Download - Hüseyin Can - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2283-Kurdler_Ve_Stalin-Huseyin_C… · Kitapta, Kültlerin; Sosyalist Ekim Devrimi, sosyalizmin inşası, kültür devrimi, sınıf

Transcript
  • Hüseyin Can

    Ht imara vrktm ? Uz t

    •aüfBtjc tazatşaroelnglaB^Vo mazi.no; .ı ’ ^ Ğ İ t o L T Tİw%

    •»rdarft O r d i y a S e r

    İşçi Kolektifi Yayınları

  • K Ü R T L E R v e S T A L İ N

    H ü sey in C an

    İşçi K olektifi Y a y ı n l a r ı

  • K Ü R T L E R v e S T A L İ NH üseyin Can

    e-mailhuecan@ web.de

    Birinci BaskıN isan 2013

    Kapak Düzenlemeİşçi Kolektifi

    Ön Kapak Fotoğrafları31 Mart 1930’da S S C B ’nde yayım lanan

    Riya T eze gazetesinin 1. sayısının ön kapağı; ve Roja N û gazetesinin 1943’te yayımlanan

    27. sayısının ön kapağı.

    Tanıtım ve alıntılar dışında kitabın yazarı ve İşçi Kolektifi Yayınları’ndan

    izinsiz çoğaltılam az!

    TeşekkürElinizdeki çalışmanın ortaya çıkmasında

    em eği geçen arkadaşlara teşekkür ediyorum.

    mailto:[email protected]

  • İÇ İN D E K İL E R

    Ö n sö z .................................................................................................................. 5

    I. B Ö L Ü MB üyük Sosyalist E kim D evrim i ve P d S B ’nde Sosyalizm in K uru luşunu n K ürtlere E tk ileri Ekim Devrimi’ne Katılan K ürtler............................................................ 27- Ferik Polatbekov............................................................................................ 31- Ereb Şetno.......................................................................................................36Kürtler, Sosyalizm İnşasında..................................................................... 49- Ebulqasim A. Lahûtî..................................................................................... 51- Heciyî Cindî................................................................................................... 56Sosyalist Anavatan Savunmasında Kürtler........................................... 70- Rambout’un izlenimlerinden...................................................................... 76- Sovyet Ermenistanı’nda Kürtler/1949...................................................... 78Kürdistan’da 3S Etkileri- Cegerxwîn Şiirinde PdSB Etkisi.................................................................80- Belge: Neue Zeit-1949................................................................................ 94

    II. BÖLÜMÜç K o n u - Üç T a v ır ............................................................................................ 101K urdistan U y e z d ......................................................................................................119- İsmail B eşik çi’nin Tavrı Ü zerine...................................................................... 143- BELGE: „Azerbaycan Kürtleri“nden P arça .................................................166K ürtler, Sürgüne G ön d erild i m i? ................................................................... 197- Bazı İddialar ve G erçekler....................................... .*............ ......................... 210- Ziya U lu soy ’un Y a n ılg ıs ı................................................................................... 224M K C ve S ta l in ............................................................................... ..........................229- Dr. Şıvan’m D eğerlendirm esi........................................................................... 254Barzanilerin U zun Y ü r ü y ü şü ........................................................................... 267- Uzun Yürüyüşçüler P dSB ‘nde.......................................................................... 280P dSB +K E ve K U K M İlişk isi Ü zerine T e z le r .............................................291

  • III. BÖLÜMK ü r d is ta n (v e K ü r t ) „ S o l“Ç e v r e le r in d e S ta lin D e ğ e r le n d ir m e le r i- T-KDP Dr. Ş ıv a n ....................................................................................................304- K aw a ........................................................................................................................... 310- Y ılm az G ü ney..........................................................................................................322- PSK - Kemal B u rk ay............................................................................................327- Tevgera Sosyalist a Kurdistane......................................................................... 338- Kürdistan Öncü İşçi Partisi.................................................................................342- R ızgarî.........................................................................................................................348- H evdem ...................................................................................................................... 363- Kürdistan Komünist Partisi.................................................................................365- Tekoşina S o sy a list.................................................................................................380- Partiya İslamiya K ürdistan.................................................................................383- Kürdistanlı K om ünistler......................................................................................384- Kürdistan Devrim ci Sosyalistleri..................................................................... 389- Tevgera K om in ist...................................................................................................391M odern R evizyonizm in O kulundan G eçe n ler ......................................... 394- V ekil M u stefa ......................................................................................................... 399- Cemşid H eyd er i..................................................................................................... 402-C e li le Ç e lil ............................................................................................................... 407- Eskere B oy ik ............................................................................................................409- Hejare Ş a m il............................................................................................................413

    IV. BÖLÜMStalin SavunulmadanMarksizm-Leninizm Savunulamaz!- 6 Mart 1994 SSMLS Panel’i..................................................................... 419- Belgeler........................................................................................................ 452- Stalin’e Yönelik Saldırılara Yanıtlar........................................................462- Sonuç.............................................................................................................476

    Yararlanılan Kaynaklar............................................................................484Kısaltmalar...................................................................................................488

  • ÖNSÖZ

    “Kürtler ve Stalin” bağlam ında bir incelem eye, değişik neden ve gerekçelerle ihtiyaç vardı. Ö zellik le 89/91 dönem inde M odem revizyonistlerin önderliğindeki Sovyetler Birliği ve uydusu konumundaki blokta bilinen gelişm elerin ardında Kürt siyasal çevrelerinde, özelde “sol” söylem e sahip kesim de Stalin k işiliğ i etrafında Leninizm e ve proletarya diktatörlüğü -dönem i- Sovyetler B irliğ i’ne [PdSB] karşı çok yönlü ve bütünüyle çarpıtma-iftira-karalamadan ibaret yoğun saldırılar başladı. Dünya genelinde hakim bulunan antikomünist saldırganlıktan ilhamını alan sosyalizm karşıtlığı, antiStalin tem elde bugün yeniden işçi ve em ekçi kitlelere dayatılm ış durumda. İçlerinde akşam „kom ünist“ yatıp sabah antikomünist kalkanların da bulunduğu bu cenahtaki ezici çoğunluk için m-I söylem , „kom ünist“ iddia ve sahtece de o lsa „sosyaIizm savunusu'1 gibi bir dönem in ideolojik gereksinim leri çoktan terk edildi. Sosyalizm , s ın ıf m ücadelesi, Leninizm gibi pek çok ideolojik-teorik konuyla hiç bir ilgileri bulunmayan kimi sahte kom ünist kılıflar altında, bazıları sosyaldem okrat içerikte bir tür .b eled iye sosyalizm i’ kulvarlarında yol alarak ve hatta içlerinde artık sosyalizm den uzak durulmasını öğütleyenlerin de bulunduğu bu cenahtaki tüm kesim ler, bugün hala ısrarla Stalin’e karşı düşm anlığı bırakmış değiller. Stalin eleştirisi yapmayan, “eleştiri” adı altında tam bir saldırganlıkla karalama, iftira, çarpıtma vs. faaliyeti yürüten bu tür çevrelerin tavrının irdelenmesi gerekiyordu. Çünkü başta geniş işçi ve em ekçi kitleler gelm ek üzere; kom ünizm e sempati duyan, PdSB sosyalist deneyine sahip çıkan dürüst devrim ci insanları, hatta bir bakıma Stalin’i savunma çeperinde tutunmaya çalışanları da yer yer kapsayan bu burjuva ideolojik kuşatmaya karşı, Stalin Savunulmadan Marksizm Leninizm Savunulam az [SSM LS] tem elinde Kürdistan kamuoyuna da gerçeklerin açıklanması gerekiyordu. 89/91 süreci ile birlikte yaygınlaşan sözkonusu antikomünizm cereyanına kapılan, m evcut konjonktürel ideolojik koşulların etkisi altında Stalin üzerine yanlış bilgi ile kafaları doldurulmuş genç insanların Stalin gerçekliğini doğru tem ellerde öğrenebilm eleri bakımından da elinizdeki çalışm anın hazırlanması mutlak bir gereksinim haline geldi. Kuşkusuz ki, elinizdeki kitap ile tek başına varolan hakim akıma karşı istenilen başarıya ulaşmak imkansızdır; ancak im kansız olanı aşabilm ek için de, bir yerden başlamak gerekiyordu ki „Kürtler ve Stalin" incelem esi Kürdistan özgülünde , ilk başlangıç’ çerçevesinde değerlendirilebilir.

    Elinizdeki kitap incelendiğinde; Kürtlerin hayatlarında Stalin’in yeri daha net görülecektir. Y aşadığı dönem , ölümünün ardındaki bir kaç

  • on yılı kapsayan süreç ve bugüne kadar geçen zaman aralığında Stalin’in, Kürtler tarafından yeterince anlaşıldığı, doğru kavrandığı, gerçekliğinin objektif ele alındığı, tem sil ettiği ve geliştirdiği Leninizmin ilkelerinin bilinçlere kazındığı (az sayıda insanın dışında), söylenem ez. Ayrıca belirtmek gerekir ki, özellik le bugünün Kürt gençliği tarafından doğru tem ellerde tanınmaması da dikkat çekicidir. Bunun bir dizi nedeni var kuşkusuz. Kitapta; nedenlerin yanı sıra, Stalin’in M arksizm -Leninizm 'i teorik olarak geliştiren yanı ve proletarya diktatörlüğü deneyinin önderi ve büyük pratisyeni niteliği ortaya konuluyor.

    Kitapta, Kültlerin; Sosyalist Ekim D evrim i, sosyalizm in inşası, kültür devrimi, s ın ıf m ücadelesi, sosyalist anavatanın savunulması gibi konulardaki rolleri, katılımları, tutumları üzerine bilgilere yer verilmektedir. Bazı Kürt siyasal çevreleri tarafından spekülasyon konusu yapılan Kürdistan Kazası [KK] idari birimi ve „Kürtlerin sürgünü1' üzerine ayrıca ayrıntılı durulmaktadır. .Dışarıdaki Kürtler’ bağlamında ise; Kürtlerin ilk kez doğrudan SSC B ile ilişkilendikleri dönem olan Mehabad Kürt Cumhuriyeti [MKC] özgülündeki gelişm eler de detaylı incelem e konusu yapılmıştır. {P dSB ’nin Kürdistan Ulusal Kurtuluş M ücadelesine [K UK M ] karşı tutumu, bir diğer kitabın konusu olarak planlandığından, bu çalışm ada ancak özetle ,tezler’ çerçevesinde değinm ekle yetiniyoruz.} Kuzey parçasındaki Kürt/Kürdistan „sol“ çevrelerin Stalin üzerine değerlendirmeleri de, kitabın önemli unsurlarından biridir. 89/91 m om entinde „yeni“ revizyonist akımın saldırılarına karşı yazılm ış bazı makaleler ve aynı çerçevede gerçekleştirilen „Stalin P a n elin d ek i konuşm ayı da kitaba dahil etmek gerekiyordu. Kürdistan işçi ve em ekçileri tarafından doğru içerikte tanınmadığı; ayrıca Stalin karşıtlarının Stalin’i okuma gereği duymadan eleştiri ve saldırılarını sürdürdüğü dikkate alındığında; kitabın sonuna Stalin gerçekliğini doğru tem ellerde tanıma amacına uygun olarak birkaç kısa metne ,parça’ çerçevesinde yer verdik.

    Bu çalışm a, Stalin bağlamında kimin neyi savunduğunu birarada verm eye çalışıyor. Ele aldığım ız konu; arada bir yerde konumlanma şansını ortadan kaldırıyor. Bu, şu anlama gelir: Ya Stalin’isavunuyorsunuzdur, öy leyse m-1 klasiği büyük bir komünist önder diyorsunuzdur ve bu durumda eleştirileriniz ilkesel konu(lara) tekabül etmiyordur; ya da Stalin’in “ ilkesel hataları” adı altında başlayan saldırılarınızı ardarda sıralar; önce klasik niteliğine ,ç izg i’ çekerek ,kom ünist’liği ile yetinm enin teorisini yapar ve giderek bir noktadan sonra devrim ciliğini de sorgulam aya gidecek zem ini döşem iş olursunuz.

