sosyalcalismaci.files.wordpress.com  · Web viewİÇİNDEKİLER. GİRİŞ. 1. İşlevselcilik. 2....

28
İÇİNDEKİLER GİRİŞ 1. İşlevselcilik 2. Yapısal İşlevselcilik 3. Yapısal İşlevselciliğin Önemli Temsilcileri 3. 1. Talcott Parsons 3.2. Emile Durkheim 3.4. Robert King Merton 4. Sonuç

Transcript of sosyalcalismaci.files.wordpress.com  · Web viewİÇİNDEKİLER. GİRİŞ. 1. İşlevselcilik. 2....

Page 1: sosyalcalismaci.files.wordpress.com  · Web viewİÇİNDEKİLER. GİRİŞ. 1. İşlevselcilik. 2. Yapısal İşlevselcilik. 3. Yapısal İşlevselciliğin Önemli Temsilcileri. 3.

İÇİNDEKİLER

GİRİŞ

1. İşlevselcilik

2. Yapısal İşlevselcilik

3. Yapısal İşlevselciliğin Önemli Temsilcileri

3. 1. Talcott Parsons

3.2. Emile Durkheim

3.4. Robert King Merton

4. Sonuç

Page 2: sosyalcalismaci.files.wordpress.com  · Web viewİÇİNDEKİLER. GİRİŞ. 1. İşlevselcilik. 2. Yapısal İşlevselcilik. 3. Yapısal İşlevselciliğin Önemli Temsilcileri. 3.

GİRİŞ

Yapısal işlevselci yaklaşım esas olarak sosyoloji alanında kullanılan bir yaklaşımdır.

Fakat sosyoloji dışında diğer disiplinlerin de yararlandığı bir yaklaşım olmuştur. Sosyal

hizmet bilim dalı bu disiplinlerden birisi olarak nitelendirilebilir. Yapısal işlevselci

yaklaşım toplum, toplumun işleyişi, toplumsal yapılar, toplumsal yapıların fonksiyonları

ve toplumsal sistemlerle ilgili açıklamalar getirmektedir.

Bu bağlamda çalışmanın amacı yapısal işlevselci yaklaşımın toplumun işleyişi,

sistematiğine ait temellendirmeleri açıklamaya çalışmak ve bu modelin sosyal hizmet

bilim dalı ile ilişkisini ortaya koymak olacaktır. Çalışma kapsamında ilk olarak

işlevselliğin tanımı yapılacak daha sonra işlevselci paradigma içerisinde yapısal

işlevsellik modeli açıklanma çalışılacak, modelin önemli temsilcilerinin görüşlerine yer

verilecektir. Son olarak tartışma ve değerlendirme kısmında modelin sosyal hizmet

bilim dalı ile ilişkisine ve sisteme yönelik değerlendirmelere yer verilecektir.

1. İŞLEVSELCİLİK

İşlevselcilik, “Sosyoloji Sözlüğü”nde şu şekilde tanımlanmaktadır; “Toplumsal ve

kültürel olguların toplumsal-kültürel sistem içerisinde yerine getirdiği işlevlerin

çözümlenmesi”. İşlevselcilikte; Toplum, hiçbir kısmının bütünden ayrı olarak

anlaşılamayacağı ve birbiri ile ilişkili kısımlardan oluşan bir sistem olduğu ifade

edilmektedir. Bu görüşe göre, herhangi bir kısımdaki değişim, sistemin diğer

kısımlarında bir miktar dengesizliğe ve bir ölçüde bir bütün olarak sistemin yeniden

düzenlenmesine yol açmaktadır. İşlevselcilik, biyoloji bilimlerindeki organik sistem

modeline dayalı olarak geliştirilmiştir” (Wallace ve Wolf, 2004: 42). İşlevselcilik

toplumsal yapının bütün özellikleri ve toplumsal kurumların genel doğası ile

ilgilenmektedir. Sosyal bilimlerde, özellikle sosyoloji ve sosyokültürel antropoloji

disiplinlerinde esas olarak en derinde bireysel biyolojik gereksinimleri yerine getirme

temelinde ortak çareler arayarak tesis edilmiş olan toplumsal kurumları ya da

Page 3: sosyalcalismaci.files.wordpress.com  · Web viewİÇİNDEKİLER. GİRİŞ. 1. İşlevselcilik. 2. Yapısal İşlevselcilik. 3. Yapısal İşlevselciliğin Önemli Temsilcileri. 3.

kurumlaşmayı açıklamaya çalışan bir paradigma olduğu görülmektedir. Sosyal

gereksinimleri yerine getiren sosyal kurumların bunu yerine getiriş biçimlerine,

özellikle istikrarlı, kararlı toplum yapısı üzerinde odaklanmaktadır.

İşlevselcilik, yapı ve toplumun işleyişiyle ilgilenmektedir. İşlevselciler toplumu,

varlığını devam ettirebilmesi için gereklilikleri yerine getirirken beraber işleyen,

birbirine bağlı birimlerin bütünlüğü olarak görülmektedir. İnsanlar toplumun

ihtiyaçlarını yerine getiren davranışlar ve roller içerisinde sosyalleşmektedir.

İşlevselciler yapının toplum içindeki davranış biçimi olduğunu öne sürmektedir. Onlar,

kuralların ve düzenlemelerin toplumun üyeleri arasındaki karşılıklı organize ilişkilere

yardım ettiğini savunmaktadır. Değerler, normlar ve rollere göre şekillenen davranışlara

genel anlamda rehberlik yapmaktadır. Aile, ekonomi, eğitim, politik sistemler gibi

toplumun kurumları, sosyal yapının ana görünümleri olarak bilinmektedir. Bu kurumlar

normlar arası ilişkiyi ya da roller arası iletişimi kurmaktadır. Örneğin aile kurumunda

iletişimi, bağlılığı sağlayan roller eşler arası, anne, baba, çocuklar arası bir işlev

görmektedir. Kuram birkaç anahtar kavram etrafında temellenmiştir. İlk olarak toplum,

dengeyi sağlama eğiliminde olan birbirine bağımlı parçaların toplamı bir “sistem”

olarak görülmüştür. İkincisi toplumda, nüfusun yeniden üretimi gibi yaşamsal önemde

değerlendirilmesi gereken işlevsel gereklilikler bulunmaktadır. Üçüncüsü ise, bir işlev

sunan kurumlar oldukları için var oldukları görülür. İşlevselciler, toplum ile büyük bir

vücudun işlevini yerine getirebilmesi için birlikte çalışan parçalar(organlar) veya

sistemlerden oluşan canlı bir organizma arasında kıyaslama, benzetme yapılabileceğini

öne sürmektedirler. Buna yönelik örnek varlığın ortaya çıkışı ile ilgili veya sistem

teorisinde görülmektedir. Aile, eğitim, din, hukuk, medya, vs. gibi toplumun farklı

parçalarının, toplumun tümünün işlevini oluşturan, buna katkı sağlayan ögeler olarak

görülmesi zorunluluğundan bahsetmektedirler. Bu “organik analoji” varlığın birbirine

sıkıca bağlı organik biçimini oluşturan farklı parçalarını ve buna benzer şekilde beraber

işleyen farklı parçalardan oluşan sosyal bir sistem biçimini, bu benzeşmeyi

anlatmaktadır (Çetin, 2014).

