BÜYÜK DURGUNLUK VE YEùİL EKONOMİNİN YÜKSELİùİ: YEùİL … · 2012-10-25 · 1929...

25
1 BÜYÜK DURGUNLUK VE YEŞİL EKONOMİNİN YÜKSELİŞİ: YEŞİL EKONOMİ, DURGUNLUKTAN ÇIKIŞ İÇİN ALTERNATİF OLABİLİR Mİ? Işıl DEMİRTAŞ Özet Dünya ekonomisi, 2008 Küresel Finansal Krizi ile başlayarak, Avrupa‟da borç krizi olarak devam eden krizler sürecinin meydana getirdiği “Büyük Durgunluk” ve küresel ısınma ile iklim değişikliği sonucunda ortaya çıkan “Ekolojik Krizler” olmak üzere, iki temel sorun ile karşı karşıya bulunmaktadır. Eş zamanlı olarak ortaya çıkan söz konusu sorunlar, “Yeşil Ekonomi”nin alternatif bir model olarak ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Doğa ile uyumlu bir ekonomik yapı içerisinde; kaynakların sürdürülebilirliğine, yenilenebilir enerji kullanımının yaygınlaştırılmasına ve enerji verimliliğinin sağlanmasına yönelik politikaların ön plana çıkarıldığı söz konusu model; yeşil teknoloji olarak ifade edilen, çevreye duyarlı teknolojilerin geliştirilmesini mümkün kılmaktadır. Söz konusu çalışmada büyük durgunluk, yeşil ekonomik düzen içerisinde çözümlenmek istenmektedir. Böylece çalışma, yeşil ekonominin alternatif bir model olarak uygulanabilirliğini ortaya koymaya çalışmaktadır. Anahtar Kelimeler: Yeşil Ekonomi, Büyük Durgunluk, Finansal Kriz, Ekolojik Krizler, Yeşil Yeni Düzen. THE GREAT RECESSION AND RISE OF THE GREEN ECONOMY: “CAN GREEN ECONOMY BE AN ALTERNATIVE TO EXIT RECESSION?” Abstract Starting from the 2008 Global Financial Crisis, the world economy has faced with two basic issues; the “Great Recession” that is occured by the ongoing debt crisis process in Europe and the “Ecological Crisis” that occured as a result of global warming and the climate changes. Simultaneously these issues prepared a groundwork for the “Green Economy” to emerge as an alternative model. Green economy is a model which is in a harmony with nature within the economic structure; providing the policies such as the sustainability of the resources, the expansion of the renewable energy usage and energy efficiency are the fore parts of the model. In this study, the great recession is required to be solved in the green economic order. Thus this study intends to demonstrate the feasibility and applicability of the green economy as an alternative model. Key Words: Green Economy, Great Recession, Financial Crisis, Ecological Crisis, Green New Deal Öğr. Gör., Giresun Üniversitesi, Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu.

Transcript of BÜYÜK DURGUNLUK VE YEùİL EKONOMİNİN YÜKSELİùİ: YEùİL … · 2012-10-25 · 1929...

Page 1: BÜYÜK DURGUNLUK VE YEùİL EKONOMİNİN YÜKSELİùİ: YEùİL … · 2012-10-25 · 1929 yılında yaúanan büyük bunalımın ardından ortaya çıkan en büyük kriz olarak

1

BÜYÜK DURGUNLUK VE YEŞİL EKONOMİNİN YÜKSELİŞİ: YEŞİL EKONOMİ,

DURGUNLUKTAN ÇIKIŞ İÇİN ALTERNATİF OLABİLİR Mİ?

Işıl DEMİRTAŞ

Özet

Dünya ekonomisi, 2008 Küresel Finansal Krizi ile başlayarak, Avrupa‟da borç krizi olarak

devam eden krizler sürecinin meydana getirdiği “Büyük Durgunluk” ve küresel ısınma ile

iklim değişikliği sonucunda ortaya çıkan “Ekolojik Krizler” olmak üzere, iki temel sorun ile

karşı karşıya bulunmaktadır. Eş zamanlı olarak ortaya çıkan söz konusu sorunlar, “Yeşil

Ekonomi”nin alternatif bir model olarak ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Doğa ile

uyumlu bir ekonomik yapı içerisinde; kaynakların sürdürülebilirliğine, yenilenebilir enerji

kullanımının yaygınlaştırılmasına ve enerji verimliliğinin sağlanmasına yönelik politikaların

ön plana çıkarıldığı söz konusu model; yeşil teknoloji olarak ifade edilen, çevreye duyarlı

teknolojilerin geliştirilmesini mümkün kılmaktadır. Söz konusu çalışmada büyük durgunluk,

yeşil ekonomik düzen içerisinde çözümlenmek istenmektedir. Böylece çalışma, yeşil

ekonominin alternatif bir model olarak uygulanabilirliğini ortaya koymaya çalışmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Yeşil Ekonomi, Büyük Durgunluk, Finansal Kriz, Ekolojik Krizler,

Yeşil Yeni Düzen.

THE GREAT RECESSION AND RISE OF THE GREEN ECONOMY: “CAN GREEN

ECONOMY BE AN ALTERNATIVE TO EXIT RECESSION?”

Abstract

Starting from the 2008 Global Financial Crisis, the world economy has faced with two basic

issues; the “Great Recession” that is occured by the ongoing debt crisis process in Europe and

the “Ecological Crisis” that occured as a result of global warming and the climate changes.

Simultaneously these issues prepared a groundwork for the “Green Economy” to emerge as an

alternative model. Green economy is a model which is in a harmony with nature within the

economic structure; providing the policies such as the sustainability of the resources, the

expansion of the renewable energy usage and energy efficiency are the fore parts of the

model. In this study, the great recession is required to be solved in the green economic order.

Thus this study intends to demonstrate the feasibility and applicability of the green economy

as an alternative model.

Key Words: Green Economy, Great Recession, Financial Crisis, Ecological Crisis, Green

New Deal

Öğr. Gör., Giresun Üniversitesi, Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu.

Page 2: BÜYÜK DURGUNLUK VE YEùİL EKONOMİNİN YÜKSELİùİ: YEùİL … · 2012-10-25 · 1929 yılında yaúanan büyük bunalımın ardından ortaya çıkan en büyük kriz olarak

2

1. Giriş

Dünya ekonomisi, 2008 Küresel Finansal Krizi ile başlayarak, Avrupa‟da borç krizi

olarak devam eden krizler sürecinin meydana getirdiği “Büyük Durgunluk” ve küresel ısınma

ile iklim değişikliğinin sonucunda ortaya çıkan, ancak arkasında yapısal sorunlarında yer

aldığı “Ekolojik Krizler” olmak üzere, iki temel sorun ile karşı karşıya bulunmaktadır.

Söz konusu sorunların eşanlı olarak ortaya çıkması; ekonomik, sosyal ve çevresel olmak

üzere çok yönlü bir çözümü gerekli kılmaktadır. Bu çerçevede krizlerin yol açtığı sosyal

sorunları giderirken, aynı zamanda çevresel sürdürülebilirliği sağlayabilecek ve durgunluktan

çıkış için itici güç oluşturabilecek bir modele ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ihtiyaç ise çevresel

riskleri ve ekonomik kıtlığı ortadan kaldırırken aynı zamanda sosyal refahı artıran bir

ekonomik model olan yeşil ekonominin alternatif bir model olarak uygulanabilirliğini

gündeme getirmiştir.

Yeşil ekonomi, Büyük Buhran yıllarında “Yeni Düzen” adıyla ortaya konulan yeniden

yapılandırma modelinden ilham alınarak; günümüz krizlerinin çözümüne uyarlanmış bir

biçimde “Yeşil Yeni Düzen” adı altında uygulama alanı bulmuştur. Yeşil ekonomi temelli bir

yeniden yapılandırma modeli olarak ortaya konulan Yeşil Yeni Düzen, ekolojik risklerin

ortadan kaldırılması, sürdürülebilirliğin sağlanması ve istihdamın arttırılmasına yönelik mali,

sektörel, ulusal ve uluslararası düzenlemeleri içermektedir.

Söz konusu çalışmada büyük durgunluk; ekolojik krizlerin etkisiyle alternatif bir model

olarak ortaya çıkan yeşil yeni düzen çerçevesinde çözümlenmek istenmektedir. Böylece

çalışma, yeşil ekonominin alternatif bir model olarak uygulanabilirliğini ortaya koymaya

çalışmaktadır.

Bu açıdan çalışmada büyük durgunluğa götüren süreç, başlangıç aşaması olan finansal

krizin doğuşundan itibaren nedenleri ile açıklanmaya çalışılacak ve ortaya çıkan ekolojik

krizler nedenleri ile ortaya konulacaktır. Ardından yeşil ekonomi ve yeşil ekonomi tabanlı bir

yeniden yapılandırma modeli olan Yeşil Yeni Düzen açıklanacaktır. Çalışmanın sonuç ve

değerlendirme bölümünde ise nedenleri ile ortaya konulan krizlere yeşil ekonominin Yeşil

Yeni Düzen ile büyük durgunluğa alternatif olup olamayacağı değerlendirilecektir.

2. Yeşil Ekonomik Dönüşümün Nedenleri: Eşanlı Krizler ve Büyük Durgunluk

Yeşil ekonominin bir alternatif olarak anılması 2008 finansal krizi sonrasına

rastlamaktadır. Krizin ekonomilerde bir durgunluğa neden olması ve bu durgunluğun Avrupa

borç krizi ile de pekişmesi yeşil ekonomiye dönüşümün asıl nedeni olmamakla birlikte asıl

etken, büyük durgunluğun eşanlı olarak ekolojik krizlerle birlikte ortaya çıkmasıdır. Yeşil

Page 3: BÜYÜK DURGUNLUK VE YEùİL EKONOMİNİN YÜKSELİùİ: YEùİL … · 2012-10-25 · 1929 yılında yaúanan büyük bunalımın ardından ortaya çıkan en büyük kriz olarak

3

ekonomik dönüşüme duyulan ihtiyacı başka bir deyişle alternatif bir model olarak

uygulanabilirliğini çözümleyebilmek için söz konusu krizlere götüren yapısal nedenlerin neler

olduğunu ortaya koymak gerekmektedir.

2.1. 2008 Küresel Finansal Krizi ve Büyük Durgunluk Nedenleri

Küresel krizin giderek uzayan bir durgunluk sürecine sürüklenmesiyle 2007 sonrası

dönem büyük durgunluk olarak anılmaktadır (Yeldan, 2011, s.3). 2008 yılında ABD‟de ortaya

çıkan ve tüm dünyayı etkisi altına alan 2008 Finansal Krizi ve ardından Avrupa‟yı etkisi

altına alan borç krizi, ülkeleri büyük durgunluk ile karşı karşıya bırakmış ve durgunluktan

çıkış sürecinin uzamasında etkili olmuştur.

1929 yılında yaşanan büyük bunalımın ardından ortaya çıkan en büyük kriz olarak anılan

ve büyük durgunluğun başlangıcı ve nedeni olan finansal kriz, Ağustos 2007‟den bu yana

dünya ekonomisini yavaş yavaş etkisi altına alan ve ABD‟de başlayarak tüm dünya ülkelerine

yayılan, finansallaşmış kapitalizmin olgunlaşmış krizi olarak nitelendirilmektedir (Lapavitsas,

2010, s.25). Krizin çıkış noktası ABD‟deki konut piyasasındaki şişkinlik olmakla birlikte,

2008 finansal krizini ortaya çıkaran nedenleri, 90‟lı yıllara kadar taşımak mümkündür.

