dogandd46.files.wordpress.com€¦  · Web viewÇEVRE KİMYASI11. Sanayi ve Çevre Kirliliği11....

25
HAYATIMIZDA KİMYA KONULARI...................................2 BOYALAR VE BİLEŞENLERİ.......................................2 1) ÇÖZÜCÜ ( İNCELTİCİLER) : 2 Su Bazlı Plastik Boyalar 2 Yağlı Sentetik Boyalar 2 2) ÖRTÜCÜ VE RENKLENDİRİCİLER: 2 ALAŞIMLAR.................................................... 3 BİYOLOJİK SİSTEMLERDE KİMYA..................................6 1) Fotosentez 6 2) SOLUNUM: 7 OKSİJEN TAŞINMASI: 7 KARBONDİOKSİT BOŞALTIMI: 8 SİNDİRİM:.................................................... 9 Protein Sindirimi 9 Karbonhidrat Sindirimi 10 Yağların sindirimi 10 ÇEVRE KİMYASI............................................... 11 Sanayi ve Çevre Kirliliği 11 Gübrelerin Çevreye Etkisi 11 Deterjanların Çevreye Etkisi 12 ÇEVRE KİRLİLİĞİ............................................. 14 HAVA KİRLİLİĞİ 14 SU KİRLİLİĞİ 15 ÖTRAFİKASYON 15 TOPRAK KİRLİLİĞİ 16 1

Transcript of dogandd46.files.wordpress.com€¦  · Web viewÇEVRE KİMYASI11. Sanayi ve Çevre Kirliliği11....

Page 1: dogandd46.files.wordpress.com€¦  · Web viewÇEVRE KİMYASI11. Sanayi ve Çevre Kirliliği11. Gübrelerin Çevreye Etkisi11. Deterjanların Çevreye Etkisi12. ÇEVRE KİRLİLİĞİ14.

HAYATIMIZDA KİMYA KONULARI.......................................................................................... 2

BOYALAR VE BİLEŞENLERİ..................................................................................................... 21) ÇÖZÜCÜ ( İNCELTİCİLER) : 2

Su Bazlı Plastik Boyalar 2

Yağlı Sentetik Boyalar 2

2) ÖRTÜCÜ VE RENKLENDİRİCİLER: 2

ALAŞIMLAR...................................................................................................................................... 3

BİYOLOJİK SİSTEMLERDE KİMYA......................................................................................... 61) Fotosentez 6

2) SOLUNUM: 7

OKSİJEN TAŞINMASI: 7

KARBONDİOKSİT BOŞALTIMI: 8

SİNDİRİM:.......................................................................................................................................... 9Protein Sindirimi 9

Karbonhidrat Sindirimi 10

Yağların sindirimi 10

ÇEVRE KİMYASI.......................................................................................................................... 11Sanayi ve Çevre Kirliliği 11

Gübrelerin Çevreye Etkisi 11

Deterjanların Çevreye Etkisi 12

ÇEVRE KİRLİLİĞİ......................................................................................................................... 14HAVA KİRLİLİĞİ 14

SU KİRLİLİĞİ 15

ÖTRAFİKASYON 15

TOPRAK KİRLİLİĞİ 16

1

Page 2: dogandd46.files.wordpress.com€¦  · Web viewÇEVRE KİMYASI11. Sanayi ve Çevre Kirliliği11. Gübrelerin Çevreye Etkisi11. Deterjanların Çevreye Etkisi12. ÇEVRE KİRLİLİĞİ14.

HAYATIMIZDA KİMYA KONULARI

BOYALAR VE BİLEŞENLERİÇeşitli yüzeylere renk vermek, süslemek, dış etkilerde

(korozyon)korumak için, sürülen kimyasal maddelere boya denir. Boya

bir koloidal karışım olup, uygulanacak yüzeye bağlı olarak çeşitli

bileşimlerde hazırlanır.

1) ÇÖZÜCÜ ( İNCELTİCİLER) :Boyanın uçucu kısmıdılar. Çözücüler; su, tiner veya alkol gibi organik

maddeler olabilirler.

Su Bazlı Plastik BoyalarÇözücüsü su olan boyalardır. Sürüldüğü yüzeyin dış ortamla hava

alışverişlerini kesmedikleri için zararsızdır. Kolay kururlar ve kururken

ortama zararlı madde salmazlar.

Yağlı Sentetik BoyalarÇözücüsü organik madde olan boyalardır. Yağlı boyaların sürüldüğü

yerleri kaplama oranları çok yüksektir, bu sebeple dış ortamla hava alış

verişini keserler. Bu durum sağlık açısından zararsızdır

2) ÖRTÜCÜ VE RENKLENDİRİCİLER:

Doğadan saflaştırılarak veya sentetik yollarla elde edilen, bağlayıcı ve

çözücüler içinde çözülmeyen toz halindeki katı taneciklerdir.

Renklendiriciler;

- Sürüldüğü yere örtme imkânı sağlamalı

- Işıktan ve hava koşullarından zarar görmemeli

- Suda ve yağlarda çok az çözünmeli

- Fiziki ve kimyasal dayanıklılık sağlamalı gibi özellikler içermelidir.

