X. BÖLÜM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D235064/2015/2015_KARATASMV.pdf · 2015-09-08 ·...

13

Transcript of X. BÖLÜM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D235064/2015/2015_KARATASMV.pdf · 2015-09-08 ·...

Page 1: X. BÖLÜM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D235064/2015/2015_KARATASMV.pdf · 2015-09-08 · birbirine bağlayan sosyal bir yapıştırıcı özelliğindedir" (Fi~ld,2008:7). "Amerikalılar
Page 2: X. BÖLÜM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D235064/2015/2015_KARATASMV.pdf · 2015-09-08 · birbirine bağlayan sosyal bir yapıştırıcı özelliğindedir" (Fi~ld,2008:7). "Amerikalılar

X. BÖLÜM

ÜM METOLMA YOLUNDA DiN .

GÖREVLiLiG i

Page 3: X. BÖLÜM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D235064/2015/2015_KARATASMV.pdf · 2015-09-08 · birbirine bağlayan sosyal bir yapıştırıcı özelliğindedir" (Fi~ld,2008:7). "Amerikalılar

4) SOSYAL SERM AYE KAYNAGI OLARAK DiN ADAMLARI VE

CAMiLER

Mehmet Veysel KARATAŞ531

Özet

19 yüzyıl bilimsel paradigması dini, toplumun çocukluk çağı olarak görür. Bu Paradigmaya göre bilimsel gelişmelerin öncülüğünde ve aklın ışığında insanlık bu ilkel inançlardan kurtulacak ve yakın bir gelecekte kurtuluşa erecektir. Aydınlanmanın filozofu Kant'ın cümleleriyle ifade edecek olursak · "insan zihnini kuşatmış olan "putlar" ; insani tarihin şafağında yitip gidecek ve yerini saf aklın ışığına terk edecekti". Ulus devletler aydınlanmanın bu mirası üzerine inşa edilmiştir. insanlık modernleştikçe dinden uzaklaşacak bir nevi bu ergenlikten reşit olma .durumuna do.ğru yol alacak, din ve ahlaki değerler eski belirleyiciliklerini yitirerek seküler, rasyonel bir toplum modeli inşa edilecekti. Bu yaklaşıma göre din kaosun, sömürünün ve eski düzenin meşrulaştırma aracı olarak görülmüştür. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu iradesi ve. entelektüel birikimi aydınlanmanın bu felsefi düşüncesini benimsemiş ve bu proje üzerinden toplumu yeniden şekillendirmeye

çalışmıştır.

Sosyal sermaye modernleşme süreci ile ortadan kaldırılması öngörülen bir dizi norm ve değere yaslanarak toplumların hayativetlerini garanti altına alma çabasının bir sunucu olarak üretilmiş bir kavram olarak tam da bu noktada önem kazanmaktadır. ilk defa L.J.Hanifan tarafından 20.yy'ın başlarında kullanılan "sosyal sermaye" kavramı J.S. Coleman, P.Bourdieu ve R.Putnam gibi düşünürlerin çalışmaiarıyla asıl popülaritesini kazanmıştır. P~:~tnam'a göre kişilerarası güven, yaygın bir gönüllü örgütler ağı ve uzlaşmacı işbirlikçi değerler, ekonomik refah düzeyinin yükselmesinde büyük rol oynamıştır. Bu rol o kadar büyük boyutlarda . gerçekleşmiştir ki, salt iktisadi faaliyetleri ve faktörleri bile geride bırakmaktadır.

Oysa klasik iktisat teorilerinde sosyal sermayeye hemen hemen hiç yer verilmez. Türkiye'nin kalkınma hamleleri her zaman klasik iktisadi teorilere göre biçimlendirilmeye çalışılmıştır. Ancak son dönemlerde konuyla ilgili yapılan çalışmalar, sosyal serm;3yenin de en az . iktisadi sermaye kadar önemli bir unsur olduğunun altı çizmektedir. Sosyal sermaye bir toplumda yüksek boyutlara ulaşmışsa o toplumun kendi içinde barışık ve konsen.süs

· zeminlerini yakalamış bir yapı arz ettiği anlaşılmaktadır.

531 Öğretim Görevlisi, Batman

490

Page 4: X. BÖLÜM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D235064/2015/2015_KARATASMV.pdf · 2015-09-08 · birbirine bağlayan sosyal bir yapıştırıcı özelliğindedir" (Fi~ld,2008:7). "Amerikalılar

Son dönemlerde bir ülkenin gelişmişliğinin göstergelerinden bir tanesi de · din ve di nin toplumsal alanda tecessüm eden kurumlar,ibadethaneler ve din adamları, sosyal sermayenin en önemli kaynaklarından biri olarak kabul edilir. Ancak TOrkiye'nin mevcut olan bu sosyal sermaye kaynağına hak ettiği ilgiyi gösterd iği söylenemez. Bu tebliğde din adamı, camii, sosyal sermaye ilişkisinin yanı sıra bunların toplumsal kalkınma, huzur ve barış

adına mobilize edilebilme imkanı tartışılacaktır.

