19 - 31 Ocak 2007 - Sayı 104

16
15 Günlük Siyasi Gazete Y›l: 5 • Say›: 104 • 19-31 Ocak 2007 • Fiyat›: 1 YTL e-mail:[email protected] ABD emperyalizmi ‘yeni’ Irak stratejisini aç›klad› M‹T ulus devlet alarm› verdi M illi ‹stihbarat Teflkilat› (M‹T), kuruluflu- nun 80. y›l› nedeniyle yapt›¤› aç›klama- da özellikle Ortado¤u’da ABD emper- yalizminin eliyle meydana gelen de¤ifliklikle- re dikkat çekerek, Türk devletinin kendi durumunu gözden geçirmesi telkin- lerinde bulundu Türk devletinin bir ulus devlet olarak teh- likede oldu¤una dikkat çekilen M‹T aç›klamas›n- da, olaylar› izlemek yerine sald›rgan bir politika izlenmesi gerek- ti¤i belirtildi. Ortado¤u’da ve özellikle Güney Kürdistan’da ABD emperyalizminin eliyle meydana gelen geliflmeler Türk devletini en- diflelendiriyor. Bu nedenle M‹T’in aç›klamas› sald›rgan mesajlar içermekte. SAYFA 3 Tecrit karfl›t› eylemler sürüyor Lokmac› krizi sözde ba¤›ms›zl›¤› kan›tlad› ABD emperyalizmi ve iflbirlikçilerinin kurdu¤u kukla mahkemelerin verdi¤i ka- rar sonucu önce 30 Aral›k 2006 tarihin- de Saddam Hüseyin, ard›ndan ise 16 Ocak 2007’de ‹brahim El T›kriti ve Avad Hamed El Bender idam edildiler Saddam Hüseyin ve kardeflleri idam edildi 16 16 15 15 DÜNYA GÜNDEM Türk devleti y›llard›r KKTC'nin “ba- ¤›ms›z bir ülke” oldu¤u görüflünü savu- nurken, Lokmac› krizi ile birlikte ba¤›m- s›zl›¤›n nas›l da sözde kald›¤› birkez daha kan›tlad›. Ortada, Kuzey K›br›s’ta, askeri ve ekonomik olarak yönetici gücü elinde bulunduran bir iflgalci Türk devleti gerçekli¤i varken, bu flartlar alt›nda KKTC’nin ba- ¤›ms›z olmayaca¤› ortadad›r. Saddam Hüseyin’in idam edilmesinin ard›ndan Irak’a yönelik “yeni stratajesini” aç›klayan ABD emperyalizmi bu yeni stareteji uyar›nca, Irak’a 21 bin 500 ABD askeri gönderiyor ABD emperyalizmi içine saplandığı bataktan kurtulamayacaktır KONUK YAZAR “Türkiye’nin barışı” nasıl programlanacak? ERGÜLEN TOPRAK * Milli ‹stihbarat Teflkilat› (M‹T), kuruluflunun 80. y›l› nedeniyle bir aç›klama yapt›. Aç›klamada, Ortado¤u’daki geliflmelerin kayg› verici oldu¤u ifade edilerek sald›rganl›k mesajlar› verildi Ölümsüz flehitlerimiz ve bizi bekleyen görevler Bedel ödemeyi göze alamayanlar, devrimi, sözcü¤ün gerçek anlam›nda bir ad›m dahi ilerletemeyecekleri gibi, kal›c› haklar da elde edemezler. Zorun örgütlü oldu¤u bir yerde, o zoru bafltan indirip yerine baflka bir iktidar› geçir- mek için zoru örgütlemek flartt›r. Bu devrimin, devrimci radikalizmin olmaz- sa olmaz bafl kofluludur. Devrim bir zor, bir fliddet hareketidir. SAYFA 8 ÇEV‹R‹ GÜNCEL ‹RAN: Baflka bir savafl tehdidi Tar›m ve Köylü tekellere kurban ediliyor 11 13 A BD emperyalizminin Irak iflgali Saddam’›n idam edilmesiyle birlikte farkl› bir boyut ka- zand›. ABD’nin ad›na yeni dedi¤i fakat Irak halk›na yönelik daha kapsaml› vahfli sald›r›lar› içe- ren stratejisi kendi içinde de tart›flmalara neden ol- makta. Saddam’›n idam›ndan medet uman ABD, özellikle fiii-Sünni eksenli kutuplaflma ve çat›flma ya- ratarak, Irak halklar›n›n mezhep ayr›l›klar› yüzün- den birbirleriyle kanl› b›çakl› hale gelmesini, birleflik bir ulusal direnifl olana¤›n›n da bofla ç›kmas›n› sa¤la- maya çal›fl›yor. Emperyalizme ve iflbirlikçilerine kar- fl› direniflin alanlar›ndan olan Irak’ta, ABD emperya- lizminin yeni stratejiler ekseninde gelifltirdi¤i bu oyun da tutmayacakt›r. ‹flgalin bafl›ndan beri direnifl- teki kararl›l›¤›n› ortaya koyan Irak halk› ABD’nin da- yatt›¤› yüksek yo¤unluklu savafl stratejisine karfl› ‘ka- bulümüzdür’ diyerek gürefle doymayan pehlivan› yere çalmas›n› bilecektir. Tarih defalarca kan›tlam›fl- t›r ki, zulüm uygulayanlar ne kadar güçlü olursa ol- sunlar sonunda yenilmeye mahkumdurlar. Daha fazla Ameri kan demokrasisi F tipi hapishanelerde süren tecrit ve tred- man uygulamalar›na karfl› Türkiye-Ku- zey Kürdistan’›n çeflitli yerlerinde, de- mokratik kitle örgütleri, siyasi partiler ve sendikalar bir araya gelerek ortak ey- lemlerle tecrit uygulamalar›na son veril- mesini istediler. SAYFA 4

description

2001-2010 yılları arasında yayınlanan, Devrimci Demokrasi gazetesi.

Transcript of 19 - 31 Ocak 2007 - Sayı 104

Page 1: 19 - 31 Ocak 2007 - Sayı 104

15 Günlük Siyasi Gazete Y›l: 5 • Say›: 104 • 19-31 Ocak 2007 • Fiyat›: 1 YTL e-mail:[email protected]

AABBDD eemmppeerryyaalliizzmmii ‘‘yyeennii’’ IIrraakk ssttrraatteejjiissiinnii aaçç››kkllaadd››

M‹T ulus devlet alarm› verdi

Milli ‹stihbarat Teflkilat› (M‹T), kuruluflu-

nun 80. y›l› nedeniyle yapt›¤› aç›klama-

da özellikle Ortado¤u’da ABD emper-

yalizminin eliyle meydana gelen de¤ifliklikle-

re dikkat çekerek, Türk devletinin kendi

durumunu gözden geçirmesi telkin-

lerinde bulundu Türk

devletinin bir ulus

devlet olarak teh-

likede oldu¤una

dikkat çekilen

M‹T aç›klamas›n-

da, olaylar› izlemek

yerine sald›rgan bir politika izlenmesi gerek-

ti¤i belirtildi. Ortado¤u’da ve özellikle Güney

Kürdistan’da ABD emperyalizminin eliyle

meydana gelen geliflmeler Türk devletini en-

diflelendiriyor. Bu nedenle M‹T’in aç›klamas›

sald›rgan mesajlar içermekte. SAYFA 3

Tecrit karfl›t›eylemler sürüyor

Lokmac› krizi sözde ba¤›ms›zl›¤› kan›tlad›

ABD emperyalizmi ve iflbirlikçilerininkurdu¤u kukla mahkemelerin verdi¤i ka-rar sonucu önce 30 Aral›k 2006 tarihin-

de Saddam Hüseyin, ard›ndan ise 16Ocak 2007’de ‹brahim El T›kriti ve Avad

Hamed El Bender idam edildiler

Saddam Hüseyin vekardeflleri idam edildi

11661166 11551155DDÜÜNNYYAA GGÜÜNNDDEEMM

Türk devleti y›llard›r KKTC'nin “ba-¤›ms›z bir ülke” oldu¤u görüflünü savu-nurken, Lokmac› krizi ile birlikte ba¤›m-s›zl›¤›n nas›l da sözde kald›¤› birkez dahakan›tlad›. Ortada, Kuzey K›br›s’ta, askerive ekonomik olarak yönetici gücü elinde

bulunduran bir iflgalci Türk devleti gerçekli¤ivarken, bu flartlar alt›nda KKTC’nin ba-¤›ms›z olmayaca¤› ortadad›r.

SSaaddddaamm HHüüsseeyyiinn’’iinn iiddaamm eeddiillmmeessiinniinn aarrdd››nnddaann IIrraakk’’aa yyöönneelliikk““yyeennii ssttrraattaajjeessiinnii”” aaçç››kkllaayyaann AABBDD eemmppeerryyaalliizzmmii bbuu yyeennii ssttaarreetteejjiiuuyyaarr››nnccaa,, IIrraakk’’aa 2211 bbiinn 550000 AABBDD aasskkeerrii ggöönnddeerriiyyoorr

ABD emperyalizmi içine saplandığı bataktan kurtulamayacaktır

KKOONNUUKK YYAAZZAARR

“Türkiye’nin barışı” nasıl

programlanacak?

ERGÜLEN TOPRAK*

Milli ‹stihbarat Teflkilat› (M‹T), kuruluflunun 80. y›l› nedeniyle bir aç›klama yapt›. Aç›klamada,Ortado¤u’daki geliflmelerin kayg› verici oldu¤u ifade edilerek sald›rganl›k mesajlar› verildi

Ölümsüz

flehitlerimiz ve

bizi bekleyen

görevler

� Bedel ödemeyi göze alamayanlar,devrimi, sözcü¤ün gerçek anlam›ndabir ad›m dahi ilerletemeyecekleri gibi,kal›c› haklar da elde edemezler. Zorunörgütlü oldu¤u bir yerde, o zoru bafltanindirip yerine baflka bir iktidar› geçir-mek için zoru örgütlemek flartt›r. Budevrimin, devrimci radikalizmin olmaz-sa olmaz bafl kofluludur. Devrim birzor, bir fliddet hareketidir. SAYFA 8

ÇEV‹R‹ GÜNCEL

‹RAN: Baflka bir savafl tehdidi

Tar›m ve Köylü tekellere kurban ediliyor

1113

ABD emperyalizminin Irak iflgali Saddam’›n

idam edilmesiyle birlikte farkl› bir boyut ka-

zand›. ABD’nin ad›na yeni dedi¤i fakat Irak

halk›na yönelik daha kapsaml› vahfli sald›r›lar› içe-

ren stratejisi kendi içinde de tart›flmalara neden ol-

makta. Saddam’›n idam›ndan medet uman ABD,

özellikle fiii-Sünni eksenli kutuplaflma ve çat›flma ya-

ratarak, Irak halklar›n›n mezhep ayr›l›klar› yüzün-

den birbirleriyle kanl› b›çakl› hale gelmesini, birleflik

bir ulusal direnifl olana¤›n›n da bofla ç›kmas›n› sa¤la-

maya çal›fl›yor. Emperyalizme ve iflbirlikçilerine kar-

fl› direniflin alanlar›ndan olan Irak’ta, ABD emperya-

lizminin yeni stratejiler ekseninde gelifltirdi¤i bu

oyun da tutmayacakt›r. ‹flgalin bafl›ndan beri direnifl-

teki kararl›l›¤›n› ortaya koyan Irak halk› ABD’nin da-

yatt›¤› yüksek yo¤unluklu savafl stratejisine karfl› ‘ka-

bulümüzdür’ diyerek gürefle doymayan pehlivan›

yere çalmas›n› bilecektir. Tarih defalarca kan›tlam›fl-

t›r ki, zulüm uygulayanlar ne kadar güçlü olursa ol-

sunlar sonunda yenilmeye mahkumdurlar.

Daha fazla Amerikan demokrasisi

F tipi hapishanelerde süren tecrit ve tred-

man uygulamalar›na karfl› Türkiye-Ku-

zey Kürdistan’›n çeflitli yerlerinde, de-

mokratik kitle örgütleri, siyasi partiler

ve sendikalar bir araya gelerek ortak ey-

lemlerle tecrit uygulamalar›na son veril-

mesini istediler. SAYFA 4

Page 2: 19 - 31 Ocak 2007 - Sayı 104

‹stanbul’da, Pir Sultan Abdal Kültür

Derne¤i Kartal fiubesi, Seranat Dü¤ün Sa-

lonu'nunda gerçeklefltirdi¤i flölende halk-

la bulufltu. fiölenin aç›l›fl konuflmas›nda

devletin Alevileri d›fllad›¤›, az›nl›k olarak

gördü¤ü, zorunlu din dersi uygulamas›yla

Alevi ö¤rencileri asimilasyona u¤ratt›¤›

vurgusu yap›l›rken, çeteleflmeye, uyufltu-

rucuya, yozlaflmaya karfl› Pir Sultan’›n yo-

lunda yürünmesi gerekti¤i söylendi.

Semah Ekibi, Mustafa Özarslan, Enver

Çelik, Cihan Çelik ve PSAKD Kartal mü-

zik grubunun sahne ald›¤› flölene 1000'e

yak›n kifli kat›ld›. Sivas fiehitlerinin de

an›ld›¤› gecede, PSAKD müzik grubu

Mercan Vadisi’nde flehit düflen 17'lerin

an›s›na bir parça seslendirerek, ayn› za-

manda PSAKD yöneticisi olan MKP/HKO

üyesi Dursun Turgut'u and›. fiölene DHP,

ESP ve Partizan mesaj gönderdiler.

19-31 Ocak 2007

DevrimciDemokrasi’den

YURT‹Ç‹ HESAP NO: Ertafl ÖZTÜRKYap› Kredi Bankas› ‹st. Aksaray fiubesi: 0094208-6‹fl Bankas› ‹st. Aksaray fiubesi: 1002 30000 1153314

YURTDIfiI HESAP NO:Ertafl ÖZTÜRK Yap› Kredi Bankas› ‹st. Aksaray fiubesi: (Euro) 3013710-9‹fl Bankas› ‹st. Aksaray fiubesi: (Euro) 1002 301000 1107308Emlak Bankas› ‹st. Atatürk Bulvar› fiubesi: (FRF) 00235699

Abone Süresi Yurtiçi Yurtd›fl› 6 AYLIK 12 YTL 35 EURO1 YILLIK 24. YTL 70 EURO

2

ABONE OL - ABONE BULOKU - OKUT

GÜNCEL

2007 y›l› ABD emperyalizminin sald›rganl›¤›n›n yeni birboyuta ulaflmas›na tan›kl›k edecek.

ABD yeni y›l›n flu ilk günlerinde vakit kaybetmeden yeni biricraat daha gerçeklefltirerek Dünya’n›n di¤er ucundakiSomali’ye sald›rd› bile. Hemen yan›bafl›m›zda iseABD’nin yaratt›¤› cehennem bütün s›cakl›¤›yla gün-demdeki yerini koruyor.

Yeni y›l ile birlikte Güney Kürdistan’da (Irak’›n kuzeyi)meydana gelen hareketlilik genel seçimlerin arifesinde-ki ülkemizde de s›n›rötesi bir müdahale söylemlerininyeniden art›fl göstermesine neden oldu. Türk devleti herne kadar PKK’yi hedef gösteriyor olsa da, bir rahats›zl›-¤› da Güney Kürdistan’daki ABD eliyle meydana gelende¤iflimden kaynaklan›yor.

‘Stratejik müttefik’ denilen ABD, Türk devletini en çok kay-g›land›ran Güney Kürdistan’daki Kürtleri, Ortado¤u’dakendisine baflka bir ‘stratejik müttefik’ olarak edinmifloldu¤u için Türk devleti çaresiz durumda. Türk devletihem ABD’nin Geniflletilmifl Ortado¤u Projesi (GOP)’adestek verdi¤ini söylüyor, hem de ABD’nin Ortado-¤u’da Kürtlerle GOP için gelifltirdi¤i ittifak nedeniylebozuk çal›yor.

Türk egemen s›n›flar› Misak-› Milli s›n›rlar› içerisinde ne ka-dar milliyetçi propaganda yaparlarsa yaps›nlar, istedik-leri kadar halk› aldatmaya çal›fls›nlar -ki ABD bunu biles›n›rlama gücüne sahiptir-, ABD emperyalizmi ne Orta-do¤u’daki yöneliminden, ne de Kürtlerle ‘stratejik müt-tefik’ olmaktan vazgeçmeyecektir. Türk devletinin1920’lerde hem askeri cephede hem de masada kaybet-ti¤i Kerkük için, ‘Türktür’ demesi ne kadar saçmaysa,Misak-› Milli s›n›rlar› içerisinde on y›llard›r halka dayat-t›¤› Türklefltirme zorbal›¤› da öyle bir saçmal›kt›r. Buzorbal›¤a ra¤men, Kürt ulusu üzerinde süren milli zul-me karfl›n, süren ulusal savafl sonucunda Türk devletitaraf›nda ‘Kürt sorunu var’ fleklinde ürkekçe bir kabulle-nifle gidilmifl durumda.

Kerkük’te de bugün olanlar, Kürtlerin ABD’ye en yak›n‘müttefik’ olmalar›n›n avantaj›yla rahat hareket edebil-melerinin bir sonucudur. Kerkük’e birçok bölgeden Kürtailelerin getirilip yerlefltiriliyor olmas›, burada da bir‘Kürtlefltirme’, ‘Kürt flehri’ oldu¤unu ispatlama çabas›n-dan, 2007 sonunda yap›lacak referandumda Kürt a¤›r-l›kl› bir sonucun ç›kmas› çabas›ndan kaynaklan›yor.Güney Kürdistan’da Kürtler arac›l›¤›yla daha istikrarl›bir ortam yarat›lmas› ABD emperyalizminin GOP’u içinelveriflli bir üs anlam›na gelecektir.

fiimdi Güney Kürdistan’da ve Irak’ta ABD’nin müdahalesiy-le Kürtler ulus devletlerini kurma yolunda iyi bir ç›k›flyakalam›fl oldular. Tehlikeli bir ‘müttefik’lik bu,ABD’nin dünya üzerindeki herhangi bir yere ne kadarhayas›zca sald›rd›¤› aflikar. Kürtler flu anda dünyan›n entehlikeli emperyalist devletinin yan›nda saf tutmufl du-rumdalar, bunu Ortado¤u’da ‹srail’den sonra en iyi ya-panlar da onlar, do¤rusu flimdi onlar Türk devletinin ol-du¤undan daha iyi bir ‘stratejik müttefik’ durumundalar.

Türk devleti, M‹T’in aç›klamas›nda da söylendi¤i gibi, yade¤iflime ayak uyduracak ya ayak uyduracak.

PPaarrttiilleerr ddiikkeenn üüssttüünnddeepprrooppaaggaannddaa yyaapp››yyoorr

Cumhurbaflkanl›¤› seçimleri

ve bu y›l sonunda yap›lacak olan

genel seçimler öncesinde siyasi

partiler birbirine girmifl durum-

dalar. Sistem partileri birbirleri-

nin aç›klar›n› iffla ederek geri pro-

pagandalar›n› sürdürürlerken,

halk›n esas gündemlere kafa yor-

mas›n› her zamanki gibi engelli-

yorlar. Sistem partilerinin haya-

s›zca sürdürdü¤ü bu rekabet, oy

potansiyeli hiç de az›msanamaya-

cak derecede olan DTP’yi de içi-

ne çekiyor. Siyaset tarz› sistem

partilerine benzemese de, sistem

partilerinin Kürt oylar›na yönel-

mesi DTP’yi de daha hassas dav-

ranmak zorunda b›rak›yor.

DTP Amedlilerden özür diledi

DTP’lilerin Aral›k ay›nda,

PKK’nin ilan etti¤i ateflkese dev-

let taraf›ndan karfl›l›k verilmesi

amac›yla Diyarbak›r’dan Anka-

ra’ya düzenledikleri ‘Seçilmifller

Yürüyüflü’ne Diyarbak›r halk›n›n

yeteri kadar ilgi göstermedi¤in-

den flikayet ederek, ‘Diyarbak›r

halk› bizi yaln›z b›rakt›’ diyen

DTP Efl Baflkan› Ahmet Türk, bu

söyleminden vazgeçerek Diyar-

bak›r halk›ndan özür diledi.

Türk, yürüyüfle olan ilgisizli-

¤i, DTP’nin parti teflkilatlar›n›n

eksik çal›flmalar›ndan kaynaklan-

d›¤› fleklinde yorumlayarak,

“Yanl›fl anlafl›ld›m, elefltirilerim

halka de¤il, parti örgütlerimize.

Diyarbak›r halk›ndan özür diliyo-

rum” dedi.

AKP’li fiener:

‘Hepimiz Aleviyiz’

Cumhurbaflkanl›¤› tart›flmala-

r›nda da ismi geçen Baflbakan

Yard›mc›s› AKP’li Bakan Abdul-

latif fiener, Alevi oylar›na göz di-

keyim derken, tepki toplad›.

‘Hepimiz Aleviyiz’ diyen fie-

ner’e, Alevi örgütlerinin yan›s›ra

birçok kesimden de tepki geldi.

fiener’in bu söylemi ‘siyasi flov’

olarak de¤erlendirildi. AKP tara-

f›n›n Alevilikle ilgili dahil oldu¤u

bir di¤er gündem de, Alevilikle

ilgili 16 eserin yay›mlanmas› ol-

du. Tart›flmalara neden olan, Di-

yanet ‹flleri Baflkanl›¤›’n›n bu 16

eseri Alevi dedelerinin görüflleri-

ni almadan yay›nlam›fl olmas›yd›.

A¤ar, Kürt sorunundan

sonra F tipine de dil uzatt›

‘Ovada siyaset yaps›nlar’ söy-

lemiyle, Kürt sorununda farkl›

bir yaklafl›m› oldu¤u imaj› yara-

tan DYP Genel Baflkan› Mehmet

A¤ar, flimdi de F tipi hapishane-

ler sorunu hakk›nda aç›klamalar-

da bulundu. A¤ar, F tipi sorunu

ile ilgili olarak, “insani birtak›m

talepleri de yok sayamay›z” dedi.

Cem Uzan yine sahnede

‘Emekliye 14 maafl verilecek,

‘Mazot 1 Ytl olacak’, ‘Üniversite

s›navlar› kalkacak’, ‘‹flsizli¤i yok

edece¤iz’ vs. vs. Önceki seçimler-

de sahneye ç›kan, az›msanmaya-

cak kadar oy almas›na ra¤men ba-

raj› aflamayarak meclise gireme-

yen ve bunun akabinde önemli

ölçüde mal varl›¤›n› kaybeden

Cem Uzan, bu seçim döneminde

de sahnedeki yerini ald›.

2007 seçimlerine yönelik çalışmalar çoktan başladı

Avrupa ‹nsan Haklar› Mahkemesi

(A‹HM)’e yap›lan baflvurular sonucunda

Türk devletinin ço¤unlukla mahkum edil-

mesi ve büyük mebla¤lara varan tazminatlar

ödemeye mahkum edilmesi ve dolay›s›yla

devlet olarak itibar›n›n sars›lmas› sonucu

do¤du¤u için, Türk devleti yanl›lar› bu mah-

kemeden hoflnut de¤iller. Ancak bu kesim-

ler de, söz konusu kendi ç›karlar› oldu¤un-

da Avrupa yolunu tutabiliyorlar.

Askeri mahkemede yarg›la-

nan pafla da A‹HM’e gidiyorDeniz Kuvvetleri eski Komutan› emekli

Oramiral ‹lhami Erdil, hapis cezas›na çarpt›-

r›ld›¤› haks›z mal edinme davas›n› A‹HM'e

götürecek. ‹lhami Erdil'in baflvurusuyla, ilk

kez bir kuvvet komutan› Avrupa ‹nsan Hak-

lar› Mahkemesi'ne baflvurmufl olacak. Emek-

li pafla Erdil, hakk›ndaki kararla ilgili olarak:

"Para pul önemli de¤il. Rencide edilen onur

ve gururum yüzünden bu karar› asla kabul

etmiyorum" diyor.

Yaman ulusalc›s› Perinçek deA‹HM’de tazminat kazanm›flA‹HM’in karfl›s›nda ulusalc› pozlar›na bü-

rünen ‹flçi Partisi’nin Genel Baflkan› Do¤u

Perinçek de A‹HM’e baflvurarak Türk devle-

tini tazminat ödemeye mahkum ettirmiflti.

Perinçek, ‘A‹HM’in karar› Türkiye’de

geçmez’ deyip, son dönemlerde yükseltti¤i

milliyetçi politikas›n› kuvvetlendirse de,

1999 y›l›nda hakk›ndaki bir mahkumiyet ka-

rar› nedeniyle A‹HM’e baflvurmufl olmas› ve

Türk devletini 16 bin 790 Avro tazminat

ödemeye mahkum ettirmesi samimiyetini

ispatl›yor.

AA‹‹HHMM’’ee ggiittmmeeyyiiaayy››ppllaayyaannllaarr ddaa

AAvvrruuppaa kkaapp››ss››nnddaa

Dersim Kültür Derne¤i yeni bir y›l›n

gelifli anlam›n› tafl›yan ‘Ga¤an’› kutlad›. 14

Ocak günü bir etkinlikle ‘Ga¤an’ kutlama-

s› gerçeklefltiren dernek üyeleri, yöresel

k›yafetler içindeki dernek üyeleri ile bir-

likte esnaflar› dolaflarak, halk›n ‘Ga¤an’›n›

kutlad›lar.

Yöresel k›yafetler içindeki dernek üye-

lerinin canland›rd›¤› tiplemeler ve çarfl›

merkezinin çeflitli yerlerinde sergiledikle-

ri skeçler halk›n ilgisini çekerken, dernek

üyeleri de toplu bir flekilde bunlar›n arka-

s›ndan giderek esnaflar›n ‘Ga¤an’›n› kutla-

y›p, geleneklerinde oldu¤u üzere yiyecek

toplad›lar.

Esnaf gezisinde toplanan yiyecekler

derne¤e götürülürken, dernek üyeleri

bunlar› kendi aralar›nda paylaflt›lar.

Dernekte süren etkinlikte ‘Ga¤an’ ge-

lene¤i hakk›nda konuflma yapan Dernek

Baflkan› Nefle Demir, “Dersim’in eski gele-

neklerinden olan Ga¤an, Dersim Alevili¤i-

ne özgü bir gelenektir” diyerek, bu tarzda-

ki geleneklerinin birço¤unun unutulmaya

yüz tuttu¤unu söyledi.

Dernek Baflkan›n›n ard›ndan söz alan

dernek üyesi Haydar Beltan da Zazaca

yapt›¤› konuflmas›nda, “Ga¤an’da, komflu-

lar ile iliflkiler e¤er bozuk ise düzeltilir,

ölenlerin hayr›na niyaz yap›l›r. Akflamlar›

ise pesare yap›l›r ve bu pesarenin içine çe-

flitli büyüklükte a¤aç çubuklar konulur.

Bunlar›n en k›sas› ‘r›sk’, ortancas› ‘zewez,

en uzunu ise ‘bereket’i simgeler ve yemek

esnas›nda bu çubuklar kime ç›karsa o

flansl› demektir” dedi.

Yap›lan konuflmalar›n ard›ndan etkin-

lik fliir ve müzik dinletileriyle sona erdi.

‘Ga¤ane S›ma B›mbarek Bo’ Kartal PSAKD düzenledi¤iflölende halkla bulufltu

Gerici egemen s›n›flar›n siyasi temsilcileri y›l sonunda yap›lacak olangenel seçimler ve Cumhurbaflkan› seçimi nedeniyle kendi kirlenmifllikleriyleparalel olarak birbirlerini teflhir amaçl› propagandalar›na da h›z verdiler

‘Hukuk devletiyiz’ diyen

resmi a¤›zlar›n yalan›, sadece

A‹HM’e götürülmüfl davalara

bak›larak bile gözler önüne ser-

ilebilir. Kendilerini bu yalana en

çok inand›rm›fl olan devlet

yanl›lar› dahi söz konusu kendi

ç›karlar› oldu¤unda solu¤u

A‹HM’de al›yorlar. Ancak s›ra

faili meçhullere, iflkenceye, köy

boflalt›p zorla göç ettirmeye,

az›nl›klara uygulanan milli zulme

vs gelince, A‹HM’e gitmek, bura-

da Türk devletinin itibar›n›

düflürmek nedense ay›p oluyor

AdresDe¤iflikli¤i

Kartal Büromuzun adreside¤iflmifltir.

Yeni Adres: ‹stasyon Cad.P›nar ‹fl Han› Kat:2 Daire:38KARTAL-‹ST.

Tel: (0216) 389 65 63

Page 3: 19 - 31 Ocak 2007 - Sayı 104

SINIF TAVRIİsmail Uçar

19–31 Ocak 2007GÜNDEM 3

BAfiYAZI

K. Marks'›n kapitalizmi karakterize eden özelli¤i

en yal›n haliyle aç›klayan sözü her gün kendini yeni-

den do¤ruluyor. Öyle ki diken üstünde oldu¤u Irak'ta

tarihi bir dönüm noktas›n›n yafland›¤› ve yeni strate-

jik kararlar›n al›nd›¤› bir anda, dünya kamuoyunda

gündem yapacak bir flekilde Saddam'›n idam›n› gö-

rüntüleyip kitle iletiflim araçlar›yla milyarlarca insana

sunmas› emperyalist kapitalizmin gericili¤i hakk›nda

epeyce veri sa¤l›yor.

Saddam'›n idam›n›n sonuçlar›n›n ne olaca¤›, insani

boyutlar›n›n neler oldu¤u ve idam cezas›n›n kendisinin

bugünün dünyas›nda ne anlam ifade etti¤i tart›flmalar›

bir yana, emperyalizmin bu görüntüler üzerinden kitle-

lere çeflitli mesajlar vermesi "gölgesini satamad›¤› a¤aç"

benzetmesini hat›rlat›yor.

Emperyalizm Saddam’›n idam›n› eski bir diktatörün

cezaland›r›lmas› olay›ndan ç›kar›p, adeta flova dönüfltü-

rerek, üstelik kirli ve alçakça bir flova dönüfltürerek

prim sa¤lamay› hedeflemifl ve Ortaça¤ zihniyetinin ta-

rih sayfalar›nda kalmad›¤›n›, bugünün dünyas›nda bu

zihniyetin temsilcilerinin en demokrat, en özgürlükçü

gibi gözüken kendilerinin oldu¤unu göstermifltir.

Emperyalizm, Saddam’›n idam›n›n politik ç›kar›m-

lar› üzerinden yapt›¤› planlar ve bu idam›n Ortado¤u

halklar› nezdinde nas›l karfl›lanaca¤›n›n hesaplar› bir ta-

rafa, idam› olgusal olarak de¤il, “idam görüntülerini”

medyatik olarak kullanm›fl ve idam gerçekli¤ini kendi-

sine “gölgesini satacak bir a¤aç” olarak görmüfl ve bu

do¤rultuda faydalanm›flt›r.

“S›rlarla” gömülen Saddam148 kiflinin ölümüyle ilgili bir davan›n sonucunda

idam edilen Saddam’la birlikte kimi s›rlar da gömülmüfl

bulunuyor. Her ne kadar dava s›ras›nda üstünkörü üze-

rinden geçilse de ne Halepçe katliam›, ne de sekiz y›l-

l›k ‹ran-Irak savafl› derinlemesine gündeme getirilip tar-

t›fl›ld›. Gerek Kürtler’in katlinde, gerekse de sekiz y›ll›k

savaflta çeflitli ekonomik stratejik hesaplar›n taraf› olan

emperyalizm ve onun Saddam’la kesiflen yollar› masaya

yat›r›lamad›. Keza kurulan kukla mahkemenin bu iliflki-

leri ortaya sermek gibi bir maksad› da yoktu.

Oysaki bu “s›r”lar›n art›k herkesçe bilinen gerçek-

ler oldu¤u da ortadad›r. Gerek Kürtlere karfl› kullan›lan,

gerekse de sekiz y›ll›k savaflta ‹ran’a karfl› kullan›lan si-

lahlar›n ABD tedarikli oldu¤u bilinmektedir. Bunu yal-

n›zca biz söylemiyoruz. BM eski silah denetçisi Scott

Ritter ile yap›lan bir röportajda, ABD yönetiminin bir

dönem Saddam rejimi ile nas›l da s›k› f›k› oldu¤u gözler

önüne seriliyor. Bir dönemin s›k› iliflkilerinin iflgale ev-

rilmesi aldat›c› olmamal›d›r. Emperyalizm ç›karlar›n›n

uyuflmad›¤› anda müttefiklerinin bile kuyusunu kazabi-

lir. Dönemin s›k› iliflkilerini BM silah denetçisi Ritter ba-

k›n nas›l özetliyor:

“Ronald Reagan’›n baflkan olmas›yla, Irak politi-

kas› çok de¤iflti, ‹ran’da Sovyet nüfuzundan korkan

ABD, Saddam Hüseyin’i etkin bir biçimde destekle-

meye bafllad›. Irak teröre destek veren ülkeler liste-

sinden ç›kar›ld›. ABD, Irak’› etkili silahlarla donatt›.”

Gene 2002 y›l›nda New York Times gazetesinde

Reagan dönemindeki üst düzey askeri yetkililere dayan-

d›r›larak yap›lan haber ise flöyle: “Reagan yönetimi,

Saddam Hüseyin’in ‹ran’a karfl› kimyasal silah kulla-

naca¤›ndan haberdard›, yine de deste¤ini sürdürdü.

Baflkan Yard›mc›s› Bush kimyasal silah gerçe¤ine

ra¤men Irak’› destekledi. ABD, Kürtlere karfl› kimya-

sal silah kullan›ld›¤›n› da biliyordu. Ayr›ca, Reagan

yönetimi Humeyni hükümetince tutulan rehinelerin

serbest kalmas› için ‹ran’la gizli diyalog kurdu. 1000

adet Tow füzesinin de bulundu¤u silahlar› ‹ran’a sat-

t› ve al›nan para Nikaragua’da sosyalist rejime karfl›

ayaklanmalar› için kontralara verildi.”

Görüldü¤ü gibi ABD yönetiminin Saddam’la iliflkisi

bilinen bir gerçek ve bu noktada emperyalistlerin

Irak’a demokrasi götürme yalanlar› bir fley ifade etmi-

yor. Saddam’›n b›rakal›m en basit insan haklar›n› dahi

ihlal etmesini, bir dönemin savafl suçlar›n› bahane ede-

rek, bu suçlar›n orta¤› konumundaki ABD hiçbir gerek-

çeyle Irak iflgalini hakl› gösteremez. Zira Saddam’a atfe-

dilen birçok katliam›n ortaklar›ndan biri de emperya-

lizmdir.

Bugün Saddam 148 kiflinin ölümüyle idam edilir-

ken sormak gerekir. ABD Irak iflgalinin bafllad›¤›

2003’ten bu yana katletti¤i on binlerce Irakl›n›n hesab›-

n› kime verecek? Emperyalizm Saddam’› yaratt› ve bu-

gün sözüm ona Saddam’› mahkûm etti. Esasta olan ise

ABD’nin Ortado¤u planlar› gere¤i giriflti¤i bir yeniden

flekil verme, flekilsizlefltirme projesidir.

Irak petrolleri flirketlere emanet ABD baflkan› Bush, geçti¤imiz günlerde aç›klad›¤›

yeni Irak plan›yla iflgalde derinleflilece¤i haberini verdi.

Halen Irak’ta 130 bin asker bulunduran ABD, 21500 as-

ker daha gönderme karar› alarak dünyan›n gözüne ba-

ka baka pervas›zlafl›yor. Üstelik bu pervas›zl›klar›n› da-

ha da ilerleterek, Irak petrollerinin 30 y›ll›k gelece¤i

hakk›nda karar almaya kadar vard›r›yor.

Irak Parlamentosu'nun onay›na sunduklar› ve Irak

petrollerinden kazan›lan paran›n yüzde 75'inin emper-

yalistlere ait petrol flirketlerine akmas›n› sa¤layacak ya-

san›n, savafl, ambargolar ve uzman eksikli¤i yüzünden

darbe alan Irak'taki petrol endüstrisini aya¤a kald›rma-

n›n tek yolu oldu¤u savunuluyor. Bu, elbette ki iflin hi-

kaye k›sm›d›r. Amaç gayet ortadad›r. ABD’nin bölgede-

ki varl›k gerekçelerinden biri konumundaki petrol re-

zervlerinin mülkiyetine iliflkin planlar, bu yasa tasar›s›y-

la iyice ayyuka ç›km›flt›r. “Irak petrol endüstrisini aya¤a

kald›rmak” sözü çok masumane gözüküyor olabilir. Fa-

kat sormak gerekir, Irak petrol endüstrisini kimin için

aya¤a kald›racaks›n›z? Irak halk› için mi, emperyalist flir-

ketler için mi? Petrol gelirlerinin yüzde 75’inin flirketle-

re ayr›ld›¤› düflünüldü¤ünde, “masumane” sözlerin

hükmü kalm›yor. Olan fludur: Irak halk› yaklafl›k yüzde

90’› petrole dayanan ekonomik yap› söz konusuyken,

açl›ktan ve yoksulluktan kurtulam›yorken, emperyalist

flirketler milyarlarca dolarl›k zenginli¤i sömürecekler.

Çünkü emperyalist petrol devi flirketlerin Irak'a gir-

mesini sa¤layacak yeni petrol yasa tasar›s›na göre iflgal

sonras› ortaya ç›kan petrol kâr›ndan aslan pay›n›, ABD

ve ‹ngiltere al›yor. Yasa, BP, Shell ve Exxon gibi petrol

devlerine 30 y›ll›k sözleflmeyle Irak'a girme flans› veri-

yor. Bunun anlam› Irak petrollerinin 1972 y›l›nda milli-

lefltirilmesinden sonra yabanc› flirketlerin Irak petrolle-

ri üzerinde hak sahibi olmas›d›r.

ABD’nin afla¤›l›k planlar›n› biz kafam›zdan uydur-

muyoruz, kendileri de ayn› fleyi itiraf ediyorlar. ABD

Baflkan› Yard›mc›s› Dick Cheney, 1999 y›l›nda Hallibur-

ton fiirteki'nin baflkan›yken yapt›¤› bir aç›klamada,

ABD'nin petrol ihtiyac›n›n giderek artt›¤›n› ve 2010 y›-

l›nda günlük 50 milyon varile ihtiyaç duyacaklar›n› ifa-

de ederek, “Peki petrol nereden gelecek. Dünya pet-

rollerinin üçte ikisi ve en ucuzu Ortado¤u'da ve bu

ödül bizi bekliyor” demiflti.

Emperyalistleri bu kadar pervas›zlaflt›ran fley, hala

dünya halklar›n›n ve özellikle bölge halklar›n›n tutarl›

ve istikrarl› bir karfl› koyufl gücüne sahip olamay›fl›d›r.

Irak’taki gerek mezhepsel çat›flmalar, gerekse de etnik

ç›kar çat›flmalar› ve hepsinden daha önemlisi do¤ru bir

direnifl önderli¤ine sahip olmay›fl emperyalizmin iflini

kolaylaflt›r›yor. Ancak yine de Irak emperyalizm için di-

kensiz gül bahçesi de¤ildir. Irak’tan ABD askerleri ta-

butlarla dönmeye devam edecektir. Ancak flu da bilin-

melidir ki ABD bölgedeki ç›karlar›na, tabutla geri dö-

nen askerlerinden daha çok önem vermektedir. Bunu

C. Rice itiraf etti. “Bölgedeki ç›karlar›m›z verdi¤imiz

kay›plardan daha önemlidir” dedi.

Emperyalizm tarihsel olarak yenilmeye mahkum-

dur. Ona bu mahkumiyetini hemen tatt›rmak için sa-

hip oldu¤umuz görevlere s›k›ca sar›lal›m. Halklar ara-

s› kardefllik ve birlik, bölgede anti-emperyalist bilinç

ve tarihin içinden yo¤rulup gelmifl isyanc› gelene¤i-

miz kazand›racakt›r.

148 kiflinin ölümüyleilgili bir davan›n sonucun-da idam edilen Saddam’labirlikte kimi s›rlar da gö-mülmüfl bulunuyor. Herne kadar dava s›ras›nda

üstünkörü üzerinden ge-çilse de ne Halepçe katlia-m›, ne de sekiz y›ll›k ‹ran-Irak savafl› derinlemesine

gündeme getirilip tart›fl›ld›.Gerek Kürtler’in katlinde,gerekse de sekiz y›ll›k sa-

vaflta çeflitli ekonomikstratejik hesaplar›n taraf›

olan emperyalizm veonun Saddam’la kesiflenyollar› masaya yat›r›la-

mad›. Keza kurulan kuklamahkemenin bu iliflkileri

ortaya sermek gibi birmaksad› da yoktu.

Oysaki bu “s›r”lar›nart›k herkesçe bilinen ger-

çekler oldu¤u da ortada-d›r. Gerek Kürtlere karfl›

kullan›lan, gerekse de se-kiz y›ll›k savaflta ‹ran’a

karfl› kullan›lan silahlar›nABD tedarikli oldu¤u bi-

linmektedir

"Kapitalizm gölgesini

satamad›¤› a¤ac› keser"

Ortado¤u’da ve özellikle Güney Kürdis-

tan’da ABD emperyalizminin eliyle meydana

gelen geliflmeler Türk devletini endiflelendiri-

yor. Bu endifle geliflmelerin devletin ç›karlar›-

n› zorlamas›ndan ileri geliyor. M‹T taraf›ndan

yap›lan aç›klama bu nedenle sald›rgan mesaj-

lar içerirken, devletin güçlülü¤ü ve ba¤›ms›zl›-

¤› konusundaki genel yalan tekrarland›.

