Ucundan tutuşan Avrupa

22

description

Ucundan tutuşan Avrupa

Transcript of Ucundan tutuşan Avrupa

Page 1: Ucundan tutuşan Avrupa
Page 2: Ucundan tutuşan Avrupa

2 | 24 Aralık 2012 | AvrupaGüN

IMPRESSUM / KÜNYE

Yayıncı | Verleger:BIMBayerisches Institut für Migration e.V.Truderinger Strasse 280 d81825 München

Tel: 089 201 86 303 / Fax: 089 125 90 291info(@)[email protected]/avrupagun

Sorumlu Yönetmen (V.i.S.d.P):Osman Çutsay

Sanat Yönetmeni | Artdirektor:Ömer Yaprakkıran

İÇİNDEKİLER

3Berlin’in kemer sıkma politikaları Yunanistan’ı çökertecekAlman İktisadi Araştırmalar Enstitüsü (DIW), Berlin hükümetindenkaynaklanan tasarruf politikalarının kriz bölgelerinde ekonomikbüyümeyi engellediğini kabul ederek, özellikle Yunanistan’ın “ser-best düşüş” aşamasına geçtiğini belirtti.5Almanya’da dananın kuyruğu 2013’te kopar mı?2013, CDU/CSU ve FDP’den oluşan koalisyon hükümeti için adeta“kader yılı” olacak. Çünkü bu koalisyonun çoğunlukta olduğu Fe-deral Meclis’in yanı sıra üç eyalette de eyalet meclisi seçimleri ya-pılacak.

YÜCEL ÖZDEMİR8NPD yasağı bir başka bahara kalabilirSOL PART�M�LLETVK�L� ULLA JELPKE’N�N SAPTAMALARI11Ramazan Avcı bir uyarıydı...

CELİL DENKTAŞ14Türkiye’den göçü izleyen Hürriyet, 50’nci yıl dizisini noktaladı“Artık ortak geleceğimizi konuşalım”

SEVDA BODUROĞLU’NUN ÖZET BİLANÇOSU18Göç, insan ve aidiyet duygusundan yoksunlukBir değil, binlerce gerçek var bu geçen 50 yılda. Yüz binlerce insa-nın her birinin en azından bir öyküsü var. Geçmişin közünü eşele-mek yerine, 50 yılı ardımıza alıp, geleceğe bakmak daha mı doğruacaba? 50 yıldır Almanya'dayız. Yabandı, yurt oldu.

MEHMET CANBOLAT20Türklerle Almanların ortak tarihine tanıklık ederken

GÜRSEL KÖKSAL

Page 3: Ucundan tutuşan Avrupa

Berlin’in kemer sıkma politikaları Yunan toplumunu çözüyor

Tasarruf önlemleriYunanistan’ı çökertecek

Alman İktisadi Araştırmalar Ensti-tüsü (DIW), Berlin hükümetindenkaynaklanan tasarruf politikalarınınkriz bölgelerinde ekonomik büyü-meyi engellediğini kabul ederek,özellikle Yunanistan’ın “serbestdüşüş” aşamasına geçtiğini belirtti.Bu arada, Berlin patentli tasarrufönlemlerinin kriz bölgelerindekiekonomik büyümeyi teşvik edici hiç-bir yanı bulunmadığına dikkatçeken Citibank uzmanlarının, son ra-porlarında Yunanistan’daki büyükçöküşe rakamlar eşliğinde örneklerverdiği gözlendi.

BERLİN – Federal Almanya’nın krizdekiAvro Bölgesi ülkelerinde ekonomik büyümeyiolumsuz etkileyen tasarruf ısrarı, Yunanistan’ıdönüşü olmayan bir toplumsal çözülmeyle karşıkarşıya bırakıyor. Almanya’nın önde gelen araş-tırma kuruluşlarından, muhafazakâr eğilimliAlman İktisadi Araştırmalar Enstitüsü (DIW),Berlin hükümetinden kaynaklanan tasarruf po-litikalarının kriz bölgelerinde ekonomik büyü-meyi engellediğini kabul ederek, özellikleYunanistan’ın “serbest düşüş” aşamasına geçti-ğini belirtti. DIW, 31 Ekim tarihli bir rapo-runda, yüzde 55’i bulan genç işsizlere de dikkatçekerek, yaşanan durumun bir felakete karşılıkgeldiğini ve artık açıkça bir “kayıp kuşak”tan sözedilebileceğini yazdı. Bu arada, Atina’nın sondönemde 30 milyar avro tutarındaki devlet tah-villerini piyasalardan 10 milyar avroya “geri top-laması”, DIW uzmanlarınca, 350 milyar avroluktoplam borç yükü karşısında önemsiz bulundu.

AvrupaGüN | 24 Aralık 2012 | 3

Page 4: Ucundan tutuşan Avrupa

4 | 24 Aralık 2012 | AvrupaGüN

Berlin patentli tasarruf önlemlerinin krizbölgelerindeki ekonomik büyümeyi teşvik edicihiçbir yanı bulunmadığına dikkat çeken Citi-bank uzmanlarının da raporlarında tehlikeli sü-reci ayrıntılı olarak işledikleri gözlendi. Citibankbünyesinde hazırlanan son bir raporda Yuna-nistan’daki büyük çöküşe rakamlar eşliğinde ör-nekler verildi. 2015’e kadar Yunanistan’ınresesyonda kalacağına dikkat çeken Citibankaraştırma bölümü uzmanlarına göre, 2012’deyüzde 7.2’lik bir ekonomik küçülmeyi, 2013’teyüzde 7.4 ve 2014’te de yüzde 11.8’lik gerile-meler izleyecek. Merkel hükümetinin taviz ver-meye yanaşmadığı tasarruf politikasınınekonomik büyümeyi vurduğuna dikkat çekenCitibank raporunda, ekonomideki küçülme ora-nının ancak iki yıl sonra, 2015’te, belki biraz ya-vaşlayarak yüzde 3.7’ye düşebileceği vurgulandı.

Toplumsal çimento kalmadı

Citigroup 28 Kasım tarihli raporunda, özel-likle işsizlik rakamlarındaki kaçınılmaz patla-maya dikkat çekti. Buna göre, geçen yılınüçüncü üç aylık döneminde yüzde 17.7 olan iş-sizlik oranı, bu yılın üçüncü çeyreğinde yüzde24.8 oldu. Araştırmacılar, Yunanistan’daki eko-nomik küçülmeyi katlayarak aşan ortalama iş-sizlik oranının, 2013’te yüzde 29.7, 2014’teyüzde 35.9 olacağı ve 2015’te de yüzde 40’ı ge-ride bırakacağı tahmininde bulundular. Citig-roup uzmanları Yunanistan’ın bu koşullardaAvro Bölgesi’nde kalmasına pek ihtimal ver-mezken, Atina’nın 18 ay içinde avroya veda et-

mesinin mümkün olduğunu da belirttiler.Bu arada Başbakan Angela Merkel’i destek-

leyen Alman gazetelerinde de Yunanistan’dakikaotik sürecin sonu olmadığına ve toplumu birarada tutan tüm bağların kopmaya başladığınadair haber ve analizler çoğaldı. Gıda, sağlık, ula-şım, barınma ve ısınma gibi temel alanlardatoplumun bir çözülmeyi günbegün hızlanarakyaşadığına dikkat çeken tanıklıklara göre,Yunan toplumunda krizin patlak verdiği za-mandan bu yana intihar oranı iki kat artış gös-terdi. Ekonomideki çaresizliğin toplumsalbağları zayıflattığı ve son dönemde aşırı sağınözellikle yabancılara “yok edilmesi gereken asa-laklar” gözüyle bakan çeteler halinde örgütlen-diği, tüm araştırmalarda öne çıkarılmayabaşladı. Yunan sosyal güvenlik sisteminin yerlebir edilmesi ırkçı saldırıları tetiklerken, Am-nesty International raporlarında da bu tür olay-lardaki sıçramalı büyümeye yer verildi.

Ekim ayında, BM bünyesinde hazırlanan sı-ğınmacılarla ilgili bir raporda, Yunanistan’dayılın ilk 9 ayında 87 kişinin ölüm ve ağır yarala-mayla sonuçlanan ırkçı saldırılara maruz kal-dığı, Atina’nın bazı mahallerinin daha şimdidenyabancı sığınmacılara adeta yasak bölge ilanedildiği belirtildi. Parlamentoda 18 milletveki-liyle temsil edilen “Altın Şafak”ın hızla güçlen-diği, sola ve yabancı sığınmacılara yöneliksaldırıların ülkeyi askeri bir darbe ortamına dasürükleyebileceği savunuluyor.

Page 5: Ucundan tutuşan Avrupa

AvrupaGüN | 24 Aralık 2012 | 5

den çıkma çabasından başka bir şey değildir.“İslam Almanya’ya aittir” diyerek bir ezberi

bozan, göç politikaları konusunda daha liberalbir yaklaşıma sahip Wulff’un yerine seçilenGauck ise daha çok muhafazakar bir çizgiyi sa-vunuyor.

Korsanların gelişi

Bir diğer önemli gelişme ise, Eylül 2011’deilk olarak Berlin’de Eyalet Senatosu’na girmeyibaşaran Korsanlar Partisi’nin (Piratenpartei),yükselişini 2012’de de sürdürmesi oldu. Kor-sanlar, Saarland, Schleswieg-Holstein ve KuzeyRen Vestfalya (NRW) eyaletlerinde yapılan par-lamento seçimlerinde barajı aşmayı başardı.Diğer taraftan her üç eyalette de Sol Parti oykaybına uğradı, daha önce yüzde 5 barajını aş-tığı Schleswieg-Holstein ve NRW’de meclis dı-şında kaldı. 2011’de Baden-Württemberg

2013, CDU/CSU ve FDP’den oluşankoalisyon hükümeti için adeta“kader yılı” olacak. Çünkü bu koalis-yonun çoğunlukta olduğu FederalMeclis’in yanı sıra üç eyalette deeyalet meclisi seçimleri yapılacak.Sonuçlar, iki yasama dönemindede başbakanlık koltuğuna oturan

Angela Merkel için büyük önemtaşıyor.

Almanya’da iç politika açısından 2012’nin enönemli olayı hiç şüphe yok ki, daha iki yıl öncebüyük umutlarla seçilen “en genç” Cumhurbaş-kanı Christian Wulff’un, düşük faizli kredi vebasına yaptığı baskı nedeniyle istifa etmesioldu. Wulff’tan önceki cumhurbaşkanı HorstKöhler’in de görev süresini bitirmeden istifa et-mesi, bu “en yüksek” makamın itibarına büyükbir “gölge” düşürdü.

