T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ … · İLKÖĞRETİM OKULLARI I....
Transcript of T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ … · İLKÖĞRETİM OKULLARI I....
T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SINIF ÖĞRETMENLİĞİ ANA BİLİM DALI
İLKÖĞRETİM OKULLARI I. KADEMEDE GÖREV YAPAN SINIF ÖĞRETMENLERİNİN YENİ İLKÖĞRETİM PROGRAMLARINI
KABULLENMİŞLİK DÜZEYLERİ VE MESLEKİ DOYUMLARI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ
Nilay KAYHAN
YÜKSEK LİSANS TEZİ
ADANA 2008
T.C
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
SINIF ÖĞRETMENLİĞİ ANA BİLİM DALI
İLKÖĞRETİM OKULLARI I. KADEMEDE GÖREV YAPAN SINIF ÖĞRETMENLERİNİN YENİ İLKÖĞRETİM PROGRAMLARINI
KABULLENMİŞLİK DÜZEYLERİ VE MESLEKİ DOYUMLARI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ
Nilay KAYHAN
Danışman: Doç. Dr. Songül TÜMKAYA
YÜKSEK LİSANS TEZİ
ADANA 2008
Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğüne,
Bu çalışma, jürimiz tarafından Sınıf Öğretmenliği Anabilim dalında YÜKSEK
LİSANS TEZİ olarak kabul edilmiştir.
Başkan : Doç. Dr. Songül TÜMKAYA (Danışman)
Üye : Yard. Doç.Dr. Ayten İFLAZOĞLU
Üye : Öğr. Gör. Dr. Birsel AYBEK
ONAY
Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim elemanlarına ait olduklarını onaylarım.
...../..../2008
Prof. Dr. Nihat KÜÇÜKSAVAŞ
Enstitü Müdürü
Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndaki hükümlere tabidir.
i
ÖZET
İLKÖĞRETİM OKULLARI I. KADEMEDE GÖREV YAPAN SINIF ÖĞRETMENLERİNİN YENİ İLKÖĞRETİM PROGRAMLARINI
KABULLENMİŞLİK DÜZEYLERİ VE MESLEKİ DOYUMLARI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ
Nilay KAYHAN
Yüksek Lisans Tezi, Sınıf Öğretmenliği Anabilim Dalı
Danışman: Doç. Dr. Songül TÜMKAYA
Ocak 2008, 121 Sayfa
Bu araştırmada ilköğretim okullarının I.Kademesinde görev yapan sınıf
öğretmenlerinin, yeni ilköğretim programlarını kabullenmişlik düzeylerinin; cinsiyet, mesleki
kıdem, eğitim düzeyi, mezun oldukları okul, görev yapılan okulun bulunduğu çevrenin
sosyo-ekonomik düzeyi, görev yaptığı sınıf düzeyi değişkenlerine göre anlamlı bir şekilde
farklılaşıp farklılaşmadığı ve kabullenmişlik düzeyleri ile mesleki doyumları arasında anlamlı
bir ilişkinin olup olmadığının araştırılması amaçlanmıştır.
Araştırmanın evrenini, Adana İli Seyhan ve Yüreğir merkez ilçelerindeki İlköğretim
okullarının I.kademesinde sınıf öğretmeni olarak görev yapan öğretmenler
oluşturmuştur. Araştırma oranlı küme örnekleme yoluyla tesadüfî olarak seçilen toplam 420
öğretmen ile yürütülmüştür. Araştırmada Gömleksiz (2005) tarafından geliştirilen “Yeni
İlköğretim Programı Ölçeği” ile Kuzgun, Sevim ve Hamamcı (2005) tarafından geliştirilen
“Mesleki Doyum Ölçeği” (MDÖ) kullanılmıştır. Ayrıca, araştırmacı tarafından öğretmenlerin;
cinsiyet, mesleki kıdem, eğitim düzeyi, mezun olunan okul, görev yapılan okulun bulunduğu
çevrenin sosyo-ekonomik düzeyi ve görev yaptıkları sınıf düzeyine ilişkin sorulardan oluşan
bir ''Kişisel Bilgi Formu'' hazırlanmış ve uygulanmıştır.
