Post on 27-Dec-2019
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH (GENEL TÜRK TARİHİ)
ANABİLİM DALI
SAMANİLER
Yüsek Lisans Tezi
Tülay Yürekli
Ankara-2002
T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH (GENEL TÜRK TARİHİ)
ANABİLİM DALI
SAMANİLER
Yüksek Lisans Tezi
Tülay Yürekli
Tez Danışmanı Prof.Dr.Eşref Buharalı
Ankara-2002
2
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH (GENEL TÜRK TARİHİ)
ANABİLİM DALI
SAMANİLER Yüksek Lisans Tezi Tez Danışmanı: Tez Jürisi Üyeleri Adı ve Soyadı İmzası
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ....................................................
.........................................................
..........V
KISALTMALAR..............................................
........................................................V
I
KAYNAKLAR................................................
.........................................................
VII
3
GİRİŞ
SAMANÎLER DEVLETİNİN
COĞRAFYASI...............................................
.........1
I.BÖLÜM
SAMANÎLER DEVLETİNİN KURULUŞ VE YÜKSELİŞ DÖNEMİ
A- ) SAMANÎLERİN
SOYU.....................................................
...............................45
B- ) SAMANÎLERİN TARİH SAHNESİNE ÇIKIŞLARI
Ba) Buhara’nın Samanî Hakimiyetine Geçmesine Kadar
Samanîlerin
Faaliyetleri........................................
....................................................
..........47
Bb) Buhara’nın Samanî Hakimiyetine
Geçmesi.........................................50
Bc) İsmail b. Ahmed ve Nasr b.Ahmed Arasındaki
Mücadeleler.........................................
....................................................
.......52
C- ) İSMAİL B. AHMED DÖNEMİ (892-907)
Ca-) Dış Olaylar
Caa-) Türklere Karşı Yapılan
Mücadeleler.....................................54
4
Cab-) Saffarilere Karşı Yapılan
Mücadeleler................................55
Cac-) Zeydilere Karşı Yapılan
Mücadeleler...................................57
Cb-) İsyanlar
Cba-) Muhammed b.Harun
İsyanı..............................................
.....59
Cbb-) Hüseyin b.Ali El Atruş
İsyanı..............................................
...60
Cc-) İsmail b.Ahmed’in
Şahsiyeti................................................
.................61
D-) AHMED B. İSMAİL DÖNEMİ (907-914)
Da-) İsyanlar
Daa-) İshak b.Ahmed
İsyanı..............................................
................63
Dab-) Pars
İsyanı..............................................
..................................63
Db-) Dış Olaylar
5
Dba-) Sistan
Seferleri...........................................
..............................64
Dbb-) Taberistan’daki Olaylar ve Emir Ahmed
b.İsmail’in
öldürülmesi....................................
...............................................
......66
E-) II.NASR B. AHMED DÖNEMİ(914-943)
Ea-) İsyanlar
Eaa-) İshak b.Ahmed ve Oğlu İlyas’ın
İsyanları.............................69
Eab-) Mansur b.İshak ve Hüseyin b.Ali Mervezi
İsyanı................70
Eac-) Ahmed b.Sehl
İsyanı..............................................
..................71
Ead-) İlyas b.İshak
İsyanı..............................................
....................72
Eae-) Ebu Zekeriya ve Kardeşlerinin
İsyanı...................................72
Eb-) Dış Meseleler
6
Eba-) Sistan
Meselesi............................................
.............................74
Ebb-) Taberistan
Olayları............................................
.....................74
Ec-)Emir Nasr’ın Şiiliği Meselesi ve
Şahsiyeti............................................81
II.BÖLÜM
SAMANÎLER DEVLETİNİN GERİLEME VE YIKILIŞ DÖNEMİ
A-) I NUH B.NASR DÖNEMİ(943-954)
Aa-) İç Olaylar
Aaa-) İbn-i Eşkam
İsyanı..............................................
.....................84
Aab-) Ebu Ali b. Muhtac
İsyanı..............................................
..........85
Aac-) Vezir Abu’l Fazl Muhammed b.Ahmed el
Sülemi’nin
Öldürülmesi....................................
...............................................
.....88
Aad-) Muhammed b. Abdürrezzak
İsyanı.......................................89
7
Ab-) Dış Olaylar
Aba-) I.Rey
Seferi..............................................
.................................90
Abb-) II.Rey
Seferi..............................................
...............................92
Abc-) III.Rey
Seferi..............................................
..............................93
B-) ABDÜLMELİK B. NUH DÖNEMİ(954-
961)...................................................94
C-) I.MANSUR B. NUH DÖNEMİ(961-976)
Ca-) İsyanlar
Caa-) Alptegin
İsyanı..............................................
...........................97
Cab-) Halef b. Ahmed
İsyanı..............................................
...............99
Cb-) Dış Olaylar
Cba-) Samanîlerin Büveyhoğulları ve Ziyarilerle
Mücadelesi......99
Cbb-) Gur Bölgesindeki Samanî Faaliyetleri ve
Emir I. Mansur B.Nuh’un
8
Ölümü..........................................
....................................102
D-) II.NUH B. MANSUR DÖNEMİ(976-997)
Da-) İç Olaylar
Daa-) Ebu’l Hasan Simcur’un Görevinden
Azli..........................103
Dab-) Halef b. Ahmed
İsyanı..............................................
.............104
Dac-) Ebu Ali Simcur ve Faik’in İsyanı,Vezir
Utbi’nin
Öldürülmesi....................................
...............................................
...105
Dad-) Hüsamüddevle Taş’ın
İsyanı..............................................
...106
Db-) Ebu Ali ve Faik’in Neden Olduğu Dış Kaynaklı
Problemler
Dba-)Ebu Ali ve Faik
Mücadeleleri........................................
........107
Dbb-)Ebu Ali ve Faik’in Karahanlılarla İttifakı
, Buhara’nın Karahanlılar Tarafından
9
Zaptı..........................................
.............108
Dbc-) Emir II.Nuh’un Ebu Ali ve Faik’e Karşı
Gazneli Hanedanıyla İttifakı Neticesinde
Meydana Gelen
Olaylar........................................
...............................................
........110
E-) TÜRKLERİN MAVERAÜNNEHİR’E HAKİM OLMALARI
Ea-) Karahanlı İlig Han’ın Buhara
Seferi.................................................11
4
Eb-) Sultan Mahmud’un Horasan’ı , İlig Han’ın
Buhara’yı
Ele
Geçirmesi................................................
................................................115
F-) SAMANÎ AİLESİNDEN EBU İBRAHİM İSMAİL B.NUH B.MANSUR EL-
MUNTASIR’IN HURUCU.....................................................................................117
SONUÇ.....................................................................................................................121TEZ
ÖZETİ..............................................................................................................122
10
ABSTRACT..............................................................................................................123
EK- MAVERAÜNNEHİR, HORASAN, AFGANİSTAN HARİTASI...............124
KAYNAKÇA............................................................................................................125
KISALTMALAR
a.g.e. Adı geçen eser. a.g.m. Adı geçen makale a.y. Aynı yer. Bkz. Bakınız. C. Cilt. D İ A. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. EI. Encylopedia Of Islam. H. Hicri İA. İslam Ansiklopedisi. İng trans. İngilizce tercüme. M. Miladi nşr. Neşreden. S. Sayı s. Sayfa.
trhsz. Tarihsiz. Trk trc. Türkçe tercüme. TTK. Türk Tarih Kurumu
ÖNSÖZ
892-1005 yılları arasında Maveraünnehir ve Horasan olarak bilinen
bölgelere hakim olan Samanîler Devleti, gerek hükmettikleri coğrafyadaki
Türklerin İslamiyeti kabul etmesinde oynadığı rol, gerek kendisinden sonra
11
Gazneliler, Karahanlılar....vs gibi Türk Devletlerinin teşkilat yapılarının
oluşumundaki etkileri nedeniyle Türk tarihi açısından büyük önem taşımaktadır.
Biz bu çalışmamızda Samanîler Devletinin hakim olduğu coğrafya ile bu
coğrafyadaki Türk varlığına, Samanîlerin tarih sahnesine çıkışlarından Ebu
İbrahim’in bu devleti yeniden canlandırma teşebbüsüne kadar olan siyasi olayları, o
dönemde ve sonrasında yazılan kaynak eserlerin bir kısmını inceleyerek ve bu
incelemeleri çağdaş kaynaklarla destekleyerek vermeye çalıştık.Bu çalışmayı
yürütürken Arapça eserlerin tercümesinde ve kaynak eserlere ulaşmamda benden
yardımını esirgemeyen tez danışmanım sayın Prof.Dr.Eşref Buharalı’ya çok
teşekkür ederim.
Tülay Yürekli
12
GİRİŞ
SAMANÎLER DEVLETİNİN COĞRAFYASI
MAVERAÜNNEHİR
Kelime olarak Maveraünnehir “nehrin arkası öte tarafında bulunan ülkeler”
anlamına gelmektedir. Burada sözü geçen nehir Ceyhun olup eski çağ coğrafyacıları
Ma vara al-Ceyhun demekle nehrin kuzeyinde bulunan ve Araplar tarafından istila
edilen ülkeleri kastetmekteydiler1 Ceyhun Nehri İran’la Turan arasındaki geleneksel
bir sınır olarak kabul edilmiş ve nehrin kuzeyindeki yerler için, Araplar
Maveraünnehir’den hariç Haytal (Akhun, Eftalit) adını da kullanmaktaydılar. Bu
ikinci ismin kullanılmasının nedeni ise IV ve V. yüzyıllarda bölgede büyük bir rol
oynayan, Sasani Devleti’nin en büyük düşmanı olarak sıfatlandırılan Eftalit (Akhun,
Haytal) Türk Devleti’nden kaynaklanmış idi2.
Çin ve Orta Asya’yı, Orta Doğu ile Hindistan’ı birbirine bağlayan ticaret
yollarının birleştiği noktada bulunan Maveraünnehir bölgesi, VI. yy’la gelindiğinde
İstemi Yabgu ile Sasani hükümdarı Anuşirvan arasında gerçekleşen ittifak
neticesinde Akhunlar’ın elinden çıkmış, Ceyhun nehri sınır olarak kabul edilerek,
Maveraünnehir, Fergana’nın bir bölümü, Batı Türkistan’ın güneyi, Ceyhun
1 W.Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan,Trk trc .Hakkı Dursun Yıldız ,Ankara , 1990,
s.67;Zekeriya Kitapçı, “Sosyal ve Dini Yönleriyle İslami Fetihler Sırasında Aşağı Türkistan (Maveraünnehir)” Diyanet Dergisi, C.XVII, S. 5, Ankara, Eylül Ekim 1978,s.279 ;W. Barthold, “Maveraünnehir”, İA, C.VII,İstanbul,1986, s.408
2 Enver Konukçu , Kuşanlar ve Akhunlar Tarihi, Ankara, 1973, s. 43-44;Eşref Buharalı, “İstahri ve İbn Havkal’ın Haritalarına Göre Maveraünnehir”, Türk Dünyası Araştırmaları,S.99, Ankara, Aralık 1995, s. 33.
13
havzasında yer alan Huttal, Kubadiyan(Kuvadiyan) ve Çağaniyan(Sağaniyan) Eyaleti
Göktürk hakimiyetine geçmiş bulunmaktaydı3.
Arap coğrafyacılarının,mamur,güzel meziyetli insanların yaşadığı, bol ve
çeşitli ürünlerin yetiştiği ve verimli topraklara sahip bir bölge olarak tasvir ettikleri
Maveraünnehir İslâm tarihinin ilk dönemlerinde dar el-harb sınırları içerisinde yer
almaktaydı. Bu nedenle İslâm dünyasının dört bir yanından cihad amacıyla gelen
gönüllüler için birçok rıbatı da bünyesinde barındırıyordu4.
Bu geniş çapta yürütülen cihad harekatının baş madurları ise Han, Yabgu,
Tarhan, Tegin, Tudun gibi Türk unvanlara sahip Türk hükümdarları ile tebaları
olmuştur. Bunlardan büyük bir kısmı tebasıyla birlikte İslâmiyeti kabul etmiş ve bu
nedenle X. yüzyıl Arap coğrafyacıları Türk adını yalnızca gayr-ı müslim Türkler için
kullanarak onları müslüman ırkdaşlarından ayırmışlar, böylelikle Türkistan adını
Farab(XI.yy’da Karaçuk) ve Talas ötesindeki Türk ülkeler için kullanarak büyük bir
hataya yol açmışlardır5.
Kısaca Maveraünnehir bölgesi, Soğd, Fergana, Şaş (Taşkent, Terken)
Uşrusana, İlak, İsficab (Sayram,Akşehir), Huttal, Kubadiyan (Kuvadiyan) ve
Çağaniyan (Sağaniyan) Eyaletlerinden oluşmakta idi.
3 İbrahim Kafesoğlu , Türk Milli Kültürü, İstanbul, 2000, s. 100; Enver Konukçu, a.g.e., s. 99-100;
Saadettin Gömeç , Köktürk Tarihi , Ankara , 1999 , s. 18. 4 Ramazan Şeşen , İslâm Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri, Ankara, 1998, (İbn
Havkal’ın Suret el-arz, Makdisi’nin Ahsen el-takasim fî ma’rifet el-ekalim adlı eserlerinin Maveraünnehir’le alakalı kısımlarının tercümeleri), İbn Havkal, 463-468; Makdisi, 260; Şeşen, 207-210, 260.İbn Hallikan’ın verdiği bilgilere göre sadece Maveraünnehir’de 10.000 rıbat bulunuyordu.Georges Marçais, “Ribat”, İA, C. IX , İstanbul, 1988, s. 734.
5 Osman Turan , Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi, C.I , İstanbul, 1996, s. 21-22. Han, Yabgu, Tarhan (Tarhun), Tegin ve Tudun unvanlarının birer Türk unvanı olduğuna dair...bkz. Abdülkadir Donuk , Eski Türk Devletlerinde İdari Askeri Unvan ve Terimler, İstanbul, 1988, s.26-28, 56-62, 40-47, 48-49, 52-54.
14
Soğd Eyaleti
Yunan kaynaklarında Soğdiyan, İslâm kaynaklarında Soğd olarak geçen
bölgede yaşayan kavim için Göktürkler Soğdak diyorlardı. Mukan Kağan zamanında
Göktürk Devleti’ne dahil edilen bölge, Göktürkler’in bölünmesinden sonra ise Batı
Göktürklerin hakimiyetine geçmişti.Göktürkler döneminde de ticari faaliyetlerine
devam eden Soğdlar Orta Asya’nın muhtelif yerlerine ticari koloniler kurarak siyasi
ve kültürel güçlerini artırmışlardır. Ancak bu durum Göktürklerin bölgede kültürel
bakımdan zayıf olduğu anlamına gelmemelidir. Zira Zerefşan(Altın saçan) vadisinde
bulunan Mug-tepede ortaya çıkan Soğdça belgelerle birlikte Göktürkçe yazılı eserler
de bulunmuş ve Pencikent civarında VI-VIII. yüzyıllara ait Türk mezarlarına da
rastlanmıştır.
İbn Havkal’ ın ve İstahri’ nin haritalarında Buhara ile Semerkand arası olarak
gösterilen Soğd bölgesinde X. yüzyılda Buhara ve Semerkand olmak üzere iki büyük
şehir bulunmaktaydı6. Bu şehirlerden Buhara Samanîlere başkentlik yapmış
olmasından dolayı, bizim için büyük bir önem taşımaktadır. Bu nedenle bu şehri
diğerlerine nazaran daha geniş bir şekilde ele almaya çalışacağız.
Buhara
Zerefşan ırmağının aşağı mecrasında yer alan Buhara şehri adını içerisinde
barındırdığı vihara (manastır)lardan almış olmakla birlikte bu kelimenin karşılığı
olan Buhar’dan da almış olması da mümkündür.
6 Eşref Buharalı , a.g.m., s. 43.
15
Çin kaynaklarına göre; 627 yılında Buhara’da atalarının 22 batından bu yana
şehirde hüküm sürdüklerini söyleyen Buhar-Hudat beylerinden biri bulunmaktaydı7.
Göktürkler diğer Türk devletlerinde olduğu gibi egemenlikleri altına aldıkları
şehirlerin halklarına büyük bir özgürlük tanıyarak, bu şehirlerin yönetimine bir Türk
prensi ya da yerli hanedan üyelerinden birini tayin ederlerdi. Genellikle Türk
hükümdarlar tarafından yönetilen bu şehirlerden bir tanesi de Buhara idi8.
Arap istilası döneminde ise, şehirde Bidun( Tedun?) adındaki ölen
hükümdarın Hatun lakabını taşıyan eşi bulunmaktaydı. 673 yılında Emevi Komutan
Ubeydullah b. Ziyad’ın Buhara’ya saldırmasıyla Hatun Türklerden yardım istemiş,
ancak bu kuvvet Araplara mağlub olmuş, Hatun da Ubeydullah’la bir anlaşma
yapmaya mecbur kalmıştı. Bu anlaşmadan sonra Ubeydullah beraberinde 2000 Türkü
yanına alarak Basra’ya döndü9.Muavi’ye zamanında Horasan valiliği makamında
bulunan Said b. Osman, Türkistan’ın iç kısımlarına kadar girmiş ve Buhara
Melikesinden 50, Semerkand’dan 30.000 kadar genci esir alarak geri dönmüş ve
Türk aristokrat ailelerinden topladığı bu asilzâdeler Medine’de bağ bahçe işlerinde
7 Ramazan Şeşen, “Buhara”, DİA, C.VI , İstanbul ,1992, s. 363; Mirza Bala , “Buhara”, İA, C.II,İstanbul , 1986, s. 761-762; R.N.Frye, Orta Çağın Başarısı Buhara, Trk trc. Hasan Kurt, Ankara, trhsz , s. 48-52. 8 Bahaddin Ögel, Türk Kültürünün Gelişme Çağları, İstanbul, 1971, s. 113-114 ;Zekeriya Kitapçı,
“Orta Asya Mahalli Türk Hükümdar ve Aristoktratları arasında İslamiyet”, Belleten , C.LI, S.199 ,Ankara, 1987, s.1158, 1159.
9 Belazuri, Fütuh’ul-Büldan,Trk trc. Mustafa Fayda, Ankara ,1987, s. 596-97; H.A.R. Gibb, Orta Asya’da Arap Fütuhatı,Trk trc. M. Hakkı, İstanbul, 1930, s. 17-18; M.el-Humari, “Emeviler Dönemi”, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi , C.II , İstanbul,1989, s.304 ; Zekeriya Kitapçı, a.g.m., s. 1159; Aydın Sayılı, Richard Nelson Frye, “Selçuklulardan Evvel Orta Şark’ta Türkler”, Belleten, C. X/37 , Ankara ,1946, s. 105. Buhara’da hüküm süren Türk melikesinin adı kaynaklarda Hınık, Kabac, Feth, Kınık, Kıyık veya Kıyığ olarak geçmektedir. Z. Kitapçı, a.g.m., s. 1159 haşiye 50 . W. Barthold’a göre, Melike’nin adı Kayığ olarak okunabilir ve Oğuz boylarından Kayı boyuyla alakalı olabilir. W. Barthold, “Bukhara”, EI, C.I, Leiden , 1960, s.1293. Taberi’ye göre Hatun ölen hükümdarın dul eşi olarak değil hüküm sürmekte olan Türk hükümdarın eşidir. Mirza Bala, a.g.m., s. 762. Saadettin Gömeç’e göre Hatun’un yardım istediği Türkler On-oklara mensuptur. Saadettin Gömeç, a.g.e., s. 74 haşiye 114 . Ayrıca Hatun unvanının bir Türk unvanı olduğuna dair bkz. A. Donuk, a.g.e., s. 29-31.
16
kullanılmıştı10.705 yılında Baykent’i istila eden Horasan valisi Kuteybe b. Müslim
Buhara üzerine yürümüş ancak buradaki Türk grubunun direnişiyle karşılaşmış ve bu
nedenle şehir dört kez Araplarla Türkler arasında el değiştirmişti. Neticede Kuteybe
şehre ancak diğer bir Türk hükümdarı olan Nizak(Tirek?) Tarhan’ın yardımıyla
hakim olmayı başardı (708-709). Şehirde kurulan Arap hakimiyetine rağmen yerli
beyler arasında ki mücadeleler bir süre devam etti ve nihayetinde, Kuteybe’nin de
desteğini alan Hatun’un oğlu Tuğşad şehrin yönetimini ele geçirmede başarılı
oldu11.726 yılında ise Buhara hakimi Tuğşad’ın kardeşi Arslan’ı Çin’e göndererek
Araplara karşı yardım istediğini görüyoruz ki Arslan adını yerli halk arasında görmek
mümkün olmayıp, muhtemelen o daha önceden merkezden tayin edilen bir Türk beyi
idi12. 727-28 yıllarında Horasan valisi Eşres b. Abdullah el-Sülemi’nin uyguladığı
ağır vergi politikası nedeniyle bölgede patlak veren isyanı Türkler de desteklemiş ve
Eşres’in kuvvetlerini Baykent’te yenilgiye uğratmışlardı. Bu yenilgiyle Buhara’ya
çekilen Eşres’in kuvvetlerinin bir kısmı burada Hakan namlı bir şahıs tarafından
mağlub edilmişti. Neticede yapılan mücadelelerden Arap kuvvetleri kârlı çıkarak 731
tarihinde şehir tekrar ellerine geçti13. Bu tarihten itibaren de Buhara halkı
Göktürklerle ilişkisini kesmiş değildi. Zira 731 yılında Kültigin için yapılan cenaze
merasimine katılanlar arasında Buhara halkını temsilen Enük Sengün ve Oğul Tarkan
10 Belazuri, s.597, 599-600; Zekeriya Kitapçı, “İslâm’ın İlk Devirlerinde Arap Şehirlerine
Yerleştirilen Türkler”, Türk Kültürü, S.112 , Ankara ,Şubat 1972, s. 215-216. 11 H. A. R. Gibb, a.g.e., s.31-34 ; Zekeriya. Kitapçı, Orta Asya Mahalli Türk Hükümdar ve
Aristokratları Arasında İslamiyet”, s. 1160-1161; Zekeriya Kitapçı, “Buhara’da İslâmiyetin Yayılışı”, Milli Kültür Dergisi , C.I, S.2 , Ankara , 1977, s. 51-59;Zekeriya Kitapçı, “İslâmî Fetihler Sırasında Aşağı Türkistan”, Diyanet Dergisi, C.XVIII , S.1 , Ankara , Ocak-Şubat 1979, s. 49; A. Sayılı, R.N. Frye, a.g.m., s. 108. Şad’ lık unvanına dair bkz. A. Donuk, a.g.e., s.33-35
12 Bahaddin Ögel, a.g.e., s. 114. 13 H. Dursun Yıldız, İslâmiyet ve Türkler, İstanbul , 1976 ,s.22, 23 ; Zekeriya Kitapçı, Orta Asya
Mahalli Türk Hükümdar ve Aristokratları Arasında İslamiyet”, s. 1160
17
adında iki şahıs da bulunmaktaydı14. Tuğşad’ ın 738 yılında ölümü üzerine yerine
oğlu Kuteybe b. Tuğşad geçti, ardından da Tuğşad ‘ın diğer oğlu Sükan b. Tuğşad
775-785 yılları arasında şehrin yönetimini ellerinde bulundurmuşlardı15.
874 yılına değin Buhara şehri, Abbasilerin Horasan valileri olan Tahirîler
hanedanının hakimiyetinde kalmış, ardından da bu hanedana son veren Saffarilerin
ve nihayetinde de Samanîlerin hakimiyetine geçmiş ve bu devlet yıkılıncaya kadar
ona başkentlik yapmıştır.
İstahri16 ve İbn Havkal’ın 17 Bumeckes, Makdisi’nin18 Numeckes olarak
zikrettikleri Buhara19 tarihi boyunca birçok badire atlatmış ancak IX. yy’da ki
planına göre yeniden yapılandırılmış ve yeri asla değiştirilmemiştir. Bu plan uyarınca
şehir şehristan (asıl şehir), kuhendiz (kale) ve rabaz (dış mahalle) olmak üzere üç
kısımdan meydana geliyordu.
Şehrin etrafını üç sur çevirmekte olup en içteki sur, 782 yılında Halife Harun
Reşid tarafından Horasan valiliğine getirilen Ebu’l-Abbas el-Fazl b. Süleyman et-
Tusi’yi selamlamak üzere Merv’e gelen Soğd ileri gelenlerinin şehre yapılan Türk
akınlarından şikayetçi olması üzerine Soğd meliki Yezid b. Gurek (muhtemelen Türk
asıllı Gurek’in oğullarından biri)’in tavsiyesiyle yapılmıştır. 830 yılında tamamlanan
bu surun her fersahında bir kapı ve kule bulunuyordu. Ancak bu sur Türklerin
İslâmiyete geçişiyle önemini kaybetmiş ve Emir İsmail b. Ahmed es-Samanî’nin
14 Muharrem Ergin, Orhun Abideleri, . İstanbul , 1980, s.30. Enük Sengün, H.N.Orkun’un eserinde
Neng Sengün olarak geçmektedir.H.N.Orkun, Eski Türk Yazıtları, Ankara ,1987,s.52. 15 Zekeriya Kitapçı, a.g.m., s. 1166; R.N. Frye, Sükan adının Çin kaynaklarında geçen ve Türkçe bir
unvan olan Arslan’ın yerine kullanılmış olabileceği görüşündedir. R.N. Frye, a.g.e., s. 63. 16 Eşref Buharalı, a.g.m. , s. 47. 17 İbn Havkal, s.482; Şeşen, s.220. 18 Makdisi, s.280 ; Şeşen, s.255 19 Mirza Bala, a.g.m., s.763.
18
emriyle de yıkılmıştır20. Bu surun yedi kapısı bulunmaktaydı. Nerşahi21 bu kapıları
şöyle sıralamaktadır:
1. Çarşı (Attarlar) Kapısı
2. Şehristan Kapısı
3. Benû-Sa’d Kapısı
4. Benû-Esed (Mühre) Kapısı
5. İçkale Kapısı
6. Hakrah Kapısı
7. Yeni Kapı
Bu kapılardan İçkale Kapısının 60 adım uzunluğunda bir kemeri bulunmakta
olup bir Türk idarecisi olan Surnas Tegin tarafından yaptırılmıştı22.
Kale ve şehristan bu surun içerisinde, yüksekçe bir mevkide yer alıyordu.
Diğer birçok şehrin aksine kale, şehristanın içinde değil dış tarafta, rigistan denilen
alanın doğusunda bulunuyordu23. Bazı rivayetlere göre; Afrasyab’ın damadı Siyavuş
veyahut da Afrasyab’ ın kendisi için yaptırdığı söylenen bu kaleye Erg de
denilmekteydi. Kalenin biri doğuda Guriyan, diğeri batıda Sehle veya Rigistan
denilen iki kapısı mevcuttu. Nerşahi’nin zamanında da Guriyan Kapısının yakınında
20 Nerşahi, Tarih-i Buhara, Arapça trc. Dr.Emin Abdülmecid Bedevi, Ebu Nasrullah Mübeşşer et
Tırazi, Kahire, 1965, s. 55. 21 Nerşahi, s.80-85. İbn Havkal bu kapıların isimlerini Nur, Hafra, Demir, Kuhendiz, Benu Sad, Benu
Esed ve Şehir Kapısı olarak vermektedir. İbn Havkal, s.483 ; Şeşen, s.220. 22 Nerşahi, s.82. Barthold’da Surnas Tegin, Sübaşı Tegin olarak geçmektedir. Barthold, a.g.e., s. 106 23 İbn Havkal, s.482; Şeşen, s.225.
19
Buharalılar Nevruz güneşinin doğuşuyla kurban keserler ve Siyavuş için mersiyeler
söylerlerdi.
Tuğşad’ın babası Bidun’un tamir ettirdiği bu kalede büyük ayı yıldızlarını
temsil eden yedi taş üzerine oturtulmuş bir saray, harem evleri ve hazine
bulunuyordu.24. Makdisi’nin ziyaretinde bu saray artık kullanılmıyordu. Sadece
hapishane ve hazineler kalede yer alıyor, dar el-imare ise kalenin arkasındaki
düzlükte bulunuyordu25. Kalenin içerisinde aynı zamanda Kuteybe b. Müslim
tarafından yaptırılan bir cuma mescidi bulunuyordu. Kalenin doğusundaki açık
alanda yer alan bu mescid İsmail b. Ahmed zamanında üçte bir oranında genişletildi,
Nasr b. Ahmed döneminde su baskınıyla yıkıldı, bir yıl sonra yeniden inşa edildiyse
de tekrar yıkılmış ve neticede yeniden yapılan mescide vezir Ebu Ubeydullah
Ceyhani’nin masraflarını üstlendiği bir de minare eklenmişti26. Bu caminin yanında
ise dokuma tezgahları bulunuyordu. Zamanla genişleyen şehir bir rabaza sahip olmuş
ve şehristanla birlikte bu rabazın etrafı 850 yılında 11 kapılı bir surla çevrilmişti. İbn
Havkal’ın27 verdiği bu kapılar şunlardı:
1. Horasan yoluna açılan Meydan Kapısı
2. Meydan Kapısının doğusunda İbrahim Kapısı
3. Riv Kapısı
4. Nesef ve Belh’e açılan Mürdkeşan Kapısı
24 Nerşahi, s.41-42. Makdisi kalenin kapılarını Sehle ve Cami, İbn Havkal ise Rigistan ve Cami Kapısı
olarak vermektedir . Makdisi, s.280; Şeşen, s.225; İbn Havkal, s.483 ; Şeşen,s. 220. 25 Makdisi,s. 280 ; Şeşen, s. 225. 26 Nerşahi, s.27-28. 27 İbn Havkal, s.483; Şeşen, s.220.
20
5. Yine Nesef ve Belh’e açılan Kellabad Kapısı
6. Nevbahar Kapısı
7. Semerkand ve Maveraünnehir’e açılan Semerkand Kapısı
8. Bağaskur Kapısı
9. Ramısen Kapısı
10.Harezm yoluna açılan Cedesrun Kapısı
11.Gaşaç Kapısı
Samanîler zamanında bu surun etrafı yine 11 kapılı başka bir surla
çevrilmişti. İbn Havkal’ın28 da zikrettiği bu kapılar Barthold29 tarafından yeni sur ile
eski surun kapılarının hangilerinin birbirine denk geldiği şöyle verilmektedir.
1. Demir Kapı, Nevbahar Kapısı karşısında
2. Hasan Köprüsü Kapısı, Kellabad Kapısı karşısında
3. Mah Cami Kapıları, Mürdkeşan ve Riv kapıları karşısında
4. Ruhna Kapısı, İbrahim Kapısı karşısında
5. Ebu Hişam Saray Kapısı, Meydan Kapısı karşısında
6. Küçük Pazar Köprüsü Kapısı, Guseç Kapısı karşısında
7. Farcek Kapısı, Hedşirun Kapısı karşısında
28 İbn Havkal, s.483-484; Şeşen, s.220-221. 29 W. Barthold, a.g.e., s.109.
21
8. Dervazce Kapısı, Ramısen Kapısı karşısında
9. Mecusiler Sokağı Kapısı, Fagaskun Kapısı karşısında
10.Semerkant Kapısı, Semerkant Kapısı karşısında yer almaktaydı.
Şehir su ihtiyacını Buttam dağlarından, Çağaniyan sınırı yakınlarındaki
Burgar bölgesinden çıkan Soğd nehrinden karşılamaktaydı. Çarşılar da bu nehir
tarafından ikiye bölünen rabazda yer alıyordu. Buhara suru yakınlarında nehirden
ayrılan kollar üzerinde yer alan yerleşim yerlerini, bahçelerini sulamaktaydı. İbn
Havkal’ın etraflıca ele aldığı bu kanallar şunlardır:
1. Feşidize Kanalı: Varag denilen yerde Semerkand’dan akan büyük
kanaldan ayrılır. Mürdkeşan Kapısından İbrahim Deresine akar aradan Bab el-
Bel’ami’ye ulaşır ve Nevkende Kanalına dökülürdü. Başlangıcından sonuna kadar 1
fersah uzunluğunda olan kanal üzerinde 2000 kadar bostan, köşkler ve tarlalar
bulunmaktaydı.
2. Cûybâr-Bekar Kanalı: Suyunu şehrin ortasında yer alan Mescidû Ahyed
denilen yerde Feşidize Kanalından alan Cûybâr-Bekar Knalından rabaz halkının bir
kısmı faydalanırdı. Etrafında 1000 kadar bahçe olan kanal Nevkende Kanalına
dökülürdü.
3. Cûybâr Kavârîriyın Kanalı: Şehrin içerisinde Mescid el-‘Arız denen
yerde suyunu alan kanal rabazın bir kısmını sulardı.
22
4. Cu-Gûşec veya Cûybaru’l-arid Kanalı: Mescid el-‘Ariz yakınında ana
kanaldan suyunu alan kanal rabazın bir kısmını suladıktan sonra Nevkend Kanalına
dökülürdü.
5. Beykend Kanalı: Şehir içerisinde Huta Sokağı başında ana kanaldan
ayrılan kanal rabazın bir kısmını suladıktan sonra Nevkende Kanalına dökülürdü.
6. Nevkende Kanalı: Daru Hamdune denilen yerde ana kanaldan ayrılan
kanal rabazın içme suyu ihtiyacının bir kısmını karşılar ve çölde kaybolurdu.
7. Tâhûne Kanalı: Şehir içerisinde Nevbahar denilen yerde ana kanaldan
ayrılan kanalın kıyısında rabaz halkının evlerinin bir kısmı bulunmaktaydı. Üzerinde
birçok değirmenin bulunduğu bu kanal Beykend’e ulaşır ve Beykend halkının içme
suyunu karşılardı.
8. Küşne Kanalı: Şehir içerisinde Nevbahar denilen yerde ana kanaldan
ayrılan kanal birçok kalenin, çiftliğin ve bostanın su ihtiyacını karşılar ve Küşne’yi
geçtikten sonra Mayemurg Köyü’ne ulaşırdı.
9. Rabah Kanalı: Rigistan kanalından ayrılan kanal rabazın bir kısmını
suladıktan sonra Rabah Kasrına ulaşır ve burada 1000 kadar bostan ve köşkleri
sulardı.
10. Rigistan Kanalı: Rigistan yakınından ayrılan kanal kuhendiz ve dâr el-
imare’nin su ihtiyacını karşılar ve Celal-dize köşklerine ulaşırdı.
23
11. Adı verilmeyen bir kanal da Kantataratu Hamdûne yakınında ana
kanaldan ayrılır ve yerin altından akarak Benu Esed Kapısı’ndaki havuzlara ulaşır ve
fazla suyu kuhendizin hendeğine akardı.
12. Zag®rkende Kanalı: Burağ denilen yerde ana kanaldan ayrılan kanal,
Dervazçe Kapısı’nın önünden akar ve etrafında Semerkand Kapısına kadar
Dervazçe’nin evlerini sulardı. Sepid-Maşe’ye ulaşan kanalın uzunluğu 1 fersah olup
üzerinde birçok köşk, bahçe ve çiftlikler bulunurdu30.
Kuteybe b.Müslim tarafından fethedilen şehir, Arap kabileleri arasında
paylaştırılmıştı. Buna göre Kuteybe, Yeni Kapı ile Çarşı Kapısı arasında kalan yerleri
Mudar ve Rebia kabilelerine geri kalan kısım ise Yemenlilere tahsis etti. Çarşı
Kapısından şehre girince sol taraftaki ilk mahalle Ku-i Rindan’dı. Bu mahallenin
arkasında bir kilise ve Beni Hantala Mescidi bulunmaktaydı. Bu kapının sağ
tarafında ise Ku-i Kah (Kasır Mahallesi) Mahallesi yer almaktaydı ki bu semt
Kuteybe’nin komutanlarından olan Vezir b. Eyyub’un adıyla da bilinirdi. Mahalle ve
sokak daha önceden müslüman olan Dihkan Ahmed’e ait olup burada bir sarayı
bulunmaktaydı. Bu saray da Buhara Emirleri ikamet ederlerdi. Benu Sa’d kapısı
yakınlarında Ala Mahallesi bulunuyordu. Bu mahalle adını Hasan b. Ala’nın
babasının adından almıştı. Şehristan surlarının dibinde sebze tezgahçıları ve şam
fıstıkçıları bulunuyordu. Benu Esed Kapısının çıkışında Horasan Emirinin sarayı yer
alıyordu. Hakrah Kapısının yanında ise İmam Ebu Hafs’ın türbesi ve bu türbenin
yanında, Yeni Kapıdan şehre girildiğinde sağ tarafta Kureyşliler’in bir mescidi
bulunuyordu31. Yine şehrin güneydoğusunda Mah-Cami Kapısı yanında Mahruz
30 İbn Havkal,s. 483-485; Şeşen, s.220-221 ; Eşref Buharalı, a.g.m., s. 44. 31 Nerşahi, s.80-85.
24
Çarşısı bulunuyordu. Burada yılda iki kez olmak üzere kurulan panayırda küçük
heykelcikler satılmakta olup, artan istek neticesinde bunlardan 50.000 dirhemlik
satışlar da yapılmaktaydı32.
Buhara’da yer alan diğer bir semt ise Kuşk-ı Mugan (Mecusiler Köşkü) idi.
Kuteybe’nin şehri ele geçirmesiyle Keskese denilen mecusi tüccarlar yerlerinden
ayrılarak Kuşk-i Mugan’a yerleştiler. Şehrin dışında olduğu belirtilen semtte Keskese
ahalisi 700 kasır yaptırmış ancak zamanla harap olan bu mahalle şehrin
genişlemesiyle asıl şehre dahil olmuştur. Nerşahi zamanında bu semtte sadece iki
veya üç köşk kalmıştı. Samanîlerin buradan toprak almasıyla değerlenen arazinin bir
çifti 12 bin gümüş dirheme yükselmiş, Nerşahi’nin zamanında ise 4 bin gümüş
dirheme düşmüştü33.
Buhara’nın diğer bir özelliği de Samanîlerin burada kendileri için
yaptırdıkları saraylardan kaynaklanıyordu. Bunlardan biri, Emir İsmail b. Ahmed’in
Cul-i Muliyan denilen yerde yaptırdığı saraydır. Burası önceden Tuğşad’a, onun
oğulları ve damatlarına aitti. Emir İsmail b. Ahmed bu araziyi Hasan b. Muhammed
b. Talud denilen şahıstan 10 bin dirheme satın almış ve burada kendi muhafızlarına
yerler de vermişti, bu nedenle de buraya Cul-i Meveliyan da denilmekteydi. Emir
İsmail’den sonra gelen halefleri burada köşkler ve bahçeler yaptırdılar34.Diğer bir
saray da Emir II. Nasr b. Ahmed’ in rigistan’da yaptırdığı saraydır. Bu sarayın
etrafında maiyyeti için köşkler yaptıran Emir yine burada devlet işlerinin
görüşüldüğü 10 divan da yaptırmıştı. 961 yılında Emir Abdülmelik’in ölümüyle
yağmalanan ve yakılan bu saray Mansur b. Nuh zamanında onarıldıysa da çıkan bir
32 W. Barthold , a.g.e., s.113. 33 Nerşahi, s.50-51.
25
yangında saray harap olmuş ve hazinelerle birlikte Cul-i Muliyan’a taşınılmıştı35.966
yılında I. Mansur b. Nuh, şehrin Demir Kapı mevkiine yakın bir yer olan Karek-i
Aleviyan denilen yerde yeni bir saray inşa ettirmişti. Cul-i Muliyan ve Karek-i
Aleviyan Samanîler döneminin sonuna kadar Buhara’nın en mamur yerleri olarak
kalmıştır36.
Makdisi’nin37 ziyareti esnasında Buhara şehri oldukça kalabalık, sağlıksız,
suyu ve havası oldukça kötüydü. Şehrin sokakları geniş olmakla birlikte şehir nüfusu
için yeterli olmayıp şehir yangın tehlikesine açık bir yer halini almıştı.
Buhara’nın etrafını çevreleyen büyük surun içerisinde, ona bağlı olmak üzere
Tavavis, Nemeckes, Zendene, Muğkan ve Hocade şehirleri bulunmaktaydı38.
Bunların en büyüğü Tavavis olup Buhara’ya 7 fersah mesafede, Semerkand yolu
üzerinde yer alıyordu. Nerşahi’nin39 kaydettiği kasabanın muazzam suru Makdisi’nin
40 ziyaretinde harap bir durumdaydı.Zendene Buhara’nın kuzeyinde yer almakta ve
buraya 4 fersah mesafede idi. Kerbas denilen pamuklu kumaşı oldukça meşhur olup
Irak, Fars, Kirman ve Hindistan’a ihraç edilirdi41. Hocade, Buhara’dan Beykend’e
giden yol üzerinde olup bir suru ve bu surun dahilinde bir camisi bulunmaktaydı.
Muğkan şehri, Buhara’ya beş fersah uzaklıkta olup, bir suru, rabazı ve güzel bir
camisi vardı. Nemeckes ise Buhara’nın kuzeybatısında ve buraya dört fersah
mesafede idi42.
34 Nerşahi, s.47. 35 Nerşahi, s.44-45. 36 Nerşahi, s.48. 37 Makdisi, s.280; Şeşen, s.255. 38 İbn Havkal, s.489; Şeşen, s.222. 39 Nerşahi, s.27-28. 40 Makdisi, s.281 ; Şeşen, s.256. 41 Nerşahi , s.31. 42 İbn Havkal, s.489; Şeşen, s.224.
26
Buhara surunun dışarısında yer alan en önemli şehirlerden biri Kerminye idi.