  • Hatta içlerinden bazılarının işi çiğ kıyaslamalara vardıracak kadar çığrından çıktığını ve ‘öbür tarafa’ düştüklerini de tanık olduk. Ö ncesini bir kenara bırakacak olursak, son çeyrek yüzyılda hepim iz gelişm enin böyle seyrettiğini bizzat yaşayarak gördük. D olayısıyla, şunun kavranması gerekir: Stalin için „m -l klasik değildir" kanaatinde olanlar; SSM LS perspektifinin yanlış olduğunu keşfedenler; ,yarın’ sırayı L enin’e getirmek zorundadırlar. D iğer bir ifade ile; Stalin’i am eliyat masasına yatıranlar, kaçınılm az şekilde Leninizm i revizyondan geçireceklerdir. Tıpkı, Lenin’i am eliyat masasına yatıranların M arksizmi revizyondan geçirm eleri ve terketmeleri gibi. H aliyle, Stalin adı sözkonusu edildiğinde ‘ortayı bulm aya’ çalışan pragmatistlerin çabası boşuna. Soruna ilkesel bakmayan, tem elden farklı iki ayrı duruşu içiçe geçirerek görece faydacı mantığın esiri , idareci’ yaklaşım , her ne kadar düne ait idiyse de, bugünlere sarkan boyutları da yok değil. Elinizdeki kitapta, konuyu bu yönüyle de irdelem eye çalıştık.

    89/91 öncesi Kürdistan’ında tutarlı ve ilkeli tem elde SSM LS perspektifinin tem sil edildiği ve bu çizginin sürdürüldüğü söylenem ez. B elirttiğim iz tarihten çok önce bazı olum lu devrim ci yaklaşımların varolduğu ve fakat sözkonusu duruşun devam ettirilm ediği, hatta dün savunulanın tam zıddı bir savrulma içerisine girildiği açık ve net. Olgu olan şudur ki; belirttiğim iz tarih öncesinde ve daha sonra SSM LS perspektifi parti-örgüt düzeyinde tem sil edilem em iştir. Sözkonusu tarih ile birlikte, daha da geri konuma savrulmalar yaşanarak, Stalin’i m -l’in klasiği (ustası) değerlendirm em e, hatta hepten reddi vs. eğilim ler gelişm iştir. Kürdistan özgülünde Stalin’e yaklaşım konusunda 89/91 tarihi içerikte değil ama, biçim bakımından ‘m ilat’tır. O tarihten sonra Kürdistan ‘so l’ çevrelerinin tamamı ‘kılıçlarını çek m iş’ ve Stalin’e, Stalin nezdinde m -l’e yönelik açık, sınırsız ve ölçüsüz saldırganlığın startını vermişlerdir. G eçm işte de Kürdistan’da revizyonizm baskın şekilde tem sil ediliyorduysa da, belirttiğim iz tarihle birlikte oluşan ideolojik ortamda bu tem sil yeni bir takım özellik ler de kazanmıştır. Daha önce güya L enin’e .sığınarak’ Stalin’e m esafeli duranlar ve bu yolla Stalin’i arka plana itip, kurtulmak isteyenler; 89/91 ’e doğru giden son bir kaç yıl içinde Lenin’i kendilerine kalkan yapmadan açıktan ve doğrudan Stalin’den kurtulmak am acıyla harekete geçtiklerinde, aslında giderek L enin’e karşı da hazırlık yapmaktaydılar. Çok geçm eden, kom ünistlikten sosyaldem okratlığa terfi ettiklerinde, sözde de olsa, L enin’den ve Leninizm den geriye bir iz bırakmadılar. Bu; tartışma götürm ez açıklıkta, Stalin’i reddedenin, L enin’i de reddetmek zorunda olduğu; Stalin ile sorunu olanın, Lenin ile sorunu olduğu anlam ına geliyordu ki çok geçm eden böyle de oldu.

  • Ancak, beklenen çizgide buluşan farklı revizyonistlerin oluşturduğu bu karşı güç, dönem sel bakımdan SSM LS persepektifine sahip m-1 komünistlerin sınırlı gücü nedeniyle büyük tahribat yarattı. Sosyalist tarihi ve Stalin gerçekliğini çarpıtma görevini üzerlenm iş bu çevrelerin antikomünizm cephesine yaptığı bu katkı, aslında çarpıtma ve karalama tem elinde yükselse de, hala gerektiği kadar deşifre edilm ediği için etkilerini sürdürüyor. Elinizdeki kitapta, Sovyet Kürtlerinin tarihini arzuladıkları şekilde ,yen iden’ yazanların safsatalarını deşifre edebildiğim iz ölçüde ve çerçevede, sözkonusu etkiyi sınırladığım ızı ve Stalin’in eserine sahip çıkm anın, sosyalizm e sahip çıkmak anlamına geld iği bilincini Kürdistan işçi ve em ekçi kitlelerine taşıma eylem i ile, ileriye doğru önem li bir adım attığım ızı düşünüyoruz.

    “Sovyet deneyi başarıya ulaşmadı”cıların sefil hali...Bu iddiayı öne süren çevrelerin; “başarıya ulaşmadı”dan kastı,

    hiç bir şekilde Gorbaçov, Brejnev ya da Kruşçev önderlikli modern revizyonistlerin önderliğindeki Sovyetler Birliği [MrSB] değildir; doğrudan doğruya Stalin adı verilerek ve am iyane tabirle ‘faturanın tam am ı’ Stalin’e kesilerek Sovyetler B irliği’ndeki ilk sosyalizm kuruluşu deneyinin başarısızlığa uğradığını tem el almaktadırlar. İlginçtir, başarısızlığın nedenlerini akıllarınca ifade ettikleri yerdeki tüm eleştiri ve karşı çıkışlarında da muhatapları hep Stalin’dir. Ve 1956-1991 arası dönem deki tüm kötülükler(de) Stalin hanesine yazdırılarak, neden başarısız kalındığı anlatılmaya çalışılmaktadır vb. B öyle de olsa ama, sonuçta sahte sosyalizm maskeli ,b lok ’a ait, ‘ortada’ bariz bir başarısızlık durumunun varolduğu kabul edilmektedir. N e var ki, Kürdistan’daki bazıları açısından sözkonusu kabul için, G orbaçov’un 27. Parti K ongresi’ndeki ‘ç ık ış’i yapması ve ardından Y eltsin sarhoşunun bilinen sonu hazırlaması gerekiyordu. O ana kadar ama, onyıllar boyunca 1956’daki SBKP 20. Parti K ongresi’nde alınan kararlarla sosyalizm den geriye dönüşün aleni ve resmi yoluna girildiğine dair yürütülen mücadele bir çırpıda yok sayıldı. G eneli, bir bakıma konuyla ilişkili olan-biten her şeyi ele alma lüksümüz yok; ama, en azından Kürdistan’da sosyalizm den geriye dönüş konusunun tartışıldığını ve bu tartışmanın her bir parçada farklı tarihlerde ve değişik düzey ve yoğunluklarda da olsa yaşandığını biliyoruz. Bugün, kim ilerince geçm işe dönük olarak „kutuplaşmakla yanlış yaptık" türünden yakınmalar eşliğinde anılara yedirilen ya da ancak nostaljik takılmalar düzeyinde hatırlanan şey; tüm eksiklik ve yanlışlıklarına karşın ideolojik farklılaşmanın ta kendisi idi.

    Tüm yetm ezliklerine ve pratikte c ılız kalmasına karşın; SBKP 20. Parti K ongresi’nde modern revizyonizm in iktidarı ele geçirm esiyle

  • sosyalizm den geriye dönüş sürecine girildiği gerçeğini gem işte Kürdistan’da dillendirenler [yeterince bilim sel tem ellere oturtulamadan savunulsa da]oldu. G eçm işte, bir biçim de modern revizyonizm e karşı m ücadeleyi yürütenlerin ve tersinden modern revizyonizm in tezlerini savunm a ısrarı gösterenlerin bugün değişik düzey ve tonlarda sosyaldem okrasiye iltihak etm eleri, Avrupa Kom ünizm i akımının peşine takılmaları, ya da Troçkizm in etkisinde tezler savunmaları ve neredeyse tamamının demokratlık yoluna saplanm ış olmaları vs., işaret ettiğim iz olguyu yok saym aya yetm ez.

    Peki, inatla bu ‘karşı çık ıştan’ bir şey öğrenme zahmetine girm eyen, tüm eleştirileri “sosyalizm düşm anlığı” oiarak algılayan ve hatta B A A S söm ürgecileri ile bir olup Kürdistan’ı bombalamasına rağmen Brejnev yandaşlığından ve yoldaşlığından asla ‘geri adım ’ atmayanların çok sonra, yani ancak Y eltsin sonrası birdenbire tüm ‘resm i’ SSCB tarihini mahkum etmeleri ve fakat kendi paylarına ise “yanıltıldık” notunu düşmeleri nasıl izah edilm eli? Bir an için, 7 0 ’li yıllardaki pratik uç noktalara savrulmaları dikkate alabilir ve buna dayanarak karşılıklı birbirinden öğrenmenin ‘rafa’ kaldırıldığını söyleyebiliriz. Bu ama, esasta kitle ilişkileri ve birlikte-ortak hareket etm eye olum suz yansıyan ve fakat dönemin örgütsel yapılarına önderlik edenlerin birbirlerine ilişkin broşürler ve kitaplar yazmalarını engellem iyordu. Ayrıca öncesi de var. Dr. Şıvan, yani Sait Kırmızıtoprak konu hakkında fikrini açıkladığında, henüz ‘prosovyetik’ aşamaya geçilm em işti. Daha sonraları farklı yapılara dağılan, hatta kimi çevrelerde yoğun yeralan ve belirleyici konumlarda bulunanlar bir zamanlar Dr. Şıvan ile birlikte hareket etm elerine rağmen bu konuda tam tersi hareket etm eyi tercih ettiler. Ü stelik Dr. Ş ıvan’a sahip çıkm a adına, onun bu konudaki fikirlerini unutturmaya çalıştılar. Dr. Ş ıvan’ın Stalin’i savunan duruşu, onun sahip bulunduğu sosyalizm anlayışından ileri geliyordu ve nitekim Kruşçev-Brejnev önderliğindeki M rSB hakkındaki değerlendirm esi de doğrudan doğruya bu bilim sellik tem eline oturuyordu. Kim ileri, Dr. Ş ıvan’m adına, sam im iyetten uzak içerikte sahip çıkarak bu duruşunu unutturmaya, kimileri de bildikleri halde onun adını asla anmamakla ve bazıları da onun varlığına tahammül etm eyerek, bugünlere kadar sarkarak devam eden L eninizm e düşmanlık tablosunun ortaya çıkm asında pay sahibi oldular. İşte böyleleri, bir süreden bu yana bütün bu olan bitenden zerre kadar bir ders çıkartmaksızın; “prosovyetik” geçm işlerinin nelere mal olduğu üzerine sadece belirsiz bir ‘pişm anlık’tan ibaret vazgeçişlerini döne dolaşa tekrar faturayı Stalin’e kesm eyi tercih ettiklerini görüyoruz.

  • Böylelerin, geçm işte Troçki’nin ve daha sonra Tito revizyonistinin, ardında Kruşçev modern revizyonistinin Stalin şahsında Leninizm e yönelttikleri açık saldırılardan farklı yeni bir şey söylem edikleri ortada. İlginçtir, bu cenahta yeralanların neredeyse tamamı, sosyalizm de geriye dönüş konusunda tek la f etmemektedirler. Ama, dün, bir biçim de lafzına sahip çıkar çerçevede teleffuz ettikleri m-1 literatürden hızla kopmayı çabuk başardılar. V e aynı hızla sosyal demokrat ç izg iye kaydılar. İşte gülünç duruma düşen böylelerin Stalin eleştiriciliğine ‘şaka’ değeri bile biçm ek istemiyoruz, fakat bu yönden gelen ideolojik saldırının sosyalizm sevgi ve sem patisine sahip işçi ve em ekçi kesim ler üzerinde yarattığı tahribatın bir nebze önüne geçebilm ek hesabıyla kendilerinden bahsetmek durumunda kalıyoruz.