Milli ‹stihbarat Teflkilat› (M‹T),

kuruluflunun 80. y›l› nedeniy-

le yapt›¤› aç›klamada özellikle

Ortado¤u’da ABD emperyaliz-

minin eliyle meydana gelen de¤iflikliklere dik-

kat çekerek, Türk devletinin kendi durumunu

gözden geçirmesi telkinlerinde bulundu.

M‹T’in 80. y›l aç›klamas›nda; “21. yüzy›l

boyunca birçok ulus-devlet h›zl› bir flekilde

tarih maratonunu kaybetmeye bafllayacak.

Yaln›z savunma pozisyonunda kalmak ka-

bul edilemez. Türkiye kendisini hiçbir za-

man olaylar›n ak›fl›na b›rakma ya da ‘Bek-

le-gör-tav›r al’ takti¤iyle s›n›rlama lüksüne

sahip de¤ildir” denilerek son dönemde

art›fl gösteren sald›rgan

söylemlerin yerini prati-

¤e b›rakmas› gerekti¤i

yönünde mesaj verildi.

De¤iflimeayak direyendevletlerin y›k›laca¤›n› söyleyen

M‹T’in tespiti: ‘S›n›rlar de¤iflebilir’

“Bulundu¤umuz dönem, gelecekte bir-

çok ulus-devlet ve milletin h›zl› bir flekilde

tarih maratonunu kaybetmeye bafllad›¤› sü-

reci anlatacakt›r. Bu devletler sadece gelifle-

memekle ve dünya yönetiminde söz sahibi

olanlar aras›na da-

hil olmamak-

la kalmaya-

cak; ayn› za-

manda birço¤u

günümüz tekno-

lojik devrim ve

küresel ekonomi-

nin rekabetine dayana-

may›p ulusal egemenliklerini de büyük öl-

çüde yitireceklerdir” ifadelerine yer verilen

aç›klamada, özellikle Ortado¤u bölgesindeki

çat›flmalara dikkat çekilerek, yeni savafllar›n

meydana gelebilece¤i ve bunun sonucunda

bölgede ciddi kar›fl›kl›klar ve belirsizlikler ya-

flanaca¤›, savafllar sonunda baz› ülkelerin orta-

dan kalkaca¤› ve haritalar›n de¤iflebilece¤i me-

saj› verildi.

Belli ki, Irak'ta yaflanan iflgal ve iç çat›flma-

lar, Türk devletini M‹T’in a¤z›ndan böylesi bir

de¤erlendirme yapmaya itti.

‘Ulus devlet tehlikede’

Irak’›n iç çat›flmalar nedeniyle ve

ABD’nin iste¤i do¤rultusunda parçalanaca¤›

ve Güney Kürdistan’da bir Kürt devleti kuru-

laca¤› endiflesini tafl›yan Türk devleti, geliflen

bu duruma müdahale etmek isteyerek s›n›r

ötesi bir operasyon tasarl›yor. Kerkük flehrin-

de Türkmenlerin yaflad›¤›n› ve Kürtlerin bu

flehri ele geçirmeye çal›flt›¤›n› ileri süren dev-

let, son dönemde Kerkük’ü Türk devletinin

bir sorunu haline getirerek müdahaleye ze-

min haz›rlamaya çal›fl›yor.

Tüm bu geliflmeler üzerine M‹T’in yapt›¤›

aç›klama ise Türk devletinin bir ulus devlet ola-

rak tehlikede oldu¤una dikkat çekerken, M‹T

aç›klamas›nda olaylar› izlemek yerine sald›rgan

bir politika izlenmesi gerekti¤i belirtiliyor.

Güney Kürdistan’daki geliflmeler devleti endiflelendiriyor

Halk Savafl›’na iliflkin az›msanmayacak kadar makaleler ya-z›ld› ve yine bir o kadar da tart›flma tüketildi. Bunlar elbette ki ge-reksiz de¤illerdi. Zira bizimki gibi co¤rafyalarda Yeni Demokra-tik Halk Devrimi’nin yolu olan ve Maoistlerin önderli¤inde yürü-tülen Halk Savafl›’n›n gerçek anlam›yla anlafl›labilmesi için butart›flmalar›n bundan sonra da sürdürülmesi gerekmektedir. Üze-rinde durmak istedi¤imiz konu yine Halk Savafl› merkezli HalkSavafl›-militan, faaliyetçi yan›, k›saca Halk Savafl›’n›n kendimiz-de somutlaflmas›n› ele alarak nas›l bir Halk Savaflç›s› olmam›z ge-rekiyor? Bunu tart›flmaya çal›flaca¤›z. Özellikle ölümsüz flehitle-rimizi and›¤›m›z bu günlerde Halk Savafl›-Halk Savaflç›s› iliflkisi-ni do¤ru kurdu¤umuz zaman flehitlerimizi de daha iyi anlayaca-¤›m›z tart›flmas›zd›r.

Sömürge, yar› sömürge-yar› feodal co¤rafyalarda Maoist ko-münistlerin önderli¤inde yürütülen bütünlüklü devrim stratejisiolan Halk Savafl›’n› savunup bu savafl›n içerisinde olanlar› genelanlamda Halk Savaflç›s› olarak tan›mlamak mümkün. Ancak tekbafl›na bu savafl›n flu veya bu flekilde parças› olanlara ‘sadeceHalk Savafl›’n›n içerisinde yer almak bir Halk Savaflç›s› veya ger-çek anlamda Halk Savaflç›s› olmak için yeterli midir?’ diye sorul-sa muhtemelen buna cevab›m›z ‘yeterli de¤ildir’ olurdu.

Evet nas›l ki Halk Savafl›; sömürge, yar› sömürge-yar› feodalco¤rafyalarda devrimi gerçeklefltirmek için stratejik bir öneme sa-hipse, ayn› flekilde bu savafl›n yürütücüleri de oynad›klar› rol ge-re¤i stratejik bir önem arzetmektedirler. Dolay›s›yla Maoistlerolarak önderlik etti¤imiz Halk Savafl› merkezli de olsa, de¤iflikkurum ve faaliyet alanlar›nda demokratik-devrimci programlaretraf›nda mücadele eden faaliyetçiler olarak stratejik rolümüzübilince ç›kartmak durumunday›z. Tek tek biriyler olarak zihinle-rimizden reflekslerimize kadar kendimizi örgütleyerek içerisindeyer ald›¤›m›z birim, organ, komite ve faaliyet alanlar›nda da ay-n› örgütsel disiplin içerisinde hareket etmenin önemin bilince ç›-kartmadan, bir araya gelerek mevcut diktatörlü¤e karfl› birtak›mal›flkanl›klar üzerinden mücadele yürütmek Halk Savaflç›s›n› ta-n›mlarken asla yeterli de¤ildir.

Halk savaflç›s›na idealize edilmifl bir tan›m aranmamal›d›r.Ama halk ve savaflç› kavramlar›ndan yola ç›karak da beli bir fiki-re sahip olmam›z gerekir.

Halk savaflç›s›, ne halk›n geri yanlar›yla uzlaflan, ne de halk›küçümseyen de¤il. Halk›n kurtuluflunun s›n›flar mücadelesinde,ezilenlerin proletarya önderli¤inde bu savafl› kazanmalar›yla sa¤-lanabilece¤i perspektifiyle mücadele eden, öncelikli olarak HalkSavafl›’n›n genel mant›¤›n› kavrayarak pratik içerisinde bu genelmant›¤a uygun konumlanarak, Maoist iktidar ve örgüt bilinciylekendini donatmaya çal›flan halk kitleleri içerisindeki Maoist par-tinin savafl siperleridirler. Dolay›s›yla halk›n savaflç›lar›d›rlar.

Günümüz dünyas›nda emperyalist burjuvazi, bireyi bir an-lamda ad›na ‘bilgi ça¤›’ diyerek tüketim toplumunun ihtiyaçlar›çercevesinde ele alarak yeniden flekillendiriyor. Tekni¤in-tekno-lojinin insan›n bilinçli dinamik rolünün karfl›s›ndaki “üstünlü¤ü”üzerinden propagandas› yap›lan bu ideolojik savaflla bireyin ken-dine olan yabanc›laflmas› derinlefltirilerek teknolojinin kölesi ha-line getirilmeye çal›fl›yor. fiüpesiz ki bu yeni bir fley olmad›¤› gi-bi “tarihin sonu geldi, s›n›f savafllar›n›n yerini medeniyetler çat›fl-mas› ald›” fleklindeki burjuva safsatadan ba¤›ms›z da ele al›na-maz. Dolay›s›yla burjuvaziyi gerçekten “yeni kefliflere” zorlayans›n›fsal, tarihsel ve toplumsal nedenleri görmemiz gerekir. Çünkübu durum onlar›n s›n›fsal ç›kar› ve yönelimiyle direkt iliflkilidir.Bu ba¤lamda kendi sistemlerinin bekas›n› muhafaza edip gelifltir-meye çal›fl›rlar. Tüm duruflu ve yönelimleri bu merkezlidir. Öy-leyse zulmün tiranl›¤›n› yapanlar için böylesi bir tesbiti yapanbizlerin de duruflu ve yönelimi ne derece bilimsel ve stratejiktir?Sorusunu kendimize sorarak sistemin yaratmak istedi¤i insan,hatta “devrimci” tipine cepheden meydan okuyarak daha etkilive aktif olarak s›n›f savafl›m›n›n co¤rafyam›z özgülünde yürütü-len biçimi olan Halk Savafl›’n›n hizmetinde olmal›y›z.

‹nsan gerçekli¤i itibariyle stratejik varl›kt›r. Kendini tan›maylabafllayan ve bilinçlerin örgütlenmesiyle muazzam bir güce dönü-flen insan›n bu bilinçli ve dinamik rolü burjuvazinin teorisini yap-t›¤› gibi tekni¤in karfl›s›nda yenilmifl de¤ildir. Burjuvazi tekni¤in-teknolojinin belirleyici oldu¤unun teorisini yaparak asl›nda kendiüstünlü¤ünü ve “yenilmezli¤inin” ebedi oldu¤unu söylemeye ge-tirmektedir. Çünkü s›n›fl› toplumlar gerçekli¤inin kaynakl›k etti¤ieflitliksizler dünyas›nda tekni¤i-teknolojiyi elinde tutan buna hakimolan burjuvazidir. Elindeki gücün insan karfl›s›ndaki üstünlü¤ününpropagandas›n› yaparak iktidar›n›n ebedili¤ini ilan ediyor.

Yoldafl Mao karfl›tlar aras› bir savaflta insan›n bilinçli dinamikrolü üzerine flöyle diyordu; Bilinçli bir dinamik rol oynamak, in-san›n özelli¤idir. ‹nsan, bu özelli¤ini savaflta apaç›k ortaya koyar.Savaflta zaferi ya da yenilgiyi, askeri, politik, ekonomik ve co¤ra-fi koflullar ve her iki taraf›n verdi¤i savafl›n do¤as› ve taraflar›n ka-zand›klar› uluslararas› deste¤in belirledi¤i kuflkusuzdur, ama so-nucu gene de yaln›z bunlar belirlemez, bunlara öznel çabalar›nda eklenmesi gerekir; yani, savafl› yönetme ve savafla kat›lma ça-bas›, insan›n savafltaki bilinçli dinamik rolü.

Halk SavaşıHalk Savaşçısı ilişkisi

M‹T ulus devlet alarm› verdi

Milli ‹stihbarat Teflkilat› (M‹T), yeni

ajanlar kazanmak için internet üzerinden,

‘Nas›l yard›m edebilirsin’ ad› alt›nda bir

kampanya bafllatarak halk› ihbarc›l›¤a ça-

¤›r›yor.

M‹T’in internet sitesinde yap›lan ça¤-

r›yla, halktan ‘ulusal güvenlik konular›na

iliflkin olmak koflulu ile’ çevrelerinde olup

bitenleri elektronik ortamda teflkilata ha-

ber vermeleri istendi. Halk aras›nda ajan

a¤›n› geniflletmek ve ihbarc›l›¤› yayg›nlafl-

t›rmak amac›yla bafllat›lan kampanyada,

“Ülke güvenli¤i ba¤lam›nda gördü¤ü-

nüz, duydu¤unuz, bildi¤iniz hususlar›

iletmeniz, görevlerimize katk› sa¤laya-

cakt›r” ifadeleri yer al›yor.

M‹T’ten ajanl›k

kampanyas›

Page 4: 19 - 31 Ocak 2007 - Sayı 104

19-31 Ocak 2007 GÜNCEL4

‹stanbulAralar›nda TMMOB, KESK, Ça¤dafl

Hukukçular Derne¤i, Tecrite Karfl›

Avukatlar, EHP, ESP, SDP, HÖC, TKP,

Partizan ve E¤itim-Sen’in bulundu¤u

çok say›da demokratik kitle örgütü, si-

vil toplum kuruluflu, siyasi parti ve

sendika üyeleri, F tipi hapishanelerde

uygulanan tecridin sona erdirilmesi ve

ölümlerin durdurulmas› talebiyle her

Cumartesi Taksim’de oturma eylemle-

ri düzenliyorlar.

‘Her cumartesi buraday›z’6 Ocak’ta yap›lan ilk oturma eylemi

s›ras›nda polisin yo¤un y›¤›nak yapmas›

dikkat çekti. Polisin, provokasyon yara-

tarak eyleme müdahale etme haz›rl›¤›

yapmas› üzerine ç›kan gerginlik sonras›

eylem sonland›r›ld›.

TMMOB Makine Mühendisleri Oda-

s›’nda 7 Ocak günü bir araya gelen ku-

rum temsilcileri, önceki gün yap›lan

oturma eylemine provokatif bir flekilde

yaklaflan polisin tutumunu k›nayarak,

tecrit sorununun çözülmesini istediler.

AnkaraD‹SK, KESK, ATO, TMMOB’un

ça¤r›s› ile biraraya gelen birçok sendi-

ka ve demokratik kitle örgütünün kat›-

l›m›yla oluflan “Tecrite Karfl› Ankara

‹nisiyatifi”, tecrit karfl›t› eylemlerine

devam ediyor.

Ankara’da Cuma eylemleriYüksel Caddesi’nde tecriti anlatan

foto¤raf sergisi açarak, imza stantlar›

kuran “Tecrite Karfl› Ankara ‹nisiyatifi”

üyeleri, tecrit sorununun çözümü için

her Cuma bir araya geleceklerini belirt-

tiler.

Yüksel Caddesi’nde 12 Ocak’ta bir

araya gelen tecrit karfl›tlar› aç›kla-

malar›n› sembolik bir hücre içerisinde

yaparak, insanca bir yaflam ad›na mü-

cadele ettikleri için insanlar›n F tipleri-

ne at›ld›klar›n›, tecrit koflullar›na tabi

tutulduklar›n› belirttiler. Eylem Behiç

Aflç›’n›n mektubunun okunmas›n›n ar-

d›ndan, ‘her Cuma buraday›z’ ça¤r›s›y-

la sona erdi.

‹zmirD‹SK, Genel-‹fl 5 No'lu fiube, BES,

ÇHD, PSAKD Ege fiubeleri, EGE 78'li-

ler Derne¤i, HÖC, BDSP, EHP, ESP,

DHP, ‹HD, ‹C‹, Tüm Bel-Sen 1 No’lu

fiube, Partizan, Al›nteri, Kald›raç, SES,

DTP, SDP, Köz, ‹flçi Mücadelesi ve

Kurtulufl Partisi üyeleri 15 Ocak’ta

Karfl›yaka Sevgi Yolu’nda gerçeklefltir-

dikleri meflaleli yürüyüflle tecrite son

verilmesini ve ölümlerin durdurulma-

s›n› istediler.

AntalyaDHP, KESK, HÖC, D‹SK, Emekli

Sen, Halkevleri, Devrimci Hareket,

SDP, ÖDP ve EMEP’in içinde yer ald›-

¤› tecrit karfl›t› eylem platformu, K›flla-

han Oteli önünde bas›n aç›klamas›

gerçeklefltirerek tecrit sorununun

çözülmesini istedi.

Tecriti kald›r›n ölümleri durdurun

Demokratik kitle örgütleri, si-yasi partiler, sendikalar ve siviltoplum kurulufllar›n›n tecrite kar-fl› bafllatm›fl olduklar› eylemlergittikçe kalabal›klafl›yor.

‹stanbul’da, Cumartesi eylem-lerinin ikincisinde, Taksim Tram-vay Dura¤›’nda biraraya gelentecrit karfl›tlar› ad›na konuflanBilgesu Erenus, Av. Behiç Aflç›,Gülcan Görüro¤lu ve Sevgi Say-maz’›n tecritin son bulmas› tale-biyle ölüm orucunda olduklar›n›ve sa¤l›k durumlar›n›n giderekdaha da kötüleflti¤ini belirterek,“Bizler tecritin sonucunun art›k

siyasal iktidar taraf›ndan görül-

mesini istiyoruz. Siyasal iktidar

bilimi ve demokratik muhalefeti

yok sayma ›srar›na son vererek,

ilgili bilim çevrelerinin tespit ve

önerilerini dikkate almal›d›r. Si-

yasi iktidar› insanl›¤› karfl› diren-

meye son vermeye ölüm üreten

tecriti ortadan kald›rmaya ça¤›r›-

yoruz” fleklinde konufltu.

Aflç›’n›n annesinin de bir ko-

nuflma yapt›¤› eylem, sanatç› ‹l-

kay Akkaya’n›n kitleyle birlikte

söyledi¤i “Çav bella” marfl› ile

son buldu.

Eylemler giderek

kalabal›klafl›yor

F tipinde açl›k grevi

Okmeydan›’nda‘Demokrasi Platformu’

Ayd›nlar Aflç›'y› ziyaret etti

Van F Tipi Hapishane-

si’nde bulunan PKK’li tutsak-

lar, maruz kald›klar› tecrit ifl-

kencesine ve idarenin keyfi

uygulamalar›na karfl› süresiz

açl›k grevi bafllatt›lar.

Geçti¤imiz aylarda çevre

illerdeki hapishanelerde bu-

lunan PKK’li tutsaklar›n

nakliyle faal hale getirilen

Van F Tipi Hapishanesi’nde

bulunan tutsaklar, TUHAY-

DER Van fiube Baflkan› Adil

Kotay arac›l›¤›yla yapt›klar›

aç›klama ile, tecrit iflkencesi-

ne ve idarenin keyfi uygula-

malar›na karfl› 10 Ocak’ta

süresiz açl›k grevi bafllatt›k-

lar›n› duyurdular.

Açl›k grevine iliflkin ‹HD

Van fiubesi’nde aç›klama ya-pan TUHAY-DER Baflkan›Kotay, hapishane idaresininkendi bafl›na buyruk bir sis-tem oluflturdu¤unu belirte-rek, tutsaklar›n kifliliklerininteslim al›nmak istendi¤inisöyledi.

Hapishanede yaflanan so-runlara iliflkin Adalet Bakanl›-¤›’na baflvurduklar›n› ancakbir sonuç alamad›klar›n› belir-ten Kotay, ölüm orucundakiAv. Behiç Aflç›’ya da de¤ine-rek, “E¤er bir hukukçu bu uy-gulamalara karfl› en de¤erliolan can›n› bile ortaya koymuflise, F Tipi cezaevlerinin insan›tüketme yeri oldu¤u bir kezdaha ispatlanm›flt›r” fleklindekonufltu.

‹stanbul polisinin son za-manlarda birçok kere y›¤›nakyaparak, terör estirdi¤i Ok-meydan›’nda bir araya gelençeflitli demokratik kitle ögüt-leri, dergi çevreleri ve siyasiparti flubeleri, ‘Okmeydan›Demokrasi Platformu’nu kur-dular.

Ovac›kl›lar Derne¤i’nde bi-raraya gelen Halkevleri, ÖDP,ESP, SODAP, Karak›z›l Notlar,Ça¤r›, Partizan, DHP, EMEP,DTP, Eflit ve Özgür YurttaflHareketi ve ‹flçi Evi Derne¤iaç›klama yaparak ‘Okmeydan›Demokrasi Platformu’nu kur-

duklar›n› duyurdular.

Platformun, iflsizlik, yok-sulluk ve e¤itimsizlik gibi so-runlardan kaynaklanan yoz-laflma ve çürümeye karfl› mü-cadele amaçl› kuruldu¤u belir-tilen aç›klamada, Okmeyda-n›’nda yaflanan bu tip sorun-lar›n egemenler taraf›ndanuygulanan politikalardan, ç›-kart›lan yasalardan kaynak-land›¤› belirtildi.

Aç›klamada, “DemokrasiPlatformu, insanca bir ya-flam, yaflan›labilir bir mahal-le için elinden geleni yapa-cakt›r” denildi.

Erzurum Yüksek GüvenlikliH Tipi Hapishanesi'nde tutulansiyasi hükümlü ve tutuklular,kötü muameleye u¤rad›klar›n›belirterek, Avrupa Konseyi ‹fl-kenceyi Önleme Komitesi veTBMM ‹nsan Haklar› Komisyo-nu'na baflvurmaya haz›rlan›-yorlar.

Erzurum H Tipi Hapishane-si'nde kalan siyasi tutsaklar Ci-han Alkan, Bar›fl Atmaca ve Ce-nap Dalk›ran, avukatlar› Fahret-tin Kaya arac›l›¤›yla yapt›klar›aç›klamada, geceleri arama ba-hanesiyle s›k s›k uyand›r›ld›kla-r›n›, 'tatbikat' ad› ald›nda da ge-celeri elleri kelepçeli halde d›fla-r› ç›kart›l›p eksi 40 derecenin al-t›nda yürütüldüklerini belirte-rek, hapishanedeki bask›lar ne-deniyle Avrupa Konseyi ‹flken-ceyi Önleme Komitesi ile TBMM‹nsan Haklar› Komisyonu'nabaflvuracaklar›n› söylediler.

'Guantanamo

cezaevi gibi' Avukat Fahrettin Kaya, 11

Ocak’ta yapt›¤› aç›klamada, Er-

zurum H Tipi Hapishanesi’nde-

ki uygulamalar›n 12 Eylül dö-

nemindeki Diyarbak›r hapisha-

nelerinde ve Guantanamo ha-

pishanesinde yap›lan insanl›k

d›fl› uygulamalar›n benzeri ol-

du¤unu belirtti. Uygulamalarla

ilgili olarak Adalet Bakanl›¤›,

hapishane yönetimi ve savc›l›k

nezdinde giriflimde bulunduk-

lar›n› belirten Kaya, “fiimdi

yapt›¤›m›z bu baflvurular›n so-

nuçlar›n› bekliyoruz. Olumlu

bir sonuç ç›kmamas› halinde

Avrupa Konseyi ‹flkenceyi Ön-

leme Komitesi ve TBMM ‹nsan

Haklar› Komisyonu'na baflvu-

raca¤›z” fleklinde konufltu.

Hapishanede geceyar›s› tatbikatkalar›

Ölüm orucundaki Av. Behiç Afl-

ç›’y› ziyaret eden ayd›nlar, F tipi

hapishanelerdeki tecritin kald›r›l-

mas› için Aflç›’ya destek verdiler.

Aflç›’y› evinde ziyaret eden Ya-

zar Vedat Türkali, Eflber Ya¤mur-

dereli, Sosyal Demokrasi Vakf›

Baflkan› Ercan Karakafl, Ak›n Bir-

dal ve Avukat Kemal Aytaç tecrit

sorununun çözülmesini istediler.

Vedat Türkali, ‘tecrit’ uygula-

mas›n›n insanl›k d›fl› bir uygula-

ma oldu¤unu ifade ederek, F tipi

sorununun siyasi bir mesele ol-

maktan ç›kt›¤›n› söyledi.

‘Toplumsal bar›fl için

tecritler kalkmal›’Ülkemizdeki hapishanelerin

hiçbirinin dünya standartlar›na uy-

gun olmad›¤›n› defalarca rapor et-

tiklerini hat›rlatan Ak›n Birdal ise,

“Türkiye'de toplumsal bar›fla ihti-

yaç vard›r. Ve toplumsal bar›fl›n

sa¤lanabilmesi için art›k tecritlerin

son bulmas› gerekir. Ç›kar›lacak si-

yasi bir genel af toplumsal bar›fl›n

bir ad›m› olacakt›r. Aksi bütün

Türkiye'yi tecride dönüfltürecektir”

diye konufltu.

F tipi hapishanelerde

süren tecrit ve tredman

uygulamalar›na karfl› Tür-

kiye-Kuzey Kürdistan’›n

çeflitli yerlerinde, demok-

ratik kitle örgütleri, siyasi

partiler ve sendikalar bira-

raya gelerek ortak eylem-

lerle tecrit uygulamalar›na

son verilmesini istediler

Page 5: 19 - 31 Ocak 2007 - Sayı 104

19-31 Ocak 2007GÜNCEL 5

Gazeteciler zorlu bir y›l› geride b›rakt›

Dünya üzerindeki her geliflmenin nab-

z›n› tutma ve geliflmeleri kamuoyuna aktar-

ma görevlerini yerine

getirmeye çal›flan

gazeteciler

z o r l u

bir ça-

l › fl m a

y›l›n› ge-

ride b›rak-

t›lar. Emper-

yalist devletlerin iflgalleri,

iflgal edilen yerlerde süren

süren savafl ortamlar›, emper-

yalizme uflakl›k eden devletle-

rin uygulamalar›, yürütülen haks›z

savafllar, ç›kart›lan ‘anti-terör’ yasalar›

gazetecilerin yaflam hakk›n› tehlikeye sok-

tu¤u gibi, ifade özgürlü¤ü, bas›n özgürlü¤ü

gibi olgular› da tehdit ediyor. 2006 y›l›nda

81 gazeteci görev bafl›ndayken öldürüldü,

yine yüzlercesi de düflüncelerinden kay-

nakl› yarg›land› ve tutukland›.

81 gazeteci öldürüldüMerkezi Fransa’n›n baflkenti Paris’te bu-

lunan S›n›r Tan›mayan Gazeteciler Örgütü

(RSF), yay›nlad›¤› raporda, 2006 y›l› için ‘son

12 y›lda en çok gazetecinin öldürüldü¤ü y›l’

tespitini yaparak, geçti¤imiz y›l görev s›ra-

s›nda ya da düflüncelerini aç›klad›¤› için 81

gazetecinin öldürüldü¤ünü aç›klad›. Rapor-

da son bir y›lda öldürülen bas›n asistanlar›,

tercüman ve floförlerin say›s›n›n da 32 oldu-

¤u belirtildi.

Irak ençok gazete-cinin öldü-

rüldü¤ü ülkeHalen emperya-

list iflgal alt›nda olan ve

her gün yüzlerce sivilin öl-

dürüldü¤ü Irak, gazetecilerin can güven-

liklerinin en düflük oldu¤u ülkeler aras›nda ilk

s›rada yer al›yor. 2006 y›l›nda bu ülkedeki ge-

liflmeleri izlerken ço¤unlu¤u Irakl› 64 gazete-

ci öldürüldü.

Örgütün haz›rlad›¤› raporda, Irak’ta sava-

fl›n bafllad›¤› 2003 y›l›ndan bu yana 139 gaze-

tecinin öldürüldü¤ü kaydedilirken, bu raka-

m›n 1955-1975 y›llar› aras›nda 20 y›l süren

Vietnam savafl›nda hayat›n› kaybeden gaze-

teci say›s›n›n 2 kat› oldu¤u belirtildi. 20 y›l

süren savafl boyunca Vietnam’da sadece 63

gazetecinin hayat›n› kaybetti¤i ifade edildi.

Gazeteciler için en tehlikeli ikinci ülke

ise Meksika, üçüncü s›rada da Filipinler yer

al›yor.

871 gazeteci tutukland›Birçok gazetecinin görev bafl›ndayken

kaç›r›ld›¤›na dikkat çekilen raporda, geçti¤i-

miz y›lda baflta Irak ve Filistin olmak üzere,

dünya çap›nda 56 gazetecinin kaç›r›ld›¤›n›

aç›klad›. Aç›klamaya göre 871 gazeteci tu-

tuklan›rken, toplam bin 472 bas›n mensubu

da fiziki sald›r›ya veya tehdide maruz kald›.

Sansür h›z kesmediS›n›r Tan›mayan Gazeteciler Örgü-

tü’nün verdi¤i rakamlara göre son bir y›lda

toplam 912 yay›n organ› sansürlendi. 2006

y›l›nda sansürü uygulayan ülkelerin bafl›n-

da gelen Tayland’da Eylül ay›nda yap›lan

askeri darbenin ard›ndan 300’ü aflk›n yerel

radyonun kapat›ld›¤› belirtiliyor.

Ülkemizde de tablo ayn›

Türkiye-Kuzey Kürdistan’da da durum

genelden hiç farkl› de¤il, düzen muhalifi 22

gazeteci ve yazar 2007 y›l›n› hapishanelerde

karfl›lad›.

Geçti¤imiz y›l Mart ay›n›n sonlar›nda, Di-

yarbak›r’da HPG gerillalar›n›n cenaze tören-

lerine yap›lan sald›r›da muhabirimiz ‹lyas Ak-

tafl, devletin kolluk kuvvetleri taraf›ndan kat-

ledilirken, Eylül ay›nda uygulamaya konulan

Terörle Mücadele Yasas› sald›r›lar›yla, özel-

likle devrimci demokrat bas›n yay›n kurulufl-

lar› baflta olmak üzere muhalif bas›n organla-

r› ve çal›flanlar› üzerinde tam bir sansür ve

tutuklama terörü uyguland›. TMY yasalaflt›k-

tan sonra toplam 17 gazeteci ve yazar tutuk-

land›, yine ayn› yasa dayanarak gösterilerek,

Ülkede Özgür Gündem Gazetesi, At›l›m Ga-

zetesi, Özgür Halk ve Genç Bak›fl dergileri-

nin yay›nlar› durduruldu.

81 gazeteci öldürüldüBüyük tehlikeler alt›nda görevlerini sürdüren gazeteciler

2006 y›l›nda da emperyalist sistemin sald›rganl›¤›ndan nasip-lerini ald›lar. Geçti¤imiz y›l içerisinde onlarca gazeteci savaflortamlar›nda ya da suikastlarla öldürülürken, yine birçok ül-kedeki gazeteciler de emperyalist sald›rganl›¤›n bir parças›olan ‘anti-terör’ yasalar› nedeniyle hapishanelere konuldular

ODAK ve Genç Direniflçi

dergilerinin sorumlu yaz› iflleri

müdürlü¤ünü yapm›fl olan tu-

tuklu gazeteci Erol Zavar’›n kan-

ser hastal›¤›na ra¤men tutuklu-

lu¤unun sürmesi, Erol Zavar’a

Yaflam Hakk› Koordinasyonu

üyelerince protesto edildi.

Sincan 1 No’lu F Tipi Hapis-

hanesi’nde tutuklu bulunan Za-

var’›n tahliye edilmesini iste-

yen Koordinasyon üyeleri, An-

kara’da, Yüksel Caddesi’nde

bas›n aç›klamas› yapt›lar. Aç›k-

lamada, Zavar’›n befl y›ld›r tu-

tuklu bulundu¤u süre içerisin-

de 11 ameliyat geçirdi¤i ve me-

sanesinden 39 ur ç›kar›ld›¤› be-

lirtilerek, Zavar’›n tecrit koflu-

lar›nda tutulmas›n›n mümkün

olamayaca¤› vurguland›.

Aç›klamada, “Zavar insanca

muamele görmek ve tedavisinin

sa¤l›kl› bir ortamda sürdürülme-

sini istiyor” denildi.

‹flkence gördü¤ü

halde san›k olduKanser hastas› olan Zavar,

2003 y›l›nda tutuklu bulundu¤u

Tekirda¤ F Tipi Hapishane-

si’nden Bayrampafla Hapishane-

si’ne sevk edilirken jandarmala-

r›n ‘ç›plak üst aramas›’ uygula-

mas›n› reddetti¤i için fiziki flid-

dete maruz kalm›flt›.

Sald›r› ile ilgili olarak ‹stan-

bul Eyüp Cumhuriyet Baflsavc›l›-

¤›’na jandarmalar hakk›nda suç

duyurusunda bulunmas›na ra¤-

men, ‹stanbul Valisi Muammer

Güler, ‘arama ve kay›t iflleminde

görevlilerin hiçbir kusuru yok’

deyince soruflturma izni veril-

memiflti.

Zavar’›n soruflturma talebine

izin verilmezken, sevk s›ras›nda

yap›lan sald›r›da Zavar taraf›n-

dan boynunun s›k›ld›¤› iddia

edilen bir jandarma erinin, ola-

y›n ard›ndan bir günlük ‘ifl göre-

mez’ raporu almas›yla Zavar

hakk›nda dava aç›ld›.

Eyüp Asliye Ceza Mahkeme-

si’nde görülen davada, Zavar’›n

jandarma erinin boynunu s›k-

mak suretiyle bir günlük ifl göre-

memesine neden oldu¤u gerek-

çe edilerek 6 ay hapis cezas› ve-

rildi. Hapis cezas› 3 bin 600 Ytl

para cezas›na çevrildi.

Kanser oldu¤u halde F tipi hücrelerinde tutuluyor

Gazeteci Erol Zavar’a özgürlükTutuklu bulundu¤u Sincan F tipi hapishanesin-

de kanser hastal›¤›na ra¤men yaflam mücadelesinisürdüren gazeteci Erol Zavar befl y›ll›k tutukluluksüresince kanser nedeniyle 11 ameliyat geçirmesi-ne ra¤men tahliye edilmiyor. Zavar, 2003 y›l›ndahastaneye sevk s›ras›nda jandarmalar taraf›ndaniflkence görmesine ra¤men bu nedenle ceza da ald›

Polisler taraf›ndan dövülerek iflkence ile katledilenEvrensel Gazetesi muhabiri Metin Göktepe, ölümü-nün 11. y›ldönümünde mezar› bafl›nda an›ld›. O¤lu-nun mezar›n› öpen anne Fadime Göktepe, “Bir Metinöldü ama binlerce Metin yan›mda. Onlar, Metin'in ka-leminden korktular; ancak Metin'im ölmedi” dedi.

8 Ocak 1996'da, Eyüp Kapal› Spor Salonu'nda po-lisler taraf›ndan dövülerek iflkence ile katledilen Ev-rensel Gazetesi muhabiri Metin Göktepe, ölümünün11. y›ldönümünde sevenleri taraf›ndan mezar› bafl›n-da an›ld›. Aralar›nda Metin Göktepe'nin annesi Fadi-me Göktepe, EMEP üyeleri, Evrensel Gazetesi Genel

Yay›n Yönetmeni ‹hsan Çaralan ile gazete çal›flanlar›ve fiair-yazar Sennur Sezer’in de bulundu¤u kalaba-l›k grup Esenler'de bulunan Kemer Mezarl›¤›'nda biraraya geldi. Ellerinde Göktepe'nin foto¤raflar›n› tafl›-yan grup, s›k s›k “Hepimiz birer Metiniz”, “Evrenselsusturulamaz” sloganlar› eflli¤inde Göktepe'nin me-zar› bafl›nda topland›. Grup, devrim ve demokrasimücadelesinde yaflamlar›n› yitirenler için sayg› duru-flunda bulundu.

Mezar bafl›nda yap›lan konuflmalar›n ard›ndanGöktepe'nin mezar›na karanfiller b›rakan grup, slo-ganlar eflli¤inde mezarl›ktan ayr›ld›.

Metin Göktepe unutulmad›

Diyarbak›r Sur Belediyesi,belediye hizmetlerinin Türk-çe’nin yan› s›ra, Kürtçe, Arapça,Süryanice ve ‹ngilizce verilebil-mesi için ‘çok dilli belediyecilik’hizmeti verme karar› ald›. Al›-nan bu karar, Arapça, Süryani-ce ve ‹ngilizce dillerinde hizmetverilmesi hakk›nda daha hiçbirfley söylenmeden, Kürtçe hizmetverilmek istenmesi öne ç›kart›-larak tart›fl›lmaya baflland› bile.

Nedir bu çok dilli

belediyecilik?Diyarbak›r Sur Belediyesi

Meclis üyelerinin karar alt›na al-d›klar› ‘çok dilli belediyecilik’,belediye hizmetlerinde Türkçed›fl›ndaki yerel dillerin kullan›l-mas› anlam›na geliyor.

Bu konu ilk olarak yine Di-yarbak›r Sur Belediyesi Baflkan›Abdullah Demirbafl’›n iki y›l ön-ce Avrupa Sosyal Forumu’na,‘Çok dillilik ›fl›¤›nda belediyeci-lik ve yerel yönetimler’ bafll›kl›yaz› göndermesiyle gündemegelmiflti. Bu yaz›s›nda Demir-bafl, ‘Farkl›l›klar birer hata de-¤ildir’ diyerek, her kültürün ‘efl-siz’ ve ‘de¤erli’ kabul edilmesigerekti¤ini vurguluyordu. Yaz›-da, belediye personeli istihdamedilirken yerel dili bilme flart›aranmas›, resmi evraklar›nfarkl› dillerde yap›labilmesi, be-lediye raporlar›n›n çok dilli birbiçimde düzenlenmesi, hattaher dil grubunun kendi ‘HalkMeclisi’ni kurmas› gibi önerilergetiriliyordu.

Sur Belediyesi’ne

jet h›z›yla müfettiflHalkla iyi bir iletiflim kur-

mak, anlafl›labilir, kal›c› ve sür-dürebilir bir hizmet götürülebil-

mesi için belediyelerin yerel dil-lerden yararlanmas› amac›n› gü-den karar›n belediye meclisinceonayland›¤› haberinin bas›ndaduyurulmas›ndan iki saat sonra‹çiflleri Bakanl›¤› konuya iliflkininceleme yapmas› için mülkiyebaflmüfettifli görevlendirdi.

Baflkan karar›n

arkas›nda

Diyarbak›r Sur BelediyeMeclisi’nin belediye hizmetle-rinde Türkçe d›fl›ndaki yerel dil-lerin kullan›lmas› yönünde ald›-¤› karar karfl›s›nda ‹çiflleri Ba-kanl›¤› hemen inceleme bafllatsada, bölgede yaflayan insanlar›nbüyük ço¤unlu¤unun Türkçed›fl›nda baflka bir dil konufluyorolmas›, al›nan karar›n somut birgerçekli¤e dayand›¤›n› ortayakoyuyor.

Belediyelerinin s›n›rlar› içe-risinde 104 bin kiflinin yaflad›-¤›n› belirten Demirbafl, yapt›kla-r› bilimsel anket sonucu bu kifli-lerin yüzde 72’sinin Türkçe’denbaflka bir dil konufltu¤u sonu-cunun ortaya ç›kt›¤›n› belirte-rek, “Türkiye'de çok kimlikli biryap› var. Bu farkl› kimliklerinifade edildi¤i yerlerden birisi debelediyeler olmal›. THY, yolcula-r›na hem Türkçe hem de gidece-¤i ülkenin diliyle bilgi veriyor,çünkü verdi¤i hizmetin anlafl›l›rolmas›n› istiyor. Bizim yapmayaçal›flt›¤›m›z da budur” fleklindekonuflarak, Meclis’in ald›¤› ka-rar› savundu.

Belediyenin yapt›rd›¤› anke-te göre, belediye s›n›rlar› içeri-sinde yaflayan insanlar›n yüzde72’si Kürtçe, yüzde 24’ü Türk-çe, yüzde 1’i Arapça ve yüzde3’ü de Süryanice, Ermenice ve‹ngilizce konufluyor.

Diyarbak›r’da ‘çokdilli belediye hizmeti’

‹stanbul'daki mülteci kamp-lar›nda zor flartlar alt›nda yafla-yan Çeçenler, en temel ihtiyaçla-r›n› bile karflılamakta zorluk çe-kiyorlar. Çeçenistan'da süren sa-vafl nedeniyle ülkelerine de dö-nemeyen Çeçenler, Türk devleti-nin kendilerine 'mültecilik statü-sü' tan›mas›n› istiyorlar.

Rusya'n›n Çeçenistan'› ikincikez iflgal etti¤i 1999 y›l›ndansonra Türk devletine s›¤›nan ve‹stanbul’un Ümraniye, Beykozile Kad›köy ilçelerindeki kamp-larda kalan Çeçenler, ‘mültecilik’statüsü alamad›klar› için zor ko-flullar alt›nda yaflamlar›n› sür-dürüyorlar.

Ucuza çal›flt›r›l›yorlar

Ümraniye’de HalilürrahmanCamii'nin alt kat›nda 132 kiflininyaflad›¤› kamp›n sorumlusu Vi-sit Buçaev adl› Çeçen, 4 çocu¤uve efliyle 30 metrekarelik birodada kalıyor. 7 y›ld›r buradayaflamas›na ra¤men, ‘mülteci’statüsü alamad›¤›n› belirten Bu-çaev, “Çal›flmam›za izin verilme-di¤i için geçimimizi sa¤lamaya-m›yoruz. ‹fl bulunca da çok ucu-za çal›flt›r›yorlar. Bazen çal›flt›¤›-m›z halde param›z› alam›yoruz.

Bazen de polis bizi gözalt›na al›-yor” dedi.

Türk yetkililere sitem

“Orada çok insan öldü, gi-dersek sabaha kadar yaflayaca-¤›m›z› bile bilemiyoruz” diyenSelina Sultanova ise kamplar›ziyaret eden Türk yetkililerininsorunlar›n çözümü için verdikle-ri sözleri yerine getirmemelerin-den yak›nd›. Sultanova, tek is-teklerinin 'mültecilik' haklar›n›ntan›nmas› oldu¤unu belirtti.

