Zamandk313 eg
description
Transcript of Zamandk313 eg
www.zamaniskandinavya.dk3 - 9 HAZİRAN 2015 • YIL : 7 • SAYI : 313 • DANİMARKA 25 DKK • İSVEÇ 30 SEK • NORVEÇ 35 NKR • FİNLANDİYA 3,5 EURO
35
EKREM DUMANLI
İhvan ve Mursi'nin idamı
Sürecin bazı öğrettikleri
34 34
ALİ BULAÇ ALİ ÜNAL
Zalimden beter olursun!
10'da 10 yapalım
KAMİL SUBAŞI
4
ÖVERKEN ÖLDÜRME
AVRUPALI SEÇMEN SIYASILERIN YOLSUZLUĞUNU AFFETMIYORAvrupalı seçmenlerin yolsuzluğa sandıkta ne şekilde cevap verdiğini anlamak isteyenler için Yunanistan ve İspanya’da yapılan son seçimler önemli ipuçları veriyor. • Haberi 13'te
BANK ASYA ESKİ GENEL MÜDÜRÜ AHMET BEYAZ:
Amaç, bankayı zor durumda bırakmak, paranızı çekmeyinBank Asya Eski Genel Müdürü Ahmet Beyaz: Amaç, bankayı zor durumda bırakmak, paranızı çekmeyin. • Haberi 14'te
FUAT AVNİ, SKANDAL TALİMATI DEŞİFRE ETTİ:
Gazeteci, savcı, polis, 200 kişilik liste oluşturdularFuat Avni, skandal talimatı deşifre etti: Gazeteci, savcı, polis, 200 kişilik liste oluşturdular. • Haberi 14'te
BAĞIMSIZLARIN SEÇİMİ [ 30 ]
“SWETURK 2015 Başarı Ödülleri” sahiplerini bulduİsveç Türk İşadamları Federasyonu (Swedish Turkish Business Federation-SWETURK) bünyesinde faaliyet gösteren Profesyoneller Kulübü, Türkiye kökenli akademisyen, işadamı, siyasetçi, sanatçı ve profesyonel yöneticilere ödül verdi. • Haberi 6'da
Sahibi/Publisher: Moving Media ApS
Yönetim Kurulu Başkanı/Chief Executive Officer
ÜLKE VE BÖLGE TEMSİLCİLİKLERİ• İsveç: Menaf Alıcı .................................................................................................................................... +46 72 336 35 54• Norveç: Ömer Fevzi İpek .......................................................................................................................... + 47 47 23 03 91• Finlandiya: Fahrettin Çalışkan ................................................................................................................ + 358 46 63 44 686• Aarhus: Rasim Atakan ............................................................................................................................. + 45 42 20 66 16• İstanbul: Salih Beşir ................................................................................................................................. + 90 5332 83 89 86
Moving Media ApS • Sluseholmen 2, 1 • 2450 København SV • Tlf: + 45 70 20 69 70İnternet: www.zamaniskandinavya.dk • Baskı: OTM AVISTRYK IKAST | ISSN: 1903 6892
Reklam ........................................................yildirim@bahar.dk ...................................................+45 71 51 43 85Okur Hattı: ........................................... [email protected]: ................................................. [email protected]............................................+45 70 20 69 70
Gazetemizde yayınlanan yazı ve haberlerin yayın hakları Moving Media ApS’ye aittir. Yazı ve haberler referans gösterilerek kullanılabilir. Yayınlanan reklamların içeriğinden gazetemiz sorumlu değildir.
CVR-nr. 25065557
Genel Yayın MüdürüEditor-in-Chief
Kamil Subaşı[email protected]
Haber MerkeziEditorial Center
Hasan Cücük, Emre Oğuz, Menaf Alıcı, İbrahim Kaya,
Engin Tenekeci [email protected]
Benim Ailem EditörüSüleyman UysalGrafik Tasarım
Sebahattin ÇelebiReklam / Advertising
+45 71 51 43 85
Banka bilgileri: Danske Bank: Reg nr. 3129 Kontonr. 16922552IBAN: DK57 30000016922552 • SWIFT-BIC: DABADKKK
3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN
Futbol dediniz, niyetler böyleydi bizim. Ama oralar da birilerinin
hâkimiyeti altında. Bizi kendi alanımızdan bile
uzaklaştıran bir yapı var. Sanatçı için de bu geçerli. İyi bir dizide oynayabilmek için
onlara ait yerlerle iyi münasebetler kurması
lazım.
Hakan Şükür
İstanbul Bağımsız
Milletvekili Adayı
‘‘Parti olarak Meclis’e gittiğinde, grup
kararı gereği sana dikte edilene uymak
zorundasın ama bağımsız olarak
gittiğinde, halkın sana verdiği özgür
iradeyi Meclis’e taşıyabiliyorsun.”
İlhan İşbilen
İzmir Bağımsız Milletvekili Adayı
Norveç Çocuk Esirgeme Kurumu meclis önünde protesto edildiENGİN TENEKECİ OSLO
1Birçok ailelerin çocuklarına yasadışı yol-larla el koyduğu iddialarıyla suçlanan
Norveç Çocuk Esirgeme Kurumu, bazı sivil toplum kuruluşları tarafından Oslo Meclisi önünde protesto edildi.Protestoya başta Nor-veç Çocuk Esirgeme Kurumu’nun el koyduğu Norveçli göçmen aileler ile, çok sayıda Nor-veçli de katıldı. Program boyunca göstericiler, kurumu, “Norveç Çocuk Esirgeme Kurumu, dur (yeter) artık!’’ şeklinde protesto etti. Canlı muzik performansı anında birçok göçmen kökenli gözyaşlarına hakim olamadı. Bazı göstericilerse baygınlık geçirdi.
Norveç Çocuk ve Gençlik Bölgesel Bilgi Merkezi’nin, Norveç Sağlık ve Çocuk Müdürlüğü ve Norveç Gençlik ve Aile İşleri Müdürlüğü için hazırladığı rapora göre, ülke genelindeki Çocuk Esirgeme Kurumları’nda kalan her 4 çocuktan 3’ünün son 3 ayda
tehlikeli boyutta psikolojik rahatsızlıklara maruz kaldı. Her 4 çocuktan sadece biri, sağlık personelinden yardım alıyor. Çocuklarda görülen genel psikolojik rahatsızlıklar daha çok depresyon, tehklikeli boyutta davranış bozuklukları ve sinir.
Norveç Çocuk ve Eşitlik Bakanı Solveig Horne ise rapor sonucunu, “Tahmin etti-ğimden daha tehlikeli bir sonuç.’’ şeklinde değerlendirdi. Raporun yayınlanmasının he-men ardından, başta Norveç Çocuk ve Eşitlik Bakanlığı olmak üzere Norveç Sağlık Bakanlığı ile birlikte birçok ilgili kurum harekete geçti.
Ayrıca VG gazetesinin yayınladığı raporla ilgili haberde, daha önce Çek Cumhurbaş-kanı Miloş Zeman’ın, Çek bir kadının iki çocuğuna el koyan Norveç Çocuk Esirgeme Kurumu’na gösterdiği sert tepkiye de yer vermesi dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Zeman, Norveç Esirgeme Kurumu’nun yaptıklarını, Nazi Almanyası’nda ari ırk üretmek için açılan ‘Lebensborn’ programına benzetmişti.
■ NORVEÇ
Erkek öğrenciler daha çok hile yapıyor
Erkek öğrencilerin kızlara göre çok daha sıklıkla sınavlarda kopya çektikleri ortaya çıktı. Norveç Öğrenci Birliği’nin (NSO) bir öğrenci gazetesi olan Universitas ile birlikte gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre, erkekler kızlara göre 5 kat daha fazla hile yapıyor. Kız öğrencilerin yüzde 2’si sınavlarda hile yapıyor. Bu rakam, erkek öğrenciler için yüzde 9. Öğrenciler arasında hile yapanların toplam bölümü ise yüzde 4. Araştırma so-nuçlarındaki diğer bir bulguda ise, sınavlarda hile yapalanların en çok kullandıkları araç akıllı telefonlar olduğu vurgulanıyor. Konuya ilişkin yerel medyaya konuşan bir öğrenci, tüm eğitim hayatı boyunca hile yaptığını açıkladı. İsmini vermeyen öğrenci, şu ifade-leri kullandı: ‘’Sanırım (yalnızca) 3 defa hile yapmadan sınav verdim.’’
■ NORVEÇ
Enerji sektöründeki düşüş petrol mühendislerini vurdu
Dünya genelinde petrol fiyatlarında yaşanan krizin Norveç’teki işsizliği gittikçe daha fazla etkilediği açıklandı. İşsizlik Kurumu’nun (NAV) yayımladığı yeni bir raporda, ülke genelinde şu anda 75 bin kişinin işsiz olduğu belirtildi. Bu rakamın, geçen senenin aynı dönemine göre 2 bin 500 daha yüksek olduğuna işaret edildi. Özellikle petrol ve enerji sektörüne ilişkin mesleklerde işsizliğin arttığı vurgulanan raporda, ülke genelinde petrol mühendisliği alanındaki işsizliğin yalnızca bir senede yüzde 143 arttığı bildirildi. Öte yandan, rapordaki diğer bulgularda, satış danışmanlığı ve ticarete ilişkin alanlarda işsizliğin düştüğü belirtildi. İşsizliğin en düşük olduğu meslekler ise öğretmenlik ve akademisyenlik. Bu alanlarda işsizlik oranı sırasıyla yüzde 0,7 ve yüzde 0,9. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Nor-veç Çalışma ve Refah Müdürlüğü Başkanı Kjersti Moland, petrol krizi nedeniyle artan işsizliğin özellikle enerji sektörünün oldukça çok sayıda kişiyi istihdam eden eyaletleri vurduğunun altını çizdi. Ancak işsizliğin ül-kenin diğer bölgelerinde düştüğünü söyleyen Moland, bu sebeple toplam işsizlik oranının çok fazla artmadiğna işaret etti.
■ NORVEÇ
Sol Parti'den hükümete huzurev eleştirisiSosyalist Sol Parti (SV) Başkanı Audun
Lysbakken, partisinin genel toplantısında yaptığı konuşmada huzurevlerindeki eksik-liklere dikkat çekti. Huzurevlerinde kalanlara yetersiz gıda ve yalnış ilaçların verildiği yanısıra yeterince vakit ayrılmadığına işaret eden Lys-bakken, Meclis’te konuya ilişkin bir önerge sunacaklarını belirtti. Partisinin önümüzdeki günlerde Meclise sunacağı önergede, huzu-revlerinin sistemli bir şekilde kontrol edileceği belirten Lysbakken, ayrıca benzer bir öneriden
daha önce söz eden ancak bu konuda adım atmayan İlerleme Partisi’ni (FrP) eleştirdi. İlerleme Partisi’nin iktidar olduktan sonra huzurevlerine yönelik hiçbir değişiklikten bahsetmediğini belirten Lysbakken, İlerleme Partisi Başkanı Siv Jensen’in Başbakan Erna Solberg’i bu konuda ikna edemediğni sa-vundu. Lysbakken şunları kaydetti: ‘’İlerleme Partisine meydan okuyorum. Kendi önerge-lerini Sosyalist Sol Parti’nin Meclis’te oylama sunduğunda bunu destekleyecekler mi?’’
Yurtdışında oy kullanma bitti; işte rakamlar
Yurt dışı seçim merkezlerinde oy kullanma işlemi 31 Mayıs Pazar günü saat 19:00 itibariyle sona erdi. Resmi olmayan sonuçlara göre, gümrükler de dahil olmak üzere toplamda 1 milyon 27 bin 241 seçmen sandık başına giderek oy kullandı. Oy verme işlemi, gümrüklerde 7 Haziran günü 17.00’ye kadar sürecek.ZAMAN KOPENHAG
1Türkiye’de 7 Haziran’da gerçekleştirilecek genel se-çimler kapsamında yurtdışındaki temsilciliklerde oy
kullanma işlemi dün (31 Mayıs) itibariyle sona erdi. Başta Avrupa olmak üzere dünyanın değişik ülkelerinde yaşayan Türkiye kökenli seçmenler temsilciliklere yada temsilcilik-ler tarafından belirlenen oy verme merkezlerine giderek oylarını kullandı. Danimarka’da oy verme işleminin adresi Büyükelçilik binası oldu. Aşağı yukarı 31 bin seçmenin bulunduğu Danimarka’da oy verme işlemi 8 Mayıs’da baş-lamıştı. Danimarka’da düne kadar toplam 9 bin 561 kişinin oy kullandığı öğrenildi. Bu oran Cumhurbaşkanlığı seçimiyle kıyaslandığında çok yüksek olsa da toplam seçmene oranla oldukça düşük.
Oy verme işlemi Almanya, Avusturya, Belçika, Dani-
marka, Fransa ve İsviçre’de 8 Mayıs, Norveç’te 22 Mayıs, Bulgaristan, Hollanda ve İtalya’da 29 Mayıs, Makedonya ve Yunanistan’da 30 Mayıs’ta başlamıştı.
ABD’de 14 bin 572, Avusturya’da 34 bin 366, Avustral-ya’da 6 bin 650, Belçika’da 42 bin 157, Fransa’da 107 bin 055, İsviçre’de 36 bin 074, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde 23 bin 061, Norveç’te ise bin 725 Türk seçmen sandığa gitti.
İsveç’te seçmen tepkiliİsveç’te ise 36 bin kayıtlı seçmenden 8
bin 80 tanesi sandığa giderek oy kullandı. İsveç’te oy kullanma işlemi sadece 1 gün ve tek bir merkez ile sınırlandırılmıştı.
Yüksek Seçim Kurulu verilerine göre 54 farklı ülkede toplam 2 milyon 867 bin 658
kayıtlı seçmen bulunuyor. Söz konusu seçmenlerin büyük bir bölümü başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın değişik ülkelerinde yaşıyor.
Fransa’da kayıtlı 310 bin 740 seçmenden 116 bin 588’i sandığa giderek oy kullandı.
3 3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA
I N T E R N A T I O N A L S C H O O L
Østerbro
I N T E R N A T I O N A L S C H O O L
Østerbro
We grow with them at Østerbro International School, where the individ- ual comes first.
Our primary aim is to identify and appreciate the unique potential of each pupil and
develop it to the full in a caring, comfortable and happy environment. Pupils receive an
excellent, well-rounded educa- tion from dedicated and well-qualified teachers, developing
qualities which will equip them to face life’s challenges with self-belief and optimism.
As your child grows
Østerbro International School • Præstøgade 17 • 2100 Copenhagen Ø Tel.: +45 70 20 63 68 • Website: www.oeis.dk • E-mail: [email protected]
Salix Skole • Høffdingsvej 18 • Valby • 2500 • 36176176
Bygger bro til fremtiden
İLANT.C. CİHANBEYLİ
SULH HUKUK MAHKEMESİESAS NO : 2012/313 EsasMÜTEVEFFA :EMSALKILINÇ-MerkezMah.KayabaşıCad.No:39 İnsuyuMerkezCihanbeyli/KONYAİLANENTEBLİĞİİSTENİLEN :HAKANKILINÇ-KOPENHAGV/DANİMARKATcNo :27452149408İsmi :HAKANKILINÇBabaAdı :EMSALAnaAdı :SEVİMDoğumYılı :08/07/1980MİRASÇILARI :TÜLAYMEMİŞVALBY/KOPENHAG/DANİMARKA ŞENAYKILINÇ-KOBENHAVN/DANİMARKA DÖNEKILINÇ-KOBENHAVNV/DANİMARKA DERYAÇİVİ-KOBENHAVNV/DANİMARKA GÜNAYKILINÇ-KOPENHAGV/DANİMARKA SEVİMKILINÇ-KOPENHAGV/DANİMARKADAVA :VasiyetnameAçılması
DavacıtarafındanaleyhinizeaçılanVasiyetnameAçılmasıdavasınınyapılanyargılamasında;Mahkemenizcedavadilekçesindebelirtilenadresinizeduruşmagününübildirir“Müteveffatarafındandüzenlettirilenvezarf içerisindegönderilenvasiyetnameyikabuledipetmediği-niz hususlarında beyandabulunmaküzere bizzat duruşmayagelmeniz, duruşmayagelipbeyandabulunmadığınıztakdirdevasiyetnameyikabuletmediğinizvevasiyetnameyekarşıBİRAY içerisindedavaaçıpmahkememizebildirmediğiniz takdirde vasiyetnameyi aynenkabuletmişsayılacağınızhususutebliğveihtarolunur.”şerhlidavetiyeçıkarılmışolup,adre-sinizdenayrıldığınızgerekçesiyletebligatyapılamamıştır.Adresaraştırmasındandabirne-ticealınamadığındandavadilekçesiveduruşmagünününilanentebliğinekararverilmiştir.DuruşmaGünü:30/06/2015günüsaat:09:55’daduruşmadabizzathazırbulunmanız,veyakendinizibirvekilletemsilettirmeniz,AksitaktirdeH.U.M.K.’nun3156sayılıyasailedeğişik213/2maddesiuyarıncayargılamayayokluğunuzdadevamolunacağıhususu,DavaDilek-çesiveduruşmagünüyerinegeçerliolmaküzereilanentebliğolunur.6100S.HMK.’nın122.maddesigereğinceikihaftalıkkesinsüreiçerisindedavayailişkince-vaplarınızımahkememizeibrazetmenizgerekmekteolup,aksihalde6100S.HMK.’nın128.maddesigereğincedavadilekçesindebelirtilenvakalarıntamamınıinkaretmişsayılacağınızihtarolunur.26/05/2015 B:89139
4 3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA
Kamil Subaşı
10'da 10 yapalımGeçen hafta Başbakan Helle Torning-Schmidt’in yaptığı açıklama
ile Danimarka’da 18 Haziran’da erken seçim kararı alındı. 19 Hazi-ran’da Danimarka’nın yeni hükümeti ve başbakanı belli olacak. Ya aynı hükümet (sol blok) devam edecek, ya da sağ blok seçimleri kazanarak tekrar hükümeti kuracak. Bunu hep birlikte göreceğiz.
Danimarka’da seçim kararı alındıktan 3 hafta sonra seçimlerin yapılması gerekiyor. Yaz tatili öncesi adaylar hummalı bir çalışmaya girdiler. İzin verilen yerlere, kurallar çerçevesinde adayların reklamları asıldı. Gerçi erken seçim kararı çokta süpriz olmadı. Bekleniyordu. Tüm millevekili adayları hazırlıklarını yapmış, hatta seçim çalışmalarına başlamıştı. Sadece erken seçim kararının açıklanıp, seçim tarihinin netleşmesini bekliyorlardı. Şimdi herkes çalışmalarını hızlandırmış vaziyette.
Adaylar kendilerine düşeni yapıyor. Seçilebilmek için imkanları ölçüsünde kendilerini tanıtmaya, seçmenlerini ikna etmeye calışıyorlar. Bize düşen ise demokratik hakkımız olan, sandığa gitmek ve oyumuzu kullanmak. Hangi adaya yada partiye oy vereceğiniz size kalmış ama önemli olan mutlaka oyunumuzu kullanmak, özellikle de Türkiye kökenli adayları meclise gönderebilmek. Bu seçimlerde Danimarka’da farklı partilerden 10 tane Türkiye kökenli milletvekili adayı var. Gönül ister ki hepsi de seçimlerde başarılı olsun ve seçmenlerini Danimarka Meclisi’nde temsil etsinler. Bunun için bizlere büyük iş düşüyor. Hem oylarımızı kullanmalıyız hem de eş, dost ve tanıdıklarımıza tavsiyede bulunmalıyız, 'neme lazım' dememeliyiz.
Geçenlerde tanıştığım bir kişi ile muhabbet ederken, söz seçimlere geldi. "Kendi kafama uygun bir parti bulamadığım için oy kullan-mayacağım. Kullanacağım 'oy'un da bir vebali var." dedi. Doğru, kullanacağımız oyların bize bir vebali var, bu yüzden oy kullanırken, kime, neye, neden oy vereceğimizi yada vermeyeceğimizi iyi düşünmeli ve ona göre hareket etmeliyiz. Ama oy kullanmamak da bir çözüm değildir. Oy kullanmanın bir sorumluluğ olduğu gibi oy kulanmamanın yada boşa kullanmanın da en az onun kadar vebali ve sorumluluğu vardır. Malumunuz, son seçimlerde milletvekili adayı Yıldız Akdoğan çok az bir oy farkı ile meclise giremezken, Fatma Öktem de çok az bir farkla melise girmişti. Dolayısıyla kullanacağımız her bir 'oy'un milletvekili adaylarını meclise gönderme adına hayati ehemmiyeti var. Son yerel seçimlerde yabancı kökenlilerin oy kullanma oranı yüzde 37 civarında ve genel seçimlerde sağ ve sol blok arasındaki oy farkı 8 binlerde olunca oylarınızın önemi çok daha iyi anlaşılıyor,
Her partinin yada adayların artılarını ve eksilerini iyice hesaplayıp, ona göre oy kullanmak önemli. Ama boşa kürek sallamamalı; seçile-meyecek aday yada partileri iyi tetkik etmeli, anketlere de çok ta fazla ehemmiyet vermemeli, sonuçta değişken bir durum arz ediyorlar.
Seçimlerden bahsetmişken malumunuz 6 Haziran’da Türkiye’de de genel seçimler var. Partiler ve adaylar son sürat kampanyalarına devam ediyorlar. Bu seçimlerde ilk defa yurtdışındaki seçmenler bulundukları ülkelerde konsolosluklarda ve belirlenen diğer yerlerde oylarını kullandılar ve oy kullanma işlemi geçtiğimiz Pazar, 31 Mayıs’ta son buldu. Partiler özellikle başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın farklı ülkelerine çıkartma yaptılar. Beklentileri büyüktü. Sonuçta 2,5 milyon kadar seçmenin oyları söz konusuydu. Avrupa’nın değişik şe-hirlerinde kiralanan yerlerde, salonlarda mitingler yaptılar, seçmenleri ikna etmeye çalıştılar. Şahit olduğum veya duyduğum bir kaçına göre çok ta başarılı oldukları söylenemez zira, Avrupalı seçmenin kendine göre sorunları ve beklentileri var. Türkiye ağzı ile onları ikna etmek pek mümkün değil. Zaten bu durum oy kullanma oranlarına da yansımış durumda. Sandığa giden seçmen sayısı pek iç açıcı değil. Kimi ülkelerde 1 gün kimilerinde ise 3-4 hafta oy kullanma süresi vardı ama netice pek değişmedi. Avrupa genelinde ve Danimarka ve İsveç özelinde oy kullanma oranları düşük.
Danimarka’da 8-31 Mayıs arasındaki oy kullanma süresinde, kayıtlı 31 bin seçmenden toplam 9 bin 561 kişi oy kullanımış. Bu toplam oyların üzde 31’ine tekabül ediyor. İsveç’te ise sadece bir gün (31 Mayıs) olan oy kullanma süresinde toplamda 8 bin 90 oy kullanılmış ki, bu yüzde 22'ye tekabül ediyor. Sadece bir günde kullanılan oy sayısı Danimarka’da toplamda 3 haftalık zaman diliminde kulanılan oylara yakın neredeyse.
Umarım bu düşük katılım tablosu Danimarka’daki seçimlere de yansımaz. Daha bilinçli olur ve sandığa gidip oylarımızı kullanır, Tür-kiye kökenli 10 adayın da meclise girmesini sağlar, 10’da 10 yaparız…
Son söz olarak: Bizim gazete olarak misyonumuz; herkese, her partiye eşit yakınlıkta olmak. Zaman zaman reklamlarını verenler olabilir, bu herkesin kullanabileceği doğal bir haktır. Seçimler ile alakalı derdimiz şudur ki; ne kadar çok yabancı kökenli yada Türkiye kökenli varsa bu bizler için ve de demokrasi için bir kazanımdır. Bunun olabilmesi için de olabildiğince sizleri teşvik etmeye, motive etmeye çalışıyoruz. Kimi kendinize yakın hissediyor, kimin derdinize derman olacağını ve sizi en iyi şekilde temsil edeceğini düşünüyorsanız oyunuzu ona kullanın ama, yeter ki kullanın.
Dört partinin gençlik kolları, çocuk yardımının gerçekten ihtiyacı olan ailelere verilmesi gerektiğini savunuyor. FOTOĞRAF:ZAMAN, ENGİN TENEKECİ
Norveç gençlik kolları, zengin ailelere verilen çocuk yardımına karşı Norveç siyasi partilerin gençlik kolları, zengin ailelere çocuk yardımı yapılmamasını, daha çok düşük gelirli ailelere daha çok yardım edilmesi gerektiğini savundu.YASİR ÖZKAN OSLO
1Birçok siyasi parti, ailelere verilen çocuk yardı-mında değişiklikler yapılması gerektiğini savu-
nuyor. Devlet Radyo-Televizyonu’nda yayımlanan bir haberde, İlerleme Partisi (FrP), Sağ Parti (H), Sol Parti (V) ve Hıristiyan Halk Partisi’nin (KrF) gençlik kolları, çocuk yardımının varlıklı ailelere verilmemesinden yana olduğu kaydedildi. Dört partinin gençlik kol-ları, çocuk yardımının gerçekten ihtiyacı olan ailelere verilmesi gerektiğine, zengin ailelere verilen çocuk yardımların daha çok amacının dışında değerlendiril-diğine dikkat çekti.
Yerel basına konuşan İlerleme Partisi Gençlik Kolları Sözcüsü Atle Simonsen, ailelerin hangi ölçüde çocuk yardımında ihtiyaç duyduklarının hesaplanarak yapılacak yardımın ailenin gelirine göre belirlenmesi gerektiğini söyledi. Toplam gelirinin yıllık 1 milyon kronu aşan ailelere çocuk yardımı yapılmaması ge-rektiğini düşündüklerini ifade eden Simonsen, düşük gelirli ailelere ise bugün ki sistemin sağladığından daha fazla çocuk yardımı yapılmasını önerdi.
Ipsos MMI isimli araştırma şirketinin geçtiğimiz yıllarda yaptığı bir araştırmada, çocuk yardımı alan ailelerin yarısından çoğunun aldıkları yardım mik-tarını bankalardaki birikim hesaplarına yatırdıkları ortaya çıkmıştı. Aldıkları çocuk yardımını bankaya yatıran aileler, biriktirilen paranın çocuklarının ileri ev ve sürücü belgesi almaları için biriktirildiğini sa-vunmuştu. Ailelerin bu savunmasına tepki gösteren Simonsen, “Çocuk yardımı, zengin çocukların ev alabilmesi veya 18. yaş günü için güzel bir otomobil almaları için yapılan bir uygulama değildir.’’ dedi.
Öte yandan, çocuk yardımına ilişkin diğer bir teklif Sağ Parti Eğitim Komitesi Başkanı Kristin Vinje tarafından gelmişti. Tüm çocuklara daha eşit olanaklar sağlanması için çocuk yardımının tamamen kaldırılmasını savunan Vinje, bunun yerine herkese ücretsiz kreş ve okul sonrası aktivite imkanı sunul-ması gerektiğini savundu. Ailelerin bu kurumlar için toplamda 10 milyar kron ödediğini belirten Vinje, çocuk yardımının kaldırılmasıyla bu hizmetlerin bedava sunulması için bütçenin oluşturulacağına dikkat çekti.
5 3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA
ANADOLU’MUZUN MUTFAĞI
Eksotiske Delikatesser A/S • Industrigrenen 21, 2635 Ishøj • Telefon: +45 7023 2808www.delikate.dk • [email protected] • Açılış saatleri: Pazartesi-Cuma 8-17 • Cumartesi 8-13
İşyerlerine, düğünlere, doğum günlerine ve her türlü özel günlere...
1250 m2’lik modern ve hijyenik mutfağımızla, 25.000 paket üretim kapasitemizle, ve 28 tecrübeli personelimizle...
Anadolu’muzun, sıcak ve soğuk yemeklerini servis yapmaktan mutluluk duyarız. ©
Mov
ing
Med
ia A
pS
Dil ve Kültür Festivali'ne yoğun ilgiOslo’daki Latter Salonu’nda düzenlenen festivalde 17 farklı ülkeden katılımcı sahne aldı.ENGİN TENEKECİ OSLO
1Başkent Oslo’da düzenlenen Dil ve Kültür Festivaline yoğun ilgi. Norveç
Dil ve Kültür Festivali Kurumu’nun düzen-lediği Dil ve Kültür Festivalin’de başta Rusya olmak üzere Polonya, İspanya, Çin, ABD, Ukranya gibi 17 farklı ülkeden katılımcı sahne aldı. Latter Salonu’nda düzenlenen programa bazı belediye başkanı, sanatçlar, siyasetçiler, 17 farklı ülkeden büyükelçi ve birçok Norveçli de katıldı.
Norveçli yetkiler ve büyükelçiler birlikte-lik mesajı vererek, bu tür festivallerin birçok farklı kültürleri kaynaştırdığı, insanlığın barışı adına katkıda bulunduğunu vurguladı. Program boyunca farklı ülke katılımcıları-nın sergilediği halk dansları, seslendirdiği
birbirinden güzel şiir ve şarkılar Oslolulara oldukça keyifli anlar yaşattı. Program öncesi canlı performans eşliğinde bir resepsiyon düzenledi. Şiir ve şarkı dalında dereceye girenlere büyükelçiler tarafındasn ödülleri takdim edildi.
6 3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA“SWETURK 2015 Başarı Ödülleri” sahiplerini buldu
MENAF ALICI STOCKHOLM
1İsveç Türk İşadamları Federasyonu (Swedish Turkish Business Federati-
on-SWETURK) bünyesinde faaliyet gösteren Profesyoneller Kulübü, kendi alanlarında başarı elde etmiş Türkiye kökenli akademis-yen, işadamı, siyasetçi, sanatçı ve profesyo-nel yöneticilere ödül verdi. SWETURK, bu yıl bir ülke büyükelçisine partner ve bir İsveçli organizasyona da juri özel ödülü sundu.
SWETURK Profesyoneller Kulübü artık geleneksel hale gelen başarı ödülleri prog-ramında başarıyı ödüllendirdi. Geçtiğimiz Pazar günü Stockholm Hilton Slussen Oteli’nde dördüncüsü yapılan ve Cemal Yılmazer tarafından sunulan törende Genç Profesyonel Yönetici kategorisinde Resul Hamurcu, genç siyasetçi Şerife Gül Alci, Akademisyen Adem Ergül, İşadamı Deniz Yıldırım, Sanatçı Mehmet Sinan İkiz başarı ödülüne layık görüldü.
Avrupa Birliği’nde küçük ve orta boy işletmelerin sesi; 12 milyon üyesi ile en güçlü organizasyonlardan biri olan UEAPME’in (The European Association of Craft, Small and Medium-sized Enterprises) Başkanı Gu-nilla Almgren’e de SWETURK yılın partneri ödülü takdim edildi. 2015 yılı içerisinde birlikte gerçekleştirdikleri programlar ve Nordic Business Life Dergisi Sırbistan Özel baskısına katkılarından ötürü Sırbistan İsveç Büyükelçisi Dr. Dušan Crnogorčevič’e de jüri özel ödülü sunuldu.
Program SWETURK Profesyoneller Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi Fatih Poy-raz’ın SWETURK’ün çalışmalarını anlatan konuşması ile başladı. Daha sonra ödüle layık görülenler teker teker sahneye çıkarak, başarı serüvenlerini anlattı.
Program, son derece coşkulu geçen ödül töreninin ardından verilen resepsiyonla devam etti. Resepsiyonda davetliler birbirleri ile tanışma ve kaynaşma fırsatı buldu.
aşarı ödülleri geçtiğimiz yıllarda, Avrupa Birliği Parlamenteri Anna Maria Corezza Bildt, İsveç eski Ankara Büyükelçisi Håkan Åkesson, Diplomat ve Akademisyen Ingmar
Karlsson, Genç Siyasetçi Sultan Kayhan, Boksör Anthony Yiğit, Dr. İhsan Şarman, Prof. Umut Özkırımlı, Dr. Harun Uzel, Dr. Birsel Karakoç, İşadamları Hürriyet Demirörs, Hobil Rhawi ve Mehmet Yavuz; Hakim Hediye Kurt, Sporadamı Saffet Eray-bar, Belediye Başkanı Muharrem Demirok, Profesyonel Yönetici Metin Başberber, Rek-tör Astrid Söderbergh gibi çeşitli sektörlerde iş yapan başarılı kişilere verilmişti.
Ödül alanlar başarı serüvenlerini anlattıÖdüle layık görülenler teker teker sah-
neye çıkarak, başarı serüvenlerini anlattı. SWETURK 2015 yılı siyaset kategori-
sinde başarı ödülüne layık görülen Botkyrka Belediyesi’nin en genç meclis üyesi Şerife Gül Alci, 18 yaşından bu yana politikayla ilgilendiğini belirterek, haksızlıklara karşı sesini duyurmak için politikaya atıldığını ifade etti.
Alci’ya ödülünü veren 1,6 milyon üyesi ile Avrupa Birliği’nin (AB) en büyük genç politikacı organizasyonu olan EPP Youth (The Youth of the European People’s Party) Derneği başkan yardımcısı Arba Kokalari de Alci’ya siyasi hayatında başarılar diledi. Konuşmasının devamında Türkiye’nin mutlaka AB’ye girmesi gerektiğini belirten Arba Kokalari, AB’nin Türkiye’ye neden ihtiyacı olduğunu her fırsatta muhataplarına anlatmaya çalıştığını belirtti. Kokalari, SWE-TURK’ün böylesi çalışmalarının kendilerinin Türkiye ilgili tezlerini güçlendirdiğini ifade ederek, “böylece Brüksel’deki muhatapla-rıma daha ikna edici argümanlar sunabile-ceğim” diye konuştu.
“İSVEÇ’İN MÜZİĞE VERDİĞİ DESTEĞİN BAŞARILI OLMAMDA ETKİSİ BÜYÜK”50’yi aşkın ülkede 1500 kadar konserde
sahne alan ve İsveç’teki toplam 109 devlet sanatçısından biri olan caz davulcusu/perküsyon Mehmet Sinan İkiz’de konuş-masında SWETURK’ün İsveç ile Türkiye ara-sında önemli bir köprü vazifesi gördüğünü belirterek, “Türkiye de doğan ve İsveç’te
büyüyen biri olarak bu kurduğunuz ağ beni etkiliyor” dedi.
Müziğe küçük yaşlarda ilgi duyduğunu kaydeden İkiz, bu konuda başarı yakala-masında İsveç’in kültür ve müziğe verdiği önemin ve desteğinin büyük etkisi olduğunu kaydetti.
Sosyal konulara ilgili olduğunu da ifade eden ikiz, dünya turneleri sırasında bazı konserlerin gelirlerini Afrika’da faaliyet gös-teren Sınır Tanımayan Doktorlar Derneği’ne bağışladığını vurguladı. İkiz, sadece İpho-nelarla yetişen bir nesil değil aynı zamanda sanata kültüre değer veren ve kaliteli müziği bilen bir neslin yetişmesini desteklediğini de sözlerine ekledi.
“SWETURK’LE YAPACAĞIMIZ İSVEÇ- LİTVANYA- TÜRKİYE LOJİSTİK KONFERANSI ÇALIŞMALARI...”Mehmet Sinan İkiz’e ödülünü takdim
eden Litvanya’nın Stockholm Büyükelçisi Eitvydas Bajarčnas da SWETURK ile iki yıldır ortak çalışma alanları oluşturduklarını ifade etti.
Büyükelçi Eitvydas Bajarčnas, “SWE-TURK’ün çalışmalarını Litvanya’ya da taşımak istiyoruz. Buradan SWETURK’ün değerli yatırımcılarını davet ediyorum. Önü-müzdeki sonbahar SWETURK’le birlikte gerçekleştirmeyi düşündüğümüz İsveç- Litvanya- Türkiye lojistik konferansı için de çalışmalarımızda sona geldiğimizi de anons etmek isterim” dedi.
BAYBURT’TAN NASA’YA BİR BAŞARI ÖYKÜSÜAkademisyen dalında ödül verilen Dr.
Adem Ergül de kendisini ödüle layık gördüğü için SWETURK’e teşekkür etti. Üniversiteyi Türkiye’de tamamladıktan sonra İsveç’e geldiğini belirten Dr. Ergül, “Bayburt’un bir köyünde dünyaya geldim. Üniversiteyi Türkiye’de okudum. Stockholm KTH Üni-versitesi’nde kuantum fiziği üzerine master ve doktora yaptım. Doktoramı bitirdikten sonra uzay üzerine çalışma kararı aldım. NASA’ya bu çerçevede bir başvuru yaptım. İlginçtir ki bir kaç saat için de cevap aldım.! Cevapta ‘evet sizinle çalışmaktan mutluluk duyarız’ diyordu profesör. NASA’ya en hızlı kabul almış Türk olabilirim.! Geçtiğimiz aylarda Los Angels’a gittim ve önümüzdeki üç sene NASA’da derin uzay iletişimi konulu bir projede çalışacağım” şeklinde konuştu.