2

Page 3: dogandd46.files.wordpress.com€¦  · Web viewÇEVRE KİMYASI11. Sanayi ve Çevre Kirliliği11. Gübrelerin Çevreye Etkisi11. Deterjanların Çevreye Etkisi12. ÇEVRE KİRLİLİĞİ14.

Bunları Biliyor musunuz!!!

1.Yağlı boya kalın bir tabaka oluşturarak boyanan yüzeyin hava almasını

en aza indirir. Yağlı boya daha parlak bir görünümde olup boya sonrası

kısa bir süre için kullanılan yerde, içinde bulunan solvent türü

çözücülerden dolayı boya kokusu bırakır.

2. Su bazlı boya hava almayı engellemez ve zararlı koku salmazlar.

3. Boyalarda; çözücüler, bağlayıcılar ve renklendiricilerin yanında başka kimyasal katkı maddeleri de kullanılabilir. Bunlar, kurutucular, çökme engelleyiciler, ultraviyole ışınlarından koruyucular, köpük kesiciler, matlaştırıcılar ve anti bakteriyel maddeler örnek verilebilir.

ALAŞIMLARİki ya da daha fazla metalin farklı oranlarda alınıp bir arada eritilerek

birbirine karıştırılıp soğutulmasıyla elde edilen metal özelliğindeki

maddelere alaşım denir. Alaşımlar, metallerin fiziksel özelliklerini

değiştirerek daha kullanışlı hale getirmek, urun maliyetini düşürmek,

maddelerden daha dayanıklı ürünler geliştirmek için üretilir. Bundan

dolayı alaşımlar kendilerini oluşturan metallere göre daha sert ve

kimyasal olaylardan daha az etkilenen maddelerdir. Civa kullanılarak

elde edilen alaşımlar malgamalar dır.

Alaşımların Genel Özellikleri:1. homojendirler

2. elektriği iletirler

3. bileşenlerin fiziksel özelliklerinden farklıdır.

4. atomlar arasında metalik bağ vardır

5. genellikle kendisini oluşturan metallerden daha azaktiftirler

3

Page 4: dogandd46.files.wordpress.com€¦  · Web viewÇEVRE KİMYASI11. Sanayi ve Çevre Kirliliği11. Gübrelerin Çevreye Etkisi11. Deterjanların Çevreye Etkisi12. ÇEVRE KİRLİLİĞİ14.

Bakır (Cu) :Bakır, önemli alaşımların çoğunun bileşimine girer. Değerli madenlerle

karışarak, onlara, renk ve parlaklıklarını bozmaksızın sertlik ve ince

kısımlarını bile koruma özelliği verir.Bakır altınla karışarak 22 ayar bilezik

elde edilir. (24’te 22’si alın geri kalanı bakır demektir.)

Bronzlar (tunçlar):Bakır, kalay ile çok önemli olan tunçları teşkil eder. Topların tuncu

dayanıklılık bakımından önemlidir. Canların tuncu, top tuncuna göre

kalayın daha çok oranda bulunduğu tunçtur. Bu tunç kırılabilir, fakat çok

tınlar. Bakır alüminyum ile çok sert bir tunç meydana getirir. Silisli ve

fosforlu tunçlar da vardır. Bakır, çinko ile pirinci oluşturur. Çinko ve nikel

ile de maye kor (taklit gümüşü) yapar.

Çinko (Zn):Çinko, daima alaşımları halinde kullanılır. En önemli alaşımları pirinç, bronz ve beyaz metaldir.

Pirinç:Çinko ve bakır alaşımı olup, alaşımda bu iki metalin oranları çok

değişiktir. Fakat en çok kullanılan tipinde bakır %60, çinko %40 oranında

bulunur.

Beyaz metal:Çinko bakır, alüminyum ve magnezyum metalleri karışımından ibaret bir

alaşımdır. Son zamanlarda, otomobil endüstrisinde karbüratör, yakıt

pompası, radyatör, kapı kolları v.b. gibi parçaları yapmakta çok kullanılır.

Çinkonun ikinci derecede önemli bir alaşımı Alman gümüşüdür. (Yeni

gümüş). Bileşimi; bakır, nikel ve çinko metallerinden ibarettir. Alaşımın

gümüşle ilgisi olmamasına rağmen, gümüşe benzediği için bu isim

verilmiştir.

4

Page 5: dogandd46.files.wordpress.com€¦  · Web viewÇEVRE KİMYASI11. Sanayi ve Çevre Kirliliği11. Gübrelerin Çevreye Etkisi11. Deterjanların Çevreye Etkisi12. ÇEVRE KİRLİLİĞİ14.

Alüminyum (Al):Alüminyum tunçları, ekonomi bakımından, elektrik fırınında 70 kg bakır

ile 40 kg korenden veya boksitle kömür parçalarından oluşan karışım

ısıtılarak yapılır; alumin Al2O3 indirgenir. Karbon monoksit çıkar ve %14

alüminyumu bulunan bir alaşım elde edilir. Bu alaşım yeter miktarda

bakır ile beraber eritilirse, tunçtan daha çok dayanıklı alaşımlar elde

edilir.

