Virajı dönmeden inebilir miyim?

3
Virajı dönmeden inebilir miyim? Sabah kalktığımda odam her zamanki gibi havasızdı. Güneşin kendisine cimrice davrandığı penceremi açtım. Uyku sersemliğimi üzerimden atmak için balkona çıktım. Güneşle biraz cilveleşip bahçeye indim. Biberlerim çiçek açmıştı, fakat domateslerim herhalde bu yıl da meyve vermeyecekti. Meyve vermeyen ağaç neye yarar ki diye düşündüm bir an. Annem kahvaltımı hazırlamıştı. Bir yandan kahvaltımı yaparken bir yandan da kahvaltımın tazeliğinin aksine, bayat sabah haberlerini izliyordum. Kahvaltı keyfimi bozmayayım derken yine gecikiyordum. Telaşla dişlerimi fırçaladım. Akşamdan giymeyi tasarladığım kıyafetlerimi giyip ceplerimi doldurdum. Unutmamam gereken üç şeyi –cüzdan, telefon, akbil – kontrol ettikten sonra anneme seslenip telaşla evden ayrıldım. Servise yine mi geç kalacağım diye düşünürken arabası olan bir komşuya rastlasam da beni caddeye kadar bıraksa diye içimden geçiriyordum. Servise yine iki dakika geç kaldım. Buluşma yerine tam zamanında gideyim derken, yine geç kalmıştım. Erken varacakmış gibi Servise yine mi geç kalacağım diye düşünürken arabası olan bir komşuya rastla- sam da beni caddeye kadar bıraksa diye içim- den geçiriyordum. Servise yine iki dakika geç kaldım. Buluşma yerine tam zamanında gide- yim derken, yine geç kalmıştım. Erken vara- cakmış gibi planlayıp tam zamanında varma- yı bir türlü öğrenemedim.” Mızrağı kartala hedefleyip kayaya vuracağına, aya hedefleyip kartala vur.” kızıl derili atasözü aklıma gelir böyle durumlarda.

description

Virajı dönmeden

Transcript of Virajı dönmeden inebilir miyim?

Page 1: Virajı dönmeden inebilir miyim?

Virajı dönmeden inebilir miyim?

Sabah kalktığımda odam her zamanki gibi havasızdı. Güneşin kendisine cimrice

davrandığı penceremi açtım. Uyku sersemliğimi üzerimden atmak için balkona çıktım.

Güneşle biraz cilveleşip bahçeye indim. Biberlerim çiçek açmıştı, fakat domateslerim

herhalde bu yıl da meyve vermeyecekti. Meyve vermeyen ağaç neye yarar ki diye düşündüm

bir an.

Annem kahvaltımı hazırlamıştı. Bir yandan kahvaltımı yaparken bir yandan da

kahvaltımın tazeliğinin aksine, bayat sabah haberlerini izliyordum. Kahvaltı keyfimi

bozmayayım derken yine gecikiyordum. Telaşla dişlerimi fırçaladım. Akşamdan giymeyi

tasarladığım kıyafetlerimi giyip ceplerimi doldurdum. Unutmamam gereken üç şeyi –cüzdan,

telefon, akbil – kontrol ettikten sonra anneme seslenip telaşla evden ayrıldım.

Servise yine mi geç kalacağım diye düşünürken arabası olan bir komşuya rastlasam da

beni caddeye kadar bıraksa diye içimden geçiriyordum. Servise yine iki dakika geç kaldım.

Buluşma yerine tam zamanında gideyim derken, yine geç kalmıştım. Erken varacakmış gibi

Servise yine mi geç kalacağım diye

düşünürken arabası olan bir komşuya rastla-

sam da beni caddeye kadar bıraksa diye içim-

den geçiriyordum. Servise yine iki dakika geç

kaldım. Buluşma yerine tam zamanında gide-

yim derken, yine geç kalmıştım. Erken vara-

cakmış gibi planlayıp tam zamanında varma-

yı bir türlü öğrenemedim.” Mızrağı kartala

hedefleyip kayaya vuracağına, aya hedefleyip

kartala vur.” kızıl derili atasözü aklıma gelir

böyle durumlarda.

Page 2: Virajı dönmeden inebilir miyim?

planlayıp tam zamanında varmayı bir türlü öğrenemedim.” Mızrağı kartala hedefleyip kayaya

vuracağına, aya hedefleyip kartala vur.” kızıl derili atasözü aklıma gelir böyle durumlarda.

Neyse ki diğer servisim yıllardır beni yolda bırakmamıştı. Hızlı, uzun adımlarla tam

zamanında durağa gidip otobüse bindim. Elim akbilimi basmakla meşgul olurken, kafam da

şoföre selam verdi. Binince otobüsün sağ ön bölümündeki, karşılıklı oturulan koltukların ters

olanına oturdum. Sanki diğer yolcular o koltuğa rahatsız oldukları için değil de, bana

ayırdıkları için oturmuyorlardı. Cam kenarıydı ve yol boyunca sahili seyredebiliyordum.

