ZARİYAT SÛRESİ - Ahmet Tunalılar · 2018. 8. 16. · Zariyat Sûresi • 45 Kahrolsun o koyu...

13
\j}\ ZARİYAT SÛRESİ Mekke'de nâzil olmuştur. 60 âyet 360 kelime 1287 harften ibarettir. Bu Sûre-i Celile daha ziyâde Vahdaniyet-i İlâhiye'yi bil - diriyor. 1- 'İP r ' i ^ 'i Vâv'ı kasemdir. (Biz yemin ediyoruz, muhatabı inandırmak için. Âllâh-û Teâlâ'nın kasem yemini, kasem ettiği şeyin Nezd-i İlâhi'de kıymetli olduğuna işarettir.) Ijjî o U jljJ lj Zerreler, (top- rağı ve gayrisini) savuran o zerreleri halkeden, Rabbi hakkı için. (Yâni kendi büyüklüğü hakkı için demektir.) )! o ^ o 2- 'jü j Bir ağırlık taşıyan (yağmur yükünü yüklenen bulut)lar hakkı için. )! ox 3- ' j ^~ j ^rLjjL^^-ÎLi Kolaylıkla akanlar (seyreden gemiler) hakkı için. 4- 'jİ rL-^^Li

Transcript of ZARİYAT SÛRESİ - Ahmet Tunalılar · 2018. 8. 16. · Zariyat Sûresi • 45 Kahrolsun o koyu...

  • \j}\ ZARİYAT SÛRESİ

    Mekke'de nâzil olmuştur. 60 âyet 360 kelime 1287 harften ibarettir. Bu Sûre-i Celile daha ziyâde Vahdaniyet-i İlâhiye'yi bildiriyor.

    1- 'İ P r ' i ^ ' i

    Vâv'ı kasemdir. (Biz yemin ediyoruz, muhatabı inandırmak

    için. Âllâh-û Teâlâ'nın kasem yemini, kasem ettiği şeyin Nezd-i

    İlâhi'de kıymetli olduğuna işarettir.) I j j î o U j l j J l j Zerreler, (top

    rağı ve gayrisini) savuran o zerreleri halkeden, Rabbi hakkı için.

    (Yâni kendi büyüklüğü hakkı için demektir.))! o ̂ o

    2- 'jü j

    Bir ağırlık taşıyan (yağmur yükünü yüklenen bulut)lar hakkı için.

    )! o x3- 'j ~̂j r̂LjjL̂ -̂ÎLi

    Kolaylıkla akanlar (seyreden gemiler) hakkı için.

    4- ' j İ r L - ^ ^ L i

  • 44 • Tefsir Sohbetleri

    (Yağmur, erzak vesâir) işleri taksim eden Melekler hakkı için.

    ̂ * s * s5“ yJ Lod'

    Size va'dolunanlar doğrudur. Ve muhakkak cezâ, mutlaka

    vukû bulacaktır.

    Âllâh-û Teâlâ'nın bu eşyaya yemin etmesi. Her biri, O'nun

    kudretinin kemâline delâlet ettiği içindir.

    6-

    Cezâ günü (kıyâmet günü) muhakkak hâsıl olacaktır.

    7- d ı d i d L U ' j

    Kendine has yollara sahip semâ hakkı için1 " ' f i

    8- Jys

    Sizin, (Rasûlümüz ve Kur'an hakkındaki) sözleriniz. Cidden

    muhtelif ve mütenakız, farklı görüş içindesiniz.

    9- d l i ' ^ ^ d l i ^

    i l p d ı i j j Yüzünü çeviriyor Âllâh-û Rasûlûllah, Kur'an'dan.

    d u l Ilm-i Ilâhi'de yüzü çevrilmiş olan kimselerdir.

    Gerçekten Kureyş, Peygamber ve Kur'an hakkında farklı şey

    ler söylüyorlardı. Peygamber ve Kur'an hakkında bazısı sahir ve

    sihir, bazısı şair ve şiir, bazısı da kâhin ve kehanet demişlerdir.t ^ ,

    10- J U

  • Zariyat Sûresi • 45

    Kahrolsun o koyu yalancılar! (Kur'an ve Rasûl-û Ekrem Sallâl- lâhû Aleyhivesellem hakkında, çeşit çeşit söyleyenler.)

