Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

84
Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine… 1.PERDE Müzik başlarken sahne aydınlanır. Bir profesörün odası. Bir masa ve iki sandalye. Bir kız gelir. Sandalyelerden birine oturur. Beklemeye başlar. Üzerindekileri filan çıkarır. Bu sırada odaya aynı yaşlarda bir erkek girer. Mütebessüm selam vererek… BORA – Selam. LEYLA – Sel… Kafasını kaldırdığı anda gördüğü manzara karşısında şok olur… LEYLA – Sen! Sen… (Bağırarak) Senin burada ne işin var? Kız oraya yerleşirken koyduğu şeyleri tek tek toplamaya başlar. BORA – Leyla! Kollarını kaldırarak sevinçli… BORA - Sensin. İnanmıyorum ya. Seni var ya, gökte ararken… LEYLA – Beni niye arıyorsun ki allahın cezası. Hayvan… BORA(Gayet cool) - Ama Leyla lütfen. Biraz daha saygılı olalım birbirimize canım. Aramızda geçen bunca hadiseden sonra. LEYLA – Bu tepkim zaten o hadiseler yüzünden. Soruma cevap ver. Ne işin var burada? 1

description

Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Transcript of Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Page 1: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

1.PERDE

Müzik başlarken sahne aydınlanır.

Bir profesörün odası. Bir masa ve iki sandalye. Bir kız gelir. Sandalyelerden birine

oturur. Beklemeye başlar. Üzerindekileri filan çıkarır. Bu sırada odaya aynı yaşlarda bir

erkek girer. Mütebessüm selam vererek…

BORA – Selam.

LEYLA – Sel…

Kafasını kaldırdığı anda gördüğü manzara karşısında şok olur…

LEYLA – Sen! Sen… (Bağırarak) Senin burada ne işin var?

Kız oraya yerleşirken koyduğu şeyleri tek tek toplamaya başlar.

BORA – Leyla!

Kollarını kaldırarak sevinçli…

BORA - Sensin. İnanmıyorum ya. Seni var ya, gökte ararken…

LEYLA – Beni niye arıyorsun ki allahın cezası. Hayvan…

BORA(Gayet cool) - Ama Leyla lütfen. Biraz daha saygılı olalım

birbirimize canım. Aramızda geçen bunca hadiseden sonra.

LEYLA – Bu tepkim zaten o hadiseler yüzünden. Soruma cevap ver. Ne

işin var burada?

BORA – Hoca çağırdı.

LEYLA – Hoca ! (düşünür kendi içinde inanmaz) Yo yoooo ! Bütün

bunları benimle görüşebilmek için sen ayarladın di mi ?

BORA – Seni de hoca arayıp bizzat çağırmadı mı ?

LEYLA – Evet !

BORA – Yani senin iddian ; koskoca profesör ben senle göreşeyim diye

araya girdi öyle mi ? Çünkü akademik kariyerin yan etkisi var. İnsanın

ruhunda pezevenklik yapıyor... Bunu mu diyorsun?

LEYLA – Hayvan ! Hayvan diyorum.

BORA – Leyla ! Kabalaşmayalım lütfen. Bak kalbimi kırıyorsun. Ruhum

inciniyor sonra. Kırılgan bir kişiyem ben canım...

LEYLA – Seni görmek istemiyorum Bora !

1

Page 2: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

BORA – Bu dediğin en azından şu an için imkansız. Hoca çağırmış.

İkimiz de buradayız. (es- gevrek bir şekilde) Geçen yıl bu günleri

hatırlıyor musun ?

LEYLA(vurgulayarak) – Unuttum.

BORA – Beni unuttun.

LEYLA – Evet.

BORA – O zaman hatırlamadığın birine bu kadar kızmak niye ? Sizin

probleminiz bu biliyor musun ? Beraber geçirilen bunca zaman.

Birbirimize harcadığımız onca emek. Yediğimiz içtiğimiz o yerler.

Paylaşılan ortak hatıralar. Güzel günler. Bir küçücük olay yüzünden

hepsini silebiliyorsun. (Sıtkı sıyrılmış yenilmi bir tonla) Yazık yazık !!!

LEYLA – Küçücük olay mı ? (vurgulayarak) Beni aldattın.

BORA – Tamam, küçücükten biraz büyük bir olay.

LEYLA – Hem de en yakın arkadaşımla...

BORA – Hadi biraz daha büyüsün.

LEYLA – Bizim evimizde.

BORA – Az daha büyüdü.

LEYLA – Bizim yatağımızda.

BORA – En fazla biraz iri diyebileceğimiz kıvamda bir olay olur. İnan

bundan bir adım öteye gitmez. (sesini yükselterek-haklı çıkmaya çalışıyor)

Ayrıca Melek senin en yakın arkadaşın filan değildi. Bu aldatma

mevzusundan sonra samimi oldunuz.

LEYLA – Hiç görüşmedik.

BORA – Ayrıcaaaaa !

LEYLA – Ayrıca ne ?

BORA – Aldatma diye bir durum yok.

LEYLA – (vurgulayarak) Gözlerimle gördüm ben.

BORA – Aldatma diye bir durum yok Leyla.

LEYLA – Nasıl yani ? Gözlerimle gördüm diyorum.

BORA – Gözlerle gördün tamam ama beyninle yanlış yorumladın.

LEYLA – Neyi ?

2

Page 3: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

BORA - Bak şimdi, açıklayacağım sana. Aldatma nedir ? Birine yalan

söylemek, sonra da onu yalan söylemediğine inandırmak. Ben sana yalan

söylemedim ki ?

LEYLA – Anlamadım.

BORA – Evet. Ben sana yalan filan söylemedim. Ben sana başka biri ile

yatmıyorum dedim mi?

LEYLA – Ne!!! Manyaklaştın sen Bora.

BORA- Hayır gayet mantıklı konuşuyorum. Ben sana başka biri ile

yatmıyorum dedim mi? He sorarım sana bir günden bir güne dedim mi?

Sorsan, ben de sana hayır kimse ile yatmıyorum desem. Sonra beni

yakalasan o zaman aldatmış olurum. Sormadın. Sormadın, ben bir şey

söylemedim. Yatmadım demedim. Sorsan belki söylerdim. Şimdi

(bağırarak) niye yargısız infaz yapıyorsun sen?

LEYLA – En yakın arkadaşımla yattın.

BORA – Ama aldatmadım.

LEYLA – En yakın arkadaşım.

BORA – Yav mesele sanki yatmamız değil de yakın arkadaş olmanız gibi

konuşuyorsun. Eğer mesele oysa küsün... Böylece de sorun kalmasın. Beni

de harcamayın. İnsanım ben de bu kadar da üzerime gelinmezki.

Yıpranıyorum. Etten kemikten yaratılmışım(sesi azalarak haklı çıkmak

için sızlanmaya devam eder)

LEYLA(Bağırır) – Sus! Benle birlikte iken en yakın arkadaşımla

BORA – Yakın arkadaş meselesini hallettik sanıyordum.

LEYLA – Benle birlikte iken başkasıyla yattın.

BORA – Hah şöyle. Bak anlaşıyoruz. Düşün. (sesini incelterek-olayı

küçültmek için) Biri ile yattım. (normale döndürerek sesini) Seni

aldatmadım. Ki bu konuyu açıkladım. Ayrıca bu yattığım kişi de en yakın

arkadaşın da değildi. Bak mesele nasıl küçüldü. Bardağın dolu tarafı.

LEYLA – Bardakta boşluk olduğunun sen de farkındasın yani.

BORA – E bir dudak payı var tabii.

LEYLA – Bora sus! Sus saçmalıyorsun. Ama işin tuhafı ne biliyor

musun ? Saçmalıyorsun ama hiç belli olmuyor. Saçma sana yakışıyor.

3

Page 4: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

BORA - Bu agresiflik, bu efendim hırçın tabiat

Bileğini tutarak

BORA – Bana bak. Tansiyonun çıkmış olmasın sakın senin.

Elini hırsla geri çeker Leyla...

LEYLA – Bir de ben suçlu olayım. Oh ne ala... Yakında haksızlığa

uğradığını da iddia etmeye başlarsın sen.

Kafası ile evet yapar... İçli içli konuşarak...

BORA – İnsan öyle zamanlarda yanında kimseyi bulamıyor biliyor

musun ? Yaralanıyorsun, kanıyorsun, bir bakıyorsun bunca yıl dostum

dediklerin.

Leyla öbür yöne döner...

BORA – Bir fırsat, bir fırsat verseydin be Leyla...

Bu sırada Hoca girer…

HOCA – Hoş geldiniz çocuklaaaaar!

Bir anda kavga etmemiş gibi üst başı

toparlayarak hocaya dönerler…

İKİSİ-Hoş bulduk hocam.

HOCA – Oturun oturun. Lafı çok uzatmayacağım. Sizin ikinizi birden

buraya neden çağırdığımı bilmiyorsunuz tabii.

BORA – Bu konuda fikirleri olanlar var hocam.

HOCA – Ne gibi?

BORA – Pez!

Leyla ağzını kapatır Boranın…

HOCA – Ne oldu?

LEYLA – Yok hocam. Biz şey! Nereden bileceğiz buraya neden

çağrıldığımızı?

HOCA – Ama demin fikrimiz var dedi.

BORA – Hocam Leyla var ya...

LEYLA – Akademik kariyerini düşünen biriyim ben. Ayrıca benim

akademik kariyerimi düşünmeyeni düşünmem.

Bora kendi kendine dolaylandırarak...

( o zaman onun akedemik kariyerini

4

Page 5: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

düşüneceğime göre beni düşünecek)

gibi bir hareket yapar...)

BORA – Tamam ben sustum. Unuttum hocam ne diyeceğimi insanlık hali

işte.

HOCA – Çocuklar. Fakültemize, daha doğrusu bana bir görev verildi.

Ancak araştıracak çok zamanım yok. Ben de hem sizin burada olduğunuz

dönemlerdeki uyumunuzdan...

BORA(sızlanarak) – Uyumumuz di mi hocam?

HOCA – Evet!

BORA – Aaaaah ah!

HOCA – Niye ahlıyorsun?

LEYLA – Boş verin hocam. Kendi düşen ahlamasın.

Hoca anlamaz ne olduğunu…

HOCA – Ne diyordum?

BORA – Uyum.

LEYLA – Ahlamak.

HOCA – Uyum… Uyumluydunuz diyordum.

Bu sırada Bora Leyla’ya “gördün mü” yapar

HOCA – Hem geçmişteki uyumunuz, hem de önünüzü açmak açısından

bana verilen görevi sizinle paylaşmak istedim. Yani konuyu araştıracak

olan sizlersiniz. Sonra beraber tasnif ederiz.

LEYLA – Hocam görev nedir?

HOCA – Biliyorsunuz Avrupa birliği kapısındayız. Ve belli bir takım

kurallara uymamız isteniyor. Mesela kokoreç yasaklanacak. Fakaaaat en

az kokoreç kadar önemli başka bir konu.

Çok önemli bir şey söyler edasıyla onlara doğru eğilir...

HOCA – Biliyorsunuz ilk öğretim okullarında cinsel eğitim dersleri

verilmeye başlanacak... Fakat müfredat yok.

BORA – (sevinçle,sesi çınlayarak) Cinsel eğitime müfredat biz mi

olacağız? (atlar) Hocam kabul. (iki elinin işaret parmaklarını ilişki

anlamında yan yana sürterek) Hem de ikimiz.

Ayağa kalkar, bu sırada Leyla da heyecanla kalkar.

5

Page 6: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

Hocanın elini sıkmak için o tarafa yönelir. Elini sıkar...

BORA – Bu görevi bize verdiğiniz için ne kadar teşekkür etsek az hocam.

Siz hiç merak etmeyin. Ben bu görevi elimden geldiğinin en iyi şekliyle

yapmaya çalışacağım. Büyük bir heyecanla, özveriyle.

LEYLA – Özveri? (Hırsla) Hocam ne diyorsunuz siz ya?

HOCA – Neden bu kadar heyecanlandığını anlamadım ama... Bize, bölüm

olarak cinselliğin, kadın erkek ilişkisinin, flörtün tarihini araştırmak düştü.

Ve de işte bu konuyu sizinle birlikte araştırmak için sizi yeniden buraya

davet ettim.

Bora heyecanı sönmüş yerine oturur...

BORA – Ha biz şey yapmayacağııııız!

LEYLA – Onun için Meleği çağırırım sana. Bu kadar heyecanlanmışken.

BORA – Ona da kızıyorsun ama...

Leyla Bora’nın kaval kemiğine tekme atar…

BORA – Ahhh!

HOCA – Ne oluyor?

LEYLA – Hocam peki konular ne?

HOCA – Sizi yapacağınız araştırmada özgür bırakıyorum çocuklar.

Geçmiş, bu gün, geçmişle bu günün koordinasyonu. Yalnız bir an önce şu

müfredatı oluşturalım bana yeter. Ülkenin durumu belli çocuklar. Her şeyi

üzeri örtülüyor. Tabii cinsel açlığında… Biz bu aşamada bunları.

Bu sırada telefonu çalar…

HOCA – Efenim!

BORA – Hocaya katılıyorum.

LEYLA – Ne konuda?

BORA – Ülkenin durumu. Şimdi eğri oturalım doğru konuşalım. Cinsel

açlık. Benim de çok içime dokunur yani.

LEYLA – Aman allahım gözlerimi yaşartıyorsun.

BORA – Yaşarsın. Cinselliğe açız.

LEYLA – Nereden çıkardın bunu?

6

Page 7: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

BORA – Örnek mi istiyorsun? Güzel bir kadın gördüğümüzde hemen onu

bıktırana kadar ilgi gösterler. Gözlerle, her türlü taciz ederler o kişiyi di

mi?