Bunun farkında olan meclisteki partiler, de-nilebilir ki, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra pekgörülmedik bir uzlaşma içinde Joachim Gauck’ucumhurbaşkanlığı koltuğuna oturttular. İki yılönce SPD ve Yeşiller tarafından Wulff’a karşıaday gösterilen Gauck, bu kez aynı zamandaCDU/CSU ve FDP’nin de cumhurbaşkanı oldu.”En yüksek makam” için sağlanan bu “büyük uz-laşma” elbette Almanya’nın içinde bulunduğudurum ve onun gereği olarak pek çok konudaaynı düşünen partilerin el ele vererek işin için-

Seçim yılından seçim yılına değişen ve değişmeyen dengeler

Alman danasının kuyruğu2013’te kopar mı?

YÜCEL ÖZDEMİR

Page 6: Ucundan tutuşan Avrupa

6 | 24 Aralık 2012 | AvrupaGüN

Eyaleti’nde ilk kez bir eyalet başbakanlığı kaza-nan Yeşiller’in çıkışı, 2012’de eski düzeyine ge-riledi. Buna karşın, Federal Hükümet ortağıFDP, eyalet seçimlerinde önemli oranda oy kay-betti. CDU/CSU ve SPD ile genel hatlarıyla aynıoylarını korumaya devam ettiler.

Seçimlerde kim ne yapacak?

2012’de iç politikada gelişmeler çerçevesinde2013’e baktığımızda, 22 Eylül’de yapılacak genelseçimlerin öneminin artacağı şimdiden söyle-nebilir. Ayrıca CDU/CSU-FDP koalisyon hükü-metlerinin işbaşında olduğu Aşağı Saksonya (20Ocak), Bavyera (15 Eylül) ve Hessen (15 Aralık)eyaletlerinde yapılacak parlamento seçimleri debunun önemini daha çok artırıyor. Dolayısıyla2013 yılı Başbakan Angela Merkel ve onun ön-cülük ettiği “Siyah-Sarı” koalisyonu için büyükbir önem taşıyor. Başka bir deyişle, 2013 mu-hafazakar-liberal koalisyonunun kader yılı ola-cak.

Partiler, seçim stratejilerini ve başbakanadaylarını belirlemiş olarak, şimdiden seçim ha-zırlıklarına başladılar bile.

2005’ten bu yana başbakanlık koltuğundaoturan Angela Merkel, Aralık ayında Hanno-ver’de yapılan ve genel seçim stratejisinin belir-lendiği CDU Genel Kongresi’nde, öncekidöneme göre daha muhafazakar bir çizgideseçim kampanyası yürüteceği mesajı verdi. De-legelerin neredeyse yüzde yüzünün oyuyla ye-niden parti başkanlığına seçilen Merkel,Almanya’nın ve Avrupa’nın en güçlü politikacısıolduğu imajını canlı tutmaya çalıştı. Aynı şe-

kilde mevcut hükümeti, “İki Almanya’nın bir-leşmesinden sonraki en başarılı hükümet” ola-rak nitelendiren Merkel, ülkede yaşananekonomik-sosyal sorunlar konusunda ise fazlakonuşmamayı tercih ediyor. Kriz içinde bulunanülkelerin durumunu göstererek, Almanya’nınen iyi durumda olduğuna dair yapılan vurgularelbette belli bir kesim içerisinde etkili oluyor. Nevar ki, sosyal sorunlar ve sınıfsal çelişkiler deson yıllarda görülmedik derecede büyümüş du-rumda. Dolayısıyla, genel seçimlere kadar şuanda Merkel’in lehine görünen dengelerin de-ğişmesi büyük bir olasılık olarak görülüyor.Özellikle de koalisyon ortağı FDP’nin bekleninçok altında oy alacağına dair tahminler,2013’deki genel seçimlerin Merkel için hiç deparlak bir sonuç ortaya koymayacağını bugün-den haber veriyor.

Steinbrück sol gösterip sağ vuracak

Bu sürecin nasıl bir seyir izleyeceği aynı za-manda muhalefet partilerinin göstereceği per-formansa da bağlı. Dört yıl önceki seçimlerdeyüzde 23 ile dibe vuran SPD, bu adaylar arasındaen neoliberal çizgiyi temsil eden Peter Stein-brück ile seçimlere katılacak.

SPD’nin izlediği neoliberal politikalara göredahi daha sağ-liberal bir çizgide bulunan, sosyaldemokrasinin geleneksel değerleriyle bile pek il-gisi bulunmayan Steinbrück, başbakan adayıgösterildikten sonra katıldığı konferanslarda al-dığı milyonlarca avro ile gündeme gelmişti. Mil-letvekilliği maaşından kat be kat fazlasını,tekellerden “konuşmacı” parası olarak alan Ste-inbrück’ün, iyi bir sermaye temsilcisi olduğu,

WIK

IPED

IA/I

NTE

RNAT

ION

ALST

UDE

NT'

SCO

MM

ITTE

E

Almanya’da göçmenlere karşı enfazla önyargıları körükleyen, yasalarlahakları kısıtlayan parti olarak bilinenHıristiyan Demokrat Birlik (CDU) par-tisinde Türkiye kökenli göçmenlere yö-nelik “açılım politikası” devam ediyor.

Aygül Özkan’ı Aşağı Saksonya’da ba-kanlık koltuğuna oturtarak, Türkiye kö-kenli göçmenler açısından bir ilke imzaatan CDU, bu kez de yönetimine 3 Tür-kiye kökenli politikacıyı alarak diğerpartilere fark attı!

Hannover’de düzenlenen CDU genelkongresinde Berlin Eyalet MilletvekiliEmine Demirbüken Wegner, partininkarar almada en etkili organı olan 14 ki-şilik Başkanlık Divanı'na seçilen ilk Tür-kiye kökenli siyasetçi oldu.

Aynı kongrede Aşağı Saksonya Eya-leti’nin Sosyal İşler, Kadın, Aile, Sağlıkve Uyum Bakanı Aygül Özkan ile KuzeyRen Vestfalya Eyalet Meclisi ÜyesiSerap Güler de Yönetim Kurulu'na se-çildiler. Özkan, delegelerin yüzde 76'sı-nın, Güler yüzde 74'ünün oylarını aldı.

Göçmenlere “yakın görünen” Yeşil-ler’de ise Cem Özdemir eşbaşkan,SPD’de de Aydan Özoğuz başkan yar-dımcılığına getirilmişti. Göçmenler ko-nusunda diğer partilerden daha olumlubir politikaya sahip olan Sol Parti’de isehenüz bir Türkiye kökenli yönetici bu-lunmuyor.

CDU’da göçmen akımı

Page 7: Ucundan tutuşan Avrupa

AvrupaGüN | 24 Aralık 2012 | 7

maliye bakanlığı yaptığı yıllarda görülmüştü. Bunedenle şimdi oy uğruna “sosyal adaletçi” kesil-mesi kesinlikle inandırıcı değildir.

Ajanda 2010 ve Hartz IV yasalarıyla gururduyan, ancak bazı sivriliklerin rötuştan geçiril-mesi vaadiyle seçimlere katılacak SPD ve onunbaşbakan adayı Steinbrück’ün hedefi oyları ar-tırmak ve Yeşiller ile bir koalisyon hükümetikurmak. Ama, 2005-2009 yılları arasında kuru-lan “büyük koalisyon” hükümetinin maliye ba-kanı olmanın verdiği avantajla ikinci bir “büyükkoalisyon”a da sıcak bakıyor. Bu nedenle, se-çimlerde SPD ile Yeşiller’in oyu yetmediği tak-dirde yeniden “büyük koalisyon”un kurulmasıihtimali hiç de az değil.

Dahası, hem Avrupa hem de Almanya’nıniçinden geçtiği süreç, Alman sermayesi için“büyük koalisyonu” daha tercih edilir kılmakta.

.

İç politika açısından 2013, savaşave sosyal kısıtlamalara karşı önemlibir dinamik olan Sol Parti için deönemli bir yıl olacak. 2012’yi, kaybe-dilen eyalet seçimleri ve kanatlararası çekişmelerden ötürü “kayıp yılı”olarak geçiren Sol Parti’nin, 2013’deciddi bir yükseliş sağlaması, en azın-dan 2009’daki oy düzeyini tutturabil-mesi için olağanüstü bir çabaiçerisinde olması gerekiyor.

Her ne kadar Sol Parti’den önemliölçüde oy alan Korsanlar, şimdi iç çe-kişmeler ve politikasızlıktan ötürü oykaybına uğrasa da, “denenmemişler”olarak yine de Sol Parti’yi etkileyecekbir oy alabileceği tahmin ediliyor. Bu-güne kadar Korsanlar’a karşı dahaçok “görmeme” politikası izleyen SolParti’nin, bu partinin “sol”la, emekçi-lerle, demokratik hak ve özgürlük-lerle bir alakası olmadığını etkili birşekilde dile getirmesi kaçınılmaz gö-rünüyor.

Keza, SPD’nin genel seçimlerde“sosyal adalet”, “asgari ücret”, “yaşa-nılabilir emeklilik” gibi konuları te-mel seçim propagandası yapacağınıaçıklaması da Sol Parti’nin işini zor-laştırıyor. Zira, muhalefete düşmüşbir SPD, Sol Parti ve sendikalar açı-sından her zaman iktidardaki SPD’-den çok daha sinsidir.

Bütün bunlardan ötürü, Sol Partiiçin 2013, sınıflar arasında derinle-şen çelişkileri, yoksulluğu, kiralık iş-çiliği, düşük ücretli işleri, Hartz IVuygulamalarını, savaş hazırlıklarınıaçık ve çarpıcı bir şekilde dile getir-diği ölçüde, ilerici misyonunu sergi-leme ve bu temelde de emekçi yığın-lar arasındaki etkisini arttırma im-kanlarını barındırıyor. Tabii bu yöndebir ilerleme olmadığı takdirde ise,partiyi daha büyük ‘kayıpların’ bekle-diği de açıktır

Sol Parti yükseliþegeçebilir mi?