İşlevselcilerin, “bir toplumsal sistemin birbiri ile ilişkili kısımları” ifadesi, bir hava

alanına bakılarak anlaşılabilir. Burada kısımlar, uçak biletleri ve rezervasyon personeli,

bakım grubu, pilotlar, hostesler, yolcular, denetim kulesi personeli, restoran işçileri,

yük taşıyıcılar ve benzerleri olarak ifade edilebilir. Bütün bu kısımlar birbirleri ile

ilişkilidir ve bunların birbirlerine karşılıklı olarak dayalı olduğunu anlamak için, birinde

Page 4: sosyalcalismaci.files.wordpress.com  · Web viewİÇİNDEKİLER. GİRİŞ. 1. İşlevselcilik. 2. Yapısal İşlevselcilik. 3. Yapısal İşlevselciliğin Önemli Temsilcileri. 3.

bir tedirginliğin olduğunu düşünmek yeterli olmaktadır. Hava alanının bir sistem olarak

dengesizliğine yol açacak- kötü hava şartları dolayısıyla pistlerin kapanması, radar

denetim sisteminin kötü çalışması, bayram ve tatil günlerinde (Noel veya Şükran günü)

yolcu sıkışıklığı gibi- birçok değişiklikler olabilir. Bu tedirginliklerden herhangi biri,

çok zaman, sistemin geçici olarak işlemez hale gelmesi noktasına kadar “bir ölçüde

dengesizlik” sonucunu verebilmektedir (Wallace ve Wolf, 2004: 42).

2. Yapısal İşlevselcilik

"İnsan, gözü olduğu için görmez, görme işlevini yerine getirmek için göz oluşur."

Öncelikle yapısal işlevselcilik ontolojik olarak holistik(bütüncül) paradigma içerisinde

değerlendirebiliriz. Esas itibariyle metodolojik bir araç olarak sosyoloji disiplini

içerisinde kullanılmakta olan bu yaklaşım; siyaset bilimi, antropoloji, psikoloji,

sosyobiyoloji, sosyal psikoloji gibi disiplinler ve alt disiplinler bünyesinde sosyal

bilimler alanında önemli bir hareket noktası konumunda olduğu görülmektedir. 19. yy

da Herbert Spencer'ın organizmacı toplum yapısı yaklaşımı ile bağlantılı olarak gelişen,

ama asıl olarak işlevselci yaklaşımın devamı niteliğindeki bu metodolojik yaklaşım,

özellikle 20. yüzyılda Talcott Parsons ile şekillenmektedir. Kuramsal çerçeve

açısından antropoloji disiplinindeki en önemli kuramcıları Bronislaw

Malinowski ve Alfred Radcliffe-Brown olarak bilinmektedir. Sosyolojik gelişim

çizgisinde bu yaklaşımın en önemli kuramcıları Herbert Spencer, Emile

Durkheim, Talcott Parsons, Robert K. Merton ve David Keen olduğu ifade

edilmektedir. (Çetin, 2014).

Üzerine düşünülen konu öncelikle toplum ve toplum yapı olmuştur.

Sosyal fenomenlerin tahlilinde toplum yapısı ve işlevleri ortaya konulmaktadır. Başlıca

şu sorulara verilebilecek cevaplar çerçevesinde bilimsel nitelik bu bakış açısıyla

şekillenmektedir: Sistem ne üzerinde yoğunlaşmıştır, işleyiş biçimi, değişimin nasıl

gerçekleştiği ve üretilenin ne yönde çıktılar ortaya koymaktadır. Bu kuram çerçevesinde

toplumun yapısı ve işlevleri dikkate alınmaktadır. Ortaya konulmaya çalışılan,

toplumun bir bütünlük içerisinde kendi sürekliliğini sağlamasının izahı önemli

olmuştur. Bu durum organik toplum modeli temel alınarak izah

edilmektedir. İşlevselci yaklaşım statükodan yana olmaktan öte, daha çok değişimi

vurgulamak istememektedir. Değişim; toplumsal sistemi, parçalar arasındaki

Page 5: sosyalcalismaci.files.wordpress.com  · Web viewİÇİNDEKİLER. GİRİŞ. 1. İşlevselcilik. 2. Yapısal İşlevselcilik. 3. Yapısal İşlevselciliğin Önemli Temsilcileri. 3.

bütünleyici ahengi yıpratabilmekte hatta bozabilmektedir. Bu durumda toplumsal işlev

yıpranacak ve kendisini yeniden inşa edecek ve düzene oturtacaktır. Çatışma durumu da

benzer şekilde sistemin işleyişi, düzeni ve sürekliliği için kaçınılması gereken bir durum

oluşturmaktadır. İşlevselcilik bu temel düşünüş üzerinden hareket ettiği için statükocu

olarak nitelendirilmektedir.

Toplum hayatının varlığına katkısı olmayan bir sosyal uzuv, disfonksiyonel(işlevsiz)

olarak adlandırılmaktadır. Böylesi unsurlar kısa süre içerisinde yok olmuştur. Öte

yandan toplumdaki bazı unsurlar, bozucu işlev yapıyor olsalar da, toplumun varlığının

sürdürülmesine bir şekilde katkı yaptıkları için varlıkları devam etmektedir. Örneğin

fahişelik genellikle toplumlar tarafından işlevsiz kabul edilir ve bu yüzden de

yasaklanıp cezalandırılmaktadır. Fakat fahişelik olgusu insanlık tarihi kadar eski olduğu

görülmektedir. Oysa bazı yapısal işlevselcilere göre fahişelik, kabul edilmiş yollarla

cinsel ihtiyaçların tatmin edilemediği ya da aile kurumunun yerine getirmede zorlandığı

durumlarda, bu ihtiyacın tatmininde yardımcı olmaktadır. Bireyler evlilik öncesinde,

evlilik kurumuna, aile kurumuna ve topluma zarar verebilecek herhangi bir duygusal

bağlılığa girmeden, öteki insanlarla fiziksel ve biyolojik ihtiyaçlarını

karşılayabilmektedirler.

Yapısal işlevselci yaklaşıma göre toplumun çekirdeği birey olarak belirtilmektedir.

