TE Taksim Gezi Parkı Bülteni

8
T aksim Gezi Parkı’ndan başlayan ve 77 ile yayılan kitlesel direniş, Cumhurbaş- kanı abdullah Gül ile Başbakan Yardım- cısı Bülent arınç’ın devreye girmesinin ve DiSk ile keSk’in verdiği desteğin ardın- dan yeni bir aşamaya girmiş bulunuyor. Cumhurbaşkanı Gül’ün ve Başbakan Yar- dımcısı arınç’ın “mesaj alınmıştır” ve “özür diliyoruz” türü açıklamalar yapması ve muhalefet partileri ile Gezi Parkı Plat- formu temsilcileriyle yapılan görüşmeler, egemenlerin, polis terörüne karşı patla- yan kitlesel öfkenin baskı ve şiddet ile bastırılamayacağını kavradığını gösteri- yor. Gezi Parkı eylemleri sonucunda, istanbul Borsası, geçtiğimiz Pazartesi gününü yüzde 10 düşüşle kapatmış, dolarda ve faizlerde aylardır süren düşme eğilimi ter- sine dönmüştü. Yine eylemlerin bir so- nucu olarak turist rezervasyonlarında iptaller yaşandığını; aBD’den ve aB’den gelen tepkiler sonucunda, iş dünyasını bir kaygının sardığını biliyoruz. Taksim Gezi Parkı’ndan bütün ülkeye ya- yılan direniş, ona bir hafta boyunca sessiz ve uzak kalan sendikaları da harekete geçmeye zorladı. Daha önce 5 Hazi- ran’da bir günlük genel grev kararı almış olan keSk, bu grevin başlangıcını Gezi Parkı eylemleri ile dayanışma amacıyla bir gün önceye ve saat 12.00’ye çekip uzatırken, DiSk, Gezi Parkı eylemleriyle dayanışma amacıyla, 5 Haziran günü iş bırakarak eylemlere katıldı. Başta en büyük işçi sendikaları konfede- rasyonları olan Türk-iş ile Hak-iş olmak üzere, diğer sendikal örgütler ise, ülkenin altını üstüne getiren kitlesel eylemler kar- şısında tam bir “üç maymun” rolü oynu- yor. Sendikal örgütlerin bu tavrı, onların ser- maye ve akP iktidarı karşısındaki “uysal uşak” konumunu gözler önüne sermekte- dir. Alınan “mesaj” ne? Cumhurbaşkanı Gül’ün “mesaj alınmış- tır” açıklaması yapıp CHP Genel Başkanı kılıçdaroğlu ve Gezi Parkı eylemine des- tek veren BDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder ile görüşmesi; bunun ardından da Başbakan Yardımcısı arınç’ın “özür” ve “özeleştiri” içeren konuşması, iktidarın geri adım atacağının ve “sorumlular” hakkında bir soruşturma başlatacağının işareti olarak algılandı. Bununla birlikte, kısmen haklılık payı olan bu algılama, burjuva medya ve kimi po- litikacılar tarafından tek yanlı ve abartılı biçimde yayıldı. Medya ve kimi “aşırı iyimser” muhalifler, öyle bir hava yarattı ki, sanki her şey, Baş- bakan’ın “sert” söyleminin de katkıda bu- lunduğu bir “yanlış anlama”dan ibaretti. iktidar bir hata yapmış ama bunun far- kına varmıştı ve devlete artık “aklı selim” hakim oluyordu. Devletin tepesindeki bu söylem değişikli- ğini, polisin istanbul’daki saldırıyı hafiflet- mesi izledi; bu arada, polis ile kimi göstericiler, basının önünde, birbirlerine çiçek - baklava ikram ettiler. Onları, tel- evizyon ekranlarında, “y kuşağı” vb. adlar taktıkları gençlik hakkında ahkam kesen ve sözümona “siyasetten nefret eden” bu kuşağı “anlamak” gerektiğini anlatan, sermayenin ve iktidarın hizmetindeki sözde profesörler izledi. Bu güruha göre, “yanlış anlama” giderilmişti ve “toplumsal barış” yeniden sağlanıyordu. ama bu “barış” havası fazla sürmedi. an- kara’da çiçek dağıtan ve kızılay’dan çe- kilen polis, aradan 24 saat geçmeden, alanda toplanmış olan göstericilere bar- barca saldırdı. Polis terörü, diğer illerde de sürdü. gezi parkı bülteni eylemlerde yeni aşama ve karşı karşıya olduğumuz tehlikeler türkiye yol ayrımında Bill Van auken 4 Haziran günü, yüzbinlerce insanın Istanbul’un Taksim Meydanı’na döküldüğü ve Ankara ile İzmir ’in yanı sıra 65 dolayında başka kentte sokaklara çıktığı protestoların birinci haftasında, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kaygılı iş adamlarına, olayların 2011’de Tunus ve Mısır’da patlayan devrimlerle karşılaştırılamayacağı konusunda güvence verdi. 5. sayfa T aksim Gezi Parkı’ndan başlayan ve 77 ile yayılan kitlesel direniş, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın devreye girmesinin ve DİSK ile KESK’in verdiği desteğin ardından yeni bir aşamaya girmiş bulunuyor. eşİtlİk sınıfsız sınırsız sömürüsüz bir dünya için toplumsal Ü

description

Toplumsal Eşitlik Gezi Parkı Bülteni: Eylemlerde yeni aşama ve karşı karşıya olduğumuz tehlikeler; Türkiye yol ayrımında / WSWS; Her yer mizah, her yer direniş!

Transcript of TE Taksim Gezi Parkı Bülteni

Page 1: TE Taksim Gezi Parkı Bülteni

Taksim Gezi Parkı’ndan başlayan ve 77ile yayılan kitlesel direniş, Cumhurbaş-

kanı abdullah Gül ile Başbakan Yardım-cısı Bülent arınç’ın devreye girmesinin veDiSk ile keSk’in verdiği desteğin ardın-dan yeni bir aşamaya girmiş bulunuyor.Cumhurbaşkanı Gül’ün ve Başbakan Yar-dımcısı arınç’ın “mesaj alınmıştır” ve“özür diliyoruz” türü açıklamalar yapmasıve muhalefet partileri ile Gezi Parkı Plat-formu temsilcileriyle yapılan görüşmeler,egemenlerin, polis terörüne karşı patla-yan kitlesel öfkenin baskı ve şiddet ilebastırılamayacağını kavradığını gösteri-yor.Gezi Parkı eylemleri sonucunda, istanbulBorsası, geçtiğimiz Pazartesi gününüyüzde 10 düşüşle kapatmış, dolarda vefaizlerde aylardır süren düşme eğilimi ter-sine dönmüştü. Yine eylemlerin bir so-nucu olarak turist rezervasyonlarındaiptaller yaşandığını; aBD’den ve aB’den

