YUMUŞAK GÜÇ SAVAŞLARI Atilla Sandıklı ÖZET · doğrudan bağlı olmayan güç kullanımı...

23
183 YUMUŞAK GÜÇ SAVAŞLARI Atilla Sandıklı * ÖZET Küresel güçlerin ulusal çıkarlarını elde etmek için terörü bir araç olarak kullanması, 11 Eylül 2001 ve sonrasında terörün kendilerini de vurması ile ortadan kalkmıştır. Uluslararası terör lanetlenmiş ve teröre destek veren devletler hedef haline getirilmiştir. Bu durum küresel güçlerin yumuşak gücün kullanımını esas alan stratejiler geliştirmesine, bir boyutu ile de “Yumuşak Güç Savaşları” bağlamında değineceğimiz mücadelelere neden olmuştur. Yumuşak Güç Savaşları, çıkarları çelişen ülkelerin birbirlerinin yumuşak güçlerini yok etmek ve zayıflatmak için kendi yumuşak güçlerini kullandıkları bir mücadele yöntemidir. Bu makalede güvenlik, güç ve savaş kavramlarının geçirdiği dönüşüm vurgulandıktan sonra Yumuşak güç yaklaşımı ve bu çerçevede kavramsallaştırılan Yumuşak Güç Savaşları ele alınacaktır. Bununla birlikte Yumuşak Güç Savaşları’nın özellikleri vurgulandıktan sonra bu savaşlardaki başarı prensipleri üzerinde durulacaktır. Anahtar Kelimeler: Yumuşak Güç, Yumuşak Güç Savaşları, Yeni Toplumsal Hareketler, Yönetişim, Çoğulcu Demokrasi ABSTRACT The utilization of terrorism by global powers in service of their national interests ceased in the aftermath of the 11 September 2001 related with the reason that these global powers were also subjected to terrorism. The international terrorism was cursed and the states which gave support to the terrorism became targets. This situation triggered the development of some strategies by the global powers which were based on the soft power and in some sort; it led * Doç.Dr. Atilla Sandıklı; Haliç Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi ve Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM) Başkanı.

Transcript of YUMUŞAK GÜÇ SAVAŞLARI Atilla Sandıklı ÖZET · doğrudan bağlı olmayan güç kullanımı...

183

YUMUŞAK GÜÇ SAVAŞLARI

Atilla Sandıklı*

ÖZET

Küresel güçlerin ulusal çıkarlarını elde etmek için terörü bir araç olarak kullanması, 11 Eylül

2001 ve sonrasında terörün kendilerini de vurması ile ortadan kalkmıştır. Uluslararası terör

lanetlenmiş ve teröre destek veren devletler hedef haline getirilmiştir. Bu durum küresel

güçlerin yumuşak gücün kullanımını esas alan stratejiler geliştirmesine, bir boyutu ile de

“Yumuşak Güç Savaşları” bağlamında değineceğimiz mücadelelere neden olmuştur.

Yumuşak Güç Savaşları, çıkarları çelişen ülkelerin birbirlerinin yumuşak güçlerini yok etmek

ve zayıflatmak için kendi yumuşak güçlerini kullandıkları bir mücadele yöntemidir. Bu

makalede güvenlik, güç ve savaş kavramlarının geçirdiği dönüşüm vurgulandıktan sonra

Yumuşak güç yaklaşımı ve bu çerçevede kavramsallaştırılan Yumuşak Güç Savaşları ele

alınacaktır. Bununla birlikte Yumuşak Güç Savaşları’nın özellikleri vurgulandıktan sonra bu

savaşlardaki başarı prensipleri üzerinde durulacaktır.

Anahtar Kelimeler: Yumuşak Güç, Yumuşak Güç Savaşları, Yeni Toplumsal Hareketler,

Yönetişim, Çoğulcu Demokrasi

ABSTRACT

The utilization of terrorism by global powers in service of their national interests ceased in the

aftermath of the 11 September 2001 related with the reason that these global powers were also

subjected to terrorism. The international terrorism was cursed and the states which gave

support to the terrorism became targets. This situation triggered the development of some

strategies by the global powers which were based on the soft power and in some sort; it led * Doç.Dr. Atilla Sandıklı; Haliç Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi ve

Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM) Başkanı.

184

the mentioned battles within the article in the context of “Soft Power Wars”. The Soft Power

War is a method of a battle in which the states that have contrasting interests use their soft

power in order to dissolve and to weaken each other’s soft power. In this article, firstly the

transformation of notions as security, power and war will be stressed. Then the soft power

approach and the Soft Power Wars which were conceptualized in this framework will be

evaluated. Although, after stressing the features of the Soft Power Wars, the principles which

are necessary for the success of these wars will be elaborated.

Keywords: Soft Power, Soft Power Wars, New Social Movements, Governance, Pluralist

Democracy

GİRİŞ

Güvenlik, güç ve savaş kavramları tarihsel bir süreç içinde teknolojik, siyasal, sosyal ve

hukuksal gelişmelere bağlı olarak bir evrim geçirmiştir.1 Başlangıçta güvenlik “devlet

egemenliği ve toprak bütünlüğü” hedeflerine yönelmiş, siyasi ilişkilerde ve güvenlik

analizlerinde askeri güç ve strateji önem kazanmıştır. Ok, yay, piyade, süvari ve savaş

arabalarının kullanıldığı klasik dönem savaşları süreç içinde yivsiz tüfek ve top gibi ateşli

silahların kullanıldığı erken modern dönem cephe savaşlarına evrilmiştir.

Sanayi devrimi sonrasında modern dönemin topyekûn savaşları kapsamında nüfus ve

ekonomik güç ön plana çıkmıştır. 1. Dünya Savaşı’nda Almanya’nın savaşma azim ve

kararını kıran ve onu “stratejik tükenmeye” götüren iki nedenin, savaş planlarını

destekleyecek yeterli asker sayısını sağlayacak nüfusa sahip olmaması ve ekonomik

1 William S. Lind, Keith Nightengale, John F. Schmitt, Joseph W. Sutton, and Gary I. Wilson, “The Changing

Face of War: Into the Fourth Generation”, Marine Corps Gazette, (1989): 22-26.; Martin Van Creveld, The

Rise and Decline of the State, (Cambridge: Cambridge Press, 1999).; D. J. Hanle, “On terrorism: An Analysis of

Terrorism as a Form of Warfare”, (Master Thesis, Naval Postgraduate School, 1987).; Avin Toffler, War and

Anti-war: Survival at the dawn of the 21st Century, (Boston: Little Brown and Company, 1993.; J. Argüilla & D.

Rondfelt, Swarning and the Future of Conflict, Rand Cooperation, (2000).

185

imkanların yetersizliğidir. Yani nüfus ve ekonomik yetersizlik Almanya’nın savaşı

kaybetmesine neden olmuştur. Bu aşamada nüfus ve ekonomik güç güvenlik kavramlarına

dahil olmuştur. Teknolojinin gelişmesine paralel olarak uzun menzilli füzelerin, hava

kuvvetlerinin ve tank birliklerinin sisteme dahil olmasıyla modern dönem savaşları manevra

savaşlarına dönüşmüştür. Savaşlarda siyasi güç, askeri güç, bilimsel, ve teknolojik güç,

coğrafi güç, insan gücü, pisiko-sosyal ve kültürel güç unsurlarının tamamı milli güç unsurları

olarak kullanılmaya başlamıştır.

