Akkara Fanzin Ocak 2013 - Sayı 1
-
Upload
akkarafanzin -
Category
Documents
-
view
240 -
download
9
description
Transcript of Akkara Fanzin Ocak 2013 - Sayı 1
AK FAN ZiN KARASayı : 01 – Ocak 2013 Fiyatı: 4.00 TL. No : 201301 Aylık özgün içerikli fanzin…
iÇiNDEKiLER
Yazarlarımız
Oktay KULAOĞLU
Nilay OĞUR
Gökhan DAMGACI
BüĢra UĞUR
Murathan BEġĠ
Merhum; Adnan ÖZALAġAR
----------------------------
Kapak Tasarım
ve
Karakalem Uygulama
Arzu Cihan UĞUR
Editör
Murathan BEġĠ
AraĢtırma Editörleri
Oktay KULAOĞLU
Gökhan DAMGACI
Yayın Yönetmeni
Murathan BEġĠ
ĠletiĢim :
KĠTAPLIĞIMDAN -
Değerli yazar “ Maeve Binchy ”
GEZ, GÖZ, ARPACIK -
Rotamız “ Myra ”
BĠR ANEKTOD -
...Sobada közlenmiĢ biber kokusu,
çocukluğumun Pazar günleridir...
ġĠĠR -
GidiĢime dair…
GARĠP BĠLGĠLER -
Ġngiltere'de trafik niçin soldan akar?
SANATLA YAġAYANLAR -
Bu ay ki misafirimiz değerli ressam
“ Nuri ABAÇ ”
TARĠH ÖNCESĠ ÇAĞLARDA MÜZĠK -
Bölüm 1
ADIM ADIM JAZZ ARMONĠSĠ / Ders 1 -
Bu sayfa Adnan ÖZALAġAR anısına
hazırlanmaktadır...
AK FAN
Merhaba;
Fanzin, Ġngilizce FANatic ve magaZINE kelimelerinin
kısaltılmasıyla oluĢturulan finansal kaynaklardan ve hiyerarĢik
yapılardan uzak alternatif bir basılı materyeldir. Farklı yöntemlerle
çoğaltılan örnekleri olmakla beraber genellikle fotokopi aracılığı ile
çoğaltılarak, kar amacı güdülmeden dağıtılan yayınlardır. Dergiden
(Süreli yayınlardan) ayrı olarak, süresi belirsiz olarak çıkar ve daha
amatörce hazırlanır.
Türkçe‟de “Fanzin” olarak kullanılan “fanzine”, genelde belirli bir
konu üzerine iĢlenen yapıtlardan (yazı, resim, fotoğraf, karikatür, vb.)
oluĢtuğu gibi, değiĢik ve çeĢitli konuların yapıtlarının da bir araya
gelmesiyle oluĢabilir. Her türlü materyal kullanılarak oluĢturulabilen
fanzinler tek sayfalık olabileceği gibi birbirine zımbalanmıĢ, iğnelenmiĢ
çok sayıda sayfadan da oluĢabilir. Geleneksel olarak el yazısı, daktilo,
kolaj, çizim gibi farklı elementlerden oluĢur.
AK-KARA fanzin bu ay yayın hayatına baĢlıyor. Heyecanımız
büyük. Dostlarla bir aradayken yapılan muhabbetlerin sıcaklığı kadar
güzeli yoktur. AK-KARA fanzinin sayfalarından geçen muhabbetlere
sizleride içten bir samimiyetle ortak etmek bizi mutlu edecek. Tamamen
özgün içerikli bir yapıya sahip olan fanzinimizde sanat, tarih, edebiyat,
teknoloji, aktualite, mizah v.b. birçok konuyu iĢlemeye çalıĢacağız.
Bütün bunların yanı sıra, zaman zaman ev stüdyomuzda yapmıĢ
olduğumuz demo kayıtlarımızı cd formatı içinde fanzinimizle beraber
sizlerle paylaĢıyor olacağız. Fanzin içeriği ve demo kayıtlar ile ilgili
düĢüncelerinizi bizimle paylaĢmanız bizim için çok önemli. Bunun için
değerli düĢüncelerinizi bizimle paylaĢmanızı bekliyor olacağız.
Murathan BEġĠ
KĠTAPLIĞIMDAN
Ġlk sayımızda dünyaca ünlü
olan, kitapları 37 dile çevrilmiĢ ve
maalesef aramızda olmayan çok
değerli yazar Maeve Binchy‟i
tanıtmak istedim.
28 Mayıs 1940 yılında
Dublin‟deki küçük bir köy olan
Dalkey‟de doğan yazar Katolik
kızların gittiği bir okul olan
Killiney‟deki Holy Child Convent‟i
bitirdikten sonra University
College‟den mezun oldu. Öğretmen
olarak çalıĢmaya baĢladı. Binchy
babası sayesinde öğretmenlikten
yazarlığa geçmiĢtir. Binchy
kibbutzda çalıĢmak üzere Ġsrail‟e
gittiği sırada her hafta babasına
bulunduğu yerdeki hayatı ve savaĢı
tasvir eden mektuplar yazmaya
baĢladı. 16 Sterlin maaĢ ile
öğretmenlik yaparken babasının
mektuplardan birini Dublin‟de
yayımlanan “Irish Times”
gazetesine 18 Paund‟a satmasıyla
yazarlık kariyeri baĢlamıĢ oldu.