“İSVEÇ’İN BU KADAR ADİL VE STABİL BİR ÜLKE OLDUĞUNDAN HABERSİZDİM”Yılın İşadamı kategorisinde ödüle layık
görülen Deniz Yıldırım da 12 sene önce baş-layan İsveç serüveninde, sıfırdan başlayıp çok sayıda İsveçli çalışanı olan bir IT şirketinin CEO’luğuna yükselişinin öyküsünü anlattı. İsveç’e ilk geldiğinde büyük endişelerinin olduğunu belirterek konuşmasına başlayan Deniz Yıldırım, “Çünkü İsveç’in bu kadar adil ve stabil bir ülke olduğundan; benim hayallerime ve emellerime ulaşmam için bana bütün imkanları sunacağından haber-sizdim. İsveç gerçekten bir fırsatlar ülkesi; burada istedikten sonra her şeyi yapabilmek mümkün. İmkanlar değerlendirilip hem Türk hem İsveç toplumuna çok yararlı işler yapılabilir” diye konuştu.
Nuri özel ödülü alan UEAPME Başkanı Gunilla Almgren’in ödülünü Moderate Parti Milletvekili Göran Pettersson verdi.
“SWETURK’ÜN BRÜKSEL’DEKİ PARTNERİ UNITEE YAKIN ÇALIŞIYORUZ”Juri özel ödülü alan, Avrupa Birliği’nde
12 milyon üyesi ile küçük ve orta boy işlet-melerin en büyük temsilcisi olan UEAPME Başkanı Gunilla Almgren ise konuşmasında küçük ve orta ölçekli işletmelerin ekonomi-deki önemine dikkat çekti.
Avrupa’da istihdamın yüzde 98’ini küçük ve orta ölçekli işletmeleri oluşturduğunu vurgulayan Gunilla Almgren, SWETURK’e gibi organizasyonların başarılı örgütlenme ve politik temaslarla üyelerinin hakları için çok başarılı lobi faaliyetleri gerçekleştirebile-ceklerini söyledi. SWETURK’ün Brüksel’deki partneri olan Avrupa Türk İş Dünyası Kon-federasyonu (UNITEE) ile yakın çalıştıklarını da sözlerine ekleyen Almgren, kendisinin bu birliktelik inisiyatifini destekleyip ödül takdim ettiği için SWETURK’e teşekkür etti.
Almgren’e ödülünü takdim eden Mo-derate Parti Milletvekili Göran Pettersson, SWETURK’ün lobi ve kültür faaliyetlerini harmanlayabilmesini alkışladığını ifade ederek, “Türkiye’nin hem İsveç’te hem de Avrupa’da olumlu imaj oluşturmasında sizlerin büyük bir rolü oluyor” dedi.
“ÜLKEMİZ YATIRIM İÇİN ÇOK CAZİP”Ödüle layık görüldüğü için hem
şahsı hem de diplomatik müessesi adına SWETURK’e teşekkürlerini ileten Sırbis-tan’ın Stockholm Büyükelçisi Dr. Dušan Crnogorčevič, ülkesinin sunduğu yatırım imkanlarını anlatarak işadamlarını ülkesine yatırım yapmaya davet etti.
Dünyanın en büyük denetim firması KPMG’de Yeminli Mali Müşavir olarak çalışan Resul Hamurcu da başarı öyküsünü katılımcılarla paylaştı.
7 3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA
Özkan Ekiz
» Større fokus på vigtigheden af uddannelse» Eğitimin önemine daha fazla odaklanmak
» Bekæmpe fordomme, diskriminering og radikalisering» Toplumda radikalleşme, ayrımcılık ve önyargılarla mücadele etmek
» Tandlægeregningen skal afskaffes, så alle får råd til at gå til tandlægen» Diş hekimi faturalarına son vererek herkesin diş hekimine ücretsiz gidebilmesini sağlamak.
» CO2 udslippet skal reduceres, så danskerne kan indånde renere luft» Daha temiz bir hava solumak için karbondioksit (CO2) salınımını azaltmak
» Minimum 3 mio. danskere skal være i arbejde» En az 3 milyon Danimarkalının iş sahibi
olması için çalışmak.
Med din stemme, vil jeg gøreen forskel for Danmark.
Gullvivaskolan ve Dialogskolan’dan çok renkli yılsonu programı...ZAMAN STOCKHOLM
1Türkiye kökenli girişimciler tarafından Stockholm’de açılan Gullvivaskolan
(Gullviva okulu) ve Dialogskolan, geçtiğimiz Cuma günü düzenledikleri yılsonu kapanış programı ile 2014-15 öğretim yılı sezonu bitirdi.
Tumbascenen’de gerçekleşen ve öğrenci yakınlarının büyük ilgi göstererek salonu doldurduğu programda, okul müdürleri birer konuşma yaptı.
Geçtiğimiz yıl İsveç’in tanınmış vakıf-larından Emerich’ın düzenlediği ve 100 okulun katıldığı yarışmada birinci gelerek barış ödülüne layık görüldüklerini hatırlatan Dialogskolan Müdürü Helen Ljungstedt, bu ödül kapsamında Polonya’ya yaptıkları
ırkçılığın zararları temalı geziden söz etti. Helen Ljungstedt, Nazi Almanyası tarafın-dan II. Dünya Savaşı döneminde kurulmuş en büyük toplama ve imha kampı Auschwitz –Birkenau’nın da aralarında bulunduğu gezdikleri mekanları görsellerle anlattı.
Gullvivaskolan Müdürü Nicklas Ri-dström de okulunun eğitim kalitesinin her geçen gün daha iyiye gittiğini vurgulayarak, öğrenci sayılarının da her geçen yıl arttığını kaydetti.
Programda bir konuşma yapan Gullvivan Gymnasium (Gullvivan Lisesi) Müdürü Adem Müslim Şahin ise fen matematik ağırlıklı olan Gulvivan Lisesi’nde bu yıl sözel bölümü de açtıklarını söyledi.
Bu yıl dördüncü kez mezun veren oku-lun başarısının İsveç okullarının ortalaması üzerinde olduğunu kaydeden Adem Müslim Şahin, üniversiteye giren öğrenci oranın yüzde 90’nın üstünde olduğunu ifade etti.
Gulvivan Lisesi Müdür yardımcısı İsmail Dökümcü de Avrupa genelinde yapılan ve yaklaşık 500 bin öğrencinin katıldığı Pangea
Matematik Yarışması’nı İsveç’te Gullviva Lisesi’nin organize ettiğini belirterek, bu yarışmaya olan ilgiden söz etti. Pangea yarışmasına geçtiğimiz yıl İsveç’te 700 bu yıl ise 4 binin üzerinde öğrencinin katıldığını bildiren Dökümcü, önümüzdeki yıllarda bu sayının katlanarak büyüyeceğini söyledi.
Program’da İsveç genelinde yapılan “Big Challenge İngilizce Yarışması”nda 15 bin öğrenci arasından ikinci olma başarısı gös-teren Dialogskolan 9. sınıf öğrencilerinden Homam İsmail’e de ödülü takdim edildi.
Çeşitli dillerde şarkıların söylendiği, şiirlerin okunduğu son derece renkli geçen etkinlikte Gullvivanskolan ve Dialogskolan öğrencilerinin iki ekip şeklinde sergiledikleri Türkiye’nin çeşitli yörelerine ait folklor oyunları gösterisi beğeniyle izlenildi.
MF
8 3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYAIsveç’te seçmenin sadece yüzde 22’si oy kullandı
MENAF ALICI STOCKHOLM
1İsveç’te yaşayan Türk vatandaşları, 25. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri
için geçtiğimiz Pazar günü sandık başına gitti. Sabah saat 10.00’da Stockholm’de bu-lunan Kista Fuar Merkezi’nde başlayan oy verme işlemi akşam saat 19.00’da son buldu. 36 bin seçmenin bulunduğu İsveç’te 8 bin 80 kişinin oy kullandığı bildirildi. Bu rakam top-lam seçmenin yüzde 22’sine tekabül ediyor.
Sabah saatlerinde ülkenin çeşitli kentlerinden çok sayıda seçmen, siyasi parti temsilcilerin kiraladığı otobüslerle ve özel araçlarıyla seçim bölgesine geldi. Bu kalabalığa bakılarak katılımın yüzde 40’ı aşacağı tahminleri yapılıyordu, ancak saatler ilerledikçe oy vermeye gelenlerin sayısı da azaldı. Günün sonunda rakam 8 bin 80 kişi de kaldı.
SEÇMENLER, SEÇİMİN TEK GÜN VE ŞEHİRLE SINIRLANDIRILMASINA TEPKİLİÜlkede yaşayan 36 bin seçmen, oy
kullanma işleminin tek bir gün ve sadece Stockholm ile sınırlandırılmasına büyük tepki gösterdi.
Avusturya, Belçika ve Almanya’daki 24 gün, ABD’de 16, Norveç’te 9, Bulgaristan’da 3, Azerbaycan’da 2, Bosna-Hersek’te 2 gün oy verme işlemi yapılırken İsveç’teki seçmen-ler için süre bir günle sınırlandırıldı.
Konuyla ilgili gazetemize konuşan seçmen Ali Çağan, dünyanın en demokratik ülkesinde demokratik olmayan bir yöntemle oy kullanılmasının üzücü olduğunu söyledi. Ülkede 36 bin seçmenin varlığına dikkat çeken Çağan, “Bugün buraya 20 -25 bin kişi gelse 10 bini oy kullanamayacak. Bunun sorumlusu Yüksek Seçim Kurumu’dur. Ama buna rağmen buradaki vatandaşlarımızın çok ilgili olduğunu görüyorum. Vatandaşla-rımız Türkiye’deki anti-demokratik gidişata, diktatörlüğe giden sürece dur demek için burada” dedi.
Stockholm’e 250 km mesafede bulunan Falun kentinden oy vermeye gelen Hamit Koyuncu ise eskiden yurtdışında yaşayan-ların sadece gümrük kapılarında oy kullana-bildiğini, yurt dışı seçmenine bulundukları ülkede oy kullanma hakkının verilmesinin güzel bir şey olduğunu söyledi. Koyuncu, “Ama keşke daha çok şehirde sandık kuru-labilseydi. Biz 250 km mesafeden gelebildik; uzak şehirlerdeki insanlar nasıl gelebilsin. Oy verme işleminin bir güne sıkıştırılması da problem. Bugün çalışan insanlar oy kullanamayacak. İnsanımızın büyük kısmı restoranlarda çalışıyor, Pazar günleri onların en yoğun günlerden biri” dedi.
Demokratik hakkını kullanmaya geldiğini ifade eden Abdullah Bozan da mesafe uzak olduğu için, oy kullanma hakkı olmasına rağmen eşinin gelemediğini söyledi. Bozan, “Kundakta bebeğimiz var. Yolda perişan olacaktı. Bence seçmenin yüzde 50’sinin fazlası sadece mesafeden ve tek günden dolayı oy kullanmayacak” diye konuştu.
BİN 300 KİLOMETRELİK OY ÇİLESİNE İSYAN İsveç’in en güneyindeki Malmö şehrinde
yaşayan seçmenler de bu duruma isyan etti. Oy kullanabilmek için toplamda bin 300 kilo-metre yol katetmeleri gerektiğini vurgulayan seçmenler, yetkililere tepki gösterdi.
Malmö’de faaliyet gösteren İsveçli Genç Türkler Derneği’nin (MUST) Başkanı Bilal Karabudak, durumu büyük bir talihsizlik olarak değerlendirdi. Malmö’de sandık ku-rulmamasının yanı sıra oy verme işleminin
sadece 1 gün ile sınırlandırılmasının da ayrı bir yanlış olduğunu belirten Karabudak, ‘‘Komşu Danimarka’da insanlar 20 gün boyunca oy kullanabildi. Keşke bize Kopen-hag’da oy kullanma hakkı verselerdi. Orası çok daha yakın’’ diye konuştu.
Adını vermek istemeyen bir gurbetçi ise, ‘‘Burada bize yapılan apaçık bir haksızlık var. Birçok insan yaşadığı şehirde oy kullanma hakkına sahipken ben neden oy kullanmak için 1300 kilometre gitmek zorunda kalı-yorum. Bu hak mı, adalet mi?’’ diye sordu.
Bir başka seçmen ise söz konusu durumu protesto etmek için oy kullanmayacağını açıkladı.
YAPILAN İTİRAZ KABUL EDİLMEDİKonuyla ilgili konuştuğumuz Büyü-
kelçilik Müsteşarı Taylan Tokmak ise iki seçeneklerinin olduğunu belirterek, “Oy verme işlemini ya çok sandıkla bir günde yapacaktık. Ya da bir sandıkla 24 gün elçilik binasında yapacaktık. Elçilik binasının ka-pasitesi böyle bir etkinlik için müsait değil.
Çünkü bir taraftan konsolosluk hizmetini devam ettirmemiz gerekiyor. Diğer taraftan, sadece bir gün için bile sandık görevlisi bulmada zorlandık. 24 gün için bu daha çok zor olacaktı” diye konuştu. Taylan Tokmak, Kista Fuar Merkezi’nde en azından iki güne yayılmaz mıydı? sorusuna ise “Bu Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) kararıydı” şeklinde cevap verdi.
Stockholm’deki sivil toplum kuruluşları ve parti temsilcilerinin ortak kararıyla Sto-ckholm Türk Büyükelçiliği vasıtasıyla YSK’ya iletilen ‘İsveç’te seçim süresinin Cumhurbaş-kanlığı seçiminde olduğu gibi en az iki güne çıkarılması ve Göteborg, Malmö ve Gävle kentlerinde de sandık kurulması’ talebi de kabul görmemişti.
BÜYÜKELÇİ TÜRKMEN: “İKİ GÜN ÇOK MALİYETLİ OLUR”Günün sonunda gazetemize bir değer-
lendirmede bulunan Türkiye’nin Stockholm Büyükelçisi Kaya Türkmen ise seçimin olaysız geçmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “herkes büyük bir olgunluk içerisinde ve rahat bir şekilde oyunu kullandı. Bundan da ayrıca mutluluk duyuyorum. Ge-çen yıl yapılan Cumhurbaşkanlığı seçilerinde katılım oranı çok düşük kamıştı. Yüzde 4 civarındaydı. Onu bir çok vatandaşımız ran-devu sistemine bağladılar. Randevu sistemini vatandaşımız çok fazla benimsemedi. Bu sene randevu sistemi yoktu. Herkes dilediği sandıkta oy kullandı; bu da büyük bir kolaylık sağladı” dedi.
Büyükelçi Türkmen, seçimin bir günde yapılmasına yönelik yapılan şikayetlere de büyükelçilik binasının bu iş için uygun olma-dığını belirterek, “burayı tutmak zorundayız. Buranın da kirası oldukça yüksek. İki gün çok maliyetli olur” şeklinde cevap verdi.
Türkmen, oy pusulalarının elçilik bina-sında oluşturulan özel odada koruma altına alınacağını ve salı günü parti temsilcilerinin eşliğinde, diplomatik kuryeler tarafından THY ait bir uçakla Türkiye’ye gönderileceğini de sözlerine ekledi.
HDP’DEN OY ÇALMA TEDBİRİHalkların Demokratik Partisi’nin (HDP)
enformasyon standında gönüllü olarak çalışan Ayşe Didar Göktepe, “İki ayrı stan-dımız var. HDP’ye oy verecek seçmenler bize geliyorlar ve isim yazdırıyorlar çünkü oylarının çalınmasını istemiyorlar. Bu şekilde biz bir önlem aldık, yüzde 100 yansıtmasa da yine bir şekilde burada HDP’ye ne kadar oy verildiğini anlamış olacağız. Ve oylarımızın çalınmasını bu şekilde önlemiş olacağız. Türkiye’de sayım yapıldıktan ve HDP’ye İsveç’ten ne kadar oy çıktığını ilan ettiklerinde biz de elimizdeki rakamlarla karşılaştırabileceğiz. İlgi çok iyi ama bir gün olması çok kötü. Herkes bu konuda huzursuz.” diye konuştu.
Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK), Tür-kiye’de 7 Haziran’da yapılacak 25. Dönem Milletvekili Genel Seçimi için 54 ülkedeki 112 temsilcilikte sandık kurduğu da bildirildi.
MF
9 3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA
Ulusal Parti’nin seçimde 7 tane bağımsız aday göstereceği öğrenildi. Parti Başkanı Kashif Ahmed, Kopenhag bölgesinden aday olacak.
Ulusal Parti seçime bağımsız adaylarla katılacakDanimarka’da bir süre önce Pakistan asıllı göçmenler tarafından kurulan Ulusal Parti (NationalPartiet) 18 Haziran’da gerçekleştirilecek genel seçimlere bağımsız adaylarla katılacakZAMAN KOPENHAG
1Danimarka’da bir süre önce Pakistan asıllı göçmenler tarafından kurulan
Ulusal Parti (NationalPartiet) 18 Haziran’da gerçekleştirilecek genel seçimlere parti ola-rak katılabilmek için gerekli olan 20 bin 260 imzayı toplayamadı. Ulusal Parti seçime bağımsız adaylarla katılacak.
Konuyla ilgili bir açıklama yapan Ulusal Parti Başkanı Kashif Ahmad, “B planı üzerinde çalışıyoruz. Seçime bağımsız
adaylarla katılacağız.” dedi. Ulusal Parti’nin seçimde 7 tane bağımsız aday göstereceği öğrenildi. Parti Başkanı Kashif Ahmed, Kopenhag bölgesinden aday olacak. Diğer yandan Danimarka’da son dönemde en çok adından söz ettiren göçmen kökenlilerden biri olan Şair Yahya Hassan Doğu Jyyland bölgesinden aday olacak.
Bu arada Ulusal Parti şu ana kadar 14 bin imza topladı.Seçime parti olarak katılabilmek için ise 6 bin imzaya daha ihtiyacı vardı.
'İsrafın sebebi zenginlik'Norveç’in en büyük gazetesi Aftenposten, çöpe giden yüzbinlerce tonluk yenilebilir gıdanın nedenini, 'zenginlik ve refaha' bağladı.
ZAMAN OSLO
1Norveç Mattvett Kurumu’nun verile-rine göre, ülke genelinde yılda 350 bin
ton yenilebilir malzeme çöpe gidiyor. İsraf edilen yiyeceklerin Norveç Kronu karşlığı ise 18 milyar. Bu oran, Norveç’in yılda diğer ülkelere yaptığı 30 milyar kronluk yardımın yarısından fazla. Araştırma raporunda göze çarpan detay, normal vatandaşın çöpe attığı yenilebilir gıdanın oranı. Buna göre Norveç
vatandaşı, yıl içerisinde toplam 231 bin ton yenilebilir gıdayı çöpe atıyor.
Bu rakamı, 200 bin tonla yiyecek-içecek ticareti yapan toptancılar takip ediyor. Bun-ların ardından 68 bin tonla orta ölçekli mar-ketler ve 60 bin tonla ise yiyecek endüstrisi geliyor. Günlük çöpe giden ekmes sayısı ise, 190 bin olarak gösterildi. Ülkenin en büyük gazetesi Aftenposten haberi, "Bütün bunlar, 2015’te, dünyanın en zengin ülkesi Norveç’te mi oluyor?" şeklinde duyurdu.
10 3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA
Çocuk eğitiminde doğrular ve yanlışlar - 3Çocuk eğitiminde bilerek ya da farkında
olmadan yapılan bir yığın yanlış uygulama-lar vardır. Bu uygulamalar çocuğun yanlış ve kötü yetişmesine neden olmaktadır. Önemli olan yanlış yapıp sonra onu düzeltmek değil, önemli olan baştan itibaren doğru yapmaktır. İşte size iyi bir çocuk yetiştirmek için tavsiyeler:
Anne baba arasında, çocukla alakalı görüş farklılıkları olabilir bu gayet normal-dir, bu görüş farklılıkları çocuğun yanında katiyen dile getirilmemeli. Çocuk hakkında verilecek kararlarda, anne baba kararını vermezden önce aralarında fikir birliğine varmalıdırlar. Çocuğun yanında, çocukla ilgili düşünceler anne baba tarafından karşılıklı olarak desteklenmelidir. Örneğin çocuğun istekleri karşısında anne “evet” diyorsa, baba da “evet” demeli; anne “hayır” diyorsa, baba da “hayır” demelidir. Aksi halde anne babanın çocuğa farklı ce-vaplar vermesi çocukta kişilik bozukluğuna yani çocuğun ikiyüzlü ve yalancı olarak yetişmesine neden olmaktadır. Anne veya babası fark etmez, birisinden yüz bulan çocuk “nasıl olsa dediğimi birisi yapacak” düşüncesiyle hareket eder ve istediğini yap(tır)maya çalışır.
Olumsuz davranışlar, güven duyusunu zedeler, “Ben nasıl olsa yapamam” düşün-cesine sevk eder. Çocuklara karşı takınılan
olumsuz davranışlar onların özgüvenlerinin sarsılmasına neden olur. Anne babalar çocuklarında gördükleri olumsuz durumlar karşısında genelleme yaparak: “Sen adam olmazsın”, “Sen tembelin tekisin”, “Sen başarılı olamazsın”, “Sen anlamazsın” tabirlerini yer yer kullanmaktadırlar. Bu tür hitaplar çocukta var olan kabiliyetlerin inkişafını engellemektedir. Diğer taraftan “Bu ne biçim davranış!”, “Sen ne yapmaya çalışıyorsun!” gibi olumsuz ifadeler de, çocuğu anne babadan uzaklaştırır. Bunun yerine “Sen yapabilirsin”, “Sen başarabi-lirsin”, “Sen adam olacaksın”,” Gayretli bir çocuksun”, “Çalışmana hayranım” tarzında hitaplar kullanmak gerekir. Zira bu tür hitaplar çocukta var olan kabiliyetlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Çocuklara nezaket kurallarını öğretir-ken onlara, “Neleri yapmamalarını” değil de, “Neleri yapmaları” gerektiği üzerinde durmak gerekir. Çocukların kaba davranış-larını görüp dile getirmek yerine, güzel dav-ranışlarını görüp takdir etmek onları daha çok motive eder. İş yapmasını sevmeyen veya yapmak istemeyen çocuğa, “Sen hiçbir iş yapmazsın!” yerine “Sen iş yapmayı seversin.” gibi ifadeler, çocuğu severek iş yapmaya yönlendirir. “Bu ne biçim davra-nış! Ne yapmaya çalışıyorsun?” şeklindeki genel cümlelerden de kaçınmak, genelleme
yapmamaya dikkat etmek gerekir.Yüklemi olumsuz kelimeler konuşma-
mak gerekir. Aynı anlama gelen: “Oğlum namazını geciktirme”, “Oğlum namazını vaktinde kıl!” şeklindeki iki cümleden, daha etkili olanı ikinci cümledir. Çünkü ilk cümlenin yüklemi olan ‘geciktirme’ keli-mesindeki ‘me’ olumsuzluk ekinde vurgu yoktur, bu sebeple ses daha kısık çıkar. Emir kipinde çekimlenmiş bu yüklemin ‘geciktir’ kısmı vurgulanarak öne çıkmış olur ve bilinçaltına bu kısım yerleşir. Me-sela; “Akşam geç kalma” yerine, “Akşam erken gel” cümlelerinin yüklemlerinde de durum aynıdır. ‘kalma’ yükleminde vurgu ‘kal’ kökünde olduğu için algılanan kelime odur, eylemin de öyle şekillenmesi ağırlıklı ihtimaldir. “Sıcak havada dışarı çıkma.” yerine “Hava serinleyince dışarı çık.” hatta “Eve erken gel olmaz mı” yerine “Eve erken gel olur mu” şeklindeki olumlu ifade daha doğrudur ve daha tesirlidir.
Bazı çocuklar, anne babalarından gelen tepkileri duymazlar veya duydukları halde duyarsız kalmak isterler. Çocuğun duyarsız kalabileceği anlarda sesin yükseltilmemesi ve defalarca tekrarların yapılmaması gerekir. Eğer ses yükseltilir ve sürekli tekrarlar yapı-lırsa çocuk “Nasıl olsa-anne babam-bir kez daha seslenir. Gerçekten dediğini yapmam gerekiyorsa zaten birazdan bağırarak söyler!
İstediğim zaman cevap vermeyebilirim.” düşüncesiyle hareket eder. Böyle bir du-rumda çocukla diyaloğa geçilecekse, onun bir işle meşgul olup olmadığına bakmak gerekir. Eğer çocuğun size hiçbir şekilde tepki vermeyeceğini düşünüyorsanız ona baştan hiç seslenmemek gerekir.
Anne babalar; çocuklarının kendileri gibi düşünmesini, kendileri gibi hissetme-sini isteyerek onların duygularını kontrol etmeye çalışırlar. Bir olay karşısında “Bu kadar üzülecek ne var?”, “Biraz fazla gülmedin mi?”, “Ağlamamalısın!”, “Sakın heyecanlanma!” gibi cümlelerle çocuklara hissettikleri duyguları dolu dolu yaşama fırsatı vermezler. Bu tarz yaklaşımlar çocukta “Anlaşılamıyorum duygusunu” ortaya koyar. Bu olumsuz diyaloglar, anne baba ile çocuk arasında iletişim kopuk-luğuna neden olur. İletişim kopukluğu bazı çocuklarda anlaşılamamanın neticesi olarak hırçınlıklara yol açar. Çünkü çocuk “Ben bu şekilde hissediyorum, ama onlar bana inanmıyorlar, inansalardı beni anla-yabilirlerdi” diye düşünür. Çocuğa karşı bu tür yanlış yaklaşımlar, anne babaya olan güveni zedeler. Çocuğun içerisinden geldiği gibi davranmasına müsaade etmek, çocuk sağlığı açısından önemlidir. Aksi durumda gerginliğe neden olur. Gergin tepkiler de zamanla davranış bozukluklarına yol açar.
Mehmet ToyAile Uzmanı
Norveçlilerin yarıdan fazlası, Müslümanlara karşı şüpheliNorveç, 208 ülke arasında İslamın değerleriyle uyuşan en iyi altı ülke arasında gösterilmesine rağmen, halk, Norveç'teki Müslümanlardan kuşkulu.ENGİN TENEKECİ OSLO
1Daha önce George Washington Üni-versitesi’nden İslam araştırmacılarının
yaptığı bir araştırmaya göre, Norveç 208 ülke arasında İslamın değerleriyle uyuşan en iyi altı ülke arasında gösterilmişti. Ancak Nor-veç içinde yapılan bir başka araştırmaya göre, Norveç nüfusunun yüzde 60'ı Norveç'teki Müslümanlar konusunda oldukça şüpheli.
Integreringsbarometeret araştırma ku-rumunun Norveç Entegrasyon ve Çeşitlilik Müdürlüğü için yaptığı bir araştırmaya göre, Norveçlilerin yarısı, Norveçli Müslümanlar konusunda şüpheli. Diğer taraftan her 6 Norveçliden 10'u, Müslüman kökenli ailelere mensup çocuklara koruyucu aile olmak iste-miyor. Araştırmada dikkat çeken bir başka veriye göre, sadece etnik Norveçliler değil, diğer farklı din ve kültüre mensup halk da İslam hakkında şüpheli.
Norveçli Pakistanlıların ise neredeyse yarısı Hindu ya da Budist inanca sahip çocuklara koruyucu aile olmak istemiyor. Yine Norveç'te yaşayan her 10 Pakistanlıdan 4'ü, Yahudilik veya Hıristiyanlık inancı ve kültürüne sahip çocuklara koruyucu aile olmak istemiyor. Araştırma, açık bir şekilde, ülkedeki farklı din ve kültüre sahip ailelerin sadece kendi milletlerine sahip çocuklara koruyucu aile olmak istediklerini gözler önüne seriyor.
Ayrıca Norveç genelinde ayrımcılığa maruz kalan kitlenin daha çok göçmen kö-kenliler olduğu belirtildi. Oran ise yüzde 60 olarak gösterildi. Ayrımcılığa en çok maruz kalan ülkeler ise, her 4 kişeden 3 kişi ile Somali ve Irak. Norveç Eşitlik ve Ayrımcılık Soruşturma Kurumu, konuyla ilgili endi-şelerini dile getirdi. Oranın oldukça yüksek olduğunu söyledi. Kuruma göre Norveç'te ayrımcılık meseleleri pek dile getirilmiyor. Norveç toplumunun, ayrımcılığa maruz kalanların daha çok problemli kesim olarak bildiği açıklandı. Ancak kuruma göre bu bilgi yanlış.
Norveç'te 30 yıldan fazla yaşayan göçmen kökenliler, 10 yıldan daha az ya-şayanlara oranla daha az dindar. Yüksek eğitim alan Norveçli göçmen kökenliler ise, yüksek eğitim görmeyenlere oranla daha az dindar. Norveç'te yaşayan Şili, Bosna Hersek, Pakistan, Irak ve Somalili vatandaşların daha çok dindar olduğu belirtildi. Ancak Norveçli göçmenlerin yüzde 84 ila 99'u demokratik, eşitlik ve çocuk hakları konusunda oldukça iyi.
Norveç Minotenk Düşünce Kurumu ise, özellikle Müslümanlara ilişkin ortaya çıkan yoğun şüphecilik rakamlarını korkutucu bo-yutta olduğunu kaydetti. Bu meselede 'şerli bir kısır döngü'nün olduğunu, Müslümanlara karşı şüpheciliğin büyük olasılıkla küresel terör olaylarıyla bağlantılı olduğunu savundu.
Her 10 Norveçliden 6’sı, Norveçli Müslüman çocuklara koruyucu aileyi reddediyor. FOTOĞRAF: ZAMAN, ENGİN TENEKECİ
11 3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYADanimarka’da ekonomik kriz dönemi sona erdi
Danimarka’da ekonomik veriler ve uzmanlar tarafından yapılan açıklamalar geçtiğimiz yıllarda ülkeyi olumsuz etkileyen ekonomik krizin artık tamamıyla geride kaldığını gösteriyor.ZAMAN KOPENHAG
1Geçtiğimiz yıllarda Avrupa’nın birçok ülkesini derinden etkileyen ekonomik
bazı ülkelerde etkisini kaybetti. O ülkeler-den biri Danimarka. Krizin etkili olduğu 2011 yılından sonra çok sayıda tasarruf paketini hayata geçiren Danimarka’da son yayımlanan ekonomik veriler işlerin yo-lunda gittiğini gösteriyor. Danimarka eko-nomisinin 2015 yılında yüzde 1,9 büyümesi bekleniyor.
Avrupa’da ekonomik krizin bütünüyle geride kaldığını söylemek çok zor. Başta Yunanistan olmak üzere bazı ülkeler hala düze çıkabilmiş değil. Bununla birlikte geç-mişte hayata geçirdikleri tasarruf paketleri sayesinde ekonomisini düze çıkarmayı ba-şarabilmiş ülkeler de yok değil. Danimarka İstatistik Kurumu verilerine göre 2013’ün son çeyreği ile 2014 yılının son çeyreği arasında özel sektörde istihdam 38 bin kişi artmış durumda. Bu doğal olarak işsizliğin düşmesi anlamına geliyor. Öte yandan Danimarka ekonomisinde 2015 yılında büyüme bekleniyor. Danimarka Ekonomi Konseyi tarafından yapılan açıklamada yıl sonunda yüzde 1,9’luk büyüme beklendiği ifade edildi. Konsey, gelecek yıl için yüzde 2,3, 2020 yılı için ise yüzde 2,8 oranında büyüme öngördüğünü açıkladı. Söz konusu
açıklamalar piyasalarda olumlu etki yaptı.
Krizden korkmaya gerek kalmadıKonuyla ilgili bir açıklama yapan Eko-
nomi ve İçişleri Bakanı Morten Östergaad, “Danimarkalılar için daha fazla iş fırsatı var
ve Danimarkalı şirketler giderek büyüyor, dolayısıyla artık krizde olmadığımız ve bir düzelme sürecinden geçtiğimiz sonucuna varabiliriz.” dedi.
Bakan Östergaard’ın açıklamalarına Danske Bank Baş Ekonomisti Steen Bocian
da destek veriyor. Bocian artık krizden ko-nuşmaya gerek kalmadığını şu sözlerle ifade etti: “İstihdam konusunda iki yıldır düzenli büyüme sağladık ve ev fiyatları arttı ve tüketici güven endeksi yüksek, bu durumda krizin geçtiğini söyleyebiliriz.”
Danimarka Ekonomi Konseyi tarafından yapılan açıklamada yıl sonunda yüzde 1,9’luk büyüme beklendiği ifade edildi.
ACELE EDİN. KONTENJANIMIZ SINIRLIDIR1 ve 7. sınıflar arası öğrencileri içindir.
İRTİBAT BİLGİLERİ: Albertslund: Ali Ihsan Akkaymak - 42 20 94 40 Ishøj & Taastrup: Engin Gülmez - 51 17 14 53
I samarbejde med
Çocuklarımızın eğlenerek dini bilgilerini öğrenebilmeleri için büyük fırsat!
Derslerimiz:Elif-BaKur‛an-ı KerimEzberİlmihalSiyer (Peygamber efendimizin hayatı)
Kursumuz 27/6-2015 günü başlayıp12/7-2015 günü sona erecektir.
Katılım ücreti kr. 500,-
Ders saati:10.00-14.00
Kızlar için ilk ders günü 27/6Erkekler için ilk ders günü 28/6
Yer:IshøjUngvej Ishøj, Vejlebrovej 42 stuen
AlbertslundUngvej Albertslund, Holsbjergvej 41B
2015 YAZ OKULU
Son kayıt tarihi 15 Haziran
12 3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA
Yıldız Akdoğan: Yabancıların haklarını savundum, desteklerini bekliyorumBence seçim zamanlaması çok iyi. Eko-
nomik rakamlar iyi gösteriyor. Danimarka krizden çıkmak üzere. Bu daha iyi refah demek. Yazdan önce olması en doğrusuydu. yazdan sonrası olmasından korkuyordu. Bu seçim dönüm noktası Danimarka için. Hükümet zor reformları noktaladı. Dün 39 milyarlık bir bütçe ayrıldı. İnsanlarımıza sesleniyorum. Gerçekten refah toplumun devam etmesini ve azınlıkların haklarının korunmasını çifte vatandaşlığın gerçekleş-mesi ve yabancı olduğu için insanların daha az yardım almasını istemiyorlarsa hükümeti desteklemeliler. Muhalefet zaten yabancılar konusunda kanunları zorlaştıracaklarını açıkça söylüyorlar. Umarım çok duyarlı olurlar. Bir de şunu rica ediyorum. İlk kez 2007 yılında seçildim ve birçok konuda yabancıların haklarını savundum. Umarım vatandaşlar bu mücadelemde bana destek olmaya devam ederler.
Özlem Çekiç: Herkesten isteğim gidip oylarını kullanmalarıBenim Türkiye kökenli seçmenlere en
önemli mesajım elbette oy kullanmaları olacak. Bu seçim çok önemli bir seçim. Sağ yada solun hükümette olması yabancılar için büyük farklar oluşturuyor. Sağlık politikala-rında, uyum politikalarında, eğitim politi-kalarında önemli farklılıklar var. Herkesten isteğim oylarını kullansınlar. Türkiye kökenli insanlar Danimarka vatandaşlığına sahip. 2 hafta sonra sandığa gidiyoruz. Oylarını kul-lanmalarını ve bana oy vermelerini istiyoru.m Son 7 yıldır çok çalıştığımı düşünüyorum. Yaz tatilinden önce olması iyi oldu. İNsanlar rahatça tatillerini yaparlar.
Fatma Öktem: Siyaset hayatımızı etkiliyor, uzak kalmayalımBence çok güzel bir tarih. Yaz tatilinden
önce olması sevindirdi. 18 benim kulağıma çok hoş geliyor. Hazırız. Uzun zamandır hazırız zaten. Siyasetimizi gördüğümüz sorunların çözümünü sunarak yapacağız. Arhus’a seçim bölgeme dönüyorum. Artık seçmenlerin gözüne bakıp konuşacağız. Bu, bir anlamda iş görüşmesi gibi. Seçime kadar işverenlerle görüşeceğim. Türkiye kökenli seçmenlerin siyaseti takip etmelerini istiyo-rum. Siyaset hayatımızı her yönde etkiliyor. Kendilerini ilgilendiren alanları takip etsinler. Şu an siyasiler kadar dinlemeye açık kimse yoktur. Çok rahatça ulaşabilirler diledikleri siyasetçiye. Görüşsünler, sorularını sorsunlar ve aktif olsunlar bir şekilde. Alınan kararlar onların hayatını yakından ilgilendiren ka-rarlar. Herkesi daha duyarlı olmaya davet ediyorum.
Özkan Ekiz: Çok güzel bir ilgi görüyorumBence tarih çok iyi olmadı. Seçmen
grubumun çoğu yabancılar izne gidenler olacaktır. O yüzden bir oy kaybı yaşanabilir. Hangi adaya vereceklerse versinler ama gidip oylarını kullansınlar. Oy kullanmasalar da aslında kullanmış oluyorlar. Böylece karşı taraf kazanacak. Biz de kaşrı tarafın kazan-masına sessiz kalmış oluyoruz. Şu ana kadar müthiş bir ilgi var. Her taraftan insanlar mesajlar gönderiyoruz. Muhalefet illa ki olacak. Ancak hem Danimarkalılar hem de göçmen kökenliler büyük bir ilgi gösteriyor. Her gün bir toplantı yapıyoruz. İnsanlarımız da birşeyler olsun diye gayret gösteriyorlar. Bir temsilcileri olsun istiyorlar.
TÜRKIYE KÖKENLI ADAYLAR DESTEK BEKLIYOR18 Haziran'da Danimarka'da yapılacak genel seçimlerde adaylar, seçmenlerden sandığa gitmelerini istediler.
13 3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA
1İspanya’daki 17 özerk bölgeden 13’ün-deki yaklaşık 35 milyon seçmen, geç-
tiğimiz hafta yerel ve bölgesel yöneticilerini belirlemek için, sandık başına gitti. Son yıllarda sık sık yolsuzluk operasyonlarıyla gündeme gelen ülkede, seçmenlerin aşağı yukarı kırk yıldır İspanya’nın yönetimini elinde tutan merkez partilere tepkisi çok sert oldu.