    S } ^ ' * s • ' I f11- j —a L̂ o Ŝ -a-P jJl

    Onlar, koyu bir cehalet içerisinde kalmış gafillerdir.

    12- JJl Çji üLj I

    İşte bunlar gelirler istihzâ sûretiyle "Ceza günü ne zaman?" diye sorarlar.

    13- j jZ j ii a

    O gün, onların ateşe sokulacakları gündür., i t

    14- j-İAtAl»İj 4j ÛİS ^ JJl IÂa l—ijS

    (O gün onlara;) "Azabımızı tadın. ^JLİS ̂ U l I1Â

    j İşte (dünyada) acele gelmesini beklediğiniz şey buş

    dur" denir.

    Kâfirler dünyada va'dedilen bu azabın kendilerine çarçabuk gelmesini istiyorlardı.

    15- j —̂ Pj ı.İJUA- ( ĴLlaJl j l

    y. ö -J ^a â̂ -u JI û)l Şüphesiz ki müttekiler, Allâh'tan korkanlar, J

    h ' * * 'Û jlp j Cennetlerde pınar başlarındadırlar.

    16■ J l i l—jlS _̂£j} ̂ -£jj -̂foJİ L* ^jp^l

    o -*1 o t ' ~ '-̂4jj Z-̂> Rablerinin kendilerine verdiklerini se-

  • 46 • Tefsir Sohbetleri

    vinçle alır, kabûl ederler. £̂>1 O ehl-i cennet, c J İ (J - l î I j io cen

    nete girmeden evvel dünyada bile iyilerden idiler.

    Muhsin lügat mânâsı; iyilik yapanlar. Şeriât mânâsı; Âllâh-û Teâlâ'yı görür gibi ibadet yapanlar.

    X ̂ J s'17- La J J l "^.Lî I

    Onlar geceleri pek az uyurlardı. (Kalan saatlerinde de namaz kılar ve ibadet ederlerdi.)

    s ' ^ O X ^ Jl

    18- j j yıJc^Mj j L̂ -~.) jfbj

    Seher vaktine erdiklerinde de (bu ibadet ve taatta iken sanki bütün gece günâh işlemişler gibi) istiğfar ederlerdi.

    Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem'e, "Nasıl istiğfar edelim?" diye sorulduğunda efendimiz.

    "ÂNâhûmmâğfiMenâ verhamnâ ve tûb aleynâ inneke entet- tevvâbûrrahim" buyurmuşlardır.

    19- J j> * ^ |j

    O ehl-i cennetin dünyada olan mallarında, dilenenlerin ve (iffetleri sebebiyle dilencilik etmeyen) muhtaçların bir hakkı (nasib ve kısmetleri) vardı.

    Ni20- o b l (j^jVl ^ ij

    Kesin olarak inananlar için yeryüzünde işaretler vardır. Yeryüzünün dağlarında, denizlerinde, ağaçlarında, bitkilerinde, madenlerinde ve canlılarında; Cenâb-ı Hak'kın kudret, irade ve birliğine delâlet eden alâmetler vardır.

  • Zariyat Sûresi • 47

    21x S s »"■> } os

    • "Mil Jİ ^ ij

    Kendi nefislerinizde de ibretler vardır. Görmüyor musunuz?s $ s $ - * - * 0 /— /

    22- jjJ-P jJ l«J rt-S5jj «Lo_»Ul ^£j

    Rızkınızda size va'dedilen şeyler de semâdadır. (Yağmur, sevâp, ikab ve amel defterleri hepsi göktedir.)

    23 ■ jjJLk ij rt-Sj| La JıLa 4j| « L - J l

    0̂ ^^ jV l j *U_LJI Gökleri ve yerleri halkeden Hâlik'in hakkı

    0 } ^ ' oiçin. ,3_>e] o l Bu hak ve hakikattir size beyân ediliyor. *Jg I U> J_L>

    ıS j-lk^ Söylediğiniz sözün, kendinizin sözü olduğuna nasıl şüphe

    etmiyorsanız. Bunda da hiç şüphe yoktur.

