ULUS LARARASI YUNUSEMRESEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D057623/1995/1995_GULENSOYT.pdf · YUNUS EMRE...
Transcript of ULUS LARARASI YUNUSEMRESEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D057623/1995/1995_GULENSOYT.pdf · YUNUS EMRE...
ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZi YAYlNI, SAYI: 69
KONGRE VE SEMPOZYUM BiLDİRİLERi DİZİSİ: 2
ULUS LARARASI YUNUSEMRESEMPOZYUMU
• • • •
BILDIRILERI
(Ankara, 7-10 Ekim 1991)
ANKARA, 1995
YUNUS EMRE VE ANADOLU AGIZLARI
TUNCER GÜLENSOY*
H. 638/M. 1240-1241 yılında Sivrihisar'ın Sarıköy'ü veya Karaman'da doğduğu rivayet edilen Yunus Emre, "Risaletü'n-Nushiyye" adlı eserini H. 707/M. 1307-1308 yılında, hayatının en olgun çağında yazmış, H. 720/M. 1320-1321 tarihinde de seksen yaşında vefat etmiştir. Bu uzun ömrü boyunca Mevlana, "Çarhname" yazarı Hoca Ahmet Fakih, Geyikli Baba, Seydi Balını, Hacı Bektaşı Veli, Tapduk Emre gibi devrinin önemli şahsiyetleriyle tanışmış, Anadolu'yu kasıp kavuran, kendi tahiriyle "Tatar", tarihi bilgilerimize göre Moğol istilasını görmüş olan Yunus Emre'nin hayatı efsane ve destan karışımıdır.
Köyde doğup yetiştiği her deyişinden belli olan Yunus Emre, zamanının önde gelen ve itibar lı tarikatlarından birine mensuptu. Yazıp söyledikleri dikkatli incelendiğinde, ileri seviyede bir dini eğitim gördüğü anlaşılır. Arapça ve Farsçayı da çok iyi bildiği gerçektir. O, bu iki dili bilmesine rağmen Arapça ve Farsça söylememiş, küçük bir zümre edebiyatının tesiri altında kalınadan halkın gerçek dilini kullanarak, kendisinden sonra gelecek halka dönük şilirlerin öncüsü olınuştur.
Yunus, Arapça ve Farsça kelimeler ile terkipler kullanmamış mıdır? Tabii ki kullanmış, fakat bu tür pek çok kelimeyi Türk ses armonisine ve hançeresine uydura~ak, halkın alışık olduğu söyleyiş şekillerini tercih etmiştir. O'nun dilinde:
Farsça aşikar(e) Farsça mujda Farsça taze Farsça dünya Farsça danişmend Arapça hismillah
-------- > eşkere ---·---- > muştu -------- > teze -------- > dünye -------- > danışman -------- > hısmıl
şekillerine dönüşerek daha yumuşak, daha ince olınuş, açıkcası Türkçeleşnıiştir. Bu yüzden de artık hiç göze batmaz ve yabancı kökenli olduklarını halktan kimse farkedemez olınuştur.
* Prof. Dr., Erciyes Üniversitesi, Rektör Yardımcısı, TDE Bölümü Başkanı, Kayseri-Türkiye.
116 TUNCER GÜLENSOY
O, saray ve çevresi şairleri gibi Türk milletinin alışamadığı ağdalı terkipleri karma yoluna gitmemiş, üçlü ve dörtlü terkipleri şiirlerine alıııamıştır. O'nun şiirlerinde görülen terkipler: "ab-ı hayat, alem-i kesret, arz-ı hal, ashabı suffa, btş ü kem (çok az), dad ü sited (alış veriş), asil-zade, dad-dal (tad, lezzet), dil-peztr (güzel, güzellik, gönlün kabul ettiği), dil-teng (gönlü dar), gam-güzar (gamla vakit geçiren)" gibi basit ve hakm da anlayabileceği terkiplerdir.
Yunus Emre'nin şiirlerinde geçen acuz "kocakarı", adap, agyar, ahbar, ahd, akıl, alet, alı, aşikar, bab, bahr, bala, basıret, battal, bazar, berat, çak (kuyu), çapük "çabuk'~ dane, derviş, devran, ebed, efsane, elvan, emr, fani ... gibi yüzlerce Arapça-Farsça kelinıe, o günlerin olduğıı kadar bugün de
· halkın benimsediği ve kullandığı kelimelerdir. Anadolu halkı bu yüzden Yunus'a yakınlık duymuş, O'nu candan dinlemiştir.
