Yitirdiklerimizi unutturmamak, ders çıkartmak için… 6-7 EYLÜL ·...

10
6-7 EYLÜL Av. Soner ALPER – Stj. Av. Beyza UYGUN Yitirdiklerimizi unutturmamak, ders çıkartmak için…

Transcript of Yitirdiklerimizi unutturmamak, ders çıkartmak için… 6-7 EYLÜL ·...

  • 6-7 EYLÜLAv. Soner ALPER – Stj. Av. Beyza UYGUN

    Yitirdiklerimizi unutturmamak, ders çıkartmak için…

  • OLAYLARI

  • “6 Eylül 1955 günü devlet radyosu,

    13.00 Ajansında Atatürk’ün Selanik’te

    doğduğu eve yapılan bombalı saldırı

    haberini duyurur ve bu haber İstanbul

    Ekspres gazetesinin iki ayrı baskısı

    ile İstanbul genelinde hızla yayılır…”

    38 Hukuk Gündemi | 2013/2

    Kıbrıs’taki Türk azınlığa yapılan baskılar, 1955’te Türkiye kamuoyunun gündeminde başköşeye oturmuştur. Bu konu, o dönem Türkiye’de en çok satan gazetelerden biri olan Hürriyet’in manşetine İstanbul’daki Rum azınlı-ğın aralarında bağış toplayarak Kıbrıs Rumlarının ENOSİS1 çetelerine gönderdiğini yazmaya götü-recek kadar ilerlemiştir. Sözde, Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıs’taki Türk azınlığa karşı bir saldırı hazırlığı içindedir. Bu duruma Hürriyet gazetesinin yazı kurulu misilleme tehdidi ile karşılık verir ve hara-retle “İstanbul’da saldırılabilecek yeteri kadar Rum’un yaşadığını” vurgular.2

    Gerginliğin zirve yaptığı bu dönemde dışişleri yetkilileri Londra’da Kıbrıs temaslarına devam ederken, Atatürk’ün Selanik’teki evinde bomba patladığı haberi, 6 Eylül 1955 günü önce saat 13.00 ajansında devlet radyosunda yayımlanmıştır.

    Bunun üzerine, “Atamızın Evi Bombalandı” manşetiyle ikinci baskı yapan İstanbul Ekspres3

    1 Kıbrıs’ın Yunanistan ile birleştirilerek, tamamen bir “Helen” adası haline getirilmesi şeklinde özetlenebilecek olan ülkü.

    2 Dilek GÜVEN, Cumhuriyet Dönemi Azınlık Politikaları ve Stratejileri Bağlamında 6-7 Eylül Olayları, İletişim Yayınları, İstanbul 2012, s. 14.

    3 Mithat PERİN’in sahibi, Gökşin SİPAHİOĞLU’nun yazı işleri müdürü olduğu gazete.

    gazetesi genelde baskı sayısı 20 bin civarında olduğu halde 6 Eylül’de 290.000 adet basmış ve o dönemde kurulmuş ve aktif faaliyette olan Kıbrıs Türktür Cemiyeti4 üyelerince bütün İstanbul’da satılmaya ve halkı galeyana getirmek üzere kul-lanılmaya başlanmıştır.

    Aynı baskıda Kıbrıs Türktür Cemiyeti genel sek-reteri Kamil ÖNAL, “Mukaddesata el uzatanlara bunu çok pahalıya ödeteceğimizi alenen söyle-mekte de bir mahzur görmüyoruz.” diye yazmış-tır. Ortamın ateşlenmesi için 4 Eylül 1955 günü Hikmet BİL öğrencilere verdiği bir direktifle Tak-sim Meydanında Rumca gazeteleri yaktırır. Kamil ÖNAL ise aynı gün, üzerinde ‘Kıbrıs Türktür’ yazılı tam 20 bin plakayı bastırtıp öğrencilere dağıttı-rır. Olaylardan bir gün evvel MENDERES, BİL ile görüşüp Londra’daki Kıbrıs konulu konferansa katılmış olan ZORLU’dan bir şifreli telgraf aldı-ğını ve bu telgrafta ZORLU’nun, Türkiye’den tepki beklediğini, Londra’da zapt edilemeyen bir Türk kamuoyundan bahsedilmesini istediğini anlatır.

