T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ...
Transcript of T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ...T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ...
T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ NEONATOLOJİ BİLİM DALI
ÇUKUROVA BÖLGESİNDE KORDON KANI GLUKOZ 6 FOSFAT
DEHİDROGENAZ AKTİVİTESİ, YAPISI, MOLEKÜLER ÖZELLİĞİ
VE YENİDOĞAN HİPERBİLİRUBİNEMİSİ ÜZERİNE ETKİSİ
Uzm. Dr. FERDA ÖZLÜ
YAN DAL UZMANLIK TEZİ
TEZ YÖNETİCİSİ
Prof. Dr. Mehmet SATAR
ADANA 2007
T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ NEONATOLOJİ BİLİM DALI ÇUKUROVA BÖLGESİNDE KORDON KANI GLUKOZ 6
FOSFAT DEHİDROGENAZ AKTİVİTESİ, YAPISI,
MOLEKÜLER ÖZELLİĞİ VE YENİDOĞAN
HİPERBİLİRUBİNEMİSİ ÜZERİNE ETKİSİ
Uzm. Dr. FERDA ÖZLÜ
YAN DAL UZMANLIK TEZİ
TEZ YÖNETİCİSİ
Prof. Dr. Mehmet SATAR
DESTEKLEYEN BİRİM: Çukurova Üniversitesi Bilimsel Projeler Araştırma
Birimi
ADANA 2007
i
TEŞEKKÜR
Neonatoloji yan dal eğitimim sırasında birlikte çalışmaktan büyük mutluluk
duyduğum, birikimiyle eğitimimi pekiştiren başta tez yöneticim Sayın Prof Dr Mehmet
SATAR olmak üzere Prof Dr Nejat NARLI’ya, Doç Dr Hacer Y YAPICIOĞLU’na,
Uzm Dr Kenan ÖZCAN’a, Uzm Dr Erdal TAŞKIN’a ve bütün Yenidoğan Yoğun
Bakım Ünitesi çalışanlarına, araştırma görevlileri ve intörn doktor arkadaşlara ayrı ayrı
teşekkür ederim.
Tez çalışmamda biyokimyasal çalışmaları titizlikle gerçekleştiren Sayın Prof.Dr.
Kıymet AKSOY’a, Dr Şule Menziletoğlu YILDIZ’a, Uzm İsa ÜNLÜKURT’a teşekkür
ederim.
Kordon kanı toplanması sırasında destek veren başta Sağlık Bakanlığı olmak
üzere Adana Doğumevi, Çukurova Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi
çalışanlarına teşekkür ederim.
Yan dal uzmanlık eğitimim süresince desteğini hep hissettiğim sevgili eşime
teşekkür ederim.
Tez çalışmamı TF2004LTP15No’lu proje olarak destekleyen Çukurova
Üniversitesi Bilimsel Projeler Araştırma Birimi’ne ayrıca teşekkür ederim.
Uzm Dr Ferda Özlü
Adana / 2007
ii
İÇİNDEKİLER
TEŞEKKÜR i
İÇİNDEKİLER ii
ŞEKİL LİSTESİ v
TABLO LİSTESİ vi
KISALTMALAR vii
ÖZET VE ANAHTAR SÖZCÜKLER viii
ABSTRACT-KEY WORDS x
1.GİRİŞ VE AMAÇ 1
2.GENEL BİLGİ 3
2.1. Yenidoğan sarılığı 3
2.2. Yenidoğan sarılığının fizyolojisi 3
2.2.1 Bilirubin sentezi 4
2.2.2 Bilirubinin plazma transportu 4
2.2.3 Bilirubin metabolizması ve karaciğerdeki transportu: 5
2.2.4 Alımı 5
2.2.5 Konjugasyon 6
2.2.6 Atılımı 6
2.2.7 Enterohepatik sirkülasyon 6
2.3 Yenidoğan sarılığının epidemiyolojisi 7
2.3.1 Irk, ailesel ve genetik faktörler. 7
2.3.2 Doğuma ait faktörler 8
2.3.3 Bebeğe ait faktörler 8
2.4 Anne sütü ve sarılık 8
2.5 Fizyolojik sarılık 9
2.6 Yenidoğanda patolojik sarılık 10
2.6.1 Rh uyuşmazlığı 11
2.6.2 ABO uyuşmazlığı 12
2.6.3 Eritrosit membran defektleri 12
iii
2.6.4 Hemoglobinopatiler 12
2.6.5 Polisitemi 13
2.6.6 Azalmış bilirubin atılımı 13
2.6.6.1 Criggler Najjar Sendromu 13
2.6.6.2 Gilbert Sendromu 13
2.6.7 Doğuştan metabolizma hastalıkları 14
2.6.7.1 Galaktozemi 14
2.6.8 Hipotiroidizm 14
2.6.9 Eritrosit enzim defektleri 14
2.6.9.1 Pirüvat kinaz eksikliği: 14
2.6.9.2 Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz eksikliği ( G6PD enzim eksikliği): 14
2.6.9.2.1 Glukoz 6 fosfat Dehidrogenaz Enziminin Genetik Özellikleri 18
2.6.9.2.3. Türkiye’de Saptanan G6PD Varyantları 20
EÇ 3.GEREÇ VE YÖNTEM 22
3.1. Gereçler 22
3.2. Enzim Kinetik Çalışma 23
3.2.1. G6PD Aktivitesinin Kantitatif Ölçümü 23
3.2.1.1. Hemolizat Hazırlanması 23
3.2.1.2. Yöntem 24
3.2.2. G6PD Enziminin Kısmi Saflaştırılması 24
3.2.2.1. Ayıraçlar 25
3.2.2.2 Yöntem 26
3.2.3. Kısmi saflaştırılan enziminin kinetik özelliklerinin incelenmesi 26
3.2.3.1. Ayıraçlar 27
3.2.4. Moleküler Çalışma 31
3.2.4.1. DNA Eldesi 31
3.2.4.1.1. Ayıraçlar 31
3.2.4.1.2. Yöntem 32
3.2.4.2. Polimeraz Zincir Reaksiyonu 33
3.2.4.2.1. Ayıraçlar 33
iv
3.2.4.3. Amplifiye G6PD Gen Ürününün Restriksiyon Endonükleaz ile
Kesilmesi (RFLP)
34
3.2.4.4. Agaroz Jel Elektroforezi 35
3.2.4.4.1. Ayıraçlar 35
3.2.4.4.2. Yöntem 36
3.2.4.5. Mikroarray çalışma 37
4.BULGULAR 38
5.TARTIŞMA 48
6.SONUÇ ve ÖNERİLER 52
7.KAYNAKLAR 53
8.ÖZGEÇMİŞ 61
v
ŞEKİL LİSTESİ
Şekil no Sayfa no
Şekil 1: Glukoz- 6-fosfat dehidrogenaz geni 18
Şekil 2: Eritrositlerdeki G6PD’nin oksidan ajanlara karşı ana metabolik rolü 19
Şekil 3: Olguların Gd Akdeniz mutasyonunun elektroforetik görünümü 40
Şekil 4a: BEBEK O.K’nın KmG6P eğrisi 41
Şekil 4b: BEBEK O.K’nın KmNADP eğrisi 41
Şekil 4c: BEBEK O.K’nın pH eğrisi 41
Şekil 5a: BEBEK F’nin KmG6P eğrisi 42
Şekil 5b: BEBEK F’nin KmNADP eğrisi 42
Şekil 5c: BEBEK F’nin pH eğrisi 42
Şekil 6a: BEBEK İ’nin KmG6P eğrisi 43
Şekil 6b: BEBEK İ’nin KmNADP eğrisi 43
Şekil 6c: BEBEK İ’nin pH eğrisi 43
Şekil 7a: BEBEK K’nin KmG6P eğrisi 44
Şekil 7b: BEBEK K’nin KmNADP eğrisi 44
Şekil 7c: BEBEK K’nin pH eğrisi 44
Şekil 8a: BEBEK D’nin KmG6P eğrisi 45
Şekil 8b: BEBEK D’nin KmNADP eğrisi 45
Şekil 8c: BEBEK D’nin pH eğrisi 45
Şekil 9a: BEBEK G’nin KmG6P eğrisi 46
Şekil 9b: BEBEK G’nin KmNADP eğrisi 46
Şekil 9c: BEBEK G’nin pH eğrisi 46
vi
TABLO LİSTESİ
Tablo no Sayfa no
Tablo I: Patolojik indirekt hiperbilirubinemi nedenleri 10
Tablo II: Hemolize yol açan ilaç ve kimyasallar 16
Tablo III: İnsan G6PD’sinin Moleküler Özellikleri 19
Tablo IV: En yaygın gözlenen G6PD varyantlarının kinetik özellikleri 20
Tablo V: Türkiye’de saptanan G6PD varyantları 21
TabloVI: G6PD ölçümü 24
Tablo VII: Kısmi saflaştırılan G6PD ait KmNADP değerinin saptanması 28
Tablo VIII: Kısmi saflaştırılan G6PD ait KmG6P değerinin saptanması 29
Tablo IX: Kısmi saflaştırılan G6PD’ye ait analog çalışması 30
Tablo X: PCR karışımı 34
Tablo XI: RFLP karışımı 35
Tablo XII: Olguların klinik bulguları 39
Tablo XIII: Olguların Kinetik Bulgularının GdB+ ve Gd Akdeniz mutasyonu ile
karşılaştırılması
47
vii
KISALTMALAR
CO Karbonmonoksit DNA Deoksiribonükleik asit Ig İmmünglobulin G6P Glukoz-6-fosfat G6PD Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz Gal-6-P Galaktoz-6-fosfat Gd A- A- tipi glukoz-6-fosfat dehidrogenaz varyantı Gd A+ A+ tipi glukoz-6-fosfat dehidrogenaz varyantı Gd B B tipi glukoz-6-fosfat dehidrogenaz varyantı Gd Akdeniz Akdeniz tipi glukoz-6-fosfat dehidrogenaz varyantı GSH Redükte glutatyon GSSH Okside glutatyon HMY Heksoz monofosfat yolu MgCl2 Magnesyumdiklorür NAD Nikotinamit adenin dinükleotit NADP Nikotinamit adenin dinükleotit fosfat NADPH Redükte nikotinamit adenin dinükleotit fosfat PCR Polimeraz zincir reaksiyonu SDS-PAGE Sodyum dodesül sülfat poliakrilamit jel elektroforezi UDPGT-1 Üridindifosfoglukuronat glukuronil transferaz-1
viii
ÖZET
Çukurova Bölgesinde Kordon Kanı Glukoz 6 Fosfat Dehidrogenaz Aktivitesi, Yapısı, Moleküler Özelliği ve Yenidoğan Hiperbilirubinemisi Üzerine Etkisi
Yenidoğan indirekt hiperbilirubinemisinin en sık nedenleri kan grubu uyuşmazlıkları ve eritrosit enzim defektleridir. Daha önce Çukurova bölgesinde yapılan çalışmalarda indirekt hiperbilirubinemi olgularında glukoz 6 fosfat dehidrogenaz (G6PD) eksikliği %10-11,5 arasında tesbit edilmiştir. İlaç alımına bağlı hemolitik anemi, enfeksiyona bağlı hemolitik anemi ve yenidoğan sarılığı, glukoz 6 fosfat dehidrogenaz eksikliği ile ilgili patolojilerdir. Kinetik çalışmalar, glukoz 6 fosfat dehidrogenaz enzim eksikliği olan yenidoğanlarda şiddetli hiperbilirubinemiye eğilim olduğunu göstermektedir. Gd Akdeniz mutasyonu elektroforetik olarak normal bir hareketliliğe sahip %0-10 arasında bir aktivite gösteren ve Akdeniz bölgesindeki beyazlarda daha sık olarak gözlenen bir mutasyondur. Bu çalışmada glukoz 6 fosfat dehidrogenaz eksikliği olan hastaların enzim kinetiklerinde ve mutasyondaki farklılıkların yenidoğan döneminde ortaya çıkabilen hiperbilirubinemiye etkisi, glukoz 6 fosfat dehidrogenaz kinetiğindeki farklılıklarının hiperbilirubineminin şiddetindeki rolü ve Çukurova bölgesindeki glukoz 6 fosfat dehidrogenaz varyasyonlarını araştırmayı amaçladık.
Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi, Adana Meydan Doğumevi, Çukurova Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi’nde 1 Kasım 2004- 30 Kasım 2007 tarihleri arasında doğan 200 sağlıklı term erkek bebek alındı. Enzim eksikliği X’e bağlı ressesif geçişli olduğu, heterozigot kızlarda enzim aktivitesi oldukça geniş farklılıklar gösterdiği ve bu nedenle tarama testleri ile tanı alamayabilecekleri için kız bebekler bu çalışmaya alınmadı. Ayrıca prematür doğanlar, konjenital malformasyonu olan, mekonyum aspirasyonu olan, doğumun birinci saattindeki kan gazlarına göre perinatal asfiksisi olan, doğum haftasına göre ağırlığı düşük olan bebekler çalışma dışında tutuldu. Laboratuvara gelen kan örneklerinden glukoz 6 fosfat dehidrogenaz düzeyleri belirlendi. Enzim düzeyi düşük olan örneklerde kinetik çalışma yapıldı. Ayrıca saflaştırılan örneklerin DNA’ları izole edilerek moleküler çalışma yapıldı.
Çalışmaya alınan glukoz 6 fosfat dehidrogenaz enzim eksikliği saptanan bebeklerin ve annelerinin kan grupları, bebeklerin kord kanında tam kan sayımı, direkt Coombs testi, total bilirubin, direkt bilirubin, retikülosit düzeyleri çalışıldı. Bebeklerin total bilirubin ve direkt bilirubin, hematokrit düzeyleri 3., 5., 7., 10. ve 15. günde kapiller kanda takip edildi. Amerikan Pediatri Akademisinin önerileri doğrultusunda bilirubin düzeylerine göre tedavi alması gerekenlere fototerapi veya kan değişimi uygulandı.
200 erkek bebekten altısında G6PD eksikliği saptandı (%3). Üç olguda Gd Akdeniz mutasyonu saptandı. Gd Akdeniz mutasyonu saptanan iki hastanın hiperbilirubinemi için tedavi gerektirecek kadar bilirubin düzeyleri yükselirken, bir hastanın bilirubin takiplerinde yükselme olmadı. Bu farklı klinik seyirde mutasyonun yanında kinetik farklılığında rolu olduğu düşünüldü. Mutasyonu saptanamayan diğer üç olgudan birinde kan değişimi gerektirecek kadar yükselen hiperbilirubinemi gelişirken, diğer iki olguda tedavi gerekmedi. Tüm olguların takibinde hemoliz saptanmadı. Bu
ix
konuda daha fazla olgu çalışması ve mutasyon analizlerinin yapılmasına ihtiyaç olduğu düşünüldü.
Anahtar Sözcükler: enzim kinetiği ve mutasyonu, glukoz 6 fosfat dehidrogenaz
eksikliği, hiperbilirubinemi, yenidoğan.
x
ABSTRACT
Glucose 6 Phosphate Activity, Structure, Molecular Property and Effect On Neonatal Hyperbilirubinemia in Cord Blood in Çukurova Region
The most common factors in etiology of the neonatal hyperbilirubinemia are blood group incompatibility and erythrocyte enzyme defects. The incidance of glucose 6 phosphate dehydrogenase deficiency in Çukurova region was 10-11, 5% in the former reports. Hemolytic anemia caused by medications and infections and neonatal hyperbilirubinemia are the main pathologies related to G6PD deficiency. Kinetic studies demonstrated a tendency to severe hyperbilirubinemia in G6PD deficient neonates. Gd Mediterranean, a common mutation in white race native to Mediterranean region, has a normal motility in electrophoretic studies and presents 0-10% activity. The aim of this study is to demonstrate the effect of variations in the enzyme kinetics and mutations on the neonatal hyperbilirubinemia in the G6PD deficient patients, the role of kinetic variations on the severity of neonatal hyperbilirubinemia and the glucose 6 phosphate dehydrogenase variations in Çukurova Region.
200 healthy term male neonates born at Çukurova University Balcalı Hospital, Adana Meydan Maternity Hospital, Çukurova Maternity and Children Hospital between1 November 2004-30 November 2007 were enrolled in this study. The female neonates were not involved in this study because the enzyme is inherited X linked recessive, enzyme activity shows great difference in heterozygote females and the probability of failure to diagnose the enzyme deficient females with this scanning tests. In addition, premature infants, with congenital malformations, meconium aspiration, perinatal asphyxia due to arterial blood gases results at the first hour of life, small neonates for gestational age are excluded in this study. In the laboratory G6PD levels evaluated from blood specimens. Kinetic studies are done in the enzyme deficient neonates. Also DNA of these neonates are purified and molecular studies performed.