gelen tepkiler sonucunda, iş dünyasını birkaygının sardığını biliyoruz. Taksim Gezi Parkı’ndan bütün ülkeye ya-yılan direniş, ona bir hafta boyunca sessizve uzak kalan sendikaları da hareketegeçmeye zorladı. Daha önce 5 Hazi-ran’da bir günlük genel grev kararı almışolan keSk, bu grevin başlangıcını GeziParkı eylemleri ile dayanışma amacıylabir gün önceye ve saat 12.00’ye çekipuzatırken, DiSk, Gezi Parkı eylemleriyledayanışma amacıyla, 5 Haziran günü işbırakarak eylemlere katıldı. Başta en büyük işçi sendikaları konfede-rasyonları olan Türk-iş ile Hak-iş olmaküzere, diğer sendikal örgütler ise, ülkeninaltını üstüne getiren kitlesel eylemler kar-şısında tam bir “üç maymun” rolü oynu-yor. Sendikal örgütlerin bu tavrı, onların ser-maye ve akP iktidarı karşısındaki “uysaluşak” konumunu gözler önüne sermekte-

dir.Alınan “mesaj” ne?Cumhurbaşkanı Gül’ün “mesaj alınmış-tır” açıklaması yapıp CHP Genel Başkanıkılıçdaroğlu ve Gezi Parkı eylemine des-tek veren BDP milletvekili Sırrı SüreyyaÖnder ile görüşmesi; bunun ardından daBaşbakan Yardımcısı arınç’ın “özür” ve“özeleştiri” içeren konuşması, iktidarıngeri adım atacağının ve “sorumlular”hakkında bir soruşturma başlatacağınınişareti olarak algılandı. Bununla birlikte, kısmen haklılık payı olanbu algılama, burjuva medya ve kimi po-litikacılar tarafından tek yanlı ve abartılıbiçimde yayıldı. Medya ve kimi “aşırı iyimser” muhalifler,öyle bir hava yarattı ki, sanki her şey, Baş-bakan’ın “sert” söyleminin de katkıda bu-lunduğu bir “yanlış anlama”dan ibaretti.iktidar bir hata yapmış ama bunun far-kına varmıştı ve devlete artık “aklı selim”hakim oluyordu. Devletin tepesindeki bu söylem değişikli-ğini, polisin istanbul’daki saldırıyı hafiflet-mesi izledi; bu arada, polis ile kimigöstericiler, basının önünde, birbirlerineçiçek - baklava ikram ettiler. Onları, tel-evizyon ekranlarında, “y kuşağı” vb. adlartaktıkları gençlik hakkında ahkam kesenve sözümona “siyasetten nefret eden” bukuşağı “anlamak” gerektiğini anlatan,sermayenin ve iktidarın hizmetindekisözde profesörler izledi. Bu güruha göre,“yanlış anlama” giderilmişti ve “toplumsalbarış” yeniden sağlanıyordu.ama bu “barış” havası fazla sürmedi. an-kara’da çiçek dağıtan ve kızılay’dan çe-kilen polis, aradan 24 saat geçmeden,alanda toplanmış olan göstericilere bar-barca saldırdı. Polis terörü, diğer illerdede sürdü.

gezi parkı bülteni

eylemlerde yeni aşamave karşı karşıyaolduğumuz tehlikeler

türkiye yol ayrımındaBill Van auken

4Haziran günü, yüzbinlerce insanın Istanbul’un TaksimMeydanı’na döküldüğü ve Ankara ile İzmir ’in yanı sıra 65

dolayında başka kentte sokaklara çıktığı protestoların birincihaftasında, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kaygılı iş adamlarına,olayların 2011’de Tunus ve Mısır ’da patlayan devrimlerlekarşılaştırılamayacağı konusunda güvence verdi. 5. sayfa

Taksim Gezi Parkı’ndan başlayan ve77 ile yayılan kitlesel direniş,Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ileBaşbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ındevreye girmesinin ve DİSK ileKESK’in verdiği desteğin ardındanyeni bir aşamaya girmiş bulunuyor.

e ş İ t l İ k

sınıfsız sınırsız sömürüsüz bir dünya için

toplumsal

Ü

Page 2: TE Taksim Gezi Parkı Bülteni

toplumsalsınıfsız sınırsız sömürüsüz bir dünya için

e ş İ t l İ k haziran 20132kitlesel gösteriler boyunca, devletin tepe-sinde ve iktidar partisi içinde, olaylara iliş-kin farklı vurgular yapıldığı biliniyor.kimileri Başbakan erdoğan’ın söylemin-den duydukları rahatsızlığı utangaç bi-çimde dile getirirken, diğerleri büyük birpervasızlık ve öfkeyle eylem içindekihalka ve gençlere hakaretler yağdırmayı,öfke kusmayı sürdürdü (bunlar, bu midebulandırıcı tavrı sürdürüyor). Polisin birilde sessizliğini korurken, diğerinde barış-çıl gösterilere vahşice saldırmasının ar-dında, gerek devlet gerekse iktidar partisiiçindeki bu parçalanmışlık yatıyor olabilir.ama protestolarını sürdüren kitleler içinönemli olan şey bu değildir.Devletin ve akP iktidarının erdoğan’ınFas’a gitmesinin ardından benimsediği“yumuşak” dili, bir “yanlış”ın anlaşıldığı-nın ve düzeltileceğinin işareti olarak algı-lamak için herhangi bir nedenbulunmamaktadır. Cumhurbaşkanı Gül’ün “alınmış” oldu-ğunu söylediği “mesaj”, onun kişisel ni-yeti ne olursa olsun, arınç’ın basınaçıklamasında ifade edildi. Burjuva med-yanın görmezden geldiği bu “mesaj”,geniş kitleleri yatıştırıp eve döndürmek,ölümlerin yaşandığı bir ortamda Tak-sim’deki kitleleri “şenlik havası”na sok-maya çalışmak; gençliğin en kararlı, enmücadeleci kesimini yalnızlaştırmak, böl-mek ve ardından polis şiddetiyle ezmektir.egemenler, böylece, akP iktidarının bas-kıcı otoriter uygulamalarına karşı çıkanherkesi “aşırı” ya da “marjinal” olarakdamgalamayı hesaplıyorlar.Provokasyonlara dikkat!iktidar, gösterilerin başından beri, polis