Uluslararası hukuk kurallarındaki gelişmeler ve savaşların siyasi, ekonomik ve sosyal

maliyetlerinin kabul edilemez boyutlara ulaşması, Soğuk Savaş sonrası dönemde post-modern

savaş yöntemlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu savaşların temel özelliği asimetrik

unsurların kullanılmasıdır. Terör örgütleri, mafyalar, gizli servisler ve özel kuvvetlerin

kullanıldığı düşük yoğunluklu savaşlar; yıldız savaşları, siber savaş ve etki odaklı savaş gibi

ileri teknoloji savaşları ve literatürde yerini henüz almamış fakat uygulamalarını yakından

takip ettiğimiz yumuşak güç savaşları post- modern savaş yöntemleri içinde yerini almıştır.

Günümüzde güvenlik değerlendirmeleri karşılıklı etkileşim ortamında küresel, bölgesel,

ulusal ve toplumsal güvenlik olarak genişlemiş, sistem, devlet, toplum birey düzeyinde

analizler yapılmaya başlamıştır. Güvenlik siyasi, askeri, ekonomik, toplumsal ve çevre olmak

üzere beş boyutlu olarak kategorize edilmiştir.2 Bu gelişmeler ışığında güç kavramı da

değişim göstermiştir. Sert, yumuşak ve akıllı güç kavramları literatürdeki yerlerini almıştır.

Uluslararası ilişkilerde yumuşak gücün önemi üzerinde durulmakta ve etkinliği

tartışılmaktadır. Yumuşak güç savaşları olarak kavramsallaştırılabilecek olgular ve olaylar

yaşanmaktadır.

Bu makalede güç kavramı, sert, yumuşak ve akıllı güç sınıflandırması üzerinde

durulacak, yumuşak gücün artan önemi vurgulandıktan sonra yumuşak güç savaşları 2 Barry Buzan, “New Patterns of Global Security in the Twenty First Century”, International Affairs 67, 3

(1991), 439-51.

186

kavramsallaştırılacaktır. Devamında yumuşak güç savaşlarının özellikleri ve bu savaşlarda

başarının temel prensipleri açıklanacaktır. Soğuk Savaş sonrasında yaşanan devrimlerin, halk

ayaklanmalarının, darbeler ve eylemlerin iyi okunabilmesi için gerçekleşen olayların

kuramsal bir çerçeve ile tanımlanması, anlamlandırılması ve açıklanabilmesi gerekmektedir.

Türkiye’de Gezi olayları, Mısır’daki darbe, Tunus’taki karışıklar ve Ukrayna’da yaşanan

gelişmeler yumuşak güç savaşları kuramı çerçevesinde daha iyi analiz edilebilir. Amaç

gelecekte yumuşak güç savaşları kapsamında meydana gelebilecek muhtemel olaylar

hakkında farkındalık oluşturmak ve bu olayların önlemesi için gerekli önlemleri sunmaktır.

GÜÇ KAVRAMI

Genellikle realist yaklaşımla özdeştirilen güç kavramı, gerçekte farklı şekillerde idealizm,

Marksizm, feminizm ve eleştirel yaklaşımlarda da önemli bir yer tutmaktadır. Uluslararası

ilişkiler sistemini yönetecek merkezi bir otorite ve yeterli hukuk kuralları bulunmadığından,

her devlet kendi varlığını sürdürmek ve küresel sistemde yer edinmek için güvenlik ve güç

arayışları içerisine girmektedir. Uluslararası ilişkiler tarihi bir bakıma güçlerin oluşumu,

gelişimi, mücadelesi ve ilişkileri tarihidir. Uluslararası ilişkiler teorilerinde ve uluslararası

analizlerde başvurulan en önemli temel kavram olmasına rağmen, gücün içeriği ve nasıl

ölçülebileceği konusunda net bir mutabakat yoktur. Joseph Nye’e göre güç hava durumu

gibidir; yani herkesin hakkında konuştuğu ancak çok az insanın işleyiş mantığını anladığı bir

kavramdır.3

Hans Morgenthau, uluslararası politikanın temel amacını güç arayışı ve güç mücadelesi

ile özdeşleştirmektedir. Gücü; hem bir ilişki türü, hem uluslararası politikanın en temel amacı,

3Joseph Nye, “The Changing Nature of World Power,” Political Science Quarterly , 105/2, (1990), 177; Dünya

Siyasetinde Başarının Yolu Yumuşak Güç, çev. Rayhan İnan Aydın, (Ankara: Elips Kitap, 2005): 11.

187

hem de amacın gerçekleştirilmesi için bir araç olarak tanımlamıştır.4 Kalevi J. Holsti ise gücü

bir ülkenin ödül, ceza, ikna ve zorlama gibi yöntemler kullanarak karşı tarafın davranışlarını

kendi çıkarları doğrultusunda etkileme ve yönlendirebilme kapasitesi olarak açıklamaktadır.5

Robert Dahl “The Concept of Power” adlı eserinde, güç kavramını bir aktörün diğer bir aktöre

normalde yapamayacağı bir şeyi yaptırabilme kapasitesi olarak tanımlamaktadır.6

Güç sayesinde A devleti B devletinin davranışlarını kendi çıkarları doğrultusunda

değiştirebileceği gibi; A devleti ulusal çıkarlarını korumak için C devletinden gelebilecek

baskı, zorlama ve ikna uygulamalarını etkisiz bırakarak, C devletinin alanını daralttığında da

güç kullanmış olur. Bu konuda Edward H. Carr, güç yönteminde caydırıcılık kavramını ön

plana çıkarmıştır.7 Bu nedenle güç barış zamanında da caydırıcılık etkisiyle önemli katkılar

sağlar. Savaş ancak caydırıcılığın başarısızlığa uğraması durumunda gündeme gelir ve son

çare olarak başvurulması gereken güç uygulamasıdır.

Kennet N. Waltz’a göre güç, karşılıklı bağımlılığa dayalı bir uluslararası sistemde diğer

aktörlerden bağımsız karar alabilme ve onların kararlarından en az etkilenme kapasitesi olarak

tanımlanabilir. Bir aktöre daha fazla hareket serbestisi yaratan ilişki, kurum, önyargı ve

uygulamalar onun gücünü oluşturur. Devletlerin amacı gücü maksimize etmek değil güvenliği

sağlamaktır. Sahip olunan hareket serbestisi aynı zamanda güvenliği tehlikeye atmadan

izlenebilecek olası politika yelpazesinin de genişlemesini ifade eder.8

4 Hans Morgenthau, Politics Among Nations. The Struggle for Power and Peace, (New York: Alfred A. Knoff,

INC., 1985), 127-64.

5 Kalevi. J. Holsti, “The Concept of Power in the Study of International Relations,” Background, Vol. 7, No.4,

(1964), 179.

6 Robert Dahl, “The Concept of Power,” Behavioral Sciences, Vol. 2, (1957), 201-203

7 Edward H. Carr, Twenty Years’ Crisis, 1919-1939: An Introduction to the Study of International Relations,

(New York: Perennial, 1981), 109.