Toplumun alt sistemleri bireylerin biraadalığı ile oluşmaktadır. Tek tek bireylerin

bütünlüğü alt sistemleri, alt sistemlerin işlevsel bütünlüğü ise sistemi meydana

getirmektedir. Birey, toplumsal bir rol içerisinde ele alınmakta ve yapısal işlevselcilik

bu role sahip bireye "aktör" demektedir. Birey aynı zamanda sahip olduğu role uygun

bir statü içerisinde yer almakta ve rol kavramı statü ile birlikte anlam kazanmaktadır. 

Yapısal işlevselcilere göre toplumda her organın farklı bir fonksiyonu bulunmaktadır.

Farklılaşmış birimler birbirleri ile bağlantılıdır. İşlev/fonksiyon kavramı toplum içinde

ihtiyaçların giderilmesi için yapılan faaliyetler ve bir parçanın bütüne yaptığı katkı

olarak ifade edilmektedir. Toplum sistematik bir uyum içinde çalışan bir bütün olarak

görülmektedir. Toplum bir sistemdir. Bir sistemin öğeleri fonksiyonel olarak karşılıklı

ilişki içindedir. Öğelerin birbirine bağımlılığı mutlaka söz konusudur. Bir sistemin

öğeleri genellikle bu sistemin işleyişine olumlu katkıda bulunmaktadırlar. Değerler ve

normlar sosyal hayatın temel elemanlarıdır. Sosyal yaşam anlaşmaları içerir

mutabakatlar üzerine kurulur, zorunlu olarak girift ve iç içe geçmiş ilişkileri

Page 6: sosyalcalismaci.files.wordpress.com  · Web viewİÇİNDEKİLER. GİRİŞ. 1. İşlevselcilik. 2. Yapısal İşlevselcilik. 3. Yapısal İşlevselciliğin Önemli Temsilcileri. 3.

barındırmaktadır. Sosyal yaşam eşgüdümlüdür ve ahenk üzerine kuruludur. Sosyal

sistemler bütünleştirir ve kalıcı olmaya eğilimlidir. İşlevselcilikte toplum hiçbir

kısmının bütünden ayrı olarak anlaşılamayacağı ve birbirleri ile ilişkili kısımlardan

oluşan bir sistem olarak ifade edilmektedir. Bu görüşe göre herhangi bir kısımdaki

değişim, sistemin diğer kısımlarında bir miktar dengesizliğe ve bir ölçüde de bir bütün

olarak sistemin yeniden düzenlenmesine yol açmaktadır. İşlevselcilik, biyoloji

bilimindeki organik sistem modeline dayalı olarak geliştirilmiştir. Yapısal fonksiyonel

yaklaşıma göre her yapı, bir fonksiyon sahibi olduğu için gelişmektedir. Yoksa yapılar

var olduğu için belli fonksiyonlar ortaya çıkmamaktadır. Başka bir deyişle,

fonksiyonlar, yapılardan önce ortaya çıkmakta ve kendilerini yerine getirecek yapıların

yaratılmasına yol açmaktadırlar. Yapılar fonksiyonları değil, fonksiyonlar yapıları

yaratmaktadır. Fonksiyonel olma, bir ihtiyacı karşılama ve öteki parçalarla ahenkli bir

bütünleşme demektir. Bu yüzden her toplumsal birim, yapısal fonksiyonel modele göre,

toplumsal sistem için vazgeçilmez nitelikte görülmektedir (Kongar, 1985: 153).

Bu bakış acısına çoğu zaman ‘yapısal işlevselcilik’ adının verilmesine sebep, bir

toplumsal sistemin ayakta kalabilmesi için, karşılanması gereken işlevsel zorunluluklar

veya gereksinmeler ile bu gereksinmeleri karşılama durumunda olan yapılar üzerinde

odaklanmış olması gösterilmektedir. Bu görüşe göre, toplumsal sistemler, varlıklarını

sürdürebilmek için, bazı işleri yapmak eğilimindedir (Wallace ve Wolf, 2004: 42).

3. YAPISAL- İŞLEVSELCİLİĞİN ÖNEMLİ TEMSİLCİLERİ

3.1. Talcott Parsons

Yapısal-işlevselci düşüncenin kaynağı Talcott Parsons’un yazıları olarak

görünmektedir. Parsons’ın yaptığı şey işlevselciliğe “yapı”yı getirmesi, toplumun kendi

üyelerinin üstünde ve ötesinde kendine ait bir hayata ve yapıya sahip canlı bir varlık

olduğu düşüncesini teorik ve bilimsel bir önerme haline getirmesi olmuştur (Slattery,

2003:376). Parsons tarafından ortaya konan yapısal-işlevsel çerçeve savaş sonrasında

yaşanan ekonomik, toplumsal ve siyasi sorunların çözümünü amaç edinen bir

perspektiften hareket etmekte ve bu doğrultuda toplumu “birbirine kenetlenmiş ve

evrim süreçlerine tanıklık eden sistemler bütünü” olarak tanımlamaktadır. Savaş

sonrasının çalkantılı ortamında işleyen bir sistem ve dengeye ulaşmış bir toplum yapısı

ihdas etmenin yollarını araştırmıştır. Toplumların uyum kapasitelerinin üzerinde

Page 7: sosyalcalismaci.files.wordpress.com  · Web viewİÇİNDEKİLER. GİRİŞ. 1. İşlevselcilik. 2. Yapısal İşlevselcilik. 3. Yapısal İşlevselciliğin Önemli Temsilcileri. 3.

şiddetle durduğunu bu noktada hatırlayarak bu durumu anlamlandırmak mümkün

görünmüştür. Parsons toplumu “uzun vadeli var olmanın temel işlevsel gereklerini

kendi kaynaklarından alan bir sistem” olarak tanımlamaktadır. Toplumu bir sisteme;

aynı işlemi gerçekleştirmek için birleşen birimlerin karşılıklı ilişkilerinin ortaya

çıkardığı bir kümeye benzetmektedir. Toplum, alt sistem adı verilen ve gerek

birbirleriyle gerekse bütünle karşılıklı bağımlılık ilişkisi içerisinde olan parçalardan

müteşekkil ve kendini devam ettirme özelliği bulunan, bütünlük arz eden dengeli bir

yapı olarak karşımıza çıkmaktadır. Var olmak için birbirlerine ihtiyaç duyan alt

sistemler zorunlu olarak dayanışma içine girmekte ve sonuçta toplumsal bütünleşme

ortaya çıkmaktadır. Toplum üç sistemden oluşmaktadır; sosyal sistem, kişilik sistemi ve

kültürel sistem. Sosyal sistem, karşılıklı beklentiler aracılığıyla bir arada tutulan,

birbirleriyle bağlantılı statü ve pozisyonları içeren bir yapı olarak ifade edilmektedir.