1969 yılında öykü tarzında yazdığı
bu mektup “Irish Times”ın da
kapılarını açmıĢ oldu. Bu sayede
haftada iki kez yazan ünlü bir köĢe
yazarı olmakla birlikte, Ġrlanda
feminist hareketininde ilk kadın
editörü oldu. Londra‟ya taĢındıktan
sonra BBC‟nin sunucularından ve
ilerde çocuk öyküleri yazacak olan
Gordon Snell ile tanıĢtı. EĢinin
teĢvikiyle yazarlık yapmaya karar
veren Binchy, “Evening Class”
(Ġtalyanca AĢk BaĢkadır) kitabıyla
uluslararası Ģöhrete kavuĢmuĢtur.
Kitaplığımdan - Değerli yazar “Maeve Binchy”
Maeve Binchy
Çok sayıda öykünün yanı sıra iki oyun ve Prag
Film Festivali‟nde en iyi senaryo ödülünü
kazandıran bir de TV oyunu yazmıĢtır. Meave
Binchy 30 Temmuz 2012‟de eĢi ile birlikte
yaĢadıkları Dublin‟de aramızdan ayrılmıĢtır.
Yazarın kitapları; Tara Sokağı, Ġtalyanca
AĢk BaĢkadır, Yalnız Kadınlar Sokağı, Geri
Döneceksin, AĢk Mutfakta PiĢer, Hayatın Ta
Kendisi Lokantası, AteĢböceklerinin Mevsimi,
Yıldızlı ve Yağmurlu Geceler, Gizlidir Bütün
AĢklar, Bu Yıl Farklı Olacak, Leylak Zamanı,
AĢk Bir Kere, AĢkı Yarın YaĢayacaksın, Bir
Dilek Tut Benim Ġçin, GümüĢ Yıldönümü,
AĢıklar Korusu ve ölümünden önce basılmıĢ
olan son kitabı AĢk ve Çocuk.
Binchy, kitaplarında kadınların hayata
karĢı direniĢlerini, ne kadar güçlü olduklarını,
yalnızlıklarını, hayal kırıklıklarını, umutlarını,
sevgilerini gösteriyor. Beni en çok etkileyen
kitabı Geri Döneceksin olmuĢtur. AĢk için
ikinci bir kimliğe bürünen bir anne, küçük bir
kızın, annesinin bıraktığı notu yakmasıyla
değiĢen hayatlar, hüzünlü bir hikaye…
Okuduktan sonra karmakarıĢık duygular
içinde olacağınız bir kitap…
Nilay OGUR
kitaplığı[email protected]
GEZ, GÖR, ARPACIK
Spontane gezilerimden …
Yukarıdaki baĢlığa aldanıp; dertsiz
tasasız, değirmenin suyu babası tarafından
döndürülen, yanan feneri nerede söndüreceği
belirsiz, elinde haritası, sırtında portatif
kampetli çantası, altına çorap giyilmiĢ gladyatör
sandaletiyle saçı rastalı bohem bir tip gelmesin
aklınıza... Çünkü ben kelim. ġaka bir yana
bilakis ben de günde sekiz saat çalıĢan yılda
sadece on beĢ güncük yıllık izni olan bir
Ademoğlu‟yum. Bu mini minnacık on beĢ günler
boyunca keĢfetme fırsatı bulduğum yerlerden
biridir “MYRA”
Mayıs ayının ilk iki haftası ve Eylül
ayının son iki haftası Antalya‟nın en ferah
gezme zamanlarındandır. Rota, Antalya'nın
diğer popüler ilçelerinden ziyade adı yurdum
insanı tarafından pek duyulmamıĢ ancak
Hristiyan aleminin Selçuk Efes'ten sonra en çok
ziyaret ettiği yer olan “Demre” ilçesi. Demre‟ye
Antalya merkezden zaman zaman virajlı
yollardan geçerek iki saatte ulaĢmanız
mümkün. Demre, Likya Birliği‟nin en önemli
kentlerinden biri olan Myra‟yı içerisinde
barındırır. Arap istilaları, depremler ve
alüvyonlar sebebiyle Myra‟dan günümüze kaya
mezarlar, antik tiyatro ve akropol kalmıĢtır.
(dahası da var aslında) Bir de biraz önce
bahsettiğim gibi Hiristiyanlığın tarihteki en
önemli noktalarından biri olan Aziz Nicholaos
kilisesi, (müzesi dersek hakkı teslim edilmiĢ
olur) hamam ve bazilika yıkıntılarını da görmek
mümkün. Ayrıca Demre ilçesi sınırları
içerisinde Sura ve Trebenda antik kentleri de
yer almıĢtır. Antik kaynaklar (yani eski tarihlere
ait bulunan sikkeler vs.) üzerindeki ibareler
Myra'nın M.Ö 5.yy dan bu yana var olduğunu
göstermektedir. (Bu arada parantez içerisindeki
bilgilerim parantez dıĢındakilerden üç kat daha
uzun oluyor, bu sorunu zamanla aĢarım
herhalde )
Antik Tiyatro
Myra deniz ticareti
açısından önemli bir kent
olmasına rağmen yine deniz
yolu ile gelen korsanlar
tarafından birçok kez istila
edilmiĢ ve sayısız mücadeleler
görmüĢtür. Myra‟daki en
etkileyici eserin antik tiyatro
olduğunu düĢünüyorum. Dev
oyma desenli cavea, sahne,
oturma alanları ve suçun elitist
sisteme atıldığı ancak M.Ö 5.yy
da bile var olduğunu gördü-
ğümüz en öndeki VIP mermer
tekli ve ikili koltuklar.. Zaman
zaman arena olarak kullanılan
bu mekan günümüze kadar
gelmiĢ en sağlam yapıtların-
dandır Myra‟nın.
