri için ana kent, daha çok bir yol gösterici görevini taşıyordu. Bu tür kişiler, Miletos’ta toplanıp gönderilecek ilk topluluğa katılmış olmalıdırlar. Koloniler ile yapılan ticaretin kentteki zenginliği arttırdığı kesindir.

Miletos, 1986

Klasik Yunanistan daha yeni gelişmekte iken, Ionia’da merkez durumundaki Miletos, Anadolu kıyılarında birdenbire bir sanat, ilim ve felsefe merkezi olarak parlamıştır. Antik Yunan medeniyetinin bilimde ilerlemesi Miletos ekolü yoluyla başlamıştır. Klasik çağların çok ünlü Miletos asıllı tabiat alimleri arasında Thales, Anaksimenes, Anaksimendros ve Hekataios sayılabilir.

Thales

Thales’in en ünlü sözü, “Kendini bil” mesajını verir (nesce te ipsum!) ve Delphoi’daki Apollon Tapınağı’na

kazınmıştır.

İlk dünya haritasını Anaksimandros çizmiştir.

Thales MÖ 582'de güneş tutulmasını önceden hesaplayıp astronomi ve geometride yeni teoriler üretmiş; Anaksimenes varoluşu açıklamaya çalışmış; Anaksimandros evrensel kanunları taşlara kazdırmış; Hekataios coğrafyada üstünlük göstermistir. Birbirine paralel ve birbirine dik sokaklardan oluşup bir ızgara gibi dikdortgen bloklar ortaya çıkaran yeni şehir planlama sistemi Milet şehri planlamacısı Hippodamos tarafından geliştirilmiş; Milet'e uygulanmış ve sonra Roma İmparatorluğu'nun özellikle ordu merkezi ve ordu mensuplarının kurduğu koloni yeni şehirlerinde uygulanmıştır.

Athena TapınağıMilet’in en eski tapınağı olup eski yerleşme yerindedir. Tiyatronun güney batısındaki yarım adada geç Hellenistik mezarın güneyinde Myken sur duvarı yakınında yer almaktadır. Tapınak, kentin yakınındaki Beşparmak dağlarından getirilen iri temel taşlarından anlamaktayız.

Tapınağın alışagelmişinin dışında kuzey güney yönünde olduğu ve ölçülerinin 18x30m. Tespit edilmiştir. Tapınağın cellakısmı kare şeklindedir. Pronaoslagenişletilmiş, pronaos ve öndeki sütunlarının genişliği cellayaeşittir. Tapınak bir podyum üzerinde yer almaktadır.

Tapınağın önünde 6, arkada 7, yanlarda 10’ar sütun olduğu düşünülmektedir.

Ele geçen buluntulara göre İon başlıklı sütunlar kullanılmış sütun başlıkları ve yumurta dizilerine göre tapınak M.Ö. 479’dan yani Pers tahribinden sonra inşa edilmiş olmalıdır; ancak tapınağın Arkaik dönemi tam olarak bilinememektedir. Hellenistlikdönemde de batı agorası yapılırken tapınağın arka kısmı kısalmıştır. Tapınağın kökeninin 2.bine kadar gittiği kabul edilir. Buna göre Athena’nınvarlığı da Myken dönemine kadar gitmektedir. Bu tapınağın altında; güney yönünde uzanan yerinde M.Ö. 7.yy.da doğu-batı yönünde uzanan farklı bir tapınağın daha olduğu kazılarla ortaya çıkmıştır. Tapınağın yakınında yuvarlak bir hazine binasıyla bir mendirek bulunmuştur. Hazine binası tapınakla bağlantılı olmalıydı. Mendirek de tapınağın limanın yakınında olduğunu gösteriyor

Serapis Tapınağı:

Mısır orduları Anadolu’ya girince Mısır tanrıları da Anadolu’da saygı görmeye başlamıştır. Plan ve yapı tarzı yönünden tapınak geç antik devir özellikleri yansıtmaktadır. Serapis, Kral Ptolemaios döneminde Osiris ile Apis’ten ortaya çıkmış ve Helyas ile birleştirilmiştir. Bu kült imparator Septimus Severusdöneminde yükselmiş ve yaygınlaşmıştır.

3 nefli iç kısmı ile tapınak 12.50m. genişliğinde 22.50m. uzunluğundadır. Tapınaktan yivsiz İon sütunları ile bir İon başlığı ele geçmiş. Sonradan

ilave edilmiş izlenimi uyandıran propylonda bulunan bir yazıtta pronaostan bahsedilmesine rağmen pronaos bulunamamıştır. Yazıtta

Julius Aurelius Menegles adı geçmektedir. Yazıttaki isim harf karakterine göre imparator Aurelion dönemine aittir. Bu imparator güneş kültünün

güçlü bir savunucusuydu. Tapınak Septimus Severus döneminde, propylon ise daha sonra yapılmış olmalıdır. Yanlarda sütun olmadığı

halde propylonda 2x4 sütun yer almaktadır.