8Kenneth Waltz, Theory of International Relations, (New York, Waveland Press Inc., 1979) 195.; Kenneth

Waltz, “Realist Thoughtand Neorealist Theory,” Journal of International Affairs, 44/1, (1990) 21-37

188

Robert Keohane ve Nye’nin “kompleks karşılıklı bağımlılık” olarak tanımladıkları, çok

sayıda devletin sosyal ve siyasal bağlarla birbirlerine bağlandığı bir uluslararası ortamda;

zorlama, baskı ve savaş uygulamaları geri planda kalmaktadır. Kompleks bağımlılık

teorisinde güç elde etmek için; sorunlar arasında bağlantı kurma, gündem belirleme, uluslar

ve hükümetler ötesi ilişkiler geliştirme ve uluslararası örgütlerde söz sahibi olabilme

kapasitelerine sahip olunması gerekir.9 Günümüzde aktörlerin hareket alanları karmaşık ilişki

ve bağımlılık esasıyla sınırlanmakta, bir aktörün ulusal çıkarları bir anda küresel sorun haline

gelebilmekte ve askeri güç kullanımı devletleri zor duruma sokarken, sivil toplum örgütleri ve

uluslararası örgütler devletlerin dış politikalarına müdahale edebilmektedir.

Uluslararası örgütlerin yaygınlaşması, sivil toplum örgütlerinin güçlenmesi, devlet dışı

diğer aktörlerin etkinliğini artırması ve küresel medyanın gelişmesi, içinde bulunduğumuz

dönemde “sert güç”, “yumuşak güç” ve “akıllı güç” tartışmalarını gündeme getirmiştir. Güç

yaşanan döneme, var olan aktörlere ve mevcut olaylara göre bu üç kavram arasında

geçişkenlik ve değişim gösterebilir. Bir ülke dünya siyasetinde istediği hedeflere ulaşmak için

askeri müdahaleyi, baskı ve dayatmayı içeren sert gücü kullanabileceği gibi; o ülkenin

değerlerine hayran olan, onu örnek alan, refah seviyesine ve fırsatlarına özenen ülkelerin

kendisini izlemesiyle ulaşacağı yumuşak gücü de kullanabilir. Akıllı güç ise sert güç ile

birlikte yumuşak gücün etkin biçimde kombine edilmesini esas alır.

Nye ile Richard L. Armitage gibi önde gelen uluslararası ilişkiler uzmanları tarafından

geliştirilen“akıllı güç” kavramı; sert ve yumuşak gücün sadece birleşmesinden oluşmamakta,

gücün uygulanacağı aktörün davranışlarına uyum sağlayacak şekilde önceden hazırlanmış bir

zeminde ölçülü bir tepki öngörmektedir.10 Ayrıca koşullar, hedef, maliyet, zaman ve etkinlik

sert ve yumuşak güç optimalinin belirlenmesine etki etmektedir. Uzmanlar sert gücün

9 Robert Keohane & Joseph Nye, Power and Interdependence, (New York: Longman, 2001), 196.

10 Joseph Nye & Richard Armitage, “A smarter, more secure America”, CSIS Commission on smart power,

CSIS, (2007), 14.

189

gerekliliğini vurgulayarak, bunun bir ülkenin yumuşak gücünün de garantisi olacağını

belirtmekte ve akıllı güç kullanımına dikkat çekmektedir.

YUMUŞAK GÜÇ

Zaman ve mekana, uluslararası sitemin yapısındaki ve kurallardaki gelişime uygun olarak

gücün anlamında da önemli değişimler yaşanmıştır. Geçmişte ve Soğuk Savaş sürecinde

askeri güç ve yetenekler, en etkin güç olarak kabul edilirken, içinde bulunduğumuz bilgi ve

iletişim çağında bu etkinlik kamuoyunu yönlendirebilme, ikna ve pazarlık yeteneği olarak

karşımıza çıkmaktadır. Yumuşak güç kavramını literatüre kazandıran Nye’ye göre; küresel

sistemin çok kutuplu yapısı, uluslararası örgütler ve medyanın artan etkisi sonucu askeri

kapasite geri planda kalmıştır. Asimetrik savaş yöntemlerinin üretilmesi ve klasik orduların

etkinliğinin azalması sonucu çağımızda sert/kaba gücün önemini azaltmıştır.11

Zorlama yerine işbirliğini öneren Nye, yumuşak gücü; “Eğer istediğim şeyi istemeni

sağlayabilirsem, o zaman yapmak istediğim şeyi yapman için seni zorlamama gerek

yoktur”12şeklinde tanımlamıştır. Yumuşak güç, söz konusu devletin, kendi ulusal çıkarlarını,

liderlik ettiği ülkelerin ulusal çıkarlarıyla örtüşecek bir biçimde sunabilme ve diğerlerini de

hoşnut edecek bir biçimde uygulayabilme kapasitesi demektir.

İstenilen neticeleri elde etmek adına başkalarının güdülerini zorlamaktan ziyade onları

cezbederek istediğini yaptırma kabiliyeti olan yumuşak güç; aktöre iliştirilmiş güç ve aktöre

doğrudan bağlı olmayan güç kullanımı olarak ikiye ayrılır. Bir aktör onu cazibe merkezi

haline getiren özellikleri ile doğrudan bir ülkenin kamuoyuna etki edebileceği gibi,

11 Joseph Nye, “Soft Power,” Foreign Policy, no. 80. (1990), 153-71.

12 Joseph Nye, Amerikan Gücünün Paradoksu, (İstanbul: Literatür Yayıncılık, 2003), 10-11

190

uluslararası örgüt, kurum ve yapılar üzerinden de etki edebilir. Kurumsal çerçeve ve yapısal

ilişkiler güç dengelerini değiştirebilir.13

Yumuşak gücün kullanımında birçok unsur karşımıza çıkmaktadır. Bunlar asker

sayısından ve yaptırım gücünden çok bir ülkenin ekonomik ve finansal kapasitesi, rekabet

kabiliyeti, yaratıcı düşüncesi, insan kalitesi ve sosyal sermayesi, özgürlükleri, demokrasisi,

refahı, tarihi birikimi, kültürel zenginliği, sanatı, sineması, mimarisi, müziği, eğitim

sistemi,bilim ve teknoloji altyapısı, inovasyon kapasitesi, diplomatik becerisi ve kendini

anlatabilme yeteneğinin toplamıdır. Bu unsurları bir araya getiren bir ülke, bir cazibe merkezi

haline gelir. Takip edilen, konuşulan, "hikâyesine kulak kabartılan" bir ülke olur.

Nye’nin geçmişte devletin medya ile kamuoyunu yönlendirebildiği; ama günümüzde

bunun çift taraflı işlerlik kazandığını, kamuoyunun da devleti medya ile etkileyebileceğini

belirtmektedir. Devletlerin yumuşak güç uygulamasında kamuoyuna nüfuz edebilmek için

kullandığı kamu diplomasisi; "devletten-halka" ve "halktan-halka" iletişim olmak üzere iki

ana çerçevede toplanmaktadır.14 Devlet-halk eksenindeki faaliyetler; devletin, izlediği

politikaları, yaptığı faaliyetleri ve açılımları, resmi araçları ve kanalları kullanarak kamuya

anlatmasıdır. Halktan halka doğrudan iletişim faaliyetlerinde ise araştırma merkezleri,

kamuoyu araştırma şirketleri, basın, kanaat önderleri, üniversiteler, mübadele programları,

dernek ve vakıflar gibi devlet dışı sivil toplum örgütlerinin kullanılması esastır.