Antika Ġnsan (Ben)
Gez Göz Arpacık - Rotamız “MYRA”
Rölyef/Relief
Kaya mezarlar
Günümüzde problem olmaya
devam eden bazı konuların M.Ö. 5.yy
da bile yaĢandığını tiyatro duvarların-
daki yazılarda görünce hafif bir tebes-
süm yerleĢiyor yüzümüze;
“...Bu duvarın dibi seyyar satıcı
Tiberius‟a aittir, burada baĢka kimse
satıĢ yapamaz” yani günümüzcesi
“Yassahh HemĢerim Yassahh...”
Yine günümüze kadar gelen
bildiğimiz “tavĢan kaç tazı tut”
hikayesinin yüzyıllar öncesindeki
masumane halleri;
“...Germanicus, Filiste‟nin kızı
Agrippina'yı seviyor...”
Sıra kaya mezarlara geliyor,
buradaki tüm mezarlar birbirine
benzese de bu mezarlarda içindeki
ölüyü ve yakınlarını betimleyen
kabartmalar görülür. Ayrıca
kayalığın güneyinde kabartmalı ve
kitabeli kaya mezarlıkları da
bulunmaktadır. Odacık Ģeklindeki
bu mezarlıkların içerisinde çok
yakın tarihimize ait mangal kömürü
közlerini de görmeniz mümkündür.
Burası Türkiye...
Gez Göz Arpacık - Rotamız “MYRA”
Kilise
Kaya mezarlıklardan sonra Aziz
Nicholaos kilisesine geçiyoruz.
YaĢamıĢ olduğumuz toprakları
tanımanın paralı olduğu ülkemizde
kiliseye giriĢ ücreti olarak 10 TL.
ödeniyor. Neyse ki müze kart ile bu tür
gezilerimizden hatırı sayılır bir meblağ
cebimizde kalıyor. Müze kartın fiyatı
Ģuan 30 TL. Ġçeriye girdiğinizde fresk-
leri, mozaikli mekanları, günah çıkar-
ma alanını, lahitleri ve duvarlara doku-
narak ağlayan insanları görmek kendi-
Fresk
bizim yönetim anlayıĢımıza has bir
özellik olsa gerek. Kilise çıkıĢında
hediyelik bir Ģeyler almak için yerel
halkın açtığı tezgahlara uğruyoruz.
Neyse ki burada hediyelik anlamında
“cinsel organı kendi boyunun iki misli
uzunluğundaki bereket tanrısı biblosu”
ve “çiftleĢen deve kartpostalından”
daha fazlasını buluyoruz.. Eğer
yanınızda tarihi sizin kadar seven bir
arkadaĢınız yoksa ve bu kiĢi “gel-
miĢken Ģu eseri de görelim” dediği-
Aziz Nicholaos
Lahit
nizi oraya ait hissettirmese de farklı
duygular hissettirebiliyor. Bu arada
önceleri kilise içerisindeki bir lahitte
bulunan Aziz Nicholaos‟un kemikleri
ve lahit‟in bazı parçaları tarihi eser
kaçakçıları tarafından çalınmıĢ olup
Ģuanda Ġtalya Bali'de, müzede sergi-
lendiğini söylüyor rehber. Kimlerce
çalındığını, nerede sergilendiğini
bilmek ve hiçbir Ģey yapmamakta
nizde yüzü git gide değiĢen ve “offf uff ”
Ģeklindeki puflamalarını gitgide arttıran
birisiyse, Demre merkezde diğer
ilçelere göre daha uygun fiyatlı olan
lokantalarda Levrek ya da Kefal
ısmarlayarak arkadaĢınızın gönlünü
alabilirsiniz. ġimdilik hoĢçakalın. .
Oktay KULAOĞLU
Gez Göz Arpacık - Rotamız “MYRA”
“Sobada közlenmiĢ biber kokusu,
çocukluğumun Pazar günleridir.”
Çocuktur anlamaz, unutur derler.
BaĢkalarını bilmem ama ben
unutmadım! Hatta ilginçtir beĢ
yaĢında gördüğüm bir rüya hala dün
gibi aklımda. Uykumun arasında çay
kaĢığı sesleri rüyalarımın jenerik
müziği olur. Oda soğuk, üzerimdeki
yorgan ağır… Tüm aile bireylerinin
evde olduğunu simgeleyen kızarmıĢ
ekmek ve közlenmiĢ biber kokusu…
Sırf bu ikilinin cezbediĢidir beni o
sıcak yataktan kaldıran, soğuk suyla
yüzümü yıkamak için bana cesaret
toplatan. Sonra koĢarak sobanın
yanındaki mindere kedi gibi kıvrılır,
ısınırdım. Diyeceğim Ģu ki; sobada
közlenmiĢ biber kokusu, çocuk-
luğumun Pazar günleridir. Beni uzun
süredir tanıyanlar bilir. Sabahları
üĢenmeden önce biberleri ızgaraya
atarım. Onlar közlenirken ben
kahvaltıyı hazırlarım. Bu farkında
olmadan kazanılan alıĢkanlıklar, o
tadı sürekli duymak isteyip, kendini
güvende hissedebilme içgüdüsünü
tetikliyor. ġimdilerdeyse “güvenmek”
çok zor. Kaybedilenler yerine
konmuyor. Bir sabah bu biberin
kokusuyla uyandım. Edirne, malum
hava yine çok soğuktu… Biber
közledim, ekmek kızarttım… Iıhh,
olmuyor. Aynı tadı alamıyorum bir
Ģey eksik hala. Rahmetli ninemin
peynirinden aradım bulamadım.