Anahtar Kavramlar: Sosyal sermaye, sivil toplum, din adamları, camii

Giriş

. Sosyal sermaye kavramının tartışılmaya başlandığı yıllar, yalnızlığın insar:ı tabiatma çok da uygun olmadığının aniaşılmaya başland ığı dönemlerdir. Bilindiği üzere modernizmle birlikte geleneksel iiişki biçimleri köklü

. dönüşümlere uğramış, bu süreçte insan, insan - tabiat ve insan - Tanrı

ı ilişkisi sil baştan yeniden inşa edilmeye çalışılmıştır. Geçmişe ait değerler, ~ ilişki ve normlar şiddetli eleştirilere maruz kalmış ve izleri yok edilmeye

çalışılmıştır. Geleneksel toplumlar, daha doğru qir ifadeyle geleneksel ilişki

biçimlerinin hakim olduğu toplumlar ilkellikle, gelişmemişlikle itharn edilmiştir.

· Gelinen noktada insanların birbirlerine destek olmaları durumunda başarının artacağı fikri egemen olmaya başlamıştır. insanlar modernleştikçe ortadan kalkacağına inanılan geleneksel değerler, ilişki biçimleri karşılıklı

güven, dayanışma ruhu, kalkınmayı beraberinde getireceğine olan inançla yer değişti rm iştir.

Sosyal sermaye 19. yy sosyoloji paradigmasının aksine her şeyin rasyonel· bir açıklamasının olmadığı anlayışın ı pekiştirmiştir. Bu düşüncenin

gelişmesinin öncülerinden biri de M. Weber'dir. Weber'in "Protestan Hhlakı ve Kapitalizmin Ruhu" adlı çalışmasını önemli kılan noktalardan biri de rasyonel ekonomik davranış için rasyonel olmayan uyaranlarda aranması (Kehrer,1998:34) olgusudur. Sosyal sermayeyi bu kadar önemli kı lan da budur. Tbplumları harekete geçiren başka dinamikler de var. O halde sosyal sermayeyi daha iyi tanım iayabilmek için soruyu şöyl~ sorabiliriz: "Toplumsal sermaye kavramı, her şeyi olduğu halde hala isteriilen düzeyde bir ilerlemeye ulaşmayan ulusları n sahip olmadıkları şeye işaret ederken, gelişme ve kalk.ınma için öyle elle tutulur fazlaca elverişli bir yapıya sahip olmadıkları halde dünyanın en müreffeh ülkeleri arasına girmeyi başarmış kimi ulusların da kalkınma duru mlarının ardında yatan motive edici unsurları anlamamıza izin vermektedir (Şan,2007: 70 ).Bu motive edici unsurların ne olduğunu irdelemekle birlikte, sosyal sermaye kavramına popülerlik kazandıranve kalkınma programlarında önemli bir etken olmasına en büyük

491

Page 5: X. BÖLÜM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D235064/2015/2015_KARATASMV.pdf · 2015-09-08 · birbirine bağlayan sosyal bir yapıştırıcı özelliğindedir" (Fi~ld,2008:7). "Amerikalılar

katkıyı sağlayan isimlerin başında R. Putnam gelir. Putnam sosyal sermaye tartışmaianna çok basit bir .'soruyla başlar, italya'nın kuzeyi neden güneyinden daha gelişmiştir? Kalkınmışlık yönünden kuzeyi güneyden farklı . kılan nedir? Tartışmalar neticesinde vardığı sonuç Kuzey'in sosyal sermayesinin Gifney'den daha fazla olduğudur.

Bir toplumda sosyal sermaye değerlerinin ölçülmesi için kullanılan en bildik yöntem, o toplumdaki güven çapının niteliğini belirlemek olarak ortaya çıkmaktadır. Bu anlamda bu konuda· bize en iyi verileri Dünya Değerler Araştırması sunmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Türkiye'nin hiç de iç açıcı bir konumda olmadığı görülmektedir (Şan, 2007: ~5). Ancak Türkiye'nin sosyal sermaye rezervleri açısından, bilhassa din, aile ve kültürel değerler açısından, önemli rezervlere sahip olduğu bilinmektedir. Çünkü sosyal sermayenin "toplumsal ilişkilerde yerleşik/gömülü olan bir kaynak olduğu" ve bu kaynağı harekete geçirme olanağı olduğu gibi tüketme ihtimali · olduğu da unutulmamalıdır. Türkiye'de gerek bölgeler arasında gerekse başka ülkelere kıyasla kalkınmasının önündeki en büyük engellerden biri de . sosyal sermayenin düşük olmasıdır. Sosyal sermaye rezervlerini gömülü olduğu yerden çıkarıp tahvil etmek toplumsal huzur, barış ve kalkınmayı gerçekleştirmek adına oldukça önemli bir sonuç doğuracaktır.

Sosyal Sermaye Kavramının Tarihsel Gelişimi :

Kitabına "şu cümlelerle başlıyor J. Field: 11ilişkiler önemlidir." i lişkilerin önemli olduğu ve değişen ilişki biçimlerinin dünyayı değiştirdiği ya da dünyanın değişiminin ilişkileri bir şekilde dönüştürdüğü, önceki yüzyılda da klasik sosyolojinin önemli bir ilgi odağı olduğu ve klasik sosyolojinin önde gelen isimlerinin bu konuyla yakından ilgilendikleri bilinen bir gerçektir. Durkheim'in organik ve mekanik dayanışma kavramı, Weber'in Protestan ahlakı ve kapitalizmin ruhu tezi, Tönnies'in Gemeinsschaft (top luluk) ve Gesellschaft (toplum) kavramları, Marx, Simmel ve Tocqueville'in çalışmaları ilk akla gelen örneklerdir.

