[email protected]
http://ismailhakkialtuntas.com
Dizgi : H. smail Hakk Altunta Kapak
: Haluk Karslolu Bask : Cilt
: Gözde Matbaaclk
Ocak 2010
(16181694)
Uluvviyetinle pervâza geldim
Huzuruna ben niyaza geldim.
El meded meded meded Niyazî
Ene dahîlek Sultan Niyazî.
Bunca aczimle dergâha geldim
Yüzüm sürmee ben aha geldim
Gülzâr Veliyyu’llaha geldim
Huzuruna ben niyaza geldim.
El meded meded meded Niyazî
Ene dahîlek Sultan Niyazî.
Kapnda bekler senin dervî an
Lütfunu niyaz eylerler her an
Bu abd i acizi ahkâr nâtüvan
Huzuruna ben niyaza geldim.
El meded meded meded Niyazî
Ene dahîlek Sultan Niyazî.
Oldum lütfunla himmete nail
Mülk i al i abaya dâhil
Feyzi lezzete et beni vasl
Huzura i te niyaza geldim
El meded meded meded Niyazî
Ene dahîlek Sultan Niyazî.
emsî i aciz ki kerem k l
Esrar Hakk’a an mahrem k l
Lutfunla dil ad eyle harem k l
Huzuruna ben niyaza geldim.
El meded meded meded Niyazî
Ene dahîlek Sultan Niyazî.1
Mehmed emseddin (Ulusoy)
43
Vezin: Mef’ûlü Mefâ’îlü Mefâ’îlü Fe’ûlün
Âriflere esrâr Hüdâdan haberim var,
Âklara dildâr bekâdan haberim var.
Ey firkât oduna yanuben bar delinen,
Gel kim yarane türlü devâdan haberim var.
Gel ölü isen sözlerime tut kulan kim,
Can bah
edici nefhi nidâdan haberim var.
Âdem yüzü ol yâre mukâbil dedi Ahmed,
Bu sözde olan remzu îmândan haberim var.
Gir mektebi irfâna oku Âdemin ilmin,
Âlemlere bu ilmi künâdan haberim var.
Vechinde yedi Fâtihâ âyât yazlm ,
Âdemdeki âyât Hüdâ’dan haberim var.
Âdem‘de bulup vasf ilâhîyi Niyâzî,
Ol mecmai evsâf i amâdan haberim var.
Âriflere esrâr Hüdâdan haberim var,
Âklara dildâr bekâdan haberim var.
Âriflere esrâr Hüdâ’dan haberim var,
Âklara bekâ sevgilisinden haberim var.
Allah Teâlâ’nn srr insandr.
nsan tanyan Allah Teâlâ’y en güzel
ekilde
tanr. Çünkü zâtn sfatlarnn tecelligâh insandr.
Bekâ sevgilisi Hakikâti Muhammediyedir. Allah Teâlâ alemleri ona duy
duu sevgiyle yaratt. Onu yaratt ve hayran oldu.
Sultân rüsûl âh mümeccedsin efendim
Bîçarelere devlet i sermedsin Efendim
Divan ilahide ser âmedsin Efendim
Menur i “Leamrük’’ le müeyyedsin Efendim.
Sen Ahmed ü Mahmud ü Muhammedsin Efendim
Hakk’dan bize Sultan müeyyedsin Efendim.
8 | Niyâzî i Msrî kaddese’llâhü srrahu’laziz
Sen Ahmed ü Mahmud ü Muhammedsin Efendim
Hakk’dan bize Sultan müeyyedsin Efendim.
eyh GAL B kaddese’llâhü srrahu’l azîz
Ey firkât oduna yanuben bar delinen,
Gel kim yarane türlü devâdan haberim var.
Ey ayrlk ateine yanp bar delinen,
Gel! Yarana türlü devâdan haberim var.
nsann ruhâni âlemden devri ile beeriyete intikali ile geçen zamanda sü
rekli ayrlk onu üzmekte ve
tekrar Hazrete varamamann ezginlii
ile üzül
mektedir. Niyâzî i Msrî, devri ariyenin kat edilmesinde gerekli olan bilgi ve
himmete kâdirim demektedir.
Gel ölü isen sözlerime tut kulan kim,
Can bah
edici nefhi nidâdan haberim var.
Gel ölü isen sözlerime tut kulan kim,
Can bah
edici nidâ nefesinden haberim var.
“Ol” nidasndan haberim var demektir.
Yaratln olduu zamanda
evresinde ben gafil deildim. Eer
benim ile sohbet edersen seninde
bu halden haberin olacak demektir.
Âdem yüzü ol yâre mukâbil dedi Ahmed,
Bu sözde olan remzu îmândan haberim var.
Âdem yüzü ol yâre bedel dedi Ahmed,
Bu sözde olan imân srrndan haberim var.
Âdem aleyhisselâmn yokluktan varla çkmasna sebep olan Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem olduundan bahsediliyor.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve
sellem “Ben, Hz. Âdem aleyhisselam
yaratlmazdan ondört bin yl önce,
Rabbimin yannda bir nur olarak
mevcuttum.” buyurdular.
Bilindii üzere,
hakikatlerin aslna akllarmz vakf olamaz. Onlar an
cak Allah Teâlâ ve ilahî nurdan pay sahibi olanlar bilir.
Hz. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemim sahip olduu yüksek mer
tebe nedeniyle beer batnn srlar ile ünsiyet salayabilmitir.
nsanolundan, cesetleri yaratlmazdan önce, ruhlarndan söz alnm
t. Allah Teâlâ Âdem aleyhisselâmn srtlarndan zürriyetlerini alp, onlar
nefislerine kar ahit klp, “Rabbiniz deil
miyim?” deyince, buna “Evet,
Divân lahiyyat ve Açklamas | 9
Rabb´imizsin!” diye ilk cevap veren Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem
olmutur. Dier ruhlarda O´ndan görüp bu cevab söyleyebilmilerdir.
te bu surette O, en son gönderilen olduu halde, bütün nebilerin önüne
geçmitir. Bu sebeple Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem,
kendisinin
“ilk nebi” olduunu söylemitir. 2
“Âdem su ile çamur arasnda
iken ben nebi idim” 3 hadisi
erifi buna
telmihdir.4
Gir mektebi irfâna oku Âdemin ilmin,
Âlemlere bu ilmi künâdan5 haberim var.
Gir irfân mektebine oku Âdem‘in ilmin,
Âlemlere bu ol ilminden haberim var.
Yokluun varla geçiinden haber vermek Allah Teâlâ’ya layktr. Bu
ilim
lerden bahsedebilmekte Allah Teâlâ’da kendini bulanlara mahsustur.
Menkabe:
Gavs’ülâzam hramczâde Hac smail Hakk Toprak
Sivasî (hyt. 1969)
Hazretleri bir sohbetlerinde anlatmtr.
“Cibril i Emin hazretleri Cenâb’ Hakk’a iltica ediyor,
“Yarabbi müsaade et de, Senin
u âlemlerini ben bir dolaay m” diyor.