Babaannem o peyniri yapan birinden
aldı, getirdi. Yok! O biberi istediğim
kadar közlesem, her çeĢit peyniri
oturup yesem de çocukluğumdaki o
koku, o tadı hiç bir zaman
bulamadım. Bundan sonra da
bulamayacağım. “Güven” denilen Ģey
de tam olarak böyle iĢte. Kaybettim,
bulamıyorum. Bundan sonra da
bulamayacağım. Artık bir “yastık” ta
değil, bir “ego” da kocayanlar var.
ġekilcilik almıĢ baĢını gidiyor. Yedi-
ğimiz içtiğimiz Ģeylerin fotoğraf-
larıyla tok olan karnımızın reklamını
yapıp, iliĢki durumlarımızla sözde
mutluluğumuzu kanıtlıyoruz. Falanlar
filanlar… ĠĢte tüm bu falan filanlar
düĢünülmeli aslında! “Artık yazılıp
çizilenler sosyal medyadan
paylaĢılıp, unutulur bir döngü
içerisinde. Kitaplar, dergiler yazları
Ģezlonglara konmak üzere kullanılan
bir aksesuar halini aldı.” Neredeyiz,
nereye doğru gidiyoruz bakalım.
Kaybedilenlerin bulunup ait oldukları
yere konması ne kadar mümkün
değilse, Ģu anda sahip olduklarımıza
da düĢünmeden çöpe atmak bir o
kadar kolay. KözlenmiĢ hayatlar…
BüĢra UĞUR
Bir Anektod - “Sobada közlenmiĢ biber kokusu, çocukluğumun Pazar günleridir.”
BĠR ANEKTOD
GidiĢime Dair…
Beynimin alacakaranlığında
Kaybolmak üzeresin.
Ürkek ama alaycı bu sessizliğin,
Hiç geçmiyor yankısı.
Nerde olduğumu unuturum çoğu zaman.
Biraz soğuk,
Biraz mayhoĢ,
Biraz da dikenlidir
Tehditkar gidiĢler…
Ah majesteleri,
O heybetli duruĢunuzun altındaki
Hilekar ruhu gördüğümde bitti.
Yıkıldı duvarlar.
SöylenmemiĢ ne kadar kelime,
OkunmamıĢ ne kadar dua varsa
Hepsi birer birer
Ġntihar ettiler.
Saniyelik avuntular,
Yazıldığı gibi okunmazlar.
Hep dinlediğim o Ģarkının
Notaları düĢer delik cebimden.
Bir sigaranın kağıtta bıraktığı izler
Bana gülümser…
KeĢkeleri alır,
Bir torbaya koyarım.
Torbayı çantama,
Çantayı sırtıma…
Ve gitmeler asılı kalır,
Kalan zamanlardan
Mucize toplamak için.
Yolculuk vakti geldiğinde,
Ağlar bir ruh.
Sırf ayıp olmasın diye
Tek bir kelime düĢer dudaklarımdan
“HoĢçakal.”
BüĢra UĞUR
ġiir - GidiĢime Dair
GARĠP BĠLGĠLER
Ġngiltere‟de trafik niçin soldan akar?
Bir zamanlar herkes Ġngilizler
gibi yolun solundan gidiyordu. Bunun
için de çok geçerli bir sebep vardı.
Yüzyıllarca önce yolun karĢısından
gelenin dost mu, yoksa düĢman mı
olduğunu kestirmek mümkün değildi.
Ġnsanların çoğu sağ ellerini kullandıkları
için, yolun solundan, duvar dibinden
(yaya veya atla) giderek sol taraflarını
emniyete alır, sağ ellerini kılıçlarını
hemen çekecek Ģekilde hazır
bekletirlerdi.
Yolun solundan seyahat, ilk defa
1300 yıllarında, papanın Roma‟ya
gelecek hacıların yolda karmaĢaya
sebep vermemeleri için, yolun solundan
gitmelerini söylemesiyle resmileĢti ve
yüzyıllar boyu devam etti.
18. yüzyılın sonlarında ABD‟de
birçok atın çektiği posta arabalarında,
sürücü koltuğu yoktu ve sürücü en
arkada ve soldaki atın üstünde
oturuyordu. Bu da yolun solundan
gidildiğinde karĢıdan geleni ve yolun
kontrolünü zorlaĢtırıyordu.
Çok geçmeden ABD‟de trafik sağdan
iĢlemeye baĢladı. Fransız Ġhtilali
sırasında, ihtilalin liderlerinden
Maximilien Robespierre, büyük bir
olasılıkla Katolik kiliseye meydan
okuyanlara bir jest olsun diye,
Parislilerden yolların sağından
gitmelerini istedi. Bir süre sonra aslında
kendisi de bir solak olan Napolyon,
ordularındaki ikmal arabalarının
yolların sağından gitmeleri emrini verdi
ve zaptettiği her ülkede de bu
uygulamayı hayata geçirdi. Ġngiltere
hiçbir zaman Napolyon tarafından
zapt edilemediğinden Ġngilizler
yolun solundan gitme alıĢkanlık-
larından vazgeçmediler.
Avustralya, Hindistan gibi tüm eski
sömürgelerinde de bu usulü devam
ettirdiler. Zaten Ġngilizler'de
Amerikalılardan farklı olarak
sürücü arabanın üstünde ve
sağında oturuyordu. Modern araba
teknolojisinin geliĢmesi ile bu
geliĢimin dünyada öncüsü olan
ABD‟de sürücü koltuğu ve
direksiyon sağdan gidiĢe uygun
olarak sola konuldu ve dünyanın
birçok bölgesinde bu Ģekilde
yaygınlaĢtı.
Ġngiltere‟de ve eski
sömürgelerinde, trafik akıĢını sağ
Ģeride almanın faturası o kadar
yüklüdür ki, artık isteseler de
kolay kolay bunu yapamazlar.