    Konjonktüre! “Leninciler”in hazin sonu...Bir zamanlar m arksizm -leninizm lafzının moda olduğu günlerde,

    özellik lede ‘7 0 ’lerin ortalarında Kuzey parçasındaki ideolojik-politik atmosferde değişik argüman ve beklentilerle kimilerinin programlarının girişlerinde kalan ve fakat ezici çoğunluğu tarafından aktüel lafızlarında pek sık ve sıkı ölçülerde Lenincilik yapanların içlerinde bir kısmı; Leninizm le hiç bir alakası bulunmayan hallerine -b ilinçli- aldırmadan, sahte Leninci görünme pozunu terketmediler. Tam da Brecht’in işaret ettiği gibi „İnanılması kolay olanı söylem ek, doğruyu söylem ekten daha kolaydır.11 yöntem iyle yol almayı tercih ettiler ki böyleleri ideolojik-teorik bağıntıda hiç bir zaman doğruyu söylem e zorluğuna yönelm ediler. Ö yleki, modern revizyonist ideoloji ve teorinin önderliğinde burjuva bürokratlardan ve teknoratlardan oluşan bürokratik devlet kapitalizminden ibaret devletleri dahi „Leninci“ ilan etmekte kusur etm eyen bu çevrelerin doğruyu, devrim ci görüşleri savunabilmeleri, konjonktürel gereksinim lerine denk düşmüyordu. Ancak çok sonraları; ki o da ne zamanki „Leninci“ yoldaşları açıktan kapitalizme geçtiklerine inanmalarını salık verdikten sonradır ki ne yaman bir sahteliği kötü şekilde üstlendiklerini ve oyunun artık sonuna gelindiğini itiraf etmek zorunda kaldılar. Bu zorunluluk ama, pek çoğunu hayal kırıklığına da uğratmadı değil. Kimi hemen, anında açıktan burjuva liberal dünyanın sözcülüğüne soyundu; artık yapılacak bir şeyin kalmadığını idrak eden bazıları ise hızla yüzgeri edip tam karşıt söylem e ve/ya da dünün söylem ini terke girişti. Böylelerin, konumuz özgülünde çok fazla nazar-ı dikkate alınmaları gerekm iyorsa da; dün, hangi ideolojik-teorik-politik koşullarda SSM LS ilkesini savunulup/reddedildiğinin bilinm esi ve gelinen noktadaki önem inin b ilince çıkarılabilm esi amacıyla; düne ait kalan ve fakat komünistler için sahte Lenincilikleri tartışma götürmez

  • kadar açık seçik olan cenahtan bazıların görüş ve değerlendirmelerine de yer vereceğiz. Bugün; komünist, m -l, sosyalist gibi sözcüklerle kendilerini öne çıkarm ayıp, daha çok politik arenada liberal bir duruşu tercih etseler de, çoğunluğu dünün proSovyetçisi olan bu cenah nezdinde Kürdistan’da kirletilen bilim sel sosyalizm , kom ünizm , proletarya diktatörlüğü, M arksizm -Leninizm , Lenin-Stalin konularında komünist bir savununun yeniden gelişeb ilm esi am acıyla bu konulardaki kavrayışın derinliklere yer etm esi gerekiyor. Kürdistan’ın K uzey parçasında kimin Stalin konusunda ne düşündüğünün (diğer bir ifade ile kimin Leninizm den ne anladığının da denebilir) irdelendiği bir çalışmada, doğal ve hatta kaçınılm az olarak tek tek her bir çevrenin konuyla bağlantılı tutumlarına değinm ek kaçınılm az. D olayısıyla, bugün hala kendilerine ilham verenin esasta dün ardına takıldıkları modern revizyonizm olduğuna inandığım ız ve gerçekte L eninizm e yönelik saldırıların daha çok bu cenahta geldiğinin bilincinde davranarak, proSovyetçi çevrelerin değerlendirm elerine de yer vereceğiz.

    ‘Görece’ ulusalcıların Stalin tahammülsüzlüğü [ve dönemin ideolojik ihtiyacı]: “Stalin, Kürt düşmanı idi”Ülkenin orijinalitesinin de etk isiyle, lafızda kısmen parçacı

    ulusalcı ve fakat pratikte ise parçanın belli bir bölgesiy le kendini sınırlamış ve fakat buna karşın ulusalcılığı ve de yurtseverliği tekeliğine alan eğilim in öteden beri Kürt ve Kürdistan politik arenasının ayrılmazlarından biri olduğu biliniyor. B ağım sızlık fikrinin şim dilerde ne denli ‘dibe vurduğu’nun kavranabilmesi için; parçacılığın, parçada ise bölgeciliğ in ve hatta giderek egem en ulus ile aynı coğrafyayı paylaşma çerçevesinde ,bir b ö lge’ anlayışının peyderpey savunuculuğuna kadar giden sürecin gözönünde tutulması gerekir. B ağım sız ülke fikri ve savunusunun, ya da en azından parça geneli bazında federasyon ya da otonom i ısrarının revaçta olduğu dün, neredeyse herkes özenle Stalin karşıtı görünm em eye dikkat ederdi. Y a eleştiri ile yetinir; kimi ‘orta’ bir yolu bulur; sesiz kalır, bazıları savunur vs. bir yaklaşım hakim idi. Diğer şeylerin yanında, bunun geçm işteki bağım sızlık, federasyon ya da parça dahilinde otonom i istemi ve ısrarı ile birebir bağlantılı olduğu kesin.

    Hatırlanacağı gibi, programlarına m arksizm -leninizm ibarelerini alm ayı tercih ettikleri zaman dilim inde; savunu ve iddialarını güçlendirm ek m aksadıyla Stalin’den de pasajlara gereksinim duyan çevreler; bir zaman sonra tümden bu duruşu terkederek, deyim uygunsa düne ait kalan paradigmalarını unutup, her bakımdan yeni bir sürecin kapısını araladılar. Kısa sürede, söylem den ibaret çizgilerini değiştirm eyi başaran bu çevreler, hızla, kendileri açısından zaten lafızdan ibaret m-l

  • literatürü terk ve parçacılığın teorisini, hatta pratikte reformist icraatlarını sorunsuz gerçekleştirebildiler. Tam bu aşamada, dün zaten savunmadıkları Stalin’i her bakımdan karşıya almak, her şeyin suçlusu ve sorumlusu ilan ederek saldırmak vb. alışkanlık haline geldi/getirildi. Buna, parçacıların Stalin taham mülsüzlüğü de denebilir. Gerçekten de ‘yarım ağızla’ parçacı ve parça nezdinde bölge-alan çapında ve çerçevede politika ve pratikleriyle ancak görece ulusalcılık kategorisinde görm em iz gereken bu türden çeyrek m illiyetçi* [(*) «Çeyrek m illiyetçi»: Politik yaşamlarının her dönem inde, „yurtsever“ lafzını ağızlarına pelesenk eden ve fakat ulusalcılığın tüm gereklerine denk düşen m illiyetçi çizgiyi içselleştirem em iş; hiçbir zaman tutarlı ulusal talepler hattında duramamış; kah sahte bir marksizm -leninizm ya da sosyalizm taraftarı, kah burjuva m illiyetçiliğin kuyruğunda sürekli yalpayan bir eklektizm e mahkum olm uş; ve bütün bunların toplamında, mensubu ve adına konuşma talihsizliğinde bulundukları Kürt ulusunun ulusal kurtuluş savaşım ına ulusal tem elde katkıda bulunmadıkları gibi, iddialarının tersine, gerçekte tüm ulus gerçekliği özgülünde Kurdıstanî politika-pratik yoksunlarını; Kürt m illiyetçi kim liğini de edinem eyen bu ,m illiyetçi olamayan m illiyetçileri’ kısacası ancak „çeyrek“ tanımıyla anmanın doğru olacağından hareket ediyoruz.] Kürt örgütlerinin de konumuz özgülünde ciddi bir yer teşkil ettikleri kesin.

    Herkes „komünist“ iken “büyük Stalin’e” bağlılık yem inleri revaçta idi; antikomünizm baskın hale geldiğinde ise ama, o herkesler Stalin’de “Çar’ın damarım” arama yarışına girdiler. PdSB döneminde, Kürt ulusal hareketinin saflarından Stalin’e herhangi bir saldırıyı bir yana bırakalım, kayda geçen bir eleştiriden bile bahsedilem ez. Bilakis, Lenin ve Stalin’e karşı, sosyalizm in ülkesi ve anavatanı S S C B ’ne yönelik sevgi- sem pati-sahiplenm e önplandadır. Sözkonusu durumun ideolojik-teorik- politik-örgütsel yanı za y ıf kalsa da, dönemin siyasal eğilim i tercihini Stalin+Sosyalizm +Sovyetler [3S] yönünde kullanmıştır.

    MrSB döneminin son bir kaç yılında Stalin’e kimi za y ıf ve etkisiz ideolojik-teorik şikayet ve sızlanmalar yöneltm ekle yetinenler ise, Stalin’in “Kürt düşm anlığım ” henüz keşfetm em işlerdi. Denebilir ki, bütün bir MrSB dönem inde, Stalin’e kimi haksız ve tem elsiz ‘eleştiriler’ yöneltm elerine karşın, Kürt ulusal hareketinin ve/ya da Kürt sol çevrelerinin Stalin karşıtlığı ve bu çerçevede açık düşmanlık [12 Eylül faşist diktatörlüğü ile birlikte K uzey’de geri çekilm e dönem ine girildiğinde bir-iki marjinal çevrenin tanrılarını ararken Leninizm e ve Stalin’e ettikleri küfürleri saym azsak!] yaptıkları söylenem ez. Ö yle ki, özellik le de ülkenin kuzey parçasında “Maocu bozkurt” - “sosyal-faşist”

  • çizgisinde en sert sürecin yaşandığı mom entte bile antiStalin, ya da bugünkü haliyle yürütülen türden bir Stalin düşm anlığı yapılmamıştır. Yapılam azdı da, çünkü işi “M aocu bozkurt” derekesine vardıranların, kendilerinin “ L eninciligine” ! gö lge düşürme endişesi vardı; yoksa o şartlarda da Stalin savunucuları değillerdi; diğer bir ifade ile marksizm- leninizm i savunmuyorlardı.

    Stalin için “ Kürt düşm anı” tespit ve saldırganlığı; en son G orbaçov’un marifeti ve yoldaşı Y eltsin ’in katkılarıyla ancak 89/91 yıkım ı ile birlikte ‘m oda’ haline geldi/getirildi. Ö yle ki, bu dalgadan, varolanların içerisinde, bizim «en iyi sosyalizm savunucuları» diyeb ileceğim iz kimi gerçekten devrim e ve sosyalizm e gönül vermiş dürüst devrim ci arkadaşlarımız bile etkilendi, etkileniyor. Bu moda; Kruşçev-Brejnev dönem i ile başlayan ‘yaprak döküm ü’, ve G orbaçov’un varolanın gövdesine indirdiği köklü darbe ile birlikte, başta proSovyetçiler olarak bilinenler gelm ek üzere, Kürt sol hareketinin saflarında antiStalin ruh halinin tırmanışı, hatta kendinden geçişi kaçınılm az hale geldi. D olayısıyla, şunu belirtmek durumundayız: Kürt sol çevrelerin “Stalin Kürt düşmanı idi” savı, bütünüyle konjonktürel ihtiyaçtan ötürüdür. Kimin hangi kaygı ve argümanlarla, neden ve nasıl sözkonusu dönem sel ihtiyaca yöneldiklerinin pek çok örneği (neredeyse her politik çevreyi kapsar yaygınlıkta) verilebilir. “Stalin Kürt düşmanı idi” iftirasına sarılanlarda, Stalin karşıtı ruh hali öylesine egem endir ki, bu çevreler için, her ne olursa olsun her şeyin esas sorumlusu (böylelerine göre “suçlu”), Stalin’dir! Ki bu çevreler açısından herhangi bir gelişm eyi doğrudan Stalin’e m alederek izah etm ek sorun değildir. D iyelim ki Gürcistan S S C ’nde Kürtlerle ilintili o lum suz bir gelişm e yaşanm ış; ya da Laçin koridorunda Kürtler aleyhine bir sınır taşı oynam ış, veya H eciye Cindi örneğinde olduğu gibi bir Kürt yurttaşa karşı ilgili birimler ölçüsüz davranmış vb.; kesinlikle yerel yöneticilerin hatalı davranmış olabileceği olasılığ ı dışlanarak, derhal ve kayıtsız-koşulsuz sorumlu adres anında ilan edilir: Stalin! Bu önyargı öy lesine güçlüdür ki; Mehabad özgülünde bir Kürt devletinin neden kurulmadığının sorumlusu; ve hatta Kore, Çin ve Alm anya için ‘bağım sız, birleşik” vurgusunu yaparken, aynısını Kürdistan için neden önerm ediği vs. türünden pek çok akıl zorlaması sonuç üzerinden Stalin’in Kürt düşm anlığı ispata çalışılmaktadır!

    Son 20 yılda karşı karşıya bulunduğum uz şey, işte bu denli ölçüsüzce kendinden geçen Stalin düşm anlığından ibarettir. Stalin’e karşı bu hiç bir belgeye ve maddi olguya dayanmayan “soF’dan gelen saldırı ve düşm anlık furyasının zaman zaman ve bazı durumlarda bir biçim de Taha A kyol vari bir tarza bürünmesine dek vardırıldığına (örnekse;

  • İbrahim Güçlü) tanıklık ettiğim iz bir süreçte, Stalin gerçekliğinin tüm yönleriyle Kürdistan işçi ve em ekçilerine, devrim ci ve ilerici kamuoyuna sunulması kaçınılm azdı.