WIK

IPED

IA/P

ETER

WEI

S

Page 8: Ucundan tutuşan Avrupa

BERLİN - Federal Almanya’daki antifaşisthareketin etkili aktivistlerinden, gazeteci-yazarve Sol Parti milletvekili Ulla Jelpke, neonaziparti NPD’nin bir türlü kapatılamamasının ar-dında “tuhaf şeyler yattığının” altını bir kezdaha çizdi. Almanya’da yayımlanan 15 günlük“Yeni Hayat” gazetesinin sorularını yanıtlayanJelpke, NPD’nin kapatılması için Federal Ana-yasa Mahkemesi’nde yeni bir dava açılacağını,Alman siyasetinin de bu kapatmaya yeşil ışıkyaktığını belirtti. Jelpke, bu partinin kapatıl-masından yana olduğunu vurgularken, yerleşiksiyasetin NPD karşısındaki tutumundan solçevrelerin yine de fazla umutlu olmaması ge-rektiğini ileri sürdü. Sol Parti milletvekili, şu gö-rüşleri savundu:

“Bu kapatma, kronik olarak mali zorluklaryaşayan NPD’nin hazineden para almasını en-gelleyecektir. Öte yandan Neonaziler, devletinpartilere tanıdığı koruyucu düzenlemelerdenyararlanamayacak ve gösterileri daha kolay ya-saklanabilecektir. Ayrıca kapatma kararı ka-muoyuna faşizmin diğerleri gibi bir düşüncedeğil, suç olduğu mesajını verecektir.

Ancak kapatma davasının bugün ele alınışşekliyle sol çevreler tarafından sevinçle karşı-lanması mümkün değildir. Çünkü bu davanında bundan önceki davada olduğu gibi başarısız-lıkla sonuçlanması ve bundan da faşistlerin ya-rarlanması tehlikesi yabana atılmayacak kadarbüyüktür. Şimdi başlıca görev, ilk kapatma da-vasından dersler çıkarılmasıdır. Federal Hükü-met, Federal Meclis ve Eyaletler Meclisi’ninortak girişimiyle başlatılan bu dava 2003 yılındaFederal Anayasa Mahkemesi tarafından biçim-sel nedenler gerekçe gösterilerek geri çevril-mişti. Oysa o dönem mahkeme üyeleri, NPD’-nin anayasa karşıtı olduğuna dair gerekçelerekatıldıklarını da ifade etmekten geri durma-mışlardı. Davanın başlamadan sonuçlanmasınagerekçe olarak, NPD yöneticileri arasında fede-ral ve eyaletler düzeyindeki Anayasayı KorumaTeşkilatları tarafından görevlendirilmiş çok sa-yıda ajanın bulunması olarak gösterilmişti. Heraltı NPD yöneticisinden biri ajandı ve bu ne-denle yedi mahkeme üyesinden üçü davanıngeri çevrilmesi yönünde görüş bildirmişti. Bunagöre devlet bu faşist partiye 'mesafeli değil'di ve

8 | 24 Aralık 2012 | AvrupaGüN

Sol Parti milletvekili Ulla Jelpke, fazla umutlu olunmamasını istedi

NPD yasağı bir başkabahara kalabilir

WIK

IPED

IA/C

HRIS

TIAN

NO

RVAT

NEONAZİLER KENDİLERİNDEN EMİN

Page 9: Ucundan tutuşan Avrupa

sı’na dek gizli tutulan ve polis ve Anayasayı Ko-ruma Teşkilatları tarafından toplanmış 2649delili içeren bir dosya hazırlandı. Söz konusu de-liller arasında parti yayınlarında çıkmış maka-leler, çağrılar ve yaklaşık 400 NPD üyesininyaptığı konuşmalar bulunuyor. İçişleri bakanla-rına göre bu malzeme, yeni bir kapatma davasıaçmak için yeterli. Ancak özellikle Federal İçiş-leri Bakanı Hans-Peter Friedrich (CSU) uzun sü-redir böylesi bir kapatma davasının başarı şansıolduğuna dair şüpheleri olduğunu söylüyordu.Federal Meclis Başkanı Norbert Lammert de(CDU), bugün hedeflenen kapatma davasınakarşı çıkarak, bu girişimin 'enine boyuna düşü-nülmeden', aşırı sağcı NSU’nun cinayetleri kar-şısında sergilenen bir “refleks” olduğunu ifadeediyordu. Federal meclis ve hükümetin ilk davagirişiminde olduğu gibi kapatma davası için baş-vuruda bulunup bulunamayacağını öngörmekbu yüzden mümkün görünmüyor.

En büyük tehlikelerden biri olarak da, delil-lerin arasında Anayasayı Koruma Teşkilatlarıajanların söyleyip yazdıklarının bulunması ih-timali gösteriliyor. Söz konusu ajanların partiyönetim kademelerinden geri çekildikleri, ancaktabanda faaliyetlerini sürdürdükleri iddia edili-yor. Ancak bugüne dek bir tek içişleri bakanı bilebu iddianın altına imzasını koymayı kabul et-medi. Onların verdiği bilgilere göre, polis veanayasayı koruma teşkilatlarından yetkililer de-lillerin sorunsuz olduğuna dair taahhütte bu-lunmuşlar. Yani, eyalet içişleri bakanları vebaşbakanları, içeriğini bilmedikleri bir dava baş-vurusunu göndermeye hazırlanıyorlar. Diğer birtehlike ise, Avrupa İnsan Hakları Mahke-mesi’nin, kapatmayı 'NPD’nin cılız etkisiyle ör-tüşmeyen orantısız bir karar' olarak değerlen-dirip kınaması ihtimali.”

Kimilerince 2013 seçimleri öncesinde halkakarşı göstermelik bir “esip gürleme”, kimilerincede kamuoyunun dikkatlerini başka yöne çekipAlman iç istihbaratının, özellikle de Anayasayı

devletten bağımsız olduğundan söz edilemezdi.Buna bağlı olarak da NPD’nin kendisini ka-

patma davasına karşı savunması mümkün ola-mazdı. 'Siyasi bir partinin devlet güvenlikbirimlerinin görevlendirdiği, federal ve eyaletparti teşkilatlarının yönetim kurullarına seçil-miş ajanları tarafından izlenmesi, bir kapatmadavasının arifesinde ve esnasında hukuk devle-tinin parti kapatma normlarıyla bağdaşmaz. Birpartinin yönetim kademelerinde devletin tem-sil ediliyor olması, söz konusu partinin iradeoluşturmasına etkide bulunulmasını kaçınılmazkılar.' Alıntıladığımız bu gerekçeye göre AnayasaMahkemesi’nin üyeleri, NPD’nin hangi karar veeylemlerinin partinin hanesine, hangilerinindevletin hesabına yazılacağının ayırt edilemezduruma geldiğinden yakınıyorlardı. Mahkemehuzurunda alınan bu yenilgi ve dolayısıylaNPD’nin kurtarılmış olmasının başlıca nedeni,dönemin SPD’li Federal İçişleri Bakanı OttoSchily’e bağlı faaliyet gösteren Anayasayı Ko-ruma Örgütlerinin faaliyetleriydi. NPD yöne-timi, sempatizanları ve seçmenleri, davanın geriçevrilmesini ırkçı kışkırtma faaliyetlerinin önü-nün tamamen açılmış olduğu şeklinde yorum-layıp ona göre hareket ettiler.”

2000’den bu yana 8 Türk ve bir Yunan esnafıöldüren NSU’lu faşist katillerin marifetlerinin2011 kasımında ortaya çıkmasıyla birlikte, halkısakinleştirmek için 2012 başında NPD’ye karşıyeniden dava açma tartışmalarının başlatıldı-ğını hatırlatan Jelpke, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Federal ve eyalet içişleri bakanları, nisanayına dek NPD’nin yönetim kademelerindekiajanları geri çekme konusunda anlaştı. Aralıkayında gerçekleşen İçişleri Bakanları Konferan-

AvrupaGüN | 24 Aralık 2012 | 9

WIK

IPED

IA

WIK

IPED

IA

ULLA JELpKE

Page 10: Ucundan tutuşan Avrupa

Koruma Örgütlerinin NSU terörüne bulaşmışolmalarını gizleme çabası olarak değerlendirilenbu girişimlerin Nazilerin zaferiyle de sonuçla-nabileceğini kaydeden Jelpke, “İçişleri bakanlarıkonferansından önce yaratılan bu ortamda, herne pahasına olursa olsun NPD’yi kapatma da-vasının açılmasının zorunluluk olduğu görüşühakim kılındı. Davadan vazgeçilmesi ise NPD’-nin hanesine yazılacak bir zafer haline getirildi.Ancak NPD içindeki ajanlardan dolayı yeni davagirişiminin başarısızlığa uğraması, Nazilerin ha-nesine yazılacak daha büyük bir zafer olacaktır.

Sol Parti de, yeni bir kapatma davası açılmasınaFederal Meclis’te onay vermeden önce bunu he-saba katmalıdır” ysşd jtıaihaç

Sol Parti’nin Federal Meclis’teki iç politikakonularından sorumlu sözcüsü konumundakiUlla Jelpke, Yeni Hayat gazetesine yaptığı de-ğerlendirmelerde “insanlık düşmanı bir politikayürüten NPD’nin etkisini geriletmek için herdurumda çaba gösterilmesinin” çok dahaönemli olduğunu da vurguladı.

10 | 24 Aralık 2012 | AvrupaGüN

Eyalet İçişleri Bakanları Konfe-ransı’ndan sonra Eyaletler Meclisi (Bun-desrat) tarafından da ikinci kezkapatılması için onay verilen AlmanyaUlusal Demokrat Partisi (NPD) Alman-ya’daki en güçlü faşist örgüt olarak de-ğerlendiriliyor. 1964 yılında, bir sonrakigenel seçimlere katılma hedefiyle kuru-lan NPD, 1969 yılında yüzde 4.6 oy aldı,ancak barajı geçemedi. O tarihten itiba-ren sürekli güç toplama peşinde olan buörgütün kuruluşunda istihbarat örgüt-lerinin etkili olduğu ileri sürülüyor.

- NPD 1996’da uygulamaya koyduğu“Üç Ayaklı Strateji” ile daha fazla radikaleylemlere başvurdu. Bu süreçten sonraaşırı radikal gruplar olan “Hür Arkadaş-lar” (Freie Kamaradschaften) bünyesinekattı.

