Yeni Demokratik Sendikal Birlik Bülteni Sayı 2

16

description

Bultenin ikinci sayisidir.

Transcript of Yeni Demokratik Sendikal Birlik Bülteni Sayı 2

Page 1: Yeni Demokratik Sendikal Birlik Bülteni Sayı 2
Page 2: Yeni Demokratik Sendikal Birlik Bülteni Sayı 2

KİME “KALKAN” OLUYORUZ?Ülkemizi emperyalizmin taşeronu haline getiren ve füze kalkanlarının

kumandasının bizde olacağı yanılsamasıyla gündemi bulanıklaştırmaya çalışanlar,arkasında durdukları ve her anlamda savundukları bu projede asıl kendilerinin birkumandayla yönlendirildiklerini de itiraf etmiş olmuyorlar mı?

YDSBBÜLTENİ

1

GÜNCEL

2010 yılının Kasım ayında özellikle ülkemiz işçi,emekçi ve köylülerini yakından ilgilendiren bir kararadaha imza atıldı. Hazırlanan senaryonun baş aktörleri,NATO çatısı altında savunma(!) amaçlı kuracaklarınısöyledikleri ‘Füze Kalkanı Projesi’ni büyük bir iştahlakamuoyuna anlattılar. Füze kalkanları, ülkemiz top-raklarına yerleştirilecek ve ülkemiz bir cephe hattınadönüştürülecekti. Projeyi ülkemiz adına onurla kabulettiğini söyleyen AKP hükümeti, böylelikle GeliştirilmişBüyük Ortadoğu Projesinin eşbaşkanlığını yaptığınıbir kez daha tescillemiş oldu.

Peki, dünyanın jandarması durumuna gelmiş ABDgüdümlü NATO güçleri, savunma amaçlı bir projeyeniçin gereksinim duymuştu? Başını Rusya, Çin ve Hin-distan’ın çektiği Şangay İşbirliği Örgütünün son yıllardaiyice güçlenmiş olması ve emperyalist arenada özel-likle ABD’ye kafa tutacak düzeye gelmiş olmasınınbunda payı neydi? Öte tarafta bir türlü hizaya gelme-yen İran için de bir şeyler yapmak gerekmiyor muydu?

İşte birbiri ardına sıralanan savunma projelerinin ger-çek nedenlerini buralarda aramak gerekiyor.

Ülkemizi emperyalizmin taşeronu haline getirenve füze kalkanlarının kumandasının bizde olacağı ya-nılsamasıyla gündemi bulanıklaştırmaya çalışanlar,arkasında durdukları ve her anlamda savundukları buprojede asıl kendilerinin bir kumandayla yönlendiril-diklerini de itiraf etmiş olmuyorlar mı?

Füze Kalkanı Projesi henüz hayata geçirilmeden ül-kemizin emperyalistler arası olası bir savaş duru-munda kalkan yapılmak istenmesi gerçeğinin yanındafüzelerle ilgili olarak halktan vergi alınacağına dair ya-yımlanan haberler aslında işin sadece bir boyutunugösteriyor.

Ülkemiz işçi ve emekçilerinin yaratılan bütün sunigündemlere karşın kendi topraklarında oynanmak is-tenen bu kanlı tezgâha dair bir araya gelmesi ve ör-gütlü hareket etmesi gerçekliği bir kez daha kendisinien yakıcı şekilde hissettirmektedir. ❐

1Demokratik Haklar Federasyonu Bülteni Özel Sayı: 2Sahibi ve Yazıişleri Müdürü: Hıdır GÜRZ Adres: Şehit Muhtar Mah. Süslü Saksı Sok. No:11 Kat:4 Beyoğlu-İstanbulBaskı: Yön Matbaası Davutpaşa Cad. Güven Sanai Sitesi 75/2 Topkapı-İstanbul

Page 3: Yeni Demokratik Sendikal Birlik Bülteni Sayı 2

Her yılbaşında olduğu gibi 2010 yılına da emekçileriçin güzel, mutlu ve mücadeleci bir yıl olması temen-nisiyle girmiştik. 2011 yılına da benzer temennilerlegirdik.

2011 yılına bir taraftan 1970’li yılların sonunda baş-layan kapitalizmin yapısal krizi, diğer taraftan 2008yılı sonunda başlayan morgace krizlerinin yıkıcı so-nuçlarıyla girdik. Aynı zamanda dünya işçi sınıfı veemekçiler için de benzer gelişmeler yaşandı. Yuna-nistan’da, İngiltere’de, Almanya’da, Fransa’da, İtal-ya’da, İspanya’da ve diğer bazı ülkelerde ciddi grevve direnişler olmuştu.

Ülkemiz emekçiler cephesinden 2010 yılına dönüpbaktığımızda tekel işçileri direnişi, 1 Mayıs’ın Tak-sim’de kutlanması, UPS işçilerinin direnişi gibi ciddidirenişlerin dışında birçok irili ufaklı direnişler de gö-rürüz. Ancak bu direnişlerin sonuçlarına baktığımızda

ciddi ve kalıcı hiçbir kazanımın olmadığı ortada. 1 Ma-yıs’ın kitlesel ve coşkulu olması, 12 Eylül cuntasındansonra ilk defa 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması dışındayaydığı dalganın etkisi fazla sürmedi. Tekel işçilerinindirenişi, ortaya çıkardıkları enerji çalışan işçilere, iş-sizlere, emeklilere, yoksullara yansımadı-yansıtıl-madı. Muazzam Tekel direnişinin bıraktığı tecrübe veortaya çıkardığı sınıf enerjisi dışında somut bir ka-zanım elde etmeden yenilgiyle sonuçlandı. Bunun dı-şında diğer direnişlerde elde edilen kişisel kazanımlarve iş yeri bazını geçmeyen küçük kazanımların birkısmı gitti. Diğer bir kısmı ise pamuk ipliğine bağlıduruyor. Bunların dışında 2010’da iş cinayetlerindeyüzlerce işçi öldü. Cesedine bile ulaşılamayan işçileroldu. On milyonları bulan issizlik, yoksulluk...

Hükümet ve işveren sözcüleri yaptıkları açıklama-larda genellikle 2010 yılının başarılıbir yıl olduğunu söylediler. Doğru-dur işverenler ve sözcüsü hükü-met açısından düşündüğümüzdeemek cephesini iyi bir cendere al-tında tutarak sömürü ağını dahada genişletip derinleştirecek yasalve fiili gereklerini engelsiz gerçek-leştirdiler.

Peki, bütün bunlar neden böyleoldu? Egemen sınıfların saldırılarıdışında emek veya sınıf örgütleri-nin hiç mi payı yoktu? Elbettevardı. Bütün bu olumsuzluklarınönemli sebeplerinde biri bürokratiksendikacılıktır. Sendika ağalığıdır.İşçiler bunu yaşayarak görüyor.Onun için bu yazıda uzun uzadıyaanlatmayacağız. Ama ortaya çıkanşudur ki; bu sorun mücadele edi-lecek hedeflerin başında geliyor.İkincisi işçi sınıfına topyekûn birsaldırı var. Ancak bu saldırılarıniçinde mutlaka biri başı çekiyordur.Bizce o da taşeronlaşmadır. Yaniikinci mücadele hedefi taşeronlaş-mayı ortadan kaldırmaktır. 2011 yı-lının işçi sınıfı için başarılı geçtiğinibelirtebilmemiz için bizim ortayakoyduğumuz iki hedef veya diğersınıf sendikacılığı anlayışlarının,emek örgütlerinin ortaya çıkardık-ları hedefler ortaklaştırılıp birleşikbir mücadele örülmelidir. Bütün bumücadeleler sonucunda başarımuhakkaktır diyoruz. ❐

GÜNCEL

2

YDSBBÜLTENİ

2010’UN SONU, 2011’İN BAŞI...

Page 4: Yeni Demokratik Sendikal Birlik Bülteni Sayı 2

Metal işçisinden FSM’de eylem Metal işkolundaki grup toplu iş sözleşmelerinde,MESS’in güvencesizlik ve kuralsız çalışma dayat-masına karşı Birleşik Metal-İş’in eylemleri sürüyor.MESS önünde eylem yapan işçiler Fatih Sultan Meh-met Köprüsü’nde bir yürüyüş yaparak MESS’i pro-testo etti.

Haber-Sen: ‘TRT’de kıyım başladı’

KESK Haber-Sen 12 Kasım’da bir açıklama yayım-layarak TRT yönetiminin kendisinden olmayanıbaşka bölümlere yolladığını duyurdu. Haber-Sen,12 Kasım 2010 tarihi itibariyle TRT’de 12 kameraman,bir spiker ve 3 muhabirin bulunduğu toplam 25 ki-şinin İstanbul, Erzurum ve Trabzon’a sürüldüğünübelirtti.

Bursa’da eylem yapan işçiler kapı önüne!

Bursa Özel Vatan Hastanesi’nde, çalışanlar, 2 aydıryatmayan maaşlarını almak için eylem yapınca iş-ten atıldı .

Emeklilerden Ankara’da miting

DİSK Emekli-Sen, 12 Aralık’ta Ankara’da bir mitinggerçekleştirerek, AKP’nin emeklilere yönelik poli-tikalarını protesto etti. Türkiye’nin birçok yerindengelen Emekli-Senliler Kolej Meydanı’nda buluşupSakarya Caddesi’ne kadar yürüdü.

Akdeniz Çivi işçileri kararlı Akdeniz Çivi’de, Birleşik Metal-İş’e üye olduklarıiçin işten atılan işçiler, işe geri alınma taleplerinedestek toplamak için imza kampanyası başlattı.