Yunus Emre'nin yaşadığı ve şiirlerini söylediği devirde Anadolu şairlerinin dili ortak İslam kültürünün tesiri altmda kalıııış, fakat pek çok halk ozanıyla birlikte Yunus'un dili de yüksek Türk kültürünün sağlam temellerine dayandığı için, bu kültürün altmda ezilmemiştir. O yüzdendir ki Yunus'un altı yüz yıl önce Anadolu bozkırlarında söylediği şiirler bugün hemen her Türk tarafından anlaşılabilmektedir.
Yunus'un dili hem halka yönelik, hem de milli karakter taşımaktadır. Kullandığı kelimeler devrinin öteki şairlerinin kullandığı kelime hazinesiyle karşılaştırıldığı zaman, O'nuıi milletine bağlılığı açıkça görülıııektedir. Yunus'u bugünkü terminolojiye göre dilde "milliyetçi" olarak tanımlayamazsak da, 13. yüzyılın sonu ile 14. yüzyılın başında Anadolu'da konuşulan Türkçenin O' nun dilindekinden farklı olıııadığını söyleyebiliriz. Pek çok Arap ve Fars kökenli kelinıeyi Türkçe yardımcı fiiller ve ekler getirerek, onları Türkçeleştirmeye çalışmıştır: adap ol-, agaz ol-, arzu+ la-, beşiiret eyle- ....... vb. gibi kelinıeler buna örnektir.
Yunus'un dünyaya bakışından dolayı olmalıdır ki pek çok nesne için insanı hayrete düşürecek benzetmeli deyişler söyleyebilmiştir.
gibi.
boş söz tabut alay etmek seyahat ekmek yediği kapıya kötülük etmek
anlamına
anlamına
anlamına
anlamına
anlamına
çağala söz ağaç at sakala gülıııek yol dokunıak
ekmek yeyip tuz basmak
Yunus'un Türk dilini çok iyi bildiği, halkın kullandığı kelinıe ve deyimleri özenle mısralarına yerleştirdiği görülür. O'nun Türkçesi, köylünün, çoba-
YUNUS EMRE VE ANADOLU 117
mn, şehirdeki esnafın ve sanatkarın Türkçesidir. Eski Anadolu Türkçesinin fonetik ve morfolojik özelliklerini Yunus'un kelime hazinesinde bol miktarda görmekteyiz.
ald-a-n-guç "aldatıcı", andak (<anda+ok) "o kadar", aş-ak+ lık" aşağılık, tevazu", ay-ıt- "söylemek", ayru+k+su "başka", balk+ı- "parlamak", bil-iş- "dost olmak", boş(u)- "kızmak", boz+pus-ar-ık "boz, sisli", hörk-ü"püskürmek", em-cek "meme", er-iş-ken "boyuna erişen", göy(ü)n+ü-k "yamk", ilk+ yaz "ilk bahar" gihi, gelişigüzel seçtiğimiz örnekler bunu kamtlamaktadır.
Bunun yamnda, eski Türkçenin o devirde hala yaşayan örnekleri için Yunus Emre'nin şiirleri bir kaynak niteliğindedir: assı "fayda", ayağ "kadeh", ayagın turmak "ayakta durmak", ay- "söylemek", ayruk "başka" ban+la"seslenmek", berk "sağlam, pek", biz "bez", boşı "öfke'~ çalab "Tanrı", ged-il"eksilmek", ıs "sahip", göçgüncü "göçebe", gökçek "güzel", ınık- "itaat etmek", igen "pek, o kadar", kaçan "o zaman, vakta ki", kamu "bütün, hep", kanca "nereye", kancaru "nereye, ne tarafa", kanda "nerede", kangı "hangi", kanı "hani, nerede'~ karanu "karanlık'~ kara-k "bakış'~ kagır- "çağır
mak'~ kiçi "küçük'~ koç- "kucaklamak", keleçi (<Moğolca) "söz, manalı söz", nöker (<Moğolca) "hizmetçi", öküş "çok", süngeklsünük "kemik", tapşur- "vermek, teslim etmek" tuman "duman", yagı "düşman", yalanuz/yaZguz "yal-
" "hi " h gih' nız , yu muş zmet ......... v . ı.