Araştırma sonucunda öğretmenlerin yeni ilköğretim programlarını (eğitim ortamı
programları tanıma, programları benimseme ve programları uygulama) kabullenme düzeyleri
ve mesleki doyum düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki olduğu tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: İş Doyumu, Eğitim Programı, Kabullenmek, Sınıf Öğretmeni, Yeni
İlköğretim Programı.
ii
ABSTRACT
THE ANALYSIS OF THE RELATION SHIP BETWEEN PRIMARY SCHOOL TEACHERS’ ACCEPTANCE LEVEL OF THE NEW PRIMARY SCHOOL CURRICULUM AND THEIR JOB SATICFACTION
Nilay KAYHAN
MA Thesis, Department of Elementary Education
Supervisor: Asst. Prof. Dr. Songül TÜMKAYA
January 2008, 121 Pages
In this study, we aimed to research whether the primary school teachers’acceptance
level of the new primary school curriculum is affected by the teachers’ sex, teaching
experience, academic background, school of graduation, the socio-economic level of the
school environment they work at, and their grade level. We also tried to find out whether
there is a meaningful relationship between the teachers’grade level of the new primary school
curriculum and their job saticfaction.
The subject of the study consisted of 420 randomly selected primary school teachers
working in the area of Adana mainly Seyhan and Yüreğir district. The data collection
instruments used in the study were ‘‘New Primary School Curriculum Instrument’’ by
Gömleksiz (2005) and ‘‘ Job Saticfaction Instrument’’ by Kuzgun, Sevim and Hamamcı
(2005). In addition, a questionnaire was prepared and used by the researcher to elicit
information about the participant teachers’ sex, teaching experience, academic background,
school of graduation, the socio-economic level of the school environment they work at, and
their grade level.
In this study, we found out that there is a meaningful relationship between the
teachers’ acceptance level of the new primary school curriculum and their job saticfaction.
Key Words: Job saticfaction, Curriculum., Accept, Primary School Teachers, The New
Program of Elementary Education.
iii
ÖNSÖZ İlköğretim okullarının I.Kademesinde görev yapan sınıf öğretmenlerinin, yeni
ilköğretim programlarını kabullenmişlik düzeylerinin; cinsiyet, mesleki kıdem, eğitim düzeyi,
mezun oldukları okul, görev yapılan okulun bulunduğu çevrenin sosyo-ekonomik düzeyi,
görev yaptığı sınıf düzeyi değişkenlerine göre anlamlı bir şekilde farklılaşıp farklılaşmadığı
ve kabullenmişlik düzeyleri ile mesleki doyum düzeyleri arasında anlamlı bir ilişkinin olup
olmadığının ortaya konması amacıyla gerçekleştirilen bu araştırma, sınıf öğretmenlerinin
kendilerine dağıtılan anketlere görüşlerini yansıtmaları sonucunda şekillendi. Bu araştırmada
elde edilen bulguların ve getirilen önerilerin, eğitimcilere ve tüm araştırmacılara katkı
sağlamasını dilerim.
Bu çalışmanın literatüre kazandırılmasında tüm çabaları ile yardımlarını esirgemeyen
ve daima destekleyen danışmanım Sayın Doç. Dr. Songül TÜMKAYA’ ya sabrından dolayı
teşekkür ederim. Ayrıca, görüşlerine başvurduğum her zaman güler yüzle karşılayan ve
yardımlarını esirgemeyen Sayın Yrd. Doç. Dr. Ahmet DOĞANAY’a, ders döneminde yapıcı
yönlendirmeleri ile araştırmaya katkıda bulunan Sayın Yrd. Doç.Dr. Ayten İFLAZOĞLU’na,
tezimi okuyarak önerileri ile katkıda bulunan Sayın Öğr. Gör. Dr. Birsel AYBEK’e, eğitimim
boyunca olumlu görüşleriyle bana daima destek olan Sayın Öğr. Gör. Ömer ARSLANTAŞ’a,
Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü ve Ç.Ü. Araştırma Fonu Saymanlık çalışanlarına, araştırmam
sırasında beni sürekli motive eden ve araştırmama dair olumlu yaklaşımlarını yansıtan
arkadaşlarıma, çalışmaya katılan değerli meslektaşlarıma teşekkür ederim.