"Sosyal sermaye kavramının geçirmiş olduğu maceraya bakıldığında bu kavramın içermiş olduğu anlama bağlı olarak konunun önemine ilk vakıf olan kişilerin başında belki de ünlü Fransız düşünür Alexis de Tocqueville olduğu söylenebilir'' (Şan,2007:74). Bu bağlamda düşünülecek olursa 11Toplumsal sermaye olmadan sivil toplum, sivil toplum olmadan da başarılı bir demokrasi olamayacağını söyleyen olsaydı herhalde Tocqueville buna , itiraz etmezdi" (Fukuyama, 2009:38).

Tocqueville, Amerika'ya yaptığı gezi esnasında insanların bir araya gelebilme ve ortak kararlar alabilme kabiliyetinin Amerikan demokrasisinin

492

Page 6: X. BÖLÜM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D235064/2015/2015_KARATASMV.pdf · 2015-09-08 · birbirine bağlayan sosyal bir yapıştırıcı özelliğindedir" (Fi~ld,2008:7). "Amerikalılar

en ayıncı vasfı olduğunu belirtir. Tocqueville için bu "Amerikan örgütlenme sanatı"dır. "Avrupa'da alışık olduğu şekliyle daha geleneksel ve hiyerarşik ilişkileri bir arada tutan resmi statü ve yükümlülük bağlarının aksine Tocqueville'ye göre gönüllü kuruluşlardaki etkileşim, bireysel Amerikalıları birbirine bağlayan sosyal bir yapıştırıcı özelliğindedir" (Fi~ld,2008:7).

"Amerikalılar sürekli örgüt kurar ve hemen her şey için bir araya gelirler. Bu özellikleri itibariyle Amerikalılar, Avrupalılardan oldukça farklıdırlar. Yeni bir projenin öndediğini Fransa'da hükümet, ingiltere'de soyli.ılar, Amerika'da ise örgütler üstlenmiştir" (Aydemir,2011:44). _Tocqueville'e göre, Amerika'nın kuzeyinde Protestanlığın etkisinde kurulan kolaniler gönüllü birliktelikler ve sivil toplumu ön plana alırken, aynı dönemlerde Amerika'nın güneyinde etkili olan "ispanya ve Portekiz'in emperyalist ve Latin Katolik gelenekleri ise aksine devlet ve kilise gibi büyük merkezi kurumlara bağlılığa . önem veriyor, bunun sonucunda bağımsız bir sivil toplumu zayıflatıyordu (Fukuyama,2009 :28).

~

~ Putnam, bir zamanlar Tocqueville'nin Amerikalının en önemli vasfı olarak tanımladığı örgütlenme kabiliyetinin 20. yüzyılın sonlarına yaklaşırken hangi sebeplerden dolayı gerilediğini irdelemektedir. _Amerikalılar bir zamanlar her şart altında oluşturduk ları ve sadece siyasi birliktelikler için · değil "eğlence düzenlemek, iş hanı, kilise, hastane ya da okul yapmak için" (Aydemir,2011:44) bir araya geldikleri o sanatsal örgütlenmelerden neden vazgeçmektedirler? Robert Putnam, ses getiren "Tek Başına Bowling" makalesinde neo-Tocquevilleci bir sıfatı hak edecek bir boyutta bu konuları tartışmaktadır.

Sosyal sermaye kavramının son dönemlerde ele alınış biçimine bakılırsa sağlıktan eğitime, kalkınmadan işsizliğe ilişkin sorunların çözümüne, yoksulluğun azaltılmasına kadar akla gelebilecek "hemen her türlü problem için açıklayıcı bir kilit kavrama (buzzword) dönüşmüştür" (Aydemir: 2011:2). Kavramın üzerinde uzlaşılacak net bir tanımı yapılmamış olmasına rağmen sosyoloji, siyaset bilimi, iktisat alanında çok ciddi bir literatür oluşmuş durumda. ,Ancak şunu belirtmek gerekir ki üzerinde uzlaşılmamış bir kavram olması, sosyal bilimler açısından çok da yadırganacak bir durum değildir. Sosyal bilim kavramlarının pekçoğu için benzeri bir eleştiri dile get irilebilir.

Kavram, "sosyal sermaye" şeklinde ilk olarak 1916 yılında Lyda Hanifan tarafından eğitim a lanındaki çalışmasında kullanılmıştır. Hanifan sosyal sermayeyi toplumu oluşturan kişiler ve aileler arasıı:ıda iyi niyet, dostluk, sempati ve sosyal ilişkilerden ortaya çıkan, insanların günlük yaşamlarında sahip oldukları somut bir değer olarak kavram laştırm ıştır (Erselcan, 2009: 248). Yukarıda da .değindiğimiz gibi çok daha önceleri aşağı yukarı aynı anlamlara gelecek şekilde farklı isimler tarafından kullanıldığı bilinmektedir.