terörünün ve onun yönlendirdiği provo-katörlerin yol açtığı maddi hasarları, ey-lemci kitlelerin “aşırı uçların çıkarlarınaalet olduğunun” kanıtı olarak sunmayaçalışmaktadır. Yöneticilere göre, otomo-billerin yakılmasından, camların kırılma-sından ve hatta ölümlerden veyaralılardan göstericiler ya da onlarıniçindeki “art niyetli unsurlar” sorumludur.iktidarın emrindeki televizyon kanalla-rında arz-ı endam eden “uzmanlar”, kit-lesel gösterilerde yabancı istihbaratörgütlerinin parmağını arayacak kadarzıvanadan çıkmış durumda. Yüzbinlerce insanın katıldığı ve kendili-ğinden patlamış olan protesto gösterile-rinde, elbette, kimi kişi ya da gruplar,karşı karşıya kaldıkları azgın polis saldı-rısı karşısında kendisini yitirerek, amacazarar veren kör bir saldırganlığa kapıla-bilir. Hatta, gösterilere, yalnızca yıkıcı yada yağmacı amaçlarla katılan kişi vegruplar da olabilir. ama bütün bunlar,moda deyimle söylersek, “marjinal” ey-lemlerdir ve görüldükleri anda, bizzatgöstericiler tarafından engellenmektedir. Öte yandan, Taksim’deki eylemlerde yeralan birçok gösterici, orada, sivil polisle-rin ve polisle bağlantılı olduğu bilinenprovokatörlerin (aralarında kimi üniver-site özel güvenlik görevlileri de var) oldu-ğuna tanık oldu. Yine, önceki günsabaha doğru, aralarında Toplumsal eşit-lik okurlarının da bulunduğu bir grupgösterici, elinde molotof kokteylleri taşı-yan 10-11 yaşlarında bir çocuğu yaka-ladı. eylemcilerin elinden kurtularakinönü Stadı’nın önündeki polise sığınanbu çocuğu oraya kim göndermişti?Özetle, Taksim’de ve başka yerlerde pro-vokasyon yaratmaya çalışan kişiler olabi-lir ama bizzat mücadeleye zarar veren bu

unsurlar, eylemciler içinde değil; onları“marjinal teröristler” gibi göstererek yalı-tıp ezmeye çalışan karşı safta aranmalı-dır.Cumhurbaşkanı’nın ve Başbakan Yar-dımcısı’nın, sokaklardaki emekçi kitleleriyatıştırıp evlerine döndürmeyi ve gençliğialanlarda yalnız bırakmayı amaçlayanson girişimlerinin ardından, provokasyonolasılığı daha da artmıştır. Bu durum,alanlardaki kitlelerin olası bir “erkenzafer” umuduyla “gevşememesini” ve herzamankinden daha dikkatli olmasını ge-rektirmektedir. kitlelerin mücadeleyle elegeçirdiği ve şu anda polisin giremediğiTaksim’i ve diğer alanları geri almak içinher yola başvuracaklardır. Bu yüzdenmeydandaki disiplinden barikatların sa-vunusuna, başta sol gruplar olmak üzereherkes çok daha dikkatli olmalı ve dahafazla katılım göstermelidir.Sendikaların ikiyüzlülüğüGezi Parkı protestolarına, işçi sendikala-rından DiSk’in göstermelik katılımı dı-

gezi parkı bülteni

e ş İ t l İ k

sınıfsız sınırsız sömürüsüz bir dünya için

toplumsal

gezi parkı bülteni

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Halil Çelik

Yönetim YeriHasanpaşa Mh. ahmet Rasim Sk. no. 21, D. 12 / kadıköy - istanbul

Tel: (216) 418 63 61e-posta: [email protected]

www.toplumsalesitlik.org

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli,halka barbarca saldıran polisleri,masum birer “emir kulu” ilan etti.Zaten, milyonlarca Museviyi katledenNaziler de öyleydi!

PolisKürsüsü adlı facebook hesabından,polis terörüne “bilimsel” mazeretler: Fazlaçalışma, aşırı yorgunluk ve uykusuzluk!

Ü

www.toplumsalesitlik.orginternet sayfasından alınmıştır.

facebook.com/ToplumsalEsitlikDergisitwitter.com/ssosyalizm

Page 3: TE Taksim Gezi Parkı Bülteni

toplumsalsınıfsız sınırsız sömürüsüz bir dünya için

e ş İ t l İ khaziran 2013 3gezi parkı bülteni

şında herhangi bir katılım gerçek- leş-mezken, keSk -grev dışında- alanlardaneredeyse hiç yoktu. Diğer sendikal ör-gütler ise, bırakın eyleme katlımı, GeziParkı’nda yaşananlarla ilgili uzun süreherhangi bir açıklamada dahi bulunma-dılar. Sendikaların neredeyse bütün kentlerisarsan kitlesel eylemler karşısında sergi-lediği bu “üç maymun” tavrı, onların son30 yılda sistemle bütünleşmede ulaşmışoldukları noktanın en yalın ifadesidir.Sendikalar, işçilerin örgütleri olmaktançıkmış; işçileri sermayenin ve iktidarın çı-karları uğruna içinde tutan hapishanelerhaline gelmiştir.keSk ile DiSk bürokrasilerinin protesto-lara “destek” vermesi, ancak eylemler bi-rinci haftasını doldurduktan veCumhurbaşkanı Gül ile CHP Genel Baş-kanı kılıçdaroğlu’nun görüşmesinin ar-dından mümkün oldu. DiSk ve keSkbürokrasisinin bu kararında, onların, ilkgünden itibaren protestolarda yer alanüyelerinin baskısı kuşkusuz bir rol oynadı.ancak inisiyatif bu örgütlerin tepesine çö-reklenmiş olan bürokrasilerde olmayı sür-dürüyor.keSk’in, yine tabandan gelen basıncıazaltmak amacıyla 5 haziran tarihindeyapmayı planladığı “iş güvencesi” greviniGezi parkı direnişi ile birleştirme kararı,hiçbir hazırlık yapılmadan alınmış, günükurtarmaya yönelik bir karardır. DiSk’in4 Haziran günü saat 12:00 ile 14:00arasında, neredeyse bütünüyle öğle tati-line denk getirecek şekilde yapmayı plan-ladığı “uyarı grevi” gelen eleştirilerüzerine 5 haziranda 1 günlük iş bırakmaeylemine dönüşmek zorunda kaldı. keSk’in ve DiSk’in günü kurtarma çaba-sıyla aldığı grev kararları, sendika bürok-ratlarının, toplumun geniş kesimlerincemeşruluğu kabul edilmiş Gezi Parkı ey-lemlerine yaslanarak üyeleri üzerindekikonumlarını korumasını amaçlamaktadır. Bütün bunlara karşın, bürokratların kendikonumlarını sağlamlaştırmak amacıylada olsa, Gezi parkı eylemlerine destekkararı, bütün ikiyüzlülüğüne ve sınırlılı-