Buhara’ya 14 fersahlık bir mesafede yer alan Kerminye’den sonra ona bağlı
Hudimenken ve ardından Kerminye’ye komşu olan Hargenkes ve Mezyameckes
kasabaları gelmekteydi43. Buhara’dan Tavavis’e giden yol üzerinde, Haramkan
Kanalı kıyısında Buhara’ya dört fersah mesafede Şarg ve onun karşısında İskiskeç
köyü bulunmaktaydı. Halkı tüccar olan İskiskeç sultanın has emlakındandı. Şarg
köyü ise Emir İsmail tarafından satın alınan bir yer olup, halkın desteğiyle buraya bir
de rıbat yaptırılmıştı. Türkistan sınırında suru ve kalesi olan Verdane’den sonra
Afşana gelmekteydi. Burada haftada birkez olmak üzere bir çarşı kurulur ve elde
edilen gelirler öğrencilere vakfedilmekteydi. Sur dışında kalan diğer bir yer ise
Karek-i Aleviyan denilen Berked idi ki, burası İsmail b. Ahmed tarafından satın
alınan yerlerdendi. Afrasyab tarafından yaptırıldığı rivayet edilen Ramisan, Eski
Buhara Emirlerinin ikamet ettiği bir yer idi. İsmail b. Ahmed tarafından satın alınan
diğer bir kasaba ise Barahşa idi. İsmail b. Ahmed 20 bin dirhem karşılığında burayı
satın alarak, buradaki sarayın yerine bir cami yapılmasını istemiş ancak köylüler
buna karşı çıkmışlardı.
Büyük surun dışarısında kalan diğer yerlerden biri de Beykent idi. Güzel bir
camisi, kervansarayları ve rıbatlarıyla ünlü olan şehirde 1000’den fazla rıbat
bulunmaktaydı44. Bu rıbatlar Makdisi’nin45 ziyareti esnasında harap bir haldeydi.
Bahsettiğimiz bu yerlerden hariç Buhara’nın Nur46 kasabası ayrı bir önem
taşımaktaydı. İslâm büyüklerinin türbelerini barındıran kasaba Buharalı müslümanlar
43 Nerşahi,s.27; İbn Havkal,s.489; Şeşen, s.224. 44 Nerşahi, s.28-34. 45 Makdisi, s.282;Şeşen,256. 46 Nerşahi, s.27.
27
için bir ziyaretgah hüviyeti taşımaktaydı. Makdisi47, Buhara’ya bağlı olan bu
yerleşim yerlerine ek olarak Avşar, Zermiten ve Vahsun kasabalarını da verir.
Buhara şehrinin merkezinde olduğu gibi ona bağlı köyler ve kasabaların su
ihtiyacını gideren kanallar bulunmakta idi. Bu kanallar Tavavis yakınlarında
nehirden ayrılarak çevreye dağılırlardı. İbn Havkal48 ve Nerşahi’nin49 değindiği bu
kanallar şunlardır:
1. Kerminye Kanalı: Muhtemelen Kerminye ve civarını sulayan kanaldır.
2. Saferi-Kam Kanalı: Verdane’ye kadar olan köyleri sulayan kanaldır.
3.Yukarı Harkâne Kanalı:Üzerindeki yerleşim yerlerinin su ihtiyacını
karşılamaktaydı.
4. Harkân-rûd Kanalı: Soğd nehrinden suyunu alan kanal üzerindeki
köyleri suladıktan sonra Zağaş denilen yere ulaşırdı.
5. Gav-Hifter Kanalı: Nerşahi’ye göre doğal olan kanal Soğd nehrinden
ayrıldıktan sonra Harmisen Köyü’ne kadar olan alanı sulardı.
6. Sâmcan Kanalı: İbn Havkal’da Çarağ adıyla zikredilen kanal Çarağ
Köyüne kadar olan arazileri sulamaktaydı.
7. Peykan Kanalı: Verka Köyüne kadar olan alanı sulardı.
8. Yukarı Feravez: Rivkan’a kadar olan köyleri sulardı.
47 Makdisi,s. 282; Şeşen, s.256. 48 İbn Havkal, s.486-487; Şeşen, s. 222-223. 49 Nerşahi, s.52-53.
28
9. Aşağı Feravez: Faryab’a kadar olan köyleri sulardı.
10. Ervan (Barvan) Kanalı: Baneb’e kadar uzanırdı.
11. Nevkend Kanalı: İbn Havkal’ a göre iki kola ayrılan kanallardan biri
Ferane’ye kadar olan yerleri sular diğer kolu ise Nûbâgu’l-Emir’e akardı.
Bu saydığımız kanallardan başka döküldükleri veya ulaştıkları son yerin
adıyla anılan kanallar da bulunmaktaydı. Bu kanalların adları H®me, Küşne,
Ramisen ve Berahşa (Ferehşeh) idi.
Semerkand
Büyük İskender’in Doğu seferlerini anlatan kaynaklarda Maracan’da, Khang-
Tang yıllıklarında Sa-mo-kian olarak geçen şehrin adıyla ilgili en makul bilgiyi
Kaşgarlı Mahmut vermektedir. Kaşgarlı, eserinde Kend kelimesini açıklarken büyük
şehir anlamında “Semizkend”in kullanıldığını nakleder. Türkçe’de semiz, şişman ve
zengin, kent ise şehir anlamına gelmektedir. Daha sonra Semiz + Kend “Semerkand”
halini almıştır50.
Nüfus ve büyüklük bakımından Maveraünnehir’in birinci şehri olan
Semerkand, Hindistan, İran ve Türk ülkelerinden gelen ticaret yollarının kesişim
noktasında bulunmasından dolayı büyük bir öneme sahipti. Böyle önemli bir şehri
ele geçiren Göktürkler yerli hükümdara dokunmamışlar ve hatta Batı Göktürk
Kağanı Tardu (630) öz kızını Semerkand kralıyla evlendirerek aralarında bir
akrabalık tesis etmiş ve böylece şehri, merkeze birinci dereceden bağlı bir vassal
haline getirmişti. Göktürkler zamanında şehrin etrafı Türk mezarlarıyla dolu olup,
29
yapılan arkeolojik çalışmalar sonucunda bu mezarlardan çıkan eşyalara şehrin
içerisinde de rastlanması burada yerleşik bir Türk nüfusunun bulunduğunun en iyi
göstergesidir51.630 yılında Maveraünnehir’i ziyaret eden Hüen Çang, Semerkand
hükümdarının askerlerinin büyük bir kısmının Çiğiller’den oluştuğunu nakleder.
Bilindiği gibi Çiğiller bir Türk boyu olup, Göktürkler’den bu yana Türgişlerle
birlikte Semerkand taraflarında, Kaylarla birlikte Buhara taraflarında
yaşamaktaydılar52.
Türkler üzerine yapılan seferlerin ilk şahsiyetlerden olan Arap komutan
Ubeydullah b. Ziyad’dan sonra, yerine geçen Eslem b. Zur’a’nın ardından Horasan
valiliği makamına getirilen Said b. Osman, 676 yılında gayr-ı müslimler üzerine yani
Türklere karşı taarruza geçerek, onları mağlub etmiş ve Semerkand’a hakim
olmuştu53. Ancak şehrin yönetimi yine Semerkand’ın yerli hanedanlarından birinin
elinde kalmış olsa gerek, çünkü Kuteybe zamanında şehre yapılan istila hareketleri
sırasında şehir Tarhun ünvanlı bir idarecinin elinde bulunuyordu. Tarhun’un Kuteybe
ile anlaşma yapması üzerine şehir halkı 709 yılında yönetime Türk asıllı Gurek’i
getirdi. 711-714 yıllarında istila harekatını hızlandıran Kuteybe, Semerkand’ı Arap
hakimiyetine kesin olarak dahil etmek amacıyla yeniden harekete geçince Gurek
Türk hakanından yardım talep etti. Soğd bölgesini tanzim için gönderilen Türk
kuvvetinin başında ise Türgeş hakanının oğlu bulunmaktaydı54.
50 H. Hchaeder, “Semerkand”, İA, C.X , İstanbul,1988,s. 469; Eşref Buharalı, a.g.m., s. 47. 51 Bahaddin Ögel ,a.g.e.,s.114-115. 52 Nazmiye Togan, “Hüen Çang’a Göre Peygamberin Çağında Orta Asya”,İslam Tetkikleri
Enstitüsü Dergisi , C.IV, cüz.1-2 , İstanbul ,1964,s. 37 haşiye.20 . Çiğiller XI. yüzyıla kadar oldukça önemli bir teşekküldü. Oğuzlar Ceyhun Nehrinden Çin’e kadar uzanan geniş sahada yaşayan Türklerin hepsine Çiğil diyorlardı.Reşat Genç, Kaşgarlı Mahmud’a Göre XI. Yüzyılda Türk Dünyası, Ankara ,1997, s. 35.
53 Belazuri, s.597-598; Aydın Sayılı, R.N. Frye, a.g.m., s. 105. 54 İbrahim Kafesoğlu, a.g.e.,s.120-121; H.A.R. Gibb, a.g.e., s. 32-33;H.Dursun Yıldız, a.g.e.,s.22;
K.V. Zettersteen- İ.Kafesoğlu, “Kuteybe”, İA, C. VI, İstanbul, trhsz, s.1052; Z.V. Togan, Umumi
30
Göktürklerin zayıflamasından sonra kuvvetlenen Türgeşler, bölgede Araplarla
büyük bir mücadeleye girişerek onların hakimiyetini tehlikeye sokmaya
başlamışlardı. 721’de Kürsul idaresindeki Türgeş kuvvetlerinin bölgede görülmesiyle
Gurek’de onlara katılarak mücadelede yerini almıştı55. Tarih-i Buhara’nın müellifi
Nerşahi56, Buhara surunun inşasından bahsederken Soğd meliki Yezid b. Gurek adlı
bir şahıstan söz etmektedir. Büyük ihtimalle Yezid ,Türk asıllı Gurek’in oğlu olup
İslâmiyet’e geçerek Soğd bölgesinin hakimi olmuştu.
Hişam’ın (724-743) halifeliği esnasında Horasan valisi Esed b. Abdullah,
şehre sürekli yapılan Türk akınlarını savaş yoluyla durduramayacağını anlayınca
Ebu’s-Seyda Salik b. Tarif ve Rebi b. İmran et-Temimi’ye Türkler arasında İslâm’ı
yayma görevini vererek, onları Semerkand ve çevresine göndermişti57. 819 yılında
Halife Me’mun tarafından Samanî ailesinden Nuh b. Esed’e verilen Semerkand,
Buhara’nın başkent olmasından sonra biraz daha geri planda kalmış ancak önemini
her zaman devam ettirmiştir. Zira Makdisi58 Semerkand’ı Soğd’un merkezi olarak
kabul etmiştir.
Kuhendiz (Kale), şehristan (asıl şehir) ve rabaz (dış mahalle) olmak üzere üç
kısımdan oluşan şehirde, Buhara’dakinin aksine kale şehristanın dışında değil
içerisinde yer alıyordu. Kalenin biri iç, diğeri dış olmak üzere demirden yapılmış iki
kapısı bulunmaktaydı. Hapishane ve dar’el imare kalede idi. Ancak İsfizar denilen
yerde Samanîler’in kullandıkları başka emirlik evleri de bulunuyordu. Kale’nin aşağı
Türk Tarihine Giriş, İstanbul ,1981, s. 75. Tarhun’un bölgedeki Akhun hakimiyetini deviren yerel Türk hanedanlarından birinin temsilcisi olma ihtimali de bulunmaktadır.H. Hchaeder, a.g.m., 469.Bir Türk unvanı olan Tarhun’a dair bkz. Abdülkadir Donuk. a.g.e.,s.40-47.
55 Zekeriya Kitapçı, a.g.m., s. 1186. 56 Nerşahi, s.55. 57 Belazuri, s.624; H. Dursun Yıldız, “Türklerin Müslüman Olmaları”, Doğuştan Günümüze büyük İslam tarihi, C.VI, İstanbul 1992, s. 22.
31
taraflarında ise cuma mescidi yer alıyordu. Şehristan, rabaz ile arasında akan Soğd
Nehri’nin karşısında olup bir surla çevriliydi. Bu surun doğu tarafında Çin, batısında
Nevbahar, güneyinde Kiş ve kuzeyinde Buhara Kapısı olmak üzere dört kapısı
bulunmaktaydı59. İbn Havkal’ın60 naklettiğine göre bu kapılardan en büyüğü
üzerinde San’a ile Semerkand arasındaki mesafeyi gösteren himyerice yazılar
bulunmaktaydı. Samanîler zamanında yanan bu kapı ,Muhammed b. Lokman b. Nasr
b. Ahmed b. Esed tarafından yeniden yaptırılmıştı.
Şehrin en mamur yerlerinden biri, bütün çarşıların toplandığı Ras el Tak
denilen yerdi. Burada eski devirlerden kalma kurşundan yapılmış bir su kanalı
bulunuyordu. Bu kanalın muhafazasını mecusilere veren devlet, bu görevlerine
karşılık onları cizye vergisinden muaf tutuyordu. Ras el Tak rabazın merkezi
konumunda olup, rabazı çevreleyen 2X2 fersahlık surun içerisinde kalıyordu. Bu
surun, Gezavec, İşbışk, Şuhsin, Afşına, Versenin, Kuhek, Rivded ve Ferruhşid olmak
üzere sekiz kapısı mevcuttu.
Şehir su ihtiyacını Soğd vadisindeki Burgar denilen yerden kaynağını alarak,
Verağser ve Gubar denilen yerde muhtelif kanallara ayrılarak şehre ve çevresine
dağılmaktaydı. Verağser’den şehre dağılan kanallar şunlardı:
1. Bereş Kanalı: Kanalların en büyüğü olan Bereş, Semerkand’ın arkasını
dolaşır ve üzerindeki yerleşim yerlerinin su ihtiyacını karşılardı. Gemi
taşımacılığında da önemli bir yer tutuyordu.
58 Makdisi, s.278; Şeşen,s. 254. 59 İbn Havkal, s.492-493;Şeşen,s.227; Makdisi,s. 278; Şeşen,s. 254; Eşref Buharalı, a.g.m., s. 47. 60 İbn Havkal, s.494; Şeşen, s.228.
32
2. Barmış Kanalı: Büyüklük bakımından ikinci sırayı alan kanal, Bereş
Kanalı gibi üzerinde gemi taşımacılığının yapılmasına müsaitti.
3. Peşmin Kanalı: Barmış Kanalı’nın güneyinden akmakta ve üzerinde
yeralan köyleri sulamaktaydı.
Gubar’dan dağılan kanallar ise şunlardı:
1. Sinaveb Kanalı: 2 konak uzunluğunda olan kanal, Buzmaçin Veyzar,
rustaklarını ve İştihan amilliğinde bulunan köylerin su ihtiyacını karşılamaktaydı.
2. İştihan Kanalı: Gubar’dan ayrılan kanalların en büyüğü olan kanaldan, bu
noktadan itibaren 4 fersah mesafe boyunca faydalanılamazdı. Adından da belli olmak
üzere İştihan’a kadar olan yerleri sulamaktaydı.
3. Fey Kanalı: Semerkand’ı 2 konak geçen kanal, Soğd vadisinin en mamur
yerlerini sulamaktaydı.
Bu kanallardan hariç Semerkand’da pek çok kanal bulunmakta idi61.
Semerkand’ın altısı Soğd vadisinin güneyinde, altısı kuzeyinde olmak üzere
toplam 12 rustakı bulunmaktaydı. Vadinin güneyinde yer alan ilk rustak Buncikes’ti.
Buncikes’ten sonra sırayı, Irak’tan gelmiş olan hıristiyanların oturduğu Şavzar takip
etmekteydi. Şavzar’dan sonra Verağser rustakı gelmekte ve bunların arasında
Mayemurg ve Sencerfagan rustakları bulunmaktaydı. Mayemurg’un Rivded denilen
köyünde eski dönemlerde Semerkand hükümdarı Ihşid oturmaktaydı. Güneydeki
diğer rustaklar Dermağ ve Ebgar’dı.
61 İbn Havkal,s.493-496;Şeşen,s.227-229.
33
Soğd vadisinin kuzeyinde bulunan ilk rustak, Uşrusana’ya komşu olan
Yarkes’di. Yarkesi, Furnamed, Yarkese Semerkand yönünde birleşen Buzmaçin,
Kebudenckes, Veyzar ve Merzuban b. Keysfa rustakları takip etmekteydi.
Semerkand’dan sonra vadinin güneyinde İştihan ve Küşaniye, vadinin
kuzeyinde Horasan yolu üzerinde yer alan Erbencen ve Debusiye şehirleri
gelmekteydi62.
Keşke -Derya Nehri Üzerinde Yer Alan Şehirler
Soğd nehrine paralel olarak akan Keşke-Derya üzerindeki ilk şehir Kiş (Şehr-
i Sebz=Yeşil Şehir) idi. İbn Havkal Kiş şehrini iç ve dış olmak üzere iki şehir olarak
zikreder. Samanîler döneminde iç şehir harab bir haldeyken, dış şehir oldukça
mamur olup şehrin rabazına bitişik bir durumdaydı. Dar el-imare dış şehirde,
hapishane ve cuma mescidi ise iç şehirde yer alıyordu. Rabaz musalla denilen yerde
olup 1/3X1/3 fersahlık bir alanı kaplamakta ve çarşıları ihtiva etmekteydi.
Maveraünnehir’in diğer şehirlerine nazaran çukur bir alanda yer alan Kiş şehrinin
meyveleri daha erken olgunlaşırdı. Bunun yanı sıra iklimi hastalığa müsaitti. Yapıları
topraktan ve ahşaptan olan iç şehrin Demir Kapı, Ubeydullah Kapısı, Kassabun
Kapısı ve İç Şehir Kapısı olmak üzere dört kapısı mevcuttu. Dış şehrin ise İç Şehir
Kapısı, Berknan Kapısı olmak üzere iki kapısı bulunmaktaydı. Şehir su ihtiyacını
Keşke-Derya’dan ayrılarak şehrin güneyinden geçen Kassabun ile kuzeyinden geçen
Eşrud nehirlerinden ayrılan kanallardan karşılamaktaydı. Bu kanallardan en
önemlileri, Semerkand yolu üzerinde Kiş’e 1 fersah uzaklıktaki Haruza Kanalı ile
Belh yolu üzerinde şehre yine 1 fersahlık mesafedeki Huş-rud kanalıydı. İbn
62 İbn Havkal, s.498-499; Şeşen, s.230-231; Makdisi, s.279; Şeşen, s.254-255.
34
Havkal’ın 11 rustakını zikrettiği Kiş şehrinden sonra Keşke-Derya nehri üzerindeki
ikinci şehir ise Nesef’ti63.
Araplar tarafından Nahşeb olarak adlandırılan Nesef64, Belh ile Buhara
arasındaki düzlükte kurulmuş olup Ceyhun nehri ile arasında bir bozkır
uzanmaktaydı. Harap olmuş bir kalesi ve rabazı olan şehrin ortasından ,Kiş şehrini
sulayan kanalların birleşmesiyle oluşan bir nehir geçmekteydi. Dar el-imare bu
nehrin kıyısında Ras el-Kantara denilen yerde, hapishanede dar el-imarenin
yanındaydı. Cuma mescidi, rabaz kapılarından Gubezin Kapısı tarafında, Musalla ise
yine rabazın diğer bir kapısı olan Neccariye Kapısının iç kısmında yer almaktaydı.
Çarşılar cuma mescidi ile dar el-imare arasında toplu olarak bulunmaktaydı. Şehire
Kesbe ve Pezde olmak üzere iki kasaba bağlı olup bunlardan Kesbe, Nesef’ten daha
büyüktü65
Ceyhun Nehri Üzerinde Yer Alan Eyaletler
Farklı milletler tarafından değişik adlarla anılan Ceyhun nehrine Çinliler
Wu-hu, İranlılar Vehraz/Behroz, Araplar Ceyhun/Belh, Grekler ve Latinler ise Oxus
adını vermişlerdi.
Eski Türkler ise bu nehre “büyük ırmak” anlamına gelen Ögüz adını
vermişlerdi. Moğol istilası döneminde daha çok Amu-Derya olarak bilinen Ceyhun
Nehri66 Pamir ile Hindikuş dağlarının birleştiği noktadan doğar. Irhan nehrine
varmadan önce Hulbuk (Bahsu), Berban, Fargar, Endicarağ ve Türk memleketinden
doğan Vahşab nehirlerinin birleşerek kendisine katılmasından sonra Ceyhun olarak
63 İbn Havkal, s.501-502; Şeşen, s.232-233; Eşref Buharalı, a.g.m., s.52. 64 V. Minorsky, “Nahşeb”, İA, C.IX, İstanbul,1988 , s. 40.
35
adlandırılır. Bu birleşmeden sonra Buttam dağlarından çıkan yeni nehirler de
Ceyhun’a katılır ve böylece taşıdığı su miktarı hayli artan nehir Huttal ile Vaşcırd
arasında sınır olarak kabul edilen bir köprüden geçerek Belh’ten Tirmiz’e doğru
uzanır, Kilif, Zemm ve Amül’ü katederek Aral Gölü’ne dökülür67.
Ceyhun nehri üzerinde yer alan eyaletlerin ilk ikisi Huttal ve Vahş’tı. Arap
istilasından önce yöneticilerine Huttalan Şah veya Sir Huttalan denilen Huttal Eyaleti
tıpkı İsficab Eyaleti gibi Samanî Devleti’ ne vergi ödemiyor , bağlılığını göstermek
üzere bazı hediyeler gönderiyordu68. Huttal Eyaleti ile Vahş Eyaleti tek bir amillikte
toplanmıştı. Bu iki eyalet Harbab ve Vahşab nehirleri arasında kalan düzlük arazide
yer almaktaydılar. Huttal’ın merkezi Hulbuk olup sultanın ikâmetgahı durumunda
idi. Hulbuk’tan hariç Huttal’ın diğer şehirleri Münk, Temliyat, Fargar, Gavşenç,
Endicarağ, Lümnük, Merend, Karbenk, İskendere ve Bik idi. Vahş Eyaleti’ne bağlı
şehirler ise Helaverd ve Lavkend idi.69Vahan ve Şikniyye’de yaşayan Türklere
komşu olan bu iki eyaletten Huttal’ın Temliyat ve Mink şehirleri arasında Kumici
Türkleri yaşamaktaydı. Huttal Eyaleti ile Çağaniyan(Sağaniyan) arasında ise
Kenjine Türkleri bulunuyordu ki, bunlar da Kumici Türkleri gibi Huttal ve
Çağaniyan Emirlerine bağlıydılar70. Kuvadiyan( Kubadiyan) Eyaleti Tirmiz’den
65 İbn Havkal, s.502-503; Şeşen, s.233-234; Makdisi, s.282; Şeşen, s.256-257. 66 Z.V. Togan, “Amuderya”, İA, C.I, İstanbul,1986 ,s.4 19 ; Eşref Buharalı, a.g.m.,s. 34-35. 67 İbn Havkal, s.475; Şeşen, s.215; Z.V. Togan, a.gm., s.419. Ceyhun nehrinin X.yy’dan önce ve
XII.yy ‘den sonra Hazar denizine döküldüğü de olmuştur. Makdisi, s. 285; Şeşen,s. 256; Z.V. Togan, a.g.m.,s.424
68 W. Barthold, “Huttel”, İA, C.V/I, İstanbul trhsz, s.920. Nazmiye Togan, Huttal adının İbn Hurdabih ve İbn Fakih’de “Xtglan” Gerdizi’de “Xtglan Xağan” olarak geçen ve son Göktürk Kağanlarından birinin ismi “Kutoğlan” olarak okunabileceği ve bunun kısaltılarak Huttal kelimesinin ortaya çıktığı görüşündedir . Nazmiye Togan, a.g.m., s. 42 haşiye 35 .
69İbn Havkal , s.476;Şeşen,s.215-216;Makdisi, s.290-291;Şeşen,s.262 70 Hududu’l al- Alam, The Regions Of The World, Ing trans. V. Minorsky, Londan 1937,s.120;Enver konukçu ,a.g.e., s.114-115; Z.V. Togan, a.g.e.,s.405,407-408,429
36
daha küçüktü. Eyaletin merkezi Fezz şehri olup, diğer şehirleri Nevdiz, Uzec ve
Buremdi71.
Kuvadiyan Eyaleti’ne üç günlük mesafede ise Çağaniyan( Sağaniyan) Eyaleti
bulunuyordu. Samanîlerin ünlü Horasan Sipehsalar ailesi Muhtaçoğulları’nın çıkış
yeri olan eyaletin merkezi onunla aynı adı taşıyan Çağaniyan şehriydi72. Çarşıların
üzeri örtülü olan şehrin, camisi çarşının ortasında yer almaktaydı. Kemersiz olan bu
cami tuğladan yapılma sütunlar üzerine oturtulmuştu. Her evin su ihtiyacını
karşılayacak bir su dağıtım sistemine sahip olan şehir aynı zamanda değişik
türlerdeki kuşları barındırmasından dolayı bir avlanma mekânıydı. Eyalete bağlı
diğer şehirler Darazenci, Basend, Senkerde, Şuman ve Destçird idi73. Hudu’l-âlemde
bu şehirlerden Şuman ve Deştcird arasında kalan yerler Kumici Türklerinin mekânı
olarak gösterilmektedir74.
Ceyhun nehri üzerinde yer alan diğer bir önemli şehir ise Tirmiz’di. Tirmiz ve
Çağanıyan (Sağanıyan) VIII. yüzyılın ikinci yarısına kadar Göktürk kağanları
silsilesinden Toharistan Yabgusu’nun hakimiyetinde idi. Yabgu’nun Araplara esir
düşmesiyle bölgede hakimiyeti Kutluk Tardu ele geçirdi.658 yılında Arap
hakimiyetine geçen şehir, X yy’da genellikle Çağaniyan Eyaleti’ne bağlı olup,
yöneticilerine Tirmiz Şah denilmekteydi.Kaynaklar X. yy’la kadar Tirmiz halkının
çoğunluğunun gayr-ı müslim olduğunu belirtirler.75
71 İbn Havkal ,s476-477;Şeşen,s.216;Makdisi, s.290;Şeşen, s.262 72 İbn Havkal,s.477;Şeşen,s.216. 73 Makdisi, s.283-284,Şeşen,s.257. 74 Hududu’l al- Alam, s.120. 75 Emel Esin, “Tirmiz”, İA, C.XII/I, İstanbul, 1979, s.383-384.
37
X.yy ‘da Tirmiz, çarşıları tuğla döşeli ve geniş meydanları olan bir şehirdi.
Etrafı surlarla çevrili olan şehrin kuhendiz ve cuma mescidi bu surun dahilindeydi76.
Makdisi77 ayrıca Çağaniyan’ın merkeziyle Tirmiz’in birleştiği yerde Kici ve Kencine
Türklerine sınır dağlar bulunduğunu belirtir. Hududu’l Âlem’e göre78 ise Kici ve
Kencine Türkleri Çağaniyan ile Huttal arasında bulunuyorlardı. Faruk Sümer79 ise
Cuveyni’ye dayanarak XI. yy’da Çağaniyan ve Tirmiz’de Karluk Türkleri’nin de
yaşadığını belirtir.
Tirmiz’den sonra Ceyhun üzerinde sırasıyla Kalif, Nevidik, Zumm ve
paralelinde Ahsikes, Firebr ve Amül gelmekteydi80.
Ceyhun nehrinin her iki tarafında toplam 80X80 fersahlık bir alana yayılmış
bulunan Harezm Eyaleti’ni ise kuzeyden ve batıdan Oğuz sınırları, güneyden ve
doğudan Horasan ve Maveraünnehir çevrelemekteydi. Eyaletin, biri Maveraünnehir
tarafında yer alan Kas (Kat) diğeri Horasan tarafında yer alan Cürcaniye
(Ürgenç,Gürgenç) olmak üzere iki merkezi bulunmaktaydı81.
Eyalet tarihte Harizmşahlar olarak bilinen hanedanın cedleri olan
Afrigoğulları denilen yerel bir sülalenin yönetimindeydi. Araplar tarafından 717
tarihinde bölgenin istila edilmesinden sonra, bu hanedan üyeleri “Şahlık” unvanını
taşıyarak yönetimi ellerinde bulundurmaya devam ettiler. Her ne kadar Samanîlere
tâbi olsalar da 922 yılında Kas’da, İdil Bulgarlarına giden Hilafet elçisi İbni
Fadla’na, geçiş iznini verip vermeme yetkisinin kendisinde olduğunu bildiren bir
76 . Makdisi, s.291; Şeşen, s.262. 77 Makdisi, s.283; Şeşen,s. 257. 78 Hududu’l al -Alam, s.120. 79 Faruk Sümer, Eski Türklerde Şehircilik, Ankara ,1994, s.67. 80 Makdisi,s. 284; Şeşen,s. 258. 81 Makdisi,s. 286; Şeşen,s. 259.
38
vali bulunmaktaydı82. Eyaletin Cürcaniye merkezi ve civarı ise 995-997 yılları
arasında Baranlı Türk soyundan olmaları kuvvetle muhtemel olan
Memunoğulları’nın elinde olup, ismende olsalar Samanîlere tabidiler83.
Hududu’l-âlem’de84 Oğuz Kapısı da denilen Kas şehrine İbn Havkal85 Kat-
Derhaş denildiğini de belirtir. Eyaletin büyük merkezi olan Kas’ın Makdisi’nin86
ziyareti esnasında Ceyhun Nehri tarafında yıkık vaziyette bir kalesi bulunmakta ve
nehrin taşmasından dolayı halk daha iç taraflara yerleşmiş bir durumda olup, şehir
çevresel temizlik açısından mahrum bir görünüm sergilemekteydi.
Kas’dan sonra Harezm Eyaleti’nin en büyük şehri ve ikinci merkezi,
Ceyhun’un güneyinde yer alan Cürcaniye (Ürgenç, Gürgenç) idi. Hududu’l-
âlem’de87 kendisine “Türkistan Kapısı” da denilen Cürcaniye şehrinin88 Hacılar
Kapısı önünde Harezm Emiri Me’mun b. Muhammed tarafından yaptırılan oldukça
güzel bir kapı bulunmaktaydı. Bu kapının yakınlarında ise yine Me’mun tarafından
yaptırılan bir saray ve bu sarayın karşısında Ali b. Me’mun’un yaptırmış olduğu
başka bir saray daha bulunmaktaydı. Belirttiğimiz bu iki kapıdan hariç şehrin iki
kapısı daha mevcuttu.
Eyaletin su ihtiyacını ise Ceyhun nehrinden ayrılan kanallar karşılamaktaydı.
Bu kanallardan ayrıntılı bir biçimde bahseden İbn Havkal89 şu bilgileri vermektedir.
82Z.V. Togan, “Harizm”, İA, C.V/I, İstanbul ,trhsz,s. 242. 83 Z.V.Togan , a.g.e.,s.189-200. 84Hududu’l al –Alam, s. 121. 85İbn Havkal, s.478; Şeşen, s.217. 86 Makdisi, s.286; Şeşen,s. 260. 87 Hududu’l al- Alam , s.122. 88 Makdisi, s.286;Şeşen, s.260-261. 89 İbn Havkal, s.478-480; Şeşen, s.217-218.
39
Gavhare (Öküz Yiyen) Kanalı: Garamhişa denilen yerden 6 fersah
mesafede Ceyhun’dan ayrılan kanalın genişliği 5 arşın olup üzerinde gemi
taşımacılığı yapılmaktaydı. Gavhare Kanalının Cürcaniye’ye uzaklığı 12 fersahtı.
Kezne Kanalı: Gavhare kanalından ayrılan kanal üzerindeki rustakların su
ihtiyacını karşılamaktaydı.
Hezaresb Kanalı: Amül’den sonra Ceyhun’dan ayrılan kanal, Gavhare’nin
yarısı kadar olup, onun gibi üzerinde gemi taşımacılığı yapılmaktaydı.
Kerderan-haş Kanalı: Hazaresb şehrine 2 fersah uzaklıkta bulunan kanal
Hezaresb kanalından daha büyüktü.
Hive Kanalı: Kerderan-haş’dan daha büyük olup üzerinde gemi taşımacılığı
yapılmaktaydı.
Mezra Kanalı: Gavhare’nin iki katından bu kanaldan Mezra şehrine gemiler
işlemekte olup Hive Kanalı’na 2 mil uzaklıktaydı.
Vesak Kanalı: Mezra Kanalı’na 2 mil uzaklıkta olan kanal Kas şehrine 2
fersahtı ve üzerinde Cürcaniye’ye gemiler işlemekteydi.
Buh Kanalı: Cürcaniye tarafında bulunan kanal, Cürcaniye’nin Enderistan
denilen köyünün sınırında Vezak Kanalıyla birleşmekteydi.
Kerder Kanalı: Kas şehrinin 4 fersah alt tarafında dört nehrin
birleşmesinden oluşan kanal Kerder’deki hemen her köye uğramaktaydı. Bütün bu
kanallar Ceyhun’dan ayrıldıktan sonra, Ceyhun Nehri Aral Gölü’ne dökülürdü ve
buraya Halican denirdi.
40
Seyhun Nehri Üzerinde Yeralan Eyaletler
Grekler’in Yaxartes, Çinlilerin Yao-şa veya Yo-şa, Arapların Seyhun olarak
adlandırdıkları nehre Türkler İnci Irmağı mânâsına gelen “Yençü Ögüz” diyorlardı.
Bu adlardan hariç Seyhun nehri suladığı şehirlerin ve bölgelerin adları olan Şaş
(Çaç), Özkend, Hocend, Benaket, Ahsikes gibi adlarla da anılıyordu.
Özkend sınırları içerisinde doğan Seyhun Nehri’nin biri Fergana’yı güney
doğudan dolaşan Kara Derya, diğeri kuzey doğudan dolaşan Narin olmak üzere iki
ana kolu olup bunların arasında kalan alan ise Miyan-Rudan olarak bilinmekteydi90.
Hurşab-Urest, Kuba, Cidgil ve diğer nehirlerin katılmasıyla su miktarı hayli artan
Seyhun sırasıyla Ahsikes, Hocend, Benaket, Sütkent, Barab (Farab), Sabran ve
oradan da Oğuz ülkesi sınırlarında bir bozkırda akarak buradan 1 fersah uzaklıktaki
el-Karyet el-Hadise’ye uğrar ve buradan 2 konaklık mesafede bulunan Aral Gölü’ne
dökülürdü91.
Seyhun üzerindeki ilk eyalet Fergana idi. Yaklaşık olarak 552 yılında Türk
hakimiyetine dahil olan Fergana 627 yılından sonra Batı Göktürk Devleti tarafından
Türkleştirilmiş olup, eyaletin kuzeyinde yer alan Binbulak denilen yerde otağlarını
kuran Türk Hükümdarları tarafından yönetilmekteydi92.Bazı Arap coğrafyacı ve
tarihçilerine göre eyaletin merkezi olarak kabul edilen Kasan’ın, arkeolojik
çalışmalar neticesinde Hunlara, Kuşanlara ve Göktürklere ev sahipliği yaptığı da
ortaya çıkmıştır93. Göktürk çağında Fergana bölgesi Göktürklerin 10 aşiretine bağlı
90 W. Barthold,“Sirderya”, İA, C.X ,İstanbul, 1988, s.567; Eşref Buharalı, a.g.m.,s. 59. 91 İbn Havkal, s.511-512; Şecen, s.239; Hudud’l al-Alam , s.72-73. Hududu’l al-Alam’da Cidgil
nehri Hatlam, Urest nehri de Uş olarak geçmektedir. Bkz. a.y. 92Bahaddin Ögel, a.g.e., s.115-116. 93 Eşref Buharalı, a.g.m., s.55.
41
Ezgişler’in oturduğu bir sahaydı94. Kaşgarlı’nın bilindiğine göre bu boy XI. yy’da
Özkend taraflarındaydı95. Mesudi ise Fergana ve Şaş dolaylarında Halaçlar’ın
yaşadığını, Fergana’nın güneyinde şehirli ve göçebe Türklerin bulunduğunu bize
nakletmektedir96.Batı Göktürk Devleti’nin 658 tarihinde yıkılması üzerine bir Çin
eyaleti haline gelen bölgeye, yerli hanedanı devirerek yönetimi ele geçirmiş olan
Türk sülalesinden Arslan Tarhan hakimdi97.
Freiman’a göre bölgeye Kuteybe ile yaptığı anlaşmadan dolayı halk
tarafından tahttan indirilen ve yerini Gurek’e bırakan Tarhan unvanlı Semerkand
Kralı hakimdi ve 721 yılına kadar Peçkend’den bölgeyi Türk Hakanlığına bağlı
olarak idare etmişti98.
Ebu Cafer el-Mansur’dan sonra hilafete geçen el-Mehdi döneminde (775-
785) Soğd, Toharistan, Karluk, Uşrusana, Dokuz Oğuz ve diğer Türk hükümdarları
İslâmiyete davet edilmiş olup, bunların arasında Fergana’da bulunmaktaydı99.
Samanî Ailesinden Ahmed b. Esed’e verilen Fergana İbn Havkal’a göre100 bir bölge
adı olup, Yukarı Nesya, Aşağı Nesya, Esbere, Nukad, Miyan-Rudan, Cidgil, Urast,
Besfer ve Eşt olmak üzere 10, Makdisi’ye göre101 Miyan, Ruzdan, Nesa’iyye ve
Yazgıyye olmak üzere üç bölgeden oluşmakta ve bunlara bağlı 40 yer
bulunmaktaydı. Fergana Eyaleti’nin merkezi Ahsikes olup Seyhun’un kuzeyinde düz
bir arazide yer almaktaydı. Kuhendizi ve rabazı bulunan şehirde, dar el-imare ve
94 Z.V. Togan, a.g.e., s.52-53. 95 Reşat Genç, a.g.e.,s. 36. 96 Aydın Sayılı, R.N. Frye, a.g.m., s. 112. 97 . W.Barthold, “Fergana”, İA,C.VI, İstanbul, trhszs, s.559 98 K.V. Zettersteen- İ.Kafesoğlu, “Kuteybe”,s.1052. 99 H.Dursun Yıldız,a.g.m.,s.23. 100 İbn Havkal, s.513; Şeşen, s.240. 101 Makdisi, s.262; Şeşen, s.248.
42
hapishane kuhendizde, cuma mescidi ise kuhendizin dışında bulunuyordu. Çarşıların
çoğunluğu şehristanda, bir kısmı da etrafı bir surla çevrili olan rabazda yer alıyordu.
Rabazı çevreleyen bu surdan hariç şehristanı da Bab-u Buceyr, Bab el-Murakkaş,
Kasan, Cuma Mescidi ve Rahabe adlarıyla bilinen beş kapılı bir sur çevrelemekteydi.
Ahsikes’den sonra büyüklük bakımından ikinci sırayı Kuba şehri almaktaydı.
Kuhendizi harap bir durumda olan Kuba ‘da cuma mescidi kuhendizde, hapishane,
dar el-imare ve çarşılar rabazda yer alıyordu102. Makdisi103 Kuba’nın Ahsikes’den
daha rahat daha geniş ve temiz olduğunu söyleyerek buranın eyaletin merkezi olması
gerektiğini de ekler.
Eyaletin diğer bir şehri de Uş’tu. Biruni’ye göre bir Türk şehri olan Uş’un104
hapishanesi ve dar el-imare’si kuhendizinde olup oldukça gelişmiş bir şehirdi.
İslâm dünyasından gelen gönüllülerin buluşma yeri olan şehir de Türklere komşu
dağlar yer almakta ve buradan onları gözetlemek için mevkiler bulunmaktaydı105.
İbn Hurdabih’te Dihkan Gur Tigin’in şehri olarak geçen Özkend106 büyük ihtimalle
bir Türk hükümdarının merkeziydi. İbn Havkal’ın107 ifadesine göre şehrin
yakınlarındaki Hef-Dih olarak bilinen yer önceden Türklere ait bir yerdi.
Seyhun Nehri üzerindeki ikinci eyalet Usruşana idi. Hüan Çang’ın Türk
hakimiyetine dahil olan yerler arasında gösterdiği Uşrusana108 ilk Arap istilası
döneminde Afşin unvanlı bir Türk idarecinin yönetimindeydi. Uşrusana da ki , bu
Türk ailesinin bilinen ilk şahsı Kara Buğra olup 736 yılında Araplara karşı savaşan
102İbn Havkal, s.512-513; Şeşen, s.239-240 ; Makdisi, s.271 ; Şeşen, s.250. 103 Makdisi, s. 272 ; Şeşen,s. 250. 104 Eşref Buharalı, a.g.m., s.57. 105 Hudud’l al-Alam, s.116 ;İbn Havkal, s.513; Şeşen, .s240; Makdisi, s.272; Şeşen,s. 250. 106 Eşref Buharalı, a.g.m., s.57. 107 İbn Havkal,s. 514; Şeşen,s. 241.
43
Türk Hakanının safında yer almıştı. Ondan sonra yerine oğlu Kavus et-Türki ve
ardından onun oğlu Afşin yönetimi ele almış, İslâmiyeti kabul ederek Halife
Me’mun’un ordu kumandanlığına kadar yükselmişti109. Afşin gibi diğer Türk
beylerinin askerî yetenekleri neticesinde olsa gerek ki, Mutasım zamanında da hilafet
ordusu için Fergana, Şaş, Uşrusana bölgelerindeki Türklere olan talep de artmıştı110.
Belazuri’nin111 ifadesine göre bu bölgelerde yaşayan Türkler İslâmiyeti kabul ederek
gayrı müslim ırkdaşlarına karşı savaşmışlardı.
Halife Me’mun tarafından Samanî ailesinden Yahya b. Esed’e verilen
Uşrusana Eyaleti’ni ,doğudan Fergana’nın bir kısmı ile Pamirler, batıdan Semerkand,
kuzeyden Şaş ve Fergana’nın bir bölümü, güneyden Kiş, Çağaniyan, Şuman, Vaşcırd
ve Raşt çevrelemekteydi. Eyaletin merkezi Bumeckes’ti. Bumeckes’in hapishanesi
kuhendizinde dar el-imaresi rabazda yer alıyordu. Çarşılar, rabaza ve şehristana
dağılmış durumdaydı. Rabazı ve şehristanı çeviren ayrı birer sur bulunmaktaydı.