    “Anılar; güvenilir mi?”Anılar tem elinde tarih yazılışın ın yanlışlığını orta yere

    sergilem ek için de bu çalışm aya ihtiyaç vardı. İncelem e içerisinde de tespit ed ilebileceği gibi, pekçok konuda anlatımlara dayanarak ve hatta anılarını ve hafızalarını zorlayarak tarih yazan Kürtlerin de içerisinde yeraldığı sosyalist tarih çarpıtıcılarının iddialarının çürütülmesi amacıyla da bu çalışm a yapılm alıydı. Buna rağmen ama, her iddiayı ciddiye alacak durumda değiliz. Örnekse, Mehabad Kürt Cum huriyeti’nin yıkılm asının ardından, Uzun Yürüyüş kararı alarak Sovyetler B irliği’ne iltica kararı alan Barzani ve arkadaşları için "Ne yapsaydı adam. Ülkesinden kovulmuş, İran Hükümeti de sınır dışı etmiş ve Türkiye de kabul etmemişti. Böyle bir durumda S ta lin ’in hediyesini reddedebilir miydi? Onu reddetseydi, nereye g idecekti?" (M esud Barzani, Barzani-Cilt 1, sayfa 214) türünden ve içerikte o kadar çok tarih yazıcısı var ki, böylelerini bir bakıma ‘kendi başlarına bırakmak’ zorundayız. Tam da incelem e konumuzda, çok yaygın bir tarzda anılara dayanarak 3S bağlam ında en inanılmaz senaryoları icat edenlerin yaygınlığına rağmen; biz, tarihsel gerçeklikleri m evcut belgeler üzerinden irdelemeyi tercih ederek, hepten yanlış ve bilim sel olm ayan yöntem leri benim seyenlerin akıllarınca kurdukları ‘tuzaklara’ takılmam aya çalışacağız. V e anıları “güvenli” ve “güvensiz” şeklinde kategorize ederek tarihsel ve sosyal olayları arzuladıkları şekilde, gönüllerince izaha kalkışanların sadece ve yalnız iftira, karalama, çarpıtmalarım vs. açığa çıkarmaya çaba göstereceğiz. Bu bağıntıda da, bir kez daha Lenin’in öğretici değerlendirm esine başvurmak gerekiyor. Çünkü anılar ağırlıklı politika yapma nezdinde, hiçte üzerinden atlanmayacak önem li unsurlardan biri de, cehalettir ki bunun okum a-yazm a ile olan bağı yoksayılam az. Lenin, Ekim 1921 ’de ‘Y eni Ekonomik Politika’ [NEP] bağlamında yazarken, “İkinci Düşman: Cehalet” ara başlığı altında şunları yazıyordu:

    "İkinci düşmana -cehalete- gelince, şunu söyleyebilirim: ülkemizde cehalet g ibi bir olgu olduğu sürece, politik aydınlatm adan söz etmek çok zordur. (...) Okuma yazm a bilmeyen politikanın dışındadır, ona önce A b c ’y i öğretmek gerekir. Bu olmadan politika olamaz, bu olmadan sadece söylenti, dedikodu, masallar, önyargılar olur, am a politika olmaz. ” (Seçm e Eserler, Cilt:9, sayfa 302)

    Buradan çıkarsama ile, gerçekten de -bazı hallerde- bütünüyle karşı karşıya bulunduğumuz şey hepten söylenti, dedikodu, masallar,

  • önyargılar vs. ibarettir. Bir kısım Kürdün önem sediği menkıbeleri ‘söy len ce’ haline getirip, anıları ‘rivayet olur’ ölçüsüne çıkararak buradan politika üretm eye kalkışmalarını ise ama, görm ezden gelm eye hakkım ız yok, çünkü bu yolla da P dSB ’nin tarihi çarpıtılmaktadır; dolayısıyla bazı önem li noktalarda söylenti, dedikodu, anı, masallar vs. değinm ek zorundayız.

    Bu bağlamda enterasan ve bir o kadar da ilginç olan diğer bir şey ise, anıların yadedilm esi üzerinden düne ait kim lik bildiriminde ortaya çıkan d izginsiz serbesti halidir. Yerine göre, bugün liberal demokratlığa terfi etm iş biri bir çırpıda dün “m arksist-leninist olduğunu” savlayabiliyor. Hatta işi başkası için “dün Stalinistti” ya da “eskiden M aocuydu” türünden ele alanlara bile rastlanabiliyor. Bu yolu tercih edenlerden bir kısm ı, böylece (akıllarınca), anda m-1 söylem i ‘tövb e’ derecesinden terk etm iş ve/ya da dünün güya m aoculuğunu unutmuş bugünün ‘devlet başkanları’ örnekleri nezdinde Kürdistan (ve Kürt) işçi ve em ekçilerinin saflarından devrim e, sosyalizm e ve kom ünizm e sempati, sevgi ve olası bir yönelişin önüne geçilm ek isteniyor.

    Günüm üzde asıl kaynaklara başvurmadan değerlendirme yapmanın en çarpıcı açığa çıktığı yer, PdSB deneyine ve bununla doğrudan bağlantılı konularda görülmektedir. En gerisinden (cahilinden de denebilir!), en entellektüeline kadar, bir çırpıda sosyalizm in ilk deneyi üzerine .mangalda kül bırakm ayan’ serbest konuşm a erbabı pek çok kişi ve çevre; birinci elden kaynaklarda ne deniyor, belgeler ve arşivlerdeki bilgilerde neler var vb. üzerine kafa yorm a zahm etine bile girm eksizin, sosyalist deney ve tarih üzerine ahkam kestikleri bir durumda; doğru olanı, yani asıl kaynaklara dayanarak incelem e ve araştırma yapmanın gerekliliğine bir kez daha vurgu yapmak gerekiyor. D olayısıyla, bu kitabı okuyan, inceleyen okurun da konu hakkında sağlıklı sonuçlara varması için öncelik le Stalin’in yazılarını büyük bir dikkatle incelem esi gerektiğine inanıyoruz. B ilim sel ve dürüst bir incelem e-kavram a çabasının ardında, uzunca bir zamandan bu yana Stalin hakkında ileri sürülen ve yaratılan ,kara tablonun’ gerçeğe aykırı olduğu görülecektir. Bunun için de, herkese Stalin’i okumalarını, incelem elerini tavsiye ediyoruz.

    “Doktora tezleri” bolluğu ve ‘Kaynak’ yetersizliği...Konuyu araştırm a-incelem e sürecinde karşılaştığım ız kaynak

    eksikliğini pek çok bakımdan yaşadık. Genel olarak proletarya diktatörlüğü ülkesi Sovyetler B irliğ i’nde olan bitene dair varolan bazı tem el eserlerin dışında, esasında doğrudan pratiğe ilişkin çok fazla belgenin Türkçe’ye çevrildiği söylenem ez. Zira P dSB ’ndeki Sovyet

  • Kürtleri üzerine Kürtçe (değişik lehçelerde de olsa) yazılm ış yeterince materyalin bulunmadığı da diğer bir olgu. B elge olarak bilinenlerin içinde, ‘doktora tez i’ çerçevesinde hazırlananları da anımsamak gerek. “Soğuk savaş” diye anılan yıllarda, em peryalist-kapitalist ülke üniversitelerinde onay gören ‘doktora tezlerinin’ antikomünizm üzerine bina edildiği şüphe götürmez; ki, ilgili ‘tezler’ incelendiğinde bu özellik kendini hemen göstermektedir. Çok uzun bir zamandır Stalin ve PdSB üzerine devam eden çarpıtma ve karalama kampanyasının, bizzat uluslararası burjuvazi tarafından her bakımdan desteklendiği dikkate alındığında; fınans ve ,on ay’ kaynaklarının kendilerinin yalanlarının açığa çıkm asını içeren doktora tezlerine izin verm eyecekleri/verm edikleri kendiliğinden anlaşılırdır! ‘7 0 ’li yıllarda, Paris’te, Siyam end Othman’ın “Kürt Sorunu Karşısında Sovyet Politikası Üzerine Bir Analizin Elemanları” başlığını taşıyan tezi ve tezinin hazırlanmasında önem li bir kaynak görevi gören başka bir tez, W ilson N . H ow ell’in 1965’te Virginia Ü niversitesi’nde onay alan “Sovyetler Birliği ve Kürtler” tezi gibi ki buna G orbaçov’un “perestroyka”sını şirin gösterm ek amacı güden kimi akademisyenlerin makalelerini de ekleyebiliriz.

    Farklı gerekçelerle Sovyet Kürtleri konusuna ilgi duyan Kürt araştırmacıların ancak son birkaç yılda bazı ürünler verdikleri ve bunların da esasen daha çok ‘esk i’ modern revizyonist SB dönem i Kürtlere ait çalışmaların çevirisi olduğu görülüyor. Bu çevrelerin ideolojik tercihlerini PdSB için kötüye kullandıkları ve ‘geçm işe’ modern revizyonist ,yeni tarih anlayışı’ penceresinden baktıkları mutlaka hesaba katıldığında; fazlasıyla yetersiz kalan belge toplamının bir de bu unsurun devreye girm esiyle esasında sosyalist Sovyetler Birliği zamanındaki gelişm elerin çarpıtılması ve karalanması, hatta m üm künse yoksayılm ası üzerine bina edildiği, belgeleri dikkatli bir şekilde irdeleyen herkes tarafından görülebilecek bir açıklıkta sırıtmaktadır. İdeolojik, teorik ve ilkesel sorunlarda yazacakları her şeyde renklerinin derhal ortaya çıkacağını bilen her tarih çarpıtıcısı gibi, son zamanların kimi tarih çarpıtıcısı Kürt yazıcıları da ihtiyaca göre hareket ederek, işin edebiyat-sanat kısmına ağırlık vererek, bunun üzerinden sosyalist tarihi mümkün olduğunca kötülem eye, karalamaya ve Kürt işçi ve em ekçilerine olum suz gösterm eye çalışıyorlar. Bu tip tarih yazıcılarının içinde konuya ‘kan bağı’ tem elinde yaklaşarak soy-sopun devam ına endekslenm iş ve geçm işi ise büyüklerinin anlattıklarıyla izaha kalkışanlar da az değildir. Böylelerin konumuza ilişkin yaklaşımlarını “M odem revizyonizm in okulundan geçenler” alt başlığı altında irdeleyeceğiz.

  • Latin alfabesi esas alınarak yazılm ış Kürtçe/Kurmancî kaynak [Kürtçe/Zazakî hiç yok!] sınırlı olduğu gibi, varolanlarda da ciddi bir tekyanlılık, yazarın-araştırmacının keyfi tutumu gibi unsurlarda devreye girdiği için, ,b e lg e’ adına incelenen yazı bir yerde yazarın kendi düşündükleri oluyor. N e kadar seçici davranılsa da, belgeye kendi bildiğini bir biçim de ekleyen ve gerçekliği eksik aktaran vb. araştırmacı- yazar sayısının da az kaldığı söylenem ez. Kürdistan’ın diğer parçalarında kullanılan farklı alfabe(ler) zorluğu ise, e le aldığım ız konu hakkında yazılm ış sınırlı sayıdaki materyali incelem em ize imkan tanımadı. Türkçe diline kazandırılm ış bazı çalışmalar, diğer parçalarla doğrudan ilintili- bağlantılı kimi yazı ve değerlendirm elerde oldukça az. K uzey’de ise bir kaç arkadaş ve bir-iki çevrenin bu alana duydukları ilgi de giderek azalm ış durumda.

    Konuyu araştırmak-incelemek için şartlar bu denli olum suz iken peki, bu konuda yazarken çıkış noktam ız ne olm alı; neye, hangi kaynaklara dayanmalı; doğru ve yanlışı, gerçek olan ile çarpıtılanı birbirinden nasıl ayıracağız? Bu ve benzer pek çok soru sorulabilir. Bizim çıkış noktamız; öncelik le PdSB kaynaklarıdır. Yani Lenin’in eserleridir, Stalin’in eserleridir, Sovyetler B irliği sosyalist devletinin resmi kaynaklarıdır, proletarya diktatörlüğü devletinin yetkililerinin açıklamalarıdır, B olşev ik Parti’nin önder ve yönetici kadrolarının değerlendirmeleridir. Bu esas kaynaklar ışığında Sovyet Kürtleri konusunda yazılanlara dair tavır takınırız. Şim dilerde pek moda haline gelen-getirilen ‘kendi yazdıklarına inanm a’ şeklinde adlandırabileceğim iz Kürt tarih yazıcılarının yazdıklarını tem el veri alam ayız, alınmamalıdır. Alınm am alıdır, çünkü bu kategoriye dahil olan ezici yoğunluk önüne PdSB ’ni karalama, özelde Stalin şahsında kom ünist tarihi çarpıtma ve “ulusal sorunların sosyalizm de çözü lm ediği-çözü lem eyeceğin i” vs. akıllarınca “kanıtlamak” için faraziyelerden ibaret senaryo yazıcılığ ı yapmaktadırlar. A ntikom ünist ideolojik güdülerle hareket ve masa başı senaryo yazarlığı ve m enkibe dinleyicilerin ortaya saçtığı şeyin “yaşanan, gerçek tarih” gibi sunulm asının, öncelik le bilim yöntem inden bütünüyle uzak kaldığını ve kimi arzularına varma am açlı nitelikte olduğunu belirtm em iz gerekiyor. Sadece Stalin karşıtlarının yarattığı ‘masa başı’ anlatı ve faraziyelere değil, aynı şekilde Stalin savunucularından bazılarının bir tür ‘kült’ yaratma ya da dogmatik eğilim lere kapılarak her şeyi ‘toz pem be’ gösteren abartılarına da karşıyız. D olayısıy la ne “Lenin, Kürdistan a Sor’u kurun dedi!” akıllara ziyan söylem ine ve ne de Stalin “küçük bir çocuğun yaşam ını kurtarmak için ilaç yüklü bir uçağı nasıl Orta A sya’ya gönderdiği” gibi fantezileri ciddiye alm ıyoruz.