Yunus Enıre'nin şiirlerinde görülen gramer özellikleri XIII-XV. yüzyıllarda Anadolu'da yazılmış eserlerde tesbit edilen gramer özellikleridir. Bu konu tamnmış dilCilerimiz tarafından çeşitli makale ve müstakil eserlerle ortaya konulduğu için, burada üzerinde durulmayacaktır. Ancak, şunu bir kere daha belirtmek gerekir ki Yunus'un şiirlerinde geçen yüzlerce Türkçe ya da Türkçeleşmiş kelime bugün hala Anadolu ağızlarında yaşamaktadır.
Anadolu ağızları, ta Orta Asya bozkırlarından Anadolu'ya gelen Oğuz boY:. larının söyleştikleri Türk şivelerinden veya bu şivelerin birbirinden ödünç kelimeler alıp vermesiyle meydana gelmiştir.
Bugün Anadolu 'nun pek çok coğrafi bölgesinde farklı fonetik ve morfolojik değişikliğe uğramış yüzlerce kelimenin etimolojik tahlilleri yapıldığı zaman, kökende ayın olduğu görülür. Birbirinden farklıymış gihi görünen, Doğu ve Güneydoğu ağızlarında ise oldukça değişik biçimde söylendiği için yabancı kökenli samlan bu tür kelimeler, gerçekte Türk'ün "kelime hazinesi''nden dağılmış asli unsurlardır.
Türkçe asıllı kelimeler yamnda, Arapça, Farsça, eski Farsça, eski Hintçe, Sanskritçe, Bulgarca, Rumca, hatta Rusça ve İngilizce, Fransızca, İtalyanca
ll8 TUNCER GÜLENSOY
gibi Slav ve Hind- Avrupa menşeli kelimeler de Anadolu ağızlarına zaman zaman girmişse de, bu tür kelimeler Türkçenin "ünlü uyumu" "ünlü-ünsüz uyumu", "göçüşme" (metathese) vb. gibi ses kanuniarına uyarak, şekil
değiştirmişlerdir. Böyle kelimelerin etimolojisini yapmak oldukça zordur ve Türkçeyi iyi bilmeyenler için de tehlikeli bir çalışmadır.
Anadolu ağızlarında yaşayan binlerce kelimeyi günümüze taşıyan başta Yunus Emre ve Karacaoğlan olmak üzere Emrah'lar, Seryani, Dertli, Dadaloğlu vb. ile ölmüş ve yaşayan son asır halk ozanlarımızı saygı ile anmak gerekir. Eğer bu ozanlarımızın günümüze kadar ulaşan deyişieri olmasaydı, samrım, Türk Dili tarihinin gelişmesini yorumlarken oldukça zorlanırdık.
Biz bu araştırmamıza kadar Erzurumlu Emrah, Seyrani, Dadaloğlu, Karacaoğlan ile Yunus Emre'nin şiirlerini inceleyerek, onların "dil ve üslupları" üzerinde durduk. Çeşitli ilmi veya populer dergilerde yayınladığımız bu araştırmalarımızın neticeleri halk edebiyatı üzerine çalışan bilim adamlarımızca kaynak olarak kullamlmıştır.
Anadolu ağızları meselesi ise, yukarıda da bahsettiğimiz üzere, oldukça karmaşıktır ve titiz bir çalışma ile dikkatli bir yorumu gerektirmektedir. Çünkü, Anadolu ağızlarının oluşumunda rol oynayan faktörlerden birisi de iç ve dış göçlerdir. Gerek ekonomik gelişmeler, gerekse tabii afetler neticesinde her yöne doğru göçen Anadolu insam ile zaman zaman da dış Türk ülkelerinden toplu ya da aile olarak Anadolu 'ya sığınan Türk halklarından insanlar, ağızlarda farklı değişikliklere sebep olmakta, bölge halkının kelime hazinesine yeni unsurlar katmaktadırlar.
İşte, halk ozanlarımızın deyişierinden bize ulaşan kelime hazinesi, Türk Dili tarihinin aydınlatılmasında oldukça yararlı olmaktadır.
Yunus Emre, 13-14. yüzyıllar arasında, 80 yıl, yaşamış olması dolayısıyle, henüz Anadolu sahasında yeşeren Eski Anadolu Türkçesi edebiyatının dil ve kelime özelliklerini eserlerinde kullanmış, eski ve orta Türkçeden gelen bazı ses özelliklerini de bize nakledebilmiştir.
