Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere...

84

Transcript of Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere...

Page 1: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel
Page 2: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel
Page 3: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

İstişare, aile içi ilişkilerin sağlam bir zemine oturtulmasından toplumsal barışın ve güven ortamının tesisine kadar bütün yaşam pratiklerinin vazgeçilmez unsurudur. Herhangi bir karar almadan ve eyleme geçmeden önce başkalarının düşüncelerine başvurmak, kişiye büyük kolaylık sağlamanın yanında onu olası hatalardan da büyük oranda korur. Zira bir bilene danışmak ve makul öneriler almak insana oldukça güven verir.

İstişare ile ulaşılan ortak kanaat, hem birey hem de toplum açısından büyük bir zenginliktir. Hedef, en doğru kararı verebilmek ve Allah’ın rızasına uygun hareket etmektir. Atalarımız “Bin bilsen de bir bilene danış.” sözüyle istişarenin önemini gelecek kuşaklara aktarmışlardır. Bu bağlamda danışan için istişare bir anlamda bireysel gelişmişliğin, danışılan için ise ona duyulan hürmetin göstergesidir.

Toplumsal bir varlık olduğumuzu göz önünde bulundurursak aldığımız kararların, attığımız adımların sadece bizi ilgilendirdiğini söyleyemeyiz, bu nedenle başta ailelerimiz olmak üzere eylemlerimizden etkilenecek kişileri karar verme sürecine dâhil etmek, onlarla istişarede bulunmak öncelikli sorumluluklarımız arasındadır. Yüce Allah (c.c.) da Kur’an-ı Kerim’de bu hakikate işaret etmiş, müminlerin üstün vasıfları sayılırken onların, işlerini aralarında istişare ederek yürüttüklerinin altı çizilmiştir (Şûrâ, 42/37-38). Diyanet Aile Dergisi olarak Müslüman yaşantısında istişarenin önemine binaen Pencere köşemizde “Ailede İstişare” konusuna değindik. Hilal Koç Hancı, istişarenin Peygamberî bir gelenek olduğunu vurguladığı yazısında ailede istişarenin meyvesi huzurdur, dedi. Dr. Sema Çelem, “Şûrâ Suresinin Işığında İstişarenin Önemi” yazısıyla Bir Ayet Bir Yorum köşemize katkı sundu.

Biz Bize köşemizde Ayşeli Polat, içinde bulunduğumuz kasım ayında idrak ettiğimiz Mevlid-i Nebi münasebetiyle kaleme aldığı “İyi ki Geldin Efendim” yazısıyla Efendimiz’e olan duygularını satırlara döktü. Zeynep Demir, “Peygamberimize Adanmış Dizeler” yazısında, “Her mümin, gönlü Hz. Muhammed muhabbetiyle dolu bir âşık, Peygamber Efendimiz de hakiki maşuktur. Mümin, kalemini onun mübarek vasıflarını anlatmak için eline alır ve böylelikle ona bağlılığına kalemini de şahit tutar.” dedi.

Bu ayki söyleşimizde Beşir Ayvazoğlu’nu ağırladık. Kendisiyle öğretmenlik mesleği üzerine konuştuk. “Öğretmenlik zor bir meslektir. Böylesi zor bir mesleği icra edecek kişilerin de bu yola baş koymuşçasına fedakâr kimseler olmaları gerekir.”, “Öğrenci, öncelikle öğretmenine saygı duymalı ve ondan ne kadar mümkünse o kadar yararlanmak için gayret göstermelidir.” sözleriyle hem öğretmenlere hem de öğrencilere yönelik tavsiyelerini bizlerle paylaştı.

Kültür Sanat, Bir Nefes Sıhhat, Hayatın İçinden ve diğer köşelerimizle, birbirinden kıymetli yazı ve yazarlarımızla kasım dergimiz yine dopdolu. Sizleri dergimizle baş başa bırakırken bu vesileyle Mevlit Kandili’nizi tebrik ediyor, tüm öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyoruz.

Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare

Dr. Elif Arslan

TAKDİM

Page 4: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

9Kasım

68

4

4 AİLEDE İSTİŞARE Hilal Koç Hancı

12 DUASI MÜSTECÂB OLAN ÜÇ KİŞİ: MAZLUM, YOLCU VE ANNE BABA Halil Kılıç

14 ANA BABA CENNETİN İKİ KAPISI Dr. Bahattin Akbaş

16 KAHVE MOLASI Esma Türkseven

18 İYİ Kİ GELDİN EFENDİM! Ayşeli Polat

20 SOSYAL HAYATIN TEMELİ OLARAK AİLE VE NİKÂH BAĞININ ÖNEMİ Fatıma Güner

22 BİR YASTIKTA KIRK YIL: İYİ AMA NASIL? Kaan H. Süleymanoğlu

24 EVLİLİK KARARI VE EŞ SEÇİMİ Binay Bilge Annak

28 GEDAVET RÜZGÂRINDA ANKA HİKÂYESİ Büşra Küçüksucu

32 EĞİTİMDEN YANA DERDİMİZ VAR MI? Kadriye Arberk

34 ÇOCUKLARA ÇEVRE BİLİNCİ KAZANDIRMAK Ayşenur Safiye Üstün

36 BİRKAÇ İYİ FİKİR Kevser Koçakoğlu

38 SÖYLEŞİ Beşir Ayvazoğlu

42 ŞAKA KONUSUNDA CİDDİYİM Dr. Hafsa Fidan Vidinli

44 HAZAN GÜNCESİ Selvigül Kandoğmuş Şahin

Diyanet İşleri Başkanlığı AdınaSahibi ve Genel Yayın Yönetmeni

Dr. Fatih KURT

Sorumlu Yazı İşleri MüdürüDr. Elif ARSLAN

Mali İşler ve Dağıtım SorumlusuBünyamin KAHRAMAN

Yayın KoordinatörleriSema BAYAR

Esma TÜRKSEVENMuhammed Kâmil YAYKAN

Hilal KOÇ HANCI

Dijital MedyaÖmer GÜÇLÜŞahin BODUR

TashihMuhammed Kâmil YAYKAN

ArşivAli Duran DEMİRCİOĞLU

Grafik-TasarımKaizen Medya

www.kaizenmedya.com.tr

İletişimDini Yayınlar Genel Müdürlüğü

Üniversiteler Mah. Dumlupınar Blv. No: 147/A 06800 Çankaya/Ankara

Tel : 0312 295 86 61 - 62Faks: 0312 295 61 92

[email protected]

38

dergi.diyanet.gov.tr dibailedergisi diyanetailedergisi

AİLEDEİSTİŞARE

Page 5: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

24

MODERN

SIgINAK

SOSYAL

MEDYA

58

46

48

18

46 ÇOCUKLUĞUM Müzeyyen Yazıcı

48 MODERN SIĞINAK SOSYAL MEDYA Eda Saklı Köksal

50 KÜÇÜK KÖY CAMİLERİNİN KUYTU SERİNLİĞİ Abdurrahman Alkan 52 “ARADIĞINIZ KİŞİYE ULAŞILAMIYOR” Dr. Şerife Nihal Zeybek

54 KARANLIĞIN TESLİM ALAMADIĞI IŞIK: CEMİL MERİÇ Sema Bayar

56 KIRKAMBAR Mehmet Han

58 ÇEŞM-İ CİHAN AMASRA Özgür Demir

62 TOPKAPI SARAYI’NDA Yahya Kemal

64 KİTAPLIK Kemal Koçer

66 PEYGAMBERİMİZE ADANMIŞ DİZELER Zeynep Demir

70 VÜCUDUN MAKİNESİ: METABOLİZMA Büşra Akyol

72 CAN GÖVDEYE MÜLK DEĞİL Gülşen Ünüvar

74 CÂBİR B. ABDULLAH Dr. Öğretim Üyesi Emine Demil

76 AKLİYAT Kağan Yaman

78 ÇENGEL BULMACA Ali Osmanoğlu

80 ÖMRÜN ZİYASI SÖNERKEN Ayşe Ünüvar

Abone kaydı için, ücretin Döner Sermaye İşletme Müdürlüğünün

T.C. Ziraat Bankası, Ankara Kurumsal Şube IBAN: TR94 0001

0017 4505 9943 0850 41 nolu hesabına yatırılması ve makbuzun

fotokopisi ile abonenin hangi sayıdan başlayacağını bildirir bir dilekçe, mektup, yazı, faks veya

e-mailin Diyanet İşleri Başkanlığı Döner Sermaye İşletmesi

Müdürlüğüne gönderilmesi gerekmektedir.

Temsilcilikler;Yurt içi: İl Müftülükleri,

İlçe Müftülükleri Yurt dışı: Din Hizmetleri

Müşavirlikleri, Din Hizmetleri Ataşelikleri.

Yayın Türü: Aylık, Yerel, Süreli Yayın, Diyanet Aile Dergisi (Türkçe)

Basım Tarihi: 22.10.2019Baskı

İleri Basım Matbaa A.Ş.Tel: 0212 454 32 55

Abone İşleriTel: 0312 295 71 96-97Faks : 0312 285 18 54

e-mail: [email protected]

online abonelik:yayinsatis.diyanet.gov.tr

Abone ŞartlarıYurt içi yıllık: 60.00 ₺

Yurt dışı yıllık: ABD: 25 ABD Doları AB Ülkeleri: 24 Euro

Avustralya: 40 Avustralya Doları İsveç ve Danimarka: 200 Kron

İsviçre: 40 Frank

Yayımlanacak yazılarda düzeltme

ve çıkartmalar yapılabilir. Yazıların

bilimsel sorumluluğu yazarlarına

aittir. Diyanet Aile Dergisi, Diyanet

İşleri Başkanlığı yayın organıdır.

Dergide yayımlanan yazı, konu,

fotoğraf ve diğer görsellerin her

hakkı saklıdır.

İzinsiz, kaynak gösterilmeden her

türlü ortamda alıntı yapılamaz.

ÇEŞM-İ CİHAN

Amasra

Page 6: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 20194

PENCERE

Hilal Koç Hancı

Page 7: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 2019 5

PENCERE

Nevin Hanım, yıllar sonra üniversite sınavına girmek istiyor. Bir yandan da hem çalışma saatlerini, hem de henüz anaokuluna başlayan oğlunu düşünüyor. Düşüncesini ailesine açıp onların da fikrini almak istiyor. Bu karara hem eşi Ahmet Bey hem de çocukları çok seviniyor. Nevin Hanım’ın üniversiteye gitmesine canıgönülden destek veriyorlar. Ahmet Bey, sınava hazırlanma aşamasında eşine yardım etmek için elinden geleni yapacağını söylüyor. Minik oğullarıyla ilgili daha fazla sorumluluk alabileceğini dile getiriyor. Oğlu durumun henüz farkında değil ama onun için annesinin yeniden bir okula başlaması oldukça ilginç. Lise talebesi olan kızı ise daha şimdiden annesine bir çalışma planı hazırlama telaşında...

Her ne kadar bireysel bir adım gibi gözükse de sonuçları itibarıyla ailenin bütün fertlerini ilgilendiren bir durumu anlatıyor bu örnek bize. Yaşamlarını etkileyen önemli bir konuda aile bireylerinin sürece dâhil edilmesinin, fikir ve düşüncelerine başvurularak onlarla istişare edilmesinin nasıl güzel sonuçlar doğurabileceğini, ailenin ortak bir hedef doğrultusunda nasıl da kenetlenebileceğinin altını çiziyor.

Ailede İstişare

Page 8: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 20196

PENCERE

Bilgi, kabiliyet ve tecrübe açısın-dan sınırlı olan insanoğlu, ihti-yaçları karşısında başkalarına muhtaç konumdadır. Bu, onun sosyal bir varlık olmasını ve top-lumsal ilişkilerde diğer insan-larla dayanışma içinde bulun-masını zorunlu kılar. Allah (c.c.), vazettiği hükümlerle insana hem bireysel hem de sosyal ko-nularda uyulduğu takdirde hu-

zur ve rahatlık sağlayacak ilkeler sunmuştur. Bu temel ilkelerden biri de istişare konusudur.

İstişare, bir kimseden fikir tale-binde bulunmak anlamına gelir. (Firuzâbâdî, Mecduddin M. B. Yakub, el-Kâmûsu’l-Muhît, Dâru’l-İhyâi’t-Turâsi’l-A-

rabî, Beyrut 1991. c. 2, s. 93.) Danışma ve kurul manasındaki şura da başkalarının tecrübesini, ön-görüsünü, bilgeliğini yaşanan

hayata aktarma olayıdır. Hz. Muhammed’in (s.a.s.) hayatın-da birçok örneğini gördüğümüz istişare, her konuda gerçekleş-tirilebilir. Ailevi meselelerde, iktisadi konularda, harp tak-tiklerinde ve siyasal ilişkilerde atılacak adımlardan önce işin ilgilileriyle görüşmek, fikir tea-tisinde bulunup kararları buna göre almak toplumsal hayatın

Page 9: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

uyumlu hâle gelmesinde önem-li bir işleve sahiptir.

Kişi ne kadar zeki ve bilgili olur-sa olsun kişisel eğilimlerinin ve o an içinde bulunduğu duru-mun atacağı adımlarda etkisi olur. İnsanı fevri ve sonrasında pişmanlık getirecek kararlar almaktan koruyacak olan isti-şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-

Aile | Kasım 2019 7

PENCERE

tişarenin, İslam ahlakının temel taşlarından biri olduğu anlaşılır. Şûrâ suresinin 35-39. ayetlerin-de tevhid, tevekkül, bağışlama, Allah’a icabet, namazı dosdoğru kılma, işlerini istişare ile yürüt-me ve infakta bulunma mümin-lerin vasıfları olarak zikredilir.

Mekke döneminde nazil olan bu ayetlerin Müslüman’ın şahsiyet inşasında temel olacak konuları ihtiva etmesi ve bunlardan biri-nin de istişare olması çok önem-lidir. İslam âlimleri bu noktadan hareketle müşavere/istişarenin İslam cemiyetinin alametifari-kası olduğunu belirtirler.

Birlik ve beraberliğin sağlanma-sı, toplumdaki huzurun devamı için ortak değerlere sahip, aynı hedefe doğru hareket eden in-sanların işlerini birbirleriyle gö-rüşerek yardımlaşarak yapması şarttır.

Peygamberî Bir Gelenek Ola-rak İstişare

Kişilerin bulundukları cemiye-tin bir parçası olduklarını his-setmeleri, orada söz hakkına sahip olmalarıyla alakalıdır. İçinde bulundukları bir grupta fikirlerini rahatça söyleyebilen, alınacak kararlara katkıda bulu-nan bireylerin aidiyet duygusu güçlenir.

Hz. Peygamber, ashabını dinle-miş, onlara söz hakkı tanımış, gerektiği noktalarda onların isteği doğrultusunda kararlar almıştır. Hz. Peygamber, vahiy-le desteklendiği hâlde, savaş stratejisinden tutun da savaş sonrası esirlerin durumunun ne olacağı ile ilgili karara, ailesine iftira edildiğinde nasıl davran-

ması gerektiğine varıncaya ka-dar pek çok konuda ashabıyla istişare etmiştir. Bunu yapma-sındaki en önemli sebep danışa-rak iş yapmanın, karar almadan evvel istişarenin ne kadar ge-rekli olduğunu Müslümanlara öğretmekti.

Hz. Peygamber’in basit görü-lebilecek mevzularda dahi ya-nında bulunanlara danışması, muhatabına değer verdiğini göstermesi bakımından da ol-dukça kıymetlidir. Bunun neti-cesinde onlar, kendilerine veri-len değeri fark ediyorlar ve Hz. Peygamber’in yanında İslam’ın yayılması için çaba sarf etmek-ten gurur duyuyorlardı.

Burada vurgulanması gereken bir husus da müşaverenin tarihi-nin insanlık tarihi kadar eski ol-duğudur. Geçmiş toplumlardan örneklerin de Kur’an-ı Kerim’de zikredilmesi, istişarenin insanlı-ğın ortak değerleri arasında yer aldığını göstermektedir.

Hz. Süleyman, Belkıs ve Firavun gibi hükümdarlar yakın çevresi veya yönetici grubu ile muhtelif konularda istişare etmişlerdir (A’râf, 7/109-112; Neml, 27/29-33; Neml, 27/38).

Ayrıca İslam öncesi dönemde Mekkelilerin, Dârünnedve de-nilen yerde toplanıp önemli konuları görüşmeleri, Türklerin devlet işlerini, “Kurultay” veya “Kengeş” olarak adlandırılan danışma meclisi aracılığıyla yü-rütmeleri; çeşitli sosyal, askerî, siyasi ve dinî konuları bu kurul-taylarda karara bağlamaları is-tişarenin İslam’a has bir uygula-ma olmadığını gösterir.

Hz. Muhammed’in (s.a.s.) hayatında birçok örneğini gördüğümüz istişare her konuda gerçekleştirilebilir. Ailevi meselelerde, iktisadi konularda, harp taktiklerinde ve siyasal ilişkilerde atılacak adımlardan önce işin ilgilileriyle görüşmek, fikir teatisinde bulunup kararları buna göre almak toplumsal hayatın uyumlu hâle gelmesinde önemli bir işleve sahiptir.

Page 10: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

AİLE-CE

Aile | Kasım 20198

PENCERE

Ailede İstişarenin Meyvesi: Huzur

Hayatın her safhasında iletişim içinde bulunduğumuz insanla-rın bizleri de ilgilendirecek me-selelerde kendi başlarına karar vermeleri ilişkimizi olumsuz et-kiler. Bu, ister aile bireylerinden biri olsun ister komşumuz veya iş arkadaşımız hiç fark etmez. Alınan kararın etkisine göre tepkimiz değişir. Ya o an için bir kızgınlık hisseder sonrasında sakinleşiriz ya da çok ciddi bo-yutlarda öfkeleniriz. Kırgınlığı-mız, kızgınlığımız geçse de biz-de kalıcı olan duygu, kendimizi değersiz hissedişimizdir. Bir ko-nuda kişinin fikrini sormak; ona değer vermek, varlığını kabul etmektir. Bir yönüyle “Senin ne düşündüğün benim için önem-li, düşüncelerine katılsam da katılmasam da kanaatinin ne olduğunu bilmek istiyorum.” anlamına gelen istişarenin aile kurumunda huzurun ve birlikte yaşama hukukunun gereği ol-duğu aşikârdır.

Evliliğe adım atma aşamasında gençlerin önce kendi aileleriyle istişare ederek yola çıkması, ku-rulacak yuvanın temelinin sağ-lam olması için gerekli ilk adım-dır. Bunun sonrasında evliliğin her safhasında karşılaşılan her yeni durumda oturup konuş-mak, birlikte çözüm üretmek gerekir. Bakara suresinde anne-nin bebeği emzirme müddeti iki yıl olarak belirtilir ve anne baba-nın istişare ederek bu süreden önce çocuğu sütten kesmeye ka-rar vermeleri hâlinde bir sakınca olmadığı buyrulur (Bakara, 2/233). Günümüzde çocuk doktorları da bu noktaya işaret ederek bebe-

ğin ilk altı ay sadece anne sütüy-le beslenmesini ve emzirme dö-neminin iki yaşa kadar devam ettirilmesi tavsiye etmektedir. Bebeğin sütten kesilmesi aşa-masında anne babaya istişare ile karar almalarının sonucunu bildiren ayet, bu minvalde diğer hususların da istişare ile olması-na tavsiye niteliğindendir.

Bebeğin beslenme ve bakımı gibi gereksinimleri anne baba-nın ortak karar vermeleri gere-ken ilk konudur. Ama tek konu değildir. Bebeğin bakımını üst-lenen anneye ev işlerinde kimin nasıl yardımcı olacağı; anne çalışan bir kadın ise iş hayatına ne zaman döneceği; annenin iş hayatına dönmesiyle bebeğin bakımını kimin üstleneceği gibi mevzuların konuşularak hâlle-dilmesi gerekir. Ayrıca unutma-mak gerekir ki çocuğun günden güne büyümesi ile ihtiyaçları da farklılaşacaktır. Okul öncesi eği-timini nerede alacağı sonrasın-da okul seçimi derken her geçen gün ailenin gündemine farklı konular yerleşecektir. Daha bir-çok mesele ailenin birlikte ha-reket etmesini gerektirir. Tatil dönemlerinin nerede ve nasıl

geçirileceği, yaşanılan mekânın düzenlenmesi, alınacak eşyala-rın kararlaştırılması, kullanılan bir şey değiştirilecek ise bunun nasıl olacağı burada zikredebi-leceğimiz birkaç örnektir. İstişa-re, şartların değişmesiyle ortaya çıkan yeni durumlara karşı ai-lenin bir bütün olarak yeni çö-zümler bulma gayretidir. Bu hu-susta önemli olan nokta da aile bireylerinin birbirlerinin sami-miyetine güvenerek aile bütün-lüğünü sarsacak fevri ve bencil davranışlardan kaçınmalarıdır.

İstişareyi sadece karar alma gayreti olarak görmek eksik bir düşüncedir. Çünkü bazen ha-yatta öyle değişiklikler yaşarız ki bizim karar vermemiz mümkün olmaz ancak bu durumda bile değişiklikten etkilenecek kişi-lerle oturup konuşmamız gere-kir. Günümüzde maalesef ailede çoğunlukla fikir alışverişlerinin ihmal edildiğini görüyoruz. Bir-çok genç ailesinin hayal ettiği üniversitede okumak zorunda kalabiliyor. Hiç sevmediği, çoğu zaman verimli olamayacağı meslekleri seçebiliyor. Tersin-den düşündüğümüzde bir genç ailesinin asla onay vermeye-

Günlük hayatta ufak tefek konuları bile danışan insanların birbirleriyle olan iletişimleri

oldukça sağlıklıdır. Ufak pratikler özellikle hayati konularda karar alma esnasında işimizi

kolaylaştırır.

Page 11: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 2019 9

PENCERE

ceği, evliliği sağlıklı bir şekilde yürütme ihtimali olmayan bir eş seçiminde bulunabiliyor. Bu gibi konularda insanları başarılı sonuca ulaştıracak, mutluluğu ve huzuru getirecek olan şey hiç kuşkusuz kıymet verdiğimiz kişi-lerle oturup konuşmak, danışa-rak iş yapmaktır.

Günlük hayatta ufak tefek ko-nuları bile danışan insanların birbirleriyle olan iletişimleri ol-dukça sağlıklıdır. Ufak pratikler özellikle hayati konularda karar alma esnasında işimizi kolay-laştırır. Fikir alışverişinde bulun-mak, yapacağı işlerde başkaları-nın görüşünü almak öğrenilerek hayata geçirilen bir davranıştır. Bu sebeple bireyin başkalarının fikirlerini önemsemesi, bu ko-nuda daha farklı nasıl davranı-labilir diye düşünmesi istişare geleneğine sahip bir ailede bü-yümesi ile alakalıdır.

Şunun altını çizmekte fayda var insan yeni karşılaştığı her ola-yın acemisidir. Atılacak adımın neticelerini her zaman önceden kestirmek mümkün olmayabilir. Ancak unutmamak gerekir ki özellikle sonuçları birçok kişiyi ilgilendirecek konularda acele davranıp tek başına kararlar al-mak büyük pişmanlıklar doğu-rabilir. Ataların söylediği gibi akıl akıldan üstündür. Bir konuda birinin düşünemediği bir ciheti başkası düşünebilir.

Özellikle son yıllarda çalışma saatlerinin uzaması, kent yaşa-mının zorlukları ve buna benzer konuların ortaya çıkmasıyla in-sani ilişkiler zayıflamış, insan ka-labalıklar içinde yalnızlaşmıştır. İnsanı içine düştüğü bu girdap-tan kurtaracak bir fiil de hiç kuş-kusuz istişare etmek olacaktır.

İstişare geleneğine sahip bir yuvada büyüyen çocuk;

• Kendisine verilen değerin farkına varır.

• Başkalarına saygılı olma becerisi kazanır.

• Muhatabını sabır ve dikkatle dinleyebilme becerisi kazanır.

• Farklı görüşlerin de hayatın kaçınılmaz bir gerçeği olduğunu fark eder.

• Farklılıklara saygı duymayı öğrenir.

• Kendisini çekinmeden ifade edebilmeyi öğrenir.

• Farklılıklara karşı gösterdiği müsamahayı yeniliklere karşı da gösterir. Zaman ve şartların değişmesiyle düşüncelerin de değişebileceğini anlar.

• Fikrinin sorulup kendisine de birtakım görevler verilmesiyle sorumluluklarının da bilincinde olur.

• Üzerine düşeni yerine getirebilmek için çalışmak gerektiğini anlar.

• Karar alma aşamalarına bizzat dâhil olarak aile olmanın kıymetini yaşayarak kavrar.

Page 12: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 2019

Uzmanına Sorduk

PENCERE

10

Mustafa Talha Özkanİletişim Uzmanı

İnsanı istişareden alıkoyan psikososyal sebepler var mıdır? Varsa nelerdir?

Psikososyal çevre küçük yaştan itibaren birey üzerinde etkisini gösterir. Örneğin beş yaşındaki bir çocu-ğun beyni fikir üretmeye başlamıştır ve aile içerisinde konuşulanları detaylarıyla kodlamaktadır. Konu-muz istişare olduğu için, anne babanın, yaşına bakmaksızın çocuğun fikirlerine danışması gerekir. Aksi takdirde çocuk fikir üretme ve düşünme karşısında yaşadığı dışlanmışlıktan ötürü küçük görülme ve aşağılık duygusunu biz yetişkinler gibi yaşayacaktır.

Anlaşılacağı üzere bu yaşta en önemli psikososyal etken anne babadır. 12-19 yaş aralığında ise her birey kendi kimliğini, hayat görüşünü, inancını arayacak ve sürekli bir sorgulama içerisinde olacaktır. Bu dö-nemde gençler birtakım gruplara dâhil olma eğiliminde olacaklardır. Kendini aşırı beğenme veya be-ğenmeme, bu dönemin unsurlarındandır. Gençlerin bu süreci zarar görmeden atlatabilmeleri için daha önceki süreçleri muhakkak pozitif bir şekilde geçirmeleri gereklidir. Burada yine devreye aile girmek-tedir. Karakter oluşumu esnasında kibrin üstün geldiği rol modellerle karşılaşan çocuk, kendi bildiğini okuyacak ve bunu toplumsal normların daha etkili işlediği yerlerde yaparak dikkatleri üzerine çekmek isteyecektir. Küçükken kendisiyle istişare edilmeyen bireyler, büyüdükçe bırakın aileleriyle istişare etme-yi, istişareyi kişiliklerine saldırı gibi göreceklerdir.

Bu psikosoyal nedenleri aşmak için neler yapılabilir?

Küçük yaşlardaki çocuklarda, negatif psikososyal etkileri aşmak için öncelikle çocuğa söz hakkı vermek, danışmak gerekir. Örneğin, bir anne ve beş yaşında bir çocuğunu ele alalım. Anne ayakkabı almak için çocuğunu bir mağazaya götürür, alacağı ayakkabının renk seçimini çocuğuna bırakır fakat kendisi de mevsime göre hangi rengin makul olduğunu izah ederek onu istişareye dâhil eder. Bu, bir istişare oldu-ğu gibi aynı zamanda çocuğu terbiye etme ve hayata hazırlama konusunda bilinçlendirme sürecidir.

Günümüz toplumunda işin zor kısmı 12-19 yaş aralığındaki çocuklardır. Bu grup, aileleriyle bırakın istişa-reyi iletişim kurmakta dahi zorlanmaktadır. Aile, bu yaştaki çocuklarıyla, ailenin istikbalini ilgilendiren konularda dahi istişare etmelidir. Çözülmesi gereken bir problem varsa, evin dekorasyonunda bir deği-şiklik yapılacaksa veya aile bireylerinden herhangi birinin bir sıkıntısı varsa aile meclisinde çocuğun da fikri sorulmalı, fikirlerine değer verildiği gösterilmelidir. Bu sayede çocuk bir birey olduğu fikrini yavaş yavaş içselleştirecektir.

Aile içi ilişkiler bağlamında istişare ile sağlıklı iletişim arasında nasıl bir bağ vardır?

Tohum ve su arasında nasıl bir bağ varsa aile içi ilişkide istişare ve sağlıklı iletişim arasında aynı bağ vardır. Susuz kalan tohum nasıl yeşermezse istişarenin önemsenmediği ailelerde öncelikle çocuklar aka-binde de eşler arası ilişkiler yozlaşır.

Page 13: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

AİLE-CEPENCERE

Aile | Kasım 2019 11

Aile meclisinde istişare yapılan her konuda ortak bir karara varılması veya uzlaşma sağlanması her za-man mümkün olmayabilir. Bu durumda küslük veya gerginlik olmamalıdır. İlişkilerin düzeyli ve düzenli olduğu ailede işler yolundaysa, sosyal açıdan bakıldığında da bütün işler yolunda demektir. Aile birey-lerinin ortak kararı ile yapılan bir işten hoşnut kalınmasa dahi bu, istişare ile alınan bir karar olduğu için sonucun vebali de müşterek paylaşılır. Veya tam tersi bir durumda, sonuçtan duyulan mutluluk bireysel değil ailevidir. Evlerimizi birer psikiyatri polikliniğine çevirmemek için aile içi ilişkilerimizde rotamızı birlikte hareket etmeye çevirmeliyiz. Bugün ne pişireceğini veya yarın toplantıda ne giyeceğini sosyal medyada arayan ebeveynler, gelin bunu çocuklarınıza sorun. Size hangi rengin yakıştığını belirlemeyi biraz da onlara bırakın. Çocuklarınızın da sizinle istişareye meylettiğini ve sosyal medyadan ya da sokak-taki akıl vericilerden bir nebze olsun uzaklaştıklarını göreceksiniz.

İstişarenin hâkim olduğu ailelerin güven toplumunun inşasına katkıları nelerdir?

Güven toplumunun temelini, yalandan arınmış bireyler teşkil eder. Resulüllah’ın (s.a.s.) en büyük günah olarak nitelediği yalandan arınmak da aile içi ilişkilerin müşterek güven üzere bina edilmesinden geçer. Bunu sağlamanın en yalın yolu da istişaredir. Bir problemi tüm aile bireyleri ile istişare ederek çözüme kavuşturmak, güven toplumunun inşası için bir tuğla koymaktır.

Bireysel ve toplumsal sorumlulukları paylaşma noktasında ailede istişare nasıl bir işleve sahiptir?

Sakın bir çiviyi küçümseme. Bir çivi bir nalı, nal bir atı, at bir komutanı, komutan bir orduyu, ordu koca bir ülkeyi kurtarır, diyor Cengiz Han. İşte burada istişare bir çividir ve nelere muktedirdir.

Ebeveynlerin, çocuklarıyla istişareye özellikle ergenlik dönemlerinde eğilmeleri, çocukların sorumluluk sahibi birey olarak yetişmesinde önem arz eder. Bu bağlamda gerekirse istişarenin alanı genişletilmeli gelecek neslin inşası noktasında insanlığın faydası için çalışan sivil toplum kuruluşlarından öğretmen-lere, aile büyüklerinden mahalledeki akil insanlara kadar iş birliği içinde olunmalıdır. Bu örnekleri ço-ğaltmak mümkündür. Yapılacak istişareler de ailede kazanılan bilincin bir meyvesidir. Her şey rol model ebeveynlerle başlar. Kendisine değer verildiğini hisseden çocuklar, büyüyünce başkalarının sözüne değer veren gençler olurlar ve kaba tabirle kafasına göre hareket eden insan profilinden uzak, istişare edebileceği kişiyi gözünden tanıma kabiliyetine sahip gençlerin ve onların kıymetli anne babalarının oluşturduğu bir toplum ortaya çıkar.