Hangi ülkede olursanız olun,
trafiğin yönü ister sağdan olsun
ister soldan, karĢıdan karĢıya
geçmeden önce, siz yine de her iki
yöne bakmayı ihmal etmeyin.
Kaynak : L.B.A.
Garip Bilgiler - Ġngiltere'de trafik niçin soldan akar?
SANATLA YAġAYANLAR
Ak-Kara fanzinde bu
ay kendineözgü üslubu ile
sanat dünyasında büyük bir
yeri olan ressam Nuri
ABAÇ‟ı misafir ediyoruz.
Nuri ABAÇ, 1926
yılında Ġstanbul'da, Koca-
mustafapaĢa semtinde
dünyaya geldi. Babası o yıl-
larda kurulan Darül-bedayi
(Ġstanbul ġehir Tiyatrosu)
„nin ilk sanatçılarından
Mahmut Celalettin (Celal
ABAÇ), annesi öğretmen
Sahire ABAÇ‟tır. Tek Kar-
deĢi Sudi ABAÇ 1960-1980
dönemi karikatüristlerinden
olup, çeĢitli uluslararası
yarıĢmalardan ödül sahibi-
dir. “BoĢ Veeer!é” isimli bir
karikatür albümü yayınlan-
mıĢtır.
Nuri ABAÇ‟ın ba-
bası Celal ABAÇ, 1931
yılında ılıman bir iklime ve
doğal güzelliklere sahip
Mersin‟e yerleĢti. Orada
kurduğu ve otuz yıl
yaĢattığı Halkevi Tiyat-
rosunun rejisörü, aktörü
oldu, pek çok genç sanatçıyı
yetiĢtirdi. Güney ve Güney-
doğu Anadolu‟da turneler
düzenleyerek yöre halkına
tiyatro sevgisini aĢıladı. Bu
süre içinde Nuri ABAÇ ve
kardeĢi Sudi ABAÇ
sahneye konulan yapıtların
dekorlarını düzenlediler ve
boyadılar. Bunlardan
Nazım Hikmet'in “Kafatası”
ile Ġsmayil Hakkı Baltacı-
Nuri ABAÇ
Sanatla YaĢayanlar - Ressam Nuri ABAÇ
oğlu‟nun “Bir Adam Yarat-
mak” isimli sahne yapıtları-
nın dekorları henüz bellek-
tedir. Yine o yıllarda Mer-
sin‟e gelen ünlü ressam Nu-
rettin Ergüven ve Kemal
Zeren‟e asistanlık yaptı.
Çocukluğu ve ilk gençliği
Mersin‟de Nüvit KODALLI,
Atıf YILMAZ gibi, günü-
müzün sayılı sanatçıları
arasında yer alan, genç
yetenekler arasında geçti.
Sanat ateĢinin kıvılcımlan-
maya baĢladığı bu yıllardan
sonra ABAÇ‟ın gerçek
anlamdaki resim öyküsü
1944 yılında Ġstanbul Güzel
Sanatlar Akademisi‟ne
girmesiyle baĢlar. 1950
yılında serbest çalıĢmakla
yaĢama atılan ABAÇ, üç yıl
Devlet Su ĠĢlerinde
1970‟den itibaren Devlet
Planlama TeĢkilatı‟nda
görev yapıp, buradan 1985
yılında emekli oldu.
1990 yılından itibaren hiç bir yarıĢmaya
katılmayan, bazı yarıĢmalarda jüri üyeliği yapan
sanatçı, 1991 yılından itibaren bir süre Hacettepe
Üniversitesi, bir süre de Bilkent Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakülteleri‟nde “Perspektif ” dersi öğretim
görevlisi olarak görev yaptı. Bugün Ankara‟da
eĢi Suna ABAÇ ile oturmakta ve sanatsal
araĢtırmalarını yaptığı atölyesinde çalıĢmalarını
sürdürmektedir.
SERGĠLER
1949 Mersin Sergisi
1957 Ankara, Ġstanbul Sergisi
1958 Adana, Diyarbakır Sergisi, Devlet Res. Hey. Sergisi
1959 Devler Res. Hey. Sergisi
1965 Ankara Sergisi
1966 Ankara Sergisi
1967 Ġstanbul, Paris (katılma) Sergisi
1969 Ankara Sergisi
1970 Antalya, Mersin Sergisi
1971 Ankara Sergisi
1973 Münih, Köln (katılma) Sergisi
1976 Montreal Sergisi
1977 Ankara, Ġstanbul, Ġzmir Sergisi
1978 Ġstanbul, Montreal, Basel (katılma) Sergisi
1979 Ankara Sergisi
1980 Ġstanbul Sergisi
1980 Bremen Sergisi
1981 Hannover Sergisi
1982 Londra, Köln, Frankfurt, Bonbay, Yenidelhi Sergisi
1983 Ankara Sergisi
1984 Ġzmir, Ġstanbul Sergisi
1985Ankara Sergisi
1986Ankara, Ġstanbul Sergisi
1987Ankara Sergisi
1991Ankara Sergisi
1992Ġstanbul, Ankara Sergisi
1993Ankara Sergisi
1994Ġstanbul, Ankara Sergisi
1995Ankara (retrospektif), Ġzmir ve Paris Sergisi
1996Ġstanbul Sergisi
1997Ankara, Ġstanbul Sergisi
Sanatla YaĢayanlar - Ressam Nuri ABAÇ
TARĠH ÖNCESĠ ÇAĞLARDA MÜZĠK - bölüm 1
Tarih Öncesi Çağlarda Müzik - Bölüm 1
Tarih öncesi müzik çoğunlukla
ilkel müzik olarak adlandırılır. Bu, tarih
öncesi kültürlerde (Yazının icadından
önceki kültürler) üretilen müziğe verilen
bir isimdir. Müziğin evrimsel kökenleri-
ni araĢtırmak 19‟uncu yüzyılın ikinci
yarısında baĢladı ve 20‟nci yüzyılda
çoğunlukla müzik arkeolojisi dahilinde
korumak için yaptıkları bir hareket olsa
bile bir dereceye kadar yaratıcılığı ifade
eder ve bir çağrı veya karĢılık amaçlı
olarak yapılabilir. Müziğin kökeniyle
ilgili açıklamalar müziğin nasıl tanım-
landığına göre değiĢmektedir. Müziği
duygusal manipülasyon formu olarak
görürsek, bildiğimiz müzik amaçlılığın
tartıĢıldı. The Ori-
gins of Music (Mü-
ziğin Kökenleri)
isimli makale ko-
leksiyonunun çık-
masıyla birlikte
konu insanın ev-
rimsel tarihinin bir
parçası olarak
görülüyordu. ġu
anda müziğin
kökenlerine dair
birçok hipotez
bulunmaktadır.