Bu incelemede, O'nun dilinde anlam bulan kelimeler ile bu kelimelerin diziİişiyle ortaya çıkan deyimleri işleyeceğiz.
Yunus Emre'nin deyişlerinde geçen Türkçe iıil köklerinden örnekler:
öge düş- (53-2),** dirlik ilte-(61-3), ırıl-(64-1), noksan irgür-(64-8), canı göynü-(66-9), özügöynümek (112-2), köy- "için için yanmak" (41-6), yinile değ-, "henüz ulaşmak" (46-6), ağ- "yükselmek", eğt-, di, ur-, biliş-, yarağ it- "ha-
** Rakamlar F. K. TiMURTAŞ'ın "Yunus Emre Divanı" (Tercüman 1001 Temel Eser) adlı eserindeki şiir ve satır numaralarını göstermektedir.
YUNUS EMRE VE ANADOLU 119
zırlannıak", sı- "vurınak" (33-2), sın- (85-4), (dişlerin) esil- "dökülmek" (51-5), balk ur- "şimşek çakmak" (74-1), biti- "kı:smet etmek" (75-1), dostı toyla- "dostu ağırlamak" (75-7), degrit- "oynatmak, hareket ettirmek" (87-2), Yuvan- "avunmak, teselli bulmak" (87-11), muştula- "müjdelemek" (109-1), kar"karıştırmak" (109-7), yelte- "meylettirmek" (114-4), kuç- "kucaklamak" (115-4), obrıl- "devrilmek, çökmek" (115-4), tayın- "kaymak, sürçmek" (116-1), üzüş- "kesişmek" (121-4), ut- "kazanmak" (123-7), on- "iyileşmek, ıslah etmek" (127-3), ilt- "iletmek, götürmek" (88-7), irkilmek "hirikmek, toplannıak" (139-7), sogul- "suyu seli çekilmek; gözün feri çekilmesi" (107-6), eş- "at ile gitmek" (139-5) ........... vb. ları.
İ!;!im soylu kelimelerden (isim, sıfat, zarf, zaınir) örnekler:
umu (50-8), sinle "mezar" (51-1), sümüg "kemik" (51-6), sorucı (54-4), özge (65.:5), yumış oğlanı "erkek hizmetçi" (72-6), karanu "karanlık" (41-3), kolmaş "geveze" (43-2), ir "erken", taş "dış", azık "yiyecek", yazık "günah", yiğret "daha iyi" (25-5), ton "elbise" (37-7), yay "yaz" (41-1), bulgur (74-4), nohud (74-4), ılduz "yıldız" (76-4) kuşlık (78-6), igen "çok, fazla" (79-9), dilek (61-1), bardak "testi" (85-5), emcek "meme" (17-5), kardaş (84-5), konşu (84-5), kulağuz (90-7), sin "mezar" (96-3), bınar (139-7), eylük "iyilik" (153-6), urgan (165-4), gönlek (170-2) ........ vh.
Yunus'un deyişierinden gelişigüzel seçtiğimiz söz varlığını Anadolu'nun en uzak köşesinde yaşayan Türk'ün dilinde bulmak mümkündür. Bu ve buraya almadığımız kelimelerden hazılarının Anadolu ağızlarmda yaŞayan henzerleri şuıılardır.
YUNUS'TA
ağ- "yükselmek, aşmak"
ağu "zehir" al "hile" ar- "yorulmak" arkurı "karşı, aykırı"
assı "fayda, kar" az- "yoldan çıkmak" badya "ağzı geniş, topraktan
yapılmış yayvan kap" başlı "yara, çıhan" bay "zengin"
Anadolu ağızlarmda
ağ-, ağdır-, ağdur-, ağman-,
ağmanna-, ağla-, ağmaş, ağsa-, ay-, . avdır-, av-, ağu, ağo, ağada, alu, ağ al, alcıkarı ar-arkuri, arkırı ası, assı, asıg
az-ha diye, hadiya, hadıya,
batıya, hayda, haydel baş, başlı
hay
118 TUNCER GÜLENSOY
gibi Slav ve Hind- Avrupa menşeli kelimeler de Anadolu ağızlarına zaman zaman girnıişse de, bu tür kelimeler Türkçenin "ünlü uyumu" "ünlü-ünsüz uyumu", "göçüşme" (metathese) vb. gibi ses kanuniarına uyarak, şekil
değiştirmişlerdir. Böyle kelimelerin etimolojisini yapmak oldukça zordur ve Türkçeyi iyi bilmeyenler için de tehlikeli bir çalışmadır.