493

Page 7: X. BÖLÜM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D235064/2015/2015_KARATASMV.pdf · 2015-09-08 · birbirine bağlayan sosyal bir yapıştırıcı özelliğindedir" (Fi~ld,2008:7). "Amerikalılar

Hatta daha eskilere kadar gitmek ve kavramı ibn-i Haldun'un "asabiye" kavramıyla ilişkilendirmek de mümkündür. ismet Özel'in dizeleriyle ifade edecek olursak "bir şey ama her şeyin arkasındaki gerçek şey", ya da bir tür "kayıp halka" olarak da tasawur edilen sosyal sermaye tam da bu gizemli tanıma uygun bir içeriği barındırmaktadır. Kavram bu yönüyle Weber'in "karizma" kavramını da çağrıştırmaktadır. Bilimsel bir kavram olarak çok sık başvurulan bir kavram olan karizma, "bir insanda var olduğuna inanılan olağan üstü güç, çekicilik, büyüleyici kişilik," yine A.Smith'in "görünmez el" kuramı, "kayıp halka" gibi örneklerin sayısını artırmak mümkün ama tanımı ve içeriği açısından hiçbiri de bilimsel ölçülere uymuyor .. Her d erde deva olarak görülen ancak ne· olduğu tam ifade edilemeyen sosyal sermaye kavramı da bu yönüyle pek farklı olmamakla birlikte var olduğuna inanılmaktadır.

20. yüzyıldaki gelişimine dönecek olursak, Hanitan'dan sonra. uzun bir süre sosyal sermaye kavramı hak ettiği ilgiyi görmemiştir denilebilir. "Çağdaş anlamıyla ilk kez 1970'1erde iktisatçı Glennloury (1977), sosyoloji ve siyaset bilimleri alanlarında Pierre Bourdieu (1986) ve James Coleman'ın (1988) kullandığı_ kavram, daha sonra Putnam, Burt, Portes,Woolcock ve Dasgupta gibi yazarlar tarafından geliştirilmiştir (Erselcan,2009:248). Pekçok kişi bu kavrama asıl popülaritesiniRobertPutnam'ın kazandırdığı konusunda hemfıkirdir.

Robert Putnam'ın 1993 yılında yayınladığı "Making Democracy Work: Civictraditions in Modern !taly", 1995 yılıı:ıda yayınladığı "Bowling Alone: America'sDecliningSocial Capital" ve 2000'de yayınladığı "Bowling Alone: TheCollapseand Revival of AmericanCommunity" yayınları dizisinde tek bir soruya yanıt vermeye çalışmıştır: Ülkelerin . ekonomik ve siyasi performanslarıyla bireylerin sivil faaliyetleri arasında ne gibi bir ilişki

bulunmaktadır?(Erdoğan,2011:3). Bu soruyla birlikte Putnam, sosyal sermaye kavramını salt teorik bir çerçevede tartışılmaktan çıkarıp daha çqk pratik bir alana yönelmesine vesile olmuştur. Putnam'ın sosyal sermaye çalışmalarının seyrini makro ölçekli çalışmalara yöneltmesi, Dünya Bankası ve OECD gibi büyük kuruluşların bu konulara ilgisini artırmıştır. Böylece "Robert Putnam da sosyal sermaye kuramının bireysel boyutu aşıp kamusal bir nitelik kazanarak kalkı'nma söylemine girmesine katkı sağlamıştır" (Şan ve Şimşek,2011: 95 ).

Putnam sosyal sermayeyi, cemaat, devlet ve hatta uluslar düzeyinde daha büyük insan toplulukları için bir kaynak olarak görür. "Sosyal sermaye, karşılıklı yarar için işbirliği ve eşgüdümü kolaylaştıran ağlar, normlar ve sosyal güven gibi sosyal organizasyon şekil ve niteliklerine dayanır"

(Putnam, 1995:67, Aktaran Erselcan, 2009: 251). Putnarncı anlamda sosyal

494

Page 8: X. BÖLÜM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D235064/2015/2015_KARATASMV.pdf · 2015-09-08 · birbirine bağlayan sosyal bir yapıştırıcı özelliğindedir" (Fi~ld,2008:7). "Amerikalılar

sermayenin temel öğeleri güven, karşılıklığa (reciprocity) dayanan norm ve. yükümlülükler ve son olarak da vatandaşların dahil oldukları sosyal ağiard ır.

Putnam "güven ve sosyal iletişim ağlarının geliştiği yerlerde bireyler, şirketler, yerleŞim alanları ve hatta milletierin zenginleşeceğini" iddia etmektedir (Putnam, 2000:319, Aktaran Erselcan, 2009: 251). italyan demokrasisi üzerine yaptığı çalışmasında, güven ve işbirHği alışkanlıklarının geHşmesiyle ortaya çıkan toplumsal katılım ile refah arasındaki ilişkiye dikkat çekmiştir.