Bu sırada Leyla eteğini toplayarak...

LEYLA – Nereye bakıyorsun sen öyle?

BORA – Niye kapattın ki? Ne güzel eğitimden konuşuyorduk.

Hoca içeri girerken…

HOCA – Evet çocuklar bu görevde beraber miyiz?

BORA – Evet!

LEYLA – Evet.

SAHNE KARARIR … Bizimkilerin konuşması devam eder…

BORA – Benle... Bu görevi neden kabul ettin?

LEYLA – Kariyerimi düşünüyorum. Sen?

BORA – Hala çok güzelsin…

Sahne açıldığında ikisi de ayrı köşelerde

çalışıyorlar... Bora kafasını kaldırır.

BORA – Leyla!

Ses gelmez.

BORA – Leyla.

LEYLA – Ne var?

BORA – Nereden başlayacağını buldun mu?

LEYLA – Sana ne?

BORA – Tam tahmin ettiğim gibi. Bulamamışsın.

Leyla sinirle döner...

BORA – Ben buldum!

LEYLA – Bana ne?

Bora sen bilirsin yapar…

LEYLA – Nereden başlıyormuşsun?

BORA – Bence konu cinsellik olunca… İlk insandan başlamalı. Daha

doğrusu ilk iki insandan. İlk insanın tek başına bir şey yapamayacağını

düşünürsek.

7

Page 8: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

LEYLA – Niye onlar?

BORA – Çünkü insanlık tarihinin en büyük buluşçuları.

LEYLA – En büyük buluşun elektrik olduğunu düşünüyordum. James

watt. Sonra da Thomas Edison.

BORA – Elektriği ve ampulu onlar buldu da… James Wattla Thomas

Edisonu kim buldu?

LEYLA – Nasıl?

BORA – İşte cevap bu nasılda… En büyük buluş elektriği bulanı bulmak.

Onları kim buldu?

LEYLA – Hı!

BORA – Tabii ki ilk iki insan.

LEYLA – Aç konuyu.

BORA – Düşün. Dünyaya gelmişiz. Yanında da ben varım. Biz ilk iki

insanız.

LEYLA – Seninle. Dünyada. Yalnız. Ben geri gitsem.

BORA – Dinle. Anlatılan hiç bir şey yok. Kitap yok. Hadi

konuşabildiğimizi var sayalım. İnsanın kullanma klavuzu yanında

gönderilmediğine göre birbirimizle ne yapılacağını da bilmiyoruz.

LEYLA – En güzeli.

BORA – Böyle dediğin anda insanlığın canına otu tıkadın.

LEYLA – Niye?

BORA – Çünkü biz bir şey yapmazsak insanlık o noktada başlamadan

bitecek.

LEYLA – O zaman oradakiler biz olmayalım bir zahmet.

BORA – Tamam. İlk iki insan. Yani bildiğimiz adlarıyla Adem ile Havva.

Ya da Adam ile Eva. Orada oturuyorlar. Sinema yok. Tiyatro yok. Maç

yok.

LEYLA – Alışveriş yok.

BERABER – Sıkılıyorlar.

Bu sırada sahnenin diğer tarafının ışığı yanar. Orada kocaman bir kitap şeklinde dekor

gelir. Kitap’ın üzerinde “Cinselliğin kaydedilmemiş tarihi” yazmaktadır. Bütün sahneyi

8

Page 9: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

kaplayacak şekilde açılırken Leyla ile Kaya bu açılan sayfanın arkasında kalır. Bölüm 1

yazmaktadır. Bundan sonra bütün sahneler bu şekilde açılacaktır. İlk sayfada ilk çağlar

fonu vardır Ademle Havvanın arkasında… Ses efekti de girer. İlk çağı çağrıştıracak

bir şey. Kuş cıvıltılı doğa sesi ve aslan, fil sesleri vb…

Havva- Adem oturmakta.

Arkasında doğal

bir fon. Kaba ağaçlar filan…

Adem elinde bir sopa sıkıntıdan bağırıyor…

ADEM – Aaaaaa!

Sopayı yere vurur üç dört kere…

HAVVA – Eeeeee!

Bir tane yerleştirir Adem’e... Adem düşer. Ses biter...

HAVVA – Sıkıldım.

Adem yüzü ekşi kalkar. Canı yanıyor.

Havva hıh diyip yan döner… Adem

kendini kontrol eder canı yanar şekilde.

Adem onun kalçalarına bakar.

Üzerindeki örtüyü çaktırmadan

çekip daha dikkatli bakar…

Hoşuna gider. Evet evet işte budur

gibi yaparken, yüzü keyiflenmeye dönmüşken

kendi önüne döner. O anda kendi bacaklarının

Arasında bir gariplik olduğunu anlar.

BORASES – Ve ilk keşif!

Korkarak bakar…

ADEM – Bu ne be?

Ayağa fırlar…

ADEM – Bu neööö? Annaciiiim!(ya da bir korku ünlemi)

Havva ona doğru dönerken…

HAVVA – Ne oluyor?

Önüne yaprak tutar… Adem bu sırada

9

Page 10: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

Ağlama şeklinde. Konuşmalarının hiç biri

Anlaşılmaz. Bundan sonraki konuşmalarını

seyirci anlamaz. Sadece o dialogun kast ettiği şekilde

ağlamaktadır. Bir taraftan ne olduğunu Havaya

hareketlerle tarif etmektedir.

ADEM – Vüeeeeee!

HAVVA – Ne oldu? Ne var?

Yine anlaşılmaz şekilde devam ediyor ama

kastettiği şeyleri yazıyorum karşısına… Ve fakat buradaki

oyuncumuz kesinlikle seyirci anlayacak şekilde ağlamıyor.

Söylediklerini sadece Havva garip bir şekilde anlıyor. Havva’nın

anlamasına seyirci de şaşırarak izliyor durumu…Ağlama şeklindeki

dialogumsulara *** işareti koydum

ADEM*** - Burada.

HAVVA – Ciddi bir şey mi?

ADEM*** – Çok ciddi.

Havva görür…

HAVVA – A aaaaaaa! Bu ne böyle…

ADEM*** – Bilmiyorum.

HAVVA – Bu şimdi mi oldu?

ADEM*** – Evet.

HAVVA – Eyvah eyvah.

ADEM*** – Yapma zaten korkuyorum.

HAVVA – Korkuyorsun da ben daha önce hiç böyle bir şey görmedim ki.

ADEM*** – Ben de.

HAVVA – Tutturmuştun bende var sende yok diye al şimdi sende var

bende yok.

ADEM*** –Öyle deme ya.

HAVVA – Dur şimdi. Ne yapıyordun da böyle oldu?

ADEM*** – Söylemem.

HAVVA – Söylemezsen çare bulamayız ki.

ADEM*** – Ama kızmayacaksın.

10

Page 11: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

HAVVA – Kızmayacağım tamam.

Burada uzun uzun ağlar… Yine anlatır şekilde… Tarif eder şekilde.

HAVVA – Demek bana bakıyordun ha? Oh olmuş.

Havva döner giderken Adem onu kolundan yakalar…

ADEM*** – Dur gitmeee.

HAVVA – Bu durumda ne yapılır ben de bilmiyorum ki.

ADEM*** – Bil ne olur?

HAVVA – Dur. Mecbur bir çare bulacağız.

ADEM*** – Bulur musun gerçekten?

HAVVA – Tamam korkuyorsun anladım. Bu bu hızla büyümeye devam

ederse.

Adem uzun uzun ağlar..

HAVVA – Tamam bir şey gelecek aklıma.

ADEM*** – Hadi ne olur?

HAVVA – Acaba ezsek.

Olmaz diyerekten arkasını dönerek ağlamaya başlar…

HAVVA – Dön bana dön. Öyle kaçarak bir şey bulamayız. Aaaaa aaaaa

bak kendiliğinden eski halini alıyor.

Adem’in ağlaması sevinçten ağlamaya döner…

ADEM – Oh beee!

Havva’ya sarılır…

ADEM – Sağ ol!

Havva gülümseyerek giderken…

ADEM – Ne oldu niye gülüyorsun ki?

HAVVA – Sıkılıyorduk ya … Hayatımıza hareket getirdi…

Yan yana mutlu otururlar. Havanın yüzü düşer.

HAVVA – Garip.

Adem emin olur önündekinden. Şimdilik rahat.

ADEM – Ne garip?

11

Page 12: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

HAVVA – Yine sıkılıyorum. Canım bir şey istiyor. Bir şey istiyor, ama

ne?

ADEM – Daha çok ot toplayayım.

HAVVA – Cık!

ADEM – Su!

HAVVA – Hayır.

ADEM – Karnın aç değil.

HAVVA – Hayır.

ADEM – Ama bir şey istiyorsun.

Evet yapar…

HAVVA - Bir şey olmalı. Bütün bunlardan başka…

ADEM – Ama söyle. Benim de canımı istettiriyorsun. Ama ne olduğunu

bilmiyoruz.

HAVVA – Karnım tok. Su da istemiyorum. Ama hayatımızda bir şey

eksik. Bunun için gelmiş olamayız bu koca dünyaya. Sen bir şey söyle.

ADEM – Bilmiyorum. Bilmiyorum.

HAVVA – O ne bilmiyorum ama bir gün bulmayı istiyorum. Bu arada bu

da sana ders olsun.

ADEM – Ne?

HAVVA – Bir daha beni seğretmezsin. (şaşkınca) İlginç ama.

ADEM – Ne?

HAVVA – Öyle bir değişiklik. Tam olarak ne yapıyordum ben... Orası

öyle olduğunda?

Bu sırada hince yine yana doğru döner...

ADEM(tepkisel) – Yapma.

HAVVA – Dur be. Bir şey olmuyor nasılsa.

ADEM(ağlamaklı) – Yapmasana ya.

HAVVA – Dur belki de yeni bir şey bulacağız. Bazen hayvanlarda da

böyle şeyler görüyorum ben. Mesela aslanlarda biri yatıyor böyle (kendisi

öyle olur) Diğeri onun yanına geliyor. Biri hafif kaçıyor. Diğeri onu

kovalıyor yavaşça.

ADEM – Bağrışıyorlar sonra biliyorum.

12

Page 13: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

Engel olamaz kendine...

HAVVA – Niye yaklaşıyorsun ki?

ADEM –Bilmiyorum.

HAVVA – A a! Dur bak aslanlarda da böyle oluyor aynı. Yatan böyle

giderken öbürü peşini bırakmıyor.

ADEM – Anladım.

HAVVA – Neyi?

ADEM – Aslanlar işi biliyor demek ki.

Duramaz yaklaşmakta...

Havva da işveden vaz geçmez

ama dili başka söyler...

HAVVA – Dursana

ADEM – Duramıyorum.

HAVVA – Ne yapıyorsun?

ADEM – Uzaklaşma. Şu aslan denen mahlukat kadar olamayacak mıyız?

HAVVA – Onlar hayvan.

ADEM – Biz de düşünen hayvanız. Bir müddet düşünmesek ne

kaybederiz?

Işık siyaha düşer...

HAVVA – Dur!

ADEM – Durmayacağım.

HAVVA – Dur

ADEM – Durmayacağım.

Bu sırada sahnenin ön tarafı aydınlanır.

Dansçılar ve kareografi eşliğinde

oyuncular dans etmeye başlar.

ŞARKI-ÖZGÜN: AYIP

Kaçanla kovalayanın hikayesi bu.

Yol belli, iz belli,, kovalayanın kaçanı,

Yakalayacağı yer belli

13

Page 14: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

Birimiz hep ister, ötekisi zora koşar

Biz bu hikayede

Birine alan deriz, öbürüne veren.

Verenin zorluk çıkarması alışverişin gereğinden

Şişt! Yapma ayıp sana valla.

Uluorta konuşur mu bunlar?

Biz buna ayıp deriz ama

Bu gün burada konuşmamızın nedeni.

Ayıp dediğimiz şey varlığımızın hikayesi

Ayıp dememiz, ayıp ettiğimizin göstergesi.

Şarkıdan sonra kitap tarafı aydınlanır.

Adem kenara düşer Havanın üstünden…

HAVVA – Kesinlikle yemek yemekten daha güzel.

ADEM – Her şeyden. Bunu sık sık yapalım ha?

HAVVA – Bakarız.

ADEM – Neden? Sen de beğenmiştin?

HAVVA – Ne biliyim? İçimden bir ses zora koşmam gerektiğini söylüyor.

ADEM – Niye ki?

HAVVA – Bilmem. Başım ağrır belki. Yorgunumdur.

ADEM – Ben senin yorgunluğunu geçiririm.

HAVVA – Orası bilinmez.

Sahnedeki Leyla-Bora tarafı aydınlanır.

LEYLA – İlk iki insan... İlginç.

BORA - Alternatifsiz bir hayat.

LEYLA - Anlamadım.

BORA – Birbirlerinden sıkılırlarsa ne olacak?

LEYLA – Aklına ilk bu geldi değil mi?

BORA – İnsan işte. Düşünüyor. Beyin bu. Dur diyorsun, durmuyor.

14

Page 15: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

LEYLA – Ne düşündüğü de senin kişiliğini ele veriyor. (es) Aşıklar mıydı

acaba birbirlerine?

BORA – Ya boş versene. Aşık, değil. Sonuçta mercimek fırında mı?

Fırında.

LEYLA – Mandasın sen Bora.

BORA – Niye öyle diyorsun?

LEYLA – Mandasın çünkü biliyorum. Hatırlar mısın bir gün bir yaşlı bir

çift görmüştük. (Anlatırken onların o sevimliliğini düşünür) Ele ele

yürüyorlardı. Sana da ne güzel bu yaşta bu romantizm demiştim. Sen ne

demiştin?