    4 Ağustos 1954’te Milli Türk Talebe Birliği ve Türkiye Milli Talebe Federasyonunun teşviki ile basının ve Türkiye Millik Gençlik Teşkilatının katılımıyla bir ulusal komite biçiminde Kıbrıs’taki Türk azınlığı Birleşmiş Milletler ve diğer örgütler karşısında savunmak ve tüm ülkede protesto eylemleri düzenlemek amacıyla kurulan dernek.

  • 2013/2 | Hukuk Gündemi 39

    Bu bilgi aynı gün BİL tarafından Kıbrıs Türktür Cemiyeti şubelerine de iletilir. Bu direktif olarak da algılanabilecek bir yaklaşımdır. Kıbrıs Türk-tür Cemiyetinin ön ayak olması ve diğer gençlik örgütleri, meslek kuruluşları, kontrgerilla ve diğer derin devlet teşkilatları, bazı resmi ve gayri resmi makamların telkin ve teşvikiyle yerel kalabalık-lar ve şehre dışarıdan getirilmiş olan kitlelerce 6 Eylül akşamı Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir yağma ve yıkım eylemi gerçekleştirilmiş ve bu olaylar tarihimizde bir utanç kaynağı olarak yerini almıştır.5

    Saldırılar 20 ila 30 kişiden oluşan organize olmuş birlikler tarafından gerçekleştirilmiştir. Bunlar da kendi aralarında kışkırtıcı, önderler, tahripçiler olarak sınıflandırılabilir.6

    Kışkırtıcılar çoğunlukla Türk bayrakları yanında Atatürk ile Celal BAYAR’ın büst ve fotoğraflarını taşıyıp halkı tahrik etmek için ya Kıbrıs Sorununu kullanmış ya da halk arasında mevcut olan gay-rimüslim antipatisini körüklemişlerdir. Bunun yanında bu kişiler tarafından kahvehanelerde oturan erkeklerin, doğrudan saldırılara katılması talep edilmiştir.

    5 http://blog.milliyet.com.tr/alinecatidogan6 Almanya Dışişleri Bakanlığı Politika Arşivi 264, 205-00/92.42,

    İstanbul Başkonsolosluğu Raporu 06.09.1955

    Grup önderlerinin görevi her şeyden önce tah-rip edilecek nesneleri keşfetmek olup bir kısmında gayrimüslimlerin ev ve işyerlerinin adreslerinin yazılı olduğu listeler bulunmaktadır.7 Bu listele-rin olayların başlamasından birkaç hafta önce ilgili mahallelerin muhtarlarından ev ve işyer-lerinin adreslerinin istendiği zamanın, görgü tanıkları ve TBMM Zabıt Cerideleri tarafından doğrulanmaktadır.

    Fransız Konsolosluğu’nun bir raporuna göre; ayaklanmalardan kısa bir süre önce gece bekçi-lerinin bazı mahalle sakinlerinden duvarlardaki ev ve işyeri numaralarını belirginleştirmelerini istedikleri, gayrimüslimlere ait ev ve işyerlerinin haç figürü, GMR (Gayrimüslim Rum) gibi kısaltma-lar ya da “Türk Değil”, “Türk” gibi tanımlamalarla işaretlendiği belirtilmiştir.8

    Tahripçiler ise taşlar, kaldıraçlar, latalar, kürek-ler, testereler, kaynak makineleri ile donanmış olarak belirlenen nesneleri parçalamak göre-vini üstlenmiştir.9 Gerekli aletler saldırıların

    7 Dilek GÜVEN, age., s. 26, 27.8 Dilek GÜVEN, age., s. 28, Pinepoli TSOUKATOU, 1955 Olayları:

    İstanbul’daki Rumların Kristal Gecesi s. 136, Nantes Diplomatik Arşiv Merkezi, Fransa’nın İstanbul Başkonsolosluğu Belgeleri, Dosya Numarası: CADN B Seri C26.

    9 Alexandrou PHLOPOU, İstanbul ve İzmir’de Uzun Eylül Gecesi, Atina 1955, s.16.

  • 40 Hukuk Gündemi | 2013/2

    başlamasından önce kamyonlarla kent içindeki merkezi noktalarda ya da otobüs duraklarında hazır tutulmuştur.10

    Şehirlerde saldırı yapılacağına dair dedikodu çıkması üzerine gayrimüslim esnaf erkenden kepenk kapatıp evlerine gitmiş ve pek çok semtte gruplar halinde çeşitli yerlerde bekleyen, görgü tanıklarının ifadesi ile çapulcu olarak nitelendiri-len, adamlar görülmüştür.