Sendikaya üye oldular, işten atıldılar! Çorlu Grup Suni Deri’de çalışan işçiler, Deri-İş sen-dikasına üye oldukları gerekçesi ile işten çıkartıldı.Deri-İş sendikası tarafından yapılan yazılı açıkla-mada: “Başvurumuzun ardından sendikal örgüt-lenmeden haberdar olan işveren ve fabrika yöne-timi üyelerimiz üzerinde baskı yapmayabaşlamıştır. Üyelerimiz teker teker yazıhanelereçağrılarak sendika üyeliğinden istifaya zorlanmış;ancak üyelerimiz sendikal hak ve örgütlenme öz-gürlüklerine sahip çıkarak geri adım atmamıştır.”ifadeleri kullanıldı. İşçiler, tekrar işe dönmek üzerefabrika önünde direnişe başladılar.

İnşaat işçileri çatıda eylem yaptı Kütahya’da TOKİ inşaatında çalışan taşeron işçiler,4 aylık maaşlarının ödenmemesini protesto etmek

için eylem yaptı. İnşaatın çatısına çıkan işçiler, ki-remitleri aşağı atıp çatıyı ateş verdi. TEKEL işçileri çadırları söktü TEKEL işçileri Tek Gıda-İş Sendikası önünde baş-lattıkları 2. TEKEL direnişini sonlandırdı, mücadeleyitüm Türkiye’ye yayma kararı aldı. Tek Gıda-İş yönetimi ise TEKEL işçilerinin açıkla-malarına ilişkin “Onlar bizim üyemiz değildir. Bizimbasın açıklamamız yok.” dedi.

Dev Sağlık- İş Ankara’da Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun toplantılarınıprotesto etmek ve insanca yaşam için gerekli asgariücret talepleri için Diyarbakır ve İstanbul’dan yolaçıkan Dev Sağlık-İş üyeleri, Ankara’ya vardı. 22 Ara-lık’ta Diyarbakır ve İstanbul’dan yola çıkan Dev Sağ-lık-İş üyeleri 23 Aralık’ta Ankara’ya gelerek topla-dıkları 50 bine yakın imzayı meclise verdi. İşçiler,CHP Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM Baş-kanvekili Güldal Mumcu ve BDP grup başkan vekiliBengi Yıldız ile görüştüler.

Petrol-İş Sa-Ba’da direniyor Tuzla Boya-Vernik Organize Sanayi Bölgesi’nde bu-lunan Sa-Ba Endüstriyel Ürünler İmalat ve TicaretA.Ş’de Petrol-İş üyesi 104 işçi patron tarafından iştençıkarıldı. Patronun işten çıkarma saldırısı, Petrol-İş’in yetki tespiti için Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanlığı’na yaptığı başvurunun hemen ardındangerçekleşti.

Polyplex işçilerinin direnişi sürüyorTekirdağ’ın Çorlu İlçesi’ndeki Avrupa Serbest Böl-gesi’nde bulunan fabrikada, Petrol-İş üyesi olduğuiçin işten çıkarılan işçilerin direnişi sürüyor. İşçiler,ağır çalışma koşullarına karşı Petrol-İş’te örgütlen-meye başladılar. Petrol-İş, yeterli sayıya ulaşıncaÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na yetki baş-vurusunda bulundu. Başvurunun ardından PolyplexEuropa Polyester Film ve Sanayi Ticaret A.Ş. patronubeş işçiyi işten çıkardı. İşçiler de işlerine sendikalıolarak dönmek için 23 Kasım’da işyeri önünde di-renişe geçti.

İşçi düşmanı İş Bankası Sendikalı oldukları için işten çıkarılan Nakliyat-İşüyesi İş Bankası bünyesindeki Nemtrans işçileri, 31Aralık günü İstanbul 4. Levent’te bulunan İş Bankasıkulelerinin önünde eylem yaptı. Eyleme Nakliyat-İş üyesi başka işçiler de destek verdi. Bankanınönüne sloganlarla yürüyen işçiler İş Bankası’nınsendika düşmanlığını protesto etti.

ÜLKEDEN EMEK HABERLERİ

3

YDSBBÜLTENİ

Page 5: Yeni Demokratik Sendikal Birlik Bülteni Sayı 2

Dünya genelinde etkisini hızlı bir şekilde göste-ren küresel kriz, başta Yunanistan olmak üzere kit-lelerin büyük direnişlerini beraberinde getiriyor.Krizden mümkün olan en az zararla kurtulmak is-teyen emperyalist güçler, yaşananların tüm bedelinidünya halklarının üstüne yığma telaşına düştüler.Tabi bu süreç kendi içinde muhteşem bir karşıtlığıgetiriyor. Kitleler yürüyor, yürüdükçe büyüyor, bü-yüdükçe militanlaşıyor.

* Bunun en somut örneği Yunanistan. Yunanis-tan’da bütçe açığının kapatılması için hazırlanan IMFreçetesine karşı eylemler giderek sertleşiyor. 15 Ara-lık’ta yapılan genel grev ve eylemlere polis müdahaleetmeye kalkışınca Yunanistan’da sokaklar savaşalanına döndü.

Eylemlerde “Artık köle gibi yaşamayacağız!” ve“Zenginler için

bizi kurban edemezsiniz!”yazılı pankartlar açıldı. Eylemcilere gaz bombalarıylasaldıran polise molotof kokteyli, taş ve sopalarla kar-şılık verildi. Çatışmaların yaşandığı sokaklarda ara-balar yandı, lüks mağaza ve otellerin camları kırıldı,bankalar, kamu kurumları saldırıya uğradı.

Eylemciler parlamento binası yakınında gördük-leri eski Ulaştırma Bakanı Kostis Hadzidakis’i taş vesopalarla kovaladılar. Yakındaki bir binaya sığınanHadzidakis, linç olmaktan son anda kurtuldu.

* AB zirvesi öncesinde Brüksel’de eylem yapan yüz-lerce kişi Avrupa Komisyonu binası önünde toplandı.Krizin faturasının emekçi halka değil, zenginlereödetilmesi gerektiğini belirten eylemciler tüm Av-rupa’da uygulanmaya çalışılan mali politikaları pro-testo etti.

* İrlanda hükümetinin dört yıllık kemer sıkmaprogramını açıklaması ardından binlerce kişi baş-kent Dublin sokaklarında protesto gösterisi yaptı.

* Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales’in benzine%73, mazota %83 oranında zam getiren kararnameyiaçıklamasının ardından sokaklar savaş alanınadöndü. Morales kararnameyi iptal ettiğini açıkladı.

“Zamları inatla savunmak için herhangi bir gerekçeyok.” diyen Morales, zamlardan vazgeçildiğini ilkolarak sendikalara ve kitle örgütlerine duyurdu.

* İşsizliğe karşı ayaklanan halk polisle çatıştı,olaylarda en az 20 kişi öldü. 17 Aralık günü sebzetezgâhı elinden alınmak istenen 26 yaşındaki Mu-hammed Buazizi’nin protesto için kendini yakma-sından sonra çıkan olaylarda şu ana kadar 20 kişininöldüğü, çok sayıda kişinin yaralandığı belirtiliyor.Tunus İşçi Sendikası (UGTT) tarafından yürütüleneylemler özellikle diplomalı işsizlerin sosyal adalet-sizliğe karşı isyanı olarak görülüyor.

* 17 Aralık’ta işsizlik ve zamlara karşı Tunus’tabaşlayan isyan komşu ülke Cezayir’e de sıçradı. Zen-gin petrol ve doğalgaz rezervlerine rağmen ciddi birişsizlik, pahalılık soru-

nunun yaşandığıülkede özellikle Tunus’taki gibi genç nüfusun işsizliği,olayların daha hızlı büyümesine yol açtı.

Cezayir Devlet Başkanının özellikle şeker ve yağbaşta olmak üzere pek çok temel gıda maddesineyüksek oranda zam yapılması kararı sonrası binlerceişsiz sokaklara döküldü.

Yapılan eylemler sonrasında alınan yüksek zamoranlarına karşı başta temel gıda maddeleri olmaküzere katma değer ve kazanç vergilerinde indirimyapılacağını açıklayan hükümet yetkililerinin temelamacı gittikçe büyüyen sokak eylemlerini sonlan-dırmak. Vergi indiriminin 31 Ağustos’a kadar süre-ceği ifade edilmekte. Bundan sonrası için neler ola-cağını hep birlikte göreceğiz.

Kuzey Kıbrıs greve gidiyor...Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde hükümet ta-

rafından son dönemde hayat pahalılığı fonunun kal-dırılması ve KDV oranlarının artırılmak istenmesinekarşı Kıbrıs’ta bulunan sendikalar tarafından oluş-turulan Sendikal Platform grev kararı aldı. Uyarıamaçlı başlayacak olan grevin hükümetin geri adımatmaması durumunda büyüyeceği ifade ediliyor.

DÜNYADAN EMEK HABERLERİ

4

YDSBBÜLTENİ

AVRUPA’DA KEMER SIKMA POLİTİKALARINA KARŞI DİRENİŞLER YAYILIYOR

Page 6: Yeni Demokratik Sendikal Birlik Bülteni Sayı 2

Bültenin geçen sayısında, bir işe başlarken dikkatedilmesi gereken öncelikli husulara değinmiştik. Buyazımızda ise, iş sözleşmesinin türlerine yer vereceğiz.

1) Sürekli- Süreksiz İşlere İlişkin İş Sözleşmesi:Bu ayrım iş ilişkisinin taraflarının, yani işçi ile işve-

renin belirledikleri bir ayrım değildir. Yapılacak işin ni-teliğinden kaynaklanan bir olgudur. Bu şu demektir;eğer bir iş niteliği gereği en çok 30 gün sürüyorsa o işsüreksiz bir iştir. Bu süreden fazla sürüyorsa sürekliiştir. Süreksiz işlerde işverenin Çalışma Bölge Müdür-lüğü’ne işçinin işe başladığını bildirme yükümlülüğüyoktur ve süreksiz iş sözleşmesine daha çok iş kanunudeğil, Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır. Örneğinbu şekilde çalışmışsanız ve ücretinizi alamamışsanız,borçlar kanununa göre hukuki işlem başlatmanız ge-rekmektedir.