Demir(Fe):Demirli alüminyum; işlemde bakır yerine font konularak, %90demir ve

%10 alüminyumu bulunan demirli alüminyum (Ferro-Aluminium) elde

edilir. Bu alaşım demir veya çeliği arıtmak için kullanılır. 10 kısım

alüminyum ve 90 kısım bakırdan ibaret alaşımlar alüminyum tuncunu

yapar; bu alaşım altın parlaklığını ve demirin sağlamlığını haizdir. Bu

alaşım, 1 kg bakır ve 1 kg çinko ile beraber tekrar edilirse adi pirinçten

daha sağlam ve daha sert alüminyum pirinci meydana gelir. Alüminyum

pirinci nikel ile beraber tekrar eritilirse, gayet dayanıklı ve kolaylıkla

kalıba dökülebilir bir yeni alaşım meydana gelir. 10 kısım kalay ve 100

kısım alüminyumdan ibaret alaşım, alüminyumun renk ve bir dereceye

kadar hafifliğini korur. Daha kolay, islenir. Alüminyumu lehimler.

Kurşun (Pb):Kurşun alaşımlarını yapmada maksat, sert, sert olduğu kadar esnek ve

kırılmaya karsı dayanıklı, erime noktaları düşük bir metal karışımı elde

etmektir. Bunlar arasında en önemlileri;

Lehim;Erime noktası 182oC olan bu alaşım %40 kursun, %60 kalaydan oluşur.

Kursun-antimon alaşımı:Bileşimi: %13-25 kursun, %75-87 antimondur. Çok sert olup kırılganlıkları

biraz fazladır. Yüksek basınçlara dayanamazlar. Bu kotu özelliği ortadan

5

Page 6: dogandd46.files.wordpress.com€¦  · Web viewÇEVRE KİMYASI11. Sanayi ve Çevre Kirliliği11. Gübrelerin Çevreye Etkisi11. Deterjanların Çevreye Etkisi12. ÇEVRE KİRLİLİĞİ14.

kaldırmak için karışıma bir miktar kalay ilave edilir. Örnek; %73 kursun,

%15 antimon ve %12 kalaydan ibaret alaşımdan matbaa harfleri yapılır.

Sert ve basınca dayanıklıdır.

Alaşımların Fiziksel Özellikleri:Alaşımlar, yoğun olup maden parlaklığında, ısı ve elektriği iletirler.

Bazıları beyazdır. Fakat bakır ve altın gibi renkli madenler yeteri miktarda

bulunursa alaşımlar renklidir. Genel olarak alaşımlar, kendini teşkil eden

maddelerden daha sert, fakat daha az levha haline gelebilir ve

dayanıklıdırlar. Çok fazla levha ve yaprak haline gelebilen altın, antimon

veya kursun ile karıştırıldığı zaman sert ve kırılabilir. Bakırda, kalayla

birleştiği zaman levha haline gelebilme özeliğini kaybeder. Alaşımlarda

her iki metal, hem katı hem de sıvı halinde birbiri içerisinde ergimiştir.

Alaşımlar genellikle kendilerini meydana getiren metallerden daha az

aktiftirler. Örneğin, sodyum malgaması suyu daha yavaş ayrıştırır.

Hâlbuki sodyum suya çok kuvvetli etki yapar. Alaşımlar, alaşımları teşkil

eden maddelerden daha az oksitlenebilen ve asitlerden daha az

etkilenebilen karışımlardır. Genel olarak oksijen, alaşımlar üzerine etki

eder. Bu halde madenden biri bir asit oksidi, diğeri, bir baz oksidi yapar.

İşte bunun içindir ki kalay ve kursun, antimon ve potasyumdan ibaret

alaşımlar alevle yanar. Alaşımların mikroskopla incelenmelerine gelince;

bir alaşımın parlak yüzeyi üstüne asitler veya bazı kimyasal ayıraçlar

dökülürse alaşımda muhtelif renkler görülür. Etkimeler birbirinden

farklıdır. Madenin cinsine göre çeşitli irili ufaklı çukurlar meydana gelir

eski sekliyle karsılaştırılır. Mikroskopta incelenir ve fotoğrafı alınır.

Biyolojik Sistemlerde Kimya1) Fotosentez6H2O + 6CO2 → C6H12O6 + 6O2

Bir indirgenme yükseltgenme tepkimesidir. Yukarıdaki tepkime ile üretilen

glikoz aynı zamanda diğer besinler için başlangıçtır. Glikozun

6

Page 7: dogandd46.files.wordpress.com€¦  · Web viewÇEVRE KİMYASI11. Sanayi ve Çevre Kirliliği11. Gübrelerin Çevreye Etkisi11. Deterjanların Çevreye Etkisi12. ÇEVRE KİRLİLİĞİ14.

polimerleşmesiyle seluloz ve nişasta gibi karbonhidratlar oluşur. Glikoz

ve topraktan gelen minerallerin kullanılmasıyla protein, yağ ve binlerce

kimyasal madde üretirler.

2) SOLUNUM:Canlıların enerji elde etmek icin organik besin maddelerini oksijenle

parçalamalarına solunum denir. Oksijenle besinlerin parçalanması bir

yanma tepkimesidir. Canlılarda organik bileşikler iki şekilde parçalanır.