NASDAQ„daki teknoloji hisselerinin çöküşünün ABD‟yi resesyona sürüklemesinin ardından

FED‟in uygulamış olduğu düşük faiz politikası, şirket ve bireylerin borçlanmasını

kolaylaştırmış ve konut alımını cazip hale getirmiştir( Krugman, 2010, s.133). Böylece konut

kredilerinin alt gelir gruplarına kadar yayılması ile 1990‟ların sonlarından 2006‟ya kadar

geçen süre içerisinde konut piyasalarında fiyatlar yükselmiştir (Akerlof ve Shiller, 2010,

s.59). Konut fiyatlarındaki yükselme, konut sahiplerini konutlarını yeniden ipotek ettirerek,

aldıkları paraları başka amaçlarla kullanmaları konusunda teşvik etmiştir (Lapavitsas, 2010, s.

30). Ancak 2006 yılında ilkbaharın sonuna gelindiğinde piyasanın zayıfladığının anlaşılması

üzerine, fiyatların önce yavaş daha sonra ise artan bir hızla düşmeye başladığı görülmüştür

(Krugman, 2010: 152). Konut fiyatlarının düşmesinin, evlerin teminat gösterilerek yeni

kredilerle borç alınabilme imkanını ortadan kaldırması ve gecikme faizlerindeki yükselmenin

etkisiyle konut piyasasında bir çöküş yaşanmıştır (Krugman, 2010, s. 153). Bu süreç

sonucunda bankaların mevcut likitlerini kredi vermek yerine ellerinde tutmasıyla likidite

sıkışıklığı yaşanmaya başlamıştır (Lapavitsas, 2010, s. 34).

Mevcut durum, FED tarafından likidite sıkışıklığının giderilmesine yönelik önlemlerle

çözümlenmeye çalışılsa da, dev yatırım bankası Bear Sterns‟in Mart ayında çöküşünü

önleyememiştir. ABD hazinesi ile birlikte hareket eden FED, bankanın JP Morgan tarafından

devralınmasını sağlayarak süreci yönetmiş, ancak Lehman Brothers‟ın iflası konut

Page 4: BÜYÜK DURGUNLUK VE YEùİL EKONOMİNİN YÜKSELİùİ: YEùİL … · 2012-10-25 · 1929 yılında yaúanan büyük bunalımın ardından ortaya çıkan en büyük kriz olarak

4

piyasalarındaki çöküşü küresel finansal bir krize dönüştürmüştür. Eylül sonunda İngiltere‟de

Bradford and Bingley konut finansmanı kuruluşunun millileştirilmesi, Fortis Bank‟a nakit

enjeksiyonu yapılması, aynı gün Almanya‟da Hypo Real Estate‟in hükümetten kredi desteği

alması krizin hızla yayılmasının göstergesi olmuştur (Kozanoğlu, 2009, s. xxxiii).

2008 yılının ortalarından itibaren krize karşı iktisat politikası tepkilerinin genel

görünümünü şöyle özetlemek mümkündür (Bağımsız Sosyal Bilimciler, 2009, s. 82):

- Ekonomilere likidite enjekte edilmesi, faiz oranlarının aşamalı olarak ancak hızlı bir

şekilde indirilmesi, merkez bankalarının karşılık kurallarının yumuşatılması ve

zorunlu karşılık oranlarının düşürülmesi,

- Finansal şirketler başta olmak üzere kilit öneme sahip sektörleri ve/veya şirketleri

kurtarmak amacıyla kamulaştırmalara ve kamu iştiraki uygulamalarına başvurulması,

- Genel talep yetersizliğinin giderilmesi için kamu kesiminin altyapı ve sosyal hizmet

amaçlı harcamalarının arttırılması.

2008 Finansal Krizi, alt gelir grubuna verilen kredilerle (subprime) konut balonunun

şişmesi ve verilen kredilerin geri ödenememesi ve konut kredilerinin menkul

kıymetleştirilmesi yoluyla finansallaştırılması sonucu ortaya çıkmıştır. Gelirin

finansallaştırılmasına yol açan bu yapı denetleyici kurumlarım denetim yetersizlikleri, riskin

menkulkıymetleştirme yoluyla piyasaya aktarılması ve nihayet bu yapı içerisinde finansal

kurumların iflası ile hızlanmıştır.

Krize ilişkin politikalar krizden çıkış için bir toparlanma yaratsa da, kriz sürecinde alınan

önlemler kamu borçlarının artmasına ve Euro alanı ülkelerinin borçların sürdürülebilirliği

sorunu ile karşı karşıya kalmalarına neden olmuştur. 2010‟un ikinci çeyreğinde Yunanistan‟da

başlayan borç krizi, İrlanda, Portekiz, İspanya ve İtalya‟yı da etkisi altına almıştır. Böylece

2008 yılında ABD‟de başlayan ve dünya ekonomisini bir küçülme içerisine sokan süreç, Euro

alanını etkisi altına alan krizle etkilerini uzun bir zamana yaymayı başarmıştır. Tabloda

durgunluk sürecinde ülke gruplarına ait büyüme rakamları yer almaktadır.

Tablo – 1: Sabit Fiyatlarla GSYİH Oranları (%)

2007 2008 2009 2010 2011 2012* 2013*

Dünya 5.412 2.801 -0.574 5.137 3.833 3.278 3.620

Gelişmiş Ekonomiler 2.795 0.055 -3.485 3.012 1.594 1.291 1.538

Euro Alanı 2.981 0.366 -4.424 2.032 1.431 - 0.413 0.157

Avrupa Birliği 3.429 0.555 -4.214 2.055 1.594 -0.207 0.492

Gelişmekte Olan

Ekonomiler 8.745 6.103 2.725 7.447 6.171 5.279 5.635

*Tahmin

Kaynak: International Monetary Fund, World Economic Outlook Database, October 2012.

Page 5: BÜYÜK DURGUNLUK VE YEùİL EKONOMİNİN YÜKSELİùİ: YEùİL … · 2012-10-25 · 1929 yılında yaúanan büyük bunalımın ardından ortaya çıkan en büyük kriz olarak

5

Dünya ülkelerinde yaşanan durgunluk süreci devam etmekle birlikte, ülkelerin bu süreç

içerisinde karşı karşıya olduğu ve aynı zamanda bu süreci besleyen başka faktörler de

mevcuttur. 2008 krizi ile birlikte eşanlı olarak ortaya çıkan ekolojik krizler ve durgunluk

kadar çözülmesi acil sorunları içermektedir. Bu nedenle alınacak önlemlerin bir başka deyişle

ortaya konulacak çözümlerin ortak bir paydada buluşarak, bir yandan ekolojik krizleri ve bu

krizlere yönelik tehlikeleri aşabilecek ve diğer taraftan da durgunluğa çare bulabilecek

tedbirler olması gerekmektedir.

2.2. Çoklu Krizlerin Yapısal Arka Planı: Gıda, Su ve Petrol Krizleri

2008 küresel finansal krizi yaşanırken; eşanlı olarak gıda krizi, petrol krizi ve su krizi

olmak üzere çok sayıda kriz aynı anda meydana gelmiş ve çoklu krizler olarak anılmıştır

(UNEP, 2009a, s. 5). Küresel ısınma ve iklim değişikliği, söz konusu krizlere neden olmakla

birlikte, krizleri ortaya çıkaran farklı yapısal nedenler de bulunmaktadır. Krizleri ortaya

çıkaran bu yapısal faktörler açıklanmaya çalışılacaktır.

2.2.1. Gıda Krizleri

2008 finansal krizinin etkilerinin ve sonuçlarının ortaya çıktığı yıllarda gıda fiyatlarındaki

yükseliş, özellikle az gelişmiş ülkeleri etkileyen bir gıda krizini ortaya çıkarmıştır. Yoksul

ülkelerde ayaklanmalara ve ciddi sosyal sorunlara neden olan 2007-2008 gıda krizlerinin

etkileri devam ederken; 2011 yılında da sel ve kuraklık gibi iklimsel nedenler, üretim

düşüşlerine neden olarak tarım ürünlerinin fiyatlarında yüksek artışla birlikte, krize yönelik

riskleri devam ettirmiştir. Yaşanan krizler fiyatlardaki artış ile kendini hissettirmekle birlikte,

krizlerin nedenleri aşağıdaki gibi açıklanabilmektedir:

(i) Arz ve talep dengesizliğinin talep yönlü olarak bozulması: Gelişmekte olan ülkelerdeki

hızlı büyüme ve tüketim alışkanlıklarının hazır tüketimi de içine alacak şekilde değişmesi

talep artışına neden olurken; petrol fiyatlarındaki yükselişin üretim maliyetlerini arttırması,

dış ticarete yönelik alınan korumacı önlemler ve iklimsel etkenler nedeniyle üretim daralması,

arzın talebi karşılamakta yetersiz kalmasına neden olmuştur (Gürlik ve Turan, 2008, s. 72).

(ii) Gıda tekellerin ortaya çıkması: 80‟li yıllarda azgelişmiş ülkelere dayatılan yapısal

uyum politikaları, gıda piyasalarının da çokuluslu şirketlere açılmasını sağlamıştır (Öztürk,

2009, s.183). Bu etki bir yandan çokuluslu şirketlerin daha da güçlenmesini sağlarken, bir

yandan da yerel düzeyde küçük ölçekli tarımsal firmaların rekabet gücünü zayıflatmıştır.

(iii) Tarımsal ürünlerin Finansallaşması ve metalaşması: Borsalarda futures ve options

sözleşmeleri ile alımlarının yapılması tarım ürünlerinin finansallaşması sonucunu

doğurmuştur (Eraktan vd., 2012, s.465). 2002 ile 2008 yılı ortaları arasında emtia fiyatlarında

Page 6: BÜYÜK DURGUNLUK VE YEùİL EKONOMİNİN YÜKSELİùİ: YEùİL … · 2012-10-25 · 1929 yılında yaúanan büyük bunalımın ardından ortaya çıkan en büyük kriz olarak

6

güçlü ve sürekli artış vadeli emtia borsalarında varlığı hızla artan finansal yatırımcıları ortaya

çıkarmıştır. Emtia piyasalarındaki söz konusu finansallaşma ve mal fiyatlarındaki gelişmeler

– özellikle 2007-2008 yılları arasındaki aşırı artış ve sonradan ortaya çıkan güçlü tersine

çevrilme – finansal yatırımcılar tarafından emtianın bir varlık sınıfında anılmasına neden

olmuştur (UNCTAD, 2009, s. 23). Tarımda finansallaşma ve metalaşma, 1991 yılında

Goldman Sachs tarafından temel ve kıymetli metallerin yanı sıra kahve, enerji, kakao, mısır,

sığır eti, soya ve buğday gibi 24 hammaddenin yer aldığı Goldman Sachs Emtia Endeksinin

(GSCI ve daha sonra S&P GSCI) ve bu endekslere dayalı vadeli ve opsiyon türev araçlarının

ortaya çıkması ve bu araçlara yeni endeksler ve türev araçlarının da katılması ile artmıştır

(Aydoğuş, 2011, s.4).