2) Belirli Süreli - Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi:Eğer işçi ile işveren arasındaki iş ilişkisi belirli bir

süreyle, örneğin 6 ay, 1 yıl vs. sınırlandırılmamışsa ara-daki sözleşme belirsiz süreli; belirli süreli işlerde (ör-neğin baraj inşaatı yapımı) veya belli bir işin tamam-lanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibiobjektif koşullara bağlı olarak işveren ile işçi arasındayazılı şekilde yapılan sözleşme ise, belirli süreli iş söz-leşmesi olarak tanımlanmaktadır.

Belirli süreli olarak yapılıyorsa, o sözleşmenin mut-laka yazılı yapılması gerekmekte. Ama diyelim ki iş-veren, işçi hak kaybına uğrasın diye esaslı bir nedenolmadan art arda 2 kezden fazla belirli süreli iş söz-leşmesi yaparsa, o sözleşme en baştan itibaren belirsizsüreli sözleşme haline gelir. İş sözleşmesinin, esaslı birneden olmadıkça, birden fazla üst üste yapılması ha-linde, iş sözleşmesi başlangıcından itibaren belirsiz sü-reli olarak kabul edilmektedir. Ancak belirli süreli işsözleşmesi ile çalıştırılan işçi ile belirsiz süreli iş söz-leşmesiyle çalıştırılan ve yine belirli süreli iş sözleşmesiile çalışan işçi ile aynı veya benzeri işi yapan işçi ara-sında ayırımı haklı kılan bir neden olmadıkça, farklı birişlem uygulanamaz.Uygulanırsa eşitlik ilkesine aykırıdavranılmış olur.

3) Deneme Süreli İş Sözleşmesi:İş sözleşmesi başlarken, her iki taraf da birbirini de-

nemek isteyebilir. Ancak genelde işverenler işçiyi de-

nemek için bu süreyi koyarlar. Ancak bu süre en fazla2 ay olabilir. Ancak işyerinde sendika ve sendika ileişveren arasında bir toplu iş sözleşmesi varsa, bu 2aylık deneme süresi istenirse en fazla 4 ay olabilir. Busüre deneme süresi de olsa, işveren işçiye aynı işi ya-pan diğer işçilere davrandığı gibi davranmak, aynı üc-reti vermek ve sigortasını yapmak zorundadır, “ hele1-2 ay deneyelim sonra sigortanı yaparız.” diyemez.Ancak işçi de işveren de bu iş sözleşmesini bu denemesüresi içinde önceden haber (bildirim yapmadan) ver-meden, tazminat ödemeden sona erdirebilir. Bu ne-denle deneme süresi aslında işçinin zararına bir dü-zenlemedir. Ama diyelim deneme süresi geçti ve işçio işte çalışmaya devam ediyor, daha sonra sözleşmefeshedilirse, işçinin hakları (yıllık izin, kıdem ve ihbartazminatları) hesap edilirken çalışma süresi işe girdiğiandan itibaren hesaba katılır.

4) Tam Süreli - Kısmi Süreli İş Sözleşmesi:İşçi, bir işyerinde iş kanunda belirtilen haftalık ve

günlük çalışma sürelerinin tamamında çalışıyorsa ara-daki sözleşme tam süreli sözleşmedir. Ancak işçinin ça-lışma süresi tam süreli değilse, yani tam süreli çalışanişçiden önemli ölçüde daha az sürelerde çalışıyorsa o işsözleşmesi kısmi süreli sözleşmedir. Buna göre, kanundahaftalık çalışma süresi 45 saat olarak düzenlendiğinden,bu şekilde çalışma süresinin uygulandığı bir işyerindebir işçi 30 saate kadar (bu süre daha da az olabilir) ça-lışyorsa, o işçi kısmi süreli çalışıyor demektir. Ancak birişçi kısmi süreli çalışıyor diye, diğer işçilerden farklımuamele göremez. Bu işçinin ücret ve parayla ölçüle-bilien diğer hakları, tam süreli işçinin çalıştığı zamanagöre oarantılı ödenir. Örneğin, işyerinde haftalık çalışmasüresi 45 saat olan tam süreli çalışan işçi yılda 600 mil-yon TL yakacak yardımı alıyorsa, haftada 15 saat kısmisüreli çalışan işçiye aynı yardım 200 milyon TL olaraködenecektir. Diğer hakları konusunda da (çay molaları,servis vs. gibi) bir ayrım yapılamaz.

Diğer yandan, işçinin bir işverenle kısmi süreli bir işsözleşmesi yapmış olması, sadakat borcuna aykırı ha-reket etmemek kaydı ile aynı zamanda başka bir işve-renle de kısmi süreli iş sözleşmesi yapmasına engel de-ğildir. Ancak böyle bir durumda, değişik işyerlerindekitoplam haftalık çalışma süresi sağlığın korunması ama-cıyla azami çalışma süresini (45 saat) aşamaz. ❐

İŞÇİ HAKLARI

5

YDSBBÜLTENİ

İŞ SÖZLEŞMESİNİN TÜRLERİ -I-Örneğin, işyerinde haftalık çalışma süresi 45 saat olan tam

süreli çalışan işçi yılda 600 milyon TL yakacak yardımı alıyorsa, haftada 15 saat kısmi süreliçalışan işçiye aynı yardım 200 milyon TL olarak ödenecektir. Diğer hakları konusunda da (çaymolaları, servis vs. gibi) bir ayrım yapılamaz.

Page 7: Yeni Demokratik Sendikal Birlik Bülteni Sayı 2

4 ay önce Tuzla Tersaneler Bölgesinde bulunan BETESAN fir-ması tarafından işten atılan ve direnişe geçen Zeynel Kızılaslan,Kartal 3. İş Mahkemesinde görülen işe iade davasını kazandı.

Düzce Organize Sanayi Bölgesinde faaliyet gösteren MAS-DAF Makina işyerinde, DİSK Birleşik Metal-İş üyesi işçilerindirenişi başarıya ulaştı. Sendikalaşma haklarını kullandıklarıiçin işten çıkartılan işçiler anlaşma sağlanması üzerine 3 Aralıkgünü işbaşı yaptılar.

İstanbul 100. Yıl Ali Rıza Efendi İlköğretim Okulu’nda sözleşmelirehber öğretmen olarak görev yapan Ramazan Akarsu’nunhastalığı nedeniyle 40 gün rapor aldığı gerekçesiyle sözleş-mesinin feshine karşı açtığı dava başarıyla sonuçlandı.

Birleşik Metal İşçileri Sendikası’na (BMİS) üye oldukları içinişten çıkarılan ve 23 Aralık 2008 tarihinde fabrika önünde di-renişe geçen 400 işçi işlerine geri dönüyor. İşçilerin açtığı işeiade davalarının kazanıldığı 13 Aralık’ta açıklandı.

Bursa 5. Asliye Ceza Mahkemesi, PTT Heykel Şubesi Müdü-rünü, sendikal ayrımcılık yaptığına karar vererek cezalandırdı.Mahkeme, PTT şubesinde Birlik-Haber-Sen, KESK’e bağlı Ha-ber-Sen ve Kamu-Sen’e bağlı Türk-Haber-Sen üyelerinin bu-lunduğunu ancak müdürün Haber-Sen ve Türk Haber-Senüyelerini değişik görevlere göndererek sendika ayrımcılığıyapmak suretiyle görevi kötüye kullandığına hükmetti.

Aylarca kötü koşullarda ücretlerini alamadan çalıştırılan vebu nedenle 35 gündür Avrupa’nın en yüksek gökdeleni önündeoturma eylemi yapan Sapphire işçileri, sonunda kazandı. İşçiler,“Sapphire Gökdeleni önündeki direnişimiz bugün bitse de mü-cadelemiz bitmeyecek. Bundan sonra da tüm sınıf yoldaşları-mızla birlikte dayanışarak, omuz omuza vererek mücadelemizisürdüreceğiz!” dedi.

Gaziosmanpaşa BEDAŞ’a bağlı Sultangazi ve Arnavutköy elek-trik idaresi işçileri aylardır yatmayan maaşları için 14 Aralık’taiş bıraktılar. Maaşlarını alamadıkları için iş bırakan enerji işçi-lerinin eylemleri sonunda kazanıma ulaştı. İşçiler, eylemleriniBEDAŞ yetkilileri ile protokol imzalanmasının ardından son-landırdı.İşçilerin imzaladığı protokole göre hiçbir işçi iş bırakmaeyleminden dolayı işten çıkarılmayacak, işçiler maaşlarınıntamamını 2011 Ocak ayı içerisinde alacak.

EĞİTİM

6

YDSBBÜLTENİ

Patron, satabileceği bir malı üretmekiçin fabrika kurar. Makine ve iş aletlerialır. Üreteceği malın hammaddesini yada parçalarını, yani ne gerekiyorsa alır.Ancak iş bununla da bitmiyor. Üretim ya-pabilmesi için canlı emek gücüne, yanimakineyi kullanacak, kas gücü veya be-yin gücüyle çalışacak işçiye de ihtiyacıvar. Gerekli işçiyi de kiralar. Malı üretirve piyasada satışa sunar.

Piyasaya sürülen malın değeri; üretimsürecinde harcanan emektir. Bu emek or-talama bir işçinin teknolojiyi de kullanarakortaya çıkardığı emektir. Piyasada parakarşılığı fiyat olarak belirlenir.

