TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

108
TİCARİ İŞLETME HUKUKU DAĞLAR EKŞİ TİCARET HUKUKUNU DÜZENLEYEN SİSTEMLER Ticaret hukuku; üretim, değişim ve tüketime yönelik ticari faaliyetleri düzenleyen hukuk dalıdır. Ticaret hukukunu düzenleyen sistemler aşağıdaki şekildedir: a) Subjektif Sistem: Ticaret hukukunu; ticari faaliyetlerle uğraşan kişilere (tacirlere) uygulanan kurallar bütünü olarak tanımlayan sistemdir. 1897 tarihli Alman Ticaret Kanunu söz konusu sistemi kabul etmiştir. b) Objektif Sistem: Bu sistem, Fransız İhtilali’nden sonra çıkarılan 1807 tarihli Fransız Ticaret Kanunu ile benimsenmiştir. Ticaret hukukunu “ticari işlemlerin hukuku” olarak tanımlamaktadır. Ticari olduğu kabul edilen işlemleri yapan herkese uygulanacak hükümler bütünü olduğu kabul edilmektedir. c) Karma Sistem: Hem taciri hem de ticari iş ve işlemleri esas almaktadır. Her iki yönde de hükümlere yer veren sistemdir. d) Modern Sistem: 20. yüzyılda ortaya çıkan sistemdir. Gelişmiş ekonomilerde ticari faaliyetler büyük ticari işletmeler eliyle yürütüldüğü için ticaret hukuku, ticari işletmelerin hukuku olmalıdır” esasını kabul etmektedir. 29 Haziran 1956’da kabul edilip 1 Ocak 1

Transcript of TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

Page 1: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

TİCARİ İŞLETME HUKUKU

DAĞLAR EKŞİ

TİCARET HUKUKUNU DÜZENLEYEN SİSTEMLER

Ticaret hukuku; üretim, değişim ve tüketime yönelik ticari faaliyetleri

düzenleyen hukuk dalıdır. Ticaret hukukunu düzenleyen sistemler aşağıdaki

şekildedir:

a) Subjektif Sistem: Ticaret hukukunu; ticari faaliyetlerle uğraşan kişilere

(tacirlere) uygulanan kurallar bütünü olarak tanımlayan sistemdir. 1897 tarihli

Alman Ticaret Kanunu söz konusu sistemi kabul etmiştir.

b) Objektif Sistem: Bu sistem, Fransız İhtilali’nden sonra çıkarılan 1807

tarihli Fransız Ticaret Kanunu ile benimsenmiştir. Ticaret hukukunu “ticari

işlemlerin hukuku” olarak tanımlamaktadır. Ticari olduğu kabul edilen işlemleri

yapan herkese uygulanacak hükümler bütünü olduğu kabul edilmektedir.

c) Karma Sistem: Hem taciri hem de ticari iş ve işlemleri esas almaktadır.

Her iki yönde de hükümlere yer veren sistemdir.

d) Modern Sistem: 20. yüzyılda ortaya çıkan sistemdir. Gelişmiş

ekonomilerde ticari faaliyetler büyük ticari işletmeler eliyle yürütüldüğü için ticaret

hukuku, “ticari işletmelerin hukuku olmalıdır” esasını kabul etmektedir. 29 Haziran

1956’da kabul edilip 1 Ocak 1957’de yürürlüğe giren 6762 sayılı Türk Ticaret

Kanunu modern sistem esas alınarak hazırlanmıştır.

TİCARET HUKUKUNUN UYGULAMA ALANI

Ticaret Hukuku aslında en genel anlamıyla medeni hukukun ve dolayısıyla

borçlar hukukunun ele aldığı konuların bir kısmını ele almaktır. Kanun koyucu

böylece, genel kuralların yeterli olmadığını gördüğü bu tür durumlar için özel

kurallar koymaktadır.

O hâlde, bir hukuki ilişki ticari bir nitelik taşıyorsa o ilişkiden doğan hukuki

ihtilafın çözümü için, varsa öncelikle ticaret hukuku kuralları uygulanacaktır. Ticaret

hukukunun özel kuralı yoksa, bu halde, ilişkinin ya da hukuki durumun niteliğine

göre, medeni hukukun ya da borçlar hukukunun genel kuralları uygulanacaktır.

1

Page 2: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

TİCARET HUKUKUNUN KAPSAMI

Ticaret Hukuku ticari hayatın ortaya çıkardığı hukuki problemlere çözüm

oluşturmak üzere başlıca şu konu başlıkları altında çeşitli hukuki düzenlemeler

yapmaktadır:

A) TİCARİ İŞLETME HUKUKU

Kanun koyucu ticaret hukukunun temel kavramlarını ele alırken ticari işletme

kavramını temel kavram olarak kabul etmektedir. Bu kavramı öncelikle

tanımlamakta ve diğer kavramları bu kavrama atıf yaparak tanımlamaktadır. Aynı

şekilde kanun koyucu ticari hayatı ve ilişkileri düzenlerken, bu ilişkiler yumağının

merkezine ticari işletme kavramını yerleştirmektedir.

B) ŞİRKETLER HUKUKU

Ticaret şirketlerinin kuruluşu, sermaye yapısı, yönetilmesi ve denetlenmesi,

sona ermesi ve ortaklarının hak ve sorumlulukları gibi konular şirketler hukuku

tarafından ele alınmaktadır.

C) KIYMETLİ EVRAK HUKUKU

Ticaret hayatının özel ihtiyaçları nedeniyle adi senet dışında bazı (nitelikli)

senet türlerine ihtiyaç duyulmuştur. Ticari ihtiyaçları karşılayan ve çek, bono, hisse

senedi gibi isimlerle anılan bu senet türlerine genel olarak ticari senetler

denmektedir. Ticaret Hukuku, kıymetli evrak adı verilen bu ticari senetleri özel

olarak ve ayrıntılı biçimde düzenlemektedir.

D) DENİZ TİCARETİ HUKUKU

Deniz yolu ile yapılan yolcu ve eşya taşıma faaliyeti ve deniz aşırı satış

sözleşmeleri, bu yolculuğun kendisine özgü riskleri ve bu ticaretin genellikle

uluslararası ticaret şeklinde ortaya çıkması nedeniyle özel kurallarla düzenlenmiştir.

E) SİGORTA HUKUKU

Sigorta hukuku; mal ve can sigortaları, mali sorumluluk sigortası, hayat

sigortası, emeklilik sigortası gibi adlarla anılan çeşitli sigorta sözleşmesi türlerini ve

bu sözleşmeleri yapan sigorta şirketlerinin yapısal özelliklerini ele almaktadır. Deniz

sigortaları da bu kapsamda ele alınmaktadır.

2

Page 3: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

TİCARET HUKUKUNUN KAYNAKLARI

A) Genel Olarak Hukukun Kaynakları

Ticaret hukukunun kaynakları aslında temel olarak hukukun kaynakları ile aynı

anlama gelir.

Mahkemeler, önlerine getirilen bir hukuki ihtilafta uygulayacakları kuralları

kendileri bulup doğru şekilde uygulamakla görevlidir. Uygulayacağı kuralı

bulamamış olmak gibi bir gerekçeyle karar vermekten kaçınma hakları yoktur. O

halde hukuk kuralları, kaynakları itibariyle basamaklı (kademeli) biçimde sıralanmalı

ve üst basamakta kural bulunmadığı takdirde bir alt basamağa inilerek kural

bulunmalıdır. Medeni Kanun’un 1. maddesi, “Kanunda uygulanabilir bir hüküm

yoksa, hakim, örf ve âdet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı

nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir. Hakim karar verirken bilimsel

görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.” hükmünü getirmiştir.

1. Kanunlar

Hukukun birinci ve asli kaynağı kanunlardır.Hakim önce mevzuat denilen ve

Resmi Gazete’de yayınlanmak suretiyle Devlet tarafından yürürlüğe konulan yazılı

kurallara bakarak sonuca ulaşacaktır. Bu yazılı kuralların başında, ilkesel hükümler

koyan ve mevzuat sisteminin zirvesinde yer alan Anayasa gelmektedir. Uluslararası

anlaşmalar ve kanunlar ikinci sırada gelir. Kanunları açıklamak üzere yürürlüğe

konulan, tüzük ve yönetmelik gibi idari hukuk metinleri üçüncü sırada uygulanacak

mevzuat türüdür ve mahkemelerce, ancak kanunlara aykırı olmamak şartıyla

uygulanabilir.

2.Örf ve Âdet Hukuku

Hakim uygulayacak yazılı bir kural bulamadığı takdirde örf ve âdet hukukunu

yardıma çağıracaktır. Özellikle özel hukuk alanındaki kanunlar da esasen, toplum

tarafından benimsenmiş ve uzun süre uygulanmış örf ve adet kurallarının sonradan

kanun koyucu tarafından yazıya dökülmesi ile ortaya çıkarlar.

3. İçtihat

Örf ve âdet hukukunun dahi yeterli olmaması durumunda, ihtilafı çözecek olan

hakimin görevi, boşluğu doldurmak üzere kendisini kanun koyucu yerine koyarak

içtihat yapmak ve buna göre sonuca ulaşmaktır. Hakim dilerse başka benzer

3

Page 4: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

davalarda daha önce verilmiş emsal kararları taklit eder yani önceki içtihada uyar.

Eğer o içtihadı adil bulmuyorsa, gerekirse bilimsel görüşlerden de yararlanarak farklı

bir içtihatta da bulunabilir.

B) Ticaret Hukukunun Kaynakları

1. Türk Ticaret Kanunu ve Diğer Özel Kanunlar

Ticaret Hukukunun yürürlükteki temel yazılı kaynağı 1956’da kabul edilip

1.1.1957’de yürürlüğe giren 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’dur. Türk Ticaret

Kanunu 1475 maddelik hacmiyle ülkemizin en uzun ve geniş muhtevalı kanunudur.

Türk Ticaret Kanunu Medeni Kanun’un ayrılmaz bir parçasıdır. Türk Ticaret

Kanunu’nun kabulünden sonra ortaya çıkan bazı ticari ihtiyaçlar için bazı özel

kanunlar çıkarılmıştır. 1971 yılında Ticari İşletme Rehni Kanunu adıyla özel bir

kanun kabul edilmiştir. 1994’te Rekabetin Korunması Hakkında Kanun kabul

edilerek, Rekabet Kurulu adıyla denetleyici bir kurul kurulmuş ve böylece Türk

Ticaret Kanunu’ndaki haksız rekabet kurallarına ilaveler yapılmıştır.

2. Diğer Kanunlarda Yer Alan Ticari Hükümler

Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu ile diğer bazı kanunlarda da ticari hayatta

ortaya çıkan ihtilafların çözümünde başvurulacak hukuk kuralları yer almaktadır. Bu

durumda bu kurallar da ticaret hukukunun kaynaklarından sayılmalıdır.

3. Diğer Yazılı Kaynaklar

Ticaret Sicili Tüzüğü, Gemi sicili Nizamnamesi vb.

4. Ticari Nitelik Taşıyan Örf ve Adet Kuralları

Yukarıda hukukun kaynaklarını genel olarak sıralarken de belirttiğimiz üzere,

yazılı hukuk kuralı bulunmayan hallerde hakim, varsa örf ve âdet kurallarından

yararlanmak zorundadır. Örf ve âdet kuralları yazılı olmadığından, varlığı yada

yokluğu, hakimin bu konuda yapacağı bir araştırmayla ortaya çıkarılacaktır. Örf ve

âdet kuralları bazen ülke genelinde bazen de belli bir bölgede uygulanan kurallar

şeklinde ortaya çıkar. Genel kural ve özel kural birbiriyle çatışırsa, özel olan tercih

edilir. Örf ve âdet kuralları bazen de bölgeden bölgeye ya da ticaret türüne göre

değişiklik gösterebilir. Bu halde şayet hukuki ihtilafın tarafları farklı bölgelerde ise

ve farklı örf ve âdet kurallarının uygulanması gerektiğini ileri sürüyorlarsa, kanunda

4

Page 5: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

ya da sözleşmede aksine bir hüküm olmadıkça borcun ifa edileceği yerdeki örf ve

âdet kuralı tercih edilerek sonuca ulaşılır.

5. Bağlayıcı Olmayan Yazılı Kaynaklar

Birincisi örnek mahkeme kararlarını içeren ve emsal içtihatları bulmak üzere

kullanılabilecek olan, dergi gibi yayınlardır. İkincisi de ticaret hukukunun belli bir

alanında derinlemesine inceleme içeren monografik kitap çalışmaları ile ticaret

hukuku alanının tümü üzerinde ayrıntılı bilgi içeren, kanun şerhi ya da ders kitabı

gibi toplu eserlerden oluşan bilimsel çalışmalardır.

TİCARİ İŞLETME KAVRAMI VE İLGİLİ KAVRAMLAR

I. TİCARİ İŞLETME KAVRAMI

A. GENEL OLARAK TİCARİ İŞLETME

Türk Ticaret Kanunu “işletme”yi iki gruba ayırtmaktadır. Birincisi “ticari

işletme”, ikincisi de diğer işletme türleridir. İkinci grupta, bir kısım kamusal

işletmeler ve özellikle esnaf işletmeleri önemli yer tutar.

B. TİCARİ İŞLETMENİN UNSURLARI

1. Türk Ticaret Kanunu’nun Tanımına Göre Unsurlar

Türk Ticaret Kanunu ticari işletme kavramını temel kavram olarak kabul etmiş

olmasına rağmen unsurlarını gösteren isabetli bir tanımı yapmamıştır. Sadece ticari

işletme türlerini belirtmekle yetinmiştir. Buna göre “Ticarethane veya fabrika yahut

ticari şekilde işletilen diğer müesseseler ticari işletme sayılır”. Tanımdaki üç tür

işletmenin açıklaması da yetersizdir.

TTK m. 12’de ise, hangi tür işlerle uğraşan müesseselerin, ticarethane

sayılacağı gösterilmiştir. TTK’nın 12/I. maddesinde 12 bent halinde gösterilen işleri

görmek üzere kurulan müesseseler, ticarethane sayılır. Bunlar aşağıdaki şekildedir:

1) Menkul malların satılmak, kiraya verilmek üzere tedariki ve bunların

aynen veya başka bir şekle sokularak satılması yahut kiraya verilmesi (ör: Leasing

veya araba kiralama).

2) Kıymetli evrakın tedariki ve satılması (ör: Aracı kurum)

3) Her çeşit imâl ve inşâ

4) Madencilik

5

Page 6: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

5) Matbaacılık, gazetecilik, kitapçılık...

6) Tiyatro, sinema, otel, özel okul, hastane ve açık satış yerlerinin işletilmesi

7) Umumi mağaza ve benzeri depo ve ambarların işletilmesi

Umumi Mağaza: Depolanan mal karşılığında kıymetli evrak niteliğinde

makbuz senedi veya varant (rehin senedi) çıkararak, bu malı depolayan kişiye, malı,

depolandığı yerden hiç çıkarmadan sadece bu senetleri devretme yoluyla satma,

rehnetme olanağını verir.

8) Borsa ve kambiyo işleri, sarraflık, bankacılık

9) Sosyal sigortalar hariç olmak üzere sigortacılık

10) Kara, deniz ve havada, nehir ve göllerde yolcu ve eşya taşımak

11) Su, gaz, elektrik dağıtımı; telefon ve radyo ile haberleşme ve yayın

12) Acentelik, tellâllık, komisyonculuk vesair bütün aracılık işleri

Günümüzde, TTK m. 12 ve 13’te yer alan bu hükümlerin pratik bir öenmi

kalmamıştır. İşletme, ister TTK m. 12, ister TTK m. 13’te gösterilen alanlarda

çalışsın, önemli olan yürütülen faaliyetin kapsamının esnaf düzeyini aşıp

aşmadığıdır.

2. Ticaret Sicili Tüzüğü’nün Tanımına Göre Unsurlar

TTK.11’de sayılan “işletmeler” in hangi unsurları taşıması halinde ticari

işletme olarak kabul edilebileceğinin belirlenmesi zorunludur. Bu amaçla doktrinde

ve Yargıtay kararlarında Ticaret Sicili Tüzüğünün 14/II’de belirtilen; “bir gelir

sağlamayı hedef tutmayan veya devamlı olmayan faaliyetlerle Türk Ticaret

Kanununun 17. maddesinde tarif edilen esnaf faaliyeti sınırlarını aşmayan faaliyetler

ticari işletme sayılmaz.” hükmü esas alınmaktadır.

a. Bağımsızlık

Bir işletme başka işletmelerden bağımsız değilse bir ticari işletmeden değil,

ancak “ticari işletmenin şubesi”nden bahsedilebilir. Ticari işletme şubeleriyle birlikte

bir bütündür. Bu “bütün” başka işletmelerden bağımsızdır. Bir kişinin birden çok

ticari işletmesi bulunabilir. Bu halde her işletme için bir bağımsızlıktan söz edilebilir.

Zira bağımsızlık ile kastedilen, başka işletmelerden ayrı bir işletme mantığı

çerçevesinde, müşteri tutundurabilme ve karar alabilme ihtiyacının bulunmasıdır.

6

Page 7: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

b. Gelir Sağlamayı Hedef Tutma

Bir iktisadi işletmeyi kurup işleten kişi ya da kişiler bu organizasyondan bir

gelir sağlamak amacı gütmüyorsa ticari işletmeden bahsedilemez. Zira “ticari”

olmak, “iktisadi” olmaktan farklı olarak, gelir elde etmeyi hedeflemeyi gerektirir.

Örneğin yoksullara yemek dağıtmak üzere aş evi kuran kişi, para ile yürütülen bir

faaliyet yaptığına göre ortada “iktisadi” bir işletme vardır. Ancak bu işletme gelir

elde etmeye yönelik olarak kullanılmadığından, “ticari” işletme sayılamaz.

c. Devamlılık

Bir iktisadi organizasyon süreklilik taşımıyorsa ticari işletme sayılmaz. Arızi

faaliyet olarak da anılan, bir ya da birkaç defalık, geçici ticari faaliyetler, özellikle

aracılık faaliyetleri, ticari işletme sayılmaz. Bu unsur yönünden önemli olan,

işletmenin, müşteri beklentilerine hizmet edecek biçimde az çok düzenli şekilde ve

genellikle periyodik olarak açık kalmasıdır.

d. Esnaf Faaliyeti Çapını Aşma

TTK.17 hükmü ile “İster gezici olsunlar, ister bir dükkanda veya bir sokağın

muayyen yerlerinde sabit bulunsunlar, iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden

ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya

yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildirler.” İfadesi

öngörülmüştür. Fakat esnaf faaliyeti sınırını belirleyebilmek için Vergi Usul

Kanunu’nun 177. maddesindeki gelir rakamına işaret edilmektedir. Böylece, net bir

rakamsal limit belirlenmiş olup, diğer bazı şartlarla birlikte bu limitin üzerinde gelir

elde etme şartını da yerine getiren işletmeler, esnaf faaliyeti çapını aşmış

sayılmaktadır.

II. TİCARİ İŞLETMENİN MUHTEVASI

A. İŞLETMENİN MADDİ UNSURLARI

1. Amacının gerçekleştirilebilmesi için, işletmeye tahsis edilmiş olan maddi

unsurların başında, nakit sermaye olarak tahsis edilmiş olan para gelir.

2. Maddi unsurların ikincisi sabit yatırım malvarlığı ya da sabit varlıklar denilen

maddi varlık unsurlarıdır. Bunlar işletmeye ait olan gayrimenkullerle uzun süre

işletmelerde kalan ve genellikle amortismana tâbi tutulan menkul değerlerdir. Bu

7

Page 8: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

menkul değerlerin mülkiyet hakkı işletmeyi işleten kişiye ait olabileceği gibi, kira ya

da başka şekilde geçici süre için kullanılmak üzere tedarik edilmiş de olabilir.

3. İşletmeye dahil maddi unsurların üçüncüsü, döner yatırım varlığı ya da döner

varlıklar denilen, hammadde, yarı mamul ya da mamul madde ve sarf malzemesi

türünden diğer malzemelerdir.

B. İŞLETMENİN GAYRIMADDİ UNSURLARI

1. Bu işletme unsurlarının başında, kiracılık hakkı gelir. İşletmede kullanılan bazı

menkuller kiralama yoluyla işletmeye getirilmiş olabileceği gibi, işletmenin

kullandığı mekânlar ya da gayrimenkul kiralanması yöntemiyle elde edilmiş olabilir.

2. İkinci bir gayrımaddi varlık unsuru, işletmeye tahsis edilmiş fikri ve sınai

haklardır. İşletmenin kullandığı isim, işletmeyi işletenin kullandığı isim, tescilli ya da

tescilsiz logo ve diğer markalar , üretim ve pazarlama yöntemine ilişkin buluşlar,

üretilen ürünlerin dış görünüşüne ilişkin özgün endüstriyel tasarımlar, görsel ve

işitsel bilim ve sanat eserleri gibi soyut varlıklar üzerindeki telif ve yayın hakları da

işletme unsurları olabilir.

3. Üçüncüsü işletmenin yürüyen bir organizasyon olmasından kaynaklanan ve “can

değeri” olan peştemaliyedir. Bir işletmenin “hazır müşteri çevresi”nin değeri o

işletmenin konusuna, eskiliğine, rakiplerinin durumuna ve itibarına göre değişir. Bazı

hallerde bu değer, işletmedeki diğer maddi ve gayri maddi unsurlardan daha yüksek

dahi olabilir.

C. İŞLETMENİN ALACAKLARI

İşletmenin nakit para alacakları ve diğer alacak hakları da işletme malvarlığına

dahildir.

D. TİCARİ İŞLETMENİN ŞUBESİ

1. Benzer Kavramlarla Karşılaştırılması

Bir ticari işletmeyi işleten kişi, tek bir mekânda faaliyet göstermekle

yetinmiyor olabilir. Farklı mekan ihtiyacı sadece üretim veya depolama amacına

dayalı ise bir şube sisteminden bahsedilemez. Buna karşılık müşterilere ulaşmak

üzere birden çok mekânda mal ya da hizmet sunulmak isteniyorsa iki yöntem

kullanılabilir. Birincisi, bağımsız yardımcılardan yararlanmaktır. Örneğin bir sigorta

şirketi, müşterilerine sigorta poliçesi satmak üzere şube açamaz. Acenteler tayin eder

8

Page 9: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

ve kendisini temsil etme yetkisi verir. Böylece ürününü pazarlamak için başka

işletmecilerin yürüteceği aracılık faaliyetinden yararlanır. Ancak bu aracılar ya da

yardımcıların hiçbiri, hukuki anlamıyla bir “şube” işletmemektedir. Ne acentenin ve

komisyoncunun ne de bayiinin işletmesi üreticinin işletmesinin şubesi durumundadır.

