Yazılı Anlatım Türleri -...
Transcript of Yazılı Anlatım Türleri -...
2
Yazının bulunuşu, insanlığın ortak kültüründe, yaratım ve birikiminde başlı başına bir
etken olmakla birlikte, insan soyunun gelişiminde önemli bir dönemeç olarak
değerlendirilir.
İnsanoğlu düşünen bir varlıktır. Düşüncenin bireysellikten sıyrılıp, toplumsal bir boyut
kazanması söze dönüştürülmesine bağlıdır.
3
Ancak söz kalıcı değildir, belleklerde belli belirsiz bir iz bırakır. Sözün bir düşünceyi, bir
duyguyu yaymadaki gücü sınırlıdır. Düşüncelerimizi ve duygularımızı ancak
karşımızdakine ya da karşımızdakilere anlatabiliriz.
Sözlü anlatım, göndericinin geniş kitlelere ulaşmasında yetersiz kalır.
4
Yazı, düşünceyi kalıcı kıldığı, sözü çevremizin dışına taşıdığı için önemli ve gereklidir.
Yazı/yazılı anlatım türleri her türlü olay, düşünce, durum ve duyguları dili en güzel
şekilde kullanarak, belli bir plan dâhilinde başkalarına ve yarınlara ulaştırmada kalıcılığı
sağlamaya fırsat veren bir araçtır.
5
Dilin kullanım açısından yazılı ve sözlü olarak iki boyutundan söz edilebileceği gibi
metinler de “sözlü anlatım türleri” ve “yazılı anlatım türleri” olmak üzere iki başlık
altında değerlendirilebilir.
5. ve 6. haftalarda “Sözlü Anlatım Türleri” ayrıntılı olarak ele alınmıştı.
Bu hafta 3 başlık altında değerlendirilecek olan “Yazılı Anlatım Türleri” üzerinde
durulacaktır.
6
Yaratıcı, Kurgusal Yazılar
Düşünce ve Bilgi Aktaran Yazılar
Form (Şekil/Resmî) Yazılar
Bu başlıklardan “Resmî Yazılar” daha sonraki haftalarda değerlendirilecektir.
7
Bir yazarın belli bir kurgu içinde yazdığı yazılardır. Estetik kaygı, yaratıcılık ve kurgusallık
bu yazıların temel özellikleridir.
Üslup ayırt edici bir öneme sahiptir.
Yaratıcı, kurgusal yazılarda anlatım düz değil, dolaylıdır.
Bu tür yazılarda bir sorun açık açık tartışılmaz; sergilenen olay veya durumlar üzerinden
duygu, düşünce ve bilgi aktarımı gerçekleştirilir.
Yaratıcı, Kurgusal Yazılar
8
Düşünce ve bilgi aktarımı, bu yazılarda temel amaç değildir; ama olayların ve
durumların gerisinde bilgi ve düşünce yer alır.
Masal
Destan
Şiir
Hikâye
Roman
Tiyatro bu tür yazılardandır.
9
Masal :
Olağanüstü olayların anlatıldığı, zaman ve mekân özellikleriyle gerçeğe pek de
uymayan, insanların yanında tabiat dışı (dev, peri,cin..) varlıkların da yer aldığı bir
tekerleme ile başlayıp yine bir tekerleme ile biten kurgusal metinlere masal denir.
10
Masallar Genel Olarak İkiye Ayrılır:
A. Halk Masalları
Olağanüstü Masallar
Gerçekçi Masallar
Hayvan Masalları
11
B. Sanat Masalları
Geleneksel Üslup Korunarak İşlenmiş Halk Masalları
Çağdaş Dille Yazılmış Masallar
12
A. Halk Masalları:
1. Olağanüstü Masallar: Olağanüstü olayları, kişileri anlatır. Bu masallar diğerlerine
göre daha uzun, kişileri daha çoktur. Bu masallarda, insanların yanı sıra ejderha,
peri, dev gibi tabiat dışı varlıklar yer alır.
2. Gerçek Masallar: Padişah, şehzade, kadı, tüccar, tüccar oğlan, yoksul kız gibi gerçek
kişilerin başlarından geçen olayları anlatır.