Page 14: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 201912

Hicretin altıncı yılıydı. Doğup büyüdüğü şehri terk ederek Medine’ye göç etmek zorunda bı-

rakılan Peygamber Efendimiz ve ashabı, Kâbe’ye olan özlemlerini biraz olsun gidermek üzere umre niyetiyle yola çıktılar. Tek hedef-leri buydu; bir umre ziyareti ile altı yıldır görmedikleri mukad-des topraklar, dünya gözü ile bir kez daha görülecekti. Ama Mek-keliler bu iyi niyeti anlayacak du-rumda değildi ve onların şehre girmelerine izin vermediler. Bu sürecin bir sonucu olarak orta-ya çıkan Hudeybiye Antlaşması, sonraları Mekke fethinin müj-decisi olarak yorumlanacaktır (Kur’an Yolu Tefsiri, c.5, s. 65- 86). Hudey-biye, Müslümanları üzen ancak şer gibi görünenin hayırla sonuç-lanabileceğine güzel bir örnek olarak tarihe geçmiştir. O günler-

de yaşanan bir olay daha vardır ki Hz. Peygamberin üstün kişiliğini gözler önüne sermektedir.

Umre niyetiyle yola çıktıkları için ihramlı olan Hz. Peygamber ve ashabı, Mekkelilerin engeli ile umre yapamayınca ihramdan çıkmak bir sorun hâline gelmişti. Hz. Peygamberin “Kalkın, kur-banlarınızı kesin ve başlarınızı tıraş edin!” emrine rağmen as-hap bekliyordu. Bunu, ona karşı gelmek için yapmadılar; sadece olaylar beklentilerinin aksine gerçekleştiği için şaşkınlardı. Hz. Peygamber karar aşamasın-da durumu eşi Ümmü Seleme (r.a.) ile paylaştı. Ümmü Seleme validemiz, hayat tecrübesi olan bir hanımdı. “Ya Resulüllah, sen kurbanını keser ve tıraş olarak ihramdan çıkarsan dostların da senin gibi yapacaklardır.” dedi. Onun öngörüsü fiile dönüştü ve

Hz. Peygamber’in ihramdan çık-tığını gören arkadaşları da birer birer ihramdan çıktılar.

Hz. Peygamber’in içinde bulun-duğu durumu eşi ile paylaşması ve ona itimat ederek dediğini yapması ilk değildi, bu onun önemli kararlar alırken uyguladı-ğı bir yöntemdi. Hakkında vahiy olmayan, ister dinî ister dünyevi bir husus olsun Sevgili Peygam-berimiz danışmayı önemser, ortak kararlarda sonuçtan etki-lenecek kimselerle istişare eder-di. Çünkü Allah tarafından daha Mekke’de iken bu husus kendi-sine talim edilmişti. Mekke’de nazil olan Şûrâ suresinin 36-39. Ayetleri, mümin ve tevekkül sa-hibi kimselerin özelliklerini sıra-larken onların istişareye önem verdiklerinden söz etmektedir: “Size verilen her şey dünya haya-tının geçici zevklerinden ibaret-

Şûrâ Suresinin Işığındaİstişarenin Önemi

Dr. Öğretim Üyesi Sema ÇelemAnkara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

BİR AYET BİR YORUM

Rablerinin çağrısına uyarlar, namazı özenle kılarlar. İşleri de aralarındaki danışma ile yürür. Kendilerine verdiğimiz rızıktan başkaları için harcarlar. (Şûrâ, 42/38)

Page 15: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

AİLE-CE

tir. Allah katında olanlar ise daha iyi ve daha kalıcıdır. Bunlar iman eden ve Rablerine dayanıp güve-nenler içindir. Onlar, büyük gü-nahlardan ve hayâsızlıktan ka-çınırlar, öfkelendiklerinde dahi bağışlarlar. Rablerinin çağrısına uyarlar, namazı özenle kılarlar. İşleri de aralarındaki dayanışma ile yürür. Kendilerine verdiğimiz rızıktan başkaları için harcarlar. Onlara haksız bir saldırı yapıldı-ğında el birliği ile kendilerini sa-vunurlar.”

Surenin dört ayetini kapsayan bu bölüm, önce sonucu ifade etmiş, yani müminlere ahirette geçici dünya nimetlerinden daha faz-lasının kalıcı olarak verileceğini bildirmiş, sonra hangi özelliğe sahip müminlerin bu nimetlere mazhar olacağını dile getirmiştir. Buna göre iman, tevekkülü ge-rektirir. Bu iki niteliğe sahip olan-lar her türlü günahtan sakınırlar, kulluk borcu olan namazı kılar-lar. Bu kısım, ferdi görevlerdir. Ayetlerin toplumsal yönü istişa-re/danışma, infak ve düşmana karşı ortak savunmadır. Mümin-lerin işlerinde birbirlerine yol göstermek, akıl vermek, doğruya en yakın kararı almada destek olmak için yerine getirdikleri isti-şare, manevi bir yardım, infak ise maddi bir yardımdır. Haksız bir saldırıda ortak savunmanın ise hem maddi, hem manevi yönü mevcuttur.

İstişare, selim bir aklın ve alçak-gönüllülüğün işaretidir. Başkası-nın bilgi ve görüşüne değer ver-mek, kendinden başkasını kabul etmektir. İyi bilinen konuları te-kit, hata ihtimali olanları doğru bilgiye dönüştürme, bilmediğini öğrenme ancak istişare ile müm-kün olur. Hz. Peygamber “İstişare

eden pişman olmaz.” buyurmuş-tur (Hadislerle İslam, c. 3, s. 177). Ken-disi de dini tebliğ etmek, fetva vermek, davaları hükme bağla-mak, topluma başkanlık etmek, ordu komutanlığı, iyiliğe teşvik ve örnek olmak gibi birçok gö-revinin yanı sıra danışanlara yol göstermek ve öğüt vermekten geri durmamıştır. Ebû Hureyre: “Resulüllah’tan (s.a.s.) daha çok,

ashabı ile istişare eden bir kimse görmedim.” der (Hadislerle İslam, c. 4, s. 397). Efendimizin hayatı bunun örnekleri ile doludur. Uhud Sa-vaşı’nda düşmanı şehrin dışında karşılama fikrini ileri sürenleri onaylamış, Hendek savaşında Selman-ı Farisi’nin Medine’yi, etrafına hendekler kazarak sa-vunma sistemini kabul etmiştir.

“Bedir Gazvesi’nde Hazrec’in sancaktarlığını yapan Hubâb, İslâm ordusunun düşmana en uzak olan kuyunun çevresine yerleşmesini uygun görmedi-ğinden Hz. Peygamber’e bu ka-rarının ilahi bir işarete dayanıp dayanmadığını sormuştu. Va-hiyle ilgili olmadığını öğrenince de düşmanı susuz bırakmak için onlara en yakın su kuyusunun yanına yerleşilerek diğer kuyula-rın kapatılmasını teklif etmiş, Re-sul-i Ekrem de onun bu görüşü-nü uygun bulmuştur.” (DİA, Hubab b. Münzir md.) Yine Bedir Savaşı’nda ele geçirilen esirlerin durumuna dair ashabı ile istişare eden Hz. Peygamber, Hz. Ebubekir’in fid-ye karşılığı serbest bırakılmaları görüşünü benimsemiştir.

İslam toplumunda istişare tercih değil, yükümlülüktür. Âl-i İmrân suresi 159. ayette Cenab-ı Hak, Uhud’da Okçular Tepesi’ni terk ederek hataya düşen ve Müslü-manların mağduriyetine sebep olanlar hakkında Hz. Peygam-ber’in affedici tutumunu övmüş “ve şâvirhum fi’l-emr/İş hakkın-da onlara danış!” emri ile top-lumsal yapının devamı için ortak karar almaktan vazgeçmeme-sini telkin etmiştir. Hz. Peygam-ber’in örnekliği doğrultusunda istişareye devam edenlere Allah lütfeder, görüşlerinin isabeti ko-nusunda onları muvaffak kılar (et-Taberî, Câmiu’l-beyân, c. 6, s. 190). İs-tişarenin rahmet oluşu Hz. Pey-gamber’in şu hadisinde de açıkça beyan edilmiştir: “İdarecileriniz iyi kimselerden, zenginleriniz cömert kişilerden olduğunda ve işleriniz aranızda istişare ile yü-rütüldüğünde yeryüzünde yaşa-manız toprak altına girmenizden hayırlıdır.” (Tirmizî, Fiten, 78).

BİR AYET BİR YORUM

İstişare, selim bir aklın ve alçakgönüllülüğün işaretidir. Başkasının bilgi ve görüşüne değer vermektir. İyi bilinen konuları tekit, hata ihtimali olanları doğru bilgiye dönüştürme, bilmediğini öğrenme ancak istişare ile mümkün olur.

Aile | Kasım 2019 13

Page 16: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 201914

DUASI MÜSTECÂB OLAN ÜÇ KİŞİ: MAZLUM, YOLCU VE ANNE BABA

Halil KılıçDin İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı

Sosyal bir varlık olarak insa-nın olmazsa olmaz özel-liklerinden olan iletişimin üç boyutu vardır: Kişinin

kendisiyle olan iletişimi, diğer mahlûkatla olan iletişimi ve Ya-radan’la olan iletişimi. Bu boyut-lardan her biri önemli olmakla birlikte Yaradan’la olan iletişimin ayrı bir yerinin ve ehemmiyetinin olduğunda şüphe yoktur. Bu ileti-şin en temel unsuru, ibadetin özü olan duadır (Tirmizî, Deavât, 1).

Dua ile insan, her türlü ihtiyacını, dert ve sıkıntısını Yüce Allah’a arz ederek hem kulluğun en önemli gereğini yerine getirmiş hem de istenecek en yüce makamdan istemiş olur. Dua, sonsuz güç ve kudret sahibi olan âlemlerin Rabbinin insana yakın olduğunu hissettiren bir ibadettir. Bundan dolayı Yüce Allah, Kur’an-ı Ke-rim’de kullarının kendisine yö-nelip dua etmelerini istemiş ve şöyle buyurmuştur: “Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına icabet ederim. O

hâlde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.” (Bakara, 2/186)

İnsanın psikolojik durumu ve içinde bulunduğu şartlar, Allah’a yönelişini arttırmakta; dert, sı-kıntı ve taleplerini O’na daha içten bir şekilde arz etmesine ve-sile olmaktadır. Kulun bu samimi ve halisane yönelişi, Yüce Allah’ı hoşnut etmekte ve bu yöneliş onun duasının müstecâb olması-nı sağlamaktadır. İşte yukarıdaki hadiste zikri geçen üç grup insa-nın yapacağı duaların müstecâb olmasının nedeni de bu hâllerde yapılan duaların samimi ve içten olmasıdır.

Hadiste duasının müstecâb ol-duğu zikredilen üç sınıftan ilki mazlumdur. Mazlum; baskı ve zulüm altında ezilen, haksızlı-ğa uğrayan, hakkı gasp edilen kişi demektir. Uğradığı haksızlık karşısında yapacak bir şeyi kal-mayan mazlum kişi, Yüce Allah’a hâlini açar ve kendisine zulme-den, haksızlık yapan kişiyi tabir-i caizse Allah’a şikâyet eder. Yüce

“Üç çeşit duanın müstecâb olduğu (kabul edildiği) hususunda şüphe yoktur: Mazlumun (haksızlığa uğra-yan kimsenin) duası, yolcunun duası ve anne babanın çocuklarına duası.” (Tirmizî, Birr ve Sıla, 7)

HADİSLERLE AİLE

Page 17: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Allah da kendisine canıgönülden sığınan bu kulunu geri çevirmez ve duasına icabet eder.

Hadiste zikri geçen ikinci grup ise yolcu olan kişilerdir. Yolculuk ile kişi, vatanından ayrılarak gurbe-te gider, pek çok meşakkate kat-lanır, yorgunluk, uykusuzluk gibi insanın acziyetini ortaya çıkaran hâllere maruz kalır. Böyle bir hâl-de iken Müslüman bu acziyetini itiraf ederek Yüce Allah’a elleri-ni açar, dua ve niyazda bulunur. Yüce Allah da samimi bir şekilde kendisine yönelip dua kapısını çalan bu kulunu boş göndermez.

Hadis-i şerifte zikri geçen ve dua-sı müstecâb olarak nitelenen son grup ise anne babadır. Her ne ka-dar hadiste geçen “vâlid” kelime-sinin “baba” olduğu ifade edilse de annenin de “vâlid” kelimesinin kapsamına girdiği söylenmiştir. Bazı muhaddisler, bu hadiste “vâ-lid” kelimesinin baba anlamında olduğunu; ancak anne hakkının baba hakkına göre daha faz-la olması hasebiyle söz konusu kavramın kapsamına annenin evleviyetle dâhil olacağını ifade etmişlerdir.

Çocuklarının dünyaya gelmesi, büyümesi ve yetişmesinde bü-yük emek sarf eden, gece gün-düz demeden çabalayan anne babalar, onları büyüyünceye kadar kollarında, bir ömür boyu da yüreklerinde taşırlar. Çoğu kez onların hastalık ve sıkıntıları yanında kendi hastalık ve sıkın-tılarını görmezden gelirler; meş-hur ifadeyle “Yemeyip yedirirler, giymeyip giydirirler.” Evlatlarının her daim iyiliklerle ve hayırlarla karşılaşmaları; her türlü kötü-lükten ve günahtan uzak olma-ları arzusuyla yanıp tutuşurlar. İşte bundan dolayı anne babalar,

kendi kanlarından, canlarından bir parça olan evlatları için dua edecekleri zaman canıgönülden dua ederler. İşte, Peygamber’imi-zin (s.a.s.) yukarıda zikredilen ha-dis-i şerifinde, Yüce Allah’ın böyle bir arzu ve iştiyakla kendisinden talepte bulunan anne ve babala-rın isteğine kesinlikle icabet ede-ceği bildirilmektedir.

Müstecâb dualar arasında anne babanın duasının yer almasının bir diğer hikmeti de anne baba hakkının/hatırının Allah hak-kından/hatırından hemen sonra

gelmesidir. Nitekim “Allah’a kul-luk edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akraba-ya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin al-tında bulunanlara iyi davranın…” (Nisâ, 4/36); “…(İşte bunun için) insa-na şöyle emrettik: Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır.” (Lokmân, 31/14) ayetlerinde ve Hz. Peygamber’in “Rabbin hoşnutlu-ğu anne babanın hoşnutluğuna

bağlıdır. Rabbin öfkesi ise, anne babanın öfkesine bağlıdır.” (Tir-mizî, Birr, 3) sözünde bu hakikat açıkça görülmektedir. Buna göre, anne babaya iyi davranmak, Al-lah’a ortak koşmama emrinden hemen sonra gelmekte; anne babaya şükranların sunulma-sı Allah’a şükretmekle beraber zikredilmekte ve Allah’ın rızası ve öfkesi anne babanın rızası ve öfkesine bağlanmaktadır. Dola-yısıyla Yüce Allah nezdinde böy-le bir ayrıcalıklı konuma sahip oldukları için anne babaların, evlatları hakkında yapacakları dualar, geri çevrilmeyen dualar kategorisinde yerini almıştır.

Öyleyse, anne babalarını her daim razı edip onların hayır du-alarını almak, onları üzecek ve sıkıntıya sokacak her türlü dav-ranıştan uzak durmak ve onları, kendilerini cennete ulaştıracak bir vesile olarak kabul etmek evlatların en temel vazifesi ol-malıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) “Ana ve babasına veya onlardan birine yaşlılıklarında yetişip de (onlara hizmet ede-rek) cennete giremeyen kimse-nin burnu yerde sürülsün (Allah müstahakını versin)” (Müslim, Birr, 9) buyurarak anne babaların, ço-cuklarını cennete ulaştıracak bir vesile olduklarını açıkça ifade et-miştir.

Yüce Allah bizleri zulmetmekten, zulme uğramaktan, mazlumun bedduasını almaktan emin kıl-sın. Yolculuklarımızı bereketli eylesin ve dünyadan ahirete olan yolculuğumuzu imanla tamam-lamayı nasip etsin. Bizleri anne babasına iyilik ve ihsanda bulu-nup onların hayır dualarını alan evlatlardan ve bereketli bir ömür sürmeleri için evlatlarına dua eden anne babalardan eylesin.

Aile | Kasım 2019 15

HADİSLERLE AİLE

Dua ile insan, her türlü ihtiyacını, dert ve sıkıntısını Yüce Allah’a arz ederek hem kulluğun en önemli gereğini yerine getirmiş hem de istenecek en yüce makamdan istemiş olur.

Page 18: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 2019

MERAK EDİYORUM

16

YaşlandıkçaNeden

Artar?Kırışıklıklarımız

Mevlit Kandili’ni büyük ziyafetler ve şölenler tertipleyerek bir bayrama dönüştüren ilk hükümdar Selçuk Atabeklerinden Muzafferüddin Gökböri’dir. Gökböri’den sonra kutlamalar bütün İslam âleminde yayılmış ve gelenek hâline gelmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu’nda mevlit gününden önce protokole dâhil devlet adamlarına davetiyeler gönderilir, davetlilerin tören kıyafetleriyle belirtilen camide bulunmaları sağlanırdı. Mevlidin okunmasının ardından padişah; vükelaya, kürsi şeyhlerine, mevlithanlara, müezzinlere hilatler giydirir, akabinde şeker ve şerbet dağıtılırdı. Mekke-i Mükerreme Emiri tarafından gönderilen sadakat mektubunun okunmasından sonra yine emir tarafından gönderilen hurmaların cemaate dağıtılması ile merasim son bulurdu.

Mevlit Kandili’nin resmî törenle kutlanışı 1910’dan itibaren kanunla kabul edilmiş ve bu törenlere Cumhuriyet’in ilanına kadar devam edilmiştir.

OsmanlılardaMevlit Kandili

TAVA

N A

RASI

Cildin en üst tabakası olan

epidermisin yapısında cilde mekanik direnç kazandıran keratin

miktarı yüksektir. Epidermisin altındaki dermis tabakasında cildin sıkı ve gergin olmasını sağlayan

kolajen ve cilde esneklik kazandıran elastin proteinleri bulunur. Bu proteinlerin üretimi, yaşlandıkça azalır.

Örneğin yirmi yaşından sonra dermis tabakasındaki kolajen üretimi her yıl yaklaşık %1 oranında düşer. Ayrıca yaşlandıkça

ciltteki ölü hücrelerin ciltten atılma süreci yavaşlar. Ölü hücrelerin ciltte birikmesi ve zamanla kalınlaşması kırışıklığa neden olur. Bunların dışında dalga boyu 280-315 nanometre

aralığındaki morötesi ışınlar (UVB) cildin epidermis tabakasını etkiler ve hücrelerde DNA hasarına yol açabilir.

Dalga boyu 315 nanometreden büyük olan morötesi ışınlar (UVA) ise derinin dermis tabakasına nüfuz

ederek buradaki kolajen proteinlerine hasar verir. Bu durum cildin sertleşmesine ve

kırışık oluşumuna sebep olur.

Page 19: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

TAKVİM YAPRAĞISOS tehlike sinyali olarak kabul edildi. (3 Kasım 1906)

Mustafa Kemal Atatürk vefat etti. (10 Kasım 1938) Yönetmen Mustafa Akkad vefat etti. (11 Kasım 2005)

Edison ses kayıt cihazını icat etti. (21 Kasım 1877) Gazi Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadı verildi. (24 Kasım 1934)

Aile | Kasım 2019 17

Ağzınız bakteri yuvası olmasın!

Ağız boşluğu, hem yumuşak hem de katı yüzeyleri birlikte barındırması, tükürük ve diş eti oluk sıvısının varlığı, bölgenin dış ortama

açık olması nedeniyle çok fazla mikroorganizma içerir. Temiz olmayan bir ağızda, tek bir dişteki bakteri sayısı 100 milyon-1 milyar arasındadır.

Gözlerimiz de sindirim yapıyor

Gözyaşında lizozim adlı bir enzim yer alır. Bu enzim; hava, toz, kir, ter gibi etkenlerle

göze taşınan bakterilerin hücre duvarındaki moleküllerini parçalar. Böylece bakteri kendini

koruyamayacak hâle gelir ve bütünlüğü bozulduğu için ölür.

KISA KISA

KAHVE MOLASI

Türkçede "Tatmin edeceğim/ederim" anlamına gelen plasebo, ilaca benzeyen fakat ilaç olmayan maddelere (şeker, saf su ya da salin solüsyonu gibi) denir. Gerçek bir tedavi gibi gözükmesi için tasarlanmıştır fakat hastalığa bir etkisi bulunmaz. Plasebo alan kişiler aldıkları tedavinin gerçek olup olmadığını bilmezler, ilacın pozitif etki edeceğini düşünmeleri sebebiyle iyi hissederler. Plasebo sebebiyle semptomlardaki değişime “plasebo etkisi” denir. Bazı kişiler plasebo etkisini ilaç, iğne ya da prosedür olmadan alabilir, sadece doktora gittiklerinde ya da yardım edeceğini düşündükleri bir şey yaptıklarında da iyi hissedebilirler. Bu tip plasebo etkisi, kişinin tedaviye ya da doktora duyduğu güvenle alakalıdır. Plasebo etkisi; sözel öneriler, gözlemsel işaretler ve koşullanmaya bağlıdır. Bu faktörler, beynin ödül mekanizmasını aktive ederek etkiyi ortaya çıkarır. Kişiler plasebonun gerçek ilaç olduğunu düşündüğünde beyin, ödül ve zevk ile yakından ilgili bir kimyasal olan dopamin salgılamaya başlar.

BİR

ACAY

İP K

ELİM

E Plasebo

NELER OLUYOR HAYATTA?

Ne savaşlar ne terör saldırıları ne de veba... Bugüne dek yaşamış olan insanların yarısı sivrisinekler yüzünden yok oldu. Yani 52 milyar kişi, sivrisineklerin taşıdığı hastalıklar nedeniyle öldü. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre her yıl yaklaşık 800 bin kişi sivrisineklerin taşıdığı hastalıklar sebebiyle hayatını kaybediyor. Sivrisinekleri tamamen ortadan kaldırmanın sonuçları ise tahmin edilemiyor çünkü onların gıda zincirinde nasıl bir yere sahip olduğu bilinmiyor. Bilim insanlarına göre yerküre ısınmaya devam ederse sivrisineklerin taşıdığı virüslere maruz kalanların sayısı da hızla artacak. Kuzey Amerika ve Avrupa yakın gelecekte bu virüslerin yayılabileceği bölgeler arasında. Uzmanlar, “dünyayı yöneten küçük şeyler” olarak tanımladıkları sivrisinekler konusunda çalışmalarını yoğunlaştırıyor.

“Dünyayı Yöneten Küçük Şeyler”:Sivrisinekler

Page 20: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 201918

BİZ BİZE

Efendim! Biliyorum, senin hakkında ne ke-lam etsem seni lâyık-ı vechiyle methüsena

edemeyeceğim, sözlerim ki-fayetsiz kalacak. Benim kırık dökük cümlelerim senin ke-maline, senin cemaline ne katabilir ki! Ben, senin ismini satırlarıma nakşederek söz-

lerimi tezyin etme derdinde-yim. Tıpkı, Hassan b. Sabit’in dediği gibi…

Ya Habiballah! Sen, kâina-tın yaratıcısının “habibim” hitabına mazhar iken; ben seni nasıl övebilirim? Hi-ra’da ilahi vahye muhatap ve Hâtemül-enbiyâ iken seni

nasıl methedebilirim? Sen ki Kur’an’ın ifadesiyle “yüce bir ahlak üzeresin” (Kalem, 68/4). Bizzat Allah tarafın-dan terbiye edildin (Süyûtî, Câmiu’s-sağîr, I, 12). Sen ki, kıya-mete kadar bütün insanlığa numune-i imtisal, her hâlin-le hüsnü misal (Ahzâb, 33/21) olarak geldin. İyi ki geldin!

Essalâtü Vesselâmü Aleyke Yâ Resulallah!

Essalâtü Vesselâmü Aleyke Yâ Habiballah!

Essalâtü Vesselâmü Aleyke Yâ Nebiyyallah!

İ Y İ K İ G E L D İ NE F E N D İ M !

Ayşeli Polat Isparta İl Vaizi

Page 21: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

BİZ BİZE

19Aile | Kasım 2019

Ya gelmeseydin… Cahiliyenin hayâsızlık, cehalet ve vahşet gir-dabında boğuluyor olacaktık. Gelmeseydin, kendilerine bile faydası olmayan ilahlardan me-det umacak, “Lâ ilâhe illallah” sözüyle bütün cihana meydan okunabileceğini öğrenemeye-cektik.

Şimdi… Tebliğimiz insanların gönlünde makes bulmazsa se-nin tek başına yola çıkıp 10 bin kişiyle Mekke’yi fethettiğini dü-şünüyor teselli buluyoruz. Hakkı anlattıklarımız burun bükerse Kâbe’de secde ederken üzerine deve işkembesi konulduğunu hatırlayarak sabrediyoruz.

Gelmeseydin kim bilir baba-larımız hangi karanlık çukura gömmüştü kız doğduk diye. Do-ğumumuz utanca sebep olacak, annelerimiz doğduğumuza se-vinemeyecekti bile…

Şimdi… Babalarımız bizi her omuzuna aldığında, kendimizi Ümame’nin yerine koyup sevi-niyoruz. Kendimizi ne zaman değersiz hissetsek, ayaklarımı-zın altına cennet gelip yerleşi-veriyor, rahatlıyoruz. Ne zaman Allah’ın emaneti olduğumuzu hatırlasak, düştüğümüz yerden yeniden kalkıyoruz.

Ah Efendim! Keşke her erkek, eşini kördüğüm gibi sevebilse… Keşke eşimize “Kördüğüm ne durumda?” diye sorduğumuzda biz de “İlk günkü gibi…” cevabıy-la sevinsek…

Biz, Allah katında en değerli ki-şinin, O’na karşı gelmekten en çok sakınan kişi (Hucurât, 49/13) olduğunu, nesebin üstünlük se-bebi olmadığını yaramadığını senden öğrendik. Köle ile efen-dinin, zengin ile fakirin huzurda

saf tutarken yan yana durduğu-nu, insanların bir tarağın dişleri gibi eşit olduğunu öğrendik.

Gelmeseydin ey Resul, kuşu ölen çocuk mahzun kalacak, İslam’a girmeden önce ezanla alay eden

Ebu Mahzûre Mescid-i Haram’a müezzin olamayacaktı. Sokakta bayram günü ağlayan yetim kızı sevindiren bulunmayacaktı.

Eğer gelmeseydin, miraca kul-lukla çıkılabileceğini öğrene-meyecektik. Namaz gözümüze nur, oruç kalkan olmayacaktı. Secdenin kurbiyeti sağladığını bilmeyecek, zekâtla malın te-mizlendiğinden haberimiz bile olmayacaktı. Cennet ve cehen-neme giden yolların parke taş-larını bilmeyecektik.

“Ben Kureyşli, kurutulmuş et yi-yen bir kadının oğluyum.” (Hakim, Müstedrek, H/4366) sözünle tevazu-nu sevdik. “Allah’a yemin ederim ki, Muhammed’in kızı Fatıma hırsızlık yapsaydı, mutlaka onun da elini keserdim.” (Tirmizî, Hudûd, 6) sözünle adaletini sevdik. "Ya Aişe, Allah’a şükreden bir kul ol-mayayım mı?" sözünle şükrünü sevdik. “İstemez misin ey Ömer? Dünya onların olsun, ahiret de bizim!” (M.Yusuf Kandehlevi, Hayatü’s- Sahâbe, II/412) sözünle kanaatini sevdik. “Melik bir peygamber mi, yoksa kul bir peygamber mi olmak istersin?” sorusuna, “Kul bir peygamber olmayı isterim!” (Müsned, II/231) cevabını verirken kulluğunu sevdik. Gelmiş geç-miş bütün günahların affedil-diği hâlde, sabahlara kadar na-maz kılmaktan şişen ayaklarınla takvanı sevdik.

“Anam babam sana feda olsun.” diyen sahabe kadar sevemedik belki, ama biz de sevdik. Cahi-liyeden saadet asrına döndüre-medik gönlümüzü, ama yine de sevdik. Bazen ayağımız takıldı, bazen sendeledik. Bazen düş-tük ama doğrulmayı da bildik. Ümmetin olmayı en büyük şe-ref, şefaatini en büyük nimet bildik. Ne olur Efendim! “Üm-metim” diyerek taltif eyle ve sev hepimizi…

“Anam babam sana feda olsun.” diyen sahabe kadar sevemedik belki, ama biz de sevdik. Cahiliyeden saadet asrına döndüremedik gönlümüzü, ama yine de sevdik. Bazen ayağımız takıldı, bazen sendeledik. Bazen düştük ama doğrulmayı da bildik. Ümmetin olmayı en büyük şeref, şefaatini en büyük nimet bildik. Ne olur Efendim! “Ümmetim” diyerek taltif eyle ve sev hepimizi…

Page 22: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Sosyal hayatın temelini oluşturan ailenin tarihi, insanlık tarihi ile başlar diyebiliriz. Hz. Âdem ve

Hz. Havva ilk aileyi oluşturmuş-lardır. O andan itibaren insanlar, aile kurulmasına ve ailenin ko-runmasına büyük önem vermiş-tir. Peki, aileyi toplumlar için bu kadar önemli kılan nedir?

Aile, toplumun en küçük parçası, temel taşı olarak kabul edilir. Bu nedenle dinler ve toplumlar için aile son derece değerli ve önem-lidir. Aile, içinde bulunduğu top-lumun özelliklerini taşıdığı gibi, toplumu şekillendirecek birey-leri de oluşturur. Aile, insanları

hayata hazırlayan ilk basamak-tır. Bu küçük kurumda tecrübe ettiklerimiz, bizim hayat görü-şümüzü şekillendirir. Dinî ve ahlaki değerlerimizi; toplumsal kuralları; örf, âdet, gelenek ve görenekleri; milletimizin ideal-lerini, kutsallarını ve değerlerini ilk önce ailemizden öğreniriz. Aileler nasıl bireyler yetiştirirse, toplum da öyle bireyler kazanır. Aile yapısının bozulması sonucu toplum da bozulma sinyallerini vermeye başlar.

Dinler ve devletler için son de-rece önemli olan ailenin kurul-ması; evlilik, yani nikâh akdi ile sağlanır. Nikâh, erkek ve kadının

birbirlerine eş olmak için yap-tıkları bir anlaşmadır. Bu anlaş-ma sonucu aile oluşur. Nikâhın dinî ve toplumsal anlamda iki önemli işlevi vardır. Bunlar; sağ-lıklı bir nesil ve hukuki anlamda tanınmış bireyler ile kadın erkek beraberliğinin meşru kılınması-nı sağlayacak tek yol oluşudur. Nikâh ile beraber ailenin huku-ki varlığı tanınır; eşlerin hakları devlet tarafından bilinir; soy, nesep, kimlik, anne, baba ve ev-lat hakları, miras konuları belir-lenmiş olur.