Cenâb’ Hakk;
“Ettim, Ya Cibril i Emin” diye buyurmas üzerine Cibril i Emin epeyce bir
zaman dolat ktan sonra;
“Aman Yarabbi ben hata etmi im. Senin âlemlerin dolalmakla bitmez
mi ” diyor. Allah’ü Zül celal Hazretleri;
“Ya Cibril i Emin, filan yerde piri fani bir kulum var. Ona git,
u anda
Cibril i Emin nerede diye sor” diyor. Cibril i Emin denilen yere var yor. O zat
muhteremi buluyor,
“Senden bir ey soracam” diyor. O zatta;
10 | Niyâzî i Msrî kaddese’llâhü
srrahu’laziz
“Sor bakal m. Ne soracaksn” dedi inde;
“Cibril i Emin nerededir?” diyor. Mübarek Zat’ muhterem
öyle bir rab
ta ediyor, bir an kadar durduktan sonra ban kald r yor;
“Bütün âlemleri dolat m,
hiçbir yerde yoktu.
Cibril i Emin sen olsan
gerektir” diyor. Bu sefer Cibril i Emin Cenâb’ Hakka dönüyor,
“Aman Yarabbi bundaki hikmet ne? Nasl oldu bu i ” Allah Teâlâ;
“Ya Cibril i Emin onu da ondan sor” diyor. Bu sefer dönüp;
“Evet, Cibril i Emin benim, her ey sana malûm. O zaman nasl oldu bu
i ” demesi üzerine, o zatta buyurdu ki;
“Ya Cibril i Emin! Sen Allah’ü Azim’üana Âlemlerini dolaay m dedin.
Kendi arzu ve isteinle dolat n. Muvaffak olamad n”
“Biz
ise, hini sebâvetimden beri kendi arzumla hiç hareket etmedim.
Biz i i oraya havale ettik. Bilen de O’dur, bildiren de O’dur. Hepsi O’dur. Ya
Cibril i Emin”
“Bunu bilen bir kul imi . O’da biz imi iz. Gardalar m”
Vechinde yedi Fâtihâ âyât yazlm ,
Âdemdeki âyât Hüdâ’dan haberim var.
Yüzünde Fâtihâ’nn yedi âyeti yazlm,
Âdemdeki Hüdâ âyetlerinden haberim var.
Fatiha Suresi Allah Teâlâ’nn esrar
ve esmâ'snn fâtihi (açklaycs) dir.
Âlemlerin yaratlmasndaki
ilk sebep; "Allah Teâlâ'nn tannma, bilinme ve
ibâdet olunma, zuhuru ve vücûdu ile müahede olunma irâdesi ve muhab
bet" dir. Fatiha Suresi Kur’ân Kerim’in ba mesabesindedir. Ba
vücudun en önemli
yönetici organ olduuna göre Allah
Teâlâ’nn yüzde yani bata
tecellisi umum ve hususî bakmdan tam zuhur yeridir. Hz. Cabir radiyallâhu
anh demitir ki:
"Kim Fatiha'y okumadan bir rek'at namaz k larsa, imamn arkasnda
bulunmad takdirde, namaz k lm
say lmaz." 6
Ebu Saîd
bnu'lMuallâ radiyallâhu anh anlatyor:
"Ben Mescidi Nebevî'de namaz klyordum. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi
ve sellem beni çard. Fakat (namazda olduum için) icabet edemedim.
Sonra yanna gelerek:
"Ey Allah'n Resûlü namaz klyordum (bu sebeple cevap veremedim di
ye özür beyan ettim). Bana:
"Allah Teâlâ Kitab'nda: "Ey iman edenler, Allah ve Resûlü sizi çard k
6 Muvatta, Salât 38, (1, 84); Tirmizî, Salât 283, (313)
Divân lahiyyat ve Açklamas | 11
lar zaman hemen icâbet edin" buyurmuyor mu?"7 dedi ve arkasndan
ilave etti:
"Sen mescidden ç kmazdan önce, sana Kur'ân Kerîm'in (sevabca) en
büyük sûresini öreteyim mi?" dedi ve elimden tuttu. Mescidden çkaca
srada ben:
"Sana en büyük sureyi öreteceim" dememi
miydiniz? dedim.
Bana: "O sure Elhamdü lillâhi Rabbi'l âlemin dir ki(namazlarda tekrar
tekrar okunan) yedi âyet (esSeb'u'l Mesânî) ve bana verilen yüce
Kur'ân'd r" buyurdu. 8
Ebu Hüreyre radiyallâhu anh anlatyor:
"Hz. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi
ve sellem Ubey
bnu Ka'b radiyallâhu anha urad. O namaz klyordu... de
vamn yukardaki gibi aynen kaydetti. Ancak
u ziyâde var:
"Nefsimi kudret elinde
tutan Zât Zü'l Celâl'e
yemin ederim ki, Allah,
Fâtiha'nn bir mislini ne Tevrat'ta, ne
ncil'de, ne Zebur'da, ne de Furkân'da
indirmemi tir. O (namazlarda) tekrarla okunan yedi âyet ve bana
ihsân edi
len yüce Kur'ân'd r."
Tirmizi hadisin sahih olduunu
söylemitir. Nesâî'nin yine Ebû
Hüreyre'den yapt bir rivayette:
"O (Fatiha sûresi) benimle kulum arasnda taksim edilmi tir. Kuluma
iste
di i verilmi tir" ziyadesi vardr.9
Ebû Hüreyre radiyallâhu anh bu
taksim hakknda Rasûlüllah sallallâhü
aleyhi ve sellemin
öyle buyurduunu rivayet etmitir.
“Allah Teâlâ buyurdu ki:
“Ben, namaz kulumla kendi aramda
iki k sma ay rd m.
stekte bulun
duu k sm kuluma aittir. Kul
“elHamdü lillahi Rabbilâlemîn” dediinde,
Allah Teâlâ:
“Kulum bana hamd etti.” buyurur. Kul: “erRahmânirrahim” dediinde
Allah Teâlâ:
“Kulum beni senâ etti
(övdü).” buyurur. Kul: “Mâliki yevmiddîn” dedi
inde Allah Teâlâ:
“Kulum beni temcîd etti (yüceltti).” buyurur. Bir rivayette de:
“Kul: “yyâke na’budu ve iyyâke nesteîn” dediinde Allah Teâlâ:
“Bu benimle kulum arasndad r
ve istekte bulunduu k sm kulumun
dur.” diye buyurur. Kul:
“hdinassrâtalmustekîm, srâtallezîne en’amte
aleyhim,
ayrilmadûbi aleyhim veladdâllîn” dediinde,
12 | Niyâzî i Msrî kaddese’llâhü
srrahu’laziz
“Buras kulumundur. stekte bulunduu
kulumundur (kuluma istedi i
vard r).” diye buyurur.10
Hz.Ali kerremallâhü veche öyle buyurdu:
"Bil ki tüm semavi kitaplar n esrar Kur’ân Kerim’de toplanmt r, Kur’ân
Kerim’ n tüm esrar Fatiha'dad r, Fatiha'nn tüm esrar Besmelededir, Bes
melenin tüm esrar 'B' harfindedir, 'B' harfinin tüm esrar da onun alt ndaki
noktadad r." Daha sonra
öyle buyurdu : " 'B' harfinin alt ndaki nokta benim.