    İlk saldırı saat 19.00 sıralarında Şişli’deki Haylayf Pastanesine yapılmış, ardından büyüyen kalabalık Kumkapı, Samatya, Yedikule, Beyoğlu’na geçe-rek gayrimüslimlerin toplu olarak yaşadığı birçok semtte önce Rumların, ardından da Ermeni, Yahudi ve hatta yanlışlıkla bazı Türklerin dükkânlarına saldırarak yağmaya başlamıştır.11

    İstanbul’un her yerinde, daha sonra İzmir ve Ankara gibi şehirlerde yağmalar aynı yöntemle gerçekleşmiş, önce dükkân ve evlerin vitrin ve camları parçalanmış, vitrinlerin önündeki demir parmaklıklar kaynak makineleri veya tel makasları yardımıyla açılmış, sonrasında dükkân ve evlerin

    10 Dilek GÜVEN, age., s. 29, 30.11 http://www.cnnturk.com/2011/tarihte.bugun/09/06/

    turkiyenin.utandigi.gun.6.eylul/542217.0/

    içindeki eşyalar ve mallar içeride ya da dışarı çıka-rılmak suretiyle sokağın ortasında paramparça edilmiştir. Saldırıların başlamasından kısa bir süre sonra İstanbul’un caddeleri buzdolapları, piyanolar, elbiseler, ayakkabılar, valizler, tabaklar, kumaş artıkları, kürk parçaları, gömlekler, kravat-lar, pastalar, şekerler, daktilolar, manav artıkları ile dolup taşmıştır. Bursa ve Samsun’da Rum yerle-şimleri için güvenlik tedbirleri alınmış, Adana ve Eskişehir’de gençlerin katıldığı gösteriler olaysız sona ermiştir.12

    Rum, Yahudi ve Ermenilere yönelik saldırılar sırasında çoğu durumda Müslüman komşuları, gayrimüslimleri korumaya çalışmışlardır. Saldır-ganlar bedensel zarar vermemeleri yönünde talimat aldıklarından küçük çaplı direnmeler bile şiddet olaylarını engelleyebilmiştir.13

    Olaylar meydana geldiğinde yetişkin bir yaşta olan İstanbul Teknik Üniversitesi mezunu Anastasi SAKOPULUOS, olayların yaşanmasının ardından Atina’ya göç ettikten sonra Türklere karşı herhangi bir nefret duygusu taşımadığını çünkü meydana

    12 Dilek GÜVEN, age., s. 43; Milliyet, 08.09.1955; Vatan, 08.09.1955; Yeni İstanbul, 08.09.1955.

    13 Dilek GÜVEN, age., s. 36, 37.

  • 2013/2 | Hukuk Gündemi 41

    gelen olaylarda Sıraselviler’deki evinin tahrip edilmemesini gene bir Türk olan komşusu Halil’e borçlu olduğunu aktarmıştır.14

    Olaylardan kırk dört yıl sonra Atina’da yayın-lanan To Vima gazetesinde çıkan yazısında Her-kül MİLAS, 6-7 Eylül’ün Rumlarda yarattığı yıkımı örnekleyen bir anısını şu cümlelerle aktarmıştır; “Saldırganlar dairemize giremediler; çünkü Türk kapıcımız- Münire idi adı- bu apartmanda gâvur yok deyip kalabalığı caydırmıştı. Ama babamın dükkânı bütün olarak yok oldu. Bütün kumaşlar şeritler halinde kesilmişti. Olayları izleyen gün-lerde babam, annemle beni yüreklendirmeye çalıştı ama yaşadığı şok çok büyüktü; bir hafta içinde saçları bembeyaz oldu. Bir deprem gibi birden ekonomik yıkım geldi ve ailenin içinde sıkıntı, stres ve acı yıllar boyu yerleşti.”15