Blood groups of the neonates and the mothers, complete blood count, direct coombs, total bilirubin, direct bilirubin levels, reticulocyte counts of the enzyme deficient neonates evaluated. Total bilirubin, direct bilirubin and hemotocrit levels of the neonates were followed in 3rd, 5th, 7th, 10th and 15th days of life from capillary blood. Phototherapy or blood exchange performed according to the American Academy of the Pediatrics protocol for hyperbilirubinemia.
Enzyme deficiency was detected in six out of 200 neonates (3%). Gd Med mutation was being detected in three enzyme deficient neonates. Two of these three enzyme deficient neonates had increased bilirubin levels needed for treatment, but one of neonates did not need treatment because of lower bilirubin levels. It is supposed that kinetic variation can play role in this different clinical progress. One of three enzyme deficient neonates without mutation had severe hyperbilirubinemia and blood exchange was being performed. Two of the neonates without mutation did not need any treatment for hyperbilirubinemia. Hemolysis is diagnosed in none of the enzyme deficient neonates. More studies about this subject for mutation analysis in a larger population is needed.
xi
Key Words: enzyme kinetics and mutation, glucose 6 phosphate deficiency, hyperbilirubinemia, neonate
1
1.GİRİŞ
Yenidoğan indirekt hiperbilirubinemisinin en sık nedenleri kan grubu
uyuşmazlıkları ve eritrosit enzim defektleridir. Daha önce Çukurova bölgesinde yapılan
çalışmalarda indirekt hiperbilirubinemi olgularında glukoz 6 fosfat dehidrogenaz
(G6PD) eksikliği %10-11,5 arasında tesbit edilmiştir 1. Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz
pentoz fosfat yolunun ilk ve hız sınırlayıcı enzimidir. Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz
eksikliği bilinen en yaygın kalıtsal enzim defektidir ve dünyada 400 milyondan fazla
insanı etkilemektedir. Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz eritrositlerin stabilitesinin ve
yaşama kabiliyetinin teminatıdır. Eritrositlerde G6PD eksikliğinin ortaya çıkarılması
hematoloji adına 1950’li yıllarda atılmış büyük bir adımdır.
Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz eksikliği, eritrositlerin genel özellikleri ile
çevresel faktörlerin birbirini etkileyerek hemolize nasıl yol açtıklarını araştırmada bir
model oluşturmaktadır. İlaç alımına (ör: antimalaryal ilaçlar) bağlı hemolitik anemi,
enfeksiyona bağlı hemolitik anemi ve yenidoğan sarılığı, G6PD eksikliği ile ilgili
patolojilerdir. Kinetik çalışmalar, G6PD enzim eksikliği olan yenidoğanlarda şiddetli
hiperbilirubinemiye eğilim olduğunu göstermektedir2.
Dünyada da 400 milyon insanda bu enzim eksikliği olduğu bilinmektedir.
Özellikle Akdeniz ülkelerinde bu enzim eksikliğine daha sık rastlanmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütünün kriterlerine göre (biyokimyasal, kinetik ve klinik) 442
farklı G6PD varyantı tanımlanmıştır. Dünyada en yaygın olarak bulunan enzim tipi
diğer varyantların tanımlanmasında ölçüt olarak kullanılan GdB+dir. Tüm populasyon
gruplarında çalışılmış en genel enzim tipidir. Gd Akdeniz elektroforetik olarak normal
bir hareketliliğe sahip %0-10 arasında bir aktivite gösteren ve Akdeniz bölgesindeki
beyazlarda daha sık olarak gözlenen bir mutasyondur 3.
Bölgemizden Adana, Balcalı ve Samandağ isimleriyle rapor edilen varyantlar
elektroforezde kat ettikleri yol, optimum pH, Km değerleri, substrat analoglarını
kullanabilme yetenekleri, inhibitörleri ve sıcaklık stabiliteleri normal enzim ile
karşılaştırılarak saptanmıştır 4.
2
Kord kanında enzim mutasyonu araştırmak amacıyla Malezya’dan yapılan bir
çalışmada sarılığı olan olgularda G6PD Viancghan, G6PD Mahidol ve G6PD Akdeniz
mutasyonları sık bulunmuş ancak sarılık kliniği açısından üç mutasyon arasında fark
gösterilememiştir5. Bölgelerindeki G6PD mutasyon farklılıklarını araştırmak amacıyla
Hindistan’dan yapılan başka bir çalışmada G6PD Akdeniz mutasyonu sık bulunmuş ve
G6PD Kerala-Kalyan ve Orissa mutasyonlarının Hint orijinli olgularda belirgin olduğu
gösterilmiştir 6.
Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz geni 13 eksondan ve 12 introndan oluşmaktadır.
Enzimin fonksiyonunu belirleyen G6PD genini 515 amino asit kodlamakta olup
mRNA’sı 18 500 baz çifti uzunluğundadır. Genel olarak birden fazla alt birimden
oluşan G6PD’nin sentezinden yalnız bir yapısal gen sorumlu olduğu için enzim tek tip
alt birim içermektedir. İnsana ait G6PD enziminin aktif formda iken moleküler
ağırlıkları 59 265 dalton olan 2 veya 4 alt birimden oluşmaktadır7,8.
Ancak son yıllarda bu yöntemlere ilaveten enzimin amino asit dizisinden ve
oligonükleotit probların hazırlanması ile cDNA dizisindeki nükleotit farklılığından
yararlanılarak moleküler düzeyde varyant analizi yapılmaya başlanmıştır4.
Bölgemizde daha önce kord kanındaki enzim düzeyleri ile ilgili çalışma yapılmış
olmasına rağmen ve enzim kinetik farklılığının hiperbilirubinemi üzerine etkisi
hakkında yapılmış bir çalışma bulunmamaktadır.
Bu çalışmada glukoz 6 fosfat dehidrogenaz eksikliği olan ve olmayan hastaların
enzim kinetiklerinde ve mutasyondaki farklılıkların yenidoğan döneminde ortaya
çıkabilen hiperbilirubinemiye etkisi, G6PD kinetiğindeki farklılıklarının
hiperbilirubineminin şiddetindeki rolü ve Çukurova bölgesindeki G6PD varyasyonlarını
araştırmayı amaçladık.
3
2. GENEL BİLGİLER
2.1 YENİDOĞAN SARILIĞI
Sarılık yenidoğan döneminin en yaygın sorunlarından biridir. Günümüzde de hala
hekimler ve aileler için önemli bir sorun olmaya devam etmektedir. Sarılıklı bebeklerin
büyük bir kısmı tamamen sağlıklı olmasına karşın, konjüge olmayan bilirubinin santral
sinir sistemine toksik etkileri nedeniyle endişe yaratmaktadır. Yenidoğan bebeklerin
hemen tümünde serum bilirubin düzeyleri erişkinlere göre yüksektir ve bunların
yarısından çoğu da hayatın ilk haftasında klinik olarak sarıdırlar.
Fizyolojik yenidoğan sarılığı bilirubin metabolizmasındaki temel basamakların
aktivite düzeylerindeki normal gelişimsel farklılıklar sonucunda oluşan aşırı bilirubin
yükü nedeniyle ortaya çıkar9. Bu tip sarılıklar bir araştırma ve tedaviyi gerektirmezken,
term bebeklerde 12,9 mg/dl’yi aşan durumlar patolojik olarak kabul edilir ve etiyolojiye
yönelik ileri araştırma yapılması gerekir.
Maisels’in 1981’de ilk tariflediği şekilde, sarılığın hayatın ilk 24 saatinde
başlaması, serum bilirubininin saatte 0,5 mg/dl’den fazla bir artış hızı göstermesi, term
bebekler için serum total bilirubin düzeyinin 12,9 mg/dl’yi aşması ya da sarılığın bir
haftadan daha uzun sürmesi gibi durumlarda patolojik sarılıktan bahsedilir10. Patolojik
sarılıkların çoğunda anne sütü ile beslenme dışında sarılığa yol açan etiyolojik bir faktör
gösterilememiştir11.
2.2 YENİDOĞAN SARILIĞININ FİZYOLOJİSİ
Bilirubin metabolizmasındaki ana basamaklar; bilirubin sentezi, plazmada
taşınması, karaciğere alımı, hepatik konjugasyon, safraya atılması ve barsaktan geri
emilmesidir.
4
2.2.1 Bilirubin sentezi:
Bilirubin hem katabolizması sonucunda oluşan yeşil bir pigment olan
biliverdinin indirgenmesi sonucunda oluşan yeşil-turuncu bir pigmenttir. Ferrik iyonu
çevreleyen bir iyonik halkası olan hem hemoglobin, myoglobin, katalaz, peroksidaz,
nitrik oksit sentetaz ve sitokromlardan oluşan çeşitli hemoproteinlerin non-aminoasit
bölümüdür.
Yenidoğanlarda üretilen bilirubinin yaklaşık %80’i dolaşan eritrositlerin
hemoglobininden gelen eritropoetik hem metabolizmasından kaynaklanır. Kalan %20
ise noneritropoetik hemin yıkılması ile ortaya çıkar. Bilirubin sentezinin büyük
kısmından sorumlu olan eritrositlerin yıkımını arttıran herhangi bir süreç eritropoetik
hem yıkımında ve bilirubin yükünde artışa yol açar. Bir gram hemoglobinin
katabolizması 34 mg bilirubin oluşumuna neden olur. Yenidoğanda doğumu takiben
yıkım altında olan kemik iliği, dalak ve karaciğer dokusundaki eritrosit prekürsörleri
bilirubin oluşumuna erişkindekinden daha fazla oranda katkıda bulunur.
Hem molekülünün katabolik yolundaki ilk basamak aynı zamanda hız kısıtlayıcı
basamak olan biliverdin oluşumudur. Mikrozomal bir enzim olan hem oksijenazın
etkisiyle gerçekleşen bu basamakta hemin alfa metilen bağı açılır, böylece vücutta
yeniden kullanılabilen demir ve solunum yoluyla uzaklaştırılan karbon monoksit (CO)
açığa çıkar12. Sonuçta biliverdin redüktaz aktivitesi ile hemen indirgenecek olan
biliverdin oluşur. Biliverdin suda eriyebilen ve kolayca atılabilen bir moleküldür.
Memelilerde biliverdin enerji gerektiren bir basamak olan sitozolik NADPH bağımlı
biliverdin redüktaz enzimi ile hızla bilirubine dönüştürülür. Sonuçta ortaya çıkan
bilirubin ankonjuge veya indirekt bilirubindir ve lipofilik olduğu için lipid hücre
membranlarını kolayca geçebilme ve normal pH’da suda erimeme özelliklerine
sahiptir13,14.
2.2.2 Bilirubinin plazma transportu:
Hemin yıkılması ile oluşan ankonjuge bilirubin serumda taşınamaz, karaciğer ya
da böbrek tarafından atılamaz, çünkü serbest bilirubinin çözünürlüğü 7,8’in altındaki
pH’larda oldukça düşüktür. Ancak ankonjuge bilirubin plazma albumini veya hepatik
ligandin gibi nonpolar, hidrofobik bileşikler için yüksek afiniteli proteinlere
5
bağlandığında plazma gibi su içeren solüsyonlarda çözünür hale gelir. Albuminin
ankonjuge bilirubin molekülüne yüksek afinitesi olsa da diğer bileşikler bağlanma
bölgeleri için yarışa girerler. Her bir albumin molekülü yüksek afinite ile bilirubinin bir
molekülünü ve daha zayıf bir afinite ile de ikincisini bağlama kapasitesine sahiptir.
Bilirubinin albumine bağlanması reversibldır. Bilirubin bağlanması dinamik bir süreçtir
ve her zaman albumine bağlı olan ve olmayan bilirubin miktarı dengedir. Term bir
yenidoğanın normal serum albumin konsantrasyon sınırları içerisinde (3,5-5 mg/dl)
maksimum 25-30 mg/dl konsantrasyondaki bilirubini taşıyacak albumin bağlanma
bölgesi vardır.
Yenidoğanlar diğer yaş gruplarından daha düşük pH’ya ve özellikle hayatın ilk
günlerinde daha düşük serum albumin konsantrasyonuna sahip oldukları için yenidoğan
döneminde albuminin bilirubine afinitesinin daha düşük olması beklenir. Düşük pH
bilirubinin albumin bağlanma bölgesinden ayrılmasını kolaylaştırır. Ayrıca serbest
bilirubinin çözünürlüğünü de azaltarak kolayca hücrelere girişine olanak sağlar.
2.2.3 Bilirubin metabolizması ve karaciğerdeki transportu:
Hepatik sinüzoidlerde bulunan delikler bilirubin-albumin kompleksinin disse
aralığına geçişine ve böylece hepatosit membranı ile temasına izin verir. Hepatositte
bilirubinin alımı, konjugasyonu ve atılımı olmak üzere 3 ana basamak meydana gelir.
Her bir basamak erişkinle karşılaştırıldığında yenidoğanda yetersiz kapasitededir.
Hepatik alım ve konjugasyon basamakları fizyolojik sarılığın oluşum mekanizmasına
önemli ölçüde katkıda bulunur.
2.2.4 Alımı:
Albuminden ayrılan ankonjuge bilirubinin hepatosit içine alınışı enerji
gerektirmeyen bir basamaktır. Hücre duvarını geçtikten hemen sonra suda erimeyen
ankonjuge bilirubin hücre içi proteinlere bağlanır. Sitoplazmik bu proteinlerin en
önemlisi glutatyon-S transferaz (Y proteini) olarak bilinen ligandindir, diğer bağlayıcı
protein Z-proteinidir. Ligandinin bilirubin bağlama kapasitesi albuminden düşük
olmasına rağmen toplam bilirubin bağlama kapasitesi fazla olduğundan hepatosit içine
alınmada da etkili olmaktadır. Bilirubin bu proteinlere gerek duyulmaksızın membran-
membran transferi ile de endoplazmik retikuluma geçebilir 13,14.
6
2.2.5 Konjugasyon:
Bilirubin konjugasyonu endoplazmik retikulumda üridindifosfat (UDP)-
glukuronil transferaz enziminin katalizörlüğü ile oluşur. Bir dizi enzimatik reaksiyon
sonucunda UDP-glukuronik asitten bilirubine glukuronil asit transfer edilerek
konjugasyon sürecinin ilk aşamasında bilirubin monogluglukuronid oluşur. Oluşan
monoglukuronid ya ekskrete edilir ya da depolanarak diglukuronid haline
dönüştürülür13,14. Konjuge bilirubin suda çözünen bir maddedir.
2.2.6 Atılımı:
Bilirubin konjuge olduktan sonra büyük konsantrasyon farkına karşın enerji
gerektiren aktif bir süreçle safraya atılır. Bilirubinin transhepatik taşınmasında konjuge
bilirubinin hepatositten kanaliküllere taşınması hız kısıtlayıcı bir basamaktır. Artmış
bilirubin yapımı hallerinde ekskresyon kapasitesindeki fizyolojik kısıtlanma nedeniyle
orta derecede konjuge bilirubin artışı görülebilir.
2.2.7 Enterohepatik sirkülasyon:
Barsağa ulaşan konjuge bilirubin geri emilemez. Konjuge bilirubin stabil
olmayan ester olarak intestinal lümende kolayca ankonjuge şekle hidrolize olabilir.
Yenidoğanlarda başlangıçta mukozal bir enzim olarak bulunan ve daha ileri dönemlerde
bakterilerce oluşturulan beta glukuronidaz enzimatik dekonjugasyona, yenidoğanın üst
intestinal sistemindeki alkali pH’da nonenzimatik hidrolize neden olur. Ayrıca
erişkinlerde barsak lümenindeki bakteriler konjuge bilirubini sterkobilin gibi geri
emilemeyen son ürünlere çevirirken yenidoğanların barsak lümeni sterildir. Oluşan
ankonjuge bilirubin muhtemelen pasif mekanizma ile geri emilir. Geri emilen bilirubin
portal sirkülasyon ile tekrar karaciğere gelmektedir. Bilirubin sentezindeki artış ile
birlikte enterohepatik dolaşımdaki artış immatür yenidoğan karaciğerinin metabolize ve
ekskrete edebileceğinin üzerinde bir bilirubin yüküne yol açar.