Savafltan kaçarak ülkemizegelen 4 çocuk annesi Havva Ye-gaeva ise yaflad›klar›n› flöyle an-latt›: "Annem, babam ve karde-flimi savaflta kaybettim. ‹ki defasavafl gördü¤ümüz için kalp vesinir hastal›klar› ile karfl› karfl›-yay›z. Oradaki savafltan kaçt›kama Türkiye'de de çok zor flart-larda yafl›yoruz. So¤uktanbronflit olan çocuklar›m›z› te-davi ettiremiyoruz, okula gön-deremiyoruz. Polis çal›flmam›-za izin vermedi¤i için ara s›raev temizli¤ine gidiyoruz ama oda yetmiyor. Benim iki çocu-¤um burada do¤du. Ama Tür-kiye onlara vatandafll›k hakk›dahi vermiyor".

Çeçenler 'mültecilik'statüsü istiyor

Page 6: 19 - 31 Ocak 2007 - Sayı 104

19-31 Ocak 2007 EMEK-HABER6

EME⁄‹N KÜRSÜSÜDursun Baştuğ

Koskoca bir mücadele y›l›n› geride b›rak›rken, feodalburjuva hakim güçler, sömürü ve bask› sald›r›lar›n› yeniy›la devrederek, bugün de mevcut sald›r› tutumlar›n› de-vam ettiriyorlar. Bir sene boyunca yapt›klar› icraatlar›nyans›mas› olan, ekonomik ve siyasal y›k›mlar›n genifl halky›¤›nlar›na yans›y›fl› ortadayken, bu noktada aç›klanan so-nuçlar›n somut durumla alakas› olmad›¤› görülmektedir.

Her sene aç›klanan enflasyonun, düflük gösterilmegayretleri, ezilen halklar›n nezrinde tutmad›, tutmayacak.Hükümet kendi baflar›s›zl›¤›n›, baflar› olarak yans›tman›nyollar›n› ararken, muhalefet ise, oluflmufl baflar›s›zl›¤› si-yasal malzeme yaparak, kendi durumlar›n› iyilefltirme po-litikas›na çevirmeye çal›fl›yor. Yap›lan çal›flmalar›n hangikirli siyasetle yürütüldü¤ü ve bu siyaseti yaparlarken han-gi yöntemlere baflvuruldu¤unu geçmifl dönemlerden debilmekteyiz.

Fakat yaklaflan seçim süreciyle birlikte, oluflacak hare-ketlili¤in, bu tart›flmalar› farkl› mevzular etraf›nda nas›l dat›rmand›raca¤›n›, bugünden kestirmek gerekir. E¤er birsisteminin kendisi, talan, soygun, sömürü üzerine kurul-mufl ise, bildi¤imizin d›fl›nda bir siyasal hat izlenmesimümkün de¤ildir. Her seçim öncesi ifade edilen, seçimbütçesinin haz›rlanmas› ve buna ayr›lm›fl bir kaynak yok-sa bunun oluflturulmas› gerekçesiyle, cüzdanlara uzananeller olacakt›r.

Asl›nda memleket hadiselerine bak›ld›¤›nda, bofl daolsa, vatandafl›n cüzdan tafl›ma flans› kalmam›flt›r. Bu sis-temin yaratt›¤› y›k›mdan kaynakl›, yaflam›n günlük parça-s› olan kapkaçtan dolay›, içi bofl da olsa, halk›n cüzdantafl›ma tedirginli¤i bafllam›flt›r.

Yaln›z bu seçim bütçesinin nas›l haz›rland›¤›n› geç-mifl dönemlerden hepimiz bilmekteyiz. Her seçim öncesinormal dönemlerden daha yüksek yap›lan zam furyas›,bu sene de yavafl-yavafl gündemdeki yerini alacakt›r. Hal-k›n temel ihtiyaçlar› dahil, her fleye bir tak›m zamlar ya-p›larak, seçim sürecindeki harcamalar karfl›lanacakt›r. ‹fl-çinin, köylünün ve emekçinin yani tüm ezilen yoksul ke-simin hangi flartlarda yaflad›¤› ve bu yaflam koflullar›n›ndüzeltilmesi için, hak talebinde bulunanlar›n yediklericoplar›n haddi hesab› yokken, birilerinin ülkeyi soyup so-¤ana çevirmelerine izin verilecektir.

Yoksulluk s›n›r›nda yaflayan kesimin ödedi¤i vergile-rin do¤ru kullan›m› durumunda, bugünkü hizmetten dahaiyi bir yaflam sunulaca¤› aç›kt›r. Fakat tüm vergilendirmepolitikas›yla birlikte, bizlerin cebinden ç›kan bu ücretle-rin, nas›l da çarçur edildi¤i, bunlar›n kimler taraf›ndan,kimlere peflkefl çekildi¤i genifl kesimler taraf›ndan bilin-mektedir. Uygulanan %18 KDV ile birlikte, %15 özel tü-ketim vergisinin yo¤unluklu olarak yoksul kesimden al›n-d›¤›, zenginlerin ise bir yolunu bulup bu ödemeleri yap-mad›¤› da bilinen gerçekler aras›ndad›r. Yani bu hükümetve devlet ezilen yoksul halklar›n ç›karlar›n› kollayan de-¤il, tam aksine yetimin hakk› olarak ifade edilen bütçele-ri kendi sofras›ndakilere peflkefl çekmektedir.

Bundan kaynakl› yaklaflacak cumhurbaflkanl›k seçimle-ri ve genel seçimler uzun bir süre tart›fl›lacak gündemlerolacakt›r. Bu gündemin bizlerden yeni bir fleyler götürme-sine tedbir olarak, bugünden haz›rlanarak yar›nlar›n öngö-rüsüyle, iktidar kliklerinin kendi iç dalafllar›n›n neticesindebizlere ödetilmek istenen faturay›, kendilerine ödetmeliyiz.Zaten var olan yo¤un süreçle birlikte, geliflecek tüm sald›r›ve hak gasplar›na karfl›, daha aktif siyaset yaparak, halk›nç›karlar› aleyhine, daha büyük k›r›lmalar›n yaflanmas›n› en-gellemek bizlerin ellerinde olan bir fleydir.

Ortado¤u’da oynanmak istenen oyunlar›n, bugün iti-bar›yla bizleri de içine ald›¤›na dair, sinyaller oldu¤undandaha fazla çalmaya bafllam›flt›r. Her an daha büyük tehli-kelerle, bizlerin istemedi¤i oyunlar›n bizlere dayat›lma-s›yla karfl›laflmaktay›z. Ya yaflanacaklar›n bizim irademizd›fl›nda oldu¤unu belirtip, bu oyunun sahiplerine tav›r be-lirleyece¤iz ya da oluflacak sonuçlara bugünden raz› ola-ca¤›z. Yo¤un bir ifl stresi alt›nda günü bitirmeye çal›fl›l›r-ken ve evin temel ihtiyaçlar›n› zor karfl›lan›rken, bizlerinbenimsemedi¤i oyuna girmemiz, bedel ödeyerek yaratt›-¤›m›z tüm emekleri al›p götürmesine seyirci kalamay›z.

Düfllerimizdeki yaflam›n mücadelesini verirken, bugü-nün gerisine düflmeden, ne yapabilirizin üzerinde dahayo¤unlaflarak durmal›y›z. D›flardan uygulanan uflaklaflt›r-ma yapt›r›mlar›na karfl›, halk olma gerçekli¤iyle siyasi birtutum belirlerken, içerde ise eme¤imizi kölelefltiren tümanlay›fl ve zihniyetlere karfl› ayn› gerçeklikten dolay› mü-cadelemizi amans›z k›lman›n bilincinde yürümeliyiz. R.Tayip Erdo¤an, 2006’da ülkeyi pazarlayaca¤›n› söylüyor-du. Bu onlar›n s›n›fsal karakteristik yap›s›ndan kaynakla-n›yor. Peki, bizim s›n›fsal yap›m›z, kendi gerçekli¤imizinfark›na var›p, bu süreçteki geliflmelere karfl› mücadele et-meyi emretmiyor mu?

Fatura emekçiye kesilemez!

Türkiye ‹statistik Kurumu

(TÜ‹K) taraf›ndan haz›rla-

nan ‘2005 Y›l› Yoksulluk

Çal›flmas›’ isimli rapor geç-

ti¤imiz günlerde kamuoyu-

na aç›kland›. TÜ‹K raporuna göre ülkemiz-

de 4 kiflilik bir ailenin açl›k s›n›r› 190 YTL!

TÜ‹K açl›¤›n ne oldu¤unu

bilmiyor

TÜ‹K, 2001 y›l›ndan bu yana Dünya Ban-

kas›’ndan al›nan kredi deste¤i ile anketler ya-

parak; Sosyal Riskin Azalt›lmas› Projesi’ni

gerçeklefltiriyor. Yoksulluk, enflasyon vb

birçok bafll›ktan oluflan proje ile ülkemizde

yoksullu¤un nedenleri, sonuçlar› ve boyutla-

r›n›n ortaya konmas› “hedefleniyor”.

TÜ‹K, yapt›¤› yoksulluk araflt›rmalar›nda

Dünya Bankas› taraf›ndan belirlenen açl›k

ve yoksulluk tan›mlamalar›n› baz al›yor. Bu-

na göre “günde 2 dolar›n alt›nda geliri olan-

lar” yoksul, “günde 1 dolar›n alt›nda geliri

olanlar” ise aç say›l›yor. Üstelik dolar›n ku-

ru da 2004 y›l› baz al›narak hesaplan›yor, ya-

ni 1 dolar 0.78 YTL (780 bin TL) olarak ka-

bul ediliyor. Hesap böyle olunca 72 milyon

kifliden sadece 900 bin kifli açl›k s›n›r›n›n al-

t›nda görünüyor.

190 YTL ile 4 kiflilik bir

aile doyar m›?

190 YTL gelire sahip olan 4 kiflilik bir ai-

le TÜ‹K taraf›ndan aç say›lm›yor. Peki 190

YTL dört kiflilik bir aile için ne ifade eder,

onlar› doyurur mu? Ayl›k 190 YTL gelire sa-

hip olan 4 kiflilik bir ailede, kifli bafl›na gün-

lük 1.6 YTL (1 milyon 600 bin TL) düflüyor.

Bunu günlük üç ö¤ün yeme¤e bölecek

olursak bu alide her bir ferde, ö¤ün bafl›na

0.5 YTL (500 bin TL) düflüyor. Ve T‹ÜK’in

“uzman”lar› bunun açl›k s›n›r›n üzerinde bir

para oldu¤unu, bu para ile bir kiflinin bir

ö¤ünde ihtiyaç duydu¤u kaloriyi alabilece-

¤ini iddia ediyor. Do¤rusu insan TÜ‹K “uz-

man”lar›n›n soka¤a ç›kt›klar›ndan, bizimle

ayn› dünyada yaflad›klar›ndan flüphe ediyor!

Yoksulluk s›n›r› 429 YTL imifl!

TÜ‹K malum raporunda; ülkemizde ye-

me, içme, bar›nma, ulafl›m, sa¤l›k, e¤itim,

sosyal aktivite giderleri, elektrik, su vb gider-

lerinin toplam›n› 429 YTL olarak belirtmekte

ve yüz kifliden 26 kiflinin yoksul oldu¤unu

öne sürmektedir. Bu rakamlara ve raporun

sonucunda ortaya ç›kan “toz pembe” tablo-

ya bakt›¤›m›zda bunun AKP’nin, devletin

“yoksulluk azald›, açlar›n karn› doydu, yüzü

güldü” söylemleri ile flafl›rt›c› (!) bir flekilde

uyufltu¤unu görüyoruz. Eh ne diyelim; boza-

c›n›n flahidi fl›rac›!

TÜ‹K’in gizledi¤i gerçekler

TÜ‹K’in yapt›¤› yoksulluk, açl›k araflt›r-

mas›na benzer araflt›rmalar çeflitli sendika-

lar taraf›ndan da gerçeklefltiriliyor ve ortaya

ç›kan sonuçlar bambaflka bir tablo çiziyor.

Zira 2004 y›l›nda açl›k s›n›r› TÜ‹K taraf›n-

dan 182 YTL olarak aç›klan›rken, Türk-‹fl ise

açl›k s›n›r›n› 513 YTL olarak ortaya koymufl-

tu. TÜ‹K’in raporuna göre 2004-2005 ara-

s›nda fiyatlar›n sürekli artmas›na ve halk›n

sat›n alma gücünün sürekli düflmesine kar-

fl›n açl›k s›n›r› sadece 8 YTL artm›fl! Benzer

flekilde 2006 y›l›n›n Kas›m ay›nda Türkiye

Kamu-Sen taraf›ndan yap›lan ayn› konulu

araflt›rma; açl›k s›n›r›n›n 727.17 YTL, yok-

sulluk s›n›r›n›n ise bin 893 YTL oldu¤unu

ortaya koymufltu. Sendikan›n ayn› araflt›r-

mas›nda çal›flan tek kiflinin açl›k s›n›r›n›n,

Kas›m ay›nda Ekim ay›na göre yüzde 0.99

oran›nda (7.11 YTL) artt›¤›na iflaret ediliyor-

du. Oysa TÜ‹K açl›k s›n›r›nda bir y›lda

(2004-2005) sadece 8 YTL art›fl oldu¤unu

iddia ediyor. Soka¤a bakan, pazara ç›kan,

gözlerini-kulaklar›n› kapatmayan herkes

TÜ‹K’in rakamlar›n›n aldatmaca ve yalan ol-

du¤unu görecektir.

Yoksula bütçeden yüzde 4,

faize yüzde 32!

Ülkemizde açl›k ve(ya) yoksulluk s›n›r›-

n›n alt›nda yaflayan milyonlarca kifliye 2005

y›l› bütçesinden ayr›lan tutar sadece yüzde

1 iken; faize ayr›lan pay 45.7 milyar YTL ile

bütçenin yüzde 32'sini teflkil ediyor. Yine

ayn› y›l istihbarat giderleri için bütçeden

213 milyon YTL, milletvekillerine yap›lan

ödeme için 53.3 milyon YTL (y›ll›k vekil ba-

fl›na 100 bin YTL) ayr›l›rken; yoksul halk›n

sa¤l›k giderleri için 70 bin YTL, yiyecek ve

bar›nma için ise 40 bin YTL ayr›ld›!

Ülkede yoksullu¤un olmad›¤›n› söyleyen AKP’ye TÜ‹K’ten destek

Bozac›n›n fiahidi fi›rac›!TÜ‹K ayl›k 190 YTL

geliri olan 4 kiflilik biraile aç kalmayaca¤›n›

öne sürüyor. Buna görebir kiflinin günlük ye-me-içme giderleri için

sadece 1.6 YTL yeterli!

Seçim tart›flmalar› alevlenirken, AKP

hükümeti ve onun temsil etti¤i sermaye

gruplar› IMF, ABD ve AB ile iliflkilerini so-

¤utmamak için ter döküyor. AKP, bu do¤-

rultuda IMF'nin s›k s›k gündeme getirdi¤i

K‹T'lere ayr›lan bütçe ve yap›lan giderler-

de “k›s›nt›” yapma dayatmalar›n› yerine

getirece¤ini duyurarak, seçimlere yat›r›m

yap›yor. Seçime yönelik yap›lan yat›r›mla-

r›n faturas› yine yoksul halka ç›kart›l›yor.

Zira verilen tasarruf sözleri çerçevesinde

bu y›l 2 önemli tar›msal destekleme kuru-

munun al›mlar›na s›n›rlama getirildi. Buna

göre Toprak Mahsulleri Ofisi'nin (TMO)

bu¤day al›m› 2 milyon 49 bin tonu aflama-

yacak ve kurum 650 bin ton sat›fl yapabi-

lecek. Türkiye fieker Fabrikalar› (TfiF) da

azami 7 milyon 290 bin ton flekerpancar›

alabilecek.

Son birkaç y›ld›r destek al›mlar›nda ciddi

düflüfller yap›lan TMO, 2005 y›l›nda 4.8

milyon ton destek al›m› yaparken TfiF ise

9 milyon 603 bin ton flekerpancar› al›m›

yapm›flt›. Tar›m sektöründeki bafll›ca

ürünlerden olan ve milyonlarca kiflinin ge-

çim kayna¤› olan bu¤day ve flekerpancar›

al›mlar›na getirilen bu s›n›rlamalar, IMF'ye

verilen son niyet mektubunda hükümetin

verdi¤i sözlerin bafl›nda geliyordu.

Bu¤day ve pancara IMF t›rpan›

Emekliler, yaflad›klar› ücret s›k›n-

t›s› ile di¤er sorunlar›n› anlatmak ve

bu sorunlar›n giderilmesini talep et-

mek için 5 Ocak günü Ankara Konur

Sokak ve Sakarya Caddesi’nde imza

stand› açt›lar.

Stant aç›l›fllar›nda bas›na bir aç›k-

lama yapan Emekli-Sen Genel Baflkan›

Veli Beysülen, AKP’nin 7.5 milyon

emekliyi yok saymaya ve emekliler

üzerinden oyun oynamaya devam et-

ti¤ini ve 2006 y›l›n›n emekliler aç›s›n-

dan kay›plar›n üst boyuta ulaflt›¤› bir

y›l oldu¤unu belirterek; “2007’de da-

ha fazla ma¤dur olaca¤›m›z gün gi-

bi ortadad›r” dedi. 2007 y›l›n›n ilk 6

ay› için emeklilere yüzde 5 oran›nda

zam verilece¤ine dikkat çeken Beysü-

len, hükümetin emeklileri gözden ç›-

kard›¤›n› kaydetti. Ald›klar› maafllar›n

açl›k s›n›r›n›n alt›nda oldu¤unun alt›-

n› çizen Beysülen, ülke genelinde aç-

t›klar› imza standlar›n›n 9 Ocak’a ka-

dar aç›k olaca¤›n› ve toplanan imzala-

r›n 11 Ocak’ta Baflbakanl›¤a iletilece-

¤ini belirtti.

‹stanbul Kad›köy’de bir araya gelen

binlerce eczac› gerçeklefltirdikleri mi-

tingde ödemelerinin yap›lmad›¤›n› ve

yabanc› ilaç tekellerine kurban edildik-

lerini söyleyerek hükümete tepki gös-

terdi.

14 Ocak günü Kad›köy Numune

Hastanesi önünde toplanan kitle bura-

dan “Sa¤l›k hakt›r sat›lamaz”, “Kald›r›m

tafl›na para var ilaca yok”, “AKP sa¤l›¤a

zararl›d›r”, “Kan›m›z› ak›tan Unak›tan”

sloganlar› ile ‹skele Meydan›’na yürü-

dü. Mitingde konuflan ‹stanbul Eczac›

Odas› Baflkan› Zafer Kaplan, mitingi,

eczac›lar ezildi¤i, emekleri ve hizmet-

lerinin karfl›l›¤›n› alamad›klar› için dü-

zenlediklerini belirtti ve bunun tüm

toplumun sa¤l›k sorunlar›na sahip ç›k-

mak anlam›na geldi¤ini ifade etti.

‹laç pazar›n›n 2005’te yüzde 45 bü-

yüdü¤ünü, üretici, ithalatç› ve da¤›t›m-

c›lar›n keyfinin yerinde oldu¤unu söy-

leyen Kaplan, oysa eczac›lar›n bu süre

içinde paylar›n›n azald›¤›n› belirterek,

“Bu ülkede sa¤l›k, eczac›, ilaç, sahip-

siz de¤ildir” dedi. Kaplan, uluslararas›

ilaç tekellerinin, eczac›n›n sa¤l›ktan el-

de edece¤i paya gözünü dikti¤ini ve

hükümetin de AB’ye uyum ad› alt›nda

bu duruma ortak oldu¤unu kaydedetti.

Miting, Sad›k Gürbüz’ün seslendir-

di¤i ezgilerin ard›ndan son buldu.

Zonguldak-Ankara karayolu Dilaver mevkisindekiözel kömür oca¤›nda meyda-na gelen grizu patlamas›nda1 iflçi öldü, 6 iflçi yaraland›.

Kaçak oldu¤u belirtilenmaden oca¤›nda yeni ocakaçma çal›flmalar› s›ras›ndagrizu patlamas› meydana gel-di. Patlamada Cengiz Ömürisimli iflçi hayat›n› kaybeder-ken, Fatih ‹nce, Recep T›¤c›,Mevlüt Y›lmaz, Savafl Küvez-ci ve Ogün Kandemir isimliiflçiler ise yaraland›. Yarala-nan iflçiler Zonguldak Ata-türk Devlet Hastanesi’ndeyap›lan tedavilerinin ard›n-dan taburcu edildiler.

Kömür oca¤›ndagrizu patlamas›

Emeklilerden imzakampanyas›

“Kan›m›z› ak›tan Unak›tan”

Page 7: 19 - 31 Ocak 2007 - Sayı 104

19-31 Ocak 2007G Ü N C E L 7

ÖNCÜ KADINRojda Demir

8 Mart kızıldır, kadındır!Her y›l devrimci ve demokrat kesimlerin eylem takviminde önemli yer tutan, devrim-

ci birli¤in ve dayan›flman›n niteli¤ini a盤a ç›kartan ve tarihten miras kalarak günümüzekadar uzanan günler vard›r. Bu günlerden özellikle 8 Mart, yo¤un tart›flmalara ve ayr›flma-lara neden olmaktad›r. Çünkü bugünü devrimciler d›fl›nda birçok muhalif kesim sahiplen-mektedir. Bugüne bak›fl aç›s›ndaki farkl›l›klar nedeniyle özellikle son birkaç y›ld›r yaflanantart›flmalar ayn› gün farkl› mitinglerin yap›lmas›na ve 8 Mart’ta parçal› durufllara neden ol-maktad›r. Egemen sistem, 8 Mart’› s›radanlaflt›rmaya ve tarihsel-s›n›fsal özünden koparta-rak yozlaflt›rmaya çal›fl›yor. Bu durum devrimci saflarda devrimci de¤erleri koruma ve sa-vunma refleksi oluflturmaktad›r ki bu bir yönüyle do¤ald›r. Ancak do¤al kabul edilemeye-cek olan, 8 Mart Dünya Emekçi Kad›nlar Günü’nün özgünlü¤ünün atlanarak sadece s›n›f-sal özünden hareketle sahiplenilmesi olmaktad›r. Daha da düflündürücü olan ise bu s›n›f-sal sahipleniflin de kad›n-erkek omuzdafll›¤› ve dayan›flmas› slogan›yla baflka bir uçtan içe-ri¤inin boflalt›lmas› olmaktad›r. 8 Mart, emekçi kad›nlar›n günüdür ve emekçi kad›nlar›nöncülü¤ünde s›n›fsal bir mücadelenin kazan›m›n›n somut ifadesidir. Bugünün kad›n ve er-kekler taraf›ndan sahiplenilmesinin tek yolu, emekçi kad›nlar›n rolünün hem nicel, hemde nitel olarak ön plana ç›kar›lmas›d›r. Ancak devrimcilerin ezici bir kesimi, bugünü enküçük bir kad›n vurgusu yapmadan, bu ülkede emekçi kad›nlar›n yaflad›¤› a¤›r koflullar›dillendirmeden, taleplerini sahiplenmeden ele almakta, özünden koparmaktad›r. Devrim-ciler ve özellikle komünistler için bu kopuflun gerekçesi, feministlerin “kad›nlar günü” ola-rak sahiplenmeleri ve erkeklere yasaklamalar› olamaz, olmamal›d›r. Hiçbir durum, emek-çi kad›nlara yabanc›laflman›n prati¤ine dönüflmemelidir. Özellikle devrimcilik ad›na böy-lesi bir durum yaflan›yorsa sorgulamak, bu durumun özelefltirisini yaparak çözüm üretmekgerekmektedir.

Bu yönüyle sorun 8 Mart’a ne sadece kad›nlar›n kat›lmas›, ne de kad›n-erkek el elekat›lmas› sorunudur. Sadece kad›nlar›n kat›l›m›; tek bafl›na kad›n› öncülefltirmek için ye-terli de¤ildir. Ancak sadece kad›nlar›n kat›ld›¤› bir 8 Mart’› s›n›f mücadelesinin yürütülme-di¤i bir pratik olarak de¤erlendirmek de hatal›d›r. Ayn› flekilde kad›n ve erkekli bir 8 Mart,kad›n ve erke¤i eflitlemez, kad›n›n ikinci s›n›f cins olarak ezildi¤i gerçe¤ini gizleyemez.Ancak kad›nlarla birlikte erkeklerin de kat›ld›¤› bir 8 Mart’ta kad›nlar›n asla belirleyici ola-mayacaklar› kayg›s› ve mutlak olarak erkeklerin kat›l›m›n› yasaklayan mücadele yöntemi,kendi kabu¤unda ve de¤ifltirme-dönüfltürme çabas›ndan uzak, pasif bir direnifl yöntemidir.Yine unutulmamas› gereken bir gerçek daha var ki; o da kad›n ve erke¤in birlikte kat›ld›k-lar› 8 Martlar, s›n›f mücadelesi yürütüldü¤ünün göstergesi olarak alg›lanmamal›d›r. Tümbu örnekler, yanl›fl alg›lay›fllar›n ürünüdür. Esas ve belirleyici olan, olmas› gereken, bu ta-rihsel mücadele gününün hangi zeminde, hangi içerikte sahiplenildi¤idir. Do¤ru bir ze-minde sahiplenilen 8 Mart’lara karma kat›l›nabilece¤i gibi sadece kad›nlar da kat›labilir.Böylesi bir durumda kad›n›n inisiyatifi ya da s›n›f mücadelesi, karfl› cinsin kat›lmas› ve ka-t›lmamas› gibi dar bir yaklafl›m üzerinden tan›mlanmaz.

8 Mart ne sadece kad›nlar günüdür ne de sadece s›n›f mücadelesinin yürütüldü¤ü birgündür. 8 Mart, emekçi kad›nlar›n öncülü¤ünde iflçi kad›nlar›n hak alma mücadeleleriylebafllayan s›n›fsal bir mücadelenin kazan›mlar›n›n ürünüdür. Ancak, bugünün do¤ru ze-minde sahiplenilmesi sadece onun tarihsel misyonunu koruma çabas›yla mümkün de¤il-dir. Zaten bafll› bafl›na 8 Mart’› sahiplenmekle emekçi kad›nlar›n yaflad›klar› sorunlar›n çö-zülmeyece¤i ortadad›r. Bu nedenlerle 8 Mart süreçlerini bir bafllang›ç olarak de¤il, bir y›l-l›k mücadelenin ve somut ad›mlar›n bir sonucu ve birikimi olarak de¤erlendirmek gerekir.Böylesi bir durumda kad›n kurumlar›n›n belirleyicili¤i ve öncülü¤ü önemli bir yerde dur-maktad›r. Çünkü bu örgütler, niteli¤i ve kapsam› ne kadar tart›fl›l›rsa tart›fl›ls›n, y›l boyun-ca kad›nlar›n karfl›laflt›¤› sorunlara karfl› süreklili¤i olan bir mücadele yürütmektedirler. Vebu mücadele kad›n sorununu dolayl› yollardan ve baflka sorunlar›n yede¤inde alg›layarakgörmezden gelen pratik durufla karfl›d›r, karfl› olmak durumundad›r. Devrimcilerin bu ko-nuda berrak bir duruflu olmal›d›r. Kad›n kurumlar›n›n ve özellikle toplumsal mücadele içe-risinde yer alan kad›n örgütlülüklerinin, en az di¤er devrimci kurumlar kadar bu günün öz-nesi olmas› gerekti¤i bilinci, devrimci bir duruflun gere¤i ve esas olarak devrimcilerin so-rumlulu¤udur. Demokratik olmay› baflaramayan hiçbir birliktelik devrimci olamaz. Bu gü-nün emekçi kad›nlar›n mücadelesinin bir ürünü oldu¤u ve Sosyalist Enternasyonal’de debu bilinçle sahiplenilerek bugünlere tafl›nd›¤› düflünülürse, kad›n kurumlar›n›n emekçi ka-d›nlar›n sorunlar›na karfl› süreklili¤i olan bir mücadele yürüttükleri düflünüldü¤ünde 8Mart’t›n öznesi olma çabas› anlaml›d›r. Ancak dikkat edilmesi gereken nokta, 8 Mart’› tar-t›fl›rken ve örgütlerken, tüm devrimci kurumlar baflta olmak üzere di¤er demokratik kitleörgütleriyle birlikte olmaya özen gösterilmeli, 8 Mart tart›flmalar› mümkün oldukça geniflbir bileflen taraf›ndan örgütlenmeye hizmet edecek bir zeminde yürütülmelidir.

Son y›llarda yaflanan tart›flmalar› düflündü¤ümüzde 8 Martlarda ayr›flmay› yaratan un-surun farkl›l›klar olmas› düflündürücüdür. Tart›flmalarda zaten bir araya geliflleri bile zorolan kifli ve kurumlar›n daha 8 Mart’›n içeri¤ini bile tart›flmadan ayr›flmas›n›n en büyük ne-denlerinden biri; birlefltirici ve yap›c› bir elefltiri-özelefltiri sürecinin yaflanmamas› olmak-tad›r. Bu da hem devrimci kifli ve örgütlülüklerinin, hem de kad›n örgütlülüklerinin kendiçal›flma alanlar›ndan hareketle kendi politikalar›n› öznelci bir yaklafl›m tarz›yla genel poli-tika olarak belirlemeleri, sonuna kadar bunda ›srar etmeleri ve birlikte hareket etmek içinpolitikalarda esnek davranmak gerekti¤i gerçe¤ini göz ard› etmelerinden kaynakl›d›r. Böy-lesi bir süreçte özellikle toplumsal mücadeleyle kad›n mücadelesinin ba¤›n› kuran, ancakba¤›ms›z kad›n örgütlenmeleriyle kad›n sorununun özgünlü¤ü çerçevesinde süreklilik arzeden bir mücadele yürüten kad›n örgütlülüklerinin sorumlulu¤u çok daha fazla olmaktad›r.Hem birleflik ve örgütlü bir 8 Mart için herkesin farkl›l›klar›yla birlikte bir arada olmas› içinçaba göstermek, hem de 8 Mart’›n niteli¤ini, yani emekçi kad›nlara ait bir mücadelenin ürü-nü oldu¤u ve dolay›s›yla kad›nlar›n inisiyatifinin ve öncülü¤ünün önemini bilince ç›karta-rak bu sorunu derinlemesine tart›flmak-tart›flt›rmak zorundad›r. Ayn› zamanda, 8 Mart’›,güncel-somut durumdan kopuk ele almamak gerekmektedir. Emperyalist sald›r›larla birlik-te ülkemiz egemenlerinin sald›r›lar›n›n da gün geçtikçe artt›¤› ve sistemin sald›r›lar›n›n ya-salarla güvence alt›na al›narak resmi devlet politikas›na dönüfltürüldü¤ü bir süreçteyiz.Böylesi bir durumda 8 Mart’› emperyalizme, emperyalizmin uflaklar› olan egemenlere veonlar›n sald›r›lar›na karfl› devrimci, güçlü bir birlikteli¤e dönüfltürmek de en az emekçi ka-d›nlar›n talepleri kadar önemli ve aciliyeti olan bir ihtiyaçt›r.

Bu mücadele hatt›, 8 Mart’›n enternasyonalist karakterinin gere¤idir.

Demokratik Kad›n Hareketi’nin geçen y›l 8 Mart’ta kulland›¤› slogan, 8 Mart’›n özü-nü do¤ru anlatmaktad›r. Hem k›z›l, hem kad›n olmak, birleflik bir 8 Mart için gerekli ve ye-terli bir perspektiftir. Bu perspektifi birleflik bir 8 Mart’›n sisteme karfl› en güçlü 8 Mart ola-ca¤›ndan hareketle, kad›n dayan›flmas›n› devrimci dayan›flmayla yo¤urarak hayata geçire-cek somut-pratik ad›mlar atmak gereklidir.

8 Mart K›z›ld›r, Kad›nd›r!

Birleflik, Kitlesel ve Devrimci bir 8 Mart için Mücadeleye!

Emekçiye ölüm protokolü

Tuzla Tersaneler Bölge-

si’nde bulunan Gemi ‹n-

fla Sanayicileri Birli¤i

(G‹SB‹R), ifle al›nacak ifl-

çilerin sa¤l›k kurulufllar›ndan ‘a¤›r ve

tehlikeli ifllerde çal›flabilir’ raporu al-

mas›n› istiyor.

Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde ça-

l›flmak için ifl baflvurusu yapan Hakan

Özdemir adl› iflçiden, ifl baflvurusu

yapt›¤› Anadolu Tersanesi, G‹SB‹R,

‘a¤›r ve tehlikeli ifllerde çal›flabilir’ ra-

porunu haz›rlanmas›n› istedi. G‹S-

B‹R’in tersanelerde ifl baflvurusu ya-

panlara bu flekilde bir örnek dilekçe

haz›rlad›¤›n› ve iflçilerin bu dilekçe

ile sa¤l›k kurulufllar›na gönderildi¤ini

söyleyen Özdemir olay›n komik oldu-

¤unu söyleyerek “A¤›r ifllerde olan

k›sm›n› anlad›k da, tehlikeli ifllerde

çal›fl›p çal›flamayaca¤›m›z› nas›l öl-

çecekler. Sa¤l›k raporu insan›n fizi-

ki durumuna bakar. Tehlikeli der-

ken, gemiden gemiye atlayabilir, su

alt›nda gidebilir fleklinde fleylerle

mi test edecekler bizi. Tehlike konu-

sunda insan e¤itilir ama rapor na-

s›l al›r bilemem” dedi. Sa¤l›k raporu

ve tehlike konusunu birbirine ba¤-

daflt›ramad›¤›n› ifade eden Özdemir,

“Tehlikeli denilerek çal›flanlar›n s›k

yaflanan ifl kazalar›na karfl› diren-

cini mi ölçüyorlar. G‹SB‹R’in bu ifl-

leri yapt›¤›n› bilmiyorduk” fleklinde

konufltu

Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde çal›flmakiçin ifl baflvurusu yapan Hakan Özdemiradl› iflçiden, ifl baflvurusu yapt›¤› AnadoluTersanesi, G‹SB‹R, ‘a¤›r ve tehlikeli ifllerdeçal›flabilir’ raporunu haz›rlanmas›n› istedi

Mey ‹çki Fabri-

kalar›'nda sü-

ren iflçi dire-

niflleri, 29 Aral›k günü

Texas Pasific Grubu ve

TekG›da-‹fl Sendikas›

aras›nda yap›lan anlafl-

ma ile son buldu. Dört

fabrikadaki 550 iflçinin

ifllerine son verilen an-

laflma ile iflçiler befl ile

üç y›l aras›ndaki tazmi-

natlar›n› alarak 4-C ka-

nunundan yararlanacak.

Daha önce TEKEL'e

ait olan fakat özellefltiri-

lerek Texas Pasific Gru-

bu'na devredilen içki

fabrikalar›nda süren iflçi

direniflleri yap›lan an-

laflma ile son buldu. Te-

xas Pasific Grubu’nun,

ekonomik nedenlerle

Diyarbak›r, Ankara, ‹z-

mir ve ‹stanbul Pafla-

bahçe'deki dört fabrika-

s›n› kapatma karar› al-

mas› üzerine bu fabrika-

larda bulunan 550 iflçi

direnifle bafllad›. ‹fllerini

kaybetmeme talebi ile

bafllayan direnifl, iflçile-

rin tazminat ve 4-C hak-

lar›n› alarak iflten ç›kar-

t›lmalar›yla son buldu.

29 Aral›k 2005’te Bursa’da ça-

l›flt›klar› iflyerinde ç›kan yang›nda

yanarak yaflamlar›n› yitiren 5 ka-

d›n iflçi, ölümlerinin y›ldönümün-

de gerçeklefltirilen eylemlerle an›l-

d›lar.

29 Aral›k 2006’da aralar›nda

Demokratik Kad›n Hareketi’nin

de oldu¤u birçok kad›n kurumu

Bursa’da dikkatsizli¤in kurban›

olan tekstil iflçisi befl iflçi kad›n›

anmak için bir araya geldi. ‹stan-

bul Taksim Tramvay Dura¤›’nda

yap›lan bas›n aç›klamas›nda özel-

likle kad›nlar›n bugün hala ifl gü-

vencesiz olarak çal›flt›r›l›yor olma-

lar›na dikkat çekildi. Bursa’da yana-

rak yaflamlar›n› yitiren kad›nlar›n

katillerinin bir an önce cezaland›r›l-

malar› gereklili¤i üzerinde durulan

aç›klama, “Sigorta, sendika, sekiz

saat ifl günü” ve “Yaflas›n kad›n da-

yan›flmas›” sloganlar›yla son buldu.

Sentetik iplik üreten fabrikada

ç›kan yang›nda 15 yafl›ndaki Ayfle

Denizdalan, 16 yafl›ndaki Sadife

Düdüfl, 21 yafl›ndaki Gülden Çi-

çek, 27 yafl›ndaki Necla Özveren

ve üç ayl›k hamile olan 32 yafl›n-

daki Sevgi Sesli yaflamlar›n› yitir-

mifllerdi.

Yanarak yaflam›n› yitiren

kad›n iflçiler an›ld›

Mey ‹çkifabrikas›nda

uzlaflma

Urfa’dan ‹stanbul’a tersanelerde çal›flmak

için gelen iflçiler, kald›klar› odalarda zor ve

sa¤l›ks›z koflullar alt›nda yaflam savafl› veriyor.

Bir odada 6 ile 10 kifli kald›klar›n› ve yaz›n bu

rakam›n 20’yi buldu¤unu belirten iflçiler, 40

kifli ayn› tuvaleti kullanarak, banyo, tuvalet ve

temizliklerini burada yap›yorlar. Günlük 20-30

YTL’ye sigortas›z çal›flan bu iflçiler kald›klar›

rutubetli ve ›s›nma sistemi olmayan odalara ay-

l›k 400 ile 600 YTL gibi ücretler ödüyor. Ald›k-

lar› parayla Urfa’daki ailelerine de para yolla-

mak zorunda olan iflçiler açl›k s›n›r›n›n alt›nda

yaflad›klar›n› söylüyor.

Ço¤u Urfa’da daha önce pamuk ifliyle u¤-

raflan Arap milliyetinden olan köy kökenli iflçi-

ler, pamuk iflinin hükümetin politikalar› sonu-

cu iflas etti¤ini bu nedenle tersanede çal›flmak

üzere s›k s›k Tuzla’daki tersaneler bölgesine

geldiklerini söyleyerek, düflük ücretlerle, si-

gortas›z ve güvenilir olmayan ortamlarda çal›fl-

maktan flikayet ediyorlar

Pamukçuluktan tersane

iflçili¤ineGüzelyal›’daki bir ifl han› odas›nda kalan

‹smail Günefl, daha önce pamukçuluk yapt›¤›-

n›, hükümetin politikalar› nedeniyle pamuk

iflinin bitti¤ini ve geçim s›k›nt›s› nedeniyle

Tuzla tersanelerinde çal›flmaya geldi¤ini söy-

ledi. Günlük 30 YTL’ye sigortas›z çal›flt›¤›n›

belirten Günefl, “Kazand›¤›m› köye yolluyo-

rum. Sigortam›z› bir iki gün yat›r›yorlar. Si-

gortan›n pefline düflersek ifle de almazlar, ç›-

k›fl›m›z› verirler diye korkuyoruz. Zaten ta-

fleronlar birbiriyle arkadafl akraba, sorun

oluyor, hakk›m›z› arayam›yoruz” dedi. Ru-

tubetli odada, kiremidin içine elektrik telleri

koyarak ›s›nmaya çal›flt›klar›n› söyleyen Gü-

nefl; “Biz burada flimdi alt› kifli kal›yoruz

ama yaz›n 20-25 kifli bir odada kal›yoruz.

Buralarda yaflamak çok zor. fiimdi de 700

milyon kira istiyorlar bizden” diye konufltu.

Temizlik büyük sorunUrfa’dan gelen ‹smail Demir adl› iflçi tafle-

ronluk sisteminin tersaneleri yaflanmaz hale

getirdi¤ini söyleyerek “Verdikleri parayla an-

cak karn›m›z doyuyor. Nas›l eve para yolla-

yal›m. Temizlik büyük sorun, sa¤l›¤›m›z teh-

dit alt›nda. ‹fle gitmek için 7 km yol yürüyo-

ruz. Servis vermiyorlar bize. Ezan okunma-

dan, karanl›kta yola ç›k›yoruz” diyerek du-

rumdan flikayet etti. Geçen hafta ifl kazas› ge-

çirdi¤ini, fakat doktorun rapor vermedi¤ini,

tafleronun ise ilgisiz davrand›¤›n› dile getiren

Demir, “On gündür yat›yorum, ilac›m› ala-

mad›m, reçetem bile geri gönderildi. Torlak

Tersanesi’nde çal›fl›yorum. Tafleron Zafer

Yücel, Müteahhit Mustafa Çukur adl› kifliler-

den flikayetçiyim. Adamlar öldüm mü, kal-

d›m m› hiç sormuyor, kap›n›n önüne b›ra-

k›p gittiler. Ne olacak benim halim, tafleron

diyor ki sana rapor vermemifller ben ne ya-

pay›m, bana ne” diyerek tepki gösterdi. Ya-

flam koflullar›n›n çok zor oldu¤una de¤inen

Demir flöyle konufltu: “Is›nmak çok zor, soba

yok, battaniyelere sar›l›p yat›yoruz. Bu ifl

han›nda 150 kifli kal›yoruz ve hepimizin

durumu ayn›. Günlük 20-25 YTL al›yorum.