- 2000 yılında göçmenlere yönelikşiddet eylemlerinin artması nedeniyle,dönemin SPD-Yeşiller hükümeti tara-fından 2003’te yasaklanması için Ana-yasa Mahkemesi’ne başvuruldu. Ancakbaşvuru, mahkeme tarafından, yasağagerekçe gösterilen parti yöneticilerininönemli bir bölümünün istihbarat ele-manı olduğu belirtilerek 2004’te geriçevrildi. Tartışmalar ırkçı partinin işineyaradı ve NPD, aynı yıl içinde SaksonyaEyaleti’nde yapılan parlamento seçimle-

rinde yüzde 9.2 oy alarak ilk kez bir eya-let meclisine girdi.

- 2006’da da Mecklenburg-Vorpom-mern Eyaleti’nde meclise girmeyi ba-şardı.

- 2011’de diğer faşist parti DVU ilebirleşti. Partinin başkanlığına ise Sak-sonya Meclis Grubu Başkanı HolgerApfel getirildi.

- Almanya’da göçmenlere ve yoksul-lara karşı yapılan ırkçı saldırıların mer-kezi durumundaki NPD, ayrıcaAvrupa’nın diğer faşist parti ve örgütle-riyle bağlantı içinde.

- Yeniden yasaklanması tartışılan fa-şist partinin mali kaynakları da yıllardırtartışma konusu. Hesaplarda yaptığısahtekarlıklardan ötürü pek çok kezmeclis tarafından para cezası aldı. Ancakbuna rağmen bu ırkçı partinin gelirleri-nin yarısından fazlasını, Partiler Yasasıgereğince devletten aldığı paralar oluş-turuyor. Federal Meclis tarafından veri-len bilgiye göre, faşist parti 2000yılından bu yana devletten 11 milyonavro aldı. 2005-2007 yılları arasında üyesayısı 7 binin üzerine çıkan NPD’nin şuanki üye sayısının ise 6 binin altında ol-duğu belirtiliyor. (YH)

NPD tarihi fazlasıyla “zengin”

Page 11: Ucundan tutuşan Avrupa

HAMBURG - Geçtiğimiz çarşamba günü (19Aralık 2012) Hamburg’un merkez sayılabilecek,Hohenfelde, Hamm ve Borgfelde semtlerininkesiştiği köşede yer alan Landwehr tren istas-yonunun önündeki küçük alana Hamburg eya-let hükümeti tarafından, Ramazan AvcıMeydanı adı verildi. Alana bir de taş levha-anıtyerleştirildi. Tam 27 yıl önce, 21 Aralık 1985günü buradaki otobüs durağında beklerkenAlman faşistlerinin beyzbol sopalı, balta saplı,postal tekmeli saldırısına uğrayarak komaya so-kulan ve üç gün sonra, 24 Aralık’ta hayatını kay-beden Ramazan Avcı, saldırıya uğramadan birgün önce 26’ncı yaş gününü kutlamıştı ve bir ikihafta içerisinde de baba olmayı bekliyordu.

Faşist katliamlar Almanya, Avrupa, “uygardünya” tarihinin sıradan bir parçası. Ama birtürlü tarihte kalamıyor. Tersine, giderek dahada olağanlaşma eğilimi kazanmakta olduğununtanığıyız. Alman devletinin göçmenlere uygula-makta olduğu ayrımcı politika dolayısıyla henüz

Kendisini zengin, farklı, üstüngörmenin ustaca kurgulanıpbeyinlere elektronik görsellerlemonte edilen bir yanılsamalarzinciri olduğunun aniden farkınavaran “uygar dünya” insanı,nefretini boşaltması için önüneyem olarak atılan “öteki”nin derhalboğazına çökmeyi soyut amabenliğinin derinliklerine işlemişüstünlüğünün verdiği bir “artıkhak” görmekte hiç de tereddütetmiyor.

AvrupaGüN | 24 Aralık 2012 | 11

27 yıl önceki cinayetin karanlık mesajı

Ramazan Avcı biruyarıydı...

CELİL DENKTAŞ

RAMAZAN AVCI’NIN ÖLDÜRÜLDÜĞÜ YER

Page 12: Ucundan tutuşan Avrupa

daha dün “dikkati çekildi”. Ya diğerleri, sankifarklı mı? Avrupa Birliği projesinin aslında ar-tıdeğer birikiminin iki, üç merkez ülkeye kaydı-rılması projesi olduğu diğer ülke iflaslarının tektek patlamasıyla ortaya çıkıyor. Yükselmekteolan “üçüncü dünya” rekabetinin karşısında Av-rupa’nın “uygar dünya” halkları dehşetle, as-lında fakirleşmediklerinin, zaten hep fakirolduklarının farkına varıyorlar. Dolayısıyla eko-nomik fakirlik kültürel fakirlikle hızla kaynaşı-veriyor. Kendisini zengin, farklı, üstün gör-menin ustaca kurgulanıp beyinlere elektronikgörsellerle monte edilen bir yanılsamalar zinciriolduğunun aniden farkına varan “uygar dünya”insanı, nefretini boşaltması için önüne yem ola-rak atılan “öteki”nin derhal boğazına çökmeyisoyut ama benliğinin derinliklerine işlemiş üs-tünlüğünün verdiği bir “artık hak” görmekte hiçde tereddüt etmiyor.

Aşırı sağcılık, neonazilik, ırkçılık, yabancıdüşmanlığı vs devlet faşizminin üstün bireyingönüllü hizmetine havale ettiği olağan dışavu-rumlar şeklinde ortaya çıkması da kimseyi nerahatsız ediyor ne de şaşırtıyor.

Faşistlerin elinden kaçayım derken bir oto-mobilin altında kalarak ağır yaralanan RamazanAvcı’nın düştüğü yerde bir de ölesiye dövülme-sini izleyen çevredeki ve Ramazan Avcı’yla bir-likteyken kendilerini can havliyle attıklarıotobüsteki onlarca kişi, arbedeyi duyup camlarabalkonlara uğrayan diğer onlarcası yalnızca iz-lediler. İzlerken olayın dekoru oldular. Tıpkıtren yolu, otobüs durağı, otobüs durağının çöpkutusu gibi. Tıpkı çevredeki ağaçlar, otlar, çalı-lar gibi. Kuşlar? Kuşlar uçup gittiler, dekor ol-maktansa, izleyip kalmaktansa.

İzleyenler kim bilir belki de bu ülkenin do-ğuştan üstün bireyleri olarak içlerinde daimabastırarak ömür boyu taşımak zorunda kaldık-ları ilkel heyecanı biraz olsun hissetme fırsatınıyakalayabildikleri için olayın senaristi güçlüdevletlerini içten içe takdir bile ettiler. Öyle ya,bu tür olayların mağduru “ötekiler” olduğundankimilerinin içi biraz “cız etse” de büyütülecek birşey değildi. Durum böyle olunca ne suç vardı nede çokça azarlanacak suçlular. Saldırının kala-balık görünmesi görevini üstlenip bir tür, “ya-bancıya genel tepki” görüntüsü veren çoluk

12 | 24 Aralık 2012 | AvrupaGüN

Page 13: Ucundan tutuşan Avrupa

Gazete Hamburg, internet(19/12/2012) havale ederek,“Devleti bunlarla boşuna uğ-raştırmayın ya kardeşim!” me-sajı vermedi mi?

Hiç kuşkusuz o taşı o günoraya diktiren, Ramazan Avcıİnisiyatifi başta olmak üzereülkenin faşizme teslim olmayaniyeti olmayan Alman ya da“öteki” insanlarının, gerçek in-sanların kendine güveni, mü-cadele inadıdır. Bu inat,tehditlere, sopalı zincirli sürü-

lere, faşist devletin kadrolu katillerine ve aradabir uzatılan, “Müslüman toplumun tanınması”,“sünnetin yasallaşması” gibi havuçlara rağmenizleyici rolünü oynamakta olan “uygar dünya”halk kitlelerinin fakirliklerinin aslında dekor ol-maktan kaynaklandığını tek tek kavrayıp normalinsanlık hallerine dönüşleri sağlanana kadar dasürecek.

çocuktan dördünün rastgeleseçilip biraz ceza alması zatenizleyici vicdanlarını rahatlat-maya yetti de arttı bile.

Bu ve buna benzer olaylarıizleyen kamuoyu zaten ne yap-sın ki? Devletin en güçlü siyasiorganlarından SPD’nin en biryetkilisi gündemdeki NSU te-rörünün bir türlü aydınlatıla-mamasıyla ilgili, “cinayetlerinüstünü son derece sıradan birolaymış gibi örtme çalışma-ları”, (“NSU terörü neden ay-dınlatılmadı?”, Aydan Özoğuz,Post gazetesi, Aralık 2012, sf. 19) teşhisi koy-madı mı? Hamburg eyaleti hükümetinin başba-kan yardımcısı Bayan Dorothee Stapelfeldt deçarşamba günü meydana isim verme ve anıtınyerleştirilmesi töreninde yaptığı konuşmada so-rumlulukları sivil toplum örgütlerine, okullarave ailelere (“Neonazilerin katlettiği RamazanAvcı’nın ismi öldürüldüğü meydana verildi”,

AvrupaGüN | 24 Aralık 2012 | 13

YükselmekteolAn“üçüncü dünYA”rekAbetininkArşısındAAvrupA’nın“uYgAr dünYA”hAlklArıdehşetle,AslındA fAkir-leşmediklerinin,zAtenhep fAkirolduklArınınfArkınAvArıYorlAr.

Page 14: Ucundan tutuşan Avrupa

WALLDORF - Geçen yıl Türkiye’den Alman-ya’ya göçün 50’inci yılı dolayısıyla başlatılan veAlmanya’nın birçok bölgesini dolaşan sergininson durağı Hürriyet tesislerinin bulunduğuWalldorf kenti oldu. “Hürriyet TanıklığındaGöçün 50 Yılı” başlığı altında Walldorf belediyebinasında açılışı yapılan sergi, 17 Ocak 2013’ekadar ziyaret edilebilecek. Doğan Media Inter-national Genel Müdürü Sevda Boduroğlu’nun“Artık entegrasyondan çok, ortak geleceğimizikonuşma zamanı geldi” mesajıyla ziyarete açı-lan sergiye Almanya’nın Hessen eyaletindekiöbglesindeki üst düzey politikacıların katılmasıdikkat çekti. Walldorf Belediyesi Meclis Salo-nu’nda gerçekleştirilen açılış törenine HessenBaşbakan Yardımcısı ve Entegrasyon BakanıJörg-Uwe Hahn (FDP), Federal Milletvekili Ge-rold Reichenbach (SPD), Mörfelden-WalldorfBelediye Başkanı Heinz-Peter Becker (SPD), Bi-rinci Encümen Franz-Rudolf Urhahn (Yeşiller)ve Türkiye’nin Frankfurt’a yeni atanan Başkon-solosu Ufuk Ekici’yle, politikacılar, kent ve çev-resinden Türk kökenli göçmenler, göçle ilgiliçeşitli kurumların, örgütlerin temsilcileri ka-tıldı. Toplantının onur konukları, Mörfelden-Walldorf ’ta yaşayan birinci kuşak Türkleri

temsilen, Sanal, Emekçi, Ergül ve Kalem ailele-rinin büyükleri oldu. Dr. Atilla Sanal ve eşiMarie erese Medici, Yusuf Ergül ve eşi MariErgül, Mehmet Emekçi ve eşi Yeter Emekçi,Mustafa ve Hacer Kalem, çocuklarının ve to-runlarının bir bölümüyle birlikte katıldıklarıtoplantı kapsamındaki açık oturumda, Türki-ye’den Almanya’ya göçü, kendi yaşam öyküle-rinden hareketle anlattılar.