YUMUŞAK GÜÇ SAVAŞLARI

Soğuk Savaş döneminde askeri güç ve ekonomik güç kapasiteleri ön plana çıkmış ve bu

kapasiteyi etkin olarak kullanan Batı Bloğu, Doğu Bloğu’nu pes ettirmişti. Soğuk Savaş’ın

13 Robert W. Cox, “Social Forces, States and World Orders: Beyond International Relations Theory”, içinde

Neorealism and Its Critics, Der. Robert Keohane, (New York: Colombia University Press, 1986), 219.

14 İbrahim Kalın, “Türk dış politikası ve kamu diplomasisi”, Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü, (Son Erişim:

13 Eylül 2013). http://www.kdk.gov.tr/sag/turk-dis-politikasi-ve-kamu-diplomasisi/20

191

sona ermesi, küreselleşme sonrası oluşan karşılıklı bağımlılık, iletişim yeteneklerindeki

devrim niteliğinde yaşanan gelişmeler, sivil toplumun ve devlet dışı aktörlerin etkinliğinin

artması uluslararası sistemde büyük çaplı değişimlere neden olmuştur. Küresel ve bölgesel

örgütlerin girişimleri ve uluslararası hukukta meydana gelen gelişmeler savaşı ve sert güç

kullanımını büyük ölçüde sınırlamıştır.

Küresel güçlerin ulusal çıkarlarını elde etmek için alçak yoğunluklu çatışmalar

kapsamında terörü bir araç olarak kullanma durumu, 11 Eylül 2001’de terörün kendilerini de

vurmasından sonra ortadan kalkmıştır. Uluslararası terör lanetlenmiş ve teröre destek veren

devletler hedef haline getirilmiştir. Bu durum küresel güçlerin barış ortamında da küresel ve

bölgesel sistemleri kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirebilmek ve ülkeleri

yönlendirebilmek maksadıyla yumuşak gücün kullanımını esas alan stratejiler15 geliştirmesine

neden olmuştur. Bu stratejilerde yumuşak güç doğrudan ülkeleri yönlendirebilecek şekilde

kullanılabileceği gibi; karşı tarafın direnmesi durumunda onun yumuşak gücüne darbe

vurulması, yok edilmesi veya zayıflatılması maksadıyla da kullanılabilir. Böylesine bir durum

yumuşak güç savaşlarını gündeme getirir.

Yumuşak güç savaşları çıkarları çelişen ülkelerin birbirlerinin yumuşak güçlerini yok

etmek, zayıflatmak için kendi yumuşak güçlerini kullandıkları bir mücadeledir. Yumuşak güç

savaşları bir ülkenin yumuşak gücünün hızlı bir gelişme göstererek küresel ve bölgesel

güçlerin çıkarlarını tehdit etmesi durumunda da meydana gelebilir. Hele hele yumuşak gücü

hızlı bir şekilde gelişen ülkenin politikaları küresel ve bölgesel güçleri hedef almaya veya

yumuşak gücüne zarar vermeye başlarsa yumuşak güç savaşlarının çıkması kaçınılmaz olur.

Hatta bu gelişme farklı devletleri tehdit ettiğinde bu devletler bir ittifak oluşturarak veya bir

ittifak oluşturmadan ayrı ayrı, yumuşak gücü hızlı bir şekilde gelişen ülkeye karşı savaş

açabilirler ve bu savaşı aynı anda uygulayabilirler. 15 John Arquilla & David Ronfeldt, The Emergence of Noopolitik. Toward an American Information Society,

(Santa Monica CA: Rand Corporation: 1999), 30-31.

192

Bu savaşlarda karşı tarafın etkili olan yumuşak güç unsurları hedef alınmaktadır. Bu

unsurlar içinde siyasi liderler, partiler, sivil toplum örgütleri, değerler, ideolojiler, tarihsel

derinlik, kültürel yapı, insan kapasitesi, ekonomik gelişme, finansal sistemler, yaratıcı

düşünce yeteneği ve o ülkeyi cazibe merkezi haline getiren diğer yetenek ve kabiliyetler

bulunmaktadır. Ayrıca yumuşak gücün gelişmesine katkı sağlayan bölgesel ve uluslararası

sistemin mevcut durumu da hedef alınabilir. Bu hedeflere yönelik stratejiler birbirleri ile

uyumlu ve koordineli bir şekilde uygulanır. Gerektiğinde sıcak bir çatışmaya neden

olmayacak şekilde, sert gücün yumuşak güce olumlu etkisinden de faydalanılabilir.

Yumuşak güç savaşlarında belirlenen hedeflere yönelik şiddet içermeyen mücadele

yöntemi esas alınır. Küreselleşme ve bilgi teknolojilerinden istifade edilerek uluslararası

kamuoyu ve hedef ülke kamuoyları şekillendirilir. Ülke içindeki parçalanmış yapıdan ve

kutuplaşmadan azami istifade edilir. Şiddet içermeyen mücadele karmaşık ve şiddetten daha

farklı bir mücadele aracıdır. Mücadele toplum ve kurumlar tarafından psikolojik, sosyal,

ekonomik ve siyasi araçların kullanılması yoluyla gerçekleştirilir. Bunlar protestolar, grevler,

direniş, boykot, itaatsizlik ve insan gücüdür. Bütün yönetimler ihtiyaç duydukları gücü

toplumdan, kurumların işbirliğinden, boyun eğme ve itaat algısından almaktadırlar. Şiddetin

aksine siyasi direniş, bu tür güç kaynaklarını kesmek için eşsiz bir öneme sahiptir. Siyasi

direniş süresince şiddetten uzak durmak esas olmasına rağmen zaman zaman şiddet içeren

mücadele yöntemi de benimsenebilir.16 Her iki teknik de mücadele içermesine karşın, bunu

çok farklı araçlarla ve farklı sonuçlarla gerçekleştirirler.

Geçmişteki güdümlü siyasi direniş kampanyaları, grev ve kitlesel gösteriler gibi sadece

bir veya iki yönteme dayanmaktaydı. Günümüzde direnişi gerektiği şekilde yoğunlaştırmak ve

yaygınlaştırmak maksadıyla iki yüzden fazla şiddet içermeyen eylem türü bulunmaktadır. Bu

yöntemler üç geniş kategoride sınıflandırılabilir: Birinci kategoride protesto, ikna, direniş ve

16 Gene Sharp, Diktatörlükten Demokrasiye, (Boston: The Albert Einstein Institution, 2010), 38-39.

193

müdahaleler yer almaktadır. Bu kategoride barışçı protesto ve ikna yürüyüşleri, büyük

meydanların işgali, oturma ve duran adam eylemleri, marşlar ve gece nöbetleri gibi sembolik

gösteriler yer almaktadır. İkinci kategoride sivil itaatsizlik yöntemleri bulunmaktadır ve bu

yöntemler sosyal, ekonomik ve politik olarak üç başlık altında toplanabilir. Bu kapsamda

sosyal itaatsizlik yöntemlerine başvurulabileceği gibi, boykotları ve grevleri de içeren

ekonomik itaatsizlik yöntemlerine veya politik itaatsizlik uygulamalarına başvurulabilir.