İşçinin iş gücü de satılan bir metadır.Çünkü işçi hayatını devam ettirebilmesi içiniş gücünü patrona satmak zorundadır. Pat-rona satılan bu metanın da bir değeri vardır.Bu değer işçiye ücret olarak verilir. İşçininiş gücü tekrar değer yaratan tek metadır.Patron, malı ürettiği süre içerisinde yaptığıtüm harcamalarını hesaplar (hammadde +makinelerin yıpranma payı + diğer işletmemasrafları). Piyasaya satışa sunar. Diyelimki üretilen bir malın fiyatı beş lira olsun. Pat-ron piyasada beş liranın üstünde bu malısatmak zorundadır; çünkü daha işçi ücretibunun içinde değildir. Yine diyelim ki üre-tilen mal piyasada yirmi liraya satıldı. Beşlira masrafı çıkınca on beş lira kazanılmışoldu. İşte bu on beş lira işçinin iş gücünüharcayarak yarattığı değerdir. Bütün hadiseburada başlar. Patron bunun ne kadarınıişçiye verir? Ne kadarını kendine alır? Bugüçler dengesine bağlı olmasına rağmen,diyelim ki patron işçinin diğer bir gün üre-time tekrar katılması için zorunlu ihtiyacıolan beş lirayı işçiye verdi. Patrona on lirakaldı. İşte bu on lira tüm maliyetler ve işçininzorunlu ihtiyacı karşılığında verilen ücretiçıktıktan sonra fazladan üretilen bir değer-dir. İşte sömürünün kaynağı budur. Bunada artı değer denir. Patron bu kaynağa elkoyarak sermayesini daha da büyütür.Ver-diğimiz örnek bir adet mal üzerinden ka-zanılan artı değerdir. Bu durum üretimingeneli için düşünüldüğünde ne kadar bü-yük bir sermaye oluşturacağı ortada.

EĞİTİMSömürünün Kaynağı: Artı Değer

KAZANIMLA SONUÇLANAN DİRENİŞLER

BETESAN direnişçisi Zeynel Kızılaslan kazandı

MAS-DAF işçisi işbaşı yaptı

Sözleşmeli öğretmenlere hastalık hakkı

Sinter işçisi kazandı

Sendika ayrımcılığına ceza

Sapphire işçileri kazandı

Enerji işçileri iş bıraktı, kazandı

Page 8: Yeni Demokratik Sendikal Birlik Bülteni Sayı 2

Son yıllarda, sağlıktaki dönüşüm politikalarındahayat bulan en temel insani hak olan ve ücretsiz olmasıgereken sağlık hakkının, genel sağlık sigortası kap-samında dönüşümü günden güne devam ediyor. Bu-nunla beraber mantar gibi türeyen tıp merkezi ve has-taneler karşımıza sıradan kâr amacı güden işletmelerolarak çıkıyor. Bunların içinde, son günlerde burjuvamedyanın bile gözünden kaçmayan, hastalıkların tanıve tedavisinde hekimlere yardımcı olan bazı görün-tüleme ve tetkikler dikkat çekmekte. Bunların başındabilgisayarlı tomografi geliyor.

Birçok ülkede son çare olarak başvurulan bilgisa-yarlı tomografi, ülkemizde ise neredeyse sağlık kuru-muna başvuran bütün hastalardan istenmekte ve has-talar da bilinçsiz olduğu için bu istekleri yerinegetirmektedir. Hollanda’daki bilgisayarlı tomografi ci-hazları, ülkemizin İzmir Alsancak ilçesinde bulunancihazlardan daha azdır. Bunun sebeplerini sıralarkenbirçok sebep sayabiliriz.

‘Baktığın hasta kadar, yazdığın tetkik kadar dönersermayeden pay almak’ gibi şartları olan performanssistemi sağlıktaki dönüşümün farklı yüzleridir. Tabibu kadar çok ve sık uygulanan tomografinin baştahasta olmak üzere röntgen teknisyenlerine de ciddiboyutlarda zararları olmaktadır. Bunun en somut ör-neği radyasyondan kaynaklı kanser riskinin artışıdır.(Bilgisayarlı tomografide alınan radyasyon direkt kan-ser yapmaz; ama kanser riskini artırır, diğer etkenlerleberaber kanseri tetikler.)

İnsanların kansere yakalanma riski %40’tır ve kan-sere yakalanan insanların yarısı bu hastalık nedeniylehayatlarını kaybetmektedir.

Yapılan araştırmalarda bilgisayarlı tomografi ince-lemesinde alınan radyasyon dozunun, 50 ile 500 adetakciğer grafisinin çekilmesiyle alınan radyasyona eş-değer olduğu tespit edilmiştir. Buradaki 50 ile 500 gibirakamsal uçurumun nedeni, teknolojinin gelişmesiyleilk yıllarda ve günümüzde üretilen makinelerin ara-sındaki model farkından kaynaklıdır. Devlete ait sağlıkkuruluşları ile özel sektörde çalışan ve her gün rad-yosyona maruz kalan röntgen teknisyenlerini karşı-

laştırırsak, devlette bağlı sağlık kuruluşlarında çalışanteknisyenlerin daha şanslı olduğunu görebiliriz. Özelkurumda çalışanların eğitimden uzak olmaları, çalışmasaatlerinin uzun olması, hasta sayısının daha fazla ol-ması nedeniyle kansere yakalanma riskleri daha faz-ladır. Burada özel kurumların SGK anlaşmalarındankaynaklı hastaları cüzi bir ücretle bilgisayarlı tomografitestine tabi tutmalarının etkisi büyüktür. Artık hastalarda, çok sıradan bir olay olduğu için, bu gibi durumlardabu tektik ve testleri istemeyen doktorların işten an-lamadığını düşünmektedirler. Bu tıbbi tetkikler birerzorunlulukmuş gibi halka yansıtılmakta, bunlarınuzun vadedeki yansımaları halka söylenmemekte-dir. Bu kadar tehlikeli olmasına ve insan sağlığınıciddi boyutlarda etkilemesine rağmen insanlarınsuskun kalması, kanserin birden çok nedene bağlıolması ve etkisini hemen göstermemesinden yanisinsice ilerlemesinden kaynaklıdır. Sorunun kaynağıülkemizde bir çırpıda geçen, sadece belirli bir kesimintepkisini alan GSS (Genel Sağlık Sigortası)’ dir.

Radyasyon kaynaklı tüm görüntüleme yöntemlerigibi Bilgisayarlı Tomografi de uygun endikasyonlarlave uygun protokollerle kullanılması gereken bir görün-tüleme yöntemidir. Doğru ve gerekli kullanım şartlarında,birçok hastalığın tanı ve tedavi izleminde etkin ve yararlı(bazen de tek seçenek olabilen) bir görüntüleme yöntemiolan Bilgisayarlı Tomografi, sırf kâr hırsından kaynaklıölümcül teklikeler oluşturabilmektedir. ❐

HALK SAĞLIĞI

7

YDSBBÜLTENİ

BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ VE RADYASYONU SONUCU

KANSER RİSKİYapılan araştırmalarda bilgisayarlı tomografi incelemesinde alınan radyasyon dozunun

50 ile 500 adet akciğer grafisinin çekilmesiyle alınan radyasyona eşdeğer olduğu tespit edil-miştir. Buradaki 50 ile 500 gibi rakamsal uçurum olması teknolojinin gelişmesiyle ilk yıllardave günümüzde üretilen makinelerin arasındaki model farkından kaynaklıdır.

Page 9: Yeni Demokratik Sendikal Birlik Bülteni Sayı 2

Zonguldak’taki Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK)ve Maden Tetkik ve Arama (MTA)’da örgütlü olanTÜRK-İŞ’e bağlı Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS)48 bin işçi ile işveren arasında sürdürülen toplusöz-leşme görüşmelerinin uyuşmazlıkla sonuçlanmasıüzerine, sendika 30 Kasım 1990da başlamak üzere grevkararı aldı. Grev, 30 Kasım günü çeşitli siyasi partiler,meslek kuruluşları ve kitle örgütlerinin desteğiylebaşladı. Zonguldaklılar ilk günden itibaren greve aktifbir biçimde katıldılar. İlk yapılan miting daha sonra hergün tekrarlandı. Hükümetin kamu açıklarını kapamagerekçesiyle bu tür kamu işletmelerinin tasfiyesiniöngörmesi, özelleştirme politikaları ve genel olarakişçi ücretleri konusundaki tutumu, Zonguldak’takiuyuşmazlığın boyutlarını genişletti ve kamuoyundabüyük tartışmalara yol açtı. Savunduğu ekonomik po-litikalar ve greve karşı tutumu nedeniyle Cumhurbaş-kanı Turgut Özal bu mitinglerde işçilerin başlıca hedefihaline geldi. Bu gelişmeler üzerine işveren 4 Aralık’talokavt ilan etti.

Hükümet, bu arada, madenlerin işçiler tarafındanişletilmesi önerisini gündeme getirdi. Sendika, önce-likle ‘’işletmenin tüm borçlarının ödenmesi, kıdem taz-minatı karşılıklarının bir yerde bloke edilmesi, Türkiyedemir-çelik işletmelerine dünya fiyatlarının çok al-tında kömür satılmasından doğan zararın karşılanmasıve havzanın durumunun iyileştirilmesine yönelik pro-jelerin uygulanması’’ koşuluyla bunu kabul edeceğiniaçıkladı. 13 Aralık’ta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanıİmren Aykut ile GMİS Genel Başkanı Şemsi Denizeriarasında yapılan görüşmede, Aykut, madenlerin ka-patılmayacağı garantisini verdi. 14 Aralıkta çeşitli sen-dikalara üye 100 bin işçi, Zonguldak maden işçilerinedestek vermek amacıyla 2 saatlik iş bırakma eylemiyaptı. Ve 22 Aralık’ta sendika tarafından ‘’Ankara’yayürüyüş’’ kararı alındı. 3 Ocak 1991de TÜRK-İŞ tara-fından düzenlenen 1 günlük işe gitmeme eylemi yapıldı.4 Ocak’a gelindiğinde işçileri Ankara’ya götürecek olanotobüslerin Zonguldak’a hareketleri ve kente girmelerigüvenlik güçlerince engellendi. Artık Ankara’ya yü-rüyerek gidilecekti ve aynı gün yürüyüş başladı. Sa-yıları 70 bine varan işçiler geceyi Devrek’te geçirdiler.