Bunlar bağımsız işletmelerdir.

2. Şubenin Nitelikleri

İşletmenin mal ve hizmet pazarlamasında kullanabileceği ikinci yöntem

merkez-şube ilişkileri sistemidir. Bu hâlde ortaya çıkmış olan işletme grubu aslında

merkez-şube ilişkisi ile birbirine bağlı bir işletme ağıdır ve bu ağ bir “bütün” olarak

tek bir işletmeyi ifade eder. Bu yöntemde merkezi işleten kişi ile şubeyi işleten kişi

aynı gerçek ya da tüzel kişidir. Ancak her bir şubenin başında çoğunlukla, sistemin

bütününü işleten gerçek ya da tüzel kişinin bir temsilcisi bulunur. Türk Ticaret

Kanunu şubeyi tanımlamamıştır. Fakat biz özellikleri şöyle sıralayabiliriz:

a) Şube iktisadi yönden dışarıya karşı bağımsız bir bütündür. Ancak şubeyi yönetenin

yönetim ve temsil yetkileri, merkezin verdiği yetkilerle sınırlıdır.

b) Şube, merkezin yürüttüğü faaliyetleri yürütmek üzere kurulur. Bu faaliyetlerin

tümünü yürütüyor olması şart değildir. Önemli olan merkez ile aynı türden müşteri

çevresine açık olmasıdır.

c) Şubede gerçekleştirilen hukuki işlemlerin ve eylemlerin sonuçlarından kural olarak

merkezi işleten kişi ya da kişiler sorumludur.

d) Şubeye tahsis edilmiş ayrı bir sermayenin bulunması ya da bulunmaması önemli

değildir.

e) Şubenin muhasebesinin ayrı defterde tutulması gereklidir fakat bu defterlerin şubede

bulundurulması şart değildir.

f) İşletmenin devri kural olarak şubenin devrini de kapsar.

g) Şubenin yaptığı hukuki işlemlerle ilgili davalar merkezin bulunduğu yerde

açılabileceği gibi şubenin bulunduğu yerde de açılabilir (İflas yoluyla takip ve iflas

davası ise sadece merkezin bulunduğu yerde açılabilir).

h) Şubeler bulundukları yer ticaret siciline tescil ve ilân olunur. Kuruldukları tarihten

itibaren 15 gün içerisinde tescil edilmelidirler.

9

Page 10: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

i) Şubeler, kendi merkezlerinin ticaret unvanını, şube olduklarını belirtir bir ekle

kullanırlar.

III. TİCARİ İŞLETMEYİ KONU ALAN HUKUKİ İŞLEMLER

A.TİCARİ İŞLETMENİN DEVRİ

Genel Olarak Devrin Anlamı

Ticari İşletmenin devri ile ilgili özel kurallara tâbi bir devirden bahsedebilmek

için ortada yürümekte olan bir işletme bulunmalıdır. Henüz işletilmeye başlamamış

yani müşteri kabul etmemiş olan bir işletmenin devredilmesi, burada ele aldığımız

anlamda bir devir değildir. Ticari işletmenin devri, yukarıda saydığımız işletme

unsurlarının tümünün ya da önemli kısmının topluca bir başka kişiye devredilmesi

demektir. Bazı unsurlar kapsam dışı bırakılsa dahi devredilen kısımlar işletmenin

aynen ve kaldığı yerden faaliyete devam etmesini sağlayacak ölçüde bütünlük arz

ediyorsa ticari işletmenin devrinden bahsedilebilir. Buna karşılık münferit bazı

unsurların devri halinde ya da işletmenin tasfiyesi amacıyla tüm unsurların parça

parça dağıtılarak satılması halinde ticari işletme devri söz konusu değildir. Aynı

şekilde bir tüzel kişi tarafından işletilen ticari işletmelerde, bir ortağın, işletmeyi

işleten şirketteki payını başkalarına devretmesi de ticari işletmenin devri demek

değildir. Bu ortağın büyük ortak olması da durumu değiştirmez.

1. Devrin Kapsamı

Ticari işletmenin devri halinde işletmeye dahil unsurlardan hangilerinin

devir işleminden hariç tutulduğu sözleşme ile belirlenir. Aksi halde maddi ve

gayrımaddi tüm varlıklar devredilmiş sayılır. Ticari işletmenin devrinden söz

edebilmek için devrin kapsamına BK. 179/I gereğince “aktif ve pasifler” dahil

edilmelidir. Bununla birlikte işletme kendi gayrımenkulünde faaliyet gösteriyorsa,

uygulamada genellikle “devren satılık işyeri” şeklinde ifade edildiği üzere, bu gayri

menkul ile birlikte devirden bahsedilir. Buna karşılık işletme kiralık bir işyerinde

faaliyet gösteriyorsa, devir kural olarak bu gayrımenkuldeki kiracılık hakkını

kapsayacaktır.

Ticari işletmenin devri ilan veya ihbar tarihinden itibaren hüküm ve

sonuçlarını doğuracaktır. İlan veya ihbar yükümlülüğü devralana aittir.

10

Page 11: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

2. Devrin Şartları

Ticari işletmenin devri bir sözleşme ile yapılır. Sözleşmenin geçerliliği için

yazılı yapılması şart değildir. Ancak işletme kapsamında, devrinin geçerliliği için

yazılı şeklin zorunlu olduğu bazı unsurlar varsa bunlar için o şart yerine

getirilmelidir. Örneğin tapulu gayrımenkul de devrediliyorsa bu devir tapuda resmi

senetle yapılmalıdır. Devir sonucunda ülkenin tamamı veya ilgili ürün piyasasında

toplam pay %25’i aşıyorsa ya da yıllık ciro 25 Milyon YTL’yi geçerse, devrin

gerçekleşebilmesi için Rekabet Kurumu’ndan izin alınması zorunludur.

3. Devrin Sonuçları

a) Ticari işletmesini devreden kişi, ticareti terk etmiş olur ve buna bağlı

olarak da, tacir sıfatını kaybeder.

b) Ticari işletmenin devri sonucunda, kural olarak, işletmeye daimi şekilde

tahsis edilmiş olunan tüm unsurlar devralana geçer.

c) Devrolunan işletmedeki bazı unsurlar (örneğin makineler) üçüncü bir kişiye ait

ise, iyi niyetli devralan bunlar üzerinde de mülkiyet hakkını kazanır (MK m. 988).

d) Ticari işletmenin devri, işletme içinde yerine göre en önemli unsuru teşkil eden

müşteri çevresinin de, alıcıya geçmesine neden olur. Dolayısıyla taraflar, devir

sözleşmesinde devreden bakımından bir rekabet yasağı öngörmemiş olsalar bile

devreden, devrettiği işletme ile rekabet etmeme borcu altına girer. Bu borcun

kaynağını MK m. 2 hükmü oluşturur.

e) Ticari işletmenin devri (kira sözleşmesinde açıklık olmasa bile) kiracılık hakkını

da devralana geçirir.

f) Devrolunan ticari işletmenin borçları, devrin, alacaklılara ihbarı ve gazetelerle

ilanından itibaren devralana geçer. Devralan sorumluluğu, her bir borç için

öngörülmüş olan zamanaşımı süresince devam eder.

g) BK 179/I hükmüne göre, işletmenin borçlarından dolayı devreden de,

devralanla birlikte iki yıl daha müteselsilen sorumlu olur. Bu hükmün amacı,

işletmenin devri halinde borçların, alacaklıların rızası aranmaksızın devralana

geçmesinin alacaklılara zarar vermesini önlemektir. Devredenin bu sorumluluğu

devrin ilanı veya ihbarından önce doğmuş bulunan borçlar için söz konusudur.

Devralanın, devirden sonra girişeceği işlemler nedeniyle devredenin herhangi bir

11

Page 12: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

sorumluluğu yoktur. Devredenin devralanla birlikte sorumlu tutulacağı iki yıllık

sürenin başlangıcı, muaccel borçlar için ihbar veya ilân tarihi, müeccel borçlar

içinse borcun muaccel olduğu tarihtir (BK m. 179/I). İki yıllık üsre hak

düşürücü süre olup, bunun dolmuş olduğu hakim tarafından re’sen dikkate

alınır.

h) Ticari işletmenin devri hâlinde devreden şirket, işletme konusu kalmadığı için

tasfiye haline girmese bile, BK 179/II’ de öngörülen müteselsil sorumluluk ilkesi,

devreden şirketin hukuki varlığını iki yıl daha sürdürmesini gerektirir. Ticari

işletmenin devri sonucunda tacir sıfatını da kaybeden gerçek kişi, ticareti terk

ettiğini İİK 44’e göre, ilan ettiği tarihten itibaren bir yıl daha iflas yoluyla takip

olunabilir; iki yıllık sürenin geri kalan kısmında ise bu kişi aleyhine artık sadece

haciz yoluyla takip yapılabilir. İki yıllık sürenin başlangıcı, muaccel borçlar için

ihbar veya ilân tarihi, müeccel borçlar içinse borcun muaccel olduğu tarihtir (BK

179/I).

ı)Ticari işletmenin devri asıl itibariyle bir satım sözleşmesi olduğundan, ayıba karşı

tekeffül ve zapta karşı tekeffül hükümleri burada da söz konusu olacaktır.

B. TİCARİ İŞLETMENİN REHNİ

1. Ticari İşletmenin Rehninin Genel Olarak Rehin İle Karşılaştırılması

Alacaklı alacağını elde edememe riskine karşı borçludan teminat istediğinde,

borçlunun verebileceği iki tür teminat vardır: Şahsi teminat (kefalet vb) ve ayni

teminat yani rehin. Ayni teminat; eşyanın, eşyayı temsil eden kıymetli evrakın

rehnedilmesi şeklinde kendisini gösterir. Menkul eşya ve kıymetli evrak alacaklıya

teslim edilerek rehin kurulur. Böylece malikin elinden çıkmış olan malda onun

tasarruf yetkisi kısıtlanarak rehnin teminat fonksiyonu sağlanmış olur. Ticari

işletmenin ihtiyaç duyduğu krediyi temin edebilmesi için banka ve benzeri kredi

kurumlarına karşı teminat olarak gösterilebilecek önemli varlıklardan biri,

işletmedeki sabit varlıklardır. Ancak bunların menkul rehni hükümlerine göre

bankaya teslim edilmesi halinde, çok defa işletme, alacağı krediden

yararlanamayabilecektir. Öte yandan bankalar depo işletmeciliği yapmak

istemediğinden, ticari üretim emtiasının rehni yoluyla işlem yapmaya

yaklaşmayacaklardır. Ayrıca işletmeye dahil olan ve yukarıda açıkladığımız

gayrimaddi varlıkların teslimle rehnedilmesi de mümkün değildir. Oysa işletme bir

12

Page 13: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

bütün olarak, kendisini oluşturan parçaların toplam değerinden daha değerli bir

varlıktır ve bu varlığın rehin gösterilmesi yoluyla kredi temini mümkün olmalıdır. Bu

ihtiyacı karşılamak üzere, 1971 yılında kabul edilen Ticari İşletme Rehni Kanunu ile

yeni bir rehin türü uygulamaya konulmuştur: Bu rehin menkul niteliğinde olan

işletme varlıklarının tümünü kapsamasına rağmen, teslimle değil tescille kurulur.

Esnaf işletmelerinin rehni de Ticari İşletme Rehni Kanunu’na tâbidir.

2. Ticari İşletme Rehninin Kurulması

Ticari işletme rehni, kredi kurumları ve kredili satış yapan gerçek ve tüzel

kişiliği haiz müesseseler ve kooperatifler ile ticari işletme işletenler arasındaki kredi

sözleşmeleri kapsamında, alacağı teminat altına almak amacıyla yapılır. Rehin için

önce noterde rehnin kapsamına giren unsurların tümünün gösterildiği bir sözleşme

yapılır. Rehin kapsamında bulunması gereken unsurlar ile bulunmaması gereken

unsurlar kanunda sayılmıştır. Örneğin gayrımenkuller zaten ipotek sistemine tâbi

olduğundan rehne dahil değildir. Kiracılık hakkı ve müşteri çevresi de rehne dahil

edilemez. Aynı şekilde hammadde ve diğer stoklar da döner varlıklar grubundan

olduklarından ve kısa sürede elden çıkarılmaları beklendiğinden mahiyetleri gereği

rehnedilmeleri uygun değildir. Buna karşılık menkul işletme tesisatının (sabit

yatırım malvarlığının), ticaret ünvanının ve kullanılmaktaysa işletme adının

rehne dahil edilmesi zorunludur. Bu iki grup dışındaki işletme varlıklarının rehnin

kapsamına alınıp alınmayacağı sözleşme ile belirlenir.

Rehin sözleşmesinin düzenlenmesi, ticari işletme üzerindeki rehin hakkının

doğumu için yeterli olmaz. Rehin hakkı, sözleşmenin, işletmenin kayıtlı bulunduğu

esnaf ve sanatkâr veya ticaret siciline tescil ile doğar. Bu anlamda tescil kurucu

etkiye sahiptir. Ticari işletme rehninin tescili, işletme sahibi tarafından istenebileceği

gibi lehine rehin hakkı kurulmak istenen kişilerce de talep olunabilir.

Tescili talep süresi, sözleşmenin yapıldığı tarihten 10 gündür. Bu süre içinde

tescilin talep olunmaması halinde durumun ne olacağı Kanun’da gösterilmemiştir.

Kanımızca, 10 günlük sürenin dolmasından sonra yapılacak tescil de, geçerli bir

rehin hakkının doğumuna neden olmalıdır.

3. Ticari İşletme Rehninin Hükümleri

a) Rehnin konusunu oluşturan mallar ve haklar rehin veren tarafından işletme

kapsamında kullanılmaya devam edilir. Ancak bunlarda değişiklik yapılması ya da

13

Page 14: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

başkalarına devredilmesi rehin alacaklısının iznine bağlıdır. İzinsiz işlemler ya da

kötüniyetli şekilde bu malların telef edilmesi sebebiyle alacaklı alacağını rehinle elde

etmekten kısmen de olsa mahrum kalırsa, alacaklının şikayeti üzerine borçluya hapis

ve para cezaları verilir.

b)Rehinli bir ticari işletmeyi devralan kişinin, sicili incelemiş ve rehni

öğrenmiş olduğu varsayılır. Dolayısıyla bu kişi, borçlunun borcu ödememesi

nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi talebiyle karşılaştığında iyi niyet iddiasında

bulunamaz.

c)Aynı işletme üzerinde birden çok rehin kurulabilir. Bu halde, alacaklıların

satış bedeli üzerindeki hakları tescil sırası önceliğine göre belli olur. Tacir, 3. bir

kişinin borcu için de ticari işletmesi üzerinde rehin tesis edebilir. Ancak, rehin alan

kredili satış yapan bir gerçek veya tüzel kişi ise, tüm ticari işletme üzerinde değil

sadece kredili satılan menkuller üzerinde rehin tesis edilebileceğinden, böyle bir

durumda 3. kişinin borcu için ticari işletme rehni tesis edilemez.

d) TİRK m. 9/II’ye göre, rehinden haberdar olmaksızın ticari işletmenin

rehin bölgesi dışındaki münferit unsurları üzerinde mülkiyet veya diğer bir ayni

hak kazanan iyiniyetli 3. kişilerin kazanımı geçerlidir.

e) Rehne dahil unsurların bir kısmı veya tamamı için tazminat ya da sigorta

tazminatı ödenmesi gerekirse, rehin alan, bu tazminat üzerinde de rehin hakkına

sahip olacaktır.

f) Borcun ödenmesi üzerine rehin sona erer. Ancak rehnin sicilden terkini

(silinmesi) için alacaklının başvurması veya bu doğrultuda mahkeme kararı gerekir.

Eğer alacaklı tespit edilemiyorsa borçlu (rehin veren), icra dairesine borcunu

ödeyerek icra mahkemesinden rehnin terkinine karar verilmesini isteyebilecektir.

g) Rehin tesis edildikten sonra rehin veren ticaret sicilindeki kaydını

terkin ettirirse sicil memuru bunu derhal alacaklıya bildirir. Alacaklı, bu

bildirimin kendisine ulaşmasından itibaren 2 ay içinde rehnin paraya çevrilmesi

yoluyla takibe başvurmazsa rehin hakkı son bulacaktır.

TİRK’ten doğan uyuşmazlıklara tescilin gerçekleştiği sicil çevresindeki

Asliye Ticaret Mahkemeleri bakacaktır.

14

Page 15: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

IV. TİCARİ İŞLETME KAVRAMINA BAĞLI KAVRAMLAR

A. TİCARİ İŞLER

1. Ticari İşin Kapsamı

Hangi işlerin ticari iş sayılacağı konusunda ayrı ayrı iki ölçüden yararlanılınır:

Birincisi işin hangi kanunda düzenlendiği, ikincisi de işin ticari işletme ile ilgili olup

olmadığı ölçüsüdür.

a) Birinci olarak; Türk Ticaret Kanununda düzenlenmiş olan bütün işler

ticari işlerdir. Bu işlerin ticari sayılması için ayrıca bir de ticari işletme ile ilgili olması

gerekmez. Örneğin bir öğrencinin, bir emekliden kiraladığı ev için, kira bedeli

karşılığında teminat oluşturmak üzere kiralayana bono vermiş olması halinde, ortada bir

ticari işletme bulunmamasına rağmen bono nedeniyle bir ticari iş vardır. Zira bono bir

kıymetli evrak türü olarak Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiştir.

b) İkincisi, bir ticari işletmeyi ilgilendiren muamele, fiil ve işler de işin

düzenlendiği kanuna bakılmaksızın ticari iştir. Örneğin bir şirketin işyeri kiralaması

halinde bu kira sözleşmesi, Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olmasına rağmen ticari

iştir. Zira taraflardan en az birinin ticari işletmesi ile ilgili olma ölçüsü gerçekleşmiştir.

c) Taraflardan biri için ticari olan bir iş, sözleşme türünden ise, kanunda

aksine hüküm olmadıkça diğer taraf için de ticari iş sayılır. Örneğin bir memurun ticari

işletmeden yaptığı alışveriş ticari iştir.

d) Öte yandan tacirin borçlarının ticari borç, yani ticari işten doğmuş olan

bir borç sayılması asıldır. Bu varsayımın tüzel kişi tacirler için istisnası yoktur.

Ancak gerçek kişi tacirler,borç doğuran işin (sözleşmenin) ticari işletmesi ile ilgili

olmadığını karşı tarafa bildirmişse ya da bu durum işin özelliklerinden açıkça

anlaşılabiliyorsa, bu borç ticari işletmeyi ilgilendirmediğinden, tacir olan borçlu

taraf için dahi adi borç sayılır (TTK 21/I). Örneğin ticari işletme işleten bir gerçek

kişi, evinin ihtiyacı için markete borçlanıyorsa, bu işin ticari işletme ile ilgili olmadığı

bellidir ve ticari iş sayılmaz.

2. Bir İşin Ticari İş Olmasının Sonuçları

A) Müteselsil Borçluluk ve Müteselsil Kefalet Varsayımının Uygulanması

Borçlar Hukuku alanında geçerli genel kural olarak, bir borcun birden çok

borçlusu varsa, alacaklıya karşı her bir borçlu borcun kendisine düşen kısmından

15

Page 16: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

sorumludur, ancak sözleşme ile aksi kararlaştırılabilir. Aynı durum borçlu ile kefili

arasında da söz konusudur. Yani alacaklı önce borçluya başvurup alacağını tahsil

etmeye çalışacak, sonra kalan kısım için kefile başvurabilecektir. Türk Ticaret

Kanunu ticari işlerde güvenliği temin etmek ve alacaklıları korumak amacıyla adi

borç ilişkileri için geçerli bu genel kuralı ticari işlerde değiştirmekte ve tersine

çevirmektedir. Bir iş ticari iş türünden ise ve işten doğan borcun birden çok borçlusu

varsa, aksi sözleşmeyle açıkça kararlaştırılmış olmadıkça bunlar alacaklıya karşı

müteselsilen borçludurlar. Aynı müteselsil sorumluluk kuralı (varsayımı) bu

borçlunun ya da borçluların kefilleri için de geçerlidir. Alacaklı, borçluya

başvurmadan doğrudan kefile başvurabilir. Böylece kanun koyucu borçlu yönünden

ticari iş niteliğini taşıyan yani borçlunun ticari borç altına girmesine sebep olan

işlerde alacaklının alacağına kavuşması için müteselsil sorumluluk avantajından

yararlanmasını sağlamıştır.

B) Uygulanacak Faiz Oranlarının Değişmesi

I. Genel Olarak

Faiz, kapital faizi (anapara faizi) ve temerrüt faizi (gecikme faizi) olmak

üzere ikiye ayrılır.

Kapital faizi, bir para tutarını talep hakkına sahip bulunan alacaklıya, bu

paradan belli bir süre yoksun kalması nedeniyle borcun iade edilmesi gereken tarihe

kadar ödenen karşılığı ifade eder.

Temerrüt faizi ise, para borcunu zamanında ödemeyerek temerrüde düşen

borçlu tarafından ödenmesi gereken faizdir.

II. Ticari İşlerde Faizin Özellikleri

1. Öngörülmemiş Olsa Dahi Faize Hak Kazanılması: Âdi iş niteliğindeki

ödünç sözleşmelerinde, sözleşmede öngörülmemişse, ödünç alanın vadeye kadar

geçen süre için kapital faizi ödemesi söz konusu değildir. “Hiçbir ticari iş veya

hizmet karşılıksız yapılmaz” yolundaki ilkeye bağlı kalınarak, ticari işletmesi gereği

bir iş veya hizmet gören tacirin, sözleşmede öngörülmemiş olsa bile ücret isteme ve

verdiği avanslar, yaptığı masraflar için de ödeme tarihinden itibaren faiz talep etme

hakkının bulunduğu kabul edilmiştir (TTK m. 22).