Üçüncü kategori içinde hızlı ve barışçıl işgal, paralel hükümet gibi psikolojik, fiziksel, sosyal,

ekonomik, politik yöntemlerle barışçıl müdahaleler yer almaktadır.17

Eğitimli siviller tarafından oluşturulacak akılcı strateji ve uygun taktiklerle bu

yöntemlerin geniş ölçekli, yaygın ve ısrarlı olarak uygulanması ülke yönetimleri için ciddi

problemler oluşturur. Siyasi liderlerin toplumda rahatsızlık yaratan davranış kalıpları ve

uygulamaları liderin hassasiyetleri olarak değerlendirilir ve istismar edilmeye çalışılır. Bilgi

teknolojileri ve medya etkin şekilde kullanılarak liderlerin diktatör olarak algılanması için

imajlar ve propagandalar yaygın bir şekilde gerçekleştirilir. Özgürlük adına gerçekleştirilen

eylemler ve direnişler ile liderin karizması ve otoritesi aşındırılır.

Direnişler toplumda hassasiyet yaratan politika ve uygulamalara karşı da uygulanabilir.

Bu sayede farklı özelliklere sahip geniş halk kitlelerinin katılımı ile direnişler

yaygınlaştırılabilir. Belirlenen strateji kapsamında iş yavaşlatma ve durdurma eylemleri bazen

gizlice uygulanabilir. Bazen açık isyan, itaatsizlik ve grevler şeklinde de görünür bir hal

alabilir. Şiddet içermeyen direnişlerde ülke yönetiminin meşruiyetini kabul etmeme ve

itaatsizlik propagandası önem arz etmektedir.

Eğer yönetimler ekonomik baskılara açıksa veya kendisine yönelik toplumsal şikayetler

çoğunlukla ekonomik nitelikteyse, o zaman boykot ve grev gibi ekonomik eylemler uygun

direniş yöntemleri olabilir. Yönetimlerin ekonomik sistemi sömürmeye yönelik olarak

17 Gene Sharp, A.g.e., 39.

194

gösterilen çabaları genel grev, iş yavaşlatma ve yardım esirgeme yöntemleriyle istismar

edilebilir. Çeşitli grev türlerinin seçici şekilde kullanılması yöntemi imalat, taşımacılık, ham

maddelerin tedariki ve ürünlerin dağıtımı gibi kritik noktalarda uygulanabilir.18

Şiddet içermeyen bazı mücadele yöntemleri broşür dağıtma, gizlice basın faaliyetleri

yürütme, açlık grevine gitme ve sokaklarda oturma eylemi yapma gibi insanların normal

hayatlarıyla bağlantılı olmayan eylemlere başvurulmasını gerektirebilir. Örneğin insanlar

greve gitmek yerine işlerine giderler fakat alışılmıştan daha yavaş ya da verimsiz şekilde

çalışırlar. Hatalar bilerek daha sık yapılmış olabilir. Şiddet içermeyen mücadelenin başarısı

etkili bir strateji ile ayrıntılı planlamaya bağlıdır. Ancak başarının temel anahtarı disiplindir.

Bir devletin yumuşak gücü ve liderinin cazibesi, bölgedeki ülkelerin liderlerini ve

halklarını etkileyebilecek bir duruma gelmesi durumunda, bu ülkelerdeki liderlere ve halklara

yönelik de yumuşak güç savaşları yürütülebilir. Yumuşak gücü gelişen ülkenin etkinliğini

sınırlamak amacıyla bölgedeki gelişmeler yeniden şekillendirilebilir. Eğer ülkenin yumuşak

gücünün kaynağı bir ideoloji veya inanç sistemiyse, bu değerleri aşındırmaya ve toplumun bu

değerlere yönelik bağlılığını azaltmaya yönelik propaganda ve eylemlere ağırlık verilebilir.

YUMUŞAK GÜÇ SAVAŞLARININ ÖZELLİKLERİ

Tarım ve sanayi devrimlerinden sonra 20. yüzyılın sonunda başlayan ve halen devam

eden iletişim ve bilgi devrimi siyasi, güvenlik, ekonomi, kültür ve kimlik alanlarında önemli

değişimlere neden olmaktadır. İletişim ve bilgi devrimi kapsamında yaşanan küreselleşme

bölgesel ve yerel kültürleri evrensel bir tek kültüre doğru yönlendirirken, aynı zamanda

homojenleşmeye tepki olarak yerel kültürlerin, etnik ve dinsel öğelerin ön plana çıkmasını da

sağlamaktadır. Özgürlük, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, serbest piyasa

ekonomisi ve refah gibi değerler küresel kültürleri etkilemektedir. Buna paralel olarak gelişen

18Gene Sharp, A.g.e.,39.

195

etnik ve dinsel kimliklerin özgürce yaşama beklentisi, bu kimliklerin siyasal taleplerini de

artırmaktadır.

Günümüzde farklı düşünce ve çıkar gurupları kendi düşüncelerini yaymak ve çıkarlarını

elde etmek için örgütlenmektedir. Sivil toplum kuruluşları kamuoyu oluşturmak suretiyle

bireylerin taleplerinin dile getirilmesine ve dikkate alınmasına yardımcı olmaktadır. Sivil

toplum kuruluşları devlet iktidarını kontrol altında tutma, halkın yönetime katılım düzeyini

yükseltme, demokratik anlayışı geliştirme, bilgiyi toplumun geniş kesimlerine yayma, yeni

fikirlerin geliştirilerek yayılmasını sağlama, siyasal sistemin halka karşı sorumluluğunu

artırma, siyasal kültürü geliştirme gibi özelliklere sahiptir.

Devlete bağlı olmadan gönüllülük esasına dayalı olarak, ortak bir amaç doğrultusunda

kurulan sivil toplum kuruluşları halkın katılımının en üst seviyede sağlandığı kuruluşlar

olarak ortaya çıkmaktadır. Bu anlamda halk yalnızca seçimlerde oy verme işlevini yerine

getiren seçmen kimliğinden uzaklaşarak, sivil toplumun bir üyesi olması dolayısıyla aktif bir

vatandaş kimliği kazanmaktadır. Yani vatandaşlar sivil toplum faaliyetlerine katılarak siyasal

mekanizmayı yönlendirme işlevi sayesinde yönetimde bir şekilde rol almış olmaktadır. Sivil

toplum örgütleri yaşanan iletişim ve bilgi devrimi sayesinde sadece ülke içinde değil

uluslararası düzeyde de örgütlenmekte ve etkilerini hem arttırmakta, hem de genişletmektedir.

Etnik ve dinsel kimlikler ile sivil toplum örgütleri hükümetlerin dışında siyasal güçler

olarak devlet yönetiminde alınan kararları, politikaları ve uygulamaları etkilemektedirler. Bu

durum devlet otoritesini zayıflatmakta ve ülke içinde parçalanmış yapılar oluşturmaktadır.

Yumuşak güç savaşlarında iktidar ve muhalefet arasındaki farklılıklar istismar edilebileceği

gibi, sivil toplum örgütlerinin oluşturduğu parçalanmış yapılar da istismar edilebilir.