Bazı kiĢiler müzi-
ğin kökenlerinin
doğal olarak oluĢan
sesler ve ritimler
olduğunu iddia eder.
Ġnsanoğlu belli
örnekleri, tek-
rarları ve tonaliteyi
kullanıyor olabilirdi.
Bugün bile bazı
kültürlerin müziklerinde doğal sesleri
taklit unsuru söz konusudur. Bazı
kültürlerde ise bu, Ģaman inancı ve
uygulamalarıyla ilgilidir. Ayrıca eğlence
(oyun) veya pratik (avda hayvanları
çekmek için) amaçlarla kullanılıyordu.
KuĢların seslerinin yanında
maymunların ağaç kütüklerine
vurmasına da rastlandı. Bu bölgelerini
oluĢumuna kadar
mevcut sayılmaz.
Binlerce yıl önce
insanlar mağara
duvarlarına resimler
yaparak, takılar
yaparak sanatı
oluĢturmuĢlardır.
Ayrıca ölülerini
törenle gömmeye
baĢlamıĢlardır.
Bunların amaçlılığın
doğumunu temsil
eden ilk davranıĢ
formları olduğunu
kabul edersek, bil-
diğimiz müzik de bu
dönemde baĢlar.
Psikolojik açıdan
düĢündüğümüzde
müziğin kökeni
sorusuna cevap
vermek güçtür.
Müzik güçlü duy-
gular uyandırır ve bilince hitap eder.
Genelde güçlü duygular evrimle
bağdaĢtırılır. (Cinsellik ve hayatta kalma
gibi) Ama müzik ve seks arasında veya
müzik ve hayatta kalma arasında net bir
bağlantı yoktur. Seksle ilgili olarak,
müzisyenler çoğunlukla eĢlerini çekmek
için müziği kullanmıĢ olabilir (Örneğin
erkek kuĢlar diĢileri çekmek için sesle-
rini kullanır) ancak bu müziğin birçok
fonksiyonundan birisi ve erkeklerin
diĢileri çekmek için kullandığı birçok
yöntemden birisidir. Hayatta kalmakla
ilgili düĢünürsek, müzik kültürü olan
toplumlar daha iyi hayatta kalabilir,
çünkü müzik duyguları koordine eder,
bir grup içinde önemli mesajların
verilmesini sağlar, grup içinde bireylerin
motive olmasını ve diğer bireyleri
desteklemelerini sağlar. Buna rağmen
bu tür etkilerin diğer gruplarla rekabet
halindeki bir grubun hayatta kalıĢına
doğrudan etki ettiğini düĢünmek güçtür.
Müzik var olduğunda bu tür etkileri
geliĢimini desteklemiĢ olabilir. Ama bu
etkilerin müziğin asıl kökenini
açıklamakta ne kadar yardımcı olacağı
tartıĢma konusudur. Müziğin bir diğer
olası kökeni ise bebek dili, yetiĢkinler
(genellikle anneler) ve çocukları
arasındaki sesli iletiĢimdir. Bu tür
iletiĢim melodik, ritmik, hareketli
paternlere (kalıp) sahip olabilir. Bu
bakımdan müziğe benzerlik gösterir.
Bebek dilinin iki ana fonksiyonu vardır.
Anne ve bebek arasındaki bağı kuvvet-
dilinin evrenselliği genetik olarak veya
insan çevresinin kapsamıyla
açıklanabilir. Genetik açıklama biyolojik
ve evrimseldir ve henüz böyle bir
açıklama bulunamadı. Çevreyle ilgili
olarak ise bebek dili, doğum öncesi
çevreyle ilgilidir. Ġnsan cenini doğumdan
20 hafta önce duymaya baĢlar. Bu süre
insanlarda hayvanlara oranla daha
uzundur. Birçok hayvan doğumdan önce
duyamaz. Bu muhtemelen tesadüfi bir
evrim değil, bebeğin doğumdan sonra
annesiyle bağını güçlendirme yoluyla
hayatta kalmasını sağlayan bir
adaptasyondur. Cenin annenin duygusal
durumunu vücudunun iç sesleri (sesi,
kalp atıĢı, adım sesleri, sindirim vs.) ile
algılayabiliyorsa, doğum sonrası
isteklerini (Örneğin ağlamanın) onun
yanında olmasına göre ayarlayabilir, bu
da tehlikeli bir dünyada hassas bir
varlık olarak hayatta kalmasını sağlar.