Ald›¤›m paradan eve de gönderiyorum, aç-

l›k s›n›r›nday›z yani. Bu binada çal›flan ar-

kadafllar›n ço¤u hasta. Sigortam›z olmad›¤›

için hastaneye gidemiyor, ilac›m›z› bile ala-

m›yoruz.”

40 kifli ayn› banyoyu

kullan›yorKendi imkânlar›yla tedavi olduklar›n› Ge-

mi ‹nfla Sanayicileri Birli¤i (G‹SB‹R)’in sa¤l›k

biriminden yararlanamad›klar›n› sözlerine ek-

leyen Demir, “Bir banyoyu 40 kifli kullan›yo-

ruz. Elbiselerimizi burada y›k›yor, banyo ve

tuvaletimizi burada yap›yoruz. 40 kifli oldu-

¤undan saatlerce s›ra gelmiyor” dedi. Yafla-

nan sorunlar›n tafleronluk sisteminden kaynak-

land›¤›n› söyleyen Demir, tersanelerde sürekli

ifl kazas› ve ölümle sonuçlanan olaylar›n yaflan-

d›¤›n› hat›rlatarak, tersanelerin iflçiler için ce-

hennem haline getirildi¤ini ifade etti.

40 iflçi bir gözevde kal›yor

Page 8: 19 - 31 Ocak 2007 - Sayı 104

19-31 Ocak 2007 PERSPEKT‹F8

Kuflkusuz ki, s›n›f mücadele-

sinin ak›fl› içerisinde her si-

yasal geliflme toplumda ya-

flayan bireyler üzerinde flu

veya bu boyutta etki b›ra-

k›r. Bu; hem olumsuz, hem de olumlu yan›y-

la böyledir. Bireyler üzerinde politik olaylar›n

b›rakt›¤› etkilerin boyutu bireyden bireye de-

¤iflir. Bilmeliyiz ki, bir toplumda ezilen ve sö-

mürülen kesim kendisini yak›ndan ilgilendi-

ren bir politik olay karfl›s›nda ne kadar bilinç-

siz ise; o kadar da edilgendir. Yani y›¤›nlar›n

kendisini yak›ndan ilgilendiren politik geli-

flimeye karfl› zaman›nda ses ç›kartmamas›/ç›-

kartamamas›n›n ana nedeni varsa, o da y›¤›n-

lar›n politik bilinç ve örgütlülükten yoksun

olmalar›d›r. Bunun sorumlusu birincil dere-

cede y›¤›nlara politika yapmay› yasaklayan

devletin kendisi ise, ikinci derecede sorumlu-

su, bu devletlere karfl› politik olarak mücade-

le eden komünist, devrimci parti ve örgütler-

dir. Sömürü ve zulüm üzerine kurulu sistem-

lerin ve onlar›n ideologlar›n›n y›¤›nlara kendi

düzenlerine karfl› ayaklanmalar›n›n politik bi-

lincini vermelerini ve bunun örgütlenmesini

yapmalar›n› beklemek yanl›fl olur elbette.

Onlar kitleleri örgütlemek yerine, tersine on-

lar› bölüp/parçalamak için her türlü hile ve

entrikaya baflvururlar. Yönetmelerinin politi-

kas›n› hep bu tarz üzerine oturturlar. Ama biz

komünistler ve onun ad›na yola ç›km›fl dev-

rimciler ise, ne yaz›k ki bulundu¤umuz afla-

mada y›¤›nlara önderlik etmede, onlara poli-

tik bilinç, götürmede oldukça geri seviyede-

yiz. Önderlikten çok y›¤›nlar›n gerisindeyiz,

yani kendili¤indenci hattan bir türlü kurtula-

m›yoruz. Burada y›¤›nlar niye aya¤a kalkm›-

yor, ya da flu-bu burjuva partisinin peflinden

niye gidiyor diye y›¤›nlar› suçlayabilir miyiz?

Elbette ki suçlayamay›z. Çünkü burada suçlu

bizleriz. Yani devrim ad›na, s›n›f› örgütleme

ad›na yola ç›kan komünistler ve devrimcile-

riz. Bu ne demektir? Bu, biz komünistlerin,

devrimcilerin y›¤›nlara politik bilinç götür-

mede yetersiz oldu¤umuz, onlar› karfl›-dev-

rim güçlerine karfl› örgütlemede esas görevle-

rimizi yeterince yerine getirmedi¤imiz de-

mektir. Yani y›¤›nlara bilinç götürecek, onla-

r› örgütleyecek öncü ve baflta da onun akti-

vistleridir.

Öyleyse biz halka ve s›n›fa karfl› suçluyuz.

Niye suçluyuz? Çünkü bizler devrim ve s›n›f

için görevlerimize yeterince sar›lm›yoruz,

onun için gecemizi gündüzümüze katarak

profesyonel ruhla halk› ve devrimi örgütleye-

miyoruz. Yoksa Aziz Nesin'in dedi¤i gibi "bu

halk›n yüzde altm›fl› aptal" de¤ildir. Aksine

bunu söyleyenler kendilerinin düflündükleri

kadar “zeki” olmad›klar›n› bilmelidirler. Çün-

kü onlar, bu halk›n neden-niçin bu kadar po-

litik bilinçten yoksun oldu¤unun ve bu poli-

tik bilinçten yoksunluklar›na suç ortakl›¤›

yapt›klar›n›n fark›nda de¤iller. E¤er bir kifli

‘ben bu sistemin fark›nday›m ve bunun kök-

ten de¤iflmesinin yolunu biliyorum’ diye bir

iddiada bulunuyor, ama ifl prati¤e geldi mi

halk› bu kan emici rejime karfl› örgütlemiyor

ve ona yol göstermiyorsa, o kifli ve kifliler de

en az sistemin sahipleri kadar tarih karfl›s›nda

suç iflliyor demektir.

Engelleri aflmada bilgisiolmayan bir kifli veya halk,

o engelleri aflamazBir yandan burjuvazinin bilimin geliflme-

sini engelledi¤ini, halk›n cahil kalmas›n› iste-

di¤ini söyleyeceksin, öte yandan ise bu halk

kendisini ezenlere-sömürenlere karfl› niye is-

yan etmiyor diye suçlay›p aptal ilan edecek-

sin. Devrimci bilincin y›¤›nlara gitti¤ini tek-

rarlamaya gerek görmüyoruz. Bu halk her yö-

nüyle örgütlemek için bir deryad›r. Yeter ki

bu derya içerisindeki cevheri ifllemeye çal›fl.

Halk›n, s›n›f›n önderleri; halk›n hizmetkarlar›

olmak zorundad›r. Mademki onlar›n kurtulu-

flu için hizmet ediyorum diyorsun, o zaman

bir an bile o deryadan kopmak olmaz. Ba-l›k

kendi yaflam kayna¤› olan sudan koptu¤u za-

man nas›l ki ömrünü tüketiyorsa, yani bal›¤›n

yaflam damar› olan sudan kopmas› ona ölü-

mü haz›rlamas› ne denli somut bir gerçeklik-

se, devrimin, devrimcinin, özellikle de komü-

nistin yaflam alan› da halk›n kendisidir. Bun-

dan koptu¤u za-man bürokratlafl›r ve burjuva-

lafl›r. Halk›n yaratt›¤› dehas›na dal›p onun içe-

risinde eridi¤imiz zaman, ancak o an kendi-

mizden gurur duyar ve gelece¤imiz için cofl-

kulu umutlar besleyebiliriz.

‹dealist-metafizik düflünceler nas›l ki bi-

limlerin geliflmesi ve s›n›f mücadelelerinin

belli bir seviyeye ulaflmas› sonucu diyalek-

tik materyalist anlay›fllarla mahkum

edildiyse, mazlum halklar›n dima¤›ndaki

egemen burjuva ideolojisinin etkisi ve bu

ideolojiyle flekillenen siyasi sistemler de el-

bette ki bir gün alt edilecektir. Bunun ken-

dili¤inden de¤il, zora dayal› devrimle olma-

s› kaç›n›lmaz bir zorunluluktur. Bundan

kuflkumuz yoktur. ‹flte bu ideolojinin ömrü-

nün k›salt›lmas› için halk y›¤›nlar›n› hem

ideolojik, hem siyasi, hem ekonomik, hem

de kültürel olarak egemen siyasi iktidara

karfl› örgütlemek zorunday›z. Yoksa bu sis-

temle ideolojik ve siyasi olarak ba¤›m›z› ko-

partamad›¤›m›z zaman yüzlerce y›l da geç-

se yine bu kurulu sistem devam edecektir.

‹flte burada daha bir bilinç, cesaret ve fe-

dakarl›k ruhuyla devrime sar›lmam›z›n zorun-

lulu¤u ortaya ç›k›yor. Yani bu halk bilinçlen-

dirilmeden, örgütlenmeden ve bu halk için

bedeller ödenmeden devrimin bir arpa boyu

dahi yol gidemeyece¤ini tarihisel tecrübemiz

göstermifltir. Öyle ise halkla daha fazla etle

kemik gibi olal›m. Onlardan önce ö¤renelim,

sonra ö¤retelim. Yani "kitlelerin önce ö¤ren-

cisi, sonra ö¤retmeni olal›m" felsefesinden

hareket edelim. Böylesine önemli ve Maoist’-

ler aç›s›ndan özel bir de¤er tafl›yan bu hafta-

ya girerken, asli görevlerimiz içerisinde halk-

la daha fazla bütünleflmenin oldu¤unu bil-

mek durumunday›z. Halk›m›z her zamankin-

den daha çok örgütlenmeye ve önderli¤e ih-

tiyaç duymaktad›r.

Zaferimizin teminat› fle-hitlerimizdir

Bugün yaflad›¤›m›z flu s›n›fl› dünyada biz

maoistler aç›s›ndan denilebilir ki, mevcut sis-

temde herhangi bir hak elde edebilmek için

mutlaka bedel ödemek gerekir. Bu s›n›f mü-

cadelesinin kaç›n›lmaz kanunudur. Sömürü

ve zulme dayal› bir sistem içerisinde en s›ra-

dan bir ekonomik, demokratik ve sosyal hak-

k›n dahi kan dökülerek elde edildi¤ine hem

bu co¤rafyadaki s›n›f mücadelesi, hem de di-

¤er ülkelerin s›n›flar mücadelesinin tarihi

canl› tan›kt›r. En küçük bir hakk› elde etmek

için bedel ödemenin bir zorunluluk oldu¤u

toplumsal sistemde, devrimi gerçeklefltirmek

için ne kadar büyük bedeller ödemenin zo-

runlu oldu¤unu hiç mi hiç tart›flmaya gerek

yoktur. Hele ki bir ülke, bir yandan emperya-

lizm, öte yandan ise o ülkenin ulusal haini ve

emperyalizmin ufla¤› durumundaki en gerici

s›n›flar taraf›ndan yönetiliyorsa, o ülkede

ödenecek bedelin daha fazla olaca¤› aflikar-

d›r. Çünkü bir toplumun geliflmesinin önün-

deki engeller ne kadar fazla ise, oradaki en-

gelleri kald›rmak için ödenecek bedel de o

kadar fazlad›r. Bedel ödemeyi insanlar›n yal-

n›zca savafl içerisinde ölmesi olarak anlama-

mal›y›z. Bu ölümden tutal›m da yaralanmaya,

oradan da insanlar›n evsiz-yurtsuz kalmalar›-

na kadar her fleyidir.

Günümüzde askersiz-bürokrasisiz bir

devlet olmad›¤›na göre, "bar›flç›l yoldan sos-

yalizme geçifli savunmak" tamam›yla devrime

ve dünya halklar›na ihanettir. Mevcut durum-

daki devletlerin hepsi de kat› bir flekilde mili-

tarizme ve bürokrasiye dayal›d›r. Bundan do-

lay› "bar›flç›l yoldan sosyalizme geçifl" revizyo-

nist teorisi, ça¤›m›zda ve özellikle de Rus-

ya'n›n yüzündeki sosyalist maskeyi de '90'l›

y›llar›n bafl›nda atmas›yla birlikte tamam›yla

iflas etmifl bir teoridir. Ve tarihin çöp teneke-

sine at›lm›fl durumdad›r. Bugün her ne kadar

parlamentarizm ahmakl›¤›n› savunan baz› re-

formist ak›mlar olsa da, bu geliflmekte olan

radikal devrimci savafllar› engellemiyor. Her

türden uzlaflmac› ve teslimiyetçi reformist

akim devrimci savafl›m› ne denli karalamaya

çal›fl›rlarsa çal›fls›n, yine de bu ak›mlar dev-

rimci geliflmenin alt›nda ezilmeye mahkum-

dur. Bugün komünistlerin ve radikal devrim-

ci güçlerin örgütsel olarak baz› zafiyetlerin-

den dolay› ortal›¤› buland›r›p y›¤›nlar›n dev-

rimci özünü kendi uzlaflmac› potalar›na çek-

meye çal›flsalar da bunda baflar›l› olamayacak-

lar› güneflin gerçekli¤i kadar aç›kt›r. Kula¤a

ve dile hofl gelen baz› fleylerle kitlelerin bilin-

cini karartmaya çal›flan bu ak›mlar›n baflar›la-

r› görüntüseldir. Bu gibi biçimsel geliflmeler-

den hareketle yönümüzü flafl›rmayal›m.

Bedel ödemeyi göze alamayanlar devri-

mi, sözcü¤ün gerçek anlam›nda bir ad›m da-

hi ilerletemeyecekleri gibi kal›c› haklar da el-

de edemezler. Zorun örgütlü oldu¤u bir yer-

de, o zoru bafltan indirip yerine baflka bir ik-

tidar› geçirmek için zoru örgütlemek flartt›r.

Bu devrimin, devrimci radikalizmin olmazsa

olmaz bafl kofluludur. Devrim bir zor, bir flid-

det hareketidir. Bu zorun baflar›ya ulaflmas›

için de flehitler, hem de binlerce, yüz binler-

ce, milyonlarca flehitler vermek flartt›r. Her

zaman söyledi¤imiz gibi, biz ölmeyi de, öl-

dürmeyi de arzu etmeyiz. Bir fleyi istemek ve-

ya istememek baflka bir fley, gerçeklik baflka

bir fleydir. Bu tamam›yla s›n›f mücadelesinin

de¤iflmez ve zorunlu yasas›d›r. Yani flehitler

vermeden ve düflman güçlerden kifli veya ki-

flileri öldürmeden zaferin olamayaca¤› s›n›f

mücadelesinin zorunlu geliflim yasas›d›r. Bu

olmadan devrimi gerçeklefltirmek ham bir

hayaldir. Bu bilinçledir ki, zaferimizin temina-

t› flehitlerimizdir diyoruz. Bu flehitler kimdir

diye soruldu¤unda ise, elbette ki bu flehitle-

rin bafl›n› halk›m›z ve onun çocuklar› çek-

mektedir.

Bugün yüzlerce kadro, üye, sempatizan

ve taraftardan söz ediliyorsa, bu say› gelecek-

te binleri, yüz binleri bulacakt›r. Bugün çekir-

dek düzeyinde olan halk ordusu, savafl içer-

sinde hem nicel, hem de nitel olarak çelikle-

flip büyüdü¤ünde, bir yandan on binlerce sa-

vaflç›s› olan bir k›z›l ordu haline gelirken, öte

yandan da savafl içersinde on bin-lerce flehit

verecektir. Bu savafl nihai olarak iflçi-köylü it-

tifak› üzerinde geliflip baflar›ya ulaflaca¤›na

göre, bu savaflta flehit düflenler de elbette ki

halk›n kendisi olacakt›r. Daha aç›kças› "Zafe-

rimizin teminat› flehitlerimizdir" fliar›ndan sa-

dece parti flehitlerini anlamak, devrimin ger-

çek kahramanlar› olan halktan soyutlamak

olur. Bu da devrimi bir avuç elit unsurun kud-

retine ba¤lamak olur. Bu, proletaryan›n bak›fl

aç›s›ndan uzak küçük burjuva anlay›fllard›r.

Proletarya küçük burjuva popülizmini red-

detti¤i gibi, küçük burjuvaziye özgü bireysel

kahramanl›klar› abartmay› da reddeder. Ayn›

flekilde kuru kuruya flehit edebiyat› yapmaya

da karfl› ç›kar. fiehitlik devrim için büyük bir

fedakarl›k ve görevdir. Burada bilince ç›kar›l-

mas› gereken; flehitlerimiz üzerine duygu sö-

mürüsü yapmak de¤il, aram›zdan bedenen

ayr›lan flehitlerimizden ö¤renmek olmal›d›r.

Onlar›n iyi ve güzel an›lar›n› k›lavuz edinerek

yolumuzu ayd›nlatmal›y›z. Devrimci s›n›f sa-

vafl›m›nda olumluyla olumsuz yanlar nas›l ki

bu savafl›m›n do¤al diyalektik yasas› ise, flehit-

lerimizi de olumlu ve olumsuz yanlar›yla bir-

likte anmal›y›z. Bilimsellik bunu emreder.

Çünkü bilimsellik, gerçekler üzerine politika

yapmakla ancak devrimin gerçeklik haline

gelebilece¤ini ö¤retiyor.

Yeri gelmiflken bir noktaya daha dikkatle-

ri çekmek istiyoruz; tarihin ileriye do¤ru ak›-

fl›na ivme katan flehitlerimizin hiç birisi keyfi;

kendi bireysel ç›karlar› için ölmemifltir. Onlar

bütünün, yani mazlum halklar›n ç›karlar› için

ölmüfltür. ‹flte flehitlerimizi anlaml› k›lan en

büyük de¤er de budur. Yani kiflinin kendi

bencil yaflant›s›n› hiçe sayarak halk› ve dünya

halklar›n›n ç›kar› için fedakarl›k yapmas› ka-

dar kutsal bir davran›fl olabilir mi? Bu ba¤lam-

da flehitlerimiz cesaretin ve fedakarl›¤›n sem-

bolleridir. Çünkü devrim fedakarl›k ister.

Çünkü fedakarl›k ölümün üzerine cesaretle

gitmeyi emreder. Ve ölümün üstüne cesaret-

le gidilmesinin ›fl›¤› ise kuflkusuz ki devrimci

bilinçtir. Daha do¤rusu ölümün nedenlerini

bilenler, ölümden korkmazlar. ‹flte bugüne

kadar tarihimize adlar›n› yazd›rarak aram›z-

dan bedenen ayr›lan flehitlerimizin ölümü kü-

çülterek yenmelerinin birinci gücü MLM ide-

olojisi ve onun ›fl›¤›nda ölümden korkmaya-

rak onun üzerine gitmeleridir. Devrimci bi-

linçtir bu fedakarl›k duygusunu yaratan. Bir

‹brahim'in iflkencede “ser verip s›r vermeme-

si”ni onun dünya görüflünden ayr› düflüne-

meyece¤imiz gibi, bir Mustafa Suphilerin ölü-

mü göze alarak bu topraklara ayak basmalar›-

na, oradan da Ali Haydar Y›ld›zlara-Süleyman

Cihanlara ve ‘96 Ölüm Orucu Direnifli’nde

flehit düflen Hayatiler, Aygünler ve Ali Ayata-

lara kadar, hepsini de ölüme niflanl›, yaflama

sözlü k›lan dünya görüflleridir. Da¤da, flehir-

de silah›n› teslim etmeyip k›ran ve son kurflu-

nuna kadar gö¤üs gö¤se çat›flmay› göze al›p

flehit düflen k›z›l savaflç›lar› ölümün üzerine

götüren as›l güç de, yine bu ideoloji ve ondan

ald›klar› cesaret ve fedakarl›k bilinciydi. Bu

mücadelede flehit düflerken olsun, yaflad›kla-

r› zaman içerisinde olsun her yönüyle örnek

ve kahramanl›k destanlar› yaratanlar ç›kt›¤›

gibi, ihanetçiler de ç›km›fl ve ç›kacakt›r. Kah-

ramanl›k destanlar› yaratanlarla ihanetle adla-

r›n› tarihe yazd›ranlar, bu s›n›f kavgas›n›n ay-

r›lmaz bir parças›d›r. Ancak flu da vard›r ki,

bu tarihe ve bu halka karfl› ihanet edenler hiç

bir zaman tarihin ileriye do¤ru giden ak›fl›n›

durduramam›flt›r ve durdurmaya da güçleri

yetmeyecektir.

Gerek Maoistler aç›s›ndan, gerekse poli-

tik devrimci parti ve örgütler aç›s›ndan devri-

mi ilerletmek için uygun koflullar mevcuttur.

Yeter ki bu hazineden do¤ru sonuçlar ç›kar-

t›p bunun ›fl›¤›nda prati¤e yüklenelim. Bunu

yaparken önemli pratik geliflmelerin yaln›zca

bu co¤rafyada oldu¤unu söylemek istemiyo-

ruz. Dünyan›n k›rlar› Latin Amerika, Asya ve

Afrika ülkelerinde her zaman için devrim le-

hine önemli geliflmeler yaflanmakta. ‹flte Ne-

pal. Nepal’li Maoistler önderli¤inde sürdürü-

len mücadele k›sa zaman içerisinde muaz-

zam baflar›lar elde ederek ülkenin büyük ço-

¤unlu¤unda devrimci iktidar›n› tesis etmifltir.

Dünyam›zda her geçen gün, her ne kadar

yoksulluk, açl›k ve zulüm art›yorsa da, bu sö-

mürü ve zulüm sistemlerine karfl› direnifllerin

gün geçtikçe büyümesi oldukça sevindirici;

iyi geliflmelerdir. “Nerede sömürü ve bask›

varsa orada direnifl vard›r” sözü, kendi ger-

çekli¤ini bir kez daha kan›tlam›fl oluyor böy-

lelikle.

Devrim için her bak›mdan avantajl› olan

bu koflullar› daha güçlü bir biçimde de¤erlen-

dirmek üzere her zamankinden daha çok ça-

l›flmak, savaflmak ve fedakarl›k yapmak zo-

runda oldu¤umuzu unutmamal›y›z. fiehitleri

anma haftas›n›n ruhuna uygun hareket etme-

nin anahtar›n›n, Halk Savafl›’ndaki ›srar ve ba-

flar›lar›m›zla orant›l› oldu¤unu unutmayal›m.

Bunu lay›k›yla yerine getirdi¤imizde, ancak o

zaman sözcü¤ün gerçek anlam›nda ölümsüz

flehitlerimizi anma haftas›na uygun bir flekil-

de sahip ç›km›fl oluruz. Çünkü öncü ve onun

aktivistlerinin faaliyetlerinde baz ald›¤› birin-

ci kriter, merkezi görev konusunda ne yap›p

yapmad›¤›d›r. Dolay›s›yla baflar›lar›m›z›n tera-

zisini gerilla savafl›ndan ayr› ele alamay›z.

fian olsun Alt›nça¤’a varma mücadelesin-

de flehit düflerek bedenen aram›zdan ayr›lan-

lara!...

Tarihin ayd›nlat›c› y›ld›zlar›, yüreklerimiz

ve bilinçlerimizde yüzy›llar da geçse hep gü-

zel ve iyi an›lar›yla an›lacaklard›r…

Ölümsüz flehitlerimiz vebizi bekleyen görevler

Bedel ödemeyi gözealamayanlar, devrimi,

sözcü¤ün gerçek anla-m›nda bir ad›m dahi iler-letemeyecekleri gi-bi, ka-

l›c› haklar da elde ede-mezler. Zorun örgütlü ol-

du¤u bir yerde, o zorubafltan indirip yerine bafl-

ka bir iktidar› geçirmekiçin zoru örgütlemek

flartt›r. Bu devrimin, dev-rimci radikalizmin olmaz-sa olmaz bafl kofluludur.Devrim bir zor, bir fliddethareketidir. Bu zorun ba-

flar›ya ulaflmas› için deflehitler, hem de binlerce,yüz binlerce, milyonlarca

flehitler vermek flartt›r.Her zaman söyledi¤imiz

gibi, biz ölmeyi de öldür-meyi de arzu etmeyiz. Birfleyi istemek veya isteme-

mek baflka bir fley, ger-çeklik baflka bir fleydir.

Bu tamam›yla s›n›f mü-cadelesinin de¤iflmez vezorunlu yasas›d›r. Yani

flehitler vermeden vedüflman güçlerden kifli

veya kiflileri öldürmedenzaferin olamayaca¤› s›n›f

mücadelesinin zorunlugeliflim yasas›d›r. Bu ol-

madan devrimi gerçeklefl-tirmek ham bir hayaldir.Bu bilinçledir ki, zaferi-mizin teminat› flehitleri-

mizdir diyoruz. Bu flehit-ler kimdir diye soruldu-¤unda ise, elbette ki bu

flehitlerin bafl›n› halk›m›zve onun çocuklar› çek-

mektedir

Page 9: 19 - 31 Ocak 2007 - Sayı 104

19-31 Ocak 2007 GENÇL‹K9

GENÇ YORUM

Sinan ÇAKIROĞLU

Dünya devrimci hareketinin son 30 y›ld›r içinde bulundu¤u gerileme dö-neminin sonunun bafllad›¤›n› gösteren Nepal devrimci mücadelesi, ‘ideolojileröldü’ yan›lsamas›n› dillendiren emperyalizme, ‘senin ölümün yak›nd›r, mezarkaz›c›lar›n bu tarihsel misyonunu yerine getirecektir’ karfl› mesaj›n› enternas-yonal proletarya cephesinden kararl› bir flekilde vermektedir. NKP (Maoist) ön-derli¤inde yürütülen Halk Savafl›’yla elde edilen stratejik-politik baflar›larla21.yy’nin ilk Maoist iktidar›na yaklaflan Nepal düflmana korku salmaktad›r.Dünyan›n çat›s›nda sallanan Maoizm önderli¤indeki k›z›l bayrak tüm dünya-da oldu¤u gibi ülkemizde de dost ve düflman güçler taraf›ndan büyük bir dik-katle takip edilmekte, yaflanan geliflmeler tart›fl›lmaktad›r.

Ülkemizde Nepal’de yaflanan geliflmelere iliflkin yap›lan de¤erlendirmele-rin bir k›sm› dostane elefltiriler olmakla beraber ço¤unlu¤unu oluflturan di¤erk›s›m ise Maoizm’e sald›r›da birbiriyle yar›flan Trockist ve Hocac› çizgilerin‘elefltirileridir’. Bu tür 'elefltirilere' çokça cevap verildi¤i için tekrar ayr›nt›lar›y-la ele alma ihtiyac› duymuyoruz, fakat sonunda tarihsel deneyimlerden ö¤ren-mesini bilmedi¤i için gözünün önünü dahi göremeyen, bugünün dünyas›nda-ki politik konjonktürü do¤ru tahlil edemeyen, ideolojik-politik konumlan›flla-r›yla yaflam›n d›fl›nda kalm›fl iktidar amaçs›z hareketlerin Nepal özgülündeMaoizm’e, Halk Savafl›’na iliflkin yapt›klar› ‘elefltirilerin’ tek anlam›, tarihseldo¤rulu¤umuza yap›lan naçizane katk›lar olmas›d›r. Marksist-Leninist-Maoistideolojiyi rehber kabul etmeyen farkl› ideolojik yaklafl›mlar›n tümü oportüniz-min farkl› renkleridir. Bu hareketlerin NKP (M)’yi 1991 y›l›ndaki seçimlere gir-di¤inde ‘burjuva parlamentarist’, silahl› mücadeleye bafllad›¤› 1996 y›l›nda ‘ra-dikal köylu hareketi’ ve en son yo¤unlaflan diplomasi ve masa bafl› görüflme-leriyle beraber ‘tasfiyeci-teslimiyetçi’ fleklinde de¤erlendirmeleri oportünizmin‘iç tutarl›l›¤›na’ iyi bir örnektir.

Bunlar›n d›fl›nda özellikle 21 Kas›m’da imzalanan bar›fl anlaflmas›yla bir-likte Maoist çevreleri de etkisine alan genel bir kayg› havas› oluflmufltur. Bukayg›lardan kaynaklanan dostane elefltirilere cevap olmas› anlam›nda önemlinoktalar›n alt›n› çizmeye çal›flal›m. NKP (M) ikinci ulusal konferans›nda ‘geçi-ci hükümet ve kurucu meclis seçimini’ politik bir taktik olarak belirleyip kara-ra ba¤lam›flt›. Ülkedeki mücadelenin geldi¤i aflama s›n›f güçlerinin bugünkükonumlan›fl›, dünyadaki politik ve askeri dengelerin özgünlü¤ü vs. yani bir bü-tün somut durumun tahlili sonucunda belirlenmifl politik-taktik bir duruma ifla-ret eder. Bu noktadaki kayg› ise bu taktiksel aç›l›m›n Nepal devriminin strate-jisi olan Halk Savafl›’na hizmet edip etmeyece¤i, daha da ötesinde stratejininde önüne giderek önderli¤i parlamenter-burjuva çizgiye hapsedece¤i tehlike-sidir. Fakat Prachanda’n›n flu sözleri kayg›ya yer vermeyecek kadar aç›kt›r:‘NKP (M)’nin temel ilkesi MLM’dir. Nihai hedefi de sosyalizm ve komüinz-mdir. Bu hedeflere s›k› s›k›ya ba¤l› kal›rken parti somut koflullar›n somut tahli-li temelinde politikalar›n› esnek bir flekilde yaflama geçirmektedir’. Politik stra-teji Nepal halk›n› demokratik devrim yoluyla feodalizm ve emperyalizmdenkurtarmakt›r. Halk Savafl›’n›n askeri stratejisi tam olarak bu politik stratejininbaflar›lmas›na dayanmaktad›r.’ ‹flte bu genel siyasi-ideolojik çizgi ve stratejide-ki ›srar Nepal devrimci mücadelesini bugünkü aflamaya getirmifltir. Yine bunoktalardaki ›srar Nepal devrimini kuflkusuz ilerletecektir.

Devlet iktidar› sorunu devrimin bafl meselesidir. Ülkenin çok büyük bir k›s-m›nda Yeni Demokrasi perspektifi ve halk meclisleri arac›l›¤›yla yeni devletinekonomik-siyasi-askeri-kültürel v.b. inflas›n› sürdüren, iktidar› lokma lokma yu-tan NKP (M)’nin flehirlerde de yo¤unlaflarak ülkenin bütününde siyasi otoriteyi,Demokratik Halk ‹ktidar›’n› kurumsallaflt›rmas› uzak de¤ildir. Ancak, sosyalizm-de s›n›flar›n varl›¤›n› sürdürece¤i gerçe¤inden hareketle yeni dönüflümlerin fel-sefi, ekonomik ve siyasi sebebini kavrayabilen bizlerin, iktidar› elinde tutabilme-nin en az iktidar› almak kadar zor oldu¤unu ak›ldan ç›karmamas› gerekir. De-mokratik-sosyalist bir blo¤un olmad›¤› günümüz tek kutuplu dünyas›n›n iktidar›muhafaza etmede avantaj sa¤lamad›¤› aç›kt›r. Hassas dengeleri gözetmeksizingiriflilen zamans›z, aceleci hamleler ciddi zararlara sebebiyet verebilir.

Tüm bunlar› (ulusal bazda s›n›fsal ve milli farkl›l›klar› birleflik cephe ekse-ninde ele almak, uluslararas› bazda enternasyonal dayan›flmay› büyütürkenemperyalist güçler aras› çeliflkilerden faydalanmak suretiyle) dikkate alan NKP(M) kuruluflundan buyana stratejinin hizmetine sundu¤u zengin taktiksel aç›-l›mlarla mücadelesini bu noktaya tafl›m›flt›r. En son gündeme gelen en önemliaç›l›m›, yukar›da bahsi geçen bar›fl anlaflmas› ise, ülkenin mutlu gelece¤ine ha-lel getirecek, baflka bir ifadeyle Nepal devrimini sekteye u¤ratabilecek/NKP(M)’nin ülke içinde yaln›zlaflmas›na neden olabilecek- özellikle ABD’ninamans›z deste¤i ve Hindistan yay›lmac›l›¤›n›n bizatihi çabalar›yla- emperyalistgiriflimlerin yo¤unlaflt›¤› bir dönemde, tam anlam›yla NKP (M)’nin sürece ilifl-kin üstün hâkimiyetinin göstergesidir. fiöyle ki, bu yolla hem ulusal burjuvapartilerin/örgütlerin, emperyalistlerin hayal etti¤i gibi mevcut krall›k güçleriylebirleflmesinin önüne geçilmifl, hem ad›m ad›m kurulacak iktidar›n ülke içindeve ülke d›fl›nda tam meflruiyeti sa¤lanarak emperyalistlerin do¤rudan muhte-mel müdahalesinin büyük oranda önüne geçilmifl (böylelikle devrime gidenyol büyük oranda may›nlardan temizlenmifltir) hem de devrime giden yoldadaha güvenli ve sa¤lam ad›mlarla, ülkenin hükümet eliyle yeniden flekilendi-rilmesinde en önemli güç/kuvvet rolü üstlenilmek suretiyle, devrim yürüyüflü-ne devam edilmifltir.

En nihayetinde, 21.yy’nin gelece¤ini Halk Savafllar› belirleyecektir.Bu cüretli aç›klamam›z›n temelinde bilimsel inanç, insanl›k tarihinin teo-rik ve pratik tecrübelerinden süzülüp gelen dünya proletaryas›n›n evren-sel ideolojisi MLM’ye olan inanç vard›r. Bilimsel sosyalist teorinin bu-günkü en yüksek aflamas› olan Maoizm’de ›srar, dünya gelece¤inin tayi-ninde esas belirleyendir. Günümüzde emperyalizm ile ezilen dünyahalklar› ve ezilen uluslar aras›nda çeliflme bafl çeliflmedir ve zincir em-peryalizmin en zay›f halkas› olan sömürge, yar› feodal-yar› sömürge ül-kelerdeki devrimlerle k›r›lacakt›r. Asya, Afrika, Latin Amerika ülkeleri ‘engeri en ileridir’ diyalektik önermesinin (hem siyasal ekonomi hem de fel-sefi aç›dan) do¤rulu¤unu ispatlayarak dünyan›n çehresini de¤ifltirecek,21.yy enternasyonal proletaryas›n›n zaferinin mufltucusu olacakt›r.

21. yy’nin geleceğini Halk

Savaşları belirleyecektir

Almanya’n›n Frankfurt fleh-

rinde, 6 Ocak günü Avru-

pa Demokratik Gençlik

Hareketi taraf›ndan “Em-

peryalizm ve Anti-emper-

yalist Gençlik Mücadelesi” adl›, uluslarara-

s› gençlik konferans› düzenlendi.

Konferans anti-emperyalist, anti-faflist

mücadelede yaflam›n› yitirenler an›s›na ya-

p›lan bir dakikal›k sayg› durufluyla bafllad›.

Sayg› duruflunun ard›ndan ADGH Komis-

yonu taraf›ndan konferans›n hedeflerine

iliflkin yap›lan aç›l›fl konuflmas›nda; konfe-

rans›n, entelektüel çerçevede bir anti-em-

peryalizm tart›flmas› de¤il, netleflen anti-

emperyalist bilincin uluslararas› alanda ku-

rumsallaflma platformu oldu¤u vurguland›.

Konferansta;ILPS (Avrupa Seksiyonu),

YDG, Red Block (‹talya) AG‹F Gençlik Ko-

misyonu, AGEN (Fransa), DHDH, Nepal

Birleflik Cephesi (Avrupa) ve ADGH fiilen

kat›l›rken, DGH (Türkiye-Kuzey Kürdis-

tan), 16 Tetori (Arnavutluk), RAS (Alman-

ya) yaflan›lan aksakl›klardan dolay› kat›la-

mad›klar› için birer mesaj göndererek kon-

feransa iliflkin görüfllerini belirttiler.

Konferansta ilk konuflmay› yapan ILPS

temsilcisi; emperyalizmin öncü gücü duru-

mundaki ABD emperyalizminin, müttefik-

leri ve iflbirlikçi-uflak rejimleri de yan›na

alarak gerçeklefltirdi¤i sald›r›lar›n yeni ar-

güman›n›n “terörle mücadele” oldu¤unun

alt›n› çizerek, “anti-emperyalist olan, sos-

yal ve ulusal kurtulufl mücadeleleri güçlen-

dirilmelidir” ifadeleri ile konuflmas›n› nok-

talad›. ILPS’nin ard›ndan sunumunu yapan

YDG temsilcisi, anti-emperyalist mücadele-

nin önemine de¤inerek, anti-emperyalist

birlik için mücadelenin yükseltilmesi ge-

rekti¤ini kaydetti.

ADGH temsilcisi sunumunu yapmadan

önce konferans›n örgütlenme sürecine ve

hedeflerine iliflkin k›sa bir de¤inmede bu-

lunarak, emperyalizmin ortaya ç›kmas›yla

birlikte anti-emperyalist gençlik örgütleri-

nin kazand›¤› karakteristik özelliklere de-

¤indi. 1. Dünya Savafl›’yla geliflen radikal

anti-emperyalist gençlik mücadelesi ve

Karl Libnecht’in önder rolünün günümüze

›fl›k tutacak birer abide oldu¤unu söyleyen

ADHG temsilcisi, ADGH’nin ortaya ç›k›fl ta-

rihi ve bu zamana kadar anti-emperyalist

gençlik mücadelesi içerisindeki misyonu-

nu anlatarak; “Biz bugün bu konferans› dü-

zenleyerek birilerini korkutuyoruz. Bunun

bilincinde olal›m ve anti-emperyalist müca-

deleyi gö¤üslemek için Enternasyonal Anti

Emperyalist Gençlik Koordinasyonu’nu

olufltural›m” fleklinde konufltu. ‹talya

gençlik örgütü Red Block, kendi ülke ko-

flullar›n›n demokrasi ve devrim mücadele-

sine iliflkin genifl bir aç›klama yaparak,

ADGH’nin düzenlemifl oldu¤u konferans›n

tarihi öneminin yads›nmamas› gerekti¤ine

de¤indi. Kapitalist-emperyalist ülkelerde

anti-emperyalist güzergah›n yegane özü-

nün proleter dünya devrimleri için müca-

dele etmek oldu¤una dikkat çeken Red

Block temsilcisi, Paris’te gerçekleflen banli-

yö ayaklanmalar›n›n bunun en büyük hal-

kas› oldu¤unu dile getirdi. AG‹F Gençlik

Komisyonu temsilcisi ise anti-emperyalist

mücadeledeki birli¤in kurulmas›n› günü-

müzün en ivedi sorunlar›ndan birisi olarak

nitelendirerek flu ifadelerde bulundu;

“AG‹F Gençlik Komisyonu da önümüzdeki

hafta gençlik mücadelesine iliflkin bir kon-

ferans düzenleyecek. Bu iki konferans›n or-

tak hedefleri gütmesine ra¤men ayr› ayr›

düzenlemesi gerçekten üzücü. Her iki kon-

ferans›n da ayn› içerikte olmas› ve ortak bir

hedefe sahip olmas› bize anti-emperyalist

mücadelede birli¤in kaç›n›lmaz oldu¤unu

gösteriyor.”

Fransa’dan kat›lan gençlik örgütü

AGEN, kendi ülkesinin koflullar›n› ve

AGEN’in ortaya ç›k›fl misyonunu anlatt›¤›

konuflmas›nda; banliyö ayaklanmalar›na ka-

t›lan gençli¤in ruhunu konferansa tafl›ya-

rak, bunun uluslararas› bir güce dönüfltü-

rülmesinin kaç›n›lmazl›¤›na de¤indi. Kon-

feransa hukuksal problemlerden dolay›

temsilci gönderemeyen DGH taraf›ndan

gönderilen mesajda kapitalizmden emper-

yalizme sermayenin büyüyen sald›rganl›¤›-

na iflaret edilerek; “Sonuç olarak konferan-

s›n özellikle iki noktaya önemle e¤ilmesi

ve do¤ru sonuçlar ç›kartmas›n› umuyoruz.

Birinci nokta; emperyalizmin dünü-bugü-

nü ve yar›n›n›n do¤ru tahlil edebilmesi için

tek tek her bir co¤rafyan›n çeliflkilerinin

do¤ru kavranabilmesi gerekti¤idir. ‹kinci

noktay› ise; tahlili yap›lan çeliflkilerin çözü-

müne dair pratik bir hatt›n çizilmesi olufl-

turmaktad›r. Konferans›n getirilerine para-

lel olarak orta ve uzun vadede uluslararas›

anti-emperyalist bir gençlik oluflumun te-

mellerinin örülmesi, yo¤unlafl›lan hedefi

daha belirgin hale getirecektir” denildi.

DHDH temsilcili¤i, anti-emperyalist

konferans› selamlayarak, DHDH’nin genç

y›¤›nlar›n dinami¤ini benimsedi¤ini, buna

dair at›lan pratik ad›mlar› destekleyece¤ini

bildirerek, DHDH’nin anti-emperyalist mü-

cadeledeki sorumluluklar›na vurgu yapt›.

Son sunumu Nepal Birleflik Cephesi (Avru-

pa)’dan bir temsilcisi yapt›. Nepal’de 1996

y›l›ndan buyana halk›n örgütlenen öfkesi-

ne dair aktar›mlarda bulunan temsilci, “Ne-

pal tarihi, çeflitli dönemlere bölünmekte-

dir. ‹lk dönem kraliyet dönemiyken, ikinci

dönem Cumhuriyetçi maskeli monarfli dö-

nemidir. Fakat her iki sistem de feodaliz-

min genifl halk y›¤›nlar› üzerinde merkezi-

leflmesidir” ifadelerinde bulundu ve konufl-

mas›n› flu ifadelerle noktalad›: “Nepal’deki

Halk Savafl›’n›n halk›n en genifl katmanlar›-

n› kapsamas›, onun anti-emperyalist gücü-

nü göstermektedir. Bu savafltaki en büyük

düflman emperyalizmdir. Nepal’deki bu an-

ti-emperyalist mücadelenin motor gücünü

gençlik oluflturuyor.”