BORA – Ne demiştin?

LEYLA( Sesini kalınlaştırarak Bora’nın sesini taklid ederek) „Hayatım

sanki romantizmden başka alternatifleri var da konuşuyorsun“ demiştin.

„Bir odaya kapatsan seviş desen sanki sevişebilecekler“

BORA – Gerçekçilik.

LEYLA – Hayır mandalık. Hayır duygu eksikliği. Hayır bir takım

tahtaların noksanlığı.

BORA(Küçük görür) – Öyle olsun. Ama gördüğün gibi dünyayı

romantizm değil benim söylediğim o eylem kurtardı. İlk iki insan

kullanma klavuzu olmaksınız buldukları bu eylemle insanlığı kurtardılar.

Yani bu iki kişi Edisonu, James Watt’ı, Bill Gates’i, Hakan Şükür’ü, Al

Pacino’yu, Tayyip Erdoğan’ı bulmuş oldu.

LEYLA – Farkındasın değil mi saydıklarının hepsi erkek.

BORA – Tamam. Tansu Çiller’i.

LEYLA – Sen yine erkekleri say.

BORA – Seni, beni, Ayşeyi, Fatma’yı. Yan insanın kendisini bulma

hikayesi bu. Burada ikisinin diğer insanlardan farkı hiç bir zaman anne

babalarından bu işin nasıl yapılacağını dinlemeyen iki kişi olmaları.

LEYLA – Peki onlar çocuklarına nası anlattı bunu?

Bu sırada sahnenin öbür yanındaki kitabın arkası aydınlanır.

Adem ile oğlu yan yana oturuyor…

15

Page 16: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

ADEM – Oğlum artık büyüdün.

OĞUL – Evet baba.

ADEM – Ve bir şeyleri sana söylemenin vakti geldi.

OĞUL – Ne gibi baba?

ADEM – Kesme sözümü kırmayayım kalbini yavrum. Zaten bunun nasıl

anlatılacağı konusunda gerildim.

OĞUL – Tamam baba.

ADEM – Biz annenle başta çok sıkıldık yavrum. Anan yok ağaçlardan

sarkan ipleri örüp üsttümüze bir şeyler yapacağım dedi. Yok boya salan

çiçekleri yüzüne sürüp daha güzel olduğunu iddia etti. Yok üzerine giydiği

incir yaprağını her gün yenisi ile değiştirmeye kalkıştı. Yok şuradaki

güllerden kopar her akşam bana bir tane getir dedi. Ben ne gerek var onlar

orada ağaç git kokla dedima ama dinletemedim. Çekilecek çile değildi

anlayacağın. Ben sana bu gün o çilelerin sonrasında ışığı gördüğümüz anı

anlatacağım. Niye? Sen benim gibi olma diye. Direktman mevzuya gir.

Kaybettiğin zamana yanarsın. Şimdi... Kadın ve erkek. Anan ve ben.

(sıkılır) Dur ananı karıştırma. İyi de karıştırmadan nasıl söyleyeceğiz ki.

OĞUL – Evet baba. Annemden bahsederken nasıl annemi karıştırmadan

konuşacaksın.

ADEM - Offff! Bu şimdi nasıl söylenir ki ya? Oğluuum! Bir takım şeyleri

seninle erkek erkeğe konuşmanın vakti geldi.

OĞUL – E konuş baba.

ADEM – Aslanlar var ya!

OĞUL – Evet.

ADEM – İşi biliyorlar.

Sahnenin diğer tarafına geçeriz...

LEYLA – Ve erkeğin konuşamama hikayesi de başlamış oldu ha!

Konuşamama, hissettiklerini anlatamama.

BORA – Her hissettiğini dile dökerek ucuzlaştırmama.

16

Page 17: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

LEYLA – İçinde kalanları karşı taraf nasıl bilecekse...

BORA – Konuşunca sorunlar hemen halloluyor.

LEYLA – En azından sorunlar olduğunu ortaya koymuş oluyoruz.

Başlıyoruz. Başlamak bitirmenin yarısı.

BORA – Başlamak yarı bitirmekse. O zaman iki kere başladık mı tamam

ha... Hallolmuş oluyor her şey.

Bu sırada Ademdeyiz...

HAVVA – Ne oldu? Söyleyebildin mi?

ADEM – Evet...

HAVVA – Neyi?

ADEM – Aslanların işi bildiğini…

HAVVA – Biz ne konuşmuştuk?

ADEM – Kolay mı yani Havva?

HAVVA – Bir daha sana yok.

ADEM – Ne!

HAVVA – Duydun.

Kalkar bir yöne doğru yürür…

ADEM – Ama Havva!

HAVVA – Yok dedim işte o kadar.

Ademle Havvanın tarafında onlar sahneden çıktıktan sonra

Adem’in Havvanın peşinden giderkenki fotoğrafı sahnede

kalır. Bu onların sembol halidir. Sembol halleri ekrandayken

Bora-Leylaya döneriz...

BORA –Nasıl?

LEYLA – Çok erkekçe...

BORA – Ne takıyorsun erkeklere ama ha! Bir benim yüzümden...

LEYLA – Evet. Seni terk ettikten sonra feminist derneklerine gittim be.

17

Page 18: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

BORA – Benim nezlimde bütün erkeklere mi savaş açtın. Bir ben bütün

erkek takımını mı temsil ediyorum. Ben mesela sana kızdım diye bütün

kadınlara düşman olmam. Kadınları da çok severim ayrıca.

LEYLA – Bilirim.

BORA – Hatta birine kızmam öbürlerini daha çok sevmeme bile yol

açabilir. Kadınlar önemli bir yerde. Ben ayrıca her başarılı erkeğin

arkasında bir kadın olduğuna da inanırım.

LEYLA – Laf! Erkek başarılı ise arkada kadın varmış. O kadın orada

duruyordur da erkek önüne geçmiştir

BORA – Bu muhabbet zarar vermeye başladı. Konuya dönelim. Ne

diyorduk?

LEYLA – Adem –hava sevişti. İnsanlık kurtuldu.

BORA – Hah! Konuya böyle geniş bak. Aslında olaya böyle bakman beni

de kurtaracak ama...

LEYLA – Yalnız senin benim en iyi arkadaşım Melekle sevişmen kimseyi

kurtarmaz. Kendin de bu gruba dahilsin.

BORA – O meseleyi hallettik sanıyordum.

LEYLA – Hiç bir şeyi halletmedik. Ortada anti etik. Bol erotik bir durum

var.

BORA – Deneme atışlarımız devam edecek. Gelelim konuya. Yani ilk

insandan sonra konu bu ülkede geçtiğine göre ilk Türk.

LEYLA –Türk? Sonra da Osmanlı sarayı.

BORA - Haremler, Cariyeler. Onlarca kadına bir erkek.

LEYLA – Onlarca erkeğe hiç kadın.

BORA – Harem tarafı nispeten daha çekici.

LEYLA – Tabii senin için.

BORA – Eveeeet! Hızlı geçelim zarar göreceğiz.

LEYLA – Bir erkeğe çok kadın diyordun.

BORA – Ben bu konularda tutucu bir şahsiyetim.

LEYLA – Bilmez miyiiiiim? Tutucusun da tuttuğunla ilgili kafamda soru

işaretleri var.

18

Page 19: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

BORA – Günahınmı alıyorsun. Bu kadar günah alındıktan sonra korkarım

bir melaike olarak gideceğim öbür tarafa...

LEYLA – Boşuna huri hayali kurma. Senin işin zebanilerle.

BORA - Osmanlı ve cinsellik deyince aklına ilk kim geliyor?

LEYLA – Kim?

BORA – Bir kadın uğruna topraktan vaz geçen adam...

LEYLA – İşte romantizm.

BORA – Sanmıyorum. Dışarıya açılan en bildik Türk erkeği. Bu günkü

Aksaray piyasasının başlangıcına sebep olan adam. Baltacı Mehmet paşa.

Kitap önü aydınlanır...

Ses efekti kılıç sesleri... Aaaaah! diye bir kaç insan sesi.

Sahnenin diğer yanında. Baltacı yere

harita açmış. Savaş çadırında. Diğer

çadırda Katarina... Yanında asker var bir iki...

BALTACI – Bu savaş da bitmek üzere...

ASKER1 – Hilal taktiğimiz yine işe yaradı paşam.

BALTACI – Yarar! Önümüzde duracak kimse yoktur Asker.

ASKER1 – Koskoca bir ordu çaresizdir.

BALTACI – Çaresiz kalacaklar tabii ki.

Katarina tarafındayız ışıkla.

KATARİNA – O kadar çaresiziz ha Paulina?

PAULİNA – Evet Katarinam. Osmanlı ordumuzu iyice sıkıştırdı.

Korkarım ülkemiz, topraklarımız elimizden gidecek.

KATARİNA – Peki bir mucize, bir şey. Osmanlı karşısında ordumuza

savaş kazandıramaz mı?

PAULİNA – Osmanlı karşısında savaş kazanamayız Katarinam. Son

yaklaşmakta.

KATARİNA – Peki bu durumun bir çözümü yok mudur? Bu Osmanlının

zayıf bir yanı?

Paulina uzaklaşır. Derinlere dalar…

19

Page 20: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

PAULİNA - Zayıf yanı… Vardır kraliçem.

KATARİNA – Nedir paulina nedir söyle bana?

PAULİNA – Osmanlı erkeğinin zayıf yanı… Halvet olmaktır. Savaş

meydanında düşmanı yerle bir eden yiğitler halvet olmak söz konusu

olduğunda aklını kaybetmektedir.

KATARİNA – Emin misin paulina? Bunca güçlü savaşçı? Aklını yitirmez

böyle konularda.

PAULİNA – Öyle katarinam. Hatta rivayet, bu konuda bir anektod bile

bilirim. Çağımızın halvet olmak yoluyla kişiden kişiye geçen bir hastalığı

vardır bilir misiniz? O hastalık ki kime geçerse o kişiyi öldürür. Hem de

çok kısa zamanda.

KATARİNA – Ah bilmez miyim o ölümcül hastalığı paulina?

PAULİNA - İşte ülkemizden bir dilber, bahtsız bir dilber bu hastalığa

yakalanmış.

KATARİNA – Yazık.

PAULİNA – Fakat iyi yürekli dilber kendisi ile beraber olmak isteyen

kişilere.

DIŞSESDİLBER – Bana yaklaşma. Bende çağın vebası var. Benimle bir

münasebetin olursa sana da geçer ve ölürsün.

PAULİNA – Dermiş.

KATARİNA – Bravo. Tam benim yurttaşıma yakışır şekilde.

PAULİNA – Fakat gün gelmiş. Bu dilbere bir gün bir Türk aşık olmuş.

Yana yakıla halvet olmak istemekteymiş Türk yiğit. Bu dilber.

DIŞSESDİLBER – Yapmayın lütfen. Bende çağın hastalığı vardır. Halvet

olursak size de geçebilir. Ve ölebilirsiniz.

PAULİNA – Demiş yine.

KATARİNA – Türk hemen vaz geçmiş tabii.

PAULİNA – Bunu dinleyen Türk yiğit.

DIŞSESTÜRKYİĞİT – Biz Sivaslıyız bize bir şey olmaz.

PAULİNA – Diyerekten isteğini gerçekleştirmiş. Bu kadar gözü karalar

işte kraliçem. İşte bu nedendendir ki ben buraya Türk komutan balta

20

Page 21: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

paşanın yaverini çağırtacağım. Ve onunla Balta paşaya haber

gönderteceğim.

Müzik yükselir. Zaman aşımı...

Işık diğer tarafta. Yaver kapıdan girerken açıldık...

YAVER – Paşam size bir haberim var?

BALTACI – Neymiş yaver söyle...

Yaver sağına soluna bakarak...

YAVER – Fakat paşam....

Baltacı etrafındakileri gönderir...

YAVER – Ruslar görüşme talep ederler...

Baltaci güler...

BALTACI – Ne görüşmesiymiş bu böyle? Savaş kazanıldı kale alınacak...

Her şey bitmiş. Bu saatten sonra görüşmeymiş. Görüşmüyorum. İçeri

girince görüşürüz dersin.

YAVER – Fakat paşam.

BALTACI – Sus yaver.

YAVER – Paş!

BALTACI – Sus diyorum Yaver!

YAVER – Ama paşam pişman olmayın sonra. Çok önemli bir konu bu.

BALTACI – Tamam anlat. Neymiş önemli olan?

Kulağına eğilir gibi...

YAVER – Rus tarafından sizi çağıran kişi... Bir kadın.

BALTACI – Kadın?

YAVER – Evet kadın.

Baltacı celallenir...

BALTACI – Sen de bunu ciddiye alıp bana söylüyorsun öyle mi? Kadınla

görüşmede ne konuşacağız Yaver? Ağda yaparken canları nasıl acımıyor

onu mu konuşacağız? Burası savaş meydanı... Kadının ne işi varmış?

Gidip evine, sarayına atkı örseydi gönderseydi o zaman o atkıyı takmak

süretiyle bir münasebetimiz olurdu ama şimdi ne?

Yaver yine eğilir...

21

Page 22: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

YAVER – Paşam.

BALTACI – Ne?

YAVER – Bu kadın var ya?

BALTACI – Eeee!

YAVER – Öyle atkı örecek bir kadın değil. Ayrıca size şunu söyleyeyim.

Atkı örse dahi bu kadınla atkı konusunda da konuşabilirsiniz. Atkı bahane

kadın şahane paşam.

BALTACI – Ne diyorsun yaver sen?

YAVER – Size katarina diyorum paşam. Görüşün paşam pişman

olmazsınız.