Çalışmam süresince olumlu yönlendirmelerini ve bilgi birikimini paylaşan ve daima
ileri adım atmamda rol oynayan Sayın Yrd. Doç. Dr. Mehmet Nuri GÖMLEKSİZ’e,
anlayışını ve yardımlarını esirgemeyen; yaratıcılığını, mesleki deneyimiyle birleştirerek beni
her zaman yüreklendiren canım annem Naziye KAYHAN’a; moral kaynağım olan ablama,
sabır kaynağım olan kız kardeşime; sevgi dolu kalbiyle ve mesleki deneyimiyle hep yanımda
olan değerli insan Sevgi GÖK’e teşekkürlerimi sunuyorum.
Not: Bu araştırma Ç.Ü. Araştırma Fonu Saymanlığı’nca desteklenmiştir (EF 2006YL54 ).
Nilay KAYHAN
Adana, Ocak, 2008
iv
İÇİNDEKİLER Sayfa No
TÜRKÇE ÖZET……………………………………………………………………………i
İNGİLİZCE ÖZET…………………………………………………………………….......ii
ÖNSÖZ………………………………………………………………………………….….iii
TABLOLAR LİSTESİ…………………………………………………………………….vii
EKLER LİSTESİ……………………………………………………………………….......x
BÖLÜM I
GİRİŞ…...………………………………………………………………………………........1
1.1. Problem………………………………………………………………………….. ..….…8
1.2. Araştırmanın Amacı……………………………………………………………..............13
1.3. Araştırmanın Önemi…………………………………………………………………......14
1.4. Sayıtlılar…………………………………………………………….…………………...16
1.5. Sınırlılıklar……………………………………………………………………................17
1.6. Tanımlar…………………………………………………………………………………17
BÖLÜM II
KURAMSAL BİLGİLER VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR…………………..………......18
2.1. Kuramsal Çerçeve………………………………………………………………………..18
2.1.1. Geçmişten Günümüze Eğitim Programlarının İncelenmesi………………...…….18
2.1.2. Cumhuriyet Döneminde İlköğretim Programlarındaki Gelişmeler…………….....19
2.1.3. Yeniden Yapılandırılan İlköğretim Programı ve Değişim Nedenleri……………..23
2.1.4. İlköğretim Programlarının Geliştirilmesinin Gerekçeleri ve Temel Referansları...25
2.1.5. Program Geliştirme Çalışmaları…………………………………………………..26
2.1.6. Daha Önce Uygulanan Programlar ile Yeni Programların Karşılaştırılması…….. 27
2.1.7. Yeni İlköğretim Programlarının Hazırlanmasında Faydalanılan Yaklaşımlar……30
2.1.8. Yapılandırmacılık………………………………………………………………....30
2.1.9. Çoklu Zeka Teorisi………………………………………………………..………32
2.1.10. Tematik Yaklaşım…………………………………………………....…............. 33
2.1.11. Öğrenci Merkezli Eğitim………………………………………………………...33
2.1.12. Aktif Öğrenme ……………………………………………....….……………….34
v
2.1.13. İlköğretim Programlarının Temelleri, Öğretmenlerden Beklenen Davranışlar….35
2.2. Meslek (İş) Doyumu……………………………………………………………………..36
2.3. İlgili Araştırmalar…………………………………………………………….………….38
2.3.1. Yurt Dışında Eğitim Programları ile ilgili Yapılan Araştırmalar………………....38
2.3.2. Yurt İçinde Eğitim Programları ile ilgili Yapılan Araştırmalar .………………….41
2.3.3. Yurt Dışında Mesleki Doyum ile ilgili Yapılan Araştırmalar………………...…..50
2.3.4. Yurt İçinde Mesleki Doyum ile ilgili Yapılan Araştırmalar………..…………......54
BÖLÜM III
YÖNTEM………………..…………………………………………………………………..64
3.1. Araştırma Modeli……………………………………………………………………...…64
3.2. Evren ve Örneklem……………………………………………………………………....64
3.3. Veri Toplama Araçları………………………………………………………………….. 67
3.3.1. Yeni İlköğretim Programları Ölçeği…………………………………………..…..67
3.3.2. Mesleki Doyum Ölçeği……………………………………………………..……..68
3.3.3. Kişisel Bilgi Formu……………………………………………………………......69
3.4. Verilerin Toplanması……………………………………………………………….…....70