(iv) Tarım arazilerinin enerji kullanımına sunulması: Yenilenebilir enerji kaynaklarının

özellikle karbondioksit salınımının azaltılabilmesi amacıyla yoğun olarak kullanımının teşvik

edilmesi, tarım ürünlerinin de fosil yakıtlara alternatif bir enerji kaynağı olarak kullanılmasını

sağlamıştır. Isınma yada nakliye için kullanılan biyoyakıtlar (Biyo-etanol ve Biyo-dizel) şeker

kamışı, mısır, şeker pancarı, buğday, ayçiçeği, soya, hurma, hindistan cevizi gibi tarım

ürünlerinden elde edilmektedir (Dufey 2006‟dan aktaran TEPGE, 2012, s.1). Dünya ölçeğinde

2000 ve 2005 yılları arasında petrol üretimi %7 artış gösterirken, biyo-etanol üretimi iki

kattan fazla, biyo dizel üretimi ise yaklaşık olarak dört kat artış göstermiştir (TEPGE, 2012,

s.1). Bu artışta ABD ve AB ülkeleri başta olmak üzere birçok ülke tarafından uygulanan

bioyakıt üretimine ve kullanımına yönelik destekleyici ve teşvik edici politikaların payı yer

almaktadır. Biyoyakıt üretimindeki bu gelişmeler tarımsal alanların ve buna bağlı olarak arz

koşullarının daralmasına neden olarak gıda krizini hazırlayan koşulları meydana getirmiştir.

Gıda krizine yönelik olarak iklimsel doğal koşullar yadsınamaz olmakla birlikte, iklimsel

sorunların ötesinde neoliberal sistem içerisinde; tarımsal ürün üretimde daralmaya ve tarımsal

ürün fiyatlarında dalgalanmalara neden olan yapısal sorunların krizlerin asıl tetikleyicisi

olduğu görülmektedir. Bu yapısal sorunların, iklim değişikliği ve küresel ısınma nedeniyle

tarımsal ürün arzının sürdürülebilirliğinin tehlikeye girmesiyle eklemlenmesi gıda krizlerinin

ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Bu nedenle gıda krizlerinin çözümünün sadece küresel

ısınma ve iklim değişikliğine yönelik risklerin azaltılması olmadığı görülmektedir.

2.2.2. Su Krizleri

Ekolojik tahribat ile ortaya çıkan ve dünya ülkelerini tehdit eden bir diğer önemli sorun da

su krizidir. TÜBİTAK (2012, s.3), su krizini bir milyarın üzerindeki insanın sağlıklı içme

Page 7: BÜYÜK DURGUNLUK VE YEùİL EKONOMİNİN YÜKSELİùİ: YEùİL … · 2012-10-25 · 1929 yılında yaúanan büyük bunalımın ardından ortaya çıkan en büyük kriz olarak

7

suyuna yeterli erişim sağlayamaması ve dünya nüfusunun yarısının da yeterli su ve atık su

altyapısına sahip olmaması şeklinde tanımlamaktadır.

Barlow (2007, ss.19-20), su sorununu ve krize götüren nedenleri; (i) yeryüzünün sınırlı su

kaynaklarının gittikçe artan bir hızla, başka kullanımlara yönlendiriliyor ve tüketiliyor olması

nedeniyle dünyadaki tatlı suyun tükeniyor olması, (ii) temiz sudan yoksun olan insan

sayısındaki artış, (iii) güçlü bir su kartelinin ortaya çıkması olarak ifade etmektedir. Barlow

(2007, s.20)‟a göre; su şirketlerinin suyu denetim altına almış olması ve hükümetleri su

politikaları konusundaki kısıtlayıcı düzenlemeleri kaldırması konusundaki baskıları birinci ve

ikinci maddede ifade edilen mevcut krizi derinleştirmektedir.

İlhan (2011)‟a göre su krizinin ardında yatan neden su kaynaklarının piyasa ekonomisinin

içerisinde metalaştırılarak ekonomik, sosyal, kültürel, ekolojik olmak üzere birçok sorunlara

yol açmasının suya erişimde var olan eşitsizliği derinleştirmesidir. TÜBİTAK (2012, s.3)

tarafından hazırlanan raporda ise yönetişim sorununa dikkat çekilmektedir. Su kaynaklarının

iyi yönetilememesi ve iyi yapılandırılamaması su kaynaklarına ve temiz suya erişimi

sınırlandırmaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü, Afrika ülkelerinde içme suyuna ve temiz suya erişimin sınırlı

olduğu ve her geçen gün artış gösterdiğini, kırsal kesimde yaşayan yoksul halkın dörtte

üçünün temiz içme suyundan yoksun olduğunu belirtmektedir (World Health Organisation,

2012, s.3). Dünyanın birçok bölgesi bugün su kıtlığı ile karşı karşıya bulunurken, diğer

yandan bir bölümü ise suların ciddi derecede kirlenmiş olması nedeniyle temiz suya

ulaşamamaktadır.

Genel olarak bakıldığında su krizinin de temelinde piyasanın işleyişine dayalı yapısal

sorunların yattığı görülmektedir. Su kaynaklarının etkin kullanılmayışı, kartelleşme ve

yönetişim gibi sorunlar su sorununun ortaya çıkmasında ve derinleşmesinde etkili olan

unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

2.2.3. Petrol Krizleri

Ekolojik krizin üçüncü temel ayağını ise petrol krizleri oluşturmaktadır. Enerji kaynakları

arasında temel enerji kaynağı olan petrol, hem krizlerin tetikleyicisi hem de krizden etkilenen

en önemli üretim girdisi olarak ifade edilebilmektedir. Bu açıdan stratejik, politik ve

ekonomik olmak üzere ülkeler açısından oldukça önemli olan petrolün ortaya çıkardığı krizler

dünya ekonomisinde yaygın olmakla birlikte, 2008 finansal krizinin ardından eşanlı olarak

yaşanan ekolojik krizin temel dinamik kaynaklarından birisi olduğunu ifade etmek

mümkündür.

Page 8: BÜYÜK DURGUNLUK VE YEùİL EKONOMİNİN YÜKSELİùİ: YEùİL … · 2012-10-25 · 1929 yılında yaúanan büyük bunalımın ardından ortaya çıkan en büyük kriz olarak

8

Petrol krizinin üretim maliyetleri üzerindeki etkisi de düşünüldüğünde diğer iki krize

neden olan faktörler arasında da yer aldığı söylenebilir. Bununla birlikte, petrol tüketimi

karbondioksit salınımına neden olarak iklim değişikliği ve küresel ısınmasının temel nedeni

olarak da önemli bir etkide bulunmaktadır.

2008 finansal krizi petrol fiyatlarının hızlı bir şekilde artmasına neden olarak çoklu

ekolojik krizlerin ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Finansal kriz döneminde FED‟in faiz

oranlarını düşürmesine ve doların değerindeki düşüş nedeniyle emeklilik fon fazlalarının

petrol ve diğer emtiaya yönlendirilmesi söz konusu piyasalarda fiyatları artırmıştır (Arıkan;

2008, s.78‟den aktaran, Aydın ve Şahin, 2010, s. 50). Taylor (2008, s. 15)‟a göre yüksek

petrol fiyatları, benzin fiyatlarını artırarak otomobil talebinin düşüşüne neden olarak

ekonomiye büyük bir hasar vermiş ve faiz oranı indiriminin devam etmesiyle petrol ve emtia

fiyatlarının yükselişine yardım ederek krizi uzatmıştır. Finansal krizin ilk yılı boyunca, petrol

fiyatları Ağustos 2007‟de varil başına yaklaşık 70 $‟dan Temmuz 2008‟de 140 $‟ın üstüne iki

kat arttı, sonrasında dünya ekonomik büyüme beklentileri keskin şekilde düştükçe dikine inişe

geçmiştir (Taylor, 2008, s. 15).

2008 finansal krizi sonrasında petrol fiyatlarındaki dalgalanmalar devam etmiş ve

özellikle 2011 yılında Orta Doğu‟da ortaya çıkan ve “Arap Baharı” olarak adlandırılan

çalkantılar ve Japonya‟da yaşanan depremin yol açtığı nükleer felaket petrol fiyatlarının

yükselmesine neden olmuştur. 2011 yılının başında Libya petrol arz kaybının ardından, OPEC

üyesi ülkelerin üretimlerini geniş bir ölçüde arttırmaları ve Uluslararası Enerji Ajansı üyesi

ülkelerin stratejik rezerv stoklarını serbest bırakmalarına rağmen, brent petrolün varil fiyatı

2010 yılına göre %40 artarak ortalama 111.26 dolara ulaşmıştır (BP, 2012).

Petrol krizlerinin ortaya çıkmasında etkili olan bir diğer etken ise finansal kriz ile birlikte

petrol yatırımlarının ötelenmesi ve iptal edilmesi olmuştur. Uluslararası Enerji Ajansı (2009,

s. 4) verilerine göre 2008 yılı ile karşılaştırıldığında 2009 yılı petrol ve gaz bütçeleri %21

oranında azalmış ve Ekim 2008-Nisan 2009 arasında 20 den fazla büyük ölçekli 170 milyar

dolar değerinde petrol ve gaz yatırımı iptal edilmiş yada süresiz olarak ertelenmiştir.

2.2.4. Diğer Yapısal ve Ekolojik Nedenler

Krizlerin nedenleri yukarıda bahsedildiği üzere birçok etkene bağlanabilmekle birlikte,

küresel ısınma ve iklim değişikliği, aşırı tüketim alışkanlıkları ve sermaye dağılımındaki

dengesizlik söz konusu krizlere neden olan diğer önemli sorunlar olarak ifade

edilebilmektedir.

Page 9: BÜYÜK DURGUNLUK VE YEùİL EKONOMİNİN YÜKSELİùİ: YEùİL … · 2012-10-25 · 1929 yılında yaúanan büyük bunalımın ardından ortaya çıkan en büyük kriz olarak

9

Hızlı sanayileşme ile fosil yakıt kullanımının artması ile karbon dioksit salımını hızlı bir

biçimde artması küresel ısınma ve iklim değişikliğini sorunlarını ortaya çıkarmaktadır.

Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin geleceğe ilişkin ekonomik maliyetleri tam olarak

saptanamasa da, değişen bir iklimin kitlesel göç ve kaynak savaşlarıyla ilişkili olan

tehlikelerinin yanı sıra sel, kuraklık ve kıtlık gibi sorunları da beraberinde getirmektedir

(Walker ve King, 2010, s. 170). Yaşanan bu doğal felaketler özellikle gıda fiyatları üzerinde

önemli etkilerde bulunmaktadır.

UNEP (2011, s. 14), temel olarak tüm krizlerin ortaya çıkmasındaki ortak nedenin Brüt

Sermaye dağılımındaki dengesizlik olduğunu ifade etmektedir. Ekonomik büyümenin hızlı

fiziksel, finansal ve beşeri sermaye birikimini teşvik etmesiyle ortaya çıkan, aşırı tüketim

harcamaları sermaye dengesizliğine neden olmakta ve ekosistemi olumsuz yönde

etkilemektedir.

Feindt ve Cowell (2010, s. 192)‟a göre gıda krizleri ve finansal krizler, yatırımları ve

finansal piyasaları etkileyen ekonomik gelişme modelinden kaynaklanmaktadır. Gıda

üretimine ve petrole alternatif yenilenebilir enerjiye yapılan yatırımlar gıda ve enerji

krizlerinin boyutlarını hafifletmiş olsa da, yatırımlar genellikle özellikle kısa vadeli olarak

emlak ve finansal piyasalara akması ve tüm sektörlerdeki inovasyonun kamu yatırımlarına

tabi olup, son 20 yada 30 yıl içinde azalmış veya düşük bir büyüme göstermiş olması krizlere

götüren süreci hazırlayan etkenler olarak ifade etmiştir.

Tüketim artışının, küresel ekolojik krizin ortaya çıkmasına neden olan oldukça önemli bir

etken olduğu ifade edilmektedir (Dauvergne, 2005; Tienhaara, 2010). Dünyanın doğal

zenginlik stoğunun sıklıkla geri dönülemez bir şekilde tüketilmesi şeklindeki gelişme ve

büyüme gelecek nesillelerin refahı üzerinde zarar verici etkilere, risklere ve gelecekle ilgili

sorunlara yol açmaktadır (UNEP, 2011, s.14). Finansal sektörde yaratılan kredi patlaması ve

kolay kredi elde edilmesi bir yandan borç yaratırken aynı zamanda tüketimi de arttırmakta ve

gelecek nesillerin refahını tehdit eden ekolojik bozulmaya neden olmaktadır (Tienhaara, 2010,

s. 199).