Bunlar oksijenli ve oksijensiz parçalanmadır. Canlı organizmaların enerji

ihtiyacı solunum sırasında oluşan bu yanma tepkimesi sonucu üretilir.

Oksijenin en önemli özelliklerinden biri maddeleri yükseltgemesidir

(oksitlenme). Metallerin paslanması, meyve ve sebzelerin

parçalandığında renginin kararması oksitlenmeye örnektir. Besinlerin

yanması da bir indirgenme yükseltgenme tepkimesidir.

OKSİJEN TAŞINMASI:Solunumda gerekli olan oksijen akciğerlere alınan havadan sağlanır.

Oksijen alveollerden difüzyon ile kana geçer. Akciğer kılcallarında oksijen

miktarı artar. Oksijenin büyük bir kısmı eritrositler (alyuvar) içerisindeki

hemoglobinle oksihemoglobin oluşturarak taşınır. (% 2kısmı ise kan

plazmasında çözünür.) Hemoglobinin yapısında Fe+2 iyonu bulunur.

Oksihemoglobin oluşumu da bir yanma tepkimesidir. Oksihemoglobin

miktarı fazla olan temiz kan, dolaşım ile doku kılcal damarlarına kadar

taşınır.

Oksihemoglobinler deki oksijen burada ayrılarak oksijen miktarları daha

az olan doku hücrelerine doğru difuzon etkisiyle hareket eder.

7

Page 8: dogandd46.files.wordpress.com€¦  · Web viewÇEVRE KİMYASI11. Sanayi ve Çevre Kirliliği11. Gübrelerin Çevreye Etkisi11. Deterjanların Çevreye Etkisi12. ÇEVRE KİRLİLİĞİ14.

KARBONDİOKSİT BOŞALTIMI:Nefes alma ile vücuda alınan oksijen solunumda doku hücrelerinde besin

maddelerinin yakılmasında kullanılır. Bu işlem sonucunda oluşan H2O ve

CO2 moleküllerinden CO2’nin organizmadan atılması gerekir. Yanma

sonucunda oluşan CO2 doku sıvısına verilerek burada CO2 derişimini

artırır. Doku kılcal damarlarında CO2’in daha düşük derişimli olması

nedeniyle difuzlenerek kılcal damarlara geçer. Damarlardaki alyuvar

içerisine alınan CO2 bir enzim sayesinde (Karbonik anhidraz) H2O ile

birleşerek H2CO3’ı oluşturur. Bu olaylar aşağıdaki yan tarafta şekilde

gösterilmiştir.

yukarıdaki tepkimede oluşan H+ iyonlarının çoğu hemoglobinlebirleşir.

HCO3- ise kan plazmasına geçer. HCO3- alveol kılcallarına kadar bu

şekilde taşınır. HCO3- iyonları alveol kılcallarında plazmadan alyuvara

8

Page 9: dogandd46.files.wordpress.com€¦  · Web viewÇEVRE KİMYASI11. Sanayi ve Çevre Kirliliği11. Gübrelerin Çevreye Etkisi11. Deterjanların Çevreye Etkisi12. ÇEVRE KİRLİLİĞİ14.

geçerek H+ atomu ile birleşir, karbonik asidini oluşturur.

Serbest kalan karbon dioksit önce kan plazmasına sonra da akciğer

alveolune geçerek soluk verme ile vücudu terk eder.

SİNDİRİM:Alınan büyük moleküllerin (besinlerin) enzimler yardımıyla, daha küçük

moleküllere parçalanması olayına sindirim denir. Yediğimiz besin

maddelerinde bulunan su, madensel tuzlar, vitaminler, glikoz, fruktoz,

galaktoz, amino asitler, alkol gibi küçük maddeler sindirime uğramaz.

Yağlar, disakkarit, polisakkarit gibi karbonhidratlar, proteinler ve nukleik

asitler (DNA ve RNA) sindirim ile hücre zarından geçebilecek küçük

moleküllere parçalanırlar.

Kimyasal sindirim ağız, mide, ince bağırsaklarda olur.Protein SindirimiBütün proteinler 20 çeşit amino grup asitten oluşturulan polimerlerdir.

Proteinde birden çok amino asit bulunur. Amino grup asitlerin birbirlerine

peptid bağlarıyla bağlanarak polipeptitleri (proteinleri) oluşur. Proteinler,

sindirilirken enzimler yardımıyla su ile parçalanırlar. Peptid bağlarının

kopmasında görev alan enzim peptidaz enzimidir. Proteinlerin su ile parçalanma işlemi, hidroliz tepkimesine örnektir. Hidroliz tepkimesiyle

proteinler, kendilerini meydana getiren, amino asitlere kadar ayrılırlar.

Proteinlerin parçalanması ve sindirilmesi midede baslar. Mide

çeperindeki özelleşmiş salgılama hücreleri ile pepsin adı verilen bir sıvı

salgılar. Bu sıvı asidiktir. Pepsin enzimi proteinlerin parçalanması ve

midedeki sindirimini gerçekleştirir.