    Demokrat Parti İstanbul milletvekili olan Alek-sandros HACOPULOS, TBMM’de yaptığı konuş-mada, Emniyet Teşkilatının gafil avlandığını, hatta hadiselere göz yumduğunu; Büyükada’da ve Taksim’de çapulcuların etrafı tahrip ederken oradaki polislerin hiçbir şey yapmadan geçip git-tiklerini dile getirerek “Daha mühim bir hadise-nin benim evimde cereyan ettiği için söylemek zorundayım. Evimin yanı başında polis karakolu bulunmaktadır. Bizi tanırlar, anne ve babamı bilir-ler. Tahripçiler evin içine giriyor, ev tamamıyla tahrip ediliyor ve evimin önünde duran silahlı jandarmalar ise hiç müdahale etmiyor. Bu hadi-sede diyebilirim ki evim değil, tahripçiler muha-faza edilmiştir. Babam ve annem 80 yaşındadır. Yataktan aşağı atılmış ve gece yarısı, yatakları dâhil her şeyleri tahrip edilmiştir. Başbakanlık Müsteşarı Salih KORUR evimin halini gözleriyle görmüştür... Saldırganların sarf ettikleri cümleler de şunlardır; ‘Kırın, yıkın, mebusun evini. Bedava-dan para alıyor.” sözleriyle 6 Eylül gecesi yaşanan-ları anlatmıştır.16

    Olaylar nedeniyle 7 Eylül 1955 günü Kıbrıs Türk-tür Cemiyetinin tüm idari meclis üyeleri tutuk-lanmış ve dernek kapatılmıştır. Tutuklananlar arasında çok sayıda sendikalı işçi, öğrenci ve

    14 Stelyo BERBERAKİS, Parkeci Halil Türk Bayrağı Asarak Benim Evimi Korudu, Sabah, 08.09.2005.

    15 Herkül MİLAS, 6/7 Eylül Olayları, To Vima, 07.09.199916 TBMM Zabıt Ceridesi, Sekseninci İnikat, 12.IX.1955 Pazartesi,

    s. 676.

    Demokrat Parti üyesi bulunmaktadır. İşçi sayısı-nın fazlalığı, sendika başkanlarının cemiyet üye-likleriyle de açıklanabilir. Tutuklamalar sonucu 34 sendika kapatılmıştır.

    Emniyette dosyası bulunan ne kadar solcu varsa, bir delil aranmaksızın, hemen tutuklanıp; sorgusuz sualsiz aylarca hapsedilmiştir. Tutuk-lananlar arasında Hasan İzzettin DİNAMO, Aziz NESİN, Faik Muzaffer AMAÇ, Kemal TAHİR, Pertev Naili BORATAV, Asım BEZİRCİ, İsmet SELİMOĞLU gibi isimler de yer almıştır.

    Türk Konsolosluğu ile aynı bahçede bulunan Atatürk’ün doğduğu evin bombalanması olayı-nın planlı bir şekilde gerçekleştiği kısa bir süre içinde ortaya çıkmıştır. Bomba bahçeye atılmış ve evin sadece camları kırılmıştır. Olay gecesi konso-losluk görevlisi Hasan UÇAR gözaltına alınmıştır. Yunan Mahkemelerindeki yargılamada bomba-nın Selanik’teki konsolosluk görevlisi Mehmet Ali BALİN tarafından diplomatik kurye ile İstanbul’dan getirildiği ve Selanik Üniversitesi Hukuk Fakül-tesi öğrencisi Oktay ENGİN’in azmettirmesiyle Hasan UÇAR tarafından bahçeye yerleştirildiği hükme bağlanmıştır. Olay sonrası Hasan UÇAR ve Oktay ENGİN tutuklanmış, Oktay ENGİN’e 3 yıl 6 ay, Hasan UÇAR’a ise 2 yıl hapis cezası verilmiş-tir. Dokuz ay Selanik cezaevinde hücrede yatan Oktay ENGİN, tahliye edildikten sonra Türkiye’ye sığınmıştır. Oktay ENGİN, daha sonra Aksiyon Der-gisine verdiği röportajda olayla ilgili suçlamaları reddetmiştir.17

    1960 Mayısındaki Askeri Darbeden sonra, Cum-hurbaşkanı Celal BAYAR, Başbakan Adnan MENDE-RES ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü ZORLU, 6 Eylül 1955’teki olaylar nedeniyle Yassıada Askeri Mahke-mesinde yargılanmıştır. 6 Eylül ile ilgili davalarda adı geçen siyasetçiler Rumların Türk vatandaşı olarak Anayasa tarafından güvence altına alınmış olan “Temel Haklarını Çiğnemek” ve “Türk Yurttaş-larını Gösteri ve Şiddet Olaylarına Teşvik Etmek” ile suçlanmıştır. Bu kapsamda Selanik Başkonsolosu Mehmet Ali BALİN ve vekili Mehmet Ali TEKİNALP, Oktay ENGİN ve Hasan UÇAR da bomba temin etmek ve Selanik’teki Başkonsolosluğun bahçe-sinde patlamaya neden olmakla suçlandılarsa da, Mahkeme BAYAR, MENDERES ve ZORLU’nun suçlu olduğuna hükmederken, aynı davada BALİN,