    Buna göre insan kendi konuşmasının, kendisine ait olmasından nasıl şüphe etmezse, haber verilen şeylerden de öylece şüphe etmemelidir.

    24- LR Jj>- d İJ l J la

    Ey Ekmelerrusûl Sallâllâhû Aleyhivesellem, İbrahim Aleyhis- selâm'ın kerim olan misafirlerinin haberi sana geldi mi? (Bunlar meleklerdi.)

    25 ■ j şj& j»

  • 48 • Tefsir Sohbetleri

    26 ' ctf? Ĵ-a I 31 ̂ 3®

    «UlaI^ I^ ^ Hemen ailesinin yanına gitti, semiz bir

    buzağı(kebabı)getindi.j

    27- d jiils Sîl 3 l i i j ü

    ,̂ _̂ l!l Getirdikten sonra misafirlerin önlerine koydu.:

    Ûj-İm S VI JL3 İbrahim Aleyhisselâm, "yemez misiniz"demişti.

    28^ j, fi o x > s

    ÛjS^JJ ___i£ Sf IjJlii»

    1 L j>- J ^ j l i (Yemediklerini görünce) onlardan endişeye

    düştü, içine bir korku düştü. (Bu hâl, Cebrail Aleyhisselâm'ın hâ

    line aksetti.) û ı-Jâ J /j_JLS İbrahim Aleyhisselâm'a, "bizden kork

    ma" dediler. ^_J.p ajJ-^ j (Biz, Âllâh-û Teâlâ'nın Rasûlleriyiz)

    Kendisine, âlım olan İshak Aleyhisselâmdır, ilm-i kesir olan İsmail

    Aleyhisselâm ile tebşir ettiler.

    Melekler kendilerini tanıtınca, Cebrail Aleyhisselâm kanadı ile kebaba dokunmuş, buzağı dirilerek anasının yanına gitmiş.

    29 ■ ̂ -jİLp c J l i j ccSs^ i aS*3 4j |S-«I o i - i l i

    • s * ua 3 4_•' j* l AIsli İbrahim Aleyhisselâm'ın

    hanımı Sâre Radıyâllâhû Anhâ, bu haberi işitince seslenerek gele

    di. (Taaccüp ve hayâsından) yüzünü kapayarak, ^JLp 'jjJ** c -J lİ j

    "Ben ihtiyar, çocuk doğurmaz, hasta bir kadınım nasıl olur?" dedi.

    30- j j j j j l p-Jx^il > Ü dJbj 3 li dJÜ Jİ" I^li

  • Zariyat Sûresi • 49

    t - i , * * ̂ \ -Ij-Jlî Cebrail Aleyhisselâm dedi; d - j j J L 3 d J jo "Rabbin böyle

    S wbuyurdu. İJ>\ Muhakkak Âllâh'tır, J_a her şeyi yerli yerine

    halkeder. Mahlûkatın halini bilendir."

    İbrahim Aleyhisselâm'ın hanımı Sâre Radıyâllâhû Anhâ, o

    tarihte rivayete göre kendisi 90, İbrahim Aleyhisselâm ise 120 yaşındaymış. Sârâ Radıyâllâhû Anhâ, çocuk haberini alınca şaşkınlık ve utangaçlığından elini yüzüne vurarak, yaşlılığını ifade etmişti.

    31- j ^ L y d i ı f j u ! 3 ıi

    İbrahim Aleyhisselâm, onların melek olduğunu anlayınca; "Ey Rasûller, sizin hal-û şanınız nedir, (ne için geldiniz?) dedi.

    32- tjjyijS*- ^ l lL - j l l)| ijJlü

    ~ - „ - ' 0f -jfIj-Jlî Cevap verdiler İbrahim Aleyhisselâm'a. p i ^Jl b l

    J*** Âllâh tarafından kâfir, mücrim bir kavme gönderiliyoruz."

    ̂ * „ s ' s ’33- û V d? ®5l4t;;'

    Biz üzerlerine yağdıracağız, o kavim üzerine (ateşte pi

    şirilm iş) taşlar atmak üzere geldik.

    34- û j *m,A

    Onlar (her biri) Rabbinin indinde hadd-i tecavüz edenler için işaretlenmiştir.