Halihazırda iktidarda bulunan Muha-fazakar Halk Partisi (PP) 2011 seçimlerine oranla yüzde 10’un üzerinde oy kaybederek yüzde 27 seviyelerine geriledi. Bazı büyük şehirler dahil birçok yerde tek başına yöne-timde bulunma hakkını kaybettiler. Ülkenin en büyük ikinci partisi durumunda olan Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) ise 2011 seçim-lerine oranla yüzde 3’e yakın oy kaybetti. Bu iki parti 1982 yılından bu yana değişmeli olarak İspanya’da iktidarda bulunuyordu ve genel ve yerel seçimlerde oyların yüzde 70-80 kadarını alıyordu. Geçtiğimiz haftaki yerel seçimlerde bu oran yüzde 52’de kaldı.
Seçimlerin en büyük kazananı ise hiç şüphesiz Podemos ve Ciudadanos partileri oldu. Daha geçen yıl kurulan Ciudadanos Partisi yüzde 6,6 oy alarak ülkenin en büyük 3. partisi konumuna geldi. ‘Vatandaşlar’ anlamına gelen Ciudadanos liberal bir çiz-
giye sahip. Öte yandan seçime parti olarak girmeyen ancak sol ittifak adaylarına destek veren Podemos (Yapabiliriz) başkent Mad-rid ve Barcelona başta olmak üzere birçok şehrin yönetimde hatırı sayılır bir ağırlık elde etti. Podemos ve Ciuadadanos’un elde ettiği bu başarının arkasında yatan nedenleri anlayabilmek için İspanya’da son dönemde yaşananlara yakından bakmakta fayda var.
47 milyon nüfusuyla Avrupa’nın en büyük dördüncü ekonomisi durumunda olan İspanya 2008 yılında patlak veren ekonomik krizin olumsuz etkilerini hala tümüyle giderebilmiş değil. İşsizlik hala çok yüksek. Ancak seçmenleri ekonomik kriz kadar rahatsız eden bir diğer konu yolsuz-luklar. Eski Başbakan Jose Socrates başta olmak üzere çok sayıda bakan, belediye başkanı ve üst düzey yöneticilerin adının karıştığı yolsuzluk skandalları İspanya’da bir türlü gündemden düşmüyor. İktidardaki Muhafazakar Halk Partisi’nin (PP) merkez
ofisine geçtiğimiz yıl yapılan yolsuzluk bas-kını henüz hafızalardan silinmiş değil. Çok sayıda kişi gözaltına alınmıştı. Öte yandan yolsuzluk sadece tek bir siyasi parti ile de sınırlı değil. Yerel ve ulusal yönetimin değişik kademelerinde yer alan önemli kişilerin adı bu operasyonlarla kirlenmiş durumda. Bu durum ister istemez İspanyol seçmenleri farklı alternatifler aramaya yöneltiyor. Podemos ve Ciudadanos’un yükselişinin arkasında yatan temel etken bu.
Madrid Complutense Üniversitesinde siyaset bilimi öğretim görevlisi olan 36 yaşındaki Pablo Manuel Iglesias Turrión liderliğindeki Podemos Partisi temelde radikal sol bir çizgiye sahip. Yolsuzluklar ve işsizliklerle mücadele parolasıyla yola çıkan Pablo Iglesias, Fort Apache ve La Tuerka isimli televizyon programlarıyla adını duyurmuştu. Iglesias, geleneksel siyaset anlayışının ve merkez partilerin İspanya’yı çöküşün eşiğine getirdiğini savunuyor. Bununla birlikte Podemos’un elde ettiği başarının arkasında çok güçlü bir parti programına yada ülkeyi ekonomik krizden tümüyle çıkaracak etkili bir ekonomi politikasına sahip olmasının yattığını söy-lemek çok zor. Nitekim yapılan kamuoyu yoklamaları da İspanyol seçmenlerin önemli
bir kesiminin Podemos’un parti progra-mından dahi haberi olmadığını gösteriyor. Ancak yolsuzluklarla itibarı zedelenmemiş kişilerden oluşan yeni bir parti olmaları onlar için büyük bir avantaj.
İspanya gibi Avrupa’da yolsuzluklar-dan muzdarip bir diğer ülke Yunanistan. Şimdilerde tarihinin en derin ekonomik krizden çıkışın yolunu arayan Yunanistan son 5 yıl içerisinde yolsuzluk algısı ba-kımından Avrupa’da zirvede bulunuyor. AP tarafından yapılan bir araştırmaya göre Yunanlıların yüzde 99’u ülkede yolsuzluk olduğuna inanıyor. Syriza gibi, Yunanistan’ı AB’den ayrılmanın sınırına getirebilecek kadar ‘radikal’ bir partinin bugün iktidarda olmasında, halkın yolsuzluklara karşı duy-duğu derin nefretin payı büyük. Birçok kişi güçlü bir ekonomi yada eğitim politikasına sahip olmasalar da eski politikacılar gibi yolsuzluğa bulaşmadıkları için Syriza’ya destek verdiğini söylüyor.
Gelinen noktada Avrupalı seçmenin en temel konulardaki politikalarından bile emin olmadıkları yeni siyasi oluşumlara destek verip yaşadıkları ülkeyi bir bilinmeze sürüklemek pahasına da olsa yolsuzluğa müsamaha göstermediğini söylemek mümkün.
Not DefteriEMRE OĞUZ
Avrupalı seçmen yolsuzluğu affetmiyorAvrupalı seçmenlerin yolsuzluğa sandıkta ne şekilde cevap verdiğini anlamak isteyenler için Yunanistan ve İspanya’da yapılan son seçimler önemli ipuçları veriyor.
Madrid Complutense Üniversitesinde siyaset bilimi öğretim görevlisi olan 36 yaşındaki Pablo Manuel Iglesias Turrión liderliğindeki Podemos Partisi temelde radikal sol bir çizgiye sahip. Yolsuzluklar ve işsizliklerle mücadele parolasıyla yola çıkan Pablo Iglesias, Fort Apache ve La Tuerka isimli televizyon programlarıyla adını duyurmuştu. Iglesias, geleneksel siyaset anlayışının ve merkez partilerin İspanya’yı çöküşün eşiğine getirdiğini savunuyor.
14 3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMANGÜNDEM
B A N K A S Y A E S K İ G E N E L M Ü D Ü R Ü A H M E T B E Y A Z :
Amaç, bankayı zor durumda bırakmak, paranızı çekmeyinBank Asya Eski Genel Müdürü Ahmet Beyaz: Amaç, bankayı zor durumda bırakmak, paranızı çekmeyinZAMAN İSTANBUL
1Bank Asya’nın, BDDK’nın 3 Şubat’ta hukuksuz şekilde müdahalesinden
sonra görevden alınan genel müdürü Ah-met Beyaz, müşterilerin paniğe kapılmama-sını istedi. Ahmet Beyaz, “Kimse parasını çekmesin. Bank Asya ortaklarının yalnızca yönetim ve denetimi TMSF’ye geçti, hisseler değil. Yanlışlar hukuktan dönecek.” dedi.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK), kanunları hiçe sayarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) devrettiği Bank Asya’nın eski genel müdürü Ahmet Beyaz, BDDK’nın usulsüz kararına karşı müşterilerin paniğe kapılmamaları ge-rektiğini söyledi. Beyaz, “Kimsenin tedirgin olmasına gerek yok. Bank Asya, cuma günü faaliyetine nasıl devam ettiyse pazartesi de aynen devam edecektir. Allah’ın izniyle bu günler geçecek. Bank Asya’dan ‘mevduat çekilsin’ oyununa gelinmesin.” dedi.
Bank Asya’nın, BDDK’nın 3 Şubat’ta yönetimine kanuna aykırı şekilde el koy-duktan sonra görevden alınan genel müdürü Ahmet Beyaz, Samanyolu Televizyonu’nda bankaya yapılan operasyona ilişkin değerlen-dirmelerde bulundu. Ahmet Beyaz, yapılan operasyonla müşterilerin tedirgin edilmek istendiğine işaret etti. Beyaz, “Belki yine insanların panik yapmasını amaçladılar. Bankayı zor durumda bırakmayı hedeflediler. Bank Asya’nın vefakâr müşterisine mesajım şudur: Sağduyumuzu yine koruyalım. Panik yapmayalım. Bizim hukuki süreçte hakkımızı sağlıklı arayabilmemiz için bankanın mali açıdan zafiyet yaşamaması çok önemli.
Milletin helal parası kimseye yâr olmaz. Vefa, fedakârlık gasba galip gelecek. Allah’ın izniyle bu günler geçecek. Bank Asya’dan ‘mevduat çekilsin’ oyununa gelinmesin. Bunlar geçer ama buna sebep olanlar hesap verir.” şeklinde konuştu.
Banka müşterilerine seslenen Ahmet Beyaz, yapılan hukuksuz operasyonla ban-kanın batırılmak istendiğini aktardı. Beyaz, şunları söyledi: “Kimse parasını çekmesin, amaçları bankayı batırmak. Bank Asya müşterileri panik yapmayıp bankasına sahip çıksın. Sadece yönetim ve denetim TMSF’de.
Bank Asya ortaklarının yalnızca yönetim ve denetimi TMSF’ye geçti, hisseler değil. 1,7 milyar liralık sermayeleri değil. Bank Asya’da 3 Şubat öncesine göre bir fark yok. Dimdik ayakta. Yanlışlar hukuktan dönecek. Sakin ve suhulete ihtiyaç var.”
Bankacılık faaliyetlerimiz devam edecekBDDK’nın hukuksuz bir şekilde TM-
SF’ye devrettiği Bank Asya, devir işleminin bankanın faaliyetlerine herhangi bir etkisi bulunmayacağını açıkladı. Bankanın internet
sitesinde yer alan açıklamada, “Bankamız, siz değerli müşterilerimize dün olduğu gibi bundan sonra da katılım bankacılığı pren-siplerine uygun ve kaliteli hizmet sunmaya devam edecektir.” denildi. TMSF’nin atadığı yönetimin yaptığı bu açıklama, bankanın işleyişinde fiilen herhangi bir değişlik ol-mayacağı anlamına geliyor. Bank Asya’da mudiler ve müşterilerin yatırımları herhangi bir risk taşımıyor. Bugünden itibaren EFT, havale, çek ödemesi, fatura ve kredi kartı tahsilatı gibi bankacılık faaliyetleri aksatıl-madan yürütülecek.
F U A T A V N İ , S K A N D A L T A L İ M A T I D E Ş İ F R E E T T İ :
Gazeteci, savcı, polis, 200 kişilik liste oluşturdular
Fuat Avni, skandal talimatı deşifre etti: Gazeteci, savcı, polis, 200 kişilik liste oluşturdular
ZAMAN İSTANBUL
1Verdiği haberlerle birçok kumpası ön-ceden deşifre eden Twitter fenomeni
Fuat Avni, yeni ve büyük bir kumpasın habe-rini verdi. İddiaya göre, aralarında gazeteci, savcı, polislerin de olduğu 200 kişilik gözaltı listesi oluşturuldu.
Fuat Avni hesabı, Saray'ın, 'IŞİD'e gönderilen silahların gündeme gelmesi nedeniyle Lahey korkusu ve 7 Haziran'daki seçimlerden koalisyon ihtimali, seçim öncesi bütün dosyaların operasyona dönüştürül-mesi emri verildi' diye yazdı.
Hazırlanan kumpasların bir torbada toplandığını belirten Fuat Avni; Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, H.Dink, Devrimci Karar-gah, Selam-Tevhid, Tahşiye, Şike davası ne-deniyle aralarında medya, emniyet, Adli Tıp Kurumu ve yargı mensuplarının da olduğu 200 kişinin gözaltına alınacağı bilgisini verdi.
GAZETECİLERDEN ÖNEMLİ İSİMLER…Fuat Avni'nin verdiği isimler arasında
önemli gazeteciler bulunuyor. Zaman Ga-zetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Duman-lı'nın yanı sıra, Faruk Mercan, Bülent Keneş, Kerim Balcı, Celil Sağır, Adem Yavuz Arslan, Nazlı Ilıcak, Emre Uslu, Yasemin Çongar, Ahmet Altan, Can Dündar, operasyonda adı
geçen isimler. Ayrıca operasyon listesinde Samanyolu Grubu, Zaman Gazetesi ve Taraf Gazetesi’nin tüzel kişilikleri de var.
50'YE YAKIN POLİS VE SAVCILARYapılan operasyonda, tutuklu olan
polislerin önemli bir kısmı da dahil, 50 yakın emniyet mensubuyla Yargı'dan Zekeriya Öz, Nuri Ahmet Saraç, Cihan Kansız, Muammer Akkaş, Ercan Şafak, Süleyman Pehlivan, Bilal Bayraktar, Ömer Solmaz, Mehmet Berk, Fuat Avni'nin verdiği isimler. Ayrıca, Adli Tıp'tan da, Lokman Başer, Bülent Ünal, Mehmet Akın, Eyüp Kandemir, Gürol Berber, Bülent Özata, İsmail Çakır, Burak Akoğuz, Erdem Alpaslan, Orhan Pamuk isimleri, yine listede.
ŞİKAYETÇİLER, ERGENEKON SANIKLARIHaberi verilen büyük kumpasın şikayet-
çileri tanıdık isimler. Fuat Avni'nin açıkladığı kişiler, Çetin Doğan, İlker Başbuğ, Dursun Çiçek, Sinan Aygün, Kemal Alemdaroğlu, Kemal Kerinçsiz.
İşte Fuat Avni'nin kumpası deşifre eden o paylaşımları:
1. Y...... ve avaneleri, büyük bir istilaya hazırlanıyor. Seçim öncesi ellerinde kalan son kozları oynamaya karar verdiler.
2. IŞİD’e gönderilen silahların gündeme gelmesi Y...’i fena halde sarstı. Lahey’den
korktuğu kadar Allah’tan korkmuyor.3. 'Savcısıyım' dediği ne kadar dava varsa
'avukatı' oldu. Artık değiştireceği gömlek de kalmadı.
4. Oluşan sandık duyarlılığından dolayı oy hırsızlığından beklediğini alamamaktan endişe eden Y..., koalisyon ihtimalinden korkuyor.
5. Koalisyon durumunda operasyon yaptıramayacağı endişesiyle seçim öncesi bütün dosyaları operasyona dönüştürme emri verdi.
6. Hazırlanan kumpaslar bir torbada toplandı. Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, H.Dink, Devrimci Karargah, Selam-Tevhid, Tahşiye, Şike davası.
7. Aralarında medya, emniyet, adli tıp kurumu ve yargı mensuplarının da olduğu yaklaşık 200 kişi gözaltına alınacak.
8. Öğrenebildiğim isimler. Gazeteciler:E. Dumanlı, Faruk Mercan, Bülent Keneş,
Kerim Balcı, Celil Sağır, Adem Yavuz Arslan.9. Gazeteciler:Nazlı Ilıcak, Emre Uslu, Yasemin Çongar,
Ahmet Altan, Can Dündar10. Tutuklu olan polislerin onemli bir
kismı da dahil 50'ye yakın polisle birlikte yargı’dan; Zekeriya Öz, Nuri Ahmet Saraç, Cihan Kansız,
11. Yargı'dan:
Muammer Akkaş, Ercan Şafak, Süley-man Pehlivan, Bilal Bayraktar, Ömer Solmaz, Mehmet Berk
12. Adli Tıp’tan:Lokman Başer, Bülent Ünal, Mehmet
Akın, Eyüp Kandemir, Gürol Berber, Bülent Özata, İsmail Çakır.
13. Adli Tıp'tan:Burak Akoğuz, Erdem Alpaslan, Orhan
Pamuk14. Operasyon listesinde Samanyolu
Grubu, Zaman Gazetesi ve Taraf Gazete-si’nin tüzel kişilikleri de var.
15. Operasyon dosyalarının şikayetçileri de Çetin Doğan, İlker Başbuğ, Dursun Çiçek, Sinan Aygün, Kemal Alemdaroğlu, Kemal Kerinçsiz
16. Operasyon önündeki tek engel şim-dilik Davutoğlu. Operasyonun seçim öncesi başına dert olacağını düşünüyor.
17. Y......, kendisinin yargılanacağından artık emin. Bunu iyi bildiğinden, gitmeden önce son darbeyi indirme derdinde.
Hangi tuzağı kurarsan kur. Geri dönüşü yok. Yolun sonu görünüyor, tuzakların başını yiyecek.
Korkma, titre.Hangi tuzağı kurarsan kur. Geri dönüşü
yok. Yolun sonu görünüyor, tuzakların başını yiyecek. Korkma, titre.
ÖVERKEN ÖLDÜRME
3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN
Överken öldürme!Karşımızdaki kişiyi abartılı ifadelerle överken onu manen öldürüyor olabilir miyiz?
SABRA ATAY
1"Çok başarılısın, tuttuğunu koparı-yorsun’, ‘Ağzınızdan bal damlıyor ho-
cam.’, ‘Yine çok güzel olmuşsun, üzerindeki sana çok yakışmış.’, ‘Sizin hayranınızım’... Günlük hayatta bu gibi sözleri çok duyuyor ve kullanıyoruz. Peki, birbirimizi överken söylediğimiz bu sözlerde abartıya kaçtığımı-zın hatta kimi zaman yalan söylediğimizin farkında mıyız?
Oysaki kişinin yüzüne karşı övülmesi o kimse için manen ölüm anlamına geliyor. Haddinden fazla övülme şahsın kendisini gerçekten öyle zannetmesine ve bu sebeple nefsini murakabe yetisini kaybetmesine sebep oluyor. Daha da tehlikelisi, muhase-beden uzaklaşmasına ve tövbeyi unutmasına yol açıyor. Bunun da o kimse için ölüm sayıldığını hadislerde geçen ‘boynunu kopar-dın’ yahut ‘bel kemiğini kırdın’ tabirlerinden anlıyoruz. Zira kişinin övülmesi konusunda Peygamber Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) birden çok uyarısı bulunmakta. Ebû Mûsâ el–Eş’arî’den (radıyallahu anh) rivayetle Kutlu Nebî, sahabelerden birinin bir diğerini övdüğünü ve övmede çok ileri gitti-ğini işitti. Bunun üzerine Efendimiz “Adamı mahvettiniz (veya adamın bel kemiğini kırdınız)” buyurdu. Yine başka bir hadisi Ebû Bekre (radıyallahu anh) rivayet ediyor. Allah Resûlü’nün yanında birinden bahsedilmiş ve orada bulunan bir kişi onu aşırı şekilde övmüştü. Bunun üzerine Efendimiz, “Yazık sana! Arkadaşının boynunu kopardın.” buyurdu ve bu sözünü defalarca tekrarladı. Sonra da, “Şayet biriniz mutlaka arkadaşını methedecekse, eğer söylediği gibi olduğuna da gerçekten inanıyorsa, ‘Zannederim o şöyle iyidir, böyle iyidir’ desin. Esasen onu hesaba çekecek olan Allah’tır ve Allah’a karşı hiç kimse kesin olarak temize çıkarılamaz.” buyurdu. Buradan da kişiyi Allah’tan başka kimse daha iyi bilmediği için hakkında kesin olarak konuşulmaması gerektiğini anlıyoruz. Bunun yerine o kimseyi olmadığı bir ortamda üçüncü şahıslara ‘sanırım, zannederim’ gibi muğlak ifadelerle övmek Kutlu Elçi tarafın-
dan daha uygun bulunuyor.
“Mübalağa zımni yalandır”Kimi zaman yapılan övgülerde aşırıya
kaçılabiliyor. Burada söylenen sözlerin yalan olmaması meselesi oldukça önemli. Çünkü Bediüzzaman Said Nursi’nin “Mübalağa zımni (gizli) yalandır” sözüyle de ifade ettiği gibi iltifatta abartıya kaçıldığı zaman büyük günahlardan biri olan yalana kapı aralanıyor.
Bu konuda Peygamber Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) “Meddahların yüzüne toprak saçın” hadis-i şerifi akla geliyor. Kişiyi yüzüne karşı övmenin o kişiye iyilik olmadığını hatırlatan hadiste ‘med-dah’ tabiriyle herkesi öven, yağcı kimseler kastediliyor. Bu kimselerin sözüne de itibar edilmiyor.
Övgüde ölçü ne olmalı?“Kişinin methinde,
öveninde övülenin de ölçüyü koruyamaması halinde kibir ve gururun tehlikeli alanına girilmiş oluyor.” diyor ilahiyatçı Doç. Dr. Kadir Paksoy. Kimi zaman birilerine
yaranılacak ve maddi menfaat temin edile-
cek şekilde abartıya kaçarak yapılan övgüler samimi de olmuyor. Bu ise gerek psikolojik olarak, gerek davranış yönünden ölçüsüz hareket etmeye sebep olabiliyor. Ayrıca, itikat açısından da kişi Cenabı Hakk’a olan ölçüsünü kaybedebiliyor.
Övgü olmalı, ama koşulsuz ve gelişigüzel değil!Elbette aklımıza “Güzel olanı hiç mi
dillendirmeyeceğiz?” sorusu da geliyor. Psikolog Cihad Kaya meseleye bu açıdan bakıyor. Kişilerin övülmesinde bir yere kadar teşvik edici bir unsur bulunduğunu söylüyor. Toplum tarafından kabullenilmeye ve yapılan işin daha iyi yapılmasına vesile olan övgünün olumlu olduğunu söylüyor. “Şahıslar övülmelidir ama koşulsuz ve gelişigüzel değil.” diyen Kaya, aşırı övgünün ise o kimsede uzun vadede gizliden gizliye yetersizlik duygusu ve başarısızlık hissi oluşturduğunu söylüyor. İltifat ve övgü sınırı kişiden kişiye değişirken günlük hayatta eşe, arkadaşa yahut çocuklara yapılan iltifat ve tebriklerin neticesinde davranışlarda artış ya da süreklilik sağlanıyorsa övgü yerinde sayılıyor.
Sürekli övgü, kişide narsist kişilik bozukluğu meydana getiriyorÖvgünün yararlı bulunmasının sebebi,
kişilerde değerlilik duygusu hissettirmesi. Fakat sürekli övülen şahıslar bir yerden sonra övgü alamadıklarında işin rengi değişiyor. Ci-had Kaya, bu durumu şu şekilde tanımlıyor: “Davranışlarını karşılık olmadan sürdüremez hale gelir, iş ya da ilişkilerindeki samimiyet duyguları zedelenir ve övgü alışkanlığına ket vurulduğunda, takdir edilmediği zamanlarda öfkelenmeye, çevresini suçlamaya başlar.” Yani bu kimseler hayatlarını normal devam ettirmekte zorlanıyor. Takdir alma fetişistliği beraberinde narsistik kişilik bozukluğunu da getiriyor. Kaya bu durumu, “Narsist kişi ken-disine dair atfettiği mükemmellik ve eşsizlik hislerini alt üst edecek her şeye karşı bir öfke ve mücadele halinde bulunur. Dolayısıyla sosyal yaşantısı doğallıktan uzak bir vitrin yaşamına döner. Uzun süreli ilişki ya da iş
yaşantısı kuramama, anksiyete bozuklukları ya da uyum bozuklukları gibi sosyal yaşan-tısını zedeleyecek problemlerle baş etmek zorunda kalabilir.” şeklinde tanımlıyor. Sürekli birilerini öven kişiler ise meselenin başka bir boyutunu oluşturuyor. Bu şahısların sürekli övgüleri bir süre sonra çevresindeki insanlara samimi gelmezken verdiği “Haydi şimdi övme sırası sen de.” mesajıyla da itici hale geliyor.
İltifat furyası sosyal medyaya taştıSosyal medyanın hayatımıza girmesi
iltifat furyasını başka bir mecraya taşıdı. Bir fotoğrafın güzel olup olmadığı fotoğrafın altındaki beğeni sayısıyla ölçülür, yarıştırılır oldu. Fotoğraf altına yapılan abartılı beğeni yorumları da üzerine eklenince sosyal med-yada birbirine sürekli iltifat eden bir kesim ortaya çıktı. Kişilerin fotoğraf paylaşımı yapma amacı ise bir süre sonra tamamen beğenilmeye ve iltifat almaya bağlı hale geldi.
Kaya, özellikle ergenlik döneminin hemen öncesi yaş gruplarında fotoğraf be-ğenilerinin itibar kaynağı olduğunu söylüyor. Bunun ileri yaşlardaki bireylerde de benzer olduğunu dile getiren Kaya, yüzlerce farklı açıdan çekilmiş fotoğraflarla dolu sosyal medya hesaplarının bunun örneği olduğunu belirtiyor. Bunun sebebi ise kendini gösterme ve beğendirme arzusu. Kişinin kendisini aynada beğenmesi yetmiyor ve bunu bin-lerle paylaşma isteği duyuyor. Paylaşımın beğeniyle, yorumlarla desteklenmesini beklemenin basitçe açıklaması ise; görsel açıdan eksiklik hissetme ve ilgi açlığı…
Hayatımızda kapladığı yere bakarsak meselenin bir de sosyolojik boyutu olduğu gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Fatih Üniversite-si’nden Sosyolog Müleyke Barutçu ise bu durumu gerçek hayatta toplum ile iletişime geçememiş bireylerin kendine yer arayışı içinde olmasına bağlıyor. Hayatında ala-madığı övgü ve beğenileri sosyal medya üzerinden almaya çalışmasıyla da birey, gerçek hayatta varlığına verilmeyen tepkiyi, bu mecradan alıyor. Barutçu bunu, “Sosyal medyada sergilediğimiz her sevgi hareketini gerçek dünyadan çalıyoruz.” diyor.
KADİR PAKSOY
Allah rızası için yaptığın yardımların önemi çok büyük. Belki de her bir kuruşu o kişilerin hayatlarına tesir edecek.MELEK ÖZDEN
1Annesi hasta, kendilerine yardım edecek kimseleri olmayan çocuk,
bir gün restorandan yiyecek çalmaya ni-yetlenir. Tam bu haramı işleyecekken res-toran sahibi tarafından yakalanır. Etrafta toplanan kalabalığın içinde adam çocuğu dövecekken kızı buna engel olur. Ve ardın-dan da çocuğun eline bir şeyler vererek gön-derir. Yıllar geçer.. O gün tam dövülecekken eline yiyecekler verilerek gönderilen çocuk, pişman olup canla başla çalışmış ve doktor olmuştur. Restoran sahibi de haliyle yaşlan-mış ve hastalıklarla baş etmeye çalışmak-tadır. Bir gün durumu ağırlaşır hastaneye kaldırılır adam. Gittikleri hastanede ona yardımcı olacak doktor iş yerinden yiyecek çalacakken yakalanan ve dövmek istediği çocuğun ta kendisidir. Bir zamanlar ihtiyacı olduğu için hırsızlık yapan çocuk şimdi bir doktor olmuştur. Ve kendisini dövmek isteyen adama ilk müdahaleyi yapmak için kolları sıvamıştır.
Yaşanmış olan bu hadise yaptığımız iyiliklerin ne zaman, nerede ve ne şekilde karşımıza çıkacağının belli olmadığını gösteriyor bizlere. Zira bazen “Bu insana mı sadaka vereceğim! Onun parası benden
daha çok. Adam benim iş yerimden bir şey-ler çalıyor ben ona yardım mı edeceğim bir de?” diyebiliyoruz. Ve karşımızdaki insanı küçük görüp yardım etmeyi istemiyoruz. Ancak çoğu zaman şunu gözden kaçırabi-liyoruz: Bazen yardım etmek istemediğimiz kişilere yaptığımız en küçük bir iyilik onlara
daha çok tesir eder ve bu kişilerin ibret alıp düzelmelerine vesile olabilir. Bu yönüyle, yardımlarımızı Allah katında daha makbul hale getirme imkanı var. Ebû Hureyre’den (radıyallahu anh) rivayet edilen, Allah Resû-lü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) ashabına anlattığı şu kıssa da bizler için bir yol çiziyor.
Vaktiyle adamın biri “Bugün sadaka vermeden eve dönmeyeceğim.” diye ahdeder. Gece vakti sada-kasını alır ve onu bilmeden bir hırsızın eline tutuşturur. Ertesi gün bütün halk
hayretler içinde “Bu gece bir hırsıza sadaka verilmiş!” diye
konuşmaya başlar. Bunu duyan adam, Cenab-ı Hakk’a hamd
eder. Ertesi gün aynı kişi tekrar, sadaka vermeden eve dönmeye-
ceğini söyleyerek evden ayrılır. Ve yine sadakasını alarak evinden çıkar
bu sefer onu zina yapan bir kadınına verir. Ertesi gün halk yine şaşırmış
şekilde “Olur şey değil! Bu gece zina yapan bir kadına para verilmiş!” diye de-dikoduya başlar. Adam, “Allah’ım, böyle birine verdiğim için sana hamdolsun.” diye geçirir içinden. En sonunda tekrar infak için evinden çıkar. Bu defa onu bir zenginin eline tutuşturur. Ertesi gün halk olup bitenlere anlam veremez bir halde “Bu ne iştir! Bu gece de bir zengine sadaka verilmiş.” di ye söylenmeye başlar. Adam etraftan duyduklarına hiç aldırış etmeden, “Allah’ım! Hırsıza, zina yapan kadına ve zengin olan birine yardım ettiğim için sana hamdolsun.” demekle yetinir. İhlasla süslediği bu amelinin ne manaya geldiğini rüyasında görür bir gece. Şöyle seslenilir ona: “Hırsıza ver-
diğin sadaka, belki onu yaptığı hırsızlık tan utandırıp vazgeçirecektir. Zina yapan kadına verdiğin belki de onu yaptığından vazgeçirip iffetli bir kadın olacaktır. Zengin de belki ibret alıp Allah’ın kendisine verdiği maldan muhtaçlara dağı tacaktır.”
03.06.2015 02:55 04:15 13:17 17:47 22:07 23:17 04.06.2015 02:54 04:14 13:17 17:47 22:09 23:18 05.06.2015 02:54 04:13 13:17 17:48 22:10 23:19 06.06.2015 02:53 04:12 13:18 17:48 22:11 23:20 07.06.2015 02:53 04:11 13:18 17:49 22:13 23:20 08.06.2015 02:52 04:10 13:18 17:49 22:14 23:21 09.06.2015 02:52 04:09 13:18 17:50 22:15
STOCKHOLM İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı
03.06.2015 02:21 03:37 12:53 17:26 21:57 23:03 04.06.2015 02:20 03:35 12:53 17:27 21:59 23:04 05.06.2015 02:19 03:34 12:53 17:27 22:00 23:05 06.06.2015 02:19 03:33 12:53 17:28 22:02 23:06 07.06.2015 02:18 03:32 12:54 17:28 22:03 23:07 08.06.2015 02:18 03:31 12:54 17:29 22:04 23:08 09.06.2015 02:17 03:30 12:54 17:29 22:06 23:09
DRAMMEN İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı
03.06.2015 02:55 04:15 13:17 17:47 22:07 23:17 04.06.2015 02:54 04:14 13:17 17:47 22:09 23:18 05.06.2015 02:54 04:13 13:17 17:48 22:10 23:19 06.06.2015 02:53 04:12 13:18 17:48 22:11 23:20 07.06.2015 02:53 04:11 13:18 17:49 22:13 23:20 08.06.2015 02:52 04:10 13:18 17:49 22:14 23:21 09.06.2015 02:52 04:09 13:18 17:50 22:15
03.06.2015 02:52 04:00 13:22 17:56 22:32 23:30 04.06.2015 02:51 03:59 13:22 17:57 22:33 23:31 05.06.2015 02:50 03:57 13:22 17:58 22:35 23:32 06.06.2015 02:49 03:56 13:23 17:58 22:36 23:33 07.06.2015 02:49 03:55 13:23 17:59 22:38 23:34 08.06.2015 02:48 03:54 13:23 17:59 22:39 23:35 09.06.2015 02:48 03:53 13:23 18:00 22:41 23:36
03.06.2015 02:51 04:01 13:25 18:00 22:38 23:38 04.06.2015 02:50 03:59 13:25 18:01 22:39 23:39 05.06.2015 02:49 03:58 13:26 18:01 22:41 23:40 06.06.2015 02:48 03:57 13:26 18:02 22:42 23:41 07.06.2015 02:48 03:56 13:26 18:03 22:44 23:42 08.06.2015 02:47 03:55 13:26 18:03 22:45 23:43 09.06.2015 02:47 03:54 13:26 18:04 22:47 23:44
03.06.2015 02:44 03:51 13:30 18:08 22:57 23:54 04.06.2015 02:43 03:49 13:30 18:09 22:59 23:55 05.06.2015 02:42 03:48 13:30 18:09 23:01 23:56 06.06.2015 02:41 03:46 13:31 18:10 23:03 23:57 07.06.2015 02:40 03:45 13:31 18:11 23:04 23:59 08.06.2015 02:40 03:44 13:31 18:11 23:06 00:00 09.06.2015 02:39 03:42 13:31 18:12 23:07 00:01
HELSİNKİ İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı
TAMPERE İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı
OSLO İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam YatsıGÖTEBORG İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam YatsıKOPENHAG İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı
03.06.2015 03:15 04:38 13:24 17:48 21:57 23:10 04.06.2015 03:14 04:37 13:24 17:49 21:58 23:11 05.06.2015 03:14 04:36 13:24 17:49 21:59 23:12 06.06.2015 03:13 04:36 13:24 17:50 22:00 23:12 07.06.2015 03:13 04:35 13:24 17:50 22:01 23:13 08.06.2015 03:13 04:34 13:24 17:51 22:02 23:14 09.06.2015 03:12 04:34 13:25 17:51 22:03 23:15
03.06.2015 03:05 04:27 13:15 17:40 21:50 23:03 04.06.2015 03:04 04:27 13:15 17:41 21:51 23:03 05.06.2015 03:04 04:26 13:15 17:41 21:52 23:04 06.06.2015 03:03 04:25 13:15 17:42 21:53 23:05 07.06.2015 03:03 04:24 13:15 17:42 21:55 23:06 08.06.2015 03:03 04:23 13:16 17:43 21:56 23:06 09.06.2015 03:02 04:23 13:16 17:43 21:57 23:07
ODENSE İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı
03.06.2015 03:15 04:38 13:24 17:48 21:57 23:10 04.06.2015 03:14 04:37 13:24 17:49 21:58 23:11 05.06.2015 03:14 04:36 13:24 17:49 21:59 23:12 06.06.2015 03:13 04:36 13:24 17:50 22:00 23:12 07.06.2015 03:13 04:35 13:24 17:50 22:01 23:13 08.06.2015 03:13 04:34 13:24 17:51 22:02 23:14 09.06.2015 03:12 04:34 13:25 17:51 22:03 23:15
AARHUS İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı
3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN
‘Ona da sadaka
verilir mi?’ deme
3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN
Yandaş yazarlar “daha yandaş”lara karşı isyanda!
Erdoğan sokaktan geçerken kurt işareti yapan MHP’li kadına gözaltı.
Sulh Ceza Mahkemesi’nden MHP afi şlerine toplama kararı.
Davutoğlu, işadamlarıyla bir araya gelerek asgari ücret vaatlerini eleştirmelerini istedi.
Gazetecilik yapanlara terörist muamelesi...
Demirtaş saz çaldı, Erdoğan “pop star” ilân etti.
Doğu Perinçek’e tutuklama kararı veren hâkim, Perinçek’in yattığı hücreye kondu.
Dershaneler kapatıldı fakat merkezî sınavlar duruyor.
3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN
ARA SICAK VOLKAN NARTA
BU SAY FA, M. FET HUL LAH GÜ LEN HO CA EFEN DI’NIN SOH BET VE YA ZI LA RI ESAS ALI NA RAK HAZIRLANMAKTADIR.
kur su@za man.com.tr
İkindi Sohbetleri
İkindi Sohbetleri
Mukaddes Çileimi insan vardır, kendi bedeninin, beşerî yapısının, çoluk çocuğunun, ailevî haya-tının veya akraba çevresinin başına gelen bela ve musibetlerden dolayı endişe ve sı-
kıntı duyar. Kimi insan da vardır, çevresiyle alâkadarlığının genişliği ölçüsünde derece derece kendi köy, nahiye, kasa-ba ve ülkesinde meydana gelen hâdiselerden dolayı mü-teessir olur. Ama kimi insan da vardır ki, nazarları her an bütün dünyaya müteveccihtir, herkesle alâkadardır ve yer-yüzünde olup biten hâdiseleri, ateş nereye düşerse düşsün kendi üzerine düşmüş gibi içten içe vicdanında duyar, his-seder ve yaşar. Elbette bu seviyedeki bir endişe ve ızdırap, takdir ve tebcil edilecek mukaddes bir ızdırap ve endişedir. Ancak insan, ifrata girmemeli, kendine zarar verecek, azap edecek bir duruma düşmemelidir. Ayrıca, çekilen o sıkıntı ve ızdırap, asla iradeyi felç edecek, insanı ümitsizliğe sevk edecek, onu çaresizlik psikolojisine sürükleyecek bir nok-taya gelmemelidir. Bildiğiniz üzere âlemlere rahmet olarak gönderilen, kalbi bütün insanlık için tir tir titreyen Nebiler Serveri’nin (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu mevzudaki tebcil ve takdir edilecek hassasiyeti, vahy-i ilâhî tarafından tadil buyrulmuştur. Meselâ Kehf sûre-i celilesindeki bir âyet-i kerimede;
“Neredeyse sen, onlar bu söze (Kur’ân’a) inanmıyorlar diye üzüntünden kendini helâk edeceksin.” (Kehf Sûresi, 18/6) buyurulmak suretiyle, iltifat ve takdir edalı böyle bir ta-dilin yapıldığı ve İnsanlığın İftihar Tablosu’nun zatında üm-mete ikazda bulunulduğu söylenebilir.