3. Hayvan Masalları: Hayvan masallarında hayvanların kılık değiştirip insan rolünü
alması söz konusudur.
13
B. Sanat Masalları
1. Geleneksel Üslup Korunarak İşlenmiş Halk Masalları: Masalın geleneksel tavrını ve
üslubunu bozmadan halk masalını kalıcı hale getirmek üzere kaleme alınır.
2. Çağdaş Dille Yazılmış Masallar. Masal geleneğinden yola çıkarak yazarın hayal
gücünün, üslubunun ağır bastığı masallardır.
14
Masallar Üç Bölümden Oluşur.
1. Döşeme: Giriş bölümüdür. Dikkat çekmek amacıyla tekerleme söylenir. Bu bölümün
amacı dinleyici ve okuyucuyu masal dünyasına hazırlamaktır.
2. Gövde: Asıl olayların geçtiği bölümdür.
3. Sonuç: Bu bölümde ‘Gökten üç elma düştü’ ‘Onlar erdi muradına biz çıkalım
kerevetine’ vb. sözlerle masal sonlandırılır.
15
Destan : Toplumların tarih öncesi dönemlerinde olağanüstü güçler karşısındaki
kahramanlıklarını, dış güçlerle olan mücadelelerini, kuraklık, göç, deprem gibi büyük
yıkımlar karşısındaki tepki ve davranışlarını anlatan ulusal ve anonim ürünlerdir.
Destanlar, tarih öncesi dönemlere ait toplumları idare eden güçlerin serüvenlerini
anlatan, anlatma esasına bağlı dil ürünleridir.
Bu özellikleriyle roman, öykü, tiyatro, şiir gibi edebi türlere kaynaklık etmiştir.
16
Destanlar düz yazı veya şiir biçiminde yazılabilir. Bazı bölümleri düz yazı, bazı bölümleri
şiir şeklinde olanlar da vardır. Önceleri sözlü olarak yaşayan destanlar daha sonra yazıya
geçirilmiştir.
Destanların oluşumu üç aşamada gerçekleşir. Birinci aşama, tarihsel olayın ortaya çıktığı
tarihsel dönemdir.
Halkın belleğinde derin ve sarsıcı izler bırakan bir olay, zaman içinde gelişerek bir
kartopu gibi büyür; farklı söyleyişlerle ve eklemelerle zenginleşir.
17
İkinci aşamada ozanlar devreye girerler ve efsaneleşen olayları düşsel dünyalarında
zenginleştirerek saz eşliğinde dillendirirler.
Yazıya geçmediği için bu dönemde de büyüme devam eder.
Son aşama destan geleneğini bilen bir destan şairinin destanın bütün varyantlarını elde
ettikten sonra kendi dehasıyla yeniden yaratmasıdır.
Türk destanları, Türklerin göçebe hayatı yaşamaları ve geniş bir coğrafyaya yayılmaları
yüzünden Dede Korkut Kitabı metinleri dışında, ikinci aşamada kalmış, oluşumunu
tamamlayamamıştır.
18
Yani bir destan şairi tarafından yazıya geçirilmemiştir.
Bilinen yazılı destanlarımız ise daha çok İran, Arap, Moğol tarihçileri ile Bizans ve Batı
kaynaklarından derlenmiş, oluşumundan çok sonra yazıya geçirilmiştir.
19
Türk Destanlarını İslamiyet’ten Önce Ve Sonrakiler Diye İkiye Ayırırsak: İslamiyet’ten
Öncekiler;
Yaratılış Destanı
Saka Destanı (Alp Er Tunga, Şu)
Hun-Oğuz destanları (Oğuz Kağan, Atilla)
Köktürk (Bozkurt, Ergenekon)
Uygur destanları (Türeyiş, Mani dinini kabulü destanı,Göç destanı);
20
İslamiyet’ten Sonrakiler İse;
Manas
Cengiz Han
Seyyit Battal Gazi
Danişmend Gazi
Köroğlu
Destani özellikler göstermesi itibariyle Dede Korkut Hikayeleridir.
21
Dünya Destanları içerisinde
İranlılara ait Firdevsi’nin Şehnamesi
Yunanlılara ait İlyada ve Odise
Finlilerin Kalavela destanı
türün önemli örnekleridir.