Evliliği kendisinin ve önceki pey-gamberlerin sünneti olarak ni-teleyen Hz. Muhammed (s.a.s.)

“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için

elbette ibretler vardır.” (Rûm, 30/21)

BİZ BİZE

Aile | Kasım 201920

SOSYAL HAYATIN TEMELİ OLARAK AİLEVE

N İ K Â H B A Ğ I N I N Ö N E M İFatıma Güner

Page 23: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 2019 21

BİZ BİZE

(Buhârî, Nikâh,1), imkânı olanları evlenmeye teşvik etmiş; evli-liğin, iffeti koruma ve neslin devamı açısından önemini vur-gulamış (İbn Mâce, Nikâh, 8), evli-liğin kalıcı olması ve mutluluk içinde sürmesi için eşler arasın-da denkliğe dikkat edilmesini, evlenmeden önce eşlerin bir-birlerini görmesini tavsiye et-miş (Buhârî, Nikâh, 15), velisiz nikâh yapılmamasını (Buhârî, Nikâh, 36), nikâhta mutlaka kadının rızası-nın alınmasını istemiş (İbn Mâce, Nikâh, 11) ve evlilik ilişkisinin ciddi bir sebep bulunmaksızın sona erdirilmesinden Allah’ın hoş-nut olmadığını belirtmiştir (Ebû Dâvûd, Talâk, 3).

Günümüzde aile yapısı önem-li değişmelerle karşılaşmıştır. Öncelikle aileler geniş aileden çekirdek aileye evrilmiş; bu durum, olumlu ve olumsuz et-kileriyle topluma yansımıştır. Olumlu yanı, bireylerin daha bağımsız olması şeklinde ken-dini gösterirken olumsuz yanı akrabalar arasındaki yakınlığın azalması sonucunu ortaya çıkar-mıştır. Ayrıca hız ve haz odaklı günümüz dünyasında, çiftler en ufak sorunlarda evliliği son-landırmakta, aileleri için çaba-lamaktan, mücadele etmekten vazgeçmektedirler. Oysa aile, korunması gereken en kutsal toplumsal yapıdır.

Yine günümüzde maalesef gençlere, gelecek nesillere kötü örnek olacak şekilde evlilik ve aile kurumu yok sayılmakta; sosyal medya, televizyon dizile-ri, filmler, bazı gençlik kitapları nikâhsız yaşamı, ailesiz toplumu teşvik etmektedir. Kontrolsüz olarak çocuk ve gençlerin önü-ne sunulan bu yapımlar, onların

düşünce dünyasını olumsuz et-kilemektedir. Ayrıca kadın ve er-keğin hayattaki rolleri, birtakım kişiler ve “izm”lerce sarsılmak-ta, çocuklarına rol model olma-sı gereken ebeveynler, kendi rol karmaşalarıyla boğuşmaktalar. Kişiler, özgürlük adı altında

dinin ve toplumun kabul etme-yeceği bir şekilde nikâhsız yaşa-mayı normalleştirmekte hatta nikâh akdini çağ dışılıkla suçla-maktalar. Bu durum, toplumda sarsılmalara sebep olmaktadır. Aile birliğinin bozulması, top-lumun bozulması demektir. İs-

lam dini, ailenin korunmasına büyük önem vermiş, nikâhsız birlikteliği zina olarak niteleye-rek bunun büyük günahlardan olduğunu bildirmiştir.

İnsanları helal olana, nikâhlı birlikteliklere teşvik etmemiz gerektiği şu günlerde ise evlilik öncesi gelenek görenek adı al-tında yapılan, israfa kaçan tür-lü masraflar, evliliği sırtlara bir kambur gibi yüklemekte, genç-leri evlilikten soğutmaktadır.

Nikâh, basit bir sözleşme değil-dir. Kadın ve erkeğin bir çift ola-rak devlet ve toplum tarafından resmen tanınması, karşılıklı hak ve sorumluluklara resmen sahip olmaları demektir. Bununla be-raber nikâh, birliktelikten mey-dana gelmiş olan çocukların haklarının korunması açısından son derece önemlidir. Nikâhsız birliktelikler, toplumun temel taşı olan aile birimine zarar vermekte; toplumda zinanın artmasına, normalleşmesine sebep olmaktadır.

Sağlıklı toplum sağlıklı bireyler-den, sağlıklı bireyler ise sağlıklı ailelerden oluşur. Bizler, ailenin ne kadar önemli bir kurum ol-duğunu, evimizin ve ailemizin bizim en değerli sığınağımız ol-duğunu fark etmeli, buna göre davranmalıyız. Eşler olarak bir-birimize yük değil, destek ol-malı, çocukları aile ortamından soğutmamalıyız. Aileyi koru-mak, hem dinî hem de toplum-sal olarak son derece önemli bir vazifedir.

"Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve ço-cuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmek-ten sakınanlara önder eyle.” (Furkân, 25/74)

Nikâhın dinî ve toplumsal anlamda iki önemli işlevi vardır. Bunlar; sağlıklı bir nesil ve hukuki anlamda tanınmış bireyler ile kadın erkek beraberliğinin meşru kılınmasını sağlayacak tek yol oluşudur. Nikâh ile beraber ailenin hukuki varlığı tanınır; eşlerin hakları devlet tarafından bilinir; soy, nesep, kimlik, anne, baba ve evlat hakları, miras konuları belirlenmiş olur.

Page 24: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 201922

BİZ BİZE

İki insan, kesintisiz bir biçimde zamanı ve mekânı paylaştığında farkında olmadan aralarında onarıcı bir dostluk gelişiyor, bu dostluk kendine özgü bir dil ve üslup doğuruyor, bütün bunlar da karşılıklı uyumu derinleştiriyor.

Evlilik, yeryüzündeki en gi-zemli ilişki biçimidir dersek abartmış olmayız. Onun kendine özgü bir hüviyeti,

yolculuğu, her insanda, her çift-te farklılaşan seyir defteri vardır. İki insanın, yaşamını dinî ve top-lumsal bağlarla parantez içine alıp kamuya ilan etme aşamasına kadar pek de farkında olmadık-ları hazırbulunuşlukları onlara rehberlik eder. Seçim ve beğenile-rinde, düşünceleri kadar buz da-ğının görünmeyen kısmını teşkil eden bilinçaltları da onlara refa-kat eder. Evliliğin toprağına adım attıktan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmaz. İki bilinç, varlıkta ve yoklukta birleşir. Belki bir çocuk sevinci ya da çocuksuzluk imtiha-nı yaşamın parçası olur. İmkânlar, zaaflar, keseler, ilgiler bir potada buluşur. Kısa zaman sonra taraf-lar, evliliğin sadece bunları pay-laşmaktan ibaret olmadığını fark ederler. Ufukta güzel ve huzurlu günler kadar can sıkıcı imtihanlar

bekler. Yaşam, imtihanlar geçi-didir. Evlilikte nasıl ki çocuksuz-luk bir imtihansa anlaşamamak, uyum gösterememek de bir imti-hana dönüşebilir ve sadece çiftleri değil, onların yakın ve uzak çevre-lerini de olumsuz yönde etkile-yebilir. Ayrıca en uyumlu, ahenkli çiftlerin bile yaşamın badireleri karşısında kimi zaman sarsıntı ya-şamaları, birbirlerine karşı hayal kırıklığı duygusuna kapılmaları muhtemeldir.

Yaygın kanaate göre evliliğin en doğaüstü aşaması, evin bir ço-cukla şenlenmesidir. Çocuk bir üçüncü kişi olarak yuvanın ortak değeridir. Ona dair heyecanlar, hayaller ve kaygılar, çiftin müş-tereklik katsayısını artırır. Yıllar geçer ve çift bambaşka bir muci-zeye tanıklık eder: Baştaki uyum-suzlukların birbiriyle iç içe geçmiş dişliler misali karşılıklı kenetlen-mesine. İki insan ne kadar birbi-rinden farklı karakterde de olsa,

diğerine göre çıkıntılı, pürüzlü kişilik yapısına sahip de olsa, yıllar içinde yaşamı bütün detaylarıyla yan yana göğüslemenin, sorun-larla birlikte başa çıkmanın getir-diği sürtünme, onları birbirinin parçası kılacaktır. Pürüzlü iki kaya parçasının birbirine sürtünerek elde edeceği ahenkten, uyumdan söz ediyoruz. Karşılıklı ufalanma sonucu ortaya bir muvazene çık-mıştır. Artık yolun başında, sade-ce duygularına veya içgüdülerine bağlı baş döndürücü hayaller ku-ran gençlerden bahsetmiyoruz. Sonrasında bir insanla yaşamı paylaşmanın öyle pek de kolay bir tecrübe olmadığını fark eden yetişkinlerden de bahsetmiyo-ruz. Yol yürüdükçe, çiftlere kendi bireysel kaderlerinin haricinde üçüncü ve kolektif bir kader he-diye eden evlilikten söz ediyoruz. İşte bu noktada, çiftler bir bilgiye sahip olurlar. Bu bilgi, dışarıdan telkinde bulunarak kimsenin onlara vereceği türden değildir.

BİR YASTIKTA KIRK YIL:

İYİAMANASIL?

Kaan H. Süleymanoğlu

Page 25: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 2019 23

BİZ BİZE

Bunu, uzun yıllar süren arka-daşlıklara benzetebiliriz. Böylesi arkadaşlıklarda davranışlardan kaynaklı gerilimler asgari düzey-dedir. Çünkü birbirini iyiden iyiye tanımış olmanın getirdiği rahat-lık ve güven, yaşanacak gerilimle-ri kolayca sindirecektir.

Uzun yıllar evliliğini sürdüren çiftlere herkesin gıptayla baktı-ğını biliyoruz. Herhangi bir ha-bere konu olan yaşlı çiftler için, söz gelimi, “bir yastıkta kırk yıl” veya “yarım asırlık yuva” benzeri tanımların yapılması bir yandan imrendirici bir yandan da merak uyandırıcıdır. Yıllar geçtikçe, hele hele on yıllar birbiri ardına yuvar-landıkça, nasıl oluyor da evlilikler gittikçe daha sağlam hâle geliyor? Resmî veriler, boşanma oranları-nın evlilik yılı arttıkça azaldığını göstermektedir. Anlaşılan o ki birlikte yaşam sürmek, beklenti ve sorunlardan bağımsız biçimde evliliğin derinleşmesine olanak sağlıyor. İki insan, kesintisiz bir bi-çimde zamanı ve mekânı paylaş-

tığında farkında olmadan arala-rında onarıcı bir dostluk gelişiyor, bu dostluk kendine özgü bir dil ve üslup doğuruyor, bütün bunlar da karşılıklı uyumu derinleştiriyor.

Çifti çok üzecek bir ölüm haberi-ni birlikte almanın, hastalıklara birlikte direnmenin, haberleri seyrederken insanların acılarına birlikte kederlenmenin, en basit gündelik meşguliyetleri birlikte göğüslemenin getirdiği bir pay-daşlık duygusu vardır. Faturalar üzerinde konuşmanın, gelecek yıla dair planlar kurmanın, evle ilgili tasarılarda bulunmanın bile arkadaşlığı pekiştirdiğini söyleyebiliriz. Ayrıca insan, yaşa-mı boyunca hâlden hâle evrilir, inişler çıkışlar yaşar, tepkiler ve-rir tepkiler alır, bazen istemediği şeylere maruz kalır, haksızlığa uğrar, bir başarı elde edip sevinir. Bütün bunlar yaşamın kaçınılmaz gerçekleridir. Çiftler bu süreçleri birbirinin gözü önünde yaşarlar. Doğrusu, iki insan karşılıklı evrim geçirir ve bir değişime, olgunlaş-

maya şahit olur. Bu müşahede, aşinalığı geliştirir, başlangıçtaki kişiliklerin ötesinde bambaşka iki bireyi ortaya çıkarır. Evlilik sonrası inşa süreci, birlikte yürünen yolda gelişir. Bu yol arkadaşlığı, çiftler arasında doğal bir yarenlik huku-ku ve yaşanmışlığı inşa eder.

Çocuklar ergenlik sonrası kendi özerk alanlarını inşa ettiklerinde, okumak üzere uzak şehirlere git-tiklerinde ya da evlenip kendi yu-valarını kurduklarında, ebeveyn baş başa kalmanın biraz hüzünlü biçimini yaşar, iyiden iyiye birbi-rine yaslanır. Burada yaslandık-ları kişi, yıllar önce evlendikleri kişiden ziyade, evlilik sürecinde birlikte yol yürüdükleri, değişip dönüştükleri, sabah ve akşam ye-meklerini yıllarca birlikte yedikle-ri, acı tatlı günleri omuzladıkları bir dosttur. Artık karşılıklı sürtün-meyle uyum kazanan yüzeyler-den fazlası söz konusudur. Muh-teşem yolculuk, tam anlamıyla kendini gerçekleştirmiş, bir yas-tıkta kırk yıl geride kalmıştır.

Page 26: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

AİLE-CE

Aile | Kasım 201924

AİLE-CE

Evlilik kurumu, toplumun temel direği olan ailenin başlangıç birimidir. Sağlıklı evliliklerin

oluşmasında en önemli unsur, kişinin eşini seçmeyi tesadüflere bırakmaması ve bu kararı bilinçli olarak

vermesidir. Bu doğrultuda evlilik öncesi eğitimler ve bilgilendirmeler büyük önem taşımaktadır.

Bin

ay B

ilge

Ann

akU

zman

Psi

kolo

g EVLİLİKEŞ SEÇİMİKARARIve

Page 27: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

AİLE-CE

Aile | Kasım 2019 25

AİLE-CE

Evliliğe Karar Verme Süreci Ne-den Önemlidir?

Kişinin evlenmeye karar vermesi ve eşini seçmesi, hayatında aldı-ğı en önemli kararlardan birisi-dir. Eş seçimi rastgele bir süreç değildir.

Evlenmek için verilen karar; kişi-nin bundan sonraki hayatını ki-minle ve nasıl geçireceğini, kişiyi bekleyen yeni sorumlulukları, çocuklarının annesinin/babası-nın kim olacağını ve ailenin bir bütün olarak nasıl bir hayatı ola-cağını belirler.

Evlenmeyi Düşünen Biri Kendi-ne Hangi Soruları Sormalıdır?

• Evlenmeye hazır hissediyor muyum?

• Evlilik kararımdan emin mi-yim?

• Birbirimizi yeterince tanıyor muyuz?

• Ailelerimiz uyumlu mu, an-laşabilirler mi?

• Birbirimizi olduğumuz gibi kabul ediyor muyuz?

• Birbirimize karşı olumlu duygu ve düşünceler taşıyor muyuz?

• Birbirimize karşı sevgi, saygı besliyor muyuz?

• Evliliğin getireceği sorum-luluklara ve sorumluluk-larımızın artmasına hazır mıyız?

• Birlikte bir ömür geçirebile-ceğimize inanıyor muyuz?

• Duygu ve düşüncelerimizi birbirimize açık ve net bir şekilde ifade edebiliyor mu-yuz?

• Birbirimizi anlamak için emek gösteriyor muyuz?

• Sohbet edebiliyor muyuz?

• Ailem ve eşim arasında dengeyi koruyabileceğime inanıyor muyum?

• Anne babalık yapabilme becerisine sahip miyim?

• Gelecekten beklentilerimiz benzer mi?

• Dünya görüşümüz aynı mı?

Page 28: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

• Mizaçlarımız uyumlu mu?

• Başımıza gelebilecek en kötü olayı bile birlikte atlata-bilir miyiz?

• Tüm yönleriyle hayatı, za-manı, mutlu mutsuz anları, hastalıkta, ekonomik güçlük yaşadığımızda ve zor dö-nemlerde hayatı paylaşabilir miyiz?

Evlenme kararı alınmadan önce adaylar her anlamda birbirleri için uygun olup olmadıklarını anlamalıdırlar. Toplumsal ba-kış açıları, alışkanlıkları, inancı, sahip oldukları değerler, hayat görüşleri, siyasi fikirleri ve aile yapılarındaki benzerlikler, çiftin evlilik mutluluklarına katkıda bulunur.

Eğer adaylar seçimlerinde karar-lıysalar artık yapmaları gereken, evliliğe dair beklentilerini gözden geçirmeleridir.

İlerideki evlilik hayatları hak-kında gerçekçi ve birbiriyle örtü-şen beklentiler içinde olmaları, benzer ve farklı yönleri üzerinde yeterince düşünüp tartışmaları gerekir.

Evlilik Öncesine İlişkin Öneriler

Tanıma: Eş seçimi kararında ilk adım, kişinin kendini tanıması ve kişilik özelliklerinin farkında olmasıdır. Karşısındaki kişiyi tanı-mak da ikinci adım olmalıdır.

• İyi düşünün, aklınızı ve gön-lünüzü iyi yoklayın.

• Sosyokültürel olarak benzer-liklerinizi ve farklılıklarınızı öğrenin.

• Ortak yönlere aldanmayın, farklı yönlerden korkmayın.

Sevgi-Saygı-Değer Verme: Evlili-ğin bir dili vardır, siz hep gönül di-lini kullanın. Sevginizi birbirinize açık bir şekilde ifade edin.

• Aranızdaki sevgi ve saygıdan eminseniz evlenin.

• Size değer veren ve değer ver-diğiniz biriyle evlenin.

• Birbirinizin düşüncelerinize saygı gösterin. Eşinizle empa-ti kurun ve ön yargılı olmayın.

• Eşinizi olduğu gibi kabul edin, onun özel ve değerli ol-duğunu unutmayın.

• Birbirinizin alanlarına saygı duyun ve birbirinize yaşam alanı ve zamanı bırakın.

İletişim: Sağlıklı iletişim kur-mak ilk hedefiniz olsun. Birbi-rinizi dinlemeyi öğrenin, küs-meyin. Eşinizi anlamaya çalışın, duymak istemediğiniz şeyleri eşinize söylemeyin.

• Yanlış anlaşılma endişesi taşı-madan konuşabildiğiniz,

• Yalnız hissetmeyeceğiniz ve birlikte gülebileceğiniz,

Aile | Kasım 201926

AİLE-CE

Kişinin evlenmeye karar vermesi ve eşini seçmesi, hayatında aldığı en önemli kararlardan birisidir. Eş seçimi rastgele bir süreç değildir.

Page 29: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 2019 27

AİLE-CE

• Elinizde telefon olmadan sohbet edebileceğiniz, keyif-li vakit geçirebileceğiniz,

• Anlamaya çalıştığınız, sizi anlamaya çalışan biriyle ev-lenin.

Problem Çözme Becerisi: Her evlenecek çiftin öğrenmesi ge-reken temel becerilerden biri de problem çözme becerisidir.

• Çatışma yaşanmayan evlilik yok, önemli olan sorunları birlikte çözebilmek. Bunu unutmayın.

• “Kim haklı?” ve otorite savaşı yapmayın. “Problemi birlikte nasıl aşabiliriz?” diye düşü-nün.

• Sorunlarınızı evlenmeden önce mutlaka çözün, erte-lemeyin. Geçmiş sorunları sürekli gündeme taşımayın.

• Sorunları birbirinizi dinle-yerek ve anlayarak çözmeye çalışın. Ön yargılı olmayın.

• Çözmekte zorlandığınız bir sorun yaşadığınız zaman aile danışmanına gidin.

Sorumlulukları Paylaşma: Evli-liğin tüm yükünü tek başına üst-lenmek, kişiyi yorar ve zamanla evliliğin yıpranmasına neden olur.

• Evle ilgili sorumlulukları paylaşın.

• Karşılıklı saygınızı kaybet-meden sorumluluklarınızı yerine getirerek birbirinizi değerli hissettirin.

Aile İlişkilerimiz: Eş adayınızı ailesi ve çevresi ile değerlendirin.

• Ailelerinizi tanıyın, onların beklentilerini ve uyumunu göz önünde bulundurun.

• Evliliklerde ailelerin rolü-nün büyük olduğunu unut-madan, senin ailen benim ailem ayrımı yapmadan, ai-lelerinizin de düşüncesini ve onayını alarak evlenin.

Evlilik Öncesine İlişkin Öneriler

• Keyif alabileceğiniz ortak et-kinlikler bulun.

• Anne baba olduktan sonra da eş olduğunuzu unutma-yın, eşinizi ihmal etmeyin.

• Evlilikten beklentinizi ger-çekçi ve net olarak belirleyin ve yüksek tutmayın.

• Evlendiğiniz zaman sadece “sen” “ben” değil “biz” olaca-ğınızı unutmayın.

• Amaçlarınıza ulaşmanızda birbirinizi destekleyin.

• Tartışmalarda ve zor günler-de eşinizin sizin için yaptığı güzellikleri ve fedakârlıkları göz önünde bulundurun.

• Açık ve net olun. Birbirinize yalan söylemeyin.

• Güven duygunuzu güçlendi-rin ve birbirinize duyduğu-nuz güveni yitirmemek için çabalayın.

• Birbirinize merhametle yak-laşın.

• Eşiniz ve kök aileniz arasın-daki dengeyi, mesafeyi iyi ayarlayın, dengeli olmaya çalışın. Evlendikten sonra yeni bir aile kurduğunuzu unutmayın.

• Sosyal medyada ailenizi ih-mal edecek kadar fazla vakit geçirmeyin. Evliliğinizi sos-yal medyalarda yaşamayın.

Evlilik Hazırlığındaki Çiftler İçin Evlilik Planlama ListesiAşağıdaki soruları müstakbel eşinizle beraber cevaplayın. Her bir madde hakkında dikkatlice düşünün. Ortak kararları yazın, karara varamadıklarınız hakkın-da ayrıntılı düşünmek için ken-dinize zaman tanıyın. Üzerinde anlaşmaya varamadığınız mad-delerin evliliğinizi ne derece etki-leyebileceğini konuşun.

1. Evlenince hangi şehirde ya-şayacaksınız?

2. Evin geçimi nasıl sağlana-cak? Evlendikten sonraki işi-niz ne olacak, ne kadar vak-tinizi alacak? Haftada kaç saat, kaç gün? İşiniz, eşinizle birlikte geçireceğiniz zama-nı nasıl ve ne kadar etkileye-cek?

3. Aylık geliriniz ne kadar ola-cak? Ev kirası, market alışve-rişi, ısınma, sağlık, ulaşım, tatil vb. harcamalardan kim ve nasıl sorumlu olacak?

4. Eve ilişkin işleri ve sorumlu-lukları nasıl paylaşacaksınız; kim, neyi yapacak?

5. Boş zamanlarınızda ne ya-pacaksınız?

6. Çocuk sahibi olmaya dair is-tek ve düşünceleriniz neler-dir?

7. Ailelerinizle ilişkileriniz nasıl olacak?

Bu bilgiler ışığında, sevgi, saygı ve hoşgörüyle kurulan sağlıklı evliliklerden güvenli ve sağlıklı bir topluma doğru yolculuğu-muzun huzurla devam etmesi umuduyla…

Page 30: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 201928

KALBE DOKUNAN HİKÂYELER

Gedavet Rüzgârında Anka HikâyesiBüşra Küçüksucu

Page 31: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Gedavet nedir bilir mi-siniz? O, yaz aylarında Konya/Meram’da gece-leri sıcaktan daralmış-

ken aniden esen tatlı bir rüzgârdır. Başka hiçbir yerde bulamayacağı-nız bir nefes, bir his, bir dokunuş-tur o… Konya’da yaşayan yaşlılar, bu rüzgârın uzun yaşam sırları olduğunu, gedavetin ömürle-rine ömür, sıhhatlerine sıhhat kattığını, tatlı bir Meram akşa-mında size uzun uzun, sakince anlatabilirler.

Babaannemin Meram’da cami-nin bahçesindeki iki katlı evinin cumbasında oturarak bahçede oynayan, muhabbet eden biz torunlarını izlemesini çok özle-dim. Neredeyse her gün yanında olmamıza rağmen bize hasret çekiyormuş gibi bakardı. Bu has-ret yüklü bakışların, yaklaşan ölümün onda uyandırdığı bir his olduğunu onu kaybettikten son-ra anladım. Annem bahçeden günlük toplanan meyveleri yı-kar, pembe çiçeklerle bezeli mu-şamba kaplı masanın üzerine koyar ve ardından başını cumba-ya doğru kaldırarak seslenirdi:

-Anne buyurun, meyve hazır.

Babaannem elindeki doksan do-kuzluk kubbe yeşili tespihi eski divanın üzerine bırakır, yavaşça merdivenlerden iner yanımıza otururdu. Avucunu açar hangi arada topladığını anlayamadığı-mız kırmızı dutları bize uzatırdı. Dutların hiçbirinin ezilmeme-sinden, onları büyük bir hassa-siyet ve titizlikle bize sunduğu-nu anlar, sevgi dolu ellerinden muhabbet dolu dutlar yerdik. Babaannem her akşam anlattığı hikâyelerine yenisini ekler, sofra-mızı hikmetle doldururdu. Ağaç aynı ağaç, toprak aynı toprak,

dut aynı dut ama babaannemin ellerinden olmadan, onun hikâ-yelerini dinlemeden o çocukluk tadı gelmiyor damağıma. Bir akşam yine gedavet rüzgârını ta sinemizde hissettiğimiz bir an babaannem:

-Anka kuşunu duydunuz mu hiç çocuklar, diye sordu bizlere.

Hepimiz birbirimize meraklı gözlerle baktık. Hiçbirimiz daha önce bu kuşun ismini duyma-mıştık.

Babaannem devam etti:

-Efsanelerden tanıdığımız, mü-kemmeli ve güçlü olanı anlat-mak için örnek gösterdiğimiz Anka kuşunu, namıdiğer Si-murg’u birçok kültürde namü-tenahi bir güzellikle anlatırlar. Uzun ve parlak tüyleriyle muaz-zam görünüşünü, tüm kuşlara kanat açarak, dertlerine deva bulmasıyla müşfik bir lider olu-şunu, küllerinden yeniden doğ-masıyla yenilmeyen gücünü dilden dile, nesilden nesle ak-tarırlar. Bu özellikler onu ellerin dokunamadığı, gözlerin göre-mediği efsanelerde büyütmüş-tür.

Hepimizin göz bebekleri merak-tan iri iri olmuştu. Babaannem bizdeki heyecanı görünce daha bir coşkuyla anlatmaya başladı:

-Rivayete göre hayatında bir kez görenin mutluluğa ulaşacağı söylenen Simurg, bilgi ağacında yaşar. Tüm kuşlara yol gösterir. Onun kanatları altında kendi-lerini mutlu ve güvende hisse-den kuşlar, bir gün ilham ve güç kaynakları Simurg’u yerinde bulamazlar. Büyük bir telaş ve endişeye kapılarak günlerce onu ararlar. Ancak gayretleri müspet

bir sonuç vermez. Umutlarını yitirmeden onun geri dönmesi-ni beklerler. Aradan uzunca bir zaman geçer. Tam ümitlerini kesmişken uzaklardan gelen bir kuş, Simurg’a ait bir tüyü onla-ra getirir. Bu müjde ile içlerinde yeni bir ümit filizlenir. Kuşlar toplanırlar ve Simurg’u aramak için tekrar bir araya gelirler. Gök-yüzünde ahenkle dolaşan bu sürünün içinde her türden kuş vardır. Özel kuşlardan oluşan bu sürüyü, hedefledikleri yol-da büyük imtihanlar da bekle-mektedir. Zorlu ve yıldırıcı olan uçuş serüveninde, bülbül gülün hasretine dayanamaz, aşkından çok uzaklaştığını bahane ederek geri döner. Papağan, güzelliği-nin telef olmasından korktuğu-nu; kartal, yükseklerdeki krallı-ğını terk edemeyeceğini söyler ve sürüden ayrılır. Pek çok kuş, çeşitli bahanelerle bu zorlu yol-culuğu bıraktıktan sonra, geriye sadece otuz kuş kalır. Zorluklarla dolu yedi vadiyi geçerek Kafda-ğı’na ulaştıklarında, kendilerine bakan bu kuşlar, içlerindeki en-gin gücün farkına varırlar. Onca yolu büyük bir azimle aşan bu kuş sürüsü içlerinde daha önce tanışmadıkları kendilerini tanır-lar. Simurg’un aslında kendile-rinin olduğunu fark ederler. Si, otuz; murg ise kuş demektir. O andan sonra kişinin ulaşmak is-tediği hedefte en büyük gücün kendi içinde olduğunu tüm ya-ratılanlar bu hikâyeyle birbirle-rine anlatmış, nesilden nesle ak-tarmışlar, dedi ve her birimizin tek tek gözlerine bakarak:

-Bu hikâyenin seni nasıl etkile-diğini gerçekten merak ediyo-rum. Yüreğindeki Anka kuşunu bulmak için ihtiyacın olan şey

Aile | Kasım 2019 29

KALBE DOKUNAN HİKÂYELER

Page 32: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

sadece inanç. Yola çıkmanı ve içindeki muazzam güce ulaşma-nı sağlamak için seni yüreklen-direcek olan şey bazen sadece bir tüy olabilir.

Şimdi seninle beraber yolda olanların ne yaptığına, ürettik-leri bahanelere, yolun yarısında geri dönmelerine aldırmaksızın sen yoluna devam et. Biliyorsun, yolda olmak başarılı olmaktır.

O akşam tüm kuzenler birbiri-mizin gözlerinde o inancı gör-dük. Gerçekten hepimizin içinde bir Anka kuşu vardı ve efsaneyi gerçekleştirmek için Kafdağı’na ihtiyacımız yoktu. Babaanne-min anlattığı bu hikâyenin hik-metini seneler sonra hedefle-rim büyüdükçe ve zorlaştıkça daha iyi anlıyor, büyüklerimizin hikâyelerle bizi nasıl eğittiğini görerek onlara yeniden yeniden hayran oluyorum.

İçimdeki Anka’ya çok ihtiyaç duyduğum bir dönemden geçi-yordum. Babaannemden bize kalan Meram’daki yazlığın cum-basında oturmuş, gedavet rüz-gârının beni ziyaret etmesini bekliyordum. Gedavet rüzgârı ile içimdeki Anka’nın uyanışına dair bir umuttu belki benimki…

Penceremden bahçemizi sey-rederken ilginç bir konuşmaya şahit oldum. Beş sene önce ba-baannemin bana özel hediyesi olan elma ağacımın yanında küçücük bir filiz görmüştüm. Bu filiz, yaz kış demeden büyük bir azimle kuvvetlendi ve büyüdü. Onun bu olağanüstü gelişimine hem şaşırıyor hem de hayran ka-lıyordum. Bu konuşma o küçük filiz ve yanında büyüdüğü ağaç arasında geçiyordu. Topraktan sonradan büyüyen filiz, sene-lerdir bize meyve veren büyük elma ağacına sitem ediyordu:

-Ustam, senelerdir tüm fidan-lardan daha çok çalıştım. Su-suz kaldım, güneşi görmediğim günler oldu. Soğukta titredim, sıcakta yandım yine de sabret-tim. Tüm gücümle toprağa tu-tundum, ondan güç aldım. Artık ben de çiçek açmak, meyve ver-mek, insanlar tarafından şükran duygularıyla takdir edilmek is-tiyorum. Söyle ustam, eğer ben kısır bir ağaçsam söyle ki ben de boş umutlara kapılmayayım. Vazgeçeyim…

Büyük elma ağacı, bilge bir ta-vırla ona cevap verdi:

-Benden kopup toprağa düşme-den önce bir tohum olarak seni bekleyen şeyleri bilmezdin. Seni toprağa bıraktım. Toprak seni bağrına bastı. Gün geldi filiz verdin, ufacık boynunu toprak-tan çıkardın. Hayatının ilk aşa-masındaydın. Sonra büyüdün, yetişkin bir ağaç olmak, meyve

Aile | Kasım 201930

KALBE DOKUNAN HİKÂYELER

Page 33: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 2019 31

KALBE DOKUNAN HİKÂYELER

vermek istedin. Bununla birlikte yeterli gücün yoktu. Öğrenmen gereken çok şey vardı. Daha nice rüzgârla savrulacak, çetin fırtı-nalara göğüs gerecektin. Kışın keskin soğuklar, yazın kavurucu güneş seni güçlendirecekti. Top-rak her defasında senin yanında olacak sen ona tutundukça seni beslemeye, büyütmeye devam edecekti.