Şehristan surunun Yukarı Kapı ve Şehir Kapısı olmak üzere iki, rabaz surunun
Zamin, Mersemende, Nuckes ve Kehabad olmak üzere dört kapısı bulunmaktaydı.
Şehir su ihtiyacını, tamamı aynı kaynaktan çıkan Sarin, Ebûrcen, Yemacen, Ruycen,
Sütyenkcen kanallarından karşılamakta olup, bu kanalların her birinde birer
değirmen bulunmaktaydı112. Bumeckes’ten sonra gelen diğer önemli bir şehir de
Zamin’di. Fergana ve Hocend yolu üzerinde yer alan şehrin diğer bir adı da Susende
idi. Burada eski bir şehir de bulunmaktaydı. Bu şehrin harap olmasıyla halk Zamin’e
taşınmıştı. Zamin şehri, Soğd ‘dan Fergana’ya giden tüccarların konaklama yeriydi.
108 Nazmiye Togan, a.g.m., s.36. 109 Zekeriya Kitapçı,a.g.m., s.1187-1188; H. Dursun Yıldız, “Türk Kumandanı Afşin”, Türk Kültürü,
S.16 , Ankara ,Şubat 1964, s. 38; W. Barthold, “Afşin”, İA, C.I,İstanbul , 1986, s.140 110Aydın Sayılı, R.N. Frye, a.g.m., s.113. 111 Belazuri, s.628.
44
Türk sınırında yer alan Dizek şehri ise rıbatlarıyla meşhurdu. Bunların en büyüğü
Hudeysir Rıbatı olup, Uşrusana’nın Türk hanedan ailesinin üyesi Afşin tarafından
yaptırılmıştı113.
Uşrusana Eyaleti’nden sonra Seyhun üzerinde Şaş ve İlak Eyaletleri yer
alıyordu. Kaşgarlı Mahmut’ta Şaş veya Terken olarak zikredilen eyalet için
kullanılan Taşkend adı ise ilk olarak Biruni’de geçmektedir114.
Hüan Çang bölgede 10 şehir bulunduğunu ve hepsinin başında birer Türk
hükümdarın bulunduğunu ancak bütün bölgenin bağlı bulunduğu bir hükümdarın
bulunmadığını bildirir115. Ancak Göktürk çağında önemli bölgelerden olan Şaş’a,
Tudun, Tegin unvanlı merkezden gönderilen Türk valilerin atandığı bilinmektedir.
713 yılında Şaş valisi Bagatur Tudun olup emrindeki Şaş prensleri de birer Türk
adına sahiptiler116. Çin ile mücadele içerisinde bulunan Şaş hükümdarı Çinliler
tarafından öldürülünce oğlu Araplardan yardım istemiş, Ebu Müslim’in gönderdiği
kuvvet 751 yılında Talas’da Çinlileri ağır bir yenilgiye uğratmıştı. Bu savaşla Orta
Asya’da Arap hakimiyeti kuvvetli bir şekilde kurulmuş oldu117.
Yahya b. Esed es-Samanî’ye tevcih edilen yerlerden olan Şaş Eyaleti 2X3
günlük yol genişliğinde olup, düz bir araziyi kaplamaktaydı. Maveraünnehir’in en
güzel yerlerinden olan eyaletin merkezi Bunkes’ti. Kuhendizi, şehristanın dışında yer
alan şehrin, biri şehristanı çevreleyen surun içerisinde diğeri bu surun dışında olmak
112 İbn Havkal,s. 504 ; Şeşen,s. 234 ; Makdisi, s.277 ; Şeşen, s.254.Makdisi’de Bumeckes ,Buncikes
olarak geçmektedir. Bkz ay. 113 İbn Havkal,s. 504-505 ; Şeşen,s. 234-235. 114 W. Barthold, “Taşkent”, İA, C.XII, İstanbul , 1979,s.39. 115Nazmiye Togan, a.g.m., s. 36; Faruk Sümer, a.g.e., s.18. 116Bahaddin Ögel, a.g.e., s.115.Faruk Sümer, a.g.e., s.52 haşiye 107.Tegin ve Tudun unvanlarının
birer Türk unvanı olduğuna dair bkz.A.Donuk,a.g.e.,s.48-49,52-54. 117 W.Barthold, a.g.m., s.39.
45
üzere iki rabazı mevcuttu. Şehristan surunun Ebu’l-Abbas Kapısı, Kesir ve Künbed
kapısı olmak üzere üç, iç rabazı çevreleyen surun 10, dış rıbazı çevreleyen surun ise
7 kapısı bulunmaktaydı. Hapishane ve dar el-imare kuhendizde, cuma mescidi ise
kuhendizin dışında yer alıyordu. İbn Havkal’a göre 26, Makdisi’ye göre Şaş Eyaleti
dahilinde 34 şehir bulunmaktaydı. Şaş’la bir bütünlük arz eden İlak Eyaleti’nin
merkezi Tunkes olup, Şaş’ın merkezi Bunkes’in yarısı kadardı. Dar el-imare
kuhendiz’de, cuma mescidi ve hapishanesi kuhendize bitişikti. Çarşılar rabazla
şehristana dağılmış durumdaydı. İbn Havkal eyalete 13 şehrin Makdisi ise 17 şehrin
bağlı olduğunu nakleder.118
Seyhun Nehri üzerindeki son eyalet ise İsficab’tı. İsficab(Sayram ,Akşehir)
Eyaleti Karluk Türkleri’nin yaşadığı bir bölgeydi. 840 yılında Uygur Devleti
yıkıldığı zaman Karluklar Issık gölün güneyi ile İsficab’tan Çu ve İli havzasına kadar
olan geniş alana yayılmış durumdaydılar119. Eyaletin merkezi olan İsficab şehrine
Belazuri’nin120 ifadesine göre Kuteybe’nin Şaş’ı istila etmesinden sonra buradan
ayrılan Türkler hakim olmuştu.X. yüzyılda hâlâ bir Türk hükümdarı tarafından
yönetilen eyalet Samanî Devleti’ ne vergi vermiyor, bağlılığını gönderdiği sembolik
materyallerle bildiriyordu121.
X.yy’da İsficab ( Sayram ) şehrinin harap bir kuhendizi bulunmakta, dar el-
imare, cuma mescidi ve hapishane şehristanda yer almaktaydı. Çarşılar ise rabazla
şehristan arasında dağılmış durumdaydı. Şehristanın Neveckes, Ferhad, Serakires ve
Buhara olmak üzere dört kapısı mevcuttu. İslâm dünyasının dört bir yanından gelen
118 İbn Havkal, s.507-509 ; Şeşen, s.236-237 ; Makdisi, s.264-265, 276 ; Şeşen, s.248. 119 Faruk Sümer, Oğuzlar Tarihleri-Boy Teşkilatı Destanları, İstanbul ,1999, s. 48; Eşref Buharalı,
a.g.m., s.65 120. Belazuri,s. 614.
46
gönüllüler için 1700 rıbatın bulunduğu İsficab’ta en ünlü rıbatlar, Nahşebliler,
Buharalılar, Semerkantlılar ve Karategin rıbatıydı122.
Makdisi123 İsficab’a bağlı 51 şehir adı verir. Bu şehirlerden Sabran (Savran)
Oğuz ve Kimeklere komşu olup Oğuz tüccarlarının uğradığı bir ticaret şehriydi124.
Otrar ve Sağalcan’da Kimeklere sınır olan yerlerdendi125. Ünlü Türk filozofu
Farabi’nin doğum yeri olan Farab (Barab) ile Gençdih ve Şaş arasından Türklerden
müslüman olmuş 1000 çadır bulunuyordu. Sütkent ise müslüman Türklerin
toplandığı bir mekandı. Eyaletin önemli yerlerinden olan Taraz yine Müslüman
Türklerin ticaret merkezi konumundaydı126.
717 yılında ise Göktürklerin Nu-shih-pi beş boyu burada Kara Türgeş
Devletini kurmuş, 756 yılında ise Türgeş adının artık görülmediği şehre ikinci bir ad
Karluk Kapısı deniliyordu. VIII.yy’lın ikinci yarısında Taraz’a sahip olan Karluk
Türkleri 751 yılında Talas Savaşı’nda Arapları Çin’e karşı destekleyerek, Çin’in
bölgedeki nüfuzunu kaybetmelerini de sağlamışlardı127. 893 yılında Taraz’a sefer
düzenleyen İsmail b. Ahmed es-Samanî ise Karluk Türklerini yenilgiye uğratmış ve
birçok ganimet ve esir de elde etmişti128.
Hududu’l-âlemin müellifi Taraz’a bağlı Şilci’de müslüman ve Türklerin bir
arada yaşadığını, Farunket, Mirki ve Neviket’te ise Türk nüfusunun yoğun olduğunu
121 W. Barthold,a.g.e., s. 251. 122. Makdisi, s.272-273; Şeşen,s. 251. 123. Makdisi, s.263-264; Şeşen, s.248. 124 Hududu’l al-Alam ,s. 119. 125 Makdisi, s.274; Şeşen,s. 251. 126 İbn Havkal,s. 511; Şeşen,s. 238. 127. H.Dursun Yıldız ,a.g.e., s.33-36;Eşref Buharalı, a.g.m.,s. 71-72. 128. Nerşahi, s.117; Mesudi, Mürucu’z-Zeheb, C.IV,Kum,1982 ,s.156; İbnü’l-Esir, El Kamil Fi’t -
Tarih ,C.VII , Trk trc. İslam Tarihi,Ahmet Ağırakça, İstanbul,1986,s. 388.
47
belirtir129. Yine Hududu’l-âlem’de Kulan ile Mirki arasında kalan yerler Karlukların
Beyştan, Haym ve Beriş boylarının mekanı olarak geçmektedir130. Taraz’a bağlı
Çiğil’de ise Karlukların Çiğil boyuna mensup Türkler yaşamaktaydı131. Makdisi132
Kulan’dan bahsederken Ordu şehrine değinir ve burada Türkmen melikinin
oturduğunu ve İsficab beğlerine bağlılığını gösteren hediyeler gönderdiğini de
nakleder.
HORASAN EYALETİ
Hur (güneş) ile asan (doğan) kelimelerinin birleşmesinden oluşan Horasan
kelimesi “doğan güneş memleketi” anlamına gelmektedir. Horasan Eyaleti’ni
doğudan Sistan ve Hindistan ,batıdan Oğuz Çölü ve Cürcan, kuzeyden
Maveraünnehir, güneyden Fars Çölü ve Kumis çevrelemekte olup, bazen siyasî
açıdan Maveraünnehir ve Sistan da eyalete dahil olmaktaydı. Kısaca Horasan Eyaleti
Nişabur, Merv, Herat ve Belh olmak üzere dört bölgeye ayrılmaktaydı133
Nişabur Bölgesi
Arap istilası döneminden sonra Horasan Eyaleti’nin merkezleri Merv ve
Belh’ti. Tahirîler döneminde devlet merkezinin Nişabur’a kaymasıyla şehir büyük bir
önem kazanmaya başladı. Tahirîlerden sonra Saffariler hakimiyetine geçen bölge;
899 yılında İsmail b. Ahmed es-Samanî’nin Amr b. Leys es-Saffar’ı mağlub
129Hududu’l al-Alam ,s. 119. 130 Hududu’l al-Alam ,s. 97. 131 Faruk Sümer, a.g.e.,s. 49. 132 Makdisi, s.275; Şeşen, s.253. 133 C.L.Huart, “Horasan”,İA,C.V/I, İstanbul, trhszs , s..560
48
etmesiyle Samanî hakimiyetine geçti ve bundan sonra Horasan Sipehsaları (ordu
komutanı) unvanına sahip valilerin merkezi konumuna yükseldi134.
Bir bölge adı olan Nişabur’un merkezi Nişabur’un yanı sıra Ebreşehr olarak da
bilinmekteydi. 1X1 fersahlık düz bir arazide kurulan şehrin binaları topraktandı.
Mamur bir kalesi ve rabazı bulunan şehrin, Amr b. Leys tarafından yaptırılan cuma
camisi rabazda, el-Muaskar denilen meydanda, dar el-imaresi ve hapishanesi ise
Hüseyin meydanında yer alıyordu. Kuhendizin iki, şehristanın ise Köprü Kapısı,
Makil Sokağı Kapısı, Kale Kapısı ve Takin Köprüsü Kapısı olmak üzere dört kapısı
mevcuttu. Rabazlar şehristanın ve kalenin etrafında dağılmış olup etrafını bir sur
çevrelemekteydi. Bu surun kapıları şunlardı:
1. Kubab Kapısı: Irak ve Cürcan’a açılırdı.
2. Cîk Kapısı: Belh’e, Merv’e ve Maveraünnehir’e açılmaktaydı.
3. Ahvasabad Kapısı: Fars ve Kumis’e açılmaktaydı.
4. Diğer önemli bir kapı da Tus’a açılmaktaydı.
Şehirde ticaret hayatı rabazda yoğunlaşmıştı. Buradaki en önemli çarşılar
Murabba’ah as-Sagira ve Murabba’ah al-Kabira’ idi. Rabazda yer alan çarşıların
bulunduğu mekan aynı zamanda hemşehrilerinin otellerinde kalan tüccarlara da ev
sahipliği yapmaktaydı.
Şehir su ihtiyacını Şavgar vadisindeki Bustankan köyünden kaynağını alan
nehirden karşılamaktaydı. Uzunca bir mesafe kateden bu nehirden sayısız yer altı
134 İbn Havkal ,Suret’el Arz , nşr.J.H.Kramers, Leiden ,1938,s.434;Makdisi, s.337;Şeşen,s.264
49
suyu kanalları ayrılmaktaydı. Şehirdeki hemen her evin sahip olduğu bu kanallar özel
muhafızların gözetimi altındaydı.135
Nişabur’dan sonra bölgenin diğer önemli şehirleri Tus, Sebzivar, İsferayin,
Nesa, Ebiverd ve Serahs’tı.136
Merv Bölgesi
Horasan Eyaleti’nin diğer bir bölgesi de Merv olup merkezi Merv al Şahcan
olarak da bilinen Merv şehriydi. Hududu’l-Âlem’137e göre Horasan’ın en güzel
yerinde kurulmuş olan şehir, düzlük bir arazide yer alıyordu. İbn Havkal’ın138
kumluk bir araziye sahip olarak belirttiği şehrin yapıları topraktandı. Oldukça büyük
olan kalesi harap bir haldeydi. Şehristanın etrafını bir sur çevrelemekte ve bu surun
Sencan, Demiskan, Lin, Asker-i Me’mun, Çin ve Şehir Kapısı olmak üzere altı kapısı
mevcuttu. Şehirde üç tane cuma camii bulunmaktaydı. Atik ve Eski Cami şehir
kapısının yanında, Yeni Cami de şehristanın merkezinde yer alıyordu. Ebu Müslim
tarafından yaptırıldığı söylenen dar el-imare ise Yeni Caminin arkasındaydı. Şehir su
ihtiyacını ise Bamiyan’dan doğan Murgab nehrinden ayrılan Razik, Majan,
Hürmuzffarrah ve Asa’di kanallarından karşılamaktaydı.
Bölgenin Merv al-Şahcan’dan hariç diğer önemli bir şehri de Meverruz idi.
Dört camisi bulunan şehir oldukça kalabalıktı. Meverruz’dan bir günlük yürüyüş
mesafesinde Kasr-ı Ahnef, Belh yolu üzerinde Merv al-Şahcan’ın güneybatısında ise
135 İbn Havkal, s.431-433;G.Le Strange, The Lands Of The Eastern Caliphate , Camridge,1930, s.384. 136 G.Le.Strange, a.g.e.,s.388,391,393,394. 137 Hududu’ al -Alam,s .105. 138 İbn Havkal,s.434-435,442.
50
Selçuklu Devleti ile Gazneli Devleti’nin geleceğini belirleyen 1040 Dandanakan
savaşının yapıldığı Dandanakan şehri bulunmaktaydı.
Herat Bölgesi
Herat bölgesinin merkezi Herat olup, kalesi, cuma camii ve hapishanesi
1/2X1/2 fersahlık bir alanı kaplayan şehristanda, dar el-imare ise Horasanabad
denilen yerdeydi. Kalenin ve şehristanın dörder kapısı bulunmakta ve şehristanın
etrafını bir sur çevrelemekteydi139. Bu sur Herat halkının Samanîlerin Herat valisi
Muhammed b.Cerrah’a ayaklanmaları nedeniyle Horasan Emiri tarafından
yıktırılmıştı140.
Bu surun kapıları şunlardı;
Saray Kapısı: Şehristanın kuzeyinde olup Belh yoluna açılmaktaydı.
Ziyad Kapısı: Şehristanın batısında, Nişabur yoluna açılmaktaydı.
Firuzabad Kapısı: Şehristanın kuzeyinde, Sistan yoluna açılmaktaydı.
Huşk Kapısı: Gur Dağlarına doğru açılmaktaydı.
Bu kapılardan Saray Kapısı demirden olup diğerleri ağaçtandı141. Herat’ın 2
fersah ötesinde yer alan dağlardaki tepelerin birinde Mecusilerin Şersek denilen bir
ateşgesi bulunmaktaydı. Bu ateşgede ile şehir arasında bir de kilise mevcuttu142.
139 İbn Havkal, s.437. 140 Z.V.Togan, “Herat”,İA, C.V/I, İstanbul , trhsz , s.402. 141 İbn Havkal,s.437. 142 İbn Havkal, s.438.
51
Şehir su ihtiyacını Hari Rud Nehrinden ayrılan muhtelif kanallardan
karşılamaktaydı. İbn Havkal’ın143 bahsettiği kanallar şunlardır:
Bevhoy Kanalı: Sendaseng rustakını sulardı.
Barast Kanalı: Kasan, Malin, Tizan ve Revamiz rustaklarını sulardı.
Andrican Kanalı: Susan rustakını sulamaktaydı.
Begûscan Kanalı: Kevk rustakını sulamaktaydı.
Kebek Kanalı: Gutan, Kerkiberd rustaklarını sulamaktaydı.
Sabgar Kanalı: Suhin rustakını sulamaktaydı.
Banchir Kanalı: Herat şehrinin içini sulamaktaydı.
Herat bölgesinin diğer önemli şehirlerinden Karuh suları ağaçları bol bir
şehirdi. Cuma camii Seyi denilen yerde olup, şehrin yapıları kerpiçtendi; Ufa,
Karuh’dan daha büyük, Malin’den daha küçüktü. Malinden sonra büyüklük
bakımından Haysar ve Esterbiyan gelmekteydi. Merabaz’da yine Malin’den küçük
bir yer olup pirinç yetiştirmeye elverişliydi. Başan yine Malinden küçük olan
yerlerden olup, suyu az bir yer idi. İsfizar ise Kavasan, Kavaran, Köşek ve
Endersekan olmak üzere dört şehirden oluşmakta idi. Busenç, mustahkem bir kalesi
bulunmakta ve etrafında hendekler yeralmaktaydı.Şehrin Nişabur’a, Herat’a,
Kuhistan’a açılan üç kapısı bulunmaktaydı.
143 İbn Havkal , a.y.
52
Belh Bölgesi
Arap coğrafyacılarının “beldelerin anası” mânâsına gelen “ümmü’l-bilad” ile
“behiyye” olarak sıfatlandırdıkları Belh, İran-Turan mücadelelerinin kahramanı
Afrasyab’a, Kuşanlara ve Akhunlara başkentlik yapmış bir şehirdi. İslâmiyet’ten
önce Budizm’in merkezi olan Belh, ünlü Nevbahar mabedini barındırması nedeniyle
birçok Budistin ziyaretgahı konumundaydı144. Nizak Tarhan’ın da ibadet amacıyla
ziyaret ettiği bu mabedin rahipleri ünlü Bermek ailesinin üyeleriydi145.
Düz bir arazide kurulan şehrin dağlık bölgeye uzaklığı 4 fersahtı. Şehristanı
çevreleyen sur topraktan yapılmış olup, en ünlü kapıları Nevbahar Kapısı, Ahte
Kapısı, Demir Kapı, Hindvan Kapısı, Yehudiye Kapısı, Şeştiman Kapısı ve Behta
Kapısıydı. Üç cuma camiine sahip olan şehir tüccarların toplandığı bir
yerdi146.Hudud’ul alem147, Belh şehrini Halaç Türklerinin mekanları arasında
gösterir..
Belh’in batısında Cüzcan(Cürcan, Gürgan) Eyaleti bulunmaktaydı. Arap
kuvvetleri 639 yılında Cürcan’a ulaştıklarında şehir Sul( Çöl) Türklerinin hükümdarı
Ruzban b. Ruzban Sul’un idaresindeydi. 700 yılında Arap kuvvetleri Dehistan ve
Cürcan’a saldırdıkları sırada Sul ailesinden Firuz b. Kul Cürcan’ı, Sul Tigin ise
Dehistan’ı idare etmekteydiler. Oldukça zor savaşlardan sonra Emeviler ,Firuz b.
Kul’la anlaşarak Cürcan’la ve Dehistan’a hakim olabilmeyi başarmışlardı148. En
mühim şehirleri Faryab, Yehudiye, İşbarkan ve Anbar olan eyaletin , Faryab şehri
144 R.Hartman, “Belh”, İA, C.II, İstanbul , 1986 , s.485-486. 145 W.Barthold, “Bermekiler”,İA,C.II, İstanbul , 1986 ,s.560. 146 İbn Havkal, s.447. 147 Hudud’l al -Alam , s.111. 148 Emel Esin , “ Hicretin Onbeşinci Asrı Münasebeti ile İlk Müslüman Olan Oğuzlardan Sul ( Çöl) Tigin’ne Dair Bir Not”, Türk Kültürü , S.205-206, Ankara, Kasım-Aralık 1979,s.45-47.
53
yapıları kerpiçten olan oldukça güzel bir yerdi. Yehudiye149, Cüzcan melikinin Dar-ı
Andara denilen askerî karargahına 1 fersah uzaklıkta, ticaret erbabının çok olduğu bir
yerdi.
Belh’in doğusunda, Karluk ve Halaç Türklerinin mekanı olan Toharistan
Eyaleti bulunmaktaydı150. Merkezi Varvaliz olan eyaletin diğer önemli şehirleri
Tayakan, Enderaba, Hulm ve Simincan’dı151.
630 yılında Batı Göktürk Kağanlığının yazlık karargahı Binbulak’a kadar
uzanan eyalette 27 krallık bulunmakta olup, tamamı Batı Göktürk Hakanı Tüng
Yabgu’nun büyük oğlu Tardu Şad’ın idaresinde idi. 642 yılında eyaletin hakimi
Tüng Yabgu’nun yeğeni idi ki bu zat Yabgu unvanıyla tanınmaktaydı. Batı Göktürk
Kağanlığındaki karışıklık döneminde ise, Toharistan Yabguları sülalesini tesis eden
Tardu Şad’ın oğullarından birinin yönetimi altında bulunan eyaletten bahseden Arap
kaynaklarından Taberi, VIII. yüzyılda Toharistan hakiminin Karluk Türklerinden
olduğunu bildirir.
Bölgede adını duyuran diğer bir Türk hükümdarı olan Nizak Tarhan (644?-
709) ise Türgeş asıllıydı. Badgiş merkez olmak üzere bölgeye hakim olan Nizak,
Toharistan Yabgusu’nun gulamlarındandı. Kısa zamanda güçlenen Nizak
,Toharistan’ın biraz zayıf olan Türk hükümdarını da kendisine tâbi kılmış, ardından
İslâmiyeti kabul etmiş ve Kuteybe b. Müslim’e yardım ederek Buhara’yı almasını
sağlamıştı. Daha sonra Kuteybe ile arası açılan Nizak öldürülmüş ve oğullarından
Salih b. Nizak 738’de Şaş’a vali olarak atanmıştır.
149 Hududu’l al- Alam, s.107. 150 Hududu’l al-Alam ,s.108,111. 151 İbn Havkal, s.448.
54
Toharistan’daki Türk hükümdar ailesinin hakimiyeti Halife Me’mun
zamanında da devam etmiştir. Kardeşiyle taht kavgası içerisinde bulunan Me’mun
buradaki Yabguyla ittifak yapmak, taht mücadelesinde başarısız olursa Türk
Hakanına sığınmayı bile göze almıştır.
TABERİSTAN, DEYLEM VE SİSTAN EYALETLERİ
Samanî Devleti’nin hakimiyetinde geçici sürelerle kalan bu üç eyalet, Şiî
nüfusunun yoğun olduğu yerler olup, Samanî-Şiî mücadelelerine sahne olduğundan
dolayı konumuz itibariyle önem taşımaktadır. Bu üç eyaletten Taberistan’ı batıdan
Deylem (Gilan), doğudan Cüzcan Eyaleti, güneyden Kumis ve Kazvin Eyaletleri
güneyden Hazar Denizi çevrelemekteydi. Eyaletin merkezi Hazar Denizi’ne 12 mil
uzaklıktaki Amül şehriydi. Hududu’l-âlemde152 büyük bir yer olarak bahsedilen şehir
İbn Havkal’da Kazvin’den daha büyük, binaları ahşap ve kamıştan olup birbirine
bitişik olarak tasvir edilmektedir. Amül’den sonra eyaletin diğer önemli şehirleri,
Amül’ün doğusuna uzanan Sari (Sariye), Milan, Mamatir, Namiya ve Tamisa idi153.
Taberistan Eyaleti’nin doğusunda yeralan Deylem (Gilan) Eyaleti’ni
güneyden Kazvin, Azerbaycan ve Rey’in bir kısmı, kuzeyden Hazar Denizi, doğudan
Taberistan ve Rey batıdan Azerbaycan ve Alan ülkeleri çevrelemekteydi. İbn
Havkal’ın154 bölgenin en büyük şehri olarak zikrettiği Rey şehrinin yapıları topraktan
olup şehir halkı inşaat malzemesi olarak kireç de kullanmaktaydı.Şehirde beş kapılı
sağlam bir kale bulunmaktaydı. Bu kapılar, Cibal ve Irak’a açılan Tak, Kazvin’e
açılan Belusan, Taberistan’a açılan Kuhek, Kum’a açılan Çin, Harezm ve Kumis’e
152 Hududul al-Alam, s.134. 153 İbn Havkal, 381;G.Le.Strange,a.g.e.,s.375. 154 İbn Havkal, s.378.
55
açılan Hişam kapılarıydı. Bir ticaret şehri olan Rey’in caddeleri oldukça geniş olup
sekiz çarşısı bulunmaktaydı.
Saffarilerin çıkış noktası olan Sistan (Sicistan) Eyaleti’ni kuzeyden Horasan
ve Kuhistan Eyaletleri, batıdan Kirman ile Kuhistan Eyaletleri arasında uzanan
Büyük Çöl çevrelemekteydi. Eyaletin merkezi Zerenc’ti. Düz bir arazide kurulan
şehrin, rabazını çevreleyen surun 13, şehristanı çevreleyen surun ise Fars
Bölgesi’ne açılan Yeni ve Eski kapı, Horasan yoluna açılan Karkuveh Kapısı, Büst’e
açılan Nişek Kapısı ve rabaza açılan Erzak Kapısı olmak üzere beş kapısı mevcuttu.
Bu kapıların hepsi demirden olup, en çok kullanılanı ise Erzak Kapısıydı. Eski dar el-
İmare, hapishane ve Büyük Cami, Fars kapıları ile Erzak kapısının arasında idi.
Nişek ve Karuveh kapıları arasında ise Amr b. Leys es-Saffar tarafından yaptırılan ve
hazinelerin saklandığı Erk kalesi bulunmaktaydı. Erzak Kapısının yanında, yeni dar
el-imare olarak kullanılan Yakub b. Leys’in yaptırdığı bir saray yer almaktaydı. Bu
sarayın yanında yine Amr’ın yaptırdığı bir saray daha bulunmaktaydı. Ticaret hayatı
şehristanda Büyük Caminin etrafında, rabazda ise Yeni ve Eski kapıların etrafında
yoğunlaşmıştı. Bu çarşılardan biri Amr’u çarşısıydı. Amr tarafından bu çarşının
gelirleri cami, hastane ve Mekke’deki Mescid-i Haram’a vakfedilmişti. Sıcak ve
nemli bir iklime sahip olan şehirde sık sık kum fırtınaları yaşanmaktaydı. Bu
fırtınalardan faydalanmak isteyen ahali şehirde yel değirmenleri de kurmuştu. Halk
su ihtiyacını Sanarud nehrinden ayrılan kanallardan karşılamaktaydı. Bu sular Fars
kapıları ile Erzak kapılarından şehre girer, Büyük Cami’nin içerisindeki iki büyük
havuzda toplanarak oradan şehre dağılırdı. Eyaletin diğer önemli şehirleri Keş,
Gazne, Vefa, Tak, Amr b. Leys ile ağabeyi Yakub’un doğum yeri olan Karnin,
56
Havaş, Vafra, Bust, Rudan, Servan, Zelakan, Bağnin, Dergaş, Dertil, Beşertek,
Fecvayil, Kuhek, Sivey, İsfincan ve Mahekan idi155.
155 İbn Havkal, s.413-415; G.Le.Strange, a.g.e.,s.335-337.
57
I.BÖLÜM
SAMANÎLER DEVLETİNİN KURULUŞ VE YÜKSELİŞ DÖNEMİ
A-) SAMANÎLERİN SOYU
Samanî Ailesinin çıkış noktası, bazı kaynaklarda
Semerkand yakınlarındaki bir köy ,bazılarında ise Belh
veya Tirmiz civarındaki bir başka köy olarak
gösterilmektedir156. Ancak aile üyelerinin ilk
faaliyetleri göz önünde bulundurulursa onların Belhli
olma ihtimali kuvvet kazanmaktadır.Nerşahi’ deki bir
rivayete göre; Emevilerin Horasan valisi Esed b.Abdullah
el Kasri’nin zamanında Samanîlerin atası Saman Hudat,
düşmanlarının saldırıları nedeniyle Belh’ten ayrılarak o
sırada Merv’de bulunan Horasan valisine sığındı.Validen
aldığı yardımla düşmanlarını bertaraf eden Saman’a Belh
valiliği tevcih edildi. Horasan Valisi Esed’in
yardımlarından dolayı ona minnet duyan Saman islamiyeti
kabul etti ve oğluna Esed adını verdi. Nerşahi bu
rivayeti anlatırken, Saman’ ın, ismiyle zikredilen köyün
kurucusu olduğunu ve bundan dolayı Buhara Emirine Buhar
Hudat dendiği gibi, ona da Saman Hudat dendiğini de ekler
ve soyunu ünlü Sasani komutan Behram Çubin’e bağlar157.
Saman Hudat’ın şeceresi Semaniye göre; Saman b.Hayyar b.
İbn-i Mar b. Noşet b.Tamgan b. Behram Çubin, Yakut’a
156R.N.Fye, “Samanids”,Camridge History of İran,C.IV,Cambridge,1975,s.136;C.E.Bosworth, “Samanids”,EI ,C.VIII,Leiden,1995,s.1026.
58
Göre; Saman Hudat b. Cuba b. Tamgat b.Noşret .Behram
Çubin158, İbnü’l Esir’e göre; Saman Hudat b.Cesman
b.Tamgas b. Nuşred b .Behram Çubin b.Behram Huşenş159,
Gerdizi’ye göre ise Saman Hudat b.Hamta b. Nuş b.
Tamgaseb b.Şadil b.Behram Çubin ..... Keyamürs’ dür160.
Verdiğimiz kaynaklarda adı geçen Tamagan, Tamgat, Tamgas,
Tamgaseb adları Türkçedeki Tamgaç unvanıyla alakalı olsa
gerektir. Anlaşılacağı üzere kaynakların tamamı bu
ailenin Soğd kökenli olduğu konusunda hemfikirdir. Bunun
nedeni bizce onların gerçekten Soğd soylu olmasından
ziyade kaynakların bu aileye siyasi meşruyet kazandırmak
istemelerinden kaynaklanmış olabilir. Nitekim onların
Türk kökenli olduğunu nakleden kaynaklar da yok değildir.
Reşideddin’ nin Camiü’t-tevarih, Muslihüddin Lari’ nin
Miratü’l edvar adlı esrelerine dayanan Şemsettin
Günaltay, Saman Hudat’ın Saman Yavgu Hudat olduğunu kabul
etmekte, Ebu’l fercü’l Cevzi’in El Muntazam Fi Tarihü’l
Müluk adlı eserinde Saman adının Şaman olarak geçtiğini
ve Saman Hudat’ın Şaman Yavgu Kodat olduğunu, mevla
anlamına gelen Türkçe Kodat kelimesinin İran dilindeki
157 Nerşahi, Tarih-i Buhara ,Arapça trc.Dr.Emin Abdülmecid Bedevi ve Nasrullah Mübeşşir et Tırazi,Kahire,1965,s.90. 158 Muhammed Ali Haydar, Ed-Duveylat el-İslamiyye Fi’l Meşrik, Kahire, 1973,s.80-81. 159 İbnü’l Esir, El Kamil Fi’t Tarih , İslam Tarihi,C.VII, Trk trc. Ahmet Ağırakça, İstanbul,1986,s.232. 160 Gerdizi,Zeyn el-Ahbar,Trk trc.Necati Lugal,Ankara( TTK Kütüphanesi tercümeler bölümü), trhsz, s.16.
59
Hudat’la aynı olduğu kanaatindedir161. Şemsettin
Günaltay’la aynı görüşü paylaşan Nazmiye Togan ise Mahmut
b. Veli’ ye dayanarak Samanîlerin atasını Tüng Yabgu’nun
oğluna bağlamaktadır162. Kanaatimizce Belh çıkışlı
olmaları oldukça yüksek olan Samanî Ailesinin Türk olma
ihtimali de bulunmaktadır. Bilindiği gibi Budizm’in
merkezi olan Belh, Akhunlara başkentlik yapmış olup,
Hudud’l alem’de163 Halaç Türklerinin mekanları arasında
gösterilmektedir. Böyle bir bölgeden çıkan bir ailenin
Akhun Türklerinden olmaları da ihtimal dışı olamaz.
B-) SAMANÎLERİN TARİH SAHNESİNE ÇIKIŞLARI
Ba-) Buhara’nın Samanî Hakimiyetine Geçmesine Kadar
Samanîlerin
Faaliyetleri
Abbasi hilafetinin en canlı bölgelerinden olan
Maveraünnehir ve Horasan, Samanîlerin tarih sahnesine
çıkışları esnasında hilafet merkezinden uzak olmaları, iç
meseleler nedeniyle hilafet otaritesinin tam anlamıyla
buralara uzanamamasını fırsat bilen hilafet valilerinin
çıkardığı isyan hareketlerine sahne olmaktaydı.
161 Şemsettin Günaltay, “İslam Dünyasının İnhitatı Sebebi Selçuk İstilasımıdır?”,Belleten,S.5-6,Ankara, 1938, s.76-78. 162 Nazmiye Togan, “Hüen Çang’a Göre Peygamberin Çağında Orta Asya” İslam Tetkikleri Enstitüsü Dergisi,C.IV,cüz 1-2,İstanbul,1964,s.64. 163 Hududu’l al-Alam, The Regions Of The World,İng trans.V.Minorsky, London,1937, s.111.
60
Bu isyan hareketlerinden en önemlilerinden biriside 805-6 yılında Rafi b. Leys’in çıkardığı
isyandır. Semerkand’ı Türklerin yardımıyla ele geçiren Rafi, Horasan valisi Ali b. İsa b. Mahan’ın
kuvvetlerini yenerek bölgedeki hakimiyet sahasını genişletti. Bunun üzerine Halife Harun Reşid,
Herseme komutasında bir orduyu bölgeye sevketti. Herseme’nin başarısız olmasıyla Harun Reşid
bizzat ordunun başına geçerek oğlu Memun’la birlikte Horasan’a geldi. Ayaklanmanın
bütün.Horasan’a yayılmasından endişe duyan Memun, Esedoğullarına (Samanoğulları) bir mektup
yazarak isyanın bastırılması için yardımlarını istedi. Bu isteğe icabet eden Samanîlerin devreye
girmesiyle Rafi anlaşmaya mecbur oldu ve böylece bu tehlike de bertaraf edildi. Hilafet merkezine
dönmek üzere yola çıkan Harun Reşid’ in Tus şehrinde ölmesiyle yerine Memun geçti.
Esedoğullarının önemini anlayan Memun, Rafi ayaklanmasında gösterdikleri başarılardan
dolayı Horasan valisi Gassan b. Abbad’a bir mektup yazarak onlara Horasan’ dan yer verilmesini
emretti. Bunun üzerine Gassan, Semerkand’ ı Nuh b. Esed’ e, Fergana’ yı Ahmed’ e, Şaş ve
Uşrusana’yı Yahya b. Esed’ e, Herat’ ı da İlyas b. Esed’ e verdi 164. Esedoğullarına bu bölgelerin
verilmesi Samanî gücünün Maveraünnehir’ deki başlangıcını oluşturdu.
821 yılında Halife Memun tarafından Gassan b.
Abbad’ın Horasan valiliğinden azledilerek yerine Tahir b.
Hüseyin’in tayin edilmesiyle Samanîler tekrar tarih
sahnesinde görülmeye başlanmıştır. Esedoğullarından İlyas
b. Esed’i Tahiri hükümdarlarından Abdullah b. Tahir
zamanında (828-44) Sistan’da görmekteyiz. Sistan
haricileriyle mücadele amacıyla buraya gönderilen
İlyas’ın faaliyetleri bilinmemekle birlikte kaynaklar
onun Sistan’ dan Herat’ a döndüğü, 856-57 yıllarında
burada öldüğünü kaydeder. İlyas’tan sonra yerine geçen
164 Nerşahi, s.108 ; İbnü’l Esir, C.VII, s.232 ; W. Barthold, Moğol İstilasına KadarTürkistan,Trk trc.H.Dursun Yıldız,Ankara,1990, s.216, 217, 226 ;H.Vambery, Buhara Tarihi, Trk trc. Dr. Tahir Şakir Çağatay, Ankara(TTK Kütüphanesi tercümeler bölümü), trhsz, s.175 ; R.N.Frye, a.g.m., s.136 ; C.E. Basworth, a.g.m., s.1026 ;H.Dursun Yıldız, “Samaniler”, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C.VII, İstanbul, 1992, s.49 ; Fuat Köprülü, Samanoğulları, Ankara, trhsz, s.1.
61
oğlu İbrahim, Abdullah b. Tahir’in emriyle Sistan’a
geçerek Haricilerle mücadele ettisey de başarılı olamadı
ve Herat’a geri döndü. Ardından Herat’ın Yakup b. Leys es
Saffar tarafından kuşatılması üzerine, Abdullah b. Tahir
tarafından Yakup b. Leys üzerine gönderilen İbrahim,
Puşeng yakınlarında yapılan savaşı kaybetti (867).
Savaşın ardından Nişabur’a kaçan İbrahim, Yakup b. Leys
tarafından yakalanarak Sistan’a götürüldü165.
Ailenin diğer bir üyesi, Samanî hanedanlığının kurucusu, Ahmed b. Esed’i ise 820 yıllarında
tarih sahnesinde görüyoruz. Tahirilerden Tahir b. Hüseyin’in 822 yılında ölmesiyle yerine oğlu Talha
geçti. Bu sırada halife Memun, Uşrusana’nın tekrar itaat altına alınması için Ahmed. b. Ebi Halid
komutasında bir orduyu bu bölgeye sevketti. Uşrusana’yı tekrar itaat altına alan Ahmed. b. Ebi Halid,
daha sonra Samanîlerin hamisi olarak, Fergana’da Ahmed b. Esed’e karşı yapılan bir isyanı da
bastırdı166.
Samanîlerin ilk dönem faaliyetleri arasında hiç şüphesiz onların Gayr-ı müslim Türkler
üzerine yaptıkları gaza harekatları gelmektedir. Nitekim, bu konuda Belazuri, Tahiri
hükümdarlarından Abdullah b. Tahir’in, oğlu Tahir’i gaza harekatı için Oğuzlar üzerine gönderdiğini
bize nakleder. Büyük olasılıkla Tahiriler bu harekatta Samanîlerden de yardım almışlardır ve hatta bu
yardımda Samanî coğrafyası dahilinde yaşayan müslüman Türklerde bulunmuş olmalıdır. Zira
Belazuri, Mutasım zamanında Maveraünnehir, Soğd, Fergana, Uşrusana ve Şaş, ahalisinin İslamiyeti
kabul ettiğini167 bize nakleder ki bu saydığımız yerler bilindiği gibi birer Türk bölgeleriydi.
Samanîlerin müslüman olmayan Türk Dünyası’na karşı yapılan seferlerde ne kadar önemli
olduklarını İbni Havkal’ın bize naklettiği şu sözlerden anlayabiliriz : “ Halife Mutasım, Abdullah
Nerşahi, Ahmed b. Esed’ e Merv valiliğinin tevcih edildiğini bildirir ; Nerşahi, a.y. 165 İbnü’l Esir,C. VII, s.232-233 ; R.N.Frye, a.g.m., s.136 ;H.Dursun Yıldız, a.g.m., s. 49-50 ; C.E.Bosworth, a.g.m., s.1026. İbnü’ l Esir İlyas’ ın oğlunun adını Ebu İshak Muhammed olarak zikretmektedir. bkz a.y. 166 Belazuri, Fütuhu’l Buldan,Trk trc.Mustafa Fayda, Ankara,1987,s.626-627 ; W.Barthold, a.g.e., s.227-228 ; C.E.Bosworth, “Tahirids and Saffarids”, Cambridge History of Iran, C.IV, Cambridge, 1975, s.99. 167 Belazuri, s.626, 628.