  • 89/91 model ”yeni” revizyonizmin kuşatması altında...Emperyalist devletlerin öncülüğü ve him ayesinde, her türden

    karşıdevrimci gücün seferber edilerek çok uzun zamandan beri yürütülen antikomünist faaliyetin sonuçları 89/91 yıkım ı ile birlikte çok daha bariz görülm eye başladı. Burjuvazinin ve yedeğindeki revizyonizm in ideolojik- politik kuşatma ve yoğun beyin yıkam a bombardımanı şartlarında yollarını şaşıran pek çok sosyalist çevre, hatta dünden kalma „kom ünist“te bu yeni karalama furyasına dahil olmakta gecikm edi. Sözkonusu tarihten önce ve hemen sonra, değişik görüngüler altındaki Stalin karşıtı çevrelere ve farklı oportünist kesim lere verdiğim iz yanıtlardan bu yana geçen zaman aralığında, şim di yeniden benzer görüş ve düşüncelerim izi bir bakıma tekrarlamak ,can sık ıcı4 gelse de; bugünün “yen i” revizyonist odaklarının çılgın lık ölçüsündeki saldırılarına da cevap niteliğinde görülebilir. Buna karşın ama, özellik le ilk kez Büyük Sosyalist Ekim Devrim i ve onu takip eden PdSB devleti tarafından ulusal sorunların m-1 çizgi tem elindeki çözüm ünü burjuvazi ile aynı dilden güya akıllarınca „mahkum“ eden günüm üz Kürt sosyalistlerinin haline bir kaç kelim e ile de olsa değinm ek şart.

    Antikom ünizm histerisinin sadece ve yalnızca iktidar olan burjuva egem en çevrelerden, serm ayenin sözcülerinden ibaret kaldığı yanılgısına düşm eyen herkes tarafından çok iyi bilinir ki, her türden revizyonizm de, proletaryanın, ezilen halkların ve ulusların (Marksist- Leninist teori ışığında) komünistler önderliğinde kurtuluşu savaşımı karşısında bir o kadâr tehlikeli ve tahripkardır. Bu durum, esasında şu an tüm çıplaklığıyla orta yerde sırıtmaktadır. Modern revizyonizm in m arifetiyle bürokratik devlet kapitalisti nitelikteki sözde sosyalist devletlerin 89/91 yıkım ının ardında ideolojik-teorik sahnede boy veren bu “yen i” revizyonizm dikkatinin tamamını M arksizm -Leninizm ’in bugünün komünist kuşaklarınca sahiplenilm esini her yo lla engellem eye odaklamış durumdadır. Her biri farklı başlangıç ve ‘önem noktaları’na sahip bulunsa da, tümünün ortak amacı aynıdır, yani mümkün olduğu kadar daha fazla revizyonist tahripkarlık! Bunun başarılması için de, ‘şeytanla bile işbirliğine hazır’ bu cenahtakiler; Troçkist, G aliyevci, Buharinci ve Yaroşenko türü sapmacıların tezlerinden; Avrupa Kom ünizmi akımının değerlendirmelerine sarılmaya; K autsky’nin marksizm karşıtlığı fikirlerinden Tito-Cilas revizyonistlerinin anti m-1 saçmalıklarına dek Stalin’e karşı kim ne dem işse işlerine geldiği gibi bugüne uyarlayarak “teori” yapmakta pek faaller. Bunların arasında bulunan bazıları, dün Sovyet Kürtlerinin PdSB dönem inde ‘biçim de ulusal, içerikte proleter enternasyonalist’ ilke ışığında, Kürt çocuklarının okullarda “Puşkin,

  • Tolstoy, Gorki, M ayakovski, Şolohov g ib i büyük ustaların yanında, ayrıca Erm eni edebiyatından seçm eler de ye r almaktadır, M'ıkail Nalbandıyan, A. Şırvanzade, H. Tumanyan, A. İsakyan okuduklarını" yazan ve fakat şim di tam tersi sonuçlar çıkaranlar da dahildir. Ki Y eltsin anına kadar “proleter”, “sosyalist” ve hatta “kom ünist” iddiasındaki tüm bu yazı yazıcılar, çok kısa süre içerisinde bu söylem lerini unutarak, içinde bulundukları anın “yen i” revizyonizm ini tem sile soyunm ada hiçte gecikm ediler. Dün savunduklarına, bugün küfredenlerin belkem iğini oluşturduğu bu “yen i” revizyonist odak; PdSB tarihini ‘gözden geçirm e’ ve ‘öğrenm e’ adı altında sosyalizm e karşı açtığı savaşla, Kürt işçi ve em ekçileri üzerinde küçüm senm eyecek kadar ciddi tahribatlar yarattılar.

    Karşı karşıya bulunduğum uz bugünün “yen i” revizyonizm inin beslenm e kaynaklan; dünün revizyonizm inin toplamıdır. Bugünkü “yen i” revizyonistlerin ‘karma’ çizgisi; K autsky’den, T roçki’den, K ruşçev’den, T ogliatti’den, T ito ’dan, D en g’den, G orbaçov’dan; kısacası marksizm- leninizm karşıtı tüm akım -çizgi-odaklardan harmanlanmış bir içerik ve görünüm sunuyor. 89/91 dönem inin kendine özgü orijinalitesi dışında; ortaya atılan ve savunulan tezlerde esasında yeni bir orijinallik hali bulunmamaktadır. D olayısıy la bu yeni akıma, “karma revizyonizm ”de denebilir. N eticede, her nasıl adlandırılırsa adlansın, andaki “yen i” ve/ya da “karma” revizyonizm in çok tahripkar işlevinin bulunduğu kesin. B izde, Kürdistan’dâ ise bu “yen i” ve de “karma” revizyonizm in her türünü görm ek mümkün. Ö yle 'ki sadece Kürdistan kökenli revizyonist saldırganlık değil; ülkenin bilinen özgün orijinalitesinin getirdiği, birlikte olunm ak zorunda kalınan halklara {Türk-Arap-Fars ve öteki} mensup “yen i” revizyonizm tem silcilerinin de çok yalın görülebilen saldırganlığına maruz kalıyoruz. Artık, ulaşılan teknik olanaklarla birlikte, kimi Kürt kim likli revizyonistlerin zaman zaman uluslararası benzerlerinin yazı ve değerlendirm elerini sitelerine-yayınlarına ‘asarak’ ve alarak; revizyonist tahribatı çeşitlendirip, yaygınlaştırm aya yöneldiklerini görüyoruz. D olayısıyla, bir kaç farklı dil üzerinden tam bir “yen i” revizyonizm bombardımanı ve kuşatması altında bulunduğumuz söylenebilir. Farklı dillerdeki revizyonizm in dayanışmasına, güncel bakımdan, dünün “proleter devrim ci sosyalisti” Halil Berktay, ilk akla gelen örneklerden biri olarak verilebilir. Bu bayım ızın, Türkçe yazdığı kapitalizmi aklam a-burjuvaziyi tem ize çıkarma metinlerini şimdilerde bir takım Kürt çevreleri de sahipleniyor. N itekim , Kautskylerden Berktaylara uzanan revizyonizm in [Şu ana kadar geçen süreçte, tüm revizyonist akımların toplam ı bir görünüm sergileyenlerin arasında “Stalin, serinkanlılıkla bütün sovyet halkının fe lake tin i tasarlıyordu” ölçüsünde

  • zırvaladıktan sonra, kendileri için “M arksist”, hatta “ Lenin’in izindeyiz” diyenler de var!] tarihine Kürdistan’da da eklentiler ve iltihaklar olduğu içindir ki, böylelerine karşı ideolojik m ücadele yürütmek bakımından da bu çalışm a kaçınılm az hale geldi.

    Dünün “ulusal m illiyetçisi” ve kazara “proleter devrimci m arksist-leninisti” söylem li bugünün çeyrek ulusalcılarının düne ait m-1, devrim ci, proleter enternasyonalisti ne kadar olum lu şey varsa, hepsini bugünün burjuva revizyonist sosyalist paradigmasına ‘kurban’ etmeleri karşısında; Kürdistan komünistlerinin böylelerin iddia ve savlarının gerçek niteliğini ve kim liğini okura sunmaları gerekiyordu. Ve bu gereklilik, tam da uluslararası burjuvazinin bugünlerde yeniden antikomünizm i, Lenin-Stalin nezdinde Leninizm karşıtlığını ve PdSB özgülünde sosyalizm düşm anlığını tırmandırdığı koşullarda yerine getirilm esi mutlak surette zorunlu bir çalışm a idi. M -L ’e karşı çok yönlü sürdürülen kampanyaya, “söm ürgecilik işgal edilmek istenen topraklara önce ellerinde Kur'an ve İncil tutan dervişler ve rahiplerle giriyor, ardından M uhamm ed ve İsa alametleriyle donanmış ordular işgal harekatlarına girişiyordu. Komintern döneminde bu takıma üçüncü bir grup katıldı; "komünistler". Kendilerine devrimci, ihtilalci sıfa ttan veren komünistler ellerinde M arx'ın kitabıyla h ed e f yumuşatıyor, ardından Rus tankları devrim in yüksek idealleri adına işgale başlıyordu." şeklinde saçmalayanların da katıldığı bir momentte; bu “yen i” saldırganlığın her türüne karşı ideolojik m ücadele yürütmek; Leninizmi savunmak ve sahiplenmek; özel olarakta Stalin’in ölüm süz eserini savunmak, Kürdistan komünistlerinin andaki en acil görevidir.

    Eleştiri değil, saldırganlık hakim.Kürdistan sol çevrelerinde daha önceleri, ya da somut olarak

    89/91 öncesi Stalin’e karşı “suya sabuna dokunmayan” türden oportünist tutumu revaçta idi. Stalin değerlendirm esi sözkonusu olduğunda, gerçekte oportünist bir bakış açısına sahip bulunmalarına rağmen, açıktan reddetme cüreti gösterene hemen hemen rastlanmıyordu ki reddetmeyi tercih edenlerde troçkistliğe hevesli marjinal bir-iki çevreden ibaretti. Bugünkü tavırlar gibi ‘uçta’ düşünce ve değerlendirmelere rastlamak mümkün değildi. İçeride 12 Eylül faşizm inin karşısında alınan ağır yenilg i ve KUKM çeperindeki geri çekilm e ile birlikte “tanrı arayıcılığı” benzeri bir arayışın ortaya çıkm ası ve kısa süre sonra dışarıda ise Gorbaçov önderliğindeki “reel sosyalizm in” artık veda ilanları vermesi ile birlikte çok hızlı bir şekilde kısa sürede ortalığı Stalin düşmanları kapladı. Bu cereyana kapılanlar, daha en başından eleştiri sınırlarını aştılar. Her

  • türden karalama, her türlü iftira, yalan, çarpıtma, küfür vs. böylelerin başlıca silahı oldu.