Hahn’dan övgü ve özür

Törende ilk sözü alan Hessen EntegrasyonBakanı Jörg-Uwe Hahn, Hessen’in göç gelene-ğine sahip, dünyaya açık ve hoşgörülü bir eya-let olduğunu kaydederken, Hürriyet’in Alman-ya’daki toplumsal barışa katkılarını övdü. 50 yıliçinde Hürriyet’in bizzat kendisinin bir tarih ki-tabı haline geldiğini vurgulayan Hahn, Hes-sen’de göçmen kökenlilere yönelik “hoşgeldinkültürü”nün geliştiğini hatırlatarak, bir döne-min “Türk misafir işçileri”nin, artık “hemşeri”,“vatandaş”, “Hessenli” olduklarını belirtti ve“Buraya yerleşmiş yabancı kökenli insanlarınHessen’de kendilerini vatanlarında hissetmele-rini istiyoruz” dedi. Konuşmasında Almanya’da

14 | 24 Aralık 2012 | AvrupaGüN

Türkiye’den göçü günlük izleyen Hürriyet, 50’nci yıl dizisini noktaladı

“Artık ortakgeleceğimizi konuşalım”

SERGİ, İKİ ÜLKE CUMHURBAŞKANLARIYLA BAŞLAMIŞTI

Page 15: Ucundan tutuşan Avrupa

Çeşitliliğin yaşandığı şehir

Belediye Başkanı Heinz-Peter Becker de ko-nuşmasında, Mörfelden-Walldorf ’un çok kül-türlü bir kent olduğunu vurguladı. “Kentimizihep ’çeşitliliğin yaşandığı kent’ olarak anıyoruz.Burada yaşayan insanlara bakıldığında bununnedeni daha iyi anlaşılır. Şehrimizde 115 ülke-den 34 bin insan yaşamaktadır. Alman nüfusu-nun yüzde 10’u da göçerek buraya yerleşmiştir”diyen Becker, şehir halkını oluşturan farklıgrupların birbirini daha iyi anlayabilmesi içinEntegrasyon Bürosu üzerinden çalışmalar yü-rüttüklerini belirtti. Becker, Hürriyet’in de ya-yınlarıyla farklı kültürlerin birbirini daha iyi

AvrupaGüN | 24 Aralık 2012 | 15

Türklere yönelik seri cinayetlere de değinenBakan Hahn’ın “Aşırı sağcılar son olarak da Kas-sel’de bir Hessenli’yi öldürmüşlerdi. Alman dev-letinin sorumlusu olarak bu genç adamıkoruyamadığımız için tekrar özür diliyorum”diye konuşması dikkat çekti. Hahn, Kassel’da öl-dürülen Halil Yozgat’ı ve seri cinayetlerin tümkurbanlarını anma amacıyla cinayetin gerçek-leştirildiği yere “Halil Meydanı” adının verilme-sinin kendisi açısından da çok önemli olduğunubelirtti. Hahn, konuşmasında 3.5 yıllık çalışma-larının nihayet sonuç verdiğini vurguladı veönümüzdeki eğitim yılı başından itibaren Hes-sen’deki okullarda İslam din derslerinin başlatı-lacağını duyurdu.

17 Aralık’ta Mörfelden-Walldorf Be-lediyesi’nin ev sahipliğinde gerçekleşti-rilen “Hürriyet Tanıklığında Göçün 50Yılı” sergisi, 17 Ocak 2013 tarihine dekhem Walldorf, hem de Mörfelden’dekibelediye binalarında ziyarete açık ola-cak. Hürriyet gazetesi, göçün ilk yılla-rında Türkiye’de basılıp gönderilerek,daha sonra kendi tesislerinde hazırlanıpdağıtılarak Almanya’daki Türklere her-gün ulaştı. Gazetenin Almanya baskılarıilk günden itibaren, bu ülkedeki okurla-rına özgü haberler içerdi. Böylece Hür-riyet, Türk ve Alman toplumlarının son50 yıllık tarihine tanıklık etmiş oldu.Sergi öncelikle 1961-2011 dönemindenher yıl için seçilmiş bir kapak sayfası,Hürriyet arşivlerinden fotoğraflar,Aydın Doğan Karikatür Müzesi’ndengöçle ilgili karikatürleri içeren afişlerdenoluşuyor. Sergide, Hürriyet arşivindenMörfelden-Walldorf ’taki çok kültürlüyaşama ilişkin fotoğrafları içeren özelafişler de yer alıyor. Sergi kapsamındaTürkçe ve Almanca 100 sayfalık iki özelgazete hazırlandı. Sergilenen afişlerbaşta olmak üzere birinci kuşaktan göç-menlerle yapılan söyleşilerin de yer al-dığı gazeteler sergi boyunca ziyaretçilereanı olarak armağan ediliyor.

“Hürriyet Tanıklığında Göçün 50

Yılı”,19 Eylül 2011’de Berlin’de düzenle-nen Türk-Alman İş Forumu kapsamındakamuoyuyla ilk kez buluşmuştu. İki ül-kenin cumhurbaşkanlarının da ilgiyle iz-lediği sergi en kapsamlı haliyle ise ilkkez 5 Ekim 2011’de Berlin Türkevi’ndeaçıldı.

Bu arada serginin bazı bölümleri, Es-sen’de gerçekleştirilen Ruhr Kitap Fuarı(14-23 Ekim 2011) ile T.C.’nin 88. Ku-ruluş Yıldönümü kutlamaları kapsa-mında Almanya’nın 3 kentinde (Berlin,Frankfurt ve Köln) aynı anda sergilendi(28 Ekim 2011). Daha sonra serginin ta-mamı, 12-20 Kasım 2011 tarihlerindeBerlin’de Deutsche Bahn Service’ninmerkezinde (Nordbahnhof) ve 15Mayıs-8 Haziran 2012 tarihleri arasındaNürnberg Garı’nda gerçekleştirildi.Sergi küçültülmüş haliyle Oberur-sel’daki Türk Günü (14 Ocak 2012),Düsseldorf ’ta gerçekleştirilen Türk-Alman Ekonomi Günü (27 Nisan 2012)ve Potsdam’da Alman Olimpik Spor Bir-liği’nin Entegrasyon Günü (21 Eylül2012) kapsamında kamuoyu önüneçıktı.

Ayrıca bu dönemde Hürriyet’in Av-rupa merkez tesislerini ziyaret eden çoksayıda konuk da serginin bir bölümünüinceleme şansı buldu.

Sergi aynı anda iki belediye binasında

Page 16: Ucundan tutuşan Avrupa

anlamasına büyük katkıdabulunduğu kaydederken, busergiye evsahipliği yapmak-tan kıvanç duyduklarını dasöyledi.

Serginin son olarakHürriyet’in Avrupa tesis-lerine ev sahipliği yapanWalldorf ’ta gerçekleşti-ğini vurgulayan DMIGenel Müdürü SevdaBoduroğlu, konuşma-sında, artık entegras-yondan çok “ortak

gelecek üzerine konuş-ma” çağrısında bulundu. Boduroğlu,

“Hürriyet, Türkiye’den Almanya’ya göçe başın-

16 | 24 Aralık 2012 | AvrupaGüN

dan itibaren tanıklık etti. Bu sergiyle, aynı za-manda göçün tarihini yansıtan arşivimizi her-kese açmış olduk” dedi. Sevda Boduroğlu,birinci kuşağa Almanya ve gelecek kuşaklar içingösterdikleri büyük çabalardan dolayı teşekküretti.

Sergi açılışına katılan Türkiye’nin Frank-furt’taki yeni Başkonsolosu Ufuk Ekici de Al-manca yaptığı konuşmayla sergiye katılanlarıselamladı. Almanya’da geçen çocukluğundananılar anlatan Ekici, böylece, başkonsolos ola-rak ilk konuşmasını da yapmış oldu.

Mörfelden-Walldorf Müzesi Müdürü Corne-lia Rühlig tarafından yönetilen toplantınınikinci bölümü de birinci kuşaktan konuklarınkonuşmacı olarak yer aldıkları bir panel şek-linde gerçekleştirildi.

SIGMAR GABRIEL

DEVLET BAKANI MARIA BÖHMER

Page 17: Ucundan tutuşan Avrupa

AvrupaGüN | 24 Aralık 2012 | 17

50 yıllık tarihi temsil eden sergilerin so-nuncusunda Almanca yaptığı açılış konuşma-sıyla, özlü bir bilanço çıkaran HürriyetGazetesi Genel Müdürü Sevda Boduroğlu,yarım yüzyıl sonra birçok şeyin değiştiğini vedaha da değişmesi gerektiğini hatırlattı:

“Sadece Hürriyet değil, birçok Türk de, 50yıl önce gelip yeni ve bilinmeyen bir yaşamailk adımlarını attıklarında, Mörfelden-Wall-dorf’ta bir yurt buldular ve kaderleriyle ilgiliyeni bir karar aldılar.

Sergi, “çağ tanıklıkları” adını boşunaalmış değildir. Hürriyet, Türkiye’den Alman-ya’ya göçe başından itibaren eşlik etti. İçin-deki haberler ve fotoğraflar bir göç tarihiarşivini andırmaktadır. Bu arşivi işte, biz, okur-larımız için yarım yüzyıl sonra açmış olduk.