İNSANLIĞIN BİTİŞİBu açıdan O’nun ümmetinden olan her fert, peygamberâ-
ne bir azim, kararlılık ve kucaklayıcılık içinde başta kendi çevresi ve yakınları, ülke ve milleti olmak üzere top-
yekûn Müslümanları, hatta himmeti daha da âliy-se, bütün insanlığı kucaklamalı ve onların ızdı-
rap ve sıkıntılarını kendi vicdanında duyup hissetmeye çalışmalıdır. Zira günümüz
dünyasında, bir baştan bir başa bütün yeryüzünde adaletsizlik, hukuksuz-
l u k ve eşitsizlik –halk ifadesiyle– gırla
gitmektedir. Açlık ve sefaletten ölüp giden, çeşit çeşit zulüm ve baskıya maruz kalan insanların hâl-i pürmelâli yürekleri parçalamaktadır. İşte bu hazin manzara karşısında olup bi-tenleri sinema seyrediyor gibi seyretmeme, onlar karşısında heyecan ve ızdırap duyma, insan olmanın gereğidir. Aksi ise, insanlığın bitişi, onun kaybedilmesi demektir. Şefkat Peygamberi Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem):
“Müslümanların dertlerini paylaşmayan onlardan değildir.” (Taberani) buyuruyor ki, konumuz açısından derinlemesine üzerinde düşünülmesi gereken bir nurlu beyandır.
Dolayısıyla dünyada olup biten hâdiseler, vicdanı bütün bütün körelmemiş her bir ferdin gönlünde endişe ve sıkıntı hâsıl edebilir. Fakat inanan bir insan, başta da söylediğimiz gibi, bu sıkıntıları duyup hissettiğinde, ümitsizliğe düş-memeli, çaresizlik duygusuna kapılmamalıdır. Bilakis Hz. Müsebbibü’l-Esbâb’a teveccüh etmeli, içini dökmeli, dua-ya sarılmalı, O’na yalvarıp yakarmalı ve sebepler dairesin-de iradenin hakkını verme adına ne yapılması gerekiyorsa, yapabileceği her ne var ise onu yapmaya çalışmalıdır. Siz sizi bildiğiniz, ben de kendimi bildiğim günden beri, bizim dünyamız, hep bu tür ızdırap ve sıkıntılar içinde kıvranıp durmaktadır.
‘KEŞKE!’ LER KUŞAĞIEvet, bütün bunlar karşısında “Keşke olmasaydı!”
deyip ızdırapla iki büklüm olduk. “Keşke, kendi insanımıza karşı bu ölçüde bir temerrüt, bir inat gösterilmeseydi. Keşke bu ölçüde bir bağnazlık ve taassup yaşanmasaydı. Keşke, düşmanlığa kilitli bazı insanlar, Anadolu insanına ve bu ül-kenin evladına insafla ve önyargısız bir şekilde, bir kerecik olsun bakabilselerdi.
Evet, keşke, asırlarca hak ve adaletin temsilcisi olmuş insanımız, bugün de, şanlı geçmişinde olduğu gibi, yer-yüzünde, devletler muvazenesinde söz sahibi olabilseydi. Bütün mazlum ve mağdurlara kol kanat gerebilecek bir konumu bulunsaydı. Sözüne itibar edilir, gözünün içine bakılır bir merci olsaydı.
Neden benim ülkem de, devletler muvazenesinde, bir Amerika, Çin veya Hindistan’ın yerinde olmasın? Ne-den dünya ekonomisini belirleyen, siyaset ve idarede söz sahibi olan, gözünün içine bakılan bir ülke konumunda bulunmasın?
İşte, bu güzel hedeflerin gerçekleşmesi istikametinde koşturup dururken, yolların tıkalı olması ve engellemeler-le yüz yüze gelinmesi karşısında insanın yapması gereken, nur-u tevhid içinde sırr-ı ehadiyeti vicdanında duyması, elle-rini açıp ızdırar hâliyle:
“Ey her şeyi var eden hayat sahibi Hayy ve ey her şe-yin varlık ve bekâsını kudret elinde tutan Kayyum! Se-nin sonsuz rahmetine itimat edip inayetine sığınıyorum; bütün ahvâlimi ıslah eyle ve göz açıp kapayıncaya kadar olsun, beni nefsimle baş başa bırakma.” (Nesâî) demek suretiyle gerçek havl ve kuvvet sahibine hâlini arz et-mesidir. Bunu yapabildiği takdirde insan, bela ve musi-betler karşısında sarsıntı yaşamaz, ye’se düşmez, yapacağı işlerden dûr olmaz ve hep Cenâb-ı Hakk’a iltica ederek, inayeti hep O’ndan bekleyerek işlerini ikmal ve itmam et-meye çalışır.
K
F
Allah’ım! Senden bizim, inanan kardeşlerimizin ve topyekûn insanların kalplerini, imana, İslam’a, Kur’an’a, ihsan duygusuna ve Peygamberimiz
vasıtasıyla bize gönderdiğin bütün hakikatlere tastamam açmanı diliyoruz. Kalplerimizi topyekûn islerden, paslardan, küçük-büyük bütün virüs ve mik-
roplardan arındır. Kabirlerimizi Cennet bahçeleri gibi pür-nur eyle. Bilerek ya da bilmeyerek içine düştüğümüz hatalarımızı, günahlarımızı mağfiret buyur
ve tekrar onlara bulaşmak suretiyle içimizin kirlenmesine müsaade etme!
İnsan, cismaniyetine bağlı kaldığı, hayvaniyetinin güdümünde yaşadığı; yani yiyip-içip yan gelip kulağı üzerine yattığı sürece, mülk âleminin dar çerçevesi içinde sıkışır kalır; kalır da ahsen-i takvîm sırrına mazhar bir varlıkken hayvanlardan da aşağı bir duruma düşer. Fakat o, hayvaniyetten çıkıp cismaniyeti bırakırsa yani nefsanî, hayvanî ve cismanî kâzurattan temizlenerek Cenâb-ı Hakk’ın esmâ-i ilâhiye, evsaf-ı sübhani-ye ve şuun-u rabbaniyesinin nurlarıyla tenevvür ederse farklı bir mahiyete erer, farklı bir mahiyet kazanır.
Abdullah Aymaz
Gurbete cemre düştüKaynak Yayınları, Metin Topkaraoğlu’nun, yurtdışı hatıraları olarak
derleyip yazdığı “Hizmet Yolunda Şehid Düşen Esnaflar /Gurbete Cemre Düştü” isimli kitabı neşretmiş bulunuyor.
“Altın Nesil” Mefkûresini Altınla Yoğuran İş Adamı Ömer Halaç” başlığı altındaki bölümü özetleyerek, sizlere kitap hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum.
Ömer Halaç, Afyon Emirdağlı Fazıl Halaç’ın oğludur. Fazıl Bey, Üstad Hazretleri 1944-1948 yılları arasında Emirdağ’da sürekli gözetim altında iken, cuma günleri onun elini öpmek için camiye gidiyordu. Bir defasında elini öptükten sonra Üstad Hazretleri 25 kuruş vermişti. Fazıl Bey, kazançlarının bu paranın bereketi ile olduğunu söylüyordu. Ömer Halaç’ın anneannesi de Üstad Hazretleri’ni yakından takip eden mübarek bir hanımefendiydi. Küçük yaşlarda iken Ömer Bey’in annesi ile Üstad Hazretleri’ne yoğurt gönderirdi.
Ömer Bey ilköğrenimini, doğum yeri olan Afyon’un Emirdağ ilçesinde, lise eğitimini İstanbul Kabataş Erkek Lisesi’nde tamamladı. Anadolu Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünü bitirdikten
sonra İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadi Enstitüsü’nde uluslararası işletmecilik alanında yüksek lisansını tamamladı. Ankara’da vatanî hizmetini yaptıktan sonra Belçika’nın Anvers kentinde HRD Enstitüsü’nde kıymetli taşlar üzerine yani gemeloji dalında iki yıl eğitim aldı.
2007 yılında Orta Afrika Cumhuri-yeti’ne gitmiş; okullarımızı ve fedakâr öğretmenleri görmüş, en iyi bildiği iş olan altın madeni işine girmişti. Kazan-cını yine o ülkeye yatırıyordu: Sağlık, eğitim, gıda ve teknik eksikliğini gider-meye çalışıyordu. Maden sahasındaki her köye sağlık ocağı, okul, içme suyu kuyusu ve elektrik sağlamak için kısa ve orta vadede gerçekleştirilecek projeler hazırladı. Altın, pırlanta ve uranyum
gibi kaynaklara sahip olan ülkede anestezisiz ameliyat yapılıyordu. Bırakın cerrâhî sarf malzemelerini, pamuk bulmak bile zordu. Açlık ve sefaletten dolayı insanlar birçok hastalığın pençesinde kıvranıyordu. En sık görülen hastalıklardan biri de sıtmaydı. Onun için sağlık ocağı tadilatı yapıldı, jeneratör kuruldu. Doktorlara maaş bağladı. Her köye bir su kuyusu hedefledi. Eğitime büyük pay ayırdı.
Halk; cömert, ciddî ve samîmî, farklı bir beyazla karşılaşmıştı. Karşılık gözetmeksizin uzanan yardım ellerine hasret kalmışlardı.
Son yolculuğunu yaptığı Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Cordia-Ka-mines adlı bir şirket kurdu. Altın madeninin ilk üretimini yerinde görmek üzere 16 Nisan 2008’de başkent Bangui’de üç gün kaldığı şantiyede “anofel” adı verilen bir sinek tarafından ısırıldığını fark etmemişti. Türkiye’ye döndükten sonra Kırgızistan’da rakımı yüksek bir tepede eksi 20’leri bulan soğuk sebebiyle soğuk soğuk terlemesini grip olabileceğine bağladı. Dört gün sonra sıtma teşhisi konuldu ama geç kalınmıştı. Sıtmanın hem de ölümcül bir türüne yakalanmıştı. 12 Mayıs 2008’de vefat etti… Defin işlemi ile ilgili olarak arkadaşımız Salih Öz şunları söylüyor:
“Kabristanda insanların gelmesi için defin biraz geciktirildi. O sırada bir hanımefendinin rüya gördüğü söylendi. Hanımefendi, üç gün üst üste aynı rüyayı gördüğünü, rüyada bir damat ve gelinin nikâhlarının kıyılacağı ve nikâh merasiminde sahabe-i kiramın da hazır bulunduğunu gördüğünü ve defin günü sabah gazeteyi eline aldığında Ömer Bey’in vefat haberini görünce rüyada gördüğü damadın Ömer Bey olduğunu anlatıyordu. Hemen hazırlanarak ‘Sahabe-i kiramın iştirak ettiği/edeceği bu cenaze namazında benim de bulunmam lâzım!’ diyerek Eyüp Camii’ne gelmişti.”
Hicret kahramanı sahabe efendilerimizin (ra) ruhâniyetlerinin hicret şehitlerinin defnedileceği yerlerde hazır olduğunda şüphemiz yok…
HAFTANIN DUASI SÖZÜN ÖZÜ
Son yolculuğunu yaptığı Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Cordia-Kamines adlı bir şirket kurdu. Altın madeninin ilk üretimini yerinde görmek üzere 16 Nisan 2008’de başkent Bangui’de üç gün kaldığı şantiyede “anofel” adı verilen bir sinek tarafından ısırıldığını fark etmemişti.
Münâcâthis dünyasıYâreli dilim zahmine bir çâre İlâhi!.Aç kapını lütfet bu günahkâre İlâhi!
Yüzler süreyim eşiğine kovma ne olur!Yeter artık dolaştığım âvâre İlâhi!
Yıllarca bâb-ı kereminde inleyip durdum;Âh u efgânım hicrâna emâre İlâhi!
Gerçi isyanla âlûde yaşadım her zaman,Kıl kerem ne olur bu nâçâre İlâhi!
Yakma nâr-ı ağyâre yanayım ocağında,Püryân-ı aşk olup erem şikâre İlâhi!
Dağlar kadar isyanla dayanmış eşiğine,Arza ne hâcet, bak tam bir bîçâre İlâhi!
Kıtmîre lûtfeyle ki dursun efgân u zârı;Ersin her cilvesi bin şevk gülzâre İlâhi!..
M. Fethullah Gülen
İstiğfar için önemli vakitler
fasıldan fasıla
arz namazların arkasından üç kere af talebinde bulunmak sünnettir. (Müs-lim) İnsanın, Allah’a en yakın bir ko-numa ulaştıktan ve O’nun en sevdiği bir ibadeti icra ettikten sonra istiğfar etmesi şu iki hususla açıklanabilir: Bi-rincisi, insanın kendisini namaza ve-rememesi, ilâhî huzurun atmosferine giremeyerek hâlâ kendi dünyasında dolaşması, kendi hesaplarının arka-sından koşması ki, miraç sayılan bir ibadette ortaya konulan bu tür tavırlar Allah’a karşı bir saygısızlıktır.
İkinci olarak, namaz, Cenâb-ı Hakk’a yapılan tazarru ve niyazların hora geçtiği bir mevki olduğundan, onun ardından yapılan duaların ayrı bir kıymet ve makbuliyeti vardır. Do-layısıyla böyle bir makamda Cenâb-ı Hakk’a teveccüh edilip günahlardan arınma ihtiyacının O’na arz edilmesi adına üç defa “Estağfirullah” denilme-si Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sel-lem) tarafından tavsiye edilmiştir. Bu yönüyle beş vakit namaz, istiğfar için önemli bir zemin ve fırsattır.
Kur’ân-ı Kerim’de beyan buyru-lan: “Onlar geceleri az uyurlar ve seher vakitlerinde de istiğfar ederlerdi.” (Zâ-riyât, 51/17-18) âyet-i kerimesi, istiğfar için çok önemli ayrı bir zaman dilimine dikkat çekmektedir. Öyleyse insanların uykuda olduğu seher vakitlerinde hiç olmazsa iki rekât teheccüt namazıyla Rabb-i Kerim’e karşı kulluğunu arz
etme, hiç kimsenin haberdar olmadığı o dakikalarda kalkıp istiğfar etme çok önemlidir.
Öte yandan insanın kalbinin yu-muşadığı, günahlarının ağırlığını içinde hissettiği ve heyecanlarının köpürdüğü zamanlar da istiğfar adına çok iyi de-ğerlendirilmelidir. Çünkü bu anlarda kurbet esintileri var demektir.
Hata ve günahların arkasından hiç zaman kaybetmeksizin hemen Cenâb-ı Hakk’a yönelmek de istiğfar için önemli vakitlerden biri olan “hata ve günaha adım atıldığının fark edil-diği ilk an”ı değerlendirmek olacaktır. Zira günah bir girdap gibidir ve aynı zamanda o, insanda bağımlılık meyda-na getirir. Dolayısıyla günaha dalan bir insanın ondan kurtulması kolay olmaz. Birkaç adım sonra ben de geriye dönü-lemeyecek bir noktaya savrulabilirim, deyip hiç vakit kaybetmeksizin içine düşülen hata ve günahtan geriye dön-mek çok önemlidir.
Son bir husus olarak şunu ifade edeyim ki, mağfiret talebi adına yuka-rıda belirtilen zaman dilimleri önemli bir fırsat aralığı oluştursa da, istiğfar için ille de hususî bir zaman tahsis etmek şart değildir. İstiğfarı bu vakitlerle sınır-landırmak ise kesinlikle doğru değildir. Zira insan sabah akşam, gece gündüz her zaman af talebinde bulunabilir, ömrünün her anını istiğfar adına bir fırsat olarak değerlendirebilir.
3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN
BULMACA40 BU
Hazrlayan: Ali Topdağ[email protected]
5
Kutulardaki her say bir harfin karşlğdr. Verilen ipuçlarn kullanarak diğer kutular doldurun ve hayat-mza yön verecek prlanta tavsiyeyi tamamlayn.
PARAGRAF TAMAMLAMAA
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15D N K
16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29Ş C
1 10 16 10 9 17 2 6 2 21 15 11 3 7 12
9 13 21 15 3 15 3 6 21 5 12 22 8 21 9
23 9 7 12 22 24 9 24 14 20 11 18 2 5 3
5 16 3 1 1 2 18 22 3 25 23 5 18 23 9
21 22 21 5 15 21 5 16 23 11 23 9 1 21 15
2 9 1 3 8 3 4 12 22 21 5 21 15 15 21
22 8 21 8 23 4 23 18 2 8 3 9 2 1 2
5 6 2 15 2 9 1 3 8 3 4 3 8 10 11
26 2 18 8 21 9 21 1 21 1 2 19 3 16 18
3 5 8 2 8 3 4 3 11 21 19 22 21 5
E D U E C A S E T T E Y D B İ
Y B H N A H A T N E Z R A H N
Y İMekkelil-
erle yaplan ilk antlaşma
Namazn şartlarndan R E T F I Z
Kur'an'da ad geçen tek
sahabeİ S E H
E Oİslam'n
şartlarndan biri
Dinden çkan M İ İ A H Allah'n sevgilisi H A B U A
U R T R Ü T S H Kur'an! ezberleyen E İ B İ L L
Ç D E Z R E İlk ayetin geldiği dağ A E L A R Ş B U
T M A A HHz. İsmail'in kardeşi olan peygamber
C K M A H Arş taşyan melekler
En çok hadis rivayet eden
sahabiE H
U T K HTevrat
gönderilen peygamber
B E K İ A HKur'an' okuyup bitirme
Cud, sehavet E U
E R Z A A E L İ L T İ M C R R
T İ M U S R U N T R E M Ö Y E
Kutular doldurulmuş bulmaca aşağdaki gibidir. Sizden istediğimiz soru kutusundan çkp sadece yatay ve düşey ilerleyerek bütün kutular kullanp çözümü işaretlemek. Her harfi sadece bir kere kullanabilirsiniz.
ZİNCİR BULMACA
ZİNCİR BULMACA
PARAGRAF TAMAMLAMA
GEÇEN HAFTANIN ÇÖZÜMLERİ
Benim dünya ile ne alakam olabilir ki! Benim dünyadaki hâlim,bir ağacn altnda gölgelenip azck dilendikten sonra yolunadevam eden bir yolcunun hâline benzer. (Hadis-i Şerif)
ÜL
ES
YE
LÜ
Sİ
AB
İT
S
RKa
be'd
eki
müb
arek
taş
EV
MA
NL
IT
SN
İH
adis
evi
İ
EH
DT
EA
SEf
endi
miz'
in
saka
l-
şerif
iH
EA
HB
DD
CA
HDö
rdün
cü
halif
eD
Aİ
EY
RZ
Hay
vanl
arla
ko
nuşa
n pe
ygam
ber
DA
A
RZ
AÜ
MKu
r'an'
tefs
ie e
den
ÜT
Ü15
gün
de
İbra
nice
öğ
rene
n sa
habi
ZE
YR
H
ET
İF
EGe
nçlik
ka
hram
anlk
FT
VYa
banc,
mas
ivaY
AR
UL
İL
ABi
r hac
çeşi
diS
Sİ
EV
AĞ
Huy
, sec
iyeL
AK
İR
AH
UT
Rİm
ann
şa
rtla
end
an
biri
Kİ
TA
HC
U
DM
üslü
man
larn
ilk
savaş
CT
ET
AM
RA
AA
HAl
lah'n
or
dusu
N
EB
CI
ME
Nİ
AL
PL
LU
D
12
34
56
78
910
1112
1314
15İ
BA
KO
CN
IE
ĞL
TG
RH
1617
1819
2021
2223
2425
2627
2829
DÖ
PZ
SU
MÜ
YV
FŞ
BE
Nİ
MD
ÜN
YA
İL
EN
E
AL
AK
AM
OL
AB
İL
İR
K
İB
EN
İM
DÜ
NY
AD
AK
İ
HA
Lİ
MB
İR
AĞ
AC
IN
A
LT
IN
DA
GÖ
LG
EL
EN
İ
PA
ZI
CI
KD
İN
LE
ND
İ
KT
EN
SO
NR
AY
OL
UN
A
DE
VA
ME
DE
NB
İR
YO
L
CU
NU
NH
AL
İN
EB
EN
Z
ER
HA
Dİ
Sİ
ŞE
Rİ
F
3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN
Nokt
alar
birle
tir
Eksik
parç
aVe
rilen
par
çala
rn ye
rlerin
i res
imde
iar
etle
yebi
lir m
isini
z?
Nokt
alar
birl
etir
lem
çeng
eli
M. r
esim
li çe
ngel
1’de
n ba
laya
rak
tüm
no
ktal
ar
sray
la
birle
tirin
.
DB
AS
LA
NV
VK
UB
UL
UT
LL
K LE
LM
AS
YE
ON
ÜÇ
LB
ÝN
ZY
LÝ
SK
EÝ
NE
ID
YS
KI
RK
ÝK
ÝE
EÝ
KY
DO
KU
ZY
ÜZ
ÜÇ
ÝÝ
ÇZ
Z
19 M
AYIS
201
5 SA
LI
Yeni
Bah
ar Ço
cuk 08
-09 B
ulm
acal
arFark
Bulm
aca
Dijit
alçk
arm
a
Fark
bulm
aca
Geçe
n ha
ftan
n çö
züm
ü
Dijit
al ra
kam
larla
yap
lan
bu ç
karm
a i
lem
inde
raka
mla
rn b
az p
arça
lar
silin
mi
. Yan
da
veril
en ra
kam
larn
tam
amn
kul
lanm
ak zo
rund
a ol
mad
nz g
ibi,
bir r
akam
çka
rma
ile
min
de b
irden
fazl
a ke
z de
kulla
nabi
lirsi
niz.
Aca
ba b
u ç
karm
a i
lem
ini b
ulab
ilir m
isin
iz?
Veril
en ik
i res
im b
irbiri
nin
ayn
syd
. Am
a ko
pyal
ama
esna
snd
a çi
zer
baz
eyl
eri f
arkl
çizd
i. Ac
aba
bu 1
0 fa
rk b
ula-
bilir
mis
iniz
?
19 M
AYIS
201
5 SA
LI
ÇÖZMECE
26 MART - 1 NİSAN 2014
Ahmet Şahin
Yeni Bahar Çocuk 15
19 MAYIS 2015 SALI
12345
Malzemeler:YapştrcYuvarlak siyah fon kâğd2 adet çubuk şeklinde kesilmiş siyah fon kâğd2 adet oynayan göz20 adet siyah daire fon kâğd2 adet büyük krmz fon kâğd
1
2
3
4
5
6
6
KÂĞIT HELVA
İlk olarak siyah kâğdn alt ksmna krmz fon kâğdn yapştrn. Küçük siyah fon kâğtlarn krmz fon kâğdnn üzerine yapştrn.
Oynayan gözleri siyah fon kâğdnn üzerine ya-pştrn. Çubuk şeklindeki fon kâğtlarnn üzerine daireleri yapştrn.
Baş ksmna hazrladğnz, antenleri alttan ya-pştrn. Diğer krmz fon kâğdn ikiye katlayp, siyah daireleri iç ve dş ksmlarna yapştrn. Sonrasnda diğer dairenin üzerine kat yerinden yapştrn, kolay gelsin.
Kâğt Helva artk görüntülü :)
erhaba canm arkadaşlarm. Bu hafta sizlere çok
güzel bir haberim var. Artk faaliyetlerimizin yaplşn video.zaman.com.tr ad-resinden izleyebilirsiniz. Bundan sonra cannz ne zaman faaliyet yapmak isterse sizlerle birlikte ola-cağz. Hoşça kaln.
M
HAZIRLAYAN: SEÇİL İLGÜN ANGÜ[email protected]
Ölmüşlerimize hediyelerini gönderiyor muyuz?
Evet, ölmüşlerimizle irtibatımızı kesmemeli, her türlü iyilik ve ibadetleri yaparak, hayır hasenatlar işleyerek sevaplarından onlara da bağışta bulunmayı önemli bir görevimiz olarak görmeliyiz.
Hayatında hizmet edemediğimiz için üzüntü duyduğumuz ölmüşlerimize tam hizmet etme devresinde olduğumuzu da unutmamalıyız. Çünkü onların bizim bağışlayacağımız sevaplara ihtiyaçları çok fazla.
İsterseniz bu önemli konuda meşhur Ebu’l Leys-i Semerkandi’nin Şeyhi Zahid Mürgi Hazretleri’nin anlattıklarını ‘Bir Oku, Bin Düşün’ kitabından birlikte okuyalım da, görelim ölmüşlerimizin kabir hayatına nasıl aksediyor, gönderdiğimiz sevaplar bir düşünelim. Zahid Mürgi Hazretleri şöyle anlatıyor mezardakilerin sevap bağışlarıyla yaşadıkları hayatlarını.
**********Bizim zamanımızda (337) bir şehirden diğer şehre
gidenler, erkenden o şehre varmaları gerekirdi. Geç kalırlarsa şehre girmeleri zor olurdu. Çünkü şehrin kale kapıları akşam kapanır, tanımadıklarını içeri almazlardı.
Ben de Belh’e misafir gittiğim günü geç kaldığım için şehrin kenarındaki mezarlıkta gecelemek zorunda kaldım. Mezarların arasında boş olan bir yere yattığımda ise ibretli bir rü’ya gördüm. Sanki mezardan kalkanlar bölük bölük cemaatler halinde mezarlığın yeşil ağaçları altına oturup sohbete daldılar. Bunlara gökyüzünden nurdan tabaklar içinde leziz yemekler geliyor, akıllarına gelen her istekleri başları üzerinden hemen önlerine iniyordu. Bu yüzden kabristan ahalisi fevkalade neşe içindeydiler.
Ancak birini görüyordum ki, cemaatin içine karışmıyor, kıyıda iki elini yanaklarına yapıştırmış halde mahzun bekliyordu. Yaklaşıp sordum:
- Sen neden böyle hüzün ve kederli bekliyorsun burada? Bunların içine karışıp yediklerinden yesen, giydiklerinden de giysen olmaz mı? Hüzünlü genç şöyle cevap verdi:
- Onlara inen bu leziz yemekleri, güzel elbiseleri, çeşitli hediyeleri gönderenleri var. Her birinin yaşayan ya oğlu, ya kızı, ya anası, ya babası yahut da akraba ve dostları var. Bu yakınları kendileri namına hayırlar yapıyor, iyiliklerde bulunuyor, yoksullara ikram ve ihsandan geri kalmıyorlar. Böylece kazandıkları sevapları bunlara gönderiyorlar. O bağışlar da gördüğünüz şekilde ikramlar olarak intikal ediyor, sevinip eğleniyorlar. Benim ise böyle sevap gönderen yakınım yok ki, onlara inen hediyelerden bana da insin. Ben de onlarla birlikte sevinip mutlu olayım.
- Hiç mi kimsen yok senin, dedim?- Bir annem var dedi. O da namazını kılmıyor, sevap
kazanıp bana hediye etmeyi bilmiyor.Eğer Belh’e gider de annemi bulursan banim mâruz
kaldığım bu mahrumiyetimi anlat, namazını kılsın. Çünkü namazın her iki rekatında ölmüşler için dualar vardır. Ben namazdaki duadan da mahrumum, başka sevap, bağışlarından da!
Şeyh Zahid, sabahın erken saatinde bulunduğu mezarlıktan hareketle doğruca şehre gidip bildirilen adreste kadını bulur. Namaz-niyaz nedir bilmeyen kadına oğlunun kabir hayatında gördüğü hüzünlü halini anlatır.
Kendini tutamayan anne, ağlamaya başlar. Şeyh ise ona, ağlamanın bir çare olmayacağını, namaza başlayıp ölmüşleri için dualar edip yoksullara yardımda bulunarak sevaplarını bağışlaması icap ettiğini anlatarak ayrılır.
Bir müddet sonra şeyh Mürgi, merak ettiği gencin halini tekrar rüyasında görür. Bu defa topluluğun sevinç ve huzuruna ortak olmuş, o da indirilen tüm nimetlerden istifade ediyor, kabir hayatı mutlu ve huzurlu. Genç, der ki:
- Annemi ikaz edip namaza başlattıktan sonra okuduğu dualardan, yaptığı hayır hasenatlardan hediyeler yağmaya başladı bana. Mahrumiyetten kurtuldum. Dirilere söyle, ölüler tümüyle yaşayanların sevap, bağışlarına muhtaç halde bekliyorlar. Yaşayanlar ölülerin sevap bağışına olan ihtiyaçlarını unutmasınlar, bizleri mahrum halde bırakmasınlar...
- Ne dersiniz bu olaya? Ölmüşlerimize sevap hediyelerimizi gönderiyor muyuz? Yoksa ilgisizliğimize kırgınlıkla bakıyor, vefasızlıkla mı suçluyorlar bizi? Düşünmeli miyiz bu önemli imkân ve ihmalimizi?
Sigara kemik kanserine yol açıyorYASİN KILIÇ ANKARA
131 Mayıs Dünya Sigarasız Günü. Türkiye’de çoğunluğunu genç nüfusun oluşturduğu 20
milyon insan sigara kullanıcısı. Bir adet sigarada 2 mg civarında kadmiyum bulunduğunu kaydeden uzmanlar, bunun kemik dokularında yenilenme sürecini yavaşlattığını ve acil önlem alınmadığında kemik kanserine yol açabileceğini belirtiyor.
Sigara bağımlılığı, tüm dünyada en büyük sağlık sorunu olarak kabul ediliyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre her yıl 5 milyondan fazla insanın hayatını kaybettiğini kaydeden Biyokimya Uzmanı Dr. Kemal Nazaroğlu, Türkiye’nin Sigara tüketiminde Avrupa ülkeleri arasında üçüncü, dünyada ise yedinci sırada yer aldığını belirtiyor.
Türkiye’de çoğunluğunu genç nüfusun oluşturduğu yaklaşık 20 milyon insanın sigara kullandığını vurgulayan Kemal Nazaroğlu, sigara içmedikleri halde sigara dumanına maruz kalan pasif içicilerin sayısının da hafife alınmayacak düzeyde olduğunu kaydediyor. Özellikle, hamilelik dönemlerinde anne karnındaki bebeklerin sigara dumanından etkilendiğine dikkat çeken Nazaroğlu, şunları aktarıyor: “Çocukların gelişme dönemlerinde de akciğer ve beyin gibi organları
ciddi anlamda zarar görebiliyor. İnsan sağlığı üzerinde çok ciddi etkileri bulunan sigaranın içerisinde yer alan 4 binden fazla kimyasal madde ile kalp ve kan dolaşımı hastalıkları, solunum yolu hastalıkları, hem kadın hem de erkekte kısırlık, mide rahatsızlıkları, böbrek hastalıkları ve en önemlisi de kanser gibi birçok hastalığa sebebiyet veriyor. Sigaraya bağlı en sık rastlanan kanser türü ise akciğer kanseri olarak biliniyor.”
30 SİGARA 300 RÖNTGENE EŞİTSigarada bulunan ve alfa radyasyonu yayan
polonyum 210 adlı kimyasal maddenin solunum yoluyla akciğer kanserine sebep olabileceğini ifade eden Nazaroğlu, günde 30 sigara içmenin yılda 300 akciğer röntgeni çektirmekle eşdeğer olduğunu vurguluyor. Sigaranın bir adedinde 2 mg civarında bulunan kadmiyum elementinin akciğer kanserine sebep olmasının yanı sıra D vitamini sentezini de bozarak kemik dokularında yenilenme sürecini yavaşlattığına vurgu yapan Biyokimya Uzmanı Nazaroğlu, “Kadmiyum bağırsaklarda kalsiyum pompalarından emilerek zaman içinde kemiklerde kalsiyum yerine birikiyor. Uzun süreli sigara kullanımı sonrasında kemik kanserine yol açabilir.” diyor.
3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN
Bir gazeteci olarak BediüzzamanÜstad’ın eski Said döneminde gazetelerde köşe yazarlığı yaptığını biliyor muydunuz? The Times’a röportaj da veren Bediüzzaman, toplumsal konuları köşesine taşıyordu.SEVİM ŞENTÜRK
1Nur camiasının kahir ekseriye-tinde Bediüzzaman Said Nursî
Hazretleri’nin gazete okumadığı, radyo dinlemediği görüşü hâkimdir. Bu hale, Şualar’da geçen “...Ve Ri-sale-i Nur ise; şakirdlerini o derece men’etmiş ki, benim yakın dostlarım biliyorlar ki; yirmibeş senedir değil gazeteleri okumak, belki sormasını ve merak etmesini ve düşünmesini bana terk ettirmiş.” ifadeleri senet gösterilir. Ancak es geçilen husus şudur ki Üs-tad’ın mübarek hayatı, ‘Eski Said-Yeni Said-Üçüncü Said’ diye üç farklı ev-reye ayırmış olması. Dolayısıyla Be-diüzzaman, ömrü boyunca gazetelere elini sürmemezlik yapmamış, tam tersi muhtelif yayın organlarında dönemin siyasî, içtimaî problemleri ile yakından ilgilenen makaleler kaleme almıştır. Bu arada şu şık bilgiyi de araya sıkıştı-ralım: Yeni Asya Gazetesi’nin başya-zarı hâlâ Üstad Hazretleri’dir.
Bediüzzaman Said Nursî’ye göre, gazeteler fikirlerin kılavuzu olmalı. Gazetecilerin de meslek-i aslî olarak bu mülahazada olmaları gerekir. Hatta Üstad şu ifadeleri kullanır: “Muvakkat naşir-i efkârı i’lâ-i kelimetullahı he-def-i maksad eden umum gazeteler-dir.” Ve ‘Divan-ı Harbî Örfî’ eserinde şöyle seslenir: “Ey gazeteciler! Edipler edepli olmalı; hem de edeb-i İslâmiye ile müteeddip olmalı. Ve onun sözleri kalb-i umumî-i müşterek-i milletten bîtarafane çıkmalı. Ve matbuat nizamnamesini, vic-danınızdaki hiss-i diyanet ve niyet-i halise tanzim etmeli.” Üstad Hazretleri, Yeni Said döneminde kendi deyimiyle sigarayla beraber gazeteleri de terk etmezden evvel Osmanlı’nın son döneminde sosyal hayatı saran birçok gazetede moda tabirle köşe yazarlığı yapar. Bu arada, Üçüncü Said devrinde Zübeyir Gündüzalp abiye gaze-teler aldırır ve okutturur.
Onun hayatı etraflıca tetkik edildiğinde başta gazeteler olmak üzere basın-yayın organlarının sergüzeşt-i ömründe hep var olduğu görülecektir. Tek Parti iktidarında aleyhinde yapılan haberler, tezviratın çokluğu lehinde yazılan yazılardan kat be kat fazladır ki bu da günümüzde Fet-hullah Gülen Hocaefendi’ye hakaretamiz ifadelerle hücum eden sözde kalemlerin haletiyle akrabalık gösteriyor. Üstad, sadece iç kamuoyunun gündemini teşkil etmez. Bilhassa 14 Mayıs 1950 tarihinde Demokrat Parti iktidarı zamanında aktüel politikanın hep gündeminde-dir. Ve bu görünür olma durumu dış basının da gündem maddelerinden olur. Mahkemesi, sürgünleri, ikili görüşmeleri, talebeleriyle münasebeti hep didik didik edilir. Bediüzzaman, ruhunun ufkuna yürümeden iki ay önce 5 Ocak 1960’ta ‘The Times’ dergisi muhabirinin ısrarlı röportaj teklifine müspet cevap vererek İngiliz basınına konuşur. Bu mülakat, 12 Ocak 1960 tarihinde Times’ta ya-yımlanır. Yabancı basının Nurculara bakışı, DP iktidar olsa da, devlet gibi resmîdir ve yanlıdır. Mesela bir başka haberde şu ifadelere yer verilir: “Fanatik Nur tarikatının yaşlı öncüsü, tüm Türkiye’yi kapsayan bir geziye çıkıyor, Ankara ve İstanbul’a uğruyor. Tarikatın 600 bin üyesi
olduğu belirtiliyor ve muhalefet çekinmeden açıklıyor: Said Nursî Demokrat Parti’ye 600 bin oy muhafaza ediyor.”
‘Dağ meyvesi acı da olsa devadır’
Basın, Üstad Hazretleri’nin görüldüğü gibi hep hayatın-dadır aslında. Peki, Said Nursî hangi gazetelerde yazılar ka-leme almıştır? Bediüzzaman’ın ilk yazısı 2-9 Ekim 1908 tarihleri
arasında Misbah gazetesinde yayımlanır. ‘Dağ meyvesi acı da olsa devadır.’ başlığı altında kaleme aldığı yazısında, İstanbul ve Selanik’te yaptığı hürriyet nutuklarına yer verir. Malum Üstad, ‘istibdad’ dönemine muhalif aydınlar zümresinden-dir ve özgürlüğü sonuna kadar savunur. Mezkûr gazetede dört makalesi yayımlanan Üstad’ın bir sonraki
durağı, İttihat ve Terakki Fırkası’nın sesi Şura-yı Üm-met olur. 1902’den 1929 yılına kadar 220 sayı çıkan
bu Jöntürk dergisi, Kahire’de ku-
rulur. Paris, İstanbul ve Se-lanik’te y a y ı m hayatına
d e v a m eder. Günlük-
ten aylığa değin çeşitli formatlarda
çıkan dergide Ali Kemal, Samipaşa-zade Sezai, Yusuf Akçura gibi isimler de yer alır. Devrin bütün kültürel so-
runlarının ele alındığı dergide, Üstad da Hamidiye Alaylarıyla alakalı makale yazar. Şura-yı Ümmet, Türkçü politika güden bir dergidir. Said Nursî’nin bir başka durağı Şark ve Kürdistan gazetesi ise Kürtçü fikriyata sahiptir. 1908’de yayım hayatına başlayan gazete, haftada iki kez dört sayfa olarak İstanbul’da neşredilir. Hersekli Ahmet Şerif’in önayak olduğu gazetenin başyazarı ise Malatyalı Bedri’dir. Gazetenin amacı Bediüzzaman’ın da tespitiyle geri kalmış Kürt halkının kalkınma, kültür, eği-tim, ticaret ve sanayi alanlarında bilgi sahibi olmalarını sağlamaktır. Bu arada Üstad, ‘Medresetü’z-Zehra’ projesiyle ilgili Sultan Hamid’e gazete sütunlarından seslenme imkânı bulur.