16

Page 17: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

2. Faize Faiz Yürütülmesi (Bileşik Faiz): Faizin, belli devreler sonunda ana

paraya eklenmesi ve bundan sonra ana para ve faizlerden oluşan yeni tutara tekrar

faiz yürütülmesi hâlinde bileşik faiz söz konusu olur. Âdi işlerde bileşik faiz

uygulaması kabul edilmemiştir. Buna karşılık, TTK’da düzenlendiği için ticari iş

sayılan cari hesaplarla, borçlu bakımından ticari iş niteliğinde olan ödünç

sözleşmelerinde, bileşik faiz uygulaması yapılmasına izin verilmiştir. Ayrıca,

TTK’da düzenlendiği için ticari iş sayılan kambiyo senetlerinde de müracaat

hakkının kullanılması dolayısıyla temerrüt faizine faiz yürütülmesi mümkündür.

3. Daha Yüksek Oranda Temerrüt Faizi İstenebilmesi

Gerek âdi gerek ticari işlerde temerrüt faizi, yıllık yüzde 9 üzerinden hesap

edilir. Ancak TC Merkez Bankası’nın önceki yılın 31 Aralık günü kısa vadeli

avanslar için uyguladığı faiz oranı yukarıda açıklanan bu orandan fazla ise (ki bu faiz

oranı bugün için yüzde 16’dır), ticari işlerde temerrüt faizi bu oranda da istenebilir.

Bu konu ile ilgili ayrıntılı açıklama aşağıdadır.

III. Faiz Oranları

1) Kapital Faizinde: Gerek âdi gerek ticari işlerde taraflar uygulanacak

kapital faizi oranını belirlemede serbest bırakılmışlardır. Bu serbestinin sınırları,

ahlâk kuralları, ve Borçlar Kanunu’nun gabin (aşırı yararlanma) hakkındaki

hükümleri ile çizilmiştir. Dolayısıyla kararlaştırılan faiz, aşırı derecede yüksek olup,

borçlu tacirin ekonomik varlığını tehlikeye maruz bırakıyorsa hâkim tarafından

indirime tâbi tutulabilir.

Kapital faizi ödenmesinin kanunen gerekli olduğu hâllerde taraflar

sözleşmede uygulanacak faiz oranını göstermemişlerse, gerek âdi gerek ticari işlerde

(kanuni) kapital faizi yıllık yüzde 9 oranında hesaplanır.

2) Temerrüt Faizinde: Para borcunu içeren âdi ve ticari işlerde taraflar,

borçlunun temerrüde düşmesi hâlinde istenecek temerrüt faizi oranını da serbestçe

kararlaştırabilirler. Taraflar, uygulanacak temerrüt faizi oranını ayrıca

belirlememişlerse, temerrüt faizi yıllık yüzde 9 oranından hesaplanır.

Ticari işlerde temerrüt faizinin hesaplanması konusunda ise bir özellik vardır.

3095 sayılı Kanun’un 2/II. maddesine göre, TC Merkez Bankası’nın önceki yılın 31

Aralık günü kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranı (bugün için yüzde 16),

yukarıda belirtmiş olduğumuz yüzde 9’dan fazla ise, arada sözleşme olmasa bile,

17

Page 18: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

ticari işlerde temerrüt faizi bu oran üzerinden istenebilir. Söz konusu avans faizi

oranı, 30 Haziran günü önceki yılın 31 Aralık günü uygulanan avans faizi oranından

5 puan veya daha çok farklı ise yılın ikinci yarısında bu oran geçerli olur.

3095 sayılı Kanun’un 2/II. maddesinin yazılış biçiminden de anlaşılacağı

üzere, temerrüt faizinin, kısa vadeli avanslar için uygulanan faiz oranı üzerinden

hesaplanması ancak alacaklının bu yönde açık bir talepte bulunması ile gerçekleşir.

Alacaklı ile borçlu arasında yapılan sözleşmede temerrüt faizi konusunda bir

düzenleme yapılmamasına karşılık kapital faizi, yüzde 9 oranı ya da avans faiz

oranından daha yüksek bir oran olarak belirlenmişse, temerrüt faizi, bu kapital faizi

oranı üzerinden hesap edilir.

C) Ticari Hükümlerin Uygulanması

Bir işin ticari olmasının önemli sonuçlarından biri de bu işle ilgili hukuki

ihtilafın çözümünde ticari hükümlerin adi hükümlere nazaran öncelikle uygulanacak

olmasıdır. Türk Ticaret Kanunun 1/II. Maddesine göre, “hakkında ticari bir hüküm

bulunmayan ticari işlerde mahkeme, ticari örf ve adete, bu dahi yoksa umumi

hükümlere göre karar verilir. Ticari işlerde uygulanacak hukuk kuralları, adi işlerde

uygulanacak hukuk kurallarına nazaran farklı bir sıraya göre belirlenmektedir. Bu

sıralamada en önemli husus, yazısız kuralın yazılı kuralın önüne geçiyor olmasıdır.

Genel kuralı hatırlayacak olursak, önce emredici kurallar, sonra sözleşme

hükümleri, ardından kanunlardaki yedek hükümler ve ondan sonra da örf ve adet

kuralları gelmekteydi. Emredici hükümlerden ve sözleşmeden sonra,

uygulanabilecek nitelikte bir ticari kanun hükmü varsa bu hüküm uygulanacaktır.

Yoksa yine bir ticari hüküm türü olarak ticari örf ve âdetler uygulanacaktır. Bu da

yeterli olmazsa, kanunlarda yer alan ve ticari olmayan (genel) hükümlere

başvurulacak ve ancak ondan sonra adi örf ve âdet hükümleri gelecektir.

D) Ticari İşlerde Zamanaşımı

Ticari işlere ilişkin olarak kanunlarda öngörülen zamanaşımı sürelerinde

kural olarak değişiklik yapılamaz. Yani taraflara, aralarındaki sözleşme ile bu

süreleri değiştirme imkânı tanınmamıştır. Fakat, bu kuralın istisnaları vardır:

- Ticari satışlarda ayıba karşı tekeffülden doğan davalar 6 aylık zamanaşımına

tâbi kılınmış olmasına rağmen taraflar aralarındaki sözleşme ile bu süreyi kısaltabilir.

18

Page 19: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

- Taraflar alacağın muaccel olacağı tarihi serbestçe kararlaştırabilirler. Hâtta

muacceliyet tarihini daha ileri bir tarihe atarak zamanaşımının işlemesini de

geciktirebilirler.

E) Ticari Yargı

I. Mutlak Ticari Davalar:

Mutlak ticari davalar kendi içerisinde iki ayrı gruba ayrılır:

A) TTK 4/I’de Gösterilen Hususlardan Doğan Davalar

a) TTK’da düzenlenen hususlardan doğan davalar

b) Rehin karşılığında ödünç para verme işi nedeniyle doğan davalar

c) – Bir malvarlığı veya bir işletmenin devralınması ve işletmelerin

birleşmesiyle ilgili davalar

- Hizmet sözleşmesiyle ilgili olarak rekabet yasağından doğan davalar

- Yayım (neşir) sözleşmesi ile ilgili hususlardan doğan davalar

- İtibar mektubu ve itibar emri hakkındaki hususlardan doğan davalar (itibar

mektubu; mektubu düzenleyen kişinin, mektubun hitap ettiği kişiye, mektubu elinde

bulunduran kişinin talep edeceği miktarda para veya benzeri şeyin ona verilmesini

belirtmesidir.)

- Alım ve satım komisyonculuğu nedeniyle doğan davalar

- Ticari mümessil ve diğer ticari vekillere ilişkin olarak doğan davalar

d) Marka ve patent konusundaki uyuşmazlıklardan doğan davalar

e) Ticarete mahsus yerlere ilişkin özel hükümlerde düzenlenen hususlardan

doğan davalar

f) Bankacılık ve ödünç para verme işleri kanunlarında düzenlenen

hususlardan doğan davalar

B) Özel Kanun Hükümleri Gereği Mutlak Ticari Sayılan Davalar

a) Finansal kiralama sözleşmesinden doğan davalar

b) Kooperatifler Kanunu’nda düzenlenen hususlardan doğan davalar

c) İflâs davası

19

Page 20: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

d) Ticari İşletme Rehni Kanunu’nda Düzenlenen Hususlardan Doğan Davalar

II. Havale, Vedia ve Telif Hakkından Doğan ve Bir Ticari İşletmeyi

İlgilendiren Davalar

Havale, vedia ve telif hakkından doğan uyuşmazlığın ticari dava sayılabilmesi

için, uyuşmazlığın taraflardan birinin ticari işletmesi ile ilgili olması koşulu

aranmıştır.

Havale: Para, kıymetli evrak ya da diğer misli şeylerin verilmesi ve

kabzolunması (alma, elde tutma) için verilen iki taraflı yetki.

Vedia: Saklatım; saklayıcının, saklatanın kendisine bıraktığı taşınır bir şeyi

kabul etme ve onu güvenli bir yerde koruma borcu altına girdiği sözleşme.

Telif: Fikir ve sanat eserleri üzerinde bu eseri yaratanın sahip olduğu hakların

bütünü.

III. Her İki Taraf İçin Ticari Sayılan Hususlardan Doğan Davalar

(NİSPİ TİCARİ DAVALAR)

Her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olan karz (ödünç; borç alıp verme),

istisna, kira gibi sözleşmelerden doğan davalar ticaridir. Örneğin; bir anonim

şirketin, genel kurul toplantısını yapmak üzere tacirden salon kiralaması ve bu kira

sözleşmesinden bir uyuşmazlık çıkması hâlinde açılacak dava ticari davadır.

TİCARİ DAVALARIN GÖRÜLECEĞİ MAHKEMELER

Değeri, HUMK 8/1,1’de gösterilen miktarı geçmeyen davalar (7,080 TL),

ticari dava niteliğinde olsalar bile kural olarak sulh mahkemesi önünde görülür. Bu

hâllerde sulh mahkemesi davanın, ticari işten doğan bir dava olduğunu dikkate

alarak, uyuşmazlığı ticari hükümlere dayanarak çözümler. Asliye (ticaret)

mahkemesi önünde açılması gereken bir ticari dava, sulh mahkemesinde açılırsa,

mahkemenin bu durumu re’sen dikkate alarak, görevsizlik kararı vermesi gerekir.

Ancak, özel kanun hükümlerinin açıkça ticaret mahkemelerini görevlendirdiği

hallerde, dava niteliğine ve değerine bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi

önünde görülür. Örneğin iflas davaları ticaret mahkemelerinde görülür.

TİRK’in uygulamasından doğan uyuşmazlıklar da ticaret mahkemesinde

görülecektir.

20

Page 21: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

Değeri, HUMK 8/I.I’de gösterilen miktarı aşan ticari davalar ise, eğer o yerde

ayrı bir ticaret mahkemesi yoksa asliye hukuk mahkemelerinde; ayrı bir (asliye)

ticaret mahkemesi varsa bu mahkemede görülür.

Değeri, HUMK 8/I.I’de gösterilen miktarı aşan bir ticari dava, o yerde ayrı bir

ticaret mahkemesi bulunmasına rağmen asliye hukuk mahkemesi önünde açılmışsa

ya da ticari sayılmayan ancak değeri, HUMK 8/I.I’de gösterilen miktarı aşan bir dava

ticaret mahkemesinde açılmışsa mahkeme, bu durumu re’sen dikkate alarak dava

dosyasını ilgili mahkemeye gönderemez. Zira, asliye mahkemeleri ile ticaret

mahkemeleri arasında görev ayrılığı değil işbölümü ayrılığı vardır.Asliye ticaret

mahkemesi önünde açılması gereken dava, asliye hukuk mahkemesinde açılmışsa ya

da aksi durum söz konusu ise, davalının itirazı üzerine dosya, ilgili mahkemeye

gönderilir. İşbölümü itirazı mahkemece kabul edilirse dosya 15 gün içinde, ilgili

ticaret ya da asliye hukuk mahkemesine gönderilir.

İşbölümü itirazının reddi ya da kabulü kararı tek başına temyiz edilemez.

Nihai karar ile temyiz edilir. Nihai karar ile temyize giden bir dosyada mahkemenin

verdiği karar doğruysa sadece işbölümü itirazının reddi ya da kabulüne dayanılarak

karar bozulamaz. Ancak başka nedenlerden ötürü karar bozuluyorsa, bu karar

hakkında da karar verilir.

TACİR VE YARDIMCILARI

Türk Ticaret Kanunu “işadamı”, “sanayici”, “müteşebbis” gibi kavramları

kullanmamaktadır. Kanun bunların yerine, ticaretle meşgul olan kişileri iki gruba

ayırmaktadır. Kendi adına ticaret yapan gerçek ve tüzel kişileri, şartları varsa tacir

saymakta ve tacir olmanın aşağıda anlatacağımız sonuçlarına tâbi tutmaktadır. Buna

karşılık kanun koyucu, kendi adına ticaret yapmamakla birlikte başkalarının ticari

işlerine yardımcı olan kişileri de ayrıca ele almaktadır. Tacir yardımcıları denilen bu

grubun temsil yetkisine sahip olup olmamak yönünden sınıflandırılması ve ticari

temsil denilebilecek temsil yetkisinin kapsamının belirlenmesi de önemlidir. Esnaf

tacir değildir.

TACİR SIFATINA SAHİP OLMA ŞARTLARI

A)GERÇEK KİŞİLERİN TACİR SIFATI

Bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten gerçek kişi tacirdir

(TTK.14/I). Bu tanımda yer alan unsurlar yardımıyla çeşitli ihtimalleri inceleyelim:

21

Page 22: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

1. Tek Kişi İşletmesi

Kanun koyucu yukarıdaki tanımda öncelikle, bir gerçek kişinin, mülkiyeti de

kendisine ait olan bir ticari işletmeyi, kârı ve zararı kendisine ait olmak üzere

işletmesi hâlini düzenlemektedir. Bu hâlde işleten, işletme faaliyeti boyunca tacir

sıfatına sahip olur ve tacir olmanın lehteki ve aleyhteki sonuçlarına tabi olur. Bir

gerçek kişi, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile, şayet bir ticari işletme kurduğunu

ve açtığını kitle iletişim vasıtasıyla halka duyurmuşsa ya da işletmesini ticaret

siciline kaydettirerek Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan ettirmişse, bu aşamadan itibaren

tacir sıfatına sahip olur. Belirtelim ki bir kişinin tacir sıfatına sahip olabilmesi için

işletmesini ticaret siciline tescil ettirmiş olması şart değildir. Zira Türk Ticaret

Kanunu ticari işletme sıfatında olduğu gibi, tacir sıfatında da, şekli şartlara değil

maddi şartlara göre sonuca ulaşmaktadır. Bununla birlikte tacirin ticaret siciline ve

ticaret ya da sanayi odasına kaydolması bir zorunluluktur. O halde bu kayıtlar,

kurucu değil bildirici etki yapar. Bu kuralın tabii sonucu olarak, işletmesini ticaret

sicilinden sildirdikten sonra da fiilen ticarete devam eden bir kişi, tacir sıfatına sahip

olmaya da devam eder.

2. Birden Çok Kişinin Bir İşletmeyi Birlikte İşletmesi

Bir adi şirketin ortağı olan birden çok kişi, bir ticari işletmeyi ortak sıfatıyla

birlikte işletiyorsa, bunların tümü tacir sıfatına sahip olur. Birden çok kişi, ticari

işletme hacmine ulaşan bir iktisadi işletmeyi birlikte işletiyorlarsa çoğunlukla

aralarında amaçlarına uygun bir tüzel kişilik oluştururlar ve üçüncü kişilere bu tüzel

kişi vasıtasıyla muhatap olurlar. Bu durumda tüzel kişinin ortakları tacir olmaz,

sadece bizzat tüzel kişi tacir olur. Diğer deyişle, şirketleşme bir tüzel kişi

organizasyonuna dönüştüğünde, tacir sıfatı da ortaklara değil şirket tüzel kişisine ait

olur.

3. Aynı İşletmede Birden Çok Bağımsız İşletenin Bulunması

Birden çok işletmecinin, bir çatı altında, farklı reyonlarda ve farklı ilgi

alanlarında sürekli faaliyet gösterdiği birleşmeler, uygulamada özellikle büyük

alışveriş marketlerinde son zamanlarda sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Bu halde

her bir reyonun bağımsız bir işletme olup olmadığı ve dolayısıyla reyonları

işletenlerin, gerçek kişi iseler ayrı ayrı tacir sıfatına sahip olup olmadıkları önem

taşımaktadır. Kanunda açıklık olmamakla birlikte esnaf faaliyetinin çapını aşıp

22

Page 23: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

aşmadığı yönünden yapılacak değerlendirmede, her bir reyon işleticisi ayrı

değerlendirilmelidir.

4. Başkasına Ait İşletmenin İşletilmesi (İşletmenin “Sahibi”nin Değil

“İşleten”in Tacir Olması)

Bazı hallerde bir bütün olarak işletmenin sahibi olan gerçek ya da tüzel kişi

ile bu işletmeyi işleten gerçek ya da tüzel kişi farklı kişiler olabilir. Örneğin bir otelin

sahibi olan bir gerçek kişi, otelinin mülkiyetini kendisinde tutmayı düşünmekle

birlikte bizzat işletmeyi düşünmüyor olabilir. Bu halde oteli içindeki işletme

malzemeleriyle ve diğer maddi ve gayrımaddi unsurlarıyla birlikte belirli ya da

belirsiz bir süre için kiraya verebilecektir. Kira sözleşmesi, kârdan pay almayı da

kapsayacak biçimde yapılabileceği gibi doğrudan sabit kira bedeli içeren adi kira

şeklinde de yapılabilir. Bu durumda işletmeyi kiralık olarak devralan ve işleten

gerçek kişi ya da kişiler, tacir sıfatına sahip olurlar.

5. İşletmenin Başkası Adına İşletilmesi İhtimali

Bir ticari işletme hangi gerçek kişinin adına işletiliyorsa o kişi tacirdir. İşleten

kişinin fiilen işinin başında bulunması gerekmediğinden ve temsil yetkisi verdiği

kişiler vasıtasıyla işletmesi (işletilmesini sağlaması) mümkün olduğundan, işletmeyi

başkasını temsilen işleten kişi değil, adına işletilen, tacir olur. Aynı şekilde temsil

yetkisinin kanundan kaynaklandığı hâllerde de tacir sıfatı temsil edilene aittir.

Örneğin miras yoluyla ya da başka şekilde küçük bir çocuğa intikal eden ve

küçüklüğü nedeniyle bu çocuk tarafından fiilen işletilemeyen işletmeyi, kendisini

temsilen kanuni temsilcisi (velisi ya da vasisi) işletir. Bu hâlde küçüğün kendi

işletmesi üzerinde bir söz hakkı olmamasına rağmen, tacir sıfatı yine de kanuni

temsilcisine değil kendisine aittir. İşletmenin borçları ve hakları temsil olunana aittir.

Küçüğü temsilen işleten kişinin, imzasının bulunduğu hâllerde dahi, işletmenin

faaliyetlerinden doğan borçlar nedeniyle şahsen sorumluluğu yoktur. Bununla

birlikte “suçların ve cezaların şahsiliği ilkesi” nedeniyle, kanuni temsilciler, işletme

faaliyetleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı şahsen sorumlu olurlar.

6. Yasaklıların Ticaret Yapması

Kişisel özellikler ya da sahip oldukları sıfatlar nedeniyle ticaret yapması

yasak olan kişiler, ticari işletme işletmeleri ya da kendi adlarına işlettirmeleri

halinde, tacir sıfatına sahip olurlar. Örneğin Devlet Memurları Kanunu’na göre

23

Page 24: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

devlet memurlarının ticaret yapması yasaktır. Bu yasağa rağmen yine de ticaret

yapanlar, tacir olurlar. Aynı şekilde bir ticari işletmenin açılmasının diploma,

ruhsat gibi kamu hukuku nitelikli ön şartlara bağlı olması halinde bu şartları yerine

getirmeden ticari işletme işletenler tacir sıfatına sahip olurlar.

7. İşleten Görüntüsünün Sahte Olması (Tacir Gibi Sorumlu Olanlar)

Bir gerçek kişi, aslında ticari işletme işletmiyor olmasına rağmen, piyasayı ve

kişileri dolandırmak amacıyla sahte bir görüntü oluşturarak, sanki bir ticari işletme

işleten bir şirketin temsilcisi imiş gibi hareket ediyor olabilir. Bu gibi hâllerde,

kanun koyucu bu kişiyi tacir gibi sorumlu tutmakta ancak tacir olmanın lehe

sonuçlarından yararlanmasına izin vermemektedir.

B. TÜZEL KİŞİLERİN TACİR SIFATI

1. Ticaret Şirketlerinin Tacir Sıfatı

Tüzel kişiliğe sahip olan ve TTK.137’de sayılan kollektif, komandit, anonim

ve limited şirketler, başka herhangi bir şart aramaya gerek olmaksızın tacirdirler.

TTK.137 kooperatifleri de şirket saymıştır. Bu hükme rağmen ve bu hükümden

sonraki bir tarihte yürürlüğe girmiş olan Kooperatifler Kanunu’nda kooperatifler

“şirket” olarak adlandırılmamıştır. 2004 yılında kabul edilen Kooperatifler

Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında 5146 sayılı Kanun’un 1. maddesi

ile kooperatifin şirket niteliğinde olduğu vurgulanmıştır.

2. Dernek ve Vakıfların Tacir Sıfatı

Kanun koyucu, derneklerin ve vakıfların; hayır, yardım, spor, kültür gibi ideal

(manevi) amaçlar için kurulabileceği kabul etmiştir. Bu amaçların dışına çıkan ve

özellikle kurucularına, yöneticilerine, üyelerine ya da belli bir gruba iktisadi menfaat

temin etmeye yönelen dernek ve vakıflar, amaçta sapma nedeniyle mahkeme kararı

ile kapatılır.

Buna karşılık dernekler ve vakıflar, ideal amaçlarına ulaşmak için ihtiyaç

duydukları mali kaynağı elde etmek üzere, ticari niteliği olmayan kaynaklardan

yararlanabilecekleri gibi, bu amaçla ticari işletme de işletebilirler. İşte bu son halde

dernekler ve vakıflar da tacir sıfatına sahip olurlar.