Sergiyi gezdiğinde ilk kuşaktan insanlarıngösterdikleri cesaret hakkında bir izlenim edi-neceksiniz. Dilini anlamadıkları bir ülkeye gel-mek üzere yola koyulmuşlardı... Kültürünü vegeleneklerini bilmedikleri bir ülkeye geliyor-lardı… Bunların hiçbirini bilmiyorlardı. Sadeceçocuklarına ve ailelerine daha iyi bir gelecekvermek istiyorlardı. Onları geride bıraktılar.Almanya’ya giden trenlere bindiler. Ellerindebir tahta bavulla…

Tek kelime Almanca bilmeden yeraltındaçalıştılar, fabrikalarda, küçük ve büyük işlet-melerde. Ağır işlerde çalıştılar, çok çalıştılar.Eşlerine çocuklarına hasretlerine fazla daya-namadılar ve onları da yanlarına aldılar.

Gözlerinin önünde hep tek bir hedef vardı,o da, yaşamlarını iyileştirmek. En büyük arzu-ları: Çocuklarına iyi bir eğitim vermek. Ça-lışma güçleri önemliydi. Bu, Almanya’nınekonomik canlılığı için de önemliydi.

İşte bu insanlar başarılı oldular. Birçokyeni şey öğrendiler. Çocuklarının artık kendi-leri anne ve babadır, hatta dede ve ninedirler.Bugün dördüncü kuşakla karşı karşıyayız.

Birinci kuşak için radyo ve gazeteler, terkedilmiş yurtlarıyla aralarındaki tek bağdı. Ozamanlar, daha işçi yurtlarında kalırken, Hür-riyet de yaşamlarının bir parçası oldu. Hürri-yet, kuşaktan kuşağa bu insanlara eşlik etti,bunu bugün söyleyebiliyoruz.

Gazete arşivimizdeki sayfalar incelendi-

ğinde, en başından günümüze kadarkigelişmenin olumlu olduğu görülüyor.Haberlerde yıllarca sorunlar konuedildi. Ancak yavaş yavaş onların ye-rini sevindirici haberler, başarı öykü-leri aldı ve bunlar çoğunluğu oluştur-du. Sergimize baktığınızda bunu hemen farkedeceksiniz. Hatta yorgun, ama umut doluyüzleri gösteren siyah-beyaz fotoğraflar dakayboldu. Zamanın dönüşümüyle, eğitimle vedaha yüksek bir yaşam standartıyla birliktebu fotoğrafların yerini rengarenk anlar almışbulunuyor.

Artık sık sık yeni ve entegre bir kuşaklakarşı karşıya geliyoruz. Toplumda gayet iyi biryerleri var. Hatta bu toplantıda, bu salonda daböyle insanlar var, bize gurur veren insanlar.Gençlerin büyük bölümü bugün başarıylameslek yaşamı içindedir. Kendilerine güven-mektedirler. Olumlu bir gelecek önlerinde dur-maktadır. Türkiye’ye sevgiyi içlerinde taşı-yorlar, ama yurtları Almanya’dır. Türkçe ve Al-manca kullanıyorlar, yani iki anadillerivar. Gençler, miras aldıkları Türk kültürünüAlman kültürüne karıştırıyor. Bu ülkenindaha da gelişmesi için çaba gösteriyorlar.

Siyasal angajman önemlidir, ama bu, uzunbir süredir sadece seçimlere katılmak anla-mına gelmiyor. İnsanlarımız Federal Meclis’e,Avrupa Parlamentosu’na ve parti başkanlık-larına seçiliyorlar. Ama bazen kendi anne vebabaları tarafından seçilemiyorlar, çünküanne ve babaları sadece Türk pasaportu taşı-yor. Bir gün bu ortak ülkemizde, gençlerin va-tandaşı olduğu bu ülkede, çifte vatandaşlıksorunu çözülecektir.

Birinci kuşağa şükran borçlu olduğumusöylemek isterim. Almanya’ya ve gelecek ku-şaklara büyük destek verdiler. Gençlere başa-rılar diliyorum. Kendilerini iyi eğitsinler, çokçalışıp çok okusunlar. Topluma katkıda bu-lunma cesareti göstersinler.

Konuşmamı bir arzuyla noktalamak iste-rim: Yarım yüzyıl sonra “konuk işçi” veya“göçmen” gibi kavramların ortadan kaldırıl-ması gerekir.

Ortak yaşama katkıda bulunan hepinizeçok teşekkürler.”

Gelişme olumlu yönde olduSevda Boduroğlu’nun 50 yıl değerlendirmesi

SEVDA BoDURoğLU

Page 18: Ucundan tutuşan Avrupa

Bir değil, binlerce gerçek var bugeçen 50 yılda. Yüz binlerce insanınher birinin en azından bir öyküsüvar. Geçmişin közünü eşelemekyerine, 50 yılı ardımıza alıp, gele-ceğe bakmak daha mı doğru acaba?Bugün neredeyiz sorusuna yanıtaramak ve geleceğimizi nasıl biçim-lendirebiliriz sorusuyla yüzleşmek,daha mı doğru olur? 50 yıldırAlmanya'dayız. Yabandı, yurt oldu.Keyfinde bir yabancıydık. Zorla venedense mutsuz yerli olduk.

“Acı vatan”, “Yaban”, “Hasret”, “Toprak”,“Sıla”, “Özlem”, “Ayrılık”, “Kahır”, “Yalnızlık”,“Gözyaşı”, “Ana-Baba”, “Dönüş”, “Acı”, “Ölüm”...

Keyif sizin değil mi? Uzatın uzatabildiğinizkadar bu zincirin halkalarını.

Ki ondan değil midir, asırlar boyu, şarkılara,

türkülere, ağıt ve insana dair ne varsa, herşeyde, bu değerleri yaşayagelmişiz.

Bu veya buna benzer sözcüklerin gelip so-nunda dayandığı bir kapı var; o da göç denilenbir dünya gerçeği.

Kimi, göç olgusunu dünya ekonomik siste-minin dayattığı bir gerçek olarak görür. Kimide, sosyolojik bir boyut yükleyerek, toplum-sal/bireysel çaresizliğin son çıkış yolu olarak ta-nımlar. Kimine göre, insan imkansızlıklaryüzünden yeni arayışa yönelir, bazısı ise "Biz,insan olarak çevre koşullarının zorlamasıyla,toprağımızı terkederiz" der göç öyküsünü ge-rekçelendirirken.

Oysa göç, insanlık tarihinin her aşamasındabir şekilde yaşanan, her döneme damgasını vur-muş bir olgudur. Daha da doğrusu, canlı her var-lığın bir şekilde yaşadığı bir süreçtir göç. Öyleolmasaydı, kavimler ve göç tarihi diye bir şeyolur muydu? Göçler olmasa, yeni dünyalarınkeşfi nasıl olacaktı? İnsanlık nasıl renklenip, çe-şitlenecekti?

Kuşların bile bir yerden bir başka noktayaerişme çabasının altında kendi doğasının birgerçeği, farklı bir ihtiyacın yattığını göz ardıedemeyiz.

18 | 24 Aralık 2012 | AvrupaGüN

Yarım asrı geride bırakıp...

Göç, insan ve aidiyetduygusundan yoksunluk

MEHMET CANBOLAT

Page 19: Ucundan tutuşan Avrupa

yarım asırlık bir tarihi öyle bir sayfaya, bir kö-şeye sığdırmak nasıl mümkün?

Bir değil, binlerce gerçek var bu geçen 50yılda. Yüz binlerce insanın her birinin en azın-dan bir öyküsü var.

Geçmişin közünü eşelemek yerine, 50 yılı ar-dımıza alıp, geleceğe bakmak daha mı doğruacaba?

Bugün neredeyiz sorusuna yanıt aramak vegeleceğimizi nasıl biçimlendirebiliriz sorusuylayüzleşmek, daha mı doğru olur?

50 yıldır Almanya'dayız. Yabandı, yurt oldu.Keyfinde bir yabancıydık. Zorla ve nedensemutsuz yerli olduk. Veya bize öyle geldi. Dünekadar bize "yaban gözlük"le bakanlar, bugün"bizdensiniz" diyor. Biz ise bir kararsızlık için-deyiz. Nereye aitiz? Hangi toplumun parçasıyız?

Bu soruların yanıtını bulamıyoruz. Aidiyetduygumuz eksik. Yüzümüz gülüyor gibi gelsebile, aslında pek de mutlu değiliz.

Ne yabanı kabullenebildik, ne de yerli oldu-ğumuzu.

Oysa bir görebilsek, bu gidişin artık bir dö-nüşü olmadığını.

Bir görebilsek, dünyada göçün geriye dönü-şünün zor olduğunu. Bir başka örneğinin olma-dığını.

Amerika'ya deniz yoluyla, mavi suları düş ya-parak giden İtalyan göçmenler ile gemilerekaçak girip, okyanus ötesine kapağı atan YunanKosta'dan ne farkımız var ki bizim?

Onlar da dönmedi 100-150 yıl önce. Bugünbiz. Onlar artık oraya ait olduklarını kısa süredeanladılar.

Ya biz?Ya bir türlü doğmayan kararımız.Soluk aldığımız topraklara aidiyet duygu-

muzu bir kazanabilsek.Bir sabah uyandığımızda, pencereden doğan

güneşin de, dolaşan yağmur bulutlarının da birparçası olduğumuzun ayırdına varabilsek...

İnanın, kolektif bir mutluluk duygusu kap-layacak içimizi.

“Ben buraya aitim!” demeye başlayacağız.Ne demesi? Haykıracağız... Haykıracağız..Yaşasın aidiyet duygusu!...Henüz olmayan ama özlemle beklediğimiz

aidiyet.Nerede acaba?Ya bize bir türlü verilmeyen o ait olma hissi?Daha nereye kadar?

Gazeteci-yazar Mehmet Canbolat, 2013'te 20'nci yılına girecekolan yerel Hessen Toplum gazetesinin sahibidir.www.toplum24.de

Göç ve Türk insanımız... Orta Asya'dan kal-kıp, tarihlerden birinde su arkları gibi kendineyol ve yön bulan, dünyanın farklı köşelerineuzanan Türk insanı.

Tıpkı, 60'lı yıllardan itibaren Almanya baştaolmak üzere, Avrupa'nın "el kapıları"nı çalanAnadolu insanımız gibi.

Onlar, "sırf keyif olsun" diye kopmadılar top-raklarından. Modern seyyahlar misali, başkadünyaları görüp gezmek gibi bir sevdaları dayoktu. Yoluna düştükleri ülkenin dokusunu, ko-şullarını bile düşünmeye gerek duymadan birkuş sürüsü gibi, aynı yöne yüz verdiler.