Henüz bu zorlu yolculuğun ba-şındayken elimden geleni yap-tım ama olmuyor diyorsun. Ama yaşadığın kimi olumsuzlukların seni daha da kuvvetlendirdiği-ni bilmiyorsun. Başarı, sadece meyve vermek zannediyorsun. Bu yüzden başaramadığını dü-şünüyorsun. Aslında biliyor mu-sun, başarısızlık diye bir şey yok-tur. Başarı, hedefine giden yolda her daim yolcu olmaktır. Senin büyümek için attığın her adım senin başarındır.

İşte evlat nice fidanın önüne çı-kan ilk fırtınada pes etmesinin yahut ilk yazda kuruyup gitmesi-nin sebebi budur: Başaramadım diyerek vazgeçmek. Hedefe ne kadar yaklaştığını asla bilemez-sin. Tam vazgeçtiğin anda belki hayalin kapının ardında seni bekliyordur. Başarmaya en ya-kın olduğun yerdesindir. Üstelik sen gerçekten hedefine yaklaş-tın. Çoktan ikinci aşamaya geç-tin. Genç bir fidanken yetişkin bir ağaç olmaya adım attın. Çok yakında yeşerecek, çiçeklenecek hatta meyve vereceksin. Az daha sabır.

Son aşama ise seneler içinde tec-rübe ve artan bilginle kazanaca-ğın ustalık aşamasıdır. Köklerin toprağa öyle derin salınmış ve yerleşmiş olacak ki hiç sulanma-sa bile topraktan aldığın sana yetecek. Tecrübelerin sana ışık olacak. Zamanla her şeyin ken-

diliğinden nasıl olup bittiğini görecek, yaratılışın, kendinin ve kâinatın muazzam işleyişi karşı-sında hayran kalacaksın.

Bu konuşmanın ardından baba-annemin maneviyat dolu sedi-rinde uyuyup kalmışım. Sabah ışıklarıyla beraber uyanırken gördüklerim bir rüya mı yoksa babaannemin hikâyelerinden biri mi ayırt edemiyordum. An-cak seneler öncesinden aklıma gelen Anka hikâyesi sonrasında ise elma ağaçlarının sohbeti, be-nim yürüdüğüm yolda müthiş bir gıda olmuştu. Üzerime krem rengi örgü şalı alarak sabah se-rinliğinde bahçeye indim. Dün konuşmasına şahit olduğum elma ağacını görmek istiyordum. İyice yaklaştığımda şaşkınlıkla gözlerim büyüdü, elma ağacının yanındaki küçük fidan büyümüş, beyaz çiçekler açmış, umutla se-maya doğru gülümsüyordu.

Page 34: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

ÇOCUĞUM BÜYÜRKEN

Aile | Kasım 201932

Sorguluyoruz, soruyoruz ve-lilerimize, öğretmenlerimize; eğitim öğretimden neden is-tediğimiz verimi alamıyor, öğ-rencilerimizi istediğimiz şekilde yönlendiremiyor, onların ruh-larına neden istediğimiz kadar

hitap edemiyoruz. Bu konuda madem hepimiz dertliyiz, biraz dertleşip birbirimizi anlamaya çalışalım mı?

3S (sevgi, saygı, sabır) anahtarı-nı çocuğumuzun eline veriyor, okul serüvenine başlamak üze-re bir okulun kapısını çalıyoruz. Artık yavrumuz donanımlı; kendisine gösterdiğimiz sevgi, saygı ve sabrı şimdi okul arka-daşlarına gösterecek. Umudu-muz, diğer yavrularımızın da aynı donanımla okula başlamış olması.

Şimdi sıra fedakâr öğretmenle-rimizde. Ellerine teslim ettiği-miz bu ham maddeyi işleme-lerini ve kullanıma hazır hâle getirmelerini bekleyeceğiz.

Öğrencilerimizin çekinmeden, korkusuz ve yalansız bir şekilde kendilerini ifade etmelerini sağ-lamak bu sistemin öncelikli gö-revlerinden bir tanesi olmalıdır. Kendisini ifade etme şansı veril-meyen bir bireyin profesyonel hayatında nasıl bir vatandaşlık bilincine sahip olacağı kuşku-suz tartışmalıdır. Okulunda sü-rekli korkutulan bir öğrenciden doğru davranması beklenebilir

Anlatmam derdimi dertsiz insana

Dert çekmeyen dert kıymetin bilemez.

Âşık Veysel Şatıroğlu

Kadr

iye A

rber

k

EĞİT

İMDE

N yanaderdİMİZVAR MI

Page 35: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

33Aile | Kasım 2019

ÇOCUĞUM BÜYÜRKEN

mi? Rus yazar Dostoyevski’nin ifadesinde olduğu gibi: “Korku, yalan doğurur.”

Dürüstlüğü kendisiyle özleş-tirmemiş bırakın bir öğrenciyi herhangi bir meslek gurubunun mensubundan korkmaz mısınız? Size dürüst davranmayan bir he-kim, satın aldığınız evinizle ilgili doğru bilgi verdiğinden şüphe duyduğunuz emlakçı, tazeliğin-den emin olamadığınız meyve sebze satan manav gibi. Öyle ise bugün aleyhlerine de olsa her-hangi bir konuda çocuklarımıza mutlaka ama mutlaka doğru söylemelerini, dürüst davranma-larını öğretmemiz gerekmek-tedir zira doğru hiçbir zaman değişmez ama bir kere yalan söylendiğinde ortaya çıkmaması için yalanların devamı gelecektir.

Necip Fazıl Kısakürek “Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odun-dur.” diyor. Okul, sadece bilgi yüklenerek çocukları profesyo-nel hayata yönlendirecek bir yer olarak düşünülmemelidir. Yav-rularımız ülkesinin gelişimine katkı sağlayacak birer fert, acı çeken insanların dertlerine mer-hem olacak birer ilaç, başkasının derdiyle dertlenen fazilet sahibi neferler olduklarının bilincinde olmalıdırlar. Kısaca Necip Fa-zıl’ın ifadesiyle “’Kim var?’ diye

seslenilince, sağına ve soluna ba-kınmadan, fert fert ‘Ben varım!’” diyebilecek nesillere ihtiyacımız olduğu gayet ortada.

Merhum Seyyid Kutup, “Kime eğitimli diyeceğim? Ben, önce-likle koşullar tarafından yönetil-mek yerine onlara egemen olan, her fırsatı yiğitçe karşılayan ve zekice hareket eden, tüm iş ve ilişkilerinde onurlu olan, huysuz kişilere ve olumsuzluklara iyi yaklaşan, ayrıca zevklerini kont-rol altında tutan ve talihsizlik-lere boyun eğmeyen, başarıyla şımarmayan insanlara eğitimli derim.” diyor.

Bizler de her evladımızı kendi şahsi niteliklerini haiz birer birey olarak muhatap kabul etmekle işe başlayacağız. Onlara önem verdiğimizi hissettireceğiz, gü-vendiğimizi göstereceğiz ve so-nuç itibarıyla da çocuklarımızı en iyi şekilde yetiştireceğiz.

Çocuklarımız, geleceğimizdir. Onlara kıymet vermek, onları eğitmek, onları dava ehli olarak yetiştirmek boynumuzun borcu-dur. Dün böyleydi, bugün böyle, yarın da böyle olacak inşallah.

Okul, sadece bilgi yüklenerek çocukları profesyonel hayata yönlendirecek bir yer olarak düşünülmemelidir. Yavrularımız ülkesinin gelişimine katkı sağlayacak birer fert, acı çeken insanların dertlerine merhem olacak birer ilaç, başkasının derdiyle dertlenen fazilet sahibi neferler olduklarının bilincinde olmalıdırlar.

Page 36: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 201934

ÇOCUĞUM BÜYÜRKEN

Evde çekirdek aile ile yaşa-nan hayat, çocuk için top-lumsal hayatta nasıl var olabileceğinin, nasıl dav-

ranması gerektiğinin bir provası-dır. Bu sebeple çocuğa çevre du-yarlılığını kazandırabileceğimiz ilk yer ailedir. Çocuğa çevre du-yarlılığı kazandırırken öncelikle en yakın çevreden, aileden baş-

lamak gerekir. Temiz bir ortam-da yaşamamız gerektiği, bunun insan hayatı için neden önemli olduğu çocuğa anlatılmalı ve uygulaması çocukla birlikte ya-pılmalıdır. Çocuğa bir şeyi öğret-mek, bir davranışı kazandırmak o şeyi deneyimlemesini sağla-maktan geçer. Bunun için adım adım ilerlemek, her davranışı pe-

kiştirmek gerekir. Öncelikle aile-ler evi derleyip toplama görevin-de iş birliği yapabilirler. Evin tüm üyeleri arasında bir görev payla-şımı yapılır. Çocuklar anne ve ba-balarıyla birlikte rutin ev temiz-liğine katılırlar. Bunu yaparken aynı zamanda anne babalarının ve kardeşlerinin kişisel alanla-rını öğrenip başkalarının kişisel alanları içerisinde kendilerine ait olan bir eşyayı bırakmamaları ve ortak alanların birlikte temizlen-mesi gerektiğini öğrenirler. Çev-re kavramı hepimize ait olan bir alanı ifade ettiği için çocukların, insanlar arasındaki sınırları ve ortak kullanım alanlarını evde öğrenmeye başlamış olması, dı-şarı çıktıklarında da bu duyarlılı-ğı korumasını sağlar.

Evde çocuğa kazandırılabilecek bir başka davranış da karton kutular, kâğıt ve plastik şişeleri ayrı bir yerde biriktirmek olabi-lir. Biriktirilen bu ürünler daha sonra çocukla birlikte geri dö-nüşüm kutularına atılırken aynı zamanda bu ürünlerin geri dö-nüşüm yolları da hikâyeleştirile-rek anlatılabilir. Bununla birlikte çocuklar sık sık parka götürüle-bilir. Parkta geçirdikleri zaman diliminde doğayı tanımaları için ağaçların, çiçeklerin ve doğada gördüğümüz her şeyin insana olan faydası anlatılabilir. Çocuk-lar sokak hayvanları için kendi doldurdukları su dolu kapları parklara bırakabilir, anne ve ba-balarından destek alarak karton-dan evler yapabilirler. Sokaklar-

Ayşenur Safiye ÜstünPsikolog/Aile Danışmanı

ÇOCUKLARA ÇEVRE BİLİNCİ KAZANDIRMAK

Page 37: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 2019 35

ÇOCUĞUM BÜYÜRKEN

Çevreye karşı duyarlı olması için çocuk öncelikle çevreyi, doğayı sevmelidir. Sevmesi için de toprakla oynaması, çiçekleri koklaması, hayvan-lara bakması, çöpleri yerden toplaması, gereksiz akan su-ları kapatması yani her şeyi deneyimlemesi ve öğrenme-si gerekir. Deneyim ailede başlayacak ve okulda devam edecektir. Çocukların dene-yimledikleri şeylerin önemini kavraması, onlara anlatacağı-mız masallarla, okuyacağımız hikâyelerle, oynayacağımız oyunlarla mümkün olacaktır.

daki çiçekleri sulayabilir, onların bakımıyla ilgilenebilirler. Bunun yanında çocuklara, bakımının sa-dece kendileri tarafından sağla-nacağı bir çiçek alınabilir. Çocuk bu çiçeği sular, büyütür. Hayvan-ların ve çiçeklerin bakımıyla ilgi-lenmek, çocukların hem sorum-luluk bilincini arttıracak hem de içinde bulundukları çevreye karşı bir aidiyet duygusu geliştirmele-rine yardımcı olacaktır.

Anne babalar çocuklarla birlikte ormanda yürüyüşe çıkabilir, yere atılmış çöp varsa bunları birlikte toplayıp çöp kutularına atabilir-ler. Tüm bu faaliyetlerle çocuk-lara verilmesi gereken mesaj, bu çevrenin kendisine ait olduğu ve kendisinin de bu çevrenin bir parçası olduğudur. Çocuk kendi-ni çevreye ait hissettiğinde çok daha duyarlı olacaktır. Ait his-settiği bir ortamın güzelleşmesi, temiz kalması için elinden geleni yapacaktır.

Ailenin desteklediği bu sürecin düzgün bir şekilde ilerleyebilme-si için okul da çok etkili bir faktör-dür. Özellikle okul öncesi dönem; çocuğun ilk sosyalleşmeye başla-dığı, kalıcı davranış örüntüleri kazandığı, her yönden hızla geli-şim gösterdiği bir dönem olarak onun hayatında çok önemli bir yer tutar. Çocuk burada kazan-dığı bir davranışı veya bir hassa-siyeti ileriki yaşlarına da mutlaka taşıyacaktır.

Okullarda çocuğun çevreyi çok yönlü olarak tanımasını sağlaya-cak etkinlikler yapılabilir. Fiziksel imkânları yeterli olan okullarda evcil hayvan parkları yapılıp bu hayvanların bakımında çocukla-rın yardımlarından faydalanıla-bilir. Hem evde hem de okulda bir akvaryum bulundurulabilir. Suda yaşayan canlıları tanımak ve israf ettiğimiz suların aslında bu canlılar için ne kadar önemli olduğunu anlatmak için bu yön-tem oldukça işlevseldir. Çeşitli

toprak deneyleri yapılabilir. Ço-cuk toprağı mutlaka incelemeli, toprakta yaşayan ve topraktan beslenen canlıları öğrenmelidir. Çünkü araştırıp sevdikçe koru-mayı da öğrenecektir. Mutlaka fidan dikme etkinliği yapılmalı ve mümkünse fidanlar fiziksel olarak çocukların yakın olduğu yerlere dikilmelidir ki çocuklar onların nasıl büyüdüğünü izle-yebilsinler.

Okullarda geri dönüşüm kutu-ları olmalı, çocuklar geri dönüş-türülebilir ürünleri öğrenmeli ve aynı zamanda bunları tasarruflu kullanmalıdır. Tasarruf yapma-yı enerji ve su kaynaklarında da öğrenmeleri adına okulda enerji tüketimi çocuklarla birlikte he-saplanabilir. Enerjinin nerelerde kullanıldığı, hangi aletlerin çalı-şırken enerjiye ihtiyaç duyduğu konuşulabilir ve bunları tasar-ruflu kullanmanın yolları anlatı-labilir.

Page 38: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

ALIŞ

VERİ

Ş RE

HBE

Kevser Koçakoğlu

Aile | Kasım 201936

Oyuncak AlırkenNelere Dikkat Etmeli?

Bebek Vücuduna ZeytinyağıKullanımı

Örf ve âdetler, insanlara birçok konuda yön vermesi sebebiyle

önemlidir ancak her zaman doğru tecrübelere işaret

etmeyebilir. Bebek bakımı konusunda da ebeveynlerin kendi ailelerinden gördüğü

hatalı bilgiler epey fazla diyebiliriz. Bunlardan biri de yenidoğan bebeklerde

pişik, egzama, döküntü durumunda hemen zeytinyağı

kullanılması. Bebek cildi, parşömen kâğıdı gibi incecik

ve bütünlüğü çok çabuk bozulabilen bir yapıdadır. Bu yüzden bebeğimizin cildine süreceğimiz her şeye ekstra özen göstermemiz gerekir. Zeytinyağının PH’ı asidiktir,

içerisindeki oleik asit cilt bütünlüğünü bozar ve bu durum ciddi sorunlara yol

açabilir. Bu konuda çok sayıda bilimsel çalışma mevcuttur.

Bebeğimizin cildinde herhangi bir sıkıntı fark ettiysek mutlaka

bir uzmana danışmalı, geleneksel bilgilerle hareket

etmemeliyiz.

SAĞ

LIKL

I YAŞ

AM

Oyun ve oyuncakların çocukların gelişimine büyük katkı sağladığını biliyoruz fakat seçim yaparken nelere dikkat edilmesi gerektiği konusuna çok fazla özen göstermiyoruz. Ebeveynler olarak genelde çocuğumuza değil de kendimize oyuncak seçiyor gibi davranıyoruz. Oyuncağın mutlaka çocuğun yaşına, ilgisine, becerisine ve gelişim düzeyine uygun olması gerektiğini unutuyoruz. Çocuğa yaş ve beceri düzeyinin altında alınmış bir oyuncak zevk vermeyecek, yaş ve beceri düzeyinin üstünde alınmış bir oyuncak ise çocukta başarısızlık duygusu oluşturacaktır. Ayrıca oyuncak çok fonksiyonel olmamalı, üretkenliği sınırlamamalıdır. Çocuklar kendilerine hazır olarak sunulmayan; yapıştıracakları, kesecekleri, parçalarını tamamlayacakları oyuncaklarla daha uzun süre oynarlar. Son olarak oyuncakların ağır metal ve zararlı kimyasallar içermemesine özen gösterilmeli, pilli oyuncaklarda pilin zamanla akma yapabileceği göz önünde bulundurularak çocuğun pille temas etmemesine özen gösterilmelidir.

Page 39: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

BİRKAÇ İYİ FİKİR

Aile | Kasım 2019 37

Hepimizin bildiği gibi elma sirkesinin faydaları saymakla bitmez, hele de ev yapımıysa. Peki, evde sirke yapmanın püf

noktaları neler? Öncelikle sirkeyi sirke yapan, meyve şeke-ri fruktozdur. Elma sirkesi yapımında en uygun elma türü,

şeker oranı yüksek olandır. Mümkünse doğal, ilaçsız elmaları yıkadıktan sonra çekirdek ve saplarından ayırın. Kavanozu

2/3 oranında elma, dört parmak boşluk kalacak şekilde su ile doldurun. Hızlı fermantasyon için 1 su bardağı doğal sirke

ilave edip bez ile kapatın. Elmalar dibe çökene kadar her gün en az 1-2 defa karıştırmalısınız. Genelde bir ayda çökme

oluşur ve ondan sonra bir ay daha bekleyerek sirkenizin tadına bakabilirsiniz. Eğer tattığınızda genzinizi yakıyorsa süzülmeye

hazırdır.

PÜF NOKTASI Elma SirkesiNasıl Yapılır?

Şık görüntüsü ve zarifliğiyle çok sevilen fakat bakımı da özen

isteyen çiçeklerdendir orkide. Doğru bakım ile orkidemizi

sağlıklı bir şekilde yetiştirmek mümkün. Nasıl mı? Orkide-nin uzun ömürlü olması için

aydınlık ama direkt güneş ışığı almayan, cama yakın yerlere

konulması gerekir. Klimanın ya-kınlarında olması ise orkide için

son derece zararlıdır. Çiçeğin üst kısımları kadar kökleri de

güneş ışığına ihtiyaç duyduğun-dan saksı şeffaf olmalıdır. Özel bir karışım olan toprağı, hafta-da iki defa bir su bardağı kadar

sulanmalıdır. Çiçeğinin ömrü, normal şartlar altında üç ya da dört aydır. Tekrar çiçek açması

için saksı dibinden yukarıya doğru 3. boğumun 3 parmak

yukarısından temiz, kuru bir bı-çakla düz kesilerek budanmalı, açık kalan kısımlar alüminyum

folyo ile kapanmalıdır. Saksıdan zamanla taşan kökler, görün-

tüyü bozduğu gerekçesiyle asla kesilmemelidir. Kesildiği takdir-

de orkide zarar görecektir.

Orkide Bakımı Nasıl

Olmalı?

Aileler, çocuklarının boynunda, çene altında, kafasının arka ta-rafında bir şişlik gördüklerinde genelde tedirgin olurlar. İnter-net üzerinden araştırdıklarında korku dolu senaryolarla karşı karşıya kalırlar. Aslında o fark edilen şişlikler, lenf nodu dedi-ğimiz savaşçı hücreleri barındıran lenf bezeleridir. En küçük bir diş apsesi, boğaz enfeksiyonu, ciltteki yara gibi enfeksiyonlar-dan kaynaklanabileceği gibi bazı ciddi hastalıklara da işaret edebilmektedir. Şişlik; yumuşak, ağrılı, 1 cm altında ve gittikçe büyümüyorsa çok endişelenmemeliyiz. Sert lastik kıvamında, ağrısız, 1 cm’den büyük ve büyüme eğiliminde ise lösemi, len-foma gibi kanser belirtisi olabileceği aklımızın bir köşesinde olmalıdır. Bu tarz bir şişlik fark edilirse vakit kaybetmeden uz-mana danışılmalıdır.

Boyunda Şişlik

Neden Olur?

Page 40: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 201938

Beşir Ayvazoğlu, 11 Şubat 1953 tarihinde Sivas’ın Zara ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Sivas’ta, yükseköğrenimini Bursa’da tamamladı. 1976 yılından itibaren çe-şitli liselerde edebiyat öğretmeni, TRT’de uzman, çeşitli gazete/dergilerde köşe yazarı ve yönetici olarak çalıştı. Bir ara Kültür Bakanlığı danışmanı olarak görev yaptı. Ka-sım 2001-Temmuz 2005 tarihleri arasında Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliğinde bulundu. 2005-2015 yılları arasında Türk Edebiyatı dergisini yönetti.

Altmış civarında yayımlanmış kitabı bulunan ve çeşitli dallarda çok sayıda ödüle de layık görülen Beşir Ayvazoğlu’nun eserlerinden bazıları şunlardır: Ömrüm Benim Bir Ateşti: Ahmet Hâşim’in Hayatı Sanatı Estetiği Dramı (2006), Büyük Ağa Tarık Buğra (2006), Bozgunda Fetih Rüyası (2006), Güller Kitabı (2006), 1924: Bir Fotoğrafın Uzun Hikâyesi (2006), Defterimde Kırk Suret (2007), Ney’in Sırrı (2007), Florida-lı Nâzım (2007), Peyami: Hayatı Sanatı Felsefesi Dramı (2008), Siretler ve Suretler (2008), Alatav’dan Şardağı’na (2008), Yahya Kemal Eve Dönen Adam (2008), Tan-rıdağı’ndan Hıra Dağı’na (2009), Divanyolu (2010), Malik Aksel: Evimizin Ressa-mı (2011), Kahveniz Nasıl Olsun? (2011), Geceleyin Dersaadet (2013), Ateş̧ Deni-zi (2013), Aşk Estetiği (2013), Yunus, Ne Hoş Demişsin (2014), He’nin İki Gözü İki Çeşme (2014), Edebiyatın Çanakkale’yle İmtihanı (2015), Saatler, Ruhlar ve Kediler (2015), Bir Ateşpare Bin Yangın (2017), Altın Kapı (2018)

Söyleşi: Mahir Kılınç

SÖYLEŞİ

BEŞİR AYVAZOĞLU: “Öğretmenlik zor bir meslektir. Böylesi zor bir mesleği icra edecek kişilerin de bu yola baş koymuşçasına fedakâr kimseler olmaları gerekir.”

Page 41: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 2019 39

Günümüzde en çok telaffuz edilen kelimelerden biri hiç şüphesiz “değişim”. Her şey hızla değişiyor artık. Ve bu değişimden eğitim de etkileniyor. Her geçen gün değişim içeresinde olan eğitim öğre-tim hayatından kısaca bahsedebilir misiniz?

Tabii, değişmeyecek tek şey değişme. Dünyanın şartları sürekli değişiyor, bilgi sürekli yenileniyor. Dolayısıyla eğitimde de çağın şartlarına uygun olarak değişme kaçınılmazdır. Değişmeyi inkâr etmek ya da yok saymak mümkün değil, ancak değişmenin rasyonel, çağın ve ülkemizin şartlarına uygun ol-ması gerekir.

Nüfusumuz sürekli artıyor, artan nüfusun eğitim ihtiyaçlarına ce-vap vermek zorlaşıyor ve buna bağlı olarak yeni problemler or-taya çıkıyor. Bu kadar geniş bir eğitim ağının uzun bir süre çok verimli bir şekilde çalıştırılması zordur.

Türkiye çapında eğitim siste-mini sadece çok iyi planlanmış programlarla, teknolojiyle do-natılmış okullarla değil, çok iyi yetiştirilmiş, kendini bu mesleğe adamış öğretmenlerle destekle-miyorsanız bu problemlere çö-züm bulmanız zordur. Öğretmen yetiştirmenin önemini anlatma-ya çalışıyorum. Unutulmamalı-dır ki öğretmenler çocuklarımızı emanet ettiğimiz, onları gelece-ğe hazırlayan insanlardır.

Öğretimin temel gayesi ne ol-malıdır, öğretim esnasında ne-lere dikkat edilmelidir?

Öğretimin temel gayesi, çocuklarımızı belli ideolo-jilere şartlandırmak değil, ama bu ülkenin toprağı-na ayaklarını sağlam basan, temel değerlerimizle barışık, soru soran, sorgulayabilen, merak eden, so-rumluluk duygusuna sahip insanlar yetiştirmektir.

Eğitim, belirli bir ideolojinin ya da dünya görüşü-nün dayatıldığı yahut bir süre sonra geçerliliğini kaybedecek bilgilerin ezberletildiği sistem olmak-tan çıkarılmalıdır. Çünkü bilgi değişebilir bir şey. Dolayısıyla çocuklara bilginin sürekli değişebilir olduğunu ve bu değişimi takip etmesi gerektiğini, bilgiye ulaşmanın yollarını öğretmek esastır.

Daha kestirme bir ifadeyle merak duygusunu ge-liştirmek, eğitimin hedeflerin-den biri olmalıdır. Merak etme-yen soru sormaz. İlmin, sanatın, felsefenin temelinde merak duygusu yatar.

Çocuklarımıza ana dilini iyi öğ-reten, her yıl kelime hazinesini belli ölçüde artırarak liseyi bi-tirdiğinde edebiyatımızın en azından son yüzyılda yazılmış önemli eserleri okuyup anlaya-bilecek seviyeye getirebilen bir eğitim sistemini hedeflemek gerekir. Tabii medeni, yani şe-hirli olmayı öğretmek de eği-timin temel amaçlarından biri olmalıdır.

Her gün sokaklarda, metro, oto-büs gibi toplu taşıma araçların-da vb. öyle davranışlara şahit oluyoruz ki insanların hiç eğitim almadıklarına, dolayısıyla okul-ların hiçbir işe yaramadığına hükmedilebilir.

Son olarak estetik terbiyenin, çocukların güzel sanatlarla ilişki kurmalarını sağlayacak metot-lar geliştirmenin de önemli ol-duğunu ifade etmek isterim.

Yıllarca öğretmenlik yapmış biri olarak eğitim öğretimin mimarı öğretmenlik sizce nedir?

Öğretmenlik zor bir meslektir. Böylesi zor bir mes-leği icra edecek kişilerin de bu yola baş koymuşça-sına fedakâr kimseler olmaları gerekir. Yani öğret-

SÖYLEŞİ

Eskiden öğrenci değil, talebe denirdi; talebe talep eden, isteyen demektir. Öğrenmek istemeyene ağzınızla kuş tutsanız bir şey öğretemezsiniz. Öğrenci öğretmeninden isteyecek, daha fazlasını isteyecek. Esasen öğretmenin verimli olabilmesi aynı zamanda öğrencilerinin öğrenme arzusunun seviyesine bağlıdır.

Page 42: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

menlik mesleğini zorluklarını bileyerek, isteyerek seçmiş ve kendini iyi yetiştirmiş olmak çok önemli.

Mesleğini severek yapan, konusuna ve alanına hâ-kim olan öğretmenleri öğrenci zaten hemen fark eder. Öğretmen idealist ve öğrencileri arasında gelecek vadedenleri keşfedebilecek, onlara yeni ufuklar açarak geleceğe hazırlayacak donanıma sahip olmalıdır.

Eğitim öğretimin olmazsa olmazlarından biri de sabırdır; iyi öğretmen sabırlı, tahammüllü ve öz güven sahibidir. Öğrenciler, kendine güvenen öğ-retmenlere daha fazla saygı duyar ve onlarla rahat ilişki kurarlar. Böyle öğretmenler ve onların sözle-ri, tavsiyeleri ömür boyunca unutulmaz.

İçinizdeki öğretmeni ve sürekli araştırma içinde olan öğrenciyi nasıl canlı tutuyorsunuz?

Küçük yaşlardan beri meraklı bir yapıya sahibim. Okuduğum her kitap bende merak duygusunun artmasına yol açmıştır. Kitaplara ulaşmanın çok zor olduğu dönemlerde okumaya başladı benim neslim, özellikle taşrada okuyacak kitap bulmak zordu. Bu sebeple elime geçen her kitabı, daha doğrusu basılı ne bulursam hepsini yutarcasına okur, yeni şeyler öğrenmenin heyecanını duyar, ta-bii biraz da cakasını satardım.

Merak duygusunu sürekli canlı tuttum ve tutuyo-rum. Yazmak için ilgilendiğim hiçbir konunun pe-şini bırakmam. Yani fi tarihinde yazdığım bir kitap benim için bitmiş bir kitap değildir. O kitap daima

SÖYLEŞİ

Aile | Kasım 201940

Eğitim öğretimin olmazsa olmazlarından biri de sabırdır; iyi öğretmen sabırlı, tahammüllü ve öz güven sahibidir. Öğrenciler, kendine güvenen

öğretmenlere daha fazla saygı duyar ve onlarla rahat ilişki kurarlar. Böyle öğretmenler ve onların sözleri, tavsiyeleri ömür boyunca unutulmaz.

Page 43: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

açık bir kitaptır. Çünkü bilgi sü-rekli üretilen ve değişebilen bir şeydir. Bugün geçerli olan bilgi, yarın için geçerli olmayabilir. Dolayısıyla tecessüsünüz sürekli uyanık değilse, literatürü takip etmiyorsanız geride kalırsınız.

Hayatınızda ya da araştırmala-rınız arasında sizce unutulma-yan ya da unutulmaması gere-ken öğretmen kimdir ve sebebi nedir?

Mesela ben ortaokul Türkçe öğ-retmenimi hiç unutamıyorum. Çetrefil dil bilgisi kurallarını o kadar güzel ve anlaşılır bir şekil-de anlatırdı ki inanın, hâlâ o bil-gilerden istifade ediyorum.