Distal barsak kesimlerine gelen bilirubin ise burada bir seri hidroksilasyon ve
redüksiyon işlemleri ile ürobilinoidlere (ürobilin, ürobilinojen, sterkobilinojen,
sterkobilin) dönüşür. Bu aşamada E.coli ve Clostridyum perfringens rol oynamaktadır.
Oluşan ürobilinojenin de bir kısmı karaciğer tarafından reabsorbe olup enterohepatik
7
sirkülasyona girer. Böylece total hepatik bilirubin ekskresyonun hemen hepsi fekal yolla
atılırken, çok küçük bir kısmı idrarla ürobilinojen olarak atılır15.
2.3 YENİDOĞAN SARILIĞININ EPİDEMİYOLOJİSİ
Yenidoğan sarılığı bilirubin metabolizmasındaki şu mekanizmalardan bir veya
daha fazlasının sonucu olarak ortaya çıkar:
1. Bilirubinin aşırı yapımı
2. Bilirubinin hepatosit içine yetersiz alımı ve taşınması
3. Hepatik mikrozomlarda yetersiz konjugasyon
4. Bilirubin atılımında yetersizlik
5. Bilirubinin artmış enterohepatik dolaşımı
Her ne kadar yenidoğanların tamamına yakını yukarda tanımlanan
mekanizmalarla fizyolojik sarılığa sahip olsa da epidemiyolojik çalışmalar
hiperbilirubineminin şiddet ve süresinin; gestasyon yaşı, doğum ağırlığı, ırk, coğrafi
bölge, genetik yapı, beslenme durumu ve beslenme tipine göre belirgin olarak
değişebileceğini göstermektedir16.
2.3.1 Irk, ailesel ve genetik faktörler:
Siyah ırkta beyazlara göre fizyolojik sarılığın pik serum bilirubin
konsantrasyonu daha düşüktür. Asya ırkında fizyolojik sarılık daha belirgin ve daha
uzamıştır13. Japon, Çinli, Kızılderili ve Yunanlılarda maksimum bilirubin düzeyinin
diğer milletlere göre iki kat daha fazla olduğu bildirilmiştir 17,18.
Term yenidoğanlarda sarılıklı kardeş öyküsünün hiperbilirubinemi riskini
anlamlı olarak arttırdığı bilinmektedir19.
Criggler-Najjar ve Gilbert sendromu ile de ortaya konulduğu gibi genetik
faktörler de hiperbilirubineminin gelişmesinde etkilidir20.
8
2.3.2 Doğuma ait faktörler
İndüksiyonla doğum sırasında anneye oksitosin verilmesinin hiperbilirubinemi
riskini arttırdığı gösterilmiştir. Ancak mekanizması tam olarak ortaya konulamamıştır21.
Normal spontan vajinal yolla doğanlarda sezaryen ile doğanlara göre daha yüksek
bilirubin düzeyleri tespit edilmiştir22.
2.3.3 Bebeğe ait faktörler:
Doğum ağırlığı ve prematürelik hiperbilirubinemi için kuvvetli risk teşkil eden
faktörlerdir. Kırk haftalık doğanlarla kıyaslandığında 36-38 haftalık doğanlar 7-8 kez,
36 haftadan erken doğanlar ise 13 kez artmış ciddi hiperbilirubinemi riski taşırlar23.
Çalışmalar erkek infantlarda hiperbilirubinemi riskinin kızlardan daha yüksek
olduğunu göstermiştir24.
2.4 ANNE SÜTÜ VE SARILIK
Yenidoğan fizyolojik sarılığının şiddetini ve paternini değiştiren en sık ikinci
değişken beslenme metodudur. Yapılan meta analiz çalışmaları, anne sütü ile
beslenenlerde formüla ile beslenenlere göre 12 mg/dl üzerindeki bilirubin yüksekliği
riski 3 kat, 15 mg/dl üzerindeki bilirubin yüksekliği riski 6 kat arttığını göstermiştir25.
Burada iki farklı fakat ilişkili olay tanımlanmıştır:
Birincisi erken başlangıçlı anne sütü sarılığı; hayatın ilk günlerinde ortaya çıkan
anormal bir durumdur. Bunun oluşumunda sütün kendisi değil yetersiz alımı etkendir.
Dehidratasyon, gecikmiş ve azalmış mekonyum pasajı, buna bağlı artmış intestinal geri
emilim ve azalmış kalori alım mekanizmaları ile sarılığa yol açar26.
İkincisi geç başlangıçlı anne sütü sarılığı; hayatın beşinci gününden sonra
başlayan ve birkaç hafta hatta hayatın üçüncü ayına dek sürebilen ve yenidoğan
fizyolojik sarılığının normal bir varyasyonu olarak kabul edilen bir durumdur27.
Araştırmalar anne sütü içinde ya hepatik glukuronil transferazı inhibe eden ya da
bilirubinin enterohepatik dolaşımını arttıran bir maddeyi tanımlamaya odaklanmıştır.
Anne sütünde bulunan pregnan-3alfa,20beta-diol adlı bir steroidin hepatik glukuronil
9
transferazı inhibe ettiğini belirten ilk çalışmalar daha sonraki bulgularla
desteklenmemiştir27. İkinci teori anne sütündeki serbest yağ asitlerinin hepatik
glukuronil transferazı inhibe ettiği yönünde olmuş ancak bu teoride daha sonraki
çalışmalarda destek görmemiştir28. Sonuç olarak anne sütü sarılığının mekanizması tam
olarak aydınlatılamamıştır. Ancak son yıllarda anne sütü sarılığı ile Gilbert sendromuna
yol açan gen polimorfizmi arasında kurulan ilişki genetik faktörlerin de etkili
olabileceğini göstermektedir29.
2.5 FİZYOLOJİK SARILIK
Yenidoğanda sarılık plazma bilirubin düzeyinin deri ve skleralarda gözle
görülebilir sarı renge neden olacak kadar yükselmesidir. Yaşamın ilk haftasında ortaya
çıkan geçici hiperbilirubinemi fizyolojik sarılık olarak adlandırılır. Fizyolojik sarılık iki
fazda gözlenir. Faz I ilk üç gün içinde pik değerine ulaşan beşinci güne kadar bilirubinin
azaldığı dönemi kapsar. Bu dönemden sonra bilirubinin iki hafta kadar 2 mg/dl
civarında sabit kaldığı dönem faz II olarak adlandırılır. Faz I fazla miktarda olan
bilirubin yapımının konjugasyon eksikliği ile birlikte olması nedeniyle görülür30. Faz II
fizyolojik sarılığın mekanizması daha az bilinmekle birlikte bilirubinin hepatik
alımındaki eksiklik ile birlikte devam eden aşırı bilirubin yükünden kaynaklandığı
düşünülmektedir13.
Fizyolojik sarılık tanı kriterleri:30
1. Sarılığın ilk 24 saatten sonra başlaması
2. Total bilirubin artış hızının günde 5 mg/dl’den fazla olmaması
3. Total bilirubin düzeyinin term bebeklerde 12.9 mg/dl’yi, preterm bebeklerde 15
mg/dl’yi geçmemesi
4. Direkt bilirubin düzeyinin 2 mg/dl’yi geçmemesi
5. Sarılığın term bebeklerde bir haftadan, preterm bebeklerde iki haftadan uzun
sürmemesi
10
2.6 YENİDOĞANDA PATOLOJİK SARILIK Yenidoğanda patolojik indirekt hiperbilirubinemi nedenleri Tablo I’de özetlenmiştir10 Tablo I: Patolojik indirekt hiperbilirubinemi nedenleri A- Artmış bilirubin yapımı
1-Hemolitik hastalıklar
a. İmmün mekanizmalı
Rh uyuşmazlığı
ABO uyuşmazlığı
Subgrup uyşmazlığı
b.Kalıtsal
Eritrosit membran defektleri ( herediter sferositoz, eliptositoz, stomatositoz)
Eritrosit enzim defektleri ( glukoz-6 fosfat dehidrogenaz eksikliği, pirüvat kinaz eksikliği)
Hemoglobinopatiler ( alfa talasemi, beta talasemi)
Anstabil hemoglobin
2- Diğer nedenler
Sepsis
Dissemine intravasküler koagülasyon
Kanama; pulmoner, abdominal, serebral, ekstravazyon
Polisitemi Makrozomik, diabetik anne bebeği
3-Artmış bilirubinin enterohepatik dolaşımı
B-Bilirubin atılımında azalma
1- Prematürite
2-Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz eksikliği
3- Doğuştan metabolizma hastalıkları
a. Crigler Najjar sendromu tip1 ve tip 2
b. Gilbert sendromu
c. Tirozinemi
d. Hipermetioninemi
11
Tablo I: Patolojik indirekt hiperbilirubinemi nedenleri (DEVAMI) 4-Metabolik nedenler
a. Hipotiroidism
b. Hipopitüiterizm
2.6.1 Rh uyuşmazlığı: Rh immünizasyonun olabilmesi için Rh (-) bir anne Rh (+) bir bebek taşımalıdır.
Maternal immünizasyon için fetal eritrositlerin anne kanına geçmesi gerekmektedir. Rh
sistemindeki antijenler C,c,D,d,E,e olarak isimlendirilir. Eritrositler üzerinde D antijeni
varsa ( homozigot DD veya heterozigot Dd) Rh (+) olarak isimlendirilir. D antijeni fetal
eritrosit üzerinde 11. haftadan itibaren belirmeye başlar. Anti D antikoru 19S ve 7S
yapısında olup 7S yapısında olanlar plasentayı geçerek fetusta hemolize neden olurlar.
Anti D antikoru ile kaplanan eritrositler karaciğer ve dalakta parçalanır. Fetal hücreler
gebeliğin herhangi bir döneminde anne dolaşımına geçebilir. Ancak en fazla geçiş
doğum sırasında ya da anmiyosentez sırasındaki travma ile olur. İlk gebelik sırasında
anti D antikoru oluşan annelerin genellikle Rh (+) annelerden doğdukları saptanmıştır.
Bu anneler fetüs iken kendi annelerinden geçen Rh (+) eritrositlerle sensitize oldukları
düşünülmektedir. Rh (-) annenin Rh (+) gebelik sayısı arttıkça annenin sensitizasyonu
artmaktadır31.
Hastalığın şiddeti klinik bulgu vermeyen minimal hemolizden derin anemi,
eritroblastozis fetalis ve hidrops fetalis tablosuna kadar değişkenlik göstermektedir.
İntrauterin dönemde anemi, doğumdan sonra hiperbilirubinemi önemli sorunlardır.
Etkilenen bebek hemolize eritrosit yapımını arttırarak cevap verir. Bu nedenle kan
periferik yaymasında çekirdekli eritrositler ve retikülosit düzeyinde yükselme görülür.
Kemik iliği dışında aktif eritropoezis olur ve hepatosplenomegali gelişir.
Sarılık genellikle doğumda yoktur, çoğunlukla ilk 24 saat içinde, özellikle de ilk
4-5 saat içinde belirgin olur. Sarılığın ciddiyeti hemolizin ciddiyetini ve karaciğerin
konjugasyon kapasitesini gösterir.
12
2.6.2 ABO uyuşmazlığı:
Anti A ve anti B antikorları Ig A, Ig M, Ig G yapısındadır. A ve B kan grubunda
olanlarda bulunan anti A ve anti B antikorlar çoğunlukla Ig M yapısında, O kan
grubunda olanlarda ise çoğunlukla Ig G yapısındadır. Bu nedenle ABO hemolitik
hastalığı olan bebeklerinin annelerinin hemen tamamı O grubundadır.
ABO hemolitik hastalığında spesifik tanı koydurucu bir test yoktur. Sarılığın ilk
24 saat içinde ortaya çıkması, anne serumunda yüksek titrede Ig G yapısında anti A/B
antikor varlığının gösterilmesi, periferik yaymada sferositlerin görülmesi tanıda
önemlidir. Vakaların ancak %33’ünde Coombs testi pozitifliği saptanabilir32.
Klinik olarak belirgin hemolitik hastalık bulguları göstermeyen bebeklerde ABO
uyuşmazlığı olmayan bebeklere göre hiperbilirubinemi insidansı, maksimum bilirubin
değeri ve retikülosit sayısı daha yüksek, hemoglobin değeri daha düşük bulunmuştur.
Bu bebeklerde takipte uzamış anemi saptanmıştır. Bu durum ABO uyuşmazlıklarında
belirgin hemolitik hastalık bulguları görülmese de eritrosit yıkımının olduğunu
göstermektedir32.
2.6.3 Eritrosit membran defektleri:
Herediter sferositoz, eliptositoz, piropoikilositoz, piknositoz ve stomatositoz
sendromlarının tanıları yenidoğan döneminde zordur, çünkü bu dönemde eritrosit şekil
ve boyutları oldukça farklılık gösterebilir. Herediter sferositozluların %75’i otozomal
dominant kalıtım gösterdiği için ailede anemi, sarılık, safra kesesi taşı varlığı,
splenektomi öykülerinin pozitifliği tanıyı destekler. Ağır anemi ve hidrops fetalis,
herediter sferositoz ile band 3 ve spektrin proteinine ait defektif genler birlikteliğinde
karşımıza çıkabilir10.
2.6.4 Hemoglobinopatiler:
Genellikle yenidoğan döneminde ortaya çıkmazlar. Homozigot alfa talasemi
erken yenidoğan döneminde anemi, hemoliz, hidrops fetalis, ölü doğum veya doğumdan
kısa bir süre sonra ölüme neden olabilir.
Hemoglobin F’de beta zinciri bulunmadığı için beta talasemi yenidoğanlarda
kendini göstermez.
13
Orak hücreli anemi de, hemoglobin F’in Hb S üzerinde polimerizasyonu ve
oraklaşmada inhibitör etkisi olduğundan yenidoğan döneminde klinik bulgu vermez 10 .
2.6.5 Polisitemi:
Bir gram hemoglobinin yıkımı sonucunda 35 mg bilirubin açığa çıkar. Bu bilgi
ışığında yüksek hemotokrit değerleri yenidoğan sarılığı için bir risk faktörüdür. Artmış
eritrosit hacmi karaciğere artmış bilirubin yüküne neden olur10.
2.6.6 Azalmış bilirubin atılımı
2.6.6.1 Criggler Najjar sendromu:
Tip 1 ve 2 UGT1A1 geni üzerindeki beş eksonundan herhangi birinde bir veya
daha fazla mutasyon ile veya genin kodonlamayan veya intron bölgelerindeki
mutasyonlar ile ortaya çıkar. Tip 1’de uridindifosfoglikuronat glukuronil transferaz
aktivitesi hemen tamamen yoktur. Yaşamın ilk 2-3 gününde ağır hiperbilirubinemi
neden olur ve genellikle etkilenen bebeklerde kan değişimine ihtiyaç vardır. Beyin
hasarı riski vardır. Karaciğer transplantasyonu tek tedavi yöntemidir. Fenobarbital
tedavisi tip 1’de etkisizdir veya çok az etki gösterir. Tip 2’de ise fenobarbital tedavisi
total serum bilirubin konsantrasyonunu %30-80 oranında azaltabilir. Tip 2 hafif
hiperbilirubinemi ile karakterizedir. Enzim eksikliği parsiyeldir. Ancak bu tipte de
kernikterus geliştiğini bildiren yayınlar vardır10.
2.6.6.2 Gilbert sendromu:
Gilbert sendromu olanlarda hafif, benign, kronik, tekrarlayan indirekt
hiperbilirubinemi vardır, ancak karaciğer hastalığı veya aşırı hemolizi destekleyen
kanıtlar yoktur. Otozomal dominant veya resesif olarak kalıtım gösterir. Tipik olarak
klinik bulguları puberteden sonra ortaya çıkar ve açlık veya araya giren hastalıklarla
bulgular belirir. UGT1A1 promotor bölgesindeki mutasyonun neden olduğu
gösterilmiştir10.
Yenidoğan döneminde anne sütü, G6PD eksikliği, ABO uyuşmazlığı ve pilor
stenozu gibi yenidoğan sarılığında etkili faktörlerin Gilbert sendromlu vakalarda
hiperbilirubinemi şiddetini etkilediği düşünülmektedir.
14
2.6.7 Doğuştan metabolizma hastalıkları
2.6.7.1 Galaktozemi
Nadir görülen bu hastalıkta sarılık yenidoğan döneminde ilk bulgu olabilir.