5 Ocak’ta Başbakan Yıldırım Akbulut, GMİS genelbaşkanı Denizeri ile Bolu’da görüştü; ancak bir anlaşmasağlanamadı. Devrek’ten çıkarak yürüyüşe devameden işçilerin yolu Dorukhan Tüneli’nde komando bir-likleri ve çevik kuvvete bağlı polislerce kesildi; ancakişçilerin kararlılığı karşısında dayanamadılar. Yol açıldı.Bolu’nun Mengen ilçesinde hükümet karşıtı gösterilerdüzenlendi.

Tarih 6 Ocak’ı gösterdiğinde Zonguldak-Mengen

yolu kesilerek işçilere battaniye, ilaç ve yiyecek gön-derilmesi engellendi. Mengen’den Ankara-İstanbul ka-rayoluna doğru hareket eden yürüyüşçülerin yolu Yı-lancık köprüsüne kala jandarma komandoları ve polistarafından kesildi, yol dozerlerle kapatıldı. İşçiler geceyibarikat önünde geçirdiler. 7 Ocak’ta barikata yakınnoktada bekleyen 200 kadar işçi gözaltına alındı. Sen-dika yönetimi bir toplantı düzenledi. Konu, kadınlarıngeri dönmesiydi. Ama kadınların gösterdikleri tepkiinanılmazdı. “Dönmediler, üşümediler, acıkmadılar, ço-

cuklarını özlemediler...” 8 Ocak’ta Ankara’daki görüş-meleri tamamlayan Denizeri, yürüyüşe son verildiğinişu sözlerle açıladı: “Tarih yazdınız, bana hâlâ güveniyormusunuz?” diyor. Cevap veriyor işçiler: “Ölüme kadargideriz!”. “Öyleyse” diyor “geri dönüyoruz”. Kalabalığındalgalanmasıyla başkan ekliyor “aranızdaki kışkırtı-cıların sizi bölmesine izin vermeyin. 112 kilometrelikyürüyüş Ankara yolu kavşağına kala sona erdirilmişti.

Bu çapta bir eylemin kazanım olmadan sona erdi-rilmesi kaderin değil sendika bürokrasisin bir arma-ğanıydı. Zonguldak işçisinin bu direnişi sadece ücretleriiçin değil insanca yaşam hakkı içindi. Ne kadar hazinki bu eylemden dönen işçilerin 262 tanesi iki yıl sonragrizu patlaması sonucu öldü.

25 Ocak’ta hükümet körfez krizi nedeniyle tümgrevleri 60 gün süreyle erteledi.TTK ve MTA da çalışan 48 bin işçiyi kapsayan toplu-sözleşme, 6 Şubat 1991’de imzalandı. Sözleşmeyle işçiücretlerinde sağlanan iyileşme, Başbakan Yıldırım Ak-bulut’un 31 Aralık’ta teklif ettiği ve sendika tarafındanreddedilen rakamları aşamadı.

Büyük madenci yürüyüşü ülkemiz işçilerinin gücünübir kez daha göstermiş ve kendi kaderini eline alan işçi-lerin zafere giden yolda sendikal bürokrasiyi alaşağı et-melerinin önemini zihnimize bir kez daha kazımıştır. ❐

MÜCADELE TARİHİ

8

YDSBBÜLTENİ

BÜYÜK MADENCİ YÜRÜYÜŞÜ

Page 10: Yeni Demokratik Sendikal Birlik Bülteni Sayı 2

Tarih, 10 Temmuz 2010. KPSS Eğitim Bilimleri kitapçığınıaçtığımda ilk karşılaştığım soru Hacı Bektaş-ı Veli’nin cüm-lesiyle başlıyordu: “Biz dile ve söze değil, öze ve hâle bakarız.Özünle, gözünle, sözünle ve işinle ol!” Bu sorunun cevabı“tutarlılık”. Soruyu görünce neden bilmiyorum ama sınavımıniyi geçeceğine dair bir duyguya kapıldım.

Ben sekiz yıldır edebiyat öğretmenliği yapıyorum. “Peki,neden öğretmenlik sınavına girdiniz.” diye sormayın neolur. Aslında cevabım hazır. Hani yıllar önce devletin han-tallığından şikâyet edip her şeyi özel sektörün insafınabırakan düşünce sistemi bizim ülkemizde de moda halinegelmişti ya! Kamu binalarının yavaş yavaş özelleştirilmeyebaşlandığı dönemlerde devlet birer birer yüklerini atarkentüm yükler “vatandaş”ın sırtına binmişti. İşte özelleştirmel-erden nasibini alanların başında eğitim sektörü geliyordu.Evet, 81 Anayasası’nın eğitimin devlet tarafından ücretsizolarak verilmesi(!) kararının üzerinden fazla vakit geçmedenşimdilerin orta sınıfını da içine alan geniş bir kesim, çocuk-larının geleceğini özel okulların ellerine teslim etmeyebaşlamıştı. İşte ben de o okulların kucağında başlamakzorunda kaldım meslek yaşamıma.

Her yıl bir önceki “kendi”ni aşman gereken bir kurtlarsofrasıydı özel sektör. Ben öteden beri bu sektörü kişininetinden, sütünden ve kemiğinden yararlanan bir alan olaraktariflerim. Evet, öğretmenler özel sektörün elinde “çokamaçlı bir araç” olmak zorundaydılar. Sizin de anlayacağınızgibi meslek yaşamıma başlamadan önce Mevlana’nın dadediği gibi “hamdım” sonra “piştim ve yandım”. Ancakönemli bir sorun vardı. Milli Eğitim Bakanlığı sizi öğretmenolarak atamıyordu. İster sekiz, isterseniz on sekiz yıllıköğretmen olun formasyon almadan-şimdilerde devletüniversitelerinde bile en az üç bin lira vererek sahip oluy-orsunuz formasyona- KPSS sınavını geçmeden siz aslındabir öğretmen değildiniz. Ülkenin birçok köşesinde milyonlarcaöğrenci öğretmen beklerken sizler belki de senelerinizivererek bu sınavı vermeliydiniz. İşin ilginç tarafı bu sınavıbirincilikle bitiren geçen senenin öğretmen adayı bilealanında kadro açılamadığı için neredeyse atanamıyordu.

Sonuçlar açıklandıktan kısa bir süre sonra Radikalinana sayfasında büyük puntolarla yazılmış şu satırlara takıldıgözüm:“Son KPSS’den kötü kokular!” Ve peş peşe yayınlananbu haberlerin sonunu hepimiz biliyoruz.

İsterseniz konuyla ilgili bazı açıklamaları bir kez dahahatırlayalım. Ne demişti Ünal Yarımağan: “Gazetelerde oku-duğum, mutsuz insanların feryadı.” Peki, ya sonra ne dedi:“Başkanlıktan ayrılmam gerekti. Emekli olacağım.” “Sınavkitapçıklarını bir bir inceledik. Adaylar sorularla uğraşmış.”demeçlerinden “Matematik sorularının hepsini doğru ya-panların kitapçıklarına çizik bile atılmamış.” açıklamalarınauzanan uzun bir süreç. Ve ardından çelişki dolu birçokyetkili ağız açıklaması. Sonuç: “Eğitim Bilimleri Sınavınıniptaline karar verilmiştir.”

Genel Kültür ve Genel Yetenek Sınavı mı, onu boş verin.Onun da soruları çalındı; ama memur adayları pek deseslerini çıkarmıyorlardı. Sesler büyük oranda öğretmen-

lerden çıkıyordu. Baksanıza sokaklara inmiş sözde hak arı-yorlardı. Ancak yine de bir sorun daha vardı. Öğretmenataması bekleyemezdi ki. Onun da çözümü bulundu birçırpıda. Ücretli kölelik, aman ne diyorum ben, ücretli öğ-retmenlik sistemiyle. Tabi, ÖSYM sadece KPSS’yi düzen-lemiyor. Geçmiş yılların ÖSS’si, ALES’i, SMM’si, TUS’u vedaha sayamayacağım niceleri ne olacak? Ya, onlar dasızdırılmışsa. Sorgulamalar, suçlamalar, suçlayıcı bakışlar,boşa giden emekler...

1999’da ÖSS için tam bir yıl hazırlanmış, sınava gireceğigünden bir gün önce soruların çalındığı iddiasıyla sınavıniptal olduğunu duyan bir sınav mağduru olarak bu ne tesadüftürdemekten alıkoyamıyorum kendimi. Evet, yıllar sonra girdiğimKPSS soruları da çalınmış ve sınav iptal olmuştu. Sonundaolağanüstü hali andıran sınav önlemleriyle sınava girdim.İnsanların yüzlerini okuyabiliyordum. Suçlar gibi bakıyordukbirbirimize. Acaba bizlerin arasında da soruları çalanlar varmıydı? İçeri girmeyi beklerken arkamdakiler büyük bir iştahlakonuşuyorlardı. Bütün soruları doğru yanıtlayanlar eğer busınavda beklenilen başarıyı göstermezlerse haklarında soruş-turma açılacakmış. Soruşturmayı kim açacak? Soruları kendielleriyle verenler mi? Daha da önemlisi kim sorgulanacak?Bu ülkenin öğretmenleri mi?

Sınav salonuna güç bela girdikten sonra ÖSYM’nin 8milyon TL’yi geçen harcamalarıyla temin ettiği su, şeker,kalem, silgi ve kalemtıraş dağıtıldı bizlere. Aynı gün cevapanahtarı açıklandı. Sonucumu siz sormadan söyleyeyim.Bir önceki sınava göre iki net daha fazla yapmıştım. Aslındahiç sevinmedim. Erkenden sevinmemek gerektiğini tecrübeetmiştim çünkü. Cevap anahtarını yayınlayan ÖSYM bir deşöyle bir not düşmüştü: “... hesaplanamaz manevi maliyetiyanında, toplam maddi maliyeti yaklaşık 8 Milyon TL’yigeçen bu sınavın tekrarlanmasına sebep olanları şiddetlekınıyoruz.” Şiddetle kınıyoruz! Kimi kınıyoruz? Sorularıpiyasa malzemesi haline getirenleri mi, yoksa eğitim sisteminiiçinden çıkılmaz hale sokanları mı kınıyoruz? Kimi, kimlerişiddetle kınıyoruz?