Parçalanmış yapılar arasında kutuplaşmalar ve düşmanlıklar oluşturularak çatışma zeminleri

oluşturulabilir.

196

Siyasi iktidarların halkın belirli kesimlerinin taleplerini yeterince dikkate almaması, o

kesimleri ötekileştirmesi, hor görmesi ve tepkileri sadece güç kullanarak engellemeye

çalışması yumuşak güç savaşları için bulunmaz fırsatlar yaratmaktadır. Güç kullanımı

özgürlüklere vurulmuş bir darbe olarak gösterilir, kutuplaşma, düşmanlık ve çatışma ortamı

derinleştirilerek yaygınlaştırılmaya çalışılır. Hedef hükümetin yönetebilme kabiliyetinin

aşındırılması, istikrar ve güvenlik ortamının ortadan kaldırılması ve devletin yumuşak

gücünün zayıflatılmasıdır.

Siyasi liderin karakteri detaylı olarak incelenerek istismar edilebilecek özellikleri tespit

edilir. Halk içinde belirli kesimlerin inanç, görüş ve çıkar odağı olma noktasına gelen liderler

eğer bu kesimlerin dışındaki kesimlerle iletişimi keser, beklentilerini dikkate almazsa ve

otoriter yaklaşımı benimserse diktatör olarak gösterilir. Diktatör algısı yerleştirilerek

mücadelenin meşruiyeti sağlanır. Devlet kurumları ve yöneticilerin siyasi liderin emirlerini

dinlenmemesi yönünde çağrılarda bulunulur. Bu girişimlerle devlet hiyerarşisinde itaatsizlik

algısı oluşturularak yönetim felç edilmeye çalışılır.

Oluşturulan siyasi ortamda farklılıklar ötekileşmeye, ötekileştirmeler kutuplaşmalara ve

kutuplaşmalar düşmanlıklara dönüştürülür. Uzlaşma ve işbirliği arayışları dikkate alınmaz.

Devletin ve halkın ortak menfaatleri siyasal çatışmalara, kargaşaya ve kaosa feda edilir.

Herkesin kaybettiği böyle bir ortamda devletin yumuşak gücü zayıflar ve etkinliği azalır.

Sonuçta devlet, muhalefet, toplum ve kişiler kaybeder. Rakipler kazanır ve çıkarlarını elde

etmeye devam eder.

YUMUŞAK GÜÇ SAVAŞLARINDA BAŞARI PRENSİPLERİ

Yumuşak güç savaşlarında başarılı olmak için uygulaması gereken bazı prensipler vardır.

İlk olarak yumuşak güç olduğundan büyük gösterilmemeli, gücün gelişimi sürecinde bölge ile

ilgilenen diğer güçleri rahatsız edecek açıklamalardan kaçınılmalıdır. Gücün olduğundan

197

büyük gösterilmesi rekabet içinde bulunulan diğer güçler tarafından hedef haline getirilmesine

neden olabilir. Bu güçler kendi çıkarları aleyhine gelişen yumuşak gücün etkilerini azaltmak

için yumuşak güç savaşlarına başvurabilir. Henüz gelişme sürecinde böyle bir savaşa giren

devletin yumuşak gücü ülke içindeki hassasiyetler istismar edilerek zayıflatılır.

Küresel ve bölgesel güçlerle iyi ilişkiler geliştirilmeli, hayati bir konu olmadıkça çatışma

yaratacak gerilimlerden uzak durulmalıdır. Güç geliştirme stratejilerinin tamamında barış ve

istikrar ortamının gerekliliği çarpıcı şekilde vurgulanmaktadır. Bu nedenle yumuşak gücün

gelişim aşamasında işbirliği süreçlerine önem verilmeli, çatışma ve gerilimlerden kaçınılmalı,

ortaya çıkan sorunlar diyalog ve müzakerelerle çözülmeye çalışılmalıdır.

Ülke içindeki hassasiyetlerin istismarını engellemek için çoğulcu demokrasi ve yönetişim

prensiplerine uyulmalıdır. Demokrasinin gelişim sürecinde, devlet yönetiminde çoğunluğun

kararlarının mutlak olması, azınlık haklarını kısıtlayabileceği kaygısı çoğulcu demokrasiyi

ortaya çıkarmıştır. Çoğulcu demokrasi anlayışında çoğunluğun yönetme hakkı bulunmasına

rağmen çoğunluğun sınırsız yetkilere sahip olduğu söylenemez. Temel insan haklarına saygı,

insan onurunun korunması, azınlıkta veya muhalefette olanların beklentilerinin karşılanmaya

çalışılması, farklı düşüncelerin serbestçe hiçbir baskıyla karşılaşmadan söylenebilmesi

çoğulcu demokrasi için şarttır.

Çoğulcu demokrasilerde özgürlük herkesin yönetime serbestçe katılımını sağlarken,

eşitlik de insanların her türlü farklılığına rağmen, insan onurunun korunması gereğinden

dolayı, eşit bir şekilde bu yönetime katılabilmesi anlamına gelmektedir.19 Çoğulcu

demokrasilerde bireysel, kültürel ve sosyal haklar korunur ve genişletilir; farklı kültürel

kimlikler arası ilişkilerde ötekileşme yerine eleştirel anlama ve diyalog temelli tartışma ortamı

19 Bülent Yavuz, “Çoğulcu Demokrasi Anlayışı ve İnsan Hakları,” Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi,

Cilt: XIII, Sayı. 1-2 (2009), 299

http://webftp.gazi.edu.tr/hukuk/dergi/13_12.pdf

198

oluşturulur;20 toplumsal sorunların çözümü ve taleplere karşı şiddet ve baskı yerine

demokratik müzakere yöntemi etkin olarak kullanılır.

Yönetişim kavramı ise hükümet otoritesine ve gücüne dayalı yönetim anlayışından,

hiyerarşik yapıdaki bir yönetim olgusundan farklı yeni bir süreci ve toplumun yönetimine

ilişkin yeni bir modeli anlatmaktadır. Böyle bir model içinde aktörlerin ve birimlerin tek

taraflı yönlendirmeleri ve etkileri değil, bir etkileşim süreci içinde gerçekleşen interaktif

ilişkiler söz konusudur. Sadece hükümet birimlerinin ve görevlilerinin değil, aynı zamanda

hükümet dışı örgütlerin, sivil toplum örgütlerinin, bilim adamlarının, uzmanların ve

vatandaşların katılımı söz konusudur.21

Yönetişim yaklaşımından hareketle yapılan analizlerde; özellikle hükümet-toplum

etkileşimi üzerinde durulmakta; devlet ile devlet-dışı alan arasında işbirliğinin, kamu ile sivil

toplum örgütleri arasında ilişkilerin geliştirilmesinin, çok kutuplu karar alma

mekanizmalarının yaygınlaştırılmasının önemi belirtilmektedir. Devlet, doğrudan doğruya

yönetme pozisyonundaki egemen aktör niteliğine sahip olmaksızın, karşılıklı bağımlılık

konumunda bulunan aktörler arası etkileşimlerin çoğalması yoluyla, gerek hükümet

çerçevesinden, gerekse toplumsal tabandan gelen örgütler arası ilişki ağlarının bir koleksiyonu

ya da toplamı olmaya başlamaktadır. Bu olguyu dile getirmek üzere de; birlikte düzenleme,

birlikte üretme ve birlikte yönetim gibi deyimler kullanılmaktadır.22

Çoğulculuk ve yönetişimin temel ilkeleri olan hukukun üstünlüğü, katılımcılık, şeffaflık,

eşitlik, etkinlik, hesap verebilirlik sayesinde önemli güç merkezleri arasında uzlaşma

20 Fuat Keyman, “Küreselleşen Dünyada Türkiye ve Demokratikleşme,” içinde Türkiye’nin Vizyonu Temel

Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Der. Atilla Sandıklı, (İstanbul: BİLGESAM Yayınları, 2008) 128.