62
b.Tahir’e bizzat veya mektupla Horasan ve Maveraünnehir’den ne kadar asker çıkarabileceğini sordu.
Abdullah b. Tahir de Nuh b. Esed’e mektup yazarak bu konuyu danıştı. Nuh verdiği cevapta “Horasan
ve Maveraünnehir’de 300.000 köy var. Bunların her birinden bir süvari ile bir yaya çıksa halk
bunların yokluğunun farkına bile varmaz diyordu””168. Böyle bir gaza istemiyle harekete geçen Nuh b.
Esed 840 yılında İsficab’daki Türkler üzerine bir sefer düzenledi169ve aynı yıl içerisinde Halife
Mutasım’ın komutanlarından Afşin b. Kavus’ un oğlu Hasan’ın yakalanmasında Abdullah b. Tahir’e
yardım etti170.
H.227 (M.841-842) yılında Nuh b. Esed’in ölmesiyle Tahir b. Abdullah, Nuh b. Esed’in
kardeşleri Yahya ve Ahmed’e onun hakim olduğu yerleri verdi. Yahya ve Ahmed’in arasında geçen
olaylar tam olarak bilinmemekle birlikte Ahmed her nasılsa iktidarı ele geçirdi ve oğullarından
Yakub’a Şaş’ın idaresini verirken 7 oğlundan en büyüğü olan Nasr’a da Semerkand’ın idaresini verdi.
H.250(M.864-865) yılında Ahmed’ in ölmesiyle Nasr ailenin reisi olarak tarih sahnesine çıktı ve 875
yılında hilafete geçen Mutemid’den Maveraünnehir’in hakimiyet fermanını alarak171 bu coğrafyada
Samanî hakimiyetinin temellerini atmış oldu.
Bb-) Buhara’nın Samanî Hakimiyetine Geçmesi
Buhara’nın nasıl ve ne şekilde Samanîlerin hakimiyetine geçişiyle ilgili en geniş bilgiyi
Nerşahi’de bulmaktayız. Tahirilerin geçirdiği sarsıntı kendisini Buhara’da da hissettirmiş ve burada
bir otorite boşluğunun doğmasına neden olmuştu. 872 yılında Harezmli Hüseyin b. Tahir beş günlük
bir savaşla Buhara’ yı ele geçirmiş ve halka zulmetmeye başlamıştı. Buhara halkı birleşerek
ayaklanmış Hüseyin b. Tahir’i kaçmaya mecbur etmişti172.
Bu sırada büyüyen Saffari tehlikesi Buhara’da da hissedilmeye başladı. Yakup b. Leys,
Ceyhun’u aşarak Buhara’ya girmiş, o sırada Nasr b. Ahmed’in vekili Ahmed b. Ömer bu durumdan
korkarak gizlenmişti. Şehri ele geçiren Saffariler buraya kısa sürelide olsa hakim oldular. Daha sonra
şehir halkı Saffari yöneticilerinden memnun olmayınca Buhara ileri gelenleri şehrin yönetimini Abde
b. Hadid evladından Hüseyin b. Muhammed’e verdi. Onun da görevden alınmasıyla Buhara bir süre
168 Ramazan Şeşen ,İslam Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri,Ankara,1988,( İbn Havkal’ın Suret’ el arz,Makdisi’nin Ahsen el tekasim fi ma’rifet el ekalim adlı eserlerinin Maveraünnehirle alakalı kısımlarının tercümeleri) İbn Havkal,s. 467-468 ; Şeşen, s.210. 169 Belazuri, s.614. 170 İbnü’l Esir, C.VII, s. 448-449. 171 İbnü’l Esir, C.VII, s.232 ; R.N.Frye, a.g.m., s.136-137. 172 Nerşahi, s.109.
63
emirsiz kaldı173. Buhara’daki bu karışıklığı ortadan kaldırmak isteyen Buhara uleması Hace Ebu
Hafs’ın oğlu Ebu Abdullah etrafında toplanarak Semerkand’da bulunan Nasr b. Ahmed’den Buhara
için emir istediler. Ulemanın bu isteğini yerine getiren Nasr, kardeşi İsmail b. Ahmed’i 874 tarihinde
Buhara’ya gönderdi. Buhara’ya yönelen İsmail şehrin yakınlarında ki Kerminye denilen yere gelince,
şehrin yönetimini hala elinde bulunduran Hüseyin b. Muhammed’e gönderdiği elçiler vasıtasıyla
kendisinin Buhara’ya vali, Hüseyin b. Muhammed’in de onun naibi olmasını sağladı. Böylece İsmail
savaş yapmadan Buhara’ya girdi ve hutbeden Yakup b. Leys’in adını çıkartarak ağabeyi Nasr b.
Ahmed adına okuttu. Bir süre burada kalan İsmail yerine Ebu Zekeriya Yahya b. Ahmed b. Esed’i
vekil olarak bıraktı ve izin almadan Semerkand’a geçti. Onun bu davranışına kızan Nasr onu
Semerkand kalesinde 13 ay sürecek olan göz hapsinde tuttu. Nihayetinde amca çoçukları Muhammed
b. Nuh ve Abdul Cabbar b. Hamze’ nin girişimleriyle iki kardeş barıştırıldı ve Nasr, İsmail’i tekrar
Buhara’ya gönderdi. İsmail’i kontrol altında tutmak isteyen Nasr kendi adamlarından İsmet b.
Muhammed El-Mervezi ile ve Fazl b. Ahmed el Mervezi’yi İsmail’in vezirleri olarak tayin etti.
İsmail’in Buhara’dan ayrılışını fırsat bilen çeteler 4 bin kişilik bir kuvvet toplayarak
Buhara’ya saldırıya hazırlanıyordu. İsmail şehre gelince ilk iş olarak Buhara’nın Sahib-i Şurtası
(Emniyet Müdürü) Hüseyin b. Ala’ya bu hırsız çetelerle savaşmasını emretti. Bu savaşta İsmail’in
ordusunda Buhara’nın ileri gelenleri de bulunmaktaydı. Bu çeteleri bertafaraf eden İsmail savaş
sırasında ele geçirilen esirleri Semerkand’a gönderdi. Ardından, Harezmli Hüseyin b. Tahir’in
Ceyhun’a yaklaştığının ve şehre saldıracağının duyulması üzerine İsmail derhal harekete geçti ve
Ceyhun’u aşarak Hüseyin’in 2 bin kişilik ordusunu mağlup etti, Hüseyin b. Tahir de Merv’e kaçtı. İlk
savaşından zaferle çıkan İsmail bu olaylar esnasında ulemanın, yönetimde oldukça etkili olduklarını
gördü ve onların Buhara’daki otoritesini tesis etmesinde engel olabileceklerini düşünerek, ağabeyi
Nasr’la daha önceden planladıkları gibi onları Nasr’la aralarının bozuk olduğuna inandırarak elçilik
vazifesiyle Semerkand’a gönderdi. Semerkand’ a gelen elçiler Nasr tarafından yakalanarak daha sonra
serbest bırakılmak üzere belirli bir süre için hapsedildiler174.
173 İbnü’l Esir, C.VII, s.233. 174 Nerşahi, s.109-112 ; İbnü’l Esir, a.y. ;H. Vambery, a.g.e., s.77-78 ; Sadi Kucur, “İsmail b. Ahmed”, DİA,C. XXIII, İstanbul, 2001, s.84;R.N.Frye, a.g.m., s.137.
64
Bc-) İsmail b.Ahmed ile Nasr b.Ahmed Arasındaki
Mücadeleler
İki kardeş arasındaki mücadelenin nedenini kaynaklar
aradaki fesatçılara ve Nasr’a ödenmesi gereken paranın
verilmemesine bağlasalar da gerçek neden büyük ihtimalle
İsmail’in Buhara’da otoritesini sağlamlaştırmasıyla
Nasr’ın onu kendine rakip olarak görmesinden
kaynaklanmaktadır. İlk gerginlik daha öncede
bahsettiğimiz gibi İsmail’in izin almadan Buhara’dan
ayrılarak Semerkand’a geçmesiydi. İkinci gerginliğin
nedeni ise İsmail’in merkeze göndermesi gereken 500 bin
dirhemi göndermemesidir. Bunları savaş nedeni olarak
gören Nasr, kardeşleri Fergana Emiri Ebu’ l Eş’as Esed b.
Ahmed’e, Şaş Emiri Ebu Yusuf Yakub b. Ahmed’ e haber
göndererek savaş hazırlığı yapmalarını istedi.
Kardeşlerinin ve İsficab Türklerinin katılımıyla oldukça
kalabalık bir orduyla Buhara’ya yönelen Nasr’ın ordusu
karşısında İsmail, Firebr’e çekildi. İsmail’i bulamayan
Nasr’da Beykend’e geçti.
Muhtemelen İsmail, Firebr’deyken arkadaşı Horasan Emiri Rafi b. Herseme’ den yardım
istedi. Rafi’nin Ceyhun’u geçtiğini haber alan Nasr, Beykend’ten Buhara’ ya geçti. Semerkand’ı
almayı kararlaştıran Rafi ve İsmail, Nasr’ın gelmesiyle sıkıntıya düştüler. Neticede Rafi’nin gayretiyle
iki kardeş arasında barış yeniden tesis edildi ve İsmail yapılan anlaşmayla Buhara vergisini Nasr’a
vermeyi kabul etti. Ancak bu barış pekte uzun ömürlü olmadı, İsmail’in vergiyi tekrar ödememesi
üzerine Nasr, Rafi’ye verginin ödenmesi için haber gönderdi. Çünkü Rafi ilk anlaşmada İsmail’e kefil
olmuştu.Verginin verilmesi hususunda Rafi’yi de dinlemeyen İsmail savaş hazırlığını tamamladı. Nasr
65
da Fergana’dan Ebul Eş’ as Esed’in gönderdiği yardımla Buhara’ya yöneldi. Tavavis mevkiinde
karşılaşan taraflar arasında vuku bulan savaşta İsmail, Nasr’ın Fergana koluna taarruza geçerek Ebu’l
Eş’as’ı yenilgiye uğrattı ve ardından Nasr’ın bütün kuvvetlerini yenerek savaşın galibi oldu. Nasr ise
Rebincan’a çekilerek ordusunu toparladı ve yeniden harekete geçti fakat tekrar mağlup olmaktan
kurtulamadı (888). Savaş sırasında esir alınan Nasr, İsmail’in huzuruna getirildiğinde ona oldukça
saygılı davranan İsmail, ağabeyini Semerkand’a tekrar gönderdi. Nasr bu olaydan 4 yıl sonra 892
yılında vefat etti ve yerine İsmail b. Ahmed geçti 175.
C-) İSMAİL B. AHMED DÖNEMİ (892-907)
Ca-)Dış Olaylar
Caa-) Türklere Karşı Yapılan Mücadeleler 893 yılında Halifeden Maveraünnehir’ in menşurunu alan İsmail ilk olarak Karluk
Türklerinin yaşadığı Taraz’a bir sefer düzenledi. Çetin bir savaşın ardından Taraz Emiri ve ileri gelen
devlet adamları islamiyeti kabul etti. Emir İsmail de buradaki kiliseyi camiye çevirdi ve yüklü
ganimetlerle Buhara’ya döndü176. Mesudi İsmail b. Ahmed’in bu sefer sonucunda Taraz Emirinin eşi
ile 15.000 kişiyi esir aldığını 10.000 kişiyi öldürdüğünü nakleder177. İbnü’ l Esir ise Emirin eşinden
hariç babasının ve 10 bine yakın kişinin esir edildiğini, çok sayıda insan öldürüldüğünü,
sayılamayacak kadar at, sığır, koyun elde edildiğini ve her atlıya 1.000 dirhem ganimet düştüğünü
175 Nerşahi, s.112-116 ; İbnü’l Esir,C. VII, s.233-234 ;H. Vambery, a.g.e., s.79,77,78-81 ; Sadi Kucur, a.g.m., s.84 ; H.Dursun Yıldız, a.g.m., s. 51 ; R.N.Frye, a.g.m., s.137. 176 Nerşahi, s. 117 . Pritsak’ a göre Taraz Batı Türk Kağanı Oğulcak Kadir Hanın merkezidir. C.E.Bosworth, “Taraz”, EI,C.X,Leiden , 2000, s.222 . 177 Mesudi, Müruc-u Zeheb,C.IV, Kum,1982, s.156.
66
nakletmektedir178. Aynı yıl içerisinde İsmail yukarı Zerefşan vadisinde Uşrusana’nın yerli
hanedanlığına son vererek bölgeyi Samanî topraklarına kattı179.
İsmail b. Ahmed’in Türklere karşı ikinci seferide 903 yılında Türklerin Maveraünnehir’i ele
geçirmek üzere harekete geçmeleri üzerine gerçekleşmiştir. İbnü’l Esir sayılamayacak kadar Türkün
saldırıya geçtiğini ve Türk ordusunda 700 otağın bulunduğunu, ancak İsmail’in büyük bir gayretle
onlara büyük kayıplar verdirerek geri püskürttüğünü belirtir180.
Cab-) Saffarilere Karşı Yapılan Mücadeleler
Saffariler Yakup b. Leys es Saffar tarafından tesis
edilen bir hanedandır. Hanedanın kurucusu olan Yakup b.
Leys önceleri bakırcılıkla uğraşırken bu mesleği
bırakarak eşkıyalığa başlamış, Horasan’daki mühim yerleri
ele geçirerek bölgede hüküm sürmekte olan Tahirileri zor
durumda bırakmış ve nihayetinde 867 tarihinde Sistan’a
hakim olmayı başarmıştır. Ardından Tahirilerin hakimiyeti
altında bulunan Herat’ı da ele geçirmiş ve onu merkezden
uzaklaştırmak isteyen Tahiri hükümdarlarından Muhammed b.
Harun onu Kirman valisi olarak tayin etmek zorunda
kalmıştı. Ardından Belh, Bamiyan, Fars, Ruhhaç,
Zemindevar gibi önemli yerleri hakimiyetine dahil eden
Yakup b. Leys, 873 yılında Nişabur’a girerek Tahiri
yöneticilerini esir almasıyla Saffarileri Horasan’da
büyük bir güç haline getirdi. 879 yılında Yakup b.
Leys’in ölmesiyle yerine geçen kardeşi Amr b. Leys, sahip
178 İbnü’l Esir, C.VII, s.388. 179 R.N.Frye, a.g.m., s.136 ; Fuat Köprülü, a.g.e., s.2 ; C.E. Bosworth, “Samanids” , s.1027. 180 İbnü’l Esir, C.VII, s.444, 457 ;C.E.Bosworth, “İsmail b.Ahmad”,EI,C.VI, Leiden,1978,s.189. Faruk Sümer, Maveraünnehir’ e Akın yapan Türklerin Halaçlar olduðu kanaatindedir, Faruk Sümer, Oğuzlar Tarihleri Boy Teşkilatı Destanları, İstanbul,1999, s.54
67
olduğu topraklara yenilerini katma düşüncesiyle harekete
geçince Horasan ve Maveraünnehir’deki güçler dengesi
bozulmaya başladı.181
Bu sırada Abbasi Halifesi ise bir yandan Horasan,
Fars, Kirman, İsfehan, Sistan ve Sind’in hakimiyet
menşurlarını Amr b. Leys’e gönderirken182 diğer yandan
Samanî Hükümdarı İsmail b. Ahmed’e haberler göndererek
onu Maveraünnehir Emiri olarak tanıyor ve Amr’a karşı
mücadeleye girişirse onu destekleyeceğini
vaadediyordu183.Halifenin bu davranışının nedeni, iki
tarafı karşı karşıya getirerek onları zayıflatmak ve
böylece bölgedeki hakimiyetini yeniden tesis etmek
olabilir.
Maveraünnehir’in fermanını alan Amr derhal harekete
geçti ve İsmail b. Ahmed’e bir mektup yazarak
Maveraünnehir’i kendisine bırakmasını istedi. Bunun
üzerine İsmail ona elindekilerle yetinmesini söyleyince
Amr harekete geçerek 891 yılında Harezm üzerine yürüdü.
Harezm bu sırada yerli hükümdar ailesi Afrigoğulları
tarafından idare ediliyordu ve Samanî hakimiyetindeydi..
İsmail b. Ahmed’in buraya hareket ettiğini haber alan Amr
geri çekilmek zorunda kaldı. Daha sonra Amr, bu kez de
Belh Emiri Ebi Davud’dan, Güzgan( Cürcan) Emiri Ahmed b.
181 Erdoğan Merçil, “Saffariler”,Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi,C.V,İstanbul,1988,s.418 vd... ; C.E.Bosworth, “Saffarids”, EI,C. VIII,Leiden,1995, s.795,796 ; Fuat Köprülü, a.g.e., s.3. 182 İbnü’l Esir, C.VII, s.416.
68
Ferigun’dan, Merv hakimi Ali b Hüseyin’den kendisine
itaat etmelerini istedi. Bu emirlerden ilk ikisi Amr’ın
bu isteğine boyun eğerken Merv Emiri Ali b. Hüseyin bunu
reddederek İsmail b. Ahmed’e sığındı.
Bütün girişimlerinin sonuçsuz kaldığını gören Amr bu
kez de İsmail’le dostluk yolunu seçerek onun topraklarını
ele geçirmek istedi. Bu amaçla Nişabur’un ileri
gelenlerinden bir elçilik heyeti kurdu ve amacının
dostluk olduğunu ve onu emirliğe ortak yapacağına dair
bir mektupla onları Buhara’ya gönderdi. Bunu haber alan
İsmail b. Ahmed elçilik heyetinin Ceyhun’u geçmesine
müsaade etmedi.
Bunun üzerine Amr, sipehsaları Ali b. Şurus’u ve
kardeşi Muhammed b. Leys’ i 5 bin kişilik bir orduyla
Ceyhun’a sevketti. Bunu haber alan İsmail, 20 bin kişilik
ordusuyla Ceyhun’a geldi ve nehrin kıyısında meydana
gelen savaşta Saffari ordusu darmadağan oldu ve Saffari
ordusunun komutanı Muhammed b. Beşir ve 6 bin kişi
öldürüldü, pek çok kişi de esir alındı. Mağlubiyet
haberini alan Amr buna çok üzüldü ve bizzat ordusunun
başına geçerek Nişabur’dan Belh’e geçti. Belh’in
çevresinde büyük hendekler kazdırarak savaş
hazırlıklarını tamamlayan Amr, İsmail’in ordusunun
büyüklüğünden çekinerek barış teklifinde bulunduysa da bu
183 Nizamü’l-Mülk, Siyaset Name, Trk trc. Mehmet Altay Köymen, Ankara, 1999, s.14.
69
reddedildi. Samanî ordusu Türkistan ve Fergana’dan
katılan 30 bin kişinin yanında Harezm’den Karategin ve
Beykentli Pars’ın katılımlarıyla iyice güçlendi. İsmail
b. Ahmed’in önderliğinde harekete geçen bu ordu
Aliyabat’ta konuşlandı ve Amr tarafına akan nehri kesti,
ardından Namazgah yolunu takip ediyormuş gibi davrandı.
Buna aldanan Amr harekete geçtiyse de Samanî ordusunun
aniden geri dönerek Saffari ordusunu büyük bir hezimete
uğratmasına mani olamadı (20 Mart 900). Savaş sırasında
Amr kaçmak üzereyken yakalanarak esir alındı ve
Semerkand’a gönderildi. Esirine karşı oldukça mütevazi ve
konuksever davranan İsmail ona tercihinin halifenin
yanına mı gitmek yoksa yanında mı kalmak olduğunu sordu.
Tercihini halifenin yanına gitmekte kullanan Amr 901
yılında Bağdat’a gönderildi ve burada 902 yılına kadar
hapishanede kaldı, aynı yıl içerisinde Bağdat’ta
öldürüldü184.
Tarihi Sistan’a göre; Amr esir alınınca çok geçmeden
İsmail Amr’ın torunlarından 20 milyon dirhem isteyerek
bunun karşılığında onu serbest bırakacağını söylemiş daha
sonra bu fidye 10 milyon dirheme kadar düşüldüyse de
Amr’ın torunları bu miktarı ödememişlerdir185.
184 Nerşahi, s.117-123 ; İbnü’l Esir, C.VIII, s.416-417 ; Gerdizi,s.15;H.Vambery, a.g.e., s.82-85 ; Sadi Kucur, a.g.m., s.85 ; Abdülkerim Özaydın, “Amr b. Leys“, DİA.,C. III, İstanbul,1991, s.86 ; W.Barthold, “Amr b. Leys“, İA, C.I,İstanbul,1986,s.414 ; H.Dursun Yıldız, a.g.m., s. 51. 185 Erdoğan Merçil, a.g.m. s.441-442; C.E.Bosworth,“Tahirids and Saffarids”,s.121.
70
Bu zaferin ardından halife İsmail b. Ahmed’e
Horasan, Taberistan ve Deylem’in hakimiyet menşurlarını
gönderdi ve böylece Samanîler bölgede büyük bir güç
haline gelirken Saffariler de yıkılışa doğru sürüklendi.
Cac-) Zeydilere Karşı Yapılan Mücadeleler
Abbasiler tarafından birçok hakları ellerinden
alınan Ali soyundan gelenler Abbasilerin onlara karşı
uyguladıkları baskıdan kurtulmak, İslamiyeti yaymak
amacıyla Cûstan hanedanının (805-1042) hakimiyetinde
bulunan Deylem’e gelerek buraya yerleştiler. Yaptıkları
İslami propagandayla etraflarındaki insan sayısı artan
Ali evladları buraya gelmeye devam eden diğer Ali
evladlarıyla birlikte iyice güçlenerek yerli halk
üzerinde de etkili olmaya başlamışlardı. Daha sonra yerli
hanedanlardan II.Cûstan ile buradaki alevilerin lideri
konumuna gelen Hasan b. Zeyd adlı şahıs işbirliği yaparak
bütün Taberistan’ı ele geçirmeyi başardı (866). 867
yılında Gürgenc’i de ele geçiren Hasan b. Zeyd’in
ölümüyle yerine kardeşi Muhammed b. Zeyd geçti186.
Muhammed b. Zeyd, Saffari tehlikesini yeni atlatan
Samanîlerin Horasan da pek etkili olmadıkları
düşüncesinden yola çıkarak burayı da topraklarına katmak
istedi ve amacını gerçekleştirmek üzere Cürcan’a geldi.
186 W.Madelung, “The Minor Dynasties of Northern Iran”, Cambridge History of Iran, C.IV, Cambridge, 1975, s.206-207 ; Tahsin Yazıcı, “Deylem”, DİA,C. IX,İstanbul,1994, s.264-265 ; Ahmet Ateş, “Deylem”, İA,C. III,İstanbul,1988, s.1571.
71
Bunu haber alan İsmail b. Ahmed ona yazdığı mektubunda
“Sen kendi bölgene hakim olmaya çalış ve bu bölgeyi
aşmamaya dikkat et, Horsan’a sakın gelmeyesin” diyerek
göz dağı vermeye çalıştı. Ardından Cürcan’ı da ona
vermeyi teklif etti. Muhammed b. Zeyd’in bu teklifi
reddetmesi üzerine İsmail b. Ahmed, Muhammed b. Harun
komutasında bir orduyu 900 yılında Cürcan’a sevketti.
Cürcan kapısında meydana gelen çarpışmanın ilk anlarında
Muhammed b. Harun mağlup olarak geri çekildiyse de
Muhammed b. Zeyd’ in adamları ganimet toplamak için geri
dağılınca, Samanî ordusunu toparlayan Muhammed b. Harun
geri döndü ve bunu gören Zeyd’in ordusu endişeye
kapılarak dağıldı. Bu fırsattan faydalanan Samani
kuvvetleri, Zeydi ordusunu mağlup etti. Bu savaş
esnasında Muhammed b. Zeyd öldü ve oğlu Zeyd b. Muhammed
de esir alınarak Buhara’ya götürüldü187.
Cb-) İsyanlar
Cba-) Muhammed b.Harun İsyanı
Muhammed b. Harun daha önceleri İsmail b. Ahmed’in
dostu olan Rafi b.Herseme’nin hizmetinde bulunmuş,
187 İbn İsfendiyar, Tarih-i Taberistan, An Abridged Translation of The History of Taberistan, İng trans.E.G.Browne,London,1925,s.193-194 ; İbnü’l Esir, C.VII, s.419-420 ; Gerdizi, s.16.
72
Rafi’nin Amr b. Leys tarafından 896 yılında
öldürülmesiyle İsmail b. Ahmed’e sığınmıştı. Samanî
Devletinde askeri hizmetlerine devam eden Muhammed b.
Harun, Muhammed b. Zeyd ile çarpışmak üzere
görevlendirilmiş ve bu savaşta gösterdiği başarıdan
dolayı kendisine Taberistan ve Cürcan (Gürgan) valiliği
devredilmişti188. Rey ahalisinin çağrısıyla 901-902
yıllarında harekete geçen Muhammed b. Harun şehri ele
geçirerek merkezden bağımsız hareket etmeye başladı ve
bir isyan rengi olan Ak rengi seçerek devlete karşı isyan
etti189.
Bunun üzerine İsmail b. Ahmed ordusunun başına
geçerek Taberistan’a hareket etti. İsmail b. Ahmed’in
otoritesini reddeden Muhammed, Deylem’e çekildi.
Taberistan’a gelen İsmail b. Ahmed, Likani ovasında Amül
yakınlarındaki Aşil-i Deşt denilen yerde karargah kurdu.
İsmail b. Ahmed burada 50 yıl boyunca seyyidler ve devlet
adamları tarafından magdur edilen halkın maddi durumunu
düzelterek vergi sisteminde de düzeltmeler yaptı190.
Herhalde İsmail böylece halkı kazanmayı
düşünüyordu.Muhammed b.Harun’la karşılaşmayan İsmail b.
Ahmed, Taberistan valiliğini amcasının oğlu Ebu’ l Abbas
Abdullah b. Muhammed b. Nuh’a, Cürcan (Gürgan)’ı da oğlu
188 Gerdizi, s.16. 189 İbnü’l Esir, C.VII, s.440 ; W.Barthold, “İsmail b. Ahmed”, İA,C.VI, İstanbul,trhsz,s.1111. 190 İbn İsfendiyar, s.194-195.
73
Ahmed’e vererek her işte Ebu’ l Abbas’a uymasını emretti
ve kendisi de Buhara’ya döndü191.
Cbb-) Hüseyin b. Ali El Atruş İsyanı
Buhara’ya dönüşün ardından Ali evladından Nasr-ı
Kebir adlı Abu Muhammed al Hasan b. Ali el Atruş,
Muhammed Zeyd’in kanını bahane ederek isyan etti. Bunun
üzerine İsmail b. Ahmed, oğlu Ahmed ve kuzeni Ebu’ l
Abbas Abdullah b. Muhammed b. Nuh’u isyanı bastırmakla
görevlendirdi. Talas mevkiinde karşılaşan taraflardan
Samanîler, Deylem ordusundan 2 bin kişiyi öldürerek
savaşın galibi oldular. Bu savaş esnasında ölenler
arasında daha sonra tarih sahnesine çıkacak olan Makan b.
Kaki ve Hasan b. Firuzan’ın babaları da bulunmaktaydı.
Bu arada Deylem’e çekilen Muhammed b. Harun,
Deylem’in yerli hanedanından olan Cûstan Vehsûzan’la
işbirliği yaparak Nasr-ı Kebir’e bağlılıklarını
bildirerek Taberistan üzerine yürüdüler. Bunun üzerine
İsmail b. Ahmed, kuzeni Ebul Abbas’a Muhammed b. Harun’u
yakalaması için emir verdi. Harekete geçen Ebu’ l Abbas,
İspadpah Şehriyar, İspadpah Şarvin’le birleşti ve İsmail
b. Ahmed’ten yardım isteyerek harekete geçti. Kazar
denilen ovada karşılaşan taraflar arasında 40 gün süren
savaş neticesinde Samanî kuvvetleri Mamatir’e çekilmek
191 Gerdizi, s.16.
74
zorunda kaldı. Savaş esnasında merkezden yardım amacıyla
gönderilen Ahmed b. İsmail’in kayıtsız davranışı
nedeniyle babası İsmail b. Ahmed onun Buhara’ya gelmesini
emretti192 ve onu Cürcan valiliğinden azletti193, yerine
Büyük Pars’ı tayin ederek ona Muhammed b. Harun’ un
yakalanması için emir verdi194. Mağlup durumda olan Ebu’ l
Abbas ise yerine vekil olarak Pars’ı bıraktı ve kendisi
Rey’e geçti. Muhammed b. Harun’ u yakalamak için harekete
geçen Pars bu işin zor olduğunu anlayarak bir hile yoluna
başvurdu. Buhara’ya mektup yazan Pars planını
gerçekleştirebilmek için İsmail b. Ahmed’ten sancağını,
yüzüğünü ve kaftanını istedi. Ardından Emir İsmail’in
geldiği haberini etrafa yaydı ve askerlerinden birine
İsmail’ in kaftanını giydirdi ve yüzüğünü taktırdı. Bunu
gören karşı taraf Emir’in savaş alanında olduğunu
düşünerek dağıldı ve Muhammed b. Harun da savaş sırasında
esir alındı195.
İbnü’l Esir ise Pars el Kebir’in, Muhammed b.
Harun’a Emir ile arasını düzelteceğine dair söz vererek,
onun Deylemin yerli hanedanından olan Cûstan ed
Deylemi’den ayrılarak Buhara’ya gelmesi için ikna
192 İbn İsfendiyar, s.195-197. 193 Gerdizi, s.16. 194 İbnü’l Esir, C.VII, s.439. 195 İbn İsfendiyar, s.197?
75
ettiğini ve Merv’e ulaşan Muhammed b. Harun’un Pars
tarafından burada yakalandığını nakleder196.
Muhammed b. Harun problemin halledilmesinden sonra
halife Muktefi Zengan, Kazvin ve Rey vilayetlerinin
hakimiyet menşurunu İsmail b. Ahmed’e gönderdi.Hakimiyet
menşurunu alan İsmail’de Rey valiliğine Ebu Salih Mansur
b. İshak’ı atadı197.
Cc-) İsmail b.Ahmed’in Şahsiyeti
Samanî Devletin’in gerçek kurucusu olan İsmail b.
Ahmed 849 yılında Fergana’da doğdu, 892 yılına kadar
ağabeyi Nasr’ın adına Buhara valiliği yaptı ve onun ölümü
üzerine iktidara geçti198.Yetenekli bir komutan iyi bir
devlet adamı olmanın yanısıra o adil bir insandı. “Emir
İsmail bir keresinde, Rey şehrindeki değerli madenlerin
vergilendirilmeleri amacıyla kullanılan tartıların fazla
ağır olduğunu öğrenmişti.Bunun üzerine tartıların
düzeltilmesini ve şehir vergisi adı altında toplanmış
olan vergilerden fazla miktarın düşürülmesini
emretmişti199.Oldukça dindar olan Emir “şiddetli
soğukların olduğu ,karın fazlaca yağdığı günler, tek
başına ata biner, meydana çıkardı;öğle namazına kadar at
sırtında orada dururdu; “Olaki, bir zulme uğrayan
dergahımıza gelir; bir ihtiyacı vardır; onun yiyeceği
196 İbnü’l Esir, C.VII, s.440. 197 Gerdizi, s.16. 198 Nerşahi,s.109;W.Barthold,a.g.m.,s1111.
76
olmaz; bir zavallı olur.Kar ve soğuğu görünce, onun için
yiyecek temini güçleşir.Bizim burda durduğumuzu bilince
gelir, işini görür, selametle gider” derdi”200.Kibri
sevmeyen Emir İsmail hükümdar olduktan sonrada
yakınlarıyla mektuplaşmaya devam etti.Kendisine niçin
böyle yaptığını soranlara o,cevap olarak şöyle dedi:
“Allah bizi bir makama yükseltmişse, bizde dostlarımızı
yükseltmeli ve onları belli makamlara getirmeliyiz ki,
bize bağlılıkları ve şükranları artsın”201.Tarih
araştırmasına da önem veren Emir, geçmişte yaşanan ibret
alınacak olaylardan dersler çıkarır ve bunların kendisine
yol gösterdiğini söylerdi202.907 yılında hastalanan Emir
İsmail, doktorların tavsiyesi üzerine Buhara havasının
nemli olmasından dolayı buradan ayrılarak Cul-i Muliyan’a
geçti, hastalığı artan Emir 26 Kasım 907 tarihinde burada
vefat etti203.
199 H.Dursun Yıldız,a.g.m.,s.53. 200 Nizam’ül Mülk, s.16. 201 İbnü’l Esir, El Kamil Fi’t Tarih , İslam Tarihi, Trk trc.Ahmet Ağırakça, C.VIII, İstanbul,1987,s.14. 202 Muhammed Ali Haydar, a.g.e.,s.108-109.
77
D-) AHMED B. İSMAİL DÖNEMİ (907-914)
907 yılında Samanî tahtına geçen Ahmed b. İsmail’in
saltanatının ilk yıllarının, hükümdar değişikliğini
fırsat bilerek devlete karşı isyan girişiminde bulunan
amcası İshak b. Ahmed ve Samanî Devleti’nin
komutanlarından Pars’ın neden olduğu karışıklıklara sahne
olduğunu görmekteyiz
Da-) İsyanlar
Daa-) İshak b. Ahmed İsyanı
Samanîlerin Semerkand valiliği makamında bulunan İshak b.
Ahmed, hükümdar değişikliğinin yarattığı otorite boşluğundan
faydalanarak isyan etmek istedi. Bunu önceden haber alan Ahmed
b. İsmail onu Buhara’ya davet etti ve 907 yılında İshak Buhara’da
yakalanarak hapsedildi , böylece isyan harekatı daha başlamadan
bitmiş oldu. Üç yıl kadar devam eden İshak’ın tutukluluğu Emir
Ahmed’in onu serbest bırakmasıyla son buldu. Bu olaydan sonra
İshak, Emir Ahmed’in emri üzerine ilk önce Fergana’ya oradan da
Farab’a gönderildi204.
Dab-) Pars İsyanı Daha önceden de belirttiğimiz gibi İsmail b. Ahmed, Muhammed b. Zeyd’den Cürcan’ı
aldıktan sonra eyaletin valiliğine önce oğlu Ahmed’i tayin etmiş ancak daha sonra onu görevinden
203 Nerşahi,s.123. 204 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 14, 57; Gerdizi, s. 17.
78
azlederek yerine Samanî Devleti’nin büyük komutanlarından olan Pars’ı atamıştı. İsmail b. Ahmed’in
ölümünden sonra merkezden bağımsız hareket etmeye başlayan Pars, Rey, Taberistan ve Cürcan
vergilerini merkeze göndermiyor ve önceden gönderdiği vergilerin de iadesini istiyordu205. Bunun
üzerine Ahmed b. İsmail H.295(M.907-908) yılında Pars üzerine harekete geçti. Bu durumdan
kurtulmak isteyen Pars, Rey’e geçerek buradan halifeye durumunu bildirdi ve ondan sığınma
talebinde bulundu. İsteği kabul edilen Pars beraberindeki 4000 kişilik Türk süvarisiyle Bağdat’a
gitmek üzere yola çıktı. Bağdat’a ulaşan Pars halife tarafından takdirle karşılandı. Emir Pars halife
tarafından takdirle karşılandı. Emir Ahmed Pars’ın kaçmasından çok alamadığı vergilere üzüldü206.
Db-) Dış Olaylar
Dba-) Sistan Seferleri
Amr b. Leys’in, İsmail b. Ahmed tarafından yenilgiye uğratılmasıyla Saffari Devleti
içerisinde büyük karışıklıklar kendini göstermeye başlamıştı. Saffari Devleti içerisinde büyük bir
yükselişe geçen Sebükeri adlı Türk veziri Amr’ın torunlarından Tahir’i (900-908) ve Amr’ın kardeşi
Leys b. Ali’yi (908-910) esir alarak Bağdat’a göndermiş ardından kendisi de halifeye bağlanmış ve
neticede Saffari varlığı sadece Sistan’la sınırlandırılmış bir durumdaydı. Sistan’da devam eden
karışıklıklardan sonra Amr’ın kardeşi Muhammed b.Ali, Saffarilerin lideri konumuna yükselince
diğer kardeşi Muaddal’ın tahta göz dikeceği endişesiyle onu Sistan Eyaleti’nin merkezi olan Zerenc
şehrindeki iç kalede hapsettirdi207.Halife Muktedir (908-932) büyük olasılıkla Saffarilerin yeniden
toparlanmasına fırsat vermemek için Ahmed b. İsmail’e Sistan’ın hakimiyet fermanını göndererek
Saffarilere son vermesini istedi. Hakimiyet menşurunu alan Ahmed b. İsmail, Sistan’ı fethetmek üzere
büyük bir ordu hazırladı. Ahmed b. Sehl, Muhammed el-Muzaffer, Yahya b. Zeyd ve Samanîler’in
Horasan valileri olan Simcuriler’in atası Simcur ed-Devati’nin de bulunduğu bu ordunun
kumandanlığına Hüseyin b. Ali el-Meverruzi getirildi.Samanî ordusunun harekete geçtiğini haber alan
Muhammed b.Ali yerine vekil olarak Ahmed b. Muhammed Amr’ı bırakarak, halktan topladığı büyük
205 İbnü’l Esir,C.VIII, s. 14. 206İbn Miskeveyh, Tecarib el-Ümem, The Experiences Of The Nations,İng trans.D.S. Margoliouth-
H.F. Amedroz , C.I, Oxford, 1920, s. 17; İbnü’l Esir, C.VIII, s. 14;H. Vambery, ,a.g.e., s. 93. 207 C.E. Bosworth, “Tahirids and Saffarids”, s. 123; Erdoğan Merçil,a.g.m., s. 446;Erdoğan Merçil,
Simcuriler I Simcur ed-Devati, Tarih Dergisi, S. 32, İstanbul, 1979, s. 73; C.E. Bosworth, “Saffarids”,s. 786-787.
79
bir orduyla Zerenc’den çıktı ve Ramtu denilen yere geldi. Mart 911 tarihinde vuku bulan savaşı
Samanî ordusunun ok atışları belirledi ve Saffari ordusu büyük bir yenilgiye uğradı. Bu savaş
sırasında Saffari ordusu 3000 kişi kayıp verdi. Mağlup durumdaki Muhammed b.Ali şehre sığındı ve
halka ne yapılması gerektiğini sordu .Halkın isteği üzerine o sırada hapis bulunan kardeşini serbest
bırakarak şehrin muhafazasını ona verdi. Özgürlüğü verilen Muaddal ise kardeşine isyan etti. Bu
nedenle Muhammed b.Ali Büst’e çekildi. Bu sırada Büst’e yürüyen Samanî kuvvetleri burada az bir
direnişle karşılaştılar ve Muhammed b.Ali’yi esir alarak, o sırada Büst’te bulunan Emir Ahmed b.
İsmail’in yanına götürdüler. Kardeşinin esir alındığını haber alan Muaddal, Hüseyin b. Ali
Meverruzi’den barış talebinde bulundu. Bu teklifi reddeden Hüseyin b. Ali Meverruzi onun müşkül
durumundan faydalanarak harekete geçti, bütün Sistan’ı Samanî hakimiyetine dahil etti ve Muaddal’ı
da alarak Buhara’ya döndü. Bu zafer neticesinde Ahmed b. İsmail eyaletin valiliğine 912 yılında
amcazâdesi Ebu Salih Mansur b. İshak’ı atadı208. Bu sırada Sebükeri’nin Fars bölgesinden Sistan
üzerine harekete geçtiğini haber alan Ahmed b. İsmail derhal bir orduyu Sebükeri üzerine sevketti.
Sebükeri’nin kuvvetlerinin yorgun olduğu bir anda saldırıya geçen Samanî kuvvetleri büyük bir başarı
elde ettiler ve Sebükeri’yi de esir ettiler. Durumu bir mektupla halifeye bildiren Ahmed b. İsmail,
halifeden aldığı emirle Muhammed b. Ali b. el-Leys ile Sebükeri’yi Bağdat’a gönderdi209.Bundan
sonra Sistan’da olaylar yeniden başladı. Bunun nedeni Sistan valisi Mansur b. İshak’ın halka
vadettiklerini yerine getirmemesi, daha önceden Halefabad denilen yerde konaklayan askerleri Zerenc
şehrinin içerisindeki evlere yerleştirmesi ve eyaletin 100.000 dirhemlik vergisini daha da
ağırlaştırmasıydı. Ahmed b. İsmail’in ordusunda görev yapmış, yaşlılığı sebebiyle ordudan ihraç
edilen Mevla Sandali lakaplı Muhammed b. Hürmüz adlı harici, bölgedeki haricilerin lideri olan
İbnu’l-Haffar lakaplı Muhammed b. Abbas’la işbirliği yaparak bölge halkının desteğiyle büyük bir
ayaklanma çıkardılar , Zerenc’deki Samanî kuvvetinin bir kısmını da öldürttüler ve Mansur b. İshak’ı
da yakalatarak Erk kalesine hapsettirdiler. Ardından hutbeyi kendi adına okutmak isteyen Mevla
Sandali, İbnu’l-Haffar tarafından yenilgiye uğratılarak, hutbe Amr b. Yakup adına okutuldu. Bu olay
üzerine Emir Ahmed b. İsmail, Hüseyin b. Ali Meverruzi komutasında bir orduyu Zerenc’e sevketti.
Şehri uzunca bir süre kuşatma altına alan Samanî kuvvetleri ile karşı taraf arasındaki çarpışmalarda
208 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 56; Gerdizi, s. 17-18; Erdoğan Merçil,a.g.m., s. 73-74; Erdoğan Merçil,
“Saffariler”, s. 447; C.E. Bosworth, “Tahirids and Saffarids”, s. 123-124. 209 İbn Miskeveyh,C. I, s. 21-22; İbnü’l Esir, C.VIII, s. 56-57.