" 11
" steseydim yalnz Fatiha'nn tefsirinde yetmi
deve yükü kitap yazard m"
12
Niyâzî i Msrî, Fatiha suresinin srrna mazhar oluu, hz. Ali kerremallâhü
veche ile olan manevi balantsna iarettir. Çünkü bu surenin ilmi Hz. Ali
kerremallâhü vecheye verilmitir. Bu kapy bulmayan bu ilme vaslda ola
maz.
Âdem‘de bulup vasf ilâhîyi Niyâzî,
Ol mecmai evsâf i amâdan haberim var.
Niyâzî Âdem‘de bulup ilâhî özellii,
O amâ’da toplanm
sfatlardan haberim var.
“Ashab kiramdan Ebu Rezin
el Ukaylî radiyallâhü anh
bir keresinde
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme;
“Rabbimiz mahlûkat yaratmazdan önce nerede idi?
diye sorar.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemde;
“Fevkinde ve taht nda hava olmayan Ama da idi” diye buyurur.”
13
Niyâzî i Msrî kuddise srruhu’laziz
insan megul eden ezel ve ebed so
runlarna cevap verebildiinden bahis
ile Allah Teâlâ’da fâni, bekâ
ile tevhi din son merhalesinde ahadiyyetin
uâlarn tebli edeceini izhar ediyor.
Burada hatrlanlmas gereken udur. Bu
ilimin satrlar ile ifadesi yoktur.
Nerede bu konu ile
ilgili bir mevzu var
ise noksan olduu kesindir. Çünkü
hâdisin mutlak ifadesi mümkün deildir. Bu tatma diye ifade edilen ve fem
i seâdet ile ihbar ve kalbe
nazar yolu ile olduu için
Rasûlüllah sallallâhü
Divân lahiyyat ve Açklamas | 13
aleyhi ve sellem dahi miraç hadisesi ile bu bilgiden haberdâr oldu. Bu yerin
de görme denilen husustur. Onun için yazlarn kifayeti yoktur.
TAHM S AZBÎ
Ebcedde olan noktai ba’dan haberim var
Amentüyü bildim ki bu ba’dan14 haberim var
Mahruh 15dilden zevku safadan haberim var
Âriflere esrâr Hüdâdan haberim var,
Âklara dildâr bekâdan haberim var.
Nefsin s fat n
erh edemez bin y l öünün
Menzil alamaz kibir ile bin tala döünün
Dervi olamaz suretle hrka giyinenin
Ey firkât oduna yanuben bar delinen,
Gel kim yarane türlü devâdan haberim var.
Ukba ile fâniden ola hep feran16 kim
rfanla cennet ola düzah17 duran kim
Yol eri özündür gözün aç görür aan kim
Gel ölü isen sözlerime tut kulan kim,
Can bah
edici nefhi nidâdan haberim var.
Bu tende bu dem kalmad hiç zerre hased
Bir ak dil hasta benim Hakk ede Meded
Ey bî bedel 18 ve lemyezel 19ve ferd 20ve ehad 21
Âdem yüzü ol yâre mukâbil dedi Ahmed,
Bu sözde olan remzu îmândan haberim var.
14 ba harfi
14 | Niyâzî i Msrî kaddese’llâhü
srrahu’laziz
Kim alar ise derdinle zevk ile gülmü
Var n yele verdi o kim sen
ehî 22 bulmu
Her kim ki senin âk n ile ak olmu
Vechinde yedi Fâtihâ âyât yazlm ,
Âdemdeki âyât Hüdâ’dan haberim var.
Gel Azbî heman deprede gör akla saz
Tahkik elinin rehberidir ak mecazi
Hal ehline bu söz yeti ir anla bu râz 23
Âdem‘de bulup vasf ilâhîyi Niyâzî,
Ol mecmai evsâf i amâ’dan haberim var.
44 7+7=14
Vallâhi Deccâl senin emeklerin hebâd r,
Çal t n sihirler ha bir kuru kavgad r.
Muhittir Allâh seni her i in ol halk eder,
Mekr i Hüdâ’dan sak n bal sand n belâd r.
Müstedricün keydini keydin içinde gözet,
Kazma derin kuyuyu boyunca var kazad r.
Hasmn da bir gözet var m sana hilesi,
Bî hod olandan sak n kim sâhibi Hüdâd r.
Yapra yer dud kazz güle güle dut alar,
Yapran tut bulur dûdun sonu fenâd r.
Dud kazzn askeri her ne kadar çok ise,
Beyzâya girince ol asker ona gdad r.
Çamurda sen Msrî’yi çok gördükçe basma kim,
Mazlûma sen k yarsn Allâh sana k yâd r.
Vallâhi Deccâl senin emeklerin hebâd r,
Çal t n sihirler ha bir kuru kavgad r
Vallâhi Deccâl senin emeklerin zayi olmutur,
Çaltn sihirler ha bir kuru kavgadr.
(Ey Muhammed!) De ki: “Hak geldi, bat l yok oldu. Elbette bat l yok ol
maya mahkumdur.” 24
Deccal batl temsil ettii için
yklmaya mahkûmdur. Daha önce deccal
hakknda yorum yaptmz kimlii hakknda u
tespitleri tekrar ele alrsak
Yahudiler hakknda olduunu söyleyebiliriz. Çünkü Yahudiler sihirle anlmak
tadr. Hz. Musa aleyhisselâmn mucizeleri
sihir yönünden tecelli etmesi bu
gerçei ispat etmektedir.
Muhittir Allâh seni her i in ol halk eder,
Mekr i Hüdâ’dan sak n bal sand n belâd r.
Her
eyi çevreleyen Allâh seni her iinide yaratandr,
Hüdâ’nn hilesinden sakn! Tatl zannettiin belâdr.
Allah Teâlâ Kur´ân Kerim’de buyuruyor ki,
“Allah her eyin yarat c sd r” 25
“Sizi de, yapt n z i leri de yaratan Allah’t r.” 26 bu nedenle kâinatta ba
24 sra, 81 25 Zümer, 62
16 | Niyâzî i Msrî kaddese’llâhü
srrahu’laziz
bo braklm hiçbir
ey olmad gibi kudreti Hakk’tan âzade olmak dahi
yoktur. Yaratl perdelerinin kalnl gaflet
verdii için sebep müsebbip
arasnda oluan ikili etkinin neticesini
kavramakta beer için mümkün gö
rünmemektedir.
Her f rsat verilenin
ve yapann Allah Teâlâ taraf ndan
takdir edilip edil medii tahkik
çerçevesi içinde tayini mümkün
görünmediinden errin ve hayrn tespiti
de zahirin batn açmaznda, tevili
de arif olandan bakasna
kapaldr. Kur'ân Kerim bu konuya
öyle iaret eder:
"Belki sevmedi iniz ey
hakk n zda hay rl d r.
Bazen de sevdi iniz bir
ey sizin için
er olur. Allah her eyi bilir, siz bilmezsiniz." 27
Demek ki Allah Teâlâ, çok defa bizlere
er suretinde görünen sknt ve
musibetleri hayra vesile ve bir balangç klabiliyor.