Örneğin aile kurumu, anne-baba-çocuk statüleri tarafından biçimlendirilmektedir. Bu

statüler karşılıklı bağlantı halinde bulunmaktadır. Kişilik sistemi, Parsons’un

aktörlerinin, kendi güdüleri ve içinde bulundukları kültür tarafından belirlenmiş olan

ihtiyaçlarını karşılamak için yaptıkları anlamlı faaliyetlerden oluşur. Bu faaliyetler

gelişigüzel değil, sosyalleşme sürecinde öğrenilerek gerçekleştirilmekte ve “rol” olarak

adlandırılmaktadır. Roller, bireyin benliğinde bütünleşmiş, belli işlevleri olan eylem

kalıplarıdır. Bu kalıplar kişilik sistemini oluşturmaktadır. Kültür sistemi ise sosyal

sistemin yani toplumun uyum fonksiyonunu karşılayan kişilik sisteminin, değerler ve

normlar tarafından şekillendirilmesi olarak tanımlanmaktadır. Kültür, kişilik sistemini

şekillendirmekte etkin olan normlar ve değerleri sunmada, birey için bunları

hazırlamada temel bir işlev taşımaktadır. Parsons bu üç sistemi analiz amacıyla

ayırmakta, aslında ayrılmaz bir bütün olduklarını ifade etmektedir. Bir sistem olarak

toplum, her sistem gibi parçalardan, Parsons’un isimlendirdiği şekliyle alt sistemlerden

müteşekkildir. Bu alt sistemler birbirine kilitlenmiş yani birbirlerine bağlanmış olan

parçalardır. Fakat asıl olan toplumdur zira ona göre toplum “kendi kendine yetebilen tek

sistem” olarak kabul edilmektedir. Örneğin;

Ekonomik sistem, kendisine nitelikli eleman yetiştirdiği için eğitim sistemine,

Eğitim sistemi kendisine öğrenci gönderdiği için aileye,

Aile de hayatını devam ettirmek için ekonomik sisteme ihtiyaç duymaktadır.

Page 8: sosyalcalismaci.files.wordpress.com  · Web viewİÇİNDEKİLER. GİRİŞ. 1. İşlevselcilik. 2. Yapısal İşlevselcilik. 3. Yapısal İşlevselciliğin Önemli Temsilcileri. 3.

Böylece toplumun tüm ihtiyaçları alt sistemler tarafından karşılanmaktadır. Bu alt

sistemlerin her biri, bir toplumun varlığını sürdürebilmek için yerine getirmesi gereken

dört temel zaruretin veya temel ihtiyacın karşılanmasına katkıda bulunmaktadır.

Adaptasyon (uyum/uyarlanma):

Çevreden yeterli kaynak sağlayıp bunu sistem içinde dağıtmaktır. Toplumsal kurumlar,

toplumsal ihtiyaçları veya işlevleri tatmin edecek ve toplumsal sistem arzularını

karşılamaya yardımcı olacak, birbirleri ile ilişkili toplumsal normlar ve roller sistemler

olarak tanımlanmaktadır. Toplumsal kurum örnekleri, ekonomi, siyasal düzen, hukuk,

din, eğitim ve aile olarak gösterilebilir. Bir toplumsal sistem, eğer yaşamaya devam

edecekse, çevresine uyum sağlama işlevini görecek yapı ve kuruluşlara muhtaçtır.

Birleşik Devletler’ i bir toplumsal sistem olarak ele alacak olursak, Parsonscı bir

çözümlemeye göre, ihtiyacı karşılayacak veya yeterli kaynak sağlama sorusunu çözecek

kurum ekonomi olduğu görünmektedir; bu çözümlemeye göre temel sorun olarak,

ortaya çıkan, üretim veya servettir.

Her toplum kendi yelerinin gıda, giyim ve barınma ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır;

bu yüzden, kendi kaynaklarını üretmek ve dağıtımlarını yapmak ve dış çevreye uyum

sağlamak için ekonomik bir sisteme ihtiyaç duymaktadır (Wallace ve Wolf, 2004:42).

Amaca ulaşma:

Sistem amaçlarına erişmek için sistemin kaynak ve enerjilerini seferber etmek bunlar

arasında öncelikleri belirlemek demektir. Her toplum kendi hedeflerini belirlemek,

kararlar vermek ve organizasyonlar yaratmak zorundadır ve bu yüzden siyasal sisteme

ihtiyaç duymaktadır (Wallace ve Wolf, 2004: 42).

Bütünleşme (Entegrasyon):

Sistemi işler durumda tutabilmek için, sistem içinde çeşitli aktörler veya birimler

arasındaki ilişkileri koordine etmek, düzeltmek ve düzenlemek ihtiyacını

kastetmektedir. Her toplum bir aidiyet, topluluk/cemaat duygusu ve ortak bir kimlik

yaratmak zorundadır. O toplumsal bölünmeler ve çatışmaları engellemek zorundadır,

aksi takdirde çözülmeye uğramaktadır. Bu yüzden, o, yerleşik davranış kuralları(din),

iletişim(medya) ve sosyal kontrole(hukuk, mahkemeler, polis ve hapishaneler) ihtiyaç

duymaktadır (Wallace ve Wolf, 2004: 42).

Page 9: sosyalcalismaci.files.wordpress.com  · Web viewİÇİNDEKİLER. GİRİŞ. 1. İşlevselcilik. 2. Yapısal İşlevselcilik. 3. Yapısal İşlevselciliğin Önemli Temsilcileri. 3.

Varlığını sürdürme:

İki katlı olarak ifade edilmektedir. Birincisi, sistem içindeki aktörlerin, sistemdeki

rollerini yerine getirmelerini veya değer “örneğini” muhafaza etmelerini sağlayacak

kadar güdülenmiş olmaları ihtiyacı ve ikinci olarak, iç gerilim yönetimi sağlayacak

mekanizmalara olan ihtiyaçtır. Burada sorun, değer sistemini bozulmaktan korumak ve

toplumsal değerlerin aktarılmasını sağlayarak sistem üyelerinin uyumlarını güvence

altına almaktır. Diğer bütün türler gibi, her toplum, kendini meydana getiren üyeler

sürekli ölse ve onların yerine yenileri gelse bile, varlığını devam ettirmeye

çalışmaktadır. O kendi kuralları, adetleri ve kültürünü kuşaktan kuşağa aktarmaya

çalışır ve bu örüntü/kalıp devamlılığı, Parsons’ın teorisinde, akrabalık sistemine,

çocuğun sosyalleştiği aileye bağlı olduğu belirtilmektedir. Bu süreç okul, medya, kilise

ve hukuk gibi diğer toplumsal kurumlarla pekiştirilmektedir. Bu dört zaruret büyük

ölçüde toplum tarafından karşılanmak zorundadır, ancak toplumun düzgün olarak

işleyebilmesi için alt sistemlerin (alt alt sistemlerin) de görevlerini yerine getirmeleri

gerekmektedir (Wallace ve Wolf, 2004: 42).