9

Page 10: dogandd46.files.wordpress.com€¦  · Web viewÇEVRE KİMYASI11. Sanayi ve Çevre Kirliliği11. Gübrelerin Çevreye Etkisi11. Deterjanların Çevreye Etkisi12. ÇEVRE KİRLİLİĞİ14.

Protein H2O Polipeptit

Mideden gelen polipeptid, oniki parmak bağırsağına geçerek pankreas

tarafından salgılanan tripsin ve kimotripsin ezimleri ile dipeptit ve amino

asitlere dönüşür.

Polipeptit Tripsin\ Kimotrip sinDipeptit + Aminoasit

Son kalan peptid molekulleri ince bağırsaktan salgılanan erepsin enzimi

sayesinde hidroliz tepkimesiyle amino asitlere ayrışırlar.

Dipeptit Erep sinAminoasit

Karbonhidrat SindirimiNişastanın sindirimi yukarıdaki tepkimeye gore ağızda baslar. Tükürük

bazik bir çözeltidir ve içindeki amilaz enzimi ile nişasta hidrolize

uğrayarak bir kısım nişasta parçalanır. Parçalanmayan nişasta mideye

gelir. Midede amilaz üretilmesine rağmen midenin pH = 1,5-2

olduğundan bu enzimler etkisiz hale gelir ve nişasta midede sindirilmez.

Mideden oniki parmak bağırsağına gecen nişasta hidrolize uğrayarak

glikoza dönüşür. Böylece nişasta sindirimi gerçekleşmiş olur.

Yağların sindirimiYağlar, gliserin ile yağ asitlerin oluşturduğu polimerik yapılardır. Yağ

asitleri, 12-18 karbonlu uzun zincirli molekullerdir. Ağız ve midede yağ

sindirimi olmaz. Yağların sindirimi oniki parmak bağırsağında baslar ve

burada tamamlanır. Yağlar karaciğerden gelen bazik safra salgısı ve

pankreastan gelen bazik lipaz enzimi yardımıyla hidrolizlenerek yağ

asidine ve gliserine parçalanırlar. Oluşan yağ asidi ve gliserin yağdan

daha küçük moleküller olduğundan ince bağırsakta emilerek kana karışır.

ÇEVRE KİMYASISanayi ve Çevre KirliliğiSanayi devrimi ile beraber ihtiyaçlara göre üretim artmıştır. Üretim artısı

aynı zamanda dünyanın kaynaklarının (ham madde) hızla tüketilmesini

gerçekleştirmiştir. Kaynaklar tüketilerek üretim yapılırken çevrenin

10

Page 11: dogandd46.files.wordpress.com€¦  · Web viewÇEVRE KİMYASI11. Sanayi ve Çevre Kirliliği11. Gübrelerin Çevreye Etkisi11. Deterjanların Çevreye Etkisi12. ÇEVRE KİRLİLİĞİ14.

dengesi bozulmaktadır. Ayrıca üretilen maddelerin atıklarının gelişi güzel

çevreye bırakılması da çevreyi etkilemektedir. Örneğin deterjan, gübre,

polimer madde, boyalar, tarım ilaçları, vb. maddeler üretilirken toprağı,

havayı, suyu kirletecek maddeler de meydana gelir.

Gübrelerin Çevreye EtkisiBitkilerin gelişmesi oldukça karışık bir biyokimyasal olaydır. Bitkiler diğer

canlılardan farklı olarak cansız maddelerle beslenir. Bitkilerin gelişiminin

gerçekleşmesi için ısıyı, ışığı, karbon ve oksijeni havadan; N, P, K, Ca, Mg, S, Fe, Mn, Zn, Cu, B ve bazı hallerde Mo gibi elementleri ise

topraktan karşılarlar. Bitkilerin sağlıklı büyümeleri ve yasamaları için

gerekli olan bu elementler çoğu zaman toprağa dışarıdan verilir. Bu

elementlerin en önemlileri N, P ve K’ dur. Toprakta eksik ve alınmayacak

durumda olan elementlerin kimyasal yolla verilmesine kimyasal

gübreleme denir. Ancak yoğun kimyasal gübreleme sonucu toprağın pH’sı değişir. Organizmaların çalışması engellenir ve denge bozulur. Toprağı analiz etmeden gübre kullanmak toprağı organik maddelerce

fakirleştirmekte ve toprağın yapısını bozmaktadır. Yapı bozulduğunda

bitki gelişmesi yavaşlayarak durmaktadır. Toprağın humus oranı azalarak

gübre toprakta tutunmayıp yağmur suları ve sulama ile akıp gider. Bunun

sonucunda toprağın üst kısımları kumlaşıp alt kısımları sertleşir. Ayrıca

yüksek oranda azotlu gübre kullanımı sonucu topraktan yıkanmalarla

içme suları ve akarsulara karısan nitrat miktarı artar. Fosforlu gübrelerin

yüzey akışları ile taşınmaları sonucu içme suları ve diğer akarsularda

bulunan fosfat miktarı yükselir.