BALTACI – O ne demek öyle?

YAVER – Şu demek... Ben kendisi ile bir görüşme yaptım. Fakat ruhu

ahvalim hala içerde kendisi ile görüşmeye devam ediyor.

BALTACI – Hımmmm ! Fakat padişah. Kale... Fetih! Büyük osmanlı

imparatorluğu...

YAVER – Aman be paşaaaam... Şimdi burayı aldınız diyelim... Ne

olacak?

BALTACI – Ne olacak?

YAVER – Padişah sizi başka yere gönderecek... Orayı da al. İnsanoğlu

doyumsuz paşam. Hem o sarayında otursun siz burada kan ter içinde

efendime söyliyim. Yağ lekesi ketçap lekesi çamur lekesi içinde

meydanlarda savaşın. Yarın öbür gün karınız reklamlarda oynayıp beyim

iş yerinden pis dönüyor diye kıyafetlerinizi göstersin. Onunkiler. Kar

beyaz. Oooooh ne ala valla?

BALTACI – Hakkat yav! Beyefendi orada keyif çatsın.

YAVER – Saraylar cariyeler... Saltanat kayıkları...

BALTACI – Teeeeey !

YAVER – Biz meydanlarda ....

BALTACI – Ne yeriz, ne içeriz...

YAVER – Af edersiniz kimle sevişiriz?..

BALTACI – Hiiiç!

Baltacı çark eder…

22

Page 23: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

BALTACI – Sen padişaha ne dediğinin farkındamısın? Seni böyle

konuşmaktan men ederim. Gelmiyorum görüşmeye . aklıma girmeye

çalışma...

YAVER – Fakat paşam. Kendinizi düşünmüyorsanız. Şu askeri düşünün.

Oradan oraya perişan oluyorlar.

BALTACI – Görevleri bu.

YAVER – Sonra ordunun yiyeceği bitiyor.

BALTACI – Fethettiğimiz yerden alırız.

YAVER – Bizimkilere göre değildir paşam. Rus mutfağı.

BALTACI – Oldu. Lazanya yaptırayım istersen . Yaver yaver bunlar asker

tamam mı? Bulduklarını yiyecekler.

YAVER – İyi de paşam...

BALTACI – Sus!

YAVER – Bari gidişat hakkında görüşmek için gelseydiniz. Şimdi davet

ettiler. Sonra ayıp olacak. Ne de olsa kadın.

Baltacı düşünceli kalırken karşı

tarafta katarina’nın ışığı yanar.

Yanında saçını tarayan paulina...

KATARİNA – Ne dersin paulina Balta paşa davetimizi kabul edecek mi ?

PAULİNA – Balta değil imparatoriçem. Baltacı.

KATARİNA – Hadi kabul etti diyelim. Onu ikna edebilecek miyiz?

PAULİNA – Ah Katarinam. Siz kendinizin farkında değilsiniz galiba.

KATARİNA – Benim güzelliğim ne çare ki Paulina? Burada koskoca

topraklar var. Kıyaslarsan?

PAULİNA – Ah keşke katarinam. Size bunu kıyaslamanın bir yolu

olsaydı.

KATARİNA – Nasıl?

PAULİNA – Örneğin. Toprak mı katarina mı diye sorunca karşımda cevap

veren birileri olsaydı.

Sahnenin önüne seyirciye doğru gider. Seyirciye

doğru ilerde bir noktaya bakarak...

23

Page 24: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

PAULİNA – Bunu size kanıtlardım. Keşke burası bir savaş alanı değil de.

Mesela. Mesela. Osmanlıda bir topluluğun önü olsaydı da ben de oradaki

erkeklere sorsaydım. Kaçı toprağı kaçı katarinayı tercih ederdi diye.

Sorsam, erkekler de el kaldırsaydı örneğin. Toprak mı katarina mı? İlk

olarak sorsaydım. Acaba kaçınız toprak yerine katarinayı tercih ederdi

diye.

Seyirciden el bekler...

PAULİNA – Ya da Toprağı katarinaya tercih ederiz diyenler.

Yine el bekler...

PAULİNA – Son olarak, yanımda karım, sevgilim var korkuyorum

diyenler.

Seyircinin tepkisi bittikten sonra katarinaya döner...

PAULİNA – Ah katarinam. Siz içinizi rahat tutun.

Baltacı tarafındayız...

BALTACI – Tamam ama sadece bir görüşme...

YAVER – Tamam paşam.

BALTACI – Bir şey yapamayacağımızı söyleyip döneriz.

YAVER – Döneriz paşam.

Diğer yanın ışığı yanar. Baltacı hareketlenir... Karşıda

çadırın perdesini açar...

YAVER – İmparatoriçe katarina... Osmanlı veziri Baltacı Mehmet paşa

geldi.

Baltacı girer içeri...

BALTACI – Kalkmayın bayanlar... Ben sadece şey söylemek için geldim.

Yapabileceğimiz bir şey yo!

Bu sırada Katarine döner...

KATARİNA – Evet Balta paşa!!! Ne söyleyecek sen bana...

Baltacı çık yapar Yaver’e.

Yaver çıkar. Baltacı kalır öyle...

Vurulmuş hatuna belli ki.

24

Page 25: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

Duygularını ifade etmekte zorlanır.

Müzik başlar... Baltacı çadırın

dışına çıkar müzik altı...

YAVER – Ne oldu paşam?

Baltacı sesini toparlamaya

çalışarak...

BALTACI - Şey ! Yaver ! Ben şeyi düşündüm. Düşündüm de... Bu

çocuklara yazık ya !

YAVER – Kim çocuklara ?

BALTACI – Askerler, şimdi burayı alsak başka yere gideceğiz. Orayı

almaya çalışacağız.

YAVER – Ama paşam onların görevi.

BALTACI – Görev de böyle görev mi olur ? Hem yiyecekleri de bitti.

YAVER – Fethettiğimiz yerden alırız paşam.

BALTACI – Haaaa ! Kolaydı. O yemekler yenir mi paşa ? Var mı bizim

Osmanlı mutfağı gibisi. Hem elleri pis pis yapıyormuş o yemekleri gavur !

Tırnakları da uzun. Yok ben askerime o yemeği yedirmem tamam mı ?

Yazık. Onlar da insan evladı.

Askerin birini çeker yanına...

BALTACI – Bak şuna... Yavruuuum !

Sonra iterek gönderir askeri...

YAVER – Ama padişah, kale, büyük Osmanlı imparatorluğu.

BALTACI – Küçük olsun kontrol etmesi kolay olur Yaver.

YAVER – Siz sanırım kararınızı vermişsiniz paşam.

BALTACI – Verdim Yaver... İçerikli bir görüşme yapacağım katarina

hanımla. Sen sağı solu kolla...

Yaver tamam yapar...

Baltacı içeri girer.

BALTACI – Katarina. Yalnız kalalım mı ?

KATARİNA – Kalalım paşa...

Kız gider... Bu sırada sahne

ışığı önce kırmızıya düşer.

25

Page 26: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

Sonra tamamen kararır... Mehter marşı başlar.

Müzik ve müzik bittiğinde

baltacı çadırın kapısından

çıkar... Üstünü başını toparlar.

Tükürükleyip saçına sürer...

YAVER – Paşam ne oldu ?

BALTACI – Çabuk orduyu topla...

YAVER – Ama paşam anlaşamadınız mı ?

BALTACI – Orduyu topla Yaver.

YAVER – Kötü bir şey mi oldu paşam ? Rusyaya giriyor muyuz ?

BALTACI – Ne Rusyası Yaver ? Rusyadan alacağımızı aldık. İtalyaya

gidiyoruz. Orada da bir benedika vardı ona hiç bu gözle bakmamıştım. Şu

olayı yaşamak için kale kapısına dayanmamız gerekiyorsa dayanırız. Bekle

beni İtalya... Geliyorum.

Sahnenin dışına yürürken müzik

başlar...(Hücum marşı) Çok gürültülü bir şekilde...

Leyla Boradayız.

BORA – Şey diyeceğim sana. Bu gün araştırmadan sonra yemek yesek !!!

LEYLA – Almıyım. İşimize bakalım biz.

BORA – Ilk türk, Osmanlı derken. Başka konulara geliyoruz.

LEYLA – Günümüze...

BORA – Daha değil. Kadın erkek, flört, cinsellik. Başka ne olabilir

sence ?

LEYLA – Senin konulara mı geldik ?

BORA – Masumiyet mi o da değil. (Leyla tövbe tövbe yapar) Artık

cinsellik, yani çocuk yapma güdüsü tek başına yetmez oluyor insanlara...

LEYLA – Fantaziler...

BORA – Değil. Daha işin a’sı...

26

Page 27: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

LEYLA – Ve daha bulunması gereken çok şey var.

Diğer yanda ışık. Fransız 1800’üne uygun bir ses efekti.

Bir ev içi... Adam girer yorgun

argın... Kadın surat asmış... Adam

geçer oturur…

KADIN – Hiiii! Kalk! Kak kalk kalk!

Adam kalkıp koltuğun üstüne çıkar…

KADIN Bu gün bütün gün oraları temizledim biliyor musun sen?

ADAM – Temizlemeseydin de kirli kirli oturaydık ne güzel.

KADIN – Susst! Mikrop oldu her taraf… Çabuk kalk ayağa… Hiç bir yere

değme… Mikroplar etrafa bulaşmadan…

ADAM – Hanım ne mikrobu?

KADIN – Dışarıdan getirdiğin mikroplar…

ADAM – Hanım bak yorgun argınım zaten. Şimdi mikropların da yanında

tartışmayalım istersen ha!

KADIN – Olmaz.

ADAM – Yeri gelmişken… Hoş bulduk.

KADIN – Hoş geldin mi ki hoş bulduktan bahsediyorsun?

ADAM – Yine boş boş temizlikten başka saracak bir şeyler bulmuşsun

tebrik ederim yani…

KADIN – Boş ha? Sen dolusun da bir işe yarıyor sanki.

ADAM – Ne demek istiyorsun?

KADIN – Eve getirdiklerinle övünmeyeceksin herhalde...

ADAM – Hanım ne demek istiyorsun sen?

KADIN – Demek istemiyorum diyorum. Gençliğimi çaldın gençliğimi

gençliliğimiiii, ama verdiğin ne, hiç bir şey…

ADAM - Hanım aşkımı verdim ya!

KADIN – Aşk mı? Kaça gidiyor o dediğin? Böyle aşk düşman başına…

ADAM – Hanım ne diyorsun sen…

KADIN – Çocuk yaptım diyorum. Sana, Tam üç tane, İki beden büyüdüm.

Sayende mavna gibi oldum. Ağır vasıta oldum diyorum. Bunlar kimin

27

Page 28: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

yüzünden, senin yüzünden diyorum anlıyor musun? Ama sen ne

yapıyorsun benim için? Hiç bir şey yapmıyorsun diyorum.

Yapmıyorsuuuun yapmıyorsun.

ADAM – Hanım o nasıl söz çalışmıyor muyum?

KADIN – Çalışıyormuş. Şunun söylediğine bak. Söylediğine baaaak,

söylediğine bak.

ADAM – Hanım sanki ortamda bir üçüncü kişi varmış gibi şunun

söylediğine bak deme. Birbirimizle sen ve ben diye konuşalım. Bu kadar

yakınız madem samimi olalım.

KADIN – Seninle… Seninle mi sami olacağım. Oldum. Olduuuuum.

Yıllar önce oldum ben seninle samimi. Ama ne oldu? Zararını ben

gördüm. Yıllarım hebaaaa oldu. Yazıklar olsun sana. Yazıklar olsun sana

verdiğim yıllarıma. Bir de yüzüme bakıp şikayet ediyorsun.

ADAM – Ben mi?

KADIN – Bi de ben mi diyorsun? Yazıklar olsun senin o ben mi diyen

haline... Yazıklar olsun sana verdiğim her şeye çocuklarıma. Yazıklar

olsuuuun, yazıklar olsun.

ADAM – Hanım yeter dır dır etme...

KADIN – Dır dır ha! Tüüüüüh! Tüh! Yazıklar olsun sana verdiğim tüm

emeklere... Emek düşmanı seni. Evlilik kapitalisti seni. İnsan mı sın sen

be? İnsan mısıııııın, insan mısın?

ADAM – Hanım şimdi de insanlığıma...

KADIN – Evet insanlığına... Seninle insan kelimesini aynı anda kullanmak

abuk ama kullandım. Kullandıııım kullandım. Yazıklar olsun bana.

Yazıklar olsun bana ki seninle insan kelimesini aynı cümle içinde

kullandım. Sen nesin be! Nesin... Yıllarımı yedin. Beni yedin.

ADAM – Hanım yeter işten geldim başım şişti...

KADIN – Şişsin... Şişsiiiiiin şişsin. İnik hali bir işe yaramıyor bari şişsin.

Yazıklar olsun kafanın şişliğinden şikayet edersen sana da!

ADAM – Hanım sus!

KADIN – Susmayacağım. Bunca yıl sustum da ne oldu? Sustum da kıymet

mi bildin?

28

Page 29: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

Bu sırada sahne kararırken dışarıdan Boranın sesi duyulur...

BORASES – Ve kadın dırdıra devam etti.

Sahne aydinlanir ortada bir yatak...

KADIN – Bunca yıl. Bunca verilen emek. Hepsi ne için? Hiç bir şey. Hiç

bir şey içiiiin. Hiç bir şey için. Niye çünkü sen hiç bir şeysin.

ADAM – Hanım yeter uyuyacağım.

KADIN – Uyuyacaksın. Uyuyacaksın öyle mi? Hem de yatar yatmaz...