Bir merakım da resimdi, yaşımdan beklenmeyecek seviyede resimler çiziyordum. O, Türkçe öğretmeni olduğu hâlde, sınıfta dolaşırken benim yaptığım resimleri gördü ve ertesi gün resim tekniğiyle ilgili bir kitap getirdi. Şiir yazdığımı da biliyordu, başka bir gün de Şiir Sanatı isimli bir kitap tutuşturdu eli-me, “Bunu dikkatle oku!” dedi. Yaşar Nabi Nayır’ın şiir hakkında yazılmış önemli yazıları bir araya ge-tirdiği bu kitap hâlâ kütüphanemde durur. Kısaca-sı, Türkçe öğretmenimin gösterdiği ilgi yolumu açtı ve edebiyatla daha yakın ilişki kurmamı sağladı.

Bu erken okumuşluğum; şiir, roman, deneme gibi türlerle ta-nışmama da vesile olmuş, Yah-ya Kemal’i de erken keşfetmemi sağlamıştır. Türk kültürünün meseleleriyle Yahya Kemal sa-yesinde ilgilenmeye başladım.

Öğrencinin, öğretmenine yö-nelik vazifeleri açısından nele-re dikkat etmesi gerekir?

Öğrenci, öncelikle öğretmeni-ne saygı duymalı ve ondan ne kadar mümkünse o kadar ya-rarlanmak için gayret gösterme-lidir. Eskiden öğrenci değil, ta-lebe denirdi; talebe talep eden, isteyen demektir. Öğrenmek is-temeyene ağzınızla kuş tutsanız

bir şey öğretemezsiniz. Evet, öğrenci öğretmenin-den isteyecek, daha fazlasını isteyecek.

Esasen öğretmenin verimli olabilmesi aynı za-manda öğrencilerinin öğrenme arzusunun seviye-sine bağlıdır.

Elbette, öğretmen, öğrencilerini saygılı olmaya mecbur edecek donanıma, öz güvene ve otoriteye sahip olmak; devlet de gençliği, yani geleceğimizi emanet ettiği öğretmenlerinin itibarlarını koru-malarını sağlayacak şartları sağlamak zorundadır.

Aile | Kasım 2019 41

SÖYLEŞİ

Bugün geçerli olan bilgi, yarın için geçerli olmayabilir. Dolayısıyla tecessüsünüz sürekli uyanık değilse, literatürü takip etmiyorsanız geride kalırsınız.

Page 44: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Ufak tefek şakalar sever misiniz? “Kim sevmez ki?” demeyin, genelde şakaya maruz kalan-

lar sevmezler aslında, mahdut bir zaman dilimi için de olsa. Özellikle de malum türden bazı şakaların mağdurları için geçer-li bu durum. Şaka yapana hava güzeldir tabi; tam gülünesi, en azından sonuç soruna evirilme-diği sürece. Bir de şaka yapılanın tarafından konuya bakıvermeli.

İlkokul öğretmeni olan bir ar-kadaşım, geçen gün öğrenci-lerinden pek bir müşteki, dert yandı bana. Meğer öğrencileri, bilgisayar derslerinde ortak kullanılan sınıftaki bilgisayar-ların klavyelerine çim ekmiş. Arada sırada sulayıvermişler ki harflerin araları yeşersin. “Ah şu çocuklar, ah şu bir şakaları!” diye sızlanıp durdu arkadaşım. “Ama nasıl olur. Senin zihnin de şakayı seviyor!” dedim ona, ama yüzü yine de gülmedi. “Şaka ko-nusunda ciddiyim ben!” dedi. “Nasıl yani?” dedim, “Şaka sev-mez misin?”. “Şaka yapılmasını sevmem!” deyince durumu an-ladım. Aslında mevzu, taraf ol-makla ilgili.

Belki de pek çok kimse için ge-nel bir tutum aslında bu, yani kendine yapılan kötü, alaycı, kerih veya beklenmedik bir dav-ranışı sevmemek. Şakayı yapan veya seyreden tarafta isek duru-ma gülenlerin yakasında kalıp eğlenebiliyoruz, şaka yapılan tarafta olmak ise kimsenin ter-cih edeceği bir seçenek olmuyor. İyi de “men dakka dukka” demiş kadim bilgeler; “Kapıyı çalanın kapısı çalınır.”, yok yok “Çalma

42

TERS KÖŞE

Dr. Hafsa Fidan Vidinli

ŞAKAKONUSUNDACİDDİYİM

Aile | Kasım 2019

Page 45: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

kapıyı çalarlar kapını.” demek daha uygun olur. Dramatik çe-virisi “eden bulur, etme bulma dünyası” şeklinde olur. “Ne eker-sen onu biçersin.” de bu anlam-da atasözümüzdür. Romantik bir çevirisi “Gönül çalanın gönlü çalınır. Gönül çelenin gönlü çeli-nir.” vb. de olur. Bu çeviriler daha çok yere gider ama bir yerde durmalı. Ne demek “men dakka dukka”?

Rivayet olunur ki bir halifenin bahçesinde çok sevdiği bir gül fidanı varmış. Halife, bahçıvanı-na bu fidana çok iyi bakmasını, açınca gülleri kendisine getir-mesini emretmiş. Tabii halife-nin emri üzerine, bahçıvan fida-nı özenle büyütmüş. Bir sabah bakmış ki fidan açılıp gözlere şenlik veren güzel bir güle dö-nüşmüş. Tam halifeye haber ve-recekmiş ki bir de ne görsün? Bir bülbül gelip gülün yapraklarını gagalamış ve gülü mahvetmiş. Bahçıvan hem çok üzülmüş hem de halifeye ne diyeceğini düşüne düşüne yola koyulmuş. En iyisi olanı olduğu gibi anlatmak de-miş ve bülbülü halifeye şikâyet etmiş. Halife bahçıvana sadece “men dakka dukka” demiş. Bah-çesine dönen bahçıvan, bir süre önce gülü gagalayan bülbülü bir yılanın kaptığını görünce bunu da hemen halifeye bildirmek istemiş. Halife bahçıvanı dinle-miş ve yine cevap olarak sadece “men dakka dukka” demiş. Bah-çıvan huzurdan ayrılıp bahçesi-ne dönmüş. Günlerden bir gün bahçıvan, toprağı çapalarken bülbülü kapan yılanın ayağına dolandığını görmüş. Kendisine zarar vereceğini düşündüğü için yılanı bir hamlede öldürmüş.

Bunu da halifeye bildirmiş ve aldığı cevap yine aynı olmuş; “men dakka dukka”! Gel zaman git zaman, bahçıvanın halifeye karşı bir hatası olmuş, bu hata-sının bir bedeli olacağını çok iyi biliyormuş. Huzura çıkınca hali-fe ondan bir açıklama beklemiş, bahçıvan ise ona sadece “men dakka dukka” diyebilmiş. Bunu duyan halife ise herkesin yap-tığının karşılığını göreceğine inandığı için bahçıvana kötü bir ceza vermemiş, onu affetmiş.

Ben de öğretmen arkadaşımın hikâyesinin sonunu merak et-tim. “Çocuklara çok kızmamış-sındır umarım. Onlar daha ma-sum yavrucaklar!” dedim. Sonra “Biz de o yaşlarda öğretmen-lerimize şaka yapmak isterdik, pek beceremezdik ama!” diye lafı geveledim. Hatta bir de “Bi-zim şakalarımızı öğretmenleri-miz yutmazdı vallahi. “Şakaya karışanlara sözlüden zayıf not verdim, sınavlarından da puan kıracağım! Daha da ne etsem?” demez mi? İşte halife ile bah-çıvanın hikâyesini anlatmanın tam da zamanı gelmişti, ona da uzun uzun anlattım bahçıvanın başından geçenleri. Arkada-şım beni dikkatle dinledi, belki fikrini değiştirir diye umutla beklemekteydim. “Ne sözlüsü ne zayıf vermesi! Tabii ki böyle deyip şaka yaptım çocuklara…” demez mi? Anlaşılan ben de şa-kaya gelmiştim, bundan sonraki aşamada neler yapacağımı dü-şünmekteyim…

Şaka konusunu bu kadar ciddi-yetle ele almak da şaka gibi oldu öte yandan. Sahi şaka konusun-da siz de ciddi misiniz?

TERS KÖŞE

Aile | Kasım 2019 43

Pek çok kimse için genel bir tutum, kendine yapılan kötü, alaycı, kerih veya beklenmedik bir davranışı sevmemek. Şakayı yapan veya seyreden tarafta isek duruma gülenlerin yakasında kalıp eğlenebiliyoruz, şaka yapılan tarafta olmak ise kimsenin tercih edeceği bir seçenek olmuyor.

Page 46: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Selvigül Kandoğmuş Şahin

Sevgili günlük, sana ne kadar zor yazıyorum. İçimi dökmem, ruhumun mahremiyetiyle sana seslenmem ne kadar zor. Geçenlerde yaşı ilerlemiş bir yazarımız Adalet Ağaoğlu, eli kalem tutanların günlük tutmalarından bahsediyordu. “Yazarların hayata, yaşanılana, olaylara karşı farklı bir bakış açısı olabilir o nedenle mutlaka günlük tutmalılar” diyordu. Doğrusu çok haklı. Yaşadığımız dönem bizim için savaşların, yıkımların, büyük acıların yaşandığı bir çağ. Tüm yaşadıklarımızı ibretle, hayretle ve ders çıkararak bizden sonra gelecek olan nesillere bir şekilde aktarmamız gerekiyor. Schopenhauer, Okumak Yazmak ve Yaşamak Üzerine adlı kitabında okumanın rotasını çizmeye çalışır ve şöyle der: “Ahmaklar için yazanlar her zaman karşılarında geniş bir dinleyici kitlesi bulurlar; okuma zamanınızı sınırlamaya dikkat edin ve okumak için ayırdığınız zamanı da münhasıran bütün zamanların ve ülkelerin büyük kafalarının eserlerine tahsis edin, onlar insanlığın geri kalanını yukarıdan seyrederler, şöhretleri onları zaten bu hüviyetleriyle tanıtır. Okunması halinde sadece bunlar gerçekten bir şeyler öğretir ve insanı eğitir.”Sevgili günlük, ben de yazdıklarımızın bizi bağladığını ve geleceğe gönderilmiş anlamlı mektuplar olduklarını düşünmekteyim. Sonbaharın tabiata naif, sarı dokunuşunu, hüznünü aktarmaya çalışırken yazmaktan, okumaktan bahsediyorum. Has yazarlar, geleceğe eserleri kalacak olan yazarlar iyi okurlardır, has okurlardır aynı zamanda . O nedenle yazdıklarımıza ve okuduklarımıza dikkat etmemiz gerekiyor. Neyi, niçin, neden yazdığımız önemlidir. Belki de o nedenle günlük yazma noktasında hep geri duruyorum ve sana ara ara yazıyorum. Nihayetinde sonbahar hüzün mevsimidir, hazandır. Ve gitmeyi, vedayı, sararıp solmayı, ebedî âleme göçü hatırlatır. Ben nedense böyle hatırlayışlarla derin ürpertiler yaşıyorum. Tabiata, doğaya, ağaçlara, sürü sürü göçmen kuşlara bu nazarla bakıyorum sevgili günlük. Tabiata bir sekînet iniyor sanki böyle zamanlarda ey günlük… Usul usul yağan eylül yağmurları, sonbaharın sararmış gazellerini ıslatırken de bazen gözlerden yaşlar akabiliyor. Sebepsiz yere hüzünleniyorsunuz. Birden sonbaharın o anlamlandıramadığınız yalnızlığıyla, garip, derin suskunluklarla ve dahi yüreğinizi savuran rüzgârlarla akşam alacalarına doğru ıslanmış gözlerle bakarken buluyorsunuz kendinizi…Bir gurup vakti ey günlük durgun, dingin denizi yara yara geçen bir vapurda isen bunu daha bir derinden yaşıyorsun. Akşam oluyor, gün batıyor, tül tül iniyor kızıl ışıklar İstanbul’un kalem kalem minarelerine, eşsiz siluetinin üzerine. Birazdan gün batacak, biliyorsun. Yakamozlar ışıl ışıl renk renk

1 Eylül 2019

GÜNCE

Aile | Kasım 201944

Hazan Güncesi

Page 47: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

akıyor denize… Sen büyülenmiş bir zamana akıtıyorsun gözyaşlarınla dualarını. İşte bir martı sürüsü uzaklarda çırpınıyor, İstanbul kızıl ışıklarla yıkanırken akşam oluyor ve gün batıyor. Sonbahar her daim tabiatın sararan yüzüyle, ağaçların çıplak dallarının yalnızlığıyla, hazanı kuşanmış kızıl yaprakların ayaklarımıza dolanmasıyla bize sonsuz yolculuğu, fâni olduğumuzu hatırlatıyor. Hele de bu mevsimlerde kayıplarımız varsa daha bir gamlanıp, karamsar demeyelim de derin bir yalnızlığın ikliminde duygusal zamanlara doğru yolcu oluyoruz. Sebepsiz yere gözlerimiz doluyor, bazen derin derin iç çekerek gurup vakitlerinde dalıp dalıp gidiyoruz..Sevgili günlük, neden sonra, beni hüznün umutlu yalnızlığında tefekküre sevkeden böyle bir mevsimi yaşadığım için şükrediyorum Rabbime. Diyorum ki Rabbim şükürler olsun sana ki; yaşadığım coğrafyada büyüleyen hâlleri ile mevsimleri yaşatıyorsun bana. İlkbaharın coşkun diriliş yüklü güzelliğini, yazın rengârenk çiçeklerle bezenmiş bir tabiatla buluşmasını, kışın beyaz örtüsünün altındaki sımsıcak hikâyeler bezeli uzun gecelerini, sonbaharın telaşlı buluşmalara benzer coşkunlukta tatlı huzurunu yaşatıyorsun… Sonra dirilişi, fani olmanın anlamlı endişesini, tüm bu mevsimlerle dönüp duran dünya içinde kul olarak korku ve ümit arasında çarpıp duran kalbimle hissettiğim için, Rabbime dualar ediyorum ey günlük. Değil mi ki dirilmek için ölmek gerekir. İşte şimdi bir sonbahar türküsü ile dalgalanan ağaçlar, dökülen yapraklar, sararan otlar bana bunu muştular gibi. Biliyorum ey günlük ilkbaharın o aydınlık güneşi taşa, toprağa, ağaca, çiçeğe, börtü böceğe değdiğinde bir düğün sevinci gibi diriliş yürüyecek tüm yaşam yüklü damarlara. İşte o zaman yeniden dirilişin bütün görkemi, hüznümüzü tatlı bir sevince taşırken kulluk bilinci ile yeniden diriliş gününe doğru yürüdüğümüzün şuurlu saatlerini coşkun yaşam sevincimizle hissedeceğiz. Değil mi ki ey günlük, tohumları çatlatan Rabbimdir. Ve buyuruyor Rabbimiz yüce kitabında:“Ölüden diriyi, diriden de ölüyü O çıkarıyor; yeryüzünü ölümünün ardından O canlandırıyor. İşte siz de (kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız.” Her şeyin geçici olduğunu, fani bir dünyada yaşadığımızı hissettiğimiz bu sonbahar aylarında Rabbim bizleri hayırlarla kuşatsın. Eylül hüznü çağrıştırır ama muhteşem dirilişlere gebedir. O nedenle edebiyatçılara ilham olur. Şairler eylülden esinlenmiş şiirler demler zamana. Yahya Kemal’in “Hazan Bahçeleri” şiirini de bu gün sana hediye olarak bırakıyorum ey günlük...

GÜNCE

Aile | Kasım 2019 45

Page 48: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 201946

ÇOCUKLUĞUMMüzeyyen Yazıcı

BAKIŞ AÇISI

“Çocukluk bütün pişmanlıkları boşluğa düşüren bir sığınak” diyordu okuduğum bir kitapta. Öyle miydi ger-çekten. İnsan en büyük nedametleri çocukluğuna sığınıp ardında bırakabiliyor muydu? Ya benim gibi çocuk-luğunu mutlu anılarla öremeyenler. Çocukluk deyince burnuna dezenfektan kokuları dolan, ilk oyunlarını hastane koridorlarında oynayanlar. Üstelik hasta olan ben değildim. Fakat sağlıklı çocuk olmanın bedelini ödedim yıllarca.

Ağabeyim, beyaz bezlerin içinde yarı baygın, sedyenin üzerinde hızla benden uzaklaşıyor. Ona dair anıla-rım bu sahneyle başlıyor. Annemin uzun, upuzun ağlayışı sonra. Minik ellerimle yüzünü okşadığımı, çocuk aklımla onu teselli etmeye çalıştığımı hatırlıyorum. Babam, kasketini yumruğuyla sıkıyor. Dudaklarını ke-mirdiğini görüyorum. Yüzünü öte yana çeviriyor. Sonrası beyaz önlüklü koca koca adamlar. Bir cümle gelip zihnime yerleşiyor konuştuklarından. Oğlunuz çok hasta, iyi bakılması gerek, yoksa… Ardından bahçemize kurulan salıncak beliriyor zihnimde. Ağabeyimin, içinde büzülmüş oturduğunu yavaş ve ritmik bir şekilde uzun uzun sallandığını görüyorum. Annemin sıcak bahar günlerinde öğle yemeklerini salıncakta yedirişini. Bir türlü sıranın bana gelemeyişini.

Bir haziran gününü anımsıyorum. Elimde karnem. Heyecanım boyumdan büyük. Dördüncü sınıf olmuşum. Takdir almışım. Bahçe kapısından rüzgâr gibi geçip avluya varıyorum. Annem ortalarda gözükmüyor. Evde-dir diye düşünüyorum. Hızlı hızlı çalıyorum zili. Annem karnemi görecek, aldığım takdire bakıp küçük kı-

Page 49: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 2019 47

zıyla gurur duyacak. Sevinecek, gözlerinin için gülecek. Kapı açı-lıyor. Annemin gözlerinde bir so-ğukluk. Usulca sus işareti yapıyor. Ağabeyin evde. Karneni görme-sin. Hemen götür vitrine sakla. Çıkarma sakın. Sevincime neşter vuruyor bu sözler. Adımlarım ya-vaşlıyor. Babam akşam usulca bir buse konduruyor yanağıma. Ce-ketinden çıkardığı cicili biçili bir paketi yastığımın altına iliştiriyor. Bak bu karne hediyen, diyor. Ba-bam kahramanım oluyor o gece.

Evimizi anımsıyorum. Evimiz uzun yıllar şen kahkahaların, kü-çük şakalaşmaların, mutlu bay-ram sabahlarının mekânı olma-dı, olamadı. Yıllarca bitimsiz bir hınç büyüttüm içimde. Sağlıklı olmanın bedelini üzerime ör-tülen keder perdesiyle ödedim. Ve İbni Sina… O büyük, kasvetli hastane binası. Dar ve insanı so-luksuz bırakan odalar. Serumlar, ameliyatlar... Hemşire hanım elinde iğneyle yaklaşıyor, ben hasta değilim ki diyorum, hasta olan o, bana neden iğne yapıyor-sunuz. Annem kolumu tutuyor, yapmak zorundasın, diyor, o se-nin ağabeyin. Onun için bu kan, vermek zorundasın.

Bugün onun ölüm yıldönümü. Bugün bu evin kapısından kü-çük bir kız çocuğu olarak değil bir anne olarak giriyorum. Elini tuttuğum yavrum neşeyle anne-annesine sarılıyor. O an dağılıyor evin matemi. Yasinler okuyup genç yaşta aramızdan ayrılan ağabeyimin ruhuna bağışlıyo-ruz. Oğlum misafirlere gül suyu ikram ediyor. O an ne kadar da benziyor ağabeyime. Annemin bakışlarını yakalıyorum. Oğlu-mu seyrediyor. Yıllar öncesine gidiyor bakışları. O an annemi affediyorum.

Ne kadar zor, bir annenin evla-dıyla imtihan olması. Babasız büyüyene yetim derler bizim oralarda, annesizliğin acısını çekene öksüz. Evlat acısı yaşa-yana bir söz diyememişler. Ke-limeler kifayetsiz kalmış. Bir de benim gibi, evladı gözlerinin önünde günden güne eriyip gi-denler var.

Allah nasip etti, yuva sahibi oldum. Güleç yüzlü, hâl hatır bilen bir yoldaşım oldu. Çok geçmeden hanem bebek se-siyle doldu. Oğlum İsmail’i ku-cağıma aldım. Ardından kızım Sümeyye geldi dünyaya. İlk yıl-lar ne kadar güzeldi. Sonra oğ-lumun hastalığı kara bir bulut gibi çöktü üzerimize. Rabbim şahidimdir, isyan etmedim. Şifa kapılarını çaldım tek tek. Gün oldu gözyaşlarımı içime akıt-tım. Gün oldu küçük küçücük bir ihtimalin peşinden büyük şehirlerin yolunu tuttum.

Ne kadar da zordu her şey. Üste-lik bir evladım daha vardı. Dok-torlar oğluma çok iyi bakmam gerektiğini tedavi sürecinde bağışıklık sisteminin çok zayıf-ladığını söylüyorlardı. Ona bir bebek gibi bakıyor, üzerine titri-yorduk. Ya kızım. O ne olacaktı? Nasıl adil olabilirdim ki. Kal-bim kan ağlarken kızımla nasıl gülüp eğlenebilirdim. Oğlum akranları gibi koşup oynaya-mazken ben kızımla parklarda bahçelerde nasıl gezebilirdim.

Kimi zaman Sümeyye’yi de has-taneye götürüyorduk. Doktor-lar ondan da kan alıyor, çeşitli tetkikler yapıyorlardı. Hemşi-reler iğne ile geldiklerinde ağ-

lıyordu küçük kızım. Anne ne olur diyordu, ben hasta değilim ki. O zaman kolundan tutup gitmesine engel oluyordum, yapmalısın diyordum, o senin ağabeyin, iyileşmesi için bunu yapmalıyız. Çaresiz boynunu büküyordu.

Eşim benden daha güçlüydü. Kızımla daha çok o ilgilendi. Ben hastane odalarında oğlu-mun başında sabahlarken o kı-zıma hem anne hem baba oldu. Fakat kızıma annelik yapama-manın acısını hep içimde duy-dum. Hele bir haziran gününü hiç unutmam. Sümeyye elinde karnesi sevinçle kapıyı çalmıştı. Takdir almıştı minik kızım. Ona usulca susmasını söyledim. Hastalığı sebebiyle okul yüzü görmeyen oğlumun karşısında o karneye bakıp sevinemez-dim. Bunu oğluma yapamaz-dım. Şimdi o günü nedametle ansam da yapamazdım, bili-yorum. O gece kuzularım uyu-duktan sonra vitrine gizlediğim karneyi aldım, bir yandan bağ-rıma bastım bir yandan gözyaşı döktüm.

Yıllar geçti. Bugün İsmail’imi toprağa vereli tam 14 yıl oluyor. Evimizde Kur’an okutuyoruz. Kızım oğluyla giriyor kapıdan. Şükürler olsun Rabbime, ona sağlıklı bir evlat bağışladı. Tatlı mı tatlı bir torunum var artık. Adı Yunus. Ne sevimli bir şey görseniz. Duadan sonra Yunus misafirlere gül suyu ikram edi-yor. Gözlerim torunuma dalıyor. Bu hâliyle ne de benziyor rah-metli dayısına. O an yıllar önce-sine gidiyor bakışlarım. Kızım ne olur beni affet.

Canım Oğlum

BAKIŞ AÇISI

Page 50: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Dikkat! Bu bir hafta sonu illüzyonudur.

Harcama alışkanlıkla-rımızın ve hafta sonu

planlarımızın başında alışveriş merkezleri geliyor. George Rit-zer’in tüketim katedrali olarak adlandırdığı bu alanların yaz kış ziyaretçisi eksik olmuyor.

Peki, alışveriş merkezleri sahi-den kültür inşası ve istifadesi sunan yerler mi?

İstihdamın x ray’li kapısı bir yandan birçok aileye gelir sağ-larken diğer yandan denetimsiz harcamaları körüklüyor. Tüket, haz al ve göster pazarlamasının anlayışı önce bizi sonra (yete-rince vakit ayıramadığımız için vicdan azabı çektiğimiz) çocuk-larımızı etkisi altına alıyor.

Geçenlerde bir ürün değişimi için girdiğim mağazada dene-me kabininden heyecanla fırla-

yan ve aynada kendine bakan bir kız çocuğu dikkatimi çekti. Hani bazen olur ya bakmak is-temezsiniz ama istemsiz olarak manzara kendine doğru çeker sizi, tam da öyle oldu. Aynadaki kendi görüntüsünü beğenip tas-dik ettikten sonra annesine dö-nerek, “Çok güzel oldu değil mi? (Eliyle de beğeni işaretini yapa-rak) tam da ‘like’ alacak şekilde yakıştı. Bence benim böyle fo-toğrafımı çekip sosyal medyada paylaşmalısın anne!” dedi. “Evet, haklısın ama önce kıyafetimize uygun bir de kemer seçmeliyiz.” diye gülümseyerek onayladı an-nesi kızını. En fazla altı yaşında olduğunu tahmin ettiğim bu sevimli kız heyecanla reyonlara doğru koşarken şahit olduğum manzara bir alışveriş muhabbe-tinden fazlasıydı.

Yürüyen merdivenlerde, en iyi hafta sonunu kendilerinin ge-çirdiğine dair sosyal medyada

pozlar paylaşan annesine döne-rek “Neden alışveriş merkezinde pencere yok anne!” diye sordu kendisi küçük sorusu büyük bir başka çocuk...

Sahi neden?

Bizler neler yapıyoruz böyle? Amacımız çocukları bu dene-timli serbestlik alanlarında mutlu etmek mi yoksa bir gös-teriş yarışının içine doğru onları da mı sürüklemek mi?

Tüketirken tükeniyoruz. Güzel bulduğumuz her ne ise daha tadını çıkarmadan teşhirine koyulmak sıradan bir eylem. Beğenilmek ve kabullenilmek yaşamımızın merkezine kurul-muş. Nedir bizi bu hâle getiren?

“Beni sevin, takip edin, bana özenin, beni yüceltirken benim gibi olamayacağınıza hayıfla-nın, taklit edin” mesajı veren, kendi düştüğü cendereye bizim

Aile | Kasım 201948

MODERN

SIgINAK

SOSYAL

MEDYA

Eda S

aklı

Köks

al

Tüketirken tükeniyoruz. Güzel bulduğumuz her ne ise daha tadını çıkarmadan teşhirine koyulmak sıradan bir eylem. Beğenilmek ve kabullenilmek yaşamımızın merkezine kurulmuş. Nedir bizi bu hâle getiren?

HAYATIN İÇİNDEN

Page 51: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 2019 49

de düşmemize neden olan sos-yal medya kullanıcılarının afyo-nuna kapılmışız.

Dar olarak tabir ettiğimiz va-kitlerde çok şey yaşıyoruz fakat kayda değer bir şey biriktiremi-yoruz.

“En çok sevdiğiniz şey diye so-rulduğunda, markası olmayan herhangi bir şey geliyor mu ak-lımıza?” diyor Gökhan Özcan, Gelişigüzel Sorular’da.

Hayatı anlamlı kılacak ve renk-lendirecek tecrübeleri sadece fiyatlandırılabilir şeylerden iba-ret görmeye başladık.

Eskiden insanların el becerileri en azından temel gereksinim düzeyindeydi, kendi kıyafeti-ni yamayan, radyosunu tamir edenler vardı. Artık böyle me-lekelere sahip olan da yok, ev-ladiyelik eşya da. Sonsuz do-yum hissi vadeden hiçbir ürün sonsuz dayanıklılıkta değil. Bir zamanlar eşyaya bile bir sada-kat varmış. Yanlış anlaşılmasın dünya malına düşkünlük değil kıymet bilme duygusu bahsedi-len.

Tüketimin mutluluğun anahtarı olduğuna inandırıldık. Tercih-lerimizin dizginini elinde tu-tan kimse, düzenin anahtarı da

onun elinde. İhtiyacımız olanın ne olduğuna karar vermek her geçen gün zorlaşıyor, bunu da bizim adımıza düzen üstleniyor. Çok fazla çeşit yanlış seçim yap-maya zorluyor. Bilinçsizce tüke-tim üretimin beslendiği kaynak olabilir ama biz mamul değil in-sanız, duygularımızı beslediği-miz ve onlardan beslendiğimiz sürece varız. Peki, alışveriş mer-kezleri bizim hangi duygumuzu besliyor?

Sosyal araştırmalar alışveriş merkezlerinin yaygınlaşması-nın sebeplerini şöyle sıralıyor: Harcanabilir gelirin ve kredi kar-tı kullanımının artışı, otomobil sayısındaki artış ve park sorunu, perakende sektöründeki üretim fazlalığı... İnsan bilimciler ise bu yaygınlaşmanın ihtiyacın öte-sinde; haz alma, gösteriş, ken-dini kanıtlama gibi motivasyon kaynaklarından beslendiğinin altını çiziyor.

Alışveriş merkezine herhangi bir sebeple girdiğinizde o hedef-ten sapma, diğer mağazaları da dolaşma isteğimiz ne kadar kısa sürede oluşursa AVM’nin başarısı o derece yüksek oluyor.

AVM’ye hoş geldiniz, siz de ar-tık pazarlama stratejisinde bir verisiniz.

Estetik mağazalar, saati olma-yan dev duvarlar, birbirine karı-şan müzik ve indirim anonsları, tüketim için icat edilen günlerde bir çığ gibi büyüyen kalabalık-lar, hipnotize olmanız için tüm enerjisini sizin için sarf ediyor.

Tüketmenin oluşturduğu plase-bo etkisi ile yoğun hafta içinin stresini attığımızı zannediyoruz ve belki de birçoğumuz mesa-imizi böyle bir anı satın almak için dolduruyoruz.

Önünde bir (karton bardak) kahve için kuyruk olunan zincir mağazalar, o karanlık ve sigara kokan balkonumsu mekânları ile bize nasıl keyif verebiliyor? Üstelik yan masa ile arada hiçbir mesafe olmaksızın ve muhab-bet sesleri birbirine karışırken.

O gün AVM’den çıkmış yürüyor-ken yolun karşısında bulunan rezidansın dev reklamlarında şöyle yazıyordu.

“Burada kral sensin. Burada prenses ve prens sensin.”

Sağlıklı, ideal, mutlu aileyi te-levizyondaki ürünle bize sunan reklamlar, masaldan çıkma fi-gürlerle 65 katlı küçücük daire-lerde bunu bize yaşatmayı da vadediyor.

HAYATIN İÇİNDEN

Dikkat! Bu bir hafta sonu illüzyonudur. Ailemize ve kendimize ayırdığımız vaktin kalitesini, verimini yükselten

elementleri bir kez daha düşünelim. Aksi hâlde bir neslin yalnız bedensel değil manevi bir obeziteye maruz kalacağını hatırlayalım.

Hafızamızı yokladığımızda geçmişte bizi mutlu eden anların kaç tanesin-de cüzdanımıza ihtiyaç duymuş olabiliriz?

Page 52: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 201950

HAYATIN İÇİNDEN

“Bursa’da eski bir cami avlusu

Küçük şadırvanda şakırdayan su”

Foto

graf

: Zey

nep

Çelik

KÜÇÜKKÖY CAMİLERİNİNKUYTU SERİNLİĞİAbdurrahman Alkan

Page 53: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 2019 51

HAYATIN İÇİNDEN

Tanpınar’ın bu dizelerin-den haberdar mıydılar bilemiyorum ama şiirde anlatılan huzur ve sükû-

nu içlerinde yaşadıkları yüzle-rinden okunuyordu.