Neden organik gübre?Yıllardır kimyasal gübrelerin kullanımı verimi arttırmanın yanında,

toprakta yorgunluğa ve canlılığın azalmasına sebep olmaktadır. Bu

durum ne yazık ki toprağın çoraklaşmasını hızlandırmaktadır. Toprakta

su ve oksijeni tutan, besin maddelerini soğuran eden, mikroorganizma

11

Page 12: dogandd46.files.wordpress.com€¦  · Web viewÇEVRE KİMYASI11. Sanayi ve Çevre Kirliliği11. Gübrelerin Çevreye Etkisi11. Deterjanların Çevreye Etkisi12. ÇEVRE KİRLİLİĞİ14.

faaliyetini hızlandıran en önemli etmen organik maddelerdir. Organik

maddeler; hayvansal, bitkisel ve humus esaslı kaynaklardır. Hayvansal

ve bitkisel organik maddeler kısa omurludur (azami 8 ay).

Humus: Hayvansal ve bitkisel maddelerin binlerce yıl toprak altında

ayrışması ile doğal olarak oluşan ideal bir organik gübredir. İçerdiği

hümik, fulvik ve ulmik asitler ile toprağın yapısını ve bileşimini

düzenleyip bitkide gelişmeyi tevsik eder.

Doğal humuslar uzun omurlu organik maddeler olup besin maddelerini

en yüksek düzeyde soğurarak bu besin maddelerini bitkiye yavaş yavaş

ve uzun zamanda verirler.

Deterjanların Çevreye EtkisiÇoğunlukla deterjanlar içine pahalı olan yüzey aktif maddeler

karıştırılmamakta, onun yerine ucuz olan bentonit, kaolin, değişik tuzlar,

asitler ve silikatlar gibi temizleyici özellikleri olan suda az çözünen

anorganik maddeler karıştırılmaktadır. Bir deterjanın yapısındaki biyolojik

bozunmaya uğramayan maddelerin oranı onun cevre kirlenmesi ve

sağlığa olan zararlarının göstergesidir. Bu maddelerin su ve toprakta

bozulmadan kalıp akarsularla gol ve denizlere ulaşması buralarda

yasayan canlıları ve onlarla beslenen insanların sağlığını tehdit

etmektedir. Son 25 yıl içerisinde birçok ülke deterjan üretiminde biyolojik

bozunması hızlı yüzey-aktif maddeler ve katkı maddeleri

kullanmaktadırlar.

Sodyum Hidroksit Kirliliği:(NaOH),320°C’ta eriyen yarı saydam kristallerden oluşmuş beyaz bir

katıdır. Suda ısı vererek çözünür ve nem çekerek bozunur. Deriye

dokunursa derinin suyunu çekerek deriyi yakar. Bu nedenle Katı NaOH’e

sud kostik (yakıcı sud) denir. Sulu çözeltisi parmaklar arasında kaygan

bir his bırakır. Derişik olursa deriyi parçalar. Potasyum hidroksitle aynı

özellikleri gösteren fakat ondan daha az yakıcı olan güçlü bir bazdır.

12

Page 13: dogandd46.files.wordpress.com€¦  · Web viewÇEVRE KİMYASI11. Sanayi ve Çevre Kirliliği11. Gübrelerin Çevreye Etkisi11. Deterjanların Çevreye Etkisi12. ÇEVRE KİRLİLİĞİ14.

Yun, ipek vb. proteinleri parçalayarak bozar. Havadan nemle beraber

CO2’i de çeker.

Sülfürik Asit (H2SO4) Kirliliği:Sülfürik asit renksiz, yağımsı bir sıvıdır. Günümüzün en önemli

endüstriyel kimyasal maddedir. Boyar maddelerden ve gübrelerden

metalürji ve plastiklere kadar her turlu endüstri için vazgeçilmez bir

maddedir.

Derişik sülfürik asit, birçok organik maddeden suyu çeker ve ısı veren bir tepkime oluşturur. Bu özelliğinden dolayı, temas edildiğinde cilde

büyük zararlar verebilir.

Sodyum Sülfür (Na2S) Kirliliği:Dericilikte, tüyleri deriden dökmekte ve kağıt hamurunun

hazırlanmasında kullanılır. Çevreye bırakıldığı zaman suyu ve toprağı

kirleterek canlılar üzerinde toksak etki yapar.

Sodyum Kromat (Na2CrO4) Kirliliği:Sodyum dikromatla birlikte krom kaplama işleminde kullanılır. Zehirleyici

kimyasal olduğunda toprak ve su için önemli bir kirleticidir. Ayrıca

yükseltgen olduğundan doğada birçok maddenin yapısı bozularak canlı

sağlığı için zararlı maddeler oluşturur. Sodyum sulfur, sodyum kromat,

sulfurik asit ve sodyum hidroksit vb. gibi maddeler kullanıldıkları

ortamlarda çok uzun sure kalıcı olduklarında ve biyolojik olarak

parçalanmadıkları için cevre kirliliğine sebep olmaktadır.