Galaktozemi olgularında genellikle sarılılığa emmeme, kusma, kilo kaybı, irritabilite ve
letarji gibi diğer bulgular da eşlik eder. Aile öyküsünün pozitifliği, eşlik eden diğer
bulgular, idrarda redüktan madde pozitifliği ve E coli sepsisi tanıyı destekler10.
2.6.8 Hipotiroidizm:
Uzamış indirek hiperbilirubinemi konjenital hipotiroidizmin bulgularından
biridir. Patogenezi tam olarak bilinmemekle birlikte term ve preterm bebeklere
iodotironin verilmesi tepe serum bilirubin düzeylerini azaltmamaktadır33.
2.6.9 Eritrosit enzim defektleri
2.6.9.1 Pirüvat kinaz eksikliği:
Otozomal resesif olarak geçiş gösterir. Klinik olarak sarılık, anemi ve
retikülositoz vardır.
2.6.9.2 Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz eksikliği ( G6PD enzim eksikliği):
Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz eksikliği dünyada en sık rastlanan eritrosit enzim
eksikliğidir ve dünyada 400 milyondan fazla insanı etkilemektedir. Bu enzim eksikliği
insidansı Akdeniz ülkelerinde, Afrika’da ve Çin’de daha yüksek olmakla birlikte bütün
ırklarda ve etnik gruplarda tanımlanmıştır34,35. Kernikterus gelişen yenidoğan bebeklerin
% 31,5’inde hiperbilirubineminin nedeninin G6PD eksikliği olduğu son yapılan
çalışmalarda bildirilmiştir10.
Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz geni X kromozomu üzerinde bulunur ve etkilenen
erkek bebeklerde enzim eksikliği komplettir. Tarama testleri ile enzim eksikliği olan
erkek bebekler bulunabilirler. Fakat heterozigot kızlarda enzim aktivitesi oldukça geniş
farklılıklar gösterir, bu nedenle tarama testleri ile tanı alamayabilirler. Glukoz 6 fosfat
dehidrogenaz eksikliği olan bazı bebeklerdeki hemoliz çok belirgin değildir, anemi ve
retikülositoz gelişmeyebilir. Yapılan çalışmalarda G6PD eksikliği olan bebeklerde hem
döngüsünde belirgin bir artış olmasına rağmen, akut hemolizi olanlar dışında,
15
hiperbilirubinemiden sorumlu tek mekanizma hemoliz değildir. Glukoz 6 fosfat
dehidrogenaz eksikliği olan bebeklerde bozulmuş konjugasyon da hiperbilirubinemi
patogenezinde rol oynar10.
Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz pentoz fosfat yolunun ilk ve hız sınırlayıcı enzimidir.
Eritrositlerin temel enerji kaynağı glukozdur. Glukoz heksokinaz ile fosfatlanıp
glukoz 6 fosfatı oluşturduktan sonra iki metabolik yoldan birini seçer:
a. Embdem Meyerhof yolu
b. Pentoz Fosfat yolu
Pentoz fosfat yolunun temel görevi organizmaya NADPH ve riboz fosfatları
sağlamaktır. Bu metabolik yolda ATP ne üretilir ne de kullanılır. Sitozolde gerçekleşen
pentoz fosfat yolunda her bir glukoz 6 fosfata karşılık 2 mol NADPH üretilir.
GLUKOZ 6 FOSFAT DEHİDROGENAZ EKSİKLİĞİNİN KLİNİK BULGULARI: Yenidoğan Sarılığı
Klinik çalışmalar G6PD eksikliği olan yenidoğanlarda şiddetli
hiperbiluribinemiye eğilim oluğunu göstermiştir. Sarılık oldukça ciddidir ve eğer tedavi
edilmezse kernikterus ile sonuçlanabilir. Yenidoğan sarılığı ölüme veya kalıcı nörolojik
hasarlara neden olabilmektedir36,37.
Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz eksikliği olan yenidoğanın immatur karaciğerleri
bilurubini yetersiz olarak metabolize eder. Bu nedenle yenidoğanda anemi görülmez,
CO düzeyinde artış ve eritrosit ömürleri kısalır. Yenidoğanda üridindifosfoglukuronat
glukuronil transferaz 1 (UDPGT-1) geninin promotor yöresindeki bir mutasyon
yetişkinlerde Gilbert sendromu ile ilişkilidir38,39.
İlaç Alımına Bağlı Hemolitik Anemi
İlaçların bir kısmı ve bazı kimyasallar G6PD enzim eksikliği olan bireylerde
hemolitik anemiye yol açmaktadır (Tablo II). Kloramfenikol gibi bazı ilaçlar G6PD
16
Akdeniz varyantında ılımlı hemolize neden olurken G6PD A- ve G6PD Kanton
varyantlarında etkisizdir. Yani farklı G6PD varyantı taşıyan bireylerde aynı ilaç farklı
reaksiyon göstermektedir. Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz eksik olan bireylerde ilaç
alımına bağlı olarak hemoliz, ilaç alımından 1-3 gün sonra başlar. Eritositlerde oksidan
varlığında özellikle hemoglobin ve stromal proteinlerin denatürasyonu sonucu Heinz
cisimcikleri görülür. Hemoglobin düzeyi hızlı bir şekilde azalır. İdrar rengi koyulaşır
hatta siyah olabilir. 4-6 gün sonra retikülosit sayısında artış olur10.
Tablo II: Hemolize yol açan ilaç ve kimyasallar
Akotanilid Anilin Antistin Asetil salisilik asit Asetofenitidin Askorbik asit ( 1500mg ) Bakla Benemid Daraprim Diaminodifenilsülfan Dimerkaprol Fenilhidrazin Furaltadone Furazoladon Kinakrin ( Atabrin ) Kinin Kloramfenikol Klorokin Kuinidin Kuinosidin Metilen mavisi Naftalan Nitrit
Nitrofurantian Nitrofurazon Pamakin Paraaminobenzoik asit Paraaminofenol Parahidroasetanilid Pentakuin Pnimakin Primakin Salisilazosülfapiridin Sülfametoksipiridazin Sülfadiazin Sülfamerazin Sülfametaksazol (Bactrim ) Sülfanitamid Sülfapiridin Sülfasetamid Sülfisoksazol Sülfokzon Sülfotiozol Tiazolsülfan Trinitrotoluen Vitamin K1
Favizm
Bakla ( vicia faba ) bitkisinin neden olduğu hemolitik anemi favizm olarak
adlandırılır ve G6PD eksikliği olan bireylerde hemolitik anemiye yol açan tek bitkidir.
M.Ö. 2000 yıllarında Heredot’un yazdığına göre ‘istenmeyen bir takım etkilerinden
dolayı bakla yenilmesi Mısırlı rahipler tarafından yasaklanmıştır. Hatta Yunanlı
matematikçi Pythagoras’un bakla tarlasından geçerek kaçmayı reddettiği için
öldürüldüğü düşünülmektedir. Bakla bitkisinin polenlerinin teneffüsü bile bazı kişilerde
hemolize yol açabilmektedir. Favizm oluşumuna özellikle ilkbaharda Akdeniz
ülkelerinde rastlanmaktadır. Süt veren annelerin bebeklerinde de hemoliz rapor
17
edilmiştir. Favizm’li tüm bireyler G6PD enzim eksikliğine sahipken, her G6PD
eksikliği olan bireyde bakla yenilmesi sonrasında hemoliz görülmeyebilir. Hemolitik
krize neden olan G6PD enzim eksikliği ile birlikte genetik faktörlerin varlığı söz
konusudur. Favizm sadece Akdeniz tipini etkiler, Afrika tipi genelde etkilenmez.
Yetişkinlere göre çocuklarda daha sık favizm olgusuna rastlanmaktadır40,41.
Bakla, kuru ağırlığının yaklaşık % 2’sini oluşturan iki glikozidik bileşik olan visin
ve konvisinden zengindir. Bakla yenilmesinden sonra glikozidler enzimatik olarak
hidroliz olur, pirimidin aglikon, divisin ve izouramil oluşur. Favizm nedeni olarak öne
sürülen mekanizmada bu yeni bileşikler redoks siklüsüne girip redükte glutatyonu
tüketir, bu sayede serbest radikal ve H2O2 oluşumuna yol açar42.
Enfeksiyona Bağlı Hemolitik Anemi
Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz eksikliği olan hastalarda spontan veya enfeksiyona
bağlı hemolizin mekanizması çok anlaşılır değildir. Hemolitik reaksiyonların bu tipinde
rol alan lökositlerin fagositozu ile H2O2’in oluşumu tartışmalıdır.
Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz eksikliği gözlenen bireylerde ateşli hastalık sonrası
hafif anemi aniden gelişebilir. Hatta bazı olgularda ağır anemi yani hemoglobin düzeyi
3-4g/dL’ye düşebilir. Birçok virüs ve bakterinin hemolize neden olduğu rapor edilmişse
de en önemli olanları hepatit, pnömoni ve tifodur. Üst solunum yolları veya sindirim
sistemini etkileyen viral enfeksiyonların G6PD eksikliği olan çocuklarda bakteriyel
enfeksiyonlara göre daha şiddetli hemolize neden olduğu rapor edilmiştir38,43.
Herediter Non-Sferositik Hemolitik Anemi
Herediter non-sferositik hemolitik anemi, G6PD eksikliğinin oldukça nadir
gözlenen bir sonucudur ve nadir mutasyonlara sahip bireylerde ortaya çıkmıştır. İlk defa
yenidoğan ve çocukluk çağında rapor edilmiştir. Gd Akdeniz varyantını taşıyan bazı
hastalarda da herediter non-sferositik hemolitik anemiye rastlanmış ve bazılarında da
hemoliz gözlenmiştir. Oldukça hafif seyreden olguların olmasına rağmen transfüzyona
bağımlı hastalar da rapor edilmiştir. Morfolojik olarak anemi, normokrom ve
normositerdir. Retükülositoz gözlenirken aşırı miktarda sferosite rastlanmadığı için
herediter non-sferositik hemolitik anemi adını almıştır39,44,45.
18
Diyabetik Ketoasidoz
Diyabetik ketoasidozun G6PD eksikliği olan bireylerdeki hemolizin bir nedeni
olabileceği düşünülmektedir. Ancak G6PD eksikliği olan diyabetik ketoasidozlu 36
olgudan sadece 10’unda hemoliz görülmüştür38.
2.6.9.2.1 Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz Enziminin Genetik Özellikleri
G6PD’nin yapısını oluşturan gen X kromozomunun subtelomerik yöresinde q28
lokusunda yerleşmiştir. G6PD geninin X kromozomu üzerindeki genel yerleşimi Şekil
1’de gösterilmiştir46,47.
Şekil 1: Glukoz-6-fosfat dehidrogenaz geni
Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz geni 13 eksondan ve 12 introndan oluşur. Enzimin
fonksiyonunu belirleyen G6PD geninin bu genin kodladığı mRNA amino asit dizisi ve
büyüklüğüdür. Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz geni 18,5 kb ve genin kodladığı mRNA ise
2269 baz çifti uzunluğundadır 48,49.
Kodlama dizisi ekson 2’den başlar, ekson 2 ve 3 arasındaki intron 9857 baz
çiftinden oluşmuş olup çok uzundur. Bir düzenleme fonksiyonu olduğu düşünülen
sitidinlerin metilasyonu 3ı ucunda gerçekleşmektedir. Genin kodlama dizilimi 1545 baz
çifti uzunluğunda olup 515 amino asitlik G6PD proteinini üretmektedir. Aktif enzim
formunda her biri 59,265dalton moleküler ağırlığa sahip 2 veya 4 aynı alt birimden
oluşabilir. G6PD sülfidril gruplarınca zengindir ve her alt birim 11 sülfidril grubu
içerir50,51.
19
Tablo III’de insan G6PD’sinin moleküler özellikleri verilmiştir.
Tablo III: İnsan G6PD’sinin Moleküler Özellikleri
DNA Gen uzunluğu 18,5 Ekson sayısı 13 Kodlanan eksonlar 12 mRNA Nükleotit sayısı 2269 5ı kodlanmayan bölge 69 Kodlanan bölge 1545 3ı kodlanmayan bölge 655 Protein Amino asit sayısı 515 Moleküler ağırlık 59,265 Aktif enzimin moleküllerinin subünit sayısı 2 veya 4 Her subünitteki NADP’ye bağlanan molekül sayısı 1 Moleküler spesifik aktivite ( IU/ nmol ) 13
G6P NADP GSH H2O2
KATALAZ
6PG NADPH GSSG H2O
GSSG Redüktaz Glutatyon Peroksidaz Şekil 2: Eritrositlerdeki G6PD’nin oksidan ajanlara karşı ana metabolik rolü
Eritrositlerdeki oksidan ajanlara karşı G6PD’nin oynadığı metabolik rol Şekil
2’de verilmiştir.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), G6PD enzim eksikliklerini hemoliz düzeyine göre
beş sınıfa ayırmıştır52.
Sınıf I: G6PD aktivitesi normalin %10 kadar altında ve kronik hemolitik
anemiye neden olan varyantlar
Sınıf II: Şiddetli enzim eksikliği olan ve ılımlı hemoliz görülen varyantlar
Sınıf III: Normalin %10-60’ının altında aktiviteye sahip, ilaçlarla ve
enfeksiyonla birlikte ılımlı hemoliz görülen varyantlar
Sınıf IV: Enzim eksikliği olan fakat hemoliz görülmeyen varyantlar
Sınıf V: Enzim aktivitesi yüksek olan varyantlar
Sınıf IV ve V varyantları klinik olarak belirti vermezler. Bunun için daha çok
biyologların, genetikçilerin ve antropologların ilgisini çekmiştir.
20
Tablo IV: En yaygın gözlenen G6PD varyantlarının kinetik özellikleri
Kinetik Özellikler Gd B+ Gd A+ Gd A- Gd Akdeniz
% Eritrosit aktivitesi
100
90±10
14±6
<10
Elektroforetik göç 100 110 110 100 Km NADP (µM) 2,9-4,4 2,9-4,4 2,9-4,4 1,4±0,2 Km G6P (µM) 60±10 60±10 60±10 22,5±3,5 Analog kullanımı 2dG6P <4 <4 <4 25±2 Gal6P 7-15 - - 20 dNADP 55-60 55 55 350 Ki NADP 9 6,7 13 16 Isı kararlılığı Normal Normal Normal Düşük pH kararlılığı Normal Normal Normal Bifazik
2.6.9.2.3. Türkiye’de Saptanan G6PD Varyantları
G6PD enzim eksikliği dünya genelinde yaygın olduğu için en çok çalışılan
kalıtsal hastalıklardan birisidir. Türkiye’de G6PD üzerine ilk çalışmalar 1949 yılında
Demirağ, 1951 yılında Fakacelli ve Konstantinidu tarafından yapılmış ve favizm
olguları olarak bildirilmiştir. Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz eksikliği ile ilgili tarama
çalışmalarında Türkiye genelinde enzim eksikliği %0,5, Eti Türklerinde ise %8,2 olarak
saptanmıştır. Sipahioğlu Ege bölgesinde enzim eksikliğinin %2-9 oranında olduğunu
rapor etmiştir. Çukurova’da 1979 yılında sıtmanın yaygınlaşması ve 30 000 dolayında
sıtma olgusunun görülmesini takiben hastalığa karşı koruyucu bir ilaç olarak primakinin
kullanımı sonucu ortaya çıkan hemolitik anemi olguları dikkati G6PD enzimi üzerine
çekmiştir. Bölgede yapılan kalitatif tarama çalışmalarında G6PD enzim eksikliğinin
yaygın olduğu gözlenmiştir. Bu güne kadar değişik araştırma gruplarının yaptığı tarama
çalışmalarında enzim eksikliğinin frekansı farklı olarak rapor edilmiştir. Yüregir ve
arkadaşlarının sayıca büyük bir grup üzerinde yaptığı çalışmada ise G6PD eksikliğinin
%8,2 olduğunu bildirilmiştir. Tufanbeyli (%3,7) ve Ceyhan (%1,2) yörelerinde oran
düşük olmasına karşılık Tarsus ve Antakya’da %17’ye varan enzim eksikliği
saptanmıştır. Akoğlu ve arkadaşları tarafından yürütülen çalışmalarda da benzer
sonuçlar alınmıştır52.
21
Dünyada en yaygın gözlenen Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz enziminin
varyantların kinetik özellikleri Tablo IV’de verilmiştir.