“Bir okla yaralı kalbim/Boyacının sandığında;/Güvercinimkağıt helvasında;/Sevgilim kayığın burnunda;/ Yarısıbalık,/Yarısı insan;/İn miyim?/Cin miyim?/Ben neyim?”

31 Ekim’de girdiğim sınav da böyle başlıyordu. Yine birşair çıkmıştı karşıma. Hem de yine ilk soruda. Cevabı mı?Cevabı kimlik arayışı. Evet, sevgili Orhan Veli. Gerçekten dekarmakarışık yaşam. ÖSYM’nin de cevabında olduğu gibiinsanlar kimlik mücadelesini sürdürüyor. Bu ülkenin öğ-retmenleri yani gelecek neslin yegâne sanatçıları, öğret-menlikleri defalarca sınanmış bir halde hırsızlık yapmayayönlendiriliyor. Hayatın karmakarışıklığı içinde kendilerinebir yol çizmeye çalışıyorlar. “Kimileri Bayrağın DalgalandığıHer Yerde Görev Yaparım!” diyor kimileri de belirlenen diğersınırlar içinde tercihlerini dolduruyor. Peki, ya sonuç neolacak? Hiç düşündünüz mü? İnsanlara doğruyu, dürüstolmayı ve emeğe sahip çıkmayı öğreten öğretmenlerin bu“karmakarışıklıklardan” nasıl kurtulacağını hiç düşündünüzmü? Hiç düşündük mü? ❐

OKUR MEKTUBU

9

YDSBBÜLTENİ

KARMAKARIŞIK

Page 11: Yeni Demokratik Sendikal Birlik Bülteni Sayı 2

ASGARİ ÜCRET2011 yılı asgari ücreti ilk altı ay için net 630

lira, ikinci altı ay için; net 655 lira olarak be-lirlendi. Ülkemizde oldukça önemli bir yerdeduran, çalışan nüfusun yarısının bu ücretleçalıştığı, ayrıca ülkemizde milyonları ilgilen-diren asgari ücret belirlemesi nasıl oluyor?

Asgari ücret tespit komisyonunu; ÇalışmaBakanlığı’nın belirlediği müsteşar düzeyindebeş kişi, Türkiye İşverenler Sendikasından(TESK) beş kişi ve en çok üyeye sahip işçisendikasından (TÜRK-İŞ) beş kişi olmaküzere toplam on beş kişiden oluşturulur.

Asgari ücretin belirlenmesinin gerekçesi;bir işçinin zorunlu gereksinimlerini günün fi-yatları üzerinden asgari (en az) düzeyde be-lirlenmesidir. Zorunlu gereksinin içinde gıda,konut, giyim, sağlık, ulaşım, kültürel faaliyet-ler yer alıyor.

Günümüzde belirlenen asgari ücretle bü-tün bunların, en az düzeyde de olsa, karşıla-nabilmesinin mümkünatının olmadığını tümçalışanlar yaşayarak görüyor. Asgari ücretyaşam düzeyini belirlemenin ötesinde pat-ronlar içinde önemli bir yerde duruyor. Taşe-ron firmalar işçi ücretlerini asgari ücret üze-rinden ödüyor. Patronlar bu yolla üretimdemaliyeti düşürerek sömürüyü derinleştiriyor.Asgari ücret TİS’leri ve iş güvencesini de teh-dit ediyor. Tıpkı patronların işsizliği çalışan-ların üzerinde tehdit olarak kullanmaları gibi,asgari ücret de taşeronlaşmayı cazip hale ge-tiriyor. Ayrıca SGK ödemeleri asgari ücretüzerinden ödenince, emekli maaşları da dü-şük bağlandığından emeklileri de etkiliyor.

Bu demektir ki asgari ücretin belirlenmesisadece asgari ücretle çalışanları değil, toplu-mun tüm kesimlerini etkiliyor. Bu dereceönemli olan bir sorun karşısında kayıtsız kal-mak mümkün değil.

Asgari ücretin belirlenme yöntemi değişikşekillerde olabilir. Sınıf sendikalarının bunuciddi bir şekilde araştırıp bir yöntem üzerindehem fikir olup ortak mücadele hattı örgütle-melidir.

Bizler YDSB olarak ülkede işçilerin örgüt-lenme özgürlüğünün ve iş güvencesinin ka-zanılması mücadelesinin ilk sırada yer almasıkaydıyla; asgari ücretin de işçi-işveren sen-dikaları arasında toplu sözleşme metodu ilebelirlenmesi gerektiğini savunuyoruz.

HABER YORUM

10

YDSBBÜLTENİ

Hava-İş Boğaz Köprüsü’nü kapadı Hava-İş üyesi 100’e yakın işçi, Taksim’de gerçekleş-tirdikleri eylemin ardından Fatih Sultan Mehmet Köp-rüsü’nü trafiğe kapadı. İşten çıkarmalara karşı eylemyapan işçilere polis saldırdı ve gözaltına aldı. ÜsküdarÇevik Kuvvet Merkezi’ne götürülen işçiler serbestbırakıldı.Sabiha Gökçen Havaalanı’nda, İSG firmasında, Hava-İş üyesi 351 işçi işten çıkarılmıştı. Son olarak 2011’inbaşında Hava-İş’in örgütlenme çalışmasını engelle-mek isteyen şirket, yer hizmetlerinde çalışan 106Hava-İş üyesini işten çıkarmıştı.

Adana Numune’de direniş büyüyorAdana Numune Hastanesi’nde işe iade talebiyle di-reniş başlatan işçiler, destek ziyaretine gelen ku-rumları selamlamak ve taleplerini yeniden dile ge-tirmek için basın açıklaması yaptı. Adana NumuneHastanesi’nde taşeron şirketin değişmesiyle çok sa-yıda işçi işten çıkarılmış, yerlerine hastane yetkili-lerinin yakınları alınmıştı.

Taşeron PTT işçileri eylemde PTT genel müdürlüğü talimatıyla İstanbul Avrupa Ya-kası’nda çalışan 164 taşeron işçinin işine hiçbir gerekçegösterilmeden son verildi. 26, 27, 28 Aralık tarihlerindegerçekleştirilen işten çıkarmaların ardından işçiler 5Ocak’ta Topkapı’da bulunan AVPİM (Avrupa yakasıposta işleme merkezi) önünde bir basın açıklamasıyaparak mücadele programlarını açıkladı.

Buca Belediyesi’nden sendika düşmanlığı Sendikal faaliyet yürüttükleri gerekçesiyle belediyetarafından işten atılan Buca Belediyesi taşeron işçileriŞirinyer Tansaş’ın önünden Buca Belediyesi önünekadar yürüdüler.

Mücadelelerinde kararlı oldukları için yetkililerin ken-dileriyle görüşmelerde bulunduklarını, getirdikleriçözüm önerilerinde beş işçiyi çeşitli belediyelere da-ğıtarak işe alacaklarını, 2 işçiyi de CHP’nin il başkanınişe alacağını söylediğini, ancak getirilen çözüm öne-rilerinin sözün ötesine geçmediğini, pratik adım bek-lediklerini ifade ettiler.

SGK'daki baskılar protesto edildi BURSA’da işyeri önünde basın açıklaması yaptıklarıiçin 8 BES üyesi hakkında “Kademe ilerleme dur-durma cezası” verilmesi talebiyle soruşturma baş-latılmasına tepkiler sürüyor. BES üyeleri tüm yurttabasın açıklamaları yaparak sendikal faaliyetlere yö-nelik baskıya dikkat çektiler. Bursa’da ise aralarındaSendika Genel Başkanı Osman Biçer’in de bulunduğuBES üyeleri, SGK İl Müdürü Yıldız hakkında suç du-yurusunda bulundular.

Page 12: Yeni Demokratik Sendikal Birlik Bülteni Sayı 2

TORBA’DAN AZGIN SÖMÜRÜ ÇIKTI

YDSBBÜLTENİ HABER YORUM

Haftalardır gündemi meşgul eden aflarıyla, devrimyaratan düzenlemeleriyle hayatımızı değiştirecek olantorba açıldı. Burjuva medyanın allayıp pulladığı torbadanemekçiler için sömürü yasaları çıkıyor.

Uzun süredir kamuoyunun gündemini meşgul edentorba yasa netleşmeye başladı. İşçiler, memurlar, gençler,çevreciler kısacası emekçi yığınlar için azgın sömürününkanallarını birer birer açan yasa alt komisyondan geç-tikçe nelerle karşılaşacağımızı görür hale geldik.

2 ay olan deneme süresi, 25 yaş altındaki işçiler için4 aya kadar uzatılabilecek.

Mevcut İş Kanunu’nda bulunan Çağrı Üzerine Çalışma

maddesi genişletilerek “çağrı üzerine çalışma, evden ça-lışma ve uzaktan çalışma” olarak düzenlenmiştir. Bu yasaile esnek çalışma, ucuz işçilik olanakları yaratılıyor.

Asgari ücrete ilişkin düzenlemede 16 yaş altındakidiye ifade edilen düzenleme 18’e çekilerek 16-18 yaş arasıişçilerin alacağı asgari ücret 629,96 TL’den 546,20 TL’eçekiliyor.

İl Özel İdareleri ve belediyelerde sürekli işçi kadro-sunda çalışan işçilerin “ihtiyaç fazlası!” olanların Milli Eği-tim Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü taşra teşki-latlarında görevlendirilmelerinin önü açılıyor.Gerçekleşmiş olan, bugüne kadar ödenmemiş alacak-larının devir olunmayacağı hükme bağlanıyor.