Uyumaaaaa uyuma. Bunca yıl beni uyutmadın, rahat uyutmadın, bir rahat

yüzü göstermedin sen de uyuma.

Adam eli ile kadının ağzını

kapatmaya çalışır.

ADAM – Hanim sus!

Kadın kurtulur...

KADIN – Susmayacağım. Susmayacağııııım susmayacağım.

Sahne kararırken...

BORASES – Sabah oldu ve kadın hala susmadı.

Adam yatakta örtü ile kulaklarını

kapatmış. Kadın üstünden örtüyü çeker.

KADIN – Ne uyuyorsun? Ne uyuyorsuuuuun, ne uyuyorsun?

Adam ağlamaklı...

ADAM – Allah aşkına peygamber aşkına sus!

KADIN – Susmayacağım. Kimin aşkına olursa olsun susmayacağııııım!

Susmayacağım.

ADAM – Benim günahım ne be kadın? Sus!

Ağzını kapatmaya çalışır…

KADIN – Çek elini. Çek eliniiii çek elini. Bundan sonra susmayacağım.

Hiç bir şey beni susturamaz… Susturamaaaaz susturamaz.

Sahne kararırken…

BORASES – Günler geçti kadın susmadı. Adam buna bir sürü çözüm

aradı bulamadı. Günler günleri kovaladı.

KADIN – Yazıklar olsuuuuun yazıklar olsun.

Adam artik ağliyor…

29

Page 30: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

ADAM – Ne olur sus ya!

KADIN – Hayır hayııııır hayır. Yıllarımı yedin. Beni yedin. Bitirdin. Kül

ettin. Geriye bir şey bırakmadın. Bırakmadıııın, bırakmadın.

Karşı karşıyalar. Yine elini

koymaya çalışırken....

KADIN – Çek elini. Beni öyle susturamayacaksın. Benim hayatımı

bitirdin ben de senin hayatını bitireceğim. Konuşarak öldüreceğim.

Yüzleri yan yanayken...

BORASES – Adam öyle yaptı kapatamadı böyle yaptı kapatamadı

çenesini kadının.Sonunda kendisini kurtaracak çözümü buldu.

ADAM – Yeteeeeer!

Ve adam dudaklarını kadının

dudaklarına yapıştırır. Kadın

orada konuşmaya devam eder

bir süre. Sonra olayın keyfini

almış gibi sesi git gide düşer.

Öpüşürler. Öpüşürler. Kadin sakinleşmiş...

KADIN – Bu neydi şimdi?

ADAM – Bilmiyorum ama seni böyle yaptığına göre ...

Tekrar öperken sahne döner...

Işık Leyla Bora tarafında... Leyla gergin durmuş...

LEYLA – İlk öpüşme kadın dırdırı yüzünden bulundu diyorsun yani.

Çok yakınlar...

BORA- Bir tez. Ama bu günkü bence daha önemli...geldiği son nokta.

Hatta bu noktada.

Leyla’yı öpmeye başlar...

Leyla ağzının içinde konuşarak.

LEYLA – Ama dur. Dur!

Öpüştükten sonra kendini kurtarır...

BORA – Nasıldı?

30

Page 31: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

LEYLA – Bir tez de benden o zaman... İlk tokat da böyle bulundu.

Şaaaaak diye vurur ve sahne

kararır... Antrakt.

31

Page 32: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

2.PERDE

Perde açılır. Bora’nin eli

yanağında. Öylece duruyor...

BORA – Bana vurdun.

LEYLA – Aynen öyle...

Sen şimdi görürsün gibi bir

hareket yapar...

BORA – Ve erkek çok eşliliği keşfetti.

LEYLA – Hiiiii!

Gördün mü gibi bir hareket...

Belki „koydum“ gibi bir elinin

avuç içine diğer elini vurarak...

Diğer yanda sahne aydınlanır.

70’li yıllardan bir şarkı girişi...

Bir ev adam çıkacak... 70’li

yıllar dekoru... Kadin’ın adı

Sevgi, Erkek Metin.

SEVGİ – Metin yine mi toplantı?

METİN – Evet hayatım. Çok iş var Canan çok. İnan belediyenin yapılan

kaldırımları tekrar yapılmak üzere bozan ekipleri bile bizim kadar

çalışmıyor.

Sevgi düşer…

METİN – Ama bu kadar çalışmamın sırf ikimizin geleceği için olduğunu

biliyorsun değil mi?

SEVGİ – Biliyorum bilmez miyim?

Bu sırada Metin’in ceketinin

üzerinden bir kadın saç teli.

Uzun çektikçe gelir.

SEVGİ – Metin fazla mesainde kuaförlük mü yapıyorsun?

METİN – Anlamadım.

32

Page 33: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

SEVGİ – Ceketinde kadın saçı…

METİN – Saçın sen cinsiyetini nasıl anladın ? Ne belli kadın saçı olduğu ?

Sevgi elinde saçı uzatarak....

SEVGİ – Bunun kadın saçı olduğu ne mi belli?

Net bir tonla...

SEVGİ – Kadın saçı.

METİN – Kadın saçı. Kadın saçı… Ha kadın saçı. Kadın saçı şey kadın

saçı. Ya bizim orada şimdi bir gün kalorifer yanmadı tamam mı? Bizim

sekreter de üşüyordu. Verdim ceketi. Demek ki onun saçı. Bak

temizlememiş ceketi verirken...

Telefona sarılır... Çevirir.

METİN – Dur kızacağım şimdi. Ama iyi niyet gösteriyorum. İnsan yani

biraz şey olur. Karşılığını verir di mi…

METİN – Ha kızım. Kızım bu ceketi temizlemeden bana vermişsin sen…

saçının şeysi, insanda erotik şüpheler çağrıştırıyor. Bir daha yapma tamam

mı?

Telefonu kapatır.

METİN - Tamamdır karım. Hem bir saç teli bak… Hemen insanın aklına

neler geliyor? Sembol gibi bir şey di mi saç teli? Sanki saç sevişmenin en

önemli öğesi. Aslında çapkınlık yaparsan ki benim işim olmaz ne

yapacaksın biliyor musun? Metresin saçını sıfıra vurduracaksın. Ne

olacak? Şüphe diye bir şey olmayacak. Karın yan yana yakalasa bile

diyeceksin ki.

Omzunu gösterip…

METİN – Ama saç yok ki…

SEVGİ – Metin. O yakalasa dediğin karın ben oluyorum farkındasın değil

mi?

METİN – Iyi de güzelim. Ben o adam değilim ki. O zaman yakalasa kadını

da sen değilsin. Ben onu misal olaraktan gösterdiydim.

Sevgi saçı süzerek...

SEVGİ – Ayrıcaaaaa. Sizin sekreter sarışın değil ki...

33

Page 34: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

METİN – Tamam işte. Tamam işte ne… İştre. Sekreter sarışın değil ama.

Ortalık buz kesince ben de ceketi sekretere verince. O da daha çok üşüyen

birine vermiş.

SEVGİ – Senin ceket öyle ortada dolaşıyor.

METİN – Evet. Garibim kendi üşümesini düşünmüyor. Başkalarına

yardım eli uzatıyor. Dur tebrik edeceğim.

Telefonu çevirir…

METİN – Kızım. Afferim valla.

Kapatır telefonu…

METİN - (içlenerek) İş yerine getirdiğimiz dayanışma ruhunu görüyorsun

değil mi Sevgi? İşte bunu görünce insan bütün bu fazla mesailere değer

diyor.

SEVGİ – Metin! Benden sakladığın bir şey yok di mi?

METİN – Toplantıda alınan kararlarlarla ilgili mi? Yok hayatım.

SEVGİ – Ya da herhangi başka bir şey. Alınan kararları sen teorik olarak

düşünürsen daha pratik konularda...

Eliyle komik bir hareket yapar...

METİN – Paratiiiik! Yok pratikte bir şey. Pratikte yok. Yok ne olsun ki...

SEVGI – Geçen gün gittiğin iş seyahati vardı ya!

METİN – Evet vardı.

SEVGİ – geldiğinde valizini toplayıp dolaba yerleştirirken içinden bu

çıktı.

Sütyen gösterir...

METİN – Hiiiiiiii!

SEVGİ – Metin bu nereden?

METİN – Bu nereden? Nereden?

Eline alır sütyeni...

METİN – Made in France. Fransadan...France çünkü şey demek fransızlar

kendi aralarında fransaya france diyor o bakımdan.

SEVGİ – Onu sormuyorum. Bunun burada ne işi var Metin?

METİN – Ne işi var ? Şey işi var. Ne işi var ? Doğru söylüyorsun hayatım

ya ! Valla çok haklısın.

34

Page 35: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

Sütyeni küçük görüp eline alıp sallayarak...

METİN – Bunun burada ne işi var ? France. Ayıp ayıp ki ayıp. Biz var ya

bunun kralını üretiriz Türkiyede... Bunun burada ne işi var ? Aslında,

aslında bak söylüyorum bunun hammaddesi burada üretiliyor. Şeyde.

Çorluda. Oradan fransaya gidiyor kumaşlar. Sengit elin fransızına para

kazandır durduk yerde.

Kadın durduracak gibi olur...

SEVGİ – Metin konu...

METİN – Hayır dur. Ben bu konuya fransız kalamam. Marka olamadık biz

Sevgi markaaaa ! Ondan sonra alırız fransadan. Ayip bize. Aynen seninle

benzer fikirdeyim. (SERT SÖYLER) Bunun burada ne işi var ? Kendi

malımızı kullanalım kardeşim. Bunun bu tekstil ülkesinde kullanılması

ayıbın kralıdır.

SEVGİ – Metin ! Onu demiyorum. Bunun senin çantanda ne işi var ?

Sesi gider. Bitmiştir Metin.

METİN – Senin olmasın.

SEVGİ – Değil.

METN – Bak Sevgi fransız malı kulanıyorsun diye kızmayacağım. Sen

benim karımsın, fransız malı da kullansan ben sana sahip çıkarım.

SEVGİ – Metin. Benim değil. Bu senin çantanda ne arıyor ?

Sesi yine bitik...

METİN – Bu ne arıyor biliyor musun hayatım ? Aslında sen lafa bir

başlasan ben gitireceğim ama devamını ? Bir ipucu versen ne aradığına

dair…

SEVGİ – Burada soruyu cevaplayacak olan sensin Metin.

METİN – O zaman şöyle diyim. (Bütün tartışmayı bitirir gibi)

Bilmiyorum.

SEVGİ – Öyle kolay değil. Bu senin çantana nasıl girdi?

METİN – Hayatım. Ben nereden bileyim? İnsan böyle bir şeyi otelden

hatıra olarak almaz ki. Havlu alır atıyorum, o küçük sabunlardan alır. Bir

keresinde arkadaş telefonu götürmüştü. Otelin çıkışında yakaladılar. O gün

bu gün adı ankesör Osman. Rezillik yani.

35

Page 36: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

SEVGİ – Metin bu zaten otelde tek başına bulunmaz. (Sen anladın gibi bir

hareketle) Genelde bunlar otele girerken bunların içinde bir çift göğüs

olur. O göğüsler kesinlikle bir kadına aittir. Sen bunu takamayacağına göre

bu kimin?

Metin önüne tutar...

METİN – Zorlasak.

SEVGİ - Olmaz.

METİN – Hayatım yani sen de ne söylesem inanmıyorsun ya... Bana da bu

kadar eziyet şeyedilmez ki. Hem diyelim. Sen, ben senin kafandan geçeni

biliyorum. Hadi olmaz ya. Benim gibi bir adam yapmaz ya... Bir kadın

olsa. Yanıma ondan sütyenini mi alırım? Çantayı iyi araştır. Orkid de çıkar

belki. (kızar, gaza getirir kendini, haklı çıkmak için) İşime yaramayan ne

varsa alıyorum ya ben. (sanki sevgilisi ile olan anı taklid eder) Oh seviştik

ama bu bana yetmez. Bir zahmet sütyenini alıyım. Ben de sana traş

takımlarımı veririm. O da senin işine yaramz ya. Olacak iş mi hayatım?

Olmuştur bir karışıklık. Çantalar karışmıştır.

SEVGİ – Çantanın kalan tamamında senin kıyafetlerin var.

METİN – Belki başka birinin içinde bir tek sütyen olan çantasına

yanlışlıkla benim kıyafetler girmiştir. Yazık arıyordur şimdi bunu garip.

SEVGİ – İlgim yok diyorsun.

METİN – Yok hayatım.

SEVGİ – Tamam. Hadi sana iyi mesailer.

Sevgi içeri gider… Metin

karnını tutarak ölecekmiş gibi…

METİN – Ohhhhh! Atlattık!

Telefona gider.

METİN – Güzelim. Geliyorum.

Sahnenin Diğer Tarafındayız….

LEYLA – Valla saman altından su yürütmek diye buna denir yani.

BORA – Sonuçta yırttı mı yırttı. Skor tabelasında ne yazıyor.

36

Page 37: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

LEYLA – Heh. İlişkiyi futbola benzetmek. Skor tabelası. Hep skor

tabelasına bakarsınız di mi? Oysa biz (iç geçirerek) golün sayısından çok

güzelliğinin peşindeyizdir.

BORA – Skor her zaman daha önemli. Yani karşımıza Hatice diye b,r

hatunu aldığımızı düşünürsek buna Haticeye değil neticeye bak deriz.

Kızar Leyla..

LEYLA – Ayrıca yırttı mı yırtmadı mı? Göreceğiz.

BORA – Neyi?

LEYLA – Devamını. Bittiğini mi sanıyorsun?

BORA – Bitmedi mi?

LEYLA – Tabii ki bitmedi. Aslında sana bir şey söyliyim mi? Bir kadın

inanmaya şartlı olmadıktan sonra hiç bir zaman erkek yalan söyleyemez.