Müstedricün keydini keydin içinde gözet,
Kazma derin kuyuyu boyunca var kazad r.
Müstedricün28 tuzan tuzan içinde gözet,
Boyunca derin kuyuyu kazma takdir edilmi
musibetin vardr.
Muhyiddin ibn'ül Arabî kaddese’llâhü srrahu’laziz buyurdu ki;
“Allah Teâlâ’nn her bir at yyesi güzeldir; sen hevâ ve hevesine uy
gun olan hayr, hevâ ve hevesine uygun olmayan da
er kabul edersin.
‘Her ey Allah kat ndand r’ de”.
“Hevâna uygun olan her at yye
sk nt , hevâna uygun olmayan her
sk nt ise at yyedir.” 29
Hasmn da bir gözet var m sana hilesi,
Bî hod olandan sak n kim sâhibi Hüdâd r.
Hasmn da bir gözet var m sana hilesi,
kendinden geçmi
olandan sakn onun sâhibi Hüdâ’dr.
Bu ilahide bahsedilen deccal ile
kasdedilen Vani Mehmed Efendi (hyt.
1000/1592) dir.30
Niyâzî i Msrî kuddise srruhu’laziz ile çok urat için bu
sfatla ve kendisininde Allah Teâlâ taraf ndan korunduunu onu ihtar ediyor.
Divân lahiyyat ve Açklamas | 17
Yapra yer dud kazz güle güle dut alar,
Yapran tut bulur dûdun sonu fenâd r.
Güle güle ipek böcei yapra yer dut aac alar,
Yapran sakla. Bulursa dûdun sonu fenâdr.
Sonunu düünmeyip dünyaya aldanan insan,
ipek böcei gibidir.
pek böcei kendine
yuva örer ve sonunu bilmez.
Sonra oradan ç kmak ister,
ç kacak yer bulamaz, ördüü yuvasnda ölür ve çal mas bakalar na ya
rar.
pek dünya nimeti olduu ve erlik elbisesi
olmad için mâneviyat ehlin ce
itibar yoktur. Bu nedenle Vani Mehmed Efendi (hyt. 1000/1592) nin u
ramalarnn neticesinin kötü oluu bildirilmektedir.
Deccâln askeri ve kuvveti ne kadar çok ise de, ona güvenip
hareket eden onun esiri olur veya
cann kaybeder. Onun bütün yaptklar
erden öteye gitmez demektedir.
Bir yaban domuzuyla bir at, çayrda otluyorlarm. Yaban domuzu ot
lar boyuna kökünden söküp kurutuyor, suyu da bulandryormu. At kz
m, öcünü almak için gitmi
bir avc bulmu:
"Kurtar beni u yaban domuzundan!" demi. Avc:
"Peki, kurtaray m, kurtaray m, ama ben tek bama o i i baaramam
ki! Gel,
senin a zna bir gem vuray m, üstüne bineyim, sen de yard m
et!" At o kadar öfkeliymi
ki hiç düünmeden raz olmu. Avc atn üstüne
binmi, yaban domuzuna
saldrm; onun hakkndan gelmi ama
at da
eve götürüp ahra balam. Birçok kimse de öfkelenip dümanlarndan
öç almaya kalkar, ama kendi balarn da belaya soktuklarn hiç düün
mezler.31
Çamurda sen Msrî’yi çok gördükçe basma kim,
Mazlûma sen k yarsn Allâh sana k yâd r.
Sen! Çamurda çok gördükçe Msrî’ye basma,
Allâh sana hiddetle kzmaktadr sen mazlûma kyarsn.
31 (ASOPOS, 1998), s. 162
TAHM S AZBÎ
Senden benim umduum sanma bu gün vefâd r
Senden kim vefânla bana ayni cefad r
Senin bekâ sand n vallâhî hep fenâd r
Vallâhi Deccâl senin emeklerin hebâd r,
Çal t n sihirler ha bir kuru kavgâd r.
Âyinei kalbini etme pasl pür keder
Kayd fenây unut bil bu i
muteber
Zevk i fenadan bugün çek elini ey püser 32
Muhittir Allâh seni her i in ol halk eder,
Mekr i Hüdâ’dan sak n bal sand n belâd r.
Olma ölü ki i hâk 33 gibi özün toz et
Bul bir kâmil ehli hal ikrar u iman k l söz et
Nefsin ile rezil ruhunu gider bezet 34
Müstedricün keydini keydin içinde gözet,
Kazma derin kuyuyu boyunca var kazad r.
Hrsla nefsin unut gele Hüda’nn cezbesi
Ruhu besle meded 35 ar a çka rutbesi
Dokunmasn pek sak n sana siva güllesi
Hasmn da bir gözet var m sana hilesi,
Bî hod olandan sak n kim sâhibi Hüdâd r.
Lemây Hakk’tan sana çünkü eser çok ise
Âyinei kalbi sil dilde keder çok ise
Sende eer ey ki i ilmi haber çok ise
Dud kazzn askeri her ne kadar çok ise,
Beyzâya girince ol asker ona gdad r.
Gel bu sivan eridir nara özün yakma kim
Âk u mâuk birdir an iki sanma kim
Azbî biçârei Hakk’dan ayr sanma kim
Çamurda sen Msrî’yi çok gördükçe basma kim,
Mazlûma sen k yarsn Allâh sana k yâd r.
45
Vezin: Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilün
Her neye baksa gözün bil srr Sübhân andad r,
Her ne i itse kulan ma z Kur’ân andad r.
Her eye mahlûk gözüyle baksan ol mahlûk olur,
Hak gözüyle bak ki bî ek nûr i Yezdân andad r.
Kesret i emvâca bakma cümle bir deryâ dürür,
Her ne mevci kim görürsün bahr ummân andad r.
Vahdeti kesrette bulmak,
kesreti vahdette hem,
Bir ilimdir ol ki kamu ilmü irfân andad r.
bret ile e
cihetten görünen eyâya bak,
Cümle bir âyînedir kim vechi Rahmân andad r.
Söyleyen ol, söylenen ol,
gören ol, görünen ol,
Her ne var âlâ ve esfel bil ki cânân andad r.
Mazhar tamm veli Âdem yüzüdür üphesiz,
Künhü zât hem s fât cümle yeksân andad r.
Har u ner ile Srât u dûzah u mâlik azab,
Hem dahi Rdvân u cennet hûr u glmân andad r.
Görünen sanma Niyâzî’ nin heman sen mülkünü,
Gönlü bir virânedir genc i pinhân andad r.
Her nereye baksarsan bak Allah Teâlâ’nn srr ondadr,
“Her neye” yani her ne
ey’e demektir.”
Baksa gözün” yani zahiri gözün
bak ile kâinatta
“srr Sübhân” görürsün. Yani bir
sr vardr ki; ona ezel
srr derler.
Vücûd kelimesi
ile Hakk’n varl kastedilmektedir. Varln mertebe
leri mutasavvflar taraf ndan deiik tasniflere tâbi tutulmutur.
“Vücûd birdir, o da Hakk’ n vücûdudur. Vücûdun mertebeleri pek çok
tur. Ancak bu mertebeler ana hatlar yla dört, be ,
yedi v.s. gibi birbirin
den ayr mertebelere tasnif edilmi tir.