Sunumlar›n ard›ndan konferans› izle-

yen di¤er kurumlara söz hakk› verildi. Ko-

nuflmac›lar taraf›ndan sorulan sorular›n ya-

n›tlanmas›n›n ard›ndan sonuç bildirgesi

okunarak; Nepal Birleflik Cephesi (Avru-

pa), AG‹F Gençlik Komisyonu (gözlemci),

ADGH, DGH, Red Block (Italya), AGEN-

Fransa (gözlemci) kat›l›mlar›yla Uluslarara-

s› Anti-Emperyalist Gençlik Koordinasyonu

Komitesi’nin kuruluflu ilan edildi.

‘Uluslararas› Anti-EmperyalistGençlik Konferans›’ sonuçland›

Avrupa DemokratikGençlik Hareketi öncülü-

¤ünde Almanya’n›nFrankfurt flehrinde ger-çeklefltirilen ‘Emperya-

lizm ve Anti-emperyalistGençlik Mücadelesi’ adl›

konferansta “Uluslarara-s› Anti-Emperyalist

Gençlik KoordinasyonuKomitesi”nin kuruldu¤ukamuoyuna duyuruldu

Uluslararas› Anti-Emperyalist Gençlik

Koordinasyonu Komitesi’nin kuruluflu-

nun ilan edildi¤i konferas›n sonuç bildir-

gesinde ise flu kararlar al›nd›;

Koordinasyon Komitesi, örgütsel ilke-

lerimizde ba¤›ms›zl›k, ajitasyon ve propa-

ganda da serbestlik ve iç ifllerine sayg› te-

melinde faaliyetlerini sürdürecektir.

Koordinasyon Komitesi, emperyalist

sald›r›lar›n ancak birlikte, özgün mücade-

lelerimiz yads›nmadan, ortak mücadele-

lerle püskürtülebilece¤i bilinciyle hareket

edecektir.

Koordinasyon Komitesi, bundan sonra

yaflanacak uluslararas› geliflmelerde fikir

al›flverifli, dayan›flma ve eylem birliktelik-

leriyle gençli¤in ortak kazan›mlar›n› güç-

lendirecektir.

Koordinasyon Komitesi, belirleyece¤i

iletiflim iliflkileriyle dünyadaki geliflmelere

iliflkin ihtiyaç duyuldu¤unda yaz›l›, görsel

ya da sözlü araçlar arac›l›¤›yla ortak aç›k-

lamalar yapacakt›r.

Koordinasyon Komitesi, belirli aral›k-

larla ihtiyaç temelinde toplant›lar ve kon-

feranslar örgütleyerek demokratik tart›fl-

ma yöntemiyle gençli¤in sorunlar›na or-

tak çözümler bularak gençli¤i sorunlar›na

karfl› duyarl› hale getirme ve e¤itmeyi

amaçlamaktad›r.

Koordinasyon Komitesi, dünyadaki

bütün anti-faflist, anti-emperyalist gençlik

hareketlerini zamanla aral›ks›z bir müca-dele içinde birlefltirmeyi hedeflemektedir.

Koordinasyon Komitesi, belirli sebep-lerle konferansa kat›lamayan ya da habe-ri olmayan bütün gençlik kurumlar›n› daKoordinasyon’a ayn› haklar çerçevesindekat›lmaya davet eder.

Koordinasyon Komitesi, ‹nsanl›¤›n endinamik bölümü olarak bu mücadeledegençli¤e önemli görevler düfltü¤ünün bi-lincinde olarak, sorunlar›n en önemli bö-lümünü yaflayan gençler olarak her türlügerici kültüre, haks›z savafllara, iflgallere,hak gasplar›na, ›rkç›l›¤a, cins bask›s›na,ulusal bask›ya vb bütün sald›r›lara karfl›ç›karak halklar›n hakl› mücadelelerinidestekleyerek güçlendirecektir.

Konferans›n Sonuç Bildirgesi

May›s’ta Yaflam Kooperatifi ta-

raf›ndan organize edilen ve De-

mokratik Gençlik Hareketi’nin de

kat›l›mc› ve konuflmac› olarak yer

ald›¤›; “ÖSS Duvar›n› Y›kal›m” fo-

rumu 14 Ocak’ta gerçeklefltirildi.

‹stanbul’da Ümraniye 1 May›s

Mahallesi’nde Ba¤ören Derne-

¤i’nde gerçeklefltirilen forum

M.Y.D temsilcisinin aç›l›fl konufl-

mas›yla bafllad›. K›sa bir aradan

sonra kat›l›mc›lar›n konuflmalar›-

na bafllan›ld›. E¤itim-Sen 2 ve 3

No’lu flubelerinin de konuflmac›

olarak kat›ld›¤› forumda konufl-

malar genellikle ÖSS ve e¤itim sis-

temi üzerinde yo¤unlaflt›. DGH

temsilcisi konuflmas›nda e¤itimin

komprador, floven ve feodal özel-

liklerine de¤inirken, neo-liberal

politikalarla üniversiteler ve genel

olarak e¤itim sistemi üzerindeki

etkilerinden de bahsetti. Çözüm

olarak yeni demokratik e¤itim

modeli ve halk üniversiteleri ve li-

selerini gösterdi. Akflam saatlerine

dek süren forumda, yap›lan su-

numlar›n ard›ndan aç›k kürsü

aç›ld›. Burada liseliler, iflçiler, üni-

versiteliler ve ö¤retmenler söz ala-

rak neden ÖSS’ye karfl› olduklar›-

n› aç›klamaya çal›flt›lar.

‘ÖSS duvar›n› y›kal›m’ ‘Üniversiteme dokunma’‹stanbul Üniversitesi ö¤rencileri ve

ö¤retim görevlileri, 11 Ocak günü yap-t›klar› bas›n aç›klamas› ile üniversitedeyaflanan anti-demokratik uygulamalar›protesto ettiler.

‹stanbul Üniversitesi merkez kampusönünde toplanan ö¤retim üyeleri ve ö¤-renciler, “Üniversiteme Dokunma” pan-kart›n› açarak, üniversitede yaflananbask›lara tepki gösterdiler. Grup ad›naaç›klamay› okuyan Üniversite Ö¤retimÜyeleri Derne¤i üyesi Prof. Dr. Esen As-lando¤an, YÖK’le birlikte 25 y›ld›r üni-versitelerin bilimsel ve demokratik yap›-dan uzaklaflt›¤›n› belirterek; “YÖK ilebirlikte getirilen bask›c› düzen, üniversi-

telerdeki demokratik ortam› kald›rarak,dogmalar›n hakim oldu¤u üniversiteleryaratmay› hedefliyor” dedi.

Aslando¤an, düflüncelerinden dola-y› örgencilere aç›lan disiplin sorufltur-malar›n›n ve Ö¤renci Kültür Merkezle-ri’nin kapat›lmas›n›n YÖK’ün ve onuntemsilcisi rektörlerin bask›c› politikala-r›n›n en bariz örnekleri oldu¤unu be-lirtti ve konuflmas›n› flu ifadelerle nok-talad›: “Geçti¤imiz günlerde baz› ö¤re-tim üyelerinin düflüncelerinden dolay›dersleri elinden al›nm›fl, bir ö¤retimüyesi maruz kald›¤› ülkücü sald›r›larkarfl›s›nda can güvenli¤i sa¤lanmad›¤›için üniversiteden ayr›lm›flt›r”.

Page 10: 19 - 31 Ocak 2007 - Sayı 104

19-31 Ocak 2007DÜNYA10

YÖNEL‹M

Kazım Cihan A BD emperyalizmininAfrika’daki truva atla-rından biri olan Eti-yopya (eski adıyla Ha-beşistan) Somali’deki

geçici hükümetin de desteğiyle bu ülkeyi iş-gal etti. İşgal, ABD askerlerinin hava ve de-niz saldırılarıyla desteklenirken, işgalci güç-lerin saldırıları sonucu çok sayıda kişi dehayatını kaybetti.

Etiyopya yönetimi işgale gerekçe ola-rak; “terörizmle mücadele” ekseninde ken-di ülkelerindeki rejimin, şu an Somali'de ül-kenin büyük bir bölümünü kontrol altındatutan Şeriat Mahkemeleri Birliği tarafındantehdit edildiğini öne sürmektedir.

Somali’de şu an hüküm sürmekte olangeçici hükümet, 2004 yılında kurulmuş an-cak sadece kurulduğu topraklar olan Baidoaşehrini kontrol altında tutabilmiştir. Geçicihükümetin bir varlık gösteremediği Soma-li’de ülkenin büyük çoğunluğu Şeriat Mah-kemeleri Birliği’nin denetiminde bulunu-yor.

Doğu Afrika ülkeleri arasında yer alanve 'Afrika Boynuzu' adı verilen bölgede bu-lunan Somali’ye yönelik bu işgal harekatıgözlerin tekrar bu bölgeye çevrilmesine ne-den olurken, açlığın ve sefaletin hüküm sür-düğü bölgede halklar yeni acılarla karşı kar-şıya kalıyor. Yıllardır iç çatışmaların hükümsürdüğü Somali’de, hatırlanacağı üzere1991 yılı başlarında BM “barış gücü” gü-

venliği sağlamak için görev almıştı. Bu “ba-rış gücü” bünyesinde bulunan Amerikankuvvetlerine ait iki adet Black Hawk heli-kopterin Somalilerce düşürülmesi ve öldü-rülen Amerikan askerinin Mogadişu sokak-larında sürüklenmesini gösteren görüntüle-rin basına yansıması sonucu dönemin Clin-ton yönetimi zor günler yaşamış ve Soma-li’den çekilme kararı almıştı. BM “barış gü-cü” ise verdiği kayıplardan dolayı 1995’teülkeyi terk etmişti.

Etiyopya, Somali’de halen süren iç ça-tışmaları körükleyen ülkelerin başında geli-yor. Ve Somali’de büyük bir güce sahipolan Birleşik İslam Mahkemeleri'nin gücü-nün tüm bölge ülkelerine yayılmasından en-dişe etmektedir. Nitekim daha önce Eritre'yikaybeden Etiyopya, bölgedeki dengelerikendi lehine çevirmek için Somali'deki ön-de gelen kabile reisleriyle ittifaklar içerisinegirmiş olup, halihazırda bu ittifakları sür-dürmek istemektedir. Sınırlarında, birliğinisağlamış güçlü bir Somali görmek, Etiyop-ya'nın bölgesel çıkarlarını tehdit etmektedir.

Ayrıca Etiyopya 100 bin kişilik ordu-suyla Afrika kıtasının en büyük askeri güç-lerinden birisi ve coğrafi konumundan dola-yı ‘Afrika Boynuzu’ olarak tabir edilen böl-gede ABD emperyalizminin sadık bir uşağıkonumundadır.

Öte yandan nufüsun büyük çoğunluğu-nun Hıristiyan olması özellikle Hıristiyanmisyonerler açısından önem arz etmektedir.

Etiyopya savaşuçakları Mogadi-şu havalimanınıbombaladıktansonra Devlet Baş-kanı Meles Zena-wi’nin "yan› bafl›-m›zda bir ‹slamdevleti bizim ulu-sal ç›karlar›m›z›tehdit edecektir"demecini vermesidinsel kimliklerinbölge üzerindekiöneminede işaretetmektedir.

Dünyanın en

yoksul ülkelerinden birisi olan Somali’ninyine aynı bölgede bulunan bir diğer yoksulülkenin işgaline maruz kalmasını doğruanaliz edebilmek için bölgedeki bu geliş-melerin arkasında nelerin olduğuna ve taraf-ların neyin peşinde olduğuna bakmak gere-kir. Zira gelişmeleri sadece resmi demeçlerçerçevesinde okuyup değerlendirmek soru-nun iç yüzünü anlamayı imkansız kılacaktır.

ABD ‹fiGAL ÖNCES‹

NABIZ YOKLADI

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki Eti-yopya’nın Somali’yi işgal etmesi sadece buiki ülkenin yıllardır yaşadığı sorun ve çatış-maların bir sonucundan ibaret değildir.

Sorunun görünen bir kısmı bu olsa daişgale vesile olan esas gerekçe ABD emper-yalizminin bölge üzerindeki çıkarlarıylailintililidir. Bu nedenledirki ABD Ortado-ğu'daki Merkez Kuvvetler Komutanı gene-ral John Abizaid, Haziran ayının ortasındave son olarak Aralık ayında Etiyopya’ya gi-derek görüşmelerde bulunmuş ve nabızyoklamıştır. Somali, uranyum, bakır, boksitve demir gibi yeraltı kaynakların dışındazengin petrol ve doğal gaz kaynaklarına sa-hip bir ülke olarak ABD’nin iştahını kabart-maktadır. Ayrıca Somali’deki geçici hükü-metin zengin doğalgaz ve petrol yataklarınınişletilmesi için Çin ile anlaşmalar imzala-maya başlaması da ABD’yi tedirgin edenfaktörler arasında yer almıştır. Bu nedenleŞeriat Mahkemeleri Birliği’nin ülkenin tü-münde yönetimi ele geçirmesi halinde ABDkarşıtı politikalar izlemesini muhtemel gö-ren ABD, mevcut düzenin devamını ulusalçıkarları adına daha uygun görmektedir.Desteklediği savaş efendilerinin yenilmeihtimalinin artması üzerine hazır kıta bekle-tilen Etiyopya’yı öne sürerek gerçek niyet-lerini perdelemeye çalışmışlardır. Etiyop-ya’nın ardından ABD emperyalizmi de So-mali’de El-Kaide militanlarının bulunduğu-nu ileri sürerek “terörle mücadele” söyle-miyle işgale bir fiil katıldı.

Ayrıca ABD açısından "Afrika Boynu-zu" dolayısıyla Somali, Irak işgaliyle birlik-te yeniden stratejik bir önem kazanmıştır.

Afrika Boynuzu ülkeleri, bölgeye komşuolan diğer ülkeler ve Ortadoğu'yu birleşti-ren bir geçit olarak, petrol yataklarına gidenhayati bir kavşak niteliğindedirler. Bu nok-tada bölgedeki petrol nakliyatında önemlibir role sahip olan Kızıldeniz'den geçentransit tanker geçişinin güvenli bir şekildesürdürülmesi ve denetim altına alınmasıABD açısından vazgeçilmez bir öneme sa-hiptir.

Irak’ın işgaliyle birlikte petrollere el ko-yan ABD ve İngiltere bu petrolleri önceHürmüz Boğazı’ndan sonra Aden Körfezive Süveyş Kanalı’ndan taşımaktadır. Hür-müz Körfezi’nin bir tarafında Birleşik ArapEmirlikleri ve Umman öbür tarafında iseİran var. Nükleer programından dolayı İran’ıtehdit eden ABD ve müttefikleri Hür-müz’ün yani petrolün geçiş güvenliğini dü-şünürek tereddütlü davranıyor.

Diğer taraftan ise Somali, Aden Körfe-zi’ni ve dolayısıyla buradan geçerek SüveyşKanalı’na doğru ilerleyecek petrol tankerle-rini tehdit edebilme kapasitesine sahiptir.Bu koşullarda Somali’de İslamcı bir hükü-metin yaygınlık kazanması ve ABD çıkarla-rına çomak sokması ABD’nin işine gelme-yecektir.

HALK GER‹C‹ ÇIKARLARA

ALET ED‹L‹YOR

Somali halkı yıllardır gerici çıkarlar ge-reği iç çatışmalara alet edilmekle kalmamış,çok büyük acılar çekmiştir. Bu gerici çıkar-ların taraflarından olan Somali’deki işbirlik-çi geçici hükümetin başkanı Abdullahi Yu-suf'un ABD emperyalizminin saldırmayahakkı olduğunu açıklaması ise yıllardır ken-dilerini Somali halkının temsilcisi olarakgörenlerin ikiyüzlülklerini gösteren ibretverici sözlerdir.

Gerici çıkarların taraflarından bir diğeriolan Şeriat Mahkemeleri Birliği ise din ol-gusunu kullanarak halkı zorbalıkla itaatkarkullar haline getirmek istemektedirler. Bubirliğin işgalcilere karşı direnmesi olumluy-ken, temsil ettiği dünya görüşü ve siyaset-leri Somali halkını uysal birer köle halinegetirmekten öteye gitmeyecektir.

ABD’nin boynuzlar› Somali’de

Alman burjuvazijisi taraf›ndan 15 Ocak

1919’da katledilen devrimci önderlerden

Rosa Luxemburg ve Karl Liebkknecht, her

y›l oldu¤u gibi bu y›l da Almanya’da, çeflitli

uluslardan on binlerce devrimci ve komü-

nist gücün kat›ld›¤› anma törenleriyle an›ld›.

14 Ocak günü sabah erken saatlerde

bafllayan mezar ziyaretlerine yaklafl›k 60

bin kifli kat›l›rken, saat 10:00’da bafllayan

ve Alman devrimci ve sol gruplar›n düzen-

ledi¤i anma yürüyüflüne ise yaklafl›k10 bin

kifli kat›ld›. ADHK, ADKH ve DHDH’nin de

yer ald›¤› yürüyüfle, Türkiye Kuzey Kürdis-

tan’dan çeflitli devrimci ve komünist güç-

ler de pankart ve flamalar›yla kat›l›m sa¤la-

d›lar. Önceki y›llara oranla kat›l›m›n zay›f

oldu¤u yürüyüfl, anti-emperyalist ve anti-fa-

flist sloganlar eflli¤inde son buldu.

‹flgal güçlerinin Irak’ta yenilgilerini, baflar›s›zl›klar›n› itiraf etmeleri, Ame-rika seçimlerinde “Demokrat”lar›n baflar›s› gibi k›smi faktörler Bush’lu H›risti-yan Siyonist merkezli Neo Con Kabinesinin Irak plan›nda kamuoyunda daköklü de¤ifliklikler beklenmesine yol açm›flt›.

“Irak Çal›flma Grubu” Baker-Hamilton raporlar› da bu beklentiyi güçlen-diriyordu. Oysa Irak ve Afganistan iflgalleri, Balkan, Kafkasya, Afrika operas-yonlar› ABD’nin dünya çap›nda hegemonya stratejisini ifade eden stratejikplanlard›. Sovyetlerin da¤›lmas›yla birlikte di¤er rakiplerinin de haz›rs›zl›¤›avantaj› ortam›nda ABD inisiyatifi büyük askeri gücü ile daha da öne ç›k›yor-du. Dünya çap›nda ABD hegemonyas› aç›s›ndan bu önemli bir f›rsatt›. F›rsa-t›n kullan›lmas›, ABD emperyalist ç›karlar›n›n zaten biçimsel Birleflmifl Millet-ler ve uluslararas› hukuk tak›nt›lar›na feda edilmemesi ABD emperyalistlerinintüm kliklerinin ortak stratejik politikas›yd›. Dünyan›n tümünden lider olaraksorumlu olduklar›, tart›fl›lmas›na asla müsamaha gösterilmeyecek üstünlükle-rinin gerekli her yere müdahaleye götürece¤i yine tümünün ortak genel poli-tikas›d›r. Dolay›s›yla taktik baz› tart›flmalar› olsa da stratejik ortak genel politi-kalar›nda bir de¤iflikli¤in olmamas› anlafl›l›r bir durumdur. Bush’un “Yeni IrakPlan›”n› aç›klamas› da bunu teyit etti. Askeri iflgal, 21500 yeni asker takviyesiile devam ettirilecek. Herkesin kabul tti¤i yenilginin derinleflmesini “engelle-me” gayretini de ifade eden bu hiçte “yeni” olmayan planda iflgalcilerin ye-dek kuvvetleri olarak Irak adl› “yerli” uflak ordusunun tanzimi ve seferberli¤iüzerinde yo¤unlafl›lacak. ‹flgal memuru, Irak sözde “Baflbakan”› Maliki ye degerekli uyar› “son f›rsat” ibaresiyle yap›ld›. Böylelikle ABD askeri kay›plar›n,zaptiye görevinin ABD kontrollü devriyle azalt›lmas› hedeflenmektedir.

‹fllerin oturtulmas› temelinde ABD askeri güçlerinin Güney Kürdistan gi-bi kendilerince nispeten daha “güvenli” yerlere çekilmesi, 100 bin kiflilik Kürtpeflmerge gücünün de ABD denetiminde Ba¤dat güvenli¤i için mevzilendiril-mesi icraat› devrede. ‹ran, Suriye, Ürdün s›n›rlar›nda gerekti¤inde müdahaleiçin mevzilenme ABD’nin “yeni” Irak plan›n›n bir baflka hususu. Bu yolla,‹ran’›n bölgede muhtemel nüfuzu, Suriye s›zmalar› ve Türk devleti s›zlamala-r›na tedbir alman›n yan› s›ra, ABD plan›na tamamen ba¤lanmalar› da dayat›l-m›fl oluyor. Daha birkaç gün önce Bush, Wasington Post adl› gazeteye yap-t›¤› aç›klamas›nda Irak’ta “Amerikan askeri kazanmad›, Irak’› daha da istikrar-s›zlaflt›rd›k” itiraf› yapt›. Blair de öyle.. fiunu da ifade edelim: ‹stikrars›zlaflt›r-ma, bölerek birbiriyle savaflt›rma emperyalist yönetme politikas›nda önemlibir yer tutar, kontrolü sa¤layam›yorsa iç çat›flmalarla krizi t›rmand›rma, çat›-flanlar› kendilerine teslim olmaya mecbur b›rakma anlam›nda bir ihtiyaç ola-rak ortaya ç›kabiliyor. M›s›r ve Türk devletinin d›fliflleri bakanlar›n›n görüflme-leri sonras›ndaki aç›klamalarda bunu ifade eder. Bush’un “Yeni Irak Plan›”na“Bar›fl” yolu diye memnuniyetlerini ifade etmek zorunda kald›lar. Mutsuzlar›neli mahkum “memnuniyet” itiraf›d›r bu! ABD ad› “yerli” tüm egemenleri plan-lar›na ba¤lama siyaseti izliyor. Diyor ki; Irak’ta çekilirsek Güney Kürdistankaybeder. Türk devleti müdahale eder. Türk-Kürt savafl› ç›kar. Kürt egemenle-ri bu yolla teslimiyete çekiliyor. Türk devletine de “çekilirsem Kürt devleti ku-rulur” diyerek, Türk egemenlerini emperyalist plan›na itirazs›z ba¤lama si-yaseti güdüyor. ‹ran, fiii yay›lmas› argümanlar›yla, Suudi, M›s›r, Ürdün ve di-¤er bölge ülkelerinde kontrolü pekifltirme yönelimini icra ediyor. Yani herke-se, “Buna mecbursunuz, plan›ma ba¤lanmaktan baflka çareniz yok” mesaj›veriyor. Emperyalist stratejiye tüm yerli egemenleri bu entegre etme siyaseti-nin ifllevsel rolü de reddedilemez. Onlar emperyalist emri iyi okuyorlar. Türkdevletinin M‹T Müsteflar›’n›n sözde 80. y›ldönümü vesilesiyle hiçte gelenek-lerinde olmayan aç›klamalar› bu çerçevede de¤erlendirilmelidir. Kendini ye-nilemezsen kaybedersin, ça¤a ayak uydur. Bunun için güçlü ekonomi ve güç-lü silahl› kuvvetli fleklinde özetlenebilecek aç›klamas›, tüm egemen s›n›f klik-lerini ABD plan›nda birlefltirme gayretidir. 10 milyar dolar bütçe aç›kl›, 40 mil-yar dolar d›fl borçlu ekonominin, tepeden t›rna¤a Pentagon uflakl›¤›yla teçhi-zatlanm›fl ordunun, baflka yolu da yok. Bunu hükümet, muhalefet, asker’denormal karfl›lad›. Sadece onlar m›? KKK, Karay›lan arac›l›¤›yla aç›klamay›,“Statükoyu aflma çabas›” olarak de¤erlendirdi. “Çözüm” dedikleri taktik anlafl-malar de¤il, stratejik uzlaflma, egemen stratejik plana baz› ödünlerle entegreolma yönelimidir.

Kürt sorunu bir PKK sorunu de¤ildir. Bir ulusal eflitsizlikler sorunudur.PKK sadece bu sorunun bir sonucudur. Sorun çözülmeden PKK’nin dahil ol-du¤u bir anlaflmayla savuflturulamaz. Bu aç›dan tek çözüm; Kürt ulusununkendi kaderini tayin hakk›n› garantileyen devrimdir. Çözümün gerçek aktörle-ri sistem d›fl›na ç›kmaya rehberlik edecek ideoloji, onunla donanm›fl Parti veonun önderli¤inde s›n›f›n ve halk›n devrimci baflkald›r›s›d›r. Amerika plan›“çözüm” de¤il, batak ve yenilgi ortam›n›n ad›d›r. Askeri iflgalle sa¤lanan halk-lar aç›s›ndan biryana, kendi kontrolleri aç›s›ndan bile yönetememek, denetle-yememektir. ‹flgali süreklilefltirmek, böyle bir inisiyatifle yürümek sadece ba-ta¤› süreklilefltirmek anlam›na gelir. “Büyük Ortado¤u Projesi (BOP)”, ABD ç›-kar›na, BM, Avrupa Emperyalistlerini dahil ederek, yerli egemenler takviyesiy-le ABD emperyal imparatorlu¤u için her yeri düzenleme çabas›d›r. Kendisini“tanr›” gören ABD’nin flu veya bu tavizi tanr›n›n lütfu olarak kabule haz›r güç-leri ile halklar›n kurtuluflu için yol al›namaz. Enternasyonal proletarya, ezilenhalklar ve uluslar›n Proleter Dünya Devrimi perspektifiyle yürümekten baflkaç›kar yol yok!

Baflka aray›fllar ölümü kabul etme yoludur. Bush flimdi de Afrika’ya açt›-¤› “Demokrasi Savafl›”n› “yeni” bir hamleyle sürdürüyor. K›z›ldeniz ve AdenKörfezi’ni denetimde tutman›n bir halkas› olarak Somali’ye ilgi nedendir?ABD imparatorlu¤u için, Çin’i kontrolde tutmak, petrol trafi¤ini ABD deneti-minde güvenceye almad›r. Bu çabalar›n› geçmiflte “yiyecek da¤›t›m›” gerek-çesiyle iflgalle ziyaret edenler, böl-yönet politikalar›yla yine sahnededirler.“Yepyeni” diye lanse edilen “küresel” kapitalist emperyalizmin refah ve bar›flvaadi yo¤unlaflm›fl bir kapitalist barbarl›k gerçe¤i de¤il midir? “Küresel” kapi-talist emperyalizmin üç bafll›ca küresel sistemi, yani finans-s›nai-enerji alanla-r› müthifl bir krizde. Krizi aflacak tek yol var. DEVR‹M!

Devrim hem tehlikelerin, hem f›rsatlar›n bilincinde olan bir yoldur. O, biryi¤itlik refleksi de¤il, kazanmak için bilinçli bir mevzilenme, gerekli haz›rl›kyürüyüflüdür. Parti önderli¤inde s›n›f›n, halk›n seferberlik ça¤r›s›d›r.

“Yeni Irak Planı”

Do¤u Afri-ka ülkeleri ara-s›nda yer alanve 'Afrika Boy-nuzu' ad› veri-

len bölgede bu-lunan Soma-

li’ye yönelik Eti-yopya ve ABDöncülü¤ünde

gerçeklefltirileniflgal harekat›,

gözlerin tekrarbu bölgeye çev-

rilmesine ne-den olurken,

açl›¤›n ve sefa-letin hüküm

sürdü¤ü bölge-de halklar yeni

ac›larla karfl›karfl›ya kal›yor

Saddam Hüseyin’in idam edilmesinin ar-dından Irak’a yönelik “yeni stratajesini” açık-layan ABD emperyalizmi bu yeni stareteji uya-rınca, Irak’a 21 bin 500 ABD askeri göndere-cek. Bunların 17 bin 500’ü başkent Bağdat’ta,kalanları da Sünni direnişinin kalesi El Anbareyaletinde konuşlandırılacak.

“Yeni stratejinin” açıklanmasından kısa birsüre sonra, Bağdat’ta konuşlandırılacak 17 bin500 askerden 4 bini, Irak’ın başkenti Bağdat’aulaştı. Yeni plana göre başkent Bağdat’takioperasyonların önümüzdeki hafta başlaması veyaklaşık 7 ay sürmesi bekleniyor.

Bush: Irak’ta demokrasigeliflecek

ABD’nin adına yeni dediği fakat Irak hal-kına yönelik daha kapsamlı vahşi saldıralarıiçeren stratejisi kendi içindede tartışmalara ne-den oluyor. Özellikle yeni bir ‘Vietnam Sen-dromu’ yaşamaktan korkan Demokratlar yak-laşan seçimleri de göz önünde bulundurarakBush’a karşı cephe almış durumda.

Demokratların kontrolündeki Kongre’denyükselen itirazlar Bush’un işinin zor olacağınıgösteriyor. Demokrat senatörler, “Baflkan hal-k›n isteklerini gözard› ederek savafl› t›rmand›r-may› seçmifltir. Bu karar›yla yaln›z kalm›flt›r”,“Irak’ta bir çukurday›z. Baflkan, çukurdan da-ha derine kazarak ç›kmay› önerdi. Bu mant›kl›m›?”, “Bunu söylemekten nefret ediyorumama bu politika bir baflar›s›zl›k. Hamas, Hiz-bullah, ‹ran her zamankinden daha güçlüler.Irak hiç olmad›¤› kadar bir karmafla içinde”yorumlarında bulundu.

Geçtiğimiz aylarda yapılan Kongre seçimle-rinde hüsrana uğrayan Bush önderliğindekiCumhuriyetçiler ise yükselen tepkiler karşısın-da kaybedecekleri bir şey olmadığını bildiklerin-den, yeni stratejinin Irak’ta demokrasiyi gelişti-receği yalanını söylemektende çekinmiyorlar.‘Ya tutursa’ diyerek kartlarını açık oynayanBush, amaçlarının bu tür isyanların bastırılmasıolduğunu kaydederek, Iraklı Şii din adamı Muk-teda Sadr’a bağlı Mehdi Ordusu’na da silahsız-lanma çağrısında bulundu. Şii lider Mukteda Es

Sadr ise bu çağrıya karşılık Bush’un Irak’a gön-dermeyi planladığı 21 bin 500 ek askerin ülkele-rine tabutlarla dönebileceği uyarısını yaptı.

Rice Ortado¤u turunda

Yeni Irak stratejisinin açıklanmasının he-men ardından Ortadoğu turuna çıkan ABD Dı-şişleri Bakanı Rice’nin ilk durağı İsrail oldu.Ortadoğu’daki bu önemli tetikçisine çeşitli rol-ler biçen ABD, İsrail’e yeni saldırılar için id-man yaptırıyor. Görüşmelerin ardından bir açık-lama yapan İsrail Dışişleri Bakanı Livni ise“Gayr›resmi görüflmelerimizde Irak’taki duru-mu tart›flt›k ve bu görüflmeler s›ras›nda Rice’›nduygular›n› tahmin edemezsiniz. Baz› kiflilerinsand›¤›n›n aksine, Rice’nin da kalbi var” dedi.Rıce’nin kalbini feth eden Livni’nin, bu görüş-melerde ağzının suyu akmış olmalıki efendisinemeziyetler dizerek göreve hazır olduğunu teyitetmektedir.

Hiçbir strateji ABD’yi içine sap-

land›¤› bataktan kurtaramayacakt›rABD’nin her stratejisinde olduğu gibi bu

yeni stratejisi de kan kokuyor. ABD’nin, “terörtehlikesini ve kitle imha silahlarını bahane ede-rek, Irak’ı işgal ve son olarak Saddam’ı idametmesinin asıl sebebinin başka olduğu, bugündaha net biçimde görülmektedir. Irak’ta kitleimha silahları bulunamadığı gibi, ne istikrar nede demokrasi Irak’a uğramadı. Saddam idamedildi fakat bugün Iraklılar, Saddam dönemin-den çok daha kötü durumdalar. Her gün onlar-ca insan emperyalist çıkarlar uğruna katledili-yor. Ve Irak’ta direnişle başa çıkamayan em-peryalistler ve işbirlikçileri, çözümü halklarıbirbirine kırdırarak, onları katletmekte buluyor.Saddam’ın idamından medet uman ABD, özel-likle Şii-Sünni eksenli kutuplaşma ve çatışmayaratarak, Irak halklarının mezhep ayrılıklarıyüzünden birbirleriyle kanlı bıçaklı hale gel-mesini, birleşik bir ulusal direniş olanağının daboşa çıkmasını sağlamaya çalışıyor. Emperya-lizme ve işbirlikçilerine karşı direnişin alan-larından olan Irak’ta, ABD emperyalizmininyeni stratejiler ekseninde geliştirdiği bu oyun-da tutmayacaktır. İşgalin başından beri direniş-

teki kararlığını ortaya koyan Irak halkıABD’nin dayattığı yüksek yoğunluklu savaşstratejisine karşı ‘kabulümüzdür’ diyerek güre-şe doymayan pehlivanı yere çalmasını bilecek-tir. Tarih defalarca kanıtlamıştır ki, zulümkarlarne kadar güçlü olursa olsun sonunda yenilme-ye mahkumdurlar.

ABD emperyalizmi yeni Irak stratejisini aç›klad›:

Yenilen pehlivan gürefle doymuyor

Luxemburg ve Liebk-knecht Almanya’da an›ld›

Yunanistan’›n baflkenti Atina’da bulunan

ABD Büyükelçili¤i 12 Ocak Cuma günü bom-

baland›. Sabah 06:00 sular›nda gerçeklefltiri-

len eylemde ölen ve yaralanan olmazken Bü-

yükelçilik binas›nda maddi hasar meydana

geldi. ABD Büyükelçili¤i’ne yönelik eylemi

‘Devrimci Mücadele’ örgütü üslenirken, Bü-

yükelçili¤e yönelik benzer bir sald›r› da 1996

y›l›nda 17 Kas›m Örgütü taraf›ndan düzenlen-

miflti. Eylemin ard›ndan Amerikan ve ‹ngiliz

istihbarat birimleri solu¤u Atina’da al›rken,

yap›lan araflt›rmalar sonucunda önemli bir bil-

giye ulafl›lamad›. ‹stihbarat birimleri yapt›klar›

aç›klamada gizli kameralar›n roketin f›rlat›l›fl

an›n› ve geldi¤i istikameti net olarak gösterdi-

¤ini fakat roketi f›rlatan kiflilerin bulan›k gö-

rüntülendi¤ini belirttiler.

Büyükelçi Charles Reis ise eyleme yöne-

lik olarak; “hiçbir fley bu ç›lg›n fliddet eyle-

mine gerekçe olamaz” yorumunda bulundu.

Oysa hem Charles Reis, hem de dünyan›n

ezilen halklar› çok iyi bilmektedir ki, ABD

emperyalizmi kendi ç›karlar›n› gerekçe ya-

parak baflta Ortado¤u olmak üzere birçok

bölgede binlerce insan› katlederek en tehli-

keli ç›lg›nl›¤› sergiliyor.

Yunanistan’da ABDBüyükelçili¤i’ne roketli sald›r›

Page 11: 19 - 31 Ocak 2007 - Sayı 104

19-31 Ocak 2007ÇEV‹R‹ 11

BM Güvenlik Konseyi'nde, ‹ran'a karfl›

diplomatik müeyyideler üzerine tart›flmala-

r›n sürüp gitti¤i tam da bu zamanda ABD,

Basra Körfezi’nde askeri tatbikat sürdürüyor.

Güvenlik Konseyi üyeleri Fransa ve ‹ngiltere

ve yine Bahreyn ve Kuveyt'in de kat›l›m›yla

ABD önderlikli deniz gücü, ‹ran'a giden ve

‹ran'dan ayr›lan gemileri engelleme ve arama

faaliyeti sürdürmektedirler. Mesele, ‹ran'› tes-

lim olmak ve küçük düflmek aras›nda seçim

yapmaya veya savafla zorlamakt›r. fiu ana ka-

dar bu sadece bir tehdit, fakat kelimelerden

çok daha fazla.

Time dergisinde son süreçte ç›kan "Savafl

neye benzer" bafll›kl› makale (17 Eylül) flöyle

bir uyar›da bulunmaktad›r: “D›fliflleri Bakanl›-

¤›’ndan Beyaz Saray'a en yüksek komutaya

kadar, ‹ran ile ilgili gündemin rafa kald›r›lma-

s›ndan kaç›nman›n imkans›z oldu¤u fleklinde

büyüyen bir anlay›fl var.” Bu aç›k bir flekilde

"Orta Amerika”y› gündeme getirmek anlam›-

na gelir. Di¤eri, "liberal" olarak de¤erlendiri-

lenler de dahil olmak üzere (örn; vefal› bir fle-

kilde Demokratik Parti yanl›s› olan New

York Times-29 Eylül) daha histerik "gazeteci-

lik" ise ‹ran rejiminin nükleer program› ile in-

tihar bombalamalar› aras›nda ba¤lant› kur-

maktad›r. Her ne kadar bu makalenin kendisi

tatl› dilli ve biraz akademik ise de, bu makale-

nin konuflulmayan imas› tam tersidir: ‹ran re-

jimi ve muhtemelen ülke mümkün olan en k›-

sa bir zaman içerisinde fliddetli bir flekilde

bertaraf edilmelidir. Afganistan ve Irak'›n iflga-

li gibi bu savaflta bir "savunma savafl›" olarak

ilan edilecekti.

Bu makalede ABD'nin, neden ‹ran'›n nük-

leer program› etraf›nda bir kriz üretmeye ça-

l›flt›¤›n›n politik, ekonomik ve özellikle de je-

o-stratejik nedenlerini analiz etmeye çal›fl›ld›.

Bu krizin ortaya ç›kt›¤› k›sa süre içerisinde bi-

le, ‹srail'in Lübnan'› iflgali de dahil olmak üze-

re dünyada büyük kargaflal›klar ve geliflmeler

yafland›. Bununla beraber, baflka bir tehdidi

ve hatta ‹ran'a karfl› daha büyük bir savafl teh-

didini yaratan objektif çeliflkiler esas olarak

de¤iflmedi. Asl›nda bu geliflmeler, tehdidin

ciddiyetini – Ortado¤u halk› üzerinde daha

do¤rudan hâkimiyet kurma konusunda ABD

ve müttefiklerinin kararl›l›¤›n› – ve yine bu

emperyalistlerin karfl› karfl›ya olduklar› engel-

ler ve s›n›rl›l›klar› do¤rulamaktad›r.

5 art› 1 ülkenin D›fliflleri Bakanlar› (Birlefl-

mifl Milletler Güvenlik Konseyinin 5 daimi

üyesi – ABD, Rusya, ‹ngiltere, Çin ve Fransa,

art› Almanya), Avrupa Birli¤i taraf›ndan ha-

z›rlanan AB'nin d›fl politika flefi Xavier Solana

taraf›ndan ‹ran'›n ulusal güvenlik flefi Ali Lari-

jani'ye 6 Haziran'da sunulan öneri paketini

onaylad›. Her ne kadar sunulan önerilerin

içeri¤i gizli tutuldu ise de, paketin içeri¤inin

her iki tarafa da belli oranda zafer ilan etmek

için imkan tan›d›¤› görülmektedir. Bu pake-

tin mevcudiyeti ve Amerika taraf›ndan kabu-

lü, Washington'un mevcut krize yönelik ba-

r›flç›l bir ç›k›fl yolu bulmaya çal›flt›¤› düflünce-

sini akla getirdi. Hatta geçmiflin tersine ABD,

‹ran'›n uranyumu zenginlefltirme program›n›

ask›ya almas› flart› ile, di¤er 5 büyük güç ile

birlikte bar›fl görüflmelerinde yer almay›

önerdi. Fakat asl›nda Avrupa'n›n önerisi,

ABD'nin ‹ran ile olan çeliflkisini sertlefltirme-

ye yönelik bask›s›n› kontrol alt›nda tutma ve

yavafllatmay› amaçl›yordu. ABD bir taraftan

paketi sözde kabul etmek zorunda kal›rken

di¤er taraftan inisiyatifi tekrar ele almak için

bir mazeret arad›. ‹slami rejim öneriyi selam-

lad› ve Larijani bunu "cesaret verici" olarak

de¤erlendirdi. ‹ran, cevab›n› k›sa süre içeri-

sinde verece¤ini söyledi. Bu, gecikmenin ka-

bul edilemez oldu¤unu söylemek suretiyle

AB'nin inisiyatifini bofla ç›karmak için ABD

için yeterli bir mazeretti. ABD D›fliflleri Baka-

n› Condoleezza Rice ‹ran'›n "bir ay de¤il sade-

ce bir hafta" zaman› oldu¤unu söyledi.