Yahya Kemal’in “Günler kısaldı… Kanlıca’nın ihtiyarları/ Bir bir hatırlamakta geçen sonbahar-ları” sükûnetinde oturuyorlardı şadırvanda.

Bizi uzaktan görünce, yüzlerin-de “Kim bunlar acaba?” tedir-ginliği dolaştı bir süre. Yanla-rına yaklaşınca sevindiler. “Ve aleyküm selam.” dedi içlerinden en yaşlı olanı, insanı kucaklayan bir sesle. Kaynaşma çabuk oldu. Küçük köy camiinin şadırvanın-da bir öğle sonu ikindi ezanını bekleyen üç beş yaşlı amcaydı-lar.

Yaşlılar, gençleri camide görün-ce neden sevinirler acaba? Belki bir imrenme… Bazısı camiye gel-meyen çocuklarını düşünür ba-zısı da bu mekânlardan uzakta geçen kendi gençliğini düşünüp hayıflanır belki.

Caminin etrafını usta işi bir taş duvar çevreliyor. Duvarın iç tara-fına dikilen selvi kavakları uza-mış ve caminin boyunu aşmış neredeyse. Ilık yaz rüzgârı, yap-rakların ahenkli seslerini getiri-yor şadırvana. Hafif bir musiki gibi. Yaz gibi işte; biraz savruk biraz uçarı ama daha çok geçici…

İstanbul ya da Bursa camilerin-de görülen ve göklere yükselen “serin serviler” yok Anadolu’daki bu mütevazı köy camiinin bah-çesinde. Onun yerine tek katlı caminin etrafını saran selvi ka-vakları var.

Küçüklüğümde, köy camilerinin bahçelerine neden hep selvi ka-

vağının dikildiğini anlayamaz-dım. Sonra anladım ki, kavak faydalı bir ağaçtır. Gölgelik eder, korunaklık eder, fazla naz etme-den büyür, göklere ser verir ve zamanı geldiğinde kesilir; ca-minin ihtiyaçları karşılanır. Me-sela, eskiyen halılar yenilenir ya da minarenin şerefesi onarılır. Faydalı ve mütevazı bir ağaçtır kavak.

Abdest alıp küçük camiye yöne-liyoruz. Camiye girdiğimiz anda dışarının sıcağına inat bir ahşap serinliği okşuyor yüzümüzü. Bir huzur adacığı sanki. “Hayyalel-felah”ın maddi bir cilvesi gibi. Uhrevi dünyaya serin bir çağrı gibi. Dünyanın hayhuyundan çekip alan münzevi düşlere çağıran bir serinlik… “Bırak şu dünya telaşını, ruhunu yormaya değmez.” diyen bir çağrı. Uzun secdelere davet eden bir nida...

İnsan, şu küçük caminin serin-liğinde kendini maneviyata ve-rebilir. Eskimeyen ve ölmeyen kitapların dünyasında kaybola-bilir. Şu caminin bitişiğinde no-hut oda bakla sofa bir evim, üç beş adım bir bahçem olsun ye-ter, buracıkta yaşayıp ölebilirim, diyebilir.

Ses sistemine gerek duyulmaya-cak kadar mütevazı bir cami. Üst kat çardak. Kadınlara ayrılmış olmalı. Tahta merdivenlerden yer yer gıcırtılar geliyor. Yaz ra-mazanlarında kılınan tatlı tera-vihlerin hatıraları ve çocukların haylaz gülüşmeleri sinmiş sanki içeriye.

Hayatın hızlı akışının durduğu-nu, uzaklarda kaldığını hisset-tiren bir sükûnet var küçük ca-mide. Yalnız bir ses var içeride; duvardaki Serkisof saatin tik takları. Bu ritmik sesler, insana

zamanın adım adım yürüdüğü-nü hissettiriyor. Saatin tik takla-rında zaman, sanki elle tutulur gözler görülür bir hâle bürünü-yor. Uzansanız dokunuverecek-siniz sanki.

Şehirde daralan ruhlarınızı dinlendirmek için tabiata ka-çabilirsiniz bir hafta sonu; ço-luk çocuk hep beraber ya da eş dostla belki. Çocuklar çimenle-rin üzerinde top oynarken bir ağacın gölgesinde kilim üzerin-de namaz kılmak güzeldir. Ta-biatın zikrine dâhil olursunuz. Kuş cıvıltılarına eşlik edersiniz. Ama köyün kiremit çatılı küçük camisine gitmek daha güzeldir. Şadırvanda oturan yaşlı amca-lar sizi görünce mutlu olacak-lardır. Küçük, münzevi camiyi şenlendirmiş olursunuz. Kim bilir, kıldığınız namazın üzerine bir de Hakk’tan bir pirifâni gibi duran camiyi ziyaret sevabı ka-zanırsınız. Bundan da önemlisi küçük caminin manevi serinliği ruhunuza iyi gelir ve sizler fani dünyanın karmaşasından bir süreliğine uzaklaşır ve uhrevile-şirsiniz.

Ayrılırken kıt imkânlarını bir araya getirmekle kalmayıp biz-zat inşaatında çalışarak bu şi-rin camiyi yaptırdıkları için köy ahalisine ve muhtemelen çevre köylerdeki camileri de yapan ustaya bir hayır dua okuyunuz. Ulaşacaktır mutlaka.

Küçük cami, ayrıldığınız zaman biraz mahzunlaşacak ama yine bir gün gelirler umuduyla mün-zevi sükûnetine tekrar bürüne-cek. Sizin de hatıralarınızda hoş bir öğle sonu kıldığınız namaz ve küçük köy camisinin kuytu serinliği kalacak.

Buna değmez mi?

Page 54: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 201952

HAYATIN İÇİNDEN

“AradığınızKişiye

Ulaşılamıyor”Dr. Şerife Nihal Zeybek

Haberleşme araçla-rındaki değişimden konuşalım biraz. İr-deleyelim bakalım

neler oldu seneler içinde. Öyle çok eskilere, telgrafın tellerine, “Alo santral, bana şu numarayı bağlayın”a kadar gitmeyeceğiz. Çoğumuzun gördüğü bildiği ka-darından bahsedeceğiz.

Eskiden çevirmeli telefonlar vardı, çok da eskiden bahset-miyorum aslında. Ama bir anda ortadan kalktılar sanki. Üstüne dantel serilen, arayacağınız nu-maranın rakamlarını parmak-larınızı o küçük halkalara dola-yarak çevirdiğiniz telefonlardan bahsediyorum. “Zıırrr” diye ça-lardı. Hayır hayır, şimdiki akıllı

telefonda benzerinin yapılmaya çalışıldığı nostaljik zil sesi değil, baya titreye titrete “zıırrr” diye çalardı. Canın isterse açma ba-kalım telefonu, camları vitrin-leri zangır zangır sallar hafaza-nallah! Hadi meşgule ver veya sesini kıs! Yoktu işte öyle lüksler. Hele ki arayanın kim olduğu tam bir sırdı. Bilmeye, tahmin

Page 55: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 2019 53

HAYATIN İÇİNDEN

etmeye imkân yok. Ta ki ahizeyi kaldırıp konuşmaya başlayana dek. Doğruya doğru pek bir he-yecanlı oluyordu ama. Şimdi ne sıkıcı, arayanın ismini, numara-sını görüp ona göre ses tonunu ayarlayabilir, modern hayatın dayatması olan maskelerinden uygun olanı hemencecik taka-bilirsin.

Günümüzde telefonlar her çe-şit çalıyor. İster klasik müzik orkestrasının özel bir eseri, is-ter Karadeniz horonunun kıpır kıpır melodisi zil sesi olabilir. Çoğu kez başkasının telefonu çalınca anlamıyoruz; “Bu mü-zik de nereden geliyor ki?” diye düşünüp sağa sola bakınıyoruz. Hatta arayan kişiye özel zil sesi ayarlama imkânı da var. Böylece ekranda arayan kişinin ismini görmeden önce zil sesinden teş-his edebiliyoruz.

Ne diyorduk, çevirmeli tuşu olan telefon diyorduk. Öyle çok yaşlı da sayılmam ama yine de bizzat kullanmışlığım vardır şu an “vinteyç kafe”lerde hoş bir ak-

sesuar olarak sergilenen, fotoğraflarda güzel

bir fon olmaktan öteye gideme-

yen o telefon-ları. İşte o tele-fonlarla birini aramak emek istiyordu. Nasıl mı? Öncelikle

arayacağınız te-lefon numarasını

bir deftere yazma-nız gerekiyordu. Bunun

için her evde sayfaları çevirmek-ten yıpranmış, genellikle dışı ciltli, evin demirbaşı niteliğinde bir telefon defteri olurdu. Sahi nereye gitti onlar? Umarım geri dönüşüme gitmiştir de bir işe yaramıştır.

Yakınların numarası ise ezbere bilinirdi. En az üç beş numara olurdu zihinlerde. Şimdi ise ba-zıları kendi telefon numarasını bile bilmiyor. Ne de olsa her şey bizden akıllı (!) olan telefonu-muzda kayıtlı. Peki, bu konfo-run kötü yanları yok mu acaba? Uzmanlar alzheimer ve buna-ma vakalarındaki artışın akıllı cihazlarla daha da arttığını söy-lüyor. Çünkü zihnimizde kayıt tutmuyoruz, bir şeyleri hatırla-maya çalışmıyoruz, beynimize jimnastik yaptırmıyoruz. O da “İşlemeyen demir pas tutar” he-sabı, pas tutmaya başlıyor.

Çok daha ilginç bir şey söyle-yeyim mi? Eskiden evin orta yerinde bir adet telefon olurdu ve aradığımız kişiye ulaşırdık. Şimdi herkesin cebinde en az bir telefon var. Çarşıda pazarda, okulda konferansta, tiyatroda sinemada, konu komşuda hep yanımızda telefon! Her evde kişi sayısınca telefon mevcut ama “Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor!” diye anonslar du-yuyoruz sıkça. Yok şarjım bitti, yok paketim bitti, yok burada çekmiyor…

Eskiden, ev telefonunun vaz-geçilmez olduğu zamanlarda yani, görüşülen saniyeye göre

ücretlendirme olurdu. Hatta şehir dışını arayınca bayağı bir artardı fiyat. Yine de insanlar konuşurdu. Şimdi çoğu kişinin telefonunda paket karşılığı da-kika yüklü, buna rağmen konuş-ma yerine mesajlaşma tercih ediliyor. Mesaj ile kendini ifade etmek zor olduğundan ve yanlış anlaşılmaların sıkça yaşandığın-dan olsa gerek “emoji” icat oldu. Çeşit çeşit, renk renk semboller türedi. Peki, bunlar, gerçek in-san sesini ne kadar yansıtabilir? Heyecandan, üzüntüden veya endişeden titreyen sesin karşı tarafa hissettirdiğini ne kadar hissettirebilir?

Amacımız “Eski çok güzeldi, şimdiki ise kötü.” demek değil. Sadece manzarayı sunmak iste-dik. İçinde yaşadığımız hayata biraz uzaktan bakalım dedik. Herkes kendi karar versin, tele-fondaki bu değişim hayatımı-za olumlu mu yoksa olumsuz anlamda mı etki etti? Artıları eksileri neler oldu? Geçmişi nos-taljik bir mutlulukla ansak da yeni teknolojinin kolaylaştırıcı imkânlar sunduğu bir gerçek. Sözün özü şu ki, makinalar alet-ler zamanla değişir, gelişir. Ama insanın ruhu, gönlü hep aynıdır. Hep vefadan, sevgiden yanadır, ilgi alâkadan yanadır. Bunu çı-kış noktası yaparsak hangi ma-kinayı kullandığımızın önemi kalmaz. Öyleyse siz de bugün eski bir arkadaşınızı arayın veya mesaj yazın ya da emoji gönde-rin. Belki de mektup yollamak istersiniz kim bilir?

Page 56: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Cemil Meriç, Jurnal’inde kendini “Hayatını, Türk irfanına adayan, mün-zevi ve mütecessis bir

fikir işçisi.” şeklinde tarif eder. Fikir işçiliği onun yaşamının bir parçası değil bütünüdür.

Meriç, Türk düşüncesinin hür kalelerinden biri olarak Doğu’yu savunurken, Batı’yla hesaplaşır-ken, Türkiye’nin zihinsel kodları etrafında kazılar yaparken da-ima sadık kaldığı bir şey vardır: Fikir namusu.

Cemil Meriç’in asıl adı Hüseyin Cemil’dir. Balkan savaşlarında Dimetoka’dan Antakya’ya göç

eden bir ailenin çocuğu olarak 1916 yılında Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde dünyaya gelir. Babası hâkim Mahmut Niyazi Bey’dir. İlk ve ortaokulu Fransız man-dası altındaki Antakya’da, liseyi ve üniversiteyi ise İstanbul’da tamamlar. İstanbul Üniversite-si Fransız Dili ve Edebiyatı bö-lümünden mezun olan Meriç, Elazığ ve İstanbul’da Fransızca öğretmenliği yapar. Daha sonra İstanbul Üniversitesine geçen Meriç, yabancı diller ve sosyoloji bölümlerinde dersler verir.

Cemil Meriç, küçük yaşlardan itibaren görme problemi yaşa-

mıştır. Görme yetisinin gittikçe zayıflaması üzerine 1954 yılın-da geçirdiği göz ameliyatları da ona çare olmaz. 1955 yılında Fransa’ya giderek burada da bir dizi ameliyat olmasına kar-şın ışığını kaybeder. O günden, vefat edeceği 1987 yılına kadar okuma ve yazma hayatı ailesi-nin, dostlarının ve öğrencile-rinin yardımıyla devam etmiş, yazılarını dikte yöntemiyle yaz-dırmıştır.

Sessiz, sakin bir çocukluk geçir-miştir Cemil Meriç. İlk yazısını Antakya’da neşredilen Yeni Gün gazetesinde 1933 yılında yayım-

Aile | Kasım 2019

Sema Bayar

CEMİL

Karanlığın Teslim

AlamadığıIşık:

MERİÇ

54

PORTRE

Page 57: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 2019 55

lar. O günden sonra Doğu ve Batı düşünce dünyası üzerine sonu gelmez okuma, düşünme ve yazma yolculuğu başlar. Me-riç, özgün bir sestir. Dili sayesin-de Batılı metinlerin pek çoğunu kendi dillerinden okuyup değer-lendirebiliyordur. Ne yaparsa tutkuyla yapar.

1953 yılından sonra bir dö-nem ara verdiği yazı hayatına 1960’ların ortalarında yeniden başlar. Dönem, Çığır, Yeni İnsan ve Hisar dergilerinde yazılarına devam eder. Onu Türkiye’de ge-niş kesimlere tanıtan eseri, 1974 yılında yayımlanan Bu Ülke’sidir.

Meriç, düşünce ufkunu bul-muştur. Türk Edebiyatı, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Pınar, Köprü, Gerçek, Hareket, Millî Eğitim ve Kültür dergilerinde; Orta Doğu, Yeni Devir gazetelerinde yazıla-rı yayımlanır. Bu dönem, onun entelektüel anlamda en verimli yıllarıdır. Ayrıca “Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedi-si” ve “Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi”ne maddeler yazan Meriç, Türkiye Millî Kültür Vak-fı, Türkiye Yazarlar Birliği gibi kuruluşlar tarafından düşünce ve inceleme dallarında ödüller almıştır.

Cemil Meriç, kitaplığına sığı-nır, kitaplığından beslenir ve kitaplığında üretir. Kitaplığın-dan bahsederken, “bu kitapları bütün dünya nimetlerinden” vazgeçerek bir araya getirdiğini söyler.

Gözlerini kaybetmişti ama ki-taplar sayesinde ışıksız kalma-mıştır. Düşünceyi insanlığın ev-

rensel mirası olarak görür. Doğu ve Batı’nın beynin iki yarım kü-resini temsil ettiğini, birindeki ilim ve fennin diğerindeki irfan ve ruhla birleştirilmesi gerekti-ğini savunan Meriç, hayatı bo-yunca düşüncenin slogan düze-yine indirgenmesine itiraz eder. İdeolojik sloganlara mesafelidir.

Cemil Meriç, kimi zaman bazı ideolojilere yakın dursa da eserlerinden anlaşılacağı üzere hakikatten başka ideoloji tanı-mamıştır. Aksine o, “izm”lerin idraklerimize giydirilmiş deli gömlekleri olduğunu savun-muştur. Her ideoloji her fikir as-lında bir kalıbı da beraberinde getirir. Fakat Cemil Meriç’in çık-tığı fırtınalı yolculuk, herhangi

bir kalıbı kaldıracak türden bir yolculuk değildir.

O, Batı’yla hesaplaşırken Ba-tı’nın kılcal damarlarına nüfuz etmiş, orada bulduklarıyla sö-zünün kıvamını belirlemiştir. Hint düşüncesine karşı ciddiye-ti, Cemil Meriç’in ilim hassasiye-tini ortaya koyması bakımından eşsiz bir çalışmadır.

Doğu’da olsun Batı’da olsun, ha-kikat tekelciliği yapanlara kulak asmayan Meriç, Türk düşünce hayatının kesintiye uğramasına, Batı karşısında yaşanan aşağılık kompleksinin neden olduğunu söyler.

Cemil Meriç, üslup sahibi bir ya-zardır. Türkçenin savrulma yaşa-dığı yıllarda o, kullandığı impa-ratorluk dilinin hakkını vermiş, düşüncelerini ortaya koyarken dilin ve tarihin kanatlarını ardı-na kadar açmıştır.

Meriç, Türk aydınındaki Batılı-laşma hastalığına dikkat çek-miştir. Onu, Eflatun’un meşhur mağara alegorisindeki gölgeleri ışık zanneden insanlara ben-zetmiştir. Özellikle kendi top-lumuyla kavgalı olanlara karşı sesini yükseltmekten imtina et-memiştir: “Her dudakta aynı re-zil şikâyet: Yaşanmaz bu mem-lekette! Neden? Efendilerimizi rahatsız eden bu toz bulutu, bu lâğım kokusu, bu insan ve ma-kine uğultusu mu? Hayır, onlar Türkiye’nin insanından şikâyet-çi. İnsanından, yani kendilerin-den. Aynaya tahammülleri yok. Vatanlarını yaşanmaz bulanlar, vatanlarını yaşanmazlaştıran-lardır."

PORTRE

Cemil Meriç kitaplığına sığınır, kitaplığından beslenir ve kitaplığında üretir. Kitaplığından bahsederken, “bu kitapları bütün dünya nimetlerinden” vazgeçerek bir araya getirdiğini söyler.

Page 58: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Yaradılmış cümle oldu şâdumanGam gidüp âlem yeniden buldu cân

Cümle zerrât-ı cihân idüp nidâ/ sadâÇağrışuben didiler kim merhabâ

Süleyman Çelebi

Bir inci“Tarihimizin büyüklüğü bizim için hem

kuvvet hem zaaf kaynağı olmaktadır. Derme çatma bir millet olmadığımız için bazı aydın

çevrelerin bütün yürek karartıcı sefaletine rağmen, gururumuz ayakta kalıyor ve

gelecek için büyük ümitler besleyebiliyoruz. Dün büyük olduğumuz gibi yarın da büyük

olabileceğimizi düşünüyoruz. Karşılaştığımız bütün buhranı sükûnetle ve ağırbaşlılıkla

ele almayı biliyoruz çünkü geçmişte bu türlü durumlarla karşılaştığımızı ve hepsinin de

aynı ağırbaşlılıkla üstesinden geldiğimizi biliyoruz.”

Erol Güngör

Osmanlıca

Dağarcık

Aile | Kasım 2019

KırkambarMehmet HAN

Bor, Niğde’ye on üç kilometre uzaklıkta bulunan bir ilçedir. Eskiden beri, pazarı ile meşhurdur. Bu pazar çok kalabalık olur, herkes her türlü malını

satar ve aradığını bulabilir. Bu meşhur pazar, salı günü kurulur; bir gün sonra da Niğde’nin pazarı gelirdi.

Vaktiyle bir salı günü pazara gelmekte olan bir köylü, kasabaya yaklaşırken su başında biraz dinlenip eşeğini de otlatmak ister. Eşeği, uzunca bir iple ağaca bağlar. Kendisi de başka bir ağacın altına oturur. Sabahleyin erken kalktığı için oracıkta uyuyakalır. Uyandığı zaman, güneşin epeyce tepeye

dikildiğini görüp hemen eşeğine atlar ve yola çıkar. Fakat pazar dağılmıştır. İşini bitirip köye dönmekte olan köylüler bu hâli görünce:

“Geçti Bor’un pazarı, sür eşeği Niğde’ye!” derler.

Geçti Bor’un Pazarı

56

Page 59: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

KISSADAN HİSSE

KIRKAMBAR

Aile | Kasım 2019 57

“Ey iman edenler; Allah’a karşı gelmekten sakının ve Peygamber’ine iman edin ki, size rahmetinden iki kat pay versin, size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur versin ve sizi bağışlasın. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” (Hadîd, 57/28)

Bir Ayet

“Dikkat edin! Yalancılıktan kaçının. Çünkü ister ciddi olsun, isterse şaka yollu olsun yalan söylemek Müslüman’a yakışmaz. Sakın kimse yerine getirmeyeceği bir şeyi küçük yaştaki çocuğuna (bile) vaat etmesin (bu davranış da yalancılığa girer).” (İbn Mâce, Sünnet, 7)

Bir Hadis

Esmâ-i Hüsnâ

el-Kerîm: Yarattıklarına sebepsiz ve karşı-lıksız nimet veren, bağışta bulunan, tövbe edenleri affeden, eksikliklerden münezzeh, işleri övülmeye layık, şeref ve fazilet sahibi olan…

Murat’ın tek hayali çok ünlü bir judocu olmaktır. Fakat ailesi onun okul başarısını olumsuz etkileyecek bir uğraşı olsun istemez. Bir gün talihsiz bir kaza sonucu Murat sol kolunu kaybeder. Ailesi moralinin bozuk olduğunu görünce ona bir judo hocası tutar. Hoca ilk derste Murat’a karşısındakini sağ koluyla tutup üstünden savurmayı gösterir. Hatta ikinci, üçüncü ve sonraki bütün derslerde hep aynı hareketi çalışırlar.

Murat bir gün hocasına “Hocam ben çok sıkıldım, artık başka hareketlere geçsek.” der. Hoca ise bunu kabul etmeyerek dünyada bu işi en hızlı yapan kişi olmadıkça bitirmeyeceğini söyler. Murat o kadar hızlanır ki bu hareketle hocasına üstünlük sağlayacak duruma gelir. Bir gün hoca elinde bir kâğıtla gelir. Kâğıtta Murat’ın gençler karate müsabakasına katılabileceği yazmaktadır. Murat çok şaşırır “Hocam bu iş nasıl olur? Ben sadece tek hareket biliyorum, kesin kaybederim.” der. Hocası ise “Sen sadece bildiğini yap.” cevabını verir. Murat’ın müsabakaya katılacağını duyanların büyük bir kısmı başarısız olacağını düşünür. Hatta bunu Murat’ın yüzüne söyleyenler de olur. Ümitsizliğe kapılsa da çalışmalarına

ara vermeyen Murat, tek hareketle finale kadar yükselir, son rakibini de yenerek şampiyon olur.

Sevinçle hocasının yanına koşar ve “Hocam nasıl olur, anlamıyorum, sadece bir hareket

Sebat Eden Başarıya Ulaşır

biliyorum, tek kolluyum ve şampiyon oldum.” der. Hocası çocuğa bakar ve der ki “Senin yaptığın hareket bu spordaki en zor hareketlerden biridir ve bunun bir tek savunması vardır: O da rakibin sol kolunu tutmak.”

Page 60: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Amasra denilince böl-geyi 1460 yılında Ce-nevizlilerden alarak Osmanlı topraklarına

katan Fatih Sultan Mehmet’in Lalasına söylediği o meşhur söz-ler geliyor akla: “Lala Lala! Çeşm-i cihan bu mu ola.”

Amasra’nın muhteşem güzellik-teki koylarını görünce bölgeyi cihanın göz bebeği olarak ad-landırmamak kabil değil. Şöyle

bir tepeden bakınca o masmavi ipil ipil koyları, hem mecazen hem de fiziki olarak dünyanın göz bebeğine benzetiyorsunuz. İlçe, Bartın’ın dik yamaçlarını Ka-radeniz’in mavisiyle buluşturan bir yarımada ve iki ada üzerine kurulmuş.

Bartın merkezden yaklaşık 17 km uzaklıkta olan ilçeye dağ yolla-rından geçerek ulaşıyorsunuz. Bu sırada Karadeniz’in o temiz

havasını, çam ormanlarının reçi-ne saçan kokularını ciğerlerinize çekmeyi ihmal etmeyin. Eğer biraz şanslıysanız bulutların dağların zirveleriyle buluştuğu o eşsiz manzaralarla da karşılaşa-bilirsiniz. Yol boyunca sağınızda solunuzda yükselen sık orman-lar, sizi şehrin gürültüsünden ve asık yüzlü beton yüzünden uzaklaştırıp doğanın dinginliği-ne buyur edecek. Virajlı yolları aşıp Amasra’ya yaklaşırken şehir

ÇEŞM-İ CİHAN

Amasra

Aile | Kasım 201958

Özgü

r Dem

ir

GEZİ NOTLARI

Page 61: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

GEZİ NOTLARI

Aile | Kasım 2019 59

ayaklarınızın altında uzanıyor. Şehrin kuşbakışı görüntüsünü kaçırmamanızı tavsiye ederiz.

Amasra, Hititlerden Fenikelilere pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış bir kent. Roma İmpara-torluğu’nun ticari merkezlerin-den biri olmuş. İmparatorluk iki-ye ayrılınca Bizans yönetimi de bölgeye hak ettiği değeri vermiş.

Şehrin ilk yerleşimcileri bilinme-se de tarihi antik çağlara kadar uzanıyor. Şehrin antik çağdaki adı Sesamos. Sesamos “susam diyarı” anlamına geliyor. Geç-mişte bölgenin susam çiçekle-riyle bezeli olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Bartın’ın bu güzide ilçesine Cenovalıların “Çi-çekli Kale” dediklerini de hatırla-mak gerek. Efsaneye göre şehri susam ve nergis çiçeklerine mef-tun Neleus kurmuş ve bölgeye de bu adı uygun görmüş. Cenova izlerini taşıyan dar sokaklarını adımlarken gözünüze çarpan tabelalarda bu isme sıkça rastla-manız mümkün.

Amasra adı ise M.Ö. 3. yüzyılda kenti yöneten kadın lider Amast-ris’ten mülhem. Amastris bir Pers prensesi. Perslerin Amasra’da ne işi var demeyin. Bölge, zengin orman kaynakları ve sahip oldu-ğu limanlarıyla deniz ticaretinin merkezlerinden biri. Hâl böyle olunca da Perslerden Roma İm-paratorluğu’na, Cenevizlilerden Osmanlı’ya pek çok büyük dev-let, bölgeyi yurt edinmiş.

İlçenin turizm açısından değer kazanması oldukça yakın. 1940’lı yıllarda bölgeye ilk olarak yerli turistler rağbet gösteriyor. Özel-

likle günübirlik ziyaretlere im-kân tanıması, ulaşım kolaylığı; gençlerin ve hafta sonunu de-ğerlendirmek isteyenlerin rota-sını Amasra’ya çeviriyor. Bölge, yerli turistlerin yanı sıra yabancı turistlerin de uğrak yeri. Burada özellikle Uzak Doğu’lu misafirle-rin varlığı dikkat çekici.

Tarihî yarımadanın birbirinden güzel koyları görülmeye değer. Karadeniz’in turkuaz renkli su-ları Amasra’nın yeşiliyle buluş-tuğunda sizi harika bir manzara bekliyor.

Gün, şehrin batısında doğarken güneş ışıkları suyun yüzünde aksediyor. Göz kamaştırıcı bu ışık dansını ıskalayanlar için bu defa soluğu diğer koyda alıp gün batarken ufku kızıla boyayan manzarayı yakalamak mümkün. Doğudaki koyda dalgalar o ka-dar güçlü ki dalgakıranları aşıp köpük köpük yükselen suları gö-rebiliyorsunuz. Batı koyunda ise sular daha müzmin ve sakin.

Her iki koyun plaj olarak kulla-nıldığının altını çizelim. Yaz ay-larında turist akınına uğrayan kent, havaların soğumasıyla bi-raz daha sakinleşiyor.

Eğer amacınız doğal güzellikle-rini seyretmek ve tarihî yapıları temaşa etmekse sonbahar ayla-rını tercih etmenizde fayda var. Konaklamak için öğretmenevini tercih edecekseniz haftalar önce-sinden yerinizi ayırtmanız gerek-li fakat son dakikacılardansanız merak etmeyin; otel ve pansiyon açısından zengin olan Amasra, sizi kendine yakışır şekilde ağır-layacaktır.

Amasra’nın antik çağdaki adı Sesamos. Sesamos “susam diyarı” anlamına geliyor. Efsaneye göre şehri susam ve nergis çiçeklerine meftun Neleus kurmuş ve bölgeye de bu adı uygun görmüş.

Page 62: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 2019

Amasra Kalesi

Kale dediysek şehre hâkim bir tepeden bakan ve heybetiyle yerleşim alanını kuşatan bir yapı gelmesin aklınıza. Amasra Kalesi, bütün mütevazılığıyla koyların arasında boylu boyun-ca uzanıyor. Kale, iki ana yapı-dan oluşuyor. Bunlardan biri “Kemere” denilen bir köprüyle Amasra’ya bağlanan Bozte-pe’deki Sormagir Kalesi, diğeri Amasra’daki Zindan Kalesi’dir. Kalenin her iki koya açılan iki büyük kapısı mevcut. Kuzeydo-ğu ucunda Büyükliman Kapısı, batısında Küçükliman (Antik)

Kapısı var. Ayrıca güneyinde bir de Zindan Kapısı bulunmakta. Günümüzde kale şehrin içinde sıkışmış, diğer yapılarla hemhâl olmuş durumda. Kalenin çevre-sindeki tarihî yapılar da görül-meye değer.

Fatih Camii

Bizans döneminden kalma bir kiliseyken bölgenin Osmanlı topraklarına katılmasıyla bir-likte 15. yüzyılda camiye çevril-miş. Camide okunan hutbeler sırasında kılıç hakkı geleneğinin devam ettirilmesi de notlarımız arasında. Ziyaretinizi cuma gü-nüne denk getirebilir ve tarihi

yüzyıllar öncesine uzanan bu geleneğe sizler de şahit olabilir-siniz.

Ağlayan Ağaç

Biraz yokuş çıkmayı göze alabi-lirseniz, “Ağlayan Ağaç” Amas-ra’nın alametifarikalarından biri olarak sizi bekliyor. Bahar ay-larından bünyesinde topladığı nemi damla damla geri sunan bu servi ağacı, insanda ağlıyor izlenimi uyandırdığından sebep bu adı almış.

Amasra Müzesi

1982 yılında faaliyete geçen müzede antik çağlardan geç

Tarihî yarımadanın birbirinden güzel koyları görülmeye değer. Karadeniz’in turkuaz renkli suları Amasra’nın yeşiliyle buluştuğunda sizi harika bir manzara bekliyor. Gün, şehrin batısında doğarken güneş ışıkları suyun yüzünde aksediyor.