Putnam italya'da yapmış olduğu araştırmalarla toplumlardaki sivil katılım -ki bu da gönüllü kuruluşlara üyelik ile ölçülmektedir- ile sosyal sermaye . arasında doğru orantı bulunduğunu ifade etmektedir (Şan,2007:76). "Neden bazı demokratik hükümetler başarılıdır ve diğerleri değildir?" Putnam Making Oemocracy Work" adlı kitabına bu soruyla başlar (Erdoğan,2011:3). Putnam, italya'nın kuzey kentlerinin güney kentlerinden daha Qaşarılı

\ olmasının yegane sebebinin sadece yerel yönetimlerin performanslarından ~

değil aynı zamanda Kuzey italya kentlerinde sivil cemaatin çok daha etkin olmasında yattığını beHrtmektedir. Özetle Putnam "Kuzeydeki bölgenin göreli başarısının nedeni olan kurumsal performansının temelinde hükümet ve sivil toplum arasındaki karşılıklı iHŞkinin yattığı sonucuna varmıştır (Field, 2008:42). işin ilginç yanı Putnam, italya'da kuzey ve güney arasındaki bu farklılığın tarihsel temellerini ortaçağa kadar götürmektedir. "Ortaçağ

başlarındaki kuzeyin kendini düzenleyen, geniş ölçüde özerk şehir

devletlerindeki derneklerin faaHyetlerine bakıp bu yararlı yurttaşlık

erdeminin kaynaklarını izlemiştir. Güneyde devlet ve sivil toplum arasındaki ilişkilerin bozulmasının ·nedenlerinin, kurumsal reform ve yenilenmenin yolunda ardı ardına oluşan karşılıklı şüphe · ve korku kültürünü yaratari Narman otokrasisi döneminde yattığı fikrindedir (Field, 2008:43).

Putnam'ın yaklaşımına temel oluşturan görüşler bir bakıma

Tocqueville'in Amerikan toplumu üzerine yaptığı izlenimlerin günümüz. toplum hayatına uyarlanmasıyla ortaya çıkmıştır. italya üzerine yaptığı değerlendirmede bu çok açık bir biçimde görülmektedir. "Tek Başına

BowHng" makalesinde de neredeyse Tocqueville'in vaktinde yaptığı

tespitleri temel olarak görmektedir. Bunları merkeze . alarak tüm değerlendirmesini o minval üzerinde yapmaktadır. ·

Putnam, "Tek Başına Bowling: Amerika'nın Azalan Sermayesi" makalesinde "neo -Tocquevillst görüşteki Amerikan sosyologlar, kamusal performansının (sadece Amerika'da değil) sivil katılım normları ve ağları

tarafından güçlü bir şekilde etkilendiğine dair geniş çapta ampirik kanıt ortaya çıkardıklarını düşünmektedir. Putnam'a göre eğitim, kentsel yoksulluk, işsizHk, suç ve uyuşturucu kontrolü ve hatta sağlık alanında

495

Page 9: X. BÖLÜM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D235064/2015/2015_KARATASMV.pdf · 2015-09-08 · birbirine bağlayan sosyal bir yapıştırıcı özelliğindedir" (Fi~ld,2008:7). "Amerikalılar

çalışan araştırmacılar başarılı sonuçların daha çok sivil katılımın yoğun olduğu topluluklarda gerçekleştiğini keşfetti (Putnam,2010:122). Putnam, Amerika'da bir zamanlar bu katılımın had safhada olmasına rağmen artık eskiye nazaran gözle görülür bir azalmanın olduğuna dikkat çekmektedir. Amerika'nın so-syal sermaye rezervleri gün geçtikçe erozyona uğramaktadır. Ayrıca Putnam sivil toplum kuruluşlarına üye Amerikalıların sayısal olarak azalmasının yanı sıra bazen de nitelik değiştirdiğini belirtmektedir. Ona göre savaş görmüş, felaketler etrafında kenetlenmiş nesil, yerini daha yumuşak ve beklentilerin az olduğu topluluklara terk etmektedir. Milyonlarca üyesi olan ve Katalik Kilisesi'nden sonra dünyanın en büyük örgütlü gücü olan Amerikan Emeklileri Derneği, buna bir örnektir. Aidatın ı veren, demekle ilgili bültenleri takip etmenin dışında hiçbir ilgi ve beklentisi olmayan sivil toplum kuruluşlarının, herhangi bir spor kulübünün üyesi taraftarlardan ya da aynı araba markasına hayranlık duyan kişilerin oluşturduğu kategoriden pek bir farkı yoktur. Bu tarz sivil örgütlenmeler, üyelikler ve katılımın sosyal sermayeyi artırmaya pek bir faydası olmaz.

Putnam, Amerikalıların s9syal sermayesinin hem niteliksel hem de niceliksel olarak düşüşte olduğunu verilerle ortaya koymaktadır. Ancak burada, düşüşte olan sosyal sermaye değil de sosyal sermayenin ölçümünün bir göstergesi olan katılımdan söz etmemiz daha doğru olur. Kiliseye gitmek, sendikaya üye olmak, okul aile birliklerine katılım, siyasal katılım gibi temel göstergelerde ibrenin sürekli aşağılara doğru olduğu vurgulanmaktadır.