3.5. Verilerin Analizi………………………………………………………………...…...…..70
BÖLÜM IV
BULGULAR………………….………………………………………………….………......72
4.1. Yeni İlköğretim Programlarına İlişkin Bulgular…….…………………...………………72
4.1.1. Cinsiyete İlişkin Bulgular.....……………..……………………………………….72
4.1.2. Mesleki Kıdeme İlişkin Bulgular…..……….....…………………………………..73
4.1.3. Eğitim Düzeyine İlişkin Bulgular………………………………….……………...76
4.1.4. Mezun Olunan Okul Türüne İlişkin Bulgular……………………………….…….77
4.1.5. Görev Yapılan Okulun Bulunduğu Çevrenin Sosyo-Ekonomik Düzeyine İlişkin
Bulgular……………………………………………………………………...………80
4.1.6. Görev Yapılan Sınıf Düzeyine İlişkin Bulgular ………………………….…….....83
4.2. Mesleki Doyum Düzeyine İlişkin Bulgular……….…………………………….…….....86
4.2.1. Cinsiyete İlişkin Bulgular…………………………………………………………86
4.2.2. Mesleki Kıdeme İlişkin Bulgular……..…………………………………………...86
4.2.3. Eğitim Düzeyine İlişkin Bulgular………………………………..…….…….........88
4.2.4. Mezun Olunan Okul Türüne İlişkin Bulgular…………………….…………….…88
vi
4.2.5. Görev Yapılan Okulun Bulunduğu Çevrenin Sosyo-Ekonomik Düzeyine İlişkin
Bulgular…………………………………………………………………………...…89
4.2.6. Görev Yapılan Sınıf Düzeyine İlişkin Bulgular……………………………..…….91
4.3. Öğretmenlerin Yeni İlköğretim Programlarını Kabullenme Düzeyi ile Mesleki Doyum
Düzeyleri Arasındaki Korelasyon ………………………….………………..…………..92
BÖLÜM V
TARTIŞMA ve YORUM……………………………….………………..………………….94
5.1. Cinsiyete Göre Bulguların Yorumu………………………………………………….......94
5.2. Mesleki Kıdeme Göre Bulguların Yorumu…………………………………………..…..96
5.3. Eğitim Düzeyine Göre Bulguların Yorumu……………………………………………...98
5.4. Mezun Olunan Okula Göre Bulguların Yorumu…………………………………………98
5.5. Görev Yapılan Okulun Bulunduğu Çevrenin Sosyo-Ekonomik Düzeyine Göre
Bulguların Yorumu…………………………………………………………..…………..99
5.6. Görev Yapılan Sınıf Düzeyine Göre Bulguların Yorumu……………..…………..…...101
5.7. Öğretmenlerin Yeni İlköğretim Programlarını Kabullenme Düzeyleri ile Mesleki Doyum
Düzeyleri Arasındaki İlişkiye Yönelik Yorum………………………………………....101
BÖLÜM VI
SONUÇ ve ÖNERİLER………………………………….…………......………………….103
6.1. Sonuç………………………………………………………………….………………...103
6.2. Öneriler……………………………………………………..…………………………..106
6.2.1. Uygulamalara Yönelik Öneriler………………………..………………...…...….106
6.2.2. İleride Yapılacak Araştırmalara Yönelik Öneriler…………..……………...........107
KAYNAKÇA……………………………………………………………………….............108
EKLER………………………………………………………………………………..….....117
ÖZGEÇMİŞ………………………………………...............................................................121
vii
TABLOLAR LİSTESİ
Tablo No: Tablo Adı: Sayfa No:
Tablo–1: I. Kademe Öğretmenlerin Görev Yapılan Okulun Bulunduğu Çevrenin Sosyo-
Ekonomik Düzeyine, Cinsiyete, Mesleki Kıdeme, Okutulan Sınıf Düzeyine, Mezun
Olunan Okul Türüne, Eğitim Düzeyine Göre Dağılımı…………………………....66
Tablo–2:Yeni İlköğretim Programı Ölçeği Alt Boyutlarından Elde Edilen Puanların Cinsiyete
Göre Karşılaştırılması t-Testi Sonuçları……………………………………………72
Tablo–3:Yeni İlköğretim Programı Ölçeği Alt Boyutlarından Elde Edilen Puanların Mesleki
Kıdeme Göre Karşılaştırılması Betimsel Değerler………………………………...73
Tablo–4:Yeni İlköğretim Programı Eğitim Ortamı Alt Boyutu Puanlarının Mesleki Kıdeme
Göre Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları……………………..74