Fakat A¤ustos’tan çok daha önce Ortado-

¤u'daki yeni bir geliflme tüm sahneyi de¤ifltir-

di ve saatler alan k›sa bir zaman içerisinde

Ortado¤u'daki mevcut krize yönelik bar›flç›l

bir ç›k›fl›n çok daha az muhtemel oldu¤u gö-

rüldü. ‹ki ‹srail askerinin Lübnanl› örgüt Hiz-

bullah taraf›ndan kaç›r›lmas› (ki son birkaç

y›ld›r sürekli olarak yaflanan türden bir olay)

ile ba¤lant›l› olarak ‹srail topyekün bir savafl

bafllatt›. Siyonistler Lübnan'a yönelik reva

gördükleri bu kadar büyük y›k›m konusunda

birçok insan› ikna edemediler. Tam tersine

dünyada çok daha fazla insan bu savafl›,

ABD'nin Büyük Ortado¤u dedi¤i yeniden dü-

zenleme plan› ile ba¤lant›l› ve bir Yeni Dün-

ya Düzeni'ne yönelik maceralar›n›n bir par-

ças› olarak gördü. Rice, Lübnan halk›n›n çek-

tiklerini sadece "Yeni Ortado¤u'nun do¤um

sanc›lar›" olarak küçümsedi¤inde zaten bunu

afla¤› yukar› kabul etti. Dahas›, daha fazla in-

san bunu, ‹ran'a yönelik muhtemel bir savafla

haz›rl›k sürecinin ilk ad›m› olarak gördü.

Amerikal› gazeteci Seymour Hersh'in

The New Yorker dergisinde (21 A¤ustos)

yazd›¤›na göre; “ABD ve ‹srail devletlerinin

flu andaki düflünüfl tarzlar› hakk›nda bilgi sa-

hibi olan Ortado¤u uzmanlar›na göre ‹srail

Hizbullah'a sald›rmak için 12 Haziran’daki

kaç›rmalardan çok daha önce bir plan tasar-

lam›flt› ve bunu Bush yönetimi ile paylaflm›fl-

t›. ‘‹srail bu konuda, Hizbullah'› içine düflüre-

bilece¤i bir kapana sahip de¤ildi’ ‘Fakat Be-

yaz Saray'da, ‹srail'in er ya da geç bunu yapa-

ca¤› konusunda güçlü bir kan› mevcuttu’”.

Lübnan'a saldırmanın

arkasındak� nedenler ve

sonuçlar

Fakat ‹ran'a sald›rmak için neden Lübnan

bir pencere olarak seçiliyor? Amerikan em-

peryalizminin jandarmas› olarak ‹srail bazen

yüksek yo¤unluklu çat›flma bazen de düflük

yo¤unluklu çat›flma fleklinde 1970'den beri

Lübnan ile savafl içerisinde oldu. ‹srail, Hiz-

bullah'› ortadan kald›rmaya çal›fl›rken Ameri-

kan ç›karlar›yla iki nedenden dolay› ortaklafl-

t›. Birincisi, bu örgüt, ‹srail'in Lübnan'› iflgal

etme ve kendi kontrolü alt›na alma kapasite-

si önünde en önemli engel olarak geliflmiflti.

‹kincisi, ‹ran ‹slam rejiminin, kendisine karfl›

bir ABD sald›r›s›na cevap vermek için kulla-

naca¤› en etkili yollardan biri Hizbullah üze-

rinden olacakt›. Washington askeri planlay›-

c›lar› Hizbullah'›n uzun ve orta menzilli füze-

lerinden oldukça kayg›l›d›rlar ve ayr›ca Hiz-

bullah'›n bizzat ‹srail içerisinde gerilla savafl›

bafllatabilmesinden korkmaktad›rlar. Ayn› za-

manda ABD ve ‹srail Hizbullah'a yönelik bu

sald›r› ile 1970'lerde Lübnan'da veya flu anda

Irak'ta yaratt›klar›na benzer olarak dinsel/et-

nik temelde baflka bir iç savafl ç›karmay› he-

saplad›lar. Böyle bir savafl sadece Hizbullah'›

zay›flatmakla kalmayacak fakat bir çeflit daha

uzun süreli iflgal veya bulunma için ‹srail ve

hatta ABD'ye bir mazeret olarak hizmet ede-

cekti.

Yaklafl›k bin sivili öldüren hava bombar-

d›man›n›n amaçlar›na ulaflmas› için yeterli ol-

mad›¤› apaç›k ortaya ç›kt›¤›nda ‹srail do¤ru-

dan toprak iflgaline giriflti. Fakat savafl› planla-

yanlar amaçlar›na ulaflmay› baflaramad›lar.

Askeri gücü, Filistinli savaflç› guruplar›ndan

çok daha fazla orduya benzer olan Hizbullah

beklenenden çok daha güçlü bir direnifl ser-

giledi. Lübnan halk› birbirine karfl› dönmedi,

tam tersine ‹srail'e karfl› daha fazla birlik ol-

du. Hizbullah, etnik temelde ve dini bir örgüt

olup anti-emperyalist de¤ildir – yani Hizbul-

lah'›n hedefi, Lübnan'› emperyalizmin haki-

miyetindeki dünya çap›ndaki ekonomik ve

politik örümcek a¤›ndan özgürlefltirmek de-

¤ildir- fakat Lübnan içindeki politik alan› ye-

niden yap›land›rmakt›r. Bununla beraber sa-

vafl, ‹srail'e karfl› savaflan bir güç olarak Hiz-

bullah’›n moralini ve prestijini yükseltti.

Amerikan›n yönetici s›n›f› Ortado¤u'ya yöne-

lik planlar›nda bir baflar› elde etme ve ‹ran'a

karfl› bir savafla haz›rlama konusunda ‹srail'in

yeteneksizli¤inden dolay› hayal k›r›kl›¤›na

u¤rad›.

Hersh, yukar›da al›nt› yap›lan makalesin-

de yorumlar›na devam ediyor; “Bush'un ilk

döneminde Devlet Müsteflar Yard›mc›s› ola-

rak hizmet eden ve 2002 y›l›nda Hizbullah'›n

terörist bir gurup oldu¤unu söyleyen Ric-

hard Armitage'ye göre ‹srail'in, beklenmedik

zorluklarla ve yayg›n elefltirilerle karfl›laflan

Lübnan'daki savafl›, sonunda Beyaz Saray'a

‹ran konusunda bir uyar› olarak hizmet ede-

bilir. ‘E¤er bölgedeki en bask›n askeri güç –

‹srail Savunma Güçleri – 5 milyon nüfusa sa-

hip olan Lübnan gibi bir ülkeyi huzura kavufl-

turam›yorsa, stratejik derinli¤e ve 70 milyon-

luk bir nüfusa sahip olan ‹ran'a bu modeli ge-

tirme konusunda dikkatli düflünmelisiniz’ di-

yor Armitage. ‘Bombard›man›n flimdiye ka-

dar baflarm›fl oldu¤u tek fley nüfusu ‹srail'e

karfl› birlefltirmektir.’”

Bu savafl ayr›ca emperyalistler aras› çelifl-

kileri keskinlefltirdi. AB bu savafl›, ‹ran'›n nük-

leer meselesi üzerinde Avrupa'n›n inisiyatifi-

ni ortadan kald›rmak için bir ABD-‹srail te-

flebbüsü olarak gördü ve Lübnan halk›n›n

çektiklerini kendi manevras› için bir bahane

olarak kullanarak bir ateflkes için bask› yapt›.

Son süreçteki geliflmelerin ‹ran rejiminin

yaklafl›m›n› cesaretlendirdi¤i görülmektedir.

22 A¤ustos tarihinde ‹ran sözde “5 art› 1” ül-

kenin öneri paketine cevap verdi.

fiimdiye kadar aç›k olan fley fludur ki,

Lübnan'daki geliflmelerden etkilenen Tahran

yönetimi, Avrupa Birli¤i ile ‹ran aras›nda ya-

p›lacak bir anlaflmaya ‹srail ve ABD'nin kesin-

likle sayg› göstermeyece¤i ve tan›mayaca¤›

ve AB taraf›ndan tan›nacak herhangi bir imti-

yaz›n hiçbir yere götürmeyece¤i sonucuna

varm›flt›r. ABD'yi, ‹ran ile AB aras›ndaki gö-

rüflmeleri sabote etmekle suçlayan bir ‹ran

yetkilisinin aç›klamas› (BBC Persian Servi-

ce'ye göre) bu de¤erlendirmeyi destekle-

mektedir. Dahas›, Rusya ve Çin'in yapt›r›mla-

ra karfl› olmalar› ve AB'nin ‹ran'a karfl› bir sa-

vafla karfl› olmas› göz önünde bulunduruldu-

¤unda bu demecin, ABD, AB ve Rusya'y› bir-

birine düflürmek için baflka bir süreci bafllat-

may› hedefledi¤i görülmektedir. ‹slami reji-

min, Lübnan savafl›n›n sonuçlar›ndan hare-

ketle özellikle de Fransa'n›n kendi ç›karlar›

için ABD'ye karfl› durma konusunda biraz da-

ha cesur bir noktaya gelmesine umut ba¤lad›-

¤› görülmektedir. Bununla beraber bu de¤i-

flik konumlar kesinlikle de¤iflmez de¤ildir.

Sonunda belirleyici bir hareket mevcut duru-

mu belli bir dönem için çözümleyinceye ka-

dar farkl› geliflmelere göre taktiklerde birçok

de¤iflimler olacakt›r.

(KAZANILACAK DÜNYA HABER

SERV‹S‹’NDEN ÇEVR‹LM‹fiT‹R)

‹RAN Baflka bir savafl tehdidi

Ortado¤u'nun ABD emperyalizmi aç›s›ndan temel öncelikli biralan oldu¤u aç›kt›r. Buraya yönelik faaliyetleri ve d›fl politika do-kümanlar› tekrar tekrar göstermektedir ki ABD, bu bölge üzerin-deki bütünlüklü kontrolü kendisinin stratejik ç›karlar› aç›s›ndanmerkezi önemde bir mesele olarak de¤erlendirmektedir

Kuzey Kore'nin nükleer denemesine iliflkin son süreçteki geliflmeler ‹ran'›n

durumunu etkilemektedir. Her ne kadar Çin ve Rusya da dahil olmak üzere bü-

yük güçler Kuzey Kore'yi nükleer denemeleri sürdürmekten dolay› k›nad›lar ve-

ya sert bir flekilde elefltirdilerse de, yine de oldukça özel bir tutum tak›nd›lar.

Amerika'n›n duruflu özellikle özeldir ve Washington'un stratejisini ve hedefleri-

ni fazlas›yla gözler önüne serdi. Unutulmamal›d›r ki ABD Saddam Hüseyin reji-

minin sözde kitle imha silahlar›na sahip oldu¤u bahanesiyle Vietnam'dan beri en

büyük savafl›n› bafllatm›flt›. Bu iflgali savunabilmek için kullan›lan delillerin tama-

m›yla ABD ve ‹ngiltere taraf›ndan üretildi¤i ortaya ç›kt›. Bunun üzerine, daha son

süreçte Bush ve di¤er Amerikan üst düzey yetkilileri Kuzey Kore'nin nükleer si-

lahlar edinmesine asla müsamaha göstermeyeceklerini aç›klad›lar. Kuzey Kore

denemeye giriflti¤i halde, sert ekonomik yapt›r›mlar isteyen ABD bir taraftan

Pyongyang'a karfl› BM Güvenlik Konseyi'ne baflvururken, di¤er taraftan BM Gü-

venlik Konseyi taraf›ndan kabul edilen ve direk güç kullan›m›n› d›fllayan bir çö-

zümü kabul etti. Fakat ABD'nin, Amerikan gizli raporlar›na göre Kuzey Kore'nin

flimdiden yapabildi¤ini 5 veya 10 y›lda yapabilecek olan ‹ran'a karfl› tutumu çok

daha çat›flmac›.

Asl›nda ABD'nin ‹ran'a karfl› süreci h›zland›rmak için Kuzey Kore'nin nükle-

er denemelerini kullanmaya çal›flt›¤› görülüyor. Bush 10 Ekim tarihinde flöyle de-

di; “Kuzey Kore rejimi dünyan›n önde gelen füze teknolojisi üreticilerinden biri

olarak durmaktad›r ve Suriye ve ‹ran'a bunu transfer etmektedir. Devletlere ve

devlet d›fl› oluflumlara Kuzey Kore taraf›ndan nükleer silah ve materyallerinin

transferi ABD aç›s›ndan ciddi bir tehdit olarak düflünülmektedir ve böyle bir ha-

reketin sonuçlar›ndan dolay› Kuzey Kore'yi tamam›yla sorumlu tutaca¤›z.” Di¤er

bir deyiflle Bush, Kuzey Kore'den kaynaklanan tehlikenin, ‹ran ve Suriye olarak

gördükleri acil problemleri ›fl›¤›nda de¤erlendirilmesi gerekti¤ini söylüyor. Bu,

Kuzey Kore'den sözde nükleer silah ve materyal almas›n› engellemek için ‹ran'›n

gemilerini durdurman›n bahanesi olarak dahi muhtemelen kullan›l›yor.

K›sacas› nükleer ço¤alma ABD veya di¤er büyük güçlerin temel endiflesi de-

¤ildir. Ve sonuç olarak ABD, ‹ran'›n nükleer dosyas›n› Rusya ve Çin'in kendisine

teslim etmesine karfl›l›k olarak, nükleer güce sahip Kuzey Kore ile nas›l ilgileni-

lece¤i meselesini Çin ve Rusya'ya b›rakmak istemektedir.

Ortado¤u'nun ABD emperyalizmi aç›s›ndan temel öncelikli bir alan oldu¤u

aç›kt›r. Buraya yönelik faaliyetleri ve d›fl politika dokümanlar› tekrar tekrar gös-

termektedir ki ABD, bu bölge üzerindeki bütünüyle stratejik kontrolü kendisinin

ç›karlar› aç›s›ndan merkezi önemde bir mesele olarak de¤erlendirmektedir. Bu

amac› terk etme anlam›na gelecek herhangi bir hareket yönünün, plan›n›n ABD

aç›s›ndan imkans›z ve hayal edilemez oldu¤u görülmektedir.

Bu kaostan ortaya ne ç›kacak?Irak'taki ve Ortado¤u'nun di¤er parçalar›ndaki geliflmeler ABD aç›s›ndan çok

kötü bir noktaya vard›. Bu zorluklar ve tehlikeler ayr›ca ABD ile, Irak'ta bata¤a

saplanan süper gücün bu durumundan faydalanmak için çabalayan ve Ameri-

ka'n›n plan›n› bozmak veya Amerika’n›n istedi¤i tarzda kendisi ile iflbirli¤i yama-

mak suretiyle Amerika'n›n stratejik hedeflerine meydan okuyan di¤er (rakip)

emperyalist güçler aras›ndaki çeliflkileri fliddetlendirdi.

Mevcut flu süreç, zorluklar ›fl›¤›nda bölgesel hedeflerini nas›l gerçeklefltire-

cekleri üzerinde Demokrat ve Cumhuriyetçi partilerin gerici stratejistleri içeri-

sinde yaflanan tart›flma ve hatta kriz süreçlerinden biridir. ABD yönetici s›n›f› içe-

risinde ABD'nin Irak politikas›n›n tasfiyesi ça¤r›s›nda bulunan oldukça önemli

sesler vard›r. ABD yönetici s›n›f› içerisinde ‹ran'a yönelik ciddi farkl›l›klar, aylar

öncesinden (hatta Irak'a yönelik flu anki tart›flmalardan ve Hizbullah'›n ‹srail iflga-

lini ç›kmaza sokmas›ndan önce) ortaya ç›kt›. Bu durum en dramatik flekilde

Amerikan emperyalizminin önde gelen d›fl politika dan›flmanlar›ndan biri olan

ve kesinlikle sadece kendisi ad›na konuflmayan Zbigniew Brzezinski taraf›ndan

yap›lan "‹ran'a sald›rma!" bafll›kl› bir konuflmas›n›n yay›nlanmas›yla ortaya ç›kt›.

ABD'nin yaflad›¤› zorluklar›n kendisini, s›n›rl›l›klar›na iliflkin bir kabule ve ‹ran ‹s-

lam Cumhuriyeti meselesini nas›l ve ne zaman ele alaca¤› yönlü görüflünü tekrar

gözden geçirmeye zorlayabilmesi mümkündür. Fakat Amerika’n›n Ortado¤u'yu

kontrole yönelik daha büyük stratejik hedefleri üzerinde gerçek bir tart›flma yok-

tur. Dahas›, ‹ran'a yönelik do¤rudan bir ABD sald›r›s› tehlikesinin ortadan kay-

boldu¤u hatta kesinlikle uzak gelece¤e ertelendi¤i tespitini yapmak büyük bir

hata olur. “Bush ayr›ca kiflisel olarak ‹ran'›n nükleer program› el sürülmemifl bir

flekilde kald›kça, görevini terk etmeme konusunda yemin etti” diye bildirdi The

New Republic gazetesi 2 Ekim 2006 tarihinde. Gelece¤i öngöremeyiz, fakat ke-

sinlikle mevcut durumun geçici ve fazlas›yla tehlikeli oldu¤unu söyleyebiliriz.

ABD yönetici çevreleri içerisinde oldukça güçlü bir ses, bir bütün olarak böl-

gedeki mevcut koflullar alt›nda ABD aç›s›ndan Irak'ta veya Ortado¤u'daki her-

hangi baflka bir yerde iyi bir çözüm söz konusu olmad›¤› için ileri gitmenin tek

yolunun "ya hep ya hiç" yaklafl›m›n›n oldu¤unu söylüyor. Irak, Lübnan, Filistin

ve ‹ran'daki olaylar birbirlerine fazlas›yla ba¤l› olduklar› için bu yaklafl›m,

ABD'nin problemli rejimler ve güçler olarak düflündü¤ü tüm odaklar› derhal or-

tadan kald›rmaya çal›flmaktad›r. Bu çaresizce bir kumard›r, fakat onlar aç›s›n-

dan en haz›r seçimin de bu oldu¤u görülmektedir. Ortado¤u'da daha büyük bir

ihtiyats›zl›kla ilerleme giriflimi bu emperyalistler için, kararl› ve çabuk hareket et-

meyi baflarmazlarsa sadece durumu çok daha kötülefltirecektir. (baz› stratejistle-

rin düflüncelerine bak›l›rsa- ki bu sebepsiz de¤il) …

Ortado¤u'daki di¤er gerici rejimler gibi halk karfl›t› ‹ran rejimi ABD'nin böl-

geyi yeniden yap›land›rma teflebbüsüne karfl› ayakta kalmak için savaflmaktad›r.

‹ran ‹slam Cumhuriyeti, emperyalist ekonomik ve politik sistem içerisinde ken-

disi için bir yer bulma ümidiyle emperyalistlerin oyunlar›nda manevralara giriflti

ve bundan sonra da manevralar›n› sürdürmeye isteklidir. Ayn› zamanda rejim,

‹ran halk›n›n anti-emperyalist kininden faydalanmaya ve bölgede hayatta kal›fl›n›

garanti alt›na almaya çal›flmakta ve destek kazanma amac›yla kendi halk›n› ve

dünya halklar›n› aldatmak için anti-emperyalist bir tutum al›yormufl gibi davran-

maya çal›flacakt›r. Ortado¤u'nun muhalif halklar› uzun zamandan beridir emper-

yalist hakimiyetin ve iflgalin kurbanlar› oldular ve milyonlarca insan tüm bunlara

bir son vermek için savaflmak istemektedir. Fakat gerici güçler ve gerici ideolo-

jiler (ki özellikle de bu dönemde bölgede güçlü olan kökten dinciler) bu duygu-

lardan, sadece halk› daha da köle haline getirebilecek amaçlar için faydalan›yor-

lar. Emperyalistlere karfl› ç›kmak ve bölgedeki kitlelere ve gerçek devrimci güç-

lere destek olmak için dünya çap›ndaki bir savafl karfl›t› harekete acil ve hayati

olarak ihtiyaç vard›r. Devrimci dönüflüm olmaks›z›n bu güçlü çeliflkilere ve geri-

ci ç›karlar›n potansiyel olarak y›k›c› boyutlara varan silahl› çat›flmas›na yönelik

halk›n yarar›na bir çözüm söz konusu olamaz.

Kuzey Kore'nin nükleer denemesi

ve ‹ran'›n nükleer meselesi

Page 12: 19 - 31 Ocak 2007 - Sayı 104

19-31 Ocak 2007 KÜLTÜR-SANAT12

YÜZ F‹K‹RMuzaffer Oruço lu

[email protected]

www.muzafferorucoglu.com

Korku ve kaybetme felsefesi derin ve oldukça etkili birsözcüktür bu. Bu sözcü¤ü, olur olmaz yerlerde, gelifligüzel,hovardaca kullanmaktan özenle kaç›n›r›m. Sözcüklerin debir onuru, bir duygu dünyas›, bir durufl tarz› vard›r. Hayat›ngadre u¤ramas›, biraz da sözcüklerin gadre u¤ramas›yla il-gilidir. Gençli¤imde, dikkatimi, kapitalizmin ve kapitalistle-rin üzerinde yo¤unlaflt›rm›flt›m. T‹P’liydim. Bir kapitalistindüflünce ve yaflam tarz›n›, gelece¤e dair hayallerini merakediyor, araflt›r›yor ve zaman zaman, pek isabetli olmasa da“Ey vah!” sözcü¤ünü iki usturuplu vurguyla yaflam›ma, bel-ki de bir rahatlama ö¤esi olarak kat›yordum. Kapitalistlerekarfl› içimde “güçlü” bir cephe kurmufltum. Cephemin sa¤-laml›¤›na inan›yor, sade yafl›yor, yoksullara fena halde ac›-yor, saçlar›m› taram›yor ve k›ç›k›r›k küçük burjuvazi dahil,tüm mülk sahiplerine karfl›, topyekün kollektiflefltirme prog-ram›n› içeren, parlamenter ya da bar›flç›l bir devrimi hayalediyordum. Tabi bu “köklü” devrimde, mülklerine el konu-lan s›n›flar, tutuklanm›yor, iflçilefliyor, iflçilerle ayn› haklarasahip oluyorlard›. Bu benim, “ey vah!” sözcü¤ünü seçerekama s›k s›k kulland›¤›m birinci dönemimdi.

Dünyada belirgin bir hareketlenme oldu. Kabuk çatla-d›, atefl ç›kt› ortaya. Milli kurtulufl savafllar› yükseldi. Viet-nam bunun bafl›n› çekti. Çin’de Kültür Devrimi patlad›, Do-¤u Bloku’daki bürokratik çürüme daha bir a盤a ç›kt›. 68ö¤renci hareketi bafllad›. Türkiye’de, ö¤renciler, iflçiler, köy-lüler hareketlendi. Ayd›nlanma bahar›na girdik. Milli De-mokratik Devrim tezi, esasta ‹ki Taktik (Lenin) ve Mao etki-si olarak ortaya ç›kt›. Ben, birinci dönemin kararl›, sallant›-

s›z bir mümini olarak, bahar› doya doya yaflamama ra¤men,bu tezi ihtiyatla karfl›lad›m. Milli Demokratik Devrim, kü-çük ve orta mülk sahiplerine dokunmayacakt›. ‹kinci döne-mimin ilk “Ey vah!”›n› o zaman harcad›m. “Bu nas›l birfley?” diye soruyordum tart›flmalarda. “Taktik,” diyorlard›.En çok da yeni MDD’ci olan ‹bo’yla tart›fl›yordum. “Bu tak-tik de neyin nesi, burjuvazinin bir bölümünü, bizimle birlik-te olmas› için aldatacak m›y›z?” Büyük bir kararl›l›kla “Ha-y›r,” diyordu ‹bo. “Komünistler, programlar›n› aldatma üze-rine kurmazlar. Burjuvazi devrimci barutunu çoktan tüketti.Tarih, onun gerçeklefltirmesi gereken demokratik görevleri-ni iflçi s›n›f›n›n omuzlar›na yükledi. Biz asgari ve azami pro-ram›m›zda aç›kça belirtece¤iz bu durumu. Bu neye benzi-yor? Yeme¤i yerken, tencereyi kafaya dikerek de¤il, kafl›kkafl›k yemek durumuna benziyor.” Asgari program›, azamiprograma tutunarak kabul etmek zorunda kald›m. Bu ikincidönem, ac›larla dopdolu geçti, da¤lar, ma¤aralar, ihbarlar,vurulmalar, hapishaneler... Bu çetin ve uzun dönem, “Eyvah!” sözcü¤ünü en az kulland›¤›m bir dönem oldu.

Üçüncü dönemime hapishanelerde girdim. Sanat veedebiyat, mitoloji, din, felsefe ve tarih alan›nda, sistemli birokuma program› uygulad›m. Krizimin biçimi ve özü, de¤ifl-meye bafllad› yavafl yavafl. Mülkiyetin, mülkiyet duygusu-nun tarihsel gücü ve karekteri üzerinde düflündüm. Bu dü-flünce beni, devrimci geçmiflimde, mülkiyetten köklü bir fle-kilde kopamad›¤›m gerçe¤ine götürdü. Geçmiflimde, insa-n›n mallar üzerindeki mülkiyetine karfl› ç›k›yordum. Mülki-yetin kapitalist siyasal iktidar›n›n yerine, mülkiyetin sosyalist

siyasal iktidar›n› kurmaya çal›fl›yordum. Devrimi, iflçi s›n›f›-n›n önderli¤inde biz gerçeklefltirecektik. Partiyi biz kurmufl-tuk ve partide “Biz” önemli bir ö¤eydik. Partinin ve devletinbafl›nda biz vard›k. Aflamal› da olsa tüm mülkiyeti, devletmülkiyeti haline dönüfltürecektik. Bu mülkiyetin bafl›nda bizvard›k. Bu mülkiyeti koruyacak, pekifltirip derinlefltirecek,güçlü ve demir disiplinli bir partimiz, güçlü bir k›z›l ordu-muz ve güçlü bir k›z›l bürokrasimiz vard›. Devrimle gelmifl-tik, demokratik bir seçimle gidemezdik. Bizi ancak, içtenveya d›fltan, güçlü bir karfl› devrim y›kabilirdi. Devrimin baflmimar›, ölünceye kadar koltu¤unda oturma, koruma, kolla-ma ve infla etme görevlerini sürdürmek zorundayd›. Böylebir devrimin, mülkiyet toplumunu, de¤iflik bir biçimde, çokdaha merkezi, özelsiz, kollektif ve bürokratik bir tarzda ger-çeklefltirdi¤ini düflünmeye bafllad›m. E¤ilimimiz, hangi bi-çimde olursa olsun, mülkiyeti koruyan, sürdüren, insan›ninsan› yönetmesine arac›l›k eden örgütü koruma, yüceltmeve güçlendirme yönündeydi. ‹nsan›n mallar üzerindekimülkiyetine dair genel durum, kabaca buydu. ‹flin, üzerindeçok az düflündü¤ümüz bir baflka yan› daha vard› ki, o da in-san›n insan üzerindeki mülkiyeti ve mülkiyet duygusuydu.

Cezaevindeyken, Marx’›n, burjuvaziyi en çok korku-tan, aileyi mülkiyetin kalesi olarak nitelemesi üzerinde dü-flündüm. Bu ne demekti? Ailede üretim yap›lm›yordu; nefabrika, ne banka, ne borsa, ne de ticaret merkeziydi aile.Bu tesbitte, mülk sahiplerini aya¤a kald›ran, can al›c› birgerçek vard›. ‹nsan›n insan üzerindeki mülkiyetinin ve mül-kiyet duygusunun en en güçlü oldu¤u yerdi aile. Patrisyenin

plepler, senyörün serfler, patronun iflçiler üzerindeki mülki-

yet duygusundan çok daha güçlü bir duyguydu. Son derece

özel, kapal› ve insan›n insan ile çok yönlü özgür iliflkilerinin

temel engeli olan bu mülkiyet kalesinin, tüm y›k›c›lar›, ken-

di atmosferi içinde tutarak, eninde sonunda ehlilefltiren or-

ganlar›n bafl›nda geldi¤i gerçe¤i üzerinde düflündüm. D›fla-

r› ç›kt›¤›mda, cesur düflünüyordum. Yönetme arzum zay›f-

lam›flt›. fieflere sataflmak hofluma gidiyordu. Devrimcilerle

çat›flmalar›m artt›. Mülkiyet toplumunun temel kurumlar›na,

güçlendirilmifl sosyalist devlete, bu devletin mülkiyetine, ai-

leye karfl› yöneltti¤im elefltirilerde onlar› karfl›mda buldum.

Üretim araçlar›n›n, üretimin, da¤›t›m›n, iç ve d›fl güvenli¤in,

profesyonel bir devlete de¤il, nüvesel örne¤ini Paris Komü-

nünde gördü¤ümüz, hayat›n gerçek yarat›c›lar›na, komün-

lere, halka devredilmesini savundum. Bana, “Keflke,

1972’de, Vartinik’te vuruklsayd›n da bu hale gelmeseydin,”

diyorlard›. “Ey vah”lar›m zaman zaman ortaya ç›kmas›na

ra¤men, onlar›n bir bölümünün de, tart›flt›kça, çöküfllerden

ve Kültür Devrimi’nden ç›kan dersler üzerinde düflündükçe,

benim gibi de¤iflmekte olduklar›n› gördüm.

Cezaevlerinde, kitap mezarl›klar›nda, kendi iç ateflim-

de yatmasayd›m, böyle bir dönüflüm içinde olur muydum,

bilemiyorum. Cezaevleri, uygulan›p çöken görüfllere “Ey

vah!”la de¤il, tahlil gücü ve elefltiriyle yaklaflma e¤ilimini

gelifltirdi bende. Yeni bir döneme, yeni bir “Ey vah!”la ne

zaman girece¤im bilemiyorum.

Ey vah!

29 fiubat 2004’de ilki gerçeklefltirilen ve on bin-lere varan bir kat›l›m›n sa¤land›¤› “DemokratikHaklar Kültür ve Sanat Gecesi’nin” bu y›l üçüncü-sü 24 fiubat 2007’de Ba¤c›lar Olimpik Kapal› SporSalonu’nda gerçeklefltirilecek. fienlikte sahne alacakolan gruplardan Koma Çiya ile flenli¤e ve müzi¤edair bir söylefli gerçeklefltirdik.

****

Öncelikle merhaba, bizlere grubunuz ile ilgi-li bilgi verebilir misiniz?

-Koma Çiya, 1990 y›l›nda Mezopotamya Kültür

Merkezi (MKM) bünyesinde kurulan bir müzik gru-

budur. Müzikal çal›flmalar›m›z› ise Kürtçe a¤›rl›kl›

yap›yoruz. Genelde ezilen haklar›n, özelde Kürt

halk›n›n; ac›lar›n›, isyanlar›n› ve sevdalar›n› içeren

ezgiler yaratmaya çal›fl›yoruz. Bu toplumsal olgular

içerisinde ve 15 y›ll›k sanatsal üretimlerimiz parale-

linde 4 tane albüm yay›nlad›k. Ama biz Koma Çiya

olarak, sanatsal çal›flmalar›m›z noktas›nda daha yo-

lun bafl›nda oldu¤umuz kan›s›nday›z…

Bu 15 y›ll›k sanatsal mücadelemiz içerisinde,

grubumuza birçok arkadafl dahil etti¤imiz gibi, ayr›-

lan arkadafllar›m›z oldu. Yaln›z Koma Çiya müzikal

birikimini ve çal›flmalar›n› bu zamana kadar tafl›yabil-

di. Sonuçta bu bir yolculuktur, bizimle yürüyenler,

ayr›lanlar daha aktif mücadeleyi benimseyip, halkla-

r›n kurtuluflu için daha üst boyuttaki mücadele alan-

lar›nda bulunan, hatta mücadele içerisinde yaflam›n›

yitiren grup arkadafllar›m›za da tan›k olduk.

Albümlerinizin ç›k›fl noktas›n› neler olufltu-ruyor ve sanatsal üretimlerinizle yans›tmak iste-

di¤iniz nüveler nelerdir? -Bizler sanatsal üretimlerimizle halk›n dinamik-

leriyiz. Do¤al olarak ta, üretimlerimize bu çerçeve-

de yaklafl›yoruz. Grup olarak bir beste oluflturmak

istedi¤imizde, bu halk›n yaflad›¤› ac›lar› ve isyanlar›,

yok say›lan dillerini benimseyerek, ezilen halklar-

dan esinlenerek gelece¤e köprü kurman›n mücade-

lesini veriyoruz. Bazen de yapt›¤›m›z üretim-

lerimizin temalar›yla ve içeri¤iyle; ezi-

len haklara, ezilen uluslara bu sömü-

rü ve bask› düzeninden kurtulma-

lar› için, devrimci bir müzik gru-

bu olarak sanat›n estetik diliyle

ifadelerde bulunuyoruz. K›saca

böyle belirtebilirim.

Bu y›l 3’üncüsü düzenle-necek olan ’Demokratik HaklarKültür ve Sanat Gecesi’nin temas›;“Ortado¤u’da Emperyalist savafllar,emperyalist iflgaller ve Nepal de yükse-len devrim dalgas›”d›r. Bu geliflmeler karfl›s›nda,devrimci bir müzik grubu olarak neler söylemekistersiniz.

Daha öncede Yüz Çiçek Açs›n Kültür Merkezi

(YÇKM)’nin düzenledi¤i çeflitli etkinliklerde yer al-

m›flt›k. YÇKM kurumsal olarak, alternatif kültür ve

sanat alan›nda bizler aç›s›ndan önemli bir yerde bu-

lunuyor, çok önemli çal›flmalarda yapt›¤›na tan›¤›z.

24 fiubat’ta gerçeklefltirece¤iniz gecenizde de, em-

peryalistlerin, Ortado¤u ve dünya halklar›na karfl›

yürütmüfl oldu¤u gerici savafla karfl› bir durufl olaca-

¤›na inan›yoruz. Kültürel etkinli¤inize kat›lanlara

da, do¤ru mesajlar verece¤iniz kan›s›nday›z.

Gecede bizlere düflen ise, bu sanatsal örgü üze-

rinden, ezilen haklara, ezilen uluslara türkülerimiz-

le, a¤›tlar›m›zla, fliirlerimizle seslenmektir. Ülkemi-

zin genelinde, Ortado¤u’da ve Nepal’de geliflen-ge-

liflebilecek halk hareketlerinden haberdar etmektir.

Genel anlamda demokratik halk kültürünün gelifl-

mesine de vesile olmakt›r. Gecenize kat›lan dostla-

r›, sadece bir izleyici de¤il, kat›l›mc› hale

getirmek için, geceyi organize eden

kurumunuza, bizim kan›m›zca bü-

yük görevler düflmektedir.

Görüldü¤ü kadar›yla,ülkemizde ve dünyada de-¤iflken siyasal geliflmelerinberaberinde mücadele anla-

m›nda farkl›laflmalar da ya-flan›yor. Bu geliflmelerin kül-

türel-sanat alan›nda mücadele-sini sürdüren Koma Çiya’n›n üre-

timlerine yans›mas› nas›l oluyor?Bizler, halk›n içinde bulundu¤u olaylar› ve olgu-

lar› do¤ru tespit ederek ve onlar›n ilerici yanlar›n›

alarak, sanatsal örgüyle, tekrar halka sunmaya çal›fl›-

yoruz. Halka soru sordurmak istiyoruz, sanat›m›zla

halk› do¤ru ve ilerici kanallara aktarmak istiyoruz.

Ayn› zamanda, emperyalist güçlerin, emperya-

list bloklar›n, baflta Ortado¤u halklar› olmakla birlik-

te, birçok ülkeye ve halklara sald›r›s› var. 21. yüzy›l-

da da yaratt›klar› savafl kopseptleriyle, kendilerinin

ideal gördüklerini, bütün dünya halklar›na, ülkeleri-

ne uygulatmaya çal›fl›yorlar. Emperyalist güçlerin

en önemli silahlar›ndan birisi de, kültürel sald›r›d›r.

Toplumu mu¤lak ve alternatifsiz bir noktaya çek-

mek istiyorlar. Ülkemizde bunun çokça yans›mas›n›

görüyoruz. Her fley bir sektör haline gelmifl ve geti-

rilmifl. Böyle bir ortamda bizlere yani, alternatif kül-

tür-sanat mücadelesi veren kurumlara, gruplara, ki-

flilere oldukça fazla görev düflmektedir. Halk› bizler

elimizdeki s›n›rl› imkanlarla bilinçlendirerek, em-

peryalist güçlerin oyunlar›n› bofla ç›karma çabam›z›

daha da güçlendirerek hareket etmemiz kaç›n›lmaz

bir gerçekliktir.

Tamda bu noktada, gerçeklefltirece¤iniz gece-

niz dahi, egemenlerin sald›r›s›n› bofla ç›kartmaya ve-

sile olmal›d›r. Bizler aç›s›ndan tabiki alternatif kül-

tür ve sanat›n diliyle… Bizlerin u¤rafllar› daha güçlü

olmak zorunda, daha güçlü durufllar sergilememiz

gerekti¤ini düflünüyoruz…

Koma Çiya olarak Kürt ulusunun müzi¤iniyap›yorsunuz ve Kürt halk›na yönelik üretimle-riniz yo¤un, gecemize de yo¤unluklu olarakKürtlerin de kat›laca¤›n› biliyoruz. Onlara söyle-mek istedi¤iniz bir fleyler var m›?

Kürt halk›, mücadeleleriyle, var olan genel du-

rufllar›yla, Ortado¤u ve ezilen dünya halklar›na ör-

nek teflkil edecek bir noktad›rlar. Genel olarak da

dünya halklar›n›n, yani halklar›n kardeflli¤i temas›n›

kendi içerisinde bar›nd›rmaya çal›flan ve gelifltirme-

ye çal›flan bir seyre sahiptir. Emperyalizme ve dün-

ya gericili¤ine karfl› olan bütün mücadeleleri Koma

Çiya olarak bizler de selaml›yoruz. Her birey, her

kurum hiç durmaks›z›n emperyalistlerle ve dünya

gericili¤iyle sürekli mücadele etmeli. Halk› bilinç-

lendirmekten hiç geri durmamal›d›rlar. Kimimiz sa-

nat›m›zla, kimimiz siyasetimizle, kimimiz de farkl›

farkl› farkl› yöntemlerle…

Ayn› zamanda gecenizin halklar›n kardeflli¤i ör-

güsünü iyi iflleyece¤ini de düflünüyoruz. Daha önce

Yüz Çiçek Açs›n Kültür Merkezi’nin düzenlemifl ol-

du¤u etkinliklere kat›lm›flt›k, bu nedenle gecenizin

baflaral› ve nitelikli geçece¤ine inan›yoruz. Ayr›ca

Koma Çiya olarak gecenizde bulunmaktan, memnu-

nuz. Müzi¤ini ve kültürel dokusunu yans›tt›¤›m›z,

Kürt halk›n›n da gecenizde yo¤unluklu olarak bu-

lunmas›n› umut ediyoruz. Geceyi organize eden

YÇKM’li dostlar›m›za ve eme¤i geçen herkese flim-

diden baflar›lar diliyoruz. Daha güçlü birlikteliklerde

ve özgür yar›nlarda yeniden beraber olmak umu-

duyla. Tekrar çal›flmalar›n›zda baflar›lar dileriz…

“Bizler sanatsal üretimlerimizlehalk›n dinamikleriyiz”

Biz-ler, halk›n içinde bu-

lundu¤u olaylar› ve olgular›do¤ru tespit ederek ve onlar›n

ilerici yanlar›n› alarak, sanatsal ör-güyle, tekrar halka sunmaya çal›fl›-yoruz. Halka soru sordurmak isti-

yoruz, sanat›m›zla halk› do¤ruve ilerici kanallara aktar-

mak istiyoruz.

3. Demokratik Haklar Kültür ve Sanat Gecesi’nde Buluflal›m!

PROGRAM� GRUP MUNZUR �FERHAT TUNÇ �MOĞOLLAR

�KOMA ÇİYA �ÖZLEM ÖZDİL � NİHAT BEHRAM

�HALUK GERGER �NEPAL’DEN KONUŞMACI

� SİNEVİZYON

YÜZ ÇİÇEK AÇSIN KÜLTÜR MERKEZİ

YER: BA⁄CILAR OL‹MP‹K SPORSALONU/BA⁄CILAR-‹ST.TAR‹H: 24 fiUBAT 2007

CUMARTES‹SAAT: 16.00-23.00 ARASI

‹RT‹BAT TEL: (0212) 256 74 68(0212) 243 91 92

Page 13: 19 - 31 Ocak 2007 - Sayı 104

19-31 Ocak 2007GÜNCEL 13

UFUK Ç‹ZG‹S‹Bakış CAN

Tar›m›n ve köylünün; “yap›sal so-

runlar” ya da “tar›msal altyap›

eksikli¤i” ve IMF-Dünya Bankas›-

AB ve di¤er yabanc› güçlerin

cenderesinde ezildi¤i ve ezilerek

biçimlendi(rildi)¤i ülkemizde; üretici örgütlen-

mesinin “yok”lu¤u ve pazarlama kanallar›n›n ara-

c›ya rant sa¤lamaya yönelik yap›s›, üretici köylüyü

y›llard›r üretti¤ine sahip ç›kamaz k›lm›flt›r. Ülke-

miz nüfusunun ezici bir ço¤unlu¤unu oluflturan

köylülük (yoksul-orta köylü); tar›ma yönelik belir-

lenen politikalara müdahale edememekte ve sö-

mürüden y›k›c› bir flekilde etkilenmektedir.