22
Şiir: Ölçü ve kafiye gibi biçimsel kurallara uyularak yazılan ve dizelerden oluşan
metinlere manzume denir.
Manzumenin sanat değeri taşıyanlarına şiir denir.
Bütün şiirlerde kafiye ve redif aranmaz. Öyle ki dizelerle kurulmayan, ölçüsü ve kafiyesi
bulunmayan ve mensur şiir veya düz yazı şiir diye adlandırılan metinler de vardır.
23
Şiirde dilin özgün ve farklı biçimlerde kullanılması söz konusudur. Dilin bütün incelikleri
ve söyleyiş özellikleri hesaba katılarak yeni bağdaşımlar kurulur.
Böylece duygu ve hayal dünyası zenginleştirilir. Sembol ve imajların yoğun olarak
kullanılması şiiri diğer türlerden oldukça ayırt edilebilir duruma getirir.
24
Ölçü ve kafiye şiirin ahenk unsurları olarak bilinir. Bunlar, şiirin hafızada kalmasını
sağladığı gibi, ezberlenmesini de kolaylaştırır.
Türk şiirinde ahengi sağlamak için iki çeşit ölçü kullanılmıştır.
25
Hece Ölçüsü: Bir şiirin dizelerindeki hece sayısının eşitliğine dayanır. Hece ölçüsü çok
eski dönemlerden beri şiirimizde kullanılan bir ahenk unsurudur.
Aruz Ölçüsü: Klasik şiirimizde kullanılmış olan ve günümüzde de bazı şairlerin tercih
ettiği bu ölçü ses eşitliğine dayanır. Hecelerin açık veya kapalı, kısa ya da uzun olmasına
göre kurulur.
26
Serbest Şiir: Ölçü ve kafiyeye bağlı olmayan şiire, serbest şiir denir. Serbest şiirde, şiirin
birimi dize değil cümledir; cümle de ses etrafında biçimlenir ve ritim şiirin önemli
kurucu unsurlarından biri haline gelir. Şiirde şüphesiz konu da önemlidir. Konularına
göre şiirleri sınıflandırırsak:
27
Epik Şiir: Kahramanlık ve tarih konulu şiirlerdir. İlk epik şiirler, destanlardır. Bu nedenle
epik şiirin, en eski şiir türü olduğunu söyleyebiliriz.
Mehmet Akif Ersoy’un, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın, Nazım Hikmet’in şiirlerini epik şiire
örnek vermek mümkündür.
28
Akıncı
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik;
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik!
Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı ilerle!
Bir yaz günü geçtik Tuna’dan kafilelerle…
Şimşek gibi bir semte atıldık yedi koldan.
Şimşek gibi Türk atlılarının geçtiği yoldan.
29
Bir gün dolu dizgin boşanan atlarımızla
Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla…
Cennette bugün gülleri açmış görürüz de
Hala o kızıl hatıra titrer gözümüzde!
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik;
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik!
30
Lirik Şiir: Aşk ve benzeri duyguları dile getiren şiirlerdir. Şiirin özü lirizmdir.
Bu durumda şiir, esasında lirik bir türdür. İnsanoğlunun şiire duyduğu gereksinim,
duygusal ve duyusal kimliğinden gelir. Divan şiirinde Fuzuli’yi, Nedim’i; halk şiirinde
Yunus Emre’yi, Karacaoğlan’ı, Aşık Veysel’i; modern Türk şiirinde Yahya Kemal’i, Cemal
Süreya’yı, Cahit Külebi’yi lirik şiire örnek verebiliriz.
31
Önceleyin
Önce bir ellerin vardı yalnızlığımla benim aramda
Sonra birden kapılar açılıverdi ardına kadar
Sonra yüzün onun ardından gözlerin dudakların
Sonra her şey çıkıp geldi
32
Bir korkusuzluk aldı yürüdü çevremizde
Sen çıkardın utancını duvara astın
Ben masanın üstüne kodum kuralları
Her şey işte böyle oldu önce
Cemal Süreya
33
Dramatik Şiir: Bir olayı, durumu öyküleyen ve canlandıran şiirdir.