Tablo–5:Yeni İlköğretim Programı Programları Tanıma Alt Boyutu Puanlarının Mesleki
Kıdeme Göre Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları…………....74
Tablo–6:Yeni İlköğretim Programı Programları Benimseme Alt Boyutu Puanlarının Mesleki
Kıdeme Göre Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları....................75
Tablo–7:Yeni İlköğretim Programı Programları Uygulama Alt Boyutu Puanlarının Mesleki
Kıdeme Göre Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları……………75
Tablo–8:Yeni İlköğretim Programı Ölçeği Alt Boyutlarından Elde Edilen Puanların Eğitim
Düzeyine Göre Karşılaştırılması t-Testi Sonuçları……………………………...…76
Tablo–9:Yeni İlköğretim Programı Ölçeğinin Alt Boyutlarından Elde Edilen Puanların
Mezun Olunan Okul Türüne Göre Karşılaştırılması Betimsel Değerler………...…77
Tablo–10:Yeni İlköğretim Programı Eğitim Ortamı Alt Boyutu Puanlarının Mezun Olunan
Okul Türüne Göre Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları……...78
Tablo–11:Yeni İlköğretim Programı Programları Tanıma Alt Boyutu Puanlarının Mezun
Olunan Okul Türüne Göre Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi
Sonuçlar……………………….……………………………………………….….78
Tablo–12:Yeni İlköğretim Programı Programları Benimseme Alt Boyutu Puanlarının Mezun
Olunan Okul Türüne Göre Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi
Sonuçları………………………………………………………………………….79
Tablo–13:Yeni İlköğretim Programı Programları Uygulama Alt Boyutu Puanlarının Mezun
Olunan Okul Türüne Göre Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi
Sonuçları………………………………………………………………………….79
viii
Tablo–14:Yeni İlköğretim Programı Ölçeğinin Alt Boyutlarından Elde Edilen Puanların
Görev Yapılan Okulun Bulunduğu Çevrenin Sosyo-ekonomik Düzeyine Göre
Karşılaştırılması Betimsel Değerler………………………………………………80
Tablo–15:Yeni İlköğretim Programı Eğitim Ortamı Alt Boyutu Puanlarının Görev Yapılan
Okulun Bulunduğu Çevrenin Sosyo-ekonomik Düzeyine Göre Karşılaştırılması
Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları……………………………………………81
Tablo–16:Yeni İlköğretim Programı Programları Tanıma Alt Boyutu Puanlarının Görev
Yapılan Okulun Bulunduğu Çevrenin Sosyo-ekonomik Düzeyine Göre
Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları……………………..……82
Tablo–17:Yeni İlköğretim Programı Programları Benimseme Alt Boyutu Puanlarının Görev
Yapılan Okulun Bulunduğu Çevrenin Sosyo-ekonomik Düzeyine Göre
Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları…………………………82
Tablo–18:Yeni İlköğretim Programı Programları Uygulama Alt Boyutu Puanlarının Görev
Yapılan Okulun Bulunduğu Çevrenin Sosyo-ekonomik Düzeyine Göre
Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları…………………………83
Tablo–19:Yeni İlköğretim Programı Ölçeğinin Alt Boyutlarından Elde Edilen Puanların
Görev Yapılan Sınıf Düzeyine Göre Karşılaştırılması Betimsel Değerler…...…...83
Tablo–20:Yeni İlköğretim Programı Eğitim Ortamı Alt Boyutu Puanlarının Görev Yapılan
Sınıf Düzeyine Göre Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları…...84
Tablo–21:Yeni İlköğretim Programı Programları Tanıma Alt Boyutu Puanlarının Görev
Yapılan Sınıf Düzeyine Göre Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi
Sonuçları………………………….……………………………………………….84