ÇEVRE KİRLİLİĞİHAVA KİRLİLİĞİTozlar, zehirli gazlar, sera gazları, ozon tüketen gazlar hava kirliliğini

oluşturan maddelerdir. Atmosferdeki havanın fiziksel, biyolojik ve

kimyasal özelliğinin çeşitli etkenlerle canlı yaşamını tehdit edecek şekilde

değişikliğe uğramasıdır. Fabrika bacalarından çıkan duman ve motorlu

taşıtlardan egzoz gazları hava kirliliğinin temel etkenleridir. Kömür, petrol

13

Page 14: dogandd46.files.wordpress.com€¦  · Web viewÇEVRE KİMYASI11. Sanayi ve Çevre Kirliliği11. Gübrelerin Çevreye Etkisi11. Deterjanların Çevreye Etkisi12. ÇEVRE KİRLİLİĞİ14.

gibi yakıtların dumanındaki kükürt dioksitin havadaki su buharı ile

birleşerek oluşturduğu sülfürik asit, asit yağmuru olarak yeryüzüne iner.

Hava akımlarıyla sürüklenen duman yüzlerce kilometre uzakta bile asit

yağmuruna yol açabilir.

Asit yağmuru suların asitlik derecesini artırarak canlılara zarar verir. Ormanları yok ederek çölleşmeye neden olur. Asit yağmurları tas ve tuğlaları aşındırarak yapılara zarar verir.Egzoz gazlarıyla havaya karısan karbon monoksit ve hidrokarbonlar da

insan sağlığını etkiler. Güçlü güneş enerjisinin etkisiyle havadaki yoğun

duman içinde oluşan kimyasal tepkimeler de boğucu bir sise yol acar.

Özellikle astımı ve akciğer hastalıkları olanlara çok zararlı olan bu sis,

ağaçları ve öteki bitkileri de zehirleyebilir. Hava kirlenmesinin bir başka

tehlikeli sonucu atmosferin yüksek katmanlarında bir karbon dioksit

tabakasının oluşmasıdır. Kömür, odun, mazot gibi yakıtların yanmasıyla

açığa çıkan karbon dioksitin oluşturduğu bu tabaka, yeryüzünden

yansıyan güneş ısınlarının dünya dışına çıkısını engelleyerek atmosferin

ısınmasına yol acar. Sera etkisi denen bu olgu dünyanın sıcaklığının

artmasına neden olmaktadır. Eğer enerji üretimi için odun, kömür ve

petrol ürünlerinin yakılması bu düzeyde sürerse 50 yıl içerisinde

dünyamızdaki ortalama sıcaklığın 3 ile 5 derece yükseleceği sanılıyor.

Bunun sonucunda iklim özelliklerinin değişeceği, bazı bölgelerin

çoraklaşacağı, kutuplardaki buzların eriyerek deniz düzeyinin 5 metre

kadar yükseleceği, birçok liman ve alçak alanların sularla kaplanacağı

tahmin edilmektedir. Atmosfer kirliliğinin bir başka etkeni de aerosollerde

ve soğutucularda kullanılan bazı gazların atmosfere karışmasıdır. Eğer

gerekli önlemler alınmazsa atmosferdeki koruyucu ozon katmanına zarar

veren bu kirlilik Dünya’daki tüm canlıların güneşten gelen morötesi

ısınların zararlı etkileri karsısında korumasız kalmasına neden olabilir.

14

Page 15: dogandd46.files.wordpress.com€¦  · Web viewÇEVRE KİMYASI11. Sanayi ve Çevre Kirliliği11. Gübrelerin Çevreye Etkisi11. Deterjanların Çevreye Etkisi12. ÇEVRE KİRLİLİĞİ14.

Çevremizi kirleten çok çeşitli kimyasal maddeler vardır. Bunlar arasında dioksit, dieldrin ve öteki tarım ilaçları, hidrolik yağ ve plastik yapımında kullanılan poliklorodifenil (PCB) sayılabilir. Kadmiyum, kobalt, çinko, kursun, nikel, cıva da aynı biçimde canlıların vücudunda birikerek insan vehayvan sağlığını olumsuz etkileyebilir.SU KİRLİLİĞİDeterjanlar, boyalar, gübreler, böcek oldurucu ilaçlar, H2SO4, HCI,

NaOH, Na2CO3, ağır metal katyonları sularda en çok kirlilik oluşturan

maddelerdir. Doğal çevrenin önemli bir kısmını oluşturan çeşitli su

ortamlarının (akarsu, gol ve denizler) ve ayrıca içme sularının çeşitli

etkenlerle, insan basta olmak üzere diğer canlıların yaşamının olumsuz

yönde etkileyecek bicimde bozulmasıdır. Gübrelerdeki kimyasal

maddeler topraktan akarsulara karışarak su kaynaklarında ve denizde

toplanarak otrafikasyona neden olur.

ÖTRAFİKASYONGol ve nehirlerde Otrafikasyon sulardaki bitkilerin hızla büyüyerek sudaki

tüm oksijeni bitki, hayvan ve mikro organizma kullanmasına yol acar ve

sonuç olarak sudaki yasam sona erer. Kısaca gelişmesinin çoğalmasıdır.