Kimi eşini, çocuğunu bırakmıştı geride...Kimi de kimliğini. Bazısı düşlerini kanat yaptıkendine, bazısı ise, korkularına yenik düştü. Bir-kaç yıllığına yapılan yaban hesapları, başını so-kacak bir göz ev hayalleri, “önümüzdeki yaz”,“gelecek sene”ye havale edilen dönüş planları,nedense tutmadı. Almanya gelenleri tutsak mıaldı acaba? Neden dönemedik?

Biz kaldıkça, ayağımız bu topraklara kök sal-dıkça, geride kalanlar için adeta bir mıknatısoldu bu yöreler.

Geldikçe geldik... Geldikçe geldik... Ama dö-nemedik. Hiçbir hesabımız tutmadı nedense.Çok istedik, ama olmadı. Baktık olmuyor, çolu-ğumuzu çocuğumuzu getirdik yanımıza. Yerigeldi, horlandık, küçümsendik, gülünüp geçil-dik. Bazen tehdit unsuru olduk, bazen hedeftahtası. Dışlandık. Hakaretlere maruz kaldık.Ezildik, büzüldük, bir hizaya dizildik. Gün olduyaktılar bizi. Sustuk. Vurdular, sesimizi cıkar-madık.

Bugün aradan 50 yıl geçmiş artık.50 yılın bilançosu isteniyor bizden. Oysa

AvrupaGüN | 24 Aralık 2012 | 19

MEHMET CANBOLAT

Page 20: Ucundan tutuşan Avrupa

7 Ekim 2011 Cuma

SERGİ ÖZEL

15

◊ Süleyman SELÇUK-Ali VARLI-Murat TOSUN / BERLİN

TT ÜÜRRKKİİYYEE’den Almanya işgücügöçünün 50. yılına ilk günden

itibaren tanıklık eden Hürriyet’in

göç sergisi Berlin’de açıldı. ‘Hürriyet

tanıklığında Göçün 50 yılı’ adı altında-

ki serginin açılışını, Türk Evi’nde Fede-

ral Hükümetin Göç ve UyumdanSorumlu Devlet Bakanı Maria Böhmer

yaptı. Açılış töreninin sunuculuğunu

Aslı Sevindim üstlendi. BerlinBaşkonsolosu Mustafa Pulat’ın ev

sahipliğinde açılan sergi 6-29 Ekim

tarihleri arasında izlenebilecek.Üç kuşak katıldıTürkevi’ndeki serginin açılışına

Federal Hükümetin Göç veUyum’dan Sorumlu Devlet Bakanı

Prof. Dr. Maria Böhmer, Berlin Bü-

yükelçisi Ahmet Acet, Hürriyet İc-

ra Kurulu Başkanı Hakkı Hasan

Yılmaz, Hürriyet Genel Yayın Yönet-

meni Enis Berberoğlu, Hürriyet Gaze-

tesi Reklam Grubu Başkanı ve İcra Ku-

rulu Üyesi Ayşe Sözeri Cemal, Hürri-

yet Mali İşler Grup Başkanı Dursun Ali

Yılmaz, Hürriyet yazarları Ertuğrul Öz-

kök, Sedat Ergin, Hürriyet Yayın Da-

nışmanı ve Yazarı Doğan Hızlan, Do-

ğan Media International Genel Müdü-

rü Sevda Boduroğlu, Berlin Başkonso-

losu Mustafa Pulat, Yeşiller Partisi Eş-

başkanı Cem Özdemir ve eşi Pia Özde-

mir, Yeşiller Milletvekili Özcan Mutlu,

SPD Milletvekilleri Erol Özkaraca ve İl-

kin Özışık, Sol Parti Milletvekili Hakan

Taş ve çok sayıda dernek yöneticisi ve

göçün üç kuşak temsilcileri katıldı.Böhmer’in açılışını yaptığı serginin

gezilmesinin ardından Erhan Mer-

türk’ün hazırlayıp yönettiği ‘Hürriyet

Tanıklığında Göçün 50 Yılı’ belgeseli

izlendi. 35 dakikalık belgesel, bir

yandan göçü anlatırken bir yandan da

Hürriyet Avrupa baskılarının yayın

sürecini gözler önüne serdi. Belgesel

izlenirken duygulu anlar yaşandı. Me-

sut Lekesiz ve Arkadaşları, yaptıkları

müzikle açılış törenine renk kattılar.

35 dakikalık “Göçün Tarihi” belgeseli

‘Duygulu veetkileyici’BB EERRLLİİNN Türk Evi’nde açılan ‘Hür-riyet Tanıklığında Göçün 50 Yı-

lı’ adlı sergi Berlin Türk Evi’nde

6-29 Ekim tarihleri arasında izlenebi-

lecek. Sergide 1961-2011 dönemin-

den her yıl için seçilmiş bir kapak

sayfası, Hürriyet arşivinden fotoğraf-

lar ve 60’lı yıllarda gazetecilerin ça-

lışma ortamlarını canlandıran mal-

zemeler, Almanca ve Türkçe olmak

üzere iki dilde açıklamalarla yer alı-

yor. Ayrıca 50 yıllık tanıklığı anlatan

bir belgesel film de sergi boyunca zi-

yaretçilere sunulacak.Özel gazeteTürkçe ve Al-manca hazırlanan100 sayfalık özelgazete, sergi boyun-ca ziyaretçilere anıolarak hediyeedilecek. HürriyetGazetesi’nde 2011başından beriyayınlanan birincikuşak göç öykülerini içerensayfaların yer aldığı özel ciltler ile

Hürriyet arşivinin orjinal ciltleriokuma salonunda yer alıyor. Sergide

ayrıca kasım ayında piyasaya çıka-

cak ‘Hürriyet Tanıklığında Göçün 50

Yılı’ kitabının özel baskılarınıntanıtımı da yapılıyor.Etkinlikler dizisiSergi boyunca Türk Evi’nin konfe-

rans salonundaki etkinliklerle Al-

manya’ya Türk göçü çeşitli boyutla-

rıyla ele alınacak. Toplantılara ko-

nuşmacı olarak Türkiye’den Gazete-

ci-Yazar Altan Öymen ve Doğan Hız-

lan, Almanya’dan Gültekin Emreve Nazan Eckes gibi basın-yayın

ve kültür dünyasının önde gelenisimleri yer alıyor.Berlin Brandenburg Radyo

Televizyon Kurumu RBB ileişbirliği halinde hazırlanan özel

bölümde de bir süre önce Türkçeyayınlarına son veren Radyo

Multikulti’nin eski programla-rından kesintiler orjinal halleriy-

le dinlenebilecek.An der Urania 15, 10787 Berlin

adresinde bulunan Türk Evi’nde-

ki sergi salı, perşembe, cuma ve cu-

martesi günleri 12.00 ile 18.00 saatle-

ri ile çarşamba günleri 14.00 ile 18.00

saatleri arasında gezilebilecek.

50 y›ll›k yolculu¤a ç›kt›kAA LLMMAANN Hükümeti’ninUyum ve Göçten SorumluDevlet Bakanı Prof. Dr.

Maria Böhmer, HürriyetGazetesi’nin Türkiye’den

Almanya’ya göçün 50.yıldönümü nedeniyle çok

anlamlı çalışma yaptığınısöyledi. “Hürriyet’in sergisiyle

göçü yaşıyoruz” diyen BakanBöhmer, her göçmenin ayrı bir

hayat hikayesinin olduğunubelirterek, “Türkiye’den gelen

bir çok insan için Almanya daartık özvatan oldu” diye

konuştu.

Hürriyet İcra Kurulu BaşkanıHakkı Hasan Yılmaz da, sergi

açılışında yaptığı konuşmada,Almanya’daki Türklerin

inanılmaz öykülerininbulunduğunu söyledi. 50 yıllık

işgücü göçünün sonucundainsanların başarılı öykülerinin

ortaya çıktığını kaydedenYılmaz, “Sporda ve sanatta öne

çıkan insanları görüyoruz. Busürede yüzlerce avukat ve

doktor yetişti. Türk ve Almanmilli takımlarına baktığınızda

Türkleri görürsünüz. Bufevkalade güzel bir tablo” dedi.

Hürriyet İcra Kurulu Başkanı Hakkı

Hasan Yılmaz, Federal Hükümetin

Göç ve Uyumdan Sorumlu DevletBakanı Prof. Dr. Maria Böhmer’e

plaket takdim etti.

Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Enis

Berberoğlu ve Hürriyet Gazetesi köşe yazarı Ertuğrul

Özkök, ‘Hürriyet Tanıklığında Göçün 50 Yılı’ sergisini

çok etkileyici bulduklarını söylediler.

Türkiye’den Almanya’ya işgücü göçünü ilk günden itibaren takip eden

Hürriyet Gazetesi’nin ‘Hürriyet Tanıklığında Göçün 50 Yılı’ sergisi Berlin’de

açıldı. Sergiyi Türk Evi’nde Federal Uyum Bakanı Maria Böhmer açtı.

Hürriyet gazetesi, Almanya’ya Türkiye’denişgücü göçüne başından itibaren tanıklık etti.Gazetenin 17 Şubat 1961 tarihli birinci sayfa-sındaki haberlerden birinin başlığı şöyleydi: “Al-manya’da sekiz bin Türk işçisi çalışıyor”.

Bu haber yayınlandığında, birkaç yıldır çe-şitli Akdeniz ülkelerinden “misafir işçi” alan Al-manya’nın toplam nüfusu 56 milyondu. Resmiistatistiklere göre çalışmak üzere davet edilen“misafir”ler ülke nüfusunun yüzde 1.2’sini oluş-turuyorlardı. Türkler, nüfusu 700 bini bulan bu“misafirler”in ancak yüzde 1’ini, hatta dahaküçük bir oranını oluşturuyordu.

Ama, bilindiği gibi, Türk nüfusu kısa zamaniçinde büyük oranda arttı. Almanya’nın nüfusugünümüzde 82 milyonu buluyor. Bu insanlarınyaklaşık yüzde 19’u, ya doğrudan doğruya göç-men ya da ebeveynlerinden biri vesilesiyle göç-men kökenli. En büyük göçmen toplumunu ise,bir bölümü Almanya vatandaşları olmak üzeretoplam nüfusu 3 milyona yaklaşan Türkiye kö-kenliler oluşturuyor. Büyük bölümünün doğumyeri Türkiye, ama Almanya’da doğanların oranıgiderek artıyor.