3.2. Emile Durkheim

Durkheim toplumu bir bütün oluşturmak amacıyla farklı işlevler üstlenmiş parçalardan

oluşan biyolojik bir organizmaya benzetmektedir. Bu açıdan da toplumun onu oluşturan

bireylere indirgenemeyecek nitelikte bağımsız bir gerçekliği olduğunu düşünmektedir.

Durkheim çalışmalarında toplumun bireylerden bağımsız bir gerçekliği olduğunu

savunmakla kalmaz ayrıca bireylerin üstünde (yani bireylerden daha önemli) ve

üzerinde bir gerçekliği olduğunu da savunmaktadır. Toplumun bireyler üzerinde

kolektif nitelikteki toplumsal olgular (gerçeklikler) aracılığı ile yaptırım gücüne sahip

olduğunu vurgulamaktadır. Kolektif nitelikleri ve bireylerin dışında gerçeklikleri olan

toplumsal olgular bireyler üzerinde baskıcı ve sınırlandırıcı bir güce de sahip

olmaktadır. Durkheim toplumsal olguları kolektif bilinç temelinde ortak şekilde hareket

etme, düşünme ve hissetme biçimleri olarak tanımlamakta ve bireysel bilinçlere

indirgenemeyeceklerini savunmaktadır. Durkheim toplumsal olguların fiziksel nesneler

gibi bir gerçeklikleri olduğunu ve bu nedenle nesneler gibi ele almaları gerektiğini

savunmaktadır. Durkheim toplumsal yaşamın incelenmesinde doğa bilimsel yöntemleri

benimseyen Comte'a benzemekte bir pozitivist yöntem benimsemektedir. Durkheim

toplumsal olguları araştırmanın ve de açıklamanın nedensel ve işlevsel olmak üzere iki

Page 10: sosyalcalismaci.files.wordpress.com  · Web viewİÇİNDEKİLER. GİRİŞ. 1. İşlevselcilik. 2. Yapısal İşlevselcilik. 3. Yapısal İşlevselciliğin Önemli Temsilcileri. 3.

farklı yönteminden söz etmektedir. Bu yöntemlerden birincisinde, toplumsal

olguların nedenleri yine başka toplumsal olgularda aranmakta ve nedensel olarak

açıklanmaktadır. İkincisinde ise, toplumsal olgular topumun ihtiyaçlarının karşılanması

açısından sahip oldukları işlevler açısından araştırılmakta ve dolayısıyla işlevsel olarak

açıklanmaktadırlar. Durkheim için toplumsal düzen ve dayanışma bir toplumun işlevsel

öncelikli gereksinimlerinin en başında gelmektedir. Ona göre toplumda düzen ve

dayanışmanın kaynağı işbölümü ve uzmanlaşmadır. İş bölümü arttıkça bireylerin

birbirlerine olan bağımlılığı da artmaktadır. Durkheim evrimci işlevselci bir bakış açısı

sergilediği “Toplumsal İşbölümü” adlı çalışmasında hem toplumsal düzen ve

dayanışmanın hem de toplumsal değişmenin sırasıyla mekanik ve organik adı altında iki

farklı ideal tipinden söz etmektedir.

Mekanik dayanışma, benzeşmeye dayalı basit bir iş bölümünün olduğu geleneksel

toplumlarda görülmektedir. Bu düzen ve dayanışma tipinde kolektif bilinç ve kolektif

kimlik bireysel bilinç ve kimliklerden daha güçlü ve baskın olduğu görünmektedir.

Organik dayanışma, ise farklılaşmaya dayalı karmaşık bir iş bölümü ve uzmanlaşmanın

olduğu modern toplumlarda görünmektedir.

Durkheim İntihar adlı ünlü çalışmasında psikolojik nedenlere bağlı bireysel bir eylem

gibi görünen intiharın bile aslında nasıl toplumsal nedenlere bağlı bir toplumsal olgu

olduğunu intihar oranlarındaki değişmeleri inceleyerek kanıtlamaya çalışmaktadır.

Durkheim intiharı bütünleşme ve düzenleme şeklinde iki bağımsız değişkenle

açıklamaktadır. Bir toplumda her iki değişkenin aşırı düzeyde ya da yetersiz düzeyde

bulunması intihara yol açmaktadır. Durkheim’ a göre bütünleşme ya da toplumsal

dayanışma(social solidarity), toplumsal dengeyi sürdürme için önemlidir. Toplumsal

bağlılık veya dayanışma kuramını iki belirgin toplumsal ihtiyaç(gereksinme) olan

bütünleşme ve düzenlemeye dayandırmaktadır. Varsayımına göre, çok fazla veya çok az

bütünleşmiş ve düzenlenmiş toplumlarda intihar oranları yüksek olacaktır. Bunlara

tekabül eden intihar türleri özgecilik(çok fazla bağlılık), bencillik(çok az bağlılık),

kadercilik(çok fazla düzenlenmişlik) ve kuralsızlık(çok az düzenlilik)tır. Durkheim’ i

intiharın bu sonuncusunun neticeleri çok endişelendirmektedir. O, “kuralsızlık”, der;

toplumun, bir görünümü yüksek intihar oranları olan, patolojik bir durum olarak

değerlendirmektedir. Durkheim modern toplumu kuralsızlık yüzünden sağlıksız olarak

görülmektedir. Durkheim, intihar kuramını, kavramlarının tanımlarını daha genişleterek

Page 11: sosyalcalismaci.files.wordpress.com  · Web viewİÇİNDEKİLER. GİRİŞ. 1. İşlevselcilik. 2. Yapısal İşlevselcilik. 3. Yapısal İşlevselciliğin Önemli Temsilcileri. 3.

ve işlerlik kazandırarak deneysel olarak ispat edilebilir hale getirmeye çalışmıştır.

Örneğin, ani bir toplumsal değişme sonucu, insanların gerçek deneyimleri ile normatif

beklentileri arasında kopukluğun olduğu bir durumu, çok açık bir anomi durumu olarak

kabul edilmektedir.