ğına karşın, başta göstericilerolmak üzere, geniş kitleleriçinde moral arttırıcı bir etkidebulunmuştur. Dahası, emekçi-lerin, sermayenin emrindekibürokratlar önderliğinde deolsa eylemlere katılması, bizzatonlar üzerinde önemli etkilerdebulunacak, sendika bürokrasi-leri üzerindeki baskıyı daha daarttıracaktır. ancak bu yeterlideğildir.

keSk ve DiSk üyesi emekçiler, diğer sen-dikalı-sendikasız işçileri de katmaya çalı-şarak, grevi, talepler karşılanana kadarsürdürmelidir. Bu talepler, neredeyse tüm illerde sokak-larda olan kitlelerin de ortak talepleri ol-malı, bugüne kadar gerçekleşen diğersermaye saldırılarına karşı taleplerle ge-nişletilmeli ve gerçek kazanımlar eldeedilmeden asla eve dönülmemelidir. DiSk ve keSk bürokrasisinin kitlesel dire-niş trenine son anda atlaması, onlarınbaşta CHP olmak üzere burjuva muhale-fet partileri CHP ve BDP ile olan sıkı bağ-larından bağımsız düşünülemez. Direnişeson verme konusunda Cumhurbaşkanıile anlaşmış olan bu burjuva muhalefetpartileri, kendi yapamadıklarını sendikabürokrasileri eliyle yapmaya çalışıyorlar. Gezi Parkı eylemlerinin ilk gününden iti-baren, işçi sınıfının sürece dahil olmasıgerektiğini savunan Toplumsal eşitlik, sü-rekli olarak, direnişin gerçek bir zaferelde etmesi için işçi sınıfının eylemli mü-dahalesine ihtiyacı olduğunu vurguladı.işçi sınıfının eylemli desteği, onun kenditaleplerinin Gezi Parkı direnişçilerinin ta-lepleriyle birleştirilmesini ve bu uğurdaüretimin durdurulmasını gerektirir. Bu da,işçilerin sendika bürokrasilerinin deneti-minden kurtulmasına, kendi mücadelecitaban örgütlenmelerini yaratmasına vesınıfının diğer bileşenleriyle bütünleşme-sine bağlıdır. BDP’nin rolüGezi Parkı eylemleri, BDP’nin burjuva sı-nıfsal karakterini ve onunla akP arasın-daki işbirliğinin gerici özünü açığavurmuştur. BDP istanbul milletvekili SırrıSüreyya Önder’in, eylemin ilk günündenitibaren alanda protestocuların yanındayer aldığını biliyoruz. ama Önder’in, sonderece doğru bir şekilde direnişçilerin ya-nında yer aldığında, sürecin nerelere ev-rileceği hakkında -herkes gibi- hiçbir fikriyoktu. Zaten, o sıralarda yüz dolayındaçevrecinin gerçekleştirdiği “Gezi Parkı di-renişi”, ne diğer partiler ne de BDP içinböylesi yakıcı bir sorundu.

BDP’nin akP iktidarına yedeklenmiş ha-lini açıkça bir kez daha ortaya çıkartanşey, direnişin, işçi sınıfının aktif ve örgütlükatılımı durumunda iktidarı devirme teh-likesi içerecek şekilde, bütün ülkeye yayıl-ması oldu. BDP önderliği, 77 ilde yüzbinlerce insanısokaklara döken kitlesel seferberliğe des-tek vermediğini ilan etti ve kürtleri onlarakatılmamaya çağırdı (BDP önderliğininbu tutumuna rağmen kürt emekçileri vegençliğinin bir kesiminin mücadeleyi ka-rarlılıkla desteklediğini biliyoruz). BDP,sözde “barış sürecine zarar gelmemesi”bahanesiyle aldığı bu kararını, “ulusalcı-ların olduğu yerde olmayız” türü “gerek-çeler” ile destekledi. akP de, BDP’ninverdiği bu desteği “içten” bir teşekkür ilekabul etti (iktidar sözcülerinin teşekkür et-tiği diğer partinin MHP olması, tarihsel birironidir).BDP’nin Gezi Parkı eylemlerine destekvermemesi, kürt burjuvazisinin, akP’nin11 yıldır sürdürdüğü bütün işçi sınıfı düş-manı politikalara, toplumsal yaşamınislam ekseninde yeniden biçimlendiril-mesi çabasına, otoriter bir rejimin inşasıyönünde attığı adımlara ve Suriye’de yü-rütülen savaşa verdiği desteğin; kapsamlı

İşçi sınıfının eylemli desteği, onun kenditaleplerinin Gezi Parkı direnişçilerinintalepleriyle birleştirilmesini ve bu uğurdaüretimin durdurulmasını gerektirir. Bu da, işçilerin sendika bürokrasilerinindenetiminden kurtulmasına, kendimücadeleci taban örgütlenmeleriniyaratmasına ve sınıfının diğer bileşenleriyle bütünleşmesine bağlıdır.