En çok yazısı Volkan gazetesinde çıktıBediüzzaman Hazretleri’nin en çok yazı
kaleme aldığı gazete on sekiz makale ile Derviş Vahdeti’nin Volkan gazetesi olur. Üstad, yazdığı gazetelerin yayın politika-sını savunmuyor, sadece fikirlerini geniş kitlelere ulaştırmak adına köşe yazarlığını araç olarak görüyordu. Yoksa onu Derviş Vahdeti’yle aynı kefeye koymak en hafif tabiriyle tarih bilmemezlik olur. 1908-1909 yılları arasında İstanbul’da çıkan gazetede Üstad, hürriyetin elzem olduğunu ısrarla savunur. 31 Mart isyanını ise tasvip etme-diğini dile getirir. Bediüzzaman, imparator-luğun keşmekeş zamanlarına tesadüf eden dönemlerinde gazete seyahatine devam eder. Türkiye’nin ilk basın şehidi addedilen Hasan Fehmi’nin Serbesti gazetesinde askere hitaben yazdığı üç makalesi yer alır. Mizancı Murad’ın 1896-1909 tarihleri ara-sında 348 sayı çıkardığı Mizan gazetesinde de üç yazısı yayımlanır. İstanbul, Kahire, Paris ve Cenevre’de yayımlanan gazete, II. Abdülhamid devrinde ‘muhafazakâr’ bir dil kullanmaya gayret eder. Ancak 31 Mart olayı sonrasın onun da kapısına kilit vurulur. Son sözü Üstad’a bırakalım. Diyor ki: “O elmas kılınca benzeyen lisân-ı matbuata itidal ile saykal (cila) vurun, ta ki ifrat ve tefrit ile pas tutmasın!”
Üstad, köşesinde sosyal ve siyasî konulara yer veriyordu. Vefatından iki ay önce de The Times'a röportaj veriyor.
Zamanında uyuyunSabah namazına kalkabilmek için önce-
likle yapmanız gereken, geç saatlere kalma-dan zamanında uyumaktır. Her şeye rağmen uyku programınızı kontrol altına almalısınız. Belki ufak tefek aksamalar olabilir. Bazen de karşı koyamayacağınız engeller vardır. Her türlü şartta namaza kalkmak vazgeçilmez bir düsturunuz olmalıdır.
Sabahın erken saatlerinde yapmanız gereken bir iş olduğunu düşünün. Nasıl za-manında uyuyup bir dizi tedbir alıyorsunuz. Dünya işleri için her gayreti gösteren insan-ların ebedî mutluluğu için daha fazla çırpın-ması gerekir. Bunun için çok iyi konsantre olmalısınız. Sabah namazına kalkmayı öyle bir önemsemelisiniz ki, sanki onu kaçırmak hayatınızın en önemli hazinesini kaybetmek kadar mühim olmalıdır.
İçten dua edinSabah namazının zevk ve heyecanı daha
yatarken başlamalıdır. Kalbimizden şöyle düşünebiliriz: “Allah’ım, Seni seviyorum, Sana ibadet etmek istiyorum. Ne olur, beni huzuruna kabul et! Beni Seninle buluşa-mama bedbahtlığına düşürme! Beni sabah namazına şevkle kaldır ve sabah namazımı kılmayı nasip et!”
İnanıyorum ki, Rabb’imiz böylesi içten ve duygusal duâları kabul eder. Çünkü burada kulluğun çok ince bir sırrı vardır; Cenâb-ı Hak, huzuruna girmek için can atanı reddetmez!
Sabah namazına kalkmak için saf ve samimî bir niyetle birlikte dua etmek ve bir kısım sûreleri okumak gerekir. Öncelikle içinizden nasıl geliyorsa öyle dua edin, yal-varın, isteyin. Bundan başka 7 Kevser Sûresi, üçer İhlâs, Felâk ve Nâs sûreleri, Fatiha ve Ayetelkürsî okuyabilirsiniz. Niyet, dua ve samimî bir istek, uyarıcı araçlarla birleşince namaza kalkmanızı hiçbir şey engellemez inşaallah.
Uyarıcı Araçlardan YararlanınSabah namazına uyanabilmek için
yığınla formül vardır. Hiçbir zaman tek bir formüle bel bağlamayın. Namaza kalka-bilmek için en bilinen çözüm, çalar saat kurmaktır. “Başında davul çalsan uyanmaz” denilen kimselerden iseniz mutlaka gür sesli ve uzun çalan bir saate sahip olmalı-sınız. Cep telefonlarının bu özelliğinden de yararlanabilirsiniz. Eğer her şeye rağmen saati duymuyorsanız, bir değil, birkaç saat kurun. Ebedî hayatınız için birkaç saniye saati ayarlamaya harcasanız hiçbir şey kaybetmezsiniz.
Birçok insandan, “Saati duyar duymaz susturuyor, sonra uyuyorum” sözünü işitmişsinizdir. Oysa bunun çözümü çok basit. Saati başucunuza değil, uzağa koyun. Kalkmadan susturamayacağınız bir yere korsanız, susturup tekrar uyumazsınız.
Uyandırması için birisiyle sözleşinSabah namazına daha kolay kalkan
veya size göre kalkması daha güvenli olan birisine haber vermeniz klâsik, ama en çok uygulanan yöntemlerden birisidir. Bunu evlerde daha çok anneler üstlenir. Çocuklar da “Nasıl olsa annem kaldırır.” diye alabildi-ğine rahat, nazlı ve ilgisizdir. Gençlerin böyle
yapması, anne ve babaları canından bezdirir, çocuklarını namaza kaldırmak büyük bir yük olur. Sabah namazına kalkmak için üşengeç ve isteksiz davranmak, hem bizi kaldıran kimselerin hakkına tecavüzdür, hem de Rabb’imize karşı büyük bir günahtır. Onun huzuruna büyük bir şevkle ve zamanında koşmamız gerekir.
Eğer sizi namaza kaldıracak kişi, anne ve babanızın dışında bir kişiyse, fazla nazlana-mazsınız. Ancak bu durumda da kimi inat-laşmalar, kırgınlıklara dikkat etmek gerekir. Uyuyan insan, ışığın birden yanmasından, yüksek sesle bağırılmasından rahatsız olur. Bu durumda da nefsin rahatsızlığını, başkasına yıkmamak gerektiği unutulmamalıdır.
Namaza kaldırmak için başkasına haber vermeniz, her zaman anlattığımız durumlardaki gibi düzenli olmaz. Bazen de bütün imkânlardan mahrum olursunuz. Bu durumda bir başka kişiye, sizi bizzat veya telefonla uyarması için haber vermeniz ge-rekir.Öyle olumsuz bir durumla karşı karşıya kalabilirsiniz ki, namaza kaldıracak her şeyden mahrum olabilirsiniz. Lisede öğrenciyken beş kişi aynı evde kalıyorduk. Evimizde telefonu-muz yoktu. Saatimiz bozulmuştu. Tamamen çözümsüzdük. Bu durumda her birimiz birer saat uyanık kalarak nöbet tutmaya karar verdik. Herkes bir saat uyanık kalıyor, sıradaki kişiyi kaldırıp yatıyordu. En son kişi ise, hepimizi namaza kaldırırdı. Böylece namazımızı tehlikeye atmaktan kurtulmuş ol-duk. Biraz zahmet çekmiş, uykusuz kalmıştık. Ama sabah namazını zamanında kılmanın doyumsuz huzurunu tatmıştık. Cenab-ı Hak, hiç kimseye sabah namazına kalkamamak veya namazı kazaya bırakmak gibi bir acı yaşatmasın.
Sabah namazına nasıl kaldırılır?Sabah namazına kalkmak kadar kal-
dırmak da çok önemlidir ve beceri ister. Namaza kaldıracağınız kişiye uygun bir şekilde hareket etmelisiniz. Kimi kaldırı-yor olursanız olun, tatlı, yumuşak, içten ve şefkatli bir dil kullanın. Uyuyan kişinin yattığı odanın kapısını sertçe açıp, hışımla içeri girip, hemen lâmbayı yakıp bağırmaya başlamak yanlıştır. Uyuyan insanın psikolo-jisini anlamak gerekir. Olumsuz davranışlar, sizin arzunuzun tam tersi bir sonuç almanıza sebep olabilir.
Eğer namaza kaldıracağınız kişi eşiniz ise, biraz daha teşvikkâr olmalısınız. Çünkü eşlerin birbirine karşı hem nazları geçer, hem de karşılıklı yaptırımları vardır. Eğer sabah namazına kaldıracağınız kişiler çocuklarınız ise, küçükken aşırı teşvik edici ve özendirici, büyüdüklerinde biraz tatlı sert olun. Ama asla baskıcı ve cezalandırıcı olmayın. Sizin göreviniz, namazı sevdirmek, nefret ettirmek değil.
Bazı anne ve babalar, çocuklarına güya şefkat ettikleri için namaza kaldırmıyorlar. Daha sonra da “Neden çocuğum namaz kılmıyor?” diye yakınıyorlar. Oysa namaz kılmamanın nasıl bir azaba yol açacağını düşünerek çocuğunuzu namaza kaldırma-lısınız. Rabb’imizin şu anlamdaki emri, tüm anne babaları düşündürmelidir: “Ailene namazı emret; sen de namaza sabır ve sebatla devam et.” (Taha Sûresi, 132)
3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN
Sabah namazına
kalkmak için...
3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN
San Andreas:
Kıyametini bekleyen şehir! Profesör sınıfta slayt eşliğinde ders anlatmaktadır. Konu dep-
rem… Işıklar yanar ve ilk öğrenci soruyu yapıştırır: “Hocam burada da böyle bir deprem olacak mı?” Öğretmenin cevabı tanıdıktır: “Soru yanlış, olacak mı, değil; ne zaman olacak?” Tartışma da, soru ve cevap da hiç yabancı değil… 99 depremi ile başlayan ve o günden sonra tanımaya başladığımız pek çok deprem uzmanına sorulan soru ve alınan cevapla aynı…
Felaket konusunda her ülkeden biraz daha şansız olan Amerika, felaket filmleri konusunda da rakipsiz. Son örnek ise önümüzde; San Andreas Fayı… 99 depremini yakın zamanda yaşamayan bir nesil olsak, belki de fay kelimesinin anlamından bile habersiz olacaktık. Popcorn filmler ve eğlencelik TV dizileri ile kendine müstesna bir kariyer oluşturan yönetmen Brad Payton, Amerikalıların kaslarına pek bayıldığı Dwayne Johnson’u yanına alarak epey gürültülü ama felaket çıtasını epeyce yukarılarda tutarak işe girişmiş. San Andreas Fayı, sade suya tirit giriş sekansından sonra büyük bir görsel gösteri ile başlıyor. Pek çok filme final olabilecek baraj yıkım sahnesiyle izleyiciyi nasıl bir gürültülü ve sarsıntılı filmin bekleyeceğini müjdeliyor.
Filmin hikâyesi tipik Amerikan felaket temasından milim sapmıyor: Kurtarma helikopteri pilotu olan Ray, kendi çocuğunu kurtaramadığı için ha-yatı ciddi psikolojik defo almıştır. Eşi ve kızı kendisinden uzaktadır, üstelik karısı yeni bir evliliğin peşindedir. Evleneceği adam ise gökdelenler dikmekle meşhur bir müteahhittir. Gel gör ki hayat düz bir çizgide devam etmez ve 9 ve üzeri şiddetle seri deprem dalgası kahraman-larımızın yaşadığı Kaliforniya ve Los Angeles’i vurmaya başlar. Ray büyük resim için bir şey yapamaz belki ama karısı ve kızını kurtararak ailesini tekrar kurabilme şansı doğmuştur.
Bu tür felaket filmlerini iki türlü okuma şansımız var. İlki bize gösterilen ve bilimsel gerçekler, görsel efektlerle desteklenen gürültülü bir macera filmi izliyormuş gibi izleyip salondan çıkmak. İkincisi ise biraz daha alt okuma yaparak, filmin hamaset ve görünür sığ yüzeyinden bir alt katmana inerek okuyabilmek. Birinci gözlük şahane bir Hollywood felaket filmi gösteriyor bize. Öyle ki belki milyon insan öldükten, binalar yerle bir olduktan sonra bile ‘Şimdi
ne olacak?’ sorusuna, Amerikan bayrağı dalgalandırıp, ‘Ne olacak, tekrar inşa edeceğiz!’ cevabıyla vatan millet edebiyatı…
Ancak ikinci gözlük, filmin belki yönetmenin bile aklına gelmeyen, planlamadığı etkisi: Kendimize ait netice çıkarabilecek hakikat gözlüğü.
Kutsi bir hadis vardır: “Ölmek için dünyaya gelirsiniz, harap olmak için binalar yaparsınız.” diye. Hadis, her sabah melaikenin bu cümleyi insanlığa haykırdığını belirtir. İnsanoğlunun tarihi, bina yapma tarihidir.
Bitmek tükenmek bilmeyen bir hırs ve arzuyla inşa eder. İnsanın içindeki yukarı doğru inşa etme hırsı 5 bin yıl öncesine, Babil’e kadar dayanır. Kutsal metinler durumu insanın tanrılaşma eğilimi olarak anlatırlar. Ne ki zaman zaman
fabrika ayarlarına döndürülür bir şekilde. Felaketler bu yönüyle tam bir ibret tablosudur görenler için.
San Andreas Fayı’nın kötü kah-ramanı böyle bir adamdır ve tehlike anında sevdiklerini bırakıp kaçmaktan çekinmez. Gerçi film kötülere karşı
yürek soğutan sonlar hazırlamış ama kimse bir Hollywood felaket filminden insanların kendi mezarlarını inşa etme şehveti konusunda alt mesaj beklemesin elbette!
San Andreas, fedakâr ebeveyn, dirençli ve zeki genç kuşak şeklinde iki öyküyü paralel yürütmeye çabalarken, pek başarılı olamadığı bir bilim adamı/medya üçüncü öyküsünü de eklemleyerek ilerlemeye
çalışan bir film. Senaryo finalde üç öyküyü birleştirmek gibi kaygı taşımadığı gibi, finale kadar büyük resimle ilgili epey cimri davranıyor. En çok ‘görün nasıl felaket filmi yapılır’ derdinde. Sıkıştığı anlarda da ‘Aynı Google Earth’ın insanlarıyız’ nevinden kestirip atıyor meseleyi. Üzerine bir tutam romantik aşk, bir miktar feragat ve sadakat da ekleyince oldu zannediyor.
Ezcümle; San Andreas Fayı belki çok önemli bir film değil ama bizim gibi büyük deprem beklentisi içinde olan ülkeler için bir şekilde ders alınabilecek epey metaforik ayrıntıyı da barındırıyor. İzlenecekse bu yönüyle izlenmeli.
San Andreas FayıYönetmen: Brad PeytonOyuncular: John Malkovich, Vilius Tumalavicius, Eleanor Tomlinson, Peter StormareTür: Aksiyon , Macera, Gerilim Süre: 1 saat 54 dakika2015, ABD
Yedirenk Sanat Vakfı, bir kardeşlik etkinliğini daha sanatseverlerle buluşturmaya hazırlanıyor. 4 Haziran’da gerçekleşecek ‘Kardeşimin Türküsü’ konseri, Ana-dolu’nun kadim mirasını ve ortak ezgilerini sahneye taşıyor. Konserde yer alacak sanatçılar da bu mirası ve çeşitliliği yansıtıyor. Metin Özülkü’nün orkestrasıyla birlikte katılacağı konserde Emel Taşçıoğlu, Fuat Saka, Hüsnü Şenlendirici, Ömer Faruk Tekbilek, Rojin, Sa-bahat Akkiraz, Suzan Kardeş ve Destans Halk Dansları Topluluğu sahneye çıkacak. 4 Haziran Perşembe günü Harbiye’deki İstanbul Kongre Merkezi Harbiye Audi-torium Salonu’ndaki konser, saat 19.30’da başlayacak.
Türküler kardeşlik için
S E Ç M E L E R
DOĞU PERINÇEK’IN 50 YILI
Özgür Erdemİleri Yayınları, 511 sayfa
2124819257
OSMANLI ERMENILERI
Jeremy SaltÇeviren: Kadriye Göksel
Tarih Kuram Yayınları, 215 sayfa
2124819257
2. ISLAMI TÜRK EDEBI-YATI SEMPOZYUMU Editör: Hasan Gökçe
Kaynak Yayınları, 447 sayfa2165221144
CADI AVI
Erhan BaşyurtElhamra Yayınları, 240
sayfa2164012062
KARA KADIFE
Necati GökselAltın Kitaplar, 324 sayfa
2124463888
28 3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMANGÜNDEM
Yelkenimi açtım rüzgârı milletten bekliyorum
Hakan Şükür, İstanbul 3. Bölge’den bağımsız milletvekili adayı. “İşin kolay tarafı düzene ayak uydurmak. Makam isteseydim alırdım. Ama mücadele yolunu seçtim. Kendim için mi? Hayır.” diyor.BEHRAM KILIÇ
1Türkiye, son bir buçuk yıldır bir cinnet hâli yaşıyor. Konuşana belli değerleri
savunana bedel ödettirildiği günlerdeyiz. Hukuksuz, delilsiz iddialarla tutuklanan-lananlar, twit attığı için yargılananlar, mü-fettiş ve maliyeci baskınlarıyla sindirilmeye çalışılanlar... Liste böyle uzayıp gidiyor. Hakan Şükür bu dönemin öne çıkan isim-lerinden. Türk futbol tarihinin ve Galatasa-ray’ın efsane oyuncusu, 2011 seçimlerinde AK Parti’den Meclis’e girmiş, 16 Aralık 2013 tarihinde de partisinden istifa etmişti. İstifa öncesi kendisine Spor Bakanlığı önerilen, bu makamı elinin tersiyle iten Şükür, 7 Haziran’da İstanbul 3. Bölge’den bağımsız
milletvekili adayı.-2011’den farklı olarak seçim çalışmalarınız nasıl gidiyor?Çok yoğun. Büyük teveccüh var. Farkı,
2011’de İstanbul’da çalışmadım. Daha çok ismimden dolayı diğer illerde başka adaylara destek olduk.
-Bağımsız adaylığa nasıl karar verdiniz?Biliyorsunuz 2011’de bile siyaset hiç
düşünmediğim bir şeydi. Ama şimdi içine iyi ki girmişim diyorum. Girmesem Meclis’te millet için bir şeyler yapılıyor zannedecektim. Özellikle 3. dönem AKP’nin böyle bir hâle geleceğini hiç beklemiyordum. İnanılmaz yasalar çıktı; MİT yasası, belediyeler yasası, kamu ihale yasası, enerji kanunu... İşleyen sistem millet için değil bana göre. Yüzde 50’yi
bulan bu tek adam sistemi tehlikeli bir şey. Ona göre şekillenmek zorunda vekiller. Ses çıkartamıyorlar. Bağımsız adaylığa bundan dolayı karar verdim. Bugün ülkede her fert özgürlük ve bağımsızlık istiyor. Anayasa ve kanunların ayaklar altına alındığı bir ortam var. Özgürlüklerin kısıtlandığı, düşünceye izin verilmediği bir ortamda bağımsız bir vekil olarak bu yapılan hukuksuzlukları anlatabileceğime inandım ve aday oldum.
-Sokaklarda bir partinin adayı olarak mı yoksa bağımsız aday olarak mı dolaşmak daha etkili?Şimdi güç bir partinin elinde görünüyor.
Ellerindeki bu güçle her türlü itibarsızlaştır-mayı yapıyorlar. İnsanları karalıyorlar. Bize de bunu yaptılar. Ama bir ismimiz var. Çok
işlemedi. Daha önce hiç görüşemediğimiz kesimlerin bu dönemdeki duruşumuzdan dolayı büyük bir sempatisi doğdu bize karşı.
-CHP’liler, MHP’lilerden de mi?Sadece onlar değil, diğer partilerden,
çok farklı düşünenlerden de. Birçok CHP’li, MHP’li arkadaşım benim için o partiye oy vermişti. Şimdi ‘Biz sana o gün söylemiştik’ diyenler var. Biz o gün aynı duygu ve dü-şüncede bulunduğumuz insanların bunları yapamayacağını düşünüyorduk. Ayrıldık. Şimdi bağımsızız. Bağımsız olmak, milletin temsilcisi olmayı kolay kılıyor.
-Tek başınıza seçim çalışması yapmak zor mu?Tek başıma değilim. Hiçbir zaman
tek başıma da olmadım. Beni benden çok seven, bana çok değer veren, dua eden
insanlar var.-Bazıları ‘550 vekil içinde bağımsız aday neyi değiştirebilir?’ diyor.Bir milletvekili milletin temsilcisidir.
Devletin görevi milletin hakkını gözetmek. Milletin istediği bir şeyi milletten aldığı ver-gilerle yapmak. Milletin isteklerini Meclis’te anlatacağım.
-Ama vatandaş tek başına ne yapacak diye soruyor.O vatandaşlarımız tek başına olmayan-
ların ne yaptığını da sormalı bence. Bugün ülkenin hâlini görüyoruz. Birileri ellerindeki medyayla ülkeyi istedikleri gibi gösterebili-yor. Olduğu gibi değil, istedikleri gibi. Ama vatandaşlarımıza bu soruyu sorduran bir sistem var. Sanki mecbursunuz bir partiye bağlı olmaya. Sistem bunu dayatıyor.
-Ne işi var Hakan’ın siyasette, sizin için çok temiz, futbolun içinde olsun diyenler de var.Futbol dediniz, niyetler böyleydi bizim.
Ama oralar da birilerinin hâkimiyeti altında. Bizi kendi alanımızdan bile uzaklaştıran bir yapı var. Sanatçı için de bu geçerli. İyi bir dizide oynayabilmek için onlara ait yerlerle iyi münasebetler kurması lazım. Liyakat aranmıyor, izlenme oranı aranmıyor. Ya bu düzene ayak uyduracağız ya da tersi. Ben de bunu yapabilirdim, işin kolay tarafı düzene
ayak uydurmak. Kime göre hareket etmesi gerektiğini bilebilecek kadar da akıllıyım. Makam isteseydim alırdım. Ama mücadele yolunu seçiyorum. Kendim için mi? Soma’da maden çöktüğü zaman o madenin çöküşün-den birilerinin sorumlu olması lazım. Bunu haykırmak için.
-Sokaklarda neler yaşıyorsunuz? İnsanların şikâyetleri, istekleri neler?Bireysel çözüm isteyenler var. Atacağı
oyun sandıkta karşılığını alamayacağını düşünenler var. Daha önce bu iktidara oy verdiğini, bugün oy kullanmayacağını söyleyenler var. Sokakta çok rahatım. Güç sahipleri benim kadar rahat değil. Onlar dışarıda haklarındaki iddialardan dolayı
kolay gezemiyor. Hukuktan kaçtıkları için. Şu anki duruşumdan dolayı bana karşı bir teveccüh var. Böyle bir özgürlük yaşıyorum. Bunun dışında ülkenin bu hâlinden şikâyet edenlerin sayısı az değil. Attığı bir tweet için ağır cezada yargılananlar var. Kendileri ile ilgili eleştiriyi kabul etmeyen bu anlayış hal-kın tepkisini çekiyor. Herkes adına konuşan bir insan olmak için bağımsız aday oldum. Yoksa milletvekili olmak gibi bir hevesim yok. Saklanan bazı gerçekleri kamuoyuna bir medya organı gibi duyurmak amacım.
-Tanınan birisiniz ama sizi adaylığınız süre-cinde birkaç televizyon dışında ekranlarda göremedik.Baskıdan dolayı kanallara çıkamıyorum.
Nerede konuşacağım? Meclis’te. Bu yüzden bağımsız adayım. Meclis’i kapatamıyorlar.
-İstanbul 3. Bölge’de kaç yere seçim bürosu açtınız?4 yere. Avcılar, Şirinevler, Başakşehir ve
Beylikdüzü.-Sabahtan akşama kadar bir gününüz nasıl geçiyor?Sabah 6’da çıkıyoruz. Çeşitli işadam-
larıyla, derneklerle kahvaltılar yapıyoruz. Ardından fabrikalara gidiyoruz. İşçilerle beraber oluyoruz. Sonra salon toplantılarına katılıyoruz. Gün içinde yaklaşık 4-5 konuşma yapıyorum. Merak edenlerin sorularına cevap veriyorum. Sıkışmış bir adamın ülkeyi yönettiğini anlatıyorum insanlara. Bir millet-vekilinin bunları anlatmak için çok önemli olduğunu söylüyorum. ‘Her zafer bir kişiye inanarak başlar’ sloganıyla çıktık yola.
-Futbol adamı kimliğiniz var. Galatasaray ve diğer takım taraftarlarından oy bekliyor mu-sunuz?Bana duyulan sevginin karşılığında oy
istemiyorum. İnsanlar beni çok seviyor, başarılarımı biliyor. Ama siyasete bakış açı-larının değişmesini istiyorum. ‘Siyaset sana yakışmıyor’ diyenler var. ‘Sana uymuyor, sen çok temizsin’ diyenler var. Bu bir alışmışlık, bir dayatmışlık ifadesi. Aslında sistemin ne kadar pis olduğunu da anlatan bir ifade. O zaman seni yönetmeleri için neden onlara oy veriyorsun, diye soruyorum.
-Haklı değiller mi? Çok temiz kalıyorsunuz.Sorun zihin köklerimize yerleştirilmiş
mecburiyette. Biz bir partiye oy vermek zorundaymışız gibi hissediyoruz. Oysa o makamlar milletin makamları. Milletten alınanı millete eşit şekilde verme makamları. Bize keyif bağışlama makamları değil. Bu algının olduğu yerde halk böyle sorar.
-“Bana duyulan sevginin karşılığında oy iste-miyorum.” dediniz. Biraz açar mısınız?İnsanlar beni tanıyor, başarılarımdan
dolayı da seviliyor, güven duyuluyorum. Aslında bu sevgiye, bu güvene oy vermeleri lazım. Ama ben oy isterken utanıyorum. İşte bak, geldim, fotoğraf çektirelim, sarı-lalım, sonra bak fotoğraf çektirdik, bana oy ver gibi oluyor. Sanki onun sevgisinden dolayı hissettiği bir duyguyu kullanıyor gibi olmak, bunu çok kendimde oturtamıyorum. Eşim bazen diyor, ‘Sen siyaset yapıyorsun, işte insanlara söyle, bu kadar teveccüh gösteriyorlar, seviyorlar.’ Söyleyemiyorum. Başka biri ‘Hakan’a oy verin’ derse desin diyorum.
-Çok ince düşünüyorsunuz…Hayır. Kendim için istediğim şeyi onlar
için de istiyorum. Bağımsız olmak, rahat ol-mak, özgür olmak istiyorum. Mütedeyyin bir insanı en tepeye getirdiler, onun üzerinden bütün muhafazakârları birbirine kırdırıyorlar. Gariban, fakir, fukara, hayırsever içeri atılıyor.
-Eşiniz nasıl karşıladı bağımsız aday olmanızı?Hiç beklemiyordu. 2011’de de istemi-
yordu zaten.-Yakın çevreniz, eski futbolcu arkadaşlarınız bağımsız aday olmanıza ne tepki verdi?Takdir ediyor, destek veriyor ama birlikte
görünmekten çekiniyorlar. Bu da doğal bir şey. O arkadaşlarımızın hiçbirinden bu buh-ran dolu ortamda kendilerini feda etmelerini isteyemem.
-7 Haziran’da nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?Bir intikam duygusu ile hareket etmi-
yorum. Ama Seni biz adam ettik. Bizim sayemizde milletvekili oldun deyip geçmişte yaptıkları övgülerin şimdi tam tersini konu-şan, partiye verdiğimiz katkıları unutanlara, bana oy vererek milletimizin bir cevap vermesini istiyorum. 25 senedir ailesiyle, çevresiyle, yaşantısıyla halkın gözü önünde olan biriyim. Devletleşen parti politikalarının esiri olmayarak bağımsız bir şekilde irademi ortaya koydum. Yelkenimi açtım, rüzgârımı da milletten bekliyorum. İnşallah dualarıyla, oylarıyla desteklerler. Allah’ın izniyle kaza-nacağıma da inanıyorum.
29 3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMANGÜNDEM
7’den 77’ye herkesle kucaklaşan Hakan Şükür, “Allah’ın izniyle kazanacağıma inanıyorum.” diyor.
30 3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMANGÜNDEM
BAĞIMSIZLARIN SEÇIMI7 Haziran’da 182 aday bağımsız yarışacak. 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının aktörleri Yakub Saygılı, Yurt Atayün, Ali Fuat Yılmazer, Nazmi Ardıç gibi isimlerin Meclis’e girip girmeyecekleri merak konusu.
BEHRAM KILIÇ
1Türkiye, 7 Haziran’da tarihinin en önemli seçimlerinden birini yaşayacak.
Her parti gibi bağımsız adaylar için de bu seçim çok önemli. 44 ilden 182 kişi bağımsız aday. 18’i kadın olan adaylar arasında özel-likle Silivri’de rehin tutulan polis müdürleri dikkat çekiyor. Bunun yanında Meclis sıra-larına oturmuş İlhan İşbilen, Hakan Şükür, Cemal Kaya gibi isimlerin yanı sıra sanatçı Metin Şentürk, Antalya’nın eski belediye başkanı Hasan Subaşı da adaylar arasında. Sizler için seçilme şansı yüksek bazı bağım-sızların çalışmalarına göz attık.
ALİ FUAT YILMAZER: 22 Temmuz’daki sahur operasyonuyla tutuklanan eski İs-tanbul Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ali Fuat Yılmazer, İstanbul 1. Bölge’den aday. Yılmazer’in seçim çalışmalarını hu-kuk fakültesinde okuyan 23 yaşındaki kızı Fatma Saadet yürütüyor. Fatma Yılmazer, seçim bölgesinde ve davet edildiği televizyon programlarında babasını halka anlatıyor. Karşılaştığı insanların çoğunun “İyi ki Ali Fuat Bey aday oldu. Yoksa biz oy kullanmayı düşünmüyorduk.” dediklerini aktarıyor. Ali Fuat Yılmazer’in aday olmasının sebebi ise konuşabilmek. Fatma Yılmazer, babasının gerçekleri haykırmasın diye hakkında tahliye kararı olmasına rağmen tutsak edildiğini söylüyor. 22 yıl kesintisiz istihbaratta görev yapan Ali Fuat Yılmazer; Ergenekon, sol örgütler, PKK, El Kaide gibi terör örgütlerine yönelik sayısız operasyonu yöneten kişiydi.
YAKUB SAYGILI: 1 Eylül 2014’te gözal-tına alınan ve tutuklanan Yakub Saygılı ise İstanbul 2. Bölge’den aday. 17 Aralık ope-
rasyonunun kahramanlarından olan o günün İstanbul Mali Şube Müdürü Saygılı’nın seçim çalışmalarını ise eşi Esra Saygılı ve meslekteki eski mesai arkadaşları Yasin Topçu, Mehmet Akif Üner gibi isimler yürütüyor. Esra Saygılı, eşinin ve diğer polislerin her türlü bedeli ödemeyi göze alarak operasyonlara imza attığını belirtiyor. Yakub Saygılı, seçim bil-dirgesinde halka, “En masum insanların bile makul şüpheli yapıldığı despotik yönetim anlayışından yeniden AB standartlarında bir demokrasiye dönülmesi için çalışacağım.” sözünü veriyor.
YURT ATAYÜN: 22 Temmuz operasyo-nundan sonra tutuklanıp cezaevine gönderi-len bir isim de eski İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün. PKK-KCK şehir yapılanmasına darbe vuran, Selam Tevhid örgütüne operasyon başlatan Atayün, Ergenekon ve Balyoz operasyonlarını da yönetmişti. Atayün, Ankara 2. Bölge’deki vatandaşlardan oy bekliyor. Atayün’ün seçim çalışmalarını ailesi ve eski çalışma arkadaşları yürütüyor. Seçim çalışmalarına katkıda bulu-nan kardeşi eski Emniyet Müdürü Anadolu Atayün de geçen günlerde Konya’daki bir operasyon sonucu tutuklanmıştı. 22 yaşın-daki kızı Elif Atayün ise sokak sokak babası için oy topluyor.
NAZMİ ARDIÇ: 17 Aralık soruşturmasında görev alan, 25 Aralık soruşturmasını yürüten Nazmi Ardıç da Ankara 1. Bölge’den aday. Kurduğu Çağın Mağdurları Derneği’nin açı-lışının yapılacağı 14 Nisan 2015 günü tutuk-lanan Ardıç’ın seçim çalışmalarını eşi Nuray Ardıç sürdürüyor. Ulaşabildiği herkese eşinin meslek hayatındaki hassasiyetlerini ve yap-tıklarını anlatan Nuray Hanım: “Ben bugüne
kadar Nuray Ardıç’tım. Bugünden sonra 17- 25 Aralık operasyonunu gerçekleştiren ve Silivri zindanına kapatılarak susturulmaya çalışılan Nazmi Ardıç’ın sesiyim. Ankara, İzmir, İstanbul gibi 3 büyük ilde organize suçlarla mücadele eden şube müdürlüğünde yönetici olarak çalışmış ülkemizin tek ismidir. Halkın malını hortumlayan güç ve iktidar sahiplerinin korkulu rüyasıdır.” diyor.
İLHAN İŞBİLEN: İzmir’den bağımsız aday olan İlhan İşbilen’e de vatandaşların ilgisi büyük. Önceki dönem de Meclis’te bulunan İşbilen, hukukun bağımsız, hoşgörünün ha-kim olduğu, vicdanların sesinin yükseldiği bir Türkiye için yola çıktığını söylüyor. “Allah’a şükür ki kimseye diyet borcumuz yok.” diyen İşbilen, yeniden aday olma sebebini, son dönemde yapılan haksızlıklara ve zulme dur demek, bağımsız yargı, insan hakları, özgürlük, demokrasi, toplumsal barış ve insanların refahını üst sıralara taşımak olarak açıklıyor. ‘‘Parti olarak Meclis’e gittiğinde, grup kararı gereği sana dikte edilene uymak zorundasın ama bağımsız olarak gittiğinde, halkın sana verdiği özgür iradeyi Meclis’e taşıyabiliyorsun.” açıklamasını yapan İşbilen, İzmir’e uğrayan değil, her zaman İzmirli ile iç içe olan bir vekillik vaat ediyor.
İstanbul 3. Bölge’den aday olan Hakan Şükür ve Ağrı’dan işadamı eski milletvekili Cemal Kaya’nın da Meclis’te girme ihtimali yüksek. İstanbul 3. Bölge’den aday olan emekli Tümgeneral Osman Pamukoğlu, yine İstanbul’dan aday olan sanatçı Metin Şentürk’ün çalışmaları da renkli geçiyor. ‘Jet’ lakaplı Fadıl Akgündüz de Siirt’ten bağımsız aday. Şanlıurfa’dan aday olan Fatih Mehmet Bucak’ın da yüksek oy alması bekleniyor.
3 - 9 HAZİRAN 2015
MİT TIR’LARINDAKİ SİLAH GÖRÜNTÜLERİNİ YAYIMLAYAN CUMHURİYET’E TERÖR SORUŞTURMASI
1Cumhuriyet Gazetesi Ge-nel Yayın Yönetmeni Can
Dündar, 19 Ocak 2014 tarihinde bir ihbar üzerine Adana Cey-han Sirkeci gişelerinde durdu-rulan ve Cumhuriyet Savcısı Aziz Takçı’nın izniyle aranan TIR’larda silah ve mühimmat bulunduğunu gösteren kamera kayıtlarını özel hazırladıkları birinci sayfayla 29 Mayıs 2015 Cuma günü okurlarına du-yurdu. Aynı gün gazetesi ve hakkında savcılıkça terör soruş-turması başlatıldı.
O TIR’ları MİT sahiplenmiş, MİT’çiler ve çevik kuvvet polis-leri ile operasyonu gerçekleşti-ren jandarmalar arasında ciddi boyutta gerginlik yaşanmıştı. Dönemin Başbakanı Tayyip Er-doğan, “Paralel yapının savcısı, iznim olmadan MİT’e müdahale edemezsin. Bu ne cesarettir. Bu millet, bunu affetmez. Bu ihanetin, ajanlık faaliyetinin hesabını hepsinden soracağız.” diye konuşmuştu. Müsteşar-lıktan İçişleri Bakanlığına terfi eden Efkan Ala ise şunları dile getirmişti: “Orada Türkmenler var. Onlara götürülen yardım. Herkes işini bilecek. MİT TIR’larını durdurarak Türkiye’yi dünyaya terörist ilan etmeye çalıştılar.”