Anomi, Durkheim sosyolojisinde toplumsal hayatı mümkün kılan ve bireylere rehberlik

eden kolektif nitelikteki merkezi değerler sisteminde özellikle ani toplumsal

değişmelere bağlı olarak ortaya çıkan belirsizlik ya da kuralsızlık durumunun genel

olarak tanımlamada kullanılan bir kavram olarak tanımlanmaktadır. Hakkında deneysel

bilgi toplanabilecek ve kuralsızlık yaratacak olan bu tür olaylar, Durkheim’ e göre, bir

eşin ansızın ölümü ve ekonomik buhran dönemlerini içermektedir. Durkheim

varsayımlarını test etmekle kalmamaktadır; kamu görevlileri tarafından toplanan

bilgilerle varsayımlarını doğrulamaktadır. Örneğin, kadın ve erkek dulların intihar

oranlarının evlilere göre daha yüksek olduğunu, buhran zamanlarındaki oranların,

ekonomik denge sürelerindekinden daha yüksek olduğunu bulmuştur (Wallace ve Wolf,

2004: 42).

3.3. Robert King Merton

Robert K. Merton işlevselciliğin en önemli olarak gördüğü açmazlarını aşmaya

çalışmaktadır. İşlevselci analizin en önemli açmazlarından birisi toplumu işlevsel birlik

hâlinde bütünleşmiş bir sistem olarak ele alması ve dolayısıyla sistemde bozuk işlevsel

olan öğe yokmuş gibi hep olumlu işlevler üzerinde yoğunlaşma olarak ortaya konması

olarak ifade edilmektedir. Merton' a göre sistem içerisindeki herhangi bir öğenin olumlu

olduğu gibi olumsuz veya bozuk bir işlevi de olabilmektedir. Benzer şekilde bir

toplumsal öğenin veya pratiğin bireyler tarafından bilinen ve amaçlanmış açık bir işlevi

vardır ancak aynı zamanda grup üyeleri arasında dayanışma yaratma şeklinde

amaçlanmamış ve bilinmeyen gizil bir işlevi de vardır. Bunun dışında bir öğenin,

örneğin yoksulluğun, toplumun hangi kesimleri için olumlu hangi kesimleri içinse

Page 12: sosyalcalismaci.files.wordpress.com  · Web viewİÇİNDEKİLER. GİRİŞ. 1. İşlevselcilik. 2. Yapısal İşlevselcilik. 3. Yapısal İşlevselciliğin Önemli Temsilcileri. 3.

olumsuz ya da bozuk işlevsel olduğunun analizi de oldukça önemlidir1. Merton ilk

olarak bir toplumun tam olarak işlevsel bütünlüğünün gerçeğe aykırı olduğunu ileri

sürmektdir. Merton’a göre “ tam kapsamlı işlevsel birlik iddiası, dikkatleri “verili bir

toplumsal ya da kültürel birim” in çeşitli toplumsal gruplar ile grupların tek tek üyeleri

açısından muhtemelen farklı sonuçlarından uzaklaştırarak açıkça aykırı düşmekte ve

toplumsal analizin önünde bir engel oluşturmaktadır.” (Swingewood, 1998:282) Çünkü

bir grup için işlevsel olan, başka bir grup için işlevsel olmayabilmektedir. Dinin

toplumu bütünleştirici bir işlevi olmasına rağmen, her toplumda aynı bütünleşmeyi

sağlayamayabilir. Örneğin, mezhep kavgalarına yol açarak toplumun bütünlüğüne zarar

verebilmektedir. Bu postulaya karşı Merton’ ın tavrı toplumun tam bütünleşmesini

kabul edemeyiz şeklinde olmaktadır.

İkinci olarak toplumda sadece pozitif işlevler olmadığı ifade edilmektedir. İşlevsel

çözümleme yaparken bir grup içerisinde pozitif işlevler olduğu kadar bozuk işlevlerin

var olduğunu da göz önünde bulundurmamız gerekmektedir. Merton kültürel öğelerin,

pozitif ve negatif işlevlerin her ikisini göz önünde bulundurarak işlevsel sonuçların

kesin dengesine göre düşünülmesi gerektiğin öne sürmektedir (Poloma, 1993:40).

Üçüncü postula zorunluluk; Merton’a göre belirsiz olduğu ifade edilmektedir. Her tür

uygarlıkta, yaşamsal bazı işlevleri yerine getiren her gelenek, maddi nesne düşüncesi ve

inancı, başarılacak bir takım görevlere sahip, işleyen bir bütün içerisinde zorunlu bir

parça sergilemektedir (Poloma, 1993:40). Merton bu postulaya da yanıt olarak işlevsel

alternatifleri göstermektedir. Merton’ ın vardığı sonuca göre, işlevsel analizin başlıca

teoremlerinden birisi, nasıl aynı birim çok çeşitli işlevlere sahipse, aynı şekilde aynı

işlerinde alternatif birimler tarafından değişik biçimlerde yerine getirilebileceğini ileri

sürmektedir. (Swingewood,1998:282) Bu postulalara ek olarak, Merton işlevsel

çözümlemesine bozuk işlev, açık ve gizil işlev, işlevsel alternatifler gibi kavramları

vurgulayarak açıklık getirmektedir. 

Bozuk İşlev

Merton bozuk işlev kavramını kullanarak, Parsons’ın toplumun bütünü için mevcut

kurumların tümünü sağlıklı işlev olarak görme eğilimini reddetmektedir. Ona göre

toplumda bozuk işlevlerde bulunmaktadır. Merton’ ın bozuk işlev anlayışı birbirini

tamamlayan ama birbirlerinden farklı iki fikri içermektedir. Bunlardan birincisi, bir

1 http://dcf.blogcu.com/sosyoloji-dersleri-i-sosyoloji-de-kuramlar-ve-yaklasimlar/10484977

Page 13: sosyalcalismaci.files.wordpress.com  · Web viewİÇİNDEKİLER. GİRİŞ. 1. İşlevselcilik. 2. Yapısal İşlevselcilik. 3. Yapısal İşlevselciliğin Önemli Temsilcileri. 3.

şeyin genel olarak bozuk işlevsel sonuçları olabileceği. İkincisi de, sonuçların kimin

için olduğuna göre değişebileceğidir ( Wallace ve Wolf, 2004:63). Bir grup için işlevsel

olan, başka bir grup için işlevsel olmayabilmektedir. Dinin toplumu bütünleştirici bir

işlevi olmasına rağmen, her toplumda aynı bütünleşmeyi sağlayamayabilmektedir.

Örneğin, mezhep kavgalarına yol açarak toplumun bütünlüğüne zarar verebilmektedir.

Böylece burada din bozuk bir işlev yerine getirmektedir. Yine yukarıda bahsettiğimiz

üzere aşırı uyumluluk durumu da bozuk bir işlev olarak görülmektedir. Özellikle,

Merton’ ın bürokrasi incelemeleri bozuk işleve örnek teşkil etmektedir. Bürokratik

kurallara sıkı sıkıya bağlı kalmak eğer kendi başına bir amaç haline gelmişse bürokrasi

bozuk işlev görmektedir.