Ancak bu kuralın da bir istisnası vardır; kamuya yararlı dernekler ve

vergi muafiyetinden yararlanan (kamuya yararlı) vakıflar, ticari işletme

24

Page 25: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

işletseler dahi tacir sıfatına sahip sayılmazlar. Örneğin, Afyonkarahisar Maden

Suyu İşletmesi’ni işleten Kızılay Derneği tacir sıfatını kazanamaz. Ama

Afyonkarahisar Maden Suyu İşletmesi, tüzel kişiliği olmamasına rağmen tacir

sayılacaktır.

3. Kamu Tüzel Kişilerinin Tacir Sıfatı

Türk Ticaret Kanunu’nun 18/II. maddesi; devlet, il özel idaresi ve belediye

gibi kamu tüzel kişilerinin, kamusal mali kaynaklardan kaynak ayırmak suretiyle

oluşturup doğrudan işlettikleri ticari işletmeler nedeniyle tacir sayılamayacağını

belirtmektedir. Bu hükmün sebebi açıktır. Devlet’in işlettiği işletme, görünüşü

itibariyle ticari işletme olsa dahi gerçekte “ticari” değildir. Zira devletin amacı ticaret

yoluyla gelir elde etmek değil kamu hizmeti yapmaktadır. Devlet, kamu hizmetleri

için ihtiyaç duyduğu kaynakları halktan vergi olarak toplar. O halde “Devlet”,

“tacir” değildir.

4. Kamu Kaynaklı İktisadi Kurumların Ticari Sıfatı

Devlet ve diğer kamu tüzel kişilerinin, sadece kendi kaynakları ile

birleştirerek, özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek

üzere teşekkül veya müesseseler kurması halinde bu “teşekkül ve müesseseler dahi

tacir sayılırlar”. Örneğin; Oyak ve Halk Ekmek.

5. Donatma İştiraki ve Tacir Sıfatı

Donatma iştiraki birden çok kişinin müşterek mülkiyet esaslarına göre sahip

oldukları bir gemiyi, aralarındaki anlaşmaya göre deniz taşımacılığı faaliyetinde

kullanarak işletmeleri biçiminde ortaya çıkan ortaklıktır. Donatma iştirakinin tüzel

kişiliği yoktur fakat tacirlere ilişkin TTK 19 hükmü donatma iştiraki hakkında da

uygulanır. Müşterek donatanların da tacir sıfatı olmadığı için donatanların değil

donatma iştirakinin iflâsı istenebilir.

III. TACİR YARDIMCILARI (TİCARİ TEMSİL KURALLARI)

A) Genel Olarak

Yukarıda da tespit ettiğimiz üzere tacir ile onun ticari işletmesi, birbirinden

farklı iki kavramdır. Aynı şekilde tacir ile onun yardımcıları da farklı kişilerdir.

Tacirin yardımcıları çeşitli şekillerde sınıflandırılabilir. Burada bizim için önemli

olan birinci sınıflandırma ölçütü, yardımcının taciri temsil etme yetkisinin olup

25

Page 26: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

olmadığıdır. Temsil yetkisi olmayan tacir yardımcıları ile tacir arasındaki ilişki

ticaret hukuku açısından önem taşımaz. Bu tür yardımcılık durumu genellikle işçi ile

işveren arasındaki bir hizmet ilişkisi olarak ya da akrabalık ve arkadaşlıktan doğan

bir hatır ilişkisi olarak ortaya çıkar ve borçlar hukuku ile iş hukuku tarafından ele

alınır. Buna karşılık, bir taciri, geçici yetkiyle temsil eden kişiler de tacirin

yardımcılarıdır. Bunların tacirle ilişkilerine ve temsile ilişkin fiillerine uygulanacak

kurallar ticaret hukukunun ilgi alanına girer. Zira burada borçlar hukukunun konusu

olan adi temsilden farklı olarak, ticari bir temsil ilişkisi vardır. Tacir yardımcıları ile

ilgili ikinci sınıflandırma ölçütü; bir tacire yardımcılık yapan kişi ile tacir arasındaki

bağın sıkı bir bağ olup olmadığıdır.

Temsil yetkisine sahip olan bazı tacir yardımcıları, aynı zamanda tacirin işçisi

olarak çalışırlar. Bağlı yardımcılar denilen bu kişiler işletmecilik risklerinin

dışındadırlar. Buna karşılık bazı tacir yardımcıları, bu yardımı, kendi işletmelerinin

ve faaliyetlerinin bir parçası olarak yaparlar. Bu halde bağımsız yardımcılardan

bahsedilir.

B. Tacire Bağlı Çalışan Tacir Yardımcıları

1. Bağlı Yardımcıların Ortak Özellikleri

Ticari mümessil, ticari vekil ve seyyar tüccar memuru tacire bağlı olarak

çalışan tacir yardımcılarındandır.

İş hacmi büyüdüğünde ve özellikle şube açtığında, tacirin bütün işlere bizzat

yetişmesi ve isabetli karar alıp derhal gereğini yapması mümkün olmayabilecektir.

Bu halde tacirin işletmesinde istihdam ettiği yardımcılarına yetki vermesi ya da

bazen sadece bu amaçla özel yardımcı istihdam etmesi gerekecektir. İhtiyacına göre

iki tür yardımcıdan birini tercih edebilir: Olağan ve olağanüstü bütün işlerde temsil

yetkisine sahip olan ticari mümessil ve sadece olağan işlerde yetkili temsilci olarak

ticari vekil (ya da sadece işletme dışında temsil yetkisi olan ve bir tür ticari vekil olan

seyyar tüccar memuru). Öte yandan yabancı ülkelerdeki işletmelerin Türkiye’deki

şubelerinin başında ticari mümessil bulunması zorunludur. Her üç tür temsilcinin

ortak bir özelliği de rekabet yasağıdır. Temsil yetkisi nedeniyle az ya da çok işletme

sırlarını da öğrenmiş olan ticari mümessil, ticari vekil ve seyyar tüccar memuru,

temsil yetkisi devam ettiği sürece tacir ile rekabet edemez.

26

Page 27: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

I. Ticari Mümessil

a) Niteliği

İşletmenin işlerini idare etmek ve işletmeyle ilgili hukuki işlemleri ticaret

unvanına vekâleten ibaresini ekleyerek müessese sahibi yerine imza atmak suretiyle

yapmaya yetkili kılınan kişiye ticari mümessil adı verilir. Bunu yaparken, vekil

sıfatını yani temsilci olduğunu da belirtecektir.

b)Atanması

Bir ticari mümessil atanması hâlinde, bu durumun ticaret siciline tescili

zorunludur. Ancak bu tescilin esnaf işletmesi için kurucu etki yapmasına karşılık

ticari işletme için tescil bildirici etki yapar. Ticari mümessil tescili sırasında

noterden tasdikli imza örneği de sicile verilir. Üçüncü kişileri sicil bilgileri

yardımıyla, temsilcinin temsil yetkisinin niteliği ile kimliği ve imzası konusundaki

tereddütlerini giderebilirler. Ticari mümessili tacir bizzat atar. Ancak tacirin ayırt

etme gücünden yoksun olduğu hâllerde velisi de ticari mümessil atayabilir.

Ticari mümessil atamak kural olarak zorunlu değildir. Ancak, merkezi

Türkiye’de olmayan işletmelerin ticari mümessil ataması zorunludur.

Tacir tüzel kişi ise ticari mümessili duruma göre yetkili olan organ ya da kişi

atar. Kollektif şirketlerde ortakların oybirliğiyle, komandit şirketlerde komandite

ortağın ya da ortakların kararıyla atanır. Anonim şirketlerde bu yetki yönetim

kurulundadır. Limited şirketlerde ticari mümessil kural olarak ortaklar genel kurulu

kararıyla atanır. Dernek ve vakıflarda yetkili karar organları ticari mümessil tayin

edebilecektir. Gerçek kişiler ticari mümessil olarak atanabilir. Devlet memurlarının

ticari mümessil olarak atanması mümkün değildir. Tüzel kişilerin de ticari mümessil

olarak atanabilip atanamayacağı tartışmalı olmakla birlikte, doktrinde çoğunluk

atanamaması gerektiği görüşündedir.

c)Yetkileri

Ticari mümessilin temsil yetkisi oldukça geniştir. İşletmenin konusuna

dahil olan, olağan ve olağanüstü bütün işleri kapsar. Ticari mümessil, esasen

olağanüstü işlemlerden olmasına rağmen, ayrıca bir yetkilendirmeye ihtiyacı

olmadan kambiyo senetleri imzalayabilir, borç alıp verebilir, personel alıp

çıkarabilir, taciri davada temsil edebilir, ticari vekil atayabilir, gayrımenkul

27

Page 28: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

satın alabilir. Buna karşılık özel yetki verilmedikçe, işletmeyi devredemez,

rehnedemez, gayrımenkul satamaz, ipotek edemez, tacirin iflasını isteyemez,

kendi yerine geçecek başka bir kişiyi ticari mümessil olarak atayamaz.

d)Yetkisinin Sınırları

Kanundaki iki istisna dışında, ticari mümessilin yetkisi sicile tescil

yoluyla sınırlandırılamaz. Özellikle miktar ve konu yönünden sınırlandırma

mümkün değildir. Böyle bir sınırlandırma iyi niyetli kişilere karşı bir anlam

ifade etmez. Zaten sicil memuru da bu tür bir tescil talebini reddetmek zorundadır.

Ticari mümessile tanınmış olan geniş temsil yetkisinin sicile tescille

sınırlandırılmamasının sebebi, işletme faaliyetleri nedeniyle tacir yerine temsilcisiyle

muhatap olan kişilerin, bu kişinin ticari mümessil olduğunu anladığı hâllerde, ayrıca

hangi işlerde yetkili olduğu yolunda bir araştırma yapmak zorunda bırakılmamasıdır.

Kanun koyucu tacire bu ölçüde risk yüklemenin yanlış olacağını görerek, ticari

mümessilin temsil yetkisinin, sicile tescil suretiyle iki biçimde sınırlanabileceğini

kabul etmiştir. Biricisi, yetkiyi şubenin işlerine tahsis etmektir. Tacir, ticari

mümessili bir şubenin işlerinde görevlendirilmiş ve bunu ticaret siciline

usulünce tescil ettirmişse, temsilcinin temsil etme yetkisi kalkmış olur. Yetki dışı

işlemler ise taciri bağlamaz.İkincisi birlikte temsil (çift imza) şartı

getirilmesidir. Buna göre, birden çok ticari mümessilin birlikte karar alması ve

temsil yetkisini birlikte kullanarak birlikte işlem yapması zorunluluğu

getirilebilir. Böylece bir temsilcinin bilerek ya da istemeyerek tacire zarar

verecek bir işi yapmaya kalkışması halinde, diğerinin onu önlemesi sağlanmış

olmaktadır.

e)Yetkisinin Sona Ermesi

Ticari mümessilin temsil yetkisi karşılıklı iyi niyet ve güvene

dayandığından, azil veya istifa ile sona erebilir. Hem tacir temsilcinin temsil yetkisini

kaldırabilir hem de temsilci temsilcilikten vazgeçebilir. Azil hakkından önceden

ferâgat mümkün değildir.

Ticari mümessilin ölümü temsil yetkisini tabiatıyla sona erdirir. Ancak

tacirin ölümü yetkiyi sona erdiremez. Zira işletmenin devamlılığı esastır ve

yetki ticari işletmenin işleri için verildiğine göre temsil yetkisi sürer. Sadece azil

yetkisi kendiliğinden mirasçılara geçmiş olur.

28

Page 29: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

Tacirin iflâsı halinde malları üzerinde tasarruf yetkisi kalkacağından

kendi atadığı ticari mümessilin yetkisi de kendiliğinden sona erer

Ticari işletmenin devri ticari mümessilin yetkisini sona erdirir.

Durumun tescili zorunludur. Temsil yetkisinin herhangi bir biçimde ve herhangi

bir nedenle sona erdirilmesi isteniyorsa bu durum ticaret siciline tescil

edilmelidir. Yetkinin tescilden önce fiilen sona erdirilmiş olduğu iddiası iyi

niyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez. Diğer ifadeyle atanmanın tescilinin

bildirici olduğu hallerde (ticari işletme için atanmada) dahi, yetkinin

kaldırılmasının tescili kurucu etki yapar.

II. Ticari Vekil

a) Atanması

Tacir işlerini yürütürken geniş yetkili yardımcılarla birlikte ya da geniş yetkili

yardımcı yerine, dar yetkili (sadece olağan işlerde yetkili) temsilci istihdam etmekle

yetinebilir. Bu tür temsilcilere ticari vekil denir. Ticari vekilin yetkisinin ve

sınırlarının sicile tescili söz konusu olmaz. Bu nedenle, sicile tescil edilmiş olan

temsilcilerin ticari vekil değil ticari mümessil olduğu sonucuna varılmalıdır. Sadece

gerçek kişiler ticari vekil olarak atanabilir. Ticari vekil olarak atanacak kişinin tam

ehliyetli olması gerekmez, ayırt etme gücüne sahip olması yeterlidir.

b)Yetkisinin Sınırları

Tacir, ticari vekillerin temsil yetkisini dilediği gibi belirler; daraltabilir,

genişletebilir. İşletmenin belirli alanlarına tahsis edebileceği gibi işletme geneli için

de yetkilendirebilir. Kendisine özel yetki verilmemişse, ticari vekil ödünç

veremez, kambiyo senedi imzalayamaz ve davada taciri temsil edemez. Ticari

vekilin temsil yetkisi de aynen ticari mümessilin yetkisi gibi her biçimde sona

erdirilebilir. Ancak burada sicile tescil söz konusu değildir. Gerekli durumlarda

uygun vasıtalarla ilân yapılmalıdır.

III. Seyyar Tüccar Memuru

İşletmenin dışında, özellikle sipariş alma, mal teslimi ve bedel tahsili gibi

hizmetleri ifa etmek üzere atanan ve sürekli temsil yetkisine sahip olan tacir

yardımcılarına seyyar tüccar memuru denir. Esasen bir tür ticari vekil olan seyyar

tüccar memurlarının, işletmenin içinde taciri temsil yetkileri yoktur. Zira tacir adına

29

Page 30: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

müşterinin ayağına gitmek üzere (seyyar olarak) görevlendirilmişlerdir. Fiili

yetkilendirmeyle atanırlar. Sicile tescil söz konusu değildir. Yetkilerini belirten ve

uygulamada sirküler denilen bir belge ile birlikte görevlendirilmeleri, problemleri

çözmeye yardımcı olur.

Seyyar tüccar memurları, işletmenin olağan işlemlerini yapmaya yetkilidirler.

Bu kapsamda mal teslim etmeye, teslim ettikleri malların bedelini tahsil etmeye ya

da vadesini uzatmaya ve makbuz vermeye yetkilidirler.

C. BAĞIMSIZ ÇALIŞAN TACİR YARDIMCILARI

Genel Olarak

Bağımsız tacir yardımcıları aslında kendi işletmesini işletmekle birlikte, bu

kişilerin yaptığı işletmecilik faaliyetini, niteliği gereği, başka bir tacire yardımcı

olmaktadır. Bu yardım, malın satışına ya da hizmetin pazarlanmasına aracılık

(acentelik ve komisyonculuk) şeklinde olabileceği gibi sadece müşteri veya ürün-

hizmet bulma (tellallık) şeklinde de olabilir. Bağımsız tacir yardımcıları ile tacir

arasında kurulan ilişki, alelâde alıcılarla ya da aracılarla kurulan ilişkiden farklıdır.

Şöyle ki; bağımsız tacir yardımcıları gibi taciri temsil etme yetkisi kullanmaktadırlar.

Bu temsil ticari işletme faaliyetleri ile ilgili olduğundan ticari temsil kapsamında ele

alınır ve ticaret hukukunun konularından birini oluşturur.

I. Acente

a) Acentenin Nitelikleri

Acente, acentelik sözleşmesi denilen bir sözleşme çerçevesinde, bir ticari

işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmek veya taciri temsilen sözleşme

yapmak üzere tacirle sürekli bir temsil ilişkisi kuran ve aracılık faaliyetini belli bir

coğrafi bölge kapsamında meslek olarak icra eden kişidir. Hem gerçek hem de tüzel

kişilerin acente olarak tayin edilmesi mümkündür. Türk Ticaret Kanunu acenteyi,

aracılığının boyutuna göre, yetkileri dar olan aracı acente ve sözleşme yapan

geniş yetkili acente olmak üzere iki türe ayırmıştır. Aracı acente tacirin ürettiği

veya pazarladığı ürünün ya da sunduğu hizmetin ulaştırılacağı müşterileri bulur ve

bunları tacire yönlendirir. Tacirle müşterisi arasındaki ilişki doğrudan doğruya bu

ikisi arasında kurulur ve bunlar tarafından yürütülür. Buna karşılık sözleşme yapan

acente, doğrudan temsil hükümleri çerçevesinde, taciri temsilen, tacir adına ve

30

Page 31: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

dolayısıyla onun hesabına müşteri ile sözleşmeyi yapar ve gerekirse ifa aşamasında

da taciri temsil eder.

b) Acentenin Özellikleri

1. Acente bağımsız bir işletmecidir. Kendi işletmecilik anlayışına göre işini

kendisi sevk ve idare eder. İşletmesi ticari işletme çapına ulaşırsa kendisi de tacir

sıfatına sahip olmuş olur. Acente tüzel kişi de olabilir.

2. Acente ile tacir arasındaki ilişki sürekli bir ilişkidir. Zaten acente de

aracılık faaliyetini, meslek edinmek suretiyle ifade eder. Ancak süreklilikten kasıt bu

ilişkinin ömür boyu sürmesi anlamında değildir. Başlangıçta bir sona erme süresi

belirlenmiş olabileceği gibi, kurulmuş olan ilişki sonradan karşılıklı anlaşmayla ya da

şartları yerine geldiğinde tek taraflı irade beyanıyla (fesihle) sona erdirilebilir.

3. Olağan durumda acente inhisari (tekel) yetkiye sahiptir. Belli bir coğrafi

alanda rakipsiz olarak tek başına faaliyet göstermesi beklenir. Bununla birlikte

sözleşme ile aksi kararlaştırılabilir.

4. Aynı şekilde acentenin sadece bir tacirin mal ve hizmetlerini pazarlaması

beklenmekle birlikte, bu hususun da aksi sözleşme ile kararlaştırılabilir.

5. Acentelik ilişkisinin kurulması için bir çerçeve sözleşme yapılması

zorunludur. Sözleşmenin geçerliliği herhangi bir yazılı şekil şartına bağlı değildir.

Bununla birlikte acenteye sözleşme yapma yetkisi verilecekse, bu amaçla özel ve

yazılı bir iznin verilmesi ve izin belgesinin acente tarafından ticaret siciline tescil ve

ilan ettirilmesi zorunludur.

Acente, yetkisi olmamasına rağmen ya da yetki sınırlarını aşarak üçüncü

kişilerle sözleşme yapmışsa iki farklı ihtimal söz konusu olabilir: Tacir durumu

öğrenir öğrenmez bu sözleşmeye icazet vermediğini üçüncü kişiye derhal

bildirmişse, bu halde sözleşmeden tacir sorumlu olmaz. Sadece acente şahsen

sorumlu olur.Buna karşılık tacir sözleşmeye onay vermediğini karşı tarafa derhal

bildirmezse, işleme onay vermiş sayılır.

c) Acentenin Hakları

1. Acente sözleşmede aksi kararlaştırılmış değilse inhisar hakkına sahiptir.

Tacirin aynı bölgede başka kişiye de acentelik yetkisi vermesine engel olabilir.

31

Page 32: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

2. Acentenin kendi işletmecilik faaliyeti kapsamında yaptığı personel gideri

ve benzeri olağan masrafları tacirden isteme hakkı yoktur. Buna karşılık acentenin,

tacirin işlerinin daha iyi yürütülmesini sağlamak üzere yaptığı olağan dışı masrafları

tacirden isteme hakkı vardır.

3. Acente aracılık faaliyeti nedeniyle ücrete hak kazanır. Ücret ya parça

başına komisyon ya da sürekli ve sabit ücret şeklinde belirlenmiş olabileceği gibi iki

ücret türünün karması da olabilir. Sözleşme yapan acentenin yaptığı sözleşme tacir

tarafından ve tacire bağlı bir sebeple yerine getirilememiş olsa dahi acente yine de

ücrete hak kazanmış olur.

Acente tacirden olan ücret alacağını elde etmek üzere, tacire ait olup da

acentenin elinde bulunan para, mal ve diğer haklar üzerinde hapis hakkı kullanabilir.

d) Acentenin Yetkileri

Acente aracılık ettiği veya taciri temsilen imzaladığı sözleşmelerle ilgili

olarak tacirin haklarını korumak üzere, karşı tarafa, her tür ihbar, ihtar ve protesto

gibi beyanları iletebilir ve gönderilenleri kabul edebilir. Ayrıca acente gördüğü

işlerle ilgili olarak taciri temsilen dava açabilir, aynı şekilde kendisine karşı acente

sıfatıyla dava açılabilir. (Ancak verilen karar acente hakkında değil tacir hakkında

hüküm ifade edecektir). Aksi hâlde acentenin aracılığının anlamı kalmaz.

e) Acentenin Borçları

1. Sözleşme ile açıkça izin verilmiş değilse, acente kendi inhisari alanı

içinde tacir ile aynı ticari sektörde faaliyet gösteren başka tacirlerin acenteliğini

yapamayacağı gibi bu tür bir faaliyeti kendisi adına da yapamaz.

2. Acente, müvekkili tacirin hak ve menfaatlerini korumak zorundadır.

Kendisine gönderilen malları tehlikelerden korumalı, bu amaçla gerekli hukuki ve

fiili tedbirleri almalıdır.

3. Acente kendi bölgesi içinde gelişen ve taciri ilgilendiren her türlü ticari

gelişmeyi ve kendi aracılık faaliyetleri ile bunların sonuçlarını tacire bildirmelidir.

4. Acente, ücret, pazarlama teknikleri ve benzeri hususlarda tacirin

talimatlarına uygun hareket etmeli, kendisine inisiyatif bırakılmış olan hâllerde

basiretli bir tacir gibi karar vermelidir.

32

Page 33: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

Acenteliğin Son Bulması:

- Belirli süreli acentelik sözleşmesi, sözleşmede yazılı sürenin sona ermesi ile

ortadan kalkar.

- Belirsiz süreli acentelik sözleşmesinde, taraflardan her biri, 3 ay önceden

feshi ihbarda bulunarak sözleşmeyi sona erdirebilir.