NERELERİ GEZMELİ

60

GEZİ NOTLARI

Page 63: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

dönem Osmanlı eserlerine ka-dar pek çok tarihî eseri görme-niz mümkün. Yapı, 1884 yılında Deniz Lisesi olarak inşa edilmiş, 1976’da ise Kültür Bakanlığına devredilmiş. 1955’ten itibaren derlenen ve o dönemde henüz bir müze olmadığı için beledi-ye binasında sergilenen eserler, Deniz Lisesinin restorasyonu-nun ardından bu binaya taşın-mış. Şehrin merkezinde yer alan müzeyi, pazartesileri hariç ma-kul bir giriş ücretiyle rahatlıkla gezebilirsiniz.

Müzede dört adet sergi salonu mevcut. Arkeolojik ve etnografik eserlerin sergilendiği salonların dışında, denizdeki batıklardan çıkartılan tarihî eserler denizaltı atmosferinin oluşturulduğu bir salonda sergileniyor.

Çekiciler Çarşısı

Çekicilik, bir tür ahşap oyma sa-natı. Geçmişi Fenikelilere kadar uzanan bu sanat, Amasra da hâlen canlı. Özellikle mutfak eş-yaları yapımında Amasralı çekici ustaları hünerlerini sergiliyorlar. Amasra Çekiciler Sokağı, dar ve uzun bir koridor görünümünde. Sizi iki yandan kuşatan hediyelik eşya dükkânları renkli bir man-zara sunuyor.

Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde Amasralıların ıhlamur ve şimşir ağaçlarından yaptıkları mutfak eşyalarıyla geçimlerini sağladık-larından bahseder. Şimşir kaşık-ların bugün dahi mutfaktaki yeri herkesin malumu. Fakat günü-müzde kontrolsüz ağaç kesimi-nin verdiği zararlardan ötürü şimşir ağacı koruma altına alı-nan ağaç türlerinden. Hediyelik

Aile | Kasım 2019 61

Amasra’da sofraların baş tacı balık. Amasralı-lar günlük öğünlerinde balığı eksik etmeyince salata işinde de ustalaşmışlar. Amasra sala-tasının da ayrı bir yeri olduğunu söyleme-liyiz. Herhangi bir restorana girip şeften bölgenin mutfağını yansıtan bir tavsiye istediğinizde önce salatanın sonra ba-lığın adı geçiyor. Hazırlanan salata-ların her biri görsel bir şölen âdeta. Rivayetlere göre otuz altı çeşit malzemeyle zenginleştirilmiş bu salatalar, gözleriniz kadar damak zevkinize de hitap ediyor.

NE YEMELİ ?

dükkânları gezerken bu ayrıntıyı bilmekte fayda var.

Kuş Kayası Yol Anıtı

Amasra’ya 3-4 km mesafede bu-lunan bu anıta kırk basamaklı bir merdiveni aşarak ulaşıyor-sunuz. Roma dönemine ait yol anıtı, şimdilerde merkezden yola çıkarak yapacağınız doğa yürüyüşü ile ulaşabileceğiniz mesafede. Zira yapılan tüneller bu eski antik yolu ikiye bölmüş durumda. M.S. 50’li yıllarda ta-mamlanmış anıt, Roma impara-toru Tiberius Claudius Cermoni-ous zamanında Bitinya-Pontus valiliğine atanan Galius Julius Aguilla tarafından imparatorun anısına yaptırılmış. Romalı as-kerlerin dinlenme ve su ihtiyaç-larını giderme amacıyla yapılan bir rekreasyon alanı. Anıtta, ka-yaya oyulmuş bir kartal figürü ve asker heykeli mevcut. Anıtın üzerinde iki de kitabe bulunuyor.

GEZİ NOTLARI

Page 64: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Yahya Kemal

Topkapı Sarayı’nda

Aile | Kasım 201962

SÖZ UÇAR

“Bazı yerler vardır ki ruh eser” derler. Topkapı Sarayı’nda bir gün geçiren insan, bu sözün kuvvetini derinden derine duyar. Son iki buçuk senenin üzüntülü günlerinden bir kaçını Topkapı Sarayı’nın odalarında; sofalarında; bahçelerinde ge-çirdim. Her ziyâretimde rûhum bu saraydan, soğuk bir demir kızgın bir ateşten nasıl çıkarsa öyle çıktı.

Topkapı Sarayı kâtiplerinden Dârülfünûn mezunu genç ar-kadaşım Lütfü Bey orada milli hâtıralarımıza dindârâne bir vazife ile nigehbandır. Orada bir odası var. Eski şairlerin divanlarî ile vak’a-nüvislerin kitapları ara-sında eski günlerimizi yaşıyor.

(…)

Bu sarayın esrarına onun irşâdı ile sülk ettim. Ekser sarayları, muayyen bir devirde, muayyen bir bânî için, muayyen bir mimar kurmuş. Yalnız bir devri ihsâs eden yekpâre bir kütledir. Top-kapı Sarayı yekpâre değil, hatta bir bina bile değil; devir devir; parça parça, eklene eklene vü-cut buluş. Bir odadan bir odaya geçerken bir ahd-ı saltanat’dan öteki ahd-ı saltanat’a geçiliyor. Her padişahın bir odası var. Her biri bir padişahın canlı bir tasviri gibi. O kadar ki hakiki bir tasvir böyle bir resim kudretini göste-remez. Cihangir Selim-i Evvel’in

Ekser sarayları, muayyen bir devirde, muayyen bir bânî için, muayyen bir mimar kurmuş. Yalnız bir devri ihsâs eden yekpâre bir kütledir. Topkapı Sarayı yekpâre değil, hatta bir bina bile değil; devir devir; parça parça, eklene eklene vücut buluş.

Page 65: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 2019 63

SÖZ UÇAR

odası o kadar küçük ve sade ki uzun seferlerinin birinde kon-duğu fakîrâne bir han odasını andırıyor. Zannediyorsunuz ki eyerlenmiş atı yanı başındaki kapıda beklemektedir. Büyük bir padişah kısa bir istirahatten sonra hemen çıkıp gidecek.

(…)

Bir odadan bir odaya geçerek, konuşa konuşa gezerken, reh-berim Lütfü Bey dedi ki: “Hemen her gün iki saatimi bu harem odalarında geçiriyorum. Lâkin yalnız kalamıyorum. Çünkü ev-ham basıyor.” Harem’den çıktık-tan sonra iki bahçeyi de geçerek Revan Köşkü’ne girdikti. Bu köşk tam mânâsiyle bir Müslüman Türk sarayını andırıyor. Güzel, lâkin eskikliği hiç mahsûs değil. Harem ruhundan ârî. Meclisleri de muhârebeleri gibi erkekçe geçmiş olan Murâd-ı Râbi’nin bir timsali.

Revan Köşkü’nde gezerken ku-lağıma derinden bir Kur’an sesi geldi. Birden bire İslâm mimâ-risini tam mânâsiyle gördüm. Çünkü İslâm mimarisinin içine bir rûh gibi muhakkak rahle başında bir Kur’an sesi lâzım. O ses olmadığı zaman bu mimari kuru bir şekilde görünüyor. Bu fikrimi rehberim Lütfü Bey’e söyledim. Ve bu Kur’an sesinin nereden geldiğini sordum.

"Hırka-i Saâdet Dairesi’nden dedi. Yavaş yavaş sesin geldiği pencereye yaklaştım. Baktım; yeşil, yemyeşil rûhanî yeşil bir daire, pencereye arkasını çe-virmiş bir hâfız, öteki âleme dalmış bir rûhun istirahatiyle okuyor; diğer bir hâfız da gözle-

rini yummuş bir köşede tesbihi-ni çekerek bekliyor.

Rehberim Lütfü Bey’e sordum, Hırka-i Saâdet’de ne zamanlar bu hatim indirilir? Lütfü Bey gülümseyerek kulağıma dedi ki "Her gün! Her saat! Dörtyüz seneden beri geceli gündüzlü bilfâsıla..."

Hayretten gözlerim kapanmış dinliyordum. Lütfü Bey biraz mâlumat verdi: "Yavuz Sultan Selim hilafetin alâmâtı [be-lirtileri] olan Hırka-i Şerîf, Se-ned-i Şerîf ve diğer Emânât-ı Mübareke’yi [kutlu emanetleri] Mısır’dan İstanbul‘a hatimler indirterek getirmiş; İstanbul’a

vardığı gece, Saray’da yüksek bir mevkie yerleştirmiş; mimar-başı ve ustalar, asıl tevdi olu-nacak makaamı harıl harıl inşa ederlerken sefer yorgunluğu-na bakmaksızın sabaha kadar ayakta beklemiş. O gece geceli gündüzlü Kur’an okunması için bir vazife tertip ederek kırkıncı-sı bizzat kendi olmak üzere kırk hâfız tayin eylemiş. İşte o gün-den bu âna kadar bu dâirede bir saniye tevakkuf [ara vermeden] etmeksizin Kur’an okunuyor. Bu hâfızlar el’an [şu sırada] kırk kişidir. Dâima ikişer nöbetleşe vazifelerini ifâ ederler. Bugün de bu iki hâfızın nöbeti" dedi.

Bu gece, bu saat, ben burada bu satırları yazarken Hırka-i Saâdet Dairesi’nde Kur’an okunuyor! Siz bu saat benim bu satırları-mı okurken Hırka-i Saâdet Dâi-resi’nde Kur’an okunuyor! Tam dört yüz seneden beri de böyle fasılasız okunmuş.

O günden beri bu düşünce bir saat rakkası gibi hâfızamda sal-lanıyor. O günden beri Hilâfetin Türk kalbinde ne kadar derin bir temeli olduğunu duydum. Hilâfet makarrı olan İstanbul’da böyle bir makaamın yanında dört asırdır durmamış bir Kur’an sesi olduğunu bilmezdim. Nice Türkler, hatta nice İstanbullular bilmezler. Bu sarayın içinde dört yüz seneden beri olmuş ihtilâl-ler, hali’ler; kıtâller bu Kur’an sesini bir an susturamamış. Bu hâdiseyi idrâk ettikten sonra İstanbul’dan niçin çıkarılamı-yoruz? Bu şüpheyi halleder gibi oldum.

Aziz İstanbul kitabından alıntılan-mıştır.

“Bazı yerler vardır ki ruh eser” derler. Topkapı Sarayı’nda bir gün geçiren insan, bu sözün kuvvetini derinden derine duyar. Son iki buçuk senenin üzüntülü günlerinden bir kaçını Topkapı Sarayı’nın odalarında; sofalarında; bahçelerinde geçirdim.

Page 66: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 201964

Hadislerle Kadın

Kemal Koçer

KİTAPLIK

Allah (c.c.), insanları bir erkek ve dişiden yaratmış bir-birlerine veli/dost kılmıştır. Irk, dil ve renk açısından birbirlerine herhangi bir üstünlükleri olmayan insan-ların Allah katında cinsiyet açısından da bir üstün-lükleri yoktur. Bu gerçek çeşitli ayetlerle sabit olsa da insanlık tarihi kadın haklarının ihlal edildiği nice ola-ya şahitlik etmiştir. Kadınlar kimi zaman uğursuzluk sebebi sayılmış, kimi zaman bir meta olarak görül-müştür. Hz. Peygamber’in (s.a.s.) yaşadığı toplumda da kadının özgün bir kimliği yoktu. Kız çocuk dünyaya geldiğinde aile büyük bir üzüntü yaşar, ondan kur-tulmanın çareleri aranırdı. Evlendiğinde erkek çocuk dünyaya getirene kadar kadının evde varlığı kabul görmezdi. Adetli kadın kirli sayılır, sofraya oturmasına

müsaade edilmez, elinden bir şey yenil-mez kıyafetine bile dokunulmazdı. Buna karşın Allah, “Ben, erkek olsun, kadın ol-sun, sizden hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim.” (Âl-i İmrân,3/195) buyurarak kadın ve erkeği bir ayrım olmaksızın kul-lukta denk kılmıştır.

Hz. Muhammed (s.a.s.) zihinlerde kök-leşmiş olan yanlış kanaatleri söküp at-mak için uğraştığı risalet hayatı boyunca kadını himaye etmiş, koruyup kollamış, onun nefes almasını ve bir insan olarak varlığında taşıdığı değerin fark edilmesini arzu etmiştir. Terazinin dengesini bir tara-fın lehine bozarak diğer tarafı mağdur et-meye izin vermemiştir.

Bütün dünyada kadın merkeze alınarak yapılan çeşitli tartışmaların arttığını göz önüne aldığımızda bugün Hz. Peygam-ber’in örnekliğine daha fazla ihtiyaç du-yulmaktadır. Hz. Peygamber’in (s.a.s.) kadın ile ilgili tavsiye ve uygulamalarını bizlere sunan Hadislerle Kadın kitabı, Ha-dislerle İslam külliyatından derlenerek ya-yımlandı. Kitap, sekiz başlıktan oluşuyor. “Kadın: Saygın ve Kıymetli Birey”; “Kadı-nın Sosyal Hayattaki Konumu ve Sorum-luluğu”; “Anne Olarak Kadın: Sevgi Kuca-ğı, Şefkat Bucağı”; “Kadının İbadeti: Özel Hâllerde Özel Sınırlar” bu başlıklardan sadece bir kaçı. Kadınlar için huzur ve gü-venin kaynağı olan dinimizin tavsiyelerini ihtiva eden kitap okurların istifadesini bekliyor.

Page 67: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 2019 65

İnsan Olmak

KİTAPLIK

Bizler türlü özelliklerle ve duygularla bezeli karmaşık bir yapıya sahibiz, ayrı-ca bütün farklılıklara karşın diğer insanlarla bir arada yaşamak durumunda olan sosyal varlıklarız. Kimi zaman öyle durumlarla karşılaşıyoruz ki iletişim hâlinde olduğumuz kişiyi ya da kendimizi anlamakta güçlük çekiyor, yap-tıklarımıza bir mana veremiyoruz. Oysaki insan davranışları belirli bir etki ve bireysel isteklerin sonucunda oluşmaktadır. Davranışları ve birey olarak insanları sosyal ilişkiler içinde daha iyi tanımak büyük oranda davranışların gerisindeki dinamik güçleri sezmeye bağlıdır. İnsanın ve davranışlarının anlaşılması için uzmanlar geç-miş kuramları kendi deneyimleriyle harmanlayarak yorumlar yapmış ve bunu gerek akademik düzeyde gerekse toplumun geneline hitap edecek şekilde kaleme almışlardır. Psikoterapist Engin Geçtan, İnsan Olmak isimli çalışması, var olduğu günden beri anlam arayışı içinde olan bireyin özünde ve çevresindeki bilinmeyenlerinin sayısını azaltma çabasıyla kaleme alınan, oldukça anlaşılır bir kitap. On üç alt başlıktan mürekkep eserde Birey ve Toplum, Ana- Baba ve Çocuk, Öfke ve Düşmanlık, Kaygı, Sorumluluktan Kaçış, Nevrotik Kısırdöngü başlıklardan birkaçı. Kitap, zıtlıkları özünde barındıran insanı daha yakından tanı-mak isteyen okurlara tavsiye olunur.

Gökyüzünde bulutların arasında bir Düşler Adası varmış. Mis kokulu çiçeklerle süslü toprakları, şırıl şırıl akan nehirleri olan bu adada çocukları çok seven, onlara iyilik yapmak isteyen sevimli kuşlar yaşarmış. Bu sevimli kuşların en bilgilisi Bilge-kanat’mış. Diğer kuşlar bilmediklerini Bilgekanat’a sorup öğ-renirler ve onun öğütlerinden yararlanırlarmış. Bilgekanat bir gün “Hazine Sandığımızdaki Altın Öğütler’den bütün çocukla-ra vermeliyiz.” demiş. Altın Öğüt’ler Sevgili Peygamberimiz’in (s.a.s.) güzel sözleriymiş ve kuşlar bu güzel öğütleri çocuklara ulaştırmak için yuvalarından ayrılmışlar…

Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları arasından okurlarla bulu-şan Düşler Adası, Zeynep Demirtaş Eren’in kaleme aldığı beş

yaş ve üzeri çocuklar için hazırlanmış, boyamalı bir hikâye kitabı. Besmelekuşu, Temizkanat, Hoşkanat, Pıtırcık, Cankuş ve Sabırkuşu başta olmak üzere sevimli kuşlar, çocuklara Hz. Muhammed’in (s.a.s.) 40 hadisini eğlenceli bir dille anlatıyorlar. Keyifli okumalar…

Page 68: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 2019

Zeynep Demir

PEYGAMBERİMİZE ADANMIŞ DİZELER

66

KÜLTÜR SANAT

Page 69: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Klasik Türk edebiyatının belirgin özelliklerinden biri de tema olarak dinî kültüre yer vermesi, İs-

lami öğelerin her dem edebi türler içerisinde yer bulmasıdır. Kaleme alınan mensur ya da manzum eserlerde dinî konular terennüm edilmiştir.

Necip milletimizin Hz. Muham-med’e (s.a.s.) duyduğu sevgi ve hürmet, sanatın diğer bütün dallarında olduğu gibi edebiya-tımızda da makes bulmuş, Türk edebiyatında kalem oynatan yüzlerce şair, Hz. Peygamber’in şefaatine de mazhar olmak ar-zusuyla naatlar yazmışlardır.

Hz. Peygamber için kaleme alınan şiirlere naat adının ve-rilmesi, onun gönüllerdeki ye-rinin her dem taze olduğunun göstergesidir. Naat, anlam iti-bariyle bir kimsede bulunan özellikleri nesir formunda dile getirmektir. Peygamberler, dev-let büyükleri, dört halife için ya-zılan şiirler naat geleneği içinde telakki edilmiştir. Fakat kültürü-müzde bu kelimenin sahip ol-duğu anlam Hz. Peygamber’e has kılınmış, onun üstün vasıf-larını anlatan şiirler naat olarak isimlendirilmiştir.

Arap edebiyatında ise Hz. Mu-hammed (s.a.s.) için kaleme alınan şiirlere “medhiye” denilir. Burada isimlendirme yapılırken hassas bir düşüncenin, incelikli bir nezaketin hâkim olduğunu görürüz. Zira bir insanın vefa-tından sonra onun meziyetleri-ni anlatmak için yazılan şiirlere ağıt, mersiye gibi isimler verilir-ken Peygamber Efendimiz için yazılanlara naat yahut medhiye

denilmesi onun sünnetinin da-ima örnek alınması gerektiği, hayatla bağlantılı olduğu telak-kisini uyandırır.

Kalem erbabını naat yazmaya sevk eden amillerin başında hiç şüphesiz Peygamber sevgisi ve

onun şefaatine nail olabilme arzusu gelmektedir. Naatlar, Peygamber övgüsü ile vücut bulurlar. Zira her mümin, gönlü Hz. Muhammed (s.a.s.) muhab-betiyle dolu bir âşık, Peygamber Efendimiz de hakiki maşuktur. Şair, kalemini onun mübarek vasıflarını anlatmak için eline alır ve böylelikle ona bağlılığına kalemini de şahit tutar.

Edipleri naat yazma konusun-da teşvik eden bir diğer amil,

İslam dinini yayma ve sevdirme arzularıdır. Bu çaba Müslüman şairlerin yazınlarını beslemiş, özellikle Yaradan’a ve O’nun Habibine dikkatlerini yoğun-laştırmıştır. Bu bağlamda da peygamberle ilgili edebî eserler literatürde kendine oldukça ge-niş bir yer açmış, doğudan Hz. Peygamber (s.a.s.) için yazılan naatlar ise müstakil bir form olarak edebiyat havzasının için-de bir alan oluşturmuştur.

İlk naat örneğinin Asrısaadet’te kaleme alındığı ve A’şa’ya (Mey-mün b. Kays ö.629?) ait olduğu söylenir. “Şuara’ü’n-Nebl” olarak tanınan Abdullah b. Revaha (ö. 629), Ka’b b. Malik (ö. 670), Has-san b. Sabit (ö. 680?) ile Amir b. Sinan (İbnü’l-Ekva, ö. 628) ve Ab-dullah bin Abbas (ö. 687-8) Arap edebiyatının ilk naat şairleridir.”1

İslam coğrafyasında en bilinen naat ise Mısırlı sufi ve şair Mu-hammed b. Saîd el-Bûsîrî’nin Hz. Peygamber için yazdığı Kasî-detü’l-bürde’dir. On bölümden oluşan kaside, nesîb bölümüyle başlar. Hz. Peygamber’in (s.a.s.) mübarek yaşamı doğumundan itibaren övgü ile anlatılır. Pey-gamber’in (s.a.s.) üstün vasıfları sıralanır. Yine onun dilinden öğ-renilen ilahi kelamın faziletleri-ne değinilir. Kaside, dua ve niyaz bölümleriyle nihayete erer. İs-lâm dünyasında Kasîdetü’l-bürde kadar meşhur olmuş, üzerine şerhler yazılmış, özel gün ve ge-celerde okunmuş bir başka kasi-de yoktur.2

Türk edebiyatında ise ilk naat örneği, Yusuf Has Hacib’in Ku-tadgu Bilig’inde yer alır. Mevla-na’nın dilinden farsça, Yunus’un

Aile | Kasım 2019 67

KÜLTÜR SANAT

Naatlar, Peygamber övgüsü ile vücut bulurlar; her mümin, gönlü Hz. Muhammed (s.a.s.) muhabbetiyle dolu bir âşık, Peygamber Efendimiz de hakiki maşuktur. Şair, kalemini onun mübarek vasıflarını anlatmak için eline alır ve böylelikle ona bağlılığına kalemini de şahit tutar.

Page 70: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

dilinden Türkçe dökülen mısra-lar, okuyanların gönlüne işler. Ardından nice şair bu geleneği günümüze dek taşır. Edip Ah-met Yükneki’nin Atabetü’l-Haka-yik ve Ahmet Yesevi’nin Divan-ı Hikmet adlı eserlerini de bu tü-rün uzağında düşünemeyiz. Ah-met Yesevi Divan-ı Hikmet’inde bütün yazınını Allah, Peygam-ber ve insan sevgisi üzerine inşa eder. Onun için Hz. Peygamber’i (s.a.s.) sevmek, hakiki manada onu tanımak ve sünnetine uy-makla mümkündür. Bu nedenle her fırsatta kalemini kullanarak insanları ona uymaya, sünnetini yaşamaya çağırır.

Divan edebiyatında naat, divan sahipleri ediplerin eserlerinde tevhid ve münacaattan sonra gelir. İçeriğinde genel olarak ayet ve hadisler ışığında Pey-gamber’in (s.a.s.) isim ve sıfat-ları, onun fiziksel özelliklerinin yanı sıra üstün ahlakı anlatılır.

Bu anlatılarda siyer bilgilerine de geniş olarak yer verildiği gö-rülür. Peygamber’in (s.a.s.) hic-reti, verdiği mücadele de etkili bir şekilde işlenir. Bütün bu de-ğinilerin merkezinde yer alan ise Peygamber’e duyulan sevgi ve özlemdir.

Divan edebiyatı havzasında naat türünün meşhur örnek-lerine baktığımızda Fuzuli’nin Su Kasidesi’ni ve Galib’in “Sen Ahmed ü Mahmud u Muham-medsin efendim, Haktan bize sultan-ı mü’eyyedsin efendim” beyitiyle zihinlerimizde yer edinmiş naatını anmadan geçe-meyiz.

Fuzuli, Peygamber’e duyduğu aşktaki inceliği ve deruni anlam-ları kasidesinde çok güzel bir şekilde yansıtmıştır. Peygamber sevgisini lirik bir tarzda dile ge-tirmiş, ona bağlılığını aşikâr et-miştir. Konu Peygamber olunca divan şiirini besleyen aşk hakiki

hüviyetine kavuşmuştur. Öyle ki Fuzuli gönlünde Peygamber’e duyduğu derin sevgiden dolayı yanan ateşe gözyaşlarının fayda vermeyeceğiyle başlar söze:

“Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su

Kim bu denlü dutuşan odlara kıl-maz çâre su”

Tanzimat sonrası Türk şiirinde naat geleneği güçlü bir şekilde varlığını sürdürmeye devam eder. Ziya Paşa, Muallim Naci, Recaizâde Mahmut Ekrem, Hü-seyin Siret, Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek, Arif Nihat Asya naat yazan güçlü kalemler-dir. Bu dönemde naat, muhteva açısından geleneksel anlayışa bağlı kalsa da biçim yönünden değişime uğramıştır. Dil ve üs-lup olarak yeni bir kimlikle oku-run karşısına çıkmıştır.

Özellikle Arif Nihat Asya’nın “Seccaden kumlardı…” diye baş-

Aile | Kasım 201968

KÜLTÜR SANAT

Page 71: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 2019 69

layan naatı büyük ilgi görmüş, duru Türkçesiyle dimağlara nakşolmuştur. Asya’nın dizele-rinde o, “düşkünlerin kanadı”, “yoksulların sahibi”, “Abdullah’ın yetimi”, “Âmine’nin emaneti”, “Hadîce’nin koncası”, “Âişe’nin gülü”, “ümmetin gözbebeği”dir.

O, müminin kalbine öylesine si-rayet etmiştir ki, onun adı ancak güzelliklerle anılır. Nice sanat-kâr ondan aldığı ilhamla sanat-larını icra eder.

Yeni Türk edebiyatında, ge-leneksel form ve temalardan uzaklaşılsa da naat her zaman şairlerin kaleminde ayrı bir yer tutmuş, biçimsel manada büyük bir değişim gösterse dahi Pey-gamber’i (s.a.s.) şiirle sevmek Türk ediplerinin vazgeçilmezi olmuştur. Turgut Uyar, Erdem Beyazıt, İsmet Özel, Bahattin Karakoç, Nurullah Genç, Ali Ulvi Kurucu, Yaman Dede, Hüsrev Hatemi, M. Akif İnan, Bestami Yazgan ve niceleri… Naat gele-neğini yeni form ve biçimlerde sürdüren çağdaş şairlerden sa-dece birkaçı.

Şairlerin gönlünden kopup ge-len naatlar yalnızca edebî bir gelenek içinde kalmamış, hat-tatların elinde görsel bir şöle-ne, müzehhiplerin fırçalarıyla bezenerek ise birer serlevhaya dönüşmüştür. Musikişinasların sazlarında notaya bürünmüş, hanendelerin dilinde terennüm edilmiştir. Öyle ki cami ve tekke-lerde bu türün kıymetli örnek-leri her dem okunarak Müslü-manların kalbine dokunmuştur.

1 Emine Yeniterzi, “Bir Edebî Tür Olarak Naatlar”, Mevlid ve Süleyman Çelebi, Ankara: TDV, 2010, s. 91.

2 Mahmut Kaya, “Kasîdetü’l-bürde”, TDV İslam Ansiklopedisi

Vicdanlar, sakat çıkmadan,Ya MUHAMMED, yarına;

İyiliklerle gel, güzelliklerle gelAdem oğullarına!

Yüreklerden taşsınYine, imanlar!

Itri, bestelesin Tekbir’ini; Evliya okusun Kur’an’lar!

Ve Kur’an’ı göz nuruyla çoğaltsınKayışzade Osman’lar!

Naatını Galip yazsın,Mevlid’ini Süleyman’lar!

Sütunları, kemerleri, kubbeleriyleGeri gelsin Sinan’lar!

Çarpılsın, hakikat niyetineCenaze namazı kıldıranlar!

Gel, Ey MUHAMMED, bahardır.Dudaklar ardında saklıAminlerimiz vardır! ..Hacdan döner gibi gel; Mirac’dan iner gibi gel; Bekliyoruz yıllardır!

Arif Nihat Asya

KÜLTÜR SANAT

Page 72: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Metabolizma nedir?Vücudun işleyişi için gerekli

kimyasal değişimleri kapsayan süreç olarak tanımlanan metabolizma, insan

organizmasını ayakta tutan bir makine gibidir. İşleyişinde bir aksaklık olursa tüm sistem bundan etkilenecektir. Metabolizma, anabolizma (yapım

işleri) ve katabolizma (yıkım işleri) olarak ikiye ayrılır. Tüm bu yapım ve yıkım işlemlerinin doğru ve birbiriyle

uyum içinde olması gerekir. Özellikle diyet sohbetlerinde adını sıkça duyduğumuz

metabolizma hızı en basit tanımı ile vücudumuzun çalışması için gerekli minimum enerji miktarıdır.

Metabolizmanız hızlı ise kilo vermeniz daha kolay olabilir, aksi durumda kilo verme

ve sağlıklı vücut işleyişi konusunda biraz zorlanabilirsiniz.

Metabolizma hızı nasıl hesaplanır?

Vücudun dinlenme hâlinde harcadığı enerjiye “bazal (dinlenme) metabolizma hızı” denir. Bu enerjinin kul-lanılmasında en büyük payı olanlar, %29 ile karaciğer, %19 ile beyin ve %18 ile iskelet kaslarıdır. Bazal meta-bolizma hızının bilinmesi, kalori ihtiyacını belirlemek ve kilo kontrolünü sağlamak için çok önemlidir.

Bazal metabolizma hızı, direkt (bireyin fiziksel akti-vite karşılığı verdiği ısı) ve indirekt (oksijen tüketimi sonrası karbondioksit üretimi) kalorimetre yöntem-leri ile ölçülür. Çıkan sonuç bize bazal metabolizma hızını verir. Direkt ve indirekt kalorimetre yöntemleri, zor ve zaman alan uygulamalardandır. Bunların dışın-da hesaplama için pek çok farklı bilimsel formül de geliştirilmiştir. Daha pratik olduğu için klinikte bire-yin durumuna bağlı olarak bu formüllerden biri seçi-lerek kullanılır.

Bazal metabolizma hızına kişinin fiziksel aktivite katsayısı da eklenerek günlük alması gereken enerji gereksinimi belirlenir. Diyet, günlük enerji gereksini-mine göre düzenlenir.

Aile | Kasım 2019

VÜCUDUN MAKİNESİ: M E T A B O L İ Z M A

Büşra AkyolDiyetisyen

70

BİR NEFES SIHHAT

Page 73: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 2019 71

BİR NEFES SIHHAT

Dünya Sağlık Örgütü pratik bazal metabolizma enerjisi hesaplama formülü:

Erkekler için = İdeal Ağırlık (kg) X 24 x 1 kkal

Kadınlar için = İdeal Ağırlık (kg) X 24 x 0,95 kkal

Bu formülden çıkan sonuç fiziksel aktivite kat sa-yısı ile çarpılır (1.1 çok hafif aktif, 1.2 orta düzeyde aktif, 1.3 aktif gibi bireyin klinik durumuna bağlı diyetisyen tarafından belirlenen katsayılar). Böy-lece günlük alınması gereken enerji miktarı bu-lunmuş olur.

Metabolizma hızı nelere bağlıdır?

Herkesin DNA’sı nasıl kendine özgü ise metabo-lizması da kendine özeldir ve bazı özelliklere göre değişip etkilenebilmektedir. Bunlar; genetik, cin-siyet, yaş, gebelik, kas ve yağ dokusu oranları, vü-cut yüzeyi, büyüme, hormonlar, uyku, ateş, çevre sıcaklığı, mevsim, menstruasyon (regl) durumu olarak sıralanabilir.