Dörtlü tasnife göre vücûdun mertebeleri:
1 Lahût, zat; 2
Ceberut, s fatlar ve ilâhî isimler; 3
Melekût, ruhlar ve misâl, 4
Nasût ve
ehâdet âlemlerine ayr lmt r.
“Hazarât hamse” denilen beli tasnifte ise yukar daki tasniften biraz
farkl olarak Melekût âlemi iki mertebe olarak kabul edilmi tir.
20 | Niyâzî i Msrî kaddese’llâhü
srrahu’laziz
Misâl; 5
ehâdet ve insan kâmil mertebelerine ayr lmt r.
Yedili tasnife göre ise,
hazarât hamsenin ikinci
mertebesi olan “vâhidiyyet”
mertebesi “vahdet” ve
“vâhidiyyet” diye iki ayr
mertebe;
beinci hazret deyine “ ehâdet” ve
“insan kâmil” diye
iki ayr mertebe
olarak itibâr edilmi , böylece mertebe say s yedi kabul edilmi tir.
1 Lâtaayyün, ahadiyyet, zat srf; 2
Vahdet, hakîkat i
muhammediyye; 3Vâhidiyyet, hakîkat i insaniyye, a’yân sabite; 4
Ruh lar; 5 Misâl; 6
ehâdet âlemi; 7 nsan kâmil.”
36
Her ne i itse kulan ma z Kur’ân andad r.
Kulan her ne iitse Kur’ân özü ondadr.
Her eye mahlûk gözüyle baksan o
mahlûk olur,
“Burada ‘Bana tâbi olursanz Allah
sizi sever’ kavl i erifine
i aret
vard r. Bu yüzden bu din Ak dini diye isimlendirilmi tir. Ve bu dinle dinle
nen ki i mahbûbunun
tekliflerini kabul, r zâ ve
sevgi ile kar larsa o za
man o ki iden hangi
yönden gelirse gelsin bütün meakkat
ve külfetler giderilmi
olur” (Bkz.
bnulArabî, Zehâirula’lâk fî erhi Tercümânilevâk,
40). 38
“Sen beni asla göremezsin. Fakat u daa bak...”
39 Allah Teâlâ’y gör
mek basiretle caizdir.
Yani zahir gözü zahiri ve bâtn nazar hakikati görür.
Yezdan: Zanni galibe göre Zerdüt
için bilinen en salkl
isim Pehlevîce Zârathestra ismidir.
Erdebîler bu ismi tahrif ederek
Zârastro demilerdir.
simlerin sonlar, Pehlevî dilinde de, Sanskritçe’de olduu gibi mutlaka hem
Divân lahiyyat ve Açklamas | 21
zeli olur ve fethal olarak okunurdu. Bu hemzeyi belirtmek
için günümüzde
“Elif” harfi konulmaktadr. Buna göre Zârâtistra kelimesinin
sonu fetha se siyle okunur. Klasik
Pehlevi dilinde “Tâ” harfinin yerini
Sasanî Pehlevîce’ sinde “Dal”
harfi almtr. Örnein Pehlevîce’de
“Yezata” kelimesi Sasanî
Pehlevîce’sinde “Yezdâ” eklinde yazlmtr.
Zamanla bu kelime de tahrif
edilerek “Yezdan” eklini almtr. Bu
deiiklik Pers dininin kurucusunun
isminde de yaanmtr. Nitekim onun
ismi de Zârahestra’dan Zerdehüt
ekline dönümütür. Araplar bunu da
tahrif ederek Zerleit veya
Zerdüt demilerdir. 40
Baz kesimlerce Türkçede kullanlan Tanr kelimesine kar yaplan
tepki
bu kelime için yaplmad gibi çok rahat Allah ismi yerinde kullanlmaktadr.
Bu nedenle banazlk snf ndan yaplan
itirazlar yerine iin hakikatini bilip
Allah
ismini yalnzca Allah Teâlâ’ya duyduumuz
sevgi nianesi ve Kur’an Kerim’de
kendine layk gördüü isimi zikretmek
uygun olduunu bilmek
daha önemlidir.
“Hak gözüyle” den murat basîret nurudur. Ona can gözü ve kuvveti kalb
de denir. Basiret nuru Allah Teâlâ’nn nurundan iktibâsdr. Nur üç türlüdür.
a Göz nurudur. Görür ama göstermez.
b Güne ve kamer, ay, yldzlar ve
atete olan nurdur. Gösterir ama
görmez. c
Allah Teâlâ’nn nurudur, hem görür hem gösterir. bu görüp göster
mek de zahir ve bâtn nuru Allah Teâlâ ile beraber bulunur.
“Gizliyi ve aç bilendir...”
41 Eer göz nuru basirete
tâbi olursa hüküm
basiretin olup basiret dahî
Allah Teâlâ’nn nurundan feyz almakla
zuhura
gelen nazar eyann belirmesindeki srrndan daha açktr.
“Nûri Yezdan ondadr.”
Murat eyada olan ilâhî isimlerdir. Gözlüye gizli
olmaz dedikleri budur.. Yani göz,
basirete tabi ve basireti Allah
Teâlâ’nn nuru
ile münevver olan basiret sahipleri
varlklara tayin olan ilâhî
isimleri görür.”
Allah, göklerin ve yerin nurudur...”
42
Kesret i emvâca bakma cümle bir deryâ dürür,
Çokluun dalgalarna bakma hepsi bir deryâdr.
“Kesreti emvâc”dan murat mahlûkatta
zuhur eden ilâhî hakikatler ve
isimlerdir.
“Cümle bir derya”dan murat hakîkatü’lhakâyk olan
“Hakîkat
Muhammediyyedir” ki; yaratln evvelidir.
Bu mertebede Allah Teâlâ çok
luun balangcdr. Fiil, sfat ve
esmasnn tecellîsi mertebesi ulûhiyyettir.
Yaratclk, rzk vermek ve sâir
isimler kemâlâtn zuhuru mertebesidir. Allah
Teâlâbu ulûhiyyet mertebesinde kemâlât olan zâtna verilen isimdir. Bütün
eyann mahlûk olmas bu mertebenin zuhûrâtndandr. Bu mertebede
Allah Teâlâ’nn ismine “Allah” derler.”
Allah” ismi ismi âzamdr, belirlenmi
bir
hakîkattir ve bütün isimlerin merciidir.
“Her eyin mülkü kendi elinde olan Allah‘ n
ân ne kadar yücedir. Siz de
Ona döneceksiniz.” 43 Her ne
mevcudat var ise denizin dalgalar
gibi
hakîkat Muhammediyye denizinden zahir olup bir taraftan var olurken ve
bir taraftan yok olmaktadr.
Bütün eyann varlklar fâni ve Allah Teâlâ’nn zâtiyle bakîdir. Çünkü zâtn
kendisidir. Nitekim buyurur “Ondan baka ilâh yoktur.
O’nun zâtndan baka her
ey yok olacaktr...”
44 Bunun için dalgalara (emvâca) hayran olup kalma,
belki suretden manaya yönel. Yani bu mahlûkat âlemi mahabbeti
ilâhiyye
suretidir. Halkn vücûdundan Allah Teâlâ’ya yönel ve onu bil.