Krizlerin ortaya çıkmasına neden olan yapısal problemlerin aşırı tüketim alışkanlıkları,

sermaye dağılımındaki adaletsizlik, kaynakların sürdürülebilirliğini tehdit eden kullanım,

tekelleşme ve finansallaşma gibi etkenler nedeniyle gerçekleştiğini söylemek mümkündür.

Ancak mevcut ekonomik sistemin özünde bu sorunlara cevap verebilecek bir faktör olmaması

eşanlı krizlerin önlenmesi ve durgunluktan çıkışta mevcut problemleri temel alan bir modelin

önerilmesini haklı kılmaktadır.

Page 10: BÜYÜK DURGUNLUK VE YEùİL EKONOMİNİN YÜKSELİùİ: YEùİL … · 2012-10-25 · 1929 yılında yaúanan büyük bunalımın ardından ortaya çıkan en büyük kriz olarak

10

3. Yeşil Ekonomi ve Yeşil Yeni Düzen

Hükümetler, gelecek krizleri önlemek için yeni bir uluslararası finansal mimari tasarlarken ve

ekonomik canlanmanın yollarını ararken, iklim değişiminin büyük çapta etkilediği gelişen

diğer kriz risklerini de göz önüne almalıydı (UNEP, 2009a, s. 5). Bu nedenle krizlere ve

durgunluğa ortak bir çözüm üretebilecek yeşil düşünce temelli alternatif bir yeniden

yapılandırma modeli olarak öne sürülmüştür.

3.1. Kavramsal Çerçevede Yeşil Ekonomi

Yeşil ekonomi, birbirinden farklı ancak kardeş disiplinler olarak ifade edilebilecek olan

ekonomik düşüncelerden etkilenmiş bir iktisadi ekoldür. Kennet ve Heinemann (2006)‟a göre

neo-klasik ekonomiye bir eleştirel bakışla birlikte ekonomik sistem içerisinde ihtiyaç duyulan

reformları öneren ve ekoloji, eşitlik, sosyal ve çevresel adaleti beraberinde getiren yeşil

ekonominin, refah ekonomisi, feminist ekonomi, eko feminizm, eko sosyalizm, çevre

ekonomisi ve ekolojik ekonomi olmak üzere kardeş disiplinlerden etkilendiğini söylemek

mümkündür. Yeşil ekonomi söz konusu disiplinlerden faydalanılarak ortaya çıkan ancak bu

disiplinlerin ötesinde yeni bir yaklaşım olarak ifade edilmektedir.

Yeşil ekonominin temel argümanlarına ve tanımına ilişkin tam bir fikri birliği yer

almamakla birlikte yapılan tanımlar çevre, sosyal adalet ve refah çerçevesinde ortak bir

noktada fikir birliğine varmaktadır. UNEP (2010)‟in yeşil ekonomi çalışmasında yeşil

ekonomi, çevresel riskleri ve ekolojik kıtlığı önemli ölçüde azaltırken, bireylerin refahını

artıran ve sosyal adaletin gelişmesine yol açan ekonomi olarak tanımlanmaktadır. En basit

ifade ile düşük karbon salınımı ve etkin kaynak dağılımının sağlanması ve toplumsal yararın

arttırılmasını da içeren bir ekonomiyi ihtiva etmektedir. Yeşil ekonomi ile karbondioksit

salınımı ve kirliliğin azaltılması, enerji ve kaynak verimliliğinin artırılması ve biyolojik

çeşitlilik kaybının önlenmesine yönelik kamu-özel sektör yatırımları ve bu yatırımlar

aracılığıyla da istihdam ve büyümenin sürdürülmesi sağlanmaya çalışılmaktır (UNEP, 2011,

s. 16).

Ekolojik sistemi, refahı ve sosyal adaleti temel alan bir ekonomik sistemi içeren yeşil

ekonominin söz konusu temeller üzerine kurulması, ekonomik sistem içerisindeki faktörlere

verdiği önem sıralamasının da geleneksel ekonomilerden farklı olmasını sağlamaktadır.

Lawson (2006, ss. 25-27), yeşil ekonomide geleneksel ekonomilerden farklı olarak ekonomik

sistemin yapısal olarak baş aşağı çevrilerek 4 kademeye ayrıldığı ve birinci derecede yaşam

için gerekli temel ihtiyaçlar olan su, gıda, enerji, barınma ve güvenli atık yönetimi olmak

üzere yaşam için gerekli olan ihtiyaçların yer alması gerektiğini ifade etmiştir. İkinci derecede

Page 11: BÜYÜK DURGUNLUK VE YEùİL EKONOMİNİN YÜKSELİùİ: YEùİL … · 2012-10-25 · 1929 yılında yaúanan büyük bunalımın ardından ortaya çıkan en büyük kriz olarak

11

kaynakların dağılımı, ticaret ve imalat olmak üzere toplumsal dönüşüm ve iş bölümünü içeren

faaliyetlerine, üçüncü derecede yönetim ve kamu hizmetlerine yer verilmekle birlikte

geleneksel makroekonomik tartışmaların daima başlangıç noktasında tutulan finansal veya

parasal hizmetlere ise yeşil ekonomide son sırada yer verilmektedir.

Şahin (2012, s.24) yeşil politika ekseninde bir tanımlama yaparak yeşil ekonomiyi: 1-

İnsanın doğa üzerindeki yıkıcı müdahalelerini en aza indirmeyi ve bu sayede dünyadaki canlı

ve uygarlıkların kalıcılığını temin eden, 2- Ekonomik büyüme ve kalkınma dogmasını

reddeden, 3- “Küçük güzeldir” anlayışı çerçevesinde üretim tüketim ilişkilerini temel alan bir

ekonomik anlayış şeklinde ifade etmektedir.

Ekonomik büyüme, serbest ticaret ve geleneksel gelişmenin ve neoliberalizmin yıkıcı

eleştirileri çerçevesinde ortaya konulan yeşil ekonomi, anti küresel ve anti-kapitalist bir

ekonomik ekol olarak ifade edilebilmektedir (Goldsmith, 1988; Nader, 2002; Wall, 2005).

Ancak UNEP, yeşil ekonomiye neoliberal sistem içerisinde yer vermekte ve aynı zamanda

sürdürülebilir bir büyüme ve istihdamın sağlanması üzerine kurulu bir model olarak

görmektedir. Yeşil düşünürler arasında da yeşil ekonominin bileşenleri konusunda tam bir

fikir birliği yer almamaktadır. Örneğin Paul Hawken (Hawken ve diğerleri, 1999) gibi az

sayıda çevreci doğal bir kapitalizmin mümkün olabileceğini ileri sürmektedir (Wall, 2005, s.

66).

Wall (2005), yeşillerin ekonomik büyümeyi eleştirerek insan mutluluğu için büyümenin

gerekli olmadığına inandıklarını, demokratikleşmenin tabandan sağlanacağına inandıkları için

yerelci olduklarını ifade etmektedir. Schumacher (1978, ss. 120-121), “Küçük Güzeldir”

kitabında yerelleşme için dört öneri sunmaktadır: (1) İşyerlerinin öncelikli olarak göç alma

eğiliminde olan metropolitanlarda değil, insanların yaşadığı yerlerde kurulması

gerekmektedir. (2) Söz konusu işyerlerinin yeteri kadar ucuz olabilmesi için çok sayıda

olması gerekmektedir. (3) Kullanılan üretim yöntemleri nispeten basit olmalıdır. (4) Üretim

temel olarak yerel materyallerle yapılmalı ve esas olarak yerel kullanım için olmalıdır.

Lucas ve Hines (2003), küreselleşmeye alternatif olarak ortaya koymuş oldukları

yerelleşmeyi küreselleşmenin bir antitezi olarak ifade etmektedirler. Yerel kaynaklara

yönelimin ön planda olduğu yerelleşme ile uzak mesafe ticaretinin gerilemesi sağlanarak

çevrenin ulaşım nedeniyle ortaya çıkardığı kirlenmenin de önüne geçilmiş olmaktadır.

Yerelleşme için önerilen politikalar ise sermaye akışının sınırlandırılması, paranın

yerelleşmesi, “burada üslen, burada sat” politikası ile üretim ve hizmetlerin yerel düzeyde

gerçekleştirilmesinin sağlanması, yerel ekonomiler için dış ticaret politikaları ile korumacı

Page 12: BÜYÜK DURGUNLUK VE YEùİL EKONOMİNİN YÜKSELİùİ: YEùİL … · 2012-10-25 · 1929 yılında yaúanan büyük bunalımın ardından ortaya çıkan en büyük kriz olarak

12

tedbirlerin alınması, yerelleşmeyi teşvik için kaynak kullanımı ve kirlilik üzerine ekolojik

vergi konulması gibi politikalardır.

Bazı yeşil ekonomistler ise yerelleşmenin yerine küreselleşmeyi savunmaktadır. Başka bir

deyişle yeşil bir küreselleşmenin mümkün olabileceğini çünkü yerelleşmenin gelişmeyi

önleyebileceği ve bir takım dezavantajlar yaratabileceğine inanmaktadır (Wall, 2005, s. 78).

Bununla birlikte, yeşil ekonominin büyüme karşıtı düşüncelerinden bir sapma, 1987‟de

Dünya Çevre ve Gelişme Komisyonu (Brundlant Komisyonu) tarafından yayınlanan “Ortak

Geleceğimiz” raporunda ortaya konulan kendini besleyen gelişme (KBG) kavramının ortaya

konulması ile gerçekleşmiştir. Bu kavramla birlikte Pearce ve diğerleri (1993, s. 32),

KGB‟nin odak noktasının çevreye karşıt büyümeden, potansiyel tamamlayıcı büyümeye

kaydığını söylemektedir. Pearce ve diğerleri (1993, s. 53), KBG kavramını gelecek kuşaklara

mevcut kuşağın devraldığından en az eşit bir zenginlik kalitesinin devredilmesinin vasiyet

edilmesi olarak ifade etmiştir. UNEP (2011, s. 16)‟e göre, yeşil ekonomi büyümeye karşı

olmamakta, aksine büyümenin yeni motoru olarak yer almaktadır.

1990‟lı yıllarda büyüme ve çevre arasındaki ilişkinin ters bir U şeklinde olduğunu ifade

eden Çevresel Kuznet Eğrisi ise büyüme ile çevre ilişkisini farklı bir biçimde ortaya

koymuştur. Söz konusu eğri, büyümenin geliri arttırması ile kirlenmenin azaldığını ifade

etmektedir. Ülkelerin kirli sanayilerden, büyüme sağlandıkça temiz ve yüksek teknolojili

sanayilere geçtiği ve gelir düzeylerinin yükselmesinin çevre düzenlemeleri yönündeki

uygulamaların arttırılması konusunda baskılar yarattığı ve çevreyi kirletici sanayilerin de

yoksul ülkelere kaydığı saptaması yapılmıştır (Burkett, 2008, s. 230). Büyüyen ve yüksek

refaha ulaşan ülkeler çevre kirliliklerini yoksul ülkelere ihraç etmekte ve büyümenin çevre

üzerindeki etkisi ihraç edilmektedir.