21 Mehmet Yüksel, Yönetişim (Govenance) Kavramı Üzerine,

http://www.ankarabarosu.org.tr/siteler/ankarabarosu/tekmakale/2000-3/5.pdf, 145.

22 Mehmet Yüksel, A.g.e., 146.; Jean Pierre Gaudin, “Modern Governance, Yesterday and Today: Some

Clarifications to be Gained from French Governance Policies” International Social Sicience Journal, No. 155,

(1998), 48.

199

sağlanarak toplumsal gerilimlerin çıkması önlenebilir. Çıkan gerilimler kutuplaşmaya ve

karşılıklı düşmanlıklara varmadan yatıştırılabilir. Toplumda barış, istikrar ve güven ortamı

hakim olacağından yumuşak güç savaşlarında parçalanmış yapıların hassasiyetinin istismar

edilmesi engellenebilir.

Yumuşak güç savaşlarında klasik güvenlik uygulamaları olayları daha da büyütebilir. Bir

parkın veya meydanın işgal edilmesine ve trafiğin engellenmesine yönelik eylemler aslında

güvenlik güçlerini sert müdahaleye zorlamak için yapılan girişimler olabilir. Güvenlik

güçlerinin sert müdahalesi, müdahale sırasında meydana gelecek yaralanma ve ölümler sosyal

medyada abartılı bir şekilde işlenir. Toplumdaki hassasiyetler istismar edilerek ve olaylarda

kahramanlar yaratılarak eylemlere desteğin artırılması ve geniş kitlelerin eylemlere katılması

sağlanabilir.

Açıklanan nedenlerle sosyal medya kullanılarak hızlı bir şekilde organize olan ve sayıları

bir anda on binlere, yüz binlere ulaşan eylemcilere, bu duruma gelmeden önce her aşamada

tedbirler alınmalıdır. Öncelikle sosyal medya yakından takip edilerek eylemlerin başlangıcını

oluşturan ajitasyon ve abartılı haberlere yine sosyal medya kullanılarak açık, şeffaf doğru ve

katılımcı girişimlerle karşılık verilmelidir. Eylemcilerin amaçları ve beklentileri dikkate

alınarak, eğitimli ve tecrübeli uzman personel tarafından, eyleme katılan gruplara yönelik

olarak ikna çalışmaları yürütülmelidir.

Yumuşak güç savaşlarında alınacak güvenlik tedbirlerindeki hassasiyetler dikkate

alındığında, güvenlik güçlerinin teşkilatlarının ve eğitimlerinin büyük önem arz ettiği

görülmektedir. Güvenlik güçleri bu tip eylemleri yapan grupların özellikleri, kuvvetli ve zayıf

tarafları, güvenlik tedbirlerinde uygulanacak yöntemlerin sertlik derecelerinin karşı tepkilere

etkisi ve eylemcileri ikna yöntemleri konusunda etkili bir eğitimden geçirilmelidir. Güvenlik

güçleri arasında eylemcilere hitap edebilecek, onlarla etkili olarak etkileşim kurabilecek ve

onlara güven vererek eylemlerden vazgeçirebilecek özel uzmanlar bulunmalıdır. Bu

200

uzmanların yetiştirilmesi ve deneyim kazanması güvenlik tedbirlerinin etkinliği için

gereklidir.

Ayrıca güvenlik güçlerinin aşırı yorulmasının duygusal tepkileri ön plana çıkarabileceği

ve sertliği arttırabileceği dikkate alınmalıdır. Operasyonlara katılan güvenlik güçlerinin

psikolojilerinin dengeli ve mutedil durumda olmasının sürekliliğini sağlayabilmek için toplu

terapi uygulanmalıdır. Güvenlik personelinin psikolojik yapıları devamlı izlenmeli özel olarak

ilgilenilmesi gereken personel operasyonlara götürülmemeli ve bu personelin terapisi

yakından takip edilmelidir. Soğukkanlı, sağduyulu ve akılcı davranış gösteremeyen personel

bu tip görevlerde kullanılmamalıdır.

SONUÇ

Güç belirli hedeflerin elde edilmesini sağlamak için diğerlerinin davranışlarını etkileme

yeteneğine denmektedir. Diğerlerinin davranışlarını etkilemenin birçok yöntemi vardır.

Niccolo Machiavelli’nin belirttiği gibi onları korkutabilir ve zorlayabilirsin. Para veya belirli

çıkarlar elde etmesini sağlayarak kandırabilirsin. Daha farklı bir yöntem seçerek onların sana

olan hayranlığını kullanarak istediğini istemeni sağlayabilirsin. Yani İstediklerini elde etmek

için askeri ve ekonomik kapasitenin oluşturduğu sert gücü veya yumuşak gücü seçebilirsin.

Nükleer yetenekler ve konvansiyonel silahların tahrip güçlerinin aşırı derecede artması,

iletişim ve bilgi teknolojilerindeki gelişmeler ve demokrasilerdeki sosyal değişimler askeri

güç kullanımını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle uluslararası ilişkilerde yumuşak güç kullanımı

ön plana çıkmaktadır.

Belirlenen hedeflerin elde edilmesi için yumuşak güçlerin kullanımının her geçen gün

arttığı bir ortamda, çıkar çatışmaları olan aktörler arasında farklı bir ilişki biçimi

oluşmaktadır. Sert gücün ön plana çıktığı savaş uygulamalarından yumuşak güç savaş

yöntemlerinin ve asimetrik yapıların kullanıldığı post-modern savaşlara bir evrilme söz

201

konusudur. Yumuşak güç savaşları barış dönemlerinde de uygulanabilir ve maliyeti sert

gücün kullanıldığı savaşlara göre çok daha düşüktür.

Çıkarları çelişen aktörlerin birbirlerinin yumuşak güçlerini yok etmek veya zayıflatmak

için kendi yumuşak güçlerini kullandıkları mücadelelere yumuşak güç savaşları denmektedir.

Özellikle bir aktörün yumuşak gücü diğer aktörlerin aleyhine hızlı bir şekilde gelişme

gösterirse ve o aktörün söylemleri diğer aktörlerin çıkarlarını hedef almaya başlarsa yumuşak

güç savaşlarının çıkması kaçınılmaz olur. Hatta çıkarları zarar gören aktörler bir ittifak

oluşturarak veya ittifak oluşturmadan ortak hedefler doğrultusunda hareket edebilirler.