Türkmenler yardım bilgisini doğrulamadıBaşta Erdoğan konu hakkında görüş
bildiren bütün hükümet ve AKP yetkili-leri TIR’ların güney sınırımızdan geçerek Türkmenlere gittiğini ifade ediyordu. Ama Türkmenler bu sözleri doğrulamamıştı. Savcı Takçı mahkemede aynen şunları kaydetmişti: “Gidip malzemelere baktım. Ağzına kadar çakılı silah ve mühimmatı ben de gördüm.” Zamanın Adana Valisi Avni Coş o sıcak anlarda kendisine, “TIR’ların MİT’e ait ol-duğunu, bırakılmaları için ölümüne her şeyi yapacağını.” söylemiş. Takçı, Cumhuriyet’ten Ahmet Şık’a da, “MİT, Türkiye içi nakil ol-duğunu söyledi. Erdoğan ise Türkmenlere gidiyor diyerek MİT’i yalanladı.” demişti.
Sonunda Erdoğan’ın dediği oldu ve
(Adana’nın o dönemki Başsavcısı) Süley-
man Bağrıyanık ile (savcılar) Takçı, Özcan Şişman, Ahmet Karaca ve (yine o sıradaki Adana Jandarma Alay Komutanı) Kurmay Albay Özcan Çokay, Mayıs 2015’te Tarsus 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nce tutuklandı. 10 Nisan’da da TIR’ları durduran ekipte yer alan 17 jandarma subayı (Selam Tevhid soruşturması kapsamında) tutuklanmıştı. Bölge 11 Mayıs 2013’te Hatay’ın Reyhanlı il-çesinde bomba yüklü iki aracının patlatılması olayından beri diken üstündeydi. Cumhu-riyet tarihinin en kanlı terör eyleminde 52 kişi ölmüştü. Adana’dakinden 18 gün önce de (1 Ocak 2014) Hatay Kırıkhan’da TIR durdurma vakıasının arka planındaki hakikat buydu. Yeni Reyhanlı’lar engellenmeye ça-balanıyordu. AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Siirt adayı Yasin Aktay’ın geçen günlerde, “Onlar (TIR’lar) Özgür Suriye Ordusu’na gidiyordu.” dediğini de ekleyelim.
PROF. DR. BURHAN KUZUAKP İstanbul Milletvekili
DOMINIK GEREARomanya Enerji Bakanı
AYSEL ATAYÜNTutuklu polis müdürlerinden Anadolu ve Yurt
Atayün’ün annesi
“Devlette öyle israf, öylesine masraflar var
ki… Anam, anam, anam, anam, anam,
anammm!”
MEHMET DÜLGER27 Mayıs’çıların idama mahkûm ettiği DP
Milletvekili Bahadır Dülger’in oğlu, AKP’nin eski vekili
“27 Mayıs’ı AKP’nin siyasi hesaplarından do-layı sahiplenmesinden son derece rahatsızım.”
“Bu akşamki (Türkçe Olimpiyatları şarkı
finali) manzara, beni Eurovision’dan çok daha fazla etkiledi.
Muhteşem bir prog-ram oldu.”
“Çocuklarım harama te-nezzül etseydi servetleri olurdu. Şimdi iki tane
Yusuf’un annesi oldum.”
DİYANET ARAÇ POLEMİĞİUÇUŞA GEÇTİ! Diyanet İşleri Başkanı’na lüks (1 milyon liralık) makam aracı tar-tışması sürekli boyut değiştiriyor. Başkan Mehmet Görmez’in iade kararını beğenmeyen Cumhurbaş-kanı Tayyip Erdoğan filosundan hediyeyle inisiyatifi ele almakla yetinmeyip Papa’yı örnek gös-tererek olayı uçak tahsisine vardırdı. Seçim polemiğine Basın Sözcü Yardımcısı Peder Ciro Benedettini aracılığıyla artık Vati-kan devleti de dahil: “Vatikan’ın, yani Papa’nın ne özel uçağı ne de helikopteri var. Geçmişte de hiç olmadı.
SİİRT YENİDEN O HALLERDE… Siirt Valiliği açıkladı: 16 Mart 2015 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla bağlı ilçelerden Pervari’deki Yazlıca Dağı ve Eruh’taki Yassıdağı mahalleri, 31 Aralık 2015’e dek ‘geçici askerî güvenlik bölgesi’; dolayısıyla buralara sivillerin girişi yasak. Söz konusu alan-lar 21 yıl aynı uygulamaya maruz kalmış; çözüm süreci-nin başlamasıyla 3 yıl önce durum sona erdirilmişti. Yay-laya çıkamayan vatandaşlar tepkili. İHD Şube Temsilcisi Zana Aksu talebin valilikten gittiğini ileri sürüyor.
RİSALE-İ NUR TEKELİNE AYM’DEN İPTALYeni Asya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kazım Güleçyüz, -içeriden doğrulattığını belirterek- Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Risale-i Nur’un basımını devlet tekeline alan torba kanundaki ilgili maddeyi iptal ettiğini duyurdu: “Gerekçeli kararın açıklanmasını seçimden önce bekliyoruz. Bu iptalle beraber bir boşluk doğmuş olacak. Ne şekilde giderileceğini düşünmek de işi bu noktaya getiren iradenin görevi.” Kararın, “Her şeye rağmen hukuk varmış.” dedirttiğini de söylüyor Güleçyüz.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Ankara 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ni müstakil
olarak Millî İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) önleme (istihbari) dinlemelerine ge-rekli izni vermekle görevlendirdi. Talep, daha önce de bazı ayrıcalıklar tanınan MİT’ten geliyor. Ku-rum, hâlihazırda yurt içi ve dışında sınırsız operasyon yetkisini
haiz. Kanunsuz emri uygulasa dahi personelinin cezai sorumluluğu yok. Örneğin adam öldür-düğünde, ‘emri uyguladım’ diyerek işin içinden sıyrılabilecek. Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, MİT’e özel mahkeme tahsisi için “Çok tehlikeli bir şey, hafiye devleti anlayışı.” diyor.
MİT’İN DİNLEME KARARLARI TEK ELDEN ÇIKACAK
Hidayet Karaca ve 62 polisin redd-i hâkim talebini kabul ettiği için hedef tahtasına konulan Hâkim Metin Özçelik hakkındaki 30 Nisan 2015 tarihli tutuklama kararı Bakırköy Adliyesi’nde 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından değil, 4’üncü Sulh Ceza Hakimliği’nce yazılmış. Hâkimin doktor eşi Hatice Özçelik’in kendisine bir yargı mensubunun ilettiği belgeden öğreniyoruz bunu. Yani 4’üncü Sulh Ceza’nın bitirdiği metin, 2’nci Ağır’ın karar Özçelik’in yüzüne okunmadan iki saat önce (21.03’te) hâkimlerin WhatsApp grubuyla paylaşılmış.
HÂKİM ÖZÇELİK’İ TUTUKLATAN TALİMAT!
Gazeteci-yazar Ali Bulaç, “İsrail’e yok, Filistin-lilere var! Neden?” başlıklı (25 Mayıs 2015, Zaman) yazısında soruyor: “Dünya Bankası açıkladı, Gaz-ze’ye 200 milyon dolar yardım vaat eden Türkiye bugüne kadar ancak 520 bin dolar göndermiş bulunuyor. Bunun açıklaması nedir?” Filistinli yöneticilerin ve aydınların her şeyin farkında oldu-ğunu söylüyor Bulaç: “Türkiye’nin, kendi lehinde gösteri yapmaları için Filistin sokaklarında kaç para dağıttığını biliyorlar.” Türkiye’nin Filistin politikası için, “İkiyüzlü ve iç politikaya malzeme toplamaya dönük.” diyor ve verdiği şu örneğin buna ispata kifayet arz ettiğini belirtiyor: “Türkiye İsrail’e vize uygulamıyor, İsrailliler istedikleri anda birkaç saat içinde Türkiye’ye gelebiliyorlar. Bence de doğru bir şey bu. Fakat Türkiye neden Filistinlilere aynı vize muafiyetini tanımıyor? Öyle bir uygulama ki sıradan bir Filistinlinin vize alması neredeyse im-kânsız.” Nasıl yani diyorsanız, şu dile getirdiklerini de okumalısınız: “ Mesela bankada 3 ila 5 bin dolar hesabının olması; sağlık raporu; güvenlik belgesi getirmesi isteniyor. İsrail yönetimi bir şekilde ismi taş atma eylemine karışmış veya İsrail askerine yan bakmış birini, ‘terörist’ ilan ettiğinde bir Filistinlinin güvenlik belgesi alması mümkün değil. Öğrenciler içinse Türkiye’den kabul kâğıdı’ şartı konuyor.” Bulaç’tan (kendi ifadesi) partizan yazarlara 10 pu-anlık bir sual daha: “En üst seviyede İsrail’le ticaret, savunma işbirliği, ekonomik ilişkiler sürer ve zavallı Filistinlilerin Türkiye’ye gelişleri engellenirken, her gün Filistin için ağlamaya ne demeli?”
ALİ BULAÇ: TÜRKİYE’NİN FİLİSTİN POLİTİKASI İKİYÜZLÜ VE İÇ POLİTİKAYA DÖNÜK
32 3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMANGÜNDEM
BAŞÖRTÜ PROBLEMI ÇÖZÜLDÜ SANIYORUZ
28 Şubat’ın en büyük mağdurlarından Hüda Kaya, HDP’den İstanbul 1. Bölge adayı. “AKP başörtüsü sorununu çözmedi, sadece yönetmelik çıkardı. Bu yönetmelikte, 'Başörtüller hakim, savcı, asker, polis olamaz' dendi" diyor.
TUBA KABACAOĞLU
1Yaşadığı peşi sıra mağduriyetler sebe-biyle 28 Şubat sürecinin en çok akılda
kalan ismi o. Yıllardır aynı yerde duruyor, kimseye minnet etmiyor, siyasi iktidarlar önünde eğilip bükülmeden ulusal ve ulus-lararası platformlarda mücadelesine devam ediyor. Bu ülkede yaşanan mağduriyetlerin öyle ya da böyle bir parçasını kendi haya-tında yaşadığı için de bugün “özgürlük, ada-let, eşitlik” gibi kavramları hararetle savu-nurken yapmacık durmuyor kürsüde. “Her-kesin demokratik ve özgür yaşam hakkını” siyasi anlamda da savunmak için HDP’den milletvekili adayı Hüda Kaya.
Kaya, başörtüsüne özgürlüğü savunmak için katıldığı eylemler kadar, “Ulusal Bir He-yecan Gecesi ve Başörtüsü” başlıklı yazısına açılan dava yüzünden tutuklanmasıyla da tanındı. 13 yaşındaki oğlu, 16, 17 ve 18 yaşla-rındaki kızları da anneleri gibi dönem dönem cezaevine konulmuştu. Dolayısıyla çocuklar da bu zulme alet edilmişti o günlerde…
Muhafazakâr camianın yakından tanı-dığı, başörtüsü mücadelesine ömrünü ada-mış Hüda Kaya, seçimlere günler kala “AKP başörtüsü meselesi için hiçbir şey yapmadı”, “AKP’li milletvekillerinin tek görevi, örtülü olarak Meclis’e girip boy göstermekti” gibi açıklamalarda bulunuyor…
-HDP ile yolunuz nasıl kesişti?Geçmişteki ailecek mücadelemizi
biliyorsunuz. Bunların neticesinde yıllarca devam eden hapisler, idam kararları, yasak-lamalarla karşı karşıya gelişimiz. Bütün bu süreci yaşarken ezilenlerin sadece bizimle sınırlı olmadığını gördüm. Bu sistemin zulmetmediği kesim yok gibi. Sadece bir
avuç elit azınlık sistemin kaymağını yemiş hep ve yemeye de devam ediyor. İnançlar, renkler, diller ve etnik kimlikler üzerinden bu topraklardaki insanlar çok acı yaşadı. 28 Şubat’ı yaşamamız bize ötekini anlama, onlarla temas etme, birbirimizi yakından tanıma imkânı verdi. Acılarımızın ne kadar ortak olduğunu gördüm.
-Sizin muhafazakâr bir partinin yanında olaca-ğınızı düşünenler var mıydı?Bir önceki genel seçimleri ve vaatleri
hatırlayın. Darbecilerden hesap sorulacak, yeni anayasa yapılacak, özgür, demokratik ve herkesin eşit olduğu bir ülkede yaşayacaktık. Peki, ne oldu? Darbecilerin hiçbiri hapiste değil. Bizim kırılmamızı, ayrışmamızı sağ-
layan bunun gibi yüzlerce olay var. Üzerine yaşanan hırsızlıklar, yolsuzluklar, ülkenin antidemokratik bir yere sürüklenmesi, vatandaşın aptal yerine konması… Dindar-lığın sözle, davranışla olamayacağını, adaleti sağlayamayanların İslam’ı temsil etmediğini yaşayarak gördük, yüzleştik. Mazluma dini sorulmaz. Zalime karşı kim olursa olsun mazlumdan yana olmamız bizim İslami, vic-dani, insani sorumluluğumuzdur. HDP’den bana teklif geldiğinde onların da ilkelerini araştırdım. Evrensel değerler onlar için önemliydi ve asgari müşterekler noktasında bir arada olabileceğimiz kanaatine vardım. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Demirtaş’a oy veren vatandaşların yüzde 80’i muhafazakâr ve dindar insanlardı.
-AKP başörtüsü problemini seçim meydanla-rında söylediği gibi çözebildi mi?Üç dönemdir iktidardaydı. Yüz binlerce
kadın bir özgürlük adımı atılacak diye bek-ledi. Her seçimde bir sonrakine ertelediler bilerek. Sonra kadınlar başörtüsüyle okullara girmeye, bazı yerlerde çalışmaya başladı. Bir gecede 4 kadın vekil örtülü şekilde Meclis’e girdi. Bu psikolojik konjonktür oluşturdu ülkede. Bu kişiler hâlâ vekil. Ama bugüne kadar kadın hakları, özgürlükler için tek bir soru önergesi vermediler, bir konuşma dahi yapmadılar. AKP’de var olma sebep-leri buydu sadece. Biz bu 4 kişi başlarını örtüp Meclis’e girebilsinler diye mi oy verdik AKP’ye?
-Yasal zemine oturtulmuş gibi anlatıl ıyor ama…Vatandaşlar bu sorunun çözüldüğünü
sanıyor evet. Sadece yönetmelik çıkardılar ve başka bir iktidar geldiğinde birkaç saat içinde bunu değiştirebilir. Üstelik mevcut yönetmelikte (daha önce kayıt altına alın-
mamıştı) başörtülü kişiler hâkim, savcı, asker, polis olamaz dendi. Aslında Türkiye’deki hiçbir problemi kökten çözmediler, anayasal düzleme oturtmadılar.
-Başörtüsü mağduru olarak sizden destek almak istedi mi AKP?Ben kendi ayakları üzerinde duran, kendi
duruşunu muhafaza etmeye çalışan biriyim. Oy verdiğim zaman bile körü körüne destek-leyen, haksızlıklar karşısında susan, yanlışları görmezden gelen biri olmadım. Yeri geldi-ğinde eleştirimizi sunduk. Bizim liderimizdir diye bir aidiyet içine de hiçbir zaman girme-dim, biat etmedim istendiği gibi. Dindarlar da ülke yönetebilmeli. İslâm’ın emrettiği adaleti herkes için getirebilirler umuduyla desteklemiştik. Bu çerçevenin dışına her çıktıklarında da tepkimi dile getirdim. Do-layısıyla bu tutumlarımdan kaynaklı olarak benden herhangi bir talepte bulunmadılar. Hatta eleştirdiğimiz için sakıncalı olduk hep.
-Samimiyet testinden sınıfta kalmış bir ikti-dardan bahsediyorsunuz sanki. Peki, 28 Şubat davası söz konusu olduğunda durum nedir?28 Şubat davasının açılacağını duyunca
umutlandık. Suçlular belki de ilk kez ce-zalarını çekecekler diye düşündük. Biz de davaya müşteki olma talebinde bulunduk. Ve ilk mahkemede de bulundum ve hemen kanaatimi bildirdim zaten. Bu davanın sonuçsuz kalacağını, bir şovdan, rolden, maskelemeden ibaret olduğunu söyledim, yazdım. Hâkimlerle darbeci dediğimiz kişilerin ilişkileri, mahkeme heyetinin lakayt tavırları görülmeye değerdi. Bırakın askerlere soru sormayı, onların gölgesi altında nasıl ezim ezim ezildiklerine şahitlik ettim. Bu-gün bakıyorum; bir asker, darbeci mahkûm değil. Müdahil olma talebimiz de reddedildi. Ortada bir suçlu yok yani!
BUGÜN DEVLETİN KAYMAĞINIY İYENLER, O GÜN BİZE SELAMVERMEYE BİLE KORKUYORDU!“Sizi o günlerde yalnız bırakmayanları nasıl desteklemez, HDP’ye gidersiniz?” diyenle-re bir çift sözüm var aslında: Kendi inan-cım, başörtüm, özgürlükler için mücadele ederken bunları Tayyip Erdoğan için yap-madım. Benim bir liderim yoktu. Hiç kimse de yanımda bulunmadı, olmasını da iste-medim. Hatta bana bunları söyleyenlerin gerçek yüzü şuydu o günlerde: Biz “Hap-se gireceğiz. Bari çocuklarımız güvenli bir ortamda kalsın.” diyerek kiralık ev tutmak istediğimizde yaşadıkları yerde güvenlik sorunu oluşur diye bizi engellediler. Bu-gün devletin kaymağını yiyenler bize selam vermekten, bizimle aynı sitede oturmaktan korkuyorlardı. Kimse kimseyi aldatmasın,
yalanlarına alet etmesin.
33 3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMANDÜNYATürkiye Veziristan girdabına doğruSuriye-Irak enleminde varlığını pekiştiren IŞİD, geçişken Türkiye-Suriye sınırını Afganistan-Pakistan örneğindeki Veziristan’a çevirdi. Sınırdaki çift yönlü savaşçı ve silah geçişleri ile Selefî Türklerin artışı, Türkiye’yi bir girdaba sürüklüyor.
MESUT ÇEVİKALP
1Ocak 2015… ODTÜ Fizik Bölümü’n-den 2013 yılında mezun olan Ankaralı
R.T. (25), yüksek lisans eğitimi için Finlan-diya’ya gitti, Jyvaskyla Üniversitesi’ne kay-doldu. Aralık 2014’te Ankara’ya dönüp aile-sine Türkiye’de yaşamak istediğini söyledi. Bir ay sonra ortadan kayboldu. 10 Ocak’ta babasına gönderdiği mesajla ‘Hicret ettiğini, IŞİD’e katıldığını’ bildirdi. Baba S.T., dinî hassasiyetleri olan oğlunun internet üzerin-den Selefîler ile tanıştıktan sonra ‘İslâm dev-leti olmayan Türkiye’de yaşamanın günah olduğuna’ inanmaya başladığını vurguladı.
Mart 2015… Hacettepe Üniversitesi öğrencisi S.İ. (19), 16 yaşındaki ikiz erkek kardeşlerini de yanına alarak IŞİD’e katıldı. Üç kardeş önce Suriye’ye, ardından da örgütün Irak’taki kamplarına geçti. Aka-demisyen baba M.İ., Suriye’ye savaşmaya giden çocuklarının geri getirilmesi için MİT ve Emniyet’ten yardım istedi. Oğlunun kendi hâlinde başarılı bir öğrenciyken Ankara’da gittiği dernek ve bir kitapevinde tanıştığı kişilerin telkinleriyle çizgisinin değiştiğini ifade etti.
Mayıs 2015… Konya’da fırın işçisi Y.B. (18), IŞİD’in Karatay’da düzenlediği akşam sohbetlerinden etkilenip Suriye’ye geçti. Annesi F.H., oğlunun 8 ay önce eşi ve 2 çocuğuyla örgüte katılan dayısından etkile-nerek IŞİD’e katıldığını söyledi. Suriye’den bir yakın arkadaşını arayan Y.B., Konya’dan otobüsle Gaziantep’e, oradan da buluştuğu örgüt üyeleriyle birlikte Rakka’ya geçtiğini, Allah için Irak’ta savaşmaya hazırlandığını anlattı. F.H., IŞİD’in Konya’da çok etkili olduğunu, kimi gençleri para, kimilerini de çarptırılmış ayetlerle savaşa götürdüklerini belirtti.
Vakalar bu yıl basına yansıyan IŞİD haberlerinden bir kesit. Küçük bir kesit… Her gün yenileri ekleniyor arşivlere. Bağım-sız kaynaklar, geçen üç yılda Türkiye’den Suriye’deki radikal örgütlere 2 bin 307 Türk vatandaşının katıldığını kaydediyor. Bun-lardan 1500 kadarı IŞİD safında savaşıyor. Türkiye’de son 15 ayda 680 aile IŞİD’e katılan çocukları için kayıp-arama başvurusunda bulundu. Güvenlik birimleri kayıp şahısların çoğunun sınırdan Suriye’ye geçtiğini, IŞİD kamplarında eğitim aldığını tespit etti. 2011’den bu yana 90 Türk vatandaşının radikal örgütlerin safında çarpışırken hayatını kaybettiği kayıtlara geçti.
Paravan STK’lar üzerinden çalışıyor Ülkede son dönemde hızla güçlenen
radikal Selefîliği il il gezerek sahada çalışan bir akademisyen, Türkiye’den IŞİD’e katılan kişilerin çoğunun paravan dernek, vakıf veya sosyal medya hesapları üzerinden devşirildi-ğini anlatıyor. Paravan hücrelerin telkinlerine kapılan dindar/ heyecanlı gençleri kendi kurdukları kaçakçılık ağı üzerinden, yasa dışı yollarla Suriye ve Irak’a götürdüklerini söylüyor. IŞİD beyin yıkama tekniklerini çok iyi kullanıyor. Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) Afgan El Kaide’sinden farklı olarak örgüte katılmak isteyenlere herhangi bir şart koş-muyor. Hatta adayların Müslüman olması bile gerekmiyor. ‘İslam Devleti’ ve ‘Cihad’a inandığını sözle beyan etmek kabul için yetiyor. Bundan dolayı örgüt hızla büyüdü. Tüm dünyadan gelen 12 bin yabancı savaş-çısı var. IŞİD savaşçılarının Suriye/Irak’ta bulunmasını da şart koşmuyor. Fransa, Avustralya, Nijerya saldırılarında olduğu gibi IŞİD’e gönül veren radikaller sınır ötesinde
düzenledikleri eylemlerini uzaktan IŞİD’e ‘armağan’ edebiliyor. Bunun için eylemcinin internetten indirdiği IŞİD bayrağı önünde çekilmiş videosunu örgüt namına internette paylaşması yetiyor!
IŞİD açısından Türkiye salt adam devşirme alanı değil. Türkiye’den hatırı sayılır meblağda para da topluyor. Aynı akademisyen örgütün sırf para toplamak üzere İstanbul, Ankara, Gaziantep, Konya gibi birkaç ilde paravan STK/yardım derneği kurduğuna değiniyor. Örgütün eğitimsiz, muhafazakâr işadamlarını dinî hassasiyetle-rinden hareketle istismar ettiğini belirtiyor. Türkiye aynı zamanda IŞİD’in hayati lojistik koridorlarından biri. IŞİD’in Avrupa-Suriye hattında eleman ve para sevkiyatının büyük kısmını sınırlarını kolayca aşabildiği Türkiye üzerinden yaptığı ifade ediliyor. Batı medyası örgütün Türkiye’yi silah ve mühimmat te-mininde de kullandığını ileri sürüyor. İngiliz haber ajansı Reuters, Türkiye’den Suriye’de radikallerin kontrolündeki bölgelere TIR’larla roket parçaları, mühimmat ve yarı işlenmiş havan toplarının taşındığını iddia etti.
IŞİD/El Nusra sadece Türkiye’den değil, aynı taktiklerle tüm dünyadan savaşçı devşi-riyor. Avrupa kıtasından Suriye/Irak’a geçen radikallerin sayısının 10 bini aştığı belirtiliyor. BM Güvenlik Konseyi, geçen hafta küresel krize dönüşen yabancı savaşçılar sorununu özel bir forumla masaya yatırdı. Konsey, Suriye/Irak özelindeki çatışmalara dışarıdan dâhil olan yabancı savaşçıların tüm dünya için büyük tehdit oluşturacağını ifade etti. Sürecin sonunda kendi ülkelerine dönen ra-dikallerin kanlı eylemlerini de beraberlerinde getirdikleri vurgulandı.
BM yabancı savaşçıları araştırdığı yeni raporunda, bugün itibarıyla 100 ülkeden 25 bin radikalin Suriye, Irak, Libya ve Afganis-tan’da faaliyet gösteren IŞİD, El Nusra gibi El Kaideci örgütlere katıldığını kaydediyor. Terör örgütlerinin zamanı geldiğinde yabancı savaşçıları kendi ülkelerine karşı kullanmayı deneyeceğine, onlar üzerinden küresel bir cihada girişebileceğine işaret ediyor.
IŞİD’in son dönemde planlı saldırılarla Suriye ile Irak’ın neredeyse yarısını ele geçirmesi, rotasını Bağdat ile Şam’a kırması küresel sistemi harekete geçirdi. Batı baş-kentleri IŞİD’e karşı ‘çözümsüzlük çözümü’ duruşundan çark etti. Batı başkentlerinde pişirilen ‘vur ve yok et’ vizyonu Antalya’da
düzenlenen NATO Dışişleri Bakanları Top-lantısı’nda (13-14 Mayıs) masaya yatırıldı, son şekli verildi. Türk hükümeti de ilk kez bu denli yüksek perdeden IŞİD’i tehdit olarak gördüğünü ilan etti. El Kaideci örgütler karşısında NATO’dan koruma talep etti.
Patlama aşamasına gelen IŞİD tehdidinin en çok Türkiye’yi vuracağı söylenebilir. Türk militanların ülkeye geri dönüşünün yanında, güney sınırında yükselen ve bir çırpıda berta-raf edilmesi öngörülemeyen ‘Selefî devletin’ radyasyonuna maruz kalacak. Geçen hafta itibarıyla eğit-donat programı çerçevesinde sınırları içinde Suriyeli muhalifleri eğitip silahlandırmaya başlayan Ankara, örgütün açık hedefine dönüştü. IŞİD eğit-donata daha önce başlayan ABD ile Ürdün’ü açıktan tehdit etmişti. Türk El Kaide’sinin geçmişte ülke içinde giriştiği 6 kanlı saldırı göz önüne getirildiğinde, iç savaşın en başında Türk hükümetini ‘tekfir’ eden IŞİD’in Türkiye’ye karşı her türlü çılgınlığa girişebileceği gö-rülüyor.
Ortadoğu’da ‘Veziristan’ sendromu 2004-2007 arasında Afganistan ISAF Psi-
kolojik Harekât Komutanlığı bünyesinde El Kaide’ye karşı savaşan eski Binbaşı Esedullah Oğuz, Türkiye-Suriye sınırının mevcut duru-munu Afganistan-Pakistan arasındaki, Tali-ban/radikal grupların kontrolünde bulunan Veziristan’a (Waziristan) benzetiyor. Şam’ın kontrolünden çıkan Kuzey Suriye’yi IŞİD ile silahlı Kürt grupların ele geçirdiğine, iktidar boşluğunun sürmesi durumunda bölgenin Ortadoğu’nun Veziristan’ına döneceğine işaret ediyor. Afganistan tecrübesinden ha-reketle, radikalleri zapt ettikleri bölgelerden çıkarmanın kolay olmadığını söylüyor. ABD ile NATO’nun 14 yılık askerî-siyasi çabasına rağmen ülkeye 1980’lerde gelen El Kaide’yi söküp atamadığını, aksine radikal Selefîliğin bölge ülkelerine yayıldığını hatırlatıyor.
Oğuz, Afganistan deneyiminden ha-reketle Suriye’de beliren IŞİD /El Kaideci yapının uzun soluklu olacağını iddia ediyor: “Terörden beslenen, asimetrik savaşan bu tür örgütleri bir çırpıda bertaraf etmek müm-kün değil. Afgan hükümeti ile uluslararası toplumun onca mücadeleden sonra bugün-lerde Taliban ile barış masasına oturmasının ardında, sorunu kaba kuvvetle çözememe durumu yatıyor. Taliban örneğindeki gibi, Suriye’de yeni rejim kurulsa bile IŞİD/El
Kaideci gruplar şekil değiştirip varlığını devam ettirecektir. Çünkü terör bataklığını bir çırpıda kurutmak mümkün değildir.”
Peki, Türkiye nasıl etkilenir? Suriye kri-zine en başında gerektiğinden fazla müdahil olan Ankara sınır ötesindeki ateşi kendi eliyle Türkiye’ye bulaştırdı. Esed rejimini hedefe koyup muhalifleri açıktan destek-lediği için 2 milyon mülteciyi sahiplenmek zorunda kaldı. Ortadoğu’da yükselişe geçen radikal Selefîliği doğru ve zamanında analiz edemediği için sınır kapılarını kaptırdı. Esed’i devirme uğruna radikallerin kısmen gör-mezden gelinmesi Ankara’yı dış dünyada iti-barsızlaştırdı, kendi içinde istikrarsızlaştırdı. Savaş uçağı vuruldu, sınır illeri bombalandı, 80’den fazla vatandaşını kaybetti. Dahası uyuyan Türk El Kaide hücreleri hareketlendi. Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle ‘Suriye iç me-selemiz’ oldu!
Yeni dönemde, küresel ittifak IŞİD’i hedefe alıp askerî operasyonlarına hız verirse örgütün hıncını İncirlik Üssü’nü Batı’ya açan Türkiye’ye yansıtması kuvvetle muhtemel. Aksi senaryo, yani IŞİD’in Suriye/Irak enle-minde gücünü konsolide etmesi durumunda ise elde ettiği özgüven ile ‘Hilafet Devleti’ni Ortadoğu’ya yayma hedefini sınır komşusu Türkiye’den başlatması kaçınılmaz. Asi-metrik savaşta ustalaşan IŞİD’in Suriye’de kemikleşmesi hâlinde, Türki-ye’nin 1300 kilometrelik güney sınırını uzun vadede koruyabilmesi mümkün değil. Türkiye sınır ticaretini kaybetmenin yanında yeni mülteci dalgalarına maruz kalacak. Sınır bölgesinin sosyolojik dengesi bozulacak, bünyesindeki radikal gruplar güçlenecek. Bir bakıma Türkiye Suriyeleşmeye başlayacak.
Psikolojik harp uzmanı Oğuz, Türkiye’yi bu kıskaca hükümetin hatalarının soktuğunu söylüyor. Dört asırlık devlet geleneğinin aksine sahada aceleci ve amatörce davra-nan Ankara’nın kibirli söylemleriyle geri dönülmez yollara girdiğini vurguluyor: “Fiyaskonun mimarı Ahmet Davutoğlu’na kalsa birkaç hafta içinde Esad’ı devirip Şam Emevi Camii’nde namaz kılacaktık. Ama yanlış hesap Bağdat’a bile ulaşmadan Kobani’den döndü! Ankara’nın Suriye’deki radikal gruplara gereğinden fazla yaklaş-ması, sempati duyması, el altından yardım etmesi de hataydı. Bu hata öyle büyüdü ki Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit eder hâle geldi.”
34 6–12 EKİM 2010 ZA MANEKONOMÝ
Ali BulaçAli Ünal
Sürecin bazı öğrettikleri17-25 Aralık süreci, ortaya serdiği pek
çok gerçekler ve ibretlerle tarihe geçecek. Bu süreçte gördük ki, bilhassa kardeşler arası kıskançlık ve hazımsızlık imanın önüne geçebiliyor.
Kabil, peygamber oğluydu; fakat amel-lerine duyduğu gurur, yani ihlâssızlığı onu Allah’a kardeşinden daha yakın olduğunu iddiasına sürüklemiş, fakat mahviyet ve tevazu âbidesi kardeşinin Allah’a daha yakın olduğu ortaya çı-kınca onu öldürebilmişti. İhlâs yoksunu amellerinin yol açtığı gururla birlikte aklına ve kabiliyetlerine meftuniyeti, kendisini bir karganın aklına muhtaç hale de getirmişti. Yine, Hz. Yakup (a.s.) gibi bir rasûlün on evlâdı da, güç-lerine ve maddî potansiyel ve muvaffakiyetlerine meftuniyet sebebiyle babalarından bekledikleri daha yakın sevgi ve yakın-lığı göremeyince, bu sevgi ve yakınlığın kendisine daha çok aktığı küçük kardeşleri, çocuk Yusuf’u ölsün gitsin diye kuyuya atabilmişlerdi.
17-25 Aralık sürecinde Hizmet’in “kardeşleri”nden gördüğü eza, cefa, maruz kaldığı tarihte emsali görülmemiş yoğunluk ve nitelikteki iftira, yalan ve hücumlar, “kardeşler”in suçüstü yakalanmışlığı ile birlikte, Hizmet’e Allah’ın bahşettiği mu-vaffakiyetin karşısında vicdanların dehşetli rahatsızlık ve hazımsızlığını dışa vuruyor. Evet, ağızlardan taşan ve kalemlerden damlayanlar, “Size olan buğzları ağızla-rından taşıyor; içlerinde gizledikleri ise daha da öte!” (3:118) âyetini okuyor. Ve bu rahatsızlık ve hazımsızlığın yılların birikimi ve daha önceki “kardeşçe” tavırların da aslında, Mâide 61’inci âyetinin tatbikî tefsiriyle, “Size geldiklerinde sizden gibi tavır sergilerler. Fakat yanınıza girerken de, yanınızdan ayrılırken de sizi ret ve inkâr içindedirler.” manâsında olduğu anlaşılıyor. Yine, süreç, “Onların pek çoğu-nun, bizatihî büyük günah olan sözler sarf etmede, düşmanlıkta ve haram yemede yarışırcasına ve birbirlerine destek içinde koşuşturduklarını görürsün. Gerçekten ne
de fena işleyip durdukları bu şey! Bari mür-şidleri ve fakihleri onları büyük günah olan sözler sarf etmekten ve haram yemekten alıkoysalardı! (Ama heyhat!) Bunların da yapıp durdukları gerçekten ne kötü!” (6:62-63) âyetlerinin apaçık tecellisini sergiliyor.
Diğer yandan, Hz. Bediüzzaman (r.a.), “Mürtedin vicdanı tamam bozulduğundan, içtimaî hayata zehir olur.” der. Gerçekten, bir din, dünya görüşü, cemaat veya yoldan
kopanın, tavrının güya doğ-ruluğunu ispat ve vicdanını rahatlatmak için o din, dünya görüşü, cemaat veya yola düşmanlığı, başkaları-nın düşmanlığından daha şiddetli ve daha âdîce olur. Süreç, bu gerçeği de bütün gerçekliğiyle ispatlıyor. Hiz-met’ten kopan bazılarının bu süreçte Hizmet’e karşı tavır ve düşmanlıklarının nasıl hiçbir ahlâkî sınır tanımadığını ve vicdanların nasıl zehirlemekten zevk alan yılanlar, çiyanlar, ak-repler yuvasına döndüğünü acı acı müşahede ediyoruz. Ve bu gerçek, Bediüzza-man’ın ifade buyurduğu şu gerçeklerle birleştiğinde bir
yandan kokuşmuşluk daha dayanılmaz hal alırken, diğer yandan, yaşadığımız ve bir kısmını arz etmeye çalıştığımız diğer gerçekler gibi, Hizmet’in istikametini ispat ediyor: “Mesleğimiz ‘Halîliye’ olduğu için, meşrebimiz ‘hıllet’tir. Hıllet ise, en yakın dost, en fedakâr arkadaş, en güzel takdir edici yoldaş ve en civanmerd kardeş olmayı gerektirir. Bu hılletin temeli, esası, samimî ihlâstır. Samimî ihlâsı kıran adam, bu hılletin gayet yüksek kulesinin başından düşer. (Kulenin yüksekliğine nisbetle de) gayet derin bir çukura düşmek ihtimali var. Ortada tutunacak yer bulamaz. Evet, yol iki görünüyor. En büyük, en geniş Kur’ânî cadde olan şu yolumuzdan şimdi ayrılan-lar, bize düşman olan dinsizlik kuvvetine bilmeyerek yardım etmek ihtimali var.”
Bediüzzaman, müjdeyi ve düşmemenin çaresini de veriyor: “İnşâallah, Risale-i Nur yoluyla Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın kudsî dairesine girenler, daima nura, ihlâsa, imana kuvvet verecekler ve öyle çukurlara düşmeyeceklerdir.”
İhvan ve Mursi’nin idamıYaklaşık 90 yıllık geçmişi ve tecrübesi
olan Müslüman Kardeşler, bugün tarih-lerinin en sıkıntılı dönemini yaşıyorlar. Benzer bir sıkıntıyı 60’larda Cemal Ab-dunnasır zamanında yaşadılar.
O zaman da başta Seyyid Kutup ve Abdulkadir Udeh olmak üzere 6 üyesi idam edildi. Seyyid Kutup ve arkadaşla-rının idamı, İhvan’ın İslam dünyasında dikkatleri üzerine çekti, yazdıkları kitaplar Türkiye’den Endonezya’ya bütün dillere çevrildi. Bugün İran’ın Velayet-i Fakih’i konumunda olan Ayetullah Ali Hame-ney, rahmetli Seyyid Kutup’un “İslam Kapitalizm Çatışması” kitabını Farsçaya çevirmişti.