BORA – Nedenmiş o?

LEYLA – Yalan konusunda çok tecrübesizsiniz de ondan.

BORA Siz yalancı mısınız yani…

LEYLA – Yalan söylemeye mecbur bırakıldığımız için antrenmanlıyız.

İstersen bir erkek çocukla bir kız çocuğun yalanla doğru konusunda

deneyimlerini görelim… Yalanları sayalım bu arada.

Sahnede iki liseli çocuk…

Lokal duş ışık ışık altında yürüyorlar…

Delikanlının eli kızın omzunda…

KIZ – Buradan nereye gideceğiz?

DELİKANLI – Sinemaya gidelim mi?

KIZ – Oluuuur! (kıkırdayarak) Orada ne yapacağız?

DELİKANLI – Film seyretmeyeceğimiz kesin…

Bu sırada delikanlı karşısında birini görür…

DELİKANLI – Tekin abi.

SES – Osman!

DELİKANLI – Efendim abi.

SES - Napıyon lan?

37

Page 38: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

Osman kendisi ile gayet

övünür bir şekilde… Bu

konuşma sırasında büyür sanki…

Sahnedeki karanlık noktaya bakar…

DELİKANLI – Ne olsun abi. İşte kız arkadaş.

Bu arada kızın boynundan

aşağı almış, neredeyse boğacak…

DELİKANLI – Geziyoruz öyle biliyor musun?

SES – Hadi size iyi gezmeler.

Delikanlı kendisi ile övünür

hareketler yapar…

LEYLASSES – Hiç yalan yok.

Bu sırada kız da bir şey görür…

Yine karanlığa doğru…

KIZ – Eyvah, Emel teyze.

Aynı anda da delikanlıyı abartılı

bir şekilde kendisinden iterek

uzaklaştırır. Delikanlı neredeyse

düşecektir. Kız kendini toparlar.

En çeki düzenli haliyle… Kadın

sesi ile kızı yerlere yapıştırır şekilde…

KADINSES(İmalı) – Münire!

KIZ – Efendim Emel teyze.

KADINSES – Ne yapıyorsun buralarda ?

KIZ – Sey Emel teyze. Okuldan geliyorum da...

LEYLASES – Biiir!

KADINSES – Bu çocuk kim?

KIZ – Hangi çocuk. Ben etrafta çocuk filan göremiyorum.

LEYLASES – İkiiii!

KADINSES – Bu, bu yanındaki. Demin yanındaydı.

KIZ – Gördün ha! Şey. O çocuk. O çocuk! Arkadaaaaaş!

LEYLASES – Üüüç!

38

Page 39: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

KADINSES – Arkadaş ha? Nasıl bir arkadaşmış bakayım?

KIZ – Bayağı arkadaş Emel teyze.

LEYLASES – Dööört!

KADINSES – Nereden? Mahallede görmedim hiç.

KIZ – Mahalleden değil zaten. Okuldan.

KADINSES – Bu saatte okuldan arkadaşla dışarıda ne yapıyorsunuz

bakayım?

KIZ – Şey yapıyoruz. Okulda işler uzadı da. Kol toplantısı vardı.

LEYLASES – Beeş!

KIZ – Kitaplık kolu. Biz de o kolda olduğumuz için.

LEYLASES – Altıı!

KIZ – Kitap bakmaya çıkmıştık. Kol için yani.

LEYLASES – Yedi...

KADINSES – Öyle miii?

KIZ – Evet. Kitaplık kolu.

Delikanlının boşluğuna vurarak...

KIZ- Sen de bir şey söyle.

DELİKANLI – Ne söyleyeceğim.

KIZ – Dosteyevski de.

DELİKANLI – Dostoyevski.

SES – Neyyyse! Sonra konuşuruz.

Işık kararırken...

LEYLASES – Ve akşam olur.

Lokal ışıkta iki çocuk yan

yana sorguda gibi ışık alırlar.

Yüzler yarım.

BABASES – Bu gün bir kızla görmüşler ha seni!

DELİKANLI – Evet baba.

BABASES – Aslan oğlum benim. Tıpkı baban gibi olacaksın sen de...

Seninle gurur duyuyorum.

Diğer tarafta kızın sorgusunda…

39

Page 40: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

ANNESES – Bu gün emel teyzen bir çocukla görmüş seni. O kimdi kız

kaltak?

KIZ – Anne okuldan arkadaşım.

LEYLASES – Sekiiiz!

ANNESES – Yalan söyleme.

KIZ – Vallahi billahi doğru anne.

LEYLASES – Yalan yemin. İkisayılır. Dokuz ve on.

ANNESES – Ortalık yerde, elalemin içinde milletle gezmek ne? Noter

huzurunda rezil mi edeceksin kız bizi?

KIZ – Vallahi gezmek değil anne.

Bu sırada Leyla ve Bora aydınlanır…

LEYLA – Sonunculari saymadım farkındaysan. Son yeminle birlikte on

iki.

BORA – Niye saydık ki bunları şimdi?

LEYLA – Ortalama bir kız ayakta kalabilmek için defalarca yalan

söylüyor. Ama çocuğun yalan söylemesine hiç gerek kalmadı. Tersine

onunla övünüldü çünkü. Veee bu toy erkekler söyleyecek, bu kadar

antrenman yapan biz kadınlar bu amatör yalanları yiyeceğiz öyle mi?

BORA – Ben uygulamaya bakarım. Deminki adam karısını kandırdı mı

kandırdı.

LEYLA – Sen öyle san. Ne demiştin? Ve erkek çok eşliliği keşfetti

demiştin değil mi?

BORA – Evet.

Sahnenin diğer tarafında bir kapıdan

içeri girerler. Işık onların üzerinde…

METİN – Aşkım sonunda yalnız kaldık. Ne zor şey şu çapkınlık. Yok seni

evinden al. Yok sonra yazlığa getir.

Bu arada ışığın tamamı

40

Page 41: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

yanar. Kanepenin üstünde

başka bir çift vardır.

KADIN – Metin!

Onları gösterir.

METİN – Bunlar!

Çift birden dönerken…

SEVGİ – Siz kimsiniz burada ne işiniz?

Görür ve şokla…

SEVGİ – Metin!

METIN – Sevgi!

KEMAL – Songül!

SONGÜL – Kemal.

METİN – Karım.

SEVGI – Kocam.

SONGÜL – Kocam.

KEMAL – Karım.

Donarlar…

Leyla –Bora tarafımız yanar…

Leyla- Bora tarafındayız...

LEYLA – Erkek çok eşliliği keşfederken yanında kadın da vardı demek

ki...

Boranın canı sıkılmış...

BORA – Neyse işimize bakalım.

LEYLA – Canın sıkıldı bakıyorum.

BORA – Bak Leyla. Bana böyle bir şey.

LEYLA – Birlikteyken. Yapmadım. Hem de sen yaptığın halde...

BORA – Leyla! Biz erkekler, yaradılışımız tamam mı bu bizim. Hem ben

senin kızacağını bilseydim.

Leyla kızgın... Pervesızlığına...

LEYLA – Bora!

41

Page 42: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

BORA – Aslında kızacağını bilirdim de, esas ben, eşşek kafam,

yakalayacağını tahmin edemedim.

Leyla Bora’nın o zamanını taklid eder gibi.

Orada olan bir hırkayı filan hızla üstüne alır...

LEYLA – Aaaaa leyla! Biz burada şey yapıyoduk. Şey yapıyoduk.

Gülerek anlatmakta...

LEYLA – Aklına da bir yalan gelmiyor.

Bora da aynı şekilde katılır...

BORA – Di mi ya! Hay ahmak kafa... Hakketen erkek yalan söyleyemiyor

ya. Ne komikti ha ha ha ha!

Bu sırada Leyla gayet ciddileşir... Bora gülmesinin

absürd olduğunu fark edip yavaş yavaş susar...

LEYLA – Değildi. Hiç komik değildi.

Bora ezik...

BORA – Ben... Sen şey yapınca?

LEYLA – Peki neden? Ne eksikti? Ya da onunla ne fazlaydı?

Bora yutkunarak...

BORA – Şey!

LEYLA – Yasakti değil mi? Çekici olan. Evet günümüze yaklaşıyoruz.

80’lere doğru gelebiliriz ha. Her şeyin yasaklı olduğu yıllar...

Bir karakol dekoru aydınlanır...

Altında Kenan Evren’in „silahlı

kuvvetler yönetime el koymuştur“ konuşması.

Komser makamında oturmakta.

Bir adam getiriyorlar dirençli.

Getirilirken miting tadında slogan

Atıyor. İki kolundan tutmuşlar. Sıkı sıkı...

YAZAR – Kardeşlerim. Siz de aslında bizdensiniz. Ama yönetenler

beyninizi yıkamıştır. Proleter sınıf.

Komser dikilir karşısına...

KOMSER – Ne oluyo?

42

Page 43: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

Sorar gibi bir işaret yanındakilere...

KOMSER – Sıkıntın ne sıkıntııın?

YAZAR – Bayramımız yakında. Hiç merak etmeyin. Proleterya gelecek.

KOMSER – Pro(komik anlamaz uydurur) O ne lan?

POLİS- Fenere sağ açık geliyormuş komserim. Belki ondan bahsediyor.

YAZAR – Proleterya biziz kardeşlerim.

KOMSER – Fenerin sağ açığını mı getirdiniz ulan? Ali Şenle beni papaz

mı edeceksiniz?

YAZAR – Proleterya devrimimizin adıdır.

KOMSER – Devrim.

Korkar ellerini geri çeker...

KOMSER - Allah celle celalü. Götürün bunu götürün.

Kendi kendine dua eder... (Herhangi şekilde, buradaki gibi olması şart değil)

KOMSER – Yarabbbbim sen bizi beladan uzak tut e mi?

Arkasından bağırarak söylenir...

KOMSER – Ne işiniz var oğlum solcu oluyonuz lan? Sizin yüzünüzden

ödediğimiz elektrik faturasından haberiniz var mı?

Kendikendine...

KOMSER – Dikkatli olmak lazım. Bu günler fena valla.

Bu sırada pezeveng girer kadra...

Yanında polisle...

PEZEVENK – Ya dursana bir dakka memur aaaaaabicim. Bana bak. Bana

kötü davranma. Bak düşmez kalkmaz bir allah. Memur adamsın, üç otuz

para kazanıyorsun yarın öbür gün yenge terk etse af edersin ihtiyaç hasıl

olsa ne yapacaksın? Bana geleceksin. Kerim diyeceksin, kem diyeceksin,

küm diyeceksin. Ama sen kem de desen küm de desen derdini ben

anlayacağım. Neden? Bana gelip dantel ipliği isteyecek halin yok ya…

POLİS – Sus geç şöyle.

Pezevenk üstünü toparlayarak

komisere...

PEZEVENK – İyi günler amirim.

KOMSER – Ne bunun derdi ?

43

Page 44: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

POLİS – Anlat.

PEZEVENK – Amirim saygılar sunarım önce. Ben Kerim.

Kartını uzatır... Komser okur...

KOMSER – Mutluluk satıcısı...

PEZEVENG – Aslen pezevengim efendim. Oraya yazamıyoruz. Bir suç

bir, bir şey etmedik ama bu arkadaş, polis insan bizi aldı karakola getirdi.

Komser Polis’e döner...

POLİS – Bu sokakta... karılar arkasında iş kovalıyordu komserim.

KOMSER – Bu gün sokağa çıkmanın yasak olduğundan haberin yok mu ?

PEZEVENK – Var komserim. Biz bizim fakir hanenin önüne çıkmıştık.

Esasen sizinle aynı şeyi yapıyorduk.

Komser sinirlenir...

KOMSER – Efendim ?

PEZEVENK – Sokaktakileri içeri sokmaya çalışıyorduk amirim o

bakımdan. Biri geldiği zaman biz de içeri sokuyoruz. Sokak ortasında

olmuyor biliyorsun bu işler.

KOMSER – Atın bunu içeri.

PEZEVENK – Durun komserim bir hata yapıyorsunuz vallahi. Bak ben bu

milletin saygın bir evladıyım. Soyum taaa Osmanlıya dayanır. Babam,

dedem 42 göbek pezevengiz biz af edersin. 43. göbek Sefer efendi büyük

büyük dedem. O da sarayda harem ağalığı yapmış bunca sene… Saray

şeyindeniz yani.

KOMSER – Nerede buldunuz bunu?

POLİS – Taksim.

KOMSER – Taksim değil komserim. Tarlabaşı.

POLİS – Ne fark eder?

PEZEVENK Oraya başkası bakıyor da komserim.

KOMSER Nasıl? Bir de saf geçiniyor. Antremanlıyız oğlum biz. Fenerin

sağ açığı diye geldi demin ki de, birazdan floresan lamba olacak. Başkası

bakıyor. Taksime başkası Tarlabaşına başkası. Biri sağcıların öbürü

solcuların elinde di mi?

44

Page 45: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

PEZEVENK – Yok komserim. Ben sağ sol bilmem. Aksi gibi ortası ile

ilgilenirim sadece. Taksime bizim Kadir bakıyor. Pezevenk Kadri. Onun

elindeki karılar benimki kadar iyi değil. Benimkiler sade bu kadar değil

komserim. Sen yabancı değilsin bir uzun var bende, ayaklarından bir başla,

yukarı çıkana kadar memlekette iki başbakan değişir allahıma.

Komser döner, işaret eder. Uyandım gibi bir havayla...

KOMSER – Bu da tutanağa geçecek. Yaz kızım Başbakanı değiştiririz

diyor.

PEZEVENK – Dur kızım. Yok komserim. Ben... İhtiyacın olursa diyorum.