Zararlı böcekleri öldürmek için kullanılan zehirli ilaçlar yararlı canlıları da

öldürmekte, bu tur ilaçların kullanıldığı tarlalardaki ürünleri yiyen

hayvanlar da zehirlenmektedir. Otrafikasyona temelde fosfor fazlalığı yol acar. Ayrıca azotlu gübreler sudaki azot oranını arttırır. Suda oluşan

azot bileşikleri (amonyak ve amonyum iyonunun) balıklar üzerinde zararı

büyüktür. Bu konuda çok bilinen bir örnek DDT (Diklor-Difenil-Trikloretan) ile zehirlenme olayıdır. Böcek öldürmede kullanılan bu

zehirli kimyasal bileşik doğada kolayca yok olmaz. Sulara karışarak önce

küçük su canlılarının, sonra onları yiyen balıkların vücuduna geçer.

Beslenme zinciri boyunca ilerledikçe DDT balıkların vücudunda,

15

Page 16: dogandd46.files.wordpress.com€¦  · Web viewÇEVRE KİMYASI11. Sanayi ve Çevre Kirliliği11. Gübrelerin Çevreye Etkisi11. Deterjanların Çevreye Etkisi12. ÇEVRE KİRLİLİĞİ14.

yoğunluğu artarak birikir. Böyle balıkları yiyen insanlar tehlikeli miktarda DDT almış olurlar. Bunun sonucunda kanser ve sakat bebek

doğumları gibi olaylar ortaya çıkabilir. Pek çok gelişmiş ülkede DDT kullanımı yasaklanmıştır. Ama zararının pekiyi bilinmediği az gelişmiş ülkelere satmak için, gelişmiş ülkeler DDT üretimini sürdürmektedir. İnsan ve diğer canlıların sağlığına zarar veren diğer bir

su kirleticileri ağır metallerdir. Ağır metallerin kirletici kaynakları evsel ve

endüstriyel atıklardır. Suları kirleten en önemli kirletici gruplardan bir

tanesi petrol türevleridir. Petrol ve türevleri çoğunlukla petrokimya

endüstrisi rafineleri ve taşımacılık yapılan yerlerde sulara karışmaktadır.

Bu kirlilik su ortamındaki tüm yasam yok etmektedir.

TOPRAK KİRLİLİĞİ(Plastikler, ağır metaller, tarım ilaçları, gübreler, agır hidrokarbonlar) toprak kirliliğini oluşturur.

Toprakların fiziksel, kimyasal ve biyolojik dengelerinin çeşitli kirletici

unsurlarla bozulması olayına toprak kirliliği adı verilir. Toprak kirliliğine

sebep olan en önemli etkenler; yerleşim alanlarından çıkan atıklar,

endüstri atıkları, egzoz gazları, tarım ilaçları ve kimyasal gübrelerdir.

Evsel katı atıkların depolandığı alanlar ve kanalizasyon şebekeleri ile

toplanan atık suların arıtılmadan doğrudan toprağa verildiği alanlarda

toprak kirliliği meydana gelmektedir. Egzoz gazları, ozon, karbon

monoksit, kükürt dioksit, kursun ve kadmiyum vs. gibi zehirli maddeler

rüzgarlar ile uzak mesafelere taşınmakta ve yağışlarla, yere inerek

toprağı ve suyu kirletmektedir. Tarımsal mücadele ilaçlarının ve suni

gübrelerin bilinçsiz ve aşırı kullanımı sonucu, toksin maddelerin toprakta

birikimi artmakta ve doğal ortamın kirlenmesine sebep olmaktadır. Suni

gübrelerin de (sodyum, potasyum gibi besin maddelerini içeren) aşırı

ve bilinçsiz kullanımı sonucu toprağın yapısı bozulmakta ve bu da toprak

kirliliğine yol açmaktadır. Toprak kirliliği ile topraktaki besin maddelerinin

16

Page 17: dogandd46.files.wordpress.com€¦  · Web viewÇEVRE KİMYASI11. Sanayi ve Çevre Kirliliği11. Gübrelerin Çevreye Etkisi11. Deterjanların Çevreye Etkisi12. ÇEVRE KİRLİLİĞİ14.

derişimi değişir. Suda çözünmeyen katı maddeler toprakta birikerek

toprağın geçirgenliği gibi bazı fiziksel özelliklerini bozar. Deterjan

molekülleri gibi bazı organik moleküller toprağa yığılmakta ve burada

yetişen kültür bitkileri ile gıda zincirinde taşınabilmektedir. Ağır metallerin

topraktaki derişimleri artarak bitki gelişimi ve kalitesi bozulmakta ve

sonuçta topraktan alınan verim azalmaktadır. Endüstriyel atıklar direkt

olarak toprağa ve dolaylı olarak da havaya ve suya verildiğinde çevreyi

kirleterek toprak kirliliğine neden olmaktadır. Özellikle ormanların tahribi

sonucu oluşan toprak erozyonu, bugün dünyanın birçok bölgesinde

olduğu gibi ülkemizde de en önemli cevre sorunlarından birisi haline

gelmiştir. DDT benzeri kimyasal maddeler, ağır metal tuzları, deterjanlar,

sera gazları, kloroflorokarbonlar, plastikler, klor ve fiorlupolimerler

toprakta uzun sure parçalanmadan kaldıkları için toprak geçirgenliği

azalarak ekolojik dengenin bozulmasına neden olur.

17