Anadolu ağızlarmda yaşayan binlerce kelimeyi günümüze taşıyan başta Yunus Emre ve Karacaoğlan olmak üzere Emrah'lar, Seryani, Dertli, Dadaloğlu vb. ile ölmüş ve yaşayan son asır halk ozanlarımızı saygı ile anmak gerekir. Eğer bu ozanlarımızın günümüze kadar ulaşan deyişieri olmasaydı, sanırım, Türk Dili tarihinin gelişmesini yorumlarken oldukça zorlanırdık.
Biz bu araştırmamıza kadar Erzurumlu Emrah, Seyrani, Dadaloğlu, Karacaoğlan ile Yunus Emre'nin şiirlerini inceleyerek, onların "dil ve üslupları" üzerinde durduk. Çeşitli ilmi veya populer dergilerde yayınladığımız bu araştırmalarımızın neticeleri halk edebiyatı üzerine çalışan bilim adamlarımızca kaynak olarak kullamlmıştır.
Anadolu ağızları meselesi ise, yukarıda da bahsettiğimiz üzere, oldukça karmaşıktır ve titiz bir çalışma ile dikkatli bir yorumu gerektirmektedir. Çünkü, Anadolu ağızlarının oluşumunda rol oynayan faktörlerden birisi de iç ve dış göçlerdir. Gerek ekonomik gelişmeler, gerekse tabii afetler neticesinde her yöne doğru göç en Anadolu insam ile zaman zaman da dış Türk ülkelerinden toplu ya da aile olarak Anadolu 'ya sığınan Türk halklarmdan insanlar, ağızlarda farklı değişikliklere sebep olmakta, bölge halkmm kelime hazinesine yeni unsurlar katmaktadırlar.
İşte, halk ozanlarımızın deyişierinden bize ulaşan kelime hazinesi, Türk Dili tarihinin aydınlatılınasında oldukça yararlı olmaktadır.
Yunus Emre, 13-14. yüzyıllar arasında, 80 yıl, yaşamış olması dolayısıyle, henüz Anadolu sahasında yeşeren Eski Anadolu Türkçesi edebiyatının dil ve kelime özelliklerini eserlerinde kullanmış, eski ve orta Türkçeden gelen bazı ses özelliklerini de bize nakledebilmiştir.
Bu incelemede, O'nun dilinde anlam bulan kelimeler ile bu kelimelerin diziİişiyle ortaya çıkan deyimleri işleyeceğiz.
Yunus Emre'nin deyişlerinde geçen Türkçe iıil köklerinden örnekler:
öge düş- (53-2),** dirlik ilte-(61-3), ırıl-(64-1), noksan irgür-(64-8), canı göynü-(66-9), özügöynümek (ll2-2), köy- "için için yanmak" (41-6), yinile değ-, "henüz ulaşmak" (46-6), ağ- "yükselmek", eğt-, di, ur-, biliş-, yarağ it- ''ha-
** Rakamlar F. K. TiMURTAŞ'ın "Yunus Emre Divanı" (Tercüman 1001 Temel Eser) adlı eserindeki şiir ve satır numaralarını göstermektedir.
YUNUS EMRE VE ANADOLU 119
zırlanınak", sı- "vurınak" (33-2), sın- (85-4), (dişlerin) esil- "dökülmek" (51-5), halk ur- "şimşek çakmak" (74-1), biti- "kismet etmek" (75-1), dostı toyla- "dostu ağırlamak" (75-7), degrit- "oynatmak, hareket ettirmek" (87-2), Yuvan- "avunmak, teselli bulmak" (87-11), muştula- "müjdelemek" (109-1), kar"karıştırmak" (109-7), yelte- "meylettirmek" (114-4), kuç- "kucaklamak" (115-4), obrıl- "devrilmek, çökmek" (115-4), tayın- "kaymak, sürçmek" (116-1), üzüş- "kesişmek" (121-4), ut- "kazanmak" (123-7), on- "iyileşmek, ıslah etmek" (127-3), ilt- "iletmek, götürmek" (88-7), irkilmek "hirikmek, toplanınak" (139-7), sogul- "suyu seli çekilmek; gözün feri çekilmesi" (107-6), eş- "at ile gitmek" (139-5) ........... vb. ları.