Aksoy ve arkadaşları 1987’de Çukurova bölgesinde yaptıkları kinetik çalışmada
Gd Adana, Gd Samandağ ve Gd Balcalı varyantlarını tarif etmişlerdir. Daha sonra Gd
Adana varyantının Gd Akdeniz ve 1311 polimorfik yöre mutasyonu taşıdığını
göstermişlerdir. Aynı çalışma grubu 1989 yılında birisi ısıya dayanıklı üç yeni varyant
daha tanımlamıştır. Türkiye’de ve Türk ailelerinde saptanan varyantlar Tablo V’de
gösterilmiştir4,53,54.
Tablo V: Türkiye’de saptanan G6PD varyantları
Varyant Yıl Yazar G6PD-B- 1967 Berkal G6PD-B- 1973 Altay G6PD-Ankara 1975 Kohn G6PD-Tarsus 1976 Gahr G6PD-Antalya 1979 Sipahioğlu G6PD-Mersin 1981 Akoğlu G6PD –Samandağ 1987 Aksoy G6PD-Balcalı 1987 Aksoy G6PD-Adana 1987 Aksoy G6PD-Antakya 1988 Aksoy Isıya dayanıklı G6PD 1988 Aksoy G6PD –Hacettepe 1989 Kuş G6PD-Korkuteli 1989 Alıcıgüzel G6PD-Aksu 1989 Alıcıgüzel G6PD-Serik 1989 Yücel G6PD-Çorum 1989 Kuş Gal6P- kullanımı yüksek 1989 Dikmen G6PD-Siirt 1992 Dikmen
22
3. GEREÇ ve YÖNTEM
3.1. Gereçler Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi, Adana Meydan Doğumevi, Çukurova
Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi’nde 1 Kasım 2004-30 Kasım 2007
tarihleri arasında doğan 200 sağlıklı term erkek bebek alındı. Enzim eksikliği X’e bağlı
ressesif geçişli olduğu, heterozigot kızlarda enzim aktivitesi oldukça geniş farklılıklar
gösterdiği ve bu nedenle tarama testleri ile tanı alamayabilecekleri için kız bebekler bu
çalışmaya alınmamıştır. Ayrıca prematür doğanlar, konjenital malformasyonu olan,
mekonyum aspirasyonu olan, doğumun birinci saattindeki kan gazlarına göre perinatal
asfiksisi olan, doğum haftasına göre ağırlığı düşük olan bebekler çalışma dışında
tutuldu. Bebeklerin kordon kanları alınarak 5 ml EDTA içeren iki tüpte buz içinde
transport edildi.
Laboratuvara gelen kan örneklerine protokol numarası verilerek G6PD düzeyleri
belirlendi. Enzim düzeyi düşük olan örnekler DE-52 iyon değiştirici kolonuyla kısmi
olarak saflaştırılıp kinetik çalışma yapıldı. Ayrıca saflaştırılan örneklerin DNA’ları izole
edilerek moleküler düzeyde çalışıldı.
Çalışmaya alınan G6PD enzim eksikliği saptanan bebeklerin ve annelerinin kan
grupları, bebeklerin kord kanında kan gazı, tam kan sayımı, direkt Coombs testi, total
bilirubin, direkt bilirubin, retikülosit düzeyleri çalışıldı. Bebeklerin total bilirubin ve
direkt bilirubin, hematokrit düzeyleri 3., 5., 7., 10. ve 15. günde kapiller kanda takip
edildi. Amerikan Pediatri Akademisinin önerileri doğrultusunda bilirubin düzeylerine
göre tedavi alması gerekenlere fototerapi veya kan değişimi uygulandı55.
Bu çalışma için Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Kurulundan onay alındı.
Çalışmaya katılan bebeklerin aileleri konu ile ilgili bilgilendirildi ve ailelerin rızaları
alındı.
23
3.2. Enzim Kinetik Çalışma 3.2.1. G6PD Aktivitesinin
Kantitatif Ölçümü
Glukoz 6 fosfat, G6PD varlığında 6-fosfoglukolaktona dönüşmektedir. Yöntem
bu dönüşüm sırasında indirgenen NADP’nin 340nm’deki absorbans değişikliğinin
belirli bir süre (5dak) ölçümü temeline dayanmaktadır. Reaksiyon 37°C’de, ışık yolu
1cm olan kuvartz küvetlerde gerçekleştirilmekte ve hesaplamalar absorbans artışının 5
dakika boyunca doğrusal olduğu zaman aralığında OD değerleri dikkate alınarak
yapılır56.
3.2.1.1. Hemolizat Hazırlanması
1. EDTA’lı tüpe alınan 5 mL kan, 5 dakika boyunca 2500-3000 devirde
santrifüj edilir.
2. Plazma atılır, serum fizyolojik eklenir ve yavaşça karıştırılır. 5 dakika daha
2500-3000 devirde santrifüj edilir. İşlemler iki kere daha tekrarlanır.
3. 1 hacim eritrosit pelleti
2 hacim 5 mM sodyum fosfat tamponu
1 hacim % 0,02 Digitonin
Eritrositler hemoliz edilir.
4. Hazırlanan hemolizata ait G6PD aktivitesi saptanır ve hemoglobin içeriği
siyanmethemoglobin yöntemi ile ölçülür.
24
3.2.1.2. Yöntem: G6PD aktivite tayini ( Tablo VI)
TabloVI: G6PD ölçümü
Ayıraç Örnek (mL) Kör ( mL ) Saf su 1,65 3,0
1 M Tris tamponu 0,3 _ 0,1 M MgCl2 0,3 _ 2 mM NADP 0,3 _ 6 mM G6P 0,3 _ Hemolizat 0,15 _ Toplam Hacim 3,0 3,0
Hazırlanan örnek tüpündeki tepkime, 1 cm ışık yollu kuvars küvetlerde,
37oC’de, spektrofotometrede 340 nm dalga boyunda 5 dakika boyunca takip edilir.
Oluşan NADPH’ ın oluşturduğu optik dansite farkından yola çıkılarak örneğin G6PD
aktivitesi saptanır.
Enzim aktivitesi (Ü/mL) = × ×
Bu formüle göre hesaplanan G6PD aktivitesi Ü/gHb olarak verilir. >5.1Ü/grHb bulunan
değerler enzim eksikliği olarak kabul edilir.
*1µmol NADP, 1cm ışık yoluna sahip küvette 6,22 OD340 değeri vermektedir.
3.2.2. G6PD’nin Kısmi Saflaştırılması
G6PD’nin kısmi saflaştırılmasında kullanılan anyon değiştirici dietilaminoetil
(DEAE)’in fonksiyonel grubu CH2CH2NH(C2H5)2 olup zayıf iyon değiştiricidir57,58.
∆OD toplam hacim 1
Zaman (dk) hemolizat/elüsyon hacmi 6,22*
25
3.2.2.1. Ayıraçlar
1. 50 mM Sodyum Fosfat Tamponu: pH 7,0
NaH PO4.2H2O 3,12 g
NaH2PO4.2H2O 5,34 g
Son hacim 1litre ve pH 7,0 olacak şekilde saf suda çözünür.
2. 5 mM Sodyum Fosfat Tamponu: pH 7,0
50 mM Sodyum Fosfat Tamponu: pH 7,0 100 mL
Na-EDTA 0,372 g
β-NADP 0,0157 g
2-merkaptoetanol 0,07 mL
Son hacim 1 litre ve pH 7,0 olacak şekilde saf suda çözünür.
3. % 0,9 NaCl
NaCl 9 g
Son hacim 1litre olacak şekilde saf suda çözünür.
4. % 0,02 digitonin
Digitonin 0,2 g
Son hacim 1 litre olacak şekilde saf suda çözünür.
5. 0,25 M KCl içeren 5 mM Sodyum Fosfat Tamponu pH 7,0
KCl 18,64 g
Son hacim 1 litre ve pH 7,0 olacak şekilde 5 mM Sodyum Fosfat tamponunda
çözünür.
26
3.2.2.2. Yöntem
Anyon Değiştirici Reçinenin (DE-52) Hazırlanması: 5 mM sodyum fosfat
tamponunda bir gece şişirilen 25 g DE-52 anyon-değiştirici reçine pH’sı 7,0 olana kadar
tamponla yıkanır.
Hemolizatın anyon değiştirici reçineye bağlanması
Hazırlanan hemolizat ile anyon değiştirici reçine 1:3 oranında karıştırılarak
+4oC’de, bir gece boyunca düşük devirli çalkalayıcı ile karıştırılır.
Bağlanmayan proteinlerin anyon değiştirici reçineden sökülmesi
1.Hemolizat ve anyon değiştirici reçine karışımına ait süpernatan her seferinde protein aktivitesi ölçülerek (280 nm’deki optik dansite okunarak) aspire edilir.
2.Karışım, protein aktivitesi sıfır olana kadar 5 mM sodyum fosfat tamponu ile
yıkanır.
Bağlanan proteinlerin anyon değiştirici reçineden sökülmesi
1.Hemolizat ve anyon değiştirici reçine karışımı, ucuna cam pamuğu yerleştirilmiş kolona aktarılır.
2.Kolon 0,25 M KCl içeren 5 mM sodyum fosfat tamponu ile yıkanır.
3.Elüsyonlar toplanarak protein konsantrasyonları ölçülür.
4.Protein konsantrasyonu yüksek olan elüsyonların G6PD aktiviteleri ölçülür. En
yüksek aktiviteye sahip elüsyonun G6PD kinetiği çalışılır.
3.2.3. Kısmi saflaştırılan enziminin kinetik özelliklerinin incelenmesi
Glukoz 6 fosfatın 6 fosfoglukonata dönüşümü sırasında oluşan NADPH miktarı,
tepkimeyi katalizleyen G6PD aktivitesi ile doğru orantılıdır. In vitro koşullarda
gerçekleştirilen tepkime sırasında oluşan NADPH’a ait 340 nm dalga boyundaki optik
dansite farkından hesaplanır.
27
3.2.3.1. Ayıraçlar
1. 0,1 M MgCl2
MgCl2.6H2O 2,033 g
Son hacim 100 mL olacak şekilde saf suda çözünür.
2. 1 M Tris tamponu: pH 8,0
Tris-HCl 8,84 g
Tris Baz 5,30 g
Son hacim 100 mL olacak şekilde saf suda çözünür.
3. 2 mM NADP
β-NADP 15,3 mg
Son hacim 10 mL olacak şekilde saf suda çözünür.
4. 400 μM NADP
β-NADP 3,06 mg
Son hacim 10 mL olacak şekilde saf suda çözünür.
5.6 mM G6P
D-glukoz 6-fosfat 16,9 mg
Son hacim 10 mL olacak şekilde saf suda çözünür.
6.2 mM G6P
D-glukoz 6-fosfat 5,6 mg
Son hacim 10 mL olacak şekilde saf suda çözünür.
7. 2 mM deamino-NADP
Deamino-NADP 15,8 mg
28
Son hacim 10 mL olacak şekilde saf suda çözünür.
8.6 mM Galaktoz 6 fosfat
D-galaktoz-6-fosfat 18,2 mg
Son hacim 10 mL olacak şekilde saf suda çözünür.
9.2 mM NAD
NAD 13,3 mg
Son hacim 10 mL olacak şekilde saf suda çözünür.
Kısmi saflaştırılan G6PD ‘ne ait Km NADP değerinin saptanması
Hazırlanan örnek tüpündeki tepkime, 1 cm ışık yollu kuvars küvetlerde,
37oC’de, spektrofotometrede 340 nm dalga boyunda 5 dakika boyunca takip edilir. Kör
olarak saf su kullanılır. Oluşan NADPH’ın yarattığı optik dansite farkından yola
çıkılarak her bir örnekte G6PD saptanır. Hesaplanan enzim aktiviteleri arasındaki fark,
her tüpün farklı NADP konsantrasyonuna sahip olmasından kaynaklanmaktadır.
Lineweawer-Burke grafiğine dönüştürülen bu değerlerle KmNADP değeri saptanır
(TabloVII) Tablo VII: Kısmi saflaştırılan G6PD ait Km NADP değerinin saptanması
Ayıraçlar 1 2 3 4 5 6 7 8
Saf su 1,75 1,80 1,85 1,90 1,95 1,975 2,0 2,025 0,1M MgCl2 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3 1M Tris tamponu
0,3 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3
6mM G6P 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3 400 µM NADP 0,3 0,25 0,2 0,15 0,10 0,075 0,050 0,025 Elüsyon 0,050 0,050 0,050 0,050 0,050 0,050 0,050 0,050 Tüm hacimler mL olarak verilmiştir.
29
Kısmi saflaştırılan G6PD enzimine ait Km G6P değerinin saptanması
Hazırlanan örnek tüpündeki tepkime, 1 cm ışık yollu kuvars küvetlerde,
37oC’de, spektrofotometrede 340 nm dalga boyunda 5 dakika boyunca takip edilir. Kör
olarak saf su kullanılır. Oluşan NADPH’ın yarattığı optik dansite farkından yola
çıkılarak her bir örneğin G6PD aktivitesi saptanır. Hesaplanan enzim aktiviteleri
arasındaki fark, her tüpün farklı NADP konsantrasyonuna sahip olmasından
kaynaklanmaktadır. Lineweawer-Burke grafiğine dönüştürülen bu değerlerle KmG6P
değeri saptanır (Tablo VIII). Tablo VIII: Kısmi saflaştırılan G6PD ait Km G6P değerinin saptanması
Ayıraçlar 1 2 3 4 5 6 7 8
Su (mL) 1,75 1,80 1,85 1,90 1,95 1,975 2,0 2,025
0,1M MgCl2 (mL) 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3
1M Tris tamponu (mL) 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3
2mM NADP (mL) 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3 0,3
2mM G6P (mL) 0,3 0,15 0,12 0,09 0,075 0,060 0,045 0,050
Elüsyon (mL) 0,050 0,050 0,050 0,050 0,050 0,050 0,050 0,050
Kısmi saflaştırılan G6PD ‘ye ait analog çalışması
Hazırlanan örnek tüpündeki tepkime, 1 cm ışık yollu kuvars küvetlerde,
37oC’de, spektrofotometrede 340 nm dalga boyunda 5 dakika boyunca takip edilir. Kör
olarak saf su kullanılır. Oluşan optik dansite farkından yola çıkılarak her bir örneğin
G6PD aktivitesi tespit edilir. Hesaplanan enzim aktiviteleri arasındaki fark, her tüpün
farklı substrat içermesinden kaynaklanmaktadır. Analog çalışması yapılan elüsyonun
bilinen G6PD aktivitesi % 100 kabul edilerek, diğer analogların ne ölçüde kullanıldığı
yüzde olarak hesaplanır (Tablo IX).
30
Tablo IX: Kısmi saflaştırılan G6PD’ye ait analog çalışması
Ayıraçlar 1 2 3 4 0,1M MgCl2 (mL) 0,3 0,3 0,3 0,3 1M Tris tamponu (mL) 0,3 0,3 0,3 0,3 2mM NADP (mL) -- -- 0,3 0,3 6mM G6P (mL) 0,3 0,3 -- -- 2mM d-NADP (mL) 0,3 -- -- -- 2mM NAD (mL) -- 0,3 -- -- 6mM Gal-6-P (mL) -- -- 0,3 -- 6mM 2-d-G6P (mL) -- -- 0,3 Elüsyon (mL) 0,050 0,050 0,050 0,050
Kısmi saflaştırılan G6PD’nin pH stabilitesinin incelenmesi
pH stabilitesi çalışılacak olan elüsyondan yaklaşık 200’er μl membranlara
aktarılır. Membranlar farklı pH’lara ayarlanmış 5 mM sodyum fosfat tamponu
içerisinde, bir gece boyunca, +4oC’de diyaliz edilir ve diyaliz sonucunda G6PD
aktivitesi saptanır.
Kısmi saflaştırılan G6PD’nin ısı stabilitesinin incelenmesi
Isı stabilitesi çalışılacak olan elüsyon, 46oC’ye ayarlanmış su banyosunda
bekletilir. 0., 10., 20. ve 60. dakikada, elüsyonun G6PD aktivitesi saptanır. Sıfırıncı
dakikadaki enzim aktivitesi % 100 kabul edilir ve diğer dakikalardaki yüzde değişim,
elüsyonun ısı stabilitesini belirler.