KOMSER – Başbakanın değişmesi ihtiyaç diyor.

PEZEVENK – Yok komserim ya benim başbakanla falan işim olmaz.

KOMSER – Başbakanla işim olmaz, başbakan adam mı ki benim onla

işim olsun diyor.

PEZEVENK – Ya ben karılar diyorum sen başbakan diyorsun başbakanla

karıların ne işi olur?

Komser durur idrak eder söylediklerini...

KOMSER – Oooouuo! Başbakanın karılarla işi olmaz. Peki kimlerle işi

olur? Üstü örtülü bir biçimde başbakana şöyle böyle diyor.

PEZEVENK – Sümme haşa. Yok komserim. Başbakanı tanıyoruz.

Başbakanın erkek olduğunu kabinede bilmeyen mi var?

Komser „anladım ben senin dediğini“ tavrıyla...

KOMSER – Başbakan hükümeti kabineyi....

Durur oturur daha ciddi bir tonla...

KOMSER – Başbakanın nezlinde bütün kabineye hükümete cinsi sapık

deme münasebetiyle...

Pezevenk ağlamaklı...

PEZEVENK – Ya komserim ben konuşamıyorum ki ama. Bir cümle daha

edersem iş cumhurbaşkanına varacak...

KOMSER – Konuşursam cumhurbaşkanının da ne haltlar yediği ortaya

çıkar diyor.

PEZEVENK – Amirim ben başbakandan cumhurbaşkanından değil sizden

bahsediyorum.

45

Page 46: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

Komser durur. Pezevengin şimdiye kadar söyledikleri gayri ahlaki

olduğu için polis de ona manalı bakar... Bağırır...

KOMSER – Ne varmış lan benle ilgili ?

PEZEVENK – sizin ihtiyacınız diyorum.

KOMSER – Ne ihtiyacı ?

PEZEVENK – Benle ne ihtiyacı olacak ? Karı ihtiyacı diyorum.

KOMSER – Kimin karısının ihtiyacı?

PEZEVENK – Sizin.

Komser ayağa kalkar...

KOMSER – Benim karım mı?

PEZEVENK – Hayır bu karılar.

KOMSER – O karılar le benim karının ne ilgisi var ulan?

PEZEVENK – Yok ilgisi. Bu karılar başka karı. Sizin karıya ihtiyac olursa

diyorum.

KOMSER – Benim karıya kimin ihtiyacı olacakmış.

Silahını çıkartır... Korkar...

PEZEVENK – Yok komserim sizi karı değil.

KOMSER – Kimin karısı o zaman? Ne ihtiyacı?

PEZEVENK – Sizin karıya benim ihtiyacım.

KOMSER – Neeee!!!

PEZEVENK – Ay aman ben de karıştırdım.

KOMSER – Karıştırma ulan benim karıyı.

PEZEVENK – Tamam komserim karıştırmıyorum. Sizin karı ihtiyaci.

KOMSER – Bak hala...

PEZEVENK –Bakın şimdi ben size böyle anlatamadım tamam mı

konuşarak? Sessiz film oynadınız mı siz? Öyle anlatacağım.

Kadın yapar havada...

KOMSER – Kadın. Yine karıştıracak benim karıyı.

Ayağa kalkar sessiz sinema gibi...

PEZEVENK – Şimdi onu anlatmıyorum. Onu boş verin. Sizin karı cepte.

KOMSER – Kimin cebinde?

PEZEVENK – Sizin.

46

Page 47: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

KOMSER - Benim karı. Cepte? Isırır ulan çenesinden durulmaz.

PEZEVENK – Ben de o çeneden bıkarsanız diyorum işte. Bakın

anlatıyorum. Karı cepte. O sizin. Onu unutun.

Komserin bu durum hoşuna gider...

KOMSER – Unutayım mı? İyiymiş be.

Birden hiddetlenerek ayağa kalkar...

KOMSER - Niye unutturuyorsun lan karıyı bana? Ulan sen ne yapacaksın

benim karıyla?

PEZEVENK – Tamam unutmayın o cepte.

KOMSER – Benim cebimde.

PEZEVENK – Evet.

Onu gösterir...

KOMSER – Ben.

Kendisine gösterir...

KOMSER – Sana... O ho ho!

PEZEVENK – Hayır.

Karıları gösterir…

KOMSER – Ben … karı...

Artı işareti yapar...

KOMSER – Ne o?

POLİS –Karıya ek var.

KOMSER – Ek mi var? Benim karıya? O karıya ek var.

Evet yapar pezevenk... Ohoooo gibi çoğul bir hareket yapar. Bir sürü gibi.

KOMSER – Ben karılara...

Şaaaaaak yapar...

KOMSER – Atın ulan bunu içeri.

PEZEVENK - Ama komserim.

Işık kararır müzikle birlikte...

Yeniden yandığında parmaklık.

Biri vardır içeride. Kitap okumakta...

PEZEVENK – Adam mı öldürdük karrrrdeşim.

47

Page 48: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

Girer içeri…

PEZEVENK – Geçin şuraya kızlar. Selamın aleyküm.

Yazar kafasını kitaptan kaldırarak…

Tek elini kaldırır havaya…

YAZAR – Selam…

PEZEVENK – Siz hangi bölgenin adamı…

YAZAR – Bölge. Adamı olmak. Kimsenin adamı olmadığım için

buradayım.

PEZEVENK – Ne peki abi ? Neden buradasın ?

YAZAR – İnsanların mutlu olmasını istediğim için ?

PEZEVENK – Aynen ben de o sebepten buradayım.

YAZAR – Sen de mi yazarsın ?

PEZEVENK – Cık !

YAZAR – Bildiri işinde filan mısın ?

PEZEVENK – Cık !

YAZAR – Partide...

PEZEVENK – Cık !

YAZAR – Anladıııım! Sen işin mutfağındasın.

Anlamaz...

YAZAR – Beyin takımı yani?

Pezevenk

PEZEVENK – Sayılır.

YAZAR – Bu ilk yakalanışın mı?

PEZEVENK – Yok değil. Bir kaç kere alındık içeri.

YAZAR – Geçmiş olsun yoldaş. Bu halkın mutluluğu için bütün bunlara

değer.

PEZEVENK – Doğrusun.

YAZAR – Sonunda nasılsa ışığı göreceğiz di mi hep birlikte.

PEZEVENK – Sonunda... ne zaman sonunda?

YAZAR – Bütün bu zulüm bittikten sonra.

PEZEVENK – Yok ben o kadar beklemiyorum. Peyderpey gösteriyorum

mutluluğu.

48

Page 49: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

YAZAR – O zaman Ne mutlu sana da kardeşim. İyi bir yerdesin sen. Peki

içeride yattın mı hiç?

PEZEVENK – Ben yatmadım da yatırıyorum daha ziyade.

YAZAR – Tabii. Arka plandaysan. Ama seni de yakalamışlar işte. Yazık.

Devrim gerçekleşince bunların hiç biri kalmayacak.

PEZEVENK – Devrim?

YAZAR - Herkes eşit olacak o zaman.

Pezevenk eşitliği çözmeye çalışır kafasında...

PEZEVENK – Eşit yani yan yana...

YAZAR – Evet yan yana...

PEZEVENK – Her zaman öyle olmuyor tabi ama. Bizim meslekte tabi o

işle ben ilgilenmiyorum ama bazen üstte istiyorlar bazen altta.

YAZAR – Nasıl ya? Bir şey demiyor musun buna?

PEZEVENK – Ne diyeceğim adam parasını veriyor.

YAZAR – Neeee! Emek mi satıyorsun sen?

PEZEVENK – Bir yerde...

YAZAR – Ha sen sendikacısıııın!

PEZEVENK – Sayılır. Yalnız bizim üyeler tornacı, remayözcü değil

orospu.

YAZAR – Neeeee! Nesin sen yav?

Kartını uzatır...

PEZEVENK- Ben kendim pezevengim.

YAZAR – Neeee!

PEZEVENK – Sen nesin?

YAZAR – Yazarım ben. Devrimci hareket. 4 tane kitap.

Yazar iter onu iğrenir gibi sorarak...

YAZAR - O zaman ne insanların mutluluğu filan bahsediyorsun be adam?

PEZEVENK – Tamam işte insanların mutluluğu.

YAZAR – Pezevenklik yaparak.

PEZEVENK – Beğenemedin mi? Sen kitap yazarak insanların

mutluluğunu sağladığını düşünüyorsun ya!

YAZAR – Ama doğru.

49

Page 50: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

PEZEVENK – O doğruysa bu daha doğru. Sen kitap yazıyorsun insanlar

yazdıklarını okuyorlar mutlu oluyorlar öyle mi?

YAZAR – Eh!

PEZEVENK – Ulan ben yekten milleti seviştiriyorum be. Sen kitap

okurken mi daha mutlu olursun? Yoksa sevişirken mi? Hiiiiiiç! Hiç bana

vır vır yapma. Benim bu konuda tek rakibim tuvaletçilerdir. Bir de çok

sıkışırsan o da orada benzer mutluluk yakalarsın, başka yok abicim. Kitap

yazıyormuş...

YAZAR – Allahın pezevengi mesleğimizi beğenmiyor.

PEZEVENK – Bak öyle hor görme tamam mı? Bu gün benim mesleğim

çok önemli bir meslek. Biz piyasadan bir çekilsek millet birbirinin üstüne

atlar ulan. Sen çekilsen piyasadaki hipermetrop sayısı azalır en fazla.

YAZAR – Hadi git seninle tartışmayacağım.

PEZEVENK – Tartışamazsın ki zaten. Bak sen de boş kalrısan filan gel.

Adam lazım bizim mesleğe.

Yazar ayağa kalkar...

YAZAR – Ne diyorsun sen be?

PEZEVENK – Çok ciddiyim. Pezevenklik deyip geçme. Çok iyi meslek

bizimkisi.

YAZAR – İyi meslekmiş.

PEZEVENK – Neymiş pezevenkliğin kötü yanı.

YAZAR – Mesela kız istemeye gittin. Mesleğin ne diye sordular.

Pezevengim diyebilir misin?

PEZEVENK – Hor görüyor.

Kızlara döner...

PEZEVENK – Şuna bak şuna. Hor görüyor. Pezevenk diye... Dur sana bir

şey göstereyim.

Cebinden bir tebeşir çıkartır...

PEZEVENK - Yaz bakalim şuraya... Pezevenk yaz.

YAZAR – Niye?

PEZEVENK – Yaz yaz!

Yazar yere... Pezevenk

50

Page 51: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

cebinden para çıkartır.

PEZEVENK – Yazdın mı?

YAZAR-Yazdım.

PEZEVENK – Ne görüyorsun orada?

YAZAR-Pezevenk.

PEZEVENK – Bak şimdi…

Paraları tek tek pezevenk

yazısının üstüne örter…

PEZEVENK – Şimdi ne görüyorsun?

YAZAR-Para!

PEZEVENK – Yani?

YAZAR-Yani.

PEZEVENK – Paranın örtemeyeceği şey var mıymış?

Yazar düşünürken…

PEZEVENK – Gel işte... Bırak bu boş işleri. Ekmek var diyorum sana.

Mutluluk satıyoruz oğlum biz. Zaman olsa kimseyi çağırmayıp parayı

bölmeyeceğim ama zaman yok. İnan benim zamansızlığımdan dışarıda bir

sürü kadın boşu boşuna namuslu geziyor.

Bana bak. Sana diyorum...

Polis gelir...

POLİS – Siz!

Pezevengi işaret eder...

POLİS – Sizi yanlışlıkla atmışız içeri...

Geriye döner...

PEZEVENK – Baaaak! Hangimiz mutlu ediyormuşuz. Toplum da benimle

aynı fikirde.

Diğer episode

Leyla- Bora tarafındayız...

LEYLA – Sence kim ikna etti yani.

51

Page 52: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

BORA – Kim ikna ederse etsin. İkisi de iyi adam. İnsanların mutluluğunu

istiyorlar ha! Bir şey diyeceğim. Demin sen erkek kadına yalan

söyleyemez demiştin ya.

LEYLA – Evet.

BORA – Ben seni. Hani Melekle. Sen?

Yememiş miydin gibi yapar...

LEYLA – Ben tahmin etmiş miydim diye mi soruyorsun? Hayır. Bazen

insanlar yalanlara inanmak ister.

BORA – İyiymiş.

LEYLA – Yalnız bunun sonunda hayal kırıklığının boyutu daha da artar.

BORA – Ama Leyla. Valla sana ben bir türlü yaranamıyorum ya. Bence

sorun ne biliyor musun?

LEYLA – Neymiş?

BORA – Sen çok mükemmeliyetçisin.

LEYLA – Aa! Seninle çıktım.

BORA – Aynı zamanda kırıcı.

LEYLA – Kırmak konusunda rakibinin olmadığını düşünüyorum nedense.

Gelelim işimize... Ne diyorduk...80’leri geçtik. 90’lar. Kadın-erkek

ilişkisinde genç kuşağın yükselişi. Flörtün mesela daha bir kabul görüşü...

Leyla kafa sallayarak...

LEYLA – Flört... Hepsinin masumu...

BORA – Flörtle birlikte. Yanlış anlamalar. Karışıklıklar.

LEYLA – Hiç öyle bakma. Yemem. Seninkisi yanlış anlama değildi. Hala açıklayamıyorsun.

Bir kafe masası ortada…

Yine bir dönem müziği. Belki tavernadan bir örnek.

Özge kafeye girer. Tedirgin, sandalyeyi

kontrol ederek oturur… Garson gelir…

GARSON- Hoş geldiniz.

ÖZGE – Hoş bulduk.