-Taraflardan her biri, hem belirli hem de belirsiz süreli acentelik

sözleşmesini, haklı bir sebebin ortaya çıkması hâlinde, herhangi bir ihbarda

bulunmaksızın sona erdirebilirler.

- Taraflardan birinin ölümü, kısıtlanması, iflâsı gibi sebepler de acentelik

sözleşmesini sona erdirir.

Acentelik sözleşmesini haklı sebeple sona erdiren taraf, diğer taraf kusurlu ise

tazminat talebinde bulunabilir. Aynı şekilde; belirsiz süreli acentelik sözleşmesini

sona erdiren taraf 3 aylık feshi ihbar süresine uymazsa tazminat ödemek zorunda

kalabilir. Son olarak, acente; temsil ettiği tacirin müşteri çevresini genişletmede

üstlendiği rol nedeniyle tazminat talebinde bulunabilecektir.

Acentelik sözleşmesinden doğan talepler 5 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.

II. Komisyoncu

a) Komisyoncunun Özellikleri

Komisyoncu, ücret karşılığında kendi nâmına ve müvekkili tacir hesabına

kıymetli evrak ve menkul eşya alım satımına ve diğer sözleşme türlerine aracılık

etmeyi üstlenen kimsedir.

Komisyoncu ile tacir arasındaki ilişki bir sözleşmeye dayanmalıdır. Bu

sözleşme bir şekle tâbi değildir.

Komisyoncu da aynen acente gibi bağımsız çalışan bir tacir yardımcısıdır ve

kendi işletmesinin sahibidir. Bu işletmeyi, riskleri ve kârı kendisine ait olmak üzere

kendisi sevk ve idare eder. Başka bir tacirin ürünlerinin ya da hizmetlerinin

pazarlanmasında aracılık yapar. Ancak bu aracılık, niteliği itibariyle acenteninkinden

farklıdır.

Komisyoncu, aracılık ve yardımcılık faaliyetinde üçüncü kişilere karşı kendi

nâmına hareket ettiğinden, taciri, dolaylı temsil yöntemi ile temsil eder.

33

Page 34: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

Böylece,üçüncü kişilerle yaptığı sözleşmede görünüşte sözleşmenin tarafı

durumunda olan komisyoncu, sözleşmeden doğan bütün hak ve yükümlülüklerin de

doğrudan doğruya tarafı durumundadır.

Ancak, tacir ile arasındaki dolaylı temsil anlaşması gereğince, bir yandan,

sözleşme dolayısıyla üstlendiği borçları kendi müvekkili olan tacire aktarmak

hakkına sahip olduğu gibi, diğer taraftan, elde ettiği menfaatleri de yine müvekkiline

aktarmak zorundadır.

Örneğin meyve ve sebze hallerinde komisyonculuk yapan kişiler, üreticiden

teslim aldıkları ürünleri, kendileri adına ve üreticiler hesabına, kârı ve riski üreticiye

ait olmak üzere manava satarlar.Ürünle ilgili bir problem ortaya çıktığında manav

üreticiyi aramaz. Doğrudan komisyoncuyla muhatap olur. Komisyoncu da bu

problemden kaynaklanan sonuçları kendi müvekkili durumunda olan üreticiye

yansıtır. Böylece ürünün satımıyla ilgili her aşamada, komisyoncu, üretici ve alıcı

taraflar arasında bir temsilci olarak görev ifa eder. Ancak kimin ürününü sattığı

manavı ilgilendirmediği gibi, ürünleri kime sattığı da üreticiyi ilgilendirmez.

Komisyoncunun, herhangi bir tacirle sürekli ilişki içinde olması gerekli

değildir. Çok sayıda kişi için aracılık faaliyetini aynı anda yürütebilir. Aynı şekilde

bir tacir de aynı anda ve aynı yerde, komisyoncu olarak birden çok kişinin

yardımınıdan yararlanabilir. Bu yönden de komisyoncu acenteden farklıdır.

b) Komisyoncunun Hakları

1. Komisyoncu, acenteden farklı olarak sözleşmenin kurulması için müvekkili

tacir hesabına yaptığı olağan ya da olağan dışı bütün masrafları ondan istemek

hakkına sahiptir. Örneğin teslim aldığı malın depo ve nakliye ücretlerini isteyebilir.

2. Komisyoncu ancak tamamladığı işler için komisyon alır. Bununla birlikte

işin tamamlanmasına müvekkili tacir engel olmuşsa, komisyoncu bu hâlde dahi

ücrete hak kazanır.

3. Komisyoncu ücret alacağını elde edebilmek amacıyla, tacire ait olup da

kendisinin elinde bulunan mallar üzerinde hapis hakkı kullanabilir.

4. Komisyoncu, sözleşme yaptığı 3. kişinin borçlarını yerine getireceği

hususunda müvekkili tacire taahhütte bulunabilir. Bu komisyoncuya inançlı

komisyoncu adı verilir ve dükrüar ücreti adı verilen ek bir ücrete hak kazanır.

34

Page 35: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

c) Komisyoncunun Borçları

1. Komisyoncu kendi işinin sahibidir. Bununla birlikte müvekkili tacirin işe

ilişkin olarak verdiği talimatları dikkatli şekilde yerine getirmelidir.

2. Komisyoncu malın fiyatı hususunda müvekkilinin verdiği talimata

uymalıdır. Müvekkilinin belirttiği asgari fiyattan daha aşağı fiyatla mal satarsa

aradaki farkı tazmin etmek zorunda kalır.

3. Komisyoncu belirlenen asgari fiyattan daha yüksek fiyatla satış

yaparsa, bu fark kendisine değil müvekkiline ait olur.

4. Komisyoncu, mahalli örfe veya müvekkilinin açık talimatına aykırı olarak

veresiye mal satamaz.

5. Aksi kararlaştırılmış değilse komisyoncu kendi kendisiyle sözleşme

yapabilir. Yani, örneğin müvekkilinin satmak üzere kendisine gönderdiği malı

başkasına satmak yerine kendisi alabilir.

Komisyonculuk sözleşmesinden doğan talepler 5 yıl geçmekle zamanaşımına

uğrar.

d) Çeşitli Komisyonculuk Görünümleri

ı) Taşıma İşleri Komisyoncusu

Taşıma işleri komisyoncusu, ücret karşılığında kendi adına ve müvekkili

hesabına eşya taşıtmayı meslek olarak benimsemiş gerçek ya da tüzel kişidir. Taşıma

işleri komisyoncusu, malının taşınması işinde tacire yardımcı olur. Bu yardımcılık

yine bir aracılık faaliyeti şeklindedir. Komisyoncu taşınacak malı teslim alır,

taşıyıcıyı bulur, onunla kendi adına ve eşya sahibi hesabına bir taşıma sözleşmesi

yapar. Yaptığı bu sözleşmenin hak ve yükümlülükleri ,taşıyıcı ile kendisi arasında

doğar. Ayrıca taşıtmayı üstlendiği malın, amaca uygun olarak, sağlam ve zamanında

yerine ulaştırılmasından da kendi müvekkili durumunda olan eşya sahibine karşı

sorumlu olur.

Görüldüğü üzere, taşıma işleri komisyoncusunun temel özelliği, eşya taşıtmak

isteyen kişilerin, nakliye piyasasında ihtiyaç duyduğu, güvenilir ve uzman taşıyıcıları

bulmasına yardımcı olmasıdır.

35

Page 36: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

Taşıma sırasında meydana gelen zararlardan, eşya sahibine karşı komisyoncu,

komisyoncuya karşı da taşıyıcı sorumludur. Taşıma komisyonculuğu

sözleşmesinden doğan talep hakları kural olarak 1 yıl, kast ya da ağır kusurun

varlığı hâlinde 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.

ıı) Emlak Komisyoncusu

Uygulamada emlak komisyoncusu olarak adlandırılan gerçek ya da tüzel

kişiler emlak ile ilgili olarak iki tür işleme aracılık yapmaktadırlar: Emlak alım-

satımına aracılık ve emlak kiralanmasına aracılık.

Alım-satıma aracılık faaliyetleri yönünden komisyoncular aşağıda ele

alacağımız aracı türü olan tellalın pozisyonundadır. Zira bu işlemde, sadece,

birbirlerini bulabilecekleri bir ortak piyasaya sahip olmayan alıcı ve satıcı tarafları

birbirleriyle buluşturmakla yetinir.

Buna karşılık emlak kiralanmasına aracılık faaliyetlerinde durum

kısmen farklıdır. Bu faaliyette de emlakçılar çoğunlukla yine tellallık yaparak

kiracı ve kiralayan tarafları bir araya getirmekle birlikte, bazı hâllerde

kiralayanın hesabına ve kendileri adına kira sözleşmesi de yapabilmektedirler.

İşte emlak komisyoncuları sadece bu faaliyetleri sırasında komisyonculuk

yapmış olurlar.

ııı) Menkul Kıymet Komisyoncusu

Organize olmuş menkul kıymetler piyasasında işlem gören menkul

kıymetlerin alım-satımına aracılık yapan gerçek ya da tüzel kişiler de

komisyoncudur.

ıv) Gümrük Komisyoncusu

Gümrük komisyoncuları ihraç veya ithal işlemi konusu olan ve gümrüğe tâbi

bulunan ticari eşyanın gümrüklenmesi işlerinde alıcıya ya da satıcıya yardımcı olan

kişilerdir.

36

Page 37: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

III. Ticaret İşleri Tellalı

a)Genel Olarak

Tellal kelime anlamı itibariyle, birbirlerini bulma ve birbirlerine güvenme

konusunda yeterli imkâna sahip olmayan kişileri buluşturan ve onlara karşılıklı

olarak “delil” olan kişi anlamındadır.

Örneğin kiralık ev arayan kişi ile evini kiraya vermek isteyenin birbirlerini

kolaylıkla bulmaları mümkün olmayabilir. Bu durumda her ikisinin buluşma noktası,

uygulamada emlak komisyoncusu denilen ancak aslında tellallık yapan kişilerin iş

yeridir.

Ticaret alanında tellal da benzer anlamda bir buluşturma işi yapmaktadır.

Gerçekten tacirler zaman zaman kendi piyasaları dışındaki piyasalarda da sözleşme

yapmak zorunda kalabilirler. Örneğin bir kumaş imalatçısı, imalatta ilk defa

kullanacağı bir boya hammaddesini bulmak üzere boya piyasasına girmek zorunda

kaldığında, tanımadığı bir sektörde, kimin ne ölçüde güvenilir olduğu ve sair

hususlardaki tereddütlerini giderecek bir aracıya ihtiyaç duyacaktır. İşte bu aracı,

tellaldır.

b) Ticaret İşleri Tellalının Özellikleri

1. Ticaret işleri tellalı, taraflara herhangi bir biçimde bağımlı olmaksızın

çalışan ve tarafların birbirini bulmasını sağlamayı ve böylece ticari sözleşmelerin

yapılmasına aracılık etmeyi meslek edinmiş olan gerçek veya tüzel kişidir.

2. Tellalın buluşturduğu tacirlerle arasındaki ilişki geçicidir. Aynı anda birden

çok tacire aracılık yapabilir. Bu yönden tellal da acenteden farklıdır ve

komisyoncuya benzer.

3. Tellal sadece tarafları buluşturmakla, yani birbirlerini bulmalarını

sağlamakla yetinebileceği gibi, taraflara yardımcı olarak sözleşme müzakerelerine de

katkıda bulunabilir. Hâtta duruma göre sözleşmenin ifa aşamasında da bazı görevler

üstlenebilir.

4. Tellallık sözleşmesi geçerlilik için herhangi bir yazılı şekil şartına tâbi

değildir.

37

Page 38: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

5. Bununla birlikte istisnai bir kural olarak, gayrımenkulün satışına

aracılık (tellallık) sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı yapılmış olması

şarttır.

c) Ticaret İşleri Tellalının Hakları

1. Ticaret işleri tellalı bu faaliyeti ücret karşılığında yapar. Ücretsiz olacağı

kararlaştırılmış olmadıkça, sözleşmede bir ücret kararlaştırılmasa dahi tellal ücrete

hak kazanır. Ücret genellikle işin bedeline oranlı olarak (komisyon biçiminde)

belirlenir.

2. Tellalın ücrete hak kazanması için, kural olarak, sözleşmenin kendisi

aracılığıyla kurulmuş olması gerekir. Bununla birlikte sözleşme müzakerelerinin

başarısızlıkla sonuçlanması halinde dahi ücret alınacağı kararlaştırılmış olabilir.

3. Tellal ücretini kural olarak iki taraftan ve eşit oranda alır. Ancak aksine

anlaşma ya da ticari teamül bulunabilir.

4. Aksi kararlaştırılmış değilse tellal aracılık faaliyetleri sırasında yapmış

olduğu masrafları isteyemez.

d) Ticaret İşleri Tellalının Yükümlülükleri

1. Tellal bir tarafın talebi üzerine ve onun ihtiyaç duyduğu mal ya da hizmeti

bulmak üzere bir piyasa araştırması yapar ve sözleşmenin karşı tarafını oluşturması

muhtemel kişileri bulur. Ancak tellal, bulduğu muhatap ile kendi müşterisi

arasında kural olarak tarafsızdır. Bir tarafın menfaatini diğer tarafınkine üstün

tutamaz.

2. Tellal, tarafları birbirine tanıtmak ve itimadı sağlayıcı bilgileri de vermekle

yükümlüdür. Bunun sonucu olarak tellal, kendisi vasıtasıyla sözleşen taraflara,

bordro denilen ve sözleşmenin konusu ve şartları hakkında bilgileri içeren bir

belgeyi düzenleyip vermek zorundadır. Böylece sözleşme, bir bağımsız şahidin de

yardımı ve aracılığıyla yazılı hale getirilmiş olur.

3. Tellal, bordro düzenleme zorunda olduğu her aracılık işlemini, bu amaçla

tutacağı özel ve ayrı bir ticari defter durumunda olan yevmiye defterine günü

gününe kaydetmelidir. Bu defter taraflar arasındaki ihtilaflarda mahkemeye bir

delil olarak sunulacağına göre tasdikli olması ve genel usule uygun tutulması

zorunludur.

38

Page 39: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

4. Özellikle satım sözleşmesinde, alıcı taraf, sözleşme yapmak zorunda

kalmış olabilir. Bu durumda genellikle numune üzerine satım yapılır. İşte tellal

vasıtasıyla yapılan satım sözleşmelerinde numune tellal tarafından ambalajlanıp

imzalanır ve numuneden bir örnek de tellalda kalır. Böylece tellal sadece tarafların

kimliğine ve imzasına delil olmakla kalmaz, aynı zamanda sözleşmenin

konusunu oluşturan malın kalitesine de delil olur.

Tacir tellalı azledebilir. Azil hakkından önceden ferâgat geçersizdir. Tellalın

istifa etmesi de mümkündür ve taraflardan birinin ölümü, kısıtlanması ya da iflası bu

ilişkiyi sona erdirir. Tellalık sözleşmesinden doğan talepler 5 yıl geçmekle

zamanaşımına uğrar (BK 126/IV). Buna karşılık, ticaret işleri tellallığından doğan

ücret talep hakkı, 1 yıllık zamanaşımı süresine tâbidir.

TACİR SIFATINI SONA ERDİREN HÂLLER

1. Gerçek kişi tacirlerin tacir sıfatı ticaret terk etmeleri ile sona erer. Ticareti

terk eden tacir 15 gün içinde, durumu kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirir ve mal

beyanında bulunur. Memur, durumu Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ve diğer gerekli

yerlerde ilân eder. Bu ilân tarihinden itibaren 1 yıl içinde, ticareti terk eden tacir

hakkında iflâs yoluyla takip yapılabilir.

2. Tüzel kişi tacirlerde tüzel kişiliğin son bulması ile tacir sıfatı sona erer.

3. Dernek ve vakıf işletmecilikten vazgeçerse, ilân tarihinden itibaren 1 yıl

süre ile iflâs yolu ile takip edilebilirler. Donatma iştiraki de tasfiye sona erene kadar

devam eder.

TACİR OLMANIN SONUÇLARI

I.TACİR OLMANIN SONUÇLARININ GENEL DEĞERLENDİRMESİ

Kanun koyucu taciri alelâde kişilerden farklı bir hukuki statüye

yerleştirmiştir. Böylece, kişiler arasındaki ilişkilerin en önemlileri olarak görülen

ekonomik ilişkilerin merkezinde bulanan kişiler, bu faaliyetleri nedeniyle özel

kurallara tabi tutulmaktadırlar. Tacirler hakkında uygulanacak kuralların bir kısmı

tacirin lehine olup tacir olmanın avantajı durumundadır. Buna karşılı kuralların çoğu

tacire ilave hukuki yükümlülükler getirmektedir (Gerçekte tacir olmadıkları halde

kötü niyetli olarak tacir görüntüsü ardına saklanan ve üçüncü kişileri

39

Page 40: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

yanıltmaya çalışan kişiler tacir gibi sorumlu olduklarından sadece bu olumsuz

sonuçlara tabidirler).

II. TACİRLER HAKKINDA DOĞRUDAN UYGULANACAK ÖZEL

KURALLAR

A. TACİRİN BASİRETLİ BİR İŞADAMI GİBİ DAVRANMA

YÜKÜMLÜLÜĞÜ

Basiret, tedbirli ve dikkatli davranabilme ve ileriyi görebilme yeteneğidir.

Kanun koyucu tacirlerin basiretli bir işadamı gibi davranmalarını emretmektedir.

Basiretli davranış yükümlülüğüne uymamanın müeyyidesi de açıktır. Tacirler

basiretsizliklerini bir mazeret olarak ileri süremezler. Basiretsiz davranmış

olmalarının sonuçlarına katlanmak zorundadırlar.

Tacir, sadece ticari işletmesi ile ilgili faaliyetlerinin tümünde basiretli

davranmak zorundadır.

B. TACİR HAKKINDA TİCARİ HÜKÜMLERİN ÖNCELİKLE

UYGULANMASI

Tacirin ticari işletmesi nedeniyle taraf olduğu bir hukuki ilişkiden doğan

ihtilafta hakim ticari örf ve adet hukuku kurallarını uyguladığında, tacirin bu yazısız

kuralları bilmediğini ileri sürme hakkı yoktur, bildiği varsayılacaktır.

C. TACİRİN ÜCRET VE CEZAİ ŞARTLARINDAN İNDİRİM

İSTEME HAKKINDAN MAHRUM OLMASI

Kanunda sayılmış belli başlı durumlarda (TTK 24) borçlu tacir, sözleşme ile

kararlaştırılmış olan bir ücretin veya cezai şartın, fahiş (aşırı) olduğu gerekçesiyle

indirilmesini isteyemez. Bu ihtimaller şunlardır:

Borçlunun faiz borcunu veya ardı ardına taksit borcunu ya da bağışladığı

parayı ödemekte geciktiği hâllerde bu borçlara ancak icraya veya mahkemeye

başvuru tarihinden itibaren temerrüt faizi işletilebilir. Bu kuralın aksi yani faizin

daha önceki bir tarihten başlayacağı sözleşmeyle kararlaştırılabilir. Ancak bu tür bir

sözleşme hükmü fahiş olduğu gerekçesiyle mahkemece indirime tâbi tutulabilir. İşte

kanun koyucu, sıradan kişilere verdiği bu indirim talebi hakkını tacirlere

vermemektedir.

40

Page 41: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

İkinci olarak bir sözleşmede tarafların, borçlarını zamanında, gereği gibi ya

da hiç yerine getirmemesi hâlinde borçlu tarafın diğerine ödeyeceği türden bir miktar

ceza kararlaştırılabilir. Kararlaştırılan bu cezai şart fahiş ise indirime tâbi tutulur.

Kanun koyucu, bu hâlde de, sıradan kişilere verdiği, indirim talep etme hakkını,

tacirlere vermemiştir. Ancak bu durum tacirin ekonomik açıdan mahvına sebep

olacak kadar fahiş ise tacir bu durumda ücretin ve cezanın indirilmesini isteyebilir.

D. TACİRİN TİCARİ DEFTERLER TUTMA ZORUNLULUĞU

E. TACİRİN İFLASA TÂBİ OLMASI

Kural olarak sadece tacirler iflasa tabidir. Tacirin gerçek ya da tüzel kişi

olması sonucu değiştirmez. Tacirin sadece ticari borçlarından dolayı değil, her

tür borçlarından dolayı da iflası istenebilir. Bu durumda özellikle gerçek kişi

tacirlerin, adi borçlarından dolayı iflas etmesi mümkündür.

Kanun koyucu özel bazı hükümlerle, tacir olmayan kişilerin de iflas yoluyla

takibini kabul etmiştir. Kendilerine tacir görüntüsü vermiş oldukları için tacir gibi

sorumlu olanlar iflasa tâbidir. Kollektif şirket ortakları ve komandit şirketin

komandite ve komanditer ortakları şirketin borçları nedeniyle iflasa tâbidir. Bir

bankanın iflasına kanuna aykırı karar ya da işlemleriyle neden olan yönetim kurulu

ve kredi komisyonu başkan ve üylerinin, genel müdür ve yardımcılarının ve

imzalarıyla şirketi ilzam edebilen kişilerin iflası da, BDDK kararına dayanılarak ve

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun talebiyle mümkün olabilecektir. Bu kişiler,

sadece verdikleri zararla sınırlı olarak iflasa tâbidirler. Sermaye Piyasası Kurulu’nun

talebiyle şirketin tedrici tasfiyeye girmesine ya da iflasına kanuna aykırı karar ve

işlemleriyle neden olan yönetim kurulu başkan ve üyelerinin (eski ya da hâlen

görevde olan), genel müdür ve yardımcılarının, imzalarıyla şirketi ilzam eden

kişilerin ve şirket esas sermayesinin en az %10’una sahip olan ortakların iflası

istenebilecektir. Ayrıca ticareti terk etmiş olan tacirler de bir yıl süreyle iflasa

tabidir.

F. TACİRİN TİCARET UNVANI SEÇME VE KULLANMA

ZORUNLULUĞU

41

Page 42: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

G. TACİRİN İŞLETMESİNİ TİCARET SİCİLİNE KAYDETTİRME

ZORUNLULUĞU

Bir gerçek ya da tüzel kişinin tacir sıfatını kazanması için maddi şartların

yerine gelmiş olması yeterli olup, sicile tescil bu yönden bir kurucu unsur değildir.