Modern edebiyatta dramatik şiire ayrı bir tür olarak pek rastlamasak da Nazım
Hikmet’in ‘Memleketimden İnsan Manzaraları’ kitabı bu türün başyapıtı olarak kabul
edilir.
34
Pastoral Şiir: Doğayı ve doğanın unsurlarını temel alan şiirlerdir. Halk şiirimizde ve Divan
şiirimizde doğa çok önemli bir ögedir. Modern Türk şiirinde de doğanın anlatımına yer
verilir.
Abdülhak Hamit Tarhan, Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin’de türün önemli örneklerini
görmek mümkündür.
35
Didaktik Şiir: Öğretici nitelikli şiirlerdir. Sadece bir konuda bilgi vermek için değil, okuru
belirli bir düşünceye yönlendirmek, bir fikri savunmak ya da öğüt vermek amacıyla
yazılan şiirler bu şiir türüne girer.
Yusuf Has Hacib’in “Kutadgu Bilig” adlı eseri, Nabi’nin ‘Hayriye’si türün öne çıkan
örnekleridir.
36
Satirik Şiir: Eleştirel niteliği ağır basan şiirlerdir. Çoğunlukla taşlama, hiciv, yergi öne
çıkar bu tür şiirde. İmgeler, çağrışımlar, şiirin yarattığı etki geriye çekilir; akıl ve espiri
gücü önem kazanır.
Nef’i, Ziya Paşa, Neyzen Tevfik, Orhan Veli bu türde önemli eserler vermiş şairlerdir.
37
Hikâye / Öykü: Yaşanmış ya da yaşanabilir olaylar öykü türünün konusunu oluşturur.
Her öyküde belli bir olay, olayın geçtiği mekân(yer) , olayın geçtiği zaman dilimi ve olayı
gerçekleştiren kişiler (kişi kadrosu) bulunur.
Bunlar hikâyenin önemli unsurlarıdır.
38
Hikâyeler romana göre daha kısadır. Kahramanları bir ya da birkaç kişiden oluşur. Öykü
kahramanlarının kişilikleri detaylarıyla verilmez.
Yaşam serüvenlerinin tamamı yerine kısa bir bölümü anlatılır.
39
Hikâyeler serim (giriş), düğüm (gelişme) ve çözüm (sonuç) olmak üzere üç temel unsur
üzerine kurulmuştur. Serim bölümünde genellikle kişiler tanıtılır ve olaya başlamak
üzere hazırlık yapılır.
Düğüm bölümünde olay başlar ve nasıl gelişeceği ile ilgili merak duyulur, bu arada
olayın düğümü atılır Çözüm bölümünde ise olayın düğümü çözülür, olay bir sonuca
bağlanır ve merak giderilir.
40
Hikâye konusu bulmak için iyi bir gözlemci olmak ve çevrede görülenler üzerinde kısaca
düşünmek yeterli olacaktır. Önemli olan ilgi uyandıracak konuları seçmektir.
Bunun için seçilen hikâyenin konusunun ayrıntılarına, coşku ve ilgi uyandırmasına
dikkat edilmelidir.
41
Hikâyeler genellikle olay merkeze alınarak yazılır. Bu tür hikâyelere ‘olay hikâyesi’ adı
verilir. Mauppasant tarzı hikâye de denilen bu türde edebiyatımızın ilk başarılı
temsilcisi Ömer Seyfettin’dir.
Bir başka hikâye türü ise ‘durum hikâyesi’dir. Çehov tarzı olarak bilinen durum
hikâyelerinde yaşamdan parçalar verilir.
42
Duygu, düşünce, kişisel ve sosyal durumlar yaşamdan kesitler halinde verilir.
Amaç bir olayı anlatmak değil, bir anı, bir hareketi ve tezi duyurmaktır. Memduh Şevket
Esendal, Sait Faik Abasıyanık, Sabahattin Ali bu türde eser vermiştir.
43
Hikâye Türk edebiyatına Tanzimat döneminde girer. Batı tarzı ilk hikâye örneklerini Emin
Nihat verir.
Onun ‘Müsameretname ‘ adlı eseri hikâye türünün, bizdeki ilk örneği kabul edilir.
Ahmet Midhat Efendi’nin ‘Letaif-i Rivayat’ı edebî özellikler bakımından dikkate değerdir.