Ceninlerin ses örneklerini öğrenmesi ve
hatırlaması üzerine araĢtırmalar bu
teoriyi desteklemektedir. Eğer bu teori
doğruysa insanın iç sesleri ve bu örnek-
lerle ve duygusal durumla iliĢkisi ses
lendirmek ve bebeğin dili
öğrenmesine yardım etmek-
tir. Bu iki fonksiyon da
bebeğin hayatta kalma Ģan-
sını geliĢtirir ve bu nedenle
doğal seleksiyonun (seçim)
konusudur. Bebek dili kül-
türler arasında benzerlik
gösteren bir sesli iletiĢim-
dir. Annelerin ve bebekle-
rin seslerini yükseltip,
alçaltması, ifadelerini eĢ
zamanlı olarak değiĢtirmesi
ve ellerini hareket ettirme-
leri Asya ve Avrupa‟da
benzerlik gösterir. Bebek
Paleolitik Çağ‟da insan (Yontma TaĢ Devri)
Tarih Öncesi Çağlarda Müzik - Bölüm 1
örnekleriyle, müziğin akıĢı ve güçlü
duygusal bağları arasındaki iliĢkinin
kaynağı olabilir. Bu teori müzik ve din
arasındaki evrensel bağla ve müziğin
oluĢturabileceği bilinç seviyesiyle ilgili
düĢüncelerle bağdaĢır. Son yıllarda
araĢtırmalar müziğin ana fonksiyonunun
Afrika‟daki büyük yırtıcılara karĢı bir
savunma mekanizması olduğu
yolundadır. Joseph Jordania, ilk
insanlarda Ģarkı söylemenin ortak
olduğu ve iki evrimsel fonksiyonu
olduğunu söyler. Ġç ve dıĢ fonksiyon.
Gürültülü ritmik grup seslendiriciliğinin
iç fonksiyonu insanın beyninde güçlü
duygular uyandırması ve grup üye-
lerinin kendilerini savaĢ transına geçir-
mek için kaybetmesi gibi etkileri olma-
sıdır. Böylece büyük yırtıcılara karĢı
korku içgüdülerini kaybederler ve savaĢ
sırasınca acı hissetmezler. Bu durumda
grup üyeleri tek vücut gibi davranarak
grubun hayatta kalması sağlanır. Ritmik
tekrarlı müzik insanları transa veya
değiĢmiĢ bilinç seviyesine sokmanın en
bilinen metodudur. (Örneğin Ģaman
ritüelleri sırasında) Gürültülü ritmik
grup seslendiriciliğinin dıĢ fonksiyonu
ise büyük Afrika yırtıcılarını korkut-
maktır. Müziğin savunma ve saldırı
fonksiyonunu insanlar savaĢ naraları,
askeri Ģarkılar olarak tarih öncesi
çağlardan beri kullanarak kendilerine
güveni artırıp, rakiplerini korkutmak
için kullanıyorlar. Gürültülü ritmik
müzik hala askerleri savaĢa hazırlamak
üzere yardım için kullanılıyor. Yırtıcılar-
dan korunmak haricinde sesli ve görsel
korkutma taktiğini ilk insanlar yiyecek
elde etmek, avlarını ele geçirmek için
yırtıcıları korkutmak için kullanıyordu.
Bu yaklaĢım insan beyninin en eski
özelliği olan müzikal sesleri üretme ve
algılamayla bağdaĢmaktadır. Jordania
ayrıca korkutucu sesler haricinde grupla
iletiĢim kurulması ve birbirlerini olası
bir tehlikeye karĢı uyarmanın da
müziğin fonksiyonlarından biri olduğunu
söylemiĢtir.
Gökhan DAMGACI
Tarih Öncesi Çağlarda Müzik - Bölüm 1
ADIM ADIM JAZZ ARMONĠSĠ
Bir Müzik ÇalıĢması doğal olarak, müzik yapımında kullanılan temel
unsurların öğrenilmesi ile baĢlamalıdır. Bu unsurların ilki, bir müzik dizeği (porte)
üzerine yerleĢtirilen bir nota ile belirlenen ses perdesidir. Bunu açıklamanın en iyi
yolu bir “tiz” ve bir “bas” anahtarda her notanın yerleĢtiriliĢini gösteren bir Ģemadır.
Örn. - 1
Ses perdeleri ile ilgili bazı tanımlar:
YARIM SES : Ġki ses arasındaki en küçük uzaklıktır.
TAM SES : Ġki yarım sese eĢittir.
ARALIK : Ġki ses perdesi arasındaki uzaklıktır.
DERECE : Bir dizi içindeki her ses, o dizinin bir derecesi olarak
adlandırılır.
TETRAKORD : “tamses,tamses,yarımses” aralıklarını içeren dört seslik bir
dizidir.
Ses perdelerinin doğrudan ilk uygulamasını majör dizileri elde ederken
kullanacağız. DĠZĠ ; Hep aynı yönde inici yada çıkıcı olarak aralanan birbiri ile ilgili
sesler serisidir.
Bir majör dizi, herbiri ayrı ad taĢıyan ve herbiri bir dizeğin ardarda gelen bir
çizgi, bir aralığına yerleĢtirilen yedi farklı nota ile elde edilir. Sekizinci nota yada
oktav, bu dizi çalındığında bir tamamlama ve karar duygusu verdiği için eklenmiĢtir.
Do sesi üzerine kurulan majör dizinin aralıkları ayrıĢtırıldığında, majör dizi
yapısının Ģöyle olduğunun göreceksiniz; Bir tamsesle birbirine bağlanan iki “tetrakord.”