80
Mevla Sandali öldü, Amr b. Yakup es-Saffar ve İbnu’l-Haffar, Hüseyin b. Ali’den af dileyerek
Mansur b. İshak’ı serbest bıraktılar . Samanî hakimiyetine tekrar geçen eyalete Ahmed b. İsmail bu
kez Simcur ed-Devati’yi vali olarak tayin etti (Temmuz 913) , Mansur b. İshak’ı da Nişabur valisi
olarak atadı. İkinci kez valilik umutları boşa çıkan Hüseyin b. Ali Meverruzi’de beraberindeki
esirlerle Buhara’ya döndü210.
Dbb-) Taberistan’ daki Olaylar ve Emir Ahmed b. İsmail’in
Öldürülmesi
Ahmed b. İsmail, İsmail b. Ahmed döneminde Taberistan valiliğine atanan Ebu’l Abbas Abdullah
b. Muhammed’i şahsi nefreti nedeniyle H.297(M. 909-910) yılında Taberistan valiliğinden
azlederek yerine Salem adındaki bir Türkü atadı. Bunun üzerine İsmail b. Ahmed döneminin
devlet adamlarından Ebu Salih Mansur ve Faris, Ebu’l Abbas Abdullah b. Muhammed’in yanında
yer alarak onunla ittifak edeceklerine dair yemin ettiler. Bir isyan hazırlığı içerisinde bulunan
Ebu’l Abbas, Faris’le birleşmek üzere Cürcan’a hareket ettiyse de Tamisma valisi Hürmüz Kama,
Rüstem b. Karin ve İspahbad Şehriyar tarafından durduruldu. Bunun üzerine Amül’e oradan da
Rey’e hareket eden Ebu’l Abbas, İspadbah Şehriyar tarafından ikna edilerek isyandan vazgeçirildi.
Bu sırada Ahmed b. İsmail ,Ebu’l Abbas’ın olası bir isyan girişimine karşı 30.000 kişilik bir
orduyu Muhammed b. Hacer komutasında Irak’a sevketti (910). Bu sırada Salem, Amül’e gelerek
yeni görevine başladı. Buradaki görevini kötüye kullanan Salem bölgede uyguladığı yüksek vergi
politikası nedeniyle Taberistan’da yeni bir isyanın patlak vermesine neden oldu. Bunun önünü
almak isteyen Ahmed b. İsmail Taberistan valiliğine yeniden Ebu’l Abbas’ı tayin ederek
bölgedeki huzuru yeniden sağladı. 913 yılında Ebu’l Abbas’ın ölmesiyle Ahmed b. İsmail,
Taberistan valiliğine Ebu’l Abbas Muhammed b. İbrahim Suluk’u tayin etti. Ancak yeni valinin
halka zulmetmesi bölgede yeni bir isyan hareketinin doğmasına neden oldu. Bu isyan hareketinin
önderliğini Nasr-ı Kebir de denilen Abu Muhammed al-Hasan b. Ali el-Atruş yapmaktaydı. Yeni
vali isyanı bastırmak için harekete geçtiyse de 914 yılında İbnü’l Esir’e göre Nevruz İbni
İsfendiyar’a göre Burabad’da el Atruş tarafından mağlub edildi. Mağlub durumdaki Ebu’l Abbas,
Rey’e kaçmak zorunda kaldı. Seyyid Nasır-ı Kebir ise Amül’e döndü ve Nasr-ı Kebir’in damadı
210 Gerdizi, s. 18-19; İbnü’l Esir, C.VIII, s. 63-64; Erdoğan Merçil, “Simcuriler I ...”, s. 77-78.
81
el-Hasan b. el-Kasım da bütün Taberistan’a hakim oldu.Bu yenilgi üzerine harekete geçen Ahmed
b. İsmail, Muhammed b. Abdülaziz komutasındaki bir orduyu Taberistan’a sevkettiyse de, Nasr-ı
Kebir tarafından mağlub edildi. Bizzat ordusunun başına geçen Ahmed b. İsmail Türkistan’dan
topladığı 40.000 kişilik bir orduyla Taberistan üzerine yürümeye karar verdiyse de 13 Ocak 914
tarihinde Türk gulamları tarafından öldürüldü211.Emirin ölümünden sonra sarayın ileri gelenleri
iktidarı ele geçirdiler ve kâtip Ebu’l Hasan Nasr b. İshak’ı bu olayda gulamlara verdiği destek
nedeniyle öldürdüler ve olayın diğer faillerinin bir kısmı da yakalanarak aynı akibete
uğratıldılar212.
Ahmed b. İsmail döneminin diğer önemli hadiselerinden biri de 913 yılında Türklerin
Maveraünnehir’e bir akın düzenleyerek hemen hemen bütün Maveraünnehir’i ve Harezm’e akın
yapmalarıdır. Türkler bu sefer sonucunda birçok esir ve ganimetle döndüler213. Diğer bir olay da 910
yılında Rusların Hazar Denizi üzerinden akın yaparak Sariye ve Penc-ı Hazar’ı yağmalamalarıdır214.
Cüzcani’nin215 sert mizaçlı olarak gösterdiği Emir Ahmed216 ilme karşı saygı duyar ve
ulemayı korurdu. Onun zamanında Arapça resmi dil olarak kabul edilmiş ve bu durum gulamları
arasında büyük tepkiye yol açmıştı. Barthold’a217 göre Ahmed b. İsmail’in bu tutumu onun sonunu da
hazırlamıştır. Ancak Fuat Köprülü218, Emir Ahmed’in güçlü iradesinin hanedan üyelerini
korkuttuğunu, servet ve güç sahibi olan bazı emirlerin de bundan çekindiğini ve onların teşvik ve
oyunuyla gulamları tarafından öldürüldüğünü söylemektedir.
E- ) II. NASR B. AHMED DÖNEMİ (914-943)
Emir Ahmed’in gulamları tarafından öldürülmesi üzerine devletin ileri gelenleri Buhara’da
bir araya gelerek ölen Emirin henüz 8 yaşında olan oğlu Nasr üzerinde birleşerek 914 tarihinde tahta
geçirdiler219. Samanî Devleti’nin zirvesini teşkil eden Emir Nasr dönemi bir yandan hanedan
üyelerinin ve üst düzey devlet komutanlarının çıkardığı isyanlarla, diğer yandan devletin başına
211 İbn İsfendiyar, s. 198-201; İbnü’l Esir, C.VIII, s. 71-72; W.Madelung ,a.g.m., s. 209. 212 Nerşahi, s. 126; Gerdizi, s. 18-19. 213 Fuat Köprülü, a.g.e., s. 3. 214 İbn İsfendiyar, s. 199 215 Cüzcani, Tabakat-ı Nasıri, İng trans. H. G. Raverty,C.II, Yeni Delhi, 1970, s. 33. 216 Hamdullah Müstevfi, Tarih-i Güzide, C.I, nşr. E.G. Browne, Londra-Leiden, 1910, s. 381. 217 W. Barthold, a.g.e., s. 258-259. 218 Fuat Köprülü, a.g.e., s. 4.
82
sürekli problem yaratan Taberistan Şiîlerinin neden olduğu dış mücadelelerle geçmiştir. Emir Nasr’ın
ilk yıllarında vuku bulan iç ve dış problemler, vezir Ebu Abdullah Muhammed b. Ahmed el-
Ceyhani’nin gayretleriyle atlatılmıştır220.
Ea-) İsyanlar
Eaa-) İshak b. Ahmed ve Oğlu İlyas’ın İsyanları
İshak b. Ahmed’in, Ahmed b. İsmail döneminde isyan etmek üzereyken Buhara’ya
çağrıldığını ve bir müddet burada alıkonduktan sonra Fergana’ya gönderildiğini söylemiştik221.
Kaynakların verdiği bilgilerden anlaşıldığına göre eski görevi olan Semerkand valiliğine geri dönen
İshak, Emir Ahmed’in öldürülmesiyle ortaya çıkan otorite boşluğundan faydalanarak oğlu İlyas’la
birlikte Samanî tahtını ele geçirmek amacıyla Buhara’ya yöneldi. Bunun üzerine Buhara’dan vezir
Ceyhani’nin girişimleriyle Hamuye b. Ali komutasında bir Samanî ordusu onları engellemek üzere
harekete geçti. Nisan 914’te Harcenk’te karşılaşan taraflardan İshak mağlub oldu ve Semerkand’a
çekildi. Semerkand halkından aldığı destekle tekrar harekete geçen İshak, Hamuye b. Ali tarafından
ikinci kez mağlub edildi. Semerkand’a kılıç zoruyla hakim olan Hamuye’den aman dileyen İshak
yakalanarak Buhara’ya götürüldü ve ölünceye kadar burada kaldı.İshak’ın oğlu İlyas ise Fergana’ya
geçerek ikinci bir isyan girişimine kadar burada kaldı222.
Eab-) Mansur b. İshak ve Hüseyin b. Ali Mervezi
İsyanı
Emir Ahmed zamanında Sistan’ı Samanîler adına fetheden Hüseyin b. Ali’nin Sistan valisi
olma hayalleri, Emirin, amcası Mansur b. İshak’ı buraya atamasıyla gerçekleşmemiş, Sistan’da
Mansur’un kötü yönetiminden dolayı patlak veren isyanı da bastıran Hüseyin b. Ali’nin vali olma
hayalleri bu kez de Simcur ed-Devati’nin Sistan valisi olarak atanmasıyla ikinci kez yıkılmıştı.
Böylece yolları birleşen Mansur b. İshak ve Hüseyin b. Ali, Horasan Emirliği’nin Mansur’a
verilmesine, Hüseyin’in de onun vekili olması hususunda anlaştılar. O sırada Herat’ta bulunan
Hüseyin b. Ali, Nişabur’a gelerek hutbeyi Mansur adına okuttu (918). Bunun üzerine harekete geçen
Hamuye b. Ali beraberindeki Samanî kuvvetleriyle Nişabur’a yönelerek Mansur’un kuvvetlerini
219 Nerşahi, s. 127; Gerdizi, s. 20. 220 Gerdizi, s. 20; İbnü’l Esir, C.VIII, s. 69-70. 221 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 14.
83
mağlup etti. Hüseyin b. Ali ise Hamuye’nin geleceğini önceden haber aldığı için buradan ayrılarak
Herat’a geçmişti223. Buhara’dan emniyet müdürü sıfatıyla Nişabur’a gönderilen Muhammed b. Hayd
‘da Hüseyin b. Ali’nin tarafını tutarak Herat’a geçti. Bu sırada Mansur’un ani ölümü üzerine onu
zehirletmek zannı altında olan Hüseyin b. Ali, kardeşi Mansur b. Ali’yi Herat’ta yerine vekil olarak
bırakarak Nişabur üzerine yürüdü ve burayı ele geçirdi. Bunun üzerine Buhara’dan Ahmed b. Sehl
komutasındaki Samanî kuvvetleri Herat’a yöneldi ve burayı tekrar Samanî hakimiyetine dahil etti
(Ağustos-Eylül 918). Ardından Ahmed b. Sehl, Nişabur’a gelerek Hüseyin b. Ali’yi hezimete uğrattı
ve onu esir aldı. Böylece Nişabur’daki Samanî yönetimi yeniden tesis edildi224. Bir müddet sonra
vezir Ebu Abdullah Ceyhani tarafından serbest bırakılan Hüseyin b. Ali’ye Emir Nasr’ın sarayında
tekrar bir görev verildiyse de, kısa bir süre sonra tutuklandı ve hayatının son günlerini hapishanede
geçirdi225.
Eac-)-Ahmed b. Sehl İsyanı
Tarihi kaynakların İran-Sasani hükümdarları soyuna
bağladıkları Ahmed b. Sehl, Amr b. Leys’in Merv
valiliğindeyken, onunla arasının bozulması üzerine İsmail
b. Ahmed’e sığınmış, kısa zamanda yıldızı parlayarak
Samanî Devleti’ nin önemli komutanlarından biri olmuştu.
Hüseyin b. Ali Mervezi’yi bertaraf ederek Nişabur’a hakim olan Ahmed b. Sehl çok
geçmeden Emir Nasr’ın adını hutbelerden çıkartarak Abbasi halifesi Muktedir (908-932)’den
Horasan’ın kendisine verilmesini istedi ve ardından Cürcan’a geçerek Samanîler’in Cürcan valisi
Mansur b. Karategin’i yenilgiye uğrattı ve burayı ele geçirdi. Daha sonra Nişabur’a geçen Ahmed
b.Sehl, oradan da Merv’e geçerek buraya hakim oldu. Bunun üzerine Buhara’dan , Hamuye b. Ali
komutasında ki bir Samanî ordusu Merv’e sevkedildi.Samanî kuvvetleri şehri kuşattılarsa da Ahmed
b. Sehl’in şehrin etrafına inşa ettirdiği yüksek surlar nedeniyle bir sonuca ulaşamıyorlardı. Bir oyunla
Ahmed b. Sehl’in ordusunu şehrin dışına çıkarmayı başaran Hamuye, Meverruz mevkiinde onları
222 İbnü’l Esir,C. VIII, s. 71; Gerdizi, s. 21; Nerşahi, s. 127. 223 İbnü’l Esir, C.VIII, s.77; Nerşahi, s. 127; S.M. Stern, Studies in Early Isma’ilism, Jerusalem,
1983, s. 218. 224 İbnü’l Esir, C.VIII, s.77; Gerdizi, s. 21.
84
mağlub etti (919) ve Ahmed b. Sehl’i de esir almayı başardı. Buhara’ya götürülen Ahmed şehir
zindanında öldü (Nisan-Mayıs 920)226.
Ead-) İlyas b. İshak İsyanı
Babası Mansur’la birlikte Nasr b. Ahmed’e karşı
ayaklanan İlyas’ın başarısız olduğunu ve Fergana’ya
çekildiğini daha önceden bahsetmiştik. Burada Muhammed b.
el-Hüseyin’den aldığı 30 bin kişilik Türk ordusuyla 922
yılında Semerkand’a geçen İlyas ,Emir Nasr’ın Ebu Amr
Muhammed b. Esed komutasında sevkettiği 2500 kişilik ordu
karşısında tutunamayarak Fergana’ya geçerken, Muhammed’de
Esbican’a oradan da Tiraz’a geçti ve burada Tiraz Dihkanı
tarafından öldürüldü.
Fergana’ya çekilen İlyas bu kez de Şaş hakimi Ebu’l Fazl b. Ebi Yusuf’tan aldığı yardımla
tekrar harekete geçti. Ancak Muhammed b. Elisa komutanlığındaki Samanî ordusu karşısında tekrar
hezimete uğrayan İlyas, Kaşgar’a kaçmak zorunda kaldı, Ebu’l Fazl da esir alınarak Buhara’ya
götürüldü ve orada öldü.Kaşgar Dihkanı Doğan Tekin’le akrabalık tesis eden İlyas onun yardımıyla
Fergana valisi Muhammed b. Muzaffer’le savaştıysa da mağlub bir vaziyette tekrar Kaşgar’a döndü ve
Fergana valisine teslim oldu. Buhara’ya gönderilen İlyas, bir süre sonra Emir Nasr b. Ahmed
tarafından affedildi227.
Bu sırada vezarete Abu Abdullah Muhammed b. Ahmed el-Ceyhani’nin yerine Abu’l Fazl
Muhammed b. Ubeydullah Belami getirildi (922)228.
225 W. Barthold, a.g.e.,s. 26 haşiye 463;W.Barthold,“Balami”,İA,C.II,İstanbul,1986,s.465;K.V.
Zettersteen, “Nasr b. Ahmet”, İA, C.IX,İstanbul,1979, s. 104; S.M. Stern, a.g.e., s. 218. 226 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 101-103; Gerdizi, s. 21-22; W. Barthold, “Ahmet b. Sehl”, İA,C.
I,İstanbul,1986, s. 173. 227 İbnü’l Esir,C. VIII, s.113-114. Barthold, Muhammed b. Hüseyin İsficab’ın yerli hükümdar
ailesinden olduğu görüşündedir .W. Barthold, a.g.e., s. 260 haşiye 449. 228 W. Barthold, “Balami”, s. 465.
85
Eae-) Ebu Zekeriya ve Kardeşlerinin İsyanı
Emir Nasr, kardeşleri Ebu Zekeriya Yahya, Ebu Salih
Mansur ve Ebu İshak İbrahim’i muhtemel bir isyan
hareketine girişmemeleri için Buhara’da hapsettirmişti.
Emir Nasr’ın yerine Ebu el-Abbas el-Kusec’i vekil bırakarak Esfar b. Şireveyh üzerine
harekete geçmesini fırsat bilen Ebu Bekr el Habbaz adlı bir ekmekçi etrafına topladığı askerlerle, Emir
Nasr’ın yukarıda zikrettiğimiz kardeşlerinin, Samanîler’in asi Huttel valisi Cafer b. Ebi Cafer’in,
Deylemlilerin ve adi suçtan tutuklu bulunanların hapishaneden çıkmasını sağladı H.
317/318(M.929/930, 930/931). Özgür kalan bu güruh ilk olarak Emir Nasr’ın sarayını yağmaladı.
Grubun liderliğine getirilen Ebu Zekeriya, önce Buhara şehrinin merkezine, oradan Semerkand’a ve
ardından Belh şehrine geçerek Samanîler’in Belh valisi Karategin’le ittifak yaptı ve birlikte Merv
üzerine harekete geçtiler ve bu gruba Ebu Bekr Muhammed b. el-Muzaffer b. Muhtac da katılacağını
ilan etti. Merv’e geçmek üzere harekete geçen Ebu Bekr, büyük ihtimalle ittifaktan vazgeçerek
Buşenc ve Herat’ı ele geçirdi ve Sağaniyan üzerine yöneldi. Durumu öğrenen Ebu Zekeriya, Ebu Bekr
Muhammed üzerine bir ordu sevkettiyse de başarılı olamadı. Sağaniyan’a ulaşan Ebu Bekr
Muhammed, oğlu Ebu Ali’den aldığı yardımla Belh’e yürüyerek, vali Karategin’i mağlub etti ve onu
Cürcan’a çekilmeye zorladı. Ebu Zekeriya ise Nişabur’a çekildi ancak Ebu Bekr Muhammed’in vekili
Makan b. Kaki tarafından şehre sokulmayınca Herat’a geçti. Bunun üzerine Emir Nasr bizzat
ordusunun başına geçerek Herat üzerine yöneldi. Bunu haber alan Ebu Zekeriya ve Karategin
endişeye kapılarak Belh’e geçtiler. İçinde bulundukları zor durumdan kurtulmak isteyen Karategin,
Ebu Zekeriya’yı Buhara’ya gönderdi. Emir Nasr da Buhara’ya yönelince Ebu Zekeriya tekrar
Karategin’e giderek yardım etmesini istedi. İsteği reddedilen Ebu Zekeriya bu kez Kirman hakimi
Muhammed b. İlyas’tan aldığı destekle Nişabur’a geçti ve hutbeyi kendi adına okuttu. Bunun üzerine
Emir Nasr, Nişabur’a doğru hareket edince Ebu Zekeriya ile Muhammed b. İlyas ayrılarak ,
Muhammed b. İlyas Kirman’a, Karategin ve Ebu Zekeriya Büst ve Ruhnac’a hakim oldular. 932
86
yılında Nişabur’a gelen Emir Nasr, Karategin ve Ebu Zekeriya’yı affederek Karategin’i eski görevi
olan Belh valiliğine yeniden tayin etti229.
Eb-) Dış Meseleler
Eba-) Sistan Meselesi
Ahmed b. İsmail’in 914 yılında ölmesiyle Sistan Eyaleti’nin merkezi Zerenc’te Samanî
komutanları arasında bir anlaşmazlık çıktı. Simcur ed-Devati eyalette çıkması muhtemel bir isyanı
önledi. Ancak Samanî Devleti’nin komutanları arasındaki anlaşmazlık devam etti. Komutanlardan
Ebu Bekr Muhammed b. Muzaffer, Herat’a geçerek Hüseyin b. Ali Meverruzi’nin yanına gitti.
Bundan sonra da Samanî ordusundan ayrılmalar devam etti. Zerenc’te gulamlarıyla yalnız kalan
Simcur, Sistan ayyarlarının bir gece düzenledikleri baskına karşı koyamayarak şehirden ayrıldı (7
Nisan 914)230. Bunun üzerine Halife bölgenin yönetimini kendi adamlarından Fars valisi Bedr b.
Abdullah al-Hamma’ma verdi. Ancak bu sırada Büst, Ruhhac ve Gazne’de Samanî Devleti’nin valileri
görev yapmaktaydılar. Bedr’in vekili Fazl b. Hamid ve Kirman valisi Halid b. Muhammed Sistan’a
hakim oldular ve buradaki Samanî valilerini çıkardılar231. Böylece Samanî hakimiyeti Sistan’da son
bulmuş oldu.
Ebb-) Taberistan Olayları
Hasan b. Ali el-Atruş’un ölümüyle (917), yerine
damadı Hasan b. el-Kasım geçmiş ve bütün Taberistan’a
hakim olmuş, Leyla b. Numan’ı da Cürcan’a vali olarak
atamıştı (H.308,M920-921). Damağan üzerine yürüyerek
burayı istila eden Leyla, Cürcan’a doğru harekete geçti.
Samanî komutanlarından Karategin, Cürcan’a gelerek karşı
saldırıya geçtiyse de başarılı olamadı ve Nişabur’a
çekildi. Bu savaş esnasında Karategin’in gulamlarından
229 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 175-177; Gerdizi, s. 22-23; C.E. Bosworth, “The Banu Ilyas of Kirman (920-
957 / 932-968)”, Iran and Islam, In Memory of the Late Vladimir Minorsky, Edinburg, 1971, s. 110; Erdoğan Merçil, “Karategin Ailesi”, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Dergisi, Prof.Dr.İbrahim Yarkın’a Armağan Ankara, 1987, s. 5-6.
230 Erdoğan Merçil, “Simcuriler I....”, s. 79. 231 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 70.
87
Pars, bin atlı askeriyle Leyla’ya sığındı. Leyla’ya
sığınanlar arasında Ahmed b. Sehl’in yeğeni Ebu’l Kasım
Hafs da bulunmaktaydı.
Beraberindeki asker sayısının artması Leyla’yı mali sıkıntı içerisine soktu. Yeni maddi
kaynak arayışı içerisine giren Leyla, Hasan b. el-Kasım’ın emri, Ebu’l Kasım Hafs’ın da
kışkırtmasıyla Nişabur’a girerek hutbeyi Hasan b. el-Kasım adına okutmaya başladı (Nisan-Mayıs
921). Bunu haber alan Emir Nasr, Muhammed b. Abdullah Belami, Ebu Cafer Suluk, Harezmşah,
Simcur ed-Devati ve Buğra Han’ın( Karahanlı hükümdarı) bulunduğu kalabalık bir orduyu Hamuye b.
Ali komutasında Nişabur’a sevketti. Tus civarında karşılaşan taraflar arasında cereyan eden savaşta
Leyla mağlub oldu ve Sekke denilen yere geçti. Burada Buğra Han tarafından yakalanan Leyla,
Hamuye’ye teslim edildi ve başı kesilerek öldürüldü (921)232.
Leyla b. Numan’ın ölüm haberi ordusunda karışıklıkların çıkmasına neden oldu ve askerlerin
bir kısmı Hasan b. el-Kasım’ı öldürme hazırlığına girişti. Bunu haber alan Hasan süratle Cürcan’a
gelerek kendisine karşı gelenleri öldürttü ve Cürcan’ı Ebu’l Hüseyin b. el-Hasan b. Ali el-Atruş’a
bırakarak Amül’e döndü. Ancak Taberistan’daki Aleviler arasındaki anlaşmazlıklar ve isyanlar
birbirini takip etti233.
Bu karışıklıktan faydalanmak isteyen Emir Nasr, Karategin’in komutasında 30000 kişilik bir
orduyu Cürcan’a sevketti. Samanî ordusunun kalabalık oluşundan endişeye düşen Ebu’l Hüseyin geri
çekildi ve Karategin’de Cürcan’a hakim olarak burayı Samanî hakimiyetine dahil etti. Burada eski
kölesi Pars’la karşılaşan Karategin tereddüt etmeden onu öldürdü ve Cürcan’dan ayrıldı
H.310(M./922-923). Bunu fırsat bilen Hasan b. Kasım, Ebu’l Hüseyin b. el-Hasan el-Atruş tekrar
Cürcan’a döndü 234.
Bunu haber alan Emir Nasr bukez, Simcur komutasında 4 bin kişilik bir orduyu Cürcan’a
sevketti. Şehir bir ay boyunca kuşatma altında tutuldu. Bu süreyi iyi değerlendiren Ebu’l Hüseyin,
Deylemli ve Cürcanlılardan 8 bin kişilik bir ordu toplayarak komutanlığına da Sürhab b. Vehsûzan’ı
getirdi. Taraflar arasında meydana gelen şiddetli bir savaşın ardından Simcur geri çekilmek zorunda
232 İbnü’l Esir,C. VIII, s. 106-107; Erdoğan Merçil, a.g.m., s. 81-82. 233 İbn İsfendiyar, s. 206-207; W. Madelung, a.g.m., s. 210. 234 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 112; İbn İsfendiyar, s. 206-207. İbn İsfendiyar, Hasan b. Kasım’ın ve Ebu’l
Hüseyin’in Karategin’i mağlub ederek bölgeye hakim olduğunu bildirir. İbn İsfendiyar, bkz. a.y.
88
kaldı. Bunu gören Sürhab, Simcur’u takibe aldı, ancak Simcur’un önceden pusuya yatırdığı
kuvvetlerin ortaya çıkmasıyla durum Samanîlerin lehine gelişti ve Alevi ordusu darmadağın edildi.
Geri dönen Sürhab, ordusunun durumunu görünce daha önceden Esterabad’a geçen Ebu’l Hüseyin’in
yanına geçti. Zafer haberini alan Simcur, Cürcan’a hakim oldu H.310(M.922-923)235. Esterabad’da
bulunan Ebu’l Hüseyin yerine vekil olarak Makan b. Kaki’yi bırakarak Sariye’ye geçti. Bunu fırsat
bilen Simcur ve Vezir Muhammed b. Ubeydullah Belami, Makan b. Kaki üzerine yürüyerek onu
Esterabad’da kuşattılar. Samanî ordusuna karşı koyamayacağını anlayan Makan anlaşma yolunu seçti.
Taraflar arasında yapılan bu anlaşmaya göre; Makan, şehri Simcur’a bırakacak, Simcur buradan
ayrılınca şehre tekrar hakim olacaktı. Anlaşma gereği Makan, Sariye’ye geçti ve Simcur da şehre
hakim oldu. Bu arada Simcur şehre Buğra Han’ı vekil olarak bıraktı. Simcur’un Nişabur’a
dönmesinden sonra Esterabad’a gelen Makan, Buğra Han’ı mağlub ederek tekrar hakimiyetini tesis
etti ve Buğra Han’da Nişabur’a döndü236. İbn İsfendiyar ise bundan daha farklı olarak, Cürcan
yenilgisinden sonra Hasan b. el-Kasım ve Ebu’l Hüseyin Tamisma’da konaklayarak güçlerini
arttırdıklarını, Asker toplamak amacıyla Hasan b. el-Kasım, Amül’e geçtiğini, Ebu’l Hüseyin de
topladığı bu kuvvetlerle Türklere hücum ederek onları Cürcan’dan uzaklaştırıp buraya tekrar hakim
olduğunu nakletmektedir (Nisan 923)237.
Bu olaydan birkaç yıl sonra Halife’den Rey şehrinin hakimiyet menşurunu alan II. Nasr
derhal harekete geçti. Rey şehri, Samanîlerin hakimiyetinde olup 909 yılında halife tarafından
Azerbaycan ve Ermeniye valisi olarak tanınan Sacoğullarından Yusuf b. Ebi Sac’ ın hakimiyetine
verilmişti. Buradaki Samanî valisi Muhammed b. Ali Suluk’u kovan (H.304.M.916-917) Ebi’s-Sac
Halifeyle arası açılınca Halife bu kez Rey’in hakimiyet Menşurunu Emir Nasr’a gönderdi. Bu fırsatı
değerlendiren Emir Nasr 926 yılında Rey üzerine harekete geçti. Bu sırada şehre Ebi Sac’ın
adamlarından Fatik hakimdi. Samanî kuvvetlerinin şehre yöneldiğini haber alan Fatik şehri terketti ve
böylece şehirde Samanî hakimiyeti yeniden tesis edildi (Ağustos-Eylül 926). Şehre ilk olarak Simcur
(Ekim-Kasım 926) ardından Muhammed b. Ali Suluk tayin edildi. 928 yılı sonlarına doğru hastalanan
Muhammed, şehri Alevi Dailerinden el Hasan ve Makan b. Kaki’ye teslim ederek Damağan’a geçti ve
235 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 112; İbn İsfendiyar, s. 208. 236 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 113. 237 İbn İsfendiyar, s. 208.
89
burada öldü238. Bu sırada Makan’ın adamlarından Esfar b. Şireveyh Cürcan’a geçerek Samanîlerin
Cürcan valisi Bekr b. Muhammed b. Elisa’nın hizmetine girdi. Burada Alevilerle mücadele eden Esfar
mağlub oldu ve Bekr’in yanına döndü. Bekr’in ölümüyle Emir Nasr, Esfar’ı Cürcan’a vali tayin etti
(H.315,M.927-928)239. Bu olaylar devam ederken Makan b. Kaki ve Ebu’l Hasan, Taberistan’a
tamamen hakim olmak için Sariye üzerine harekete geçtiler. Burada Esfar’ın kuvvetleriyle savaşan
Makan mağlub oldu (H.315,M.928-929) ve Esfar da bu zaferle Rey, Cürcan, Kazvin, Zencan, Kum ve
Kerh şehirlerine hakim oldu, hutbeyi Emir Nasr adına okuttu. Bu zaferden sonra gücünü daha da
artıran Esfar’ın, Halifeden Emir Nasr’a karşı savaşmak için izin istemesi üzerine Emir Nasr ordusunun
başında bizzat harekete geçti. Taraflar arasındaki bu sorun savaş yapılmadan barış yoluyla halledildi.
Taraflar arasında yapılan bu anlaşmaya göre; Esfar, Samanî Emiri Nasr’a belli bir miktarda meblağ
ödeyecek, hutbe Emir adına okutulacaktı240. Bir süre sonra Esfar, kumandanlarından Merdaviç b.
Ziyar, Şumeyran et-Tarım hakimi Salar ve Makan b. Kaki’nin oluşturduğu ittifak karşısında 931
yılında gerçekleşen bir savaşta mağlub oldu ve Merdaviç tarafından öldürüldü (931)241.
Ertesi yıl Makan’ı mağlub eden Merdaviç, Taberistan ve Cürcan’a hakim oldu. Makan b.
Kaki ise Samanî itaatine girerek Emir Nasr’dan yardım aldı ve Merdaviç’i mağlub etti. Bu zaferden
sonra Makan, Nişabur’a dönünce bundan faydalanan Merdaviç Rey şehrini ele geçirdiyse de Samanî
veziri Muhammed b. Ubeydullah Belami’nin verdiği gözdağı karşısında belirli bir meblağ ödemeyi
kabul etti242. Yine aynı yıl içerisinde Ebu Bekr Muhammed b. Muzaffer b. Muhtac Emir Nasr
tarafından Horasan valiliğine atandı243.Samanî itaatini tanıyan Makan b. Kaki, Emir Nasr’ın kendisine
Kirman Eyaleti’nin valiliğini vermesiyle, Ebu Zekeriya ve kardeşlerinin isyan hareketine destek veren
Kirman hakimi Muhammed b. İlyas’ı mağlub ederek burayı Samanî topraklarına kattı. Ancak 935
yılında Merdaviç’in ölüm haberini alan Makan’ın buradan ayrılmasını fırsat bilen Muhammed b. İlyas
şehre tekrar hakim oldu244. Merdaviç’in ölmesinden sonra ordusunda meydana gelen karışıklıklardan
faydalanmak isteyen Emir Nasr, Horasan valisi Ebu Bekr Muhammed b. Muzaffer b. Muhtac’a,
Kumis’e gitmesini, Makan b. Kaki’ye de Ebu Bekr’e katılmasını emretti (935). Makan ilk önce
238 İbnü’l Esir, C.VIII, s.87, 122, 140; Erdoğan Merçil, a.g.m., 86-87; H. Dursun Yıldız,
“Sacoğulları”, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi,C.VI, İstanbul,1992, s. 127. 239 İbn İsfendiyar, s. 214; İbnü’l Esir, C.VIII, s. 148. 240 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 159-161; W. Madelung, a.g.m., s. 212-213. 241 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 162-164; İbn İsfendiyar, s. 216. 242 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 165; M. Nazım, “Merdavic b.Ziyar”, İA, C.VII,İstanbul, 1988,s. 757. 243 Gerdizi, s. 23; İbnü’l Esir, C.VIII, s. 220.
90
Damağan üzerine hareket etti. Bunu haber alan Merdaviç’in kardeşi Veşmgir, Bancin komutasında bir
orduyu Makan üzerine sevketti. Taraflar arasında vuku bulan savaşta Makan mağlub oldu ve
Nişabur’da bulunan Ebu Bekr Muhammed’in yanına geçti245. Aynı yıl içerisinde Makan, Veşmgir
adına Cürcan’ı yöneten Bancin’in ölmesini fırsat bildi ve Ebu Bekr Muhammed’den aldığı izinle
Cürcan üzerine yürüyerek buraya hakim oldu. Bu arada Ebu Bekr’le Makan’ın arası bozulmuş olacak
ki Makan isyan hazırlığına başladı246.
Bu arada Ebu Bekr Muhammed, Emir Nasr’a mektup yazarak hastalığı nedeniyle görevinden
ayrılmak istediğini bildirmiş, isteğini onaylayan Emir Nasr Horasan valiliğine oğlu Ebu Ali’yi atadı
(939)247.
Görevi devralan Ebu Ali ilk iş olarak Veşmgir b. Ziyar ile ortak hareket eden Makan b. Kaki
üzerine harekete geçerek Cürcan üzerine yöneldi (939). Şehri uzunca bir süre kuşatma altına alan Ebu
Ali, Makan’a zor günler yaşattı. Zor durumda olan Makan, o sırada Rey’de bulunan müttefiki
Veşmgir’den yardım istedi. Veşmgir, Ebu Davud İsfahi komutasında bir orduyu ardından da Şireh
b.Leyla komutasında ikinci bir orduyu Makan’a yardım amacıyla Cürcan’a gönderdi. Veşmgir’in
kuvvetleri Cürcan’a ulaşınca Makan’ın , yiyecek sıkıntısı içerisinde bulunan halkın zor durumda
olduğunu görünce çareyi Ebu Ali ile Makan’ı barıştırmakta buldularsa da Makan bir gece şehirden
kaçarak Taberistan’a geçti. Bu durum Samanî kuvvetlerinin işini kolaylaştırdı ve Ebu Ali Cürcan’ı
tekrar Samanî hakimiyetine dahil etti. Yerine İbrahim b. Simcur’u vekil olarak bırakan Ebu Ali,
Veşmgir’in elinde bulunan Rey üzerine yürüdü (Aralık 940)248. Büveyhoğullarıyla da ittifak kurarak
gücünü artıran Ebu Ali karşısında Veşmgir Taberistan’da bulunan Makan’ı yardıma çağırdı. Ebu Ali
komutasındaki Samanî kuvvetlerinin Rey şehrine saldırıya geçmesiyle taraflar arasında savaş başladı.
Makan ve Veşmgir’in kuvvetleri, Ebu Ali’nin uyguladıgı Turan taktiği karşısında tutunamadı ve
Samanî kuvvetleri Deylemlilerden 900 maruf kişiyi esir alarak Buhara’ya götürdü. Bu esirler
Veşmgir’in Buhara’ya itaatından sonra hepsi Ebu Ali tarafından azad edildi. Bu savaş esnasında
244 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 232, 254; İbn Miskeveyh, C. I, s. 314; C.E. Bosworth, a.g.m., , s. 111. 245 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 253-254; İbn İsfendiyar, s. 217; Erdoğan Merçil, “Veşmgir b. Ziyar”, İA, C.
XIII, İstanbul, 1988, s. 304; M. Nazım, “Makan b.Kaki”, İA, C.VII,İstanbul ,1988, s. 202. 246 İbnü’l Esir, C.VIII, s.273-274. İbn Miskeveyh o sırada Cürcan’da Ebu’l Kasım b. Ebi’l Hasan’ın
bulunduğunu ve Veşmgir’den aldığı emirle Cürcan’ı Makan’a teslim ettiğini bildirir.İbn Miskeveyh, Tecarib el Ümen, The Experiences of The Nations,Ing.trans. H.F.Amedroz,D.S.Margoliouth.C.II, Oxford,1921,s.3.
247 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 302-303; Gerdizi, s. 23.
91
Makan öldü ve Veşmgir’de Taberistan’a kaçtı249. Böylece Ebu Ali Rey’e hakim oldu. Ardından Ebu
Ali’nin gönderdiği Samanî kuvvetleri Zenkan, Ebher, Kazvin, Kum, Kerec, Hemedan, Nihavend ve
Hulvan sınırlarına kadar olan yerleri ele geçirdi250.
Makan b. Kaki’nin ölümü üzerine yeğeni Hasan b. Firuzan, Veşmgir b. Ziyar’ı amcasının
ölümünden sorumlu tutarak onu zor durumda bırakıyordu. Harekete geçen Veşmgir, Şireh b. Leyla
komutasındaki bir orduyu Hasan üzerine sevketti. Şireh’in kuvvetleri Hasan’ı Sariye’de kuşattı.Bir
yolunu bularak buradan ayrılan Hasan ise Rey’de bulunan Ebu Ali’ye sığındı. İbn İsfendiyar’a göre
taraflar Veliceyl’de karşılaşmışlar ancak mevsimin kış olmasından dolayı Ebu Ali, Veşmgir’le
anlaşma yolunu seçti. İbnü’l Esir, Miskeveyh ve Gerdizi’ye göre; Ebu Ali ile Hasan Rey’de ittifak
kurarak Sariye’ye gelmişler şehri kuşatmışlar, ancak bu sırada Emir Nasr’ın ölüm haberinin gelmesi
üzerine Veşmgir’le anlaşma yolunu seçmişlerdi. Kaynaklar arasında farklılıklar bulunmasına rağmen
taraflar arasında bir anlaşma yapıldığı konusunda hemfikirdirler. Yapılan anlaşmayla Veşmgir’in
Samanî Devleti’ ne itaatini sağlamlaştırmak amacıyla oğlu Salar’ı da rehine olarak alan Ebu Ali 943
Ocak-Şubat tarihinde Nişabur’a gitmek üzere yola çıktı. Hasan b. Firuzan’da Samanî ordusunun
geride bıraktıkları malları yağmaladı ve Damağan ve Semnan başta olmak üzere bütün bölgeye hakim
oldu251.
Ec-) Emir Nasr’ın Şiîliği Meselesi ve Şahsiyeti
Emir Nasr döneminin sonlarına doğru Samanî
coğrafyasında geniş bir Şiî İsma’iliye hareketine tanık
olmaktayız. Aslında halk üzerinde uzun zamandır etkisini
devam ettiren Aleviler Horasan’da propagandalarını hiçbir
zaman terketmemişti. Hatta Tahiriler zamanında bile hutbe
bir ara Alevi Ebu’l Hüseyn b. Muhammed adına okunmuştu.
X. yüzyılda Fatimi Devleti’nin ortaya çıkmasıyla Şiî propagandası Maveraünnehir ve
Horasan’da büyük bir hız kazandı. Nişabur halkı Ali evladından Abu’l Hasan Muhammed b. Yahya’yı
248 İbn İsfendiyar, s. 218-219; İbn Miskeveyh,C. II, s.4-5; İbnü’l Esir, C.VIII, s. 305;W. Madelung,
a.g.m., s. 213. 249 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 313-314; İbn Miskeveyh, C.II, 5-6; İbn İsfendiyar, s. 219; Gerdizi, s. 24-25. 250 İbnü’l Esir,C. VIII, s. 329; M. Nazım, a.g.m., s. 202. 251 İbn Miskeveyh,C. II, s. 7-8; İbn İsfendiyar, s. 219-220; İbnü’l Esir, C. VIII, s. 330; Gerdizi, s. 24.
92
halife olarak tanımış ve ona biat etmişlerdi. Emir Nasr da bu şahsı Buhara’ ya davet ederek kendisine
hilat giydirmiş ve devlet hazinesinden maaş da bağlatmıştı252. Samanîler’ in üst düzey yöneticileri ve
komutanları da İsma’ilîye mezhebine dahil oldular. Öyle ki ünlü Şiî İsmailî din âlimi Nahşeb’i her
nasılsa Emir Nasr’ ın sarayına girmiş ve onu kendi mezhebine kazandırmayı başarmıştı. Onun bu
mezhebe dahil olması ve İsmailî din adamlarına destek vermesi, devlet büyüklerini rahatsız etmiş ve
sipehsalar olarak nitelendirilen bir kişinin etrafında toplanarak Emir’ e suikast girişiminde
bulunmalarına neden olmuştu253. İsmailî Mezhebini benimseyen Emir Nasr hiçbir zaman bunu devlet
politikasına yansıtmamış ve hutbeyi Fatımi halifeleri adına okutmak istemişse de bunu uygulamamış
ve hutbeyi Abbasiler adına okutmaya devam etmiştir. Bunun nedeni herhalde Makrizi’ nin bize
aktardığı şu cümlelerde yatmaktadır. “Horasan valisi Nasr b. Ahmed, Ubeydullah’ a elli bin adamıyla
emrinde olduğunu bildirdi. Merdaviç ve Yusuf b. Ebi Sac da buna yakın şeyler yazmışlardı. Bu
mektupları getiren elçilere Ubeydullah yerinizde kalınız, her şeyin bir zamanı vardır” cevabını
verdi254. İbnü’l Esir’ in, Emir Nasr’ ın ölümünden sonra Nahşebi’ nin bir ağaca asılarak
öldürüldüğünü ve cesedinin günlerce ağaçta tutulduğunu nakletmesi ülkede geniş çapta, İsmailî
mezhebine mensuplarına karşı bir temizlik hareketinin olduğunu göstermektedir255.