31
3.2.4. Moleküler Çalışma
3.2.4.1. DNA Eldesi
DNA’sı izole edilmek istenen kan örneği EDTA’lı tüpe alınıp önce plazması
uzaklaştırılır ve daha sonra şekilli elemanlar yıkanır. Eritrositleri hemoliz edilerek saf
lökositler elde edilir. Lökosit pelleti süspanse edilir. Sodyum dodesül sülfat (SDS) ve
Proteinaz K ile hücre zarları ve proteinler hidroliz edilir. Bir gece inkübe edildikten
sora, bu homojen karışım fenol ile ekstre edilir ve sulu fazda bulunan DNA alkol
varlığında çöktürülür59.
3.2.4.1.1. Ayıraçlar
1. Parçalayıcı Tampon
NH4Cl 131 mM
NH4HCO3 0,9 mM
2.NaCl 4 mM
3. Na2EDTA 0,5 mM pH 7,5
4. SDS ayıracı % 10’luk
5. Proteinaz K 1mg / mL
6.Doymuş fenol ayıracı: 250 g kristalize fenol 50 mL saf suda çözünür. Son
derişimi % 0,1 olacak şekilde 8-hidroksikinolin ilave edilir. Eşit hacimda 0,5 M Tris-
HCl tamponu (pH 8,0) eklenerek manyetik karıştırıcıda 15 dakika çalkalanır. Ayıraç iki
faza ayrıldığında üst faz aspire edilir. Üzerine eşit hacimde 0,1 M Tris-HCl tamponu
eklenerek aynı işlem tekrarlanır. Bu işleme fenol fazının pH’sı 8,0 olana kadar devam
edilir. En son % 0,2’lik β-merkaptoetanol içeren 0,1 M Tris-HCl tamponu (pH 8,0)
eklenir.
7.Saf, soğuk etanol
32
8.% 70’lik etanol
3.2.4.1.2. Yöntem
1. EDTA’lı tüpe alınan kanın plazması atılır.
2. 5 mL’lik tüpe aktarılan çökeltiye eşit miktarda 4mL parçalayıcı tampon
eklenir.
3. Tüpler 10 dakika buzda bekletildikten sonra +4oC’de 5000 rpm’de santrifüj
edilir. Lökosit tabakasına dikkat edilerek üst faz aspire edilir.
4. Parçalayıcı tampon ile yıkama işlemi iki kere daha tekrar edilir.
5. Elde edilen lökosit pelleti, üzerine % 10’luk SDS ayıracından 300 μL ve
Proteinaz K ayıracından 75 μL ilave edilerek 37 oC’de bir gece inkübe edilir.
6. Ertesi gün vizköz bir hal alan ayıraca 1 mL fenol eklenir.
7. 10 dakika boyunca şiddetle çalkalanan karışım, +4 oC’de 5000 rpm’de 10
dakika santrifüj edilir.
8. Dipteki berrak faz atılır. Fenol ekleme aşaması tekrarlanır.
9. Ayıraç üzerine 1mL kloroform eklenir.
10. Karıştırılır +4 oC’de 5000 rpm’de 10 dakika santrifüj edilir.
11.Dipteki berrak faz atılır. Kloroform ekleme aşaması tekrarlanır.
12. Üstteki berrak faz ile soğuk etanol içine aktarılır ve DNA’nın hava
kabarcıkları şeklinde presipite olduğu gözlenir.
13. DNA’lar bir ependorf tüpüne alınıp 13000 rpm’de 5 dakika santrifüj edilir.
14.Elde edilen DNA pelletine 100 μL steril saf su ilave edilerek bir gece 37oC’de
bekletilir.
15.Ertesi gün, 20 μL DNA ayıracı 980 μL steril saf su ile çözülerek 260 ve 280
nm dalga boylarındaki optik dansiteleri spektrofotometrede okunur.
16.Elde edilen DNA’nın derişimi aşağıdaki formül kullanılarak hesaplanır.
DNA derişimi (μg / mL) = OD260 x sulandırma faktörü (50) x50 *
*1cm ışık yollu küvette 1 OD’ye karşılık gelen µg / mL biriminden DNA miktarı.
33
3.2.4.2. Polimeraz Zincir Reaksiyonu
PCR, in vitro şartlarda DNA çoğaltma yöntemidir60.
3.2.4.2.1. Ayıraçlar
1. 20X PCR Tamponu (pH: 8,8)
Tris-HCl 680 mM
Amonyum sülfat 166 mM
MgCl2 68 mM
BSA 1700 μg/mL
2. 2,5 mM dNTP Karışımı
100 mM stok dATP, dCTP, dGTP, dTTP’de son derişim 2,5 mM olacak şekilde
dNTP karışımı hazırlanır.
3. % 50 Dimetilsülfoksit (DMSO)
4. Genomik DNA
Genomik DNA’lar amplifikasyonda son derişimi 1μg/100 μL olacak şekilde
kullanılır.
5. Taq Polimeraz Enzimi ( 5 Ü / mL)
Nükleotit dizileri verilmiş olan B ve J primerleri G-6-PD genine ait ekson 6’yı
amplifiye etmek amacıyla kullanılmaktadır.
Primer B ⇒ ACTCCCCGAAGAGGGGTTCAAGG-
Primer J ⇒ CCAGCCTCCCAGGAGCGCGGAAG-
Taq DNA polimeraz eklenmeksizin son hacim 100 µL olacak şekilde
amplifikasyon tüpü içerisinde hazırlanan PCR karışımı vorteks yarıdımıyla karıştırılır
ve santrifüj edilir. Bu karışım 6 dakika 99oC’de inkübe edilerek DNA’nın
denatürasyonu sağlanır. Sıcaklık 56 oC’ye ulaşınca Taq DNA polimeraz ilave edilir Her
bir döngü için aşağıdaki sıcaklıklar uygulanır.
94 oC 45 saniye
56 oC 45 saniye
34
72 oC 45 saniye Tablo X’da PCR karışımı verilmiştir.
Tablo X: PCR karışımı
Ayıraç Miktar(µL) Son Derişim 10X Tampon 5 1XPCR tamponu dNTP (2,5mM) 10 0,250 nM DMSO (%50) 10 %5 DNA Değişken 1 µL Primer (150ngl/µL) 1 150ng/100µL Primer (150ng/µL) 1 150ng/100µL Taq Polimeraz (5Ü/µL) 0,4 2Ü/100µL Steril distile su 50µL’ye tamamlanır Toplam hacim (µL) 50 µL
3.2.4.3. Amplifiye G6PD Gen Ürününün Restriksiyon Endonükleaz ile
Kesilmesi (RFLP)
Restriksiyon endonükleazlar, genom içinde var olan kesim yerlerini ortadan
kaldırır veya yeni kesim yerleri oluşturur. Bu değişim jel elektroforezi ile gösterilir61,62.
Ayıraçlar
1. 10X PCR Tamponu (pH: 8,8)
Tris-HCl 6 mM NaCl 50 mM MgCl2 6 mM DTT 1mM
2. MboII Restriksiyon Enzimi
Enzimin son derişimi 0,5 Ü / 20µL olacak şekilde kullanılır. Enzimin tanıdığı
özgün dizi ve kesim yeri aşağıdaki gibidir.
35
5’…GAAGA(N)8…3’
3’…CTTCT(N)7…5’
3.Amplifiye Genomik DNA
Tablo XI: RFLP karışımı
Ayıraç Miktar(µL) Son Derişim 10X Tampon 2 1XPCR tamponu Amplifiye DNA 10 6 µg/ 20µL MboII Enzimi (0,5Ü/mL) 1 0,5 Ü/20µL Steril distile su 7
Tablo XI’deki karışım 37°C’de bir gece inkübe edilir.
3.2.4.4. Agaroz Jel
Elektroforezi
DNA molekülünün tanımlanması için agaroz jel kullanılarak nükleotidin baz
çifti sayısının logaritması ile ters orantılı olarak anoda doğru göç etmesidir61.
3.2.4.4.1. Ayıraçlar
1. 5X Tris –Borat ( TBE ) Tamponu (pH: 8,3)
Tris-Baz 54 g
Borik Asit 27,5 g
0,5 M EDTA pH :8,0 20 mL
Bir miktar distile suda çözülüp pH’sı 8,3’e ayarlanarak 1000mL’ye distile su ile
tamamlanır.
2. 1X Tris –Borat ( TBE ) Tamponu (pH: 8,3)
5X TBE Tamponu 200mL
Distile su 800mL
3. Yükleme Tamponu
36
Bromfenol mavisi % 0,25
Ksilen Siyanol FF % 0,25
Sukroz %40
Distile suda çözülülerek +4 °C’de saklanır.
4. %2’lik agaroz jel
2g agaroz tartılarak 100 mL distile su eklenerek mikrodalga fırında homojen bir
ayıraç olana kadar ısıtılır.
5. Stok Etidiyum Bromür (EtBr) Ayıracı
10 mg/ mL olacak şekilde EtBr tartıtıp distile suda çözülerek oda sıcaklığında
koyu renkli şişede saklanır.
6. Etidiyum Bromür Çözeltisi
0,5 µg/mL olacak şekilde stok EtBr distile su içinde çözülür.
7. φ X 174 HaeIII Markeri
Jel kuyusuna 100-500 ng/10 µL derişiminde uygulanır.
3.2.4.4.2 Yöntem
%2 oranında hazırlanan agaroz jel ayıracı elekroforez kaplarına dökülerek
polimerize olması sağlanır. Elektroforez tarakları yardımı ile oluşan kuyulara
restriksiyon enzimi ile kesilen PCR ürününden 20 µL DNA ve 2 µL yükleme tamponu
karıştırılıp agaroz jele yüklenir.
Elektroforez 1-5 V/cm (elektrotlar arasındaki uzaklık) akım şiddetinde yükleme
tamponundaki bromfenol mavisi ve ksilen siyanol FF uygun uzaklığa erişinceye kadar
yürütülür. Elektroforez bitiminde jeller EtBr ile oda sıcaklığında boyanır ve boya
artıkları distile suyla temizlenerek UV ışık altında değerlendirme yapılır.
37
3.2.4.5. Mikroarray çalışma:
Nanogen® marka cihaz kullanılarak örneklerde Gd Union, Gd San, Gd Akdeniz,
Gd SanAntonio mutasyonları araştırıldı.
38
4.BULGULAR
200 erkek bebekten altısında G6PD eksikliği saptandı (%3). Glukoz 6 fosfat
dehidrogenaz aktivitesi 194 bebekte normal sınırlar içinde bulundu. Bu bebeklerin
ortalama enzim aktivitesi 8,3± 2,1 U/grHb ( 5,2-12,7 U/grHb) olarak ölçüldü. Glukoz 6
fosfat dehidrogenaz eksikliği saptanan olguların klinik takibi, enzim kinetik ve genetik
çalışması yapıldı. Olguların klinik özellikleri Tablo XII’de verildi. Olguların üç
tanesinde Gd Akdeniz mutasyonu saptandı (Şekil 3). Mutasyon saptanan bu olgulardan
ikisinde hiperbilirubinemi patolojik düzeylere yükseldi ve fototerapi ile tedavi edilirken
birinde hiperbilirubinemi için tedaviye gerek duyulmadı. Mutasyon saptanan olguların
hiçbirinde hemotokrit düşüşü ve retikülosit cevabı oluşturabilecek bir hemoliz
bulgusuna saptanmadı. Mutasyon saptanmayan olgulardan birinde hiperbilirubinemi
için kan değişimi yapılırken diğer iki olguda tedaviye gerek duyulmadı. Gd Akdeniz
mutasyonu dışında bakılan Gd Union, Gd San, Gd Akdeniz, Gd SanAntonio
mutasyonlarından hiçbiri olgularımızda saptanmadı. Bu olguların enzim kinetik
çalışmalarından elde edilen değerlerin GdB+ ve Gd Akdeniz mutasyonlarında saptanan
ortalama değerler ile karşılaştırılması Tablo XIII’de verildi. Bu sonuçlara olguların göre
KmG6P değerleri 6,8-555,7 µM arasında, KmNADP değerleri 10,6-167,8 µM arasında idi.
Analog kullanımı açısından olguların değerleri dNADP için 46,5-94 arasında, NAD için
0-182 arasında, Gal6P için 18-142 arasında, 2dG6P için 6,8-100 arasında bulundu.
Optimum pH değeri 6-8, ilk 20 dakikada değişim %68-250 arasında saptandı. Glukoz 6
fosfat dehidrogenaz eksikliği saptanan olguların klinik bulguları ve kinetik
çalışmalarına ait KmG6P, KmNADP eğrileri ve pH eğrileri ile ilgili sonuçlar aşağıda
ayrıntılı şekilde sunuldu.
39
Tablo XII: Olguların klinik bulguları Bebek adı BEBEK O.K. BEBEK F BEBEK İ BEBEK K BEBEK D BEBEK G
Bebek kan grubu A Rh(+) O Rh(+) A Rh(-) A Rh(+) O Rh(+) A Rh(+) Anne kan grubu A Rh(+) O Rh(+) A Rh(-) A Rh(+) O Rh(+) A Rh(+)
Direk coombs (-) (-) (-) (-) (-) (-)
Total bilirubin (mg/dl) Kord kanı 3 5 4 4,3 4 3,6
2.gün 20 18 20
3.gün 11,2 35 22 11 10.8 11
5.gün 17,2 20 22 8,4 7 6.5
7.gün 14,2 18 25,7 6 6 5.5
10.gün 10,2 15 11 4,2 3 3
15.gün 13,6 10 5 2,7 2 3
Hemotokrit (%) Kord kanı 50 47 45 50 56 60
2.gün 48 48 50
3.gün 49 58 53 52 54 57
5.gün 46 53 54 55 54 56
7.gün 48 54 57 53 55 54
10.gün 49 55 54 54 55 56
3. gün retikülosit % 3 3 2,8 2,5 3 3
Tedavi Fototerapi fototerapi Kan değişimi fototerapi yok yok yok
Gd Akdeniz mutasyonu (+) (-) (+) (+) (-) (-)
40
Şekil 3: Olguların Gd Akdeniz mutasyonunun elektroforetik görünümü
1. Erkek, hemizigot bir olgu olduğu için 3 bant, BEBEK O.K.
2. Erkek, hemizigot bir olgu olduğu için 3 bant, BEBEK İ
3. Erkek, hemizigot bir olgu olduğu için 3 bant, BEBEK K
4. Erkek, normal bir olgu olduğu için 2 bant, BEBEK G
5. Erkek, normal bir olgu olduğu için 2 bant, BEBEK D
6. Erkek, normal bir olgu olduğu için 2 bant, BEBEK F
7. Marker
1 2 3 4 5 6 7
41
OLGULARIN KLİNİK VE KİNETİK BULGULARI
BEBEK O.K.; 3000 gr ağırlığında NVY ile doğdu. Anne ile bebek arasında kan
grup uygunsuzluğu yoktu. Total bilirubin düzeyi ikinci günde yüksek olduğu için (20
mg/dl) hospitalize edilerek fototerapi başlandı. Üç gün hospitalize edilen hastanın
takibinde tekrar yükselme olmadı. Onbeş günlükken bakılan total bilirubin düzeyi 13,6
mg/dl idi. İndirekt hiperbilirubinemi süresince hemotokrit değerlerinde düşme
saptanmadı. Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz düzeyi düşük olduğu için enzim kinetik
çalışması yapıldı (Şekil 4a,4b,4c). Şekil 4a: BEBEK O.K’nın KmG6P eğrisi
Şekil 4b: BEBEK O.K’nın KmNADP eğrisi
Şekil 4c: BEBEK O.K’nın pH eğrisi
42
BEBEK F: 3200 gr ağırlığında NVY ile doğan bebeğin anne ile arasında kan
grup uygunsuzluğu yoktu. 3. Günde total bilirubini 35 mg/dl’ye yükselen bebek
hospitalize edildi ve fototerapi başlandı. Ancak total bilirubin düzeyleri yüksek devam
ettiği için tam kan kullanılarak kan değişimi yapıldı. Bilirubinin yükselme döneminde
hemotokrit düşüşü saptanmadı(Şekil 5a,5b,5c). Şekil 5a: BEBEK F’nin KmG6P eğrisi
Şekil 5b: BEBEK F’nin KmNADP eğrisi
Şekil 5c: BEBEK F’nin pH eğrisi
43
BEBEK İ: 2500 gr ağırlığında NVY ile doğan bebek ile anne arasında kan grubu
uygunsuzluğu yoktu. Üçüncü gün bakılan total bilirubin değeri yüksek olduğu için (20
mg/dl) hospitalize edilerek fototerapi uygulandı. Yedinci gün bakılan bilirubin düzeyi
hala yüksek (22 mg/dl) seyreden bebeğin hemotokrit düşüşü olmadı. Hastanın bilirubin
düzeyi kan değişim sınırına kadar yükselmesine rağmen kan hazırlatıldığı anda düşme
gözlendiği için kan değişimi yapılmadı. Dokuzuncu gün total bilirubini düşmeye
başladı(Şekil 6a,6b,6c).