Polis terörü uygulanan bütünillerin valileri ve emniyet

müdürleri ile İçişleri Bakanı istifaetsin.H

Bu saldırılarda halka karşı suçişleyen polisler görevden alınıp

yargılansın

H

Bütün meydanlar işçi veemekçilere açılsın

H

“Taksim projesi” ve “kentseldönüşüm” yağması durdurulsun

H

Göstericilere karşı her türlü gazkullanımı yasaklansın

H

Gözaltındaki bütün göstericilerserbest bırakılsın

talepler

Ü

Page 4: TE Taksim Gezi Parkı Bülteni

toplumsalsınıfsız sınırsız sömürüsüz bir dünya için

e ş İ t l İ k haziran 20134 gezi parkı bülteni

bir toplumsal karşı-devrim sürecinde var-dığı noktanın ifadesidir. Ortadoğu’nun yangın yerine döndüğü birdönemde, dışarıda savaş kışkırtıcılığıyapan, içeride ise en küçük muhalefetekarşı acımasızca polis terörü estiren biriktidarın “barışın” bir parçası olacağınıdüşünmek gafletinden kurtulamayanküçük burjuva solu da, kürt işçi ve emek-çilerini akP hükümetinin adım adım inşaetmeye çalıştığı baskıcı totaliter rejiminkucağına itmeye devam etmektedir. enson Gezi Parkı eylemlerine yansıyan ge-lişmelerden, önümüzdeki dönemde akPhükümetinin artan gerici ve baskıcı uygu-lamalarının BDP içerisinde önemli kırıl-malara yol açacağını görmek zor değil.Tarihi boyunca hiçbir ciddi özeleştiri yap-mamış olan ve burjuva “barış” uğrunaPkk/BDP’nin -dolayısıyla da akP’nin-kuyruğunda politika yapan küçük burjuvasolunun bu son durumdan gerekli ders-leri çıkartıp çıkartmayacağından ise emindeğiliz. Yaklaşan fırtınaya hazırlanalımaz sayıda çevrecinin “sıradan” eylemiolarak başlayan ama polisin müdahale-sinin ardından 77 ilde yüzbinlerce kişininkatıldığı protestolar, yıllardır vurguladığı-mız bir gerçeği gözler önüne sermiştir:içinde bulunduğumuz küresel kriz döne-minde, hiç umulmadık bir yerde çakan kı-vılcım, en istikrarlı görünen iktidarlarısarsabilecek devasa bir yangına dönüşe-bilir. .On gündür tüm Türkiye’yi sarsan kitleseleylemlerin arkasında, sermaye sınıfınıntemsilcisi olarak akP’nin on yıldır sürdür-düğü ve son birkaç yıldır acımasızca de-rinleştirdiği işçi düşmanı politikalar ve

gerici-baskıcı uygulamalaryatmaktadır. Bu eylemlerde patlayan bi-rikmiş öfkenin ve akP ikti-darının gidereksaldırganlaşmasının başlıcanedeni, onun aBD emper-yalizminin yanında sürdür-düğü yayılmacı dış politika ve Suriye’dekiiç savaştır. iktidarın aBD emperyalizminintaşeronu olarak sürdürdüğü dış politi-kada ardı ardına yaşadığı başarısızlıklarave yenilgilere, içeride pervasızca uygula-maya konan yağma ve rant projeleri eşliketmektedir.akP iktidarı yangından mal kaçırırcasınakamu kaynaklarını uluslararası sermaye-nin rantına açmayı hedefleyen bu proje-lerinin altında, başta cari açık olmaküzere kamu borçlarını finanse edip kriziöteleme hesabı yatmaktadır. kentsel dö-nüşüm adı altında başlayan bu yağma,üçüncü havaalanı, üçüncü köprü ve kanalprojesi ile sürüyor. Binlerce eylemcinin ya-pılmasına karşı çıktığı Topçu kışlası pro-jesi bu yağmanın en son ifadesidir.ancak yaşanmakta olan kriz, günü kur-tarmaya ve eşi-dostu zengin etmeye yö-nelik bu tür yağmalarla engellene-meyecek kadar ciddidir. Dahası, bizzat bupolitikaların yakınlaştırdığı kriz, büyükbankaları ve şirketleri içine çekecek, bin-lerce işyerini iflasla ve yüzbinlerce insanıişsizlikle karşı karşıya bırakacak; devasatoplumsal altüst oluşları da beraberindegetirecektir. Bu anlamda, egemen siyasi çevrelerdeTunus’a, Mısır’a ya da Yunanistan’a yapı-lan benzetmeler hiç de temelsiz değildir.Onlar, her an patlak verecek ve devasakitlesel hareketlere yol açacak olan bir

krizin, kendi iktidarlarını ve ayrıcalıklarınıtehdit edeceğinin farkındalar. Mısır’da,Tunus’ta ya da Yunanistan’da yaşanan-lardan etkilenenler, kuşkusuz, yalnızcaegemenler değil. Bu ülkelerde yaşanan-lar, 10 gündür Türkiye’nin neredeyse ta-mamında sokaklarda ve alanlarda olanve korku duvarını aşmış yüzbinlerce in-sana da ilham vermektedir. ancak, Yunanistanlı, Tunuslu ve Mısırlıkardeşlerimizin eylemlerinden ilhamalmak yetmez. Onların yaşadıklarındandersler de çıkarmamız gerekir. Bütün buülkelerde işçi sınıfı ve gençlik, küresel ser-mayenin emrindeki iktidarları devirdiama onların yerini, aynı politikaları sür-düren sözde “muhalif” benzerleri aldı.enternasyonalist ve sosyalist bir perspek-tifle donanmış işçi sınıfı önderliğinin ol-madığı koşullarda, başka türlüsü demümkün değildi. Devirdikleri iktidarlarıburjuvazinin başka kesimlerine kaptıranTunuslu ve Mısırlı emekçiler, şimdi, onlarakarşı mücadele ediyor.Yaklaşan toplumsal altüst oluşlara, Tunus,Mısır ve Yunanistan’da bugün yaşanan-ları da gözönünde bulundurarak hazır-lanmamız gerekiyor. akP iktidarınınTürkiyeli emekçileri ve gençliği mahkûmetmeye çalıştığı karanlıktan ilerici bir çıkı-şın tek koşulu, işçi sınıfının enternasyona-list sosyalist bir perspektifle donanmışolmasıdır. Yalnızca böylesi bir perspektifledonanmış partisi etrafında örgütlenmişbir işçi sınıfı geniş halk kitlelerine başa-rıyla önderlik edebilir ve ezilen kitlelerisosyalist kurtuluşa taşıyabilir. içinden geç-mekte olduğumuz süreç, böylesi bir par-tinin eksikliğinin yakıcılığını göster-mektedir.

HHHH

AKP iktidarının Türkiyeli emekçileri vegençliği mahkûm etmeye çalıştığı

karanlıktan ilerici bir çıkışın tek koşulu, işçisınıfının enternasyonalist sosyalist bir

perspektifle donanmış olmasıdır.

Hbizeyazın

[email protected]

Page 5: TE Taksim Gezi Parkı Bülteni

Bill Van auken

4 Haziran günü, yüz binlerce insanın is-tanbul’un Taksim Meydanı’na döküldüğüve ankara ile izmir’in yanı sıra 65 dola-yında başka kentte sokaklara çıktığı pro-testoların birinci haftasında,Cumhurbaşkanı abdullah Gül, kaygılı işadamlarına, olayların 2011’de Tunus veMısır’da patlayan devrimlerle karşılaştırı-lamayacağı konusunda güvence verdi.Gül, istanbul borsasının kitlesel kabarışatepki olarak yüzde 10,5 düşmesinden yal-nızca bir gün sonra, Türkiye’deki uluslar-arası Yatırımcılar Birliği’nin birtoplantısına hitap ediyordu.Gül, “iki yıl önce, benzeri nedenlerdendolayı londra’da otomobiller yakılmış vedükkânlar yağmalanmıştı” dedi ve şöyledevam etti: “ekonomik kriz nedeniyle is-panya’da yaşanan isyanlar sırasında in-sanlar meydanları doldurdu. ‘Wall Street’iişgal et’ hareketi, aBD’de aylarca sürdü.Türkiye’de olanlar bu ülkelerdekilere ben-zemektedir.”Bu tür güvenceler, sürmekte olan toplum-sal protestoların, yatırımlarını tehlikeyedüşüreceğinden korkan işadamları içinmuhtemelen bir teselli oldu. Doğu ile Batı arasında duran Türkiye, heriki dünyanın tüm patlayıcı çelişkileriningirdabına sürüklenmiş durumda. Türkiye,