Almanya’da daha sonra “göç” adını alansüreç, Türkler açısından 1961’de başladı. Hür-riyet gazetesi de Türklerin başından itibaren busüreci yakından takip etti. Almanya’da yaşayanTürklerle ilgili haberler sürecin başından itiba-ren gazetede geniş yer buldu. Zamanla Alman-ya’da yaşayan Türklere yönelik haberler degazetede yer almaya başladı. Çünkü artık gaze-tenin bu ülkedeki insanlara günlük olarak dağı-tımı başlamıştı.

1965’ten itibaren Türkiye’de basılan gazete-ler, uçakla Almanya’ya getirilip, günlük dağı-tıma sunuldu. Zamanla bir adım daha atıldı,gazete 1969’dan itibaren bu ülkede basılmayabaşlandı. Hürriyet, başından itibaren bu ülke-deki okurlarına hem Türkiye’de hazırlanan ga-zeteyi, okurlarının yaşadığı ülkeye özgü içerikleçıktı. Zamanla Almanya’ya yönelik içeriğin oranıbüyüdü, Almanya’daki yazıişleri, haber merkez-leri büyüdü, çeşitli kentlerde bürolar kuruldu,yazıişlerinde, haber merkezinde, bürolarda ça-lışan muhabir ve editörlerin sayıları arttı.Hedef, başlangıçta “misafir işçi”lerin gazetesiolan Hürriyet’in, bu konumdan çıkıp, göçmen

20 | 24 Aralık 2012 | AvrupaGüN

Türklerle Almanlarınortak tarihinetanıklık ederken

GÜRSEL KÖKSAL

Page 21: Ucundan tutuşan Avrupa

Serginin gerçekleştirildiği yerlerde,konuyla bağlantılı çeşitli sosya ve kül-türel etkinlikler gerçekleştirildi. Bun-lardan biri de “Türkiye’den Almanya’yagöç ve Almanya’daki Türkçe medya” ko-nuluydu. Deutsche Welle Berlin Temsil-cisi Jülide Danışman’ın yönettiği top-lantıya konuşmacı olarak Gazeteci-Yazar Altan Öymen, Hürriyet GazetesiBerlin Temsilcisi Ahmet Külahçı katıl-

dılar. Berlin Brandenburg Türk Top-lumu Sözcüsü Çiçek Bacık da Alman-ya'daki Türkçe televizyon yayınlarıüzerine bir sunum yaptı. Toplantının ar-dından Almanya'daki çeşitli Türkçemedya organlarında çalışan Türk gaze-teciler Türkiye'den bu toplantı için Ber-lin'e gelen Altan Öymen’le birliktesergiyi incelediler...

Türkiye’den Almanya’ya göç ve Almanya’daki Türkçe medya

eğitimi ve yüksek öğrenim görmeye gelenler de.Yüzlercesi turist olarak gelip, işçi olmuşlardı.

Ama asıl gelişler 1961’den itibaren oldu. Al-manya Türkiye’den işçi almaya başladı. Bu işçi-lerin seçilmesi ve Almanya’da işe yerleştirilmesisürecinin çerçevesini belirleyen işgücü mübade-lesi anlaşması 30 Ekim 1961’de imzalandı.

Almanya’ya Türkiye’den işgücü akımı söz ko-nusu anlaşmayla kısa sürede büyük patlamagösterdi. Binlerce, yüzbinlerce insanımız, “gur-betçi” olarak, geleceğini Almanya’da kurmakiçin yollara döküldü.

Almanya’nın güçlü, kuvvetli, sağlıklı işçilereihtiyacı vardı.

Almanya’ya geldiler ve “misafir işçi” oldular...Bu anlaşmanın imzalandığı 1961 yılı, Türki-

ye’den Almanya’ya işgücü göçünün başlangıcıolarak kabul edilir.

ve yeni ülkelerinin vatandaşı olmaya başlayanTürklerin de gazetesi olarak kalmasıydı.

Türklerin 52 yıl önce başlayan göçü, bu süreiçinde yayınlanan Hürriyet sayfalarında çeşitliboyutlarıyla yer aldı.

Elbette gazeteler, tarih kitaplarının yerinitutamaz. Ancak, toplumsal yaşamın etkin biriletişim aracı olarak gazeteler, yayınlandıklarıülkelerin tarihi açısından çok önemli bir kay-naktır.

Artık, tarih yazımı, tarihe tanıklık eden ga-zetelerin katkısı alınmadan mümkün değildir.

Türklerin Almanya’ya göç tarihi açısından dadurum böyle...

Hürriyet’in Almanya’daki kendi tarihi, Türk-lerin bu ülkeye göçünün tarihiyle çakıştığı için,bu tanıklık daha da önemli...

Türkler, Almanya’ya 1961 öncesinde de geli-yorlardı. Çalışmaya gelenler de vardı, meslek

AvrupaGüN | 24 Aralık 2012 | 21

Page 22: Ucundan tutuşan Avrupa

2011 yılı, yani bu anlaşmanın imzalanması-nın, dolayısıyla işgücü göçünün 50’nci yılı gel-diğinde, konu çeşitli boyutlarıyla ele alındı.

Resmi kurumlar, sivil toplum örgütleri, üni-versiteler, ilgili bireyler çeşitli projelerle bu göçsürecini değerlendirmeye çalıştılar.

“Hürriyet Tanıklığında Göçün 50 Yılı“ ser-gisi, bu projelerden biri.

Sergi hazırlıkları 2011 yılının ilk aylarındabaşladı. Türkiye’deki ve Almanya’daki arşivlerelden geçirildi. Büyük bir bölümü henüz elek-tronik ortama taşınmamış olan binlerce gazetetarandı.

Sergi öncelikle 1961-2011 döneminden heryıl için seçilmiş bir kapak sayfasını içeren afiş-lerden oluşuyor.

Bu dönemden yüzlerce fotoğrafı içeren afiş-ler, göç sürecinin tüm boyutlarını yansıtmayıhedefliyor.

Sayısı fazla olmasa da göç karikatürlerini içe-ren afişler de hazırlandı.

Hürriyet’te yayınlanan ilanları içeren afişler,hem Türklerin ekonomik faaliyetlerine, hem detüketim alışkanlarını yansıtması açısından id-dialı belgeler olarak sergide yer aldılar.

60’lı, 70’li, 80’li yıllarda bir gazetecinin ça-lışma ortamını, artık tarih olan araç ve gereçle-rini, yani daktilo, faks, teleks makinası, ilkbilgisayarları içeren bir köşe de, internet çağınıyaşayan sergi ziyaretçilerine o dönemden ipuç-ları vermeyi hedefliyordu.

Sergi hazırlıkları sürerken, Hürriyet Avrupabaskılarında neredeyse bir yıl boyunca birincikuşaktan Türkiye kökenli göçmenlerin öyküleri,göçle ilgili uzmanların gözlemleri, değerlendir-meleri yayınlandı. Bunların bir bölümü de sergiafişlerinde ya da 100 sayfalık sergi gazetesindeyer aldı.

Sergi kapsamında kapsamında yayınlanan,aynı adı taşıyan kitap ve yine aynı adı taşıyanfilm de bu dönemde hazırlandı.

Elbette bütün bunların hepsinin dili Türkçeve Almancaydı.

Son olarak Hürriyet gazetesinin Avrupamerkezine 2002 yılından bu yana ev sahipliğiyapan Mörfelden-Walldorf’ta 17 Aralık’tan iti-baren açılan sergi, kamuoyuyla ilk kez Berlin’debuluştu. Serginin 100’ü aşkın afişinin bir bö-lümü, 19 Eylül 2011’de Berlin’de düzenlenen, ikiülke cumhurbaşkanlarının da katıldığı Türk-Alman İş Forumu kapsamında sergilendi.

Sergi en kapsamlı haliyle ilk kez 5 Ekim2011’de Berlin Türkevi’nde açıldı.

Daha sonra yine Berlin’de 12-20 Kasım 2011tarihleri arasında Deutsche Bahn Service’ninmerkezinde (Nordbahnhof) ve 15 Mayıs-8 Ha-ziran 2012 tarihleri arasında Nürnberg Garı’ndagerçekleştirildi.

Bu arada serginin bazı bölümleri, çeşitli et-kinlikler kapsamında, genellikle bir günlüğüneEssen, Frankfurt, Köln, Oberursel, Düsseldorfve Potsdam’da sergilendi.

Hürriyet’in son sergisinin açılış toplantısınakatılan Hessen Entegrasyon Bakanı Jörg-UweHahn, konuşmasında Hürriyet’in kendisinin bir“tarih kitabı”na dönüştüğünü söylüyordu.

Elbette, gazetecilerin kenara çekilip, bu dö-nemin tarihini yazma işini tarihçilere bırakmasıgerekiyor. Ama, sergiyle ilgili tüm görsel ve ya-zılı belgeler, o tarihçilerin değerlendirebileceğiçok önemli kaynaklar. Hepsi birden, Türkiye veAlmanya’nın, Türkler ve Almanların ortak tari-hine tanıklık edecek büyük bir dosyayı oluştu-ruyorlar.

Bu elbette, ardında özenli ve ciddi bir ekipçalışması olsa da, bilimsel ve eleştirel bir süz-geçten geçmesi gereken bir dosya.

Ama fazla uzak bir tarih olmadığı için, çoğuzaman tarihçilerin değerlendirmelerini, bilim-sel katkıları beklemek de gerekmeyebilir.

Sevda Boduroğlu, sergi özel gazetesindekiyazısında, “Elinizde tuttuğunuz bu özel gaze-tede yer alan Hürriyet arşivinden sayfalar, ha-berler ve fotoğraflarla, 50 yıl öncesiyle bugünarasında tarihi bir köprü kuruyoruz” diyor.

Yaşanan tarihin asıl kahramanlarının öykü-lerinin kendi ağızlarından okunabileceği, din-lenebileceği ve görülebileceği bir köprü bu. İlgiliherkesin üzerinden keyifle geçebileceği ve bunuyaparken ilginç, yararlı bilgiler edinebileceği birköprü...

Eleştirel gözlemler, bu köprüyü sağlamlaştı-racak, vermeye çalıştığı mesajın daha da güç-lenmesini sağlayacaktır.

“Artık ortak geleceğimizi konuşalım” çağrı-sının...

22 | 24 Aralık 2012 | AvrupaGüN