Tamses,tamses,yarımses (tetrakord) + tamses + Tamses,tamses,yarımses (tetrakord)
Örn. - 2
A ) MAJÖR DĠZĠNĠN MEYDANA GETĠRĠLMESĠ :
Adım Adım Jazz Armonisi / Ders 1 - Bu sayfa Adnan ÖZALAġAR Anısına hazırlanmaktadır...
AĢağıdaki tablo, tiz ve bas anahtarlarında bütün diyezli ve bemollü tonların
değiĢtiricilerini göstermektedir. Ġlerleyen derslerimizde bu tablodan sık sık
yararlanacağız.
Örn. - 3
B ) RĠTĠM : .
Ritim süreyi kontrol eden unsur (yani her notanın ne kadar süre tutulacağını
gösteren unsur) olarak tanımlanabilir. AĢağıda, ilerideki derslerimizde kullanacağımız
ritmik değerlerin herbirini ve bunlara eĢdeğer sürelerin miktarını gösteren bir tablo
göreceksiniz. Onlara uygun gelen suslar tablonun sağ tarafında gösterilmiĢtir. Bu
suslar karĢılarına gelen notalarla aynı değerdedir. Yani o nota için verilen zamanla
aynı sürede sesin yokluğunu göstermek için kullanılırlar.
Örn. - 4
Adım Adım Jazz Armonisi / Ders 1 - Bu sayfa Adnan ÖZALAġAR Anısına hazırlanmaktadır...
Adım Adım Jazz Armonisi / Ders 1 - Bu sayfa Adnan ÖZALAġAR Anısına hazırlanmaktadır...
Eğer istenilen süre bir notayla ifade edilemezse, iki nota bir bağ ile birleĢ-
tirilerek anlatılabilir. Bu Ģu demektir: Ġkinci nota yeni bir vurgu olarak düĢünül-
memelidir, yalnızca birinci süreyle birleĢtirilmiĢtir ve ikisi birlikte düĢünülmelidir.
Örn. - 5
Tartımda (ritimde) denetim unsuru zaman iĢaretleridir. Her zaman üstteki
rakam vuruĢ sayısını gösterirken, alttaki rakam bir vuruĢ olarak alınan notanın
cinsini anlatır.
4/4
Her ölçü 4 vuruĢ,
1 vuruĢ bir dörtlük
notadır.
6/8
Her ölçü 6 vuruĢ,
1 vuruĢ bir sekizlik
notadır.
2/2
Her ölçü 2 vuruĢ,
1 vuruĢ bir ikilik
notadır.
4/4 olan bir ölçü dört adet dörtlük nota ile yazılabilir, fakat sürelerinin
toplamı dört adet dörtlüğe eĢit olan ölçülerinde 4/4 olacağı açıktır.
AĢağıda 4/4 ölçülere bir kaç örnek verilmiĢtir. Her ölçünün , toplamları dört
vuruĢa eĢit olan değiĢik sürelerin birleĢiminden oluĢtuğuna dikkat ediniz.
Örn. - 6
. AĢağıda 3/4 ölçülere bir kaç örnek verilmiĢtir.
Örn. - 7
ÖDEVLER
Adım Adım Jazz Armonisi / Ders 1 - Bu sayfa Adnan ÖZALAġAR Anısına hazırlanmaktadır...
1)
a - Yarım sese beĢ ayrı örnek yazınız.
b - Tam sese 5 ayrı örnek yazınız.
2) Do majör dizisinden baĢlayarak, hem bas hem tiz anahtarında tetrakord yöntemini
bütün diyezli majör dizilere uygulayınız. ( Örn.3‟e bkz. )
3) Do majör dizisinden baĢlayarak, hem bas hem tiz anahtarında tetrakord yöntemini
bütün bemollü majör dizilere uygulayınız. ( Örn.3‟e bkz. )
4) AĢağıdaki ödevleri gösterildiği gibi tamamlayınız.
a - Do, Fa majör dizisinin beĢinci notasıdır.
b - Fa, ...... majör dizisinin üçüncü notasıdır.
c - Lab, ...... majör dizisinin ikinci notasıdır.
d - Reb, ...... majör dizisinin yedinci notasıdır.
e - Fa#, ...... majör dizisinin altıncı notasıdır.
d - Mib, ...... majör dizisinin dördüncü notasıdır.
5) AĢağıdaki ödevleri gösterildiği gibi tamamlayınız.
a - Do, Lab majör dizisinin üçüncü notasıdır.
b - Fa#, Si majör dizisinin ............ notasıdır
c - Si, Sol majör dizisinin ............ notasıdır.
d - Do#, Mi majör dizisinin ............ notasıdır.
e - Reb, Lab majör dizisinin ............ notasıdır.
f - Do, Reb majör dizisinin ............ notasıdır.
6) AĢağıdaki ödevleri gösterildiği gibi tamamlayınız.
a - Re, Sib majör dizisinin üçüncü notasıdır.
b - ...... Fa majör dizisinin yedinci notasıdır.
c - ...... Solb majör dizisinin dördüncü notasıdır.
d - ...... Re majör dizisinin yedinci notasıdır.
e - ...... Dob majör dizisinin altıncı notasıdır.
f - ...... Fa# majör dizisinin üçüncü notasıdır.
Bir sonraki dersimizde akor kuruluĢları konusunu iĢleyeceğiz kolay gelsin...
Murathan BEġĠ
Tarih öncesi çağlarda müzik -
bölüm 1
Sanatla YaĢayanlar
Ressam Nuri ABAÇ
Gez Göz Arpacık - Rotamız “ MYRA ”
Kitaplığımdan
Değerli yazar
“ Maeve Binchy ”