yoğun kemer sıkma politikaları dayatanavrupa Birliği’ne (aB) üyelik peşinde ko-şarken, aynı zamanda, Suriye’de rejimdeğişikliği için sürdürülen aBD desteklimezhep savaşına derinlemesine bulaşı-yor.Silahlı karşıtlarını bastırdığı için esad’ın is-tifa etmesini isteyen Başbakan Recep Tay-yip erdoğan, Washington’ın öncüpersoneli işlevini gören kişidir. O, “kendihalkını öldüren bir önder meşruluğunu yi-tirmiştir” diye ilan etmişti. erdoğan’ın bas-kıcı güçleri, şimdiye kadar, 3.200’denfazla barışçı Türkiyeli protestocuyu yaralarve 3.300’den fazlasını tutuklarken, üç ki-şiyi öldürmüştür.2011’deki iki devrimde ve Cumhurbaş-kanı Gül’ün gönderme yaptığı Batı’dakiolaylarda olduğu gibi, Türkiye’deki isya-nın kökleri kapitalist toplumda ve onunküresel krizinde yatmaktadır. Bu, her şey-den önce, Türkiye’deki toplumsal eşitsiz-liğin, Başbakan erdoğan ile onun islamcıakP (adalet ve kalkınma Partisi) hüküme-tinin yönetimde olduğu on yıldan uzunsüre içinde, daha önce tanık olunmadıkölçüde artmasında ifade edilmektedir. istanbul Gezi Parkı’nın bir alışveriş mer-kezinin yapılmasına yol açacak şekildedümdüz edilmesini durdurmaya çalışanbir avuç protestocuya yönelik baskının,Türk çevik kuvvet polisinin vahşiliğinekarşı koymaya hazır yüzbinlerin ulusal öl-

çekte, böylesine güçlü bir protesto hare-ketini ateşlemesi başka türlü açıklana-maz.Park projesi, erdoğan hükümetinin, istan-bul’u, işçi sınıfını kent dışına kovarak zen-ginler ve ayrıcalıklı kesimler için bir limanhaline getirmeye çalışırken, akP’nin asılsiyasi zemini olan bir avuç eş-dost kapi-talisti zenginleştirmek için kamu alanınıözelleştirmek biçimindeki saldırgan ve ge-rici piyasa politikalarının simgesidir. Da-hası, ek olarak, Türkiye işçi hareketiningeleneksel toplanma noktası olan TaksimMeydanı’nın yanına bir cami yapma teh-didinde bulunan ve Boğaz’daki üçüncüköprüye, adı alevi azınlığın katledilme-siyle kötüye çıkmış olan 16. yüzyıl Os-manlı padişahının adını veren erdoğan,islamcı gericiliği teşvik etmektedir.akP iktidarının saldırılarının en ağır be-delini ödeyen, Türkiye işçi sınıfıdır. Türki-ye’deki kapitalistler, başka yerlerdeolduğu gibi, 2008’deki dünya mali kri-zini, ücretleri düşürmek ve işçilik maliyet-lerini azaltmak için değerlendirdiler.2009’un başlarında, işsizlik yüzde 16’yaulaşmıştı. O zamandan bu yana yaşananbüyüme, büyük ölçüde, yeni işyerleri oluş-turmaksızın elde edilmiştir. Yeni işyerlerikurmak yerine, çalışanları düşük ücretleağır koşullarda çalışmaya zorlamak veçoğu durumda taşeron ya da geçici çalış-mayı kabul ettirmek için işten çıkarmatehditleri kullanılmaktadır.2011 yılında yayımlanan bir araştırmayagöre, Türkiye, ekonomik işbirliği ve kal-kınma Örgütü (OeCD) üyesi 34 ülkeiçinde, gelir eşitsizliği en fazla olan ikinciülkedir. Türkiye’nin durumu, Meksika’danbiraz iyi; eşitsizliğin en yüksek olduğuüçüncü ülke olan aBD’den ise biraz kötü-dür.Türkiyeli işçiler, Yunanistan’daki ve avru-pa’nın diğer yerlerindeki işçiler gibi, ülkeyibir ucuz emek cenneti ve süper kârlarınkaynağı olarak gören uluslararası banka-ların ve şirketlerin azgın saldırısıyla karşıkarşıyadır.Yüz binlerce işçi sendikaların önderli-

türkiye yol ayrımında Taksim Gezi Parkı’ndan başlayanve 77 ile yayılan kitlesel direniş,Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ileBaşbakan Yardımcısı BülentArınç’ın devreye girmesinin veDİSK ile KESK’in verdiği desteğinardından yeni bir aşamayagirmiş bulunuyor.

Ü

toplumsalsınıfsız sınırsız sömürüsüz bir dünya için

e ş İ t l İ khaziran 2013 5gezi parkı bülteni

Page 6: TE Taksim Gezi Parkı Bülteni

toplumsalsınıfsız sınırsız sömürüsüz bir dünya için

e ş İ t l İ k haziran 20136 gezi parkı bülteni

ğinde 5 Haziran günü düzenlenen grev-lere ve gösterilere katılmışken, bir bütünolarak işçi sınıfı, henüz belirleyici bir güçolarak mücadeleye girmiş değil. Tür-kiye’deki sendikalar, bugüne kadar, erdo-ğan hükümetine karşı mücadele etmeyönünde hiçbir şey yapmış değil. Onlar,bunun yerine, akP iktidarının 2008 kri-zine yanıt olarak almış olduğu kapitalistönlemleri onaylıyor ve onun “alışverişeçık” sloganı temelinde sürdürdüğü kam-panyayı destekliyorlar.Sendikalar, bu hükümetle belirleyici birhesaplaşma ile karşı karşıya gelmek iste-miyorlar. Onlar, destekledikleri avrupaBirliği’nin danışma organlarına bütünüyledahil olmuş durumdalar ve aB’nin komşuYunanistan’da ya da başka yerlerdekemer sıkma önlemlerini dayatmasınıdestekliyorlar.erdoğan hükümetini devirecek devrimcibir işçi sınıfı hareketi, yalnızca, bu sendi-kalardan bağımsız biçimde ve onlara başkaldırarak doğabilir.