Yeşil ekonomi içerisinde, ekolojik sorunların çözümü konusunda anti-kapitalist görüşler

de yer almakla birlikte, çevresel sorunların çözümünü teknolojik gelişme ve ileri düzeyde

sanayileşmede arayan düşünürler de vardır. Spaargaren ve Mol ise çevre problemlerinin en iyi

ileri teknolojik gelişme ve ileri sanayileşme ile çözülebileceğini ifade etmektedir (Fisher ve

Freudenberg, 2001, s. 702). 2008 krizinden sonra ortaya konulan yeşil ekonomi ve yeşil yeni

düzen kapsamındaki görüşler ve politikalar da enerji teknolojilerindeki gelişmeler ve yeşil

teknolojik gelişmeye vurgu yapmaktadır.

1987 yılında Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu (WCED) tarafından hazırlanan Ortak

Geleceğimiz isimli raporda yoksulluğun insan kapasitesini düşürdüğü için çevrenin

sürdürülebilirliğini de olumsuz yönde etkilediğine dikkat çekilerek, hızlı ekonomik

büyümenin sağlanması gerektiği ve teknolojik çabaların artırılması gerektiğini ifade

Page 13: BÜYÜK DURGUNLUK VE YEùİL EKONOMİNİN YÜKSELİùİ: YEùİL … · 2012-10-25 · 1929 yılında yaúanan büyük bunalımın ardından ortaya çıkan en büyük kriz olarak

13

etmektedir. Ardından 2011 yılında teknoloji – çevre ve büyüme ilişkisi üzerinde daha çok

durulmaya başlanmıştır. “Yeşil Büyüme” ve “Yeşil Ekonomi” ye dikkat çekilerek yeşil bir

ekonomik büyüme için “Büyük Yeşil Bir Teknolojik Devrim” in olması gerektiği ve bu

dönüşümün hızlı bir şekilde olması gerektiği üzerinde durulmaktadır (Mathai, 2012).

Tarihsel süreç içerisinde farklı görüşlerle şekillenen yeşil ekonomi, finansal kriz

sonrasında Yeşil Yeni Düzen çerçevesinde uygulama alanı bulmuştur. Yeşil Yeni Düzenin

ortaya koyduğu yeşil ekonomi yaklaşımı aşağıdaki bölümde yer almaktadır.

3.3. Yeşil Bir Ekonomi Modeli Olarak Küresel Yeşil Yeni Düzen

YYD, finansal kriz ve eşanlı olarak yaşanan ekolojik krizlerin ortaya çıkardığı ekonomik,

sosyal ve çevresel sorunlara eşanlı çözümler sunan bir yeniden yapılandırma modelidir. YDD,

daha önce büyük durgunluk yıllarında ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt tarafından ortaya

konulan “Yeni düzen”‟in günümüz kriz koşullarına uyarlanmış bir biçimidir. Ancak Yeni

düzen istihdamın arttırılması, maliye politikalarının modernizasyonu ve yeniden

yapılandırılmasına yönelik hükümet politikalarından oluşmakta iken, YDD bu politikalara ek

olarak yeni düzenden daha büyük ölçekte ve daha büyük vizyona sahip politikaları da

içermektedir (UNEP, 2009a, s. 6). Başka bir deyişle, YDD‟nin yeni düzenden ilham aldığı

ancak daha geniş kapsamlı bir politikalar bütünü olduğunu söylemek mümkündür.

UNEP tarafından 2008 yılında; yoksulluğun azaltılması, yeşil yatırımlar ve yeşile

dönüşümün sağlanması ile ilgili önerileri içeren Yeşil Ekonomi İnsiyatifi adlı bir girşim

olarak başlayan çalışmalar; 2009 yılında UNEP tarafından yayınlanan yeşil yeni düzen

politika belgesi ile yeşil tabanlı bir yeniden yapılandırma stratejisine dönüşmüştür. Birleşmiş

Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından, yeşil ekonomi tabanlı yeni bir yapılandırma

modeli olarak ortaya konulan YYD, yatırımların ve istihdamın arttırılmasını sağlayarak

ekonomiyi tekrardan canlandırmak ve aynı zamanda da karbon seviyesinin düşürülmesini

sağlamak amacıyla doğa ve insan refahını attırmayı amaçlamaktadır (Aşıcı, 2012b, s. 112).

Böylece krizlerin yol açtığı ekonomik, sosyal ve çevresel olmak üzere tüm sorunlara söz

konusu modelle çözümler sunulmaktadır.

YYD (i) Finansal sistemin iyileştirilmesi ve kriz sonrası ekonomi için sürdürülebilir bir

modeli, (2) ekolojik kıtlık ve sürdürülebilir iklim olmak üzere toplumun karşı karşıya olduğu

iki önemli riskin ortadan kaldırılmasını, (3) aşırı yoksulluğun sona erdirilmesini sağlayacak

düzenlemeleri içermektedir (UNEP, 2009a, s. 7). Sorunlar için sunulan düzenlemeler yeşil

ekonomiye dönüşümün hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesini gerekli kılmaktadır. YYD, ilham

aldığı yeni düzenin bir benzeri olarak mali politikaları dönüşümün sağlanmasında öncelikli

Page 14: BÜYÜK DURGUNLUK VE YEùİL EKONOMİNİN YÜKSELİùİ: YEùİL … · 2012-10-25 · 1929 yılında yaúanan büyük bunalımın ardından ortaya çıkan en büyük kriz olarak

14

araç olarak görmektedir. Yeşil bir düzenin sağlanmasında mali teşvikler, vergiler ve

sübvansiyonlar önemli rol oynamaktadır.

YYD‟de yeşil ekonomik dönüşümde yeşil sektörlere yapılacak yatırımlar öncelikli rol

oynamaktadır. Lawson (2006)‟un ifade ettiği üzere yeşil ekonominin geleneksel ekonomik

sistemi baş aşağı çevirerek doğal kaynakları öncelemesine uygun olarak YDD‟de doğal

kaynakları önceliklendirmiştir. Tarım, su, ormancılık, balıkçılık gibi sektörlere yapılacak

yatırımları doğal sermaye yatırımları olarak ifade ederek, yeşile dönüşüm ve istihdamın

artırılmasında söz konusu sektörlerin öncelikli rol oynadığını vurgulamaktadır (UNEP, 2011).

YDD, yeşile dönüşümünün sorunların çözümünde temel yapı taşı olarak almaktadır. Yeşil

ekonomik dönüşüm, sürdürülebilirliği ve enerjinin etkin kullanımını sağlayacak,

karbondioksit salınımını azaltacak ve aynı zamanda yeni yatırımlar ile yeni iş imkanları

sunacaktır. Enerji‟de etkinlik ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı karbondioksit

salınımının azaltılması açısından son derece önemlidir. Bu nedenle YDD, enerji etkinliğini

sağlamaya ve yeşil enerji teknolojilerini geliştirmeye yönelik sektörleri ve yatırımları da

teşvik etmektedir.

Yeşil ekonominin yalnızca yeşil dönüşümü değil, sosyal adaleti ve refahı da artırıcı bir

ekonomi olduğu ifade edilmektedir. YYD de yeşil ekonominin sosyal unsurlarına uygun

olarak, iyi çalışma koşullarının sağlanması, işsizlikle mücadele edilmesi ve yeterli istihdam

yaratılmasını da amaçlamaktadır. Böylece ekonomik krizin işten çıkarılma, ücretlerin

azaltılması ve devlet bütçelerindeki kesinti nedeniyle ortaya çıkan toplumsal bunalımlarının

aşılması sağlanmaya çalışılmaktadır (Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu, 2012, s. 150).

3.2. Yeşil Yeni Düzenin Unsurları

Yeşil Yeni Düzen, yeşil ekonomiye dönüşüm için üç unsur önermektedir (UNEP, 2009a):

Sektör hedefli mali teşvikler, Ulusal politika girişimleri ve Uluslararası politikalar. Söz

konusu araçlar yeşile dönüşümde kilit rol oynayan sektörlere yapılacak yeşil yatırımları ile

yeşil dönüşümde ulusal ve uluslararası düzenlemeleri ve politikaları içermektedir. YDD‟de

mali teşvikler çoğu gelişmiş ülkeler tarafından teşvik paketleri bünyesinde finanse

edilmektedir.

3.2.1. Sektör Hedefli Mali Teşvikler

Enerji etkin binalar, sürdürülebilir ulaşım, sürdürülebilir enerji, tarım ve tatlı su alanlarına

yönelik mali teşvikleri içermektedir. Söz konusu alanlarda yapılacak teşvikler, istihdam

alanları yaratılması, karbondioksit salınımının azaltılması, sürdürülebilirliğin ve enerji

Page 15: BÜYÜK DURGUNLUK VE YEùİL EKONOMİNİN YÜKSELİùİ: YEùİL … · 2012-10-25 · 1929 yılında yaúanan büyük bunalımın ardından ortaya çıkan en büyük kriz olarak

15

verimliliğinin sağlanmasını amaçlamaktadır (UNEP, 2009a, s. 8). YYD‟nin tesisi için yapılan

yatırımların yeşile dönüşümde kilit rol oynayan sektörler olması gerekmektedir.

Yeşil yatırımlar, doğal sermaye yatırımları ile enerji ve kaynak etkinliğine yönelik

yatırımlar olarak sınıflandırılmaktadır (UNEP, 2011). Tarım, balıkçılık, su ve ormancılık

alanlarında yapılacak olan yeşil yatırımlar doğal sermaye yatırımlarını içerirken; enerji ve

kaynak etkinliğine yönelik yatırımlar ise yenilenebilir enerji, imalat sanayi, atık, binalar,

taşımacılık, turizm gibi alanlarda ve kentlerde yapılan yatırımları kapsamaktadır.

Ancak doğal sermaye olarak ifade edilen söz konusu sektörlere yapılacak her yatırım yeşil

yatırım kapsamında yer almamaktadır. Yatırımın yeşile dönüşümü sağlayabilmesi için

sürdürülebilirliği sağlayacak, kaynak etkinliğini artıracak ve çevresel kirlenmeyi önleyecek

yatırımlar olmasını gerektirmektedir. Örneğin, endüstriyel ve geleneksel tarımsal sistemler,

doğal sermayeyi tüketmekte ve karbondioksit salınımını artırarak çevreyi kirletmekte

olduğundan söz konusu tarımsal sistemler yerine yeşil tarım yöntemleri önerilmektedir

(UNEP, 2011, s. 42).

Birçok ülkede yeşil dönüşüme yönelik geniş kapsamlı yatırımlar yapılmaktadır. Aşağıdaki

tabloda iklim değişikliğinin etkilerini gidermeye yönelik yatırım planlarının yeşil yatırımlar

ayrılan miktarları gösterilmektedir.

Tablo – 2: Ekonomik Canlandırma Paketlerinde Yeşil Yatırımlar

Fonlar

(Milyar

Dolar)

Dönem Yeşil Fonlar (Milyar

Dolar)

Yeşil Fonlar

(%)

Asya Pasifik

Avustralya 26,7 2009-12 2,5 9,3

Çin 586,1 2009-10 221,3 37,8

Hindistan 13,7 2009 0,0 0,0

Japonya 485,9 2009‟dan

itibaren 12,4 2,6

Güney Kore 38,1 2009-12 30,7 80,5

Taylan 3,3 2009 0 0

Ara Toplam 1153,8 0 266,9 23,1

Avrupa

Avrupa Birliği 38,8 2009-10 22,8 58,7

Almanya 104,8 2009-10 13,8 13,2

Fransa 33,7 2009-10 7,1 21,2

İtalya 103,5 2009‟dan

itibaren 1,3 1,3

İspanya 14,2 2009 0,8 5,8

Birleşik Krallık 30,4 2009-12 2,1 6,9

Diğer AB 308,7 2009 6,2 2,0

Page 16: BÜYÜK DURGUNLUK VE YEùİL EKONOMİNİN YÜKSELİùİ: YEùİL … · 2012-10-25 · 1929 yılında yaúanan büyük bunalımın ardından ortaya çıkan en büyük kriz olarak

16

Ülkeleri

Ara Toplam 325,5 54,2 16,7

Amerika

Kanada 31,8 2009-13 2,6 8,3

Şili 4,0 2009 0,0 0,0

ABD 972 10 yıllık 112,3 21,8

Ara Toplam 1007,8 114,9 11,4

Toplam 2796 436 15,6

Kaynak: HSBC Global Research (2009), “A Climate Recovery? The Climate Change

Investment Dimension of Economic Stimulus Plans, London, http://www.sbc.org.nz/_attachments/A_Climate_for_Recovery_Feb_09HSBC.pdf (10.10.2012).