Örneğin, "1960'1arda haftalık kiliseye gitmede önemli ölçüde bir düşüş yaşanmıştır. 1950'1erde % 48 olan oran, 1970'1erin haşlarında % 41'e düşmüştür." (Putnam,2010 :128). Sendikalar ve okul aile birliklerinde de durum farklı değildir. Sendikalara üyelikte en üst seviye olan 19SO'Iere g~re Amerik'daki tarım dışı iş gücünün sendikalaşmış kısmı yarı yarıya düşmüştür. 20. yüzyıl Amerikasının en önemli sivil katılımının okul aile birliklerinde 1964'deki 12 milyondan 1982'deki S milyona düşmesini şimdilerde 7 milyanda toparianmış . olmasını (Putnam,2010: 128-129) Putnam endişe verici olarak görmektedir.

Amerikalıların sivil toplum kuruluşlarına olan üyeliklerinin yani katılımcı özelliklerinin azalması, onların güven oranlarının düşmesine de yol açmaktadır. "Ayrıca Amerikalılar daha az güvenmeye başladılar. Çoğu

insanın güvenilir olduğunu söyleyen Amerikalıların oranı ·üçte bir oranından daha fazla düştü. 1960'ta Amerikalıların %58'i, çoğu insanın güvenilir olduğunu söylerken, bu oran 1993'te % 37'ye düştü (Putnam,2010: .. 136). insanlar artık bowling salonlarında tek başına takılmaktadır. Putnam'ın bu tezlerine yönelik eleştiriler· de yok değil. B. Fine, hem sosyal sermaye kavramına hem de sosyal sermayenin Putnarncı yaklaşımına sert

496

Page 10: X. BÖLÜM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D235064/2015/2015_KARATASMV.pdf · 2015-09-08 · birbirine bağlayan sosyal bir yapıştırıcı özelliğindedir" (Fi~ld,2008:7). "Amerikalılar

eleştirilerde bulunmaktadır. Fine, Putnam'ın bu konuella ·biraz abartıya · kaçtığı gö~üşündedir. Hatta ona göre Putnam'ın sosyal sermaye üzerine çalışmaları bir "~oş laf girdabıdır." (Fine, 2011:142).

Camiler ve Din Adamları Bağlamında Sosyal Sermaye

Aile bağlarının, kültürel ve dini değerlerin önemli ve merkezi değerler olarak varlığını günümüzde de koruduğu Türkiye'de, sosyal sermaye kaynağı · olarak görülebilecek bu unsurlar, güçlü bir sivil toplum geleneğinden destek alamadığı, toplum ve devlet arasında sürüp giden yüksek gerilimli sorunlar nedeniyle sermaye değeri taşımak yerine toplumsal hareketlilik ve dayanışmayı kısıtlayan ögeler haline gelmiştir. (Şan,2007: 85) Oysa Türkiye gerek farihsel mirası gerekse islam dini ve zengin kültürel değerleri münasebetiyle son derece güçlü sosyal sermaye rezervlerine sahiptir.

Makalede sosyal sermaye kavramı özellikle Putnam'ın yaklaşımı merkeze ~ alınarak analiz edildi. Yukarıda da sık sık ifade edildiği gibi, Putnam sosyal

sermayeyi Tocquevilleci bir bağlamda ele almış; örgütlenme sanatı ve sivil topluma katılım bağlamında değerlendirmiştir. Bir toplumun sosyal sermayesi sivil topluma ve gönüllü birlikteliklere üyelikte doğru oranda artmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarından itibaren devlet ve toplum arasınd~ bu husus sürekli gerilimli bir alan . oluşturmuştur. Geçmişil')de çok zengin bir vakıf geleneğine sahip olan Türk toplumu, devletin sert müdahaleleri münasebetiyle onarılması güç yaralar almıştır:

Sosyal sermayenin kendisinin, insan ilişkilerinde, inanca dayalı bir etmen söz konusu olmadıkça güven ya da fedakarlık biçiminde ortaya çıkarılması

· güçtür. Tocqueville'in çalışmalarında da görüldüğü gibi bu daha çok kiliseler etrafındaki örgütlenmelerle oluşmaktadır. Türkiye'de yapılan camiierin devletin neredeyse hiç katkısı olmadığı halde toplumun bu tarz gönüllü birlikteliklerinin neticesinde inşa edilmesi ve yine buna bağlı olarak diğer yardım faaliyetlerinin hatta eğitimin ve sosyal faaliyetlerin genellikle bu camiler etrafında örgütlenmesi sosyal sermayenin güçlenmesine katkı

sunacakken sekteye uğramasına sebep olmuştur.

Sosyal sermaye sivil toplum kuruluşlarına üyelikle ölçülecekse. unututmaması gereken bir husus da şudur: Sivil toplum Türkiye'de genellikle kayıt dışı bir şekilde gelişme göstermektedir. Çünkü resmi üyeliklerin devletin yapacağı denetlemeler, kontroller neticesinde bireylerle ilgili olumsuz bfr sicile sebep olaca~ına dair yaygın bir kanaat vardır. Bu kanaatin pekişmesini sağlayan yeteri miktarda tarihsel tecrübe de mevcuttur. Genellikle sivil toplum örgütlerinde aktif olarak görev yapanlar resmi üyelik işlemlerini yapmadan faaliyetlere katılmaktadırlar. Bu sebeple Türkiye'de

497

Page 11: X. BÖLÜM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D235064/2015/2015_KARATASMV.pdf · 2015-09-08 · birbirine bağlayan sosyal bir yapıştırıcı özelliğindedir" (Fi~ld,2008:7). "Amerikalılar

sosyal sermaye, sivil topluma katılı_m baz alınarak bir ölçüm yapılacak olursa sağlıklı bir sonuç elde edilememe ihtimali yüksektir.