Araca düz oturduğunuzda görüntüler gözünüzün önünden hızla geçer oysa ters oturduğunuzda

görüntüler bütünlük oluşturur.

Bir süre etrafı seyrettikten sonra kitabımı açıp okumaya başladım. Yıllardır aynı

araçta, aynı güzergâh üzerinde seyahat ettiğimden hiç yadırgamıyordum mekânı kitap

okurken. Sanki kütüphanedeymişim gibi okuyabiliyordum.

Mahzun diyerek düşünmeye başladım. Hazan, hüzün kelimeleriyle aynı kökten

geldiğini fark ettim. Ne kadar candandı, cananımdandı bu kelimeler. Akşam oldu

hüzünlendim ben yine mısraları geldi aklıma. Sabahtı ama ben yine hüzünlüydüm.

Mevsimlerden yazdı ama ben yine hazanı yaşıyordum. Ve yine ağlıyordum ama gözyaşım

akmıyordu. Aşiyan mezarlığının önünden geçerken kendime geldim. Sağ yanımdaki, şoförle

konuşmadan iletişime geçebilmemizi sağlayan, üzerinde ‘Dur’ yazan kare, kırmızı düğmeye

bastım.

Bebek durağında otobüsün kapıları açılınca indim. Kabinde oturan güvenliğe başımla

selam verdim. Okulun muazzam taştan kapısından geçerken göz ucuyla da arkama

bakıyordum. Bu kapı benim dünyaya açılan kapım olmuştu.

Arada bir kafamı kaldırıp etrafa bakıyor, etkisinde kaldığım cümleleri düşünüp tekrar tekrar okuyordum. “Peter, mahzun tatlı ba-kışlarla arkadaşına baktı” cümlesini okuyun-ca gayriihtiyarî işaret parmağımı kitabın ara-sına sıkıştırıp kapadım. Kafamı kaldırıp dü-şünmeye başladım. Mahzun kelimesini düşü-nüyordum. Uzunca bir zamandır aynada ve insanların yüzünde gördüğüm, fakat ifade edemediğim bir şeyi ne güzel de ifade ediyordu bu kelime.

Page 3: Virajı dönmeden inebilir miyim?

Neyse ki bu sefer talih yanımdaydı. Arkasında ‘modus’ yazan bej renginde bir arada

beni birkaç metre geçtikten sonra durdu. Arabanın ön tarafında oturan hanımefendi ve

beyefendinin yaptığı işaretlerden arabaya davet edildiğimi anladım. Tebessüm etmek için

dudaklarımı hafifçe gerdim, günaydın diyerek arabaya bindim.

Dışardan bakıldığında ilk olarak küçük yapısı ve hanım hanımcık görünümü ile dikkat

çeken bu araba şaşırtıcı bir iç mekân genişliğine sahipti. Eğimli geniş ön camı, yüksek tavanı,

geniş koltukları ve panoramik tavanı sayesinde iç mekânı son derece ferahtı. Hanımefendi

arkasına dönerek yumuşak bir sesle: “Yaz okuluna mı kaldınız?” diye sordu. “Hayır,

görevliyim.” dedim. Beyefendi dikiz aynasında gözlerimi yakalayarak: “Đkmale mi kaldınız?

Eskiden böyle derlerdi.” diye ilave etti.

“Evet, artık kullanılmıyor bu kelime” cümlesi ağzımdan çıkınca düşünmeye başladım.

Đkmal, ikmal müdürlüğü, ikmal sanayi, ikmal, yakıt ikmali, ikmal diye bir süre düşündüm.

Çok geçmeden kâmil ve kemal kelimeleriyle aynı kökten geldiği kanısına vardım. Đkmal,

bütünleme, eksik olan bir şeyin tamamlanması anlamına geliyor. Kâmil olmak, kemale ermek

deyimleri geldi aklıma. Tamamlanması gereken ne kadar çok eksik yanımın var olduğunu

hatırladım.

Araba, uzun yaşlı kestane ağaçlarının arasından, yokuş yukarı kıvrımlı virajlardan

geçerken çift kendi aralarında konuşuyordu, bense yine derin denizlerde yüzüyordum. Son

günlerde derinlerde yüzmek ne kadar da hoşuma gidiyordu.

“Virajı dönmeden inebilir miyim?” diye rica ettim.

Araba sağa yanaştı. Teşekkür etmek için dudaklarımı hafifçe gerdim. Teşekkür ettim

ve indim…▄

lifarsi

Yeni öğrendiği bir oyunu oynamak isteyen bir çocuk

sabırsızlığıyla birkaç gün önce okuyup aklımda tuttuğum

bir fikri bu vesileyle test etmek istedim: “Đnsanları, onlara

yaptığımız iyilik nispetinde severiz onların bize yaptığı

iyilikle değil”. Bu cümlenin ışığında hanımefendi ve

beyefendinin beni sevmeleri gerekiyordu.