Yumuşak güç savaşlarında karşı tarafın siyasi liderleri, örgütleri, değerleri, ideolojileri,

kültürel yapısı, insan kapasitesi, ekonomik ve finansal sistemleri, yaratıcı düşünce yeteneği ve

o ülkeyi cazibe merkezi haline getiren diğer yetenek ve kabiliyetleri hedef olarak alınabilir.

Ayrıca aktörün yumuşak gücünün gelişmesine katkı sağlayan konjonktürel koşullara ve

gelişmelere de müdahale edilebilir. Gerektiğinde belirli sınırlamalar ile sert gücün yumuşak

güce olumlu etkisinden de faydalanılabilir.

Sonuç olarak Soğuk Savaş sonrasında yaşanan devrimleri, halk ayaklanmalarını, darbeleri

ve eylemleri tanımlayabilmek, anlamlandırabilmek, açıklayabilmek ve muhtemel gelişmeleri

öngörerek gerekli güvenlik önlemlerini alabilmek için yumuşak güç savaşlarını, hedeflerini ve

yöntemlerini araştırmamız gerekmektedir. Bu kapsamda Türkiye’de yaşanmakta olan gezi

olayları sürecinin, Mısır’daki darbenin, Tunus’ta yaşanmakta olan gelişmelerin ve Suriye’deki

iç savaşın bu kadar uzun sürmesinin nedenlerinin incelenmesi ve değerlendirilmesi faydalı

olacaktır.

202

KAYNAKÇA

Kitaplar

Arquilla, John & Ronfeldt, David, The Emergence of Noopolitik. Toward an American

Information Society, Santa Monica CA: Rand Corporation: 1999.

Carr, Edward H.. Twenty Years’ Crisis, 1919-1939: An Introduction to the Study of

International Relations, New York: Perennial, 1981

Creveld, Martin Van. The Rise and Decline of the State, Cambridge: Cambridge Press, 1999

Hans Morgenthau, Politics Among Nations. The Struggle for Power and Peace, New York:

Alfred A. Knoff. Inc., 1985

Hatem Ete & Coşkun Taşkın, Kurgu ile Gerçeklik Arasında: Gezi Eylemleri, İstanbul:

SETAV, 2013.

Keohane, Robert & Nye, Joseph, Power and Interdependence, New York: Longman, 2001.

Keohane, Robert (Der.), Neorealism and Its Critics, New York, Colombia University Press,

1986.

Nye, Joseph S.. Dünya Siyasetinde Başarının Yolu Yumuşak Güç. çev. Rayhan İnan Aydın

Ankara: Elips Kitap, 2005

Nye, Joseph. Amerikan Gücünün Paradoksu, İstanbul: Literatür Yayıncılık,2003.

Sartre, Jean Paul. Çağımızın Gerçekleri, İstanbul: Çan Yayınları, 1973.

Sharp, Gene. Diktatörlükten Demokrasiye, Boston: The Albert Einstein Institution, 2010

Toffler, Avin. War and Anti-war: Survival at the dawn of the 21st Century, (Boston: Little

Brown and Company, 1993

Waltz, Kenneth. Theory of International Relations, New York, Waveland Press, Inc.: 1979.

Dergiler ve Raporlar

Argüilla, J. & Rondfelt, D., Swarning and the Future of Conflict, Rand Cooperation, (2000)

203

Buzan, Barry. “New Patterns of Global Security in the Twenty First Century,” International

Affairs 67, 3 (1991), 439-51

Çavuş, Tuba. “Dış Politika’da Yumuşak Güç Kavramı ve Türkiye’nin Yumuşak Güç

Kullanımı.” Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi,

Sayı:2 (2012), 28-29.

Dahl, Robert. “The Concept of Poweri.” Behavioral Sciences, Vol. 2, (1957), 201-03

Holsti, Kalevi. J.. “The Concept of Power in the Study of International Relations.”

Background, Vol.7, No.4, (1964), 179.

Gaudin, Jean Pierre. “Modern Governance, Yesterday and Today: Some Clarifications to be

Gained from French Governance Policies” International Social Sicience Journal, No. 155,

(1998), 48.

Kardaş, Tuncay & Erdağ, Ramazan. “Bir Dış Politika Aracı Olarak TİKA.” Akademik

İncelemeler Dergisi, Cilt: 7, Sayı:1 (2012), 184.

Nye, Joseph & Armitage, Richard, “A smarter, moresecure America.” CSIS Commission on

smart power, CSIS, 2007, 14.

Nye, Joseph & Armitage, Richard. “A smarter, moresecure America.” CSIS Commission on

smart power, CSIS, 2007, 14.

Nye, Joseph, “The Changing Nature of World Power.” Political Science Quarterly , 105/2,

1990

Nye, Joseph. “Soft Power.” Foreign Policy, no. 80, (1990), 153-71.

Sandıklı, Atilla. “Yumuşak Güç Savaşları ve Gezi Parkı Olayları.” Dernekler, Sayı: 25,

(2013/4), 35-36

Waltz, Kenneth. “Realist Thoughtand Neorealist Theory.” Journal of International Affairs,

44/1,(1990) 21-37.

204

William S. Lind, Keith Nightengale, John F. Schmitt, Joseph W. Sutton, and Gary I. Wilson,

“The Changing Face of War: Into the Fourth Generation”, Marine Corps Gazette, (1989): 22-

26

Yavuz, Bülent. “Çoğulcu Demokrasi Anlayışı ve İnsan Hakları.” Gazi Üniversitesi Hukuk

Fakültesi Dergisi Cilt: XIII, Sayı. 1-2 (2009), 299

İnternet Siteleri

Atilla Sandıklı, “Yumuşak Güç Savaşları” başlıklı takdim, Kocaeli Üniversitesi Uluslararası

Güvenlik Kongresi, Kocaeli, 8-9 Ekim 2013 (Son Erişim: 18 Şubat 2014),

http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=2474:2013-10-

10-11-02-27&catid=133:sunular-sunular&Itemid=225

Fazlı Mert ve diğerleri, “Provokatörlere suçüstü.”, (Son Erişim: 18 Şubat 2014),

http://www.zaman.com.tr/gundem_provokatorlere-sucustu_2097555.html

Gökhan Türk, “Davos Krizi ve Ortadoğu’ya Yansımaları”, BİLGESAM Analiz, 20 Şubat

2009, (Son Erişim: 18 Şubat 2014),

http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=284:davos-

krizi-ve-ortadoguya-yansimalari&catid=77:ortadogu-analizler&Itemid=150

İbrahim Kalın, “Türk dış politikası ve kamu diplomasisi”, Kamu Diplomasisi

Koordinatörlüğü, (Son Erişim 18 Şubat 2014), http://www.kdk.gov.tr/sag/turk-dis-politikasi-

ve-kamu-diplomasisi/20

Sandıklı, Atilla & Kaya, Erdem, “Gezi Parkı Olayları: Çıkarılması Gereken Dersler”, Bilge

Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM) Analiz, 24 Haziran 2013, (Son Erişim:

18 Şubat 2014),

205

http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=2442:gezi-

park-olaylar-ckarlmas-gereken-dersler&catid=122:analizler-guvenlik&Itemid=147

Yüksel, Mehmet. Yönetişim (Govenance) Kavramı Üzerine,

http://www.ankarabarosu.org.tr/siteler/ankarabarosu/tekmakale/2000-3/5.pdf