Cumhuriyet, kuruluşundan itibaren geleneksel değerleri ve islam dinini bir öteki olarak--lı:urgulamış ve yeni ideolojisini bunun üzerinde inşa etmeye çalışmıştır. Bu inşa sürecind~ öğretmeniere önemli bir rol verilmiştir. imam, öğretmenin ötekisi olarak, hep 'karalanmıştır. Devlet, aydınlanma felsefesi ekseninde ütopik bir dünya kurgulamış ·Ve halkı nep bu kurgu ekseninde şekillendirmeye çalışmıştır. Bu kurgusal yapıya uymayan halk, yarı cahil, evrimleşmemiş, ilkel varlıklar olarak düşünülmüştür. Bu yeni ideolojinin aydınları ve misyonerleri olarak ·öğretmenler aydınlığın, imamlar ise karanlığın birer simgesi olarak lanse edilmeye çalışılmıştır . .Yeni aydın tipi ola·n öğretmenler Anadolu ~asabalarında, köylerinde, "geleneksel aydın" tipleriyle (imam) bir mücadele içinde olmuşlardır. imam ve öğretmen bu türden sinema ve romanların vazgeçilmez iki ana karakteri olagelmiştir. Bu iki ana karakterin eleştirisi aynı zamanda temsil ettikleri kurumların da eleştirisini beraberinde getirmiş, din merkezli eski kurumsal yapı ve değerler (medrese, ilim, eğitim sistemi, Arapça alfabe hatta kadılar) üzerinden hukuk sistemi karikatürize edilmiş ve itibarsızlaştırılmıştır. Bunların yerine aydınlanmanın kurumsal yapıları ve r~formları idealleştirilerek sunulmuştur.

Toplumsal alanda her biri sosyal sermaye açısından önemli bir kaynak niteliğinde olan bu geleneksel değer ve kurumlara olan güvenin sarsılması, toplumsal örgütlenmeler açısından da çeşitli sıkıntıların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Devlet ve toplum arasında köprü v~izfesi görebilecek yapılar devletten gizlenerek kendini idame ettirmiş ancak ayakta kalabilecek kadar, başka bir deyişle hayatta kalabilecek kadar faaliyetler yürütmüştür. Bu da sosyal sermayenin üretimi açısından daha güçlü bir perforans sağlanmasının önünde engel olmuştur.

Sonuç

Günümüz, bilgi çağı olarak isimlendirilmektedir. Bilgi artık insanların

modern öncesinde olduğu gibi sıfır maliyetle ulaşabileceği bir şey değil aksine en p~halı girdilerden biridir. Bilgiye hızlı ve en ucuz · maliyetle ulaşabilen, haliyle çok büyük bir avantajı da yakala m ış oluyor. Sosyal sermaye hem bürokratik birçok engeli aşmamıza hem de yüksek düzeyde güvenle çok hızlı bir şekilde hedefe ulaşmamıza olanak sağlamaktadır. Bireyler açısından bu böyleyse şirketler, toplumlar ·ve devletler açısından ·

neden böyle olmasın. Putnam'ın deyimiyle sosyal sermaye teorisinin ana fikri, sosyal iletişim ağlarının bir değeri vardır. Sosyal bağlar grupların ve bireylerin verimliliğini artırmaktadır. Böyle bir ortamda yoğun bir iletişim ağı oluşacağından bilgi eksikliğinden kaynaklanabilecek piyasa aksaklıkları

ortadan kalkacak, ekonomik birimler daha etkin karar alabileceklerdir. 498

Page 12: X. BÖLÜM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D235064/2015/2015_KARATASMV.pdf · 2015-09-08 · birbirine bağlayan sosyal bir yapıştırıcı özelliğindedir" (Fi~ld,2008:7). "Amerikalılar

Bu makalede sosyal sermaye ile ilgili teorik tartışmalara girmeden Putnam'ın Tocquevilleci yorumunu merkeze aldık. Sosyal sermaye ve sivil toplum ilişkisi bağlamında Putnam sosyal sermayenin ölçülmesiyle ilgili önemli kriterler belirlem iştir. "Katılım ve üyelik". Bir ülkede sivil toplum kuruluşlarına üyelik ne derece yaygınsa sosyal sermaye de o derece güçlüdür. Sosyal sermayesi güçlü olanlar göreceli olarak hem başarılı hem de daha güçlüdürler. Yeri gelmişken sosyal sermaye mi güçlendirir, yoksa zaten güçlü olanların sosyal sermayesi mi yüksek olur tartışmalarını ve itirazlarını irdelemediğimizi belirtmekte fayda var.

Putnam, sosyal sermayeyi salt teorik bir konu olmaktan çıkarıp Dünya Bankası, OECD ve IMF gibi küresel kuruluşların da ilgilenmelerine yol açmış, ayrıca yoksulluğun azaltılması, eğitim in yaygınlaştırılması ve verimliliğinin artırılması, işsizlik ve gençlerin i ş edinmeleri, suç oranların azaltılması gibi pratik sahalarda da işlevsel olunmasını s~ğlamıştır.