Giriş kapısı güneybatıda olup giriş zengin bezemelerle süslenmiş, sütunlar kompozit başlıklara sahiptir. Ön taraftaki tavan kasetlerinde tanrı büstleri vardır. Cellanın arka kısmında kare bir bölüm tespit edilmiş, son iki sütun ile duvarların duvarların arası örülmüş, üzeri kapatılmış. Buranın sunak olduğu ileri sürülmektedir.

Relief of Helios-Serapis at the 3rd century AD Serapeion in Miletus

Güney Agora:

Kentin bu pazar yeri, Hellenistik Dönem’de 164x196m. ölçüsünde çok büyük bir kolonadlı(stoa/portiko)avlu olarak inşa edilmiştir. Agoranın tümü kazılmamış olmakla beraber, planı tam olarak ortaya çıkarılmıştır.

Daha HellenistikDönem’de agoranın dört yanı stoalarla çevrilmişti. Ancak, kolonadlar birbirinden ayrı üç yapı etkisini uyandırırlar. Oysa her üçü aynı inşa planı içinde yapılmış olup, Dor düzenindedirler. Doğu stoa önlü arkalı olmak üzere 39 çift dükkândan oluşuyordu; şöyle ki dükkânların bir yarısı doğuya, öteki yarısı batıya, yani agora avlusuna açılıyordu.

Agoraya açılan dükkânların arkalarında ayrıca birer depoları da bulunuyordu. Güneybatı stoasının güney yönünde 19 dükkân bulunuyordu; bunlar düzensiz bir şekilde biri dışarıya, öteki içeriye olmak üzere yer almaktadırlar. Güney agoranın her üç stoası da bouleuterion ve gymnasionlaaynı plan sistemi içerisinde, onlara uygun bir düzenle yer almış olduklarından, belli ki aynı zamanda, yani M.Ö. 2. yüzyılın ortalarında inşa edilmişlerdir. Güney agoranın ve bouleuterionun batı yönleri boyunca uzanan depo yapısı da HellenistikDönem’de inşa edilmiştir.

Kentin 4 limanı vardı.Tiyatronun güneyinde kalan körfez en eskisidir. Bunun üstündeki derin körfez daha iyi korunabilen ve Hellenistik çağda girişinde bulunan 2 aslan heykeli arasına bağlanan zincir ile kapatılabilen Aslanlı Liman’dır.Üçüncü liman yakınındaki tapınaktan dolayı Athena Limanı adı ile anılır. Adanın doğusundaki kumsal kıyı dördüncü liman olmuştur.

Büyük Liman Anıtı:

Helenistik Dönem sonunda Aslanlı limana iki anıt inşa edilmiştir. Büyük Liman Anıtı ilk inşa edilendir. Yüksek kaide üzerine oturan 3. Ayağın altında Milet’in sembolü olan aslanlar yer alır. Bunların altında kenarları içbükey olan bir kaide bulunmaktadır. Bu kaidenin altında da uç kısmı gemi ucuna benzeyen bir kaide daha vardır. İşçilik geç Helenistik özelliği yansıtır.

Büyük Liman Anıtı

Bu yapının inşası ile ilgili iki görüş ileri sürülmektedir. 1.Augustus’un M.Ö 31 yılında Aktium’da kazandığı zafer için (nedeniyle)2.M.Ö 63 yılında Milet’te büyük saygı gören Pompeius için.Daha çok Pompeius için yapıldığı kabul edilmektedir. Çünkü Pompeiusdaha önce Didymayı yağmalayan Akdeniz’deki korsanlarla savaşmıştır.

The Small Monument was situated on the south-west pier of the Harbour of Lions

Tiyatro:

Hellenistik Dönem’de gerek skene ile proskenion, gerekse cavea için birbirini izleyen dört inşa evresi saptanmıştır. Hellenistik Dönem’de yalnız 5.300 kişilik oturma yeri vardır. Tiyatronun ön yüzü bugün 140m genişliğindedir ve auditoriumun yüksekliği de 30m’ye ulaşır. Roma Çağı’nda günümüzde görülmeyen üst galerilerle birlikte auditoriumun yüksekliği 40m’yi buluyordu.