    89/91 ile birlikte, saldırının başını çekenler ise, troçkist cenahtakiler ve farklı revizyonist akımların tezlerinde harmanlanmış ‘yen i’ revizyonizm in tem silcileri. Bu incelem e içerisinde, yeri geldiğinde troçkistlerin ve ‘y en i’ revizyonizm in Kürdistan versiyonu saldırganlığına değineceğiz. Güya sosyalist, hatta içlerinde hala “marksist” ve “kom ünist” iddiasındaki bu bazı çevrelerin m-1 karşıtı zem in üzerinde yükselen görüşlerinin, içinde bulunduğum uz ideolojik savrulma anında dünün kimi lafız “kom ünistleri”de dahil, hayli yaygın ve de etkili olduğu açık. Ki örnekse; “Kom ünist hareket 1917‘y i sürdürememiş, yen ilm iş tir ...” şeklindeki garabetlere bugünlerde inananların görece çokluğu gösterilebilir. Zira, bu çevre(lerin)nin görüşleri, başlıbaşına ayrı bir incelem enin konusu olduğundan, burada, ancak bazı iddia ve savlarına değinm ekle yetineceğiz. Hem en belirtelim ki, bu cenahtakiler Stalin’i eleştirm iyor, Stalin’e düşm anca bir saldırganlıkla, kin ve öfkeyle yaklaşıyorlar.

    Bazı Kürt çevrelerin Stalin’i eleştirm e amacına sahip bulunmadıklarını biliyoruz. Stalin’i eleştirm eyi ‘gereksiz’ bulan; saldırgan bir dil kullanarak Hitlerle aynılaştıran; P dSB ’ne eleştirel yaklaşm ayıp, em peryalist devletlerle özdeşleştiren vb. saldırgan çevrelerin, şim dilerde ileri sürdükleri safsatalarına {Stalin’e atılan iftiralar bağlamında, şunun dikkate alınması gerekir; «Bir yalanı on kez söylersen yalan olarak kalır am a bir ya lan ı yü z kez, bin kez, milyon kez söylersen o yalan gerçek kabul edilir.»} hayli karabalık bir kitle tarafından kulak kabartıldığının farkındayız. A çıkça antikomünist kim liğe sahip bulunanından, sosyalist kim likli olanına, hatta “kom ünist” etiketlilerine kadar çok farklı kesim ler aynı şeyleri tekrarlayıp durmaktadır. Hepsini değil ama, içlerinde geçm işte kendilerine “M -L” diyen, bugün ise yerine göre sosyalist, yurtsever, devrim ci ve hatta “kom ünist” diyenlerin konu bağlamındaki bir takım tezlerini irdeleyeceğiz. Kimilerinin, kendilerinin de inanmadığı ve fakat şim dilik gereksinim duydukları “sın ıf bakış açısı” pozu takınmaları ise, aslında Stalin karşıtlığını sürdürmede anda belli bir ‘avantaj’la ilgilidir. Y oksa, böylelerin sorunlara proleter bakış açısından bakmadıkları tartışma götürm ez kadar açıktır.

    E leştiriye açık, saldırganlığa karşıyız.Kürt sol hareketi içerisinde, uluslararası komünist hareketin

    tarihine, P dSB ’nin bölge politikasına, Lenin-Stalin tahlillerine eleştirel yaklaşanların -neredeyse- yok denebilecek kadar az olduklarını biliyoruz. Eleştirel yaklaşm ayı benim seyen ve pratikte buna uygun davrananlar

  • hayli azdır. Şimdi revaçta olan, eleştiri sınırlarını aşan saldırganlıktır. Ki bu cenahta bazılarının serm aye egem enliğinin yarattığı ve sunduğu fırsatı değerlendirip antikomünizm zem inine kaydıkları da olgudur. N itekim , artık, çok daha sıklıkla «Sosyalist devlet de bir nevi imparatorluktur, ilişkilerinde statükoyu korumayı, dolayısıyla işgal ve ilhakı esas alan bir politikanın izleyicisidir. ... Ermeni, Azeri ve Kürt ulusları karşısında Rus Çar'ı ve çarlık ne ise Lenin-Stalin "yoldaşlar" ve Komintern de odur.» benzeri düşm anca hezeyanlarla karşılaşıyoruz. Yukarıda aktardığımız bu satırları yazm a cüreti gösterebilenlerin, Stalin’i eleştirdikleri düşünülem ez elbette. Zira çok açık ve net tespit edilebileceği gibi, aktardığımız yerde şüpheye yer bırakmayacak açıklıkta burjuvazi ile aynı dil, hatta onun da gerisine düşülmektedir.

    Dün, bir biçim de marksist lafza ihtiyaç duyan bazılarının epey zamandır “ liberal demokrat” kim liği tercih ettiklerini; ya da programlarında “m arksizm -leninizm in yolgöstericîliğ inde” belirlem elerini çıkarttıklarını vs. dikkate aldığım ızda; hala “kom ünist” iddiasında bulunanları -öncelik le- muhatap almak kaçınılm az hale geliyor. Kürt sol hareketine, ideolojik-teorik bağlamda rengini veren ‘so l’ söylem in düne ait ve geçm işte kaldığı; bugün artık hakim olanın vıcık vıcık etrafı saran ‘sağ söy lem ’ olduğu ve tam da böylesi koşullarda antikomünizmin bir kez daha antiStalin özgülünde şaha kaldırıldığı ve her bakımdan koyu bir PdSB düşm anlığının geliştirild iği koşullarda; tüm bu anafora direnme yeteneğini gösterem eyen sözüm ona bazı “komünist” sıfatına sığınm ışlarda dahil olm akta gecikm edi. Komünistlerin Stalin’e ve onun şahsında Leninizm e fütursuzca saldırıların doruğa çıktığı bugünkü koşullarda da sözkonusu revizyonist saldırganlığa karşı ideolojik savaşımı kesintisiz sürdürmeleri aslolandır. Bu çalışm a içerisinde zamane “kom ünistlere” ve bazı sosyalist liberallere vereceğim iz yanıtlarla da, m arksist-leninist komünistlerin hangi ideolojik-teorik çizgiyi savunduklarını ana hatlarıyla verm eye çalışıyoruz.

    Ülke özgünlüklerinden bağım sız, marksist-leninist anlamda kom ünist niteliğe sahip olabilm enin tem el belirleyici kriterinin proletarya diktatörlüğü teorisini savunmak ve uğruna m ücadele yürütmek şeklinde belirlenm esi gerektiği prensibini söylem düzlem inde sahiplenen ve fakat içerikte savundukları ve pratikleri ile özde kom ünist kim likten uzak duranların varlığı biliniyor. Ö yle ki, sözkonusu söylem e sahip bulunanlar içerisinde Lenin ve Stalin’e çok ağır ve haksız eleştiriler yöneltenlerden, Stalin’i m -l’in klasiği görm eyenine dek pek çok farklı çevre var. Dahası, aynı söylem i basit bir ideolojik nakarata çeviren ve fakat pratikte tam bir

  • müsrifi oynayanlar da yok değil. A ynı söylem e sahip bulundukları halde SSM LS ilkesinin içini boşaltanlara da tanık oluyoruz. D olayısıyla, her «Stalin ’i savunuyorum » diyenin ve hatta SSM LS şiarını benim sediğini iddia edenin, gerçekte bu ilkeye uygunluk içerisinde bir nitelik yakaladığını söy leyem eyiz. D iğer taraftan kimi doğru saptamaları paylaşmakta işaret ettiğim iz kriterin tem sili anlamına gelm iyor. Örnekse “Stalinirı adı sosyalizm i kurma kararlılığının ve iradesinin a d ıd ır” doğru saptamasını yapıp, ardından ona haksız ve tem elsiz eleştiri ve hatta saldırganlıkta bulunan bazılarının Stalin’i m -l’in klasiği görm em eleri gibi. Y a da kimi çevrelerin, 89/91 anına dek kom ünist bir jargon ve orak-çekic- yıld ız görselliğini tercih etm eleri de, Stalin savunucuları oldukları anlamına gelm iyor. B elirtm eye bile gerek yok ki, Stalin’e bir dizi ilkesel ve tem el önem deki sorunlarda haksız eleştiri ve saldırıda bulunduktan sonra, “kom ünist”, “devrim ci” ya da benzer p ozitif gözüken kavramları ‘layık’(!) görenlerin tavrı da hiç bir şekilde Stalin sahiplenm esi biçim inde algılanam az. Şuna da dikkat çekm ek gerekir ki; İbrahim Güçlü gibilerin antikomünist ideolojik güzergahlarına bağlı kalarak, ısrarla PdSB sosyalist devleti nezdinde sosyalizm düşm anlığı yapmaları ve antiStalin ruh hali tem elinde hareket ederek, gerçekte Stalin savunucuları kim liğinden uzak bulundukları halde, gayet bilinçli bir amaçla bazı çevreleri “ Stalinist” görm e-gösterm e tem elindeki dem agojilerinin de beş paralık bir kıym et-i harbiyesi yoktur. Güçlü gibilerin, bir de bu yolla işçi ve em ekçi kesim lerin bilinçleri üzerinde yaratmaya çalıştıkları yanılsamanın karşılığının bulunm adığını ve fakat bu çıplak dem agojiye karşı da ideolojik m ücadeleyi aksatmamak gerektiği açık. .

    Kusurlardan azade olabilmek; mümkün mü?"Parti tarihi bundan başka bize başarılardan başı dönen,

    kendini büyük gören, çalışm alarındaki kusurları görm ezden gelmeye başlayan ve hatalarını kabullenm ekten ve onları zam anında içtenlikle ve dürüstçe düzeltmekten korkan bir partinin, işçi sınıfına önderlik rolünü oynayamayacağını öğretiyor. " (Stalin)

    Stalin’e dair görüş belirtirken, tıpkı L enin’e yaklaştığım ız gibi aynı kriteri esas alıyoruz: Proletarya diktatörlüğü savunusu ve uğruna yürütülen kom ünist pratik. Stalin ism i, adeta tüm üyle bu kriterin en dolaysız ve ikirciksiz m ükem m el tem silidir. Ö ncellerinin kusursuzluktan azade durumu, hiç kuşku yok ki Stalin içinde geçerlidir. Stalin; hiç bir zaman kusursuz davranma aym azlığına girenlerle asla aynı pozisyona düşmedi ve ısrarla eksiklik, yanılgılar ve yanlışlıkların olabilirliğini dıştalamadı. Stalin’in proletarya diktatörlüğünün teorik savunu ve sahiplenm esi ile pratikte gerçek bir tem silini yapan karakteristik niteliği

  • ama onun kendini kusurlardan arındırmış olduğu anlamına gelm iyor. D em ek ki, ın-l ustaları arasında sözkonusu komünist karakterin denek taşı olan kriterin en parlak timsali olm asına karşın Stalin de eksiklik, hatalar ve kusurlardan m uaf değil, olam azdı da. Bu çalışm a içerisinde, yeri geldiğinde eksiklik, kusurlar, yanlışlar vb. bağlamında düşüncelerimizi okurla paylaştığım ızda da tespit ed ileb ileceği gibi; Kürdistan komünistleri Stalin’e de eleştirel yaklaşmaktadırlar; eğer ki gözü kapalı bir savunusu içerisine girm iş olsalardı, Stalin’den öğrenm e ve onun öğrenci adayları olamazlardı.

    Stalin’den öğrenm eye çalışan bugünün komünistleri; Marksizm- L eninizm ’e, Uluslararası Kom ünist Hareket’e, M arks-Engels-Lenin- Stalin’e, PdSB ’ne yöneltilen eleştirileri büyük bir dikkatle izlem e, incelem e, tartışma ve eleştiri-özeleştiri yöntem i ile karşılama prensibine sahiptirler. Kürdistan komünistleri de aynı prensip doğrultusunda hareket etmektedirler. Dün, “kom ünist” iddiasıyla hareket edenlerin belirttiğim iz ilkesel çizg iy le bir ilişkilerinin bulunmadığı ve haliyle böylelerin kusurlarının faturasının m-1 Kürdistan kom ünistlerine kesilm eyeceği, tartışma götürm ez bir gerçektir. B iz, m -l’e sahip çıkm a adına, her türden bağnazca ve dogmatik “sahiplenm e”den uzak hareket ediyoruz. Aynı ölçüde m -l’i geliştirm e vs. adı altında “eleştiri” şalıyla gizlenm iş revizyondan geçirm e ve bu yolla oportünist-revizyonist görüşlerini marksist bir söylem le perdeleyen eklektizm bağımlılarından da uzağız.

    Elinizdeki bu çalışm ada da açıkça görülebileceği gibi, irdelediğim iz konular somutunda belirlediğim iz ilkesel tutum ışığında hatalı, eksik, yanlış vb. tüm konu ve noktalan eleştirel bir yöntem le ortaya koym aya çalışıyoruz. Okurun, bizim bu ayırdedici ilkesel tutumumuzun MELS tarafından tem elleri atılan M arksizm -Leninizm ’in bilim sel sahiplenişi ile direkt bağını ve ilişkisini tespit edeceğinden hareket ediyor ve aynı ilkesel duruşun doğal sonucu olarak, eleştiri kapsamında değerlendirm ediğim iz tüm saldırgan yaklaşımları doğrudan, açık ve net bir şekilde orta yere sergileyeceğim izi bir kez daha belirtiyoruz.