  • 50 • Tefsir Sohbetleri

    ULî-^î-li Biz Azimüzşan, Lût kavminin içinden çıkardık, C)\SZ 0J - ^ jİJI orada bulunan Mü'minleri çıkardık.

    ' \p t g.î U L0.3

    Fakat Müslümanlardan bir evden gayri, ev halkından başka kimse bulamadık.

    > ̂ o ̂ m ? > • o x37- t_>|j_*Jl jj-îli»-' j jJ l lJ 4j I Lg-i L iS J j

    # ' — a # ' „o l L ^ i U ^ y j Terk ettik o asarları, o l alâmettir Allah'ın kuv-

    ■vet-i kudretine. J/l ı lt lU ü l û j-*^ J-jUJ Ve orada elim bir azap

    tan korkanlar için, orada bir işaret bıraktık.

    Bırakılan işaret; atılan taşlar, birbiri üstüne yığılm ış kayalar veya simsiyah kokmuş bir sudur.

    38- öt la l ) j j i oLJLujI

    ^_»j» Mûsâ Aleyhisselâm'ın kıssasında da bir ibret vardır.

    ûj_£y ^Jl a liL»^ i l Biz Azimüşşân Mûsâ Aleyhisselâm'ı, Fir'avn'e ̂ 0

    gönderdik. j - ^ û t - İ - İ j Kuvvetli delil, açık bir hüccet ile gönder

    miştik.

    39- j j l J t i j 4iSj) (j.

    o iox5^> ^Jj£â Fir'avn, bütün kuvvetli ordusuyla beraber imâno

    dan yüz çevirdiler. ûj-Us» j l j^ l—» J l İ j (Mûsa Aleyhisselâm için)

    "ya bir büyücü veya mecnundur" dediler.

  • Zariyat Sûresi • 51

    ̂ } S t S "Va U l^ U Biz Azimüşşân, Fir'avnı askeriyle beraber

    alıverdik. Ç_l!l ^ ^ IS ju I s Hepsini denize döktük, (gark ettik.) JaJ

    .̂Jj> Bu sırada Fir'avn, (rububiyet davasına kalkıştığı ve peygam

    berleri tekzib ettiği için duyduğu pişmanlıkla) nefsini kınamakta

    idi.

    41- 0>JJ\ -̂£İİp H ̂ Lp U i

    Âd kavminin helâk edilmesinde de bir ibret vardır. Üzerlerine o kısır rüzgârı göndermiştik. (Onda ne hayır ve ne bereket vardı. Bir helâk rüzgârıydı.)

    imân edenler vardı 4000 kişi, imân etmeyenler ise daha fazlaydı. Rüzgâr gelince imân edenlerin üzerinden gayet hafif geçti. İmân etmeyenleri ise helâk etti.

    42 ■ 4 ^ v ı ^ Vur* ö ? J, J j L?

    j JlJ U> Bırakmazdı o rüzgâr, öyle kuvvetliydi. j-*> Hiçbir

    şey bırakmazdı (canlarını, mallarını, hayvanlarını, her şeylerini)S S i ̂ ̂ ̂ $

  • 52 • Tefsir Sohbetleri

    6 jj ^_*J Bu yüzden kendilerini, göre göre yıldırım

    çarpm ıştı. (Azaba uğratılmışlardı.)Nj s > ' ? ' ' '

    45- JiJT ıj L̂»3 ö * Ij-pL̂ -̂vI L̂ -î

    ^ 3 "

    1̂13 j.» IjPÜaLl-l LlS Ayağa kalkacak güçleri kalmamış, ü>j

    ' i l i yardım edenleri de olmamıştı. (Bu yüzden kaçıp■p * *» '■J-*kurtu lamam ışlard ı.)

    46i?

    ■ 0v?-*vL-®L|̂ j t 3 ö *

    Bunlardan önce de Nûh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar da yoldan çıkmış, (küfür ve isyanla) doğruluktan çıkmış bir kavimdi.