Tarımın adım adım çöküşü

Tar›m sektörünün sorunlar›, bugün ortaya

ç›km›fl sorunlar olmay›p, uzun süren bir etkile-

flim sonucunda ortaya ç›km›fl bir sorun yuma¤›-

d›r. Kuflkusuz tar›mdaki bu sorun yuma¤›n›n or-

taya ç›kmas›; ülkemizin üretim güçlerinin gelifl-

memifl olmas›, sanayileflmenin sa¤lanamam›fl ol-

mas› ve ülkemizin yabanc› devletlere ba¤›ml› ol-

mas›ndan ileri gelmektedir. Ülkemiz, tar›msal

üretim için çok uygun koflullara sahip olmas›na

karfl›n kendi iç dinamiklerinin (sanayisinin, tek-

nolojisinin) geliflmemifl olmas›, ekonomik-siyasi

olarak ABD, AB gibi devletlere ba¤›ml› olmas› ne-

deni ile sahip oldu¤u bu zenginli¤i, avantaj› et-

kin bir flekilde kullanamam›flt›r. Di¤er alanlarda

oldu¤u gibi tar›m sektöründe de ülkemiz hakim

s›n›flar› ba¤›ml› olduklar› ABD, AB gibi güçlerin

IMF ve Dünya Bankas› eliyle dayatt›klar› politika-

lar› uygulam›fl, bu politikalarla ülkemiz tar›m›n›

ve köylüsünü ad›m ad›m y›k›ma sürüklemifltir.

AB üyeli¤i tart›flmalar›n›n g›rla gitti¤i son 2 y›l

içerisinde tar›m üzerine AB’nin söyledi¤i, dayat-

t›¤› ve ülkemiz hakim s›n›flar›n›n da tek tek ha-

yata geçirdi¤i sald›r›, y›k›m politikalar›na her bi-

rimiz çokça tan›k olduk. Kuflkusuz ki tar›m üze-

rine emperyalistlerin oyunlar› çok daha öncele-

rine dayanmaktad›r.

‹kinci Dünya Savafl›’n›n ard›ndan dünya den-

geleri yeniden oluflup bloklar ortaya ç›karken,

uluslararas› iflbölümü de yeniden organize edil-

di. Bu noktada bafllat›lan pazar mücadelesi çer-

çevesinde ülkemize de emperyalistlerin mallar›-

n›n al›n›p tüketilmesi rolü biçilmiflti. 12 Kas›m

1956’da TC-ABD aras›nda Tar›m Ürünleri Anlafl-

mas› imzaland›. Antlaflman›n 3. maddesi flu flekil-

deydi: “Türk ve Amerikan devletleri Türkiye’de

Amerikan mallar›na karfl› talebi artt›rmak için

birlikte hareket edeceklerdir!” Evet, söylenen

gayet aç›k: Her iki devlet de ülkemizde ABD

mallar›n›n (baflta da tar›m ürünlerinin) daha faz-

la sat›lmas›, ihtiyaçlar›n ABD mallar› ile karfl›lan-

mas› için u¤raflacaklard›r. Tabi bu durum do¤al

olarak ülkemizdeki iç üretimin k›s›lmas›n›, üreti-

ci köylünün üretimden kopart›lmas›n› da bera-

berinde getirmekteydi.

Halen yürürlükte olan bu anlaflma çerçeve-

sinde ABD Ankara Büyükelçisi 21 fiubat 1963 ta-

rihinde D›fliflleri Bakanl›¤›’na 1222 say›l› bir nota

(uyar›) verir. Notada; “TC hükümeti, Kas›m 1962-

Ekim 1963 tarihleri aras›ndaki devrede zeytinya¤›

ihracat›n› 10.000 tonu aflmayacak biçimde s›n›rla-

yacakt›r. E¤er bu miktardan fazla zeytinya¤› ihraç

edecek olursa ABD’den fazlal›k kadar nebatî ya¤

ithal edecektir” denilmekteydi. Tahmin edece¤i-

niz üzere notan›n gere¤i harfiyen yerine getirildi.

Tarımda bağımlılık nasıl

der�nleşt�r�l�yor

Türkiye, 1970’lere kadar kendi kendini besle-

yebilen, yani ülke halklar›n›n temel besinleri olan

tah›l ve hayvansal ürünleri d›flar›dan al›m yapma

gere¤i duymadan ihtiyaç oran›nda üretebilen 7

ülkeden biri idi. Ne var ki bugün bu konumunu

çoktan yitirmifl, bu¤dayda dahi d›flar›ya ba¤›ml›

hale gelmifltir. Tar›mda, emperyalist politikalar

sonucu yaflanan bu y›k›m›n geliflimi ve ülkemiz

tar›m›n›n d›fla ba¤›ml› k›l›nmas› süreci asl›nda ol-

dukça aç›k, gözler önünde geliflmifltir.

a) ‹ç üretimi ülkenin ihtiyaçlar›na görede¤il, d›fl ihtiyaçlara göre belirleme politikas›

1970’li y›llar, emperyalist devletlerin “tar›m

üretiminizi d›fl pazarlar›n ihtiyaçlar›na göre dü-

zenleyin, ihracata yönelin” fleklindeki dayatmala-

r›n›n tüm yak›c›l›¤› ile uyguland›¤› y›llar oldu. D›-

flar›dan dayat›lan bu politikalara karfl› duramayan

devlet, ülkemizdeki tar›m üretimini, ülkemiz ihti-

yaçlar›na göre düzenlemek yerine, yabanc› ülke-

lerin (ABD, AB gibi) tar›msal ürün ihtiyaçlar›na

göre düzenledi. Bu politikalar›n hayat bulmas›n-

da; kalk›nman›n tek ç›kar yolunun d›flar›ya aç›l-

mak ve ihracata göre konumlanmak oldu¤unu

öne süren Dünya Bankas› ve IMF de etkin bir rol

oynad›lar. ‹hracata yönelik tar›m üretiminin ger-

çeklefltirilmesi için ilk elden ihtiyaç duyulan yük-

lü miktardaki ekonomik kaynak da do¤al›nda IMF

ve Dünya Bankas›’ndan al›nan borçlardan karfl›-

land›. Ne var ki, al›nan bu kredilerin üretimde kul-

lan›lmas› ise yine IMF ve Dünya Bankas› taraf›n-

dan engellendi! Zira al›nan paralar üretime yat›r›l-

mak yerine daha ziyade IMF ve Dünya Bankas›’na

olan borçlar ile iç borçlar›n ödenmesi için kullan›-

l›yordu. Durum böyle olunca tar›mda ihracat ile

yap›lacak “kar-vurgun” hayalleri suya düflüyor, za-

ten hayli kabar›k olan d›fl borçlar daha da içinden

ç›k›lmaz bir hal al›yordu.

b) Tar›ma verilen deste¤in kald›r›lmas›

Bir yandan verdikleri borçlar ile TC’nin ken-

dilerine olan ba¤›ml›l›¤›n› derinlefltiren, verdik-

leri borçlar›n tar›m-sanayide üretime aktar›lmas›-

n› engelleyerek her iki sektörde de üretimin

düflmesine yol açan IMF ve Dünya Bankas›, öte

yandan devlet destekleme al›mlar›n›n, gübre

sübvansiyonlar›n›n, düflük faizli kredi uygulama-

lar›n›n kald›r›lmas›n› flart koflarak, tar›m›n kendi

kaderine terk edilmesini sa¤lad›lar! 2000 y›l›nda

Cenevre’de yap›lan Dünya Ticaret Örgütü zirve-

sinde al›nan; “DTÖ’ye üye ülkeler, tar›m ürünle-

rini destekleme oranlar›n› ve kredilerini kald›ra-

cak” fleklindeki karar, emperyalistlerin bu konu-

daki say›s›z ad›mlar›na verilebilecek örnekler-

den sadece bir tanesidir.

Oysa IMF ve Dünya Bankas› eliyle devletin

tar›ma verdi¤i deste¤i k›smas›n›, durdurmas›n›

isteyen ABD, AB; kendi ülkelerinde tar›ma mil-

yonlarca dolarl›k destek veriyorlard›. ABD, 1980

y›l›nda tar›ma 2.7 milyar dolar destek verirken

bu oran› 2000 y›l›nda 56 milyar dolara ç›kartm›fl-

t›r. Yine AB 1980 y›l›nda tar›ma 6.2 milyar dolar

destek verirken bu oran› 2000 y›l›nda 100 mil-

yar dolara ç›kartm›flt›r.

Bu arada düzen medyas›n›n s›kça yazd›¤› bir

yanl›fl› da burada aç›klamakta fayda var. Tar›m›n

finansman›nda kullan›lan 12 milyar dolarl›k kay-

na¤›n 9 milyar dolar›, yar›s› tar›m üreticilerinden

oluflan tüketiciler taraf›ndan ödenmekte, sadece

geriye kalan 3 milyar dolar› kamu bütçesinden ay-

r›lmaktad›r. Yani tamam› bütçeden karfl›lanma-

maktad›r. Ve IMF ile birlikte reformun yönlendiri-

cilerinden olan Dünya Bankas›, bu 3 milyar dola-

r›n 1.4 milyar dolara indirilmesini istemektedir

c) Tar›m ürünlerine uygulanan gümrükvergisinin kald›r›lmas›

AB, ABD kendi ülkelerine giren tar›m ürünle-

rinden yüksek oranda gümrük vergisi al›rken,

kendi ürünlerinin di¤er ülkelerin pazarlar›na gir-

mesinin önünü açmak ve kendi ürünlerine olan

talebi art›rmak için di¤er ülkelere bask› yaparak

onlar›n gümrük vergilerini kald›rmalar›n› ya da

minimuma çekmelerini sa¤lamaktad›r.

3 Ocak 1998’de AB ile imzalanan Tar›m

Ürünleri Antlaflmas› bunun en somut örneklerin-

den biridir. Zira bu antlaflma uyar›nca devlet, et

baflta olmak üzere AB’de sübvanse edilen tar›m

ürünlerinin s›f›r gümrükle ithal edilmesini kabul

etmifltir. “Tesadüf”e bak›n ki; halen yürürlükte

olan bu antlaflman›n imzaland›¤› tarihlerde Avru-

pa ülkeleri deli dana hastal›¤› ile bo¤ufluyordu.

Bunun yan› s›ra Turgut Özal döneminde imzala-

nan Gümrük Birli¤i Antlaflmas› da yine ayn› amaç-

la haz›rlanm›fl ve Türk devletine dayat›lm›fl bir

antlaflmad›r, ki bu antlaflma ile AB ülkelerinden

al›nan ürünlere uygulanan gümrük vergisi oranla-

r›nda hat›r› say›l›r bir indirim yap›l›yordu! 1994-

95 y›llar› ile bu y›llar›n ortalamas›n›n, GB’nin uy-

gulamaya konuldu¤u ilk y›l olan 1996 y›l› ülkem-

izin tar›msal ürünler d›flal›m ve d›flsat›m rakamla-

r› ile karfl›laflt›r›lmas› göstermektedir ki; dönem

içerisinde AB’den yap›lan d›flal›m % 39 oran›nda

artarken, AB’ye yap›lan d›flsat›m % 2 oran›nda

azalm›flt›r.

Yine 2000 y›l›n›n Temmuz ay›nda Cenev-

re’de yap›lan Dünya Ticaret Örgütü zirvesinde

de; “DTÖ’ye üye ülkeler, ülkelerine giren tar›m

ürünlerinden gümrük vergisi almayacaklar” kara-

r› al›nm›fl, bu karara TC de imzas›n› atm›flt›.

Ad›m ad›m bu y›k›m politikalar›n› hayata ge-

çiren emperyalistler ve onlar›n ülkemizdeki uflak-

lar›, ülkemiz tar›m›na a¤›r darbeler indirmifl, bu¤-

day ambar› olan ülkemizi bu¤day› d›flar›dan alma-

ya mahkum etmifl, birçok temel tar›m ürününde

bizleri d›fla ba¤›ml› k›lm›flt›r.

İthalat uçuyor,

�hracat düşüşte!

1976-83 dönemindeki net tar›msal ihracat iki

kat›ndan fazla artt›. 1976’da 1.1 milyar dolardan

1982’de 2.3 milyar dolara ç›kt›. 1983 y›l›nda bafl-

layan azalma 1987’de 1.3 milyar dolarla dibe vur-

du. 1988’de yeniden 2 milyar dolar düzeyine yük-

seldi.1990'lar›n bafl›nda ise 1 milyar dolar›n alt›na

düfltü. Daha sonraki y›larda 1994 krizinde net ihra-

cat 2.2 milyar dolar, 2001 krizinde 1.3 milyar dola-

r› aflt›. 1995-96 y›llar›nda ihracat ve ithalat hemen

hemen eflitlenirken; ilk kez 2000 y›l›nda tar›msal

d›fl ticaret aç›k verdi ve ihracat›n ithalat›n karfl›lama

oran› yüzde 71’e düfltü. 2000 y›l›nda ihraç edilen

tar›m ürünlerinden elde edilen gelir 3.9 milyar do-

lar olurken, ithal edilen (d›flar›dan al›nan) tar›m

ürünlerine yap›lan ödeme (gider) ise 4.2 milyar do-

lara ulaflm›flt›. Yine tar›mda d›fla ba¤›ml›l›¤›n ilerle-

mesi noktas›nda bir baflka çarp›c› veri ise; 1980-90

döneminde tar›msal ihracat›n 1.7 kat artmas›na

karfl›n, tar›msal ithalat›n 6.8 kat artm›fl olmas›d›r.

Baflka bir deyiflle 1980-2000 dönemi ele al›nd›¤›n-

da ihracatta 2 kat bir art›fl olurken, ithalatta ise yak-

lafl›k 12 kat bir art›fl olmufltur.

‹thalattaki en büyük art›fl baklagil ve tütünde

yaflanmaktad›r. 1990 y›l›nda d›flar›dan al›nan m›s›r

miktar› 519 bin ton, pirinç miktar› 177 bin ton,

baklagil miktar› 15 bin ton, tütün miktar› 3.3 bin

ton iken 2000 y›l›nda d›flar›dan al›n›n m›s›r miktar›

1.3 milyon tona, pirinç miktar› 450 bin tona, bak-

lagil miktar› 432 bin tona, pamuk miktar› 566 bin

tona ve tütün miktar› da 70 bin tona ulaflm›flt›r.

Sonuç olarak

1920’li y›llar›n bafl›nda Gayri Safi Milli Has›-

la’n›n yaklafl›k % 45’i tar›mdan elde edilirken,

1960’lar›n sonunda bu oran hala % 40’lar düze-

yinde idi. Sonraki on y›ll›k süreçte h›zl› bir düflme

ile 1980 y›l›nda % 25 olan tar›m›n GSMH’daki pa-

y›, 2000’li y›llar›n bafl›nda % 15 düzeyine kadar

gerilemifltir. 1994 y›l›nda yaflanan ekonomik kriz

sonras› desteklemeye konu olan tar›msal ürün sa-

y›s› 26’dan 9’a (hububat ürünleri, fleker pancar›,

haflhafl ve tütün) düflürülmüfltür.

IMF ve Dünya Bankas›’n›n talimatlar› do¤-

rultusunda 1984 tarihli “tar›m›n yeniden orga-

nizasyonu” ile Ziraat ‹flleri, Zirai Mücadele,

Hayvanc›l›¤› Gelifltirme, G›da ‹flleri, Veteriner

‹flleri, Su Ürünleri, Toprak-Su Genel Müdürlük-

leri da¤›t›lm›fl ve tar›mdaki etkin kamu yöneti-

mini k›r›lm›flt›r. Tar›m Bakanl›¤›’n›n bünyesin-

deki kurumlar›n bu flekilde “›slah” edilmeleri

sonras›nda tar›m alan›na iliflkin yetkiler Bakan-

lar Kurulu, Yüksek Planlama Kurulu, Para Kre-

di ve Koordinasyon Kurulu, Tar›m ve Köyiflleri

Bakanl›¤›, Sanayi ve Ticaret Bakanl›¤›, Enerji ve

Tabi Kaynaklar Bakanl›¤›, Devlet Bakanl›klar›,

Hazine ve D›fl Ticaret Müsteflarl›klar›, Merkez

Bankas›, Ziraat Bankas› gibi kurumlara da¤›t›l-

m›flt›r. Bu da¤›t›mda yeterince net belirleneme-

yen görevler ise tar›m yönetiminin etkisizli¤ini

ve tar›m›n sahipsizli¤ini artt›rm›flt›r.

Yine IMF ve Dünya Bankas› patentli politika-

larda anahtar rolü, özellefltirmeler oynamaktad›r.

Bu kapsamda tar›msal alanda hizmet veren flu Ka-

mu ‹ktisadi Teflebbüsleri (K‹T) özellefltirme kap-

sam›ndad›r ve kimileri özellefltirilmifltir:

Et Bal›k Kurumu, Gönen G›da Sanayii A.fi.,

SEK, Yem Sanayi, Türkiye Zirai Donat›m Kuru-

mu, Türkiye Gübre Sanayi A.fi., ‹stanbul Gübre

Sanayi A.fi., T.C.Ziraat Bankas›, Tar›m ‹flletmeleri

Genel Müdürlü¤ü, Türkiye fieker Fabrikalar› A.fi.,

TEKEL, ÇAYKUR, Toprak Mahsülleri Ofisi Genel

Müdürlü¤ü (TMO), Tar›m Sat›fl Kooperatifleri Bir-

likleri.

Bütün bunlar sonucunda bir zamanlar tar›m-

sal üretimi kendisine yeten ülkemiz, art›k bu¤-

day, m›s›r, pirinç ve daha say›s›z üründe d›fla ba-

¤›ml› hale getirilmifltir. Ülkemizde son 25 y›lda

nüfus yaklafl›k olarak yüzde 56.8 oran›nda artar-

ken, hububat üretimi sadece yüzde 30 oran›nda

artm›flt›r. Ayr›ca bu¤day sadece yüzde 18.9, pi-

rinç ise yüzde 14.3 oran›nda artm›flt›r. Dolay›s›yla

kifli bafl›na düflen hububat miktar› büyük bir dü-

flüfl yaflam›flt›r. Yine tar›msal üretimin düflmesi ne-

deni ile d›fla ba¤›ml›l›k artm›fl, ülkenin döviz re-

zervi d›fl al›mlara aktar›lm›fl, tar›mda IMF-Dünya

Bankas›’n›n dayatt›¤› y›k›c› politikalar için sürekli

al›nan kredilerle d›fl borç katlanm›flt›r. Tablo aç›k-

t›r; ülkemiz emperyalist güçlerin bir pazar› haline

gelmifltir ve y›llard›r emperyalistlerin ve onlar›n

ülkemizdeki uflaklar›n›n uygulad›klar› tar›m politi-

kalar›n›n tar›m› iyilefltirmek, köylüyü refaha ka-

vuflturmaktan ziyade bu sektörde onulmaz yara-

lar açt›¤› da su götürmez bir gerçektir. Tar›m ala-

n›ndaki sorunlar›n çözümü kuflkusuz ki ülkedeki

temel sorun olan sistem sorunun de¤iflimi ile an-

cak nihai olarak çözümlenebilir. Bunun ilk ad›m›

olarak örgütlü sermaye, emperyalist güçler karfl›-

s›nda örgütsüz ve da¤›n›k olan üretici köylünün

örgütlenmesi ve üretimden gelen gücünü pratik

reflekslerle ortaya koymas› gerekmektedir. Bu

nokta Karadeniz’deki f›nd›k üreticilerinin eylemi,

eksiklik ve yetmezliklerine ra¤men ö¤renilmesi

ve örnek al›narak daha ileri boyutta hayata geçiril-

mesi gereken bir örnek olarak karfl›m›zda dur-

maktad›r. Köylü sendikalar›, kooperatifler de bu

mücadelenin etkin birer silah› olarak kullan›lmak

durumundad›r.

IMF ve Dünya Bankas› eliyle devletin tar›ma verdi¤i deste¤i k›sma-s›n›, durdurmas›n› isteyen ABD, AB; kendi ülkelerinde tar›ma milyon-larca dolarl›k destek veriyor. Böylece köylülü¤ün ezildi¤i ve ezilerekbiçimlendi(rildi)¤i ülkemizde; üretici örgütlenmesinin “yok”lu¤u vepazarlama kanallar›n›n arac›ya rant sa¤lamaya yönelik yap›s›, üreticiköylüyü y›llard›r üretti¤ine sahip ç›kamaz k›lm›flt›r

Cristof Colomb keşf etmez olaydı. Keşfettiği kıtanın yerlileri çoksaf, çok temiz insanlardı, herşeylerini paylaşacak insanlar... “Elli kişilikbir birlikle bütün kıtayı feth edebilirsiniz” dedi. Olan olmuştu. Kıtayaayak basan beyazlar “gözlerinizi kapatın ve dua edin” diyerek Kızılderi-lilerin ellerine incili tutuşturup topraklarını yakmaya başladılar. Toprak-lar beyazlarda, incil ise Kızılderililerde kaldı. Kan tarihe ve doğaya bu-laşmıştı bir kere. Şimdi adlarını ünlü araba markalarından alan Kızılderi-li önderlerin derileri soyulup ot doldurularak beyaz komutanların odala-rında süs eşyları haline getirildi.

Adın batsın Amerika, adın ilk kez böyle duyulmuştu. Artık saldırgan-lık, ilhak ve işgal genlerine işledi galiba.. Hilen, entrikan ne kadar çokolursa olsun bu hep böyle bilindi.

Uzun bir tarihsel geçmişten ziyade bir kaç örnekle gidişi izlesek iyiolacak.1919 Palmer baskınları,1937’nin anma günü katliamı, 1950 McCarthy dönemi cadı avları,1960’ların sonlarında Newark, Detroit ve di-ğer şehirlerin azınlık mahallelelerinde başlatılan isyanların kanla bastırıl-ması... Ardı arkası kesilmeyen bu seri katliamların doruk noktasını 1962yıllarında Vietnam’ın işgali izledi. Adı batasıca Amerika bu defa sert ka-yaya denk gelmişti. Köstebek gibi yerin derinlikerine çekilen Vietnamdirenişçileri, işgalcilere hak ettikleri dersleri gayet güzel bir şekilde ver-meye başladılar. İşgalci askerler insan olma özelliklerini yitirerek önle-rine çıkan herşeyi paranoyid birşekilde kurşrunluyor ve kırımdan geçiri-yordu. Bu hedef çocuk ya da en saf bir hayvan olabilirdi. Delirenler, ya-ralı halde dönenler ve art arda Amerika’ya doğru yola çıkan tabutlar içve dış dünyada büyük bir anti-Amerikancı potansiyel örgütledi. Adı ba-tasıca Amerika için bu yenilgi tarihinde aldığı en büyük yenilgiydi.

Unutmadı, unutamadı bu sendromu. Artık yaşlı dünyanın neresindebir kanlı darbe görülse onun arkasında adı batasıca Amerika vardi. Şi-li’de, seçimlerle adil bir şekilde seçilen Allende için tuzağını Pinoşe ilekurdu. Kuşatılan sarayda Allende kurşunlanarak öldürüldü. Ve artıkölümler, kayıplar Şili tarihinin en utanç verici sayfaları haline geldi. Şilibügün bu utancını aralayarak diktatörünün ölümünden sonra sokaklardakendi acısının arayışına çıktı.

Arjantin’de Peron, Portekiz’de Salazar, Nikaragua’da Somoza, Fili-pin’ler de Marcos, İran’da Şah Rıza Pehlevi ve de siyah Afrika’da onlar-ca onbaşı ve onların başlarıyla girdiği tezgahları sıralamanın bir anlamımı var ki?

12 Mart kanlı darbesinin, 12 Eylül kanlı darbesinin de arkasında adıbatasıca Amerika vardı. Ne kadar kan aktı, ne kadar insan zindanlarda vesürgünlerde çürütüldü. Pentagon’da banknota el basan Evren paşa heye-ti daha Türkiye’ye varmadan bir gün önce darbe yapacaklarını Ameri-ka’da açıklayıverdiler.

Dünyanın neresinde kaç insanın boynuna yağlı urgan geçirildi? Kaçbin insan kurşunlara dizildi? Eter ve Julis Rozenberg’ler, Sacco ve Van-zetti elektrikli sandelyelere oturtuldu.

Hala dünyaya demokrasi dağıtıyor, hala demokrasi şovları yapıyor.Ne yazık ki inandırdığını ve kandırdığını da zan ediyor.

Önce Saddam’ı Kürtler’e karşı kışkırttı ve kullandı. Kimyasal gazla-rın taşındığı batı Avrupalı ve Amerikan tekellerinin adresleri belliydi. Buyetmedi Saddam’ı Kuveyt’e bir gece yarısı sefere çıkardı. Oyun içindeoyun çevirerek körfezin ılık sularını büyük savaş gemileri, bombardımanuçaklarıyla doldurarak bu kez Saddam’ın üzerine yürüdü. Yıllarca kendiüretip sattığı kimyasal gazların Irak’a depolandığı iddiasını Rumsfeld veCheney bıktırır bir şekilde tekrarlayıp durdular.

Geceyarısı mitlojik Babil şehri bombardımanla kalbura çevrildi. Ge-netik ilhak ve işgal en pervasız bir şekilde yeniden gündeme gelmiş-ti.Babil kulesinden dağılan insanların yeniden İncilin etrafında toplana-cakları zannedilmişti. Evdeki hesap çarşıya uymadı.

Tiran’ın çamur haline soktuğu, kişiliklerini elinden alıp düşük birmillet haline getirdiği bu halk hala “gavura” karşı alerjiliydi.Yanlış gibigözükse de ellerine kasaturalarını alanlar büyük tiranın paralı ramboları-nı paralamaya başlamıştı. Dünya külün ve toprağın içinden de olsa dire-nişin olabileceğini görmeye başladı. Büyük tiran yeni bir sendromu haz-medemiyor, oyunun içinde başka oyunları devreye sokuyordu. Nihayetbir sabah Küçük tiran Saddam bir dehlizde yakalandı. Elleri eldivenli ün-lü bit uzmanlarının onun başında bit aramalarıyla “bitlenmiş” kafasını bü-yük medya kartellerinin dev gösterilerinde seyrederken adı batasıcaAmerika’nın da büyük bir yenilgiye uğradığına inanmaya başlamıştım.

Tarih böyleydi; İskender’in en tepede olduğu anı aslında çöküş anıy-dı. Makedonya’lı İskender İskendiriye’den sonra kendi yükselişinin so-nunu da görüyor ve hayatını hep alkole tutsak ediyordu.

Büyük tiran en çok ezdiği, yok ettiği ve hatta ölümlerden hala ölümbeğendirttiği bir halkın bir parçasını iktidarın ortak tiranı yaptı. Ağır zulümkoşullarında yaşayan, kırımdan geçirilen Kürtler bu kez iktidar koltuğunaoturdular. ‘Birçok özgürlük’ aldılar almasına. Almaz olsalardı. Yaşadıkla-rı zulmün en pahalısını kendi iç vicdanlarında yaşamaya başladılar.

Özgürlük ıraksanmış, patlayan mayınlar ve canlı bombalarla kabusadönmüş bir iktidarın ortak hevesi haline yani paranoyid bir rejim halinegelmişken...

Dün haclı seferilerinde “en iyi et kızarmış Arap çocuklarının etidir”deyip Arap çocuklarını şişlere takıp kızartarak yiyen haçlı komutanlarınınzihniyetini aratmaz bir şekilde bir toplumun değer yargılarını da hiçe sa-yarak küçük tiran Saddam’ı ipe çektiler. Hem de kameralara çekerek.Son derece yalaka, yılışık tipler odayı doldurmuş, kukelatelarının ardındaaşağılanmış olduklarını saklamak için dünyada görülmedik bir şov he-saplanmıştı. Korku şovu. Bu şovu Talabani yalabani olarak yaladı. Ezi-lenlere verilen bu gözdağı geri tepti. Hepimiz büyük tirandan korkacak-tık artık, tüm dünya da korkacaktı. Mizansen buydu. Küçük tiranın boy-nuna kameralar önünde geçirilen ip her an-her saat bizim de, en küçükbaş kaldıranın da boynuna geçirilebilirdi. Baş tiranın emri budur, hak,hukuk, evrensel beyannemeler hak getire. Verilen mesaj açıktı: “Boyuneğeceksin”.

Kürtlerin davul zurnalı oyunlarını üzülerek seyrederken, nedenseBenerci’yi, Bedreddin’i, Seyit Rıza’yı düşündüm. Galiba onların da ruh-ları üşüdü. Adın batsın Amerika dedim ve derinliklerime daldım....

[email protected]

Ad›n Bats›n Amerika � C‹HAN ERDO⁄AN

Yazarımızın yazısı elimize ulaşmadığından dolayıyayınlayamıyoruz

Tar›m ve Köylü tekellerekurban ediliyor

Page 14: 19 - 31 Ocak 2007 - Sayı 104

19-31 Ocak 2007anma-ilan14

KONUK YAZAR

ERGÜLEN TOPRAK*

“Türkiye’nin barışı” nasılprogramlanacak?

Bu hafta sonu Ankara’da düzenlenen “Türkiye Bar›fl›n›Ar›yor” konferans›, devletin yanaflmad›¤› Kürt sorununa çö-zümü tart›flt›. Bundan sonra Genel Sekreterlik biçiminde ku-rumsallaflacak olan konferans dünyadaki örnekleri de araflt›-rarak kal›c› bar›fl› toplumsal olarak yaymaya çal›flacak. Dev-let ve hükümet konferansa ilgi göstermedi. Fakat Yarg›tay es-ki baflkan› Sami Selçuk ve emekli M‹T Müsteflar Yard›mc›s›Cevat Önefl gibi ilginç isimler oradayd›. Devlette kilit görev-ler yapm›fl baflkalar› da vard› ve bu, tarihe düflecek bir not ni-teli¤indeydi. Do¤rusu PKK de bu konferans› önemsedi veKKK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu burada ortayaç›kan görüfllere de¤er biçtiklerini söyledi.

KEMAL, TÜRKAL‹ ve UZUN

Çok say›da akademisyen, sanatç› ve siyasetçinin kat›ld›¤›konferansta kuflkusuz Yaflar Kemal, Vedat Türkali ve Meh-med Uzun’un mesajlar› öne ç›kt›. Yaflar Kemal’in gerillay›haks›zl›¤a karfl› isyan eden potansiyel olarak tan›mlamas›,Türkali’nin “Da¤lar› boflaltsan›z da sorunu çözmezseniz genedolar” demesi ve Mehmed Uzun’un flu sözleri “damga” nite-li¤indeydi: “Medeniyetler Diyalo¤u teranelerine kim inan›r?Yurtta sulhu, zor ve bask›yla vatandafllar›n› teklefltirmek vesusturmak olarak anlayanlar›n ‘yurtta sulh, cihanda sulh’ söz-lerine kim inan›r?”

Kültür ›rkç›l›¤›, seçim baraj› ve asimilasyon gibi birçokelefltirinin yan› s›ra sivil anayasa, empati gibi kavramlar daöne ç›kt›. Ancak A¤ar’›n lideri oldu¤u DYP’nin Diyarbak›r ‹lBaflkan›’n›n kat›l›m› ve asimilasyonu elefltirmesi de kayda de-¤erdi.

ADALET, ÖZGÜRLÜK VE BARIfi ÜÇLÜSÜ

Elbette Kürt sorunu bir konferansla çözülemeyecek kadarönemli bir sorundur. Bar›fl ihtiyac› ise adaletle ve özgürlüktenba¤›ms›z ele al›namazd›. Bu kavramlara vurgu yap›lsa daböyle bir bar›fl ortam›n›n yak›n gelecekte hayat bulmayaca¤›itiraf edilmemifl bir ukde olarak kat›l›mc›lar›n içindeydi. Bu-nu okumak zor de¤ildi. Bu nedenle konferans, gelece¤e dö-nük bir kurumsallaflma ve çal›flmas›n› süreklilefltirme karar›y-la noktaland›.

Sonuç bildirgesinde siyasi talepler yer ald› ve bunlar içe-risinde; Kürt sorununun bir terör sorunu olarak görülmektenvazgeçilmesi, ateflkesin devam etmesi için çaba gösterilmesi,seçim baraj›n›n düflürülmesi, demokratik ve özgürlükçü yenibir anayasan›n haz›rlanmas›, çat›flmalarda evlatlar›n› kaybe-den iki taraftan analar›n içerisinde yer alaca¤› ortak bir komis-yonun oluflturulmas›, piflmanl›k içermeyen siyasi af veya de-mokratik kat›l›m yasas› ç›kar›lmas›, OHAL’in anti-demokratiksonuçlar›n›n ortadan kald›r›lmas› talepleri yer ald›. Bu talep-lerin yan› s›ra, ekonomik, sosyal, kültürel ve medyayla ilgilibirçok madde de bildirgeye kondu.

Konuflmalar ve taleplere bak›ld›¤›nda, bu konferans Tür-kiye tarihinde önemli bir dönemeci ifade ediyor. Ancak bun-dan sonra nas›l yürünece¤i sorunu, önemli bir soru iflareti ola-rak ortada duruyor. Aç›klanan bildirgeye göre, konferans bi-leflenleri bundan böyle daha da genifllemek amac›yla GenelSekreterlik biçiminde kurumsallaflarak yoluna devam edecek.Bu kurumsallaflma için de flimdiden dünyadaki deneyimleraraflt›r›lmaya baflland›. Bundan sonra neler olaca¤›n› bekleyipgörece¤iz.

Yine de bundan sonras› için soru iflaretleri yok de¤il. Ya-k›ndaki cumhurbaflkanl›¤› ve genel seçimler nedeniyle konu-nun unutturulmas› riski büyük. Bunun için komite veya ko-misyona büyük görev düflüyor.

DO⁄AN’IN TEMENN‹LER‹...

Konferans giriflimcilerinden DEP eski Milletvekili OrhanDo¤an, bar›fl›n inflas› için sivil güçlere önemli görevler düfltü-¤ünü savunuyor. Do¤an’a göre “Bar›fl› infla etmek, toplumunvicdan›n› temsil edebilecek kitle destekli bir gücün ortayaç›kmas›na ba¤l›. Bu da ancak ‘Bar›fl Program›’ ile mümkünolabilir. Yani bar›fl› sivil güçler infla eder ve bar›fl yapacak ta-raflar› da zaman içinde infla sürecine dahil eder...” OrhanDo¤an, aceleden kaç›n›lmas›n› öneriyor ve bunun için kolek-tif ak›l ile hareket edilmesini olmazsa olmaz koflul olarak gö-rüyor.

Türkiye Bar›fl›n› Ar›yor program› ciddi bir heyecan ya-ratt›. Kürt sorunu ba¤lam›ndaki tart›flma ekseninde deönemli bir kayma yarataca¤› öngörülebilir, ancak adil veözgürlükçü bir bar›fl program› konusunda ne kadar baflar›-l› olunabilece¤i, esas olarak bundan sonraki çabalarla aç›-¤a ç›kacak gibi görünüyor.

(*) Gazeteci-Yazar

Ölüm yine ac›mas›zkaranl›¤›yla çöktü yüre¤imize birflafak vakti. Almak istiyorduyüre¤imizden gözlerimizeyans›yan o toprak kokulu çocuk-su gülüfllerimizi. Yenidenbuluflabilmenin verdi¤i mutlu-luktu bizi hasretli¤e karfl›ma¤rur ve hüzünlü bir flekildeayakta tutan. Çünkü biliyorduk,iki ayr› gö¤üs kafesinde tekyürek olabilmektir sevmek vebiliyorduk zulam›zda hasretli¤inverdi¤i o ac›lar›n son bulaca¤›n›,kardelenler güne kavufltu¤unda

parçalanacakt› ölümün o ac›mas›zve so¤uk bak›fl›. Gelip çald›¤›ndakap›m›z› söküp alamayacakzulas›nda hasretli¤in b›rakt›¤› oince tebessümlü derin ama bir okadar da güzel gülüflü. Çünküölüm kap›m›z› çald›¤›nda bizgüneflten önce uyanm›fl o güzelgülüflümüzü bir ya¤murdamlas›yla bereketli topraklaraulaflt›rm›fl olaca¤ız... Ölüm bilesökemedi o hüzünlü gülüflünükivram..

‹stanbulDersim Kültür

Derne¤i

Ölüm kap›m›z› çald›¤›nda

biz güneflten önce uyan›r›z

TAYLAN DÖNMEZ

ANMA

GOP DHP

GAZELKÜÇÜKO⁄LU

Geçirdi¤ikalp rahats›z-l›¤› nedeniyleGazel Küçü-ko¤lu anam›-z› kaybettik.Ailesine vetüm dostlar›-na baflsa¤l›¤›diliyoruz.

Komünizm mücadelesinde ölmek yenilmek de¤ildir, zafer bizim olacak

ANMA GECELER‹NE KATILALIM!

PROGRAM

� Hasan Yükselir

� Grup fiiar

� Grup Harman

� Delil Dilanar

� Diren

� Haluk Gerger

� Yeni Demokrasi fiehit Ve

Tutsak Aileleri

� Sinevizyon

ALMANYA/STUTTGART

ALMANYA/HANNOVER

Tarih: 20 Ocak 2007CUMARTESİSaat: 16.00

Yer: Arena Kultur HausUlmer Str. 241-70327 WANGEN

Tarih: 27 Ocak 2007CUMARTESİSaat: 16.00

Yer: Düğün SalonuSevenstar Baumweg 14-30453

HANNOVER

‘Bafllar dik, namlular

k›zg›n olsun yoldafllar’2005 y›l›nda Dersim’in Mazgirt il-

çesinde Türk devletinin kolluk güç-

leriyle Maoist Komünist Partisi/Halk

Kurtulufl Ordusu (MKP/HKO) geril-

lalar› aras›nda ç›kan çat›flmada dört

yoldafl›yla birlikte flehit düflen Y›l-

maz Veli Göç, Adana’daki mezar›n›n

bafl›nda an›ld›.

Dersim’in Mazgirt ilçesi k›rsal›n-

da, fiiflik ormanlar›nda ç›kan çat›flma-

da Umut Çatakçin, Akan Küçükdo-

¤an, Melahat Yalç›n ve Yurdanur Öz-

kan isimli gerillalar ile birlikte 14

Ocak 2005 tarihinde flehit düflen Y›l-

maz Veli Göç, Adana DHP üyeleri ve

ailesi taraf›ndan an›ld›.

14 Ocak’ta, Buruk mezarl›¤›nda

toplanan grup, Y›lmaz Veli Göç’ün

mezar› bafl›nda sayg› duruflunda bu-

lundu. Sayg› duruflu s›ras›nda, “Teslim

olmak yok/Bafllar dik/Namlular k›zg›n

olsun yoldafllar/Topraktan gelen sesin

hükmünü iyi belleyin/O ses/O hü-

küm/O bizi itekleyen kuvvet/Do¤an›n

yasas›nda/Çeliflkilerin çat›flmas›nda-

d›r” fleklinde k›sa bir fliir okundu. Me-

zar› çiçeklerle donatan DHP üyeleri,

Göç’ün yaflam›na iliflkin yapt›klar› ko-

nuflman›n ard›ndan anma etkinli¤ini

sloganlarla noktalad›lar.

Ölüm orucu flehidi

Zeynel Karatafl an›ld›

Tekirda¤ F Tipi Hapishanesi’nde

sürdürdü¤ü ölüm orucu nedeniyle

2002 y›l›nda yaflam›n› yitiren

MKP/HKO üyesi Zeynel Karatafl,

Gebze’deki mezar› bafl›nda Demok-

ratik Haklar Platformu üyeleri tara-

f›ndan an›ld›.

Zeynel Karatafl’›n ailesini ziyaret

eden DHP üyeleri daha sonra Kara-

tafl’›n Gebze’de bulunan mezar› ba-

fl›nda bir anma etkinli¤i gerçeklefltir-

diler. Karatafl’›n mezar›n›n bafl›nda

devrim ve komünizm mücadelesinde

yaflam›n› yitirenler an›s›na yap›lan

bir dakikal›k sayg› duruflunun ard›n-

dan okunan fliirlerle anmaya devam

edildi. Yap›lan k›sa bir konuflman›n

ard›ndan söylenen marfllarla anma

son buldu. Anmada ‘Devrim flehitleri

ölümsüzdür’ sloganlar› at›ld›. DHP

üyeleri anma sonras› Gebze’de bulu-

nan flehit ve tutsak ailelerini ziyaret

ettiler.

Göç ve Karatafl mezarlar› bafl›nda an›ld›Biri zindan direniflinde, biri de da¤lar›n dorukla-

r›nda gerilla komutan›yken girdi¤i büyük çat›flmadaflehit düflen Halk savaflç›lar›ndan Zeynel Karatafl veY›lmaz Veli Göç mezarlar› bafl›nda an›ld›lar

Page 15: 19 - 31 Ocak 2007 - Sayı 104

19-31 Ocak 2007GÜNCEL 15

KKTC Cumhurbaflkan› Mehmet

Ali Talat ile Türk Genelkurmay’› ara-

s›nda gerilime yol açan

Lokmac› Barikat› önün-

deki üstgeçit kald›r›ld›.

Talat'›n 28 Aral›k'ta ‘çö-

züme yönelik bir jest’

olarak kald›r›laca¤›n›

duyurdu¤u ancak Ge-

nelkurmay Baflkan› Ya-

flar Büyükan›t'›n ‘ad›m-

lar eflzamanl› at›lmal›’

flart› koydu¤u üstgeçit,

sa¤lanan uzlaflmayla 11

Ocak Perflembe günü

söküldü. Yetkililerin

bar›fl ad›na at›lan bir

ad›m diye lanse ettikle-

ri fakat özünde Türk

devleti-AB iliflkileri ve ekonomik ç›-

karlar nedeniyle yap›lan bu giriflim

KKTC’nin Türk devletine ne kadar

ba¤›ml› oldu¤unu bir kez daha gös-

terdi.