    Bu tem el yaklaşım ım ızın başta antikomünistler gelm ek üzere, PdSB tarihine düşm anca yaklaşan ve özelde antiStalin ruh haline mahkum olm uş çevrelerce olabildiğince ‘hoyratça’ bir düşm anlıkla karşılandığının (karşılanacağının) bilincindeyiz. Şu ana kadar, herhangi bir belgeye ve kaynağa dayanmadan; doğrudan Stalin’e ait hiç bir eserde izine rastlanmayan ve bütünüyle kaba bir Stalin karşıtlığına dayalı olarak ileri sürülen “ Stalin Kürt düşmanı idi” ezberini, çok uzun zamandır ‘pepûk’ [Guguk kuşu] nakaratına dönüştürenlerin kızgınlıklarının pek çok nedeni

  • var elbette. Dikkat çektiğim iz ‘nakarata’, ideolojik-teorik konu ve gerekçelerin belirleyici bir rol oynadığı ve fakat nisbeten yaygınlaşm asında ise etnik boyutun etkide bulunduğu, bununla bağlantılı etnik kökenli ‘duygu’ kısmının da katkısının bulunduğu açık ve net ortada. İdeolojik-teorik tercih+etnik köken ve buradan ileri gelen etnik duygu toplamından hareketle Stalin karşıtlığını benim seyenlerin ortak paydası şu şekilde ifade edilebilir: a) Sovyet Kültlerinden sosyalizm kuruluşu karşı hareket eden sömürücü sın ıf artıkları karşıdevrimcilere, kulaklara, sapmacılar vb dokunulm am alıydı! b) Sovyet Kürtlerine, sürekli varolacak Özerk Cumhuriyetkurulmalıydı! c) M K C ’nin yıkılm am ası için Kızıl Ordu birlikleri İran’ın kuzeyinde kalm alıydı! d) Kürdistan’ın değişik parçalarındaki Kürt ulusal hareketlerine tam destek verilm eliydi ve bölgede bir Kürt devletinin kurulması için rol üstlenilm eliydi! Kısacası; tüm bunların toplam ında Kürtlerin yaşam larını sürdürecekleri müstakil ve m üreffeh bir Kürdistan Stalin tarafından ‘altın tepsi’ içinde Kürtlere sunulm alıydı! Ö zetled iğim iz düşünce silsilesinin esiri Kürtler açısından Stalin, bunları yerine getirm ediği için, tam am iyle m illiyetçi dürtülerle “Kürt düşm anı” ilan edilmektedir. Bu beklentilere sahip bulunanlar, Stalin’e eleştirel yaklaşamazlar, nitekim düşmanca bir tutum içerisinde hareket ettiklerini ortaya koyuyorlar. Kürdistan işçi sınıfının, em ekçilerin, devrim cilerin Stalin’e düşmanca saldıran böylelerinden öğrenebilecekleri bir şey yok. Ancak bu durum, Stalin’e eleştirel yaklaşm a silahını terke götürm em eli. Bilakis Stalin gerçekliğini her yönüyle öğrenm e, Stalin’in tarihsel rolünü kavrama ve özellik le M arksizm -Leninizm i bilince çıkartma tem elinde devrimci eleştiri eylem ini kuşanmak gerek...

    “Kürtler” belirlem esi, -belirtm eye bile gerek yok- Kürt ulus aidiyetine sahip herkesi kapsar. B öyle olunca da, Stalin hakkında “Kürtlerin değerlendirm eleri” birbirinden oldukça farklı çizgi ve duruş içerisinde bulunanları kapsayan gen iş bir anlam özelliğin i taşıyor olm ası kaçınılm az. Kürt ulusuna mensup sömürücü sınıfların Stalin hakkındaki düşüncelerini bu çalışm a içerisine alm ayı gerekli görm edim , Dünyanın her yanında olduğu gibi, Kürdistan’da ve genelde Kürt ulus aidiyetine sahip sömürücü burjuva kapitalist sınıfa mensup; devrim ve sosyalizm davasına yaklaşım ı karşı-devrim ci nitelikte olan tüm toplumsal kategorilerin Stalin değerlendirm elerine de yer vermedim. Belirttiğim sın ıf ve toplum sal katmanların-grupların her yerde olduğu gibi, Kürdistan’da ve Kürtler arasında da aynı-benzer bir tutum alarak katı Stalin karşıtlığını tem sil ettikleri gerçeğinden hareketle, özel olarak ayrıca bunların değerlendirm elerine değinm iyorum ; buna gerek yok, çünkü; bu

  • çalışm a dahilinde bir biçim de uluslararası burjuvazinin, sömürücü kapitalist takımının şu ya da bu şekilde yansıyan kimi etkilerine işaret ettiğim iz ölçüde, Kürt burjuva sömürücü s ın ıf ve kesimlerin Stalin değerlendirmelerini de mahkum ettiğim iz kendiliğinden anlaşılır hale gelm ektedir.

    Kürtlerin Stalin değerlendirmelerini e le alırken; esas olarak sömürücü sınıflar kategorisine girm eyen, karşı-devrimci çizgi ve konumlama niteliğini kazanmamış; bir bakıma “so l” ve ilerici cenahta yeralan; ideolojik-politik çizgilerinde demokrat, devrim ci, sosyalist, hatta “kom ünist” söylem in ön planda durduğu; kısaca Kürt küçük burjuvazisinin farklı politik tem silcilerinin değerlendirme, görüş ve düşüncelerini tem el alacağız.

    Sınıflar m ücadelesi gerçekliğinde, ideolojik-politik yönden proletaryanın komünist çizgisin in örgütsel tem silini yapabilecek konumu yakalam amakla birlikte, bu amaç doğrultusunda hareket eden çevrelerin ve bireylerin, Kürt işçi ve em ekçilerinin Stalin hakkındaki değerlendirmelerine de yer vereceğiz. Ö zellikle buna gereksinim var, çünkü çok uzunca bir zamandan bu yana uluslararası burjuvazinin topyekun sürdürdüğü antikomünist kampanya ve özelde Stalin karşıtı karalama stratejisinin etkisinde kalan önem li bir çoğunluk, sanki “tüm Kürtler” Stalin karşıtı im iş gibi adeta sahte bir gerçeklik yaratıp, “herkesi” bu tabloya “inandırmış” gibi bir resim ile yüzyüzeyiz. Bunun için de Stalin savunucusu Kürtleri, hatta bir dönem kendini “Stalinist” niteleyen bazı Kürtlerin tutum ve yaklaşım larını, 89/91 anaforuna kapılmayan Kürtleri ve konuya SSM LS perspektifi tem elinde yaklaşanların değerlendirmelerini bu çalışm a içerisinde okura verm eye çalışacağız.

    Elinizdeki kitap üzerinden, M arks-Engels-Lenin ile birlikte M arksizm -Leninizm ’in klasiği Stalin’in kom ünist gerçekliğini başta Kürdistan işçi ve em ekçileri olm ak üzere, ilerici ve devrim ci kamuoyuna ulaştırdığım ızı düşünüyoruz. Kitaptaki muhtemel eksiklik ve yetersizliklerin, duyarlı okurların da çaba ve katkılarıyla tespit edilip giderilebileceğine inanıyoruz.

    5 Mart 2013 Hüseyin Can

  • I.BÖLÜM

    BÜYÜK SOSYALİST EKİM DEVRİMİ VE PdSB’NDE SOSYALİZM KURULUŞU SÜRECİNİN KÜRTLERE ETKİLERİ

    A) EKİM DEVRİMİ’NE KATILAN KÜRTLERÇar despotizm i koşullarında esareti yaşayan Kafkas Kürtlerinin

    imdadına yetişen Ekim D evrim i, Kürt em ekçileri nezdinde karşılıksız kalmadı. D evrim in hazırlıkları, esasta ‘uzak diyarlarda’, Kürtlerin göçebe ve gezgin yaşam larına karşın hayli ötelerde, bir bakıma erişilm ez bölgelerde yoğunlaşm asına karşın; Kafkaslarda da giderek gelişm e gösteriyordu. D oğal olarak öncelik le Bakü gibi işçi sınıfının görece kitlesel bir güç oluşturduğu alanlarda örgütlenm e ve m ücadele gelişiyordu. Kom ünistler önderliğindeki m ücadele gelişip yaygınlaştıkça, bu gelişm e, devrimin ayak seslerinin giderek göçebe Kürt kitlelerinin yakınına kadar geld iğine işaret ediyordu. Kürtler arasında devrimin gelişim ine sıcak bakan, ona destek veren [ “Bazı K ürt şahsiyetleri Rus Ekim Devrim ine katılmışlardır, örneğin Cengiz Yıldırım ve Kürt Sultanov ailesinin fe r tle r i." Aktaran: Kürdistan Heute] ve hatta örgütlü çalışan ‘küçük’ bir kesim vardı.

    B olşevik Parti’nin faaliyeti Kürt em ekçi kitlelerine ulaştığı oranda, özellik le de E kim ’in öngünlerinde geleceklerini komünistlerin önderliğindeki devrim e bağlayan Kürt em ekçilerinin sayısında ve eylem inde gözle görülür bir artış yaşanıyordu. D enebilir ki, Stalin’in ve yoldaşlarının Kürt kitlelerinin de bulunduğu Kafkaslarda çok önceleri yürüttüğü devrim ci-B olşevik m ücadele ürünlerini verm eye başlamıştı.

    Kürt em ekçilerinin kom ünistler önderliğindeki devrime katılmaları, Kürt gericiler tarafından engelleniyor ve olabilirse Kürtleri topyekün Çar’ın yanında safa sokm aya çalışıyorlardı. Açıktan Çar despotizm inin hizm etindeki Kürt gerici takımının Kürt kitleler üzerindeki etkisi küsüm senm eyecek düzeydeydi. B ilindiği gibi, öteden beri Kürt gerici kesim inden bazıları, bulundukları alanlarda Çar için çalışıyorlardı. Çar despotizm ine, kusursuz hizm eti karşılığında, ‘general’ ünvanına sahip Kürtler de vardı. A şiret ilişkileri ve diğer gerici statülerden hareketle etkisi altına aldığı kitleleri bir bütün Çar’ın hizm etine koşan, dinsel gericilik tem elinde statü edinerek kitleleri ardına takan; bir biçim de ellerine geçirdikleri gen iş topraklarla varlıklı ve söz geçirir bir konuma

  • kavuşanlar, Kürtlerin önem li bir kesim ini etkiliyordu. [Bu ilişkiler, Ekim Devrimi ile birlikte bütünüyle yok edilem edi; daha sonra, sosyalizm in inşası ve kuruluşu yıllarında da şu ya da bu şekilde kendini varedebildi. Ekim D evrim i, sosyalizm in inşası-kuruluşu çalışm asına karşı çıkan Kürt gericilerin genel Kürt kitlesi üzerindeki etkileri için, ayrıntılı bilgi edinm ek isteyen okur; bazı bölüm lerini bu incelem eye aldığım ız A. B. Bukşpan’ın ‘Azerbaycan Kürtleri’ kitabına ve ayrıca başta Ereb Şem o’nun Şıvane Kurd çalışm ası olmak üzere konuyla ilgili diğer kitaplarına da bakabilir,]

    Çar ve artıklarının tüm çabasına karşın; diğer ulus ve halklar gibi, Kürt halkının işçi ve em ekçileri de, dünyanın ilk proleter devrimine, Ekim D evrim i’ne katılma onurunu yakalayabilm işlerdir. A şağıda, Ferik Polatbekov, Ereb Şem o ve diğerlerinin nezdinde, Kürtlerin Bolşevikler önderliğinde Ekim D evrim i’ne ve sosyalizm in kuruluşu çalışmalarına hangi düzeyde katıldıklarını som ut olarak görm ek mümkün.

    Kürt em ekçileri Ekim ’in yolunda ilerleyip, Leninizmin ışığı altında sosyalizm in inşaasına seferber olm a yeteneğini gösterebilm işlerdir. Şim di, m illiyetçilik ağusuyla şaşırmış kimilerinin, P dSB ’nde sosyalizm inşası sürecinin bütün halkları kapsamadığı, örnekse Kürtlerin “Komsomol üyesi dahi olam adı"ğ ını savlamalarına (aslında zırvalamaları dem ek gerek ya!) karşın, gerçek olanın Sovyetlerdeki Kürtlerin, Kürt halkının tarihinde ilk kez PdSB ’nde sosyalizm şartlarında gerçek özgür yurttaşlar seviyesinde bir yaşam sürdürdükleri tartışma götürm ez bir gerçekliktir, Şim di, Ekim Devrimi öncesi B olşevik önderlik altında çalışan, E kim ’e katılan, proletarya diktatörlüğü devleti uğruna yaşamlarını feda eden, sosyalizm in kuruluşuna seferber olm uş Kürtlerden bir kaçının yaşamlarına dair kısa özetlerle bu gerçekliği objektif bakımdan yakından görelim .