Emir II.Nasr dönemi Samanîlerin altın çağını teşkil etmektedir. Onun zamanında devlet
teşkilatı olgunlaşma dönemini yaşamış, bunda en büyük katkıyı vezir Ebu Abdullah Muhammed b.
Ahmed el-Ceyhani sağlamıştı. Gerdizi’nin ifadesine göre256, o dünyanın bütün memleketlerine
mektuplar yazarak, divan ve dergah usulleriyle ilgili bilgileri edinmiş ve bunların en iyilerini kendi
devlet teşkilatı içerisinde uygulamıştı. Ünlü Arap seyyahı İbn-i Fad’lan257 Ceyhani’ den “hükümdarın
kâtibi” olarak zikreder. Bunun nedeni ise Ceyhani’ nin o dönemde ilmî yönüyle de ün kazanmasıyla
alakalıdır. Ceyhani’ den sonra vezarete getirilen Ebu’l Fazl el-Belami ise onun takipçisi olmuştur.
252 W. Barthold, a.g.e., 261; K.V. Zettersteen,a.g.m., 105. 253 Nizamü’l-Mülk, Siyasetnâme, Trk trc. Mehemmed Şerif Çavdaroğlu,Ankara, trhsz, s. 223-226;
S.M. Stern, a.g.e., s.219-220; R.N. Frye, Orta Çağın Başarısı Buhara,Trk trc.Hasan Kurt, Ankara,trhsz,s. 86-87.
254 Hasan İbrahim Hasan, “Fatimiler”, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C.V,İstanbul,1988, s. 88-89.
255 İbnü’l Esir,C. VIII,s. 343. 256 Gerdizi, s. 20. 257 İbn Fazlan, Seyahatnâme,Trk trc. Ramazan Şeşen, İstanbul, 1975, s. 22.
93
Âlimleri korumayı ve gözetmeyi kendisine vazife edinen Emir Nasr babasından daha
adildi258. İbnü’l Esir’ e259 göre cömert, yumuşak huylu ve zeki olan Emir Nasr, Beyhaki’ ye260 göre
sert karakterliydi. Hamdullah Müstevfi ’ ye261 göre tıpkı babası gibi gulamları tarafından katledilerek
öldürülmüş, diğer kaynaklara göre eceliyle 943 yılında ölmüştür. Yerine oğlu Nuh b. Nasr geçmiştir.
Nizamülmülk’e262 göre ise Nuh b. Nasr, babası hayattayken tahta geçmiştir.
258 Nerşahi, s. 128. 259 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 340. 260 Beyhaki, Tarih-i Beyhaki, Trk trc. Erdoğan Merçil, Ankara ( TTK Ktüphanesi Tercümeler
Bölümü) trhsz, s. 126. 261 Hamdullah Müstevfi, s. 382. 262 Nizamü’l-Mülk, s. 226.
94
II.BÖLÜM
SAMANÎLER DEVLETİNİN GERİLEME VE YIKILIŞ DÖNEMİ
A-) I.NUH B. NASR DÖNEMİ (943-954)
Kaynaklar arasında Emir I. Nuh’un tahta geçiş tarihi
ile ilgili ihtilaflar olmasına rağmen, Emir’le çağdaş
olan Nerşahi’nin263 verdiği tarihi daha güvenilir bularak,
onun 943 yılında babasının ölümü üzerine tahta geçtiğini
kabul ediyoruz.
Aa-) İç Olaylar
Aaa-) İbn-i Eşkam İsyanı
İsyanı Samanîlere bağlı Harezm Eyaletinde, Ahmed b.
Eşkam adlı bir şahıs hükümdar değişikliğinin yarattığı
otorite boşluğundan faydalanarak isyan etti (H. 332/M.
943-944). İsyanı bastırmak üzere Emir I. Nuh, İbrahim b.
Pars komutasında bir orduyu bölgeye sevketti. Yolda
İbrahim b. Pars’ın ölmesi nedeniyle Samanî ordusu başarı
sağlayamadan geri döndü, Ahmed b. Eşkam ise Türk
hükümdarına sığındı. Emir I. Nuh, Türk hükümdarına
Ahmed’i iade etmesine karşılık, o sırada Buhara’da
rehine olarak tutulan oğlunu serbest bırakacağını
263 Nerşahi, Tarih-i Buhara, Arapça trc.Dr.Emin Abdülmecid Bedevi, Ebu Nasrullah Mübeşşer et
Tırazi, Kahire,1965, s. 129.
95
bildirdi. Bunu haber alan Ahmed endişeye kapılarak
isyandan vazgeçti ve Emir I. Nuh’un affına mazhar oldu264.
Aab-) Ebu Ali b.Muhtac İsyanı
Emir II.Nasr’ın ölüm haberiyle Horasan’a gelen Ebu Ali, Emir I.Nuh’un emriyle o sırada
Büveyhilerin eline geçmiş olan Rey için sefer hazırlıklarını tamamlayarak Büveyhiler üzerine
harekete geçti.Ebu Ali’nin Buhara’da ki yokluğundan faydalanan düşmanları onun halka karşı kötü
tutumunu öne sürerek Emirin gözünden düşürmeyi başardılar265. Gerdizi266, Ebu Ali’nin Buhara’da ki
en büyük düşmanı olarak vezir Muhammed b. Ahmed’i gösterir. Rey seferi esnasında Emir Nuh
tarafından görevlendirilen Arız’ın askerlere karşı kötü tutumu, ordu içerisinde kıpırdanmalara neden
olmuş, ihtiyaçları giderilmeyen askerler maaşlarını düzenli alamayınca Ebu Ali’nin adamları, Emir
Nuh’un amcası İbrahim b. Ahmed’e mektup yazarak ona emirlik teklifinde bulunmaya karar verdiler.
Bunu haber alan Ebu Ali her ne kadar onları emellerinden vazgeçirmeye çalıştıysa da, adamlarının
tehditleri üzerine onların doğrultusunda hareket etmeye başladı. Ebu Ali’nin isyan etmesinin en
büyük nedeni bizce onun Horasan Sipehsalarlığından alınarak yerine İbrahim b. Simcur’un
atanmasıdır267.
Miskeveyh268 ve İbnü’l Esir’in269 Iraklı tarihçiler olarak söz ettiği şahıslar,
Ebu Ali ile Emir Nuh’un aralarının açılmasının sebebini İmamüddevle Büveyh’e
bağlarlar. Onlara göre İmamüddevle bir yandan Emir Nuh’a mektuplar yazarak
Rey’in kendisine verilmesini, bunun karşılığında Ebu Ali’nin Rey için verdiği
haraçtan yüzbin dinar daha fazla ödeme yapacağını ve Ebu Ali’ye karşı dikkatli
264 İbnü’l Esir, El Kamil Fi’t Tarih,İslam Tarihi,Trk trc.Ahmet Ağırakça,C.VIII, İstanbul,1987, s.
359; Cüzcani,Tabakat-ı Nasıri,İng trans.H.G.Raverty,C.II,Yeni Delhi,1970 s. 39; K.V. Zettersteen, “Nuh”, İA, C.IX,İstanbul, 1988, s. 346; W. Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan,Trk trc. H.Dursun Yıldız, Ankara,1990, s. 265.
265İbnü’l Esir, C.VIII, s.380-381. 266Gerdizi, Zeyn’el Ahbar,Trk trc.Necati Lugal,Ankara(TTK Kütüphanes tercümelerbölümü),trhsz,s.26 267 İbnü’l Esir, C.VIII, s.392.Nerşahi ve Cüzcani ,İbrahim b.Ahmed’den Ebu İshak olarak bahsederler. Nerşahi, s.129;Cüzcani,C.II,s.39. 268 İbn Miskeveyh, Tecarib el- Ümem,The Experiences Of The Nations,İng trans D.S. Morgoliouth, H.F.Amedroz,C.II, Oxford,1921,s.105-106.
96
olmasını bildirirken, diğer yandan da Ebu Ali’yle haberleşerek, onu Emir Nuh’a karşı
kışkırtıyor ve şayet ona karşı mücadele ederse, kendisini destekleyeceğini
vadediyordu.
Bütün bu saydığımız nedenlerle hareket eden Ebu Ali, komutanlarının
arzularına boyun eğdi ve Emir’in amcası İbrahim b. Ahmed’e mektup yazarak ona
emirlik teklifinde bulundu. Bu teklifi kabul eden İbrahim b. Ahmed, Musul’dan
hareket ederek Hemedan’a geldi ve burada Ebu Ali tarafından karşılandı (946 Nisan)
ve ikili birlikte Rey’e hareket ettiler. Rey’e ulaştıklarında Ebu Ali, kardeşi Ebu’l
Fazl’ın, Emir Nuh’a mektup yazarak durumdan haberdar ettiğini öğrenince onu
tutuklattı ve yoluna devam ederek Nişabur’a geçti270. İbnü’l Esir’e271 göre Nişabur’a
geçen Ebu Ali o sırada burada bulunan İbrahim b. Simcur’u ve Mansur b. Karategin’i
kendisine bağladı ancak daha sonra Mansur b. Karategin’den şüphelenerek onu
tutuklattı. Gerdizi’ye272 göre ise Ebu Ali Nişabur’a gelince İbrahim b. Simcur ve
Mansur b. Karategin buradan ayrılarak Nerv’e geçti. Miskeveyh273 ise Ebu Ali,
Nişabur’a gelince burada Emir Nuh’un ordusuyla savaşarak onları mağlub ettiğini,
Mansur b. Karategin ve İbrahim b. Simcur’u da esir aldığını nakleder.Daha sonraki
olayların akışına bakılırsa Miskeveyh’in verdiği bilgi daha makuldür.
Nişabur’dan hareket eden Ebu Ali ve İbrahim b. Ahmed 946 Eylül-Ekim
tarihinde Merv’e geçtiler. O sırada Merv’de bulunan Emir Nuh, buradan ayrılarak
Buhara’ya geçti.Buradan da ayrılan ikili 946 Aralık/947 Ocak tarihinde Buhara’ya
girerek hutbeyi İbrahim b. Ahmed adına okuttular. Emir Nuh ise onların Buhara’ya
269 İbnü’l Esir,C.VIII,s.397. 270 İbnü’l Esir, C.VIII,s.392-393;İbn Miskeveyh,C.II,s.106-107;Edoğan Merçil, “Simcuriler II, İbrahim b.Simcur” Tarih Enstitüsü Dergisi, S.10-11,Istanbul,1981,s.95. 271 İbnü’l Esir,C.VIII,s.393.
97
geleceğini önceden haber aldığı için Semerkand’a geçmişti274. Bu arada İbrahim ile
Ebu Ali arasında ihtilaflar başladı ve İbrahim b. Ahmed, Ebu Ali’ye danışmadan
İbrahim b. Simcur’u ve Mansur b. Karategin’i serbest bıraktı. İbrahim b. Simcur ve
Mansur b. Karategin ordunun kontrolünü ele alarak Emir Nuh’a haber gönderip onu
Buhara’ya çağırdılar275. İbrahim b. Ahmed diğer yandan Buhara ileri gelenlerini
çağırarak amacının sadece Emir Nuh’un kumandanı olmak ve onunla Ebu Ali’ye
karşı mücadele etmek olduğunu anlattı.Belkide İbrahim b.Ahmed böylece halkın
desteğinin sağlamak istiyordu. Ebu Ali ise o sırada, İbrahim b. Ahmed’in kendisine
karşı kötü niyetini anladığı için Türkistan’a geçmişti, burada İbrahim b. Ahmed’in
faaliyetlerinden haberdar edilince hızla Buhara’ya döndü ve şehri ateşe vermek
istediyse de Buhara ileri gelenleri tarafından bu amacından vazgeçirildi.
Bazı ordu mensuplarının kendisine karşı kötü hisler beslediğini anlayan Ebu
Ali hemen hutbeyi Emir Nuh’un kardeşi Ebu Ca’fer Muhammed b. Nasr adına
okutarak, Semerkand’a doğru hareket ediyormuş gibi görünerek, asıl gideceği yeri
gizledi ve Sağaniyan’a geçti. Onun Buhara’daki yokluğundan faydalanan İbrahim b.
Ahmed ve Ebu Ca’fer, Emir Nuh’tan af dileyerek onunla barıştılar. Ancak Emir Nuh
yeni bir karışıklığa meydan vermemek için İbrahim b. Ahmed’le Ebu Ca’fer’in ve
diğer kardeşi Ahmed’in gözlerine mil çektirdi. Buhara’daki her şeyi yoluna koyan
Emir Nuh, Ebu Ali’ye barış teklif etti, ancak Ebu Ali’nin adamları buna sıcak
bakmayınca Ebu Ali de bu teklifi reddetmek zorunda kaldı. Bunun üzerine Emir
Nuh, Ebu Ali üzerine bir ordu sevketti. Bunu haber alan Ebu Ali Buhara’ya yöneldi.
Emir onun karşısına kardeşi el-Fazl b. Muhammed’i çıkarttı. Curcik mevkiinde
272Gerdizi, s.26. 273İbn Miskeveyh,C.II, s.108. 274 İbnü’l Esir,C.VIII,s.393.
98
karşılaşan taraflardan el-Fazl mağlub oldu; Ebu Ali ise Sağaniyan’a geçti (947
Kasım-Aralık). Emir Nuh 948 Eylül ayında Sağaniyan üzerine bir ordu daha sevketti.
Sağaniyan’ı yağmalayan Samanî ordusu Buhara ile irtibat yollarının Ebu Ali
tarafından kesilmesiyle güç durumda kalarak barış yapmak zorunda kaldı (948
Aralık). Anlaşma gereği Ebu Ali, oğlu Ebu’l Muzaffer Abdullah’ı rehine olarak Emir
Nuh’a gönderdi276. Savaşın galibi hakkında bir bilgimiz olmamakla birlikte, Ebu
Ali’nin oğlunun Buhara’da şaşalı bir şekilde karşılanması, bizi Ebu Ali’nin muzaffer
olduğuna götürmektedir.
Aac-) Vezir Abu’l Fazl Muhammed b. Ahmed el-Sülemi’nin Öldürülmesi
Emir II. Nasr döneminde Maveraünnehir ve Horasan’da yaygınlaşan Şiî-
İsmailîye hareketinin önderleri Emir Nuh zamanında katledilmişti. Şiî karşıtı olan
devlet adamlarının desteğini sağlamak amacıyla Emir Nuh ünlü sünnî fıkıh âlimi
Abu’l Fazl Muhammed b. Ahmed el-Sülemi’yi vezarete atamıştı. Kendisini dine
adayan vezir zamanının büyük kısmını ibadetle geçiriyor ve devlet işlerine pek
zaman ayırmıyordu. Ebu’l Fazl’ın askerlere karşı kötü tutumu, maaşlarının
zamanından ödenmemesi gibi nedenlerle kendisine ordu içerisinde büyük bir tepki
oluştu277. 942 yılında Ebu Zekeriya isyanında Emir Nasr’ın hazinelerinin
yağmalanmasıyla, devletin içerisine girdiği maddî sıkıntıdan kendisini kurtaramayan
vezirin en büyük düşmanlarından biri de saraydaki Türk grubunun önde
gelenlerinden Ebu’l Fazl b. Ahmed b. Hamuyeh’ti. Bir yandan Ebu Ali isyanı ile
275 İbn Miskeveyh, C.II, s.109. 276 İbnü’l Esir, C.VIII, s.393-396;K.V.Zettersteen,a.g.m.,s.346; W.Barthold,a.g.e., s.267.Nerşahi , Miskeveyh ve Hamdullah Müstevfi Emir Nuh'’a İbrahim'’n önce savaştıklarının, ardından barış yaptıkları konusunda hemfikirdirler. Nerşahi, s.129 ; İbn Miskeveyh, C.II,s.109; Hamdullah Müstevfi, Tarih-i Güzide, nşr.E.G.Browne,London-Leiden,1910, s.142. 277 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 343.
99
meşgul olan Emir Nuh çaresiz kalarak vezirini isyancılara teslim etmek zorunda
kalarak isyancılar tarafından öldürülmesine göz yumdu (946 Kasım-Aralık)278.
Cüzcani279, Emir’in vezirini isyancılara vermesinin nedenini askerlerin Emir’i
veziri kendilerine teslim etmezse Emir’in amcası İbrahim’in tarafına geçmekle tehdit
etmelerini gösterir. Semani’ye280 göre; Emir ilk önce isyancıların veziri istemelerini
redederek üzerlerine bir ordu sevketmiş ancak bu ordu isyancılar tarafından
dağıtılmıştır.
Aad-) Muhammed b. Abdürrezzak İsyanı
Samanîler’in Tus valisi olan Muhammed b. Abdürrezzak ailesiyle birlikte H.
336(M.947-948) yılında isyan etti. Bu sırada Emir Nuh, Horasan Sipehsaları Mansur
b. Karategin ile birlikte Merv’de bulunuyordu. Hasan b. Firuzan’ın Cürcan’ı istila
etmesiyle, Cürcan hakimi Veşmgir de Merv’e geçti. Emir Nuh, Mansur b.
Karategin’e derhal Nişabur üzerine hareket edip Muhammed b. Abdürrezzak’la
savaşmasını, elindeki bütün şehirlerin alınmasını ve oradan da Veşmgir’le birlikte
Cürcan üzerine yürümesini emretti. Mansur ve Veşmgir, Nişabur üzerine yürüyünce,
Muhammed b. Abdürrezzak buradan ayrılarak Ustuva’ya geçti. Ustuva’dan Cürcan’a
geçen Abdürrezzak buradan Rüknüddevle b. Büveyh’e mektup yazarak ona sığındı.
Samanî ordusu ise Nişabur’dan Tus’a doğru ilerleyerek Tus yakınlarındaki Sumeylan
kalesinde Muhammed b. Abdürrezzak’ın kardeşi Rafi’yi muhasara altına aldı. Rafi’
nin önemli adamlarından bazıları Mansur’ a sığınınca Rafi kaleden ayrılarak Derek
kalesine geçti. Mansur, Sumeylan’ı ele geçirerek buradaki her şeye el koydu. Daha
278 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 175, 393; Gerdizi, s. 26. 279 Cüzcani, C.II, s. 39. 280 W. Barthold, a.g.e., s. 265.
100
sonra Derek’e geçen Mansur, burayı da kuşatarak Rafi’nin oğullarıyla günlerce
savaştı. Sonuçta Rafi’nin kardeşi Ahmed ve amcaoğullarından bir grup Mansur’a
sığındı, Rafi ise hazineleri ile birlikte kaçmayı başardı. Mansur kalede geriye kalan
her şeyi ele geçirdi, Muhammed b. Abdürrezzak’ın ailesini de beraberine alarak
Buhara’ ya döndü281.
Tus ve çevresini düzene koyan Mansur, Veşmgir’le birlikte Cürcan’a doğru
hareket etti (Nisan 949). Hasan b. Firuzan’la anlaşma yaparak oğlunu rehine aldı.
Ancak Hasan’la daha sonra bir anlaşma yapan Mansur, oğlunu serbest bırakarak
Nişabur’a döndü, Veşmgir ise Cürcan’da kaldı282.
Ab-) Dış Olaylar
Aba-) I.Rey Seferi
Ebu Ali’nin Emir II.Nasr’ın ölüm haberini alınca Horasan’a
döndüğünden daha önce bahsetmiştik.Ebu Ali’nin Horasan’a geçmesini
fırsat bilen Veşmgir, Hasan b. Firuzan’la kurduğu ittifak neticesinde
Rey’e hakim oldu. Ancak Veşmgir’in buradaki hakimiyeti pek de uzun
ömürlü olmadı, Rüknüddevle Büveyh, onu mağlub ederek şehre hakim
oldu283. Rey’i tekrar Samanî hakimiyetine dahil etmek isteyen Emir I.
Nuh, Ebu Ali komutasında ki bir orduyu bölgeye sevketti. Ebu Ali
Sebzivar’a ulaştığında, Emir I. Nuh’un yanına giden Veşmgir’le karşılaştı
ve onu o sırada Mevr’de bulunan Emir’in yanına gönderdi. Samanî
281 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 403; İbn İsfendiyar, s. 223-224; Erdoğan Merçil, “Karategin Ailesi”,Türk
Kültürünü Araştırma Enstitüsü Dergisi,Prof.Dr.İbrahim Yarkına Armağan,Ankara,1987, s. 11. 282 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 409-410.
101
ordusu Bistam mevkiine geldiğinde ordu içerisinde ihtilaflar başladı ve
bir grup Mansur b. Karategin’in önderliğinde ordudan ayrılarak Hasan
b. Firuzan’ı n bulunduğu Cürcan şehrine yürüdüler. Ancak iki taraf
arasındaki savaşı Hasan b. Firuzan kazanarak onları şehre sokmayınca,
mağlup durumdaki Mansur b. Karategin Nişabur’a döndü. Kopmalar
nedeniyle zayıflayan Samanî ordusu bu kez de ordudaki Türklerin
Büveyhoğulları tarafına geçmesiyle Rüknüddevle’ye mağlub oldu (H.
333/944-945) ve Ebu Ali de Nişabur’a döndü284.
Diğer yandan Emir Nuh, Veşmgir’e yardım kararı verdi. İbnü’l Esir’e285 göre;
Ebu Ali, Malik b. Şekertegin’in bulunduğu bir orduyla Cürcan’a sevkedilmiş ve
Hasan b. Firuzan’ı mağlub ederek Cürcan’a tamamıyla hakim olmuştur (944 Eylül-
Ekim). İbn İsfendiyar’a286 göre; ise Emir Nuh, Mansur b. Karategin’in komutasında
otuzbin kişilik bir orduyu Cürcan’a sevketmiş, gelen ordunun kalabalık oluşundan
korkan Hasan’da Sariye’ye kaçmış Veşmgir’de Calus şehrine kadar ilerlemiş daha
sonrada Amül’e dönmüştür.Bu olaydan sonra Nişabur’a geçen Ebu Ali, o sırada
Merv’de bulunan Emir Nuh’la görüşmüş ve ondan aldığı yeni bir emirle Rey üzerine
yapılacak sefer için hazırlıklara başlamıştı. 945 Ocak-Şubat tarihinde Rey’e ulaşan
Samanî kuvvetleri Rüknüddevle’nin şehri terketmesi üzerine bütün bölgeye hakim
oldu (945 Nisan-Mayıs) ve Ebu Ali ,kardeşi Ebu’l Abbas el-Fazl İbn Muhammed’i
283 İbn Miskeveyh,C.II, s.8; Harold Bowen, “Rüknüd-Devle”,İA,C.IX,İstanbul,1988,s.799. 284 Ibnü’l Esir,C.VIII,s.379;Erdoğan Merçil,a.g.m., s.7-.8;K.V.Zettersteen,a.g.m.,s.346; W.Madelung, “The Minor Dynasties of Northern Iran”, Cambridge History of Iran,C.IV,Cambridge,1975, s.214. K.V.Zettersteen ve Vambery,Ebu Ali’ye ihanet edenlerin Kürtler olduğunu söylemektedirler. K.V. Zettersteen, bkz.ay.; H.Vambery, Buhara Tarihi, Trk trc.Dr.Tahir Şakir Çağatay, Ankara (TTK Kütüphanesi tercümeler bölümü) trhsz,s.96. 285 İbnü’l Esir,C.VIII,s.380. 286 İbn İsfendiyar, s.221;Erdoğan Merçil,a.g.m.,s.8.
102
Cibal Bölgesine tayin ederek Hemedan’ı da onun idaresine verdi.Bu arada daha
önceden de bahsettiğimiz gibi Ebu Ali’ nin merkezle arası açıldı ve Samanî Devleti’
ne isyan etti287.
Abb-) II.Rey Seferi
Ebu Ali’nin merkezle arasının açılması, ordu içerisindeki anlaşmazlıklardan
faydalanan Rüknüddevle Rey’e tekrar hakim oldu (H. 335/M. 946-947). Ebu Ali
isyanını ve Cürcan meselesini çözüme kavuşturan Emir Nuh, Rey’i tekrar Samanî
hakimiyetine dahil etmek amacıyla Mansur b. Karategin komutasındaki bir orduyu
bölgeye sevketti (950 Temmuz-Ağustos). Bu sırada Rüknüddevle yerine Ali b.
Kame’yi vekil olarak bırakmış ve Rey’den ayrılarak Fars bölgesine gitmişti. Samanî
ordusu Rey’e ulaştığında mücadele edemeyeceğini anlayan Ali b. Kame, Rey’den
ayrılarak İsfehan’a geçti. Bu durum Mansur’un işini kolaylaştırdı. Rey, el-Cibal ve
Karmisin’i Samanî hakimiyetine dahil etti, Rüknüddevle’nin adamlarını da
görevlerinden aldı288.
Bu gelişmeleri haber alan Rüknüddevle, kardeşi Muizzüddevle’ye mektup yazarak Irak’a
yakın bölgelerden Horasan askerlerini uzaklaştırmak için yardım etmesini istedi. Muizzüddevle
Türklerden, Deylemlilerden ve Araplardan oluşan kalabalık bir orduyu Hacip Sebüktegin komutasında
bölgeye sevketti. Bağdat’tan harekete geçen Sebüktegin süratle Karmisin’e gelerek buradaki Samanî
kuvvetlerini bozguna uğratarak kumandan Beckem el-Humârtegin’i de esir aldı ve diğer esirlerle
birlikte Muizzüddevle’ye gönderdi. Kamisin’den Hemedan’a geçen Sebüktegin buradaki Samanî
kuvvetlerini yenilgiye uğratarak buraya hakim oldu (950 Mart-Nisan). Bu gelişmeler üzerine Mansur
b. Karategin komutasındaki Samanî kuvvetleri Rey’den Hemedan’a doğru hareket ettiler. O sırada
Rüknüddevle’de Hemedan’da bulunuyordu. Rey şehrine 20 fersah mesafede, Mansur fikrini
değiştirerek İsfehan üzerine yürüdü. Bu sırada Büveyhoğulları’nın ordusundaki anlaşmazlıklar iyice
287 İbnü’l Esir, C.VIII,s.380-381.
103
artmış, ordudaki Türkler isyan içerisindeydi. Ordusundaki düzeni sağlayan Rüknüddevle, İsfehan
üzerine yürüdü. Mansur ondan daha önce şehre ulaştığı için Rüknüddevle’nin adamları ve halk şehri
boşaltarak şehre 9 fersah uzaklıktaki Han Lencan’a geçmişlerdi. İsfehan’a gelen Rüknüddevle, Han
Lencan’da karargahını kurdu. Taraflar arasında süren günlerce savaştan sonra her iki taraf yiyecek
sıkıntısı çekmeye başladı. Rüknüddevle İsfehan’dan kaçma planları kurarken, Mansur’un ordusuyla
Rey’e geçtiğini haber alınca bundan vazgeçti. Samanî ordusunun geride bıraktığı malları Büveyhiler
tarafından yağmalandı289.
Abc-) III.Rey Seferi
Mansur b. Karategin Rey’e dönünce, askerleri üzerindeki hakimiyetini tesis edemediğini
gördü ve askerler sonuçta onu terkederek Nişabur ve çevresine dağıldılar. Ayrıca Mansur birkaç kez
görevinden ayrılmak istediğini de Emir I. Nuh’a bildirmişti. Bunun üzerine Emir Nuh onu görevden
alarak Horasan sipehsalarlığına Ebu Ali’yi atadı (952)290. Görevine tekrar dönen Ebu Ali ilk iş olarak
Emir Nuh’un emriyle Rey üzerine yürüdü (953 Temmuz). Veşmgir’in de kendisine katılmasıyla gücü
bir hayli artan Ebu Ali komutasındaki Samanî ordusu karşısında tutunamayacağını anlayan
Rüknüddevle şehre kapanarak burayı korumayı tercih etti. Taberek’e gelen Samanî kuvvetleri
Taberek’i kuşattılarsa da Rüknüddevle’ye karşı kesin bir zafer elde edemediler. Çarpışmalar devam
ederken Ebu Ali ordusunun zor durumda kaldığını görünce barış yapmak zorunda kaldı. Bu arada
Veşmgir, Buhara’ya Ebu Ali’nin çarpışmalar esnasında samimi davranmayarak Rüknüddevle’ye
meylettiğini haber verdi. Bunun üzerine Emir Nuh, Ebu Ali’yi görevinden azletti (H. 342/M. 953-
954). Boşalan Horasan Sipehsalarlığına Emir, Ebu Said Bekr b. Malik el-Fergani’yi atadı.Bu arada
Rüknüddevle Veşmgir’i mağlub ederek Taberistan’a hakim oldu.Ebu Ali, Emir’le barışmaya çalıştıysa
da çabası boşa çıktı ve Nişabur’da isyan etti. Emir Nuh, Veşmgir ve Hasan b. Firuzan’a mektup
yazarak barışmalarını ve devlete isyan edenlere karşı birlikte mücadele etmelerini istedi. Yalnız
kaldığını anlayan Ebu Ali, Rüknüddevle’ye mektup yazarak sığınma talebinde bulundu. İsteği kabul
288 İbn Miskeveyh, C. II, s. 123; İbnü’l Esir, C. VIII, s. 400-417. 289 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 417-419. 290 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 424.
104
edilen Ebu Ali Rey’e geçti ve burada Rüknüddevle tarafından karşılandı (954). Bu arada Emir I. Nuh
28 Ağustos 954’te vefat etti291.
B-) ABDÜLMELİK B. NUH DÖNEMİ(954-961)
Emir Nuh’un beş oğlundan en büyüğü olan Abdülmelik 10 yaşında Samanî
tahtına geçti (954)292. Emir Nuh daha sağlığındayken Abdülmelik’i veliaht olarak
tayin etmiş ve halkın ona biad etmesini de sağlamıştı293. Yeni hükümdar ilk icraat
olarak, kendisine tahtın yolunu açan Horasan Sipehsaları Ebu Said Bekr b. Mâlik’i
makamında kalmasını sağladı ve ona Horasan’da huzursuzluk yaratan Ebu Ali
meselesini halletmesini emretti. Rüknüddevle’nin yardımıyla halifeden Horasan’ın
hakimiyet menşurunu alan Ebu Ali, Nişabur’a geçerek hutbeyi halife Muti adına
okuttu. Haber Buhara’da büyük bir şaşkınlık yarattı. Abdülmelik’ten aldığı emirle
harekete geçen Ebu Said’e karşı koyamayacağını anlayan Ebu Ali, o sırada Rey’de
bulunan Rüknüddevle’ye sığındı. Ebu Said’de bütün Horasan’ı ele geçirmede başarılı
oldu (H. 343/M. 954-955). Bir yıl sonra, Muhammed b. Makan komutasındaki
Samanî kuvvetleri Rey üzerine yeniden harekete geçti. O sırada Rey’de bulunan
Rüknüddevle kardeşi Muizzüddevle’den yardım istedi. Bu arada Samanî kuvvetleri,
Büveyhi ailesinden Ebu Mansur b. Büveyh’in bulunduğu İsfehan’a yöneldi. Ebu
Mansur ve ailesi İsfehan yakınlarındaki Han-Lencan’a çekildi. Muhammed b.
Makan, Han-Lencan’ı ele geçirdi, ancak Ebu Mansur’u yakalayamadı. Bu sırada
Rüknüddevle’nin veziri Üstaz Ebu’l Fazl’ın yardımcı kuvvetlerle gelmesiyle
Muhammed b. Makan mağlub edilerek esir alındı. Ardından Rüknüddevle, Ebu Said
Bekr’e barış teklifinde bulundu. İki taraf arasında yapılan bu anlaşmaya göre; Rey ve
291 İbnü’l Esir, VIII, s. 434-438; İbn Miskeveyh, C. II, s. 105-106; K.V. Zetternsteen, a.g.m., s. 347;
Erdoğan Merçil, “Veşmgir b.Ziyar”, İA,C.XIII, İstanbul,1988, s. 305. 292 W. Barthold, a.g.e., s. 267.
105
Cibal bölgesi Rüknüddevle’ye bırakıldı, bunun karşılığında Büveyhiler Samanîlere
her yıl 200 bin dinar ödemeyi ve Veşmgir’e saldırmamayı kabul etti294. Yine aynı yıl
içerisinde Ebu Ali Rey’deki veba salgınının kurbanı oldu. Bu arada askerlere karşı
olumsuz tutumu nedeniyle Ebu Said Bekr, Abdülmelik tarafından saraya çağrıldı.
Emir’in huzuruna gelen Ebu Said, Hacip Alptegin tarafından öldürüldü. Bundan
sonra sarayda Alptegin’in sözünün geçmeye başladığını görüyoruz. Onun
önderliğindeki grup vezir Ebu Mansur’u öldürerek yerine Ebu Ca’fer b. Muhammed
el-Hüseyn’i vezarete, Ebu’l Hasan Muhammed b. İbrahim Simcur’u da boşalan
Horasan Sipehsalarlığına getirdiler. Vezir Ebu Ca’fer b. Muhammed’in devlet
hazinesini sarfetmesi nedeniyle Emir, onu görevden alarak yerine Ebu Mansur Yusuf
b. İshak’ı tayin etti (959). Bir yıl sonra Horasan Sipehsalar’ı Ebu’l Hasan b.
Muhammed’in Nişabur halkına eziyet etmesinden dolayı görevinden alındı ve yerine
Ebu Mansur Muhammed b. Abdürrezzak atandı295. Bu sırada Emir, devlet
yönetimindeki Türk nüfusunu kırmak için komutanlarından Beğtegin’i öldürttü296.
Ancak ne var ki bu pek de etkili olmadı , Alptegin’in emrindeki Türk askerleri
Buhara’daki yönetimin en etkin isimleri oldular. Öyle ki devlet neredeyse
Alptegin’in izni olmadan hiçbir şey yapamaz hale geldi ve yine onun isteği üzerine
vezarete Ebu Ali Muhammed b. Muhammed el-Belami atandı. Alptegin’i büyük bir
tehlike olarak gören Emir Abdülmelik ona Belh’e gitmesini emretti. Ancak Alptegin
“Ben katiyyen amil olmam, çünkü vaktiyle hacibü’l hüccab idim” dedi. Alptegin’den
bir an evvel kurtulmak isteyen Emir, Ebu Mansur’u görevinden alarak yerine onu
293 Gerdizi, s. 30. 294 İbn Miskeveyh, C. II, s. 167-168, 170-171; Gerdizi, s. 30; İbnü’l Esir, C.VIII, s. 438, 441-442;
Abdülkerim Özaydın, “Abdülmelik b. Nuh b. Nasr”, DİA, C.I, İstanbul,1988, s. 272; W. Barthold, “Abdülmelik”, İA, C.I,İstanbul,1986, s. 97.
295 Gerdizi, s. 31. 296 İbnü’l-Esir, C.VIII, s. 459; İbn Miskeveyh,C. II, s. 191
106
tayin etti. Sıkıntılı günler geçiren Emir Abdülmelik bir gün çevgan oynarken attan
düşerek öldü (23 Kasım 961)297. Başka bir rivayete göre attan düştükten sonra
öldürülmüştür298.
C-) I. MANSUR B. NUH DÖNEMİ (961-976)
Ca-) İç Olaylar
Caa-) Alptegin İsyanı
Emir Abdülmelik’in ani ölümüyle boşalan Samanî tahtına kimin geçeceği
hususunda devlet ileri gelenleri arasında ihtilaflar çıkmaya başladı. Vezir Ebu Ali
297 Gerdizi,s. 31; W.Barthold, a.g.e., s.268-269; W. Barthold, “Alptegin”, İA,C. I,İstanbul,1986, s.
386. 298 Abdülkerim Özaydın, a.g.m., s. 272.
107
Muhammed b. Muhammed el-Belami, Abdülmelik’in ölüm haberini Horasan
Sipehsaları Alptegin’e ileterek tahtın yeni varisini belirlemesini istedi. Alptegin’in
isteği üzerine Belami, Emir’in oğlu Nasr’ı tahta geçirmeye muvaffak oldu. Ancak
onun hükümdarlığı bir gün sürdü. Buhara’daki diğer bir Türk komutan olan Faik’in
desteğini alan Emir Abdülmelik’in kardeşi Mansur tahta çıkarıldı (961)299. Hanedan
üyelerinin ve ordunun tam desteğini alan Emir I. Mansur, iktidar mücadelesinde
yeğeni Nasr’ın tarafını tutan Alptegin’i ortadan kaldırmaya karar verdi. Emir’le arası
açılan Alptegin ise kendi adayını zorla da olsa tahta çıkarmaya kararlıydı. Zira
Gerdizi, Alptegin’in mektubunu vezir Belami’ye ulaştırmak için Buhara’ya
gönderdiği süvariler nehri geçtiği sırada, Alptegin’in, Mansur’un Emirliğe geçtiğini
haber aldığını ve Ebu Mansur Muhammed b. Abdürrezzak’a mektup yazarak, onu
Horasan’a kendi yerine bırakacağını ve ittifak yapmak isteğini nakleder. Bu sırada
Emir’in Alptegin’i görevden azlettiğini yerine Ebu Mansur Muhammed b.
Abdürrezzak’ı tayin ettiğini bildiren ferman, Alptegin’in elçisi Ebu Mansur’a
ulaşmasından önce, Ebu Mansur’un eline geçti. Ardından Emir ona Alptegin’in
üzerine yürümesini emretti. Bunu haber alan Alptegin Ebu Mansur’dan daha hızlı
hareket ederek Nişabur’dan ayrıldı ve Buhara üzerine harekete geçti (961). Ceyhun
nehrine ulaştığında ordusundaki karışıklıklar nedeniyle Buhara üzerine yürümekten
vazgeçen Alptegin Belh’e yönelerek burayı ele geçirdi. Ebu Mansur’un başarısız
olması nedeniyle Emir I. Mansur bu kez de Buhara’dan Eş’as b. Muhammed
komutasındaki kalabalık bir orduyu Belh’e sevketti. Belh ile Hulm arasındaki Hulm
geçidinde karşılaşan taraflardan savaşı, beraberindeki kuvveti oldukça az olmasına
299 Gerdizi, s. 32; W. Barthold, a.g.e., s. 265; C.E. Bosworth, “Samanids”,EI,C.VIII,Leiden,1995,s.
1024;C.E.Bosworth, The Ghaznavıds and Their Empire In Afghanistan and Eastern Iran ,Edinburgh,1963,s.37. Hamdullah Müstevfi, Cüzcani ve Nizamülmülk’e göre Alptegin, Emir
108
rağmen Alptegin kazandı (Nisan-Mayıs 962). Daha sonra Hindistan’a yapacağı gaza
harekatı için uygun bir üs olan Gazne’ye yürüdü ve burayı yerli Levik hanedanından
aldı (12 Ocak 963)300. Bu arada Emir I. Mansur komutanlarından Alftegin’in
huzuruna gelmemesi üzerine gönderdiği ordu mağlub olmuş ve Emir’in dayısı da esir
edilmişti301. Alptegin’i ortadan kaldırmaya kesin kararlı olan Emir I. Mansur, Ebu
Ca’fer komutasında yine oldukça kalabalık bir orduyu Gazne’ye sevkettiyse de
başarılı olamadı. Savaş yoluyla bir şeyler yapamayacağını anlayan Emir barış yolunu
seçerek Alptegin’i affetti ve ona ele geçirdiği yerlerin idaresini verdi. 963 yılında
Alptegin ölünce yerine oğlu Ebu İshak İbrahim geçti. Gazne’nin yerli Levik
hanedanından Ebu Ali tarafından mağlub edilen İshak Buhara’dan aldığı yardımla
şehre tekrar hakim oldu ve böylece Samanîler ismen de olsa burada bir hakimiyet
tesis etmiş oldular302.
Cab-) Halef b. Ahmed İsyanı
Sistan hakimi olan Halef b. Ahmed hac ibadetini yapmak üzere Sistan’dan
ayrılırken, yerine vekil olarak Tahir b. el-Hüseyin adındaki bir şahsı bırakmıştı.
Halef b. Ahmed’in yokluğundan istifade eden Tahir, tamaha düşerek ona isyan etti.
Hactan dönen Halef, Buhara’ya geçerek Emir I. Mansur’a durumu anlatmış ve
Mansur’a karşı Abdülmelik’in oğlunu değil, Emir’in amcasını desteklemiştir. Hamdullah Müstevfi, s. 384; Cüzcani, C.II, s. 42; Nizamülmülk, Trk trc. M.A.Köymen,s. 76.
300 Gerdizi,s.32-33; Erdoğan Merçil, Gazneliler Devleti Tarihi, Ankara 1989,s.3-4; C.E.Bosworth, a.g.e, s.37
301 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 469; İbn Miskeveyh, C.II, s. 208.
109
kendisini Sistan’a göndermesini istemişti. Bu isteği kabul edilen Halef, Buhara’dan
aldığı yardımcı kuvvetlerle Sistan üzerine yürümüş, onun geldiğini haber alan Tahir
de buradan ayrılmış ve böylece eyalet tekrar Halef’in hakimiyetine geçmişti. Ancak
Tahir geri dönerek Sistan’ı tekrar hakimiyetine dahil etti. Çareyi Buhara’da arayan
Halef, Emir I. Mansur’dan aldığı yeni yardımlarla Sistan üzerine yöneldi. Burada ki
hakimiyetini tekrar kuran Halef, her yıl Buhara’ya göndermesi gereken hilat, hediye,
hizmetçi ve haracı göndermemeye başladı. Bunun üzerine Emir, Tahir’in oğlu
Hüseyin komutasındaki bir orduyu Sistan’a sevketti (965). Tahir b. Hüseyin, Halef’i
Erk kalesinde muhasara altına aldıysa da Emir I. Mansur zamanında bu kuşatmadan
bir sonuç elde edilemedi ve bu olay Emir II. Nuh döneminde devam etti303.