Ancak tacirler, ticari işletmelerini sicile kaydettirmek zorundadırlar. Aksi halde para

cezası ve hak mahrumiyeti gibi çeşitli müeyyidelerle karşılaşırlar (TTK 35,40).

H. TACİRİN TİCARET VEYA SANAYİ ODASINA KAYDOLMA

ZORUNLULUĞU

I. TACİRİN FATURA DÜZENLEME ZORUNLULUĞU

Fatura, bedel karşılığı bir iş görmeyi ya da mal satmayı meslek edinmiş olan

kişinin bu faaliyetleri nedeniyle düzenleyip karşı tarafa verdiği belgedir.

Faturanın iki boyutu vardır. Ticari ilişkilerden doğan hukuki ihtilaflarda bir

tür makbuz görevi yaparak ispat edici rol oynar. Ayrıca vergi mükelleflerinin vergiye

tâbi ticari işlemlerinin tespitini ve sağlıklı şekilde vergilendirilmesini sağlar.

Türk Ticaret Kanunu ayrıca, faturayı alan kimsenin, aldığı tarihten

itibaren sekiz gün içinde faturanın içeriğine itiraz etmemiş olması halinde

(sessiz kalmak suretiyle) bu muhtevayı aynen kabul etmiş sayılacağını

düzenlemektedir.

J. TACİRİN TEYİT MEKTUBU VERME ZORUNLULUĞU

Teyit mektubu; sözlü olarak, telefonla veya telgrafla yapılan sözleşmelerin

veya beyanların içeriğini doğrulamak amacıyla yazılan mektuptur.

Yaptığı sözleşmenin veya kendisine ulaşan bir beyanın muhtevasını

onaylamak ve kesinleştirmek üzere gönderilmiş olan bir teyit mektubunu alan

kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde bu mektup içeriğine itirazda

bulunmamışsa bu muhtevanın sözleşmeye uygun olduğunu kabul etmiş sayılır.

Uygulamada fatura, bazen, faturada yer alması gerekmeyen ya da yer alması

olağan olmayan hususları da içermekte ve gönderilen belge muhtevası yönünden

teyit mektubu fonksiyonu ifa etmek üzere gönderilmektedir.

42

Page 43: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

K. TACİRİN ÜCRET VE FAİZ İSTEME HAKKI

Tacirlerin, ticari işletmenin faaliyet konusu kapsamında olarak yaptıkları

herhangi bir faaliyeti gelir elde etmek amacıyla yaptıkları varsayılır. Bu varsayımın

sonucu olarak tacirler, yaptıkları işler nedeniyle, arada bir sözleşme olmasa ya da

sözleşmede açıkça bir ücret kararlaştırılmış olmasa dahi ücret almaya hak kazanırlar.

Sözleşmede işin ücretsiz olacağı açıkça kararlaştırılmış ise ücret istenemeyeceği

tabiidir.

III. İKİ TARAFIN TACİR OLDUĞU İLİŞKİLERDE UYGULANACAK

ÖZEL KURALLAR

A)TACİRLER ARASINDAKİ İHTAR VE İHBARLARDA

KANUNDAKİ ÖZEL ŞEKİLLERE UYMA ZORUNLULUĞU

Kanun koyucu, bazı beyanların muhataba ulaşıp ulaşamadığının ispatına özel

bir önem vermiş ve bunlar için özel tebligat yöntemleri öngörmüştür. Buna göre; bir

tacirin diğer bir tacire göndermesi gereken haberlerin (ihbarların) ve

hatırlatmaların (ihtarların) amacı, karşı tarafı temerrüde düşürmek, sözleşmeyi

feshetmek ya da sözleşmeden rücu etmek ise; haberin, noter vasıtasıyla,

taahhütlü mektupla ya da telgrafla ulaştırılması zorunludur.

B) HAPİS HAKKINI KULLANMA

Hapis hakkı, kanunda öngörülen koşulların gerçekleşmesi hâlinde alacaklıya,

zilyetliği altında bulunan borçluya ait menkul mallar ile kıymetli evrakı iade

etmeyerek, bunları alacağının teminatı olarak alıkoyma ve paraya çevirme yetkisini

veren bir ayni haktır. Örneğin, taşımacılık ve ardiyecilik işiyle uğraşan bir tacir,

fabrika işleten bir başka tacirle önce sınai ürünlerin taşınması hususunda anlaşma

yapmış daha sonra da aynı tacirin fabrikasında kullanılacak hammaddenin bir süre

saklanması için ikinci bir sözleşme daha yapmıştır. Taşıma işinin tamamlanarak

malın teslim olunmasına rağmen taşıma ücreti ödemezse, taşımacılık ve ardiyecilikle

uğraşan tacir, deposunda bulunan hammaddeler üzerinde hapis hakkını kullanabilir,

malları iadeden kaçınabilir.

C) SATIŞ VE TRAMPALARDA ÖZEL HÜKÜMLERE TÂBİ OLMAK

D) TİCARİ DEFTERLER ARACILIĞIYLA İSPAT

43

Page 44: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

Esnaflar Hakkında da Uygulanacak TTK Hükümleri

Tacirin yaptığı iş dolayısıyla ücret, yaptığı masrafları ve verdiği avanslar için

faiz isteme hakkından esnaflar da yararlanabilecektir. İşletme adının kullanılması ve

tescil ettirilmesi de esnaflar açısından söz konusudur. Ticari İşletme Rehni

Kanunu’nun kapsamına, esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı işletmeler de

girmektedir.

TİCARET SİCİLİ

Devlet tarafından tutulan çok sayıda sicil vardır. Ancak bunlardan bazıları

ekonomik hayatımızı da ilgilendirdiğinden fonksiyonları oldukça önemlidir. Örneğin

tapu sicili gayrımenkuller üzerindeki mülkiyet hakkını ve diğer ayni hakları gösteren

bir sicildir.

Ticaret sicili de ticari hayatta kurulan ilişkilerde hukuk güvenliği amacıyla

ihtiyaç duyulan bilgilerin tek kaynağı olması nedeniyle önemli bir sicildir. Ticaret

sicili ticari hayatın bilgi merkezi durumundadır.

Sicile kaydedilen bilgilerin bir çoğu ilgililere duyurulmak amacıyla ayrıca

Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde de ilân edilir ve böylece bilginin aleniyeti

(açıklığı-yaygınlığı) arttırılmış olur.

Ticaret sicili, sanayiciler dahil tacirlere ve fabrikacılık dahil ticari işletmelere

ilişkin bütün bilgileri içerir. Esnaf için ayrı sicil kaydı tutulmaktadır.

Ticaret sicili aleni (herkese açık) bir sicildir. İlgili olduğunu ispat etmek

zorunda olmaksızın, herkes, sicil memuruna başvurarak herhangi bir sicil belgesini

ve eki olan dosya ve yazıları incelemek hakkına sahiptir. Dileyenler, harcını ödemek

şartıyla bilgilerin bir kaydını ve belgelerin bir örneğini (tasdikname) alma hakkına

sahiptir. Tescilin aleniyetinin bir yönü de tescil edilen bilgilerin aynı zamanda

Ticaret Sicili Gazetesi ile ilan edilmesidir.

Her ilçe ve illerdeki merkez ilçeler için bir ticaret sicili tutulur. Ancak ticaret

odası bulunmayan ya da bulunsa dahi kadrosu sicil memuru istihdam edecek ölçüde

geniş hacimli olmayan yerlerde sicil tutulmaz. Bunların sicili en yakın il veya ilçe

merkezindeki sicil memuru tarafından tutulur.

44

Page 45: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

SİCİLE TESCİL İŞLEMİ

Ticaret siciline yapılan işlemlerin tümü için genel bir isim olarak “tescil”

kavramı kullanılmakla birlikte, sicilde aslında üç tür işlem yapılır. Bu işlemler; yeni

bir bilginin yazılması (tescil), mevcut bilgide değişiklik yapılması (tadil) ve bilginin

silinmesi (terkin) olmak üzere üç ayrı şekilde ortaya çıkarlar.

Ticaret sicili memurunun bir hususu sicile tescil etmesi için kural olarak o

konunun ilgilisinin tescil talebinde bulunması gerekir. Ancak ilgililerin tescil

ettirmeyi ihmal ettiği bir hususun varlığını tespit eden memur tescili re’sen de

yapabilir.

Sicil memuru başvuru üzerine tescil talebini inceler ve uygun görüyorsa tescil

eder. Belge ya da bilgi eksiklikleri görmüşse tamamlanmasını ister. Tescili uygun

görmemesi hâlinde ise talebi reddeder. Bu halde ilgililer, 8 gün içerisinde, o yerdeki

ticari davalara bakan asliye hukuk mahkemesine başvurarak ret işleminin

denetlenmesini ve tescilin gerekirse yargı kararı ile yapılmasını sağlayabilirler.

Asliye Ticaret Mahkemesi de talebi reddederse, bu kararın tebliğinden itibaren 15

gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.

Bazı hâllerde ilgililer geçici tescili talep ederler. Özellikle bir hususun ihtilaflı

olması ve yargı kararı ile netleşecek olması durumunda, ilgililer, karara kadar tescil

zorunluluğunu yerine getirmek üzere, “geçici tescil” talep ederler. Bu hâlde,

sonradan, karara göre, gerekirse tescilin kalıcı hâle gelmesi sağlanır. Geçici kayıt

yaptıran kişi 3 ay içinde sicil memurunun red kararına karşı mahkemeye başvurmaz

veya ilgililer aralarında anlaşamazlarsa, geçici kayıt re’sen silinir.

Özel kanun hükümleriyle daha kısa ya da daha uzun süreler öngörülmüş

değilse, tescili gereken husus ortaya çıktıktan itibaren onbeş gün içinde ilgililerin

tescil için başvurmaları gereklidir. Ancak gecikme hak kaybına neden olmaz, sadece

ilgililerin hukuki ve cezai müeyyidelerle karşılaşması sonucunu doğurur.

Sicil memurunun inceleme yetkisi şekli ve maddi şartlara uygunluk yönünden

olmak üzere iki yönlüdür.

Şekli incelemede memur öncelikle kendisinin yetkili olup olmadığını, tescil

talep edenin yetkili olup olmadığını ve son olarak ibraz edilen belgelerin yeterli ve

doğru olup olmadığını inceler.

45

Page 46: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

Maddi unsurların incelenmesinde sicil memuru, tescili talep edilen hususun

tescilinin gerekliliğini, emredici hükümlere uygunluğunu, kamu düzenine

uygunluğunu ve gerçeğe uygunluğunu denetler.

TESCİLİN FONKSİYONLARI

Bir bilginin sicile tescili öncelikle bu bilgiye dayanarak hukuki bir yarar elde

etmek isteyen kişiler için zorunlu ve gereklidir.

Ayrıca sicildeki bilgi, bilgiye ihtiyaç duyan ve sicil kayıtlarına ulaşarak

bilgiyi edinmiş olan kişiler için de anlam ifade eder.

Ticaret siciline tescil edilen hususlar çoğunlukla zaten var olan bir hakkın ya

da durumun bildirilmesi niteliğindedir. Buna ihbari (bildirici-gösterici) etki

denmektedir. Örneğin bir ticari işletme, sicile tescil edilmeden önce de vardır.

Tescil,sadece, zaten var olan bu durumu gösteren bir etki yapar.

Bununla birlikte kanunda açıkça gösterilmiş olan bazı hâllerde tescil kurucu

etki yapar. Örneğin şirketlerin kuruluşundaki tescil kurucudur.

Hukuk düzeni, ancak karşı tarafın bildirmesi ile öğrenilebilecek türden bir

bilgiyi bilmemeyi, iyi niyetli olmak şartıyla, bazen, haklı bir mazeret sebebi olarak

kabul etmiştir.

Buna karşılık hukuk düzeni, bilginin araştırılarak bulunması mümkün olan

hâllerde ve bilginin alenileştirme yöntemleriyle bildirildiği hallerde, bilmemeyi,

haklı bir sebep olarak değil, aksine hak kaybına sebep olan bir durum olarak kabul

etmektedir. İşte ticaret sicili kayıtları ve Ticaret Sicili Gazetesi ile ilân bu tür bir etki

yapmaktadır.

Ticaret siciline tescil edilmesi gereken ve tescil edilmiş olan bir husus,

üçüncü kişiler hakkında da hüküm ifade etmeye başlar. Üçüncü kişiler bu hususları

bilmediklerini artık ileri süremezler. Buna sicilin müsbet (ispat edici) fonksiyonu

denir.

Sicilin bir de menfi fonksiyonu vardır. Buna göre sicile tescil edilmesi

gerekirken henüz tescil edilmemiş bir hususun üçüncü kişilerce “bilindiği

varsayılamaz”. Bununla birlikte üçüncü kişilerin bu hususu “bildikleri” ispat edildiği

takdirde iyi niyetli olmadıkları sonucuna varılacağından, sicile tescil edilmemiş

olduğu yolundaki iddiaları dikkate alınmaz.

46

Page 47: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

Son olarak, ticaret sicilindeki kayıtlar tapu sicilindeki kayıtlar ile aynı

derecede güçlü bir etki yapmazlar. Tapu siciline güven ilkesi nedeniyle, sicil

kaydına dayanarak iyi niyetle bir ayni hakkı elde eden kişilerin bu hakkı

korunur. Buna karşılık ticaret sicili böyle bir etki yapmaz. Örneğin ticaret

sicilinde A adına kayıtlı bulunan ancak gerçekte B’ye ait olan bir ticari işletmeyi

A’dan devralan kişi bu hakkını B’ye karşı ileri süremez. Bu kuralın istisnası Ticari

İşletme Rehni Kanunu ile getirilmiştir. Ticaret veya esnaf ve sanatkâr

sicilindeki kayda dayanarak rehin hakkı kazanan kişilerin bu kazanımları

korunur (TİRK m. 5/IV).

TİCARET UNVANI

TTK’nun 20.maddesine göre, tacirler, kanun hükümlerine uygun olarak bir

ticaret unvanı seçmeye ve bunu ticari işlerini yaparken kullanmaya mecburdurlar.

Kanun, tacirlerin ticari işlerini yaparken bir ticaret unvanı kullanmalarını zorunlu

tutmuştur. Yani tacirler, ticari işletmeleri ile ilgili olarak yapacakları her hukuki

işlemi, bu unvan ile yapmak zorundadırlar. Örneğin, yaptıkları sözleşmeleri,

düzenledikleri senetleri, bankalarda açtıkları hesapları hep bu unvan ile imzalamaları

gerekmektedir. Ticaret unvanı, işletme adından farklıdır. İşletme adı, işletmeyi

belirtir. İşletme adına bakarak genellikle bu işletmeyi kimin işlettiği tespit edilemez.

Ticaret unvanı, taciri belirten bir ad olması nedeniyle büyük bir öneme sahiptir.

Sadece tacirlerin ticaret unvanı kullanması mümkündür,yani tacir olmayanlar

ticaret unvanı kullanamazlar. Bir tacirin ticaret unvanını başka bir tacirin haksız

yere kullanması haksız rekabet teşkil eder.

Ticaret unvanının belirlenmesinde 3 farklı sistem uygulanmaktadır:

a)Gerçeklik Sistemi: Bu sisteme göre tacirin ticaret ünvanının gerçek

duruma uygun olması gerekir.

b) Serbesti Sistemi: Bu sisteme göre ticaret ünvanının gerçek duruma uygun

olması zorunlu değildir.

c) Karma Sistem: Bu sisteme göre, ticaret unvanı seçilirken, yani

başlangıçta, gerçeklik sistemi uygulanır. Fakat, sonradan gerçek durumda farklılık

meydana gelirse, ticaret unvanının değiştirilmesine gerek yoktur ve tacir aynı ticaret

ünvanını kullanmaya devam edebilir.

47

Page 48: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

Ticaret Unvanının Şekli

Ticaret unvanları, çekirdek kısmı ve ekler olmak üzere iki kısımdan oluşur.

Çekirdek kısmı, ticaret unvanında bulunması zorunlu olan unsurları ifade eder ve her

tacir türü için birbirinden farklıdır. Ek kısmı ise bazı hâller hariç, kullanılması

zorunlu olmayan unsurlardan oluşmaktadır. Ticaret unvanının çekirdek kısmının

nasıl oluşturulacağı, gerçek kişiler ve tüzel kişiler için ayrı ayrı belirlenmiştir.

A) Gerçek Kişilerin Ticaret Unvanı

Gerçek kişi tacirlerin, ticaret unvanının çekirdeğini, kendi ad ve

soyadları oluşturur. Buna istedikleri ekleri yapabilirler. Tacirin ticaret unvanında

yer alan ad ve soyadı kısaltarak yazılamaz.

Tek başına ticaret yapan gerçek kişiler, ticaret unvanlarına bir şirketin

varlığı zannını uyandıracak ekler yapamazlar. Ticaret unvanında ismi yer alan

kişinin sonradan ismi mahkeme kararıyla değiştirilse bile ticaret unvanındaki isim

değiştirilmeyebilir.

Tacirin ölümü halinde, mirasçıların ticaret unvanını değiştirmeden ticarete

devam etmeleri mümkündür.

B) Adi Şirketin Ticaret Unvanı

Adi şirket ortakları da, ortaklığın tüzel kişiliği olmadığından bizzat kendileri

tacir olurlar. Bu nedenle her birinin ayrı ayrı ticaret unvanları olması gerekmektedir.

Ortaklığın temsili hükümlerine göre, eğer birkaç ortak birlikte işlem yapmak zorunda

iseler, bunların her birinin ticaret unvanlarının ayrı ayrı yazılması gerekmektedir.

Ancak genellikle adi şirketin ticaret unvanının, ortaklardan birinin adı ve

soyadı ile adi şirket olduğunu gösteren bir ibarenin eklenmesi suretiyle de

kullanılabileceği kabul edilmektedir. Yani “Mustafa Öztürk ve Ortakları”

şeklinde bir ticaret unvanı da geçerli bir ticaret unvanıdır.

C) Kollektif ve Komandit Şirketlerin Ticaret Unvanları

Kollektif şirketin ticaret unvanında, bütün ortakların ad ve soyadları, en

azından bir ortağın ad ve soyadı ile şirket türünü gösteren bir ibare yer almak

zorundadır. Kollektif şirketlere sadece gerçek kişiler ortak olabilirler. Kanun

ortakların bir tanesinin adı ve soyadının ticaret unvanında bulunmasını yeterli

48

Page 49: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

görmüş olmakla birlikte, ortakların tamamının ad ve soyadının yazılmasını da imkân

dahiline almıştır.

Komandit şirketlerde iki tip ortak bulunmaktadır; komandite ortak şirket

borçları nedeniyle sınırsız sorumlu olan ve şirket işlerini idare eden ortaklardır.

Komanditer ortaklar ise şirkete sadece sermaye koyan ve şirket idaresine karışmayan

pasif ortaklardır ki bunların şirket borçlarından sorumluluğu ödemedikleri sermaye

borçlarıyla sınırlıdır. Bu nedenle adi ve sermayesi paylara bölünmüş olan komandit

şirketlerin, ticaret unvanlarında, komandite ortaklardan en az birinin adı ve soyadının

bulunması zorunludur. TTK 44/II’ye göre komanditer ortakların ad ve soyadları

ticaret unvanına yazılamaz. Ancak yazılacak olursa, TTK 259’a göre ticaret

unvanı geçersiz olmaz ama ismi ticaret unvanında yer alan komanditer ortak

komandite ortak gibi sorumlu olur.

TTK 49’a göre şirkete yeni ortak alınması hâlinde, ticaret unvanının

değiştirilmesi zorunlu değildir. Ayrıca ticaret unvanında adı bulunan ortaklardan

birisinin şirketten ayrılması hâlinde, ayrılan ortağın yazılı onayı ile yine ticaret

unvanı değiştirilmeyebilir. Aynı şekilde ticaret unvanında adı bulunan ortağın ölmesi

hâlinde, mirasçılar şirkete ortak olurlarsa ya da ortak olmasalar bile yazılı onay

verirlerse ticaret unvanı yine değiştirilmeyebilir.

Ticaret unvanında bulunan gerçek kişilerin ad ve soyadları kısaltılarak

yazılamaz. Eğer Türkiye’nin herhangi bir yerinde aynı ticaret unvanı daha önce

tescil edilmiş ise sonrakine ayırt edici eklerin yapılması zorunludur.

D) Limited ve Anonim Şirketlerin Ticaret Unvanı

Limited ve anonim şirketlerin ticaret unvanlarında, işletme konusunu ve

şirket türünü gösteren ibareyi göstermeleri zorunlu ve yeterlidir (ör: İnşaat Anonim

Şirketi). Ancak bu durumda, aynı konuya sahip pek çok anonim ve limited şirket söz

konusu olacağından bunların birbirinden ayırt edilmelerini sağlayıcı ekler yapılması

zorunludur (ör: Mega İnşaat Anonim Şirketi). Bunların ticaret unvanlarında

gerçek kişilerin ad ve soyadları bulunması halinde, şirket türünü gösteren

ibarenin kısaltılmadan açık bir şekilde yazılması gerekir. Burada amaç, üçüncü

kişilerin dikkatlerini şirket türüne çekerek, unvanda adı ve soyadı bulunan kişinin

şahsen sorumlu olduğu şeklinde bir kanaat oluşmasını önlemektir.

49

Page 50: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

TTK’nun 544. maddesine göre limited şirketlerde, şirket tarafından

düzenlenen mektup ve belgelerde şirketin unvanı ile birlikte esas sermaye

miktarının da gösterilmesi zorunludur.

Şirketin ticaret unvanında yer alan konu, aynı zamanda şirketin hukuki

işlem ehliyetinin de sınırlarını gösterir. Yani şirketin sadece ticaret unvanında

gösterilen konu ile ilgili alanlarda hukuki işlem yapma ehliyeti vardır. Bu alan

dışında yapacağı işlemler ehliyet yönünden sakatlanacaktır.

Eğer aynı ticaret unvanı Türkiye’nin her hangi bir yerinde daha evvel tescil

edilmiş ise sonrakine ayırt edici eklerin yapılması zorunludur.