Şekil 6a: BEBEK İ’nin KmG6P eğrisi
Şekil 6b: BEBEK İ’nin KmNADP eğrisi
Şekil 6c: BEBEK İ’nin pH eğrisi
44
BEBEK K: 3300 gr ağırlığında NVY ile doğdu. Anne ile bebek arasında kan
grup uygunsuzluğu yoktu. Total bilirubin düzeyleri takip edilen hastaya tedavi
gerekmedi(Şekil 7a,7b,7c).
Şekil 7a: BEBEK K’nin KmG6P eğrisi
Şekil 7b: BEBEK K’nin KmNADP eğrisi
Şekil 7c: BEBEK K’nin pH eğrisi
45
BEBEK D: 3000 gr ağırlığında NVY ile doğdu. Anne ile bebek arasında kan
grup uygunsuzluğu yoktu. Total bilirubin düzeyleri takip edilen hastaya tedavi
gerekmedi(Şekil 8a,8b,8c).
Şekil 8a: BEBEK D’nin KmG6P eğrisi
Şekil 8b: BEBEK D’nin KmNADP eğrisi
Şekil 8c: BEBEK D’nin pH eğrisi
46
BEBEK G: 3000 gr ağırlığında NVY ile doğdu. Anne ile bebek arasında kan
grup uygunsuzluğu yoktu. Total bilirubin düzeyleri takip edilen hastaya tedavi
gerekmedi(Şekil 9a,9b,9c)..
Şekil 9a: BEBEK G’nin KmG6P eğrisi
Şekil 9b: BEBEK G’nin KmNADP eğrisi
Şekil 9c: BEBEK G’nin pH eğrisi
47
Tablo XIII: Olguların Kinetik Bulgularının GdB+ ve Gd Akdeniz mutasyonu ile karşılaştırılması
No OLGU
G6PD aktivite
(U/gHb)
Km (µM)
Analog Kullanımı
Opt pH
İlk 20dak. değişim
(%)
G6P NADP
dNADP
NAD Gal6P
2dG6P
1 BEBEK O. K. 0 6,8 42,4 27 0 142 87 8 68 2 BEBEK F 0 229,3 23,8 46,5 0 18 16 8 82 3 BEBEK İ 0 172 15,1 81 119 44 100 8 250 4 BEBEK K 0 72,5 10,6 66 10 32 6,8 8 44 5 BEBEK D 0 555,7 77,1 94 112 71 77 8 81 6 BEBEK G 0 78,2 167,8 82 182 59 29 6-8 100 Gd B+ 8,3±3,3 50-70 2-4 55-60 <1 7-15 <4 Gd Akdeniz 0-7 19-26 1,2-1,6 350 20 23-37
48
4.TARTIŞMA
Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz eksikliğinden dünyada yaklaşık 400 milyon
insanın etkilendiği düşünülmektedir. Akdeniz’in bazı bölgeleri, Papua Yeni Gine,
Tropikal ve subtropikal Asya’da yüksek oranda G6PD eksikliği görülmektedir. G6PD
eksikliği Plasmodium falciparum’un neden olduğu sıtmanın coğrafik dağılımına
benzerlik göstermektedir. G6PD eksik kişilerin eritrositlerinde sıtma paraziti
yaşayamadığı ve bu tip eritrositlerin sıtmaya karşı daha dirençli olduğu
varsayılmaktadır63, 64,65.
Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz enzimi eksik olan kişilerin büyük bir kısmı
asemptomatiktir. Klinik bulgu saptananlarda en sık karşılaşılan yenidoğan sarılığı
dışında hemolitik anemidir. Akut hemolitik anemiye bazı ilaçlar, enfeksiyon ve bakla
yenmesi neden olmaktadır. Bugün hala hemolizin mekanizması tam olarak
açıklanamamıştır. G6PD eksik eritrositlerde direkt veya indirekt olarak oksidatif hasarın
oluştuğu düşünülmektedir. Bu akut hemoliz olaylarında eritrositlerin yıkımı
hemoglobinüriye neden olmaktadır. Ancak bazı G6PD’si eksik kişilerin kronik
hemolitik anemisi olduğu bilinmektedir66, 67, 68, 69.
Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz eksikliğinin yenidoğanlarda tanımlanması ve
yenidoğan sarılığında ortaya çıkan bilirubin ile ilişkileri büyük önem taşımaktadır.
Yenidoğan döneminde ağır kernikterus riski taşıyan indirekt hiperbilirubineminin
önemli nedenlerinde birisi G6PD eksikliğidir. Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz eksikliği
dünyada X’e bağlı geçiş gösteren en yaygın enzimopatidir. Sıklığı bölgesel farklılık
göstermekle birlikte yapılan çalışmalarda %2-27 arasında olduğu bildirilmiştir70,71.
Hiperbilirubinemili olgularda ise sıklığı %10,5 -%22,1 olarak bildirilmiştir1,72. Bu
çalışmada da sağlıklı term erkek bebeklerde sıklığı %3 olarak bulundu.
Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz eksikliğinde ortaya çıkan neonatal
hiperbilirubinemide hemolizden çok karaciğerdeki bozulmuş konjugasyonun rol
oynadığı bildirilmiştir73,74. Olgularımızda da hastaneye yatış gerektiren yüksek bilirubin
değerlerine ulaşılmasına rağmen belirgin hemotokrit düşüklüğü saptanmadı.
Gelişen moleküler tanı yöntemleri sonucu DNA düzeyindeki çalışmalar çok hızlı
kullanım alanı bulmuştur. G6PD eksikliği genetik olarak heterojeniteye sahiptir. Aynı
mutasyon faklı kişilerde farklı klinik belirti gösterdiği için bazı mutasyonlar kronik
49
hemolitik anemiye neden olurken bazılarında hemoliz gözlenmemektedir44,75.
çalışmamızda Gd Akdeniz mutasyonu saptanan olguların ikisinde patolojik
hiperbilirubinemi saptanırken bir olguda hemoliz ve hiperbilirubinemi gözlenmedi. Gd
Akdeniz mutasyonu dışında mutasyonu olan bebeklerden birinde patolojik
hiperbilirubinemi gözlenirken, diğer ikisinde hemoliz bulgusu ve hiperbilirubinemi
yoktu.
Bugüne kadar biyokimyasal yöntemler kullanılarak 400’ün üzerinde
biyokimyasal, 140 tane moleküler varyant bildirilmiş, bunların Hindistan’dan
Sardinya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafik dağılım gösterdiği gözlenmiştir. Akdeniz
Ülkeleri, Orta Asya ve Hindistan Bölgelerinde en sık Gd Akdeniz mutasyonuna
rastlanırken Afrika Bölgelerinde en sık Gd A- mutasyonuna rastlandığı bildirilmiştir6.
Biyokimyasal olarak saptanan bazı varyantların moleküler çalışma sonucunda aynı
mutasyonu içerdiği gösterilmiştir. Örneğin Gd Akdeniz ile Gd Dallas moleküler
düzeyde aynı mutasyonu taşımaktadır. Ancak bazen de bunun tam tersi gözlenmiştir.
Tek varyant olarak düşünülen Gd A- genetik olarak heterojen bir yapı göstermektedir.
Ayrıca enzim eksikliği olmaksızın birkaç tane de yapısal varyant gösterilmiştir76.
140’ın üzerindeki bu mutasyonlardan bugüne kadar en detaylı ve en fazla üzerinde
çalışılanı Gd Akdeniz’dir. İlk kez Vulliamy ve arkadaşları tarafından Gd Akdeniz
varyantına enzimin 6. eksonunda 563. nükleotitteki C→T dönüşümünün neden olduğu
bildirilmiştir3, 53,76.
Bölgemizde en sık rastlanan Gd Akdeniz varyantı ileri derecede enzim
eksikliğine neden olmasına rağmen hemoliz bazen görülmektedir. Bu nedenle, diğer bir
çalışmada belirtildiği gibi, bu çalışma sırasında G6PD enzim düzeyi düşük olan olgular
moleküler düzeyde incelenerek özellikle ekson 6’daki 563. nükleotitdeki C→T
mutasyonunu taşıyanların fenotip-genotip ilişkisi kurulmaya çalışılmıştır77.
Akut hemolitik kriz gelişmesi açısından glukoz 6 fosfat dehidrogenaz aktivitesinin
düşük prediktif değere sahip olduğu bildirilmiştir. Bugüne kadar bulunmuş moleküler
varyantlar arasında en ağır fenotipe Gd Akdeniz mutasyonunun ve A- mutasyonunun
neden olabileceği bildirilmiştir78. Olgularımızdan üçünde Gd Akdeniz mutasyonu
saptanmış ve bu üç olgunun ikisinde bilirubin düzeylerinin yüksek seyrettiği,
kliniklerinin ağır olduğu gözlenmiştir. Kan değişimi yapılan bir olgu da ise Gd Akdeniz
mutasyonu saptanmadı. Bu olgunun hiperbilirubinemiye neden olan diğer bir mutasyona
sahip olabileceği düşünüldü
50
Neonatal sarılığı olan bebeklerde G6PD mutasyonların saptanması amacıyla
yapılan diğer çalışmalarda G6PD Viancghan, G6PD Mahidol ve G6PD Akdeniz
mutasyonları sık bulunmuş ancak sarılık kliniği açısından üç mutasyon arasında fark
gösterilememiştir5.
Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz enziminin varyant analizlerinde birçok parametre
kullanılmaktadır; bunlardan eritrosit G6PD aktivitesi, kısmi saflaştırılan enzimde
kinetik çalışmalar, substrat analoglarının kullanımı, ısı inaktivasyonu ve pH en çok
kullanılan kriterlerdir52. Bu çalışmada da düşük enzim aktivitesi olan olgularda kinetik
çalışma yapıldı ve bulgular Tablo XIII’de özetlendi
Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz enziminin substratlarına karşı ilgisini
değerlendirmek için Km değerleri ölçüldüğünde, olguların KmG6P değerleri 6,8-
555,7µM arasında KmNADP değerleri ise 10,6-167,8 µM arasında bulunmuştur. KmG6P
değeri bir olgu dışında tüm olgularda Gd B+ ve Gd Akdeniz’den yüksek olarak
saptanmıştır. KmNADP değeri ise tüm olgularda yüksek olduğu belirlenmiştir.
Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz enziminin kinetik özelliklerinin belirlenmesinde
ayrıca substrat analogları olarak dNADP, NAD, Gal6P ve 2dG6P kullanılmıştır. Bu
kinetik özellikler WHO’nun GdB+ için belirlenen kinetik özellikler ile
karşılaştırılmıştır52. GdB+’nin dNADP kullanım yüzdesinin %55-60 arasında
bildirilmiştir. Ancak iki olgunun dNADP kullanım yüzdesi bu sınırların altında, diğer
dört olgunun ise belirtilen aralığın üzerinde olduğu saptanmıştır. GdB+’nin NAD
kullanım yüzdesinin %1’in altında olduğu belirtilmiştir. Olgularımızdan ikisinin
NAD’yi hiç kullanmadığı diğer olguların ise NAD’yi yüksek oranda kullandığı
gözlenmiştir. GdB+’nin Gal6P kullanım yüzdesi 7-15 olarak belirtilmiştir. Tüm
olgularımızın Gal6P kullanım değerlerinin belirlenen aralıktan oldukça yüksek olduğu
saptanmıştır. Kinetik olarak incelenen bütün olgularımızın Gal6P kullanımı % 18-142
arasında olduğu belirlenmiştir. 2dG6P kullanımının Gd B+ tipinde % 4’ün altında
olduğu belirtilmiştir. Tüm olgularımızın 2dG6P kullanımının yüksek olduğu
saptanmıştır. Çalışmamızın bütününde 2dG6P kullanımının % 6,8-100 arasında olduğu
gözlenmiştir.
Isı stabilitesi, eritrosit G6PD özelliklerinin araştırılmasında kullanılan diğer bir
parametredir. Tüm olgularımızın G6PD’sinin ısıya oldukça dayanıklı olduğu
saptanmıştır.
51
Olguların optimum pH’larının 8 olduğu ve bir bebeğin bifazik, diğer olguların
monofazik özellik gösterdiği bulunmuştur (Şekil 9c). Bifazik özellik Gd Akdeniz
mutasyonun bir özelliği olabileceği halde bu olgunun moleküler çalışmasında Gd
Akdeniz mutasyonu içermediği saptanmıştır79.
Gd Akdeniz mutasyonu saptanan olgular değerlendirildiğinde ise G6P ve NADP
için WHO tarafından önerilen Km değerleri 19-26 µM ve 1,2-1,6 µM arasında
değişiklik gösterirken, mutasyon saptanan olgularda değerlerin bu aralıkta olmadığı
görülmüştür. Analog kullanımı açısından da önerilen değerlerin olgularda bulunan
değerlerle uyumlu bulunmaması aynı mutasyonun farklı kinetik varyantlarının
olabileceğini düşündürmüştür. Gd Akdeniz mutasyonu saptanan olguların klinik
seyirleri, maksimum total bilirubin düzeyleri ve bilirubin düşme hızları da farklılık
gösterdiği için kinetik farlılıkların da mutasyondan bağımsız olarak hiperbilirubinemiyi
etkilediği söylenebilir. Bu olgularda diğer bir olasılık da saptanamayan G6PD
mutasyonlarının varlığı olabilir. Bu çalışmada G6PD eksikliği saptanan olgulardaki Gd
Akdeniz mutasyonun kinetik özelliklerinin, WHO tarafından bu mutasyon için
tariflenen kinetik özelliklerden farklı olduğunu göstermiştir. Enzim aktivitesinin sıfır
olması yaşamla bağdaşan bir durum olmadığı için, olgularımızın takibinde fatal sorunlar
ile karşılaşılmadığından bulduğumuz sonuçlar eritrosit içinde G6PD aktivitesini inhibe
eden bazı proteinlerin olabileceğini ve değişik kinetik özelliklere yol açabileceğini
düşündürmektedir. Daha fazla olgu çalışmalarının ve özellikle mutasyon analizlerinin
yapılması G6PD eksikliği olan olgularda klinik izlemdeki farklılıklara açıklık
getirecektir.
52
6. SONUÇLAR
1.G6PD eksikliğinin sıklığı erkek bebeklerde %3 olarak saptandı.
2.Enzim eksikliği olan olgulardan üçünde Gd Akdeniz mutasyonu saptandı.
3.Gd Akdeniz mutasyonu saptanan olguların ikisinde hiperbilirubinemi için tedavi
gerekirken, birinde tedavi gerekmedi.
4.Gd Akdeniz mutasyonu saptanmayan olgulardan birinde hiperbilirubinemi ağır
seyretti ve kan değişimi gerekti. Bu olguda bakılamayan diğer bir mutasyonun bu
kliniğe neden olabileceği düşünüldü.
5.Enzim eksikliği olan olguların hiçbirinde hemotokrit düzeyinde düşme saptanmadı.
ÖNERİLER
1. G6PD eksikliği, sarılıkla başvuran tüm yenidoğan bebeklerde araştırılmalıdır.
2. Enzim eksikliği olan yenidoğanların klinik seyirleri farklı olabileceği için her olgu
ayrı değerlendirilmelidir.
3. Daha fazla olgu saptanarak, diğer mutasyonların da araştırılmasına gerek vardır.
53
7.KAYNAKLAR
1. Satar M, Atici A, Oktay R. The influence of clinical status on total bilirubin binding capacity in newborn infants. J Trop Pediatr. 1996 ;42:43-5.
2. Tuncel P. Heksoz monofosfat yolu. Tokullugil A, Dirican M, Ulukaya E. Biyokimya 2. baskı, İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri Ltd Şti. 1997: 111-117.
3. Vives-Corrons JL, Kuhl W, Pujades MA, Beutler E. Molecular genetics of the glucose-6-phosphate dehydrogenase (G6PD) Mediterranean variant and description of a new G6PD mutant, G6PD Andalus1361A. Am J Hum Genet. 1990 ;47:575-9.