İI!Jim soylu kelimelerden (isim, sıfat, zarf, zamir) örnekler:
umu (50-8), sinle "mezar" (51-1), sümüg "kemik" (51-6), sorucı (54-4), özge (65..:5), yumış oğlanı "erkek hizmetçi" (72-6), karanu "karanlık" (41-3), kolrrtaş "geveze" (43-2), ir "erken", taş "dış", azık "yiyecek", yazık "günah", yiğret "daha iyi" (25-5), ton "elbise" (37-7), yay "yaz" (41-1), bulgur (74-4), nohud (74-4), ılduz "yıldız" (76-4) kuşlık (78-6), igen "çok, fazla" (79-9), dilek (61-1), bardak "testi" (85-5), emcek "meme" (17-5), kardaş (84-5), konşu (84-5), kulağıız (90-7), sin "mezar" (96-3), bınar (139-7), eylük "iyilik" (153-6), urgan (165-4), gönlek (1 70-2) ........ vb.
Yunus'un deyişierinden gelişigüzel seçtiğimiz söz varlığını Anadolu'nun en uzak köşesinde yaşayan Türk'ün dilinde bulmak mümkündür. Bu ve buraya almadığımız kelimelerden hazılarının Anadolu ağızlarında yaŞayan benzerleri şunlardır.
YUNUS'TA
ağ- "yükselmek, aşmak"
~ " h' " agu ze ır
al "hile" ar- "yorulmak" arkurı "karşı, aykırı"
assı "fayda, kar" az- "yoldan çıkmak" badya "ağzı geniş, topraktan
yapılmış yayvan kap" başlı "yara, çıban" bay "zengin"
Anadolu ağızlarında
ağ-, ağdır-, ağdur-, ağman-,
ağmanna-, ağla-, ağmaş, ağsa-, ay-, . avdır-, av-, ağu, ağo, ağada, alu, ağ al, alcıkarı ar-arkuri, arkırı ası, assı, asıg
az-ha diye, badiya, badıya,
batıya, bayda, baydel baş, başlı
bay
120 TUNCER GÜLENSOY
bayık "gerçek, asıl" bıçgu "bıçkı"
bili§ "tanıdık" biti "mektup" çağa "çocuk"
çeri "asker" delim "çok" der- "toplamak" döy- "tahammül etmek, dayanmak" em "ilaç" emcek "meme" erte "sabah" esrük "sarhoş" e§- "yol almak" görklü "güzel" göynük "yanık, yara" hece "mezar taşı" ılan "yılan"
ırıl- "ayrılmak"
kuç- "kucaklamak" od "ateş" oku- "çağırmak, davet etmek"
öğür "eş, arkadaş, yaşıt".
sayru "hasta" sin "mezar" sökel "hasta" sünük "kemik" tamu "cehennem" telerne "taze beyaz peynir" tu§ "eş, benzer, denk" tütün "duman" ya kım "mersiye, ağıt" yay "yaz" yel "koşmak çabuk gitmek" yenile ''yeniden''
yesir "esir" yoylı "kaybolmak, siliıımek,
b ayık bıçgı, bıçgu
biliş, bilişik, tamşbilüş·
biti, bitik, wıttik çağa, caa, cağa, coğa, ça, çaa, çağ,
çala, çaya, çoa, çoğ, çoğa, çova çerile- "karşı gelmek" delim der-, derle-, değne-, denne-, deyne-, döy-em, emçe, emsem emcek, emcik, emicek, emicik erte, erteleyin, irte esrük eş-
görklü, görüklü göynük, göğnük hece, hece tahtası ılan, ilan ırıl-, ırıt-
kuç-, koç-, koçuşot taşı, ot sal-oku, okuma, okıındu, okııntu, okuyunda, oku-, ohu-, okucu, okuyucu öğür, övür, öyür sayra, sayrı, sayruluk sin, sine, sinnik sökel, sökellik, sökel-, söykelsünük tamu, tamo, tama, tamağ teleme, telemir tuş
tütü, tütün yakım, yakma, yakım yakma yay yel, yeldir, yelip yüpür-, yil yenile, yeııicek, yeııice, yeııilek, yeııileğin
yesır, yassır
bozulınak"
yu- "yıkamak"
yuhu, "uyku"
YUNUS EMRE VE ANADOLU
yoylı-
yu-, yuy-, yuğınek, yüvyuhu, yuku, yukla-
121
Yunus Emre'nin dizelerinde canlılık kazanan deyimler okuyucuyu şaşır-tacak derecede ilgi çekicidir. İşte onlardan seçtiklerimiz:
Deyimler
ağaçta karpuz bit- (62-6) ayıp gözetme- (88-2) ayağında saz bitip kamışlan- (150-4) aklı başa devşir- (108-4) akıl baştan git- (154-4) aceb ile gel- (111-1) ağaçtan at "tabut" (138-2) ağaçlar tonan- (157-3) ağaçlar yeşil ton giy- (158-3)
bil bağla- (58-3) beşiği ur- (86-4) bağır başı (127-3, 128-1) başına aklar ko- (154-3) bağrı taşa dön (156-6)
ciger bişir- (75-6) canı esi-i- (127-7) can gevdeye konuk olcünhiş ,eyle- (149-2) ciğer biryan ol- (130-5)
çok sözün hayvan yükü (olması) (153-4)
delü olup tağa düş- (166-1) dek otur- (152-7) dirlik bul- (126-1) denizleri kaynat- (75-5) dilin tetiği bozul- (100-3) dostı toyla- (75-7) dilinden dür dökül- (40-3) devlet tacı başa kon- (108-2) dünya sevgisinin ağula aşa benzemesi (42-4)
122 TUNCER GULENSOY
dağ ne kadar yüksek (olsa da) yolun onun üstünden aşması (43-6) derınama irme- (126-)
ecel duzağına has- (187-7) el ayak sar.;. (87-4) el ir- (87-16) ecelin yaka alması (90-90) el al- "yardını etmek" (110-3) ecelin aviayıp yutması (134-1) emek yi- (141-3) el kut- (149-1) etmek yiyüp tuz has- (153-5)
fereciyle alim olma- (169-3)
gözinün karası git- "ölmek" (51-6) göz yaşı humar ol- (55-1) günalıını yu- (63-1) gafletin göz bağlaması ( 63-2) göz aç- (140-7) /kulak hurgönül(ün) yüksekte gezmesi (141-2) gönül yıkmak (141-3) gönül vir- (177-1) gönül şelırine gir- (142-12)
· gönül kulağı (149-8) göğsü taht idin- (157-1) göğüs ger- (127-4) göze tuş ol- (165-1)
gönüller eteğinden tut- (169-9) gönüllerde iğ ol- (183-7)
işik yastan- (152-1)
karayı aka yaz- "kitap yazmak" (174-7) kulluga bil bağla- (164-4) kösüp kömürüp yut- (88-6) kanaat.darında nefsi boğazından as- (67-3) kulak ur-kuşağı herk- (50-1) kargu gibi uzun boylu ol- (50-7)
YUNUS EMRE VE ANADOLU
kayaları söylet- (75-5) kaş karağ çatma- (88-5) kalem çal- (97-7) kılı kırk yar- (99-6) kılıç yorıt- (149-1) kendi yolm ara- (177-3) kurda kuşa öğün ol- (176-7) kefen donunun biçİlınesi (100-4)
muradma ireme- (51-2)
nefs çerisini kır- (132-3) nefsini depele- (142-5) nefse uyamn yolda kalması (188-3)
oğuldan datlu ol- (153-2)
örnrün kedelıi tol- (100-2) ömür ipi üzül- (176-5, 186-3) ömrü harc it- (123-1) öğüt dut- (156-4)
sözün yüzü ağ etmesi (59-1) sözü bişirüp di- (59-1) söziııi bil- (49-8) saç (un) çöz- (127-67) söz dir- (151-5) tağca günalılar yutatlı sözler söyle-topuğa çıkmayan çaylarm deııiz ile savaş eylemesi (43-1)
veballer koynunda kal- (163-3)
yoksul eti yi- (35-3) yolundan az- (48-4) yolları doğru var- (50-3) yol bağla- (127-5) yaşı başına karşı- (154-3)
123
124 TUNCER GÜLENSOY
Örneklerden de görüldüğü üzere, Yunus Emre, 13-14. yüzyıllar Anadolu
Türkçesinin kelime hazinesini ve deyimlerini çok iyi bilen, bu bilgisini de deyişlerinde en iyi yerde kullanabilen bir ozanımızdır. Onun kullandığı saf ve doğru Türkçe, nesiller boyu dilden dile, gönülden gönüle akarak, günümüz Anadolu insanının günlük hayatında canlılığını sürdürmektedir.