    17 Röportaj: Faruk MERCAN, Aksiyon Dergisi, 08.09.2003.

  • 42 Hukuk Gündemi | 2013/2

    TEKİNALP ve ENGİN’i suçsuz bulmuştur.18

    6 Eylül 1955 akşamı trenle Ankara’ya hareket etmek üzere İstanbul’dan ayrılan Cumhurbaş-kanı ve hükümet üyelerinin birçoğu ayaklanma-ların boyutu konusunda bilgilendirilmiş, derhal İstanbul’a geri dönerek “örfi idare” ilan edip, birlik komutanlarına silah kullanarak sükûnet ve düzeni sağlamalarını emretmişlerdir.19

    Resmi bir Türk kaynağına göre 4.214 ev, 1.004 işyeri, 73 kilise, 1 sinagog, 2 manastır, 26 okul ile aralarında fabrika, otel, bar vb. yerlerin bulunduğu 5.317 tesis saldırıya uğramıştır.20 Saldırılarla birlikte birtakım yağma olayları da yaşanmış, polis tara-fından araba, kamyonet ve trenlerde çalıntı eşya araması yapılmıştır.21

    Olaylar sırasında yaralılarla ilgili verilen rakamlar 300 ila 600 arasında değişmektedir. Bu rakamlar yalnızca mağdurları değil, yaralanan suçluları da kapsamaktadır.22 Olaylar sırasında ekip liderlerinin saldırganları bedensel zarar vermemeleri yönünde sıkça uyarmaları ve sadece maddi zarar vermek, tahrip etmek üzere emir aldıklarını söylemeleri de yaralı sayısının az olmasında etkili olmuştur.

    Buna rağmen üzülerek söylemek gerekir ki, özellikle evlerde Rum kadınlara bu kişiler tara-fından tecavüz edilmiştir. Balıklı Rum Hastanesi Başhekiminin ifadesine göre; hastanede 60 kadın tecavüz nedeniyle tedavi görmüştür. Çok sayıda kadının bu durumu gizlemiş ve tedavi olmaktan kaçınmış olabileceği de düşünülürse tecavüz kur-banlarının sayısının gerçekte daha yüksek olduğu söylenebilir.23

    Can kayıplarının sayısı ise tartışmalıdır. Türk basınında ölü sayısı 11 olarak verilmiştir.24 Abra-ham ANAVAS, Olga KİMİADES ve Takki BAKKAL

    18 Dilek GÜVEN, age., s. 99.19 Dilek GÜVEN, age., s. 44.20 Dilek GÜVEN, age., s. 48; Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih

    Vakfı Arşivi, “Fahri ÇOKER Dosyası” Örfi İdare Mahkemeleri ile ilgili belgeler.

    21 Dilek GÜVEN, age., s. 53; Hürriyet, 11.09.1955.22 Dilek GÜVEN, age., s. 54; Gece Postası, 07.09.1955; Hürriyet,

    07.09.1955; Cumhuriyet, 07.09.1955; Son Saat, 07.09.1955; Milliyet, 07.09.1955.

    23 Dilek GÜVEN, age., s. 54, 55; http://omogeneia-turkey.com/tr/id/EylulOlaylari1955-ozeti.pdf

    24 Dilek GÜVEN, age., s. 55; Yeni Sabah, 08.09.1955; Hürriyet, 08.09.1955; Son Saat, 08.09.1955; Gece Postası, 07.09.1955; Cumhuriyet, 08.09.1955.