Çünkü mahlûk
ilâhî kemâlâtn zuhurudur. Allah Teâlâ’nn bilinmesi mahlûkatn varl iledir.
“Allah her eyi ihata edendir” 45
Sûfîlere göre bu ihata, zarf n içindekini ihata etmesi gibi deil, günein
tiyle dürülmü
olacakt r. O, putperestlerin ortak komalar ndan yüce ve
münezzehtir.”
46 Yâni, Cisimlere tâbi ruhlar, yoksa ruhlara tâbi cisimleri
deil. Kâbz, cisimleri kabzettii zaman
ruhlar da kabzetmi demektir. Çünkü
onlar o cisimlerin heykelleridir...
Bütün cisimler ruhlarnn ar
z’drlar. Bu yüzden ruhsuz cisim olmaz. Cisimler de ikiye ayrlr. Unsûrî ve
nûrî. Tabîî ki bir de
tabîatlar var. Allah ruhlarn vücûdunu
cisimlerin
vücûduna, cisimlerin bekâsn ise ruhlann bekasna balamtr... Burada
ki kabz: tutma i i hakikatinde Allah Teâlâ’nn “Allah her eyi ihata eden
dir” 47 âyetinin mânâsdr. Bir
eyi ihata eden o eyi kabzna almtr. Çün
kü ihata edilen eyin bir kaç
yeri kalmamtr. Aksi halde bu ihata olmaz
Divân lahiyyat ve Açklamas | 23
ve o kii de Muhît olmaz. Bütün bunlar demek oluyor ki Allah Teâlâ’dan
baka, hiç bir mümkün varlk yok ki esmâi hüsnâ denilen
ilâhî nisbetler ve rabbânî
hakikatler ile irtibatl olmasn. Bütün
(Küllî) mümkünler
hakîkat ilâhiyye’nin kabzasndadrlar. Ve zâten ‘bütün’ (Küll) bile kabza
dadr”. (bnu’lArabî, elFütûhât (Thk.), XIII/6466.)48
Vahdeti kesrette bulmak,
kesreti vahdette hem,
Birlii çoklukta bulmak,
çokluu birlikte beraber,
Bil ki: Hakikat ve ayn birdir. Onda kesret (çokluk) yoktur. Herhangi bir
ekilde tezahür eden hakikate baksan,
“Hakikat olmas itibariyle Hak’tr, darda
görünüü itibariyle halk’tr” dersin.
Ahadiyyete bakarsan “Zat,
yahut hakikat” dersin kafi. Zati tahakkukuna (hakikatine) bakarsan “Hak”
dersin. (Kulum bana devaml nafile
ibadetleri ile yaklar. Bunun sonu
cunda ben onu severim. Bir kere onu sevdim mi ben onun i iten kula ,
gören gözü, tutan eli ve yürüyen aya olurum. E er benden bir ey is
terse onu veririm. Bana
snrsa muhakkak onu korurum.
49) Hadisin
manasna bakarsan: Bütün kuvvelerin ve uzuvlarn, kulun ayn olduunu
görür ve kula izafeti dolaysyla bunlara “halk” dersin. Hakkn da o kuvve
lerin ve uzuvlarn ayn olduunu görürsen bunlara “Hakk” dersin. Vahde
tin (tekliin) çoklua orann düünürsen (çoun bire balln göz önün
de tutarsan) “ lah” dersin. Tek hakikatten
ibaret olan gerçek varln d görünüünün,
iç varln daima bir aynas olduunu düünürsen
“O, te
celli eden ve tecelli edilmi ” dersin. Bu, en çok
alacak eylerdendir ki bir
tek hakikate bu kadar
itibarlar girer. Ve hakknda bütün
itibarlar da
doru olur. (Bir tek varlk bu kadar isim alr). O, hakikatiyle, ilelebet son
suz suretlerde tecelli etmektedir. O tek hakikat, belirli bir surette tecelli
ederse dier bütün suretlerde görünenin de o olduunu unutma. O gö
rünüüyle beraberdir. Her aynda
(varlkta) O vardr. Her varlktan görü
nen O’dur. Bir eyde görünüü,
mutlakiyetini bozmaz. O bir eye
hasderilemez. Hereyin özü O’dur. Ama bu ayn (varlk) larda, eyada, te
celli eden suretler, O’nun mutlak zat deildir. Mutlak zat, her suretten
münezzehtir, O’nun zahiri, her aynda
ve her ayn içindir. Bütün bunlar,
O’nun mahiyeti ve itibar edenin
itibarna göredir. (Mahiyeti mutlaktr,
ekilsiz, zamansz ve mekânszdr, ama taayyünü, yani görünüü
ekillere ve suretlere baldr).
Bundan hayret et; iyice bunda yerletin ve anladnsa hayret etme; Zira
O,
zatnda kendinden baka varlk bulunmaktan münezzehtir.
“O’ndan
48 (KILIÇ, 1995), s.136
24 | Niyâzî i Msrî kaddese’llâhü
srrahu’laziz
baka ilah yoktur. Her ey yok olucudur. Yaln z O’nun vechi bakidir. Hü
küm O’nundur ve O’na döndürüleceksiniz.”
50
O halde ey veli, içinle Allah Teâlâ ile birlemenin artmasna çalrken,
dnla da ayrln bilmelisin. Yani içinle cem’ taraf nda, dnla fark tara
f nda olmalsn. Vahdet
ile kesretten; kesret
ile de vahdetten perdelen
memeli, kullukta marifet arasn bulmalsn ki tehlikelerden kurtulasn.
Mutasavvflar dilindeki cem’ , tefrika ve cem’ulcem’in manas
udur: Tefrika, sana nisbet edilendir.
Cem’ , senden soyulup alnandr. Bu,
u
demektir: Yani kulun, kulluk vazifelerine, beeriyet icaplarna göre yapt
ameller tefrikadr. Hakk taraf ndan ona gelen manalar,
lütuf ve ihsan ise Cem’dir.
Her ikisi de kula lazmdr. Çünkü
tefrikas olmayan kimsenin
kulluu olmaz; cem’i olmayan kimsenin de marifeti olmaz. Kulun “an
cak sana ibadet ederiz”
sözü, kulluu göstermek suretiyle
tefrikay isbattr.
“Ancak senden yard m dileriz” sözü de cem’i istemedir. Tefrika,
iradenin balangc, cem’ sonudur. Cem’ulcem’ daha tam ve daha yüksek
bir makamdr.
Cem’, eyay Allah Teâlâ ile beraber görmek, kuvvet ve kudretin Allah
Teâlâ’ya ait olduunu bilmektir.
Cem’ulcem’ ise
tamamen helak olmak ve Allah Teâlâ’dan baka her
eyden fena bulmaktr ki bu, Ahadiyyet mertebesidir.
Çalp mücadele etmelisin. Vücudunu
gözünden kaybetmeli, Zat’a yönelmeli,
hakikatle uramalsn ki, bütün
varlklar, O’nun cemalinin
cevlangah ve bütün kâinat, O’nun kemalinin aynasdr. Ruhunu bu mer
tebeye yükseltmeye ciddiyetle
çalmal, mücahede etmelisin. Varln
öylesine kaybetmelisin ki sana bakman O’na bakman olsun; senden bah
setmen, O’ndan bahsetmen olsun.