  • SSCB’nde Kürt Nüfusu

    Sovyet devlet aygıtında, komünist partide ve toplumun ileri kesiminde etnisite bağlamında bilinç sıçraması yaşandığı ve süreç içerisinde etnik kökeninden koparak Sovyet yurttaşlığı doğrultusunda yeni bir kimlik kazanıldığı olgudur. Ekim Devrimi ile beraber başlatılan yeni devrimci hamle, yani kültür devrimi ayrımsız tüm ulus ve milliyetleri yeni bir dönüşüme, yeni insan tipinin yaratılması yolunu açtı.

    Bir örnek: PdSB’nde sayıları 5 milyon kadar olan Yahudiler [Yahudiler; Birobican Özerk Bölge statüsünde idari birime sahiptiler.] bağlamında aşağıya aldığımız anekdot, abartısız bir şekilde on milyonlarca Sovyet yurttaşını da kapsamaktadır: “Yahudilerin bana şunları söylediği durumlar oldu: «Yıllardan beridir, Yahudi olduğum aklıma gelmedi: ancak sizin sorularınız bunu bana anımsatlı.» Karşılaştığım Yahudilerin, ağız birliğiyle, yeni devlet düzeniyle ne denli hemfikir olduklarını vurgulamaları etkileyici. ” (Lion Feuchtwanger, Moskova 1937, sayfa 75)

    Bu inceleme içerisinde de görülebileceği gibi, PdSB Kürtleri arasında hayata etnik pencereden bakmayan, Kürt milliyet eksenli hareket etmeyen insanların sayısı her geçen gün artmaktadır. Ferikler, F,rebler, Lahutiler, Siyabendovlar ve daha nice sayısız Kürt; Kürtlüklerini, bilinç unsuru sayesinde geride bırakmış ve kimi komünist kimlik, kimi ise sosyalizm ülkesinin yurttaşı düzeyinde etnik kökünden kopmuştur. Belirleyici neden, proletaryanın kurtuluşu davası komünizm uğruna savaşım ve pratikte sosyalizm koşullarında Kürt yurttaşların her alanda özgürlüğü yaşamalarının getirdiği dönüşümdür. Bu dönüşüm, doğal olarak etnik temelli sonuçlara; örnekse nüfus alanına da yansıyacaktır. Diğer kimi etkenler de, mensubu bulunduğu etnik kökeni yadsımasını sağlayabilir. Evlilikler ya da aynı dinsel inanışta rol oynamıştır. Örnekse müslümanlık faktörü (devrim öncesinden, 20’li yılların ortalarına dek süren dinsel etki), yer yer Kürtler aleyhine işlemiştir. Sosyalizm inşası sürecine kuşku ile bakan, özellikle şeyh-beg-kulak takımının telkinlerine alet olan ve bir dönem katı şekilde geleneklerine bağlı etnik temelde varolmayı öne çıkaran bir kesimin, gerekli dönüşümü yaşamadan, bu kez etnik kökünden koptuğu imajı ile ‘idare eden’ yoluna gitmesi de nüfus oranına etki etmiştir vb.

    Sosyalizm kuruluşu çalışması ilerledikçe, ulus-milliyet faktörü de gerilemiş, önemsizleşmiştir. Ulusların ve milliyetlerin sosyalizm ülkesindeki tam özgürlüğü baştan sona anayasal güvence altındadır ve gerçekte kardeşçe yaşam her geçen gün tüm alanlarda örülmektedir. Özellikle 30’lu yıllardan itibaren, yani Büyük Rus şovenizmi tehlikesinin ve yerel milliyetçiliğin artık giderek toplum hayatından çıkarılma aşamasında ve özelde sosyalist anavatanın savunulması şartlarında ‘hangi ulus ve milliyet mensubu olduğu’ temelindeki ayrım, Sovyet yurttaşlarının önemli bir kısmında ilgi görmez olmuştur. Bu tarihsel gerçeklik; 89/91 süreci ile birlikte ulus ve milliyetlerin birbirlerini boğazlamaları şeklinde ortaya çıkan tablo ile yok sayılamaz.

  • T a b . 7 . D ie n a tion a le Z u sam m en setzu n g der B evö lk eru n g (in d en G renzen v o m 17- Ja n u a r 1939, o lıo e B ev ö lk eru n g

    d es H o h en N ordens)

    N a tio n a litâ t 3000M enschen P rozen t

    R v ıs s c n ........................................... 9 9 0 1 0 ,9 58 ,41U krainer ...................................... 28 0 7 0 ,d 16 ,56B e lo r u s s e n .................................... 5 267 ,4 3,11U sb ek en ......................................... 4 8 4 4 ,0 2 ,86T a ta r e n ........................................... 4 3 0 0 ,3 2 ,5 4K a s a c h e n ...................................... 3 0 9 8 ,8 1,83J u d en .............................................. 3 0 2 0 ,1 1 ,78A se r b a id sh a n e r ......................... 2 274 ,8 1 ,34G rusinier (G eo rg ıer )................ 2 2 4 8 ,G 1,33A r ın e n ie r ...................................... 2 1 5 1 ,9 1,27M o rd w in en .................................... 1 4 5 1 ,4 0 ,86T sc h m v a s c h e n ............................ 1 3 6 7 ,9 0 ,81T a d s h ik e n .................................... 1 2 2 9 ,0 0,72K ir g is e n ........................................ 884,3 0 ,52V ö lk erstam m e D a g esta n s . . 857 ,4 0 ,50B a sc h k ir e n ................................... 842 ,9 0 ,5 0T u r k m e n e n ................................. 811,8 0,48P o le n ................................................ 626,9 0,37U d m u r t e n .................................... 605,7 0,36M a r i ................................................ 4 81 ,3 0,28

    408 ,7 0 ,24O s se te n ........................................... 354,5 0 ,21G riechen ...................................... 285 ,9 0 ,17M o ld a u e r ...................................... 260 ,0 0 ,15K a r e l ie r ........................................ 2 5 2 ,G 0 ,1 5K a r a -K a lp a k e n ......................... 185 ,8 0 ,11K o r e a n e r ...................................... 1 80 ,4 0 ,11K a b a r d in e r ................................. 164,1 0 ,10F in n en ........................................... 143 ,1 0 ,08E s t e n .............................................. 112 ,5 0,08L etten ıınd T .ettga ller .......... 1 2 0 ,9 0,07B u ]g a ren ......................................... 113 ,5 0,07A d y g e n ........................................... 88 ,0 0,05A b ch asen ...................................... 59 ,0 0 ,03C b a k a s s c n ................................... 5 2 ,G 0 ,03Oiroten. ........................................ 47,7 0 ,03

    45 ,9 0 ,0339 ,0 0,0232,3 0 ,02

    C h in e se n ........................................ 29 ,6 0,02T sch ech en u n d S low ak en . . 26 ,9 0,02A raber ........................................... 2 1 ,S 0,01A ssyrer ........................................ 20 ,2 0,01

    9 983 ,3 1 ,76

    S ovyet S osya list C u m h u riyetler B irliği A n sik lop ed isi, c ilt 1, sayfa

  • Ferik Polatbekov (1897-1918) Sibirya Sovyet Cumhuriyeti / İçişleri BakanıÇarlık R usyası’nın egem enlik alanlarında, sayıları hakkında

    kesin bir rakam verm em ekle birlikte, bir kaç on bin Kürdün yaşadığı; genellik le dağınık ve göçebe bir yaşam sürdürmelerine karşın, bazı alanlarda, daha çok Kafkasların en güney ucunda bir kaç yerde kısmen toplu ve görece belli bir yoğunluk oluşturdukları biliniyor. Bu duruma örnek verilebilecek yerlerden biri de Kars ili ve çevresidir.

    1877-78 O sm anlı-R us savaşının ardında Çarlık R usyası’nın egem enliğine geçen Kars sancağı (aynı tarihte, Ardahan ve Batum ’da), Ekim D evrim i’nin zaferi ile birlikte, Bolşeviklerin iktidarı ele geçirm elerinin ardında “ilhaksız tazminatsız barış ilkesi” doğrultusunda, Brest Antlaşm ası sürecinde diğer iki sancakla birlikte Osmanlı devletine geri verildi.

    Bir bakıma, Ferik’in yaşam ı süresince Çarlık R usyası’nın egem enliği altında tutulan Kars ve yöresinde Kürtler küçük öbekler halinde bulunuyorlardı. Kimi verilere göre, 1910 civarlarında Ezîdî inancına m ensup 5 bin kadar Kürd bu civarda yaşıyordu. N e var ki gelişm eler, bölgede bulunan bir kısım Kürdün bulundukları yerleri terketmelerini beraberinde getirdi. B ölgede, 1. D ünya Savaşı esnasındaki olaylar; esas olarakta Osmanlı-Türk egem enleri tarafından gerçekleştirilen Ermeni soykırım ı ve yine aynı tarihte hemen yanıbaşlarındaki Asurlara yönelik soykırım vb. gelişm eler, özellik le müslüman kim liğine sahip bulunmayan Ezîdî Kürtlerin göçünü hızlandırdı. B öyle bir m om entte, kısa süre sonra gerçekleşen Ekim D evrim i, Kürtlerin imdadına yetişm iş oldu. Ekim D evrim i’nin akabinde her ne kadar K afkaslar’da, özelde Gürcistan, Ermenistan ve A zerbaycan’da B olşevik ler henüz iktidarı ele geçirm em iş olsalarda, buralardaki B olşevik m ücadelenin ivm esi her geçen gün yükseliyor ve üç ülkedeki karşıdevrimci iktidar odaklarının sonu gözüküyordu. Bu koşullarda, 1918’de Ezîdî inancına sahip Kürtlerin çoğu Ermenistan ve Gürcistan’a göç etti.

    Çarlık Rusyası egem enliğ i altındaki Kars iline bağlı Digor ilçesinin Harabe D igor köyünden (tam olarak bilinm eyen nedenlerle), 1890 yılında Sibirya’ya sürgüne gönderilen baba Eğit Polatbekov, burada, İrkutsk’ta Rus asıllı Anna Lukyanovna Kartaşeva ile evlenir. Ferik, Sibirya’da Baykal G ölü’nün kuzeyine düşen İrkutsk’ta 1897 yılında doğar. On yıl kadar sonra, 1907’de ailecek K ars-D igor’a geri dönerler. Bir süre burada yaşarlar; sonra bir kardeşi ile birlikte İrkutsk’a gider ve buraya yakın Tulun’da ilk öğrenim ini tamamlar. Zeki bir öğrenci olduğu

  • için, sadece ayrıcalıklı konuma sahip kesim in çocuklarına eğitim veren liseye (gym nasium - lise), öğretmenlerinin çabaları sonucu kabul edilir. Bu yıllarda şiire ilgi duyar, şiirler yazar. L ise’de iken, B olşevik fikirler savunan Panteleymon Parnyakov ile tanışır, kendiside komünist görüşleri savunm aya başlar; bir süre sonra diğer arkadaşlarıyla birlikte okudukları L ise’de B olşevik bir grup oluştururlar. Grup; “N aşa Rabota” [İşimiz] gazetesini, illegal olarak çıkartmaya başlar. (Rahmi Yağmur, dergi bağlam ında «derginin şiarı “D ünya işçileri birleşin" sloganıydı.» demektedir.) Ferik, çıkardıkları gazetede “Polatbek” mahlasıyla şiirler {^çarlık rejimine karşı ayaklanmaya çağıran ya z ıla r" R. Yağmur) yazar.

    Birinci Dünya Savaşı karşısında, Bolşeviklerin emperyalist paylaşım savaşına karşı çıkan çizg isi doğrultusunda Sibirya örgütünün yürüttüğü faaliyetin bir parçası olan Ferik’in L ise’de yaptığı savaş karşıtı çalışmaları nedeniyle M ayıs 1915’te, okulu bitirmesine bir yıl kala, okuldan uzaklaştırılır. Am a, o, eğitim ini tamamlamak ister ve bu amaçla bulunduğu yerden epey uzakta, 1370 km ötedeki Y eniseysk gym nasium ’una kaydını yaptırır. Çar polisi boş durmaz, hemen ardında Ferik’in dosyasını Y eniseysk jandarmasına ulaştırır. Çar polisinin, hakkında “sivri dilli bir isyancı” notunu düştüğü Ferik, geldiği bu yeni yerde de B olşevik yoldaşlarıyla ilişk