Enerji tasarrufunun sağlanmasında binalara yapılacak yatırımlar oldukça önemli bir rol

oynamaktadır. Binaların toplam enerji kullanımı, gaz emisyonu ve çevresel atıkların %30-

40‟ından sorumlu tutulmaktadır (UNEP, 2009a, s. 8). Binalarda enerjinin verimli

kullanılmasının ve enerji tasarrufunun sağlanmasına yönelik teşviklerle hem enerji

kullanımının geleneksel yöntemlere göre %80 azaltılması hem de yeni istihdam olanakları

sunulması sağlanmaktadır (UNEP, 2009a, s. 8).

Fosil sıvı yakıtın yarıdan fazlasını kullanan, enerji ile ilgili karbonun dörtte birini salan,

gelişmekte olan ülkelerde hava kirliliğinin %80‟ine ve yılda 1.27 milyon ölümcül trafik

kazasına neden olan ulaşım sektörü, GSYİH‟nin toplam %10‟undan fazlasını yok etmektedir

(UNEP, 2011, s. 380). Sürdürülebilir ulaşım; telekominikasyon sistemlerinin geliştirilerek

daha az ulaşıma olanak verilmesinin sağlanması, temiz yakıtların kullanımının sağlanması ve

yeşil ulaşım sistemlerinin ve yeşil ulaşım araçlarının kullanımının artırılması gibi

uygulamaları gerektirmektedir (UNEP, 2011, s. 388). Bunun için ise taşıt, yol ve park gibi

alanlara yönelik vergi, harç ve indirimler gibi mali politikalar uygulanabilmektedir. Aşağıdaki

tabloda sürdürülebilir ulaşım için uygulanan maliye politikaları ve uygulandığı ülkeler yer

almaktadır.

Tablo- 3: Sürdürülebilir Ulaşım için Maliye Politikaları ve Örnekleri

Akaryakıt Vergisi Benzin/Dizel vergisi (Polonya), Karbon Vergisi (İsveç)

Taşıt vergileri Araçların niteliğine göre yıllık vergi ve harçlar (AB), yakıt

tasarruflu ve yeni (temiz) arabalardan vergi ve harç azaltma veya

istisna (Danimarka, Almanya, Japonya), karbon ve hava kirletme

vergisi (Danimarka, Birleşik Krallık), Araç ruhsatları satışı

(Singapur)

Yeni Araç İndirimleri Temiz araç indirimi (Japonya, ABD); çok yakıt tüketenlerden vergi

alımı (ABD); çeşitli yakıt tüketim vergileri (ABD)

Yol Harçları Şeritli otoyolların kullanıma göre fiyatlandırılması (California,

ABD); yoğunluğa göre fiyatlama (Londra, Birleşik Krallık)

Page 17: BÜYÜK DURGUNLUK VE YEùİL EKONOMİNİN YÜKSELİùİ: YEùİL … · 2012-10-25 · 1929 yılında yaúanan büyük bunalımın ardından ortaya çıkan en büyük kriz olarak

17

Kullanıcı Harçları Park ücretleri (Kalifornia, ABD), in lieu fees for parking (Kanada,

Almanya, İzlanda, Güney Afrika)

Taşıt Sigortası Zorunlu sigortanın yokluğunda para cezası (Birleşik Krallık, ABD),

Sigorta-spesifik araç vergisi (Fransa); kullanım vergisi (Birleşik

Krallık)

Filo Araç İndirimi Düşük maliyetli, temiz ve yakıt tasarruflu kamu araçları (Kanada);

temiz, yakıt tasarruflu firma arabaları (Birleşik Krallık)

Kaynak: UNEP (2009, s. 21)‟dan alıntı. “Fiscal Policies for Sustainable Transportation:

International Best Practices. “ Gordon, Deborah, 2005 in Studies on International Fiscal

Policies for Sustainable Transportation. The Energy Foundation, San Francisco.

Enerjinin sürdürülebilirliği, yenilenebilir enerji yatırımlarının artırılması ve enerji

teknolojileri ar-ge yatırımlarını gerektirmektedir. Yenilenebilir enerji gibi yeşil sektörlere

ağırlık verilmesi ve yatırım yapılması ile hem yaratılan yeşil işlerle istihdamın arttırılması

hem de karbondioksit salınımının azalması sağlanabilmektedir (Tienhaara: 2010, s. 201).

3.2.2. Yerel Politika Girişimleri

UNEP (2010), yeşil ekonominin hayata geçirilmesinde ve yeşil büyüme ve düşük

karbonlu işlerin yaratılmasında maliye politikalarının ve kamu finansmanının oldukça önemli

olduğunu ileri sürmektedir. Yeşil ekonomi fosil yakıtlar ve diğer doğal kaynaklar üzerinde

sistematik vergileme gibi geniş kapsamlı ve güçlü uygulamalara ihtiyaç duymaktadır.

UNEP (2009b, s.2), yeşil dönüşüm için uygulanması önerilen yerel politikaları:

- Yeşil ekonomiye dönüşümü olumsuz etkileyecek sübvasiyonların azaltılması (Örneğin

sürdürülebilir olmayan tarım ve fosil yakıtlara yönelik sübvansiyonlar),

- Sürdürülebilirliği sağlayan teşvikler ve vergiler,

- Toprak kullanımı ve kent politikası,

- Çevre Yasalarının geliştirilmesi ve uygulanması,

- Uygulanan politikaların yeşil yatırımlarla yapmış olduğu katkının hesaplanabilirliği ve

izlenmesine dair uygulamalar olarak sıralamaktadır.

Yeşil vergiler ve harçlar, yeşil ekonomiye geçiş için temel bir politika elemanı olarak

görülmektedir. Fosil yakıt kullanımını azaltmak, çevresel kirliliği ve su israfını önlemek

amacıyla alınan vergiler yeşil vergiler kapsamında yer almaktadır. UNEP (2010, ss. 14-15),

birçok gelişmiş ülkede 90‟lı yıllardan itibaren uygulanan çevre vergisi reformları kapsamında,

taşımacılık, enerji kullanımı ve atıklar gibi kirlenmeye neden olan aktiviteler üzerinden alınan

vergilerin karbondioksit salınımını azalttığını, enerji emisyonunun azaltılmasına ilişkin

innovatif yatırımları artırdığını ve su israfını önlediğini ifade etmektedir. Yeşil ekonomiye

dönüşümde, vergiler kadar teşvikler de kullanılan önemli bir politika aracıdır. Yeşil

Page 18: BÜYÜK DURGUNLUK VE YEùİL EKONOMİNİN YÜKSELİùİ: YEùİL … · 2012-10-25 · 1929 yılında yaúanan büyük bunalımın ardından ortaya çıkan en büyük kriz olarak

18

teknolojilerin inovasyonunu ve yeşil yatırımları teşvik mekanizmaları hem yeşil işlerin

yaratılmasında hem de sürdürülebilirliğin sağlanmasında katkılar sağlamaktadır.

YYD, sübvansiyonların belirli sektörlerde önceliklendirilmesini önermektedir. Tarım

sektörüne yapılacak bir sübvansiyon, ters etki yaratarak tarımsal üretimi kısabileceği gibi;

fosil yakıt üzerine yapılan sübvansiyonlar da yenilenebilir enerji üzerinde engelleyici etkide

bulunabilmektedir. Örneğin yeşil düzen tarafından balıkçılık gibi insan sağlığı için son derece

önemli olan besinlere yönelik teşviklerin öncelikli olarak yapılması önerilmektedir (UNEP,

2009a, s. 11).

Yeşil ekonomik dönüşümde kentler önemli bir yer tutmaktadır. Kamusal ulaşım, enerji

tedariği, teçhizatı ve onarını gibi yeşil endüstrilere yönelik hizmetlerin kentlerde yoğunlaşmış

olması kentlerin yeşil ekonominin gelişmesi yönünde önemini artırmaktadır (UNEP, 2011, s.

548). Arazi kullanımına ilişkin yapılacak düzenlemeler ile yeşil koridorlar belirlenerek

kentsel büyümenin sınırlarının tespit edilmesi, kentsel yoğunluk sınırlarının belirlenmesi ve

karbon emisyonunu azaltıcı yönde trafik ve araçlara yönelik düzenlemelerin yapılması yeşil

kentlere yönelik uygulamalar olarak yer almaktadır (UNEP, 2011, s. 481).

3.3.3. Uluslararası Politikalar

Karbondioksit salınımındaki artış, iklim değişikliği ve sürdürülebilirliğe yönelik sorunlar

uluslararası düzeyde de aşılması gereken ortak sorunlar olması nedeniyle, söz konusu sorunlar

uluslararası işbirliğini de gerektirmektedir. Bu konuda en önemli ortak girişim Kyoto

Protokolüdür. 1992 yılında Brezilya‟nın Rio de Janeiro kentinde gerçekleştirilen Dünya

Zirvesinde kabul edilen Birleşmiş Milletler Çerçeve sözleşmesinin eki olarak kabul edilen

Kyoto protokolü iklim değişikliğinin önlenmesi ve sera gazı salınımının azaltılması amacıyla

ortaya konulmuş kapsamlı bir anlaşma olarak, ulusal düzeyde karbondioksit salınımını

azaltmaya yönelik zorunlulukları içermektedir.

Uluslararası politikalar yalnızca uluslararası işbirliği ile sınırlı değildir. Karbon

salınımının azaltılması girişimleri karbon piyasalarının ortaya çıkararak, karbonun uluslararası

alanda ticareti yapılan bir mal halini almasına neden olmuştur. Karbon piyasası, karbon başta

olmak üzere tüm sera gazlarının piyasa kuralları doğrultusunda - belirlenen limitleri aşan

salınımlarda cezalandıran, daha az salınımlarda ise ödüllendiren - kullanılmasını sağlayarak

karbon salınımını azaltmya çalışan ve bu doğrultuda fiyatlama mekanizması ile kirletenin

mülkiyetine geçen karbonun fiyatlandırılarak tüm dünyada ticaretinin yapılabilmesini

sağlayan bir piyasadır (Bilim ve Teknoloji Bakanlığı, s. 1). Karbon salınımları ticaretine

ilişkin ilk tasarı 2004‟te İngiltere‟de gerçekleştirilmiş olmakla birlikte ardından 2005‟de salım

Page 19: BÜYÜK DURGUNLUK VE YEùİL EKONOMİNİN YÜKSELİùİ: YEùİL … · 2012-10-25 · 1929 yılında yaúanan büyük bunalımın ardından ortaya çıkan en büyük kriz olarak

19

ticaretinin en kapsamlı sistemi olan AB Salım Ticareti Sistemi yürürlüğe girmiştir. Söz

konusu sistemle tüm üye ülkelerde mevcut enerji üreticileri, maden imalatçıları, çimento,

tuğla, kağıt ve kağıt hamuru üreticilerinin salım kotalarına uymaları zorunlu tutulmuştur

(Walker ve King, 2010, s. 176).