    Biz göğü, kuvvet ve kudretimizle bina ettik ve hiç şüphesiz onu genişleticiyiz. Gökler, Cenâb-ı Hak'kın kudretiyle kurulmuştur. Âllâh, bunu kurma ve yapma gücüne sahiptir. Yahut o ikisi arasındaki mahlûkatımızın rızkını genişletiriz.

    48X JJ 0

    1 üj -̂ L̂ Ĵl LaLİ-Jo

    Yerleri de biz döşedik. Bakınız biz, ne güzel döşeyiciyiz.

    49- ûy>-jj LiÜ>- j j* }

    Her şeyden de çift çift yarattık ki düşünüp öğüt alasınız. Cenâb-ı Hak, her cins çifti yaratmıştır. Meselâ erkek ile dişi, yer ile gök, Güneş ile Ay, ova ile dağ, deniz ile kara, yaz ile kış, hayat ile ölüm, tatlı ile acı, aydınlık ile karanlık gibi. Böylece zıtların bir

  • Zariyat Sûresi • 53

    araya getirilişini düşünen insan, mutlak Bir'e ve mutlak Yaratıcıya inanıp kulluk eder.

    50- J j j j AL? »-Ssj lİI

  • 54 • Tefsir Sohbetleri

    mi ettiler (ki bu söz üzerinde ittifak eylediler.) Hayır, belki cümle tuğyanda müşterektirler.

    t glp JJ_£j Ey Habibim SaMâllâhû Aleyhivesellem, onlardan

    yüz çevir. p - i l j c J l lIS Bunun için levm olunacak değilsin. Çünkü

    Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem sürekli olarak hakka dâ-

    vet etmiş ve bu yolda her çabayı göstermiştir.

    55- (̂ jO-aj-oJl £jîlj ^ / jd l j lâ

    Va'z-ı nasihatı yap O î çünkü va'z-ı nasihatın Lİİ5

    Mü'minlere faydası olur.

    Müslümanlar inkâra kalkmazsa, dinlerse nasihatin faydası olur. Bugün olmazsa yarın olur. Sıkıntı geldiği zaman olur. Nasihat vazifesine lâyık olan kimse, bu âyete nazaran kendini gizlemeden söylemelidir.

    Ben, cinni ve insanları ancak bana kulluk, ibadet etsinler diye halkettim.

    57- Oj-j I U> Ben, onlardan rızık istemiyorum U>j■

    d)l j_jj l Bana yemek yedirmelerini de istemiyorum."■ ̂ \

    jı 0 s ■*0 $ s ? ) i?58- ̂ jj-o-îl ajJiJl Îj j JI j-* *̂ l jl.

  • Zariyat Sûresi • 55

    0 ̂ 9 0 jlyetiştiren O'dur. j_ şu J l oJ-âJl js Şedit olan kuvvete sahiptir. Rızkı veren ve besleyen Âllâh'tır. Durum böyle olunca ÂNâh'm insanlara ve cinlere ihtiyacı yoktur. Üstelik kendilerinin de başkalarının da rızıklarını, O karşılamaktadır.

    59* ^ / s / f, ^ 0 jj ̂s ' ^ # S

    • As J lo lj-d b j j jJJ LŞyS (Onlardan önce helâk olan) arkadaşları

    nın, evvelkilerin günâhları ne ise o nev'iden günâhları var. OnlaraJ s ^

    da azap olur. İÜ A_J "Nerede azap?" diye azabı, acele etmeyiniz.

    Mekkeliler gibi küfür ve inkâra saparak Rasûl-û Ekrem SallâlF lâhû Aleyhivesellem'i yalanlayanlara, önceden yok edilen kavim- lerin başına gelen azap gelecektir. Öncekiler azaptan nasiplerini aldıkları gibi, bunlar da alacaklardır.

    60- ü jAp jj (^jil

    J J j y Veyl olsun, azâb-ı elim olsun, yahut veyl cehennemden

    bir deredir. Ij -̂İS* J_;jJJ Onlar ki imân etmiyor, küfürde kalıyorlar.

    Sj Jl_pjj ^ jü l j_» Bugün de veyl olsun onların hallerine. Okâfirlere ki cezasını görecekler. (Bu sûre 41 def'a okunursa duâlar

    kabûl olur. 60 def'a okunursa her müşkülât halledilir.)