Şair’in “Daru’z zamanu ala Dara” dediği gibi zaman İhvan’ın aleyhine dönmüş bulunuyor. Binlerce evladı hapishanelerde, yüzlercesi meydanlarda katledildi, yüzlercesi de idam cezasına çarptırılmış durumda. Hepimiz biliyoruz ki, İslami teenniyi üzerinde kaşıyan şehid Hasan el Benna’nın temellerini attığı bu hareket hiçbir zaman şiddet ve teröre bulaşmadı. Kim teröre yönelmek istediyse onunla arasına mesafe koydu.
2011’den sonra başlayan toplumsal patlamalar İhvan’ı bir bakıma zorunlu olarak aktif siyasetin içine itti, belki “bekle gör, sonra karar ver” diyen kanadını dinleselerdi gelişmeler başka mecralarda seyrederdi.
Şu veya bu, sonuç itibarıyla Mursi, seçimle iş başına gelen ilk cumhurbaşka-nıydı, Batı dünyasının dolaylı onayı, Suud ve Körfez monarşilerinin aktif desteğiyle askeri darbeyle devrildi.
Seçilmiş bir cumhurbaşkanı hakkında verilen idam kararının dünyayı ayağa kaldırması lazımdı. Bir Batılı gazeteci bir haksızlığa maruz kaldığında dünya ayağa kalkıyor. Amerika ve Avrupa “usulen” idam kararıyla ilgili açıklamalar yapıyorlar. Amerika’nın hiç kimseye vefası olmadığını biliyoruz, bir kere daha bu tescilleniyor. O sadece stratejik çıkarlarını düşünür. Seçim, demokrasi, hukuk devleti umurunda olmaz. Diktatörlerle de çalışır, monarşilerle de. İsteklerini yerine getir-diğinizde darbenize de ses çıkarmaz; 27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerine ses çıkarmadığı, hatta belli bir mesafeden onay verdiği gibi.
Bugün için İhvan’ın liderleri çaresiz
görünüyorlar. Duyarlı Müslümanlar, dün-yanın her yerinde bu cinayet kararlarına tepki gösteriyorlar ama biliyoruz ki dar-becilerin sivil tepkilere aldırdığı yok, hatta bazen zulümlerinin daha da artırılmasına sebep olmaktadır.
Türkiye’de idam kararlarına karşı büyük bir infial var. Bu elbette gerekli ve haklı bir infialdir. Ama netice alıcı olma-dığı da açık. Hükümet çevreleri, özellikle Sayın Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan da her fırsatta tepkisini dile getiriyor. İlk günden Türkiye tepkili. Ancak bu resmi tepkiler de idam kararlarının geri alınmasına yetmiyor.
Yetmiyor, çünkü Türkiye artık bölge ülkeleri, hatta müttefikleri ve dostları üzerinde etkili değil. Neredeyse hiçbir ülkeyle doğru dürüst ilişkisi kalmamış. Oysa Mursi’yi ipten kurtarmanın yolu var. Geçenlerde Doğan Ertuğrul’a röportaj veren İslam İşbirliği Teşkilatı eski Başkanı Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu, Türkiye’nin nasıl Nevaz Şerif’i ipten kurtardığını anlattı. Darbe yapan General Müşerref’i arayan Süleyman Demirel, bir başbakanı idam etmenin ne büyük yanlışlara yol açtığını anlatmış, Meşerref’i idamdan vazgeçirmiş (Zaman, 25 Mayıs 2015).
Mevcut durumda Mursi ve İhvan liderlerini idamdan kurtarabilecek üç ülke var: ABD, Rusya ve Suudi Arabistan. Bu üç ülke bir anda veya tek başlarına Mısır yönetimi üzerinde baskı yapacak olurlarsa idam kararı geri alınır. Türkiye’nin söz konusu üç ülke ile ilişkileri iyi olsaydı diplomatik baskı kurar, Mursi ve arka-daşlarını kurtarabilirdi, maalesef son üç senede içine girilen yanlışlıklar sisteminde Türkiye’nin bu konuda şansı yok.
İslam dünyasında gerçek İslami gruplara karşı genel ve sistemli bir tasfiye yaşanıyor. Bangladeş’te 40 yıl öncesine ait suçlar ihdas edilip Müslüman liderler tek tek idam ediliyor. En son Cemaat-i İslami Partisi Genel Sekreteri Yardımcısı Muhammed Kamaruzzaman’ın idamına karar verildi. Mısır mahkemesi alim Yusuf Kardavi’nin de idamına karar vermiş bulu-nuyor. İhvan tasfiye olursa diğer grupların despot iktidarlara mukavemet göstermesi mümkün olmaz. İslami gruplar ya ulufe alıp susacaklar veya yok olmayı göze alacaklar. İhvan’la ilgili gelişme belirleyici olacak.
34 YORUM 3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMAN
DAĞISTAN ÇETİNKAYA KRAL VE SOYTARI
17-25 Aralık sürecinde Hizmet’in “kardeşleri”nden gördüğü eza, cefa, maruz
kaldığı tarihte emsali görülmemiş yoğunluk ve nitelikteki iftira, yalan ve hücumlar, “kardeşler”in
suçüstü yakalanmışlığı ile birlikte, Hizmet’e Allah’ın bahşettiği muvaffakiyetin
karşısında vicdanların dehşetli rahatsızlık ve hazımsızlığını
dışa vuruyor.
35 6–12 EKİM 2010 ZA MANEKONOMÝ35 3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMANYORUM
Ekrem Dumanlı
Zalimden beter olursun!Ey bu ülkenin güzel insanları!Elinizi vicdanınıza koyarak şu soruya cevap verin:
Bu ülkede zulüm var mı, yok mu? Siyasi pozisyonu-muz vicdanımıza baskı yapmasın, ön kabullerimizi bir kenara bırakalım, önyargılarımızı ayaklarımızın altına alalım ve cevap arayalım.
Somut hadiseleri tek tek sıralayalım. Olayların acı çehresine bir bir bakarken mazlûmlarla empati yapalım. Kendimizi “ezilenler” arasında hissedelim; çünkü hiçbir zalim, zulmettiğini kabul etmez. “Ama, fakat, lâkin” gibi bağlaçların kıvrak dönüşlerine ruhumuzu esir etmeden bu ülkenin geldiği son noktaya cesaretle bakalım.
Her bir kareye bakarken “Nereden nereye!” deyip daha dün denecek kadar kısa bir süre önce mazlum durumda olanların şimdi nasıl mağrur olduğuna şahit oluyoruz. Ve kim tarafından y a p ı l ı r s a yapılsın, hangi maksada ma-tuf devreye konursa konsun zulme boyun eğmeyelim; zira “Zulme rıza
zulümdür!”Bank Asya’ya el konuldu. Niçin? Görünen
o ki şahsi intikam uğruna anayasa da paspas ediliyor, yasalar da. Kendine yanlış yapıldığını
düşünen biri varsa; o “yanlış”ın hesabını sorumlu kişilerle bağımsız yargı huzurunda hesaplaşmalı. “Ben falana kızdım, filandan intikam alacağım; yakıp yıkacağım” diyen her kimse, işte o, zâlimdir. “Suçun şahsiliği” hem İslam hukukunun esasıdır hem evrensel hukukun. Bank Asya’ya yönelik intikam operasyonu ile işadamlarına, mûdilere, “faizden kaçınarak ticaret yapmak isteyen” kişilere zulmedilmiştir. Bu zulme râzı olan zalimden beter bir pozisyon seçmiş oluyor kendine.
Sadece kurum ya da kuruluşlara; ya da ‘bir kesime’ yapılmıyor ki zulüm.
Sene boyunca emek verip yetiştirdiği çayını, Rize Belediye binasının önüne döküp feryâd eden Arif amca, titreyen sesi, tükenmiş nefesiyle kendisine yapılan ayrımcılığı protesto ediyordu. İki defa oy verdiğini söylüyor, bir daha verirse ellerinin kırılmasını diliyordu. Düşündünüz mü bu isyan neden?
Seçim gezileri sırasında AK Partili milletvekilinin elini sıkmayan esnafı tekme tokat dövdüler. Yüzü gözü kan içinde kalan kuaförün bir köşeye sıkıştırılıp darp edilmesi senin de yüreğini burkmadı mı güzel vatandaş! O iğrenç görüntüye baktığında Soma faciasından sonra bir işçiyi yerde tekmeleyen o genç bürokratı hatırlamadın mı? Hâkim kocası tutuklandı diye doktor eşini işten, çocuğunu kreşten atan zihniyet aklına gelmedi mi! “Mustafazafîn” edebiyatı yapanların artık “müstekbirîn” haline geldiğini, vatandaşa ne denli eziyeti reva gördüğünü anlıyor musun?
Uçak dolusu altınlar, bilmem kaç yüz bin dolarlık saatler, ayakkabı kutularında yakalanan sonra faiziyle beraber bavullarla geri alınan dolarlar vs. söz konusu olduğunda “suçun şahsiliği” prensibiyle hareket eden, en somut delillere rağmen takipsizlik kararı çıkartan hükümetin, yolsuzlukla mücadele eden polislere, savcılara, hâkimlere karşı haşin ve baskıcı tutumu hangi eşitlik anlayışı ile bağdaşabilir? Halk, sokaklarda
“Hırsızlar baş tacı edilirken polisler hapse atılıyor” diyor. İzahı var mı bu çifte standardın?
Manisa, Konya, Malatya gibi yerlerde insanlar “makul şüphe” ile derdest ediliyor. Hayır işlerindeki fedakârlıkları suç sayılan bu insanlar, her türlü eziyete maruz bırakılıyor. O kadar ki Başbakan Yardımcısı bile “Ayıptır, günahtır.” demek zorunda kalıyor. Bu kadar “ayıp-günah” pervasızca sergilenirken bir tane delikanlı çıkıp “Yahu ne yapıyorsunuz! Vaktiyle bize yapılan zulmün bir çeşidini biz şimdi masum insanlara yapıyoruz” diyemiyor!
301 madenci, tedbirsizlik sonucu hayatını kaybetti; hani adalet, hani hesap verme? Ermenek’te 18 madenci kömür madeninde suyun altında kaldı. Ayşe Teyze, gözyaşları içinde, “Oğlum yüzme de bilmezdi, suyun içinde ne yaptı?” diyordu. Onun gözyaşları dindi mi? Bir ihtiras ve intikam uğruna dershaneler kapatılıyor; ne var ki sınav devam ediyor. Zengin, bir çaresini bulacak elbet; peki ya fakir ve orta halli aileler? Binlerce emni- yet görevlisi sürgün edildi, emekliliğe
sevk edildi, hapse atıldı; hırsız soytarılara tanınan savunma hakkından, şerefli-onurlu insanlar neden mahrum edildi? Bu insanların çocukları, eşleri, yüreğinizi hiç mi sızlatmadı? Polis Koleji ve Akademi öğrencileri muhtemel bir şüphe uğruna okuldan topluca atıldı. Felç geçiren öğren-ciler, onların ana-baba-ları, rüyaları… Hayatında karıncaya basmamış insanlara “terör örgütü” suçlaması yapıp bu aşağılık ithamı gazete
manşetlerine taşırken Manisalı hayırsever Ümran Teyze’nin “Yelek örüyorum, patik örüyorum,
bulaşık bezi örüyorum, hayır derneklerine yardım ediyorum. Bunlar terör örgütü üyesi olmaksa gelsin beni de alsınlar.” demesi, taşlaşmış kalplere rahmet yağmuru gibi damlamadı mı hiç?
Sözü uzatmaya gerek yok…Ey sevgili vatandaş! Zulüm, ancak Firavunların,
Nemrutların, Yezidlerin yapacağı bir iştir. Ve inan ki zulme razı olan, zalimden geri değildir…
Bütün gazeteciler terörist mi?Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Can Dündar hakkında terör örgütü suçlaması yapıldı. Neden? Çünkü Cumhuriyet, MİT TIR’ları ile ilgili gö-rüntüleri yayınladı. Dehşet verici görüntüler uluslararası suç işlendiğine dair kanaat oluşturuyor. Silahların ve mühimmatın çıktığı TIR’ların Suriye’ye gönderildiği iddia ediliyor. Şimdi herkes, haklı olarak, şu soruyu yöneltiyor: O TIR’lar insani yardım taşıyor denmişti; bu beyanlar yalan mı çıktı? Hukuki bir denetim olma-dan bir ülkeye silah sevkiyatı yapmak mı suç; yoksa bunu yayınlamak mı? Şimdi savcılık vasıtasıyla “Gizli kalması gereken bilgi” denerek Cumhuriyet ve Genel Yayın Yönetmeni cendereden geçiriliyor. İyi de “gizli kalması gereken”i kim belirliyor, kim sınırını çiziyor? Gazeteciler, elde ettiği bilgiyi soyut kavramlarla tasnif etmeye kalkarsa işin sonu nereye varır?..
Gazetelerin “terör örgütü” ile suçlaması rutin hale geldi artık. Daha kısa bir süre önce aynı suçlama Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin için de yapılmıştı. İnternette yer alan bir haberden dolayı bir adam savcılığa dilekçe vererek Ergin’in tutuklanmasını talep etmişti. Seçim meydanlarında Cumhurbaşkanı ve Başbakan da aynı haberden dolayı Hürriyet’e yüklenmişti. Zaten çoktandır yandaş med-yanın tetikçileri fotoşopla Aydın Doğan’a terör örgütü şapkası ve üniforması giydirerek yeterince terör havası estiriyordu…
Sadece geçen hafta terör örgütü propagandası yapmakla suçlanan gazeteciler şunlar: Mirgün Cabas,
Koray Çalışkan, Banu Güven, Pelin Batu, Nazlı Ilıcak, Ceyda Karan, Arzu Yıldız, Asım Yıldırım, Ferhat Tunç, Barış Atay, Önder Aytaç, Emre Uslu…
Hidayet Karaca ve Ekrem Dumanlı ile başlatılan “terör örgütü” suçlaması dalga dalga yayılıyor, bütün medyayı kuşatıyor. Korkarım yakında “terör” suçla-masıyla yüz yüze gelmemiş bir gazete/TV yöneticisi kalmayacak. Bu korkunç gerçeğe rağmen Türkiye’yi dünyanın en özgür ve çoğulcu medyasına sahip ülke diye tanımlamak, bazı kişileri komik duruma düşür-müyor mu? Utanmıyorsa yandaşlar “Bütün gazeteler teröristtir” deyip kurtulsun bari. Ve rezil etsinler bu güzelim ülkeyi…
İnandığı gibi yaşayamayanlar… İktidar sahiplerinin dünyaya bakışlarında korkunç
bir hata var. Zannediyorlar ki devlet görevi yapmala-rından dolayı mal mülk edinme, şan şeref kazanma, debdebe içinde yaşama hakkına sahipler .
Ak Sa-ray tartışmalarına ve Diyanet İşleri Başkanlığı etrafında koparılan fırtınaya bu açıdan bakmakta fayda var.
Devletin itibarı için görkemli saraylar inşa edilebilir mi? Bu soruya, ya modern devlet anlayışı içinde ya da İslamî açıdan cevap vermek zorundalar. Modern devletlerde itibar, devâsâ saraylar aracılığıyla gösterilmez. Kral değilsin ki, sarayın olsun. Üstelik seçimle gelmişsin, halka karşı sorumlusun ve vatandaş seni emaneten o göreve layık görmüş. Modern demokrasilerde devletin itibarı için harcama yapıp saray inşa edenlerin yakasına yapışılır. Kim yapar bunu? Tabii ki vergileriyle devleti ayakta tutan bireyler ve onların bir araya gelerek oluşturdukları sivil yapılar. Ayrıca devletin seçimle gelmiş yöneticilerini denetlemekle yükümlü kurumları vardır demokrasilerde. En başta da meclis… İstediğin gibi har vurup harman savuramazsın…
İslami referanslarla yapılan lüksün dinin ruhuna aykırı olduğu çok açık! Lüksü, debdebeyi, israfı meşru gösteren tek bir ayet, tek bir hadis yoktur. Tam tersine; hasır üzerinde istirahat buyuran Hazreti Muhammed (sas), saraylar içinde yaşamayı, fakirden uzaklaşmayı, garipten ayrı düşmeyi şiddetle reddetmiştir. İslami kaynaklar, bununla ilgili yüzlerce örnek sunuyor bize… Osmanlı üzerine yapılan hayali güzellemeleri mani-püle ederek ‘ecdad’ın görkemli saraylarda yaşadığını savunmak, ya bilgisizlikten kaynaklanıyor ya yanlışı doğru gösterme telaşından. Osmanlı sarayının sade-likten uzaklaşıp debdebeye yöneldiği periyot, “devlet-i âliye”nin çöküş dönemine denk gelmektedir.
İslam, dereden abdest alırken bile insanın aşırı su kullanmasını haram sayıyor, israfı yerden yere vuruyor. Gecekondudan yola çıkıp gemi filolarında nefeslenen, garip gurebanın duasıyla başlayıp yatların katların altında ezilenlerin yaşadığı kibir dolu dönüşüm ve başkalaşım sadece lüks özentili insanlara zarar ver-miyor; aynı zamanda İslam’ın sosyal adalet anlayışına da gölge düşürüyor. Yüreği olan “Ne yapayım; benim para-turaya zaafım var” deyip tevbe u istiğfar eder. İslam’dan ya da tarihten deliller getirmeye yeltenmez. Hani o muazzam cümle var ya; işte o hayat düsturu, gelinen noktayı tastamam özetliyor: İnandığınız gibi yaşamıyorsanız yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız…
36 6–12 EKİM 2010 ZA MANEKONOMÝ
1
2
3
4
5
Derebeyi konağ
Ermek işi
Dost, arkadaş
Hayvanda bineklik
Bir nota
Teknik, endüstri
İstenilen vasfta olan
Adaletle ilgili
Karga sesi
Lantann rem
zi
Konya’da bir baraj
İllet
Hesap
Gelecek
Bir ciğer hastalğ
Güzel kokulu bir çiçek
Rutubet
Çanakkale ilçesi
Şarbon
Dökme dem
ir
Bir ülke
Para çekme
makinesi
Taslak
Einsehover’n lakab
Kuran’da bir sure
Bir say
Ksaca m
ahalle
Yer, arz, taban
İki yüzlülük
Bir bağlaç
Bir harfin okunuşu
Üst resimdeki
oyuncu
Galyumun
remzi
Kudret, iktidar
Bir bağlaç
Avrupa’da bir nehir
Suçu bağşlam
a
Yol, yöntem
Bir kta
Ksaca takm
Aylk ödenti
Baki klma
Halinyumun
remzi
Renksiz bir gaz
Rusçada evet
Eserler
Alt resimdeki
futbolcu
Sütün
Atn yavrusu
Sümsük
kimse
Bir soru
Hurafe
Dolaşma
Çanak
Şehir
Bir soru eki
Eksiksiz
Zikreden
Ksaca osm
iyumHavadan,
sudan
Faal, aktif
Sağlam duvar
Alnyazs
Erzincan ilçesi
Ege yiğidi
Bir tür bez
Merhem
İsimler
Ezmekten
emir
Tembih sözü
Riayet edenler
Üye
Bir nota
Çay demlem
e kab
Eleme aleti
Bir bağlaç
Camekan
Ksaca metre
Haftann bir günü
Bir peygam
ber
Benzerini yapm
aya çalşm
a
Genişlik
Bulgaristan paras
Hurafe
Sportif yürüyüş
ayakkabs
Bir erkek ismi
Hem Asya
hem Avrupa
ülkesi
Adalardan oluşan bir Asya ülkesi
Geçmiş
Ürün kaldrm
a
Yemek
Bir kta
Eşek sesi
Yank
Bir Msr
firavunu
Rey
Doğrultu
İplik
Yaramaz
karşt
y.sab rioglu@za m
an.com.tr
1922 ŞUBAT 2013 CUM
A ZA MAN
BULMACA
Ha zýr la yan: YAL ÇIN SAB RÝ OÐ LU
Toplumun
çekirdeği
AnlamErkekad
Bir or-gan
Ksaca m
ilattan sonra
Türe, hukuka uygunluk
Torunu olan kadn
Namzet
Yansma,
yank
Bir deniz taşm
aclğ
Bozuk, eski
Japonya’nn başkenti
Bir şair
Bir yazar (...Faik
Abasyank)
ÞÝF R
E KE LÝ M
E:
12
34
5
KE
Lİ
ME
A
VI
Tab lo da ki tram lý ka lýn çiz gi ler le be lir len-
miþ 3’e 3’lük ka re le re, 1’den 9’a ka dar
ra kam la rý bi rer kez kul la na rak yer leþ ti-
rin. Öy le yer leþ tir me yap m
a lý sý nýz ki, bü tün 3 lük le ri dol dur du ðu nuz da tab lo-nun bü tün ku tu la rý yu ka rý dan aþa ðý ya ve sol dan sa ða 1’den 9’a ka dar ra kam
-lar dan bi rer kez kul la nýl m
ýþ ol sun.
SU
DO
KU
BU
LM
AC
A
DÜ
NKÜ
SUD
OKU
ÇÖZÜ
MÜ
81
2
67
6
13
8
96
26
7
18
769
51
432
64
9
85
79
6
43
7
97
1
32
48
31
52
96
7
76
29
38
45
1
91
56
74
83
2
21
85
36
79
4
37
91
84
52
6
45
62
97
38
1
34
56
71
82
9
29
78
43
61
5
16
85
29
74
3
F A
D
E M
İ
R C
İ J
Ý J
N
P
Ü
A N
T
G N
Þ
N
A B
K E
S Z
A Ç
T S
Ý Z
E R
E Ü
E
N
K O
R N
E
U
T K
I V
L A
Ö
S Y
S
K Ý
M
M
R Þ
T İ
R N
F
A A
M
A Ý
M
O
A A
Ü
E Ü
U
A
R E
J
D
E L
M
M
I Þ
A L
U
Z R
Þ Y
A D
A
L Z
A R
V O
Þ
E T
Ý P
Ş Ç
T A
E Ö
E
L Ý
V Z
A E
A
J Z
Ç N
U
Z
B E
Ş U
F
L N
B
İ E
D
Z Ý
R Ö
Z
T N
Ý
R O
K
O
N
N
M
A Þ
K A
Ý K
T Z
A V
Ý C
Z U
M
H
D
G
A L
Ý A
D
P
P E
Þ Ý
H
J M
N
P
N
Ü
R Ü
Ý
C Ý
A O
V
Ý Y
E N
L
H
E N
K
Ý N
M
U
Z
A E
Ü
T Þ
İ H
R
R
A Ğ
A S
N
E V
İ D
R
E M
C
E
Ç L
R R
O
D
M
Þ R
R Þ
A A
T
R A
İ R
A O
İ
T Z
E S
D
J N
J Ü
G
B Ý
K Y
E H
G
K Ý
K Ö
G A
A N
E
B E
N
Ý J
E A
V Þ
N
U
S U
A
Y Y
İ Z
E R
B T
L
Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir m
isiniz?ALİBEY, ARKADAŞ, BREZİLYA, CEZM
Ý, ÇAMAÞIR, DEM
İRCİ, ENSAR, FATU
RA, GAZEL, HERZE,
ÝNZİVA, KO
RİNT, LİM
AN, M
ERDİVEN, N
EVRUZ, O
RGAN, Ö
ZELLÝK, PELİKAN, REKAT, SEKBAN
, ÞAM
AR, TERKÝP, ULAÞIM
, ÜRÜ
N, VEREM
, YEVMİYE, ZAH
MET.
��
�İ
��
��
��
����
����
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����������������������������������������������������������������������������ASLANTEPE, BEZGÝN, CELP, ÇANAK, DOÐAN, EVREN, FETRET, GAFLET, HANIM, ÝSTÝKRAR, KORKUNÇ,
���������������������������������������������������������������������������������������������������������������
SOLDAN SAĞA 1) Ateşli silahlarla atş alştrm
alar yaplan yer, atş yeri.– Bir kim
senin, herhangi bir ücretin bütününden veya bir bölüm
ünden m
uaf tutulduğunu gösteren belge. 2) Lenf düğüm
leri iltihab.– Uzun ve tum
turakl konuşma. 3) Kasm
patya benzeyen bir çiçek.– Gem
ilerin alabi-leceği yükü belirtm
ekte kullanlan, bir tona eşit birim
. 4) Bir renk.– Yerinden oynam
ayan, yerini değiştirmeyen,
durağan.– Zehir, ağ. 5) Ü eyerek çalnan, perdesiz çalg, boru.– ‘Num
ara’nn ksa yazlş. 6) Dişi sğr.– Argoda ‘yok’. 7) Bir ay ad.– Belirli ölçü ve kurallara göre yaplar yapm
a sanat , m
imarlk. 8) Belli, açk, m
eydanda.– Gevşeklik, tem
bellik. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1) Sardalye yavrusu. 2) M
ihrak.– Duvar içinde braklan oyuk. 3) Dövm
e, vurm
a.– Yaşatmak ve geliştirm
ek için gereken besinleri yedirip içirm
e işi. 4) Yabani hayvan barnağ.– Yerleşim
bölgelerinde, iki yannda evler olan, caddeye oranla daha dar veya ksa olabilen yol. 5) Genellikle ahşap gövdeli,
perdeli, alt teli olan, telleri parmakla
çekilerek veya pena ile vurularak çalnan bir telli çalg.– Sodyum
un sem
bolü. 6) Hzl bir tra k akm
sağlamak am
acyla yaplan, çok şeritli, çift yönlü geniş yol. 7) Belli yöntem
, ilke veya yasalara göre kurulm
uş olan durum
, düzen. 8) İngiltere’den ABD’ye gitm
ek üzere yola çkan, bir buzda ğna çarparak batan ünlü transatlantik. 9) Kim
yasal enerjiyi elektrik enerjisine çeviren araç, batarya.– M
ektup. 10) Doğu Anadolu’da bir nehir.– Ölüm
veya bir felaketten doğan ac ve bu acy belirten davranşlar, m
atem. 11) Bir
kumaş türü.– Bir nota. 12) M
otorlu, dört tekerlekli kara taşt.
Dünkü bulmacalarn çözüm
leri
BulmacaRefik Aydýn
r.ay din@za m
an.com.tr
12345678
12
34
56
78
910
1112
12345678
12
34
56
78
910
1112
H A
Y D
A R
P A
Ş A
A
A R
A R
B
E L
E M
İ
R
R A
S A
T
Ş A
H İ
K A
A Z
İ M
E
T
B İ
L E
K
K Ö
R
K İ
B A
R
B E
İ Z
K
İ R
İ Ş
P
A S
R
S E
R İ
N
M
A N
İ
İ B
İ Ş
T
A R
İ K
A T
36 3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMANBULMACA
BULMACALARIN CEVAPLARI 37'NCİ SAYFADA
37 6–12 EKİM 2010 ZA MANEKONOMÝ
1
2
3
4
5
Der
ebey
i ko
nağ
Erm
ek iş
i
Dos
t, ar
kadaş
Hay
vand
a bi
nekl
ik
Bir
nota
Tekn
ik,
endü
stri
İste
nile
n va
sft
a ol
an
Adal
etle
ilgi
li
Karg
a se
si
Lant
ann
re
mzi
Kony
a’da
bir
ba
raj
İllet
Hes
ap
Gele
cek
Bir
ciğe
r ha
stalğ
Güz
el k
okul
u bi
r çi
çek
Rutu
bet
Çana
kkal
e ilç
esi
Şarb
on
Dök
me
dem
ir
Bir
ülke
Para
çek
me
mak
ines
i
Tasl
ak
Eins
ehov
er’n
la
kab
Kura
n’da
bir
su
re
Bir
say
Ksa
ca
mah
alle
Yer,
arz,
taba
n
İki y
üzlü
lük
Bir
bağl
aç
Bir
harf
in
okun
uşu
Üst
resi
mde
ki
oyun
cu
Gal
yum
un
rem
zi
Kudr
et, i
ktid
ar
Bir
bağl
aç
Avru
pa’d
a bi
r ne
hir
Suçu
bağşl
ama
Yol,
yönt
em
Bir
kta
Ksa
ca ta
km
Aylk
öde
nti
Baki
klm
a
Hal
inyu
mun
re
mzi
Renk
siz
bir
gaz
Rusç
ada
evet
Eser
ler
Alt
resi
mde
ki
futb
olcu
Sütü
n
Atn
yav
rusu
Süm
sük
kim
se
Bir
soru
Hur
afe
Dol
aşm
a
Çana
k
Şehi
r
Bir
soru
eki
Eksi
ksiz
Zikr
eden
Ksa
ca
osm
iyum
Hav
adan
, su
dan
Faal
, akt
if
Sağl
am d
uvar
Aln
yaz
s
Erzi
ncan
ilçe
si
Ege
yiği
di
Bir
tür
bez
Mer
hem
İsim
ler
Ezm
ekte
n em
ir
Tem
bih
sözü
Riay
et
eden
ler
Üye
Bir
nota
Çay
dem
lem
e ka
b
Elem
e al
eti
Bir
bağl
aç
Cam
ekan
Ksa
ca m
etre
Haf
tan
n bi
r gü
nü
Bir
peyg
ambe
r
Benz
erin
i ya
pmay
a ça
lşm
a
Gen
işlik
Bulg
aris
tan
para
s
Hur
afe
Spor
tif
yürü
yüş
ayak
kab
s
Bir
erke
k is
mi
Hem
Asy
a he
m A
vrup
a ül
kesi
Adal
arda
n ol
uşan
bir
A
sya
ülke
si
Geç
miş
Ürü
n ka
ldrm
a
Yem
ek
Bir
kta
Eşek
ses
i
Yank
Bir
Msr
fir
avun
u
Rey
Doğ
rultu
İplik
Yara
maz
ka
rşt
y.sa
b ri
og
lu@
za m
an
.co
m.t
r
1922
ŞU
BAT
2013
CU
MA
ZA
MA
NBULM
ACA
Ha z
ýr la
yan
: YA
L ÇIN
SA
B R
Ý OÐ
LU
Topl
umun
çe
kird
eği
Anl
am Erke
kad
Bir
or-
gan
Ksa
ca
mila
ttan
so
nra
Türe
, huk
uka
uygu
nluk
Toru
nu o
lan
kad
n
Nam
zet
Yansm
a,
yank
Bir
deni
z taş
maclğ
Bozu
k, e
ski
Japo
nya’
nn
başk
enti
Bir şa
ir
Bir
yaza
r (..
.Fai
k A
bas
yan
k)
ÞÝF
RE
KE
LÝ M
E:
12
34
5
KE
Lİ
ME
A
VI
Tab l
o da k
i tra
m lý
ka lýn
çiz
gi le
r le
be lir
len-
miþ
3’e
3’lü
k ka
re le
re,
1’den
9’a
ka d
ar
ra ka
m la
rý b
i rer
kez
kul
la na
rak
yer l
eþ ti
-ri
n.
Öy l
e ye
r leþ
tir m
e ya
p m
a lý s
ý nýz
ki,
bü tü
n 3
lük l
e ri d
ol du
r du ð
u nuz
da t
ab lo
-n
un b
ü tün
ku t
u la r
ý yu
ka rý
dan
aþa
ðý ya
ve
sol
dan
sa ða
1’d
en 9
’a k
a dar
ra k
am-
lar d
an b
i rer
kez
kul
la ný
l mýþ
ol s
un.
SU
DO
KU
B
UL
MA
CA
DÜ
NK
Ü S
UD
OK
U
ÇÖ
ZÜ
MÜ
8 1
2
6 7
6
1 3
8
9 6
2 6
7
1 8
7 6 9
5 1
4 3 2
6 4
9
8 5
7 9
6
4 3
7
9 7
1
3 2
48
31
52
96
7
76
29
38
45
1
91
56
74
83
2
21
85
36
79
4
37
91
84
52
6
45
62
97
38
1
34
56
71
82
9
29
78
43
61
5
16
85
29
74
3
F
A
D
E
M
İ R
C
İ
J Ý
J N
P
Ü
A
N
T
G
N
Þ
N
A
B
K
E
S
Z
A
Ç
T
S
Ý Z
E
R
E
Ü
E
N
K
O
R
N
E
U
T
K
I V
L
A
Ö
S
Y
S
K
Ý M
M
R
Þ
T
İ
R
N
F
A
A
M
A
Ý M
O
A
A
Ü
E
Ü
U
A
R
E
J
D
E
L
M
M
I Þ
A
L
U
Z
R
Þ
Y
A
D
A
L
Z
A
R
V
O
Þ
E
T
Ý P
Ş
Ç
T
A
E
Ö
E
L
Ý V
Z
A
E
A
J Z
Ç
N
U
Z
B
E
Ş
U
F
L
N
B
İ E
D
Z
Ý
R
Ö
Z
T
N
Ý R
O
K
O
N
N
M
A
Þ
K
A
Ý K
T
Z
A
V
Ý C
Z
U
M
H
D
G
A
L
Ý
A
D
P
P
E
Þ
Ý H
J
M
N
P
N
Ü
R
Ü
Ý
C
Ý A
O
V
Ý
Y
E
N
L
H
E
N
K
Ý N
M
U
Z
A
E
Ü
T
Þ
İ
H
R
R
A
Ğ
A
S
N
E
V
İ D
R
E
M
C
E
Ç
L
R
R
O
D
M
Þ
R
R
Þ
A
A
T
R
A
İ R
A
O
İ
T
Z
E
S
D
J N
J Ü
G
B
Ý
K
Y
E
H
G
K
Ý K
Ö
G
A
A
N
E
B
E
N
Ý J
E
A
V
Þ
N
U
S
U
A
Y
Y
İ Z
E
R
B
T
L
Aþa
ðýd
ak
i k
eli
me
leri
ta
blo
nu
n i
çin
e s
erp
iþti
rdik
. B
un
larý
bu
lab
ilir
mis
iniz
?A
LİB
EY,
AR
KA
DAŞ
, B
RE
ZİL
YA,
CE
ZM
Ý, Ç
AM
AÞ
IR,
DE
MİR
Cİ,
EN
SA
R,
FAT
UR
A,
GA
ZE
L,
HE
RZ
E,
ÝNZİV
A,
KO
RİN
T, LİM
AN
, M
ER
DİV
EN
, N
EV
RU
Z,
OR
GA
N,
ÖZ
EL
LÝK
, P
ELİK
AN
, R
EK
AT,
SE
KB
AN
, Þ
AM
AR
, T
ER
KÝP
, U
LA
ÞIM
, Ü
RÜ
N,
VE
RE
M,
YE
VMİY
E,
ZA
HM
ET.
��
�İ
��
��
��
����
��
����
��
��
����
����
����
�
����
��
����
����
����
����
����
��
����
����
����
����
����
����
����
����
��
����
����
����
����
����
��
����
����
��
��
����
��
���
���
����
����
����
����
��
����
����
���
��
����
����
����
����
����
��
����
��
��
����
����
����
����
��
����
����
����
����
����
����
����
����
��
��
����
����
����
����
����
����
����
��
����
����
��
����
����
����
��
��
����
��
����
����
��
����
����
����
����
����
����
���
���
����
����
��
����
����
����
��
����
����
��
����
����
����
��
����
��
����
����
����
����
����
���
���
��
����
��
����
��
����
��
��
����
����
��
����
����
��
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
����
����
��
����
��
����
��
��
����
����
��
���
���
��
��
����
��
����
����
����
����
����
��
����
����
����
����
���
���
��
���
����
����
�����
����
�����
����
����
����
����
����
����
�����
����
����
����
������
����
���
ASLA
NTEP
E, B
EZGÝ
N, C
ELP,
ÇAN
AK, D
OÐAN
, EVR
EN, F
ETRE
T, G
AFLE
T, H
ANIM
, ÝST
ÝKRA
R, K
ORKU
NÇ,
����
�����
����
�����
����
�����
������
����
�����
���
�����
�����
���
������
����
����
�����
������
����
����
����
����
��������
���
�
SOLD
AN S
AĞA
1) A
teşl
i sila
hlar
la a
tş
alş
trm
alar y
apla
n ye
r, atş
yer
i.–
Bir
kim
seni
n, h
erha
ngi b
ir ü
cret
in
bütü
nünd
en v
eya
bir
bölü
mün
den
m
uaf t
utul
duğu
nu g
öste
ren
belg
e.
2) L
enf d
üğüm
leri
iltih
ab.–
Uzu
n ve
tu
mtu
rakl k
onuş
ma.
3) K
asm
pat
ya
benz
eyen
bir
çiç
ek.–
Gem
ileri
n al
abi-
leceği
yük
ü be
lirtm
ekte
kul
lan
lan,
bir
to
na eşi
t bi
rim
. 4) B
ir r
enk.
– Ye
rind
en
oyna
may
an, y
erin
i değ
iştir
mey
en,
durağa
n.–
Zehi
r, ağ.
5) Ü e
yere
k ça
lnan
, per
desi
z ça
lg,
boru
.–
‘Num
ara’
nn
ksa
yazlş
. 6) D
işi sğr.
– A
rgod
a ‘y
ok’.
7) B
ir a
y ad.–
Bel
irli
ölçü
ve
kur
alla
ra g
öre
yap
lar
yapm
a sa
nat
, m
imar
lk. 8
) Bel
li, a
çk,
mey
dand
a.–
Gevşe
klik
, tem
belli
k. Y
UKA
RIDA
N
AŞAĞ
IYA
1) S
arda
lye
yavr
usu.
2) M
ihra
k.–
Duv
ar iç
inde
br
akla
n oy
uk. 3
) Döv
me,
vu
rma.