Türkiye’deki olaylar, aBDemperyalizminin ve onunBasra körfezi ile Orta as-ya’ya egemen olmak ama-cıyla sürdürdüğü ve birnaTO üyesi olarak Tür-kiye’nin kilit rol oynadığı mi-litarist saldırısının derinleşenkrizini yansıtmaktadır.Şimdi sürmekte olan hare-ketin başlamasından yal-nızca iki hafta önce,erdoğan Washington’daydı ve kendisini“bölgede ve tüm dünyada güçlü bir müt-tefik ve ortak olduğu” için öven Obamaile yanyanaydı. Washington, erdoğan hü-kümetini -onun siyasi muhaliflere, gaze-tecilere ve etnik azınlıklara yönelik polisdevleti baskısına rağmen- Ortadoğu içinbir model, aBD’nin Mısır ve Tunus’ta dev-rimci kitlelere karşı desteklediği türdesözde “ılımlı islamcı” bir yönetim olarakyüceltmişti. Şimdi, Türkiye’deki halk kitle-leri bu modeli reddediyor.

Türkiye’yi Suriye ve iran’ı istikrarsızlaş-tırma kampanyasında bir ileri üs olarakkullanan Washington, halkın geniş ço-ğunluğunun el kaide bağlantılı islamcımilislerin Suriye Devlet Başkanı Beşaresad’ın devrilmesine yönelik savaşta ve-killer olarak kullanılmasına karşı olduğuve aynı güçlerin kendilerine karşı da salı-verileceğinden kaygılandığı bu ülkeyi is-tikrarsızlaştırmayı başarmıştır.Türkiye bir yol ayrımındadır. Mücadeleyekatılan Türkiyeli işçiler açık bir tercihlekarşı karşıya. Onlar, her zamankindendaha doğrudan bir şekilde, stratejik vekâr çıkarları arayışı içindeki emperyalizmeliyle teşvik edilen mezhep eksenli kanlısavaşlara; iran’ın, aBD’nin, Rusya’nın,Çin’in ve diğer büyük güçlerin dahil ol-duğu küresel bir yangının patlamasınayol açabilecek savaşlara sürükleneceklermi?Yoksa işçi sınıfı, emperyalizme ve Türkiyeburjuvazisinin laik ya da islamcı bütünkesimlerine karşı yoksul köylüleri ve ezi-lenleri arkasına aldığı bağımsız bir dev-rimci mücadele yoluyla kendi sosyalistçözümünü geliştirecek mi?istanbul’da ve Türkiye’nin tüm kentlerindesokaklara dökülen protesto hareketininkısa vadede nasıl sonuçlanacağı belirsiz.ama Türkiye işçi sınıfının mücadeleyedahil olması, Ortadoğu, avrupa ve dahaötesi için devrimci sonuçlar taşıyan dünyatarihsel önemde bir konudur.

HHHH

http://wsws.org/en/artic-les/2013/06/06/pers-j06.html

Washington, Erdoğan hükümetini -onunsiyasi muhaliflere, gazetecilere ve etnikazınlıklara yönelik polis devleti baskısınarağmen- Ortadoğu için bir model, ABD’ninMısır ve Tunus’ta devrimci kitlelere karşıdesteklediği türde sözde “ılımlı İslamcı” biryönetim olarak yüceltmişti. Şimdi,Türkiye’deki halk kitleleri bu modelireddediyor.

Hwsws .o rg

Dördüncü Enternasyonal’in

Uluslararası Komitesi’nin günlük yayın

organını Dünya Sosyalist Web

Sayfası’nı izle, tavsiye et!

DİSK üyesi işçiler Taksim Meydanı’na girerken.

Page 7: TE Taksim Gezi Parkı Bülteni

toplumsalsınıfsız sınırsız sömürüsüz bir dünya için

e ş İ t l İ khaziran 2013 7gezi parkı bülteni

gülü çiğdemi filan bıraksardunyayı karidesi filan bırakacıyı ve ölümleri bırakoy pusulalarını ve seçimleri bırakseçimleri özellikle bırakçünkü açlık çoğunluktadır

her kişinin ukala ömrü yeter sanılır çiçeklenmeye

ve dünyanın karanlığındanbir aşk bahaesiyle kurtulmayakaçıp giden baharları anısıelden ele devredilen bir gençlik duygusulaleler sümbüller ve bütün öbür boklarpüsürlerhakkım var mıdır buları söylemeye-vardırgüneş doğarken ve batarkenyazda kışa girerken ve kıştan çıkarkenve dağda ve kırda hakkım vardır-çünkü en azından dünyadan dölsüz katırlar geçer yüklü vagonlar geçerdemir yüklü şilepler geçeryedenleri, işletenleri ve tayfalarıylave onların karıları ve çocuklarıylave bilinmez sanılır geleceği bir demiryolu makasçısınınoysa kesinlikle yazılımıştırher sevgi kitabında asıl olan açlıktırçoğunluktadırsevişmek o yüzden gereklidirevet, açlık yok olsun bütün inceliklermendiliniz var mı, kabak ograten böf strogonof mantar fileminyongüneş görmemiş midyemidye görmemiş güneşve soygun halindeki otel malzemelerive altın arayıcılarve istedikleri yerlerde yüksek graviteli petrol bulanlar

hem thames kıyısındahem mekong deltasında bir kalça fotoğrafına bunlarla birliktebakanlarçoğunlukta değildiraçlık çoğunluktadır

artık her şeyi yaşadıkve birlikte düşündükve düşündük ki her şey cehennembir bakıştave cehennembaşarılmamış bir şavaştırdünyanın ortasında kullanılmamaış bir sucehennem insanın kendi ciğeriat sırtında taşıanan ölükudağa girmeyen bebekaranlıklarda açan çiçekleribir insanın ölümüne dönüşübir insan ölümü olmaya çünkü açlık çoğunluktadır.

-işte o zaman diyorum ki-gelişin şen olsan seninher şey esirgesin seniçünkü açlık çoğunluktadırve ezecektir gücüyle dünyayı-ikimize bir aşk elbette yetmeztürlü şeylerin savunulduğu-dirlie eşitliğe tokluğaartık ayıp olan tokluğaçünkü açlık çoğunluktadırAçlık.