Tablo–22:Yeni İlköğretim Programı Programları Benimseme Alt Boyutu Puanlarının Görev
Yapılan Sınıf Düzeyine Göre Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi
Sonuçları…………………………………………………………………………..85
Tablo–23:Yeni İlköğretim Programı Programları Uygulama Alt Boyutu Puanlarının Görev
Yapılan Sınıf Düzeyine Göre Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi
Sonuçları…………………………………………………………………………..85
Tablo–24:Mesleki Doyum Ölçeğinden Elde Edilen Puanların Cinsiyete Göre
Karşılaştırılması t-Testi Sonuçları…………………….…………………………..86
Tablo–25:Mesleki Doyum Ölçeğinden Elde Edilen Puanların Mesleki Kıdeme Göre
Karşılaştırılması Betimsel Değerler………………………………….……………87
ix
Tablo–26:Mesleki Doyum Ölçeği Puanlarının Mesleki Kıdeme Göre Karşılaştırılması Tek
Yönlü Varyans Analizi Sonuçları…………………………………………………87
Tablo–27:Mesleki Doyum Ölçeğinden Elde Edilen Puanların Eğitim Düzeyine Göre
Karşılaştırılması t-Testi Sonuçları…………………………………………..……88
Tablo–28:Mesleki Doyum Ölçeğinden Elde Edilen Puanların Mezun Olunan Okul Türüne
Göre Karşılaştırılması Betimsel Değerler……………………………………...….88
Tablo–29:Mesleki Doyum Ölçeği Puanlarının Mezun Olunan Okul Türüne Göre
Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları………………..…………89
Tablo–30:Mesleki Doyum Ölçeğinden Elde Edilen Puanların Görev Yapılan Okulun
Bulunduğu Çevrenin Sosyo-ekonomik Düzeyine Göre Karşılaştırılması Betimsel
Değerler...................................................................................................................90
Tablo–31: Mesleki Doyum Ölçeği Puanlarının Görev yapılan Okulun Bulunduğu Çevrenin
Sosyo-ekonomik Düzeyine Göre Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi
Sonuçları………………………………………………………………………….90
Tablo–32:Mesleki Doyum Ölçeğinden Elde Edilen Puanların Görev Yapılan Sınıf Düzeyine
Göre Karşılaştırılması Betimsel Değerler…………………………………………91
Tablo–33:Mesleki Doyum Ölçeği Puanlarının Görev Yapılan Sınıf Düzeyine Göre
Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları………………………….91
Tablo–34: Öğretmenlerin Yeni İlköğretim Programlarını Kabullenme Düzeyi ile Mesleki
Doyum Düzeyleri Arasındaki Korelasyon…………….………………..……..…92
x
EKLER LİSTESİ
Sayfa Ek 1. Genel Açıklama ve Kişisel Bilgi Formu Formu……………………………………...117
Ek 2. Yeni İlköğretim Programları Ölçeği………………………………………..………...118
Ek 3. Mesleki Doyum Ölçeği…………………………………………………………….....119
Ek 4. İzin Yazısı………………………...………...………………………………….……..120
1
BÖLÜM I
GİRİŞ
Bu bölümde, araştırılan problemin çıkış noktasına kaynaklık eden literatür taraması
sonuçları ile ilişkilendirilmiş giriş bölümü, birbiri ile ilişkili olarak ele alınan
değişkenler ve değişkenlere bağlı olarak oluşturulmuş problem, araştırmanın amacı ve
bu amaca bağlı olarak belirlenen alt amaçlar, araştırmanın nerede ve nasıl
kullanılacağına yönelik olarak önemi, sayıtlılar, sınırlılıklar ve araştırmada yer alan
kavramlara ait tanımlar belirtilmiştir.
Bireyin toplumsal farkındalık düzeyinin arttırılması, bireysel farkındalık sürecine
ilişkin etkilenimlerinin olumlu olmasıyla ilişkilidir. Eğitim, insanın doğuştan kazandığı
gizil güçlerini açığa çıkarıcı, var olan potansiyeli üst seviyeye taşıma, bireyi daha güçlü
ve yaratıcı kılma yönünde gelişmesine, büyümesine hizmet amacı ile örtüşmektedir.