Cb-) Dış Olaylar
Cba-) Samanîlerin Büveyhoğullarıyla ve Ziyarilerle Mücadelesi
Alptegin meselesinde başarısız olan Horasan Sipehsaları Ebu Mansur
Muhammed b. Abdürrezzak görevinden azledileceğini anlayınca, Horasan şehirlerini
yağmalamaya ve Rüknüddevle Büveyh’e haberler göndererek onu Cürcan’ı almaya
teşvik ediyordu. Zor durumda kalan Veşmgir, Rüknüddevle’ye karşı koyamadı ve
Cürcan Büveyhilerin hakimiyetine geçti. Rüknüddevle’nin Cürcan’dan ayrılması
üzerine Veşmgir, Ebu Mansur’u zehirletti ki bu zehir kendisini yavaş yavaş
hissettirecekti. Bu arada Emir Mansur, Samanîlerin Horasan Sipehsalarlığından Ebu
Mansur’u azletti ve yerine Ebu’l Hasan Muhammed b. İbrahim Simcur atadı (Ocak-
Şubat 962) ve ona Veşmgir’e yardım etmesini emretti.Derhal harekete geçen Ebu’l
302 Hamdullah Müstevfi, s. 384; Utbi,Tarih-i Yemini,Tashih ve tefsiye eden Abdurrah Yelgar ,Ankara
(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi),trhsz, s. 1; Erdoğan Merçil, a.g.e., s. 4; Enver Konukçu, “Gazne”, DİA, C.XIII,İstanbul,1996, s. 479.
110
Hasan komutasındaki Samanî kuvvetleri Nişabur’da Rüknüddevle ve Ebu Mansur’a
yetişmeyi başardı ve zehrin etkisiyle kontrolünü kaybeden Ebu Mansur’un, ordusu
mağlub edildi304. Büveyhilere karşı savaş hazırlıklarına başlayan Emir I. Mansur,
Nişabur’da bulunan Ebu’l Hasan’a ordusunu hazırlamasını, Veşmgir ve Hasan b.
Firuzan’a da savaşa hazırlık yapmalarını emretti. Bu gelişmeler karşısında
Rüknüddevle, ailesini İsfehan’a göndererek oğlu Aduddevle, yeğeni İzzüddevle
Bahtiyar’dan ve kardeşi Muizzüddevle’den yardım talep etti. Ebu’l Hasan ve
Veşmgir birlikte hareket etmek üzere birleştiler. Ancak Veşmgir’in 967 yılında
ölmesiyle Samanî kuvvetleri Büveyhilerle karşı karşıya gelemedi ve böylece Rey
seferi sonuçsuz kaldı305.
Diğer yandan Aduddevle Kirman’ı ele geçirdi (Ağustos 968). Kirman hakimi
Banu İlyas ailesinden İlyasa Buhara’ya gelerek Emir I. Mansur’a sığındı. Ülkesini
Büveyhilerden geri almak için Emir’den yardım isteyen İlyasa umduğunu
bulamayınca Samanîler hakkında şikayete başladı. Bu nedenle de İlyasa Buhara’dan
uzaklaştırılarak Harezm’e gönderildi306. Buhara’da bu olaylar gerçekleşirken,
Veşmgir’in ölümünden sonra oğulları Kabus ve Bisutun arasındaki çekişmeler
Taberistan’da yeni olaylara sahne olmaktaydı. Başlangıçta Kabus’a destek veren
Samanîler daha sonra Bisutun’u destekleyerek onu Ziyari hanedanın başına
geçmesine yardımcı oldular307. Bu esnada malî sıkıntı içerisinde bulunan Samanî
kuvvetleri Buhara’dan mal istemiş Emir I. Mansur da Ebu’l Hasan’a malın
Bisutun’dan alınmasını emretmişti. Bisutun ise malının Taberistan’da olduğunu
303 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 484-485. 304 Gerdizi, s. 33; Erdoğan Merçil, Simcuriler III, Tarih Dergisi, S.33,İstanbul 1982, s. 117. 305 İbnü’l Esir, C.VIII, s. 497-498; İbn İsfendiyar, s. 224-225; Gerdizi, s. 34.
111
bildirerek oraya geçti. Bölgedeki işlerin düzeldiğini düşünen Horasan Sipehsaları
Ebu’l Hasan Simcur’da Nişabur’a döndü. Ancak o sırada Taberistan’da bulunan
Bisutun, Samanîler’in başlangıçta kardeşi Kabus taraftarı bir politika izlemesini
kendine yediremediği için Büveyhilere tâbi oldu ve onlardan aldığı yardımla geri
döndü ve Kabus taraftarı olan Hasan b. Firuzan’ı mağlub ederek Simnan ve Cürcan’ı
ele geçirdi. Halife Muti’den aldığı hakimiyet fermanıyla Taberistan, Cürcan, Salus ve
Ruya vilayetlerine hakim oldu (971)308.
Büyük ihtimalle Emir I. Mansur, Samanî hakimiyetinden çıkan bu yerleri
tekrar hakimiyetine almak için Eş’as b. Muhammed el-Yeşkeri’yi Nesa’ya, Nasr b.
Melik’i de Gürgenç’e gönderdi. Bu sırada Ebu’l Hasan Simcur’un Buhara’daki
muhalifleri, yukarıda saydığımız yerlerin Bisutun’un eline geçmesinden onu sorumlu
tutarak Emir’in gözünden düşürmeyi başardılar. Bir yolunu bularak kendisini Emir’e
affettiren Ebu’l Hasan’a Merv’in yönetimi verildi. Emir’in affına mazhar olan Ebu’l
Hasan, Samanî veziri Ebu Ca’fer Utbi ve Büveyhi veziri Ebu’l Fazl b. el-Amîd’in
gayretleriyle iki taraf arasında bir anlaşma yapıldı (972). Bu anlaşmaya göre;
Rüknüddevle ve Aduddevle Samanîlere her yıl belirli bir meblağ ödeyecek, Emir I.
Mansur da Aduddevle’nin kızıyla evlenecekti. Bu anlaşmadan sonra uzunca bir süre
Samanîlerle Büveyhiler arasında hiçbir sorun yaşanmadı309.
306 İbnü’l Esir, C.VIII, s.504; İbn Miskeveyh, C.II, s.270; C.E.Bosworth, “The Banu İlyas Of Kirman
(920-957 / 932-968)”, Iran and Islam, In Memory of the Late Vladimir Minorsky, Edinburgh, 1971, s. 116.
307 İbn İsfendiyar, s. 225; Erdoğan Merçil, a.g.m., s. 118-119. 308 Gerdizi, s. 34; Erdoğan Merçil,a.g.m., s. 119. 309 Gerdizi, s. 35; Miskeveyh, C.II, s. 335; İbnü’l Esir,C. VIII, s. 537.
112
Cbb-) Gur Bölgesinde Samanî Faaliyetleri ve Emir I. Mansur b. Nuh’un
Ölümü
Ebu Ali Muhammed el-Abbas Tulleki adında bir serheng Heart’ta Tullek
kalesini tamir ederek etrafına adam toplayarak isyan etti. Bunun üzerine Ebu’l Hasan
da Ebu Ca’fer Ziyad komutasında bölgeye bir ordu sevketti. Ebu Ali Muhammed’i
ele geçiren Ebu Ca’fer ardından Gur bölgesine geçerek burada birkaç hisarı ele
geçirdi ve henüz müslüman olmayan ahaliden de birçok esir ele geçirdi (974)310.
Bu sırada Alptegin’in yakın adamlarından olan ancak daha sonraki
gelişmelerden anlaşıldığına göre yeni hükümet taraftarı olan 963 senesinde
Taberi’nin ünlü tarihini yeniden düzenlercesine Farsça’ya çeviren vezir Belami 27
Şubat-Mart 974 yılında vefat etti. Boşalan vezarete bu kez Yusuf b. İshak getirildiyse
de o da aynı yıl ölünce yerine Ebu Abdullah Ahmed b. Muhammed el-Ceyhan
getirildi311. Bu sırada hasta olan Emir’in durumu ağırlaştı ve 365 yılının Şevval
ayının 11’inde (M. 976) vefat etti ve yerine oğlu Ebu’l Kasım Nuh II. B. Mansur
tahta geçti.
D-) II. NUH B. MANSUR DÖNEMİ (976-997)
310 Gerdizi, s. 34-35; Beyhaki,Tarih-i Beyhaki,Trk trc Erdoğan Merçil,Ankara ( TTK Ktüphanesi
tercümeler bölümü), trhsz,s.143;Erdoğan Merçil, a.g.m., s. 121. 311 Gerdizi, s. 35; W. Barthold, “Belami”,İA,C.II,İstanbul,1986, s. 465.
113
Henüz 13 yaşında Samanî tahtına geçen Emir II. Nuh’un ilk yıllarında devlet
işleri Emir’in annesi tarafından yürütüldü312. Kendisine Ebu’l Hüseyin Ebu Abdullah
el-Utbi’yi vezirliğe tayin eden Emir, babasının gulamlarından Faik’i emir-i hacipliğe
ve vezirinin gulam’ı Ebu’l Abbas Taş’ı da hacib-i büzürg olarak atadı. Cüzcanan
valisi Ebu’l Hasan Muhammed b. Ahmed b. Ferigun’a, Horasan Sipehsaları Ebu’l
Hasan Simcur’a elçiler ve hediyeler göndererek onların devlete olan bağlılığını
artırdı313. Samanî Devleti’nin çöküş dönemi olarak nitelendirebileceğimiz Emir II.
Nuh dönemi, yukarıda bahsettiğimiz Türk komutanlarının birbirleriyle ve devletle
olan mücadelelerine tanıklık eden, artık komutanlarıyla baş edemeyecek durumda
olan Devlet’in çözümü Gazneli hanedanına yaklaşmakta bulduğu oldukça karışık bir
dönemdir.
Da-) İç Olaylar
Daa-) Ebu’l Hasan Simcur’un Görevinden Azli
Emir II. Nuh tahta geçince, Buhara Gazilerinin Saları Ebu Abdullah İbn-i
Hafsı Nişabur’da bulunan Ebu’l Hasan’ın yanına gönderdi. Ebu’l Hasan’a hilat
gönderen Emir, ona Nasrüddevle lakabını vererek Kuhistan, Herat ve Nişabur’un
yönetimini de verdi. Ancak vezarete Utbi’nin getirilmesine karşı çıkan Ebu’l Hasan,
Utbi’nin düşmanlığını kazandı, gerek vezirin etkisi gerekse Horasan’daki keyfi
davranışları nedeniyle görevinden alındı ve yerine vezir Utbi’nin gulamı Ebu’l
Abbas Taş tayin edildi. Bu sırada Nişabur’da bulunan Ebu’l Hasan’a azl kararı
312 İbnü’l Esir,El Kamil Fi’-Tarih,İslam Tarihi, C.IX,Trk trc.Adülkerim Özaydın,İstanbul,1987,
s.31. 313 Gerdizi, s. 36; Utbi,s. 16.
114
ulaşınca, askerlerini toplayarak isyan etmek istediyse de bundan vazgeçti ve
Nişabur’dan ayrılarak Kuhistan’a geçti (H. 371/M. 981-982)314.
Dab-) Halef b. Ahmed İsyanı
Emir Mansur’un desteğiyle, Hüseyin b. Tahir’den Sistan’a tekrar hakim olan
Halef’in Buhara’ya harac göndermemesi ve merkezden bağımsız hareket etmesi
üzerine Hüseyin b. Tahir komutasındaki Samanî kuvvetlerinin Sistan’a hareket
ettiğini ve Halef’i Erg kalesinde kuşatma altında tuttuklarını daha önceden
belirtmiştik. Yedi yıl boyunca devam eden bu sorunun halledilmesi için Emir II. Nuh
o sırada Kuhistan’da bulunan Ebu’l Hasan’a haber göndererek Sistan’a gitmesini
emretti. Sistan’a ulaşan Ebu’l Hasan, eski dostu Halef’le mektuplaşarak onu Erg
kalesinden ayrılmaya ikna etti. Buradan ayrılan Halef, Tak kalesine geçti. Ebu’l
Hasan’da boşalan Erg kalesini ele geçirdi, hutbeyi Emir II. Nuh adına okuttu ve
yerine Hüseyin b. Tahir’i bırakarak Horasan’a yöneldi315. Ancak Ebu’l Hasan’ın
dönüşünden sonra bölgede olaylar yeniden başladı. Bunun üzerine bu kez Ebu’l
Hasan’ın oğlu Ebu Ali buraya gönderildi. Sistan’da Halef’i mağlub eden Ebu Ali’ye
bu başarısından dolayı Buşenc’in idaresi verildi316.
314Gerdizi, s.36-38; Utbi, s.18-20; Hamdullah Müstevfi, s.385-386; İbnü’l Esir, C.IX, s.19; Erdoğan
Merçil, a.g.m., s.123. 315İbnü’l Esir,C. VIII,s.485-486; Utbi, s.18-20; Hamdullah Müstevfi, s.386;Erdoğan Merçil, a.g.m.,
s.125. İbnü’l Esir, Halef b. Ahmed’i 965 yılı olayları içinde zikretmiş ancak yaptığı açıklamada bu olayların daha sonraki tarihlerde vuku bulduğunu da belirtmiştir. İbnü’l Esir, C.VIII, s. 486.
316 Gerdizi, s. 38.
115
Dac-) Ebu Ali Simcur ve Faik’in İsyanı,Vezir Utbi’nin
Öldürülmesi
Rüknüddevle Büveyh’in ölümüyle oğulları Fahrüddevle, Aduddevle ve
Muayyüddevle arasında iktidar kavgası başlamıştı. Aduddevle tarafından
Fahrüddevle’nin ülkesini istila edince, Cürcan hakimi Kabus’a sığındı. Fahrüddevle,
Kabus’la birlikte diğer kardeşleriyle mücadele ettiyse de bir başarı sağlayamayarak
Nişabur’a geldiler (Kasım 981). O sırada Nişabur’da bulunan Taş, Emir Nuh’u
bundan haberdar etti. Diğer yandan Fahrüddevle ve Kabus’da Emir’e mektup
yazarak durumlarını anlattılar ve ondan yardım istediler. Bunun üzerine Emir, Taş’a
yazdığı cevabında onlara yardım etmesini emretti. Derhal harekete geçen Taş, Faik’i
Kumis yoluna göndererek, Muayyüddevle’ye gelecek yardımları engellemesini
istedi. Kendisi de Cürcan’a geçerek Fahrüddevle ve Kabus’la birleşti. Samanî
kuvvetleri iki ay boyunca burayı kuşatma altına aldılar,dışarıyla bağlantısı kesilen
Cürcan'da kıtlık baş gösterince halk buna dayanamadı ve nihayetinde taraflar
arasında savaş başladı. Samanî ordusundaki Harezmli okçuların gayretine rağmen
Faik’in gevşek davranışı nedeniyle Samanî kuvvetleri yenilgiye uğrayarak Nişabur’a
çekildi (Mart 982)317. Bunun üzerine Buhara’dan Vezir Utbi’nin komutasında
kalabalık bir ordu, Cürcan’a hareket etmeye hazırlanırken Ebu’l Hasan Simcur’un ve
Faik’in birtakım vaadlerle kandırdığı bir grup köle veziri öldürdüler(H. 371/M. 982-
983). Utbi’nin ölüm haberi Nişabur’a ulaşınca buradaki Samanî kuvvetleri dağıldı
ve bu nedenle Samanî Devleti bu seferden bir sonuç elde edemedi. Emir II. Nuh,
Utbi’nin katillerinin cezalandırılması için Taş’ı Nişabur’dan Buhara’ya çağırdı.
317 Utbi, s. 21-25; İbn İsfendiyar, s. 225-226; İbnü’l Esir, C.IX, s. 19-21; Gerdizi, s. 38.
116
Utbi’nin katillerinin bir kısmı yakalandı bir kısmı da kaçtı. Boşalan vezarete Emir II.
Nuh, Ebu’l Hasan Muzeni’yi tayin etti318.
Yeni vezir Muzeni oldukça yeteneksiz bir devlet adamıydı. Bu arada Sistan’da Halef problemini
halleden Ebu’l Hasan izin almadan Buhara’ya gelmek istedi. Vezir Muzeni bu duruma kızarak
ona, yerine oğlu Ebu Ali’yi bırakarak, ıkta yeri olan Kuhistan’a gitmesini emretti. Bu sırada Ebu
Ali, Faik’le mektuplaşarak aralarında bir ittifak kurdular. Taş’ın Buhara’da olmasından faydalanan
ikili Horasan’da istila hareketine giriştiler ve Taş’ın adamlarını yakalayarak devlete isyan ettiler.
Bunun üzerine Emir, Taş komutasındaki bir orduyu, o sırada Merv’de bulunan asiler üzerine
sevketti. Amül’de karargah kuran Taş ile karşı taraf arasında elçiler gidip geldi ve neticede
Nişabur’un Taş’a, Belh’in Faik’e, Herat’ın Ebu Ali’ye319, Badgis, Genc-i Rustak ve Kuhistan’ın da
Ebu’l Hasan’a verilmesi hususunda bir anlaşma sağlandı (H. 372/M. 982-983)320.
Dad-) Hüsamüddevle Taş’ın İsyanı
Taş Buhara’dan Merv’e yönelmeden önce vezir Muzeni’nin Ebu Ali ve Faik taraftarı bir politika
izlediğini anlayarak yerine kethüdası Ebu Muhammed Abdurrahman el-Farisi’yi tayin ettirmişti.
Taş Buhara’dan ayrılınca Emir, Muzeni’yi görevden almış, Taş’ın vezirliğine pek sıcak bakmadığı
Abdullah b. Uzeyr’i vezarete getirmişti. Utbi’nin adamlarına pek sıcak bakmayan yeni vezir Taş’ın
aleyhinde çalışarak Emir’in onu Horasan Sipehsalarlığından azletmesini ve yerine Ebu’l Hasan
Simcur’u atamasını sağladı. Nesa ve Ebiverd’in idaresiyle görevlendirilen Taş yeni görev yerine
gitmeyerek Serahs’ta konakladı ve ordunun ileri gelenleriyle konuşarak durumu arzetti. Taş’ın
komutanları, vezire bir mektup yazarak Taş’ın görevinde kalması gerektiğini açıkladılarsa da bu
reddedildi. Bunun üzerine Taş, Büveyhoğulları’ndan Fahrüddevle’den yardım isteyerek Nişabur’a
yöneldi ve Fahrüddevle de iki bin süvari gönderdi. Taş’dan önce Nişabur’a ulaşan Ebu’l Hasan
Simcur, Faik’in de kendisine katılmasıyla şehrin önünde Taş’ı beklemeye başladılar. Taraflar
arasında vuku bulan birkaç günlük savaştan Ebu’l Hasan Simcur mağlub olarak çıktı (983-
318 Utbi, s. 26-27; Gerdizi, s. 39; İbnü’l Esir, C.IX, s. 21; Hamdullah Müstevfi, s. 386.Erdoğan Merçil,
a.g.m.,s.126-127. 319 Gerdizi, s. 38-39; İbnü’l Esir, C.IX, s. 28-29; Utbi, s. 29-30; Hamdullah Müstevfi, s. 386; K.V.
Zettersteen, a.g.m., s. 347. 320 Gerdizi, s. 39.
117
984).Elde ettiği galibiyete rağmen Taş buradan Emir Nuh’la barışmak istediğini Buhara’ya
ilettiyse de Emir’in annesi ve vezir bunu reddettiler ve Taş’ın bertaraf edilmesi için Ebu’l Hasan
Simcur komutasında ki bir orduyu Buhara’dan bölgeye sevkettiler.Netice de taraflar arasında
meydana gelen savaşta Fahrüddevle’nin rakibi Fars hakimi Şerefüddevle Ebu’l Fevaris’in Ebu’l
Hasan’a yardım etmesiyle Taş mağlub oldu. Bu yenilgiden sonra Taş Cürcan’a geçerek
Fahrüddevle’ye sığındı ve burada öldü (H. 377/M. 987-988)321.
Db-) Ebu Ali ve Faik’in Neden Olduğu Dış Kaynaklı Problemler
Dba-)Ebu Ali İle Faik’in Mücadeleleri
Mart-Nisan 989’da Ebu’l Hasan ölünce yerine oğlu Ebu Ali geçti. Bu arada Emir II. Nuh
vezarette de değişiklik yaparak Abdullah b. Uzeyr’i görevden aldı ve yerine sırayla Ebu Ali
Damgani, ardından Ebu Nasr b. Zeyd ve nihayetinde onu da azlederek Ebu Ali Damgani’yi tekrar
vezarete getirdi322. Emir II. Nuh, Ebu Ali’den endişe duyarak onun hakimiyetindeki Herat’ı Faik’e
verdi. Daha sonra birlikte hareket edecek olan bu ikili Herat’ın Faik’e, Nişabur’un ve sipehsalarlık
makamının Ebu Ali’ye verilmesi hususunda anlaştılar.Ancak hilatın Faik’e gittiğini haber alan Ebu
Ali, Herat üzerine yürüyerek Faik’i yenilgiye uğrattı. Meverruz’a kaçan Faik gücünü topladı ve
kendisini takip eden Ebu Ali’nin adamlarını mağlub ederek bir kısmını da esir aldı. Merv’e geçen
Ebu Ali, Emir II. Nuh’tan babasının mansıbını istedi.Bu isteği onaylayan Emir onu Horasan
Sipehsalarlığına atadı ve ona İmamüddevle lakabını verdi. Meverruz’da bulunan Faik ise
durumunu güçlendirdi ve izinsiz Buhara’ya dönmek istedi. Faik’den şüphelenen Emir, Ibah ve
Beğtüzün komutasında bir orduyu Meverruz’a sevketti. Samanî kuvvetleri tarafından yenilgiye
uğratılan Faik, Belh’e oradan da Tirmiz’e geçti ve bu arada Emir II. Nuh’a karşı Türk hanından
yardım istedi. Bu arada Emir II. Nuh Cüzcan valisi Ebu’l Halis Feriguni’yi Faik’in üzerine
sevketti. Ebu’l Haris’i mağlub eden Faik buradan Sağaniyan’a geçerek buraya hakim oldu (993-
994)323.
321 Utbi, s. 30-36, 41; İbnü’l Esir,C. IX, s. 31-32; Gerdizi, s. 39;Erdoğan Merçil,a.g.m.,s.129-130;
K.V. Zettersteen, a.g.m., s. 347. 322 Gerdizi, s. 40; Utbi, s. 43. 323 Utbi, s. 43-44, 47-48; İbnü’l Esir, C.IX, s. 84-85; Gerdizi, s. 40; Erdoğan Merçil, “ Simcuriler IV”
Belleten,C.XLIX,S.195,Ankara,1986,s.548-549;K.V. Zettersteen, a.g.m., 347-348.
118
Dbb-) Ebu Ali ve Faik’in Karahanlılarla İttifakı , Buhara’nın Karahanlılar
Tarafından Zaptı
Nişabur’a gelen Ebu Ali kısa zamanda oldukça güçlendi ve devletten bağımsız hareket
etmeye başladı. Ordusunun ihtiyacı için Horasan’ın bazı vilayetlerini de Emir’den isteyen Ebu Ali
bu isteği reddedilince Buğra Han’a elçiler göndererek Samanî topraklarını paylaşmaya karar
verdiler. Bu taksimata göre; Buhara, Semerkand ve Ceyhun’un öbür tarafı yani Maveraünnehir
Buğra Han’a, Ceyhun’un diğer tarafı olan Horasan’da Ebu Ali’ye kalıyordu. Yapılan anlaşma
gereği harekete geçen Buğra Han, İsficab’ı Samanîler’den aldı (990). Bunun üzerine Emir, İnanç
Hacib komutasında bir orduyu Buğra Han üzerine gönderdi. İki taraf arasında vuku bulan savaşta
Samanî kuvvetleri mağlub oldu ve İnanç Hacib esir edildi. Bunun üzerine Emir, Faik’den yardım
istedi ve onu Buhara’ya çağırdı. Buhara’ya gelen Faik, Buğra Han’la çarpışmak üzere
Semerkand’a gönderildi. Harceng yakınlarında karşı karşıya gelen taraflar dan Faik isteyerek ve
bilerek Buğra Han’a mağlub oldu ve Buhara’ya geçti. Buğra Han’ın yaklaştığını haber alan Emir
Nuh’da Amül’e geçti.Burada ona Gürgenç valisi Ebu Ali I.Memun ve Harezmşah Ebu Abdullah
Muhammed yardım etti. Neticede Buğra Han 992’de Buhara’ya girdi. Burada Buğra Han’a itaatini
bildiren Faik, onun tarafından Belh’e tayin edildi. Amül’de bulunan Emir ise Ebu Ali’ye haber
göndererek ondan yardım istiyordu. Emir’i oyalayan Ebu Ali ise planını gerçekleştirmek için
Nişabur’dan Merv’e geçerek Buğra Han’ı beklemeye başladı. Burada Samanîler’in vezaretinde bir
değişiklik yapıldı. Ebu Ali Belami, ardından Abdullah b. Muhammed b. Uzeyr vezirliğe tayin
edildi. Bu sırada Buhara’da bulunan Buğra Han hastalandı ve yerine vekil olarak Samanî
ailesinden Abdülaziz b.Nuh’u bırakarak Türkistan’a döndü. Buğra Han Türkistan’a dönerken
Samanîlere bağlı Oğuzlar ordusuna büyük kayıplar verdirdiler. Amül’de bulunan Emir de
Buhara’ya döndü (Ağustos 992) ve Abdülaziz’in gözlerine mil çektirerek hapse attırdı324.
324 Utbi, s. 46-47, 48-51, 53; Beyhaki, s. 249-250; Gerdizi, s. 40-41; İbnü’l Esir,C.IX, s. 85-86;
Hamdullah Müstevfi, s. 387-388; Erdoğan Merçil,a.g.m.,s.551-553;Reşat Genç, “Harun Buğra Han”, DİA, C.XVI, İstanbul,1997, s.257. Abdülaziz’e dair olaylar sadece Gerdizi ve Beyhaki’de geçmektedir. İnanç ismi, Utbi’de Ibah, İbnü’l Esir’de Enc olarak geçmektedir. Müneccimbaşı Buğra Han’ ın 992 yılında Emir II.Nuh’un bir kumandanı karşısında bozguna uğradığını söylemektedir. Müneccimbaşı Şeyh Ahmed Dede Efendi, Sahayifü’l Ahbar fi Vekayi’il-Asar , “Karahanlılar Fasikülü”,Trk trc.Necati Lugal,İstanbul ,1940,s.3. Ancak biz bu bilgiyi diğer kaynaklarda bulamadık.
119
Buğra Han’ın döndüğünü öğrenen Faik ise Buhara’ya saldırdıysa da mağlub olmaktan
kurtulamadı ve o sırada Merv’de bulunan Ebu Ali’nin yanına geçerek onunla bir ittifak kurdu.
Dbc-) Emir II.Nuh’un Faik ve Ebu Ali’ye Karşı Gazneli Hanedanıyla İttifakı Neticesinde
Meydana Gelen Olaylar
Ebu Ali ve Faik Merv’de hazırlıklarını tamamlayarak Nişabur üzerine harekete geçtiler.
Kendisine müttefik arayan Emir II. Nuh, elçi olarak Ebu Nasr Farsî’yi Sebüktegin’e gönderdi. O
sırada Sebüktegin fiilen bağımsız ancak Samanîlere tâbi idi. Emir’in isteğini kabul eden
Sebüktegin, kendisini Kiş nahiyesinde bekleyen Emir’le buluşarak ona bağlılık yemini etti ve
savaş hazırlıklarını tamamlamak üzere Gazne’ye döndü. Bu arada Emir Nuh, kendisine yardım
eden Gürgenç valisi Me’mun b. Muhammed’e Nesa’yı, Abdullah b. Harizmşah’a da Ebyurd’u
verdi.Gazne’de hazırlıklarını tamamlayan Sebüktegin, Cüzcan valisi Ebu’l Haris Feriguni, Gur
hakimi Şar’da , Emir Nuh’a iltihak ettiler.
Ebu Ali ve Faik ise Fahrüddevle ile ittifak kurarak, ondan aldıkları iki bin kişilik orduyla ve
Dâra b.Kabus b. Veşmgir’le Nişabur’dan Herat’a yöneldiler. Sebüktegin ile Emir, Bağ nahiyesinde
karargah kurdular. Bu arada Ebu Ali, Samanî ordusunun çok kalabalık olmasından endişe duyarak,
Emir’in kendisini affetmesi için Sebüktegin’e mektup yazdı. Sebüktegin aracılığıyla Emir, Ebu
Ali’yi affetti. Ancak Ebu Ali’nin ordusunun Samanî ordusundan birkaç kişiyi öldürmeleri üzerine
Sebüktegin harekete geçti.
Ebu Ali de ordusunu derhal hazırlayarak sağ kola Faik’i, sol kola kardeşi Ebu’l Kasım’ı
yerleştirdi ve kendisi de merkeze geçti. Savaşın ilk anlarında Ebu Ali’nin ordusu galip gibi
görünse de Dâra b. Kabus b. Veşmgir’in Samanîler tarafına geçmesiyle Ebu Ali’nin 23 Ekim 994
tarihinde ordusu büyük bir hezimete uğradı ve kendisi mağlub bir şekilde Nişabur’a geçti. Emir
Nuh başarılarından dolayı Mahmud’u Horasan Sipehsaları olarak tayin etti ve ona Seyfüddevle,
babası Sebüktegin’i de Nasrüddevle unvanını verdi325.
325 Utbi, s. 53-59; Gerdizi, s. 41-42; İbnü’l Esir, C.IX, s. 88-89; Beyhaki, s. 250; Hamdullah Müstevfi,
s. 389;Erdoğan Merçil,a.g.m., s.555-557; Erdoğan Merçil, a.g.e., s. 9-10. . s..10; İbrahim Kafesoğlu, “Mahmud Gaznevi”, İA, C.VIII, İstanbul,1979, s. 174. Gerdizi, Ebu Ali’nin müttefikleri olan Dâra ve Faik’le birlikte kardeşi Ebu’l Kasım’ın Samaniler tarafına geçmeye niyetli olduklarını
120
Herat yenilgisiyle Nişabur’a çekilen Ebu Ali, Cürcan’a geçerek Fahrüddevle’ye sığındı.
Faik’le birlikte kışı Cürcan’da geçiren Ebu Ali, Faik’in önerisiyle Nişabur’a yürümeye karar verdi.
Bu amaçla o sırada Rey’de bulunan Fahrüddevle’den yardım isteyen Ebu Ali ve Faik isteklerinin
kabul edilmemesi üzerine ümitsizliğe kapılarak bundan vazgeçtiler. Ancak Sebüktegin’in
Nişabur’dan ayrıldığını haber alan ikili harekete geçti, Ebu Ali, Cuveyn yolunu, Faik, İsferain
yolunu takip ederek Nişabur’da birleştiler. Mahmud bu durumdan babasını haberdar ederek
şehirden bir fersahlık mevkide de yer alan Bağ-ı Amru’da karargahını kurdu. Neticede Temmuz
995’te taraflar arasındaki savaşta Mahmud mağlub oldu ve babasının yanına Herat’a geçti.
Nişabur’u ele geçiren Ebu Ali hutbeyi kendi adına okutarak bağımsızlığını ilan etti. Buradan Emir
Nuh’a mektup yazarak, bütün sorumluluğun Faik’e ait olduğunu ve barış yapmak istediğini
bildirdi, ancak barış konusundaki bütün girişimleri sonuçsuz kaldı. Diğer yandan Buhara bütün
savaş hazırlıklarını tamamladı.Sistan’dan Halef b. Ahmed’in oğlu Tahir’in ve Cüzcan Valisi
Ferigun’un katılımlarıyla Samanî ordusunun kuvveti iyice arttı. Sebüktegin komutasında harekete
geçen Samanî ordusu Tus’a doğru hareket etti326. Sebüktegin bu arada Ebu Ali’ye elçi
göndererek,ona barış teklifinde bulundu ancak Ebu Ali, adamlarının isteği üzerine bunu reddetti327
. Bu sırada Ebu Ali ve Faik ittifakının da zayıfladığı da görülüyor zira Utbi 328 Nişabur
yenilgisinden sonra Tus’a geçen Faik’in Sebüktegin’le mektuplaştığını ve onun hezimete girmek
istediğini nakleder. Neticede taraflar arasında Temmuz 995’te Tus yakınlarında vuku bulan savaşı
Samanî kuvvetleri kazandı. Mağlub durumdaki Ebu Ali ve Faik Ebiverd’e oradan da Amül’e
geçtiler ve buradan Emir’e mektup yazarak af dilediler. Emir II. Nuh, Ebu Ali’ye Faik’ten
ayrılması şartıyla onu affedeceğini bildirerek ona Gürgenç’e gitmesini emretti. Faik’ten ayrılan
Ebu Ali, Harezm yakınlarındaki Hezaresb köyünde konaklarken Harezmşah Ebu Abdullah bir
tuzakla onu yakalayarak hapsetti (Ekim 995).Harezm ahalisi ile Gürgenç ahalisi arasındaki eski bir
düşmanlık nedeniyle olsa gerek ki Gürgenç valisi Me’mun b. Muhammed, Harezmşah’ı yenilgiye
uğratarak Ebu Ali’yi yanına aldı ve onun Emir tarafından affedilmesini sağladı. Ancak Ebu Ali
bildirmektedir. Gredizi,bkz.ay. İbn İsfendiyar, savaşın geçtiği mekân olarak Tasfur’u verir. İbn İsfendiyar, s.225.
326 Utbi, s. 61-64; Beyhaki, s. 256-258; İbnü’l Esir,C. IX, s. 92; Gerdizi, s. 43.Edoğam merçil, a.g.m., s.560; Erdoğan Merçil, a.g.e., s. 10.Gerdizi, Samanî müttefikleri içinde Sulh Türklerinin de bulunduğunu bildirir. Bkz. a.y.
327 Beyhaki,s.257-258. 328 Utbi, s. 64-65.
121
Buhara’ya gelince tutuklanarak hapsedildi (996). Yalnız kalan Faik de Karahanlı hükümdarı İlig
Han’a sığındı329. İlig Han, Faik’in kışkırtmalarıyla Buhara üzerine yürümeye karar verdi. Bunun
üzerine Samanî Emiri, o sırada Belh’te bulunan Sebüktegin’den yardım istedi.Bu isteğe olumlu
cevap veren Sebüktegin Belh’te savaş hazırlıklarını tamamladı ve Cüzcan, Huttal ve Sağaniyan
valilerinin kendisine katılmasıyla harekete geçti, Kiş ile Nesef arasında bulunan Niyazi köyüne
gelerek karargah kurdu. Bunun üzerine İlig Han, Sebüktegin’e haber göndererek barış teklifinde
bulundu ve kendisine meylettirmeye çalıştı. Ancak bütün tekliflere rest çeken Sebüktegin, Emir II.
Nuh’a mektup yazarak savaşa iştirak etmesini istedi. Vezir Abdullah b. Uzeyr’in etkisiyle savaşa
katılmayan Emir yalnızca askerlerini onun emrine verdi. Buna öfkelenen Sebüktegin, oğlu
Mahmud ve kardeşi Buğracuk’u kalabalık bir orduyla Buhara’ya göndererek Ebu Ali taraftarı
vezir Abdullah’ın görevinden alınarak yerine Ebu Nasr b.Zeydi’yi geçirilmesini istedi.
Sebüktegin’den çekinen Emir, onun bütün isteklerini yerine getirerek vezirini, Ebu Ali’yi ve onun
hacibi İlmengü’yü Sebüktegin’e gönderdi. Sebüktegin de bunları Gerdiz kalesine hapsettirdi (996).
Bu arada İlig Han barış isteğini yineledi, Emir’in savaşa katılmaması nedeniyle Sebüktegin’de
anlaşmaya razı oldu. Buna göre; Katvan Samanîlerle Karahanlılar arasında sınır kabul ediliyordu.
İlig Han ayrıca Faik’in affedilerek Semerkand’a tayin edilmesini rica etti ve bu ricası Sebüktegin
tarafından kabul edildi. Bu arada yeni vezir Ebu Nasr düzeni yeniden sağlamak amacıyla
başvurduğu sert tedbirlerden dolayı gulamları tarafından öldürüldü. Emir II. Nuh’da Sebüktegin’e
vezarete birisini tayin etmesini istedi.Sebüktegin seçim hakkını Emir’e bıraktı, Emir’de Ebu’l
Muzaffer Bargaşi’yi vezarete tayin etti ardından hastalanan Emir II.Nuh Temmuz 997 tarihinde
vefat etti330.
Bu olaylardan da anlaşılacağı üzere, sanki Gazneli Devleti bağımsız, Samanîler de onlara
tâbi, Sebüktegin istediğini görevden alıyor, başka bir göreve tayin ediyor, gerektiğinde Emir
üzerine ordu sevkediyor, devlet lideri gibi davranıyordu. Bütün bu üstünlüğe rağmen o, Emir’e
olan bağlılığını da devam ettiriyordu.
329 Gerdizi, s. 43-44; Utbi, s. 68-72; İbnü’l Esir,C.IX, s. 92-93; Hamdullah Müstevfi, s. 389-390;
Erdoğan Merçil,a.g.m.,s.560-.562.
122
E-) TÜRKLERİN MAVERAÜNNEHİR’E HAKİM OLMALARI
Ea-)Karahanlı İlig Han’ın Buhara Seferi
Emir II. Nuh’un ölümünden sonra yerine oğlu II. Mansur geçti (Kasım 997).
Sebüktegin tarafından hapsedilen vezir Abdullah b. Uzeyr her nasılsa serbest kalmış
ve Ebu Mansur Muhammed b. Hüseyin İsficabî’yle ittifak yaparak Karahanlı İlig
Han’a gitmişler ve onu Buhara’ya sefer yapması için teşvik ediyorlardı. Savaş
hazırlığını tamamlayan İlig Han Buhara’ya hareket etti. Semerkand’a ulaşan Han,
burada Ebu Mansur Muhammed’in az bir kişiyle kendisini karşılayınca, onu ve
Abdullah b. Uzeyr’i tutuklattı. Buradan o sırada Semerkand’da bulunan Faik’e haber
göndererek yanına çağırttı ve onu üç bin adamla Buhara’ya sevketti. Haber
Buhara’da şaşkınlık yarattı ve Emir şehri terketti. Şehre geldiğinde Emir’i bulamayan
Faik sözde çok üzüldü ve yaptığına pişman oldu. Buhara ileri gelenlerini aracı yapan,
Faik Emir’in şehre dönmesini istedi. Bunu haber alanr, Beğtüzün’ü Horasan
Sipehsaları olarak atadı ve ona Sinanüddevle lakabını verdi, kendisi de Buhara’ya
döndü331 Görevini devralan.Beğtüzün, Faik’in kışkırtmalarıyla harekete geçen Ebu’l
Kasım Simcuri’yi mağlub etti (Mart 998)332.
Bu arada vezarette bir değişiklik yapan Emir, Bargaşi’yi görevinden
azlederek yerine Ebu’l Kasım b. Muhammed b. Muhammed Bermeki’yi, onun ölümü
330 Utbi,s. 73-79, 81-82; Beyhaki, s.260; Erdoğan Merçil, a.g.e., s.10-11; K.V.Zettersteen,a.g.m.,
s.348. 331 Gerdizi, s. 44-45; Utbi, s. 86-87; İbnü’l Esir, C.IX, s. 108; Hamdullah Müstevfi, s. 390; W.
Barthold, “Mansur b. Nuh”, EI, C.VI, Leiden,1991,s. 433. 332 Utbi, s. 92-94; İbnü’l Esir,C. IX, s. 115; Hamdullah Müstevfi, s. 390.
123
üzerine Ebu’l Hüseyin b. Muhammed b. Ali el-Mahmudi’yi ve nihayetinde Ebu’l
Fazl Muhammed b. Ahmed el-Ceyhani’yi vezarete tayin etti333.
Eb-) Sultan Mahmud’ un Horasan’ ı ve İlig Han’ ın Buhara’ yı Ele
Geçirmesi
Bu gelişmeler meydana gelirken Seyfüddevle Mahmud
babasının ölümüyle meydana gelen olaylarda, kardeşi
İsmail’i bertaraf ederek Gazne’de hakimiyetini
güçlendirdi. Ardından Samanî Emiri’ne bir mektup yazarak
eski mansıbını geri istedi. Emir bu isteği kibarca
reddederek ondan özür diledi ve ona Tirmiz, Belh, Büst ve
Herat’ı verdi. Bununla yetinmeyen Mahmud Nişabur’a
yöneldi. Bunu haber alan Beğtüzün Nişabur’dan ayrılarak,
durumu bir mektupla Emir’e bildirdi. Bunun üzerine Emir
güçsüz bir orduyla harekete geçti ve Serahs’a geldi.
Sultan Mahmud savaş fikrinden vazgeçerek Zağol Köprüsü’ne
geçti ve burada karargah kurarak beklemeye başladı.
Bu sırada Beğtüzün Emir’in yanına gitmiş ancak istediği ilgiyi bulamamıştı.