    isimleri gazete haberlerinde yer almıştır.25 Helsinki Watch Örgütünün bir raporuna göre ölü sayısı 15’tir. Rapora göre ölenlerin 5’i din görevlisidir. Bunlar Balıklı’da papaz Chrysanthos MANTAS ve Piskopos Gerasimos, Yeniköy’de Piskopos Gen-nadios ARABACIOĞLU ve adları bilinmeyen iki papazdır. Adları bilinmeyen diğer iki kişinin yanı sıra ERPAPAZOĞLU, Abraham ANAVAS, Olga KİMİ-ADES, Thanassis MISIROĞLU, Hebe GİOLMA, İsaak ULUDAĞ, Theopoula PAPADOPOULU ve Yannis BALKİS ölü olarak bildirilmiştir.26

    Olaylar nedeniyle aralarında Kıbrıs Türktür Cemiyeti üyesi sayısı görece yüksek 3.000 kişi tutuklanmıştır. Doğrudan fail olarak tutuklanan bir diğer kalabalık grupta ise Demokrat Parti’nin ocak örgütlerinin üyeleri yer almaktadır. Tutukluluk süreleri boyunca bu kişilerden bazıları gerçekten de, saldırıların planlanması ve saldırılara katılma konusunda resmi mercilerden talimat aldıklarını belirtmişlerdir. 1955 Aralık sonuna kadar Kıbrıs Türktür Cemiyeti’nin 87 yöneticisi tahliye edilirken 17 kişi hakkında 12 Şubat 1956’da askeri mahke-mede dava açılmıştır. Daha sonra kamuoyuna kapalı sivil mahkemede yargılamaya devam edil-miş, 24 Ocak 1957 tarihli duruşmada İstanbul 1. Ceza Mahkemesi hâkimleri, suç işlemek kastıyla hareket etmedikleri gerekçesiyle sanıkların bera-atine karar vermiştir.27

    Şiddet olaylarının kontrol altına alınmasının ardından 9 Eylül 1955 günü Maliye Bakanlığı’nın yaptığı bir açıklamayla zarara uğrayanlar lehine uygulanacak önlemler açıklanmıştır. Bu önlemler; vergi kolaylığı, ucuz inşaat malzemesine erişim olanağı, cam ithalatı, banka borcu olan mağdur-lara geri ödeme kolaylığı sağlanması, banka kredisi almada kolaylık, bürokratik olmayan bir zarar tes-pit ve telafi süreci şeklinde sıralanmıştır.28 Kızılay, acil önlem olarak Beyoğlu’ndaki ihtiyaç sahiple-rine kişi başına 20 TL tutarındaki nakit yardım, taş kömürü ve yiyecek dağıtmıştır. Gerekli tamiratın yapılabilmesi için mağdurlara belediye aracılığıyla

    25 Dilek GÜVEN, age., s. 55; Hürriyet, 08.09.1955; Hürriyet, 09.09.1955; Ulus, 07.09.1955.

    26 Dilek GÜVEN, age., s. 56; Denying Human Rights and Ethnic Identity: The Greeks of Turkey, Helsinki Watch Report, Washington 1992, p. 50.

    27 Dilek GÜVEN, age., s. 82-92.28 Dilek GÜVEN, age., s. 56; Akşam, 10.09.1955; Ulus, 11.09.1955.

  • 2013/2 | Hukuk Gündemi 43

    çivi, boya ve pencere camı verilmiştir.29

    10 Eylül 1955’te Cumhurbaşkanı Celal BAYAR himayesinde, Kızılay Başkanı Rıza GERÇEL, Borsa ve Sanayi ve Ticaret Odaları Başkanı Üzeyir AVUN-DUK, Yapı Kredi Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Kazım TAŞKENT ve Sanayi Odası Başkanı İbrahim ESİ’den oluşan bir komite kurulmuş, Üzeyir AVUN-DUK komitenin başkanı seçilmiştir. Komitenin görevi, bir yandan gönüllülük esasına dayanarak para kaynaklarının sağlanmasını hızlandırmak, diğer yandan da hasarın aciliyetine göre, mağ-durlara, özellikle düşük gelirlilere hemen ödeme yapmak olarak belirlenmiştir. 13 Eylül 1955’te komite, Vehbi KOÇ, Refik BEZMEN, Arsen GESAR, Onnik BALIKÇIYAN, Yorgi ERMAN’ın da yer aldığı 21 kişinin katılımıyla genişlemiştir.30

    31 Aralık 1957’ye kadar birçok banka, sigorta şirketi, fabrika, dernek, iş adamları ve vatandaşla-rın katkılarıyla bağış miktarı 8.7 milyon TL’ye ulaş-mıştır.31 Komitenin raporuna göre 4.433 kişinin,