GARSON – Ne alırsınız?

52

Page 53: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

ÖZGE – Şimdi almasam.

Garson bozulur gibi olur…

ÖZGE – Şey yani biriyle buluşacağım da…

GARSON – Arkadaş?

Özge evet yapar ama sonra düzelterek…

ÖZGE – Tam olarak arkadaş sayılmaz.

GARSON – Ne peki?

ÖZGE – Ya aslında tanımıyorum da.

GARSON – Nasıl yani?

ÖZGE – Şeyyyy! Ben söyleyeceğim ama çok utanıyorum…

GARSON – Bir şey içmekten mi?

ÖZGE – Hayır yani burada bu durumda bulunmaktan.

GARSON – O ne demek?

ÖZGE – Nasıl söylesem… Ben gazete ilanı (….), yani şey gönül postasına

ilan vermiştim. Biri de cevap verdi. Onunla tanışacağız…

Garson “anladııım!” gibi bir hareket yapar…

ÖZGE – Aslında ben… böyle şeylere hayatım boyunca hep karşı

olmuşumdur. Ama kendim acilen birini bulamazsam ailem beni

evlendirecek… Yaşım geçiyormuş… Annem dedi… Neyse ben sizin

kafanızı şişirdim…

GARSON – Yani özetle bir şey içmeyeceğim diyorsunuz. Ben sonra

gelirim.

Garson gider.

Diğer taraftan cep telefonuyla

konuşarak Berk gelir.

Kafenin dışındadır.

BERK – Abi tamam iki saate kadar yanınızdayım… Şu işi bir

halledeyim… Benimkini çiftleştirecek birini buldum da… Benimkini işte

oğlum , köpeğim Kont yaa… Gazeteye ilan vermiştim ya , bir dişi kurt

sahibi aradı , onunla buluşacağım… Oradan size geçerim , hadi

görüşürüz…

Çocuk girer kafeye.

53

Page 54: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

Etrafa bakınır. Garson gelir.

GARSON – Gazete ilanı mı?

BERK – Evet… Nereden biliyorsunuz?

GARSON – Şu bayan.

Çocuk Özgenin yanına

gelir. Özge çekingen , Berk acar…

BERK – Merhaba… İlan için değil mi?

Özge heyecanla kafasıyla onaylar…

BERK – Adım Berk…

Çocuk oturur…

ÖZGE – Ben de Özge.

Garson gelir.

GARSON – İlana başka gelecek biri yoksa siparişleri alayım…

BERK – Kola alır mısın? İki kola…

Garson gider.

ÖZGE - Şey ben ilk defa böyle bir şey yapıyorum da , biraz

heyecanlıyım…

BERK – Heyecanlanacak bir şey yok canım…

Özge şaşırır…

ÖZGE – Siz heyecanlı değil misiniz yani?

BERK – Yoo… Benim bu yedinci…

ÖZGE – Aaa!

BERK – Tabii hanfendi, öyle kolay bulunmuyor. İnşallah sizinle anlaşırız ,

çünkü benim normalde vaktim yok… Daha önemli işlerim var , siz de

takdir edersiniz…

ÖZGE – Aslında benim için şu an en önemli şey bu…

Berk tuhaf karşılar…

BERK – Çok ciddiye alıyorsunuz ha?

ÖZGE – Evet , ne de olsa ilk tecrübe…

BERK – Haa… İlk ha? Yaş kaçtı?

ÖZGE – 23

BERK – Oha! Bu yaşa kadar ihtiyaç olmadı mı?

54

Page 55: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

ÖZGE – Nasıl yani? 23 çok mu?

BERK – Az mı?

ÖZGE – Siz kaç bekliyordunuz?

BERK – Vallahi en fazla 14 – 15…

ÖZGE – 14 – 15 mi? Size göre çok küçük değil mi?

BERK – Yok normali o… Siz geç kalmışsınız…

Özge panikler…

ÖZGE – Annem de derdi de inanmazdım…

BERK – Üzülmeyin canım , ben de bu konularda uzman sayılmam… Özel

bir talebiniz var mı?

ÖZGE – Bilmem… Mesela kötü alışkanlıklardan bahsetsek? Var mı?

BERK – Yoo…

Düşünür biraz Berk…

BERK – Aslında bir tane var…

Özge hayal kırıklığıyla sorar…

ÖZGE – Yaa! Nedir?

BERK – Tuvalet alışkanlığımız bozuk biraz…

ÖZGE – Nasıl yani?

BERK – Heyecanlanınca falan ulu orta yapıveriyoruz… Gerçi sizi

ilgilendiren konular değil bunlar ama…

ÖZGE – Nasıl ilgilendirmez yaa… Nasıl ulu ortaya? Yani, neresi ulu orta?

BERK – İşte salondur , halıdır , efendime söyliim , sokak ortasıdır falan…

ÖZGE – Aa!

BERK – Korkmayın canım , sokak ortası dediysem , tedbirimi alıyorum

ben… Yanımdan faraşı eksik etmem…

Özge iğrenir…

ÖZGE – Faraş?

BERK – Yaa faraş… En pratik çözüm…

Özge hayal kırıklığıyla sorar….

ÖZGE – Allah Allah! Hiç öyle gibi gözükmüyor ama… Doktora gittiniz

mi?

55

Page 56: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

BERK – Doktorluk bir şey yok canım… Alıştım artık.

Heyecanlanmayınca olmuyor zaten…

ÖZGE – Hay Allah…

BERK – Bir an önce konuya girsek?

ÖZGE – Zaten konu hakkında konuşmuyor muyuz?

BERK – Ben asıl mevzuyu diyorum hanfendi… sadede gelelim…

Özge şaşırır… Ama

çekingen olduğundan üsteleyemez…

ÖZGE – Peki… Ama sizin de sormak istediğiniz bir şeyler vardır

herhalde…

BERK – Ya benim aklım şu 23’E takıldı…

ÖZGE – O kadar kötü mü 23?

BERK – Bilmiyorum ki işte… Doğurganlık bitmiş olmasın sakın?

Özge dehşetle bakar…

ÖZGE – Doğurganlık?

BERK – Evet… Doğurganlık önemli…

ÖZGE – Çocukları seviyorsunuz demek…

BERK – Siz çocuk mu diyorsunuz?

ÖZGE – Siz ne dersiniz?

BERK – Yavru…

ÖZGE – Yavru mu?

BERK – Enik de olur…

Özge safça onaylar…

ÖZGE – Olur… Kaç tane var kafanızda?

BERK – Ne kadar çok olsa o kadar iyi… 8 olur 9 olur…

ÖZGE – 9 mu! Nasıl bakacağız dokuzuna birden?

BERK – Hepsine biz bakmayacağız canım…

ÖZGE – Kim bakacak peki?

BERK – Ohhooo şimdiden bir sürü talip var zaten…

ÖZGE – Talip?

BERK – Tabii canım… Benimkini gören yavrusuna talip oluyor…

Özge şoka girer…

56

Page 57: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

ÖZGE – Sizinki mi?

Özge kendi kendine mırıldanır…

ÖZGE – Allah’ım neden bahsediyor?

Gururla…

BERK – Tabii benimki…

ÖZGE – Yani siz öyle gösteriyor musunuz?

BERK – Saklayacak halim yok ya… Nerden baksan günde iki kere

havalandırmaya çıkarıyorum…

ÖZGE – Nereye!!!!

BERK – Dışarı…

ÖZGE – Ne!

BERK – En az iki…

ÖZGE – Ne!!!

BERK – Tabii canım… 4 – 5 kere çıkardığım oluyor…

ÖZGE – Aa! Peki , insanlar görüyor mu yani?

BERK – Niye görmesin? Vallahi övünmek gibi olmasın , çok da iyi

baktım… Kim görse imreniyor… Bir gören bir daha bakıyor…

Özge azarlar tonda…

ÖZGE – Siz gösterirseniz bakarlar tabii!

BERK – Ne yani? Siz dışarı çıkarmıyor musunuz?

ÖZGE – Ne münasebet canım! Tabii çıkarmıyorum!

BERK – Hiç güneş görmüyor mu yani?

ÖZGE – Tabii görmüyor!!! Laf!

Berk kendi

kendine mırıldanır…

BERK – Allah Allah… Belki o yüzden uzun yaşıyor…

Berk Özgeye döner…

BERK – Peki ihtiyaçları nasıl hallediyorsunuz?

ÖZGE – O da bana kalsın ama! İlk günden bunlar konuşulmaz ki canım!

BERK – Ben açıklıktan yanayım hanım efendi… Her şeyi bilelim de ona

göre karar verelim.

ÖZGE – Ben şu dışarı çıkarma konusuna takıldım yaa…

57

Page 58: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

BERK – Niye takıldınız?

ÖZGE – Ne bileyim , insanlar bir şey demiyor mu?

BERK – Yok canım… Aslında sevmek isteyenler oluyor ama korkudan

yaklaşamıyorlar…

ÖZGE – Sevmek mi istiyorlar?

BERK – Evet… Ama benimki heybetli olduğundan , gören korkuyor…

ÖZGE – Heybetli mi!

BERK – Tabii… Ayağa kalktığı zaman burama kadar geliyor…

Özge masaya kapanır…

ÖZGE – Aaaaaaaa!!!!

BERK – Niye şaşırdınız? İyi baktık diyoruz ya hanfendi… Benim

arkadaşımda var bi tane… Şu kadar… Elinde dolaştırıyor , kimsenin

dikkatini çekmiyor… Ben sokağa bir çıkarıyorum herkes kaçışıyor…

Geçen mahallede kavga çıktı , bi saldım , sokakta bi Allah’ın kulu

kalmadı… Herkes evlere dağıldı…

Özge iyice dehşette…

ÖZGE – Şikayet eden olmuyor mu?

BERK – Yok canım , böyle anlattığıma bakmayın... Herkes alıştı artık…

Birkaç gün görmeyince soranlar bile oluyor…

ÖZGE – Tövbe tövbeee…

BERK – Neyse , fazla böbürlenmeyi sevmem… Yavru konusunu

konuşuyorduk…

ÖZGE – 9 tane çok diyorum ben hala…

BERK – Yahu ben de satacağız diyorum , bakmayacağız ki…

ÖZGE – Ne! Ne satması ya?

BERK – Turşusunu mu kuralım?

ÖZGE – Ben yavrularımı satmam…

BERK – Hemen satılmaz zaten… Sütten kesilene kadar annenin yanından

ayırmamak lazım…

Özge dehşetle sorar…

ÖZGE – Sonra?

58

Page 59: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

BERK – Sonra üç aya gelince tanesi en az 1500 dolar… 9 taneden

hesaplarsak 13.500 dolar…

ÖZGE – E yuh…

BERK – Tabii canım , iyi para var bu işte… Ben neden gazeteye ilan

verdim sanıyorsunuz?

ÖZGE – Kusura bakmayın beyefendi ama siz manyak mısınız?

BERK – Allah Allah… Nedenmiş o?

ÖZGE – Kalpsizlik bu sizin yaptığınız…

BERK – Asıl sizinki pimpiriklilik hanım efendi… Alt tarafı bir çiftleşme

olayını amma büyüttünüz yaa! Neticede bir ihtiyaç bu canım!

Özge öfkeyle ayağa kalkar…

ÖZGE – Çiftleşme mi!

BERK – Evet! İstemiyorsan benim vaktimi burada boşa yeme kardeşim!

Şimdiye iki kişiyle görüşmüştüm yaa…

ÖZGE – Aaa! Sapık!

Özge tokat atar …Kalkar gider… Berk eli yüzünde kala kalır…

BERK – Acaba yavrular konusuna mı bozuldu?

Sahne kararır…Döner sayfa.

Diğer taraf aydınlanır. Leyla notları toplamaktadır…

BORA – Ne yapıyorsun?

LEYLA – Tamam.

BORA – Ama... Çalışıyorduk. Bitti mi yani? İyi de bu gün. Bu günün

ilişkisi.

Bu sırada İçeri hoca girer...

HOCA – O da sizsiniz işte.

BORA – Nasıl yani? Ama hocam.

Sevinir aklına bir şey gelmiş gibi...

BORA – Anladııım! O zaman neymiş?

LEYLA – Neymiş?

BORA – Bütün bu ilişkiler, baltacı, Ademle Havva...

59

Page 60: Uğur Yağcıoğlu - AYIP ETTİK

Ayıp Ettik Ademler ve Havvalar Üzerine…

İlişki anlamında iki parmağını yan yana getirir...

BORA – Finallendiğine göre. Eeee bizimkisi de.

HOCA – Cık!

BORA – Nası cık ya? Ama

HOCA – Onların hepsi bitmiş. Siz yaşadığınıza göre, buradan dışarı

çıkacaksınız ve kendi finalinizi kendiniz bulacaksınız.

HOCA – Peki kitap.

Leyla masaya koyar kitabı...

LEYLA – Hazır.

BORA – Ama hocam.

HOCA – Ne oldu?

BORA – Leyla ile biz.

HOCA- O zaten senin değil miydi?

BORA – Evet.

LEYLA – Ben gittim hocam.

Leyla çıkar Bora da peşinden....

HOCA – Eveeeeet! Kitabın ilk sayfası. Adem ile havva.

Adem Havvanın peşinden geçer. Kovalamaktadır. Doğaçlama bir şeyler...

HOCA – Ve son sayfası. Leyla ile Bora.

Bora Leylanın peşinde doğaçlama yine. Leyla yüz vermiyor.

HOCA – Kaçanla kovalayanın hikayesi bu.

Oyun şarkısı başlar...

Selamlama şarkı boyunca

devam eder. Oyuncularımızın tamamı sahneye

geldiğinde barko kararır. Oyun şarkısı başlar...

60