Bu nedenle Faik’le birlikte bir ittifak oluşturan Beğtüzün, gerçekleştirdikleri plan
gereğince Emir’i yakalayarak gözlerine mil çektiler ve yerine kardeşi Abdülmelik’i
geçirdiler (25 Şubat 999). Sultan Mahmud’un Zağol’da beklediğini duyan Faik ve
Beğtüzün Abdülmelik’i de yanlarına alarak Merv’e geçtiler ve buradan Emir’in
333 Gerdizi, s. 45.
124
ağzından pek çok vaadlerde bulundular334. Neticede taraflar arasında Herat ve
Belh’in Mahmud’a verilmesiyle bir anlaşma yapılmış ve hatta Sultan Mahmud kan
dökülmediği için 2000 dinar sadaka dağıtmıştı335. Ancak Sultan Mahmud dönerken
Dâra b. Kabus’un teşvik ettiği Emir’in köleleri, Gazneli ordusunun mallarını
yağmalayınca, Sultan Mahmud derhal savaş hazırlığını tamamlayarak harekete
geçtidı. Gazneli ordusunda Sultan Mahmud’un kardeşi Nasr ve amcaları Buğracuk
bulunuyordu. Neticede 16 Mayıs 999 ‘da meydana gelen savaşta Sultan Mahmud,
Samanî ordusunu darmadağın etti. Abdülmelik ve Faik Buhara'ya, Beğtüzün
Nişabur’a, Ebu’l Kasım da Kuhistan’a geçti. Ebu’l Kasım ve Beğtüzün’ün
birleşmemesine meydan vermemek isteyen Sultan Mahmud, komutanlarından Arslan
Cazib’i Ebu’l Kasım’ı takiple görevlendirdi. Tus civarında Ebu’l Kasım’ı mağlub
eden Arslan Cazib Kuhistan’ı da ele geçirdi.Bu başarılarından dolayı Sultan
Mahmud onu Tus valiliğine atadı ve Kuhistan’ıda , kardeşi Nasr b.Sebüktegin’e
verdi. Sultan Mahmud’un Herat’a dönmesinden faydalanan Beğtüzün Nişabur’a
gelerek burada bir ayaklanma çıkarmak istediyse de Sultan Mahmud’un geri
dönmesiyle başarılı olamadı ve Buhara’ya geçti. Buhara’da buluşan Abdülmelik,
Faik ve Beğtüzün tekrar harekete geçmek istedilerse de Faik’in ölümü buna engel
oldu. Belh’i başkent edinen Sultan Mahmud’a Horasan ve civarındaki hükümdarlar
itaat etmeye başladı. Bunları haber alan Karahanlı İlig Han Abdülmelik’e dostluk ve
sevgi göstererek ona yardımcı olacağını beyan etti ve Buhara’ya doğru hareket etti.
Buna aldanan Abdülmelik, İlig Han’ı karşılamak üzere Beğtüzün ve Yınal Tegin’i
gönderdi ancak bunlar İlig Han tarafından tutuklandı. 23 Ekim 999’da Buhara’ya
giren İlig Han Samanî Ailesinden II. Mansur b. Nuh, Ebu İbrahim İsmail, Ebu Yakub
334 Utbi,s.96-99; İbnü’l Esir,C.IX,s.121; Erdoğan Merçil,a.g.e.,s.14-15; İbrahim
Kafesoğlu,a.g.m.,s.174
125
b. Nuh ve amcaları Ebu Zekeriya ve Ebu Süleyman’ı ve ailenin diğer bütün üyelerini
tutukladı, çaresiz kalan Abdülmelik saklanmak istediyse de İlig Han’ın casusları
tarafından yakalandı ve diğer hanedan üyeleriyle birlikte Özkend’e gönderildi336.
F-) SAMANÎ AİLESİNDEN EBU İBRAHİM İSMAİL B.NUH B.MANSUR EL
MUNTASIR’IN HURUCU
Samanî Ailesinin bütün fertlerini Özkend’e götüren İlig Han bunların hepsini
birbirleriyle görüşüp konuşmasınlar diye ayrı ayrı yere koydurdu. Mahpuslardan Ebu
İbrahim İsmail bir gün bir cariyenin çarşafına bürünerek hapishaneden kaçtı.
Özkend’ten Buhara’ya geçen Ebu İbrahim İsmail burada bir süre gizlendi ve
ardından Harezm’e geçti. Burada etrafına toplanan taraftarlardan bir ordu meydana
getiren Ebu İbrahim İsmail bu ordunun kumandanlığına Arslan Balu’yu atadı. Arslan
Balu, Ebu İbrahim’den aldığı emirle Buhara üzerine yürüdü ve şehri ele geçirerek
İlig Han’ın adamlarından olan Buhara valisi Cafer Tegin ile 17 kişiyi esir aldı ve
bunları Gürgenc’e gönderdi(1000). Mağlub Karahanlı ordusunun kalıntıları
Semenkand valisi Tegin Han’ın ordusuyla birleştilerse de tekrar mağlub olmaktan
kurtulamadılar. Bunun üzerine İlig Han kalabalık bir orduyla harekete geçti. Henüz
İlig Han’ın karşısına çıkacak kadar güçlü olmayan Ebu İbrahim İsmail, Arslan
Balu’yla birlikte Buhara’dan, Amül’e oradan da Ebiverd’e geçerek buraya hakim
oldular. Etrafına toplananların artmasıyla Ebu İbrahim kalabalık bir ordu meydana
getirdi ve o sırada Sultan Mahmud’un Gazne’de olmasından faydalanarak onun
335 Gerdizi, s. 45.
126
kardeşi Nasr’ın bulunduğu Nişabur’a yürüdü. Nişabur civarındaki Bugahi ile Buşca
köyleri arasında çarpışmalar olduysa da, Nasr, Ebu İbrahim İsmail ordusunun çok
kalabalık olması nedeniyle çekilmeyi uygun buldu ve Herat’a geçti337. Henüz Sultan
Mahmud’un ordusuna karşı koyamayacak durumda olan Ebu İbrahim İsmail,
Nişabur’dan ayrılarak İsferayn’a oradan da Kabus b. Veşmgir’in yanına geçerek,
onunla Mecdüddevle b. Fahrüddevle’nin hakimiyetinde olan Rey’e saldırmak üzere
anlaştılar. Kabus’dan aldığı yardımla harekete geçen Ebu İbrahim İsmail, Rey önüne
gelerek karargah kurdu. Rey sipahilerinin vaadlerine kanan Arslan Balu ve Ebu’l
Kasım Simcur, Ebu İbrahim İsmail’i ikna ederek geri çekilmesini sağladılar338.
Buradan ayrılan Ebu İbrahim İsmail, Sultan Mahmud’un geri döndüğünü duyunca
Nişabur üzerine yürüdü. Ebu İbrahim İsmail’in Nişabur’a hareketini haber alan Nasr
şehirden ayrıldı ve Ebu İbrahim Muntasır 391 Şevval’inde şehre girdi. Bunun üzerine
Sultan Mahmud, Herat valisi Altıntaş’ı kardeşi Nasr’a yardım için Nişabur’a
gönderdi. Gazneli ordusu Ebu İbrahim Muntasır’ın ordusunu darmadağın etti339.
Mağlub olan Ebu İbrahim Muntasır önce Ebiverd’e oradan Cürcan’a geçerek
Kabus’un desteğini istediyse de, Rey seferinden vazgeçmesi sebebiyle Kabus, 2000
kişilik bir ordu göndererek onu şehre sokmadı340. Bunun Rey seferinden
kaynaklandığını anlayan Ebu İbrahim İsmail buna en çok sebep olan Arslan Balu’yu
katlettirdi. Bundan sonra Serahs’a geçen Ebu İbrahim, Serahs serkerdesi Fakih
Oğlu’ndan yardım alarak ordusunu yeniden toparladı. Serahs’taki bu hareketlenme
karşısında Nasr yeniden harekete geçti ve Ebu İbrahim’i mağlub etti ve Ebu
336 Utbi, 99-103, 106-107; İbnü’l Esir,C. IX, s. 122-124; Gerdizi, s. 46;Müneccim Başı,s.4; Erdoğan
Merçil, a.g.e., s. 15; İbrahim Kafesoğlu, a.g.m., s. 174; Abdülkerim Özaydın, “Abdülmelik b. Nuh b. Mansur”, DİA,C.I,İstanbul,1988, s. 271; W. Barthold, “Abdülmelik”, s. 97.
337 Utbi, s. 107-108; W. Barthold, a.g.e., s. 288. 338 İbn İsfendiyar, s. 227; Utbi, s. 109. 339 Utbi, s. 110. 340 İbn İsfendiyar, s. 228; Utbi, s. 111.
127
İbrahim’in adamlarından Ebu’l Kasım ve Tus Taş Hacib’i esir alarak Gazne’ye
gönderdi. Mağlub durumdaki Ebu İbrahim bu kez çareyi Samanîler’in dostu olan
Oğuzlara sığınmakta buldu. Yeni müttefikleriyle bir gece İlig Han’ın ordusuna
baskın yapan Oğuzlar birçok esirle geri döndüler(1003). Ancak Oğuzlar’ın
yaptıklarından pişman oldukları söylentisi nedeniyle Ebu İbrahim, 300 süvari ve 400
yaya ile donmuş halde olan Ceyhun Nehri’ni geçti, Amül’e geldi ve buradan Sultan
Mahmud’a bir mektup yazarak af diledi341.A.Özaydın’a342 ve Barthold’a göre ;Ebu
İbrahim’e yardım eden Oğuzlar Selçuk Bey’in oğlu Arslan İsrail, O.Pritsak343 ise
Ebu İbrahim İsmail’in müttefiki olarak Yengi Kent’de ki Oğuz Yabgusu’nu
vermektedir. Amül’den Merv’e geçen Ebu İbrahim, vakti zamanında Samanîler’den
çok iyilik gören Huvahar Zâde Ebu Ca’fer’den yardım istedi. Ancak red cevabı alan
Ebu İbrahim , Nesa’ya geçti ve Nasr’ın Hacib adındaki beyi hutbeyi Ebu İbrahim’in
adına okuttu. Ancak Nesa halkı bundan hoşnutsuzluk duyarak, Harezmşah’a mektup
yazdılar ve Ebu İbrahim’i buradan kovmasını istediler. Buna olumlu cevap veren
Harezmşah, Ebu’l Fazl komutasında buraya bir ordu sevketti(1004). Bu ordu
karşısında mağlub olan Ebu İbrahim, İsferayn’a geçti. Halkın ayaklanması üzerine
buradan Serahs’a, oradan da Ceyhun’a geçti. Burada Buhara muhafızıyla karşı
karşıya gelen tarafların her ikisi de çok kayıp verdi. Bu savaş sonrasında Ebu
İbrahim, daha önceden Selçuklulara verilen Nur kasabasına, Buhara muhafızı da
Debusiye’ye geçti.Ancak daha sonra İlig Han’la ittifak yapan Buhara muhafızı geri
döndü ve Ebu İbrahim’i yenilgiye uğrattı. Bu sırada Semerkand seraskeri ve ahilerin
reisi Alemdaroğlu, Ebu İbrahim’e taraftar olarak üçbin erle geldi, Semerkand
meşaihi de 300 er gönderdi ve göçebe Oğuzlar da Ebu İbrahim’e iltihak ettiler. Ebu
341 Utbi, s.111-113; Gerdizi, s.48-49; W. Barthold, a.g.e., s. 289. 342 Abdülkerim Özaydın, “Karahanlılar”,DİA, C.XXIV,İstanbul,2001, s.406.
128
İbrahim’in toparlandığını gören İlig Han harekete geçti. Semerkand’a 12 fersah
mesafede bulunan Burnamed köyünde karşı karşıya gelen taraflardan İlig Han
mağlub olarak geri çekildi (Mayıs-Haziran 1004). Askerlerini toparlayan İlig Han
tekrar saldırıya geçti. Ebu İbrahim’in ordusunda bulunan Hasan b. Tak ona ihanet etti
ve 5000 kişiyle İlig Han tarafına geçti ve böylece Ebu İbrahim savaşı kaybetti.
Mağlub durumdaki Ebu İbrahim buradan Ceyhun’a, oradan da Endhuh kasabasına ve
Zağol köprüsüne geldi. Bunu haber alan Sultan Mahmud Belh’e geçerek Ferigun b.
Muhammed’i Ebu İbrahim üzerine sevketti. Bunu haber alan Ebu İbrahim, buradan
Kuhistan’ın Cunabaz kasabasına, oradan Bistam’a geçti,buradanda Kabus’un üzerine
2000 kişilik bir ordu sevketmesi üzerine Nesa’ya geçti, burada İbn Surhak
Samanî’den, İlig Han’a karşı ona yardım edeceğini bildiren bir mektup alan İbrahim
buna aldanarak Buhara’ya yöneldi. Ceyhun’a gelen Ebu İbrahim’in adamlarından
bazıları İlig Han tarafına geçti ve Ebu İbrahim buradan Arap kabilesi olan İbn
Behiçliler’ in lideri olan Ebu Abdullah Mahruy tarafından öldürüldü (1005)344.
Böylece 892 yılında kurulan Samanîler Devleti yıkılmış oldu.
343 Omelyan Pritsak, “Karahanlılar”,İA,C.VI,İstanbul,trhsz,s.255. 344 Utbi, s. 113-117; Gerdizi, s. 49; Müneccimbaşı,s.4;W. Barthold, a.g.e., s. 289-290;Sadi Kucur,
“İsmail b. Nuh”, DİA,C.XXIII, İstanbul,2001,s.115.
129
SONUÇ
Samaniler Devleti, 892 yılında I.Nasr b.Ahmed’in ölümüyle yerine geçen
kardeşi İsmail b.Ahmed tarafından kurulmuştur.Kaynakların Soğd kökenli olarak
kabul ettiği Samaniler ailesinin, Akhunlar’dan olmaları da
mümkündür.Maveraünnehir ve Horasan bölgelerinde kalıcı bir hakimiyet kuran
devlet, izlediği sünni politika sayesinde bu coğrafya dahilindeki Türkler’in İslamiyeti
kabulünde büyük bir rol oynaması bakımından Türk Tarihinde önemli bir yere
sahiptir.
Devletin kuruluşundan itibaren, askeri ve yönetim alanlarında en üst
makamlarda bulunan Muhtacoğulları, Simcuriler, Karategin gibi ailelerden gelen
Türk Komutanlar ile Pars, Alptegin, Taş, Gazneli Mahmud gibi diğer Türk komutan
ve yöneticileri devletin yükselmesinde olduğu gibi, zayıflamasında ve hatta yıkılışıda
da etkin isimler olmuşlardır.Ayrıca bu Türk grubu devlete Türklük özelliğide
katmıştır diyebiliriz.
999 yılında Karahanlılar’ın Buhara’yı zatıyla yıkılan devlet, Samani
ailesinden Ebu İbrahim’in girişimleri sonucu 1005 yılına kadar varlığını devam
ettirmiştir.
TEZ ÖZETİ
130
892-1005 yılları arasında Maveraünnehir ve Horasan’da hüküm süren Samaniler ailesi Belh çıkışlıdır. İnceleyebildiğimiz kaynaklar bu hanedanı hernekadar Soğd kökenli göstersede Akhun Türklerinin başkenti olan Belh çıkışlı olmaları onlara Türk soylu olma ihtimalinide katmaktadır. İsmail b.Ahmed tarafından kurulan Samaniler Devleti Maveraünnehir ve Horasan Bölgelerinde kalıcı bir hakimiyet sağlarken Taberistan,Deylem ve Sistan Eyaletlerinde geçici aralıklarla hakimiyet kurmayı da başarmıştır. Sünni bir politika izleyen devlet Türklerin islamiyeti kabulünde oynadığı rol ve devlet teşkkilatının kendisinden sonra Gazneliler’e Karahanlılar’a ve Selçuklular’a örnek teşkil etmesinden dolayı Türk tarihinde önemli bir yere sahiptir. Muhtaciler, Simcuriler ve Karategin gibi Türk ailelerinden gelen komutanlar ile diğer Türk komutanları devlet içerisinde en yüksek askeri ve yönetim makamlarında yer almışlar ve böylece devlete Türk olma özelliğinide kazandırmışlardır diyebiliriz. 999 yılında Karanlılar tarafından yıkılan Devlet, adını bir süre sonra Özkend’deki hapishaneden kaçan Samani Ailesinden Ebu İbrahim Muntasır’ın devleti canlandırma girişimleri nedeniyle 1005 yılına kadar etmiştir.
ABSTRACT Samanids was a state which ruled the regions of Mavaraunnehir and Khorasan between 892-1005 .Although all sources which we examined agree that the Samanids Family were Soğd Origine, they can be Akhun origine because of that they stemmed from Balkh that Akhun State had reigned this region before Samanids. Ismaıl b.Ahmed established the state which provided permanent sovereıgnty for the region of Mavaraunnehir and Khorasan, achieved to set up temprory autority on Taberistan,Deylem and Sistan.The state which fallowed ortodox Islamic policy contributed Türkish People living Samanids Geografy to accept Islam.Some of the these Türkish families, such as Muhtacıler,Simcuriler,Karategin possess top positions in military service in this state,therefore, we can say these important people gave being Türkish character to the state.Also
131
their state formation influanced remarkably Karahanids,Ghaznavids,Seljukids.İt was in 999 that Karahanids ended this state but Abu Ibrahim Muntasır who had escaped from prison in Özkend livened the name of Samanids untill 1005.
KAYNAKÇA Ateş, Ahmet, “Deylem” , İA, C.III, İstanbul ,1988,s.567-573. Bala, Mirza, “Buhara”, İA,C.II,İstanbul, 1986,s.761-771. Barthold, W., Moğol İstilasına Kadar Türkistan, H.D.Yıldız, Ankara,1990.
__________,“Amr b.Leys”, İA, C.I, İstanbul, 1986,s.114.
__________,“İsmail b.Ahmed”, İA ,C.VI, İstanbul, trhsz, s.1111.
__________, “Balami”, İA, C.II, İstanbul, 1986, s.465-466.
__________,“Ahmet b. Sehl”, İA, C.I, İstanbul, 1986,s.173.
__________, “Abdülmelik”, İA, C.I, İstanbul,1986,s.97-98.
__________, “Alptegin”, İA, C.I, İstanbul, 1986, s.386.
__________, “Mansur b.Nuh”, EI, C.VI,Leiden, 1991, s.432-433.
__________, “Maveraünnehir”, İA, C.VII, İstanbul, 1986, s.408-409.
__________, “Bukhara”, EI, C.I, Leiden, 1960, s.1293-1296.
__________, “Huttel”, İA, C.V/I, İstanbul, trhsz, s.620-621.
__________, “Sirderya”, İA, C.X, İstanbul, 1988, s.566-568.
__________, “Fergana”, İA, C.VI, İstanbul, trhsz, s.558-564.
__________, “Afşin”, İA, C.Iı, Istanbul, 1986, s.146.
__________, “Taşkent”, İA, C.XII, İstanbul, 1979, s.38-41.
__________, “Bermekiler”, İA, C.II, İstanbul, 1986, s.560-563.
Belazuri, Fütuh el- Buldan, Trk trc.M.Fayda, Ankara, 1987.
132
Beyhaki, Tarih-i Beyhaki, Trk trc. Erdoğan Merçil, Ankara ( TTK kütüphanesi tercümeler
bölümü ), trhsz.
Bosworth, C.E., The Ghaznavıds and their Empire in Afghanistan and Eastern Iran, Edinburgh,
1963.
_____________, “Samanids”, EI, C.VIII, Leiden, 1995, s.1025-1031.
_____________, “Tahirids and Saffarids”, Cambridge History of Iran, C.IV,
Cambridge, 1975, s.90-133.
_____________,“Taraz”, EI, C.X, Leiden, 2000, s.222-223.
_____________, “İsmail b. Ahmed”, EI, C.VI, Leiden, 1978, s.188-189.
_____________, “Saffarids”, EI, C.VIII, Leiden, 1995, s.795-798.
_____________, “The Banu İlyas of Kirman (920–957/932–968)”, İran and Islam
,in Memory of The Late Vladimir Minorsky, Edinburgh, 1971
,s.107-124.
Bowen, Harold, “Rüknüd-devle”, İA, C.IX, İstanbul, 1988, s.799-800.
Buharalı, Eşref, “İstahri ve İbn Havkal’ın Haritalarına Göre Maveraünnehir”, Türk Dünyası
Araştırmaları, S.99, Ankara, Aralık 1995, s.30-76.
Cüzcani, Tabakat-ı Nasıri, C.II, İng trans. H.G.Raverty, Yeni Delhi, 1970.
Donuk , Abdülkadir, Eski Türk Devletlerinde İdari - Askeri Unvan ve Terimler, İstanbul, 1988.
Ergin, Muharrem, Orhun Abideleri, İstanbul, 1980.
Esin, Emel, “Tirmiz”, İA, C.XII/I, İstanbul, 1979, s.382-386.
_________,“ Hicretin Onbeşinci Asrı Münasebeti ile İlk Müslüman Olan Oğuzlardan Sul ( Çöl )
Tigin’e Dair Bir Not”, Türk Kültürü, S205-206, Ankara,
Kasım-Aralık 1979.
Frye, R.N., Orta Çağın Başarısı Buhara, Trk trc. Hasan Kurt, Ankara , trhsz.
_________,“Samanids”, Cambridge History of Iran, C.IV, Cambridge, 1975, s136-161
Fryre, R.N. - Sayılı, Aydın, “Selçuklulardan Evvel Orta Şarkta Türkler” ,Belleten, C.X, S.37,Ankara, 1946, s.96-131.
Gerdizi, Zeyn el- Ahbar, Trk trc. Necati Lugal, Ankara( TTK ktüphanesi tercümeler bölümü ), trhsz.
Genç, Reşat, Kaşgarlı Mahmud’a Göre XI Yüzyılda Türk Dünyası, Ankara, 1997.
_________,“Harun Buğra Han”, DİA, C.XVI, İstanbul, 1997, s.257-258.
133
Gibb, H.A.R., Orta Asya’da Arap Fütuhatı, Trk trc. M.Hakkı, İstanbul, 1930.
Gömeç, Saadettin, Köktürk Tarihi, Ankara, 1999.
Günaltay, Şemsettin, “İslam Dünyasının İnhitatı Sebebi Selçuk İstilasımıdır ?” ,Belleten, s.5-6, Ankara, 1938, s.73-88.
Hamdullah Müstevfi, Tarih-i Güzide, C.I, nşr.E.G.Brownw, London, 1910.
Hartman, R., “Belh”, İA, C.II, İstanbul, 1986, s.485-487.
Hasan, İbrahim Hasan, “Fatimiler”, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C.V, İstanbul,
1988, s.79-308.
Haydar, Muhammed Ali, Ed-Düveylat el-İslamiyye Fi’l Meşrik, Kahire, 1973.
Hchaeder, H., “Semerkand”,İA,C.X,İstanbul, 1988,s.
Huart, C.L., “Horasan”,İA, C.V/I, İstanbul, trhsz, s.560-562.
Hududu’ al-Alam , The Regions of The World, İng trans. V.Minorsky, London, 1937.
Humari, M., “Emeviler Dönemi”, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C.II, İstanbul,
1989,s.287-430.
İbn’ ül Esir, el-Kamil Fi’t Tarih, İslam Tarihi, C.VII, Trk trc. Ahmet Ağırakça, İstanbul,1986.
İbn’ ül Esir, el-Kamil Fi’t Tarih, İslam Tarihi, C.VIII, Trk trc. Ahmet Ağırakça, İstanbul, 1987.
İbn’ ül Esir, el-Kamil Fi’t Tarih, İslam Tarihi, C.IX, Trk trc. Abdülkerim Özaydın, İstanbul, 1987
İbn Fazlan, Seyahatname, Trk trc. R. Şeşen, İstanbul, 1975.
İbn İsfendiyar, Tarih-i Taberistan, An abridged Translation of Tarikh - i Tabaristan, İng
trans, E.G.Browne, London, 105.
İbn Miskeveyh, Tecarib el- Ümem, The Experiences of The Nations, C.I-II,
Ing trans. H.F.Amedroz-D.S.Margoliouth, Oxford, 1921.
Kafesoğlu ,İbrahim, Türk Milli Kültürü, İstanbul, 2000.
_______________, “Mahmud Gaznevi”, İA, C.VIII, İstanbul, 1979s.173-183.
Kafesoğlu, İ-Zettersteen, K.V., “Kuteybe b. Müslim”, İA, C.VI, s.1051-1053.
Kitapçı, Zekeriya, “Sosyal ve Dini Yönleriyle İslami Fetihler Sırasında Aşağı Türkistan (
Maveraünnehir ), Diyanet Dergisi, C.XVII, S.5,
Ankara, Eylül-Ekim 1978, s.276-284.
______________, “İslami Fetihler Sırasında Aşağı Türkistan”, Diyanet Dergisi, C.XVIII, S.I,
Ankara, Ocak-Şubat 1979, s.44-50.
______________, “Orta Asya Mahalli Türk Hükümdar ve Aristokratları Arasında İslamiyet”,
Belleten, C.LI, S.199, Ankara, 1987, s.1137-1205.
134
______________, “İslamın İlk Devirlerinde Arap Şehirlerine Yerleştirilen Türkler”, Türk Kültürü,
S.112, Ankara, Şubat 1972, s.209-211.
______________, “Buhara’da İslamın Yayılışı”, Milli Kültür Dergisi, C.I, S.2, Ankara, 1977,
s.50-59.
Kucur, Sadi, “İsmail b.Ahmed”, DİA, C.XXIII, Istanbul, 2001, s.84-85.
__________, “İsmail b. Nuh”, DİA, C.XXIII, İstanbul, 2001, s.115.
Konukçu, Enver, Kuşanlar ve Akhunlar Tarihi, Ankara, 1973.
_____________, “Gazne”, DİA, C.XIII, İstanbul, 1996, s.479-480.
Köprülü, Fuat, Samanoğulları, Ankara ,trhsz.
Madelung,W., “The Minor Dynasties of Northern Iran”, Camridge History of Iran, C.IV,
Cambridge, 1975, s.198-250.
Marçais, Georges, “Ribat”, İA, C.IX, İstanbul, 1988, s.734-737.
Merçil, Erdoğan, Gazneliler Devleti Tarihi, Ankara, 1989.
_____________, “Saffariler”, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C.V, İstanbul, 1988,
s.417-449.
_____________, “Simcuriler I, Simcur ed – Devati”, Tarih Dergisi, S.32, İstanbul, 1979, s.71-88.
_____________, “Simcuriler II, İbrahim b. Simcur”,Tarih Enstitüsü Dergisi, S.10-11, Istanbul,
1981, s.91-96.
_____________, “Simcuriler II”, Tarih Dergisi, S.33, İstanbul, 1982, s.115-132.
_____________, ”Simcuriler IV”,Belleten, C.XLIX, S.195, Ankara, 1986, s.547-567.
_____________, “Karategin Ailesi”, Türk Kültürü Araştırmaları, Prof.Dr.İbrahim Yarkına
Armağan, Ankara, 1987, s.1-16.
_____________, “Veşmgir b.Ziyar”, İA, C.XIII, İstanbul, 1988, s.304-305.
Mesudi, Müruc el- Zeheb, C.IV, Kum, 1986.
Minorsky, V., “Nahşeb”, İA, C.IX, S.39-40
Müneccimbaşı Şeyh Ahmed Dede Efendi, Sahayifü’l Ahbar Fi Vekayi’il Asar,
“Karahanlılar Fasikülü”, Trk.trc.Necati Lugal, İstanbul, 1940, s.1-16.
Nazım, M., “Makan b.Kaki”, İA, C.VIII, İstanbul, 1979, s.202-203.
_________, “ Merdaviç b. Ziyar”, İA, C.VI, İstanbul, 1979, s.757.
135
_________, “Utbi”, İA, C.XIII, Istanbul, 1988, s.83.
Nerşahi, Tarih-i Buhara, Arapça trc. Abdülmecid Bedevi- Nasrullah Mübeşşer et-Tırazi, Kahire,
195.
Nizamü’l Mülk, Siyasetname, Trk trc. M.A.Köymen, Ankara, 1999.
Nizamü’l Mülk, Siyasetname,Trk trc.Mehemmed Şerif Çavdaroğlu, Ankara, trhsz.
Orkun, H.N., Eski Türk Yazıtları, Ankara, 1987.
Özaydın, Abdülkerim ,“Amr b. Leys”, DİA, C.III, İstanbul, 1991, s.86-87.
__________________, “Abdülmelik b. Nuh b.Nasr”, DİA, C.I, İstanbul, 1988, s.271-
272.
__________________,“Abdülmelik b. Nuh b. Mansur”, DİA, C. .I, İstanbul, 1988,
s.271.
__________________, “Karahanlılar”, DİA, C.XXIV, İstanbul, 2001, s.404-414.
Ögel, Bahaddin, Türk Kültürünün Gelişme Çağları, İstanbul, 1971.
Pritsak, Omelyan, “Karahanlılar”, İA, C.VI, İstanbul, trhsz, s.251-273.
Strange, G.Le, The Lands of Eastern Caliphate, Cambridge, 1930.
Stern, S.M., Studies in Early Isma’ilsm, Jerusalem, 1983.
Sümer, Faruk, Oğuzlar Tarihleri Boy Teşkilatı Destanları, İstanbul, 1999.
___________,Eski Türklerde Şehircilik, Ankara, 1994.
Şeşen, Ramazan, İslam Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri, Ankara,
1988.
_____________,Müslümanlarda Tarih ve Coğrafya Yazıcılığı, İstanbul, 1988.
_____________, “Buhara”, DİA, C.VI, İstanbul,1992, s.363-367.
Togan, Nazmiye, “Hüen Çang’ a Göre Peygamberin Çağında Orta Asya”, İslam Tetkikleri
Enstitüsü Dergisi, C.IV, cüz.1-2, İstanbul, 1964, s.21-64.
Togan, Z.V., Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul, 1981.
__________, “Amuderya”, İA, C.I, İstanbul,1986,s.419-429.
__________, “Harizm”, İA, C.V/I, İstanbul, trhsz, s.240-257.
__________, “Herat” , İA, C.VI, İstanbul, trhsz, s.429-442.
Turan, Osman, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi, C.II, İstanbul, 1996.
Utbi, Tarh-i Yemini, Trk trc. Abdurrah Yelgar, Ankara ( Ankara Üniversitesi, Dil ve
Tarih Coğrafya Fakültesi ,Sosyal Bilimler Kütüphanesi), trhsz.
Vambery, H., Buhara Tarihi, Trk trc. Dr. Tahir Şakir Çağatay, Ankara ( TTK Kütüphanesi
tercümeler bölümü), trhsz.
136
Yazıcı, Tahsin, “Deylem”, İA, C.IX, Istanbul, 1994s.263-265.
Yıdız, H.Dursun, İslamiyet ve Türkler, İstanbul, 1976.
_____________, “Türklerin Müslüman Olmaları”, Doğuştan Günümüze İslam
Tarihi, C.VII, İstanbul, 1992, s.17-54.
_____________, ”Samaniler”, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi, C.VII, İstanbul,
1992, s.49-68
_____________, “Sacoğulları” Doğuştan Günümüze İslam Tarihi, C.VII, İstanbul,
1992, s.81-136.
_____________,“Türk Kumandanı Afşin”, Türk Kültürü, S.16, Ankara, Şubat-1964
, s.37-39.
Zettersteen, K.V., “Nuh”, İA, C.IX,İstanbul, 1988, s.246-348.
______________, “Nasr b. Ahmed”, İA, C.IX, İstanbul, 1979, s.104-106.
137
KAYNAKLAR
Belazuri345, Ahmed b. Yahya b. Cabir, IX. yy’da yaşayan tarihcilerdendir.
Fütuh el- Buldan adlı eserin müellifidir.Eser Hz.Peygamber’in Hayber’i fethinden
715 yılına kadar olan olayları anlatır. İlk kez D.Goeje tarafından 1870 yılında Leiden’
de neşredimiştir.Samaniler’ e dair fazla bilgi olmamakla birlikte biz çalışmamızda
sadece aile üyelerinin ilk dönem faaliyetlerine dair olayları anlatırken eserin M.Fayda
tarafından yapılan Türkçe tercümesini kullandık ( Fütuh’l Buldan ,Ankara,1987 ).
Beyhaki346, Ebu’l Fazl Muhammed b. El Hasan ( D.996/Ö.1059 ), Tarih-i
Beyhaki adlı eserin müellifidir.Sultan Mahmud ve oğlu Mesud ile Gazneli Devlet
teşkilatı ve tarihi hakkında bilgi verir.Samanilerin son dönemlerine değinen eser ilk
olarak 1862’de Hindistan’da Kalküta’da basılmıştır.Biz çalışmamızda eserin,
Erdoğan Merçil tarafından yapılan Türkçe tercümesini kullandık ( Tarih-i
Beyhaki,Ankara( TTK Ktüphanesi tercümeler bölümü) ).
Cüzcani347, Minhaceddin Osman b.Muhammed ( D.1193 ),Tabakat-ı Nasıri
adlı eserin müellifidir.Eser, Emeviler, Abbasiler, Büveyhiler, Tahiriler, Saffariler,
Samaniler... vs. anlatan genel bir İslam tarihidir.Biz çalışmamızda H.G.Raverty
tarafından yapılan İngilizce tercümesini kullandık ( C.II,Yeni Delhi ,1970 ).
Gerdizi348, Ebu Said Abdülmelik b.Dahhak ,Gazneli Sultanı Abdürreşid
zamanında (1049-1053) yazdığı Zeyn el-Ahbar adlı tarih kitabının
müellifidir.Tahiriler, Saffariler ve Gazneliler’den bahseden eser Samaniler dönemine
ait önemli bilgiler vermektedir.Eser ilk olarak Abdülhayy Habibi tarafından 1928
yılında Berlin-İranşehr’de yayınlanmıştır.Biz çalışmamızda eserin Necati Lugal
345 R.Şeşen,a.g.e.,s.48. 346 R.Şeşen, a.g.e., s.80-81. 347 R.Şeşen, a.g.e.,s.162-163. 348 R.Şeşen,a.g.e., s.80.
138
tarfından yapılan Türkçe tercümesini kullandık ( Zeyn el Ahbar, Ankara (TTK
Ktühanesi tercümeler bölümü) ).
Hamdullah el Müstevfi349, ( D.1281/Ö1350 ),Ahmed b. El- Atabek Taceddin
Ebu Bekr Hamd, Tarih-i Güzide adlı Farsça eserin müellifidir. Reşideddin’in Cami el
Tevarih adlı eserinin bir hülasası olan eser, genel İslam tarihi olup Samaniler
dönemine ait önemli bilgiler verir.Biz çalışmamızda eserin E.G.Browne tarafından
yaınlanan 1910 tarihli Londra neşrini kullandık
İbn İsfendiyar, Tarih-i Taberistan adlı tarih kitabının müellifidir.Hayatı
hakkında fazla bir bilgiye sahip olmadığımız İbn İsfendiyar, eserinde Taberistan’daki
siyasi olaylar hakkında ve Samanilerin bu bölgedeki faaliyetleri hakkında bilgi
verir.Biz çalışmamızda eserin E.G.Browne tarfından yapılan İngilizce tercümesini
kullandık( An Abridged Translation of the Tarih-i Taberistan, Londan, 1925)
İbn Havkal350, Ebu’l Kasım Muhammed( Ö.977’den sonra) ünlü coğrafyacı
ve Suret el- Arz adlı coğrafya eserinin müellifidir.Eserini İstahri’nin eseri üzerine bina
etmiştir.İslam coğrafyası hakkında bilgi veren müellif X.yy’da Samaniler idaresindeki
Maveraünnehir ve Harezm hakkında detaylı bilgi verir Eserin Maveraünnehir bahsi
R.Şeşen’in İslam Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri adlı eserinde
Türkçeye çevrilmiştir (Ankara,1988).Biz çalışmamıda Maveraünnehir’e dair bilgileri
Şeşen’den Horasan ‘a dair olanları ise J.H.Kramers neşrinden vermeye
çalıştık(Leiden,1938)
349 R.Şeşen, a.g.e., s.240-241. 350 R.Şeşen ,a.g.e.,s.101-102.
139
Hudud’ul-Alem351, müellifi belli olmayan eser X.yy’lın ikinci yarısında
yazılmış olup dünyanın birçok bölgesinden bahseden bir coğrafya kitabıdır.Eser ilk
olarak 1930’da W.Barthold tarafından Leningrad’da basılmış, Minorsky tarafından
İngilizceye çevrilerek 1937’de de Londra’da basılmıştır. Biz çalışmamızda eserin
Minorsky tercümesini kullandık( The Regions of The World, London,1937).
İbn’ül Esir352 ( D.1160/Ö.1233 ),El Kamil Fi’t Tarih adlı tarih eserinin
müellifidir.Eser dünyanın yaradılışından 1231 yılına kadar olayları anlatır.İlk kez eser
1851-1876 yıllarında Tornber tarafından Paris’te neşredilmiştir. Biz çalışmamızda
eserin Ahmed Ağırakça( C.VII,C.VIII,İstanbul,1986-1987) ve Abdülkerinm
Özaydın( C.IX,İstanbul,1987) tarafından yapılan Türkçe tercümesini kullandık.
Nerşahi, Ebu Bekr Muhammed b.Cafer ( D.899/Ö.959 )353, Tarih-i Buhara
adlı eserin müellifidir. Eser, Buhara şehri ve çevresinde yer alan şehirlerin coğrafi
yapısı ve İslamiyetten önce ve sonraki tarihi hakkında bilgi verir.Samaniler ile ilgili
en önemli kaynaktır.Eser ilk olarak 1892’de Schefer tarafından Paris’te
yayınlanmıştır.Biz çalışmamızda eserin, Emin Abdülmecid Bedevi ve Nasrullah
Mübeşşir et Tırazi tarafından yapılan Kahire 1973 basımlı Arapça tercümesini
kullandık.
Nizamülmülk354, Seçuklu veziri ve Farsça yazdığı Siyasetname adlı eseriyle
ünlü kişidir.1091’de Sultan Melikşah’ın isteği üzerine yazılan eser de Samaniler’e ait
fazla bilgi bulunmamaktadır.Biz çalışmamızda eserin M.Altay Köymen ( Ankara,
1999) ve Mehemmed Şerif Çavdaroğlu tarafında yapılan(Ankara, trhsz) Türkçe
tercümelerini kullandık.
351 R.Şeşen,a.g.e.,s.105. 352 R.Şeşen, a.g.e., s.138-139. 353 Ramazan Şeşen,Müslümanlarda Tarih-Coğrafya Yazıcılığı, İstanbul,1998,s.66. 354 R.Şeşen, a.g.e.,s.82.
140
Makdisi355, Şemseddin Muhammed b.Ahmed el Beşşari( D.947/Ö988’den
sonra), İbn Havkal ile klasik coğrafya edebiyatının önde gelen
temsilcilerindendir.Ahsen el-Tekasim Fi Marifet el-Ekalim adlı coğrafya eseri
Samaniler döneminde Maveraünnehir ve Harezm hakkında etraflı bilgi verir.İlk kez
Türkmen adını kullanan coğrafyacının eserinin Maveraünnehir bahsi Şeşen’in ,İslam
Coğrafyacı..... adlı eserinde Türkçe tercümesi mevcuttur.Biz çalışmamızda Şeşen’in
kitabında ki tercümeden faydalandık.
Mesudi356, Ebu’l Hasan Ali b. El Hüseyn, X.yy’lın ilk yarsında yaşayan
müellif Müruc el-zeheb adlı eserin sahibidir.Kitab-u Ahbar el-Zaman ve Kitab el
Evsad adlı eserlerinin bir hulasası olan Müruc el Zeheb, İslamiyetten önce ve sonra ki
milletlerin tarihi ve coğrafyası hakkında bilgi verir.Eser ilk olarak Barbier de
Meynard tarafından Fransızca tercümesiyle birlikte Paris’te 1861-1877 yılları
arasında neşredilmiştir.Biz çalışmamızda eserin Kum, 1986 baskısını kullandık
Miskeveyh357, ( İbn Miskeveyh), Ebu Ali Ahmed b. Muhammed (Ö.1030),
Tecarib el Ümem adlı eserin müellifidir.Eserinde İslamiyetten önce ve sonraki İran
tarihine ağırlık verir ve olayları tarafsız bir şekilde ele alır. İlk olarak eser L.Caetanı
tarafından Gıbb Memorial Serisi VII’ de neşredilmiştir.Biz çalışmamızda
H.F.Amedroz-D.S.Margoliouth tarfından yapılan İngilizce tercümesini kullandık( The
Experiences of The Nations,C.I,C.II, Oxford.1920,1921).
Müneccimbaşı Şeyh Ahmed Dede Efendi ( Ö.1702 )358,Sahayifü’l Ahbar fi
Vekayi’il Asar adlı eeserin müellifidir.70 kadar kaynaktan faydalanarak eserini yazan
müellifin eserinin aslı Arapçadır.İlk kez şair Nedim tarafından 1720-1730 yıllarında
355 R.Şeşen,a.g.e., s.102-103. 356 R.Şeşen a.g.e.,s.60-61 357 R.Şeşen,a.g.e.,s.71. 358 R.Şeşen,a.g.e.,s.316.
141
Türkçeye tercüme edilmiştir.Biz çalışmamızda eserin Necati Lugal tarafından
Türkçeye çevrilen Karahanlılar fasikülünden istifade ettik.
Utbi359, Abu Nasr Muhammed b.abd el-Cabbar (D.961/Ö.1040),Tarih-i
Yemini adlı eserin müellifidir.Utbi bir süre Samani komutanlarından Ebu Ali
Muhammed b.Muhammed Simcur’un hizmetinde bulunmuş ve daha sonra Gazneliler
Devlet’inin hizmetine geçmiştir.1021’de tamamlanan eserde Gazneliler tarihi ve
Samanilerin son dönem olaylarıyla ilgili önemli bilgiler bulunmaktadır.Biz
çalışmamızda eserin Abdurrah Yelgar tarafından yapılan Türkçe tercümesini
kullandık (Tarih-i Yemini, Ankara ( Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya
Fakültesi Sosyal Bilimler ktüphanesi), trhsz).
359 M.Nazım, “Utbi”,İA, C.XIII,İstanbul,1988,s.83.