Nerede ve ne zaman olursa
olsun, yemede, içmede, konumada,
susmada, gidip gelmede, hareket ve sü
kûnda her an O’ndan bo
kalmamalsn.51
PANTEZM VAHDET VÜCUD MUDUR? 52
Panteizm kelimesini etimolojik53 yönden ele alrsak, kelime olarak kul
lanlnn çok yeni olduunu görürüz. Oysa mahiyet
itibari ile panteizm,
antik çadan beri vardr. André Lalande
(18671963)’a göre panteist te
rimini,
ilk defa 1705 ylnda John Toland (16701722) kullanm, pantizm
Divân lahiyyat ve Açklamas | 25
tanmla ifade etmek istersek:
a — Tam anlam ile: Her
eyin Tanr olduunu, Tanr ile kâinatn tek
ve ayn cevher olduunu kabul eden doktrindir. Bundan da temel iki an
lam ortaya çkar:
1) Tanr tek gerçek, kâinat sadece, ne devaml gerçeklie, ne de farkl
bir cevhere sahip olmayan, görünümlerin veya sudurlarn bütünüdür. Ta
biat Tanr’da, sonluyu sonsuzda eriten
panteizmin bu türüne idealist
panteizm denilir.
2) Kâinat tek gerçek, Tanr sadece var olan her
eyin toplamdr. Son
suzu sonluda, Tanr’y tabiatta eriten panteizmin bu türüne naturalist ve
ya materyalist panteizm denilir, sonunda ateizme varr.
b — Kapal veya felsefî olmaktan daha ziyade edebî bir anlamda, tabi
at, bir çeit taplmann öretildii canl bir birlik olarak tasavvur etmek
tedir. Bu açdan panteizm ilahlatrlm
tabiattr.
Panteizm’e göre Tanrnn âlemden ayr ve müstakil bir
ahsiyeti yok
tur. O, bir kanundur, bir kuvvettir. Bundan dolay panteizm,
ahsiyet kav
ramn ve hürriyetin varln kabul etmez. Bu durumda insan, fizik âlemi
nin bir parças, ahlâk da tabiat düzenine zarurî ve pasif bir itaat olur. Ay
rca yaratanla, yaratlan arasndaki fark kaldrd için bütün dinleri ykar.
Görüldüü gibi panteizmin birçok çeitleri bulunmakta ve deiik
ta nmlar yaplmaktadr. Bunlarn, hemen
hemen hepsinde deimeyen gerçek udur:
Sonsuz varlkla sonlu varlklarn, yani Tanr ile tabiatn ezelden beri tek
ve ayn
ey olduunun kabul edilmesidir. Bu bakmdan panteizmin çeit
leri, esas itibariyle birbirinin ayndr. Bunlarn farkllklar
öyle belirtilebi
lir: Bir açnn kenarlar uzadkça aradaki mesafenin açlmas gibi, panteiz
min muhtelif çeitleri tekâmüle doru gittikçe aralarndaki uzaklk artar’ .
Tanrâlem özdeliini kabul edip, savunan panteizmin, Arapça bir ifa
de
ile vahdeti mevcudun durumunu, ksmen de olsa, belirttikten sonra
slâm tasavvufunda yer alan Vahdet i Vücud
ilkesi hakknda bilgi verme
nin yerinde olacadr.
Aratrmalarn bugünkü durumuna
göre Vahdeti Vücud deyimi, “ilk
defa Konevî’nin eserlerinde ve onun yaad devirde ve kendisiyle M
sr’da görümü olan
bn Seb’in’in (669/1270) eserlerinde
kullanlmaya balanmt r” .54 Bu
gibi iddialarn yannda, bn Arabî
(560/1165 638 /1240)’nin, Vahdeti Vücud
ifadesini Fena Risalesi’nde kulland görül
mektedir. O, öyle diyor:
26 | Niyâzî i Msrî kaddese’llâhü
srrahu’laziz
“Hikmet ehli olduunu
iddia eden ve hep aklî nazariyeler
ileri süren
biri, Vahdeti Vücud ehlinden olan hakikat ehlinden birine gelip bir mese
le sordu, ben de bulunuyordum (… ) Oysaki Vahdeti Vücud düüncesine
sahip olan kimse bildii
eylerden ötürü son derece mutludur” .55
Vahdeti Vücud ilkesine taraftar olanlar, bu düünce tarznn Kur’an ve
Hadislere dayandn ileri sürüyorlar. Bu iddialarn delillendirmek için de
birçok âyet ve hadisleri delil gösteriyorlar. Bu âyetlerden birkaç tanesini
öyle sralayabiliriz:
“Biz ona (insana)
ah damar ndan daha yak n z” .56 “Göklerde olan
lar da, yerde olanlar da Allah’ nd r. Allah, her eyi kuat r” .57 “O, evvel,
âhir, zahir ve bât nd r. O, her eyi bilicidir” . 58 Zikrettiimiz bu son âyeti
kerîme öyle tefsir ediliyor:
“Zahir, varl her eyden aikâr, çünkü her
ey O’nun vücuduna delil dir. Hiçbir
ey yoktur ki vücutta zuhur ederken daha evvel O’nun vücudu
nu isbat etmi
olmasn. Mamafih her zahiri O, zannetmemelidir. Çünkü o,
zahir olmakla bâtndr da, havass ile his, hayal ile tahayyül olunamayaca
gibi hakikati akllarn idrak ve ihatasna smaktan münezzehtir. Binaena
leyh ne yalnz zâhir, ne de yalnz bâtn diye hükmetmemeli, hükmü atf
tan sonra yaparak zâhrü bâtn demelidir. Evvel ve âhir de böyledir.
(…) Mamafih hepsinde hüküm rabttan
sonra olmak daha evlâdr. Çünkü
“Hüve” zamiri Allah ismi Celîline râci’dir. Allah ismi ise bütün esma ve s
fatn mertebei cem’idir. Hâlbuki birçoklar bundan gaflet ederek Vahdet
i Vücud namna hatalara dümektedirler. Ve “O, her
eye âlimdir”. Bina
enaleyh kendini de bilir. Bâtn isminden, kendine nazaran da bâtn oldu
u zannedilmemelidir” 59 .
smail Fennî Erturul, tefsirini belirtmeye çaltmz bu Ayeti Kerîme
için öyle diyor: “Âcizane
görüüme göre bu Ayeti Kerîmede, Vahdeti
Vücud vardr, bu da Kur’an’a mahsus meziyetlerdendir”
.