Ekonomik krizler, sektörel veya bölgesel krizlerdeişçi ücretlerinin işsizlik fonundan karşılanmasınınönü açılmakta.

Meslek liseli stajyer öğrencilerin alacakları ücret, “As-gari Ücretin %30’u” ibaresi değiştirilerek “asgari ücretinnet tutarının %30’u” olarak değiştirilerek stajyerlik asgariücreti aşağı çekiliyor.

Stajyer çalıştıran işyerleri için çalıştırılması gerekenişçi sayısı 20’den 5’e çekilerek daha fazla stajyer işçi ça-lıştırma olanağı sağlanıyor.

Sözleşmeli personele devlet memurları gibi aile yar-dımı alma olanağı, sendika kurma ve üye olma hakkı ta-nınırken grev kararı almak, herhangi bir greve katılmakveya desteklemek suç olarak görülüyor.

Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışma saatleri ku-rumlarca düzenlenir denilerek kamu emekçileri için es-nek çalışma koşulları yaratılıyor.

Aynı şekilde kamu emekçileri için geçici süreli görev-lendirme düzenlemesi yapılarak, memurların 6 aylığınabaşka kurumlarda görevlendirilmelerinin önü açılıyor.

Herhangi bir şekilde disiplin cezası (aylıktankesme, kademe ilerlemesi durdurulması vb.) alan

kamu emekçilerinin Daire Başkanı, dengi veya üstükadrolara, bölge ve il teşkilatlarının üst yönetici kad-rolarına, düzenleyici ve denetleyici kurumların baş-kanlık ve üyeliklerine ya da vali, büyükelçi kadrola-rına atanamayacakları belirtiliyor.

Kamuya özel sektörden müsteşar, başkan, genelmüdür gibi üst düzey yöneticilerin atanması sağlanıyor.

Özelleştirmelere ilişkin verilen mahkeme (iptal veyürütmeyi durdurma) kararlarının uygulanmayacağıgaranti altına alınarak sömürü ağları genişletiliyor.

Bunlar şimdilik açıklananlar. Yasa komisyonda gö-rüşüldükçe genişliyor; ancak bu konuya ilişkin sendikakonfederasyonlarının sessizliği düşündürücü. Birkaçmuhalif sendikanın eylemleri haricinde neredeyse hiçbireylem yapılmamakta.

Dünyanın değişik ülkelerinde özellikle yaşanan kriz-ler sonrası yeni düzenlemeler yapılmakta ve yapılan budüzenlemelere karşı emekçiler, kitleler halinde mücadeleağlarını örmekte.

Ülkemiz emekçileri de sendikal bürokrasiye ve sö-mürü düzenine karşı sınıf mücadelesini yükselterek bugidişe DUR diyecektir. ❐

11

Page 13: Yeni Demokratik Sendikal Birlik Bülteni Sayı 2

YDSB’NİN KONGRELERE GENEL BAKIŞI

YDSBBÜLTENİGÜNCEL

YDSB, sendikaları işçi sınıfının önemli örgütlenmemerkezleri olarak görür; çünkü iyi bir sendika sınıfıbir araya getirir, tarihsel çıkarlarını korur, geliştirir. Sı-nıfa enternasyonalist bilinç taşır, ayrıca işçilerin günlükyaşam koşullarını iyileştirme mücadelesi verir, özgür-lüklerin gelişip yaygınlaşması için uğraşı verir. Herşeyden önemlisi işçi sınıfının kendi gücünün farkınavararak birleşik bir mücadele yürütmesi için sendika-ların birer okul olmasını sağlamaktır.

Bu işin bu günden yarına olabilecek kolay şeylerolmadığının farkındayız; ancak sınıfın bilimsel düşün-cesi ve hareket tarzına göre inat ve ısrarla çaba sar-federsek imkansız da değil.

Sınıf için hayati öneme sahip olan sendikalar, bu-gün genelde dünyada özelde ise ülkede sosyal ve ör-gütsel çöküntü içeri-sindeler. Sendikalarsınıfa yabancılaşmış,siyasal iktidarların bi-rer destek ve savunu-cusu durumuna gel-mişlerdir.

Sendikaların buduruma gelmesindeegemen sınıflarınideolojik, örgütsel vefiziki saldırıları etkili-dir. Ancak tek nedenbu değil sendikalarınbozulmasının önemlinedenleri arasında içten ve ideolojik bozulmalar davardır. Sendikacılığın meslek olarak görülmesi, pro-fesyonellik, sendika imkanlarından dolayı yaşam tar-zının değişmesi vb. durumlar sendikal mücadeleyi ge-rileten nedenlerdendir. (Az sayıda sendika ve sendikaşubeleri bunun dışında). İdeolojik olarak da ‘sendikaile siyaseti birbirine karıştırmayalım’ ile ‘partiler üstüpolitikalar’ diyen devlet güdümlü sahte sendikacılığınve bunlara destek veren anlayışların saldırısı mevcut-tur. Ayrıca sendikal anlayışların ittifak ve kongrelereyönelik yanlış ve menfaatçi politikalar izlemesi bu sü-reci hızlandırmıştır.

Sendikal ittifakları; emek cephesinde gördüğümüzher anlayışla yapabiliriz. Ancak devrimci demokratiksendikal anlayışları esas alırız. Bu diğer sendikal an-layışları tasfiye etme, sürecin dışında tutma anlamınagelmez. Bizce devrimci demokratik sendikal anlayışlarişçi ve emekçilerin temel sorunları karşısında en genişcephede birlikte hareket etmelidir. Hiç kimsenin tekbaşına hareket etme lüksünde olmaması gerektiğineinanıyoruz. Devrimci demokratik sendikal anlayışlarlada her konuda aynı düşünmüyor olabiliriz. Üzerinde

hem fikir olduğumuz konularda birlikte hareket etmek,anlaşamadığımız konularda ise serbest hareket etmeanlaşılır olanıdır.

Kongre ittifakları, belirli bir dönem sendika yöne-timlerine talip olmadır. Bizce buralarda da mümkünolan en geniş cepheyi oluşturmalıyız. Çünkü buralardaamaç yönetimlerin salt çoğunluğunu ele geçirme ol-mamalı. Amaç sınıf sendikacılığı anlayışının hayat bul-masını sağlamaktır.

Kongre ittifakları yazılı bir proğram çerçevesindeolmalı, proğramda hedefler, yapılacak işler, yönetimtarzı vb. konular net şekilde belirtilmeli ve açıklanma-lıdır. Delegelerden destek program istenmelidir.

YDSB’ye göre programın politik anlayışı şöyle ol-malıdır: Dava sahibi sınıfın kendi kurtuluşlarını ellerine

alacak inisiyatife sahipolmaları için sendikalhareket ve örgütselyapı kanallarını açmak.

Yönetim anlayı-şında ise kollektif ça-lışma esas alınmalıdır.Yöneticiler, iş yerlerin-den alınan kararlarınuygulatıcıları olmalı,karar alma organları ol-mamalıdır. Sendikal iş-leyişte bütün organlarseçimle belirlenmeli veatama, doğal delege

kontenjanı olmamalıdır. Profesyonel sendikacılığınkaldırılması için mücadele edilmeli ve seçilen organ-ların yaptığı işler üyelerin denetimine açık olmalıdır.

Çalışma anlayışı da kitlelerden öğrenip kitleleredönme şeklinde olmalı. Çalışmalar dil, din, ırk, düşüncefarklılıklarına göre değil sınıf tanımına göre yapılma-lıdır. Çalışmalarda bölen değil birleştirici olmalıyız.Yineçalışmalarda sınıfa yabancı düşüncelere karşı ideolojikmücadele elden bırakılmamalı.

Örgütlenme anlayışı: Örgütlenme önceden belir-lenen bir şablon üzerinden değil, özgün duruma ve ih-tiyaca göre şekil almalı.

Eğitim anlayışı: Sınıfın ortak bilinç ve davranışa sa-hip olması, kendi sınıf bilimini öğrenmesi ve kavraması,işçi sınıfının kendi tarihsel rolünü öğrenmesi şeklindeolmalıdır.

Programda ayrıca ulusal sorunda tam hak eşitliğisavunulmalı. Çevre ve kadın sorununda çözümü ta-mamen geleceğe havale etmeden anlık iyileştirmeleriçin özel çaba sarfedilmelidir.

Tis ve grev ise üyelerin ihtiyaçları ve istekleri doğ-rultusunda yönlendirilmelidir. ❐

12

Page 14: Yeni Demokratik Sendikal Birlik Bülteni Sayı 2

YDSBBÜLTENİ ÖYKÜ

Nereye gittiğini düşünmeden önünde uzayıp gidenyolu adımlıyordu Mustafa. Yüzlerce kez aynı yoluarşınlayan ayaklar, kendiliğinden götürüyorlardı onuhedefe. Beynindeki düşüncelerin ağırlığı belini bükmeküzereydi. Sanki her gün gittiği yol, onu kilometrelerceuzaktaki bir yere götürüyormuş gibi bitmek bilmiy-ordu. Düşünceler dehlizinde yolunu kaybetmiş bir gemigibi soluk almakta zorlanıyordu. Yaşam, onun için çık-maz sokaklara uzanan yollardı her seferinde.

Yaşamını düşünüyordu Mustafa. Her defasında baş-tan sona yeniden yaşıyordu, bir solukta, bu kısacıkyolda. Taşını, toprağını, kurdunu, kuşunu bildiği köyün-deki yarı aç yarı tok yaşamı mı daha iyiydi, yoksa ken-disine bile yabancılaştığı bu şehirde mi yarı aç yarı tokyaşamak daha iyi? Sadece kendisi olsa, sorun olmazdı

aslında. Ama çocukları ve karısı... Bunları düşündükçe,okyanusun derinliklerinde nefessiz kalmış gibi çır-pınıyordu bu yaşam savaşında. Değilse ne olabilirdi ki?Ha köyünde, ha bu koca şehirde... Yaşayıp giderdi dert-siz tasasız. Yoksulluk bu kadar koymazdı kendisine.Belki de köyünden hiç ayrılmazdı. İki karış toprağınıeker; yetmezse ta dedelerinden beri yaptıkları gibiyarıcılık yapardı başkalarının toprağında.