Turgut Uyar

Açlık

Çoğunluktadır

Page 8: TE Taksim Gezi Parkı Bülteni

toplumsalsınıfsız sınırsız sömürüsüz bir dünya için

e ş İ t l İ k haziran 2013gezi parkı bülteni

ZeYneP SenCeR

Gezi Parkı direniş eylemlerinde polisterörü yüzünden birçok arkadaş ya-

ralanmış ve iki genç arkadaşımızı yitirmiş-ken mizah üzerine yazmak hiç kolaydeğil. ancak, Gezi Parkı’na istiklal, Gü-müşsuyu ya da Harbiye’den ulaşmaya ça-lıştığınızda, eylemciler tarafından açıkhava müzesine dönüştürülmüş sokaklarıgörüp, üzerine düşünmeden edemiyorsu-nuz. Direnişçilerin, günlerdir mücadele et-tiği ve ele geçirdiği alan, aşılması zorbarikatlarla ve umutlandıran, neşelendi-ren duvar yazılarıyla, günlerin izlerini ta-şıyor. Gezi Parkı’nı Topçu kışlası adıyla, serma-yeye terk etme hevesi kursağında kalmışiktidar sahiplerinin, otoriter ve taviz ver-meyen basın açıklamaları, eylemin ilk gü-nünden beri meydanda varlığını gösterenpolis terörü, tahmin edilenin aksine alanıboşaltmadı. Polisin, parkta ağaç nöbetitutan eylemcilere düzenlediği sabah bas-kınları, çadırları yakması ve iktidarın per-vasız açıklamaları, daha önce birçok defayaşandığı gibi kitleyi sindirmedi, meydan-ların kitleselleşmesine sağladı. Malumu-nuz, polis saldırdıkça sokak kalabalıklaştı,iktidar konuştukça insanlar örgütlendi.Örmeye çalıştıkları korku duvarı günlerdirsüren çatışmalarla ve mizahla alaşağıedildi. Meydanlar kalabalıklaştıkça, bari-katlar kuruldu. Barikatlar kazanıldıkça,mizah gelişti. Mizah geliştikçe korku yiti-rildi.

Direniş bir haftayı geride bıraktığındaTaksim’e çıkan sokaklar, aziz nesin’in“Karikatür ille de çizgiyle yapılmıyor. Çizgidışındaki malzemeyle de yapılıyor”* söz-lerini hatırlatıyor. istiklal’de yazılama ya-pılmamış duvar bulmak mümkün değil.Direnişe destek vermeyen, polis şiddetin-den sığınacak yer arayan, eylemcilere ka-pısını kapatan işletmelerin hali iseduman! Direnişçiler bu dükkanlarda ayrıbir özenle çalışmışlar! istiklal Caddesi’niaçık alışveriş merkezine dönüştüren kapi-talizm artık bu sokakta oturmuyor. Yaşa-nanlar henüz sistemi değiştirmedi tabi, busokaklar hala sermayenin egemenliğindebir büyük “pazar”, ancak yeni biçimiyleçok daha şık. kozmetik ürünleri satan birmağazanın kepenklerine yazılan “bibergazı cildi güzelleştirir!” mottosu bunun ör-neklerinden yalnızca biri.istiklal’den yukarı doğru yürüdükçe, “Bi-beri bal eyledik, meydanları dar eyledik”,akM’nin yanından geçerken, “Gezi’yedoğru işgali göreceksin, sakın şaşırma!”,Dolmabahçe’den yürürken, “Ne duruyor-sun be at kendini denize, görmüyor musunher yanda hürriyet” yazılamaları, eyleminşiirsel mizahını ortaya koymakta. içi boşaltılmış, klişeleşmiş sloganları gö-remeyeceğiniz gibi, bu sloganlarla dalgada geçiliyor. Hemen hemen her sokakarasında rastlayacağınız “Çare Drogba”ve “Gekas göreve” hem kitlelerin kurtarı-cısı rolüne bürünmüş siyasi yapı ve kişi-lerle eğleniyor hem de dipten ve derindenbir çözüm arayışı mesajını veriyor.Cinsiyetçi sloganlar da yok değil. Bu daansızın beliren kitlesel bir eylemin doğalsonucu. kendinden çok emin bir iktidarakarşı biriken öfkenin aslında düşük gelirli,bol kredili yaşama duyulan öfke oldu-ğunu itiraf edememiş kalabalıklar, yaşa-dıklarının sorumlusu ve aynı zamanda

sebebi olan kapitalizmin ve cinsiyetçiliğinanlamını mücadele içinde öğreniyorlar.Bu cinsiyetçi sloganlara karşı meydandaduyarlılık geliştiriliyor. Direnişçilerden ba-zıları bu yazıları sildi bile!iktidarın polis teröründe ısrarcı tutumuna,“Orkid bile kanı sizden daha iyi durdurur”,“Polis simit sat, onurlu yaşa”, “ya ameli-yatlı yerime gelseydi” yazıları, sıkı cevap-lar. içki yasağına karşı eylemcilerin sözleride bu duvarlarda: “O son birayı yasakla-mayacaktın”, “Şerefine Tayip”, “Memle-keti ayyaşlar kurtarıyor” yazılamalarıeylemcilerin şerefine içmeyi gerektiriyor.unutmadan, yoğun biber ve portakal gazısaldırısına karşı, hayat kurtarıcı bir işlevgören mide ilacı Talcid de unutulmamışvefalı eylemciler tarafından, yine bir ke-penkten: “Her yer Talcid, Her yer direniş!”.eylemcilerin korkuyla dalga geçtiği, belkibu sayede ondan kurtulduğu sloganlarsa,en unutulmaz örnekler. “Tayip Bieber”,“Yeter artık ya polis çağıracam”, “Polis nehaber canım”, “Oh biber!”, “Bu biber gazıbi harika dostum”, “Polis kardeş gerçektengözlerimizi yaşartıyorsunuz” yazıları, Çarşıgrubunun “biber gazı oley, biber gazı”sloganlarıyla eylemcilere cesaret veriyor!Birçoklarının kamu malına zarar olarakalgıladığı duvar yazıları, vandalca birçaba olmadığı gibi estetik değeri olan, öf-kenin sanata dönüştüğü yaratıcı işler ola-rak okunmalı. Sanat yalnızca holdinglerinsponsor olduğu büyük galeride saklıdeğil! Direnişin de bir sanat olduğunu veonurlu bir yaşam için direnenlerin duvar-larda bıraktıkları izlerin estetiğini görmez-den gelmenin vandallık olacağını daeklemeli! kimsenin tahmin etmediği bir hızla büyü-yen Gezi Parkı direnişi, basının ve burju-vazinin tüm manipülasyonuna karşıvarlığını sürdürüyor. kafası karışık amakimseye eyvallahı yok. Belki hiç farkındaolmadan gelecek günlerin provasını ya-pıyor. Belki hep duvarlara kimin yazı yaz-dığını merak ediyorlardı, sahiden artıkbiliyorlar.

HHHH

*Neyi, Neden, Nasıl Anlatıyor KarikatürKim, Niye Çiziyor, Önder Şenyapılı, sf. 9

her yer mizahher yer direniş

“Hep duvarlara kimin yazdığınımerak etmişimdir. Artık biliyorum.”

Biz Duvar Yazısıyız/Gülay Kutal