Vahdeti Vücud ilkesi için, zikredeceimiz
u görüün en belirleyici ve kabul
edilebilir olduu inancndayz: “Tanr
ile âlemi bir ve ayn sayan
monist mistisizmi,
slâmî açdan savunmak mümkün deildir. Savunulabi
lecek olan ve asrlar boyunca da kabul edilegelmi
olan fikir öyle özetle nebilir:
nsan Allah’n da yardm
ile (ve vahyin örettiklerine dayanarak)
kendisindeki ilâhî yan kefederek nazarî ve amelî kemali elde etmek için
büyük bir mücadeleye koyulur. Nefsinin “âdî ve baya güçlerini” hâkimi
Divân lahiyyat ve Açklamas | 27
yeti altna alr. Manevî imkân ve kabiliyetlerinin idraki yolunda adm adm
ilerler. Sonunda öyle bir kemal noktasna gelir ki, kendisinde ilâhî sfatla
rn, beerî imkânlarn elverdii
seviyede gerçekletiini hisseder. O za
man her eyle ve her eyin yaratan
ile balantl, ilikili olduunu fark
eder. Hangi kaynaktan geldiini ve hangi kaynaa döneceini bilir. Nere
ye baksa Allah’n yüzünü” görür. O’nun daimî “huzuru” nda düünür ve
hareket eder. Beerî irade ile ilâhî irade arasndaki gerilim yok olur. Birin
ci derecede kâmil insann gönlü, ikinci derecede ise her
ey, ilâhî tecellîye mazhar olur.
Artk sûfî her zaman, her eyde
O’nunla olduunu idrak eder” .
Kâinattaki, zerreden küreye her mevcud, Allah’n varlnn ve birlii
nin, kâinatla özde
olmadnn açk bir delilidir. yi düünebilen
zekâlar bilinenden bilinmeyeni; görülenden
görülmeyeni; hissedilebilir kuvvet
lerden ana kuvveti kefedebilir.
nsana düen, hââ Allah’la kâinat özde
letirerek Allah’ inkâr etmek deil, yaratln srlarn inceleyerek yaratk
lardan, Akn ve Mutlak Yaratan’n varlk ve birliini görmektir.
Böylece belirtilmeye
çallan Vahdeti Vücud ilkesi
ile panteizm ara snda birçok farklarn
olduu kendiliinden ortaya çkyor. Bu
farklar eletirel bir
ekilde ortaya koymann yararl olaca düüncesindeyiz
.
PANTEZM LE VAHDET VÜCUD ARASINDAK FARKLAR
Panteizm her
eyden önce çelimezlik ilkesini ykyor. Çünkü Allah’ in
san ve dünyay tek bir cevher kabul ediyor. Bu evrensel cevher ayn za
manda sonlu ve sonsuz, mükemmel ve gayri mükemmel,
izafî ve mutlak
olacaktr. Eer bu hipotezde
sonsuz varsa, yer kaplama
ile düüncenin,
ruhla vücudun sadece bir karm olacaktr. Fakat yer kaplama ile düün
ce, ruhla cisim birbirine indirgenemez ve biribirine muhalif özelliklere sa
hiptir.
Sonsuz ile sonlu arasndaki
fark hiçbir zaman kapatlamayacaktr. Bir
tarafta sonsuz var, dier tarafta
sonlular kolleksiyonu var. Bunlarn bir
leme noktas nerede? Spinoza bunu bulamad. Ne sonsuzdan sonluyu ç
karmay, ne de sonluyu sonsuza balamay isbat edemedi. Yaratma inkâr
edilirse, Allah âlem ilikisini açklamak imkânszlar gibi görünüyor.
28 | Niyâzî i Msrî kaddese’llâhü
srrahu’laziz
olana”m aittir? Semavî dinler, “kulun
iradesinin, Tanr’nn iradesine tabî
olmasn” isterler. Fakat evvela bana ait bir irade olmal ki, onu bakasnn
iradesine tabi klmay düünebileyim”
Panteizm, cevherin mutlak birliini dorulayarak ferdiyat ve
ahsiyeti ykyor. ahsiyet yklnca, uurlu
ahsa ait olan gerçek ölümsüzlük de yk
lyor. Ölümle, “ben”i oluturan öeler, yeni bir birleim için büyük bütün
de dalacaktr. Yeniden dirilme, cennet
ve cehennem panteizm için
sözkonusu deildir
Panteizm, ahlâkî açdan birtakm hususiyetleri yok ediyor. Bunlardan
bazlar unlardr: Sorumluluk: Hürriyet ve
ahsiyeti kaldrd için, zorun lu olarak
sorumluluu da kaldryor. “Ben” olmad
için, “ben”in cevap
vermek mecburiyetinde olduu fiiller de yok demektir.
yi ile kötü, faziletle günah, deerlilikle deersizlik arasndaki fark yok
ediyor. Çünkü panteizme göre her
ey, ilâhîlemitir. Oysaki her eyi ilâhî
letirmek, her saçmay dorulamaktr.
“Panteizmde akn ulûhiyet anlay olmad
için ‘yaratma’ fikri de
yoktur. Teizmin en bariz vasf , iradesi olan
bir hür yarana fikrine yer ver
mesidir. Panteizmde her ey
Tanr’da olup bitmektedir. Ondan ayr
bir
âlem yok ki yaratma olsun.
Panteizm dinî tecrübenin
anlalmasn da oldukça güç duruma sok
maktadr. Eer, Tanr bir zat deilse,
ibadetin, duann ne anlam vardr?
Dinî tecrübe, Tanrinsan münasebetine dayanmaktadr. Tanrinsan ayni
yetine deil .(…) Panteizm ile Vahdeti Vücud fikrini savunanlar arasndaki
en önemli
farklardan biri burada karmza çkyor. Panteizm dinî
tecrü
benin deil, nazarî düüncenin öne sürdüü felsefi bir teoridir; oysa die
ri, yaanan bir tecrübedir. Biri hayatn somut veçhesinden kopmu
bir sis tem, öteki
ise, birçok mutasavvfa göre, bu somutluun, bütün derinlii
içinde, yansmasdr” .
Panteistlere göre Allah
için hiçbir zatî sfat söz konusu deilken, Vah
deti Vücud ilkesini kabul edenlerin
tamamna göre Allah’n ilim, irade,
kudret, yaratma v.s. gibi zatî
sfatlar mevcuttur. Bunlarn “hiçbirisi
Cenab Allah’a, düünce ve yer
kaplama gibi sfatlar isnat etmemitir.
Çünkü bunlar, mahlûkata mahsus sfatlardr”. Felsefi bir teori olan pante
izmle, dinî bir tecrübe olan
Vahdeti Vücud arasnda en az,
“isim” ile
“müsemma” arasndaki fark kadar ayrlk vardr.
Divân lahiyyat ve Açklamas | 29
nilen felsefî sistemi görüp de, Vahdeti Vücuda kail olan evliyalardan yüz
çevirmek odur” .
Spinoza’ya göre Tanr’nn tezahürü
zarurîdir. Onda irade ve ihtiyar
yoktur. Tanr hür olan iradesiyle ve diledii gibi önceden takdir etmemi
tir.
Mutasavvflara göre Allah, âlemi kendi iradesi ile yaratmtr. Kâinatn
hepsi sonradan olma, muhdes ve mümkündür.
nsan cüzî iradeye sahip
tir. Ceza ve mükâfat, cüzî iradeden mütevellid seçmeye dayanr.
Spinoza’ya göre din, Tanr
tasavvurundan yahut ilâhî aktan
doan emel ve fiillerin bütünüdür.&nbs