YDD, yeşil ekonomiye geçişte enerji transferinin etkin bir çözüm yöntemi olduğunu ileri

sürmektedir. Enerji teknolojileri, kirliliği önleyici teknolojiler ve temiz üretim süreçleri olmak

üzere yeşil ekonomi çok çeşitli teknolojilere ihtiyaç duymaktadır. Bu nedenle ülkeler arasında

bilgi, sistem ve yönetim gibi soft teknolojilerin transferi önerilmektedir. Söz konusu

teknolojilerin gelişmiş ülkelere transfer edilmesi ve teknoloji transferinin düşük maliyetli

olarak gerçekleşebilmesi için özellikle yeşil teknolojilerde koruma önlemlerinin

azaltılmasının gerekliliği ifade edilmektedir. Devletlerin dış ticarette korumacı önlemler

almaktan kaçınması gerektiği, orta ve uzun vadede çevresel mal ve hizmet ticaretinde

liberalizasyonun yeşil yatırımlar için itici bir güç oluşturduğu vurgulanmaktadır (UNEP,

2009a, s. 14).

4. Değerlendirme ve Sonuç

Büyük durgunluk ve ekolojik krizlerin eşanlı yaşanması, sorunlara yönelik çözümlerin de

ortak ve eşanlı olmasını gerektirmektedir. Ekonomik, sosyal ve çevresel olmak üzere birçok

yönden etkili olan sorunların çözümüne eşanlı cevap verebilecek olan yeşil ekonomi alternatif

bir model olarak sunulmaktadır. Çalışmada ortaya konulan krizlerin yapısal nedenlerinden

yola çıkarak; yeşil düzenin ve yeşil ekonominin büyük durgunluğa alternatif olup

olamayacağı konusunda şu değerlendirmeler yapılmaktadır:

1. Küresel dengesizlik krizlere yol açmaktadır. Küresel likidite bolluğu, küresel likidite

dengesizliği, finansal krizi derinleştirmekte, ekolojik krizler ise küresel sermaye ve kaynak

dengesizliğinin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bölgeler ve ülkeler arasındaki küresel

dengesizliklerin çözümü son derece önemlidir. Doğal kaynakların dağılımındaki dengesizliğin

giderilmesi ancak söz konusu kaynakların etkin kullanımı ve sürdürülebilirliği ile

mümkündür. Yeşil ekonomi geleneksel sistemi tersine çevirerek doğal kaynakları ekonomik

sistemin birinci kademesine taşımıştır. Doğal kaynakların sürdürülebilirliği ve kaynakların

etkin kullanımı yeşil ekonomi için önceliklidir. Bu çerçevede, Yeşil Yeni Düzen de doğal

sermaye yatırımları ve doğal kaynakların etkin kullanımı konusunda politikaları mevcuttur.

Ancak yeşil yeni düzen sermaye dengesizliğini besleyen bir küresel yapıyı savunmaktadır.

Uluslararası ticarette devletlerin mümkün olduğu kadar korumacı önlemler almaktan

Page 20: BÜYÜK DURGUNLUK VE YEùİL EKONOMİNİN YÜKSELİùİ: YEùİL … · 2012-10-25 · 1929 yılında yaúanan büyük bunalımın ardından ortaya çıkan en büyük kriz olarak

20

uzaklaşarak liberalizasyonun sağlanmasını önermektedir. Ancak bu yapı sermeye

dağılımındaki dengesizliğe katkıda bulunmaktadır.

2. Krizlerin temel nedenlerinden diğeri tüketimdeki hızlı artış olarak ifade edilmiştir. Yeşil

ekonominin büyüme ve serbest ticaret gibi geleneksel gelişme modellerine anti-kapitalist bir

karşı çıkışı ifade ettiği köklü düşüncelerinden bir tersine dönüş ile yeşil yeni düzen içerisinde

neoliberal sistem ile bütünleşmiş bir yapıda olduğu görülmektedir. Dolayısıyla yerelleşme

yerine küreselleşme ve yeşil bir büyümenin sistem içerisinde gerçekleştirilmesi

vurgulanmaktadır. Söz konusu sistemin artan rekabet nedeniyle fiyatları düşürmesi ise

tüketimi hızlandırmaktadır. Tüketimindeki hızlanma artan gelir ve emek maliyetine bağlı

olarak düşen fiyatların bir sonucu olarak malların kullanım süresini kısaltmakta ve bozulan

ürünün tamir edilmesi yerine yenisinin tüketilmesine yönelik bir tüketim alışkanlığı ortaya

koymaktadır (Aşıcı, 2012b, ss. 120-121).

3. Yeşil ekonomik dönüşüm önemli bir maliyet gerektirmektedir. Fosil yakıt

kullanımından yenilenebilir enerji kaynaklarına dönüşüm, enerji etkinliğinin sağlanması ve

vergiler olmak üzere özellikle kar amacı güden şirketler için yüksek maliyetlere neden

olmaktadır. Gelişmiş ülkelerce uygulanan çevresel yasal düzenlemeler, üretimin daha düşük

maliyetle gerçekleştirilebileceği ve çevresel yasal düzenlemelerin esnek olduğu ülkelere

kaydırılmaktadır. Ancak bununla birlikte birçok firma yeşil ekonomiyi bir rekabet stratejisi

olarak benimsemekte, çevre ve iklim dostu stratejilere yer vermektedir. Böylece yeşil yeni

düzen uygulandığı ülkelerde çevrenin sürdürülebilirliğini sağlarken, küresel ölçekte

kirlenmenin önüne geçememektedir.

4. Fosil yakıtlara bir alternatif olarak görülen yenilenebilir enerji, yeşil ekonomiye

dönüşümün vazgeçilmez bir unsurudur. Ancak yeşil ekonomi sadece yenilenebilir enerji

kaynaklarının kullanımından ibaret olmamakla birlikte yenilenebilir enerjinin üretiminde de

sürdürülebilir bir doğal hayatı savunmalıdır. Örneğin, biyoyakıt üretiminin fosil yakıt

bağımlılığını azaltmak pahasına yaygınlaşması, gıda üretimi için kullanılan tarımsal alanları

daraltmaktadır. Bu nedenle biyoyakıt üretiminin tarımsal üretimi daraltmayacak ve

ekosisteme zarar vermeyecek şekilde yapılması gerekmektedir.

5. Yeşil ekonomi yeşil alternatifler sunmakla birlikte yeşil düşüncenin etkisiyle eşitlik ve

demokrasi gibi sosyal unsurlardan da beslenen bir modeldir. Yaşam standartlarının iyileşmesi

ve refahın artırılmasını vurgulamaktadır. Yeşil yeni düzen sosyal refahın artırılmasını

istihdam boyutunda ele alır. Ancak yeşil ekonomi daha geniş perspektifte bir sosyal hayatı

düzenlemeyi içermektedir.

Page 21: BÜYÜK DURGUNLUK VE YEùİL EKONOMİNİN YÜKSELİùİ: YEùİL … · 2012-10-25 · 1929 yılında yaúanan büyük bunalımın ardından ortaya çıkan en büyük kriz olarak

21

6. Ortaya çıkan ekolojik sorunlar tüm ülkelerin karşı karşıya olduğu sorunlar olması

nedeniyle küresel ölçekte ortak çözümleri içermesi gerekmektedir. Ancak yeşil ekonomiye

dönüşümde uluslararası işbirliği mevcut olmakla birlikte ülkelerin bu konudaki eğilimleri

farklılık göstermektedir. Örneğin ABD Kyoto protokolünü imzalamamış; Rusya, Japonya ve

Kanada ise 2012 yılında birinci yükümlülük döneminde yer almakla birlikte, 1 Ocak 2013

tarihinde başlayacak olan ikinci yükümlülük döneminden çekilmiştir.

7. Yeşil Yeni Düzen, yeşil ekonomi tabanlı bir yeniden yapılandırma modeli olarak ifade

edilmekle birlikte, her ne kadar tarihsel süreç içerisinde ortaya koyduğu temeller açısından bir

fikir birliği olmasa da, yeşil ekonominin kökenlerinden önemli bir sapmayı yansıtmaktadır.

Yeşil Yeni Düzen, sorunların çözümünü mevcut sistem içerisinde arayan bir modeldir.

8. Krizleri küresel ısınma ve iklim değişikliği gibi sorunlar etkiliyor olsa da asıl sorunun

sisteme içkin yapısal nedenler olduğu göze çarpmaktadır. Yeşil yeni düzen, sunduğu yeşil

ekonomik dönüşüm ile küresel ısınma ve iklim değişikliği gibi sorunların çözümünü

sunarken, piyasanın ortaya koyduğu yapısal nedenler konusunda çözüm üretememektedir.

Dünyanın birbirini besleyen çok yönlü krizler ile karşı karşıya kaldığı dikkate alındığında

durgunluktan çıkışın bu sorunların eşanlı olarak çözümüyle mümkün olacağı da açıkça

görülmektedir. Bu nedenle dünyada yaşanan krizlere tek yönlü olarak bakmak sorunu

çözmeyecektir. Bu amaçla ortaya konulan yeşil ekonomi ise yeşil düşüncenin kökenleri ile ne

kadar uyumlu olduğu ve ne kadar etkin bir şekilde uygulanabildiği ölçüsünde başarılı

olabilecektir. Dünya ülkelerinin yeşil ekonomi, temiz ekonomi ve mavi ekonomi olmak üzere

yeni bir ekonominin arayışı içerisinde olduğu ortadadır. Ancak burada asıl sonun sistem

içerisine yeni alternatiflerin içerilmesi değildir. Sorunun sistemin kendisinde aranması

gerekmektedir. Yeşil, mavi yada temiz olsun ekonomik sistemin işleyişini kökünden

değiştiremeyecek ve piyasa sisteminin ardında yatan sorunlara çözüm getiremeyecek yeni bir

ekonomik düzen ekonomiyi boyamaktan başka bir anlam ifade etmeyecektir.

Yeşil yeni düzenin alternatif olarak uygulanabilirliği yeşil yeni düzenin yeşil ekonomi ile

ne kadar bağdaşır nitelikte olduğuna bağlıdır. Yeşil yeni düzenin ortaya koyduğu öneriler

ekonomik, çevresel ve sosyal olmak üzere mevcut sorunlara cevap verebilecektir. Ancak

durgunluktan çıkışta ne derece etkin olabileceği, yeşil ekonomiyle uyumlu olmasına bağlıdır.

Sonuç olarak, yeşil ekonominin durgunluktan çıkış için bir alternatif olabileceği

söylenebilir. Son dönemde vücut bulduğu yeşil yeni düzenin ise sistem içerisinde bir iyileşme

sağlayabileceği ancak tam bir alternatif olarak ifade edilemeyeceği söylenebilmektedir.

Page 22: BÜYÜK DURGUNLUK VE YEùİL EKONOMİNİN YÜKSELİùİ: YEùİL … · 2012-10-25 · 1929 yılında yaúanan büyük bunalımın ardından ortaya çıkan en büyük kriz olarak

22

Kaynakça

Akerlof, George A. ve Robert J. Shiller (2010), Hayvansal Güdüler, Çev. Neşenur Domaniç

ve Levent Konyar, İstanbul: Scala Yayıncılık.

Aşıcı, Ahmet Atıl (2012a), “ İktisadi Düşüncede Çevrenin Yeri ve Yeşil Ekonomi:

Karşılaştırmalı Bir Analiz”, Yeşil Ekonomi, Aşıcı, Ahmet Atıl ve Ümit Şahin (Ed.),

Yeşil Ekonomi, İstanbul: Yeni İnsan Yayınevi, ss. 35-55.