Eve yaklaştıkça lçlndeki sıkıntı da artıyorduMustafa’nın. Halbuki son birkaç aydır bir solukta alıyordubu sevimli kondudaki evinin yolunu. Karısının ve çocuk-larının sıcaklığı mıknatıs gibi çekiyordu onu. Tam da hay-atlarını düzene soktuğunu düşünüyordu. Kıt kanat daolsa ihtiyaçlarını giderebiliyordu ailesinin. Uzun süreyaşadıkları yoksulluk, bu yoksulluğun getirdiği sıkın-tılardan sonra çok iyi gelmişti Mustafa’ya bu düzenli iş.

Yürürken, her gün gidip geldiği yolları görmüyordusanki. Çocuk cıvıltılarının renk kattığı sıcak bir ma-halleydi burası. Yolun kenarında, toplanmadığı içinyığılmış çöpler ve mahallenin aşağısından gelen lağımkokusu mahallenin yoksulluğunu anlatıyordu insan-lara. Yine Mustafa’nın kendisini en rahat hissettiği yerdiburası. Betonların, demirlerin arasındaki yalnızlığı veyabancılığı hissetmiyordu burada. Küçük küçük ev-

lerin içinde büyük büyük acıları küfelerinde taşıyaninsanların sıcaklığı ve güzelliği yaşanabilir kılıyordumahalleyi. Ortak yaşanmışlıklar buradaki insanları bir-birine yaklaştırıyor ve paylaşımcı yapıyordu. Diğertürlü yaşam daha da zor olurdu burada.

Düşünceden düşünceye atlayarak ve her düşünceayrı bir ok gibi içindeki kasveti büyütütür bir vaziyettegeldi evinin kapısına. Hiçbir şey sıkıntısına çare ol-muyordu. Peş peşe yaktığı sigaralar bile, bir nebze deolsa, dindirmiyordu içindeki yangını. Kapıyı açıp içerigirdi. Çocukları onu görüp peşine takılmışlardı zaten.Babalarıyla birlikte içeri girip hemen sofraya koştular.Karısının hoşgeldin demesini bile duymamıştı.

Karısı tekrar: - Mustafa sana diyorum! Hoşgeldin.

- Ha! Hoşbulduk, hoşbulduk.- Hade elini yıka da sofraya gel. Geciktin zaten,

çocuklar acından öldü.- Tamam.Mustafa’nın uzun süre sofrada oturup da elini hiçbir

şeye sürmemesi dikkatini çekmişti Fatma’nın.Sordu: - Niye yemiyorsun? Aç mı değilsin yoksa iştahın

mı yok?- İştahım yok, siz yiyin.- Hayırdır, senin canın bir şeye sıkkın. Kötü bir şey

mi oldu, kötü bir haber mi var?Cebinden sigarasını çıkardı, birkaç yudum çekti de-

rin derin.- Bizim fabrika... İşçi çıkaracakmış...Elindeki kaşık ağzına ulaşmadan yarı yolda kaldı

Fatma’nın. Dunup kalmıştı olduğu gibi. Gözleri çocuk-larının üzerindeydi. İşte yine başladı kabus. İçini derinbir sıkıntı kapladı. Gözünden akan bir damla yaş,yüreğindeki sıkıntının ağırlığını taşıyordu. Belki yaşınıdeğil ama çektiklerini gösteren yüzündeki derin kırışık-lıkları geçip çenesinden, içi çorba dolun olan elindekikaşığa damladı. Bu gözyaşı damlasının ağırlığını taşıya-mayan kaşık, gerisin geri geldiği yere düştü. ❐

13

GÜVENCESİZ BİR GÜNÜN SONUNDA...

Page 15: Yeni Demokratik Sendikal Birlik Bülteni Sayı 2

YDSBBÜLTENİİŞ KAZALARI

* Elektriğe kapılan enerji işçisi öldü Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş’de (TEDAŞ) çalışan birişçi, elektrik çarpması sonucu hayatını kaybetti. Di-yarbakır’ın Bismil ilçesine bağlı Akuba Köyü DemirciMezrası’nda TEDAŞ’ta çalışan 35 yaşındaki Hüseyinİpek, çıktığı trafoda elektriğe kapılarak yaşamınıyitirdi.

* Yalova tersanesinde iş kazası Yalova-Altınova tersaneler bölgesinde meydanagelen iş kazasında bir işçi ağır yaralandı.

* İki basın emekçisi intihar etti Basın işkolunda iş cinayetleri intihar şeklinde ya-şanıyor. Show TV ve son olarak Güneş gazetesindegece muhabirliği yapan 31 yaşındaki Evrim Çalışkan,7 Kasım günü intihar etti. İki yıldır işsiz olduğu veson dönemde dizi setlerinde fotoğrafçılık yapmayabaşladığı belirtilen Çalışkan’ın 7 Kasım gecesi evindekendisini astığı açıklandı. 35 yıllık TRT emekçisi Doğan Yıldız da hiçbir gerekçegösterilmeksizin 10 yıldır çalıştığı bölümden başkabir bölüme alınmasının ardından 3 Kasım günü in-tihar etti. KESK Haber-Sen konu ile ilgili yaptığı ba-sın açıklamasıyla Yıldız’ın ölümünden TRT yöneti-mini sorumlu tuttu.

* Galatasaray’ın yeni stadında 3. işçi ölümü Seyrantepe’de, Galatasaray Futbol Kulübü’nün in-şaatı süren yeni stadında çalışan Cihan Gayretliisimli işçi, inşaat üzerinde yürürken düştü. Türk Te-lekom Arena Stadı inşaatında 11 Eylül’de yapılankanalizasyon çalışmasında göçük meydana gelmiş;işçilerden Gökhan Yavuz ve Raşit Ek hayatlarınıkaybetmişti.

* Sözleşmeli öğretmene hastalık zulmü! Sözleşmeli öğretmen Metin Kurtçu, kanser olduğuiçin işten atıldı. Amasya Üniversitesi Eğitim Fakül-tesi mezunu olan Kurtçu’ya Yozgat’ta çalışırkenAkut Meyiloid Lösemi teşhisi kondu. Teşhisin ar-dından tedaviye başlayan Kurtçu, raporlu gün sayısı30 günü geçtiği için 14 Eylül’de sözleşmesi feshe-dilerek işten çıkarıldı.

* Termik santralde kaza: 1 işçi hayatını kaybetti AKSA termik santrali inşaatında çalışan ve Taşköp-rü’de yaşayan 33 yaşındaki 1 çocuk babası MusaErdem adlı işçi vincin palaskalarından birinin kop-ması sonucu düşen tonlarca ağırlıktaki borularınaltında kalarak ağır yaralandı. Ambulansla YalovaDevlet Hastanesi’ne kaldırılan yaralı işçi, yapılantüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

* Cami inşaatında çökme: 5 işçi yaralı Ankara’nın Sincan İlçesi’nde, cami inşaatında betondökülmesi sırasında çökme meydana geldi. Kazada,beton kalıplarının altında kalan 5 işçi yaralandı.

* Kadın işçi üçüncü kattan düşerek hayatını kaybetti

İstanbul Kadıköy’de bir binanın üçüncü katındatemizlik işi yapan Gültekiye Özmen, camları silmekisterken dengesini kaybetti. Tutunduğu pencereylebirlikte yaklaşık 10 metreden beton zemine düşenÖzmen, hayatını kaybetti.

* Bükköy Madencilik işçilerini taşıyan minibüs devrildi: 16 yaralı

Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesinde bulunan vegeçen yıl yaşanan grizu patlamasında 19 işçinin ya-şamını yitirdiği Bükköy Madencilik’e ait maden oca-ğındaki güçlendirme çalışmasını sürdüren işçileritaşıyan minibüs 18 Aralık akşamı kaza yaptı. Dev-rilen minibüste bulunan 16 işçi yaralandı.

* Mersin’de Üç İşçi Öldü, HES Tepkileri SürüyorMersin Anamur’da Çaltıbükü köyü Dibek mevkiin-deki Otluca HES inşaatında çalışan üç işçi toprakkayması sonucu öldü.

* Kazan patladı, 6 işçi yaralandı Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde faaliyet gösteren Vinç-san A.Ş’de, 4 Kasım’da meydana gelen kazan pat-laması sonucu biri ağır 6 işçi yaralandı.

* Mardin’de hastanede patlama: 1 işçi öldü Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi’ninkalorifer kazanında onarım sırasında meydana ge-len patlamada 1 işçi öldü. Patlamanın şiddeti ile has-tanede büyük hasar meydana gelirken, olay yerineçok sayıda ambulans ve itfaiye ekibi sevk edildi.Patlamada, Gaziantep’ten kazan dairesindeki ona-rım için gelen 45 yaşındaki teknisyen Metin Özça-lışkan yaşamını yitirdi.

* HES inşaatında işçiler yaralandı Giresun’un Doğankent ilçesindeki Hidro ElektirikSantrali inşaatında meydana gelen kazada 2’si ağır5 işçi yaralandı. Doğuş Grubu’na ait Arslancık HESYapı İnşaat Şantiyesi’nde meydana gelen kazadaağır yaralı iki işçi Giresun Prof. Dr. İlhan ÖzdemirDevlet Hastanesi’ne gönderildi.

* Siirt’te yapımı süren Alkumru Hidro Elektrik Sant-rali’nde bir işçi ağır yaralandı.

* Van’da işçi taşıyan minibüs kaza yaptı, 1 işçi ya-şamını yitirdi.

14

Page 16: Yeni Demokratik Sendikal Birlik Bülteni Sayı 2