Merton’ ın ikinci görüşü- bir kurumun genellikle sağlıklı işlev veya bozuk işlev

gördüğü kanaati yerine bazı insanlar ve topluluklar için iyi ve diğer bazıları için kötü

olabileceği statükoyu tasvip eder görünen işlevselcilikten daha belirgin olarak

ayrılmaktadır ( Wallace ve Wolf, 2004:63). İşlevsel çözümlemede bu bağlamda dikkat

edilmesi gereken nokta, işlevin toplumdan topluma sağlıklı ya da bozuk işlev olarak

görülebileceğidir. Merton vazgeçilmez olarak görülen aile ve evlilik kurumlarının bile

her zaman sağlıklı bir işleve sahip olmadığını ifade etmektedir. “Merton’ ın bozuk

işlevler kavramı işlevselciliğin aslında tutucu olmadığı savının da esasını teşkil

etmektedir. Bu ancak işlevselcilerin, her şeyin sonuçları itibariyle işlevsel olduğu – ki

bu Merton’ ın bozuk işlevler kavramını reddettiği bir anlayıştır- anlamını çıkarmaları

halinde ve çözümlemecilerin “toplumu” ve üyelerini bir ve aynı şey olarak ele aldıkları

zaman geçerli gibi görünmektedir. Merton bu görüşü kimin için işlevsel sorusunu

sorarak yıkmaktadır.

Açık ve Gizil İşlevler 

Merton “Social Theory And Social Structure” adlı eserinde açık ve gizil işlevler

arasında kavramsal bir ayrım yapmayı önermektedir “Açık işlevler örgütlerin açıklanan

amaçları ya da görevlerini, gizil işlevlerse, örgütlerin faaliyetlerinden doğan ek

sonuçları içermektedir. Gizil işlevlerin açıklanan amaçların yerine konulmaları niyet

edilmeden olmuş olabilmekte ve sonuçları zararsız ya da hiç değilse önemsiz

kalabilmektedir (Moore, 1997:350). Parsons’ın toplumsal davranışı görünen işlevlerle

açıklamasının aksine Merton gizil işlevlerin gerekliliğini vurgulamaktadır. Basit bir

Page 14: sosyalcalismaci.files.wordpress.com  · Web viewİÇİNDEKİLER. GİRİŞ. 1. İşlevselcilik. 2. Yapısal İşlevselcilik. 3. Yapısal İşlevselciliğin Önemli Temsilcileri. 3.

örnek vermek gerekirse bireyin araba alması ihtiyaç olarak görülebileceğinden açık bir

işlev olarak görülebilmektedir. Diğer yandan bireyin son model bir spor araba satın

alması ise bireyin gizil işlevlerinin de var olduğunu gösterebilmektedir. Spor araba

sahibi olmanın toplumda statüsünü arttıracağını düşünmesi bireyin gizil işlevini

göstermektedir. Yine Merton’ ın siyasal örgütlerle ilgili çözümlemesine bakacak

olursak “Siyasal örgütlerin görünür işlevi, özellikle küçük yerlerde oy satın alma ve

benzeri yasa dışı davranışlara yer verdiğinden; dürüst olmayan çıkarlara hizmet eder

gibi görünmektedir. Ancak bu uygulamalar yerel komşuluk çevrelerinde o kadar sağlam

bir şekilde yerleşmiştir ki, bu tür siyaset ve siyasal örgütler, yeni göçmenler gibi

mahrumiyet grupları için çok yüksek bir işleve sahip olduğu ifade edilmektedir

( Wallace ve Wolf, 2004:63).

Merton’ ın Sapma Kuramı

Merton, Durkheim’dan aldığı “anomi” kavramını kullanarak, toplumda bireylerin nasıl

uyumlu davranıştan uyumsuz davranışa doğru gittiğini göstermektedir. “Merton sapma

kuramını geliştirirken, işlevsel çözümlemede tipik olan açıklayıcı etkenleri

kullanmaktadır. Bunlar kültürel amaçlar ve kurumlaştırılmış normlar olarak ifade

edilmektedir ( Wallace ve Wolf, 2004:66). Normsuzluk veya kuralsızlık olarak

tanımladığımız “anomi” Durkheim tarafından Bir sapma şekli olan intiharı açıklamada

kullanılmaktadır. Merton’a göre anomi “toplumun belirlemiş olduğu hedeflere

ulaşmada, toplum tarafından belirlenmemiş davranışların kullanılmasının zorunluluğu

oldu durumlarda sosyal ve kültürel yapı arasında çıkan zıtlık hali olarak ortaya

konmaktadır (Aktaran Kızılçelik, 1992:307). Daha yalın bir ifade ile “kültürel amaçlar

ile bunlara varmanın meşru yolları arasında bir kopukluk denilmektedir ( Wallace ve

Wolf, 2004:66).

SONUÇ

Yapısal – işlevselci kuram çerçevesinde toplumun yapısı ve işlevleri ortaya konulmaya

çalışılmaktadır. Toplumun çekirdeği birey olarak görülür. Toplumun alt sistemleri

bireylerin birlikteliği ile meydana gelebilmektedir. Alt sistemlerin işlevsel bütünlüğü ise

Page 15: sosyalcalismaci.files.wordpress.com  · Web viewİÇİNDEKİLER. GİRİŞ. 1. İşlevselcilik. 2. Yapısal İşlevselcilik. 3. Yapısal İşlevselciliğin Önemli Temsilcileri. 3.

“toplum” denilen sistemi meydana getirebilir. Tüm sistemler parçaların toplamından

daha fazlasını ifade eder ve parçadan bağımsızdır. Ancak sistemler birbiriyle etkileşim

halinde ve karşılıklı olarak birbirlerine bağımlıdır.

Sistem kuramı sosyal hizmet uzmanlarına dünyayı nasıl inceleyecekleri ve görecekleri

konusunda bir kavramsal bakış açısı sağlamaktadır. Sosyal hizmet uzmanları çevre

içindeki bireyler, gruplar, aileler, örgütler ve topluluklar gibi çeşitli sistemlerin

etkileşimleri üzerinde odaklanır. Bir sistem, işlevsel bir bütünü oluşturmak için derli

toplu şekilde, yani sistemli bir şekilde ve karşılıklı ilişkileri olan bir dizi unsurun

oluşturduğu bir takımdır. Birey, sınıf, aile, okul, üniversite bir sistemdir. Her biri işlev

görebilmek için birlikte çalışan birçok unsurdan oluşmaktadır (Kirst- Ashman ve Hull

1999).