4. Yalın S, Yalın E, Aksoy K. Türkiye’de saptanan glukoz 6 fosfat dehidrogenaz varyantları. Arşiv, 2002;11:1-4.
5. Ainoon O, Yu YH, Amir Muhriz AL, Boo NY, Cheong SK, Hamidah NH. Glucose-6-phosphate dehydrogenase (G6PD) variants in Malaysian Malays. Hum Mutat. 2003; 21:101.
6. Sukumar S, Mukherjee MB, Colah RB, Mohanty D. Molecular basis of G6PD deficiency in India. Blood Cells Mol Dis. 2004;33:141-5.
7. Beutler E, Kuhl W, Ramirez E, Lisker R Some Mexican glucose-6-phosphate dehydrogenase variants revisited. Hum Genet. 1991 ;86:371-4.
8. Liu Y, Phelan J, Go RC, Prchal JF, Prchal JT. Rapid determination of clonality by detection of two closely-linked X chromosome exonic polymorphisms using allele-specific PCR. J Clin Invest. 1997 ;99:1984-90.
9. McMahon JR, Stevenson DK, Oski FA. Physiologic Jaundice. In Taeusch HW, Ballard RA,eds. Avery’s Disease of the Newborn, 7th ed. Philadelphia, WB Saunders, 1998:1003-1007.
10. Maisels MJ. Neonatal Jaundice. In Avery GB, Fletcher MA, MacDonald MG ed. Neonatology, Pathophysiology and Management of the Newborn, 5th ed. Philadelphia JB Lippincott, 1999: 765-819.
11. Newman TB, Easterling MJ, Goldman ES, Stevenson DK. Laboratory evaluation of jaundice in newborn. AJDC 1990;144:364-368.
12. McMahon JR, Stevenson DK, Oski FA.Management of neonatal hyperbilirubinemia. In Taeusch HW, Ballard RA, eds. Avery’s Disease of the Newborn, 7th ed. Philadelphia, WB Saunders, 1998:1033-1043.
13. Gartner LM. Neonatal Jaundice. Pediatr Rev 1994; 15:442-432.
54
14. McMahon JR, Stevenson DK, Oski FA. Bilirubin Metabolism. In Taeusch HW, Ballard RA,eds. Avery’s Disease of the Newborn, 7th ed. Philadelphia, WB Saunders, 1998:995-1002.
15. Cowford JL, House SC, Gollan JL. Formation, hepatic metabolism and transport of bile pigments: A status report. Sem Liver Dis 1998:8: 105-118.
16. Bracci R, Buonocore G,Garosi G, Bruchi S, Berni S. Epidemiologic study of neonatal jaundice. Acta Pediatr Scan 1989;360: 87-92.
17. Linn S, Schoenbaum SC, Monson RR. Epidemiology of neonatal hyperbilirubinemia. Pediatrics 1985;75: 770-778.
18. Johnson JD, Angelus P, Aldrich M, Skipper BJ. Exagerated jaundice in Navajo neonates; the role of bilirubin production. Am J Dis Child 1986;140:889-891.
19. Khoury MJ, Calle EE, Joesoef RM. Recurrence risk of neonatal hyperbilirubinemia in siblings. Am J Dis Child. 1988; 142:1065-9.
20. Bancroft JD, Kreamer B, Gourley GR. Gilbert syndrome accelerates development of neonatal jaundice. J Pediatr. 1998;132:656-60.
21. Maisels MJ. Neonatal Jaundice. In Sinclair JC, Bracken MB, eds. Effective care of the newborn infant. Oxford, Oxford University Press, 1992:507-518.
22. Yamauchi Y, Yamanouchi I. Difference in TcB readings between full term newborn infants born vaginally and by cesarean section. Acta Paediatr Scand. 1989;78:824-8.
23. Maisels MJ, Gifford K . Neonatal jaundice in full-term infants. Role of breast-feeding and other causes. Am J Dis Child. 1983 ;137:561-2.
24. Gale R, Seidmann DS, Dollberg S, Stevenson DK. Epidemiology of neonatal jaundice in the Jerusalem population. J Pediatr Gastroenterol Nutr 1990;10:82-85.
25. Schreider AP. Breast milk Jaundice in the newborn. A real entity. JAMA 1986;255:3270-3278.
26. Lascari AD. “Early” breastfeeding jaundice: clinical significance. J Pediatr 1986; 108:156-158.
27. Hamosh M. Breast milk Jaundice. J Pediatr Gastroenterol Nutr 1990; 11: 145-149.
28. Forsyth JS, Donnet L, Ross PE.A study of the relationship between bile salts, bile salt-stimulated lipase, and free fatty acids in breast milk: normal infants and those with breast milk jaundice. J Pediatr Gastroenterol Nutr. 1990;11: 205-10.
55
29. Monaghan G, McLellan A, McGeehan A, Li Volti S, Mollica F, Salemi I, Din Z, Cassidy A, Hume R, Burchell B. Gilbert's syndrome is a contributory factor in prolonged unconjugated hyperbilirubinemia of the newborn. J Pediatr. 1999 ; 134:441-6.
30. Rosenthal P, Sinatra F. Jaundice in infancy Pediatr Rev. 1989 ; 11:79-86.
31. Doyle JJ, Schmidt B, Blanch V,Zipursk A. Hematology. In Avery GB, Fletcher MA, McDonald MG eds. Neonatology, pathophysiology and the management of the Newborn, Philadelphia, JB Lippincott Company1999:1045-1092.
32. Falterman CG, Richardson CJ. Transfusion reaction due to unrecognized ABO hemolytic disease of the newborn infant. J Pediatr. 1980 ;97:812.
33. Singh B, Ezhilarasan R, Kumar P, Narang A. Neonatal hyperbilirubinemia and its association
with thyroid hormone levels and urinary iodine excretion. Indian J Pediatr 2003 ; 70: 311-5.
34. Beutler E, Westwood B, Prchal JT, Vaca G, Bartsocas CS, Baronciani L. New glucose-6-
phosphate dehydrogenase mutations from various ethnic groups. Blood. 1992; 1;80:255-6.
35. Calabrò V, Giacobbe A, Vallone D, Montanaro V, Cascone A, Filosa S, Battistuzzi G.
Genetic heterogeneity at the glucose-6-phosphate dehydrogenase locus in southern Italy: a study on a population from the Matera district. Hum Genet 1990;86:49-53.
36. Satar M, Kılınç Y, Tanyeli A, Tok M, Etiz L. Yenidoğan bebeklerde hiperbilirubinemi ile
glukoz-6-fosfat dehidrogenaz enzim eksikliği arasındaki ilişki. Cerrahpaşa Tıp Fak Derg 1990; 21: 51-54.
37. Kaplan M, Hammerman C, Vreman HJ, Stevenson DK, Beutler E. Acute hemolysis and severe neonatal hyperbilirubinemia in glucose 6 phosphate dehydrogenase-deficient heterozygotes. J Pediatr 2001;139:137-40.
38. Beutler E. Glucose 6-phosphate dehydrogenase deficiency and other red cell abnormalities
metabolism. Williams Hematology 6th. Ed., New York: Mc Graw-Hill Medical Publishing, 2001;527-545.
39. Vulliamy TJ, Kaeda JS, Ait-Chafa D, Mangerini R, Roper D, Barbot J, Mehta AB,
Athanassiou-Metaxa M, Luzzatto L, Mason PJ. Clinical and haematological consequences of recurrent G6PD mutations and a single new mutation causing chronic nonspherocytic haemolytic anaemia. Br J Haematol, 1998; 101:670–675.
56
40. http://www.rialto.com/g6pd/ (Erişim tarihi: 21.10 . 2007)
41. http://www.rialto.com/favizm/ (Erişim tarihi: 21.10. 2007)
42. Beutler E. G6PD deficiency. Blood, 1994; 84: 3613-3636.
43. Vives-Corrons JL, Feliu E, Pujades M A, Cardellach F, Rozman C, Carreras A, Jou
JM, Vallespi MT, Zuazu FJ. Severe glucose-6-phosphate dehydrogenase (G6PD) deficiency associated with chronic hemolytic anemia granulocyte dysfunction and increased susceptibility to infections: description of a new molecular variant (G6PD Barcelona). Blood 1982; 59: 428-434.
44. Bruggen R, Bautista JM, Petropoulou T, Boer M, Zwieten R, Gomez-Gallego F,
Belohradsky BH, Hartwig NG, Stevens D, Mason PJ, Roos D. Deletion of leucine 61 in glucose-6-phosphate dehydrogenase leads to chronic nonspherocytic anemia granulocyte dysfunction and increased susceptibility to infections. Blood, 2002; 100: 1026-1030.
45. Elizondo J, Saenz GF, Paez CA, Ramon M, Garcia M, Gutierrez, Estrada M. G6PD Puerto Limon: a new deficient variant of glucose-6-phosphate dehydrogenase associated with congenital nonspherocytic hemolytic anemia. Hum Genet, 1982; 62: 110-112.
46. Leninger AL, Nelson DL, Cox MM. Principles of Biochemistry. 3rd Ed., New York : Worth
Publishers 2000.
47. http://www.rialto.com/g6pd/index.htm (Erişim tarihi: 21.10. 2007)
48. Luzatto L. Glucose-6-phosphate dehydrogenase: Genetic haematological aspects. Cell Bio Fun,
1987; 5: 101-107.
49. Beutler E, Westwood B, Melemed A, Dal Borgo P, Margolis D. Three new exon 10 glucose-
6-phosphate dehydrogenase mutations. Blood Cells Mol Dis, 1995; 21: 64–72.
50. Beutler E, Kuhl W, Gelbart T, Forman L. DNA sequence abnormalities of human glucose-6-
phosphate dehydrogenase variants. J Biol Chem, 1991; 266:4145–4150.
57
51. Yıldız ŞM. Anamur bölgesinin Glukoz-6-fosfat dehidrogenaz enzim yapısı ve moleküler özelliği. Doktora tezi, Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Biyokimya ABD, Adana 2004.
52. World Healthy Organization. Scientific group on the standardization of procedures for the study
of glucose-6-phosphate dehydrogenase. WHO Techn Rep Ser No 366, 1967; Genava .
53. Aksoy K, Yuregir GT, Dikmen N, Unlukurt I. Three new G6PD variants G6PD Adana,
G6PD Samandag, and G6PD Balcalı in Cukurova Turkey. Hum Genet, 1987; 76: 199-201.
54. Aksoy K. Yuregir GT, Dikmen N, Unlukurt I. Türkiye’de saptanan yeni bir G6PD B +
varyantı: G6PD Antakya. Ç.Ü. Tıp Fak. Dergisi, 1990; 15: 186 -191.
55. American Academy of Pediatrics Management of hyperbilirubinemia in the newborn infant 35
or more weeks of gestation. Subcommittee on Hyperbilirubinemia. Pediatrics. 2004 ;114:297-316.
56. Beutler E. Red cell metabolism: A manuel of Biochemical Methods, 3rd Ed, Orlanda: Grune &
Stratton Inc, 1984; : 68-71.
57. Petrucci RH. General Chemistry 5th Ed., New York: Mc Millan Publishing Company,1989.
58. Skoog DA, Leary JJ. Principles of instrumental analysis. 4th Ed. Fort Wort: Saunders College
Publishing, 1992: 654-660.
59. Poncz M, Solowiejzk D, Harpel B, Mory Y, Schwartz E, Surrey S. Construction of human
gene library from small amounts of peripheral blood. Analysis of β-like globin genes. Hemoglobin,1982; 6:27-36.
60. Saiki RK. The design and optimization of the PCR. New York : Stocton, 1989.
61. Sambrook J, Fritsch EF, Maniatis T. Molecular Cloning: A Laboratory Manuel. New York:
Cold Spring Harbor Laboratory,1989.
62. Weatherall DJ. New genetics and clinical practise. Oxford Unıversity, Oxford, 1991.
63. Ganczakowski M, Town M, Bowden DK, Vulliamy TJ, Kaneko A, Clegg JB, Weatherall
DJ, Luzzatto L. Multiple glucose6-phosphate dehydrogenase-deficient variants correlate with malaria endemicity in the Vanuatu archipelago (southwestern Pacific). Am J Hum Genet 1995; 56: 294–301.
58
64. Beutler E, Westwood B, Prchal JT, Vaca G, Bartsocas CS, Baronciani L. New glucose-6-phosphate dehydrogenase mutations from various ethnic groups. Blood 1992; 80: 255-256.
65. Vulliamy TJ, Othman A, Town M, Nathwani A, Falusi AG, Mason PJ, Luzzatto L.
Polymorphic sites in the African population detected by sequence analysis of the glucose-6-phosphate dehydrogenase gene outline the evolution of the variants A and A-. Proc Nat Acad Sci, 1991; 88: 8568-8571.
66. Glader B, Lukens JN. Glucose-6-phosphate dehydrogenase deficiency and related disorders of
hexose monophosphate shunt and glutathione metabolism. Wintrobe’s Clinical Hematology. 10th, egypt: Mass Publishing, 1999; 1176-1190.
67. Gaetani GF, Galiano S, Melani C, Miglino M, Forni GL, Napoli G, Perrone L, Ferraris
AM. A new glucose-6-phosphate dehydrogenase variant with congenital nonspherocytic hemolytic anemia (G6PD Genova). Biochemical characterization and mosaicism expression in the heterozygote. Hum Genet 1990; 84:337-40.
68. Beutler E, Luzzatto L. Hemolytic anemia. Semin Hematol. 1999; 36:38-47.
69. Kılınç Y. The incidence of glucose 6 phosphate dehydrogenase defgiciency in cord blood in
midsouth part of Turkey. Ç.Ü Tıp Fak Dergisi, 1982;3: 229-232.
70. Niazi GA, Adeyokunnu A, Westwood B, Beutler E. Neonatal jaundice in Saudi newborns with
G6PD Aures. Ann Trop Paediatr 1996;16:33-7.
71. Kwok CJ, Martin AC, Au SW, Lam VM. G6PDdb, an integrated database of glucose-6-
phosphate dehydrogenase (G6PD) mutations. Hum Mutat 2002;19:217-24.
72. Nuchprayoon I, Sanpavat S, Nuchprayoon S. Glucose-6-phosphate dehydrogenase (G6PD)
mutations in Thailand: G6PD Viangchan (871G>A) is the most common deficiency variant in the Thai population. Hum Mutat 2002;19:185.
73. Beutler E. G6PD: population genetics and clinical manifestations . Blood Rev 1996; 10:45-52.
74. Kaplan M, Herschel M, Hammerman C, Hoyer JD, Heller GZ, Stevenson DK. Neonatal
hyperbilirubinemia in African American males: the importance of glucose-6-phosphate dehydrogenase deficiency. J Pediatr 2006;149:83-8.
59
75. Maffi D, Pasquino MT, Caforio MP, Sorrentino F, Cappabianca MP, Salvatti AM. Identification of G6PD Mediterranean mutation by amplification refractory mutation system. Clinica Chimica Acta, 2002; 321: 43-47.
76. Luzzatto L, Mehta A, Vulliamy TJ. Glucose 6-phosphate dehydrogenase deficiency The
Metabolic and Molecular Bases of Inherited Disease 8th edition. Scriver C R Beaudet A L Sly W S and Valle D Eds McGraw-Hill New York, 2001; 4517–4553.
77. Glader B, Lukens JN. Glucose-6-phosphate dehydrogenase deficiency and related disorders of
hexose monophosphate shunt and glutathione metabolism. Wintrobe’s Clinical Hematology.10th, Egypt: Mass Publishing, 1999;1176-1190.
78. Pietrapertosa A, Palma A, Campanale D, Delios G, Vitucci A, Tannoia N. Genotype and
phenotype correlation in glucose-6-phosphate dehydrogenase deficiency. Haematologica 2001; 86:30-5.
79. Corcoran CM, Calabro V, Tamagnini G, Town M, Haidar B, Vulliamy TJ, Mason PJ,
Luzzatto L. Molecular heterogeneity underlying the G6PD Mediterranean phenotype. Hum Genet. 1992;88: 688-90.
60
ÖZGEÇMİŞ
Adı Soyadı: Ferda ÖZLÜ
DoğumYeri ve Tarih: Gaziantep, 1972
Medeni Durumu: Evli, 2 çocuklu
Adres: Sümer mah. 43. Sok. Er sitesi C blok kat:5 daire:10
Telefon: 05327685190
E-posta: [email protected]
Mezun olduğu Tıp Fakültesi: Hacettepe Üniversitesi İng Tıp Fakültesi
Görev Yerleri: Adana Çukurova Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi
Yabancı Diller: İngilizce, Almanca