E) Diğer Tüzel Kişi Tacirler

Amacına ulaşmak için, ticari işletme işleten dernekler de tacir olurlar,

bunların ticaret unvanları tüzüklerinde gösterilen adlarıdır. Kamu işletmelerinden

tüzel kişiliğe sahip olarak kurularak tacir olanların ticaret unvanı kuruluş

kanunlarında veya ana sözleşmelerinde gösterilen adlarıdır. Tüzel kişiliğe sahip

olmayan kamu işletmeleri ise, bu işletmeye sahip olan kamu kurumunun adı ve

işletmenin adından oluşan bir ticaret unvanı kullanırlar. Örneğin “Ankara Belediyesi

Ekmek Fırını” gibi. Kamuya yararlı dernekler ise derneğin adı ve işletmenin adından

oluşan bir ticaret unvanı kullanırlar. Örneğin “Kızılay Afyonkarahisar Maden Suyu

İşletmesi” gibi.

F) Donatma İştirakinin Ticaret Unvanı

Donatma iştirakinin ticaret unvanı iki şekilde olabilir. Birincisi, donatma

iştiraki ortaklarından en az birisinin adı ve soyadı ile donatma iştiraki olduğunu

gösteren ibareden oluşur. Örneğin “Mustafa Öztürk Donatma İştiraki” gibi. İkincisi

ise, donatma iştiraki olarak işletilen geminin adı ve donatma iştiraki olduğunu

gösterir bir ibareden oluşur. Örneğin “Mavi Yıldız Donatma İştiraki” gibi. Donatma

iştirakinin ticaret unvanında bulunan soyadları ve gemi adı kısaltılarak yazılamaz.

EKLER

Yukarıda belirtmiş olduğumuz zorunlu unsurlar dışında, tacir ticaret unvanına

istediği ekleri yapabilir. Ancak bazı eklerin kullanılması Bakanlar Kurulu’nun iznine

tâbidir. TTK’nun 48. maddesine göre Türk, Türkiye, Cumhuriyet ve Milli gibi

50

Page 51: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

kelimelerin bir ticaret unvanında kullanılması Bakanlar Kurulu’nun iznine

tâbidir.

Kullanılacak eklerin, tacirin kimliği ve işletmenin büyüklüğü ve önemi ya da

mali durumu hakkında üçüncü kişilerde yanlış bir kanaat oluşturmasını sağlayacak

şekilde olmaması gerekir. Kullanılacak olan eklerin, kamu düzenine ve gerçeğe

uygun olması gerekir. Şubeler bakımından ek kullanılması zorunludur. Şubeler,

merkezin ticaret unvanını, şube olduğunu belirtir bir ekle kullanacaktır. Merkezi yurt

dışında bulunan bir işletmenin Türkiye’deki şubesi, merkezin ticaret unvanını,

merkezin bulunduğu yeri de belirterek kullanmak zorundadır.

Eklerin yanlış, yanıltıcı veya diğer ticaret unvanlarıyla karışıklık yaratıcı

olmaması gerekir. Tek başına ticaret yapan bir kişinin, sanki ortakları varmış gibi

ekler kullanması, aslında doktor olmayan bir kişinin doktor unvanını kullanması gibi

durumlarda, ticaret unvanında kullanılan bu ekler aldatıcıdır.

Ticaret Unvanı Üzerindeki Hak ve Korunması

TTK 52’ye göre “usulen tescil ve ilan edilmiş olan ticaret unvanını kullanmak

hakkı, münhasıran sahibine aittir”. Yani bu ticaret unvanını tacirden başkası

kullanmayacaktır. Eğer haksız yere bu ticaret unvanını kullananlar olursa, tacir bu

kullanımı yasaklama hakkına sahip olacaktır. Ticaret unvanı kanuna aykırı olarak

başkası tarafından kullanılan kimse, bunun men’ini ve haksız kullanılan ticaret

unvanı tescil edilmişse, kanuna uygun şekilde değiştirilmesini veya silinmesini ve

zarar görmüş ise, kusurun varlığı hâlinde tazminini isteyebilir.

Gerçek kişi tacirin tescil ettirdiği ticaret unvanının aynısını, aynı sicil

dairesinde tescil ettirmek isteyen sonraki tacirler, kendi ticaret unvanlarını

öncekinden açıkça ayırt etmeye yarayacak ekleri yapmak zorundadırlar. Böylece ilk

tescil yaptıran gerçek kişi tacirin ticaret unvanı, tescil edildiği ticaret sicil

dairesi içinde, ticaret unvanına ilişkin hükümler çerçevesinde korunacaktır.

Ancak tescil edildiği sicil bölgesi dışında, aynı korumanın sağlanması, ticaret unvanı

hükümlerine göre değil, haksız rekabet hükümleri çerçevesinde mümkün

olabilecektir.

Tüzel kişiye ait ve tescilli bir ticaret unvanının sadece sicil bölgesi içinde

değil Türkiye’nin her yerinde ticaret unvanına ilişkin hükümler çerçevesinde

koruma imkânı bulmaktadır.

51

Page 52: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

Ticaret Unvanının Devredilmesi

TTK 51’e göre ticaret unvanı işletmeden ayrı olarak başkasına

devredilemez. Ticaret unvanını işletmeden ayrı olarak devredenler ve devralarak

kullananlar hakkında TTK 53’e göre cezai hükümler uygulanır. Bir işletmeyi

devralan kişi, aksi sözleşmede belirtilmediği sürece ticaret unvanını da devralmış

sayılır. Devralan, devraldığı bu ticaret unvanını, değişiklik yapmadan aynen

kullanma hakkına sahiptir.

İŞLETME ADI

TTK 55’te “işletme adı” düzenlenmiştir. Ticaret unvanından farklı olarak,

işletme sahibini hedef tutmaksızın doğrudan doğruya işletmeyi tanıtmak ve benzer

işletmelerden ayırt etmek için kullanılan adlara “işletme adı” denir. İşletme adı

kullanılması zorunlu değildir.Ancak kullanılması halinde, tescili zorunludur.

İşletme adını esnaflar da kullanabilir, oysa ticaret unvanı sadece tacirlere

özgüdür. Uğrak Süpermarket, Altın Makas Kuaförü birer işletme adı örneğidir.

Tacir istediği bir işletme adını seçip kullanmakta serbesttir. Bununla birlikte

seçilen işletme adının aldatıcı,yanıltıcı veya başkalarının işletme adı ile karışıklık

yaratıcı olmaması ve kamu düzenine aykırı olmaması gerekir.

Ticaret unvanının aksine işletme adı, işletmeden ayrı olarak

devredilebilir. Tacir, işletmesini kendinde tutarak, sadece işletme adını başka birine

devredebileceği gibi işletme adının kullanımı için lisans da verebilir. Hatta işletmeyi

başkasına, işletme adını ise daha başka birine devredebilir. Ancak aksi

kararlaştırılmış olmadıkça, işletmenin devri işletme adının da devrini gerektirir.

İşletme adını seçip tescil ettiren tacir, bunun üzerinde tekel hakkına

sahip olur. Ancak bu hak, gerçek kişi ve tüzel kişi tacirler bakımından hiçbir

ayrım olmaksızın tescil edildiği ticaret bölgesi ile sınırlıdır.

Tescil edildiği sicil bölgesi içinde, haksız yere başka kişilerin bu ticaret

unvanını kullanması, tescil ettiren kişi tarafından önlenebilir, tescil yaptırılmışsa

terkin veya değişiklik yaptırılabilir, bu nedenle herhangi bir zarar varsa zararın

tazmini de, ancak kusur varsa talep edilebilir.

52

Page 53: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

HAKSIZ REKABET

Haksız rekabete ilişkin genel kural, Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin

düzenlemeleri arasında yer alan 48. maddesindedir. Buna göre, yanlış ilanlar veya iyi

niyet kurallarına aykırı diğer hareketler nedeniyle müşterileri azalan ya da azalacak

olan kişiler, bir dava ile bu fiillerin sona erdirilmesini ve zararın tazminini

isteyebilirler. Bu hüküm haksız rekabetle ilgili bir ayrıntı içermemektedir. Bu

yönüyle ticaret hukuku alanının ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır.

Bu nedenle TTK 56 ve devamında ticari işlerde haksız rekabet hâlinde

uygulanmak üzere ayrıntılı hükümler konulmuştur. TTK 56, haksız rekabeti, iktisadi

rekabetin her türlü kötüye kullanılması olarak tanımlamış ve 57. madde de bunların

sık görülebilecek bazı örneklerini saymıştır. Ticari faaliyetlerde haksız rekabet

halinde TTK’daki ayrıntılı hükümler ve RKHK hükümleri uygulanacağından,

Borçlar Kanunu’nun 48. maddesi, esnafa ve ticari işletme dışı işletmecilik

faaliyetlerine münhasır kalmış olmakta ve hemen hemen hiç uygulama alanı

bulamamaktadır.

HAKSIZ REKABETİN UNSURLARI

Haksız rekabetten bahsedilebilmesi için her şeyden önce bir iktisadi faaliyet

bulunmalı ve bu faaliyetten doğan davranışlar hukuka aykırı bir rekabet biçiminde

ortaya çıkmış olmalıdır.

Borçlar hukukunun öngördüğü anlamda klasik haksız fiil sorumluluğu için

zarar tehlikesi yeterli değildir. Maddi ya da manevi bir zararın ortaya çıkmış olması

şarttır. Oysa haksız rekabetin dava konusu edilebilmesi için mutlaka fiilen bir zarara

neden olmuş olması gerekmez. Özellikle önlemeye yönelik taleplerin ileri

sürülebilmesi için zarar tehlikesinin ortaya çıkmış olması dahi yeterlidir.

HAKSIZ REKABET HÂLLERİ

Kanunda sayılmış olan haksız rekabet hâlleri şunlardır (TTK 57):

1. Bir ticari işletmeyi, ürünlerini, hizmetlerini ya da sahibini yalan beyanlarla

ya da beyan doğru olsa dahi incitici bir üslup kullanarak kötülemek bir haksız

rekabettir.

2. Başkalarının ve özellikle rakiplerin iş ahlâkı ya da mali gücü hakkında

gerçeğe aykırı bilgi vermek, müşterileri yanıltacağından haksız rekabettir.

53

Page 54: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

3. Bir kişinin kendi şahsi durumu, işi veya hizmet ve ürünleri hakkında

gerçeğe aykırı (abartılı) bilgi vermesi de müşterileri yanıltacağından haksız

rekabettir.

4. Sahte ödül, diploma, unvan ya da şöhretler kullanarak bunlardan itibar

kazanmaya çalışmak da yine çoğunlukla ilan ve reklamlarda kendisini gösteren bir

haksız rekabet halidir.

5. Rakiplerinin hukuka uygun bir şekilde kullanmakta olduğu ticari isim,

amblem ve işaretleri, hizmet yöntemlerini ve diğer tanıtma vasıtalarını taklit ederek

kendi malları ya da hizmetleri ile bunlar arasında bir benzerlik meydana getirmek ve

böylece müşterilerin yanılmasına sebep olmak da yine sık görülen ve çoğunlukla

ambalajlar ve reklamlar vasıtasıyla yapılan bir haksız rekabettir.

6. Özellikle rakiplerinin yanında çalışan kişilere çeşitli menfaatler temin

ederek, onların görevlerini yerine getirmemelerini teşvik etmek, rakibin iç düzenini

bozmak sonucunu doğuracağından, bir haksız rekabettir.

7. Yine bir rakibin çalışanlarını kandırarak onun sırlarını öğrenmek veya

sırların açıklanmasını sağlamak da iç düzeni bozan bir haksız rekabet halidir.

8. Başkalarının imalat ve ticaret sırlarından haksız yere yararlanmak ya da

bunları yaymak da bir haksız rekabettir.

9. Çalıştırdığı kimseler hakkında, iyi niyetli kişilerin yanılmasına sebep

olacak biçimde gerçeğe aykırı iyi hâl kağıdı ve benzeri bilgiler vermek de rakipleri

yanıltıcı bir davranıştır ve haksız rekabettir.

10. Rakipler hakkında geçerli olan ve kanunlarla ya da örf ve adetle

belirlenmiş bulunan iş hayatı kurallarına uymamak da bir haksız rekabettir.

HAKSIZ REKABETİN SONUÇLARI

Haksız rekabet hâllerinde çeşitli davalar açılarak farklı müeyyideler

uygulanabilir:

1.Tazminat Davası

Haksız fiilden zarar gören kişiler zararın karşılanması için tazminat davası

açabilir. Ancak zarar nedeniyle sorumluluk için, diğer rekabet davalarından farklı

olarak, borçlar hukukunun haksız fiillere ilişkin klasik sorumluluk kuralları

54

Page 55: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

uygulanır. Buna göre davacı, davalının “kusur”lu “eylem”inin bir “zarar” a “sebep”

olduğunu ispat etmelidir.

Zarar maddi ya da manevi zarar olabilir. Örneğin davacının müşteri

kaybetmesi bir maddi zarardır. Buna karşılık davacının itibar kaybetmesi (utanç içine

düşmüş olması gibi) bir manevi zarardır.

2. Tespit Davası

Hâlen devam etmekte olan bir haksız rekabete karşı zarar görenin açabileceği

çeşitli davalardan biri de bu davadır. Haksız rekabetin var olduğunu tespit etmek

amacıyla tespit davası açılabilir. Alınacak karar, haksız rekabete ilişkin olarak ileride

açılacak diğer bir davada delil olarak kullanılabilir.

3. Men Davası

Yine haksız rekabet devam ederken ya da tekrarlanma ihtimali varken, haksız

rekabet failinin bundan men edilmesi ya da rekabet oluşturan eylemlerin

durdurulması amacıyla men davası açılabilir.

4. Düzeltme (Eski Hale İade) Davası

Bu davada aslında bir men davası olmakla birlikte, amaç, haksız rekabetten

önceki duruma dönülmesini sağlamaktır. Örneğin davacının lokantası ile benzer isim

seçen davalının lokantasındaki tabelanın kaldırılması.

5. Ceza Davaları

Yukarıda sayılan ve hukuk mahkemelerinde görülecek olan davalardan birini

açma hakkına sahip olan kişilerin şikayeti üzerine, Cumhuriyet Savcılarınca, haksız

rekabette bulunan kişi ya da kişiler aleyhine ayrıca ceza davası açılır.

Bu dava sonucunda suçlu görülenler aleyhine hapis ve adli para cezaları

verilebilir. Ayrıca failin suç işleme kastıyla hareket etmiş olması gereklidir.

HAKSIZ REKABET DAVASINDA TARAFLAR

1. Haksız Rekabet Davasında Davacılar

Haksız rekabet davalarını öncelikle rakipler açabilir. Zira haksız fiil doğrudan

doğruya kendilerine yönelmemiş olsa dahi rakipler, piyasanın bir üyesi olmaları

nedeniyle, hukuka aykırı davranışlardan etkilenebileceklerdir.

55

Page 56: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

Ayrıca bu davaları iktisadi menfaatleri zarar görmüş olan müşteriler de

açabilirler.

Müşterilerin kurduğu, gönüllü katılımlı sivil toplum örgütleri de özellikle

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında hak aramak üzere, tazminat

davası dışındaki davaları açabilirler.

Ticaret odaları gibi mesleki birilikler, üyelik zorunlu olmakla birlikte yine de

piyasayı düzenleyici sivil toplumsal örgütler sayılırlar. Bu nedenle, üyelerinin dava

açabileceği durumlarda, bunlar da tazminat davası dışındaki haksız rekabet

davalarını açabilirler.

2. Haksız Rekabet Davasında Davalılar

Haksız rekabet fiilinin faili, dört tür davanın davalısı olabilir. Bu kişi

öncelikle rekabette bulunan kişi yani “rakip”tir. Ancak rakip dışındaki kişiler ve

özellikle işletmede çalışanlar da haksız rekabet davalarının davalısı olabilirler.

İşçiler tarafından gerçekleştirilmiş olan haksız rekabet nedeniyle, bunların

işverenlerine karşı da dava açılabilir. Ancak tazminat davalarında davalı işveren,

her türlü tedbiri almış olduğunu ya da tedbir alsa dahi bu fiilin

gerçekleşeceğini, yani kusursuzluğunu ispat ederek, sorumluluktan kurtulabilir.

Fakat, işveren; tespit, men ve eski hâle iade davalarında kurtuluş beyyinesinden

yararlanamaz.

Haksız rekabetin basın yoluyla işlenmesinde basın organının sahibi veya ilan

veren dava edilebilir. Ayrıca bu gibi hâllerde yazı işleri müdür, ilân servisi şefi,

yayımcı ve matbaacı aleyhine de dava açılabilir.

Haksız Rekabette Zamanaşımı

Haksız rekabet davalarının, dava açmaya hakkı olan tarafın bu hakkının

doğumunu öğrendiği andan itibaren 1 ve her hâlde bunların doğumundan itibaren 3

yıl içinde açılması gereklidir. Ceza zamanaşımı hükümleri saklıdır. Haksız rekabet

suçları, takibi şikayete bağlı suçlardandır.

TİCARİ DEFTERLER

Defter tutmak, tacirin işletmesinin gidişatını takip edebilmesi bakımından bir

zorunluluktur. Gerçekten tacirin bir kayıt sistemi olmadan işletmesinin kârda veya

zararda olduğunu anlaması mümkün değildir. Öte yandan defterler sadece tacirin

56

Page 57: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

kendisi için değil aynı zamanda alacaklılar ve varsa ortaklar açısından da yararlıdır.

Defterler devlet için de büyük öneme sahiptir. Devlet ancak defterlere bakarak

kimden ne kadar vergi alacağını doğru bir şeklide tespit edebilir. Tüm bu nedenlerle

TTK 66’ya göre “her tacir, ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve

alacak münasebetlerini ve her iş yılı içinde elde edilen neticeleri tespit etmek

maksadıyla…” defter tutmaya mecburdur.

Defter Tutma Yükümlülüğü

TTK 66 hükmü, tacirlerin, defter tutmalarının zorunlu olduğunu belirttikten

sonra, hangi defterlerin tutulması gerektiğini de belirlemiştir. Kanun bazı defterleri

ismen sayarak bunların tutulmasının zorunlu olduğunu belirtmiş, ancak bunlar

dışında ismen belirtilmemiş olmakla birlikte işletmenin mahiyet ve öneminin

gerektirdiği bütün defterleri tutmayı da zorunlu kılmıştır. Bu durumda tacirler,

hem kanunda ismen belirtilmiş olan defterleri hem de işletmelerinin bünyesinin

gerektirdiği diğer defterleri tutmak zorundadırlar. Esnaflar ticari defter

tutmakla yükümlü değildirler.

Kanunda ismen belirtilmemiş olup da tutulması zorunlu olan defterlerin neler

olduğunun tespitinde bazı zorluklarla karşılaşmak mümkündür. Tacir işletmesinin

bünyesinin gerektirdiği defterleri tutmaz ise sadece ismen sayılı defterleri tutmuş

olması, onun defterlerini kanuna uygun olarak tuttuğunun kabulü için yeterli

olmayacaktır. Yani tacir, defterlerini eksik, dolayısıyla kanuna aykırı olarak tutmuş

olacaktır. Bu nedenle tacirin ismen sayılmış defterler dışında işletmesinin bünyesi

gereği olarak hangi defterleri de tutmak zorunda olduğunu mahkeme kanalıyla tespit

ettirmesi en garantili yol olacaktır.

Kanunun 66. maddesinde hangi tacirlerin hangi defterleri tutmalarının

zorunlu olduğu defterler ismen belirtilmek suretiyle tespit edilmiştir. Buna göre;

- Tacir tüzel kişi ise yevmiye defteri, defter-i kebir, envanter defteri ve karar

defteri,

- Kamu işletmesi niteliğinde tacirler, ticari işletme işleten dernekler ve diğer

tüzel kişiliği olmayan ticari teşekküller karar defteri hariç yukarıda yazılı olan

defterleri,

-Tacir gerçek kişi ise karar defteri hariç diğer defterleri ya da işletmesinin

bünyesine göre sadece işletme defteri tutar.

57

Page 58: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

Tacir bu defterleri yardımcıları aracılığı ile tutmakta olsa bile bunlara

geçirilmiş kayıtlar tacirin kendisi tarafından tutulmuş sayılır. Bu nedenle ticari

defterlerin kısmen veya tamamen mevcut olmamasından yahut kanuna uygun surette

tutulmamasından veyahut saklanması mecburi olan defter ve kağıtların gereği gibi

saklanmamasından doğan mesuliyet doğrudan tacire, tacir gerçek kişi değilse

işletmenin yetkililerine aittir.

Defterlerin kanuna uygun ve tam olarak tutulmamasından dolayı hem tacir ve

yöneticiler hem de bunları fiilen tutmakla görevlendirilmiş kişiler para cezası ile

cezalandırılırlar.

Defterlerin Saklanması

Tacir, ticari defterlerini ve bunların dayandığı diğer belgeleri on yıl

süreyle saklamak zorundadırlar. Bu süre defterler için en son kayıt tarihinden

diğer belgeler için üzerinde yazılı olan tarihten itibaren işletmeye başlar. Saklama

yükümlülüğü tacire aittir, işletmenin el değiştirmesi hâlinde işletmeyi devralanlar

defterleri saklamak zorundadırlar. Tacirin ölümü hâlinde mirasçılar ticari defterleri

saklama yükümlülüğü altına girerler. Tacir ticareti terk ederse, kendisi yine defterleri

saklamak zorundadır.

Eğer bu süre içinde meydana gelecek olan bir yangın, su baskını veya yer

sarsıntısı gibi bir afet sebebiyle, defterler zayi olacak olursa, tacir durumu öğrendiği

andan itibaren 15 gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yerdeki ticari işlere

bakmaya yetkili mahkemeye başvurarak bir zayi belgesi almak zorundadır. Aksi

halde defterlerin ibrazı veya teslimi mümkün olamayacağından, tacir aleyhine

açılacak davalarda defterlerini kullanamayacak ve davaları kaybetmesi söz konusu

olabilecektir. Mahkemeler tacirin elinde olmayan ve gerekli özeni göstermesine

karşın meydana gelen hırsızlık gibi diğer olaylarda da zayi belgesi

verebilmektedirler.