Lokmac› üstgeçidi krizeneden oldu

KKTC’nin Baflkenti Lefkofla'n›n

Lerda Soka¤›'nda yer alan Lokmac›

barikat›, Türk ve Rum toplumunu

ay›rmak üzere

kurulan ilk ba-

rikat. Lokmac›

barikat›, bölün-

müfllü¤ün sem-

bolü olarak gü-

nümüze kadar

ulaflt›. 1963 y›-

l›ndan beri

aday› ikiye

ay›ran barika-

t›n aç›lmas›

2005 sonunda

gündeme gel-

di. KKTC yö-

netimi, ‘askeri

bölge’ niteli¤i

tafl›yan barikat›n, adan›n kuzey ve

güneyi aras›nda yeni geçifl noktas›

olmas›n› kararlaflt›rd›. Karar asker-

lerce de onaylan›nca KKTC, Lok-

mac›'da kendi taraf›ndaki duvar› bir

gecede y›kt›. Askerle yayalar›n kar-

fl›laflmamas› için bölgeye Lokmac›

üst-geçidi infla edildi.

Rum yönetimi ise, Türk taraf›n›n

‘ara bölgeyi ihlal etti¤ini’ savunarak

BM’ye flikayette bulunurken BM, iki

taraf›n giriflimine de destek vermedi.

KKTC yönetimi 28 Aral›k'ta Lokmac›

üst geçidini y›kma karar› alarak kara-

r› BM’ye bildirirken, karar AB ve

ABD taraf›ndan olumlu karfl›land›.

Ekonomik olarak zarar görece¤ini

düflünen Rum taraf› ise daha önce

sunduklar›; bölgenin may›nlardan

temizlenmesi, askersizlefltirilmesi ve

KKTC bayra¤› gibi sembollerin kal-

d›r›lmas› flartlar›n› yineledi.

Genelkurmay üstgeçitiçin pazarl›k yapt›

Rum kesiminin olumsuz tavr›na

karfl›n AKP hükümeti ile anlaflan

Mehmet Ali Talat, Lokmac› üst geçi-

dini y›kma iste¤ini ancak Genelkur-

may Baflkan› Yaflar Büyükan›t’a dan›-

fl›ld›ktan sonra hayata geçirebildi.

Genelkurmay’›n olayla ilgili aç›kla-

mas›nda, bölgenin TSK'n›n kontro-

lünde oldu¤u vurgulan›rken sözde

ba¤›ms›z oldu¤unu söyleyen KKTC

yönetimi Lokmac› üst geçidini y›k-

ma karar›n› Türkiye’ye onaylatmak

zorunda kald›.

Bu onay›n öncesinde ise,

KKTC’deki askeri yetkililer üstgeçi-

din bafl›na polis dikerek y›kma girifli-

minde bulunanlar›n tutuklanaca¤›n›

bildirmifllerdi. Böylelikle KKTC’nin

Türk devletine ba¤›ml›l›¤› bir kez da-

ha su yüzüne ç›k›yordu. Çünkü,

KKTC’de polis ‹çiflleri Bakanl›¤›’na

de¤il, Türk askeri otoritesine ba¤l›y-

d› ve TSK’n›n izni olmadan böyle bir

giriflimde bulunulamazd›. Kriz, Ge-

nelkurmay’›n Talat’a “Arkanday›z

ama uzlaflal›m, bundan böyle özellik-

le adadaki Türk askerinin durumuyla

ilgili kararlar dahil, her fleyi beraber

kararlaflt›ral›m” yan›t›yla son buldu.

Üst geçit 11 Ocak Perflembe günü

söküldü.

Lokmac› krizi, sözdeba¤›ms›zl›¤› kan›tlad›

KKTC’nin ne kadar ba¤›ms›z oldu¤unu üstgeçit gösterdi

Türk devletinin KKTC'de 40 binaskeri bulunmakta ve KKTC’ye her

y›l milyonlarca dolar maliyard›m da yap›lmakta.

Ortada, Kuzey K›b-r›s’ta, askeri ve

ekonomikolarak yö-

netici gü-cü elindebulun-duran bir

Türk devletiyönetimi ve bu flartlar alt›nda ba¤›ms›z oldu¤unusöyleyen bir KKTC yönetimi var. Lokmac› kriziyle or-taya ç›kan tablo KKTC’nin ne kadar ba¤›ms›z oldu¤u-nun bir göstergesidir. Türk devleti y›llard›r KKTC'ninba¤›ms›z bir ülke oldu¤u görüflünü savunurken yafla-nan bu kriz, ba¤›ms›zl›¤›n nas›l da sözde bir ba¤›m-s›zl›k oldu¤unu kan›tl›yor. Bu nas›l bir ba¤›ms›zl›kt›rki, o ülkenin Cumhurbaflkan›, bir üstgeçidin kald›r›l-mas› konusunda bile Ankara'daki devletin onay› ol-madan k›m›ldayam›yor?

S addam as›larak öldürüldü. “Büyük katil küçük kati-li öldürdü“. Küçük katil, katil olmadan önce, hatta“Saddam” olmadan önce, El Avsa kasabas›nda Tik-ritli yoksul bir Arap köylü çocu¤uydu. 28 Nisan

1937’de do¤du¤unda, Irak’ta yine hareketli günler yaflan›yordu.Bir fleylere karfl› koyulmal›yd› ya, neye ve nas›l? Neye ve nas›l ola-ca¤›n› çok iyi bilmese de annesi ona bu ad› koydu. Saddam, arap-ça “karfl› koyan” demekmifl. Saddam, annesinin ö¤üdüne uydu vegerçekten bütün hayat› boyunca bir fleylere karfl› koydu ve karmakar›fl›k bir portrenin do¤ufluna yolaçan “karfl› koyucu” bir kiflilikyaratt›. Bütün çocuklar için ve bütün anne ve babalar için “do¤ufl”önemlidir. Ama topra¤›n siyah kan›n›n her tarihte insan›n akan k›-z›l kan›na kar›flt›¤› bir ülkede daha çok önemliydi. Çünkü do¤u-flun ötesinde ölüm ve tutsakl›k maceras› bu ülkede nerdeyse ola-¤an bir fleydir bütün tarih boyunca. Bu cingöz, biraz hüzünlü veagresif bak›fll› Arap çocuk, yirmisinde “do¤ufl” anlam›na gelen Ba-as Partisi’ne kat›ld›. Daha 21 yafl›ndayken, 1958’de ‹ngiliz kukla-s› krall›¤› devirerek iktidara gelen Abdülkerim Kas›m’› öldürmeyekalk›flt›¤› için yurt d›fl›na kaçt›. M›s›r ve Suriye’de hiçbir zamanmeslek olarak benimseyemeyece¤i ve asla uygulamayaca¤› hu-kuk ö¤renimi gördü. 1968’de kans›z bir darbeyle iktidar› elegeçi-ren Baas Partisi’nin iç güvenlikten sorumlu bir kadrosu olarakIrak’ta “karfl› koyanlara karfl› koyma” ve diktatörlü¤e yönelme sü-reci bafllam›flt› art›k. Dönemin dünyay› sarsan sosyalist düflünce-lerini, hiçbir zaman sosyalist olmaks›z›n Baasl› olmayan rakipleri-ni hükümetten temizlemek için kulland›. 1972’de, SSCB’nin des-te¤inde yürütülen Irak petrollerini millilefltirme çal›flmas›na kat›l-d›. 1979’da General Ahmet Hasan el Bekir’i devirerek tak bafl›naiktidara oturdu ve bu kez Baas içinde kendi karfl›tlar›n› temizle-meye bafllad›. O art›k Irak’ta her fleydi, “Devrim Komuta Konse-yi Baflkan›”, “Devlet Baflkan›”, “Baflbakan” ve do¤al olarak Baaslideri idi. K›sacas› o art›k (kendisi bu s›fat› kabul etmese de) faflistbir diktatördü. Üstelik “Seyyidler ve fierifler Vakf›”na kendisi içinbir seyyidlik seceresi bile yapt›rm›flt›. Onca günaha karfl›l›k böylebir kutsiyet gerekliydi. Diktatörler her ifllerini korku ve hayallere

dayal› hislerle yaparlar ve o yüzden hem meceraperest ve hem dek›y›c› olurlar. ABD diktatör sever bir devlettir. ‹ran’daki iflbirlikçidiktatörleri fiah’› deviren ‹ran ‹slam rejimini y›kmak için Saddam’›görevlendirdi ve ona her türlü yard›m› sundu. Asl›nda bu dönem-de ABD’nin faflist diktatörlere oynama politikas› çok iyi düflünül-müfl stratejik sald›r› politikas›n›n bir parças›yd›. Nitekim ayn› dö-nemde Türkiye’nin tepesine de kendi “o¤lanlar›n›” dikmemifllermiydi. Çoktand›r bir an olsun gözlerini ay›ramad›klar› Ortado-¤u’nun kalbine yerleflmenin, Huntington ve Fukayama öngörüle-rine dayal› y›ld›z savafllar› ve Büyük Ortado¤u Projesi’ni uygula-maya sokman›n art›k tam zaman›yd›. Böylece çölün “Büyük Ara-bistan” serab› ile hayalleri süslenen diktatörünü, 22 Eylül 1980’de‹ran’a sald›rtt›lar, yani Türkiye’deki darbeden tam on gün sonra!Ortado¤u’da emperyalistler için potansiyel tehlike oluflturan ikiülke iyice yorgun ve bitkin düfltükten, milyonlarca insan ölüp sa-katland›ktan sonra Birleflmifl Milletler Güvenlik Konseyi’nin 20A¤ustos 1988’de uygulanan karar› ile savafl son buldu. Arap mil-liyetçisi diktatör, büyük katillerden hediye kimyasal ve biyolojikkitle imha silahlar›n›n son kal›nt›lar›n› kendi vatandafllar› Kürtler’ekarfl› da kullanarak tüketmiflti asl›nda. 1988’de Halepçe katli-am›nda 5000 kifli öldürürldü. Bu arada 1982’deki Duceyl katlia-m› gibi fiii katliamlar› da aral›ks›z sürüp gitti. Fakat Saddam’›n ha-yalleri ve büyük katillerin hesaplar› do¤al olarak son bulmad›.Gizli görüflme ve nab›z yoklamalarda ABD’nin göz yumaca¤›n›düflünen Saddam, 2 A¤ustor 1990’da bu kez Kuveyt’e sald›rd› veoray› Irak’›n 18’inci vilayeti olarak iflgal etti. Bu iflgal, Saddam’›npan arabizm hayalini tozla buz etti ve ABD’nin Ortado¤u’nunkalbine yerleflme plan› için bulunmaz f›rsat yaratt›. BM GüvenlikKonseyi’nin Daimi Üyeleri’ne ambargo karar› ald›rarak iyice so-luksuz b›rakan ABD, 16 Ocak 1991’de gökyüzünden atefl ve ze-hir ya¤d›rarak sald›r›ya geçti ve yüz binlerce asker ve sivili katlet-tikten, körfezi katran karas› ve dumanla bo¤duktan sonra Kuveyt’ekendisi yerlefliverdi. Kuveyt Irak’›n 18’inci vilayeti olamad› amaart›k yüzde 65’ine Kuveytlilerin bile giremedi¤i bir ABD vilayetioluverdi! Saddam’›n kuvvetleri ise Irak’›n ortas›nda bloke edildi,kuzeyde ve güneyde hareketleri yasakland›. Saddam’›n lüks ve fla-tafata al›flm›fl ailesi ve çevresinin çok fazla umurunda olmasa daIrak halk› için durum feci idi, yüz binlerce hasta ve çocuk yeter-siz beslenme ve ilaç yoksunlu¤undan ölmeye bafllad›. ABD’ninbu süre içinde giriflti¤i say›s›z darbe ve “devirme” hareketlerininSaddam’da yaratt›¤› korku onu yeni hatalar ifllemeye ve en yak›n-lar›n› bile tasfiye hareketine yöneltti. Asl›nda bu durumda ABD is-tese Saddam’› iktidardan indirebilirdi, fakat sorun Saddam de¤il-di, onun amac› art›k Irak’a yerleflmek, hazinesine elkoymak, pet-rol kuyular›n›n tek hakimi olmak, Saddam’›n yapt›¤› en iyi ifller-den biri olan Ba¤dat Müzesini talan etmek ve en önemlisi de Bü-

yük Ortado¤u Projesi için Irak’a yerleflmekti. Avrupa Birli¤i’nindo¤uya do¤ru genifllemesini bu proje ile kesmek istiyordu. Üste-lik bu projenin esas sahipleri olan sald›rgan petrol ve silah tekel-leri Amerikan yönetimindeydi ve George W. Bush, dünyaya yenidüzen vermek için Tanr› taraf›ndan görevlendirilmiflti. Perde arka-s› oldukça karanl›k olan 11 Eylül 2001 ‹kiz Kuleler olay›n› H›ris-tiyan dünyas›n› ve Amerikan halk›n› bu haçl› seferi için arkas›naalabilirdi. Nitekim Türkiye’nin AB’ye üyelik tart›flmalar›n›n yo-¤unlaflt›¤› dönemde, o da iflgal haz›rl›¤›na giriflti, hepisi yalan ç›-kan gerekçelerle (kimyasal silah, El Kaide ba¤lant›s› ve 11 Eylülolay›n›n arkas›nda olma idd›alar›) ve Bilrleflmifl Milletler örgütünerest çekerek 20 Mart 2003’te ‹kinci Körfez Savafl›n› bafllatt›. Zatendirenme gücü kalmam›fl on binlerce asker, sivil Irakl›y› kitle halin-de öldürdüler, yol, su, elektirik ve iletiflim sistemlerini tamameny›kt›lar, milyonlarca insan evlerini yurtlar›n› terk ederek komflu ül-kelere do¤ru kaçt›, yüzbinlerce yabani deve, ceylan flafl›nl›k için-de Amerikan bombalar› alt›nda telef oldu, ülke katran, duman vekan içinde kald›. 9 Nisan 2003’te Saddam son kez cesaret göste-risi yaparak saray›n› terk eti. ‹flgalci askerler her tarafa haydutçaüflüfltüler, her fleyi talan ettiler, para, alt›n, tafl›nabilir kültür ve ta-rih varl›klar›n›, gizli arfliv ve belgelerini ya¤malad›lar, Saddam’›nvakur heykellerini halka y›kt›r›p yerlebir ettiler.

Saddam art›k bir diktatör de¤ildi, iflgalcilerden do¤du¤u yeres›¤›nan ve ötekileri gibi yüre¤i evlat ac›s›yla kavrulan, ülkesi zor-balar taraf›ndan iflgal edilmifl Irakl› bir ihtiyard› art›k. Ayn› ötekilergibi hiç bir fleyi yoktu, her fley iflgalcilerindi. ‹flgalciler 13 Aral›k2003’te Tikrit c›var›ndaki Advar’da öteki direniflçiler gibi bir yeral-t› s›¤›na¤›nda onu yakalad›klar›nda, saç› sakal› birbirine kar›flm›flBa¤dat Havaalan› yak›nlar›nda ABD askeri üssü Cropper Kam-p›’ndaki bir hapishaneye koyduklar› bir savafl esiriydi. Emperyalistiflgal alt›ndaki bir ülkenin bütün sözde resmi kurumlar› kesinliklekuklad›r. ‹flgalcilerin kuklas› “Irak Özel Mahkemesi” as›l anlaml›davalar›, iflgalcilerin foyas›n› birinci a¤›zdan ortaya koyacak dava-lar› sonraya b›rakarak, iflgalcilere hiçbir zarar› olmayan, ama mez-hep çat›flmas›na uygun Duceyl davas›yla ifle bafllam›fl ve bir kuk-la oldu¤unu kan›tlam›flt›. Zaten yarg›lama boyunca üç savunmaavukat› öldürülmüfl ve bir kaç yarg›ç da de¤ifltirilmiflti. Yeni bafl-layan Enfal davas›nda ABD ve müttefiklerini Halepçe katliam›ndazor durumda b›rakan belgeler ortaya ç›km›flt› ve Saddam bu ko-nularda konuflmaya haz›rlan›yordu. 24 saat boyunca kameralarlagözetilen ve her hareketi izlenen Saddam’›n bu niyeti sezilir sezil-mez alelacele ortadan kald›r›lmas›na ve bütün s›rlar›yla gömül-mesine karar verdiler. ‹sevilerin y›lbafl›s› olan 24 Aral›k’ta TemyizMahkemesi’nden idam karar› ç›kartt›lar, Muhammedilerin kurbanbayram›nda da ast›lar. Saddam, “karfl› olma”da belki de hayat›n›n

en do¤ru olan›n› yap›yordu. Emperyalistlere ve kuklalar›na karfl›ç›kt›. Ülkeden kaçmas›n› istediler kaçmad›, teslim olmas›n› istedi-ler olmad›, boyun e¤mesini istediler e¤medi. ‹dam sephas›na em-peryalist iflgale karfl› direnmenin manevi gücüyle yürüdü, iflgalcikatilleri ve kukla cellatlar› dehflete düflüren bir metanetle öldü veAvca köyüne bir direniflçi olarak gömüldü. O art›k büyük katil ta-raf›ndan öldürülen küçük bir katil de¤il, iflgalciler taraf›ndan iflle-nen ve yeni cinayetler serisine yolaçan 655 bin birinci cinayettir.Nitekim idam›n ertesi günü tam da iflgalcilerin istedi¤i biçimde80 fiii öldürüldü ve Irak’›n ufuklar› aptalca bir mezhep savafl›tehlikesiyle büsbütün karard›. Emperyalist iflgalin kendisi bir ci-nayettir. ABD iflgali devam ediyor ve Irak’a yeni iflgalci kuvvetlergönderiyor.

***

Benim ye¤enim sekiz yafl›nda bir çocuk. Henüz bir dine men-sup de¤il. Nineleri ayr› dinlerden iki sevgili insan. H›ristiyan olananneannesi ona ‹sevi bir hediye alm›fl. Hediyesi dört santim kal›n-l›¤›nda dikdörtgen bir paket. Üzerinde, kareler içinde 24 adet sa-y› var, her say› ‹sa’n›n do¤umunu sayaçlayan günleri simgeliyorve alt›ndaki her kutuda da bir sürpriz sakl›. Bizim Eren “Dinazor-lar› aç›klayamad›klar› için“ din kitaplar›na inanm›yor, ama nene-sinin ‹sevi hediyesini sevmifl, her gün büyük bir özenle seri say›-lar yaz›l› bir kutuyu aç›yor “acaba ne sürpriz var” diye. 1, 2, 3,22…, daha 24’üncüsünü açmadan vedalaflt›k, o anneannesinegitti, yeni y›la onlarla bafllayacakt›. Yirmi dördüncü kutuyu açt›-¤›nda belki de ‹sa’n›n Frans›zca yaz›lm›fl insanc›l, bar›flç› ö¤ütle-riyle karfl›laflt›. Ayn› gün televizyonda Saddam’›n idam karar›n› iz-leyince nenesine sordu benim ye¤enim:

“Mamie, Baflkan Bush christ de¤il mi?”

‹yi yürekli nene belki Eren’i birkaç gün oyalay›p atlatt›. 30Aral›k sabah› bütün gezetelerde, televizyonlarda maskeli adamla-r›n bir adam›n boynuna ip geçirmesini izledi ve ayn› adam›n da-ha sonra yerdeki ölüsüne bakt›, gözlerini yumdu. O gün de Mu-hammedilerin Kurban Bayram›. Eren bilim adam› babas›na tele-fon eder:

“Papa, Kurban ne demek?”

-Kurban Saddam demek o¤lum, gelince sana anlat›r›m, flimdisen git kardeflinle oyna, televizyon izleme tamam m›?

Bizim Eren kutulardaki ‹sevi sürprizleri unuttu, yeni y›l›n bukanl› sürprizlerini düflünmeye bafllad›… Eren’in kafas› ermedi birtürlü, üzgündü çocuk. Güzel dinsel sözlerin yaz›l› bulundu¤u kü-çük ka¤›tlar› çikolata ka¤›tlar›yla birlikte buruflturup çöp bidonu-na att›.

Kahrolsun yeni y›l›m›z› kanl› sürprizlerle bafllatanlar…

Türk devleti y›llard›r KKTC'nin ba¤›ms›z bir ülke oldu¤u görüflünü savunurken, Kuzey ile GüneyK›br›s aras›nda yaflanan sorun, ba¤›ms›zl›¤›n nas›l da sözde bir ba¤›ms›zl›k oldu¤unu kan›tlad›

KKTC’yi Genelkurmay yönetiyor

MAYAArif BİLGİN

Bir idam›n anatomisi

Page 16: 19 - 31 Ocak 2007 - Sayı 104

ADANA : Dr. Ali Menteflo¤lu Cad. M. Rüfltü Ünald› ‹flhan› Kat:3 No:56 Kuruköprü-Seyhan/ADANA ANKARA : Tuna Cad. Çanakç› ‹fl Han› No: 11 Kat:3 Daire: 41 K›z›lay/Ankara Tel-Fax: : (312) 430 82 66‹ZM‹R : 853. Sok. Bilen ‹flhan› No: 27 Kat:8/802 Konak/‹zmir Tel-Fax: : (0232) 482 01 63KARTAL : ‹stasyon Cad. P›nar ‹flhan› Kat: 2 Daire: 38 KARTAL Tel-Fax: : (0216) 389 65 63MERS‹N : Hastane Cad. 5111 Sok. Ekrem Örkün ‹flhan› No: 71\8 Kat: 3 ELAZI⁄ : ‹cadiye Mah. 1. Harput Cad. Çeflmeli Sok. Çavufl Apt. No: 16 Kat: 4 Tel-Fax: (0424) 212 34 42MALATYA : Dabakhane mah. Boztepe Cad. Babacan ‹flhan› Kat:4 No:28 Tel: (0422) 323 06 97KONYA : Gazi Alemflah Mah. Tahirpafla Sok. No: 3 Daire: 102 Tel-Fax: : (0332) 351 59 55D‹YARBAKIR : ‹skender Pafla Mah. ‹nönü Cad. MA-GÜL ‹flhan› Kat:3 No: 109 Da¤kap›/Diyarbak›r Tel: (0412) 228 22 92AT‹NA : Spiro trikoupi 21 10683 eksarxia GREECE/Yunanistan e-mail: [email protected] TEMS‹LC‹L‹⁄‹ : Kaiser-Wilhelm Str. 275 47169 Duisburg/DEUTSCHLAND Tel: 0049 175 642 00 27- e-mail: [email protected]

KARDELEN BASIM-YAYIM REKLAM GÖSTER‹ ORGAN‹ZASYON L‹M‹TED fi‹RKET‹ • Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Hakan ERTEN

Millet Cad. Nevbahar Mah. F›nd›kzade Saray Apt. No: 57 Kat: 5 Daire: 11 F›nd›kzade/‹stanbul • Tel: (0212) 584 18 04 • Fax: (0212) 584 18 05

BÜROLAR

Teknik Haz›rl›k: Kardelen Yay›mc›l›k • Bask›: Gün Matbaac›l›k Adres: Sefaköy Telsizler Mev. Akasya Sok. No:23/A Küçükçekmece/‹ST. Tel( 0212) 580 63 75• DA⁄ITIM: YAY-SAT

Münir Yalç›n

1-Saddam ABD’nin yar-

ratı¤ı bir diktatördür. ABD’nin

Ortado¤u hakimiyeti için ya-

rattı¤ı diktatörlerden biridir.

Bu sadece benim açımdan de-

¤il, halklar açısından da böyle-

dir, o bir katil, bir diktatördür.

Saddam ve askerleri tarafından

yüz binlerce Kürt katledildi.

ABD kitle imha silahlarını ba-

hane ederek Irak’a girdi. Bugün

kendileri de itiraf etmifller kitle

imha silahı olamadı¤ını. Peki o

zaman neden Irak’a girdiler? O

zaman sorun neydi? Kendi ya-

rattıkları Saddam’ı karfl›lar›na

almalar›n›n anlam› neydi? Bu-

nun tek bir nedeni var, ekono-

miyi kontrol etme ve petrol..

Saddam’ın elbetteki bir ce-

zası olmalıydı. Ama idam, ifl-

kence vb fleyler bizlerin kabul

etmeyece¤i fleylerdir.

Saddam kendisini yaratan-

lara idamdaki durufluyla bir

ders verdi. Her ne kadar Gon-

zalo ile nitelik farkları olsa da,

duruflu Gonzalo gibiydi.Bakıyoruz ki bazı önderlerinduruflu böyle olmayabilmifltir.Diktatör de olsa idama gidiflionurluydu. ‹damdan sonraSünni-fiii çatıflması arttı. Bu kö-rükleyecektir. Belki de çokyakında bir toprak kavgasınadönüflecektir. Burda Türki-ye’nin de bir payı var. Türkiyeemperyalistlerin Ortado¤uhalklarını vurmasında yardımve yataklık etmektedir. Bakıyo-ruz da uçaklar kendi havali-manlarımızdan kalkmaktadır.

Hem de bunu Müslüman kar-

defllerimiz dedikleri halklara

karflı yapıyorlar. Böyle böyle

devam edecek saldırılar. Ama

böyle gelmiflse de böyle gitme-

meli diyorum. Mutlaka birgün

Ortado¤u halkları kazanacak

diyorum.

2- Elbetteki aralarında bir

fark yoktur. Saddam varken bu

halk mutlu muydu? Saddam

kendi halkına refah mı getir-

miflti? Hayır. Saddam’ın dikta-

törlü¤ü yıkıldı, yerine ABD em-

peryalizmi geldi. Durum daha

da kötü oldu. Mezhep çatıflma-

ları baflladı. Umarım ki baflta

Irak halkları olmak üzere ülke-

mizdeki halklar da dahil, em-

peryalizmin gerçek karakterini

kavrarlar ve ona göre dav-

ranırlar.

Arif Bay›nd›r

1- Saddam’›n idam›n› do¤ru

buluyorum, ama zamanlama

yanl›flt›. ‹dam›n bayram günü

gerçekleflmesi Irak halk›n› üz-

müfltür. Direniflin artaca¤›n›zannetmiyorum.

2- ABD’nin demokrasisiSaddam’›n demokrasisindendaha kötü.

Akif Didin

1- Saddam’›n idam edilifliSünniler için önemlidir. fiiileriçin pek bir fley ifade etmez.Çünkü bas›ndan duydu¤umuzkadar›yla Saddam fiiileri veKürtleri katletmifltir. KesinlikleIrak’›n bölünmesinin iflaretidir.Halk›n direnifl gösterece¤inisanm›yorum. Belki Sünnilergösterir ama onlar da bitmifltirzaten, iki tane düflman varkenne yapabilirlerki?

2- ABD’nin demokrasisiyleSaddam’›n demokrasisi aras›n-da hiçbir fark yok. ABD petrolalmak için zulmederken, Sad-dam diktatörlükle zulmediyor-du. Biri cebindeki paray› alma-

ya çal›fl›yor, di¤eri kafandakiflapkay›. Halka yine zulmedil-mekte.

fiehmuz Aflar

1-Her türlü idama karflıyım.Ne kadar diktatör olsa dakarflıyım. Ortado¤u daha çokkarıflır.

2- Hiç fark yoktur. O sadecepetrol demokrasisidir.

Hıdır Tarhan

1- Saddam diktatördür. Hal-ka zulüm yapıyordu. ABD idametti diye karflıyım. Irak’ta Sad-dam’ın asılmasından sonra sa-vafl çıkacak, bölünmeler yafla-nacak.

2- Hiç fark yok. Daha beteroldu. ABD demokrasi getirmez.Zulüm getirir. ABD insanlarıkatletti. Saddam da katletti,aralarında fark yoktur.

HALKIN

GÖZÜYLE

Saddam’›n ‹dam›

MÜN‹R YALÇIN AR‹F BAYINDIR AK‹F D‹D‹N fiEHMUZ AfiAR HIDIR TARHAN

1- Saddam Hüseyin’in idam ediliflini nas›l de¤erlendiriyorsunuz? Sizce Saddam’›n idam edilifli Irak’taki direnifle nas›letki eder?2- Demokrasi götürme iddias›yla Irak’› iflgal eden ABD’nin demokrasisi ile y›llarca Irak halklar›na zulmeden Saddam’›ndemokrasisi aras›nda fark var m›?

SORULAR

ABD emperyalizmi ve iflbirlikçilerinin kurdu¤u

kukla mahkemelerin verdi¤i karar sonucu önce 30

Aral›k 2006 tarihinde Saddam Hüseyin idam edildi, ar-

d›ndan ise 16 Ocak 2007’de ‹brahim El T›kriti ve Avad

Hamed El Bender... ‹damlar›n gerek Saddam’›n idam

görüntüleri, gerekse idam s›ras›nda Tikriti’nin bafl›n›n

koptu¤u haberlerini bas›na sunan ABD ve iflbirlikçi-

uflaklar›, böylece dünya halklar›na gözda¤› vermeyi

amaçlad›lar. Bu noktada düzenin sat›l›k medyas› bu

görüntü ve haberleri ABD’nin istedi¤i flekilde yaparak

üzerlerine düflen görevi lay›k›yla yerine getirdiler.

‹damlarla birlikte 35 y›ll›k Saddam iktidar›n›n son sim-

gesinin de tarihe kar›flt›¤› de¤erlendirmeleri yap›l›r-

ken, bugünkü iflbirlikçi Irak iktidar› ise Saddam Hüse-

yin dönemini aratmayacak uygulama ve pratiklere de-

vam ediyor. ‹damlar›n ard›ndan ABD emperyalizmi

yapt›¤› aç›klamada karar›n Irak’›n ba¤›ms›z yarg› or-

ganlar›nca al›nd›¤›n› ve Irak’›n bir iç meselesi oldu¤u-

nu belirtse de perde arkas›na ipi

Saddam’›n yerine ABD

önderlikli iflgalci güç ald›Saddam’›n, T›kriti ve Bender’in boynuna geçiren

gücün ABD oldu¤undan kimsenin flüphesi yok.

Saddam Hüseyin y›llard›r Irak halk›na uygulad›¤›

zulüm ve vahfletle ölümü çoktan hak etmifl faflist bir

diktatördü. Fakat bu gerçekli¤e ra¤men onu idam

edenlerin de en az onun kadar zalim olduklar› ortada-

d›r. Evet, Saddam Hüseyin Duceyl’de, Halepçe’de bin-

lerce insan› katletti ve 35 y›ll›k iktidar› boyunca Irak

halk›na ac› ve gözyafl›ndan baflka bir fley vermedi. Üs-

telik bunu yaparken ona destek olan ve s›rt›n› s›vazla-

yanlar ise onu idam sehpas›na götürenler baflta ABD

olmak üzere dünya emperyalist güçleriydi. Saddam’›n

35 y›lda Irak halk›na uygulad›¤› katliam ve zulümlerin

kat kat fazlas›n› ABD emperyalizmi “demokrasi” ve

“bar›fl” ad›na 4 y›la s›¤d›rm›flt›r.

Saddam Hüseyin’in idam edilmesiyle birlikte dün-

ya kamuoyu idama ve Irak’›n gelece¤ine iliflkin çeflitli

analizlerde bulunurken, Ortado¤u uzman› ve ‹ngiliz

‹ndependent gazetesi yazarlar›ndan Robert Fisk ise

“Bat›, Saddam’› silahland›rd›, düflmanlar›yla ilgili istih-

barat verdi, zulümleri için teçhizat verdi, sonra da suç

ortaklar›n› ele vermesini önledi. Tüm gerçek, Ba¤-

dat’taki infaz odas›nda Saddam’la birlikte öldü. Was-

hington ve Londra’da birçoklar› onun sonsuza kadar

susmas›yla rahat bir nefes ald›” yorumunda bulundu.

Yaflam› boyunca emperyalizme uflakl›k yapan, on-

lar›n elinde bir kukla olarak diktatörlü¤ünü sürdüren

Saddam Hüseyin hakk›nda, nas›l öldürüldü, niçin öl-

dürüldü, kimler taraf›ndan öldürüldü, öldüren mi suç-

luydu ölen mi suçluydu, gibi bir y›¤›n soru al›p bafl›n›

gidiyor. Öyle ki baz› kesimler taraf›ndan tam bir bilinç

bulan›kl›¤›yla 'ulusal önder, ulusal kahraman, direnifl

önderi’ ilan edilirken, kimi de¤erlendirmelerde ise

olaya pragmatistçe yaklafl›larak 'iyi oldu, bir zalim dik-

tatör, katil ortadan kald›r›ld›', gibi adeta emperyalizmi

yüceltecek, diktatörlüklere karfl› halka tek umut kap›-

s› olarak emperyalizmi gösteren bir yaklafl›m sunul-

maktad›r. Tabi ki bizim burada dikkat çekmek istedi-

¤imiz nokta, halk saflar›nda yer alan güçlerin Sad-

dam'›n idam› üzerine yapt›klar› aç›klamalarda yaflad›k-

lar› bilinç bulan›kl›¤›yla ona biçtikleri 'ulusal direnifl

önderi' gibi aç›klamalard›r. Çünkü burjuvazinin gerek

siyasal temsilcileri olsun, gerek onlar›n kalemflörleri

olsun, tüm bu kesimlerin aç›klamalar› eflyan›n tabiat›

gere¤i, do¤as›na uygun olarak tabi ki, emperyalizmin

vahfli yüzünü gizlemek, onu flirin göstermek, hatta

'demokrasinin, bar›fl›n, adaletin, teminat›' oldu¤u flek-

linde olacakt›r. Bu, bizim aç›m›zdan hiç de yads›nan

bir fley de¤ildir.

Birçok küçük burjuva hareketin, diktatör Saddam

Hüseyin'i iflgale karfl› yürütülen direniflin önderi,

ABD'ye karfl› duruflunun ise anti-emperyalist bir durufl

oldu¤unu ifade etmeleri, emperyalizmin, özellikle

ABD emperyalizminin tam bir kuklas› olan bu insanl›k

düflman›n›, halklar›n katilinin gerçek yüzünü, onun

emperyalizmin kuklas›, ufla¤› oldu¤u gerçekli¤ini

halklar›n nazar›nda niyetlerden ba¤›ms›z da olsa gizle-

mektedir. Ve tabi ki yaflanan bu bilinç bulan›kl›¤› da

bir taraftan, her gün onlarca insan›n yaflam›n› yitirdi¤i

direniflin önderli¤i konusunda ciddi yan›lsamalar yara-

tarak, halk› oradaki gerici feodal savafl a¤alar›n›n arka-

s›ndan sürüklemektedir. Öte yandan bu savafl a¤alar›-

n›n tamamen ç›karlar› gere¤i ABD karfl›t› olmalar› ve

kendi aralar›ndaki ç›kar çeliflkileri sonucu bir birileri-

ne düflmeleri de direniflin parçalanmas›na yol açmak-

ta ve direnifl tam bir kör dövüflüne dönüflmekte.

Irak’ta Mezhep Çat›flmalar›‹flgalden sonra yaflanan mezhep çat›flmalar›n›n bo-

yutunu yine Irak Sa¤l›k Bakan›’n›n a¤z›ndan flu ac› iti-

raflardan da görebiliriz. Bu çok önemli bir itiraft›r.

Çünkü adeta özgürlü¤ün, demokrasinin teminat› ola-

rak iflgalci ABD'yi alk›fllayan bu hükümetin bir bakan›-

n›n ac› bir itiraf›d›r. Irak Sa¤l›k Bakan›n›n Der Sp›egel

dergisinin Kas›m say›s›ndaki röportaj›n› ve Saddam

Hüseyin’in idam›ndan sonra ailesine bafl sa¤l›¤› ziyare-

tinde bulunan Amerika askerleriyle birlikte giden ga-

zeteci Marc Thörner’’la Alman ARD televizyonunun

yapt›¤› röportajdan k›sa bir al›nt›: “Tükenmifl Durum-

day›z”. “ABD ülkemizdeki çöküntünün sorumlusu-

dur. Rumsfeld birçok hata yapt›. Onun gidifline sevini-

yoruz. Amerikal›lar Ira›k’› hiç tan›m›yorlar. Onlar bizi

de¤il, sadece kendilerini koruyorlar. Amerika’daki de-

mokratlar›n seçim zaferi iflimizi kolaylaflt›racak.”

Irakta neyin de¤iflmesi gerekiyor sorusuna; “Irak

hükümeti daha ba¤›ms›z hareket edebilmeli, ordu ve

polisimizi kendi istedi¤imiz flekilde düzenlemek isti-

yoruz. fiimdiye kadar hep Amerikalara sormak zorun-

dayd›k. Amerikal›lar yar›n hemen çekip gitseler ben

flahsen karfl› ç›kmam. Gelecekte Amerika birliklerinin

varl›¤›n› flartlara ba¤lamak zorunday›z. Amerikal›lar

flehirleri terk edip kendi üslerine çekilmeliler. Sadece

ihtiyaç duyuldu¤unda ve ça¤r›ld›klar›nda gelmeliler.”

Sünni az›nl›¤›n fiiiler taraf›ndan katledilme korku-

sundan dolay› ABD’nin Irakta kalmas›n› istedikleri id-

dias›na karfl›l›k verdi¤i cevapta; “ Sokaktaki vatandafl

Amerikal›lar›n gitmesini istiyor buna Sünniler de da-

hil. Fakat hükümette ve politik gruplar içinde baz›lar›

pozisyonlar›n› kaybetmekten korkuyorlar. Bunlar

Arap ülkeleri taraf›ndan destekleniyorlar. Bu destek

sayesinde ülkemize her gün artan say›da intihar ey-

lemcileri s›z›yor.

Marc Thörner’in verdi¤i bilgilere göre Saddam’›n

ailesinden ve afliretinden insanlar, Amerika’n›n Sünni

üçgeninde ön gördü¤ü tar›m projesi için ay›rd›¤› para-

dan pay almakta sak›nca görmüyorlar. Amerika birlik-

lerinin onlara teklif etti¤i resmi görevleri de kabul edi-

yorlar.

Sünnilerin yo¤un oldu¤u Tikrit ve çevresinde Sad-

dam Hüseyin'in idam›ndan sonra yas ilan edildi. O böl-

gede bulunan az say›daki fiiiler soka¤a ç›kmaya cesa-

ret edemiyorlar, ifllerine gidemiyorlar. Marc Thör-

ner'in de yapt›¤› aç›klamadan yola ç›karsak Sünni ke-

simin özellikle Saddam'›n akrabalar›n›n ABD ile görüfl-

tü¤ünü, di¤er taraftan da Sünni halk›n› ç›karlar› için

bir koz olarak kulland›klar›n› görebiliriz

Sonuç olarak;Bu tabloya göre gelecekte olabilecek ihtimaller

bizce flunlard›r:

Birincisi, sald›r›lardan bunalan ABD Araplar ara-

s›nda k›z›flacak mezhep çat›flmalar›nda bir taraftan bi-

razc›k da olsa nefes almak için hakem rolünü üslene-

rek varl›¤›n› meflrulaflt›rmaya çal›flabilir.

‹kincisi, fiiiler Iraktaki pozisyonunu güçlendirdik-

çe Amerikal›lara daha yüksek sesle ç›k›p gitmelerini

isteyebilirler. ‹ran’dan dolay› fiiilerle zaten çeliflkide

olan ABD Sünnilerle ittifaka gidebilir. Böyle bir iflbirli-

¤i günden güne güçlenen fiiilerden korkan Sünnilerin

de ifline gelebilir. Saddam Hüseyin'in ye¤enlerinin

ABD yetkililerine yapt›klar› teklif bunun ilk iflareti ola-

rak görülebilir.

Üçüncüsü, kendilerini bu çat›flmalar›n d›fl›nda tu-

tan Kürtler mevcut pozisyonunu güçlendirmeye de-

vam ederlerse kendilerine olan güvenleri artar ve

ABD'yle daha üst perdeden pazarl›k yapma u¤rafl›s›

içine girebilirler.

Tüm bu olas›l›klar›n ortaklaflt›¤› yön ise Sad-

dam'›n idam›n›n ard›ndan Irak'ta ifllerin iyiden iyiye

kar›flaca¤› ve sular›n durulmayaca¤›d›r. Saddam'›n

idam› may›nlarla döflenen Irak co¤rafyas›nda sadece

may›nlardan birinin daha patlat›ld›¤›n› gösterirken

direniflin gelece¤i aç›s›ndan asla tayin edici bir pozis-

yon arz etmez. Saddam'›n emperyalizmle aç›ktan el

ele iflledi¤i suçlara dair yap›lmas› gereken yarg›lama-

lar sona ermeden, kendisine yönelik yap›lan suikast

girifliminin ard›ndan yapt›¤› katliam nedeniyle aç›lan

davan›n alelacele sonuçland›r›lmas› ve idam edilme-

si ise emperyalizmin kendi suçlar›n› gizleme çabala-

r›n›n bir sonucudur.Böylece emperyalizm ve yerli

gericilik eli kanl› bir diktatörü asm›fl böylece bir dö-

nem halklar›n üzerine sald›¤› bu suç makinas›yla ifl-

birli¤ini gözlerden gizlemifltir. Di¤er davalar›n aç›l-

mas› durumunda a盤a ç›kacak olan suç ortakl›¤›n›n

da fazla kurcalanmamas›n› sa¤lamaya dönük bir ka-

rard›r alelacele gerçekleflen bu infaz.

Saddam Hüseyin ve kardeflleri idam edildi

ABD emperyalizmi ve iflbirlikçilerinin kurdu¤u kukla mahkemelerin verdi¤ikarar sonucu önce 30 Aral›k 2006 tarihinde Saddam Hüseyin, ard›ndan ise 16Ocak 2007’de ‹brahim El T›kriti ve Avad Hamed El Bender idam edildiler