\

~ Ülkelerin fiziki yapısı, kültürel ve maddi sermayeleri . bir~irine benzemesine rağmen birbirinden farklı gelişmişlik seviyelerinde olmasının nedeni nedir? Sosyal sermaye ile ilgili literatür, bunun en önemli nedeninin sosyal sermaye eksikliği ve farklı l ığı olduğuna işaret etmektedir. Bunu Anadolu'da türkülere konu olan şu dizelerle ifade etmemiz ·mümkündür. Yağ, şeker ve un olmasına rağmen bazılarının helva yapamamasının nedeni nedir? Helva bunlardan yapılır ama tüm bunların var olması helva yapılabileceği an lamına gelmiyor. Malzemelerin var olması yeterli değil; bunu harekete geçirecek bir güce bir iradeye de ihtiyaç vardır. Gerek bireysel mikro gerekse makro ölçekte sosyal sermaye eksikliği farklı

kalkınma ve gelişmişlik seviyelerini doğurduğu·iddiasının avami bir ifadesi de diyebiliriz.

Sosyal sermayenin bu yönüyle ele alınması, sosyal sermaye üretebilecek güçlü yapılara ihtiyaç hasıl olduğunu gösterir. Bir ülkede sivil toplum kuruluşlarına üyelik ne derece yaygınsa sosyal sermaye de o derece güçlüdür. Sosyal sermayenin güçlü olması demek, yoksulluğun aza ltılması,

eğitimin' yaygınlaştı rı lması ve verimliliğinin artırılması, işsizlik ve gençlerin iş edinmeleri, suç oranların azaltılmas ı gibi pratik sahalarda da işlevsel

olunmasın ı sağlamak demektir. Sosyal sermayen-in kaynaklarının harekete geçirilmesinde din adamları ve camiler önemli bir yer tutmaktadı r. Bu kurumlar ve aktörler Türkiye'de sivil toplumun henüz emekleme dönemlerinde bile bu eksikliği giderebilecek bir potansiyele sahip olmuştur.

Din ve dini kurumlar toplumsal barışın temininden kalkınmaya, eğitimden ekonomiye. kadar güven unsuruyla bu misyonu yerine getirebilecek güçtedir.

499

Page 13: X. BÖLÜM - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D235064/2015/2015_KARATASMV.pdf · 2015-09-08 · birbirine bağlayan sosyal bir yapıştırıcı özelliğindedir" (Fi~ld,2008:7). "Amerikalılar

Din ve din adamlarına karşı güven kaybının oluşmasına sebep olabilecek çatışmacı üsluptan vazgeçilm'elidir. Onlara sosyal - sermayeyi oluşturabilmeleri için gerekli olanakların tanınması gerekmektedir. Aksi takdirde mevcut kaynakların tek başına toplumsal barışı, huzuru ve de kalkınmavı sağlayabilecek güce sahip olmadıkları bilinmelidir. Bununla ilgili yeterli tarihsel tecrübe ve de başka toplumlardan örnekler mebzul miktarda mevcuttur.

Kaynakça

AYDEMiR, Mehmet Ali (2011L Sosyal Sermaye- Topluluk Duygusu ve sosyal Sermaye Araştırması- Çizgi Kitabevi, Koriya

ERSELCAN, Feray (2009), 110rtak Bir Çalışma Alanı Olarak Sosyal Sermaye//, C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 35, Sayı: 2, S.248-256

FiELD,Jotm (2008), 11Sosyal Sermaye11, Çev: Bahar Bilgen ve Bayram Şen,

istanbul bilgi Üniversitesi Yayınları, 2. Baskı, istanbul

FiNE. Ben (2011L ll Sosyal Sermaye Sosyal bilime Karşı/Bin Yılın Eşiğinde Ekonomi Politik ve Sosyal Bilimler" Çev: Ayşegül Kars, Yordam Kitap, 1. Baskı, istanbul

fUKUYAMA, Francis (2009), Büyük Çözülme- insan Doğası ve Toplumsal Düzenin Yeniden Oluşturulması, Çev. Hasan Kaya, Profil Yayınları, 2.Baskı, istanbul

KEHRER, Günter (1998lı Din Sosyolojisi, Derleyen Yasin Aktay, M.Emin Köktaş,Vadi Yayın ları,2. Basım, Ankara

PUTNAM, ROBERT (2010), 11Tek Başına Bowling: Amerika'nın Azalan Sosyal Sermayesi11

, Sosyal Sermaye - Kuram, Uygulama, Eleştiri-,

Derleyenler: M. Murat ŞAHiN ve A.·Zeki ÜNAL, Değişim Yayınları, istanbul

ŞAN, Mustafa Kemal (2007), "Bilgi Toplumuna G~çişte Sosyal Sermayenin Taşıd ığı Önem ve Türkiye Gerçeği11 Bilgi Ekonomisi ve Yönetim Dergisi, Cilt: ll, Sayı:l, 70- 104

ŞAN, Mustafa Kemal ve ŞiMŞEK Rıdvan (2011)/' Sosyal Sermaye Kavramının Tarihsel- Sosyolojik Arkaplanı" Akademik incelemeler Dergisi, Cilt: 6, Sayı: 1, s.88-110.

soo