Antik çağda deniz kıyısında yer alan tiyatronun bu kolossal yapısı herhalde çok etkileyiciydi. İlk yapı 4.yy inşa edilmiş ve sonradan HellenistikDönem’de genişletilmiştir. Roma Çağı’nda ise günümüzdeki ölçülerine ulaşmıştır. 15.000’den fazla oturma yeri olan tiyatroda imparator yeri en alt sırada bulunuyordu. Oyunlar sırasında gerilen bir tenteyi dört sütun taşıyordu. Bu sütunlardan ikisi bugünde yerinde durmaktadır. Hellenistik Dönem’den önceye, Arkaik Dönem’e değin uzanan kent duvarlarının kalıntıları tiyatronun ön yüzü altında kalmıştır. Ön yüzün doğu ucuna yakın bir yerde proskenionile aynı doğrultuda duran bir Arkaik kule kolaylıkla görülebilir.

Bouleterion:

Kentin en önemli yapılarındandır. Yazıtlar dolayısıyla inşa tarihi kesin olarak bilindiğinden daha da önem kazanmıştır. Kral IV. Antiochostarafından imtiyaz verilen Timarchosve Heraklerdes tarafından yapı inşa edilip krala adanmıştır. Yapı simetrik olup buraya ana giriş dışında batıdaki caddeden de iki kapı ile giriliyordu. Bu kapılardan oturma basamaklarının en üst kısmına ulaşmaktaydı. Avludan girişler orkestranın iki yan kısmına denk gelmekteydi. Güneybatıdaki koridorda bir düzineye yakın iskelet bulunmuş bu iskeletlerin üzeri mermer plakalarla kapatılmıştır. Buranın hazinelik olduğu kabul edilir.

Bu koridorun kuzeyinde duvara bir yazı yazılmış bu yazıtta C.JULİU EUKRATES’indedesinin isteği üzerine Sezar adını aldığı yazılıdır. Burada ayrıca giyinik kadın heykeline ait parçalar ile İonik sütün başlığına ait parçalar ele geçmiştir

Bu koridordan 1200 kişilik oturma kısmına geçilirdi. Oturma basamaklarında 2 ayrı işçilik görülmekteydi. Bu da basamakların bazılarının sonradan değiştirildiğini gösterir. Bu değişiklik olasılıkla yangın sonrasında yapılmış olmalı bu kadar büyük bir yapının üzeri ancak ahşap bir çatı ile örtülebilirdi. Yapı 24.29m genişliğinde 34.84m uzunluğundadır. Çatıyı 4 adet İon başlıklı sütunlar taşımaktadır.

Avlunun ana kaya düzeltilerek bırakılan bölümleri dışında kalan kısım mermer levhalarla döşenmiştir. Üç girişli propylon korint başlıklı sütunlara sahiptir ve dışta yapının çevresine uygun olarak üç basamak yer almaktadır.

Capito Hamamı:

Capito Hamamı batı tarafına yaklaşık kare planlı bir palestra eklenmiştir. Palestranın bir kenarının uzunluğu 38m’dir. Güneyinde ise gymnasium yer alıyor. Hamamın genelinde kireç taşı kullanılmış.

Hamamda bitkisel motiflerin yer aldığı bir friz ve ‘Vergilius Capito’ yazılı yazıt ele geçmiştir. 2. Katın sütunları arasındaki koltuklarda lotus palmetbezemelerinin olduğu kabul edilir. Capito hamamı palaestra ile birlikte simetrik yapılmıştır. Burası Roma Valisi C.N. Vergilius Capito tarafından Cladius döneminde inşa ettirilmiş olmalı. Tamamı kazılmadığından bazı odaların işlevleri bilinmemektedir.

Palestrada yarım daire şeklinde natatio (soğuk su havuzu) kısmındaki havuzdan sonra apoditerium kısmına girilirdi. Bu odanın içinde nişler yer aldığından apoditeriumolduğu kabul ediliyor. Bunun sağ ve solundaki odalar da aynı amaçla kullanılmış olmalı bundan sonra tepidarium ve calidarium kısmına geçiliyordu. Bu hamamda en az üç yapı evresi vardır. Yazıta göre Vergilius Capito yalnız hamamı inşa ettirmiştir. İon stildeki palestradaha sonraki özellikleri göstermektedir.

Eski Roma hamamlarında üstü açık, soğuk su dolu yüzme havuzu.

Natatio:

Faustina Hamamı: Çok iyi korunmuş olan bu yapı, Hippodamos’un kent planına uymamaktadır. Hamamın palaestrası kareye yakın bir biçimde olup 77,50x79,42 m. boyutlarındadır. Avluyu çevreleyen kolonadlar Korinth düzenindedir. Palaestradan uzun bir salon olan apoditeriuma geçiliyordu. Apoditeriumun küzey ucundaki nişlerde bulunan musaheykelleri halen İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ndedir.