Tasdik ve Beyan Yükümlülüğü

Tacir tutmak zorunda olduğu ve ismen belirtilmiş olan tüm defterleri notere

tasdik ettirmek zorundadır. Tüzel kişi tacirler, yevmiye defteri, defter-i kebir,

envanter defteri ve karar defterini notere onaylatmak zorundadırlar. Gerçek kişi

tacirler ise bu defterleri, karar defteri hariç olmak üzere notere onaylatmak

zorundadırlar. Yukarıda belirttiğimiz gibi, gerçek kişi tacirlerin işletmesinin mahiyet

58

Page 59: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

ve önemine göre, sadece işletme defteri tutmaları da mümkündür, bu durumda

işletme defterini notere onaylatmaları gerekir. Tutulması zorunlu olup da ismen

belirtilmemiş olan defterler ile ihtiyari defterler onaya tâbi değildir, bunların

ticaret siciline beyan edilmesi yeterlidir.

Çeşitli Defterler

a)Yevmiye Defteri

Yevmiye defteri (günlük defter), kayda geçirilmesi gereken işlemleri

belgelerden çıkararak, tarih sırasıyla ve madde halinde tertipli olarak yazmaya

mahsus defterdir. Kayda geçirilmesi gereken işlemler, tacirin ticari işletmesi

dolayısıyla, malvarlığında meydana gelen ve mal, para veya senet verilmesi gibi

kıymet hareketlerini gerektiren işlemlerdir. Her işlemin alacaklı ve borçlu hesaba

geçirilmesi gerekir, yani kanun çift kayıt sitemini benimsemiştir. Deftere geçirilecek

kaydın, haklı sebep olmasızın, on günden fazla geciktirilmemesi gerekir. Yevmiye

defterinin yeni senenin en geç Ocak ayı sonuna kadar notere ibraz edilip, son kaydın

altına noterce (görülmüştür) sözü yazılarak mühür ve imza ile tasdik ettirilmesi

şarttır. Yevmiye defteri hem açılış hem de kapanış tasdikine tâbidir.

b) Defter-i Kebir

Defter-i kebir (büyük defter) yevmiye defterine geçirilmiş olan işlemleri,

buradan alarak sistemli bir surette, hesaplara dağıtan ve tasnifli olarak bu hesaplarda

toplayan defterdir. Yevmiye defterine sadece yapılış sırasına göre kaydedilen

hesaplar, defter-i kebire hesap çeşidine göre yazılacaktır. Böylece, aynı çeşitten olan

hesaplar bir arada toplanmış olacaktır. Her kaydın içermesi gereken bilgiler

Kanun’un 71. maddesinde sayılmıştır. Defter-i kebir de, kullanılmadan önce

notere tasdik ettirilir. Ancak yevmiye defterinin aksine defter-i kebirin, her yıl

Ocak ayının sonnuna kadar notere ibraz edilip tasdik olunmasına gerek yoktur.

Defter-i kebir kayıtlarının dayanağını teşkil eden yevmiye defterinin kapanış

tasdikinin yaptırılmış olması yeterlidir.

c) Envanter ve Bilanço

Envanter defterine, işletmenin açılış tarihinde ve müteakiben her iş yılı

sonunda çıkarılan envanterler ve bilançolar kaydolunur. Envanter ve bilançonun

yapıldığı güne “bilanço günü” denir. İş yılı, altı aydan az, on iki aydan çok olamaz.

Kanunda aksine hüküm olmadıkça, iş yılı sonunda çıkarılacak envanter ve

59

Page 60: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

bilançoların, gelecek iş yılının ilk üç ayı içinde tamamlanmış olması gerekir.

Envanter defteri hem açılış hem de kapanış tasdikine tâbidir.

Envanter çıkarmak; saymak,ölçmek,tartmak ve değerlendirmek suretiyle,

bilanço günündeki mevcutları, alacakları ve borçları kesin bir şekilde ve sistemli

olarak tespit etmektir.

Bilanço,envanterde gösterilen kıymetlerin tasnifli ve karşılıklı olarak

değerleri itibariyle düzenlenmiş özetidir.

İlgililerin, işletmenin iktisadi ve mali durumu hakkında mümkün olduğu

kadar doğru bir fikir edinebilmeleri için, envanter ve bilançoların ticari esaslar

gereğince eksiksiz, açık ve kolay anlaşılır bir şekilde düzenlenmesi gereklidir.

d) İşletme Defteri

İşletmesinin mahiyet ve önemi bakımından yevmiye defteri, defter-i kebir ve

envanter defteri tutması gerekmeyecek kadar faaliyetleri dar kapsamlı olan tacirler

sadece işletme defteri tutabilirler. Vergi Usul Kanunu’na göre tacirler birinci sınıf ve

ikinci sınıf tacirler olarak ikiye ayrılmaktadır. Tüzel kişi tacirler her zaman için

birinci sınıf tacir statüsündedir. Gerçek kişi tacirler bakımından ise durum ikiye

ayrılmaktadır: 1. sınıf tacirler kanunda gösterilen 3 defteri de tutmakla yükümlüyken,

2. sınıf tacirler sadece işletme defteri tutarlar. İşletme defterinin kullanılmadan

önce notere tasdik ettirilmesi yeterlidir.

İşletme defterinin sol tarafına masraf, sağ tarafına hasılat yazılır. Bu

kayıtların içermesi gereken en az bilginin neler olduğu kanunda belirtilmiştir.

e) Karar Defteri

Tüzel kişi tacirler tarafından tutulan karar defterine gerek genel kurul veya

ortaklar kurulu, gerek varsa idare meclisi tarafından müzakere neticesinde alınan

kararlarla, toplantıda hazır bulunan üyelerin adları ve soyadları ve toplantı günü ile

beyan edilen oy ve müzakerelerin tam bir surette bilinmesi için gerekli diğer hususlar

geçirilir ve bu kararların altı şirket namına imza koymaya yetkili olanlar tarafından

imza edilir.

f) Diğer Defterler

İmalat defteri, damga vergisi kayıtları defteri, nakliyat vergisi defteri, yabancı

nakliyat kurumlarının hasılat defteri, ambar defteri, anonim şirketlerde pay defteri,

60

Page 61: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

tahvil çıkarılmışsa genel tahvil sahipleri defteri, limited şirketlerde pay sahipleri

defteri gibi defterlerdir.

Ticari Defterlerin Teslim ve İbrazı

Tacirin ticari defterleri herkes tarafından incelenemez. Kanun, ticari

defterlerin hangi hâllerde mahkeme tarafından istenerek incelenebileceğini

düzenlemiştir. Ticari defterlerin tamamının incelenebileceği hâllerde, ticari

defterlerin tesliminden; kısmen incelenebileceği hâllerde ise, ticari defterlerin

ibrazından söz edilmektedir. TTK 79’a göre, “Ticari defterlerle, saklanması

mecburi olan diğer kağıtların teslimi; miras, şirket ve iflas işlerinde istenebilir.

Teslim halinde defter, hesap ve kağıtların her tarafı gerek mahkeme ve gerek ilgililer

tarafından incelenebilir”.

Defterlerin ibrazını gerektiren hâllerde, defterlerin yalnız ihtilaflı konularla

ilgili kısımlarının incelenmesi gerekmektedir. Ancak defterin hangi kısımlarının ilgili

olduğu konusunda ihtilaf çıkacak olursa,defterlerin her tarafının incelenmesi

gerekecektir.

Ticari Defterlerin Delil Olarak Kullanılması

1. Tacir Aleyhine Kendi Defterlerinin Delil Olması

Ticari defterlerin davalarda delil olarak kullanılması mümkündür. Bunun için

kural olarak, davanın ticari dava olması gerekmez. Gerçekten tacir olmayan bir kişi

dahi, tacire karşı açtığı bir davada davasını tacirin defterlerine dayandırabilir. Bu

durumda yani, defterlerin tacirin kendisi aleyhine delil olarak kullanılabilmesi için,

herhangi bir koşul aranmaz.

Bir kişi açtığı davada tacirin defterlerine dayanırsa ve tacirin defterleri

kendisinin aleyhine olarak davacının iddialarını teyit ediyorsa, davacı davasını

kazanır. Tacirin defterlerinin kendisi aleyhine delil olarak kullanılabilmesi için,

defterlerin kanuna uygun bir şekilde tutulmuş olması da gerekmez. Defterler

kanuna aykırı olarak tutulmuş dahi olsa, sahibi aleyhine delil olarak kullanılabilir.

Defterler kanuna aykırı olarak tutulmuş ise, bu defterlerde yer alan ve tacir

lehine olan kayıtlar dikkate alınmaz. Bir defterdeki tacir lehine olan kayıtların,

61

Page 62: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

aleyhe olan kayıtlarla birlikte ele alınabilmesi için, defterlerin kanuna uygun olarak

tutulmuş olması gerekir.

Bir davada taraflardan birisi, iddialarını diğer tarafın ticari defterleri ile

kanıtlayacağını ve defterlerin içeriğini kabul edeceğini ileri sürmüş ise diğer tarafın

defterlerini ibraz etmesi gerekir. Eğer diğer taraf defterlerini ibraz etmekten

kaçınırsa, mahkeme, iddiasını diğer tarafın defterlerine dayandıran tarafa,

iddiasının sıhhati hakkında bir yemin verir. Taraf yemin ederek iddiasını

kanıtlamış sayılır. Burada yemin kesin delildir.

Karşı taraf defterlerini ibraz ederse, hakim bu durumda kayıtlara bakacaktır.

Eğer kayıtlar iddia sahibini doğruluyorsa, hakim bu kayıtlara dayanarak iddia

sahibinin davasını kabul eder. Defterler incelendiğinde kayıtlar, iddia sahibini

doğrulayıcı değil ise, mahkeme defterlerin kanuna uygun olarak tutulup

tutulmadığını inceleyecektir. Defterler kanuna uygun olarak tutulmamışsa, defter

sahibinin lehine olan kayıtlar, iddia sahibinin davasını kaybetmesine yol açmaz.

Bir örnekle durumu somutlaştıralım. A, tacir B aleyhine açtığı alacak

davasında B’nin defterlerini kabul ettiğini beyan etmiştir.B defterlerini ibraz

etmekten kaçınırsa, hakim A’ya iddiasının doğruluğu konusunda yemin teklif eder, A

yemin ederek davasını kazanır. B defterlerini ibraz ederse ve defter kayıtlarında A

alacaklı görünüyorsa, A davasını kazanır. Defter kayıtlarında A alacaklı

görünmüyorsa, hakim defterlerin kanuna uygun olarak tutulup tutulmadığını inceler.

Kanuna uygun olarak tutulmuş ise, A iddiasını başka delillerle ispatlayabilir.

2. Defterlerin Sahibi Lehine Delil Olması

Bir kişinin kendi düzenlediği belgelerin, kendisi lehine delil olması kural

olarak mümkün değildir. Bu kuralın bir istisnasını ticari defterler oluşturmaktadır.

Defterlerin sahibi lehine delil olabilmesinin şartları aşağıdaki şekildedir.

i) Davanın her iki tarafının da ticari defter tutmakla yükümlü kişilerden

oluşması gerekir. Taraflardan birisinin ticari defter tutma yükümlülüğü yok ise,

diğer tarafın defterlerinin delil olarak kullanılma imkânı bulunmamaktadır. Aksi

hâlde, tacirlerin tacir olmayanlara karşı açacakları davalarda, defterlerine keyfi

olarak yazacakları kayıtlarla, dava kazanmaları gibi hakkaniyete aykırı bir durum

ortaya çıkardı.

62

Page 63: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

ii) Dava konusu uyuşmazlığın, her iki taraf için de defterlere

kaydedilmesi gereken hususlardan olması gerekir. Eğer dava konusu olan

uyuşmazlığın, taraflardan biri için defterlere yazılması gerekmeyen bir husus olması

hâlinde, yine defterlerin karşılıklı olarak ibrazı bir sonuç doğurmayacaktır.

iii) Kanıt olarak gösterilen defterlerin kanuna uygun olarak tutulmuş

olması gerekir. Bu gibi davalarda sadece ticari defterlerin delil olarak kullanılması

söz konusu olduğundan, her şeyden önce defterlerin, ticari defter niteliğine sahip

olması gerekir. Kanunda tutulması zorunlu olan defterlerin, tamamının tutulmuş

olması gerekir. Bunların birbirlerini doğrulaması gerekir. Bu defterlerin tamamının

tutulmuş olması ve kanuna uygun olarak tutulmuş olması yeterli değildir, ayrıca

defterlerin onayının ve beyanının zamanında yapılmış olması gerekir.

iv) Karşı taraf ileri sürülen ve tacirin kendi defter kayıtları ile doğrulanan

iddiaların aksini, kendi defterleri ile veya diğer geçerli kanıtlarla çürütememiş olması

gerekir. Her iki tarafın defterleri kanuna uygun olarak tutulmuş ve defterlerdeki

kayıtlar iddia sahibinin iddiaları ile aynı doğrultuda ise, iddiasını defterleri ile

kanıtlamak isteyen tarafın iddiaları kanıtlanmış sayılır. Eğer her iki tarafın

defterleri, kanuna uygun olarak tutulduğu hâlde, birbirini doğrulamıyorsa,

defterler delil olarak kullanılamaz.

v) Eğer karşı taraf defterlerini ibraz etmez ise ya da etse bile kanuna uygun

tutulmadığı tespit edilirse, hakim iddia sahibine tamamlayıcı yemin verir. İddia

sahibinin defterlerinin kendisi lehine delil olabilmesi için, defterindeki kayıtların

doğru olduğuna ve karşı tarafta alacağı bir hakkın bulunduğuna dair yemin etmiş

olması gerekir. İddia sahibi yemin etmekle, kendi defterleri kendi lehine kesin olarak

delil teşkil eder.

CARİ HESAP

İki kimsenin para, mal, hizmet ve diğer hususlardan dolayı birbirlerindeki

alacaklarını ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem

zimmet (borç) ve matlup (alacak) şekline çevirerek hesabın kesilmesinden çıkacak

bakiyeyi isteyebileceklerine dair bulunan sözleşmeye cari hesap sözleşmesi denir.

Cari hesap sözleşmesi, birbiriyle sürekli bir ilişki içinde olan kişiler arasında

imzalanacaktır. Bu kişilerin tacir olması da gerekmemektedir. Ancak kanunun

63

Page 64: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

ifadesinde yer alan para, mal,hizmet ve diğer hususlar konusunda sürekli olarak

birbirinden alacaklı olan kişilerin, genel olarak tacirler olacağını varsayabiliriz.

Burada sözü edilen cari hesap, borçlu cari hesabıdır. Gerçekten tarafların

zaman zaman alacaklı, zaman zaman da borçlu durumuna geçebildikleri cari hesaba,

“borçlu cari hesabı” denir. Taraflardan birinin sürekli olarak alacaklı, diğer tarafında

sürekli olarak borçlu olduğu cari hesaplara ise “alacaklı cari hesabı” denir.

Bankalarda açılan cari hesaplar, alacaklı cari hesabıdır.

Cari hesap sözleşmesi, yazılı şekle bağlı bir sözleşmedir, taraflar arasında

yazılı sözleşme olmadıkça, cari hesap sözleşmesi geçerli olmaz. Burada sözü edilen

yazılı sözleşme, adi yazılı sözleşmedir.

Cari hesap sözleşmesi, TTK’da düzenlendiği için TTK’nun 3. maddesine göre

ticari iştir.

Cari hesap bir hesaplaşma yönetimidir. Taraflar karşılıklı olarak borçlarını

nakit ödemeden kurtulurlar, hesaben ödemiş olurlar, bu itibarla cari hesap bir ödeme

aracıdır.

Cari Hesabın İşleyişi

Cari hesap sözleşmesi taraflar arasında borç ve alacak doğuran bir asıl borç

ilişkisine bağlı olarak kurulur. Böylece taraflar aralarındaki belirli bir sözleşmeden

doğacak, alacak ve borçların cari hesaba geçirilmesini kararlaştırmış olurlar. Kural

olarak, sözleşme yapıldıktan sonra doğan alacaklar, cari hesaba geçirilebilir. Ancak

taraflar aralarında anlaşarak, sözleşme yapılmadan önceki alacakları da cari hesaba

geçirilebilirler.

Cari hesaba geçirilecek alacakların, aynı türden alacaklar olması

gerekir. Çünkü cari hesapta alacaklar birbiriyle takas edilmekte olduğundan sadece

aynı türden alacaklar takas edilebilir, bu yüzden sadece aynı türden alacaklar cari

hesaba geçirilebilir.

Kambiyo senetleri, tahsil edilmesi hâlinde geçerli olmak üzere, cari hesaba

geçirilebilir. Eğer senet vadesinde ödenmez ise sahibine iade edilir ve cari hesaptan

çıkarılır.

64

Page 65: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

Takası kabil olmayan alacaklarla, belirli bir amaca sarf edilmek veya

ayrıca emre amâde tutulmak üzere teslim olunan para ve mallardan doğan

alacaklar, cari hesaba geçirilemez.

Cari hesaba geçirilen alacaklar, her hesap devresi sonunda bir bakiye

çıkarılmak suretiyle yenilenir. Yenileme (tecdit), bir borcun, tarafların anlaşması

suretiyle sona erdirilerek, onun yerine yeni bir borç geçirilmesi anlamına gelir. Hesap

devresi sonunda, tek tek kalemlerde yazılı bulunan alacaklar sona ermekte, onun

yerine bakiye üzerinde yeni bir alacak doğmaktadır. Böylece tek tek alacaklar sona

erer ve yeni bir alacak doğmuş olur.

Bakiye çıkarma işlemi, zimmet ve matlup hesaplarında bulunan kayıtların

birbiriyle takas edilmesi suretiyle yapılmaktadır. Takas, aynı nev’iden karşılıklı ve

muaccel iki alacağın, büyük olanından küçük olanının çıkarılması suretiyle küçük

olan alacağın sona erdirilmesi anlamına gelmektedir.

Cari hesabın sona ermesinde de bakiye çıkarılır. Cari hesabın işlediği

sürece hesap dönemlerinde yapılan bakiye çıkarma işlemine “hesabın

kapatılması”, cari hesap sonunda yapılan bakiye çıkarma işlemine “hesabın

kesilmesi” denir.

Cari hesabı, her iki taraf tutabileceği gibi taraflardan yalnız birisi de tutabilir.

Hesabın kapatılmasından sonra, cari hesabı tutan taraf, ilgili döneme ait hesap özetini

karşı tarafa bildirir. Karşı taraf, bakiyeyi aldığı tarihten itibaren bir ay içinde

noter marifetiyle veya taahhütlü mektupla veya telgrafla itirazda bulunmazsa,

bakiyeyi kabul etmiş sayılır.

Hesap dönemlerinin ne kadar bir süreyi kapsayacağına taraflar karar verirler.

Ancak bu süre kararlaştırılmamışsa, her takvim yılı sonunda hesabın kapatılması

gerekir (Hesap dönemi 1 yıldan fazla olamaz, bankacılık uygulamasında hesap

dönemleri 3 aydır). Hesaba faiz işletiliyorsa, hesap dönemi üç aydan daha kısa

sürelerde olamaz. Çünkü cari hesapta, üç aydan daha kısa sürelerle faize faiz

işletmek mümkün değildir.

Cari Hesabın Hükümleri

1. Bir alacağın cari hesaba geçirilmiş olması, o alacakla ilgili sözleşmeye

ilişkin tarafların, sahip oldukları dava ve müdafaa haklarını düşürmez. Böyle bir dava

65

Page 66: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

sonucunda, sözleşme veya işlem iptal edilirse, buna dayanan alacak, cari hesaptan

çıkarılır.

2. Çıkarılıp kesinleşen bakiye, bir sonraki döneme ait bir kalem olarak hesaba

geçirilir. Dönem sonunda çıkarılan bakiye, taraflar bakımından hukuken talep

edilebilir bir alacak ve borç oluşturmaz. Bakiye, ancak hesap kesildikten sonra,

hukuken talep edilebilir bir alacak haline gelir.

3. Cari hesaba kaydedilmiş bir alacak bakımından borçlunun temerrüdü söz

konusu olmaz ve zamanaşımı işlemeye başlamaz. Bu tür alacaklar alacağın temliki

suretiyle üçüncü kişiye devredilemeyecekleri gibi bunlar üzerinde rehin tesis

edilmesi de mümkün değildir.

4. Cari hesap taraflarından birinin şahsi alacaklısı, borçlunun cari hesaptaki

bakiye alacağına haciz koyabilir. Bu durumda hesap kapatılarak bakiye çıkarılır.Bu

durumda, borcundan dolayı haciz tebliğ edilen taraf on beş gün içinde haczi

kaldırtmazsa diğer taraf sözleşmeyi feshedebilir, etmezse haczettiren kimsenin

durumu, cari hesaba yeni kalemler geçirilmek suretiyle ağırlaştırılamaz.

5. Cari hesaba kaydedilen her alacağa kaydedildiği tarihten itibaren faiz

işletilebilir. Tespit edilen bakiyeye tespit edildiği tarihten başlayarak faiz

işletilebilir ki buna da bileşik faiz adı verilir.

Cari Hesabın Sona Ermesi

Cari hesap, belirli süreli olarak yapılabileceği gibi belirsiz süreli olarak da

yapılabilir. Eğer cari hesap belirli süreli olarak yapılmışsa, bu sürenin sona ermesi ile

cari hesap da sona erer. Belirsiz süreli olarak yapılmış ise, taraflar feshi ihbarda

bulunmak suretiyle, cari hesabı sona erdirebilirler. Burada fesih, cari hesabın

kapatılması dönemi sonunda geçerli olur.

Bakiye alacağı haczedilen taraf, 15 gün içinde haczi kaldırtmazsa diğer taraf

cari hesabı feshetme hakkına sahiptir. Taraflardan birinin iflas etmesi halinde de, cari

hesap sözleşmesi sona erer.

Belirli süreli olarak yapılan bir cari hesap sözleşmesinin taraflarından biri

ölür veya kısıtlanırsa, her iki taraf ve halefleri 10 gün önce haber vermek şartıyla,

cari hesap sözleşmesini feshedebilir.

66

Page 67: TİCARİ İŞLETME HUKUKU HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

Zamanaşımı

Cari hesaptan doğacak davalarla ilgili zamanaşımı TTK 99’da düzenlenmiştir.

Buna göre; “cari hesabın tasfiyesine, kabul edilen veya hükmen tayin olunan

bakiyeye veya faiz bakiyelerine, hesap hata ve zuhullerine, cari hesaptan hariç

addolunmak lazım gelen veya haksız olarak cari hesaba geçirilmiş olan kalemlere

veya mükerrer kayıtlara ilişkin bulunan davalar, beş yıl geçmekle müruruzamana

uğrarlar”.

67