Dolayısıyla bireyin çevresinde meydana gelen birçok olayı anlamada öncelikle
gözlemleri ve bu gözlemler sonucu olayların sebebini düşünme, sonuca vurma,
içselleştirme yoluyla, süreç sonunda yeniden yapılandırma yetisi; bireysel
farklılıklarında eğitim açısından önemini açıklamaktadır.
Bireyin etrafında büyük bir hızla meydana gelen bu döngüsel sistemde kendini
toplumsal bir varlık olarak kabul etmesine ve sosyal yaşamın bir üyesi olarak yerini
almasına yardımcı etkenler vardır. Eğitim ve öğretim bu bağlamda büyük bir önem arz
etmekte olup; Küçükahmet (1997, 2) tarafından şu şekilde tanımlanmaktadır:
‘‘Bireyin yaşam boyunca süren eğitiminin bir kısmı okulda, ya da sınıf ortamın da
planlı ve programlı bir biçimde yürütülmektedir. Bu kesite‘‘öğretim’’denmektedir.
Eğitim yalnızca sınıf ortamında yapılan öğretime göre daha geniş kapsamlıdır. Zira
eğitim, öğrenmenin oluştuğu her durum için söz konusudur. Eğitimde bilgi dahil her
türlü tecrübe üzerinde durulur. Bu tecrübeler eğitsel olabilir ya da olmayabilir.
Öğretim ise güdümlüdür, planlıdır, programlı ve desteklidir’’.
2
Bireyin eğitim ortamında o ana kadar kazanmış oldukları ve iletişim becerileri de
önemlidir. Çağımızda, bilgiye ulaşmanın, onu kullanma ve paylaşmanın iletişim
becerileri ile yakından ilişkilendirilmesi; eğitim-öğretim sürecinde öğrenen ve öğretici
arasındaki iletişim boyutunu akla getirmektedir. Öğrenen ve öğreten, bireyin bilgiye
ulaşma ve onu kullanma sürecinde ortak amaçları, farkındalıkları, istekli olma
durumları, hedeflere ulaşmada önemli noktalardır. Rowell yeni bir İngilizce
programının Botswana’ daki ortaokullara sokulmasının pilot çalışmaları sırasında sınıf
içi etkileşimin doğasını ortaya koyabilmek amacıyla gerçekleştirdiği araştırmanın
sonuçlarını şu şekilde açıklamaktadır:
Sınıf içi etkileşim, mesajların alınıp verilmesi olarak düşünüldüğünde; öğretmenler amaçlarını, öğrencilerin sınavlarda geçer not almaları için bilginin aktarılması olarak görüyorlardı. Bu durum öğrencilerin bilişsel bir çabaya girmeyip otoriteye önem vermelerine yol açıyordu. Bir başka söyleyişle, öğrenciler başkasının bilgi çerçevesinin baskısı altına giriyorlardı. Sınıf içi etkileşim yolu ile anlamlar yaratma olarak düşünüldüğünde; öğrenciler, verilen bilgileri tekrar edenler olmaktan öte tüm dikkat ve enerjilerini aynı bilginin yaratıcısı olmaya yöneltiyorlardı’’(Akt. Ergin ve Birol, 2000, 39).
Bu bağlamda eğitim ve öğretim sürecinde öğretmenlerin iletişim becerilerine
yönelik olumlu tutumları ve uygulamaları; mesleki anlamda yeniliklere ulaşma, onları
inceleme ve sınıf ortamına taşımaları ile ilişkilendirilmektedir. Bilginin olduğu gibi
kabul edilmesinden çok, sorgulayan, araştıran, üreten bireyler olma yolunda ilerlemesi;
bireyin iletişime açık olmasını gerektirmektedir. Eğitimde meydana gelen yeniliklere
ulaşan, onları inceleyen ve o ana kadar var olanlarla karşılaştırma yaparak, olumlu-
olumsuz taraflarını belirleyen öğretmenler; sınıf içerisinde öğrencilerin yaratıcılıklarını
da desteklemiş olurlar. Çünkü öğretme-öğrenme ortamını, öğrencilerin yaratıcılıklarını
açığa çıkarıcı bir süreç olarak görmek, öğretmenin farklı uygulamalar ve yeniliklerden
haberdar olmasıyla gerçekleşebilir.
Bireyin kendisi yeniliğe açık ve yeniliğe ulaşma çabasında olup hayata geçirmekte
istekli ise, