2016 YILINA GELİNDİĞİNDE GENEL DURUM 1ürbüzmızrak.com/Paylastiklarim/PENTAGON’UN... ·...
Transcript of 2016 YILINA GELİNDİĞİNDE GENEL DURUM 1ürbüzmızrak.com/Paylastiklarim/PENTAGON’UN... ·...
1
2016 YILINA GELİNDİĞİNDE GENEL DURUM [1]
ERGUN ÖZGEN
15 Şubat 2016
Kaynak: https://stratejisite.wordpress.com/2016/02/17/arastirma-dosyasi-ergun-ozgen-2016-yilina-gelindiginde-genel-durum-pentagonun-yeni-haritasi-thomas-p-m-barnett/
ENTEGRE OLMAMIŞ BOŞLUK ALANI İÇİNDE KALAN UNSURLAR [2]
21. yy. girildiği günden beri Küremiz üzerindeki sosyopolitik oluşumların ivme kazanması ve
her geçen günün gelişmelerin yeni bir oluşuma sahne olması, bu gelişmeleri analitik olarak
sürekli güncellemek zorunda bırakmaktadır…. Olaylara bu açıdan bakmak için Thomas
Barnett‘in yakın geçmişte yayınlanmış olan Pentagon’un Yeni Haritası adlı kitabında ön
[1] Amerikan Silahlı Kuvvetlerine bağlı çeşitli akademik birimlerde öğretim üyeliği yapan ve ABD
Senatosu'nda da konferanslar veren " Thomas P.M. Barnett" adlı strateji uzmanının Amerikan ulusal
çıkarlarına ilişkin değerlendirmelerini içeren "Pentagon'un Yeni Yol Haritası-Entegre Olmamış Boşluk
Alanı İçinde Kalan Unsurlar" adlı kitabının, Sayın ERGUN ÖZGEN tarafından kaleme alınmış özeti.
[2] Sayın Ömer Lütfi Taşçıoğlu’nun yorumu: Makalede yer alan Türkiye ile ilgili bölümlerin Thomas
Barnett'in temsil ettiği çevrelerin Türk-Rus savaşı çıkarılmasına ilişkin görüşlerinin stratejik alt
yapısı ve nedenleri ile Türkiye'nin bir bölümünde Kürdistan'ın yanı sıra Ermenistan'ın da teşkiline
ilişkin niyetlerini açıkça ifade etmesi açısından önemli olduğunu değerlendiriyorum.
2
gördüğü politik hedefler üzerinden konu tekrar ele alınarak güncellendiğinde, harita üzerinde
hudutları belirtilen alanlar içinde;
a. Enerji sahaları (Latin Amerika bölgesindekiler, Batı Afrika bölgesindekiler, Kuzey Afrika
sahasında bulunanlar, Doğu Afrika sahasındakiler, Orta Afrika’da bulunanlar, Orta
Doğu coğrafyasındaki alanlar, Güney Çin denizi petrol alanları….)
b. AB ile Lome, Meda, Arusha, Younde toplantılarına katılıp serbest ticaret anlaşmaları
yapmış olan ülkeler… Bu ülkelerin hemen hepsi AB ile Avro üzerinden ticaretlerini
yapmakta olup, bu da ABD’nin küresel rezerv para birimi olan Dolar karşıtı bir durum
yaratmaktadır…. Bu bağlamda Fransız Afrika’sı ile Fransa’nın önemli ölçüde ticari
bağlantıları da dikkate alındığında, Avro üzerinden milyarlarca dolar karşıtının
Fransa’ya akması finans kapital politikalarında dolar stratejisine ters bir durum
yaratmaktadır…
c. Önemli deniz ulaşım yolları ve deniz geçitlerinin bulunduğu yerler…
d. BOP hedefi içinde bulunan ülkelerin bulundukları alanlar…
e. Radikalleştirilen Müslüman ülkelerin bulundukları alanlar…. (BATI DÜNYASI İÇİN
İSLAMAFOBİ OLUŞTURULMASI AMAÇLANAN ÜLKELER)
f. C. Rıse’in, 22 ülkenin hudutlarının değiştirileceğine dair hedef görülen ülkelerin
bulundukları alanlar….
g. Balkan devletlerini parçalanması, Afganistan işgali, Irak’ın işgali, Libya’nın bölünmesi,
Mısır’ın askeri idareye, Müslüman Kardeşler yönetiminden sonra geçmesi, Suriye’nin
bölünmesi ve iç savaşın çıkması, Pakistan, Afganistan bölgesinde Taliban hareketinin
sürmekte olduğu, Kafkasya’da Çeçen hareketinin oluşması, Ukrayna’nın bölünmesi,
Kırım sorununun ortaya çıkması, Gürcistan‘da yönetim değişikliklerinin yaşanması,
Sudan, Somali bölgelerinde çatışmaların artması, özetle, İslamafobi oluşturulması
amaçlanan Müslüman nüfusunun bulunduğu (Mali, Nijerya, Orta Afrika Cumhuriyeti,
Libya, Filistin, Mısır, Yemen, Somali, Sudan, Suriye, Irak, Filistin, Afganistan, Pakistan,
Arakan) gibi ülkelerin hepsinin BOŞLUK alanı olarak kabul edilen bu coğrafyada
bulundukları görülüyor…..
h. Taliban oluşumunun, El Kaide olarak Önce Ortadoğu’da şekillenmiş sonra Afrika’daki
uzantısı Eş Şebab olmuştur, IŞİD olarak da varlığını giderek Suriye Irak toprakları
üzerinde güçlendirmiştir,
i. Gelinen son nokta itibariyle, Türkiye ile Esad rejimi arasında derinleşen gerilim de
dikkate alındığında, PKK + PYD ve karşıtı gösterilen IŞİD (DAEŞ) cephesinin dışında,
PYD ‘in Azez bölgesindeki hareket tarzı Türkiye’yi özellikle AZEZ, C ERABLUS arasında
askeri bir müdahaleye zorlayacak gibi bir görüntü sergilemektedir…. Esad rejimi ile
RF. ortak politikaları sonucu, süreç, Türkiye’yi ayrıca Rusya ile karşı karşıya
getirmiştir…. Bu da BOŞLUK ALANI içindedir….
j. Taliban adı ile sahneye sürülen, daha sonra El Kaide adı ile tanımı değiştirilen ve son
aşamasında IŞİD (DAEŞ ) olarak yeni bir ad ile gündeme oturtulan terör grupların
gerek yapısı, gerek örgütlenme şekli gerekse araç gereç silah ve personel kadroları
3
dikkate alındığına bunların İslamiyet’le hiçbir ilişkileri bulunmayan, ancak İslam
maskesi ile operasyon yapan grupların olduğu açık şekilde görülmektedir….
Türkiye’nin güney hudutlarına kadar gelen bu silahlı tehdit unsurlarının BOP süreci
içinde, Pentagon’un Yeni Haritası ile yayınlanmış kitabın eki olan haritada ki coğrafi
alanlar içinde görmek mümkündür…..
k. IŞİD‘in aynı zamanda, Nijer ve Pakistan’da sempati oluşturulması da dikkate
çarpmaktadır,
l. Diğer yönden, Boko Haram’ın, Nijerya ve Nijer bölgelerinde de IŞİD ile ittifak
yapılmasının söz konusu olabileceği ihtimali gündeme gelmiştir…
m. IŞİD’in, Tunus, Endonezya, Filipinler’de uyuyan hücrelerinin bulunduğu da basında
izlenmiştir.. Özetle IŞİD‘in etkili olduğu; İŞİD Lübnan’ı, IŞİD Suudi Arabistan’ı, Filistin
Ensar’uş Şeria, IŞİD Yemen’i, Mısır Ensar ul Beytd Makdis, Libya Ensar uş Şeria,
Cezayir Cund El Hilafa, Mali Boko Haram, Somali Eş Şebab, Afganistan Horasan
Grubu, IŞİD Kafkasya, olup, IŞID’in yakın zamanda saldırı yaptığı ülkeler, Tunus,
Fransa, Danimarka ve Türkiye olmuştur…. Muhtemelen ileriki aşamada, hedef kabul
edilen ülkelerde de bu taşaron gücün devreye sokulması beklenmelidir…
n. Bütün bölgeyi altüst eden bu stratejide Türkiye ne oranda hedeftir sorusu akla
geldiğinde cevabı KÜRESELCİLERİN politik hedeflerinde aramak gerekecektir….
Gelecekte suyun petrolden daha kıymetli olacağı ve geleceğin savaş planlarının su
savaşları olacağı birçok zeminde tartışılmaktadır… Bölgedeki en zengin su
kaynakları ise, DİCLE ve FIRAT barajlarındadır….. Birilerinin iştahını
kabartmaktadır…
Enerli yollarının doğudan batıya, kuzeyden güneye geçiş yollarının Türkiye’nin
denetiminden alınması da gerekmektedir….
ODED YİNON ön gördüğü şekilde, bölgede İsrail’e stratejik derinlik kazandıracak
şekilde yapay bir Kürt Devleti kurulması, bunun yanında da Türkiye’den bu
bölgenin koparılması düşünülen belli coğrafi kesimin bir bölümünün de
Ermenistan’a verilmesi gene birileri tarafından inkar edilmemektedir.….
Güçlenen bir Türkiye ile Orta Asya Türk Devletleri arasına TAMPON bir bölge
oluşturularak coğrafi bağlantıyı kopararak, ekonomik, politik ve kültürel
dayanışmanın önüne geçilmesi gerekmektedir….
Kısaca, 2016 Yılına geldiğimiz şu günlerde coğrafya üzerinde küresel ve bölgesel kargaşanın
basit şekilde özeti böyle yansımaktadır.
Diğer yönden, 2016 Yılı itibariyle TEK KUTUPLU bir dünyanın ÇOK KUTUPLU bir yapı üzerine
kaymaktaki devamı, ABD‘in bütün zorlayıcı önlemlerine rağmen sürecin gene de devam
etmekte olduğunu göstermektedir… ABD‘in askeri gücünü besleyen finansal gücün rezerv
para olan doların küresel etkinliğinin devamının varlığı bir çok analizde ifade edilmiştir…
4
Konunun küresel politikalara bakış açısından dinamik merkez olan ABD in 2016 yılı itibariyle
denklemdeki yerinin güncellenmesi gerekmektedir… Bu bağlamda, Batı kaynaklı analizler
dikkate alındığında ekonomik hedefler paralelinde, jeostratejik hedeflere de yönelmenin
muhtemel görüntüleri neler olabilir?….
Dış kaynaklı yorumlar içinde ABD ekonomisinin önünde zor yılların bulunduğu, Yeni Sosyal
Güvenlik Araştırmasına (SSA) göre, 2033 yılına doğru ABD‘in güvenlik fonlarının tükeneceği
değerlendirilmektedir. Bu bağlamda;
SSA raporuna göre, ABD Vakıf fonlarının 2000 yılından bu yana finansal kaynakların iyi
kullanılmamış olduğu…
Harvard Enstitüsü Direktörü ve Sayısal Sosyal Bilimleri mensuplarından Gary King’e
göre, Sosyal Güvenliğin düşünüldüğünden önce de iflas edebileceğini beyan ettiği ve şu
uyarılarda bulunduğu görülmektedir;
o ABD Sosyal Güvenlik ve Sağlık Sigortası 2014 mütevelli raporu kapsamında 2019
program hedeflerine göre maliyetlerin 2020 yılına gelindiğinde, tahmin edilen
geliri aşmış olacağı ….
o 2033 yılına gelindiğinde ise, fonların emeklilik ve maluliyet programları dikkate
alındığında, fonların yetersiz kalacağı hatta tükenmiş olacağı….
o Bir diğer yönden halen ABD de 250000 civarındaki gazinin sosyal haklarının
verilmesindeki gecikmelerin olduğu, buna mukabil her sene İsrail’e 4,5 milyar
dolar yardım yapılmakta olduğu da ayrı bir sosyal sorun olarak da gündemini
koruyor….
Bir diğer görüş ise, Varlık Yönetim Şirketi GMO‘un kurucularından Jeremy Grantham’ın, ön
gördüğü uyarı, olmaktadır…. Açıklamaya göre, (ABD hisse piyasalarındaki BALONUN 2016
Başkanlık seçimlerinden sonra patlama ihtimalinin yüksek olduğu şeklindeki görüş
değerlendirmede yer alıyor…)
ABD Tarım Bakanlığı’nın 2030 yılına kadar uzanan tahminleri kapsamındaki bir diğer yoruma
göre ise;
15 yıl sonra ABD‘in dünya ekonomisi üstündeki hakiminin giderek zayıflayacağı….. Bu
bağlamda;
o ABD’in yıllık üretiminin 24,8 trilyon dolarlık olduğunu
o 2006 Yılında dünya ekonomisinin %25 olduğu,
o 2015 Yılında dünya ekonomisinin % 23’ine indiği,
o 2030 Yılında dünya ekonomisinin %20’sine kadar gerileyeceğini belirtiliyor….
Diğer yönden konu ile ilgili olarak, Unilever’in Avrupa Bölümü Başkanı Jan Zijderverd’in
Financial Times Deutschland’a yaptığı bir diğer açıklamaya göre de;
Atlantik’in her iki yakasının gücünü ve zenginliğini yitirmekte olduğunu…
5
Nouvel Observateur dergisinin İnternet sitesinde İngiliz iktisatçı Jon Moynihan’un
beyanında da;
o 2010 verileri itibariyle OECD bölgesinde bir çalışanın ortalama günlük ücretinin 135
dolar olduğu….
o Çin ve Hindistan da ise, 12 dolar olduğu,
o 2020 gelindiğinde, Batılı çalışanların günlük ücretlerinin 100 dolara gerileyeceği….
o Çin ve Hindistan da günlük ücretlerin 20 dolara çıkacağını…
o 2025 gelindiğinde iki tarafta da ücretlerin 60 dolar olarak eşitleneceğini…
o Batılı çalışanların geliri 15 yılda yarıdan fazla azalırken, Çinli ve Hintli çalışanların ise, 5
kat artacağını….
o Batıda işten çıkanların yeni bir iş kurmalarının zor olacağını….
o Emek yoğun üretim yapan sektörlerin doğuya kaymakta olduğunu,
o Demir, çelik, beyaz eşya ve elektronikten sonra sıranın otomotive de geleceğini…
o Uçak sanayinin de aynı yolda olduğu konularında ki görüşleri ile Batı ekonomisindeki
muhtemel olumsuz gelişmeleri konusundaki hususlara değinilmektedir…
Ekonomik sorunların geleceğe yönelik zorlamalarının toplumun belli kesimlerinde saklanmaya
çalışılan endişelerin dışa vuran etkileri de gene Batı basınına yansıdığı izlenmektedir….
Özellikle 2008 kriz sonrası ABD içinde ki sosyal sıkıntıların bir takım ayrılıkçı hareketlere de
yansıdığı görülmüştür… Özellikle Teksas, Arizona, New Mexico, Utah, Colorado, Californiya ve
Nevada gibi eyaletlerdeki ayrımcılığa karşı, ABD Hükümetinin (JADE HELMS) plan semineri
kapsamında Olağanüstü Hal Planı durumuna göre bir uygulamanın gündeme gelebileceği
hususu da ABD Silahlı Kuvvetler Gazetesi haberlerinden yansımıştır..
ABD’de Ekonomik sorunların toplum hayatı üzerindeki olumsuz etkileri içinde ayrılıkçı mesajlar
veren Montgomery’deki Konfederesyon Anıtı’nın önündeki Konfederasyon bayrağının Alabama
Valisi Robert Bentley tarafından indirilmek zorunda kalındığı da bir sosyopolitik mesaj olarak
medya üzerinden yansımıştır..
Benzer bir başka örneğin de Missisipi Eyalet Bayrağının sağ üst köşesinde bulunan
konfederasyon bayrağının çıkartılması konusundaki tartışmalar da görülmüştür…
Bu bağlamda gene ABD kaynaklı bir yorumda, İdaho Eyaleti hükümet binasında asılı bulunan
50 Eyaleti temsil eden bayrak arasında bulunan Missisipi Eyaletini temsil eden bayrağın
konfederasyon sembolü nedeniyle kaldırılmış olduğu da ifade ediliyor…
Güney Carolina’da ise, yönetimin kararlarına rağmen konfederasyon bayrağının dalgalanmaya
devam ettiği de anlaşılıyor….
Bütün bu görüntülerin sosyopolitik ve sosyoekonomik zorlamaların getirebileceği endişeler
dikkate alındığında, ABD içinde bulunan üst düzey varlıklı kesimlerin, muhtemel bir
6
olağanüstü durumda kendilerini korumak için metrelerce yer altına inen lüks sığınaklar inşası
konusundaki yaklaşımları genel görüntü içinde ne şekilde yorumlanabilecektir?…
Burada gene Kisinger’in 2013 yılında söylemiş olduğu SAVAŞ DAVULLARININ SESLERİNİ
DUYMUYORSANIZ SAĞIRSINIZ ifadesi ile 2015 yılında SOROS’un benzer beyanı ve daha
sonrada ABD üst düzey bir yetkilinin 2015 yılı içinde savaşta olacağız şeklindeki bir diğer
beyanı KÜRESELCİLERİN süreç içinde çok sıkıştıklarını ve bi konuda !… acele etmek
istediklerini göstermektedir….
Konu bağlamında Batı kaynaklı benzer yorumlar da dikkate alındığında 2008 finans krizinden
sonra 2016’da da yeni bir kriz mi bekleniyor sorusu ciddiyetini korumaktadır……
ABD gibi küresel bir gücün etkinliğini devam ettirebilmesi için SANAL EKONOMİ aracı olan
finans gücüne bağlı EKONOMİK GÜÇ, ASKERİ GÜÇ, POLİTİK GÜÇ, KÜLTÜREL GÜÇ,
TEKNOLOJİK GÜÇ değişkelerinin sürdürülebilir olması için ABD‘in küresel stratejisinde
FİNANSAL asli unsuru üzerinden ASKERİ GÜCÜNE öncelik vermek durumuna geldiği
görülmektedir….
TEK KUTUPLU Dünya hedefleri içinde etkin olan küresel bakış hedefleri, AVRUPA, RF, ÇİN,
HİNDİSTAN, LATIN AMERİKA gibi oyuncuların siyaset sahnesinde yer almaları yanında, dolar
karşıtı Avro’dan sonra Asya Altyapı Yatırım Bankası’nın çıkaracağı hesaplanan yeni bir para
biriminin de rezerv para olan dolara karşı muhtemel sonuçları önem ifade etmektedir….
Asya Altyapı Yatırım Bankasının (AIIB), IMF VE DÜNYA BANKASI karşıtı bir alternatif küresel
finans gücü olarak devreye girmekte olması 2016 yılında ABD‘in Çin’e karşı finans politikası
yönünden görülen en büyük yenilgisi anlamını da taşıyacağı anlaşılıyor… ( Kissinger, Soros,
ve ABD üst düzey yetkilisinin beyanları hatırlanmalıdır…)
ABD gelinen bu nokta itibariyle, Küresel ve bölgesel ölçekte bir taraftan AVRO
alanlarına, diğer yönden de Asya Pasifik’te şekillenmekte olan muhtemelen adının
YUAN olabileceği var sayılan yeni rezerv para biriminin etkisini, nasıl bir strateji ile
etkisizleştirebilir?…. Bu sorunun cevaplanması gerekecektir….
Özetle, sürmekte olan Asya Pasifik bölgesi gelişmelerinin Asya Altyapı Yatırım Bankasının
devreye girmesiyle ortaya çıkacak olan muhtemel etkiler de dikkate alındığında stratejik bakış
açılarının küresel boyutta olabileceği ihtimali güçlenmektedir….
Asya Altyapı Yatırım Bankası üyeleri arasında ABD’nin arzu etmemesine karşılık, Avrupa
ülkelerinin çoğunun da bulunması ve özellikle de Almanya ile Fransa’nın da bu yapılanmada
yer almış olması ileriki dönemde (AVRO + YUAN ) ittifakı içinde DOLARA karşı yeni bir rezerv
para biriminin finans alanın da yer alabileceği ihtimalini güçlendirmektedir…. Asya Altyapı
Yatırım Bankasının -Çin’in etkin olduğu- kurucu hissedarlarına bakıldığında:
- Çin % 29,78 pay
- Hindistan % 8,37 pay
- Rusya % 6, 54 pay
- Almanya % 4,48 pay
7
- Güney Kore % 3,74 pay
- Avustralya % 3,69 pay
- Fransa % 3,38 pay
- Endonezya % 3,36 pay
- Brezilya % 3,18 pay
- İngiltere % 3,05 pay
- Türkiye % 2,16 pay sahibi oldukları görülüyor…..
Böyle bir süreci engellenmesi konusu, ABD küresel stratejisi içinde bu bölgeler hedef alanları
içinde yer alabilecektir…. Konu bu açıdan değerlendirildiğinde yakın geçmişteki olayların
yorumlanmaları bu yönden de gerekmektedir…
a. Fransız Afrika’sının her sene Fransa’ya milyarlarca dolar (AVRO ALANLARI ) kazandırması
AB yapısı içinde Avro’nun dolara karşı sürekliliğinin sürmesine katkı yapmaktadır….
Dolayısıyla bunun engellenmesi gerekecektir…..
Fransa‘da 6 milyon civarında Afrika kökenliler yaşamaktadır, bunların çoğu
Müslüman’dır….
Charlie Hebdo olayı ve daha sonra benzeri şekilde 153 kişinin radikal İslamcı grup
olarak nitelenen IŞİD terör gruplarının saldırıları hatırlandığında, konu, dünya
genelinde İSLAMAFOBİ üzerinden bir algı oluşturmayı amaçlamış gibidir…
Bu olay sürdürülmüş olsaydı, Fransa‘da yaşayan Müslümanlar ile Afrika
Müslümanlarının olaylara sirayeti sağlanarak, Fransız Afrika’sı üzerindeki Fransa
çıkarları ve dolayısıyla da Avro alanların darbe vurulması ihtimali söz konusu
olabilecekti…. Diğer yönden halen Afrika’daki doğal kaynaklar üzerinde ABD ile Fransa
arasında sürmekte olan örtülü sömürge çatışmalarında bu sahaların giderek dolar
sahası içine alınması da hedefler içinde yer alabilecek ve bölgede ABD’nin etkisi öne
çıkabilecekti…..
- ABD ‘in küresel stratejik hedefleri içinde olacağı kuvvetle muhtemel olan diğer
husus da, Asya Altyapı Yatırım Bankasının devreye tümü ile girmeden önce
bunun mümkün olduğu kadar engellenmesinin faraziyelerde yer alabileceğidir…
Görüldüğü kadar ABD bu Bankada yer almamıştır….
- Bu bağlamda, BOP hedefleri içinde Türkiye’nin hudutlarına kadar taşınmış olan
sıcak çatışma alanları ABD‘nin küresel politikası için önemli bir imkan da
yaratmıştır…
- Muhtemel hedefin Bir Türk-Rus çatışması üzerinden bu çatışmanın Asya’ya
kaydırılarak, Halen BRICS ekonomik alanları ile Asya Altyapı Yatırım Bankasının
finansal gücünün devreye girmesinden önce ortaya çıkacak bir gerilim yapısında
AVRO + YUAN finansal oluşumuna da darbe vurulması ihtimalini akla
getirmektedir…
- Özetle, AVRO alanlarına Fransız Afrika’sı üzerinden İSLAMAFOBİ kartı
kullanılarak, Asya Altyapı Yatırım Bankasının geleceğini de bir Türk-Rus
çatışması üzerinden giderek ve çatışmanın etkileri doğuya kaydırılarak
engellenmesi ve doların rezerv konumunun güvenliğe alınması yönünden
değerlendirilmesi gerekmektedir…
8
b. ABD küresel stratejisinin en önemli ayağı, karşılığı bulunmayan ve rezerv para
durumundaki doların mutlak geçerliğini ve konumunu korumak durumundadır…. Bu
konuda AB Para birimi ne kadar hedefleri içinde ise, Asya Altyapı Yatırım Bankasının Avro
ile birlikte oluşturabileceği yeni bir rezerv paranın engellenmesini de sağlamak da aynı
durumundadır…
ABD yakın geçmişte Trans Atlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı ile Batı yönünde bir önlem
almışsa da bu oluşum etkili olamamıştır…. Benzerini Trans Pasifik Ortaklığı adı ile Pasifik’te
ayrı bir yapılanmaya da gitmişse de Çin faktörü karşısında bunun da sonucunun ne olacağı
şimdilik belli değildir….
Tekrar edildiğinde, muhtemel safhaları ifade edilmeye çalışılan gelişmeler dikkate alındığında,
2013 yılında (Kissinger’in savaş davullarının seslerini duymuyorsanız sağırsınız ifadesi, diğer
yönden Soros’un 2015 yılı içinde savaş çıkacağına dair beyanı, Fransa ile ABD arasında Afrika
konusundan doğan gerim sürerken bir NATO yetkilisini bu yıl savaşta olacağız şeklindeki
yabancı basında yer almış olan uyarıları TEKRAR hatırlanmalıdır…..) Gelişmeler, bu bağlamda
Ortadoğu coğrafyasında güncelliğini koruyan çatışma alanlarının muhtemel yayılma
istikametlerine göre de değerlendirilmelidir…
Konunun güncelliği itibariyle, artık savaş davullarının Türkiye’nin hudutlarında çalmakta
olduğu ve buna neden olan yetersiz dış politikanın gerçeği duymamakta ısrarlı bulunması
Kisinger’in sözünü hatırlatmaktadır…
Anglo Sakson’ların 3 asırlık politikası Türkiye ile Rusya’yı her zaman karşıt kutuplarda ve
hasım durumlarda tutmayı amaçlamıştır…. Suriye konusunda gerçeği görmemekte ısrar eden
dış politika BOP süreci ile birlikte tehdidi ülke topraklarının yanına kadar getirmiştir….
Yukarıdan itibaren ifade edilen stratejik hedeflere dikkat edildiğinde konu iki ana eksen
üzerinde toplanmaktadır….
a. Birincisi Maastricht ile devreye giren Avro alanlarını tasfiye edilerek bu alan içinde
kalan ülkelerin tekrar dolar sahası içine alınmasını sağlamak…..
b. İkincisi Asya Altyapı Yatırım Bankasının Maastricht paralelinde Asya bölgesinde dolar
karşıtı yeni bir finans sahasının oluşumunu engellemek…..
Fransa’daki DAEŞ saldırısının Afrika da yansıması hesabı paralelinde, Türk-Rus çatışmasının
Doğuya doğru kaydırılarak, Brics ve giderek Asya Altyapı Yatırım Bankasının finansal
hedeflerini engellemek aşağı yukarı aynı paralelde görülen bir strateji olmaktadır…
Bu bağlamda son senelerde küresel aktörler tarafından devreye sokulduğu anlaşılan iki siyasi
araç da dikkate çarpmaktadır…. Bunlardan biri IŞİD, diğeri ise, İSLAMAFOBİ hareketidir…
İŞİD’İN boşluk alanındaki harekat ve eylem alanları ile ilgili örnekler yukarıda belirtilmiştir….
Bu bağlamda:
a. Sık sık mutasyona uğratılarak son şekli ile ( IŞİD ) DAEŞ olarak radikal İslam örgütü adını
almıştır…. Bu örgütün ilk çıkış noktası Taliban hareketi olarak siyasi ortamda rol almış,
daha sonra, El Kaide olarak yeni bir adla Orta Doğuda tekrar bir rol üslenmiş olduğu da
9
yukarıda ifade edilmiştir……. Bu oluşum, özetlenirse, giderek Irak ve Suriye coğrafyasında
2004 yılından itibaren, Tevhid ve Cihad adıyla Ebu Musa Zerkavi tarafından yeni bir örgüt
görüntüsü altında IŞİD adını almış ve küresel yönde etki alanlarını genişletmiştir….
Olayın süreci bağlamında bu örgütün bir İslami terör örgütü olduğu tanımı algı
operasyonları ile kamu oyuna sunulmuştur…. Bu hususta, basına yansıyan şekli ile:
Hilary Clinton’un IŞİD’i ABD ‘in kurmuş olduğu….
NATO eski komutanı E. General Wesley Clark’ın, bir TV açıklamasında IŞİD’İ İngiliz ve
İsrail tarafından kurdurulduğunu…
Gene yakın geçmişte, Alman milletvekili Sahra’nın IŞİD’in bir NATO projesi
olduğunu…
Ayrıca, basın mensubu olan William Engdah’ya göre de IŞİD’İN bir CIA + NATO
üretimi olduğu şeklindeki beyanları dikkate alındığında, olayın görünen yüzünün
arkasında bir başka stratejinin sahneye konulduğu anlaşılmaktadır…
Gene dış basından öğrendiğimize göre, ABD eski İstihbarat Dairesi Başkanlarından E.
Korgeneral Michael Flynn ifadesine göre de Amerika’nın IŞİD’İN büyümesine göz
yummuş olduğunu ayrıca görüyoruz…
b. Konunun diğer ayağı ise İslamiyet’i terörizmle özdeşleştirmeyi amaçlayan İSLAMAFOBİ
hareketidir… Konu, bu açıdan sorgulandığına; İSLAMAFOBİ YAYAN DÜŞÜNCE
KURULUŞLARI özetle şöyledir:
Gene Batı kaynaklı kitle haberleşme araçlarından öğrendiğimize göre, özellikle
ABD‘de, İslam karşıtlığı için milyonlarca dolar harcandığını…
İSLAMAFOBİ için bağış yapan kuruluşların Yahudilere ait olduklarını… Bunlardan;
- ABD Center of American Progres adlı düşünce kuruluşunun (NEFRET ÜRETMEYE ÇALIŞAN
İSLAMAFOBİ AĞLARI) isimli rapora göre, ABD ve Hıristiyan dünyasında İSLAM karşıtlığı için
finansal destek oluşturdukları….
- Bu konuda 8 ana finans kuruluşunun bulunduğu. Bunlardan
- İslam karşıtlığı yaymak için para sağlayan vakıflardan Russell Berrrie Vakfı olup, Yahudi
toplumsal hayatının zenginleştirilmesi ve devamlılığını teşvik etmek için faaliyette
bulunduğu….
- Newton & Rocchelle F. Becker Vakfı ve yardım fonu. Kurucusu Newton Beckler olup, aynı
zamanda Yahudi toplumu ve İsrail’e para sağlayan vakfın yönetim kurulu başkanı olduğu…
- Bu vakıflar içinde;
o Donors Capital Fundad Donors Trust’un
o Scaile Foundation ‘un
o Lynde and Harry Bradley Foundatşon’un
o William Rosenward Family Fund,Middie Road Foundation&Abstraction Fund’un
o Russell Berrie Foundation ‘un
10
o Newton D.& Rochelle F. Becker Foundatlon and Charitabi Trust’un
o Fairbrook Foundation
o Alan and Hope Winters Family Foundation’un yer aldıkları görülüyor…
- Diğer projelerin kapsamında ise,
o Clarıon Project…
o Middle East Forum…..
o David Horowitz Freedom Center…..
o Center for Security Policy……
o CTSERF- Countterterorism & Security Education and Research
Foundation….
o İnvestigative Project on Terrorism…..
o Society of Americans for National Existence…
o Jihad Watch….
o American Congress for Truth…..
o American İslamic Forum for Demucracy’ in…. Oldukları açıklamalarda yer
almış bulunuyor…
Özetle, konu genel çerçevede ele alındığında, bir yerde küresel terör tehdidinin varlığı
paylaşılarak küresel ölçekte özellikle de Hıristiyan Dünyasında İslamiyet eşittir Terör algısı
yerleştirilmeye çalışılıyor…. Güncel durumu itibariyle de IŞİD konunun en somut aracı olarak
sunulmuş oluyor…. Özellikle Suriye topraklarının da IŞİD (DAEŞ ) için bir eğitim merkezi
haline getirilmiş olduğu da görülüyor….
Diğer yönden DAEŞ (IŞİD) örgütsel yapısının özellikle küresel güç merkezi ülkelerin istihbarat
örgütlerince örgütlendiği konusunda bazı üst düzey Batılı yetkililerin beyanları ile de
belgelendiği dikkate alındığında, konunun analitik olarak sorgulanması gerekiyor…. Diğer
yönden de Samuel Huntington’un medeniyetler çatışması tezi tekrar çağrışım yapıyor……
Buna göre şu sorunun sorulması da gerekiyor…. İŞID özgün bir hareket midir?….Yoksa,
Küresel oyuncuların kurgularının saldırı ve tahrik amaçlı bir aracımıdır?….
Genel durum açısından konu sorgulanırken ihtimaller içinde dikkate değer bir husus da şu
olmaktadır… 1981 yılında, (Stratejik Araştırma Enstitüsü sempozyumu Tel Aviv Aralık 1981)
İsrail‘in stratejik çıkarları konusundaki bu sempozyumda Arien Sharon’un yapmış olduğu
açıklama çağrışıma ayrıca neden olmaktadır… İfadesinde, (İsrail‘in bölgedeki çıkarlarının Arap
ülkelerinin de ötesinde, Pakistan, Basra Körfezi, Ak Deniz Bölgesi dahil, Kuzey ve Orta Afrika
bölgeleri ile, Türkiye ve İran’ın da çıkar alanları içinde olduğuna) ilişkin ön gördükleri son
olaylar hatırlandığında aynı çağrışımı bir kere daha tetiklemektedir… ODED YİNON‘un
makalesinde belirtilen konu ile de özdeşlemektedir…
11
Diğer yönden bütün bu ön görülen alanlar HARİTADA BELİRTİLEN BOŞLUK bölgesi
içindedir…. K. Rıce’ın geçmişteki beyanı da hatırlandığında 22 ülkenin hudutlarının
değiştirileceğine ait sözleri de hatırlanmalıdır…. Dikkat edilirse süreç bu alanlar üzerinde
yoğunlaşarak Türkiye’in hudutlarına ciddi şekilde dayanmıştır…
Ayrıca, gene sürece bakıldığında ve küresel ölçekte özellikle, ABD içinde Yahudi dernek, vakıf
vb. STKlar tarafından İSLAMAFOBİ olarak NEFRET ÜRETME POLİTİKALARINA FİNANSAL
DESTEK sağlandığına göre ve diğer yönden de İslam, Batı tarafından radikalleştirildiğine
göre, toplanan bu finansal kaynaklar nerelerde kullanılmaktadır? Bu nefret politikalarının
sonucundan ne beklenilmektedir?… Burada da Samuel Huntington’un Medeniyetler Çatışması
tezi gene çağrışım yapmış olmaktadır….
Kısaca, BOŞLUK ALANI içinde kalan bölgelerdeki çoğu Müslüman olan ülkelerin sahip
oldukları zengin doğal kaynaklara ulaşabilmek bu bölgelerdeki insanlar terörist sınıfına
sokularak ve radikalleştirmek suretiyle sahaya sürülmektedir… Sonra da oluşumu Batı için
tehdit unsuru olarak nitelemek için algı operasyonları ile kamuoyu mu oluşturmak
amaçlanmaktadır?…
Bu bağlamda birileri, HAÇLI SEFERİ algısını güçlendirmek mi istiyordu?…. İsrail, etrafında
bulunan Arap ülkelerinin tehditlerine karşı, Batı Hıristiyan Dünyasını yanına alarak güvenliğini
mi sağlamak istiyordu?…. Sovyet tehdidi dönemde, 1980 de Reagan Başkan olduğunda
neden şimdi HAÇLI SEFERİNE BAŞLIYORUZ ifadesi ile yeminini etmişti?…. W. Bush
döneminde Evangelis Siyonist politikaların yol haritası hatırlandığında çağrışımların üst üste
gelmesi haksız bir görüş mü olacaktı?…..
Sürece bakıldığında, Almanya’da Dresten’de açılan PEGİDA bayrakları ve benzerlerinin
çoğalması bu bağlamda hangi kurgunun eseri olacaktır?….. PKK + PYD + ayrı olarak IŞİD‘in
kullanmakta olduğu milyonlarca dolarlık silah, cephane, araç gereç vb. finans kaynağını
nerelerden sağlamaktadır?…. Yukarıda belirtilen Nefret Üretme Politikalarını destekleyenlerin
bu konudaki katkıları nedir?…
İŞİD örgütsel yapısı üzerinden operasyonlar yürütülürken, bu örgüt yapılarına destek
sağlayıcı unsurlar içinde İslamiyet’le ilgisi olmayan Batılı profesyonel silahşorların varlığı da
dikkate çarpmaktadır… Bunlardan;
1987’de kurulmuş olduğu belirtilen, Askeri Canavar ( The Rising Corporate
Military Monster) Mezapotamya’daki özel güvenlik şirketleriyle iş birliği
yaparak Dyn Corp Firmasının Irak operasyon sahasında görev almış…..
Black Water Security Consulting Şirketi olup, Pentagon ile sözleşmeli olarak
Harekat alanlarında görev yapmış….
MPRI (Military Professional Ressources) ABD emekli generalleri tarafından
yönetilmekte olup, Pentagon ile sözleşmesi silahlı operasyonlara destek
sağlıyor… Bu veya benzeri paralı askerlerden ne kadarı, PKK + PYD + IŞİD
yapılanmasında nereye kadar yer aldılar ve almaya devam ediyorlar?…
Bunların PKK + PYD sevgileri (!) nereden geliyor?….
12
Kısaca, Savaş Hukukunun dışında tamamen bir terör örgütünden farkı olmayacak şekilde
silahlı eylem yapan, hatta katliamlarda bulunan bu örgütler için ne sıfat verilecektir?…
İSLAMAFOBİ yaratmaya çalışanlar, konuyu sadece IŞİD ile bağlantılı olarak mı, yoksa PKK +
PYD +IŞİD‘in de bulunan yabancı unsurların aynı kefenin içinde yer aldığını kabul edecekler
midir?
Özetlenirse, Samuel Huntington’un Medeniyetler çatışması makalesi, Reagan’ın Başkanlık
yeminini etmeden önce şimdi HAÇLI SEFERLERİNE BAŞLIYORUZ şeklindeki beyanı ile birlikte
büyük resim hatırlanmalıdır…
Daha sonra, W. Busch. Döneminde Evangelist Siyonist politikaların seyri de hatırlandığında ve
yap boz oyunundaki parçalar yerine oturtulduğunda ,büyük resim netleşerek ortaya çıkmakta
olduğu bağlantılı olarak görülecektir….
Genel Strateji içinden de ABD’in küresel boyutta, oyun kurmak zorunda bulunduğu alanlara
dikkat edildiğinde:
Atlantik Cephesi Latin Amerika ülkelerinin Dolar sahasında kalmalarının devam
etmesi….
Avrupa Cephesi AB ile serbest ticaret anlaşmaları sonucu Avro üzerinden ticaret yapan
ülkeleri tekrar dolar alanları içine çekmek ve Avroyu etkisizleştirmek…
Türkiye ve Rusya yakınlaşmasını engelleyerek, Avrasya yapılanması üzerinden
Balkanlardan Pasifik’e uzanan sahada dolar karşıtı olabilecek bir ekonomik oluşumu
engellemek… Bunun için TÜRK - RUS çatışmasına neden olabilecek gerilimlere destek
vermek….
Hint Okyanusu Cephesi bu bölgedeki enerji ulaşımına güvende tutabilmek için gerek
Çin’in ve gerekse Deniz gücünü geliştirmekte olan Hindistan’ın etki alanlarını şimdiden
sınırlamak…
Pasifik Cephesi, ABD‘nin orta ve uzun vadede kaderine etki yapabilecek olan bu
bölgedeki gelişmeleri Çin’e kaptırmamak için stratejiler geliştirmek…
Asya Altyapı Yatırım Bankasının devreye girmesinden sonra küresel ölçekte ortaya
çıkması muhtemel (AVRO + YUAN) REZEV finans sahasını engellemek…. Görülen
ihtimaller içinde yer almaktadır.
Dolar KÜRESEL REZERV olarak hem ABD hem de İsrail bağlantılı Küreselciler
yönünden önemlidir…. Pasifik bölgesindeki oluşum dikkate alındığında ise Asya
Altyapı Yatırım Bankası kurucu hisseleri de hatırlandığında, Çin’in % 29,78 oranda
hissesinin başat durumda olduğu görülmektedir…. ABD‘nin ise hissesi yoktur….
ABD açısından rahatsızlık verici bir durum yaratmış olması nedeniyle, konunun büyük
resmin sayfaları arasındaki diğer görüntüsüne de ayrıca bakmak gerekmektedir…..
Bu bağlamda Çin ve ABD konumları ele alındığında:
Konunun küresel açıdan ABD‘in önemli stratejik hedefine tekrar dönüldüğünde, Pasifik
bölgesinde Çin’e karşı alabileceği önlemlerin neler olabileceğidir… Genellikle YUMUŞASK
GÜÇ denklemi üzerinden küresel ve bölgesel politikalara ağırlık veren ABD savunma
13
stratejisi, ALGILAMA OPERASYONLARINDA son derece başarılı bir seyir takip etmiştir….
Bunun en somut örneği T. Barnett’în Pentagon’un Yeni Haritasında hudutlarını belli
ettiği BOŞLUK ALANI içinde yer alan ülkelerdeki operasyonlarda görülmektedir…. BOP
projesinde ulaşılan nokta, operasyonun bölgedeki hedefine doğru gitmekte olduğunu
ayrıca net olarak göstermektedir…
IŞİD bu alan içinde kullanılan en dikkate çarpıcı eleman olmuştur… Bi şekilde Joker
konumunda devreye sokulan bu örgüt, yumuşak güç unsuru arasında hedef kabul
edilen alanlarda baş oyuncu olarak devreye sokulmak suretiyle ve ürettiği terör bahane
edilerek hedef bölgeye müdahale imkanı yaratılmaktadır…..
Pasifik bölgesine tekrar dönüldüğünde, Çin’in hem finansal hem de askeri alanda
insiyatif elde etmemesi için Asya Pasifik bölgesine yönelik muhtemel hareket tarzlarının
değerlendirilmesi de gerektirmektedir… Eski Savunma Bakanı Penetta‘ın , ABD‘in bir an
önce askeri ağırlığını Asya Pasifik bölgesine kaydırmasının gereğine deyinmiş olması bu
endişenin karinesidir…
Savaş davullarının Ortadoğu’da artarak duyulan sesleri yanında muhtemel gelişmelerin
özellikle Asya Pasifik bölgesine de kayabileceği ihtimali unutulmamalıdır… Görüldüğü
kadar, ABD Asya Pasifik bölgesindeki gelişimi frenlemek durumundadır…Bu konuda,
Rusya - Türkiye gerilimini tetikleyerek, hatta çatışma eksenini de giderek Doğuya doğru
kaydırarak bölgedeki dolara endeksli finansal etki alanlarını kurtarmak gayretinde
olabilecektir….
Askeri yönden ÇİN ve ABD‘in muhtemel stratejik bakış açılarına bakıldığında ise; ABD Pasifik
bölgesi ve açık deniz politikaları açısından önemlidir… ABD‘yi, 21 yy. Deniz Gücü işbirliği
stratejisini de 2015 başlarında ortaya koymuştur. Bu stratejinin hedefleri içinde,
ABD Donanmasının ana karaya yönelik tehditleri, ana karadan uzak tutmak…
İttifaklar oluşturarak bu ittifaklar içinde hareket etmek…
RF ile Çin’in ortak stratejik güç birliğine karşı önlemler almak…
Nükleer denge kadar, SİBER saldırılara karşı güçlü siber kalkanları oluşturmak…
Okyanuslar dışında, Kuzey Buz Denizinin kontrolünü de RF’ye kaptırmamak…
Gerek Kara Deniz ve gerekse Ak Deniz bölgelerinde RF’e karşı etkin olmak…
Çin’in açık deniz politikalarında etkin olmasını önlemek….
Japonya ve Güney Kore ile bölgede Çin’e karşı ortak hareket etmek…
Çin’e karşı Tayvan üzerinden etkinliği devam ettirmek…
Hint Okyanusunda ki konumunu sürdürmek….
Gücün devamı için REZERV finans etkinliğinin sürekliliğini sağlamak…
Küresel oyuncu konumuna gelmekte olan Çin ise ABD‘in Deniz Gücü İşbirliği Stratejisine
karşı, kendi stratejik hedefleri içinde;
ABD‘nin Asya Pasifik bölgesinin kontrolünü ele geçirmesini engellemek…
14
Yakın tehdit olarak gördüğü Tayvan üzerindeki taleplerini sürdürmek…
Bölgede ABD, Japonya ve Güney Kore ittifaklarına karşı durmak…
Açık Deniz Politikasına ağırlık vererek, öncelikle Pasifik ve Hint Okyanuslarında
bayrak göstermek ve ABD Deniz gücünü ana karadan uzak tutmak…
Kara, denizden üstündür politikasını terk etmek…
Aktif savunmaya öncelik vermek…
Ak Deniz bölgesinde varlık göstererek, ABD’yi mümkün olduğunda Suriye ve Irak’ta
olduğu gibi bağlı tutarak, ABD’yi iki cephede bırakmak…. Asya Pasifik bölgesinde
yoğunlaşmasını engellemek…
Bu bağlamda kendi IŞİD yapısını kurabildiği takdirde bu güç üzerinden de ABD’yi
mümkün olduğunca bölgede meşgul etmek…
Cibuti’de kurmayı amaçladığı Deniz Üssünde başarılı olduğu takdirde bu konuda Ak
Deniz’de de özellikle Suriye limanları bağlantılı Deniz üssü oluşturmak…
Güney Çin Denizinde bulunan Spratly, Paracel adaları çevresindeki petrol alanlarını
kendi hakimiyetine almak…
Açık denizlerdeki sığ sularda yapay adalar yaparak bu adaları Çin’in hakimiyet
alanlarına sokarak askeri yönden güvenlik alanlarına derinlik kazandırmanın
yanında kara ve hava sahası alanlarını genişletmek ve petrol arama alanlarını
büyütmek…
Japonların 2. Dünya savaşında yaptıkları gibi, Okyanus alanında ABD’ye karşı
kademeli olarak adalar zinciri oluşturup savunma alanlarını genişletmenin
imkanlarını sağlamak…
Çin ve Rusya İttifakını ABD ye karşı sürdürmek…
Kuzey Kore üzerinden gerektikçe askeri tehdit ve baskı yöntemlerine baş vurmak…
Halen Çin deniz gücü Pasifik’i kontrol edebilme noktasından uzak olmakla birlikte,
ABD uçak gemilerine karşı DF 21 f balistik füzeleri ile savunma gücünü arttırmak…
Tienha 2 Bilgisayarı bağlantıları ile de elektronik savunma ve saldırı konularında
etkin kılmak…
Siber saldırı konusunda caydırıcılık sağlamak.. Uzay ve siber saldırı politikalarına
ağırlık vermek..
Cibuti üzerinden Afrika coğrafyasında ABD ile ekonomik rekabetini sürdürmek…
Petrol ihtiyacının önemli bir bölümünü sağladığı Basra Körfezi bölgesinde İran ile,
Akdeniz’e çıkma konusunda da RF İş birliğine devam etmek…
ABD’yi mümkün olduğu kadar Orta Doğuda meşgul edecek stratejilere destek
vererek, Pasifik bölgesine kaymasını geciktirmek…
AVRO + YUAN REZERV finasal gücü destekleyecek politikalarına önem vererek,
ABD’yi yumuşak karnından tespit etmenin stratejilerini geliştirmek şeklinde
özetlenebilir….
15
GENEL OLARAK, 2016 Yılın gelindiğinde küresel denklemdeki görünüm farklı faraziyelere göre
böyle yansımaktadır…. Küresel açıdan ABD, AB, RUSYA, ÇİN, HİNDİSTAN, LATİN
COĞRTAFYASI farklı dinamikler sergilemektedir…. Bu merkezlerde sıklet merkezi REZERV
paranın ABD açısından, dolar olarak kullanımının devamında görülmekte ve mücadele bu
alanda örtülü olarak sürmektedir…
BÖLGESEL OLARAK, stratejik manevra alanlarının ağırlık merkezi Ortadoğu’da toplanmıştır….
Bu alan halen sıcak çatışmanın yoğunluk kazandığı bölgelerdir…. Her türlü kışkırtıcı
operasyonlar için üretilmiş olan ve son şekli olarak da DAEŞ adı ile sahnelenen bir terör
örgütü olup, etkin konumdadır… Kurucuları ise, KÜRESELCİLER olup, istenilen hedef
bölgelere müdahale aracı olarak kullanılmaktadır…. DAEŞ’İN görev alanı söz konusu
olduğunda bu örgüt, JOKER olarak kullanılarak istenilen zamanda ve alanda sahaya
sürülmektedir….
YEREL OLARAK, Türkiye, 2011 yılından sonraki yanlış hesaplar sonucu bu tarihe kadar
dengeli giden dış politikasını bırakarak, Suriye, Libya, Mısır, İran, Rusya’ya karşı içeriği
anlaşılamayan bir yöne politikasını kaydırarak sürekli olarak cephesini büyütmüştür….
Ermenistan, Yunanistan politikalarının değişmez tavırları yanında diğer ülkeler ile de
sorunların çoğaltılmasının mantığını bulmak zor olmaktadır….
Dünyanın her geçen gün yeni bir ekonomik krize doğru kaydığı son günlerde Türkiye,
KÜRESEL, BÖLGESEL gelişmelerin farklı dinamiklerini hesaplamadan YEREL dış politika
hesapları ile cephesini 360 derece yayarak kendisini tecrit etmiştir….
Özellikle, KÜRESEL GÜÇ MERKEZLERİNİN, BÖLGE VE TÜRKİYE toprakları üzerindeki politik
hedeflerini doğru değerlendirmeyerek, AÇILIM + ÇÖZÜM sloganlarıyla PKK + PYD + HDP
yapılanmalarına dış güçlerin istekleri DOĞRULTUSUNDA taviz vererek ve geçen süre içinde de
bu örgütlerin yer altı teşkilatlanmaları için onlara bol zaman kazandırarak, OYUN
KURUCULARIN OYUNLARINA GELMİŞTİR… Dileriz bundan sonrası reel politikanın akılcı
hedeflerine göre politikalara yön verilir…. Başta Rusya olmak üzere, diğer komşu olan ülkeler
ile de yaratılmış olan sorunlara karşı diplomatik çözümler üretilir…
Tekrar edilirse:
- YIĞINAKTA YAPILAN HATA HARBİN SONUNA KADAR DEVAM EDER… BU HATA, DIŞ
POLİTİKADA YAPILMIŞTIR…
- STRAJİNİZ DOĞRU İSE, HATALARI TAKTİKLE DÜZELTMEK MÜMKÜNDÜR….
- STRATEJİNİZ YANLIŞSA BU HATALARI TAKTİKLE DÜZELTEMEZSİNİZ……
Türkiye dış politikada 2011 yılından sonra önemli ölçüde stratejik hatalar yapmıştır… Halen
bu hataları TSK mümkün olduğu kadar taktik yöntemlerle düzeltme çabasındadır… Birileri bir
savaş düşünüyorsa, bunun nereye kadar uzayacağı belli olmayacağı gibi, kazananı da
olmayacaktır…. Çözüm Akıl ve doğru DİPLOMASİDEDİR.