    29 Dilek GÜVEN, age., s.56; Ulus, 16.09.1955,30 Dilek GÜVEN, age., s.56, 57; Yeni Sabah, 14.09.1955. 31 Dilek GÜVEN, age., s.57, 58; Uygur KOCABAŞOĞLU, 6-7 Eylül

    Olaylarından Sonra Hasar Tespit Çalışmaları Üzerine Birkaç Ayrıntı, Toplumsal Tarih Yayınları, 81 (2000).

    toplam 69.578.744 milyon TL’lik hasar tazmini için yaptıkları başvurusu kabul edilmiştir. 885.425 TL’lik bir meblağ da komite tarafından okullara, kilise-lere ve hayırsever kuruluşlara havale edilmiştir.32

    İzmir’de de kurbanların zararlarının karşılanması için Selahattin SANVER yönetiminde bir komisyon kurulmuş, 5 Ekim 1955’e kadar gerçek ve tüzel kişiler tarafından düzenlenen bağış kampanyasına 500.000 TL aktarılmıştır. 150 TL ve 75.080 TL ara-sında değişen tutarlardaki ödemeler 24 gerçek ve tüzel kişiye ödenmiştir. Ayrıca binasında meydana gelen hasar nedeniyle Yunan Konsolosluğu’na 70.000 TL’lik bir ödeme yapılmıştır.33

    Komisyonların İzmir ve İstanbul’daki 6-7 Eylül mağdurları için yaptığı çalışma, 10 Temmuz 1956’dan sonra Galata Maliye Dairesi tarafın-dan üstlenilmiş, 1955’in hasarlarını telafi etmeye yönelik tazminat yasası ve vergi muafiyeti geti-ren bir başka yasa Meclis’ten geçmiştir. Buna göre birer yıllık Hazine senedi biçiminde öngö-rülen tazminatların 1957 yılı devlet bütçesinden

    32 Dilek GÜVEN, age., s.60, 61; Uygur KOCABAŞOĞLU, age., s. 45-49.

    33 Dilek GÜVEN, age., s.63, 64.

  • 44 Hukuk Gündemi | 2013/2

    karşılanmasına karar verilmiştir.34

    Ancak ödenen tazminatlar, mağdurların beyan ettikleri zarar miktarlarının bir hayli altında kal-ması nedeniyle, gerçek bir telafiden çok, dış ülkeler için yapılmış göstermelik bir jest olarak değerlendirilmiştir.35

    1955 yılında İstanbul’da yaşanan yıkım eylem-leri, çok değişik açılardan olumsuz sonuçlara yol açmıştır. Özellikle İstanbul’un çok kültürlü yapı-sını yansıtan şehir dokusu bu olaylardan ötürü büyük bir zarar görmüştür. 6-7 Eylül Olaylarını kent mimarisi ve görünümüne etkileri açısından değer-lendiren Doğan HASOL, anılarında; İstanbul’u Rumların terk etmelerinden sonra buraya göç eden insanların şehrin dokusuna uyum sağlaya-mayarak İstanbul’a en büyük zararı verdiklerini ifade etmiştir.36

    6-7 Eylül Olaylarının yarattığı olumsuz koşullar-dan dolayı göç eden Rumlar, İstanbul’un sosyal ortamına kattıkları zenginliği de götürmüşlerdir. Rumların yoğun olarak yaşadıkları Beyoğlu sem-tinde o yıllarda barmenlik yapan Vefa ZAT, mey-dana gelen olayların trajik sonuçlarının olduğunu

    34 Dilek GÜVEN, age., s.64.35 Dilek GÜVEN, age., s.67.36 Doğan HASOL, Anılar Kuşlar Gibidir, Remzi Kitabevi, İstanbul,

    2007, s. 197.

    belirterek, göç eden Rumların gözyaşı dökerek ayrıldıklarını aktarmıştır.37 Her şeye rağmen, Rum-ların içinde yaşadıkları topluma karşı derin duy-gular taşıdıklarının bir ifadesi olan bu hatıra, uzun yıllar boyunca varlığını devam ettiren dostluğun örneklerinden sadece biridir.