44
Servet-i Fünun edebiyatında Halit Ziya, Mehmet Rauf; Milli Edebiyat döneminde Ömer
Seyfettin, Reşat Nuri Güntekin, Refik Halit Karay önemli hikâye yazarlarıdır.
Cumhuriyet döneminde ise Memduh Şevket Esendal, Sait Faik Abasıyanık, Cevat Şakir
Kabaağaçlı, Ahmet Hamdi Tanpınar, Necati Cumalı, Tarık Buğra, Orhan Kemal,
Sabahattin Ali gibi sanatçılar bu türde başarılı olmuştur.
45
Roman : Roman, özünde hikâye etme metodunun yer aldığı bir eser türüdür. Çeşitli
tanımları yapılmıştır.
Genellikle ‘Yaşanmış veya yaşanması mümkün olayları anlatan uzun yazılara verilen ad’
olarak değerlendirilir.
46
Roman ögeleri ‘olay, kişiler, mekan ve zaman ’dır. Roman belirli bir olay etrafında gelişir
ve olaylar ayrıntılarıyla anlatılır.
Romanda ana olayın yanı sıra yan olaylar da vardır.
Çoğu zaman romanın geniş bir kişi tablosu vardır.
47
Kişiler ayrıntılı olarak tanıtılır. Kişilerin karakter özellikleri ruhsal betimlemelerle birlikte
verilir.
Romanda zengin betimlemelerle çevre, mekânlar tanıtılır. Romandaki olaylar, bir plana
bağlı kalınarak anlatılır:
48
Serim (giriş): Romanda anlatılacak olaya giriş yapılan bölümdür.
Düğüm (gelişme): Olayın gelişip açıldığı bölümdür. Bu bölümde olaylar ayrıntılı olarak
verilir.
Çözüm (sonuç): Romandaki olayların açığa kavuştuğu, düğümün çözüldüğü, yani
sonuca bağlandığı bölümdür.
49
Romanın Çeşitli Türleri Vardır:
Romantik Roman: Kişilerin duygularını, arzularını, düşüncelerini yalnızca kendilerine
ait, içten gelen doğal ve gerçek olgular gibi aktaran romanlardır.
Aşk Romanı: Özünde aşkın yer aldığı olayları anlatan romanlardır.
Toplumsal Roman: İnsan yaşamının sınırsız kültür birikimi içinde yer alan ve insanı
derinden etkileyen toplumsal, siyasî vb. olayları anlatan romanlardır.
50
Nehir Roman: Bir olayın, geniş zaman diliminde geçtiği çağı, bir toplumun geniş bir
görünümünü veren çok uzun romanlardır.
Töre Romanı: İnsanların toplumsal davranışlarını, adetlerini, gelenek ve
göreneklerini ön plana çıkararak anlatan romanlardır.
51
Türk edebiyatında Tanzimat öncesinde roman yoktur. Romanın yerini tutan mesnevi ve
halk hikâyesi gibi türler vardır.
Ancak Tanzimatla birlikte Batı edebiyatından roman gibi yeni türler edebiyatımıza
girmiştir. Kamil Paşa’nın Fransızca’dan çevirdiği ‘Telemak’ edebiyatımızdaki ilk çeviri
romanıdır.
52
Şemsettin Sami’nin ‘Taaşşuk-u Talat ve Fitnat’ı edebiyatımızın ilk romanıdır. İlk edebî
roman ise Namık Kemal’in ‘İntibah’ ıdır.
Milli edebiyat ve Cumhuriyet döneminde de romanın başaralı örnekleri verilmiştir.
53
Tiyatro: Sahnede oynanmak, canlandırılmak üzere yazılan metinlere tiyatro eseri denir.
Bütün edebiyat türleri okunmak veya dinlenmek için yazıldığı halde, tiyatro eseri
sahnelenmek için yazılır. Tiyatro bir gösteri sanatıdır.
54
Tiyatro binalarının içinde oyunların sergilendiği yere sahne dendiği gibi, tiyatro
oyunlarının küçük bölümlerine de sahne denir. Bir tiyatro oyununda çok sayıda sahne
bulunur. Bu sahneler, bir oyunun perde adı verilen büyük bölümünü oluşturur.