Metabolizma neden yavaşlar?

• Yaşınız ilerledikçe metabolizma hızınız da ya-vaşlar.

• Çok düşük kalorili diyetler ve detoks program-ları kısa sürede fazla kilo vermeyi vadetse de metabolizmayı yavaşlattığı için sonunda faz-lası ile o kilolar size dönecektir.

• Bazal metabolizma hızının altında beslenmek metabolizmanızı yavaşlatır.

• Yaz aylarında yani sıcak havalarda metabo-lizma daha hızlıyken havaların soğuduğu kış mevsiminde yavaşlar.

• Vücut yağ/kas oranında yağ galip geliyorsa yani olması gerekenden fazla yağlı bir vücu-dunuz varsa metabolizma hızınız düşük ola-caktır.

• Hormonal sebepler; tiroit, böbrek üstü ve hi-pofiz bezlerinin işleyişindeki aksaklık ile hor-monlarınızın üretiminin bozulması metabo-lizma hızını etkiler.

• Düzensiz ve fazla uyumak, yanlış ilaç kullanı-mı da metabolizmanızı yavaşlatabilir.

Metabolizma nasıl hızlandırılır?

• Sağlıklı ve düzenli beslenin: Düzenli bir hayat ve bununla birlikte sağlıklı beslenmek meta-bolizmanıza vereceğiniz en güzel hediyeler-den biridir.

• Uzun süre aç kalmayın: Uzun süre vücudu aç bırakmak, metabolizma hızını düşürür; ana öğünler arasında acıkıyorsanız beklemeyin, başta meyve ve süt/yoğurt olmak üzere sağlık-lı besinlerle bir ara öğün yapın.

• Kahvaltıyı ihmal etmeyin: Sabahın erken saat-lerinde yapılan kaliteli bir kahvaltı, uyku son-rası yeni güne hazırlanmış metabolizmanızı olumlu etkileyecektir.

• Günde en az 8-10 bardak su tüketin ve bunu saatlere ayırın: Her saat başı 1 su bardağı su tüketebilirsiniz.

• Düzenli yürüyüş ve egzersiz yapın: Vücudu-nuz, fazla yağları yakmak için yeterli oksijene ihtiyaç duyar. Haftada en az 150 dk. orta tem-poda (konuşabilecek ama şarkı söyleyemeye-cek tempo) yürüyüş yapın. Düzenli egzersiz ve yürüyüş, metabolizmanın hızlanması ve buna bağlı beden sağlığının korunması için elzem-dir.

Sağlıklı beslenmenin temelde olduğu düzenli bir yaşam ile metabolizmanızı canlandırın ve daha sağlıklı olma yolunda vücudunuza yardım edin.

Vücudun işleyişi için gerekli kimyasal değişimleri kapsayan süreç olarak tanımlanan metabolizma, insan organizmasını ayakta tutan bir makine gibidir. İşleyişinde bir aksaklık olursa tüm sistem bundan etkilenecektir.

Page 74: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Gülşen ÜnüvarPedagog

Bu da geçer diye avuturuz kendimizi. Elbette geçer ama temelli unutamayız derdimizi. Her giden sıkıntının yerini yenisi alır. Müş-külünü atlatan, işte bu sondu sanır. As-

lında hayat boyu sürer bu mücadele. Böyle böyle oyalanır insan hayatta. Böyle böyle sınavını verir dünyada. Sabrını ölçer çoğu zaman, başına gelen her musibet. Nasıl karşılayıp nasıl uğurladığına dikkat et. Sen sen ol, isyanlara kapılma! Sadece se-nin başına geliyor sanma. Herkesin sınavı ayrıdır girdiği yaşam savaşında. Seninki sana, onunki ona

büyük gelir kul nazarında. Kiminin işidir yoluna girmeyen, kiminin evi. Kiminin atından arabasın-dan yüzü gülmez, kiminin yürümeye dahi sağlığı el vermez. Kimi bir lokma ekmek için akşamı eder, kimi eskimiş mendille alın terini siler… Dedim ya, biri giderken diğeri gelir kederin. Tam hallettim dersin, sapı tersine dönüverir keserin. Bir gün ra-hata ererim sanırsın lakin olmaz! Dert gider amma yeri boş kalmaz. Sana düşen, çaba sarf etmektir en başta. Sabır gelir ondan sonra. Her derdin yerini yenisi alacak diye üzülmeyesin. Son sınavınla, bir

Aile | Kasım 2019

CANGÖVDEYE

MÜLK DEĞİL

ATALAR NE SÖYLER

72

Page 75: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

öncekinden daha fazla mücadele edesin. Sıkıntı-lar, elbette bitmeyecek. Her meselenin ardından yenisi gelecek. İnsan ki savaşacak gücü bulabilir her şartta. Yoksa Allah verir mi hiç kaldıramaya-cağı yükü kuluna?

Savaşmak demişken, kararını bilmek gerek çaba-nın bile. Ne gerek var hırs perdesine bürünmeye. Sen elinden geleni yap, gitme fazlasına. Bir sınır koymuştur Hak, kul çabasına. Her şeyi planlayıp yoluna koyamazsın. Kader denen bir yazgı var, bil ki ona karışamazsın. Bazen yanılır da insan, hata yapar. Sağlam diye gider kırılgan dala konar. Kendi gücü, emeğidir güvendiği. Çalışarak istedi-ği yere ulaşacağını sanmaktır bildiği. Ekseriyetle de evladına yapar bunu. En iyi yerlere çıkarıp en başarılı makamlarda görmek ister onu. Evladının tahtını yapmaktır tek emeli. Geleceğini garantiye alma isteğidir bu çabanın temeli. Aslında iyi ni-yetli bir harekettir özünde. Ancak insan unutur bir an acizliğini de gücünü büyütür gözünde. Bir an başardım zanneder. Ona göre işleri tam da iste-diği gibi gider. Anne- babanın en büyük muradı-dır çocuğunun mürüvveti. Oluruna bırakmaz da hep daha fazlasınadır gayreti. İşi, aşı, evi hazırdır kendine göre. Bir de yuvasını kurdu mu, değme keyfine... Bilmez ki insan, nerede başlar nerede biter haddi. Kendinde nasıl bulur, her şeyi kontrol edebilme hakkı! Diyeceğim o ki, umduğundan daha başka yazılar yazılır alnına. Atalar çıkarayım der tahta, döner dolanır gelir bahta. Sonra pişman olur, eyvah edersin. Keşke haddimi aşmayıp plan-lar kurmasaydım dersin.

Baht, seni adresten adrese gezdirir. Bakarsın hiç ummadığın anda sana en güzel akıbeti sezdirir. Bir garibanın hayır duasıdır bazen yolunu açan. Seni en zor sınavlardan geçirip otağına bereket saçan… El üstünde tutmak lazım gelir garip gure-bayı. Bir derbederin duası döndürür, gördüğün şu koskoca dünyayı. Tanrı misafiridir, buyursun gel-sin ocağımıza. Kapımız açık her daim, ortak olsun rızkımıza. Bağdaş kurup otursun başköşemize. Edeceği bir teşekkür ile taht kursun gönlümüze. Sanır mısın ki yüktür bir insan diğerine. Gelip ge-çer misafirlik, baki kalan iyiliktir şu âleme. Kapını çalana gönül koymayasın. Ebediyen sende kala-cak, başına dert açacak sanmayasın. Sen sen ol, muhtaç kişinin önünde eğil. Adam adama yük de-ğil, can gövdeye mülk değil. Eğilmek derken, kulu

Aile | Kasım 2019 73

ATALAR NE SÖYLER

kölesi olmak anlamına gelmiyor elbette bu tavsiye-miz. Her daim tevazudan yanadır zira haletiruhiye-miz. Kastımız; iyilik, vicdan, merhamet. Niyetimiz halis, niyetimiz hakikatten ibaret. Can bile emanet iken bu vücutta, gel sen insan denen varlığı angar-yadan sayma. İnsan ki dünyadan geçer gider usulca. Ve usulca akar, hâlden anlayanın kalbine. Yine usul-ca çıkar ve gider, istenmediğine dair kanaat getirdi-ğinde.

Az gittik uz gittik, sözümüzü çekinmeden ziyade-siyle sarf ettik. Kâh dağ tepe aştık, kâh kalıbımızdan taştık. Zannederim ki kimsenin kalbini kırmadık ve kimseden bir vebal almadık. Sözümüzü söyledik, çekildik kenara. Sanılmasın ki son verdik ince kelâ-ma. Diyecekleri kolay kolay biter mi hiç, gönlü hoş olanın? Susması mümkün müdür, dolu testi ile mu-habbete varanın? Susmasın da zaten, söz bilenin sözü. Ve daima atalara dayansın, her yarenliğin özü. Sağlamdır zira en altta bulunan tuğla. Sen üzerine koyarak genişlet ufkunu mutlaka. Sana kalan, sen-den öncekinin yüreğidir. Eski söz, yeni sözün direğidir. Sağlam ör ve azimle inşa et duvarını. Tam zamanın-da ve inançla kaldır harmanını. Eskiden güç al ama daima açık ol yeniliğe. Bir sarmaşık gibi sarıl, sana rehberlik eden direğe. Çiçek çiçek açılsın tüm sözle-rin, ulaşsın gökyüzüne. Uçurtmalara takılıp buram buram yayılsın kokun, insin yeryüzüne. Bir direk de sen bırak mesela ardına. Bir ağaç da sen dik, senden önce, senin için sevdalanmış yurduna.

Herkesin sınavı ayrıdır girdiği yaşam savaşında. Seninki sana, onunki ona büyük gelir kul nazarında. Kiminin işidir yoluna girmeyen, kiminin evi. Kiminin atından arabasından yüzü

gülmez, kiminin yürümeye dahi sağlığı el vermez. Bir gün rahata

ererim sanırsın lakin olmaz! Dert gider amma yeri boş kalmaz.

Page 76: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

74 Aile | Kasım 2019

SAHABE HAYATLARI

Hicretten on altı yıl önce (607) Medine’de dün-yaya gelen Câbir b. Ab-dullah, Hazrecoğulla-

rı’nın Benî Seleme kabilesinden olup Ebû Abdurrahman ve Ebû Muhammed künyeleriyle de anılır. Babası Uhud Gazvesi’nde ilk şehit düşen sahabi Abdullah b. Amr b. Harâm, annesi Resu-lüllah’a biat eden kadın saha-bilerden Enîse bint Aneme’dir. Nübüvvetin on üçüncü yılında (622), İkinci Akabe Biatı’na ba-bası ile birlikte katılan Câbir, bu-rada Resulüllah ile buluşmuş ve İslam’la şereflenmiştir. Ayrıca o, yetmiş kişilik heyetin en küçük

üyesidir (İbn Abdülberr, İstiâb, 114).

Resulüllah ile birlikte pek çok gazveye katılmıştır. Hudeybi-ye’de Bey’atürrıdvân’da bulun-muş ve Hz. Peygamber’in orada bulunan 1400 kişiye hitaben, “Bugün sizler yeryüzünün en hayırlı insanlarısınız.” buyurdu-ğunu haber vermiştir (Buhârî, Me-ğâzî, 35). Hayatının son yıllarında bu olaydan söz ederken, “Eğer gözlerimi kaybetmemiş olsay-dım altında biat ettikleri ağacı gösterirdim.” demiştir.

Câbir b. Abdullah, Resulüllah’ın özel iltifat ve ilgisine mazhar olan sahabilerden birisidir. Hz. Peygamber bir defasında onu

Dr. Öğretim Üyesi Emine DemilNevşehir Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

CÂBİR B. ABDULLAH

Câbir b. Abdullah; Hicri 78, Miladi 697 yılında Medine’de vefat etmiştir. Akabe Biatı’nda bulunanların en genci olan Câbir, aynı zamanda bu biata katılıp en son vefat eden sahabidir.

Page 77: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

75Aile | Kasım 2019

devesinin arkasına bindirmiş, hastalandığı zaman ziyaretine gitmiş, babasının Uhud Gazvesi’ndeki şehadeti dolayısıyla üzüldüğünü görünce, onun Allah Teâlâ’nın iltifatına nail olduğunu haber vere-rek kendisini teselli etmiştir.

Câbir’in Hz. Peygamber’e olan yakınlığını gösteren rivayetler önemli bir yekûn tutar. Bu rivayetlerden birkaç tanesi şöyledir: Babası Abdullah, Uhud Sa-vaşı’nda şehit düştüğünde arkasında dokuz yetim kız çocuğu ve bir miktar da borç bırakmıştı (Buhârî, Vesâyâ, 36). Bir tarafta yetim kız kardeşler, diğer ta-rafta babasının borcu, Câbir’i sıkıntıya sokmuştu. Câbir, Hz. Peygamber’e gelip durumu anlattı. Hur-ma bahçesinden elde edeceği mahsulü babası-nın borcuna karşılık kabul etmeleri için tacirlerle konuşmasını istedi. Fakat Resulüllah kendileriyle konuştuğu hâlde Yahudi alacaklılar ikna olmadı-lar. Zira mahsul, onların alacaklarını karşılamaya yetmiyordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber, hur-malığı onlara vermekten vazgeçip Câbir’e “Kuşluk vakti sana geleceğim.” dedi ve ayrıldı. Ertesi sabah kuşluk vakti olunca Câbir’in hurma bahçesine git-ti. Bir yandan bahçede dolaşırken bir yandan da mahsulün bereketli olması için dua etti (Buhârî, İstik-râz, 8). Hasat zamanı Hz. Peygamber (s.a.s.), Câbir b. Abdullah’a hurmalarını toplayıp sınıflamasını söy-ledi. Sonra bereketlenmesi için hurma yığınının yanına geldi ve oraya oturdu. Resulüllah’ın bereket duasıyla Câbir bütün borçlarını ödediği hâlde hâlâ hurmaları (sanki) el değmemiş gibi durmaktaydı (Buhârî, Meğâzî, 18).

Burada şunu belirtelim ki, ticaret ve benzeri uygu-lamalarda söz konusu olan kefaletin “sorumluluğu paylaşma” anlamı yanında “muhtaç ve kimsesizle-rin bakım ve sorumluluğunu üstlenme” anlamı da vardır. Resulüllah’ın Câbir b. Abdullah’a yardım et-mesi de bu anlamda bir kefaletin sonucuydu.

Zâtürrikâ’ Gazvesi’nden dönerken Hz. Peygam-ber, maddi sıkıntı içinde olan Câbir’den devesini kendisine satmasını istedi. İslam tarihinde “leyle-tü’l-ba’îr” (deve gecesi) olarak da anılan bu hadi-sede Efendimiz (s.a.s.), uzun bir pazarlıktan sonra ve Medine’ye ulaşınca teslim almak şartıyla deveyi satın aldı. Gazve dönüşü Câbir deveyi kendisine getirince Resulüllah, önce borcunu ödedi ve deve-yi Câbir’e hediye etti (Buhârî, Şurût, 4).

Yine bu gazve dönüşünde zayıf ve yorgun devesi,

Câbir b. Abdullah’ı kafileden biraz geri bırakmış-tı. Durumu fark eden Resulüllah, Câbir’in yanı-na gitti. Ona yardım etti ve devesini yola koydu. Yolculuğun kalan kısmını beraber sürdürdüler. Sohbet sırasında Resulüllah bir ara sözü evliliğe getirdi ve henüz gençlik çağında olan bu sahabiye sordu: “Evlendin mi Câbir?”, “Evet, ey Allah’ın Re-sulü!” diye cevapladı Câbir. Bunun üzerine Allah Resulü: “Doğru yapmışsın, artık sen (Medine’ye) varıyorsun. Akıllı davran (eşine karşı görevini ih-mal etme).” buyurdu. Medine’ye geldiklerinde ise ona maddi yardımda bulundu (Buhârî, Büyû’, 34).

Câbir b. Abdullah; Resulüllah’tan, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Ali, Ebû Ubeyde b. Cerrâh, Muâz b. Cebel, Zübeyr b. Avvâm ve diğer sahabilerden pek çok hadis rivâyet etmiştir. Muksirûn olarak da bili-nen ve binden fazla hadis nakleden altı sahabiden biri olan Câbir’in 1540 rivâyeti hadis külliyatında yerini almıştır. Hz. Peygamber zamanında hadis-lerin sahifeler hâlinde bazı sahabiler tarafından yazıldığı bilinen bir husustur. Sahifesi olduğu be-lirtilen sahabilerden birisi de Câbir b. Abdullah’tır.

Câbir b. Abdullah; Hicri 78, Miladi 697 yılında Me-dine’de vefat etmiştir. Akabe Biatı’nda bulunan-ların en genci olan Câbir, aynı zamanda bu biata katılıp en son vefat eden sahabidir.

Allah ondan razı olsun.

SAHABE HAYATLARI

Câbir b. Abdullah, Resulüllah’ın özel iltifat ve ilgisine mazhar

olan sahabilerden birisidir. Hz. Peygamber bir defasında onu devesinin arkasına bindirmiş,

hastalandığı zaman ziyaretine gitmiş, babasının Uhud

Gazvesi’ndeki şehadeti dolayısıyla üzüldüğünü görünce, onun Allah Teâlâ’nın iltifatına nail olduğunu

haber vererek kendisini teselli etmiştir.

Page 78: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 2019

KÜÇÜK YAŞTA BİR BÜYÜK HEYECAN: ROBOTİK KODLAMA Kağan Yaman

Gelişen teknoloji, değişen dünya… Hemen her gün duyduğumuz bu cümle, hayatın her alanında zuhur ediyor, çocuk oyunlarında bile. Saklambaç, elimsende, mendil kapmaca gibi sayısız nesli büyüten nice oyun, yerini “teknolojik” türevlerine bıraktı. Uzay filmlerinde gördüğümüz o “yüksek” teknoloji artık tam anlamıyla çocuk oyuncağı olmaya başladı. Çocuğunuz kendi robotunu kendisi yapsın istemez misiniz?

Bilgisayar, elektronik ve yazılım gibi pek çok disiplinin bir araya gelmesi ile oluşan robotik, geleceğe bugünden göz kırpıyor âdeta ve herkesten önce çocuklara hitap ediyor. Robotik kodlama, başta algorit-mik düşünme, üç boyutlu tahayyül, mekanik prensiplerin öğrenilmesi gibi hedeflerin kazandırılmasını amaçlıyor. Temel eğitimlerden sonra bu kazanımlara sahip olan çocuklara ise tek bir görev düşüyor: Kendi robotlarını üretme.

• Robotik kodlama şimdiden geleceğin meslekleri listesinde üst sıralarda. Öyle ki başta Türkiye olmak üzere pek çok ülke, gelecek yatırımlarını bu alan üzerinde yoğunlaştırıyor.

• Robotik kodlama eğitimi ile birlikte anılan STEM, adını İngilizce kökenli kelimelerin baş harflerinden alıyor. Science (fen, bilim), technology (teknoloji), engineering (mühendislik) ve mathematics (matematik) disiplinlerini ihtiva eden STEM, çocuklarda çok yönlü gelişimi destekliyor.

• Kodlama ve robotik kodlama ile ilgili eğitimler ise sandığımızdan daha çok yakınımızda. Velilere düşen en önemli görev ise doğru bilgiyi çocuğa verebilecek kaynakları araştırmak ve onları sadece yönlendirmek.

76

Page 79: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

En Karanlık Madde

KISA KISA KISA KISA KISA KISA KISA KISA KISA KISA KISA KISA KISA KISA KISA KISAKısa Kısa• Yapılan araştırmalar, hava kirliliğinin okul başarısını düşürdüğünü ortaya çıkardı. İngiltere’de yapılan

bir çalışmada 2 bin 400 öğrenci incelendi. Hava kirliliğinin yoğun olduğu yerlerde yaşayan öğrencile-rin notlarının %3 oranında düşük olduğu belirlendi.

• Türk, Amerikan, İtalyan, İspanyol, Finlandiya ve İsveçli bilim insanlarının ortaklaşa yürüttüğü bir araştırma sonucuna göre halk arasında “takıntı hastalığı” adı ile bilinen Obsesif Kompülsif Bozuk-luk’un (OKB) temelinde şüphe kontrolü yer alıyor. Yani şüphe, OKB’yi tetikliyor.

• Avrupa Uzay Ajansı, Mars’ın kuzey kutbunda devasa bir toz fırtınası gözlemledi. Bu yeni gözlem so-nucunda Mars’a yapılacak insanlı ve insansız uçuşların yeniden gözden geçirilmesi planlanıyor.

Hemen her alanda karşımıza çıkan fenomenlerin

sahtelerine dikkat. Başta YouTube olmak üzere pek çok video paylaşım sitesi,

siber dolandırıcıların tehdidi altında. Bu yeni yöntem dolandırıcılık ile takipçi

sayısı bir hayli fazla olan kanalların sahteleri/taklitleri

ortaya çıkıyor. Abonelere ve takipçilere kimlik avı saldırısı düzenleyen bu dolandırıcılar, başta kişisel verileriniz olmak üzere size özel pek çok bilgiye

ulaşabiliyor.

Sahte Fenomenler ve Siber Dolandırıcılık

Aile | Kasım 2019 77

AKLİYAT

Amerika’da bulunan Massachusetts Institute of Technology’de (MIT) çalışan bilim insanları, bilinen en karanlık maddeyi üretti. Nanoteknoloji alanında üretilen bu madde, insan saçından 50 bin kat daha küçük olan karbon parçalarının düzenli bir dizilimle bir araya gelmesiyle ortaya çıktı. Bu madde öylesine karanlık ki ışığın yüzde 99,9’unu içinde hapsedebiliyor. Tam oran vermek gerekirse %99,995. Bu yeni madde, başta uzay bilimleri olmak üzere pek çok alanda çalışmalarını sürdüren araştırmacıları şimdi-den heyecanlandırmış durumda.

KEŞF

Page 80: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

BULMACA - KASIM 2019 Hazırlayan: Ali Osmano lu (Muhammed Kâmil YAYKAN) ————————

24 Kasım

Kokulu bir a aç

Nicelik

Henüz

kinci ço ul ahıs

Ustalık

Sanıahsiyet üphe

stemsiz davranı

Süslü kemer

Görüntüleme aleti, alıcı

KAMERA

10,50*6,78

Görelilik

Dilekçe

Bir deniz canlısıBa ,

kumandan

Oruç ayı

IrmakÖzgü

Gemi odası

Cankurtaran sandalı

Zayıf, cılız

Takunya

Bir ba laç

Kalın ip

CakaSaflık

derecesi

Satrançta bir hamle

Kıvam

Atama

laç, merhem

Baht

Ba ırmaBa arısız, verimsiz

Namaza ça rı

Pusat

Tamam olmayan

UçurumTiyatro sahnesi

AnneYa malamaToplumun

temeli

Bir toprak türü

tirak eden

Bir tür tulum

peyniri

Bazen

Eda

Uçma organı

Gülünç

Bildirme

Son nokta

SorumluUzak

MektepKesin yargı Cürüm

Ön AsyaAtmaktan

emir

Limon erbetiTalih

Binek hayvanı

aret

ümul, bütün

Metal yemek kabı

AnlamMüsabaka

Su samuru Gelecek SahipEmir

MuhalifOlgunluk

Tiz ses çıkaran

uyarıcı alet

PeygamberGümü simgesi

Armonika Acıkmı olan Müddet Acımasız Bir

elementDip, temel,

esas

Millî Ta atma aracı

Kalın duvar

Hindistan’da toplumsal sınıf

Bir ucu kapalı boru

Bir ba laç

Tekerlek

Arapça “Ben”

Büyük, ya lı Mola

Çivi

aret

Arsa sessizleri

Irak

Akımtoplar

Bir el aleti

Arınmı

öhretTutsak

Bir ilimizAnlayı ı kuvvetli

Bir halk

zlenecek yol

Kir izi

Bir tür kuma

Ad aktarması

Temiz

Karga aButon

Allah’a te ekkür

Bir sure adı Dizi Bir nehir

Araçlarda bir parça

Bir Arap harfiEsenlik

Allah'a duyulan korku

ve saygı

Ö ETMENLER GÜNÜ

10,50*6,78

Oturma

Bir sure adıAhlakla

ilgili, ahlaki

Tin

Bir baharat

El yazısı

ÖvmeBoyut Hızlı Yegâne Bir Türk

destanı

Sergen

Soluk

Bir rüzgâr

Bir hayvanGümü

Sa lıklı, salim

Geni lik

Tutma organımız

Lübnan plaka kodu

Erkek

Bir sure adı

Kuzu sesiNefer

Bir sıfat

Bir nota

harfiEzan

okunan yer

ktidar Hastalıklı, sakat

Yabancılar zmir’in bir ilçesi

Bir Türk boyu

Haz

ırlay

an: A

li Os

man

oğlu

B U L M A C A

Page 81: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

BULMACA - KASIM 2019 Hazırlayan: Ali Osmano lu (Muhammed Kâmil YAYKAN) ————————

24 Kasım

Kokulu bir a aç

Nicelik

Henüz

kinci ço ul ahıs

Ustalık

Sanıahsiyet üphe

stemsiz davranı

Süslü kemer

Görüntüleme aleti, alıcı

KAMERA

10,50*6,78

Görelilik

Dilekçe

Bir deniz canlısıBa ,

kumandan

Oruç ayı

IrmakÖzgü

Gemi odası

Cankurtaran sandalı

Zayıf, cılız

Takunya

Bir ba laç

Kalın ip

CakaSaflık

derecesi

Satrançta bir hamle

Kıvam

Atama

laç, merhem

Baht

Ba ırmaBa arısız, verimsiz

Namaza ça rı

Pusat

Tamam olmayan

UçurumTiyatro sahnesi

AnneYa malamaToplumun

temeli

Bir toprak türü

tirak eden

Bir tür tulum

peyniri

Bazen

Eda

Uçma organı

Gülünç

Bildirme

Son nokta

SorumluUzak

MektepKesin yargı Cürüm

Ön AsyaAtmaktan

emir

Limon erbetiTalih

Binek hayvanı

aret

ümul, bütün

Metal yemek kabı

AnlamMüsabaka

Su samuru Gelecek SahipEmir

MuhalifOlgunluk

Tiz ses çıkaran

uyarıcı alet

PeygamberGümü simgesi

Armonika Acıkmı olan Müddet Acımasız Bir

elementDip, temel,

esas

Millî Ta atma aracı

Kalın duvar

Hindistan’da toplumsal sınıf

Bir ucu kapalı boru

Bir ba laç

Tekerlek

Arapça “Ben”

Büyük, ya lı Mola

Çivi

aret

Arsa sessizleri

Irak

Akımtoplar

Bir el aleti

Arınmı

öhretTutsak

Bir ilimizAnlayı ı kuvvetli

Bir halk

zlenecek yol

Kir izi

Bir tür kuma

Ad aktarması

Temiz

Karga aButon

Allah’a te ekkür

Bir sure adı Dizi Bir nehir

Araçlarda bir parça

Bir Arap harfiEsenlik

Allah'a duyulan korku

ve saygı

Ö ETMENLER GÜNÜ

10,50*6,78

Oturma

Bir sure adıAhlakla

ilgili, ahlaki

Tin

Bir baharat

El yazısı

ÖvmeBoyut Hızlı Yegâne Bir Türk

destanı

Sergen

Soluk

Bir rüzgâr

Bir hayvanGümü

Sa lıklı, salim

Geni lik

Tutma organımız

Lübnan plaka kodu

Erkek

Bir sure adı

Kuzu sesiNefer

Bir sıfat

Bir nota

harfiEzan

okunan yer

ktidar Hastalıklı, sakat

Yabancılar zmir’in bir ilçesi

Bir Türk boyu

Bulmacaların çözümlerine karekodu okutarakya da aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.dergi.diyanet.gov.tr

Page 82: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

Aile | Kasım 201980

Öyle bir bir düşen şu güz yaprakları var ya! Cümlenin sonu ile başını bilir gibi gelir insana. Uzak bir yarın gelmiş gibi, bekleyip bekleyip ermiş gibi bir şey işte. Yaprak süzülür mü düşerken üzülür mü bilmez kimse. Bir hüzün çöreklenir yüreğe. Varmak ile yolda olmak arası bir şeydir belki ağaçtan savrulup duran yaprağın düşüşü. Ya insanınki! İnsan, varmak ile bulmak arasında döner durur ömrünce. Kâh bahara aldanır kâh kışa çağırır. Kâh yaşamak sancısı yazgısını oradan oraya savurur. Oysa ne güzeldir yaşamak. Bir papatyadan bin papatyaya ermek. Suların akışındaki kimsesizliğin kimsesini bilmek. Dolu dolu gülmek, bir ömür sevmek, düşünmek ne güzeldir oysa… İnsan bazen kulak vermelidir yüreğine. Zira topraktan geldiğini ara sıra hatırlatır insana, ağaçların ve kuşların fısıltıları. İnsan bir ağaca verdiğinde sırtını, yaşamak hevesi kuş olup gelir konar içine. Dalları, yaprakları, gövdesinin bir sonu olduğunu bilse de ağaç devam eder yaşamaya. Yaşamak, yolun sonu ile başını bilmekten çok ötedir aslında. Beşer yolda bulduğu her şeye anlam yüklerken asıl anlam yanı başından akar gider. Bazen bir ırmağın suyu bazen bir kuşun tüyü bazen gündüzün geceye evirilmesi bazen de ömrünün sonuna gelmiş bir ağacın son yaprağıdır anlamlı olan. İnsan ki anlamı anlamsızın içinde ararken kaçırdıklarını anladığında ömrün ışığı sönüvermeye yüz tutmuştur… Bakmadığımız yerdedir hayatın manası. Hemen kıyımızda, köşemizde, dibimizdedir ama uzağı aramak düşü yıldızlı gelir nedense. Uçuşup duran bir kelebek, yapraktan daldan mahrum bir çiçek, bildiğimiz bilmediğimiz onlarca nimet hep yakındır. Yakın olan kıymetini yitirmemiştir ama elimizin altındadır duygusu yakını uzak kılar bize. Böylece düşlemek istercesine yola düşer, adımlarımızı hızlandırır ve yolun tüm güzelliklerini kaçırırız. Tıpkı yaprak gibi bizim alnımıza da yazılmıştır hazan rengi. Sararıp solmak, yorgun düşmek ve artık kıyıya çekilmek zamanıdır ki bu hüzün verir yüreğe. Ezcümle vaktin geldiğini, ömrün ziyasının sönmeye yüz tuttuğunu fısıldar ağaçlar kasım rüzgârlarıyla yapraklarını dökerken. İnsan yorulmuştur. Ömür geçip giderken insan yolda ne bulduğunu sorar kendine. Koskocaman bir hiçtir cevap genellikle… Oysa yolu yazsaydı kalbine, yola düstur bellediği çiçekler, ağaçlar, kuşlar hep gökyüzünün sonsuzluğuna kanat vuracaktı. Çünkü yaşamak yolun kendisiydi…

Ayşe Ünüvar

Ömrün Ziyası Sönerken

Page 83: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel

(Onlar şöyle yakarırlar): “Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.”

(Âl-i İmrân, 3/8)

Page 84: Bir Mümin Vasfı Olarak İstişare · şaredir. Kur’an-ı Kerim’de zikre-dildiği ayetlere bakıldığında is-Aile | Kasım 2019 7 PENCERE tişarenin, İslam ahlakının temel