– Yaşa
tmak
ve
geliş
tirm
ek iç
in
gere
ken
besi
nler
i yed
irip
içir
me
işi.
4) Y
aban
i hay
van
bar
nağ
.– Y
erleşi
m
bölg
eler
inde
, iki
yann
da e
vler
ola
n,
cadd
eye
oran
la d
aha
dar
veya
ks
a ol
abile
n yo
l. 5)
Gen
ellik
le a
hşap
göv
deli,
perd
eli,
alt
tel
i ola
n, t
elle
ri p
arm
akla
çe
kile
rek
veya
pen
a ile
vur
ular
ak
çaln
an b
ir t
elli
çalg.–
Sod
yum
un
sem
bolü
. 6) H
zl
bir
tra
k a
km
sağl
amak
am
acy
la y
apla
n, ç
ok ş
erit
li,
çift
yön
lü g
eniş
yol
. 7) B
elli
yönt
em,
ilke
veya
yas
alar
a gö
re k
urul
muş
ola
n
duru
m, d
üzen
. 8) İ
ngilt
ere’
den
AB
D’y
e gi
tmek
üze
re y
ola
çka
n, b
ir b
uzdağ
na
çarp
arak
bat
an ü
nlü
tran
satl
antik
. 9)
Kim
yasa
l ene
rjiy
i ele
ktri
k en
erjis
ine
çevi
ren
araç
, bat
arya
.– M
ektu
p. 1
0)
Doğ
u A
nado
lu’d
a bi
r ne
hir.–
Ölü
m v
eya
bir
fela
kett
en d
oğan
ac
ve
bu a
cy
be
lirte
n da
vranş
lar,
mat
em. 1
1) B
ir
kum
aş t
ürü.
– B
ir n
ota.
12)
Mot
orlu
, dör
t te
kerl
ekli
kara
taşt.
Dü
nk
ü b
ulm
aca
lar
n ç
özü
mle
ri
Bulm
aca
Refi
k Ay
dýn
r.ay
din@
za m
an.c
om.t
r
1 2 3 4 5 6 7 8
12
34
56
78
910
1112
1 2 3 4 5 6 7 8
12
34
56
78
910
1112
H
A
Y
D
A
R
P
A
Ş A
A
A
R
A
R
B
E
L
E
M
İ R
R
A
S A
T
Ş
A
H
İ K
A
A
Z
İ M
E
T
B
İ
L E
K
K
Ö
R
K
İ
B
A
R
B
E
İ
Z
K
İ
R
İ Ş
P
A
S
R
S
E
R
İ N
M
A
N
İ
İ
B
İ Ş
T
A
R
İ K
A
T
1
2
3
4
5
6
7
8
Çoba
n giy
sisi
Orha
n Pa
muk
’un
bir e
seri
Sana
t akm
Bü
yük t
opra
k pa
rças
Bir g
öz re
ngi
Kaya
k
Deha
sahi
bi
kimse
Emar
e
Cet
Bir gd
a
Buna
ma
Teyz
e, ha
la
Bir r
enk
Yaba
nc
Ayn
ad
taşy
anlar
Karş çkm
a
Allah
’n b
ir ism
i
Zem
in, a
rz
Kina
ye
Duyu
ru
Kony
a’nn
bir
ilçes
iBi
r tür
iç
çam
aşr
Tekli
k, çoğu
l ka
rşt
Sayl
ar ilm
i
Resim
deki
(Meh
met
...)K
sa va
deli
serm
aye
Çocu
k yiy
eceğ
iHe
lyum
un
rem
zi
Bir m
asta
r eki
Ylan
Saka
t kim
se
Su
Bir m
asta
r eki
Sakağ
ha
stalğ
Bir s
oru
eki
Tekir
dağ’n
bir
ilçes
i
Gülü
nç
süsle
nmiş
Oruç
ay
Yery
üzü
parç
as
Göze
rimi
Bir d
eyim
Belir
ti
Bir s
es
sana
tçmz
Kişi
Bir t
ür to
prak
Bir d
eyim
İnat
ç
Efen
dim
iz’in
bi
r sün
neti
Durg
un
İtalya
’nn
başk
enti
Ksa
ca p
osta
ku
tusu
Kuru
olm
ayan
Güve
nmeli
kKa
dnl
arn
bi
r süs
m
alzem
esi
Dam
arda
do
laşan
Peru
’nun
başk
enti
Hafif
sca
k
Enço
k
İtalya
’ya ai
t bi
r ada
Azar
lama
Tayin
Yum
urta
nn
bir ksm
Tuva
let, h
ela
Bir d
eniz
taşt
İspan
yol
sevin
ç nid
as
İstan
bul’d
a bir
sem
t
Bir n
ota
Kad
n, b
ayan
Erza
k sa
klana
n am
bar
Donu
k ren
kli
Bir s
ahab
e
Bir y
akac
ak
Suriy
e başk
enti
Ksa
ca
sody
um
Futb
olda
ceza
atş
Lisan
Eski
dild
e su
Saht
e par
a ba
san
kimse
Asya
’da b
ir çö
l
Uğru
na
verm
eKa
pado
kya
yery
üzü şe
kli
Ruhs
al
buna
lm, k
aos
Bir d
ilek
şart
eki
Devle
te ai
t
Avru
pa’da
bir
geyik
türü
Çocuğu
olan
ad
amVü
cudu
n bi
r ks
m
Dum
ann
çk
tğ y
er
Bakrn
rem
zi
Maç
lar
yöne
ten
Bir ç
içek
Bir t
ahl
Bary
umun
re
mzi
Zam
an
Huku
kla ilg
ili
Beş k
enar
l ge
omet
rik
şekil
Tavla
da sa
y
Muh
teva
Min
aren
in
tepe
sinde
ol
ur
y.sa
b rio
glu@
za m
an.c
om.tr
1923
ŞUB
AT 20
13 C
UMAR
TESİ
ZA M
ANBULM
ACA
Ha zý
r la ya
n: Y
AL ÇI
N SA
B RÝ O
Ð LU
Tem
bih
sözü
Sonu
çsuz
, ksr
Bir s
oru
Srad
an,
bayağ
Mat
emat
ikte
sabi
t bir
say
Bir e
rkek
ism
i
Bir k
imse
-ni
n ba
ktğ
şa
hsla
r
Erke
k hita
b
Bir n
ota
Üye
Bir y
erde
n ka
n ak
ma
Kaza
eser
i or
taya
çka
n
ÞÝF R
E K
E LÝ
ME
:1
23
45
67
8
KE
Lİ
ME
A
VI
Tab l
o da k
i tra
m lý
ka lýn
çiz g
i ler le
be l
ir len
-m
iþ 3’e
3’lü
k ka
re le
re, 1
’den
9’a
ka d
ar
ra ka
m la
rý bi
rer
kez
kul la
na ra
k ye
r leþ t
i-rin
. Öy l
e ye
r leþ t
ir me
yap m
a lý s
ý nýz
ki,
bü tü
n 3
lük l
e ri d
ol du
r du ð
u nuz
da ta
b lo-
nun
bü tü
n ku
tu la
rý yu
ka rý d
an a
þa ðý
ya
ve s
ol da
n sa
ða 1
’den
9’a
ka da
r ra
kam
-la
r dan
bi re
r kez
kul
la ný
l mýþ
ol su
n.
SU
DO
KU
B
UL
MA
CA
DÜ
NKÜ
SU
DO
KU
ÇÖZÜ
MÜ
85
63
29
14
7
23
74
61
89
5
14
95
87
32
6
29
14
75
63
8
75
46
83
91
2
63
82
91
47
5
71
45
62
98
3
52
83
79
14
6
96
38
14
75
2
2
5
9
8 5 4
6
7
3
6
5 2 8
31
3 7 6
84
6 5 2
9
5
2
6
9 1 2
5
6
1
Ö
Ð U
R
C D
N
A
B A
L K
A Þ
N
Ý H
A
L N
O
R
Ý M
Ð
R G
Ý
P O
R
D
A P
Þ H
A
Y T
A H
U
Ö
F A
M
T Y
Ý S
D
T M
Ö
Ö
S
E R
R N
L
E R
Ð S
A S
B A
K
I İ
Ü
Ý A
O
N
T R
Ý O
A
L U
V A
H
N
Z R
Ü
K Y
E N
E
J M
L Ð
Ü
M
Ü
R İ
A Ý
Ü
Ý S
D
R
İ T
D
U
E D
H
R
G T
N
Ü
E U
F L
S T
Ü
E A
T C
Ö
Ý M
Ý
H
E F
Ý Z
Y A
B R
A Y
T P
Ü
I
C M
J
C L
Ü
C S
P Ý
Ö
E E
J
N
R V
Ý N
E
G O
A
H
D
E K
K
E A
S Ð
V Ý
E Ý
V D
M
N
C
İ
Z T
R Ý
N
T E
L A
Z E
R T
K
C U
Z
Ý K
N
Ü
Ç R
G K
F P
I
R V
T Ü
İ
A O
R
E A
Þ L
K L
Ü
H
Ç O
L
R C
Z T
E R
A D
Þ
E Ü
A
M
S G
E U
N
M
A
V N
A
K D
R
T İ
G A
Z B
Y G
A Ü
B
Ý C
Ö
D
P J
L Ü
M
A
Ý B
M
Ý
Ð N
E
Ğ E
L S
E F
C Ç
O
T Ç
Aþað
ýdak
i kel
imel
eri t
ablo
nun
için
e se
rpiþ
tird
ik. B
unla
rý b
ulab
ilir
mis
iniz
?AS
TAR,
BAÞ
LIK,
CEV
ÝZ, Ç
ABU
CAK,
DÜ
NÜ
R, E
MTÝ
A, F
ESLE
ĞEN
, GEZ
EGEN
, HAY
TA, Ý
NCÝ
L,
KÜÇÜ
K, L
AVAB
O, M
AVN
A, N
İHAL
, OTU
Z, Ö
TEKİ
, PİS
LİK,
REZ
ALET
, SÝY
AH, Þ
AKLA
BAN
, TEN
KÝT,
U
SKU
MRU
, ÜRE
TÝM
, VİR
MAN
, YAR
BAY,
ZEN
CEFİ
L.
��
�İ
��
��
��
����
����
���
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����
���
����
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����
����
���
����
����
������
�����
�����
�����
�����
�����
�����
�����
�����
�����
����
������
�����
����
���
�����
����
�����
����
�����
�����
����
�����
���
�����
����
�����
�����
����
�����
������
����
����İ
����
����
�����
���
�����
����
�����
�����
����
�����
���
�����
����
�����
����
�����
�����
�����
�����
����
����
�����
�����
���İ
�����
����
��
SOLD
AN SA
ĞA 1)
Gün
ah v
e ha
ram
dan
kaçn
mak
için
şüph
eli ş
eyle
rden
uza
k du
rma,
takv
a.– Y
ükse
koku
l. 2) 1
848’
de
İzmir’
de k
urul
an fa
brik
ada
üret
ilen
yerli
kâğt.
3) Tr
en, t
ram
vay
vb. t
aşt-
lard
a te
kerle
kler
in ü
zerin
de h
arek
et
ettiğ
i dem
irden
yol
.– İsl
ami
stla
hta
boşa
nmay
a ve
rilen
ad.
– Kal
siyum
un
sem
bolü
. 4) R
ütbe
siz a
sker
.– Vi
rüsle
rle
ilgili.
– Bir şe
yden
vey
a bi
r kim
sede
n ya
na o
lma.
5) B
ir ki
mse
yle
karş-
laşl
dğ
nda,
biri
nin
yan
na g
idild
i-ği
nde
veya
yann
dan
uzak
laşl
dğ
nda
kend
isine
söz v
e işa
retle
bir
neza
ket
göst
erisi
yap
ma,
ese
nlem
e.– K
entli
-leşm
iş, u
ygar
. 6) A
llah
(cc)
’a k
albî
bağllk
, kes
in in
anm
a; im
an.–
Alay
la
tüm
en a
rasn
daki
ask
erî b
irlik
. 7) İ
nsan
, m
al, eşy
a vb
. için
küç
ümse
me
yollu
bir
söz.–
Yat
ağn
yer
den
yüks
ek o
lmasn
sağl
ayan
vey
a sa
ndk
ola
rak
kulla
-n
lan
boş b
ölm
esi.
8) A
fyon
kara
hisa
r’da
bir g
öl.–
Yoks
ullu
k, y
oksu
lluk
skn
ts.
YUKA
RIDA
N AŞ
AĞIY
A 1)
Bede
li peşin
değ
il,
sonr
adan
aln
mak
üze
re y
apla
n sa
tş.
2) Tu
tsak
lk, e
sirlik
. 3) O
y.– P
arça
. 4)
Utan
ma,
hay
a.– A
ğrb
aşllk
, cid
diye
t, te
mki
n. 5)
Güv
en, e
mni
yet.
6) G
üçlü
ve
bec
erik
li, çe
vik,
ene
rjik.
– Gen
ellik
le
içine
sulu
şeyl
er k
onul
an m
etal
vb.
nden
ya
plmş
kap.
7) İs
lam
i ilim
lerd
en b
iri.–
Hely
umun
sem
bolü
. 8) H
erke
se k
endi
ne
uygu
n düşe
ni, k
endi
hak
k o
lan
ver
me,
doğr
uluk
. 9) Y
atay
olm
ayan
, am
udi.–
İç
i boş
, her
yan k
apal,
suyu
n üs
tünd
e yü
zen
bir t
ür b
üyük
şam
and
ra. 1
0) B
ir g
da m
adde
si.– Y
asann
, din
in v
e ka
mu
vicd
annn
doğ
ru b
ulduğu
, yas
alar
a uy
gun,
kan
uni.
11) K
efen
leni
p ta
buta
ko
nmuş
, göm
ülm
eye
hazr
lanm
ş in
san
ölüs
ü. 12
) Alla
h’n
var
lğ v
e ni
telik
leriy
le
ilgili
konu
lar
ele
alan
bir
bilim
kol
u.
Dünk
ü bu
lmac
alar
n ç
özüm
leri
Bulm
aca
Refik
Ayd
ýnr.a
y din
@za
man
.com
.tr
1 2 3 4 5 6 7 8
12
34
56
78
910
1112
1 2 3 4 5 6 7 8
12
34
56
78
910
1112
P
O L
İ G
O N
P
A S
O
A
D E
N İ
T
T İ
R A
T
P
A T
T
O N
İ L
A T
O
A
K
S A
B İ
T
S E
M
L
B
O R
A Z
A N
N
O
İ
N E
K
N A
N A
Y
B
N
İ S
A N
M
İ
M
A R
İ
A
Ş İ
K A
R
K E
S E
L
37 3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMANBULMACA
1
2
3
4
5
Dere
beyi
ko
nağ
Erm
ek iş
i
Dost
, ark
adaş
Hayv
anda
bi
nekli
k
Bir n
ota
Tekn
ik,
endü
stri
İsten
ilen
vasf
ta o
lan
Adal
etle
ilgili
Karg
a se
si
Lant
ann
re
mzi
Kony
a’da
bir
bara
j
İllet
Hesa
p
Gele
cek
Bir c
iğer
ha
stalğ
Güze
l kok
ulu
bir ç
içek
Rutu
bet
Çana
kkal
e ilç
esi
Şarb
on
Dökm
e de
mir
Bir ü
lke
Para
çekm
e m
akin
esi
Tasla
k
Eins
ehov
er’n
la
kab
Kura
n’da
bir
sure
Bir s
ay
Ksa
ca
mah
alle
Yer,
arz,
taba
n
İki yü
zlülü
k
Bir b
ağla
ç
Bir h
arfin
ok
unuş
uÜs
t res
imde
ki
oyun
cu
Galyu
mun
re
mzi
Kudr
et, ik
tidar
Bir b
ağla
ç
Avru
pa’da
bir
nehi
r
Suçu
bağşla
ma
Yol, y
önte
m
Bir kta
Ksa
ca ta
km
Aylk
öde
nti
Baki
klm
a
Halin
yum
un
rem
ziRe
nksiz
bir
gaz
Rusç
ada
evet
Eser
ler
Alt r
esim
deki
fu
tbol
cu
Sütü
n
Atn
yavr
usu
Süm
sük
kimse
Bir s
oru
Hura
fe
Dolaşm
a
Çana
k
Şehi
r
Bir s
oru
eki
Eksik
siz
Zikr
eden
Ksa
ca
osm
iyum
Hava
dan,
su
dan
Faal
, akt
if
Sağl
am d
uvar
Aln
yazs
Erzin
can
ilçes
i
Ege
yiğid
i
Bir t
ür b
ez
Mer
hem
İsim
ler
Ezm
ekte
n em
ir
Tem
bih
sözü
Riay
et
eden
ler
Üye
Bir n
ota
Çay d
emle
me
kab
Elem
e al
eti
Bir b
ağla
ç
Cam
ekan
Ksa
ca m
etre
Hafta
nn
bir
günü
Bir
peyg
ambe
r
Benz
erin
i ya
pmay
a ça
lşm
a
Genişli
k
Bulg
arist
an
para
s
Hura
fe
Spor
tif
yürü
yüş
ayak
kab
s
Bir e
rkek
ism
iHe
m A
sya
hem
Avr
upa
ülke
si
Adal
arda
n ol
uşan
bir
Asya
ülke
si
Geçm
iş
Ürün
ka
ldrm
a
Yem
ek
Bir kta
Eşek
sesi
Yank
Bir M
sr
firav
unu
Rey
Doğr
ultu
İplik
Yara
maz
ka
rşt
y.sa
b rio
glu@
za m
an.c
om.t
r
1922
ŞUB
AT 2
013
CUM
A ZA
MA
NBULM
ACA
Ha zý
r la ya
n: Y
AL ÇI
N SA
B RÝ O
Ð LU
Topl
umun
çe
kirdeği
Anla
m Erke
kad
Bir o
r-ga
n
Ksa
ca
mila
ttan
sonr
a
Türe
, huk
uka
uygu
nluk
Toru
nu o
lan
kad
n
Nam
zet
Yansm
a,
yank
Bir d
eniz
taşm
aclğ
Bozu
k, e
ski
Japo
nya’n
n
başk
enti
Bir ş
air
Bir y
azar
(..
.Faik
Ab
asya
nk)
ÞÝF
RE
KE
LÝ M
E:
12
34
5
KE
Lİ
ME
A
VI
Tab l
o da k
i tra
m lý
ka lýn
çiz g
i ler le
be l
ir len
-m
iþ 3
’e 3
’lük
ka re
le re
, 1’d
en 9
’a k
a dar
ra
kam
la rý
bi re
r ke
z ku
l la na
rak
yer le
þ ti-
rin.
Öy l
e ye
r leþ
tir m
e ya
p ma l
ý sý n
ýz k
i, bü
tün
3 lü
k le r
i dol
dur d
u ðu n
uz da
tab l
o-nu
n bü
tün
ku tu
la rý
yu ka
rý dan
aþa
ðý ya
ve
sol
dan
sa ða
1’d
en 9
’a k
a dar
ra k
am-
lar d
an b
i rer k
ez k
ul la
nýl m
ýþ ol
sun.
SU
DO
KU
B
UL
MA
CA
DÜ
NK
Ü S
UD
OKU
ÇÖ
ZÜM
Ü
8 1
2
6 7
6
1 3
8
9 6
2 6
7
1 8
7 6 9
5 1
4 3 2
6 4
9
8 5
7 9
6
4 3
7
9 7
1
3 2
48
31
52
96
7
76
29
38
45
1
91
56
74
83
2
21
85
36
79
4
37
91
84
52
6
45
62
97
38
1
34
56
71
82
9
29
78
43
61
5
16
85
29
74
3
F A
D
E M
İ
R
C İ
J Ý
J N
P
Ü
A N
T
G N
Þ
N
A B
K
E S
Z
A Ç
T S
Ý Z
E R
E
Ü
E N
K
O
R
N
E U
T
K
I V
L A
Ö
S Y
S
K
Ý M
M
R
Þ
T İ
R
N
F A
A M
A Ý
M
O
A A
Ü
E Ü
U
A
R
E J
D
E L
M
M
I Þ
A L
U
Z R
Þ
Y
A D
A
L Z
A R
V
O
Þ E
T Ý
P
Ş Ç
T A
E Ö
E
L Ý
V Z
A E
A
J Z
Ç N
U
Z
B E
Ş U
F
L N
B
İ E
D
Z Ý
R
Ö
Z T
N
Ý R
O
K
O
N
N
M
A Þ
K
A Ý
K
T Z
A V
Ý C
Z U
M
H
D
G
A L
Ý A
D
P
P E
Þ Ý
H
J M
N
P
N
Ü
R
Ü
Ý
C Ý
A O
V
Ý Y
E N
L
H
E N
K
Ý N
M
U
Z
A E
Ü
T Þ
İ H
R
R
A Ğ
A S
N
E V
İ D
R
E
M
C E
Ç L
R
R
O
D
M
Þ R
R
Þ
A A
T
R
A İ
R
A O
İ
T Z
E S
D
J N
J Ü
G
B Ý
K
Y E
H
G K
Ý
K
Ö
G A
A N
E
B E
N
Ý J
E A
V Þ
N
U
S U
A
Y Y
İ Z
E R
B
T L
Aþa
ðýda
ki k
elim
eler
i tab
lonu
n iç
ine
serp
iþti
rdik
. Bun
larý
bul
abil
ir m
isin
iz?
ALİB
EY, A
RKAD
AŞ, B
REZİ
LYA
, CEZ
MÝ,
ÇAM
AÞIR
, DEM
İRCİ
, EN
SAR,
FAT
URA
, GAZ
EL, H
ERZE
, ÝN
ZİVA
, KO
RİN
T, LİM
AN, M
ERDİV
EN, N
EVRU
Z, O
RGAN
, ÖZE
LLÝK
, PEL
İKAN
, REK
AT, S
EKBA
N,
ÞAM
AR, T
ERKÝ
P, U
LAÞI
M, Ü
RÜN
, VER
EM, Y
EVMİY
E, Z
AHM
ET.
��
�İ
��
��
��
����
����
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
��
����
��
����
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
���
����
����
��
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
���
����
���
���
����
����
���
���
����
����
����
����
��
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
��
����
��
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
���
����
�
����
����
������
�����
�����
����
������
�����
����
�����
�����
�����
����
�����
�����
����
ASLA
NTEP
E, BE
ZGÝN
, CEL
P, ÇA
NAK,
DOÐ
AN, E
VREN
, FET
RET,
GAFL
ET, H
ANIM
, ÝSTÝK
RAR,
KORK
UNÇ,
����
�����
����
������
�����
����
�����
����
�����
����
�����
�����
�����
����
�����
�����
����
�����
���İ
����
����
�����
�����
���
���
SOLD
AN SA
ĞA 1)
Ateşli
sila
hlar
la a
tş
alş
trm
alar y
apla
n ye
r, atş
yeri.
– Bi
r kim
seni
n, h
erha
ngi b
ir üc
retin
bü
tünü
nden
vey
a bi
r böl
ümün
den
mua
f tut
ulduğu
nu g
öste
ren
belg
e.
2) L
enf d
üğüm
leri
iltih
ab.–
Uzu
n ve
tu
mtu
rakl k
onuş
ma.
3) K
asm
paty
a be
nzey
en b
ir çiç
ek.–
Gem
ilerin
ala
bi-
leceği
yük
ü be
lirtm
ekte
kul
lan
lan,
bir
tona
eşit
biri
m. 4
) Bir
renk
.– Ye
rinde
n oy
nam
ayan
, yer
ini d
eğiş
tirm
eyen
, du
rağa
n.– Z
ehir,
ağ
. 5) Ü
eye
rek
çaln
an, p
erde
siz ç
alg
, bor
u.–
‘Num
ara’
nn
ksa
yazlş.
6) D
işi sğ
r.–
Argo
da ‘y
ok’. 7
) Bir
ay a
d.–
Belir
li öl
çü
ve k
ural
lara
gör
e ya
pla
r yap
ma
sana
t,
mim
arlk
. 8) B
elli,
aç
k, m
eyda
nda.
– Ge
vşek
lik, t
embe
llik.
YUK
ARID
AN
AŞAĞ
IYA
1) Sa
rdal
ye y
avru
su. 2
) Mih
rak.
– Du
var i
çinde
bra
kla
n oy
uk. 3
) Döv
me,
vu
rma.
– Yaş
atm
ak v
e ge
liştir
mek
için
ge
reke
n be
sinle
ri ye
dirip
içirm
e işi
. 4)
Yab
ani h
ayva
n ba
rnağ.–
Yer
leşim
bö
lgel
erin
de, i
ki y
ann
da e
vler
ola
n,
cadd
eye
oran
la d
aha
dar v
eya
ksa
ol
abile
n yo
l. 5)
Gen
ellik
le a
hşap
göv
deli,
perd
eli,
alt
teli
olan
, tel
leri
parm
akla
çe
kile
rek
veya
pen
a ile
vur
ular
ak
çaln
an b
ir te
lli ç
alg
.– So
dyum
un
sem
bolü
. 6) H
zl b
ir tr
a k
ak
m
sağl
amak
am
acy
la y
apla
n, ç
ok şe
ritli,
çi
ft yö
nlü
geniş y
ol. 7
) Bel
li yö
ntem
, ilk
e ve
ya y
asal
ara
göre
kur
ulm
uş o
lan
duru
m, d
üzen
. 8) İ
ngilt
ere’
den
ABD’
ye
gitm
ek ü
zere
yol
a ç
kan,
bir
buzd
ağn
a ça
rpar
ak b
atan
ünl
ü tr
ansa
tlant
ik. 9
) Ki
mya
sal e
nerji
yi e
lekt
rik e
nerji
sine
çevi
ren
araç
, bat
arya
.– M
ektu
p. 10
) Do
ğu A
nado
lu’d
a bi
r neh
ir.– Ö
lüm
vey
a bi
r fel
aket
ten
doğa
n ac v
e bu
ac
y
belir
ten
davr
anşl
ar, m
atem
. 11)
Bir
kum
aş tü
rü.–
Bir n
ota.
12) M
otor
lu, d
ört
teke
rlekl
i kar
a taşt.
Dün
kü b
ulm
acal
arn
çöz
ümle
ri
Bulm
aca
Refik
Ayd
ýnr.a
y din
@za
man
.com
.tr
1 2 3 4 5 6 7 8
12
34
56
78
910
1112
1 2 3 4 5 6 7 8
12
34
56
78
910
1112
H
A Y
D A
R P
A Ş
A
A
A
R A
R
B E
L E
M
İ R
R
A S
A T
Ş
A H
İ
K A
A
Z İ
M
E T
B
İ L
E K
K
Ö
R
K İ
B A
R
B E
İ
Z
K İ
R İ
Ş
P A
S
R
S
E R
İ N
M
A N
İ
İ
B İ
Ş
T A
R İ
K A
T
38 6–12 EKİM 2010 ZA MANEKONOMÝ38 3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMANSPORÖZGÜR TAŞCIOĞLU ZÜRİH
Dünya futbolunun patronu FIFA, son yıllarda hep yolsuzluk ve rüşvetle anı-
lıyordu. Başta Dünya Kupası olmak üzere değişik organizasyonların seçimlerinde ülke oylarının satın alındığına yönelik birçok iddia gündeme geliyordu. FIFA’ya bekle-nen kırmızı kart Amerikan Adalet Bakan-lığı’ndan geldi. ABD Adalet Bakanı Loretta Lynch’in çok ciddi suçlamalarla başlattığı yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda FIFA kongresi için Zürih’te bulunan yedi üst düzey FIFA üyesi gözaltına alındı. Beklen-medik operasyon sonrası tartışmalar altında seçime giden FIFA’ nın başkanlığını beşinci kez aday olan 79 yaşındaki İsviçreli Sepp Blatter kazandı. İlk turda Blatter’in tek rakibi olan Ürdün Prensi Ali bin Hüseyin 73, Blat-ter 133 üyenin oyunu aldı. İkinci tura kalan seçimde Ürdün Prensi çekilince Blatter’in galibiyeti tescillenmiş oldu.
Dünya ekonomisinin hızlı gelişimiyle birlikte Blatter’in başını çektiği yöneticiler, futbolu küresel sermayenin en önemli yatırım aracı hâline dönüştürdü. Bugün FIFA’nın yıllık geliri 1,4 milyar dolara ulaşırken, Dünya Kupası organizasyonları için milyarlarca dolarlık bütçeler ayrılmaya başladı. Herkesin iştahını kabartan bu dev pastadan pay alabilmek veya oyunun bir parçası olabilmek için verilen mücadelede, özellikle 90’larda başlayan bir dizi rüşvet ve yolsuzluk ağı oluşturulduğu anlaşılıyor. FIFA kongresine sayılı günler kala operas-yona start veren Amerikan Adalet Bakanlığı, özellikle merkezi Miami’de bulunan Kuzey ve Orta Amerika Futbol Federasyonları Birliği’ne (CONCACAF) yoğunlaşmış durumda. Aynı gün açıklama yapan ABD Adalet Bakanı Loretta Lynch, Zürih’te başlayan operasyonun başlangıç olduğunu belirttikten sonra 1991’den itibaren FIFA üyelerinin sistematik çalışan bir rüşvet ağı kurdukları suçlamasında bulundu. Açılan dosya özellikle Orta ve Güney Amerika kı-tasındaki ülke federasyonlarını ilgilendiriyor bir konu gibi gözükse de konuyu FIFA’ya bağlayan durum, tutuklanan kişilerin aynı zamanda Blatter’e çok yakın çalışan FIFA üyeleri olması.
Amerikalı savcılar, şu an için 150 mil-yon dolarlık bir rüşvet çarkının olduğu, bu ilişkiler için ABD ve İsviçre bankalarının kullanıldığı bilgisini verdiler. Zürih’teki gözaltılarda dikkat çeken isimlerin başında Jeffrey Webb geliyor. Kayman Adaları’dan olan Webb, aynı zaman FIFA Başkan Yar-dımcısı. Uruguay’dan Eugenio Figueredo da Blatter’e en yakın isimlerden.
ABD tarafında soruşturmayı yürüten federal savcılar, FIFA üyelerinin para aklama ve rüşvet çarkını birçok farklı yöntemle idare ettiklerini anlattılar. Savcılar, üyeler arası karşılıklı oy satın almalara örnekler de verdi. Bunlar içerisinde en dikkat çekeni, Katarlı Muhammed bin Hammam’ın 2011 FIFA başkanlık seçimlerinde kendisine destek olması için dönemin CONCACAF başkanı Jack Warner’a 1,2 milyon dolar vermesi. Warner ise Hammam’ın bir konferansından sonra kendi üyelerine Hammam’ı destekle-meleri karşılığında içinde 40 bin dolar olan zarfları dağıtmış. Asya Futbol Federasyon-ları Başkanlığı ve FIFA Başkan Yardımcılığı da yapmış olan Hammam ismi önemli. Çünkü bir diğer soruşturma konusu olan ve İsviçre Federal Savcılığı’nın takip ettiği Rusya ve Katar’ın ev sahipliği yapacağı 2018 ve 2022 Dünya Kupası organizasyonlarının kazanılması ile ilgili de çok ciddi rüşvet iddiaları var.
Kuşkusuz bu kadar geniş katılımlı ve uzun yıllara yayılan bir yolsuzluk çalış-masından hayatının yarısından fazlasını FIFA’da geçirmiş olan birinin haberdar olmaması mümkün değil. UEFA Başkanı Michel Platini de Zürih’te herkesin içinde bu tepkisini göstererek Blatter için “Artık çok fazla. İstifa etmesi lazım. Avrupa’da
ülke federasyonları Blatter’e destek ver-meyecekler.” diyerek yaşananlara tepkisini dile getirdi. Kongrede nasıl bir konuşma yapacağı merakla beklenen Blatter ise FIFA’yı önümüzdeki günlerde zor günlerin beklediğini belirterek “Herkesi kontrol etme
şansım ve gücüm yok; fakat başkan olarak sorumluluk sahibi olmalıyım.” şeklinde yorumda bulunarak iddiaların ciddiyetini kabul etti.
Zürih’te kongre ve başkanlık seçimle-rine iki gün kala ‘zamanlaması manidar’
operasyon aslında hiç kimseyi şaşırtmadı. Yıllardır konuşulan, uluslararası medyada defalarca yer almış ve soruşturmalara konu olan bir dosya ciddi şekilde açılmış oldu. Ba-kalım, bu soruşturma, FIFA’nın ve Blatter’in geleceğini nasıl etkileyecek?
FIFA’NIN KOLTUĞUNA YINE ŞAIBELERIN MERKEZINDEKI İSVIÇRELI SEPP BLATTER OTURDU.
39 6–12 EKİM 2010 ZA MANEKONOMÝ39 3 - 9 HAZİRAN 2015 ZAMANSPOR
BEHRAM KILIÇ
1Taktik, fizik gerekli ama futbolcuyu rahat bırakmak lazım. Futbolcu ken-
dini ifade edecek. Hamzaoğlu bunu yaptı. Futbolcular rahatladı. Yüzleri gülmeye baş-ladı. Bu da her şeye yansıdı. Mütevazı davrandı. Futbolcular da mutluluklarına sebep olan hocaya güzel bir hediye verdi.” Bu sözler, Galatasaray Kaleci Antrenörü Claudio Taffarel’e ait. “Yaklaşımı bana Jose Mourinho’nunkini hatırlatıyor.” cümlesi Wesley Sneijder’e, “Onun gelişi kırılma anıydı.” sözleri de kaptan Selçuk İnan’a...
Sezon öncesi Roberto Mancini ile yol-larını ayıran, bir başka İtalyan teknik adam Cesare Prandelli’ye görevi veren, arada yönetim değişikliğine giden, Avrupa’ya veda eden ve ligde bir türlü istikrarı yakalaya-madığı için Hamza Hamzaoğlu’nu takımın başına getiren Galatasaray, hocanın oyuncu grubunu özgür bırakması sayesinde Süper Lig’de 20. şampiyonluğa ulaşıp 4. yıldızı takan ilk kulüp oldu.
O gelmeden önce takım âdeta bir boşlukta gibiydi. Şampiyonlar Ligi’nde karşılaştığı Borussia Dortmund ve Arsenal’den 4 gol yiyip elenmişti. Oyuncu grubunun morali bozuk, yerli yabancılar birbirine küs, taraftarın hedefindeki kaptan Selçuk içerideki maçlarda ıslıklanıyor, Burak eski günlerinden uzak, teklifler alan Sneijder’in kafası karışıktı. Futbol adına yokları oynayan, yedeklerin kadroya girmelerinin mümkün görünmediği, birlik-telikten, ruhtan ve beklentiden uzak bu hava Belçika’da Anderlecht’e 2-0 kaybettikleri maç gecesine kadar sürdü.
Bu yenilgi sonrası yeni yönetimin etkili isimlerinden Abdurrahim Albayrak ve Ali Dürüst, yeni hoca için düğmeye basmıştı.
26 Kasım gecesi aradıkları ilk isim Hamza Hamzaoğlu’ndan başkası değildi. Kadere bakın ki aynı gün Hamzaoğlu’nun 81 yaşın-daki babası vefat etmişti. Yöneticilerin teklifi 1 Aralık günü imzaya döküldü. Hamzaoğlu 6 aylığına göreve geliyordu. Aslında büyük bir risk de almıştı.
Daha takımla tanıştığı anda futbolcuların yüzleri gülmeye başladı. Pozitif enerjisiyle ortamı bir anda değiştirdi. Hamzaoğlu sa-yesinde Selçuk, Burak, Yasin gibi oyuncular performanslarının üzerine çıktı. Fıtık ameliyatı olan Melo bile bir an önce sahalara dönmek istedi. Son Galatasaray kongresinde yarışan 3 başkan adayının da seçim vaadi olmayı başardı. 6 aylığına geldi, risk aldı ama sonunda başardı. O geldiğinde sahaya kendi başına bir şeyler yapmak isteyen ancak takım olarak bir şeyler yapamayan bir kadro vardı. Bu ‘ben’li kadroyu ‘biz’e dönüştürdü.
Devre arası Veysel Sarı, Umut Gündo-ğan, Gökhan Zan’la yolları ayırdı. 4-2-3-1 sistemini oturttu. Burak’ı geriden hücuma katmaya başladı. Selçuk’u biraz öne, Melo’yu biraz geriye çekti. O gelmeden takım uzun toplarla çıkıyordu. Hoca ise pas yaparak ileri çıkmayı tercih etti. “Araba aynı araba aslında baktığınızda, otobana çıkmış, gidecek ama el freni çekili unutulmuş. Biz ona müdahale ettik sadece.” diyordu mütevazılığı elden bırakmayarak.
Lig yarışında takım kimi zaman 3. sıraya düştü, kimi zaman zirveye çıktı. Bazı maçlar-dan sonra kendini bile eleştirdi. Mesela, 2-2 sona eren Başakşehir maçından sonra yanlış oyuncu değişiklikleri yaptığını söyledi.
İlk günlerde “Ben sadece onların burada mutlu olmaları için çalışacağım.” demişti. Futbolcular mutlu oldu ve bu mutluluk Gala-tasaray’a 20. şampiyonluğu getirdi.
ŞAMPIYONLUĞUN ŞIFRESI ‘ÖZGÜRLÜK’Galatasaray’ın şampiyonluğunda aslan payı Hamza Hamzaoğlu’nun. risk alarak takımın başına gelen genç teknik adam, futbolcuları özgür bıraktı. Oyuncular, özgürlüklerinin karşılığında ona şampiyonluk hediye etti.