    Türk hükümeti, 6-7 Eylül olaylarından sonra Rumların kitleler halinde göç etmesinin önüne geçmek için çeşitli önlemler almıştır. Türk yetki-liler, pasaport için başvuran Rumların bu isteğini geri çevirmişlerdir. Buna gerekçe olarak da göç eden her bir Rum aile için Yunanistan’dan bir Türk ailenin gelmesi için çeşitli anlaşmaların yapılması gerektiği ileri sürülmüştür. Türk yetkililerin böyle davranmasındaki asıl sebep, İstanbul’daki Rum sermayesinin bir anda yok olmasının önlenmeye çalışmak olarak açıklanabilir.38

    37 Görkem ÖZİZMİRLİ, Geçmişle Hesaplaşmak mı, Bugünle Hesaplaşmak mı?, Birikim, S. 261, Yıl 2011, s. 35–46.

    38 Dilek GÜVEN, age., s. 175. Dönemin iktidarı böyle davranmakla, Rumları ülkede tutmaya çalıştığını ortaya koymuştur. Ekonomide liberal politikalara sahip olan bir iktidarın ülkedeki ticaretin dinamosu sayılabilecek azınlıkları ülkeden sistematik bir şekilde kovma girişimlerinde bulunduğu iddiaları gerçeğe pek uygun düşmemektedir. DP iktidarının ikinci yarısında ekonomide gözlenen dramatik tablo düşünülecek olursa böyle bir girişimin ticari intihar anlamına geleceği kolaylıkla söylenebilir.

  • 2013/2 | Hukuk Gündemi 45

    6-7 Eylül olaylarının Rum azınlığı üzerindeki en büyük etkisi, kendi içlerine kapanıp çevrelerine karşı daha güvensiz ve aidiyetçi bir tavır takınmış olmalarıdır. Bu durumun, topluluğun geneline bariz bir şekilde yansıdığı görülmüştür.39

    Olaylardan sonra, Rumların Müslüman top-lumla kurdukları ilişkilerde daha önceki yılların samimi havasını yeniden yakalamaları oldukça zor olmuştur. Türkiye’deki Rumlar, yaşananların etkisiyle grup içi dayanışmalarını daha da arttı-rarak içinde yaşadıkları toplumdan giderek izole olmaya başlamışlardır. Aynı semtlerde bir arada yaşadıkları Müslüman topluma ve devlete karşı şüphe ve güvensizlik duygularıyla baş başa kalan Rumlar, Yunanistan ile yaşanması muhtemel olan en küçük bir siyasi krizde bile 6-7 Eylül benzeri bir olayı tekrar yaşayacakları korkusunu uzun süre üzerlerinden atamamışlardır. Aralarındaki dini ve kültürel farklılıklara rağmen yüzyıllarca bir arada yaşayan Müslüman toplum ile Rum azınlığı günü-müze yakın dönemlere kadar özellikle İstanbul’un

    39 Resul BABAOĞLU, Türkiye Rum Cemaati ve 6/7 Eylül 1955 Olayları, s. 28.

    semt, mahalle, çarşı gibi mekânlarında ilişkilerini sürdürmüşlerdir. Ne var ki günümüzde nüfusları bir hayli azalmış olsa da geçmişe yönelik özlem dolu anı ve hatıralar, Türkiyeli Rumların Anadolu’ya kök salmış ve Türklerle iç içe geçmiş yerli bir halk olduğunu ortaya koymaktadır. 40

    Yitirdiklerimizi unutturmamak, ibret almak ve ders çıkartmak için; 6-7 Eylül olaylarının çıkış nedeni; her ne kadar Kıbrıs’taki Türk azınlığa yapı-lan baskıların 1955’te Türkiye kamuoyunun gün-deminde başköşede olması sebebiyle Atatürk’ün Selanik’teki evinin bombalandığı şeklinde çıkan asılsız haber olarak gösterilmeye çalışılsa da; 19. ve 20. yüzyılda Türk milliyetçiliği ve etnik-mez-hepsel homojenleştirme politikasının, ekonomi ve bürokrasinin, kültür ve eğitim kurumlarının Türkleştirilmesinin, dilin Türkçeleştirilmesinin, iskân politikalarının, gayrimüslimlerin askerlik hizmetine alınmasının ve varlık vergisi uygulama-sının, mezkûr olayların yaşanmasında arka planda kaldığı ve asıl irdelenmesi gereken hususların bunlar olduğu akıllardan çıkarılmamalıdır.

    40 Resul BABAOĞLU, age, s. 17.