Aşıcı, Ahmet Atıl (2012b), “Sürdürülebilir Yaşam için Bir Dönüşüm Önerisi: Yeşil Yeni

Düzen”, Yeşil Ekonomi, Aşıcı, Ahmet Atıl ve Ümit Şahin (Ed.), Yeşil Ekonomi,

İstanbul: Yeni İnsan Yayınevi, ss.105-132.

Aydın, A. Fahimi ve Levent Şahin (2010), “Küresel Krizlerin Petrol Tüketimi ve Petrol

Fiyatları Üzerindeki Etkileri”, Turgut Özel Uluslar arası Ekonomik Yönetişim Bildiriler

Kitabı, 15-16 Nisan 2010, s. 37-55.

Aydoğuş, Osman (2011), “Gıda Krizi: Dünyanın Ekmeği ile Kim Oynuyor?”, İktisat ve

Toplum Dergisi, Ekim 2011, Sayı: 12.

Bağımsız Sosyal Bilimciler, Türkiye‟de ve Dünyada Ekonomik Bunalım, 2008-2009,

İstanbul: Yordam Kitap, 2009.

Barlow, Maude (2007), Mavi Sözleşme Küresel Su Krizi ve Su Hakkı Mücadelesi, Çev. Barış

Cezar, İstanbul: Yordam.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Karbon Piyasasına İlişkin Not,

http://www.sanayi.gov.tr/Files/Documents/karbon-piyasasi-notu-5-4--

07102011143629.pdf (17.10.2012).

BP (2012 June), BP Statistical Review of World Energy,

http://www.bp.com/assets/bp_internet/globalbp/globalbp_uk_english/reports_and_publi

cations/statistical_energy_review_2011/STAGING/local_assets/pdf/statistical_review_o

f_world_energy_full_report_2012.pdf (Erişim: 06.10.2012).

Dauvergne, Peter, (2005), “Dying of Consumption: Accidents or Sacrifices of Global

Morality?”, Global Environmental Politics, 5:3, August, p. 35-47.

David Pearce vd. (1993), Yeşil Ekonomi için Mavi Kitap, Alan yayıncılık, çev. Türksen

Kafaoğlu ve Arslan Başer Kafaoğlu, İstanbul.

Dufey, A.(2006) Biofuels production, trade and sustainable development: Emerging

issues,International Institute for Environment and Development, London.

Eraktan, Gürkan, Emine Olhan ve Sema Gün (2010), “Dünya Ekonomisindeki Gelişmeler ve

Tarım Ürünleri Piyasalarına Yansımaları”, Qloballaşma Prosesində Qafqaz və Mərkəzi

Page 23: BÜYÜK DURGUNLUK VE YEùİL EKONOMİNİN YÜKSELİùİ: YEùİL … · 2012-10-25 · 1929 yılında yaúanan büyük bunalımın ardından ortaya çıkan en büyük kriz olarak

23

Asiya, İqtisadiyyat və Beynəlxəlq Münasibətlər, III Beynəlxalq Konqresi, s.462-470,

15-17 oktyabr 2010, Bakı Azərbaycan.

European Commission, http://ec.europa.eu/energy/renewables/biofuels/biofuels_en.htm

Feindt, H. Feindt ve Richard Cowell (2010 Ağustos), “The Recession, Environmental Policy

and Ecological Modernization-What‟s New About the Green New Deal?”, International

Planning Studies, Vol. 15, No. 3, ss.191-211.

Gürlük, Serkan ve Özlem Turan (2008), “Dünya Gıda Krizi: Nedenleri ve Etkileri”, U.Ü.

Ziraat Fakültesi Dergisi, Cilt: 22, Sayı: 1, ss. 63-74.

HSBC Global Research (2009), “A Climate Recovery? The Climate Change Investment

Dimension of Economic Stimulus Plans, London,

http://www.sbc.org.nz/_attachments/A_Climate_for_Recovery_Feb_09HSBC.pdf

(10.10.2012).

Inrernational Energy Agency (2009), “The Impact of the Financial and Economic Crisis on

Global Energy Investment” IEA Background Paper fort he G8 Energy Minister‟s

Meeting, 24-25 May 2009, http://www.iea.org/ebc/files/impact.pdf, (10.10.2012).

International Energy Agency (2009), “Ensuring Green Growth in a Time of Economic Crisis:

The Role of Energy Technology”, G8 Environment Ministers Meeting, Siracusa.

International Monetary Fund, World Economic Outlook Database, October 2012.

İlhan, Akgün (2011), Yeni Bir Su Politikasına Doğru Türkiye‟de Su Yönetimi, Alternatif ve

Öneriler, Sosoyal Değişim Derneği Su Hakkı Kampanyası, Aralık 2011, İstanbul,

http://www.suhakki.org/wp-content/uploads/2012/02/yenibirsupolitikasi.pdf (Erişim:

06.10.2012).

Kennet, M. and Heinemann, V. (2006) „Green economics: setting the scene. Aims, context

and philosophical underpinning of the distinctive new solutions offered by green

economics‟, International Journal of Green Economics, Vol. 1, Nos. 1–2, pp.68–102.

Kozanoğlu, Hayri, Küresel Krizin Anatomisi, İstanbul: Agora kitaplığı, 2009.

Krugman, Paul, Bunalım Ekonomisinin Geri Dönüşü ve Küresel Kriz, Çev. Neşenur

Domaniç, 6. Baskı, İstanbul, Literatür, 2010.

Lapavitsas, Costas, “Finansallaşmış Kapitalizm: Kriz ve Finansal Müsadere”, Finansallaşma

ve Kapitalizmin Krizi, Der. Costas Lapavitsas, Çev. Tuncel Öncel, İstanbul: Yordam

Kitap, 2010.

Lawson, R. (2006), “An Overview of Green Economics”, International Journal of Green

Economics, 1:1/2, ss. 23-36.

Page 24: BÜYÜK DURGUNLUK VE YEùİL EKONOMİNİN YÜKSELİùİ: YEùİL … · 2012-10-25 · 1929 yılında yaúanan büyük bunalımın ardından ortaya çıkan en büyük kriz olarak

24

Lipietz, Alain (2012), “Korkular ve Umutlar: Liberal Üretkenlik Modelinin Krizi ve Yeşil

Alternatif”, Yeşil Ekonomi, Aşıcı, Ahmet Atıl ve Ümit Şahin (Ed.), Yeşil Ekonomi,

İstanbul: Yeni İnsan Yayınevi, ss. 57-104.

Lucas , Caroline ve Colin Hines (2003), “Küreselleşmeye Karşı Yerelleşme: Dünya Ticareti

için Yeşil bir Alternatif”, Çev. Ümit Şahin, Üç Ekoloji, Sayı: 1,

http://www.ucekoloji.net/?p=65 (15.10.2012).

Mathai, Manu V. (2012), “Green Economy and Growth: fiddling While Rome Burns?”,

http://unu.edu/publications/articles/green-economy-and-growth-fiddling-while-rome-

burns.html (15.10.2012)

Orhan, Gökhan ve Özcan Karahan, “Çevre Koruma ve Ekonomik Büyüme İlişkisinde Sıfır

Toplamlı Oyunun Sonu mu?”, ERC ODTÜ Uluslararası Ekonomi Kongresi VII, 6-9

Eylül 2003, Ankara.

Öztürk, Şinasi (2009), “Kırsal Kalkınma Yaklaşımları ve Küçük Meta Üretimi”, Anadolu

Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 9, Sayı: 2, s. 173-188.

Pearce, David ve Edward B Barbier (2000), Blueprint for a Sustainable Economy, UK:

Earthscan.

Schumacher, E. F. (1973), Small is Beautiful, http://www.ee.iitb.ac.in/student/~pdarshan/

SmallIsBeautifulSchumacher.pdf, (02.10.2012).

Şahin, Ümit (2012), “Yeşil Düşünceden Yeşil Ekonomiye”, Yeşil Ekonomi, Aşıcı, Ahmet

Atıl ve Ümit Şahin (Ed.), Yeşil Ekonomi, İstanbul: Yeni İnsan Yayınevi, ss.22-56.

Tarımsal Ekonomi ve Politika Geliştirme Enstitüsü (2012 Haziran), “Dünya ve Türkiye Biyo-

Enerji Piyasalarındaki Gelişmelerin ve Potansiyel Değişikliklerin Türk Tarım ve

Hayvancılık Sektörleri Üzerindeki Etkilerinin Modellenmesi ve Türkiye için Biyo-enerji

Politika Alternatiflerinin Oluşturulması”, TEPGE Yayın no: 204,

http://www.tepge.gov.tr/upload/attachments/Biyoyakit204.pdf (06.10.2012).

Taylor, John B. (2008), “Finansal Kriz ve Politik Yanıtları: Neyin Yanlış Gittiğine Dair

Empirik Bir Analiz” Kanada Merkez Bankası‟nın Kasım 2008‟de David Dodge‟nin

Kanada kamu politikasına katkıları onuruna düzenlediği konferansta açılış konuşması,

Çev. Ünsal Çetin, http://www.liberalekonomi.com/wp-

content/uploads/2012/05/F%C4%B0NANSAL-KR%C4%B0Z-VE-

POL%C4%B0T%C4%B0K-YANITLARI.pdf (10.10.2012).

Tienhaara, Kyla, (2010), “A Tale of Two Crises: What the Global Financial Crisis Means fort

he Global Environment Crisis”, Environmental Policy and Governance, 20, s. 197-208.

Page 25: BÜYÜK DURGUNLUK VE YEùİL EKONOMİNİN YÜKSELİùİ: YEùİL … · 2012-10-25 · 1929 yılında yaúanan büyük bunalımın ardından ortaya çıkan en büyük kriz olarak

25

TÜBİTAK (2012), “Su Yönetimi ve Sürdürülebilir Kalkınma” Ön Rapor, Vizyon 2023: Bilim

ve Teknoloji Stratejileri Teknoloji Öngörü Projesi, Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma

Paneli, 20. 12. 2012, İstanbul, http://www.tubitak.gov.tr/tubitak_content_files/

vizyon2023/csk/EK-2.pdf (06.10.2012).

UNEP (2009b), Global Green New Deal, An Update for the G20 Pittsburgh Summit,

http://www.unep.ch/etb/publications/Green%20

Economy/G%2020%20policy%20brief%20FINAL.pdf (10.08.2012).

UNEP (2010), “Green Economy: Driving a Green Economy Through Public Financa and

Fiscal Policy Reform”, Working Paper v.1.0., France.

UNEP (2011), “Towards a Green Economy: Pathways to Sustainable Development and

Poverty Eradiction”, http://www.unep.org/greeneconomy/Portals/88/documents/ger/

ger_final_dec_2011/Green%20EconomyReport_Final_Dec2011.pdf (06.09.2012).

UNEP, (2009a), “Global Green New Deal Policy Brief”,

http://www.unep.org/pdf/GGND_Final_Report.pdf (06.09.2012).

Walker, Gabrielle ve Sir David King (2010), Dünyamız Isınıyor! Küresel Isınmayla Nasıl

Başa Çıkabiliriz?, Çev. Özken Akpınar, İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi

(Orijinal baskı tarihi 2008).

Wall, Derek (2005), Babylon and Beyond The Economics of Anti-Capitalist, Anti Globalist

and Radical Green Movements, Pluto Press, England.

World Health Organization (2012), Glaas 2012 Report UN-Water Global Analysis and

Assessment of Sanitation and Drinking-Water, Switzerland,

http://whqlibdoc.who.int/publications/2012/9789241503365_eng.pdf (Erişim:

05.10.2012).

Yeldan, Erinç (2011), “Krizin Neresindeyiz?”, İktisat ve Toplum, Sayı: 9, ss. 20-23,

http://www.academia.edu/1027698/Krizin_Neresindeyiz (10.08.2012).