Birey yaşamın önemli bir parçası olarak ve durum içinde bir bütün olarak görülür. Birey

ile çevresi(sosyal, fiziki, kültürel ve ekonomik) karmaşık bir ilişki içindedir. Bu

dinamik ilişkiler, etkileşimler ve örgütsel kalıplar bireyin işlevselliği açısından

önemlilik gösterebilir. İşlevsel olmayan birey sistem için uygun değildir. Sosyal

sistemlerin varlıklarını sürdürebilmeleri ve işlevlerini yerine getirebilmesi için

bireylerin büyük sistemin yani toplumsal sistemin gereksinimlerini karşılayabilmesi

yönünde uyum sağlayıcı olmalıdır. Uyum, bireylerin kendi amaçlarını gerçekleştirme

biçiminde ve destekleyici olursa herhangi bir sorun ortaya çıkmaz. Fakat tam tersi

yönde olursa “sosyal işlevsellik” sorunu ortaya çıkar. Sosyal işlevsellik, bir kişinin

temel gereksinimlerini karşılaması için gerekli görevleri ve aktiviteleri yerine

getirebilmesi ve toplumun belirli alt kültürü tarafından yerine getirilmesi beklenen

önemli sosyal rollerini gerçekleştirebilme yeteneği olarak ifade edilmektedir (Sheafor

ve Horesji 2003).

Sosyal hizmetin asıl amacı da bireylerin sosyal işlevselliğinde yaşadığı sorunlar ile

ilgilidir. Bu sorunlar sosyal hizmet uzmanı ve müracaatçı ilişkisinin kurulmasına neden

olabilen faktör olarak söylenebilir. Sosyal hizmet uzmanı sosyal işlevsellik sorununu

çözümlemek amacıyla yapısal- fonksiyonel yaklaşımın “bireyi bir bütün olarak görme”

noktasından faydalanabilir. Yaklaşıma göre birey ve bireyin içinde bulunduğu çevre

ayrı olarak düşünülemez. Sosyal hizmet uzmanı da bireyin yaşadığı “sosyal işlevsellik”

sorununu ele alırken bireyi çevresiyle birlikte ele alır ve değerlendirir. Müracaatçıların

Page 16: sosyalcalismaci.files.wordpress.com  · Web viewİÇİNDEKİLER. GİRİŞ. 1. İşlevselcilik. 2. Yapısal İşlevselcilik. 3. Yapısal İşlevselciliğin Önemli Temsilcileri. 3.

yaşam koşullarının karmaşıklığını ve birbirleriyle ilişkilerini değerlendirmek için

sorunların ardında yatan etmenlere bakmayı vurgular. Çünkü bir sosyal sistemde

bireyler diğerlerine bağlıdır ve her birey birbirini karşılıklı olarak etkiler. Bu noktada

yapısal- fonksiyonel model sosyal hizmet uzmanlarına birbirinden farklıymış gibi

görünen bireyler, aileler, küçük gruplar, kuruluşlar, topluluklar ve toplumlar arasında

ilişki kurma olanağı sağlayabilir.

Yapısal – fonksiyonelist modele göre toplum hayatının varlığına katkısı olmayan bir

sosyal unsur disfonksiyonel olarak adlandırılır. Böylesi unsurların kısa süre içinde yok

olacağı ifade edilir. Çünkü bunlar toplumun işleyişine ve toplumsal yapının

devamlılığına katkı sağlamaz olarak görülür. Bu açıdan bakıldığında eleştiri getirilebilir.

Bir grup için işlevsel olan başka bir grup için işlevsel olmayabilir. Örneğin; dinin

toplumu bütünleştirici bir işlevi olmasına rağmen diğer toplumlarda aynı bütünleştirici

etkiyi sağlayamayabilir. Yani “her şeyin sonuçları itibarı ile işlevsel olduğu” anlayışı

“kimin için işlevsel sorusu” getirilerek eleştirilebilir. İşlevselci yaklaşım değişim ve

çatışma durumunu kaçınılması gereken bir durum olarak nitelendirir. Değişim,

toplumsal sistemi parçalar arasındaki bütünleyici ahengi yıpratabilir hatta bozabilir.

Çatışma durumu da benzer şekilde sistemin düzeni ve sürekliliğini bozabilir. Bu

durumda toplumsal yapının devamlılığı nasıl sağlanabilir, toplumsal sistem kendini

nasıl yenileyebilir soruları gündeme gelebilir. Bu noktada sosyal hizmet alanında

değişimi açıklamakta yetersiz kalabilir. Çünkü sosyal hizmet uygulaması çoklu bir bakış

açısıyla yerine getirilebilir ve müracaatçıların içinde bulundukları çevrenin

değiştirilmesi yoluyla mesleğini uygulayabilir.

Sonuç olarak yapısal – işlevselci modelin sosyal hizmet alanında “çevresi içinde birey”

yani bütüncül yaklaşım “sosyal işlevsellik” ve “toplumsal sistem” konularında katkı

yapıcı olduğu söylenebilir. Fakat toplumsal yapının devamlılığını sağlamada sosyal

hizmet uzmanlarının uygulayabileceği değişme yönlü yaklaşımların nasıl olacağına dair

ipucu vermediği için eleştiri getirilebilir.

Page 17: sosyalcalismaci.files.wordpress.com  · Web viewİÇİNDEKİLER. GİRİŞ. 1. İşlevselcilik. 2. Yapısal İşlevselcilik. 3. Yapısal İşlevselciliğin Önemli Temsilcileri. 3.

KAYNAKÇA

BOTTOMORE, T. Ve NİSBET, R , Çev.Ş. Tekeli, Ayraç yay, Ankara 

ÇETİN, A., (2014), ”Yapısal İşlevselcilik”

MOORE, WilbertE,(1997), “İşlevselcilik”, “Sosyolojik Çözümlemenin Tarihi İçerisinde”

Margaret; (1993) , “Çağdaş Sosyoloji Kuramları” ,Çev. H.Erbaş Gündoğan Yay, Ankara

Kongar, E., (1985). "Toplumsal Değişme", Remzi Kitabevi, İstanbul POLOMA,

SWINGEWOOD, Alan; (1998), “Sosyolojik Düşüncenin Kısa Tarihi”, Çev. O. Akınhay,Bilim ve Sanat

Yay.Ankara

SLATTERY, M.,(2003), “Sosyolojinin Temel Fikirleri”, Çev: Ümit TATLICAN, Gülhan DEMİRİZ,

Sentez yay, İstanbul.

WALLACE, Ruth & WOLF A.,(2004), “Çağdaş Sosyoloji Kuramları”; Çev. L.Elburuz ve M.R. Ayas,

Punto Yay, İzmir

http://dcf.blogcu.com/sosyoloji-dersleri-i-sosyoloji-de-kuramlar-ve-yaklasimlar/10484977