Apoditeriumdan üç odadan oluşan frigidariuma, yani soğukluğa giriliyordu. Frigidariumun orta salonunda büyük bir havuz bulunmaktadır. Burada çeşme işlevi gören, bir nehir tanrısı ve aslan heykeli orijinal yerlerinde durmaktadır.

Frigidarium

Soğukluktan hamamın güneydogusundaki apsisli iki büyük salonu içeren calidariuma, yani sıcaklığa ulaşılıyordu. Altı boş iki oda güneydeki külhanlardan gelen sıcak hava ile ısıtılıyordu. Sıcak hava ayrıca duvarlar içindeki künklerden de geçerek bu salonların ısınmasını sağlıyordu. Sıcaklıkta yıkananlar büyük caldariumun batısındaki tepidariuma, yani ılıklık bölümüne gelip, oradan da hamama girerken giysilerini bıraktıkları apoditeriumadönüyorlardı.

Kazı sırasında bulunan yazıtlardan, hamamı yaptıranın) Faustinaolduğu anlaşılmaktadır. Söz konusu Faustina, bu adı taşıyan iki imparatoriçe içinde, Genç sıfatıyla nitelenen Faustina (M.S. 161-180olmalıdır. İmparator Marcus Aurelius’un eşi, başkalarının parasını savurganca harcamasıyla ünlüdür. Miletos’takiFaustina Hamamları, Roma tarzında hamamların eklendiği bir gymnasion ile yanındaki stadiondan oluşan bir komplekstir.

Stadyum:Bu yapı M.Ö 2. yy ortalarında inşa edilmiştir. Yönü bouleterionunkineparalel kuzey ve güney, agoralara ise diktir. Ayrıca Roma Çağının stadyumlarında olduğu gibi uçları yuvarlak bitmez. Birbirlerine paralel karşılıklı iki kanat, güney agorada gördüğümüz düzeni anımsatan bir biçimde, birbirinden ayrı iki yapı etkisi uyandırmaktadır.

Gerçekten stadyumun doğu ucunda gün ışığına çıkarılmış olan duvar parçası, güzel kesme taşları ve özenli işçiliği ile Hellenistik Dönem özelliği gösterir. Ayrıca stadyumun içeriye bakan kapısı, hem planı hem de bezemeleri ile Hellenistik özelliktedir. Buna karşın stadyum doğu kapısı Roma Çağı’ndandır. Stadyumun boyutları 191x 29,5m. olup 15.000 kişilik oturma yeri bulunuyordu.

Nymphaion:

Capito hamamı ile güney agora arasındadır. Nympheler su perileridir. Bugün 1. Katın ortasında ve güneyinde nişler görülen nympheum 3 katlı idi. Burada 9 niş yer alıyor. 1.kattaki ön sütunlar plaster şeklinde idi. 2.katta ise normal yivsiz korinth sütunları vardır.

1.kattaki sütunlar bir podyum üzerine, 2.kattakiler ise yüksek kaideler üzerine oturtulmuştur. Yapının arka kısmındaki 3 oda suyun toplandığı kısımlardı. Bu kısımların üzeri tonozla kapatılmıştı. Alt katın arşitravındayer alan yazıt epigraflartarafından İmparator Traian’ınbabasının dönemine yani (79-80) yıllarına verir. Bu tarihte Traianınbabası Asya’da validir. Çeşme büyük ihtimalle onun döneminde inşa edilmiştir.

Üst katın arşitravındaise yunanca bir yazıt yer alıyor ve bu yazıtta III. Gordianustarafından süslemelerin yaptırıldığı yazılmıştır. Aynı tarihte buradaki figürler de yapılmış olmalıdır.

Heroon:Tiyatro tepesinin kuzeydoğusunda ortaçağ kalesine giden yolun üzerinde yer alır. Kent içindeki en eski yapılardandır. Mezar odası paros bloklarıyla örülmüş ve üzeri tümülüs şekline dönüştürülmüştür. Arkadaki sıra odalarının önüne İon sütunlu bir galeri eklenmiş burada 2 odanın içinde çakıl taşı mozaiği bulunmuştur. Roma Döneminde doğudaki odalar değiştirilmiştir. Asıl mezar odasına dromos’tan geçilerek girilmektedir.

Ana odanın arkasında 5 adet çekmeli mezar ele geçmiş bunlardan hangisini asıl mezar olduğu tespit edilmemiştir. Duvar tekniğinden dolayı bu yapının Makedonyalı birine ait olduğu kabul edilir.