Türk Tiyatrosu iki bölüme ayrılır. Geleneksel Türk Tiyatrosu, Modern Türk Tiyatrosu
55
Geleneksel Türk Tiyatrosu. Geleneksel Türk Tiyatrosu denince akla ‘köy seyirlik oyunu,
meddah, karagöz, orta oyunu’ gibi oyunlar gelir. Geleneksel Türk Tiyatrosu’nda güldürü
ön plandadır. Şive taklitleriyle güldürü ögesi sağlanır.
Genellikle sahnesiz bir tiyatrodur. Geleneksel Türk tiyatrosu yazılı bir metne dayanmaz.
56
Karagöz, deriden yapılan ve tasvir adı verilen bir kısım şekillerin (insan, bitki, hayvan)
arkadan tutulan bir ışık yardımıyla beyaz bir perde üzerine yansıtılmasına dayanan
gölge oyunu’dur. Baş kahramanları Karagöz ve Hacivat’tır.
Bunların dışında Tuzsuz Deli Bekir, Beberuhi vb. tipler vardır.
57
Meddahlık, tek bir kişinin oynandığı geleneksel oyundur. Oyunu oynayan kişiye
meddah denir. Bu oyunun sahnesi yoktur.
Meddah yüksekçe bir yere çıkarak anlattığı hikâyelerdeki kişileri taklit ederek
canlandırır.
Orta Oyunu, Birçok bakımdan karagöze benzeyen ama canlı oyuncularla oynanan
oyundur. Seyircilerin çevrelediği boş, meydanlık bir alanda oynandığı için bu ismi
almıştır. Baş kahramanları Kavuklu ve Pişekar’dır.
58
Modern (Çağdaş) Türk Tiyatrosu: Türk halkı Batı modelinde tiyatroyla azınlıkların
sunduğu tiyatro gösterileri yoluyla büyük ölçüde tanışmıştır.
Ancak Batı tiyatrosunun Türk kültürüne tam anlamıyla aktarılması Tanzimattan sonra
olur.
59
Çağdaş Türk tiyatrosuna ilk önemli adım 1860’da yapılan Gedikpaşa Tiyatrosu ile
atılmıştır.
1861 de bu tiyatroyu kiralayan Güllü Agop, 1868’de ‘Osmanlı Tiyatrosu’ adlı bir topluluk
kurarak Türk yazarlarına ve Türkçe oyunlara yönelmiştir.
60
Osmanlı Tiyatrosu’nda Tanzimat edebiyatını ünlü şair ve yazarlarının yapıtları
sahnelenmiştir. İlk yerli tiyatro eseri Şinasi’ye aittir.
Şinasi’nin ‘Şair Evlenmesi’nden sonra Namık Kemal’in ‘Vatan Yahut Silistresi’ gelir.
1914 yılında ise ‘Darülbedayi’ kurulur.
İlk Türk-Müslüman kadın sanatçısı olan Afife Jale de sahneye ilk kez Darülbedayi’de
çıkmıştır.
61
Tiyatroyu Türkiye’de çağdaş bir sanat alanına dönüştürme yolundaki ilk büyük katkı
ünlü tiyatrocu ve sinemacı Muhsin Ertuğrul’dan gelmiştir.
Bugünkü Türk tiyatrosunun temellerini atmıştır. Cumhuriyet döneminde ise Haldun
Taner’in ‘Keşanlı Ali Destanı’ adlı oyunu büyük yankı uyandırmıştır.
62
Tiyatro Türleri:
Trajedi: Acıklı ve hüzünlü olayları anlatan, konusunu tarihten, mitolojiden alan tiyatro
eseridir. Kahramanları tanrılar, tanrıçalar ve soylu kimselerdir.
Komedi: İnsanların ve olayların gülünç yönlerini anlatan, seyircileri güldürürken
düşündüren tiyatro eseridir. Konusunu günlük yaşamdan alır.
63
Dram: Acıklı ve gülünç olayları birlikte anlatan tiyatro eseridir. Trajedi ile komediyi bir
araya getiren tiyatro çeşididir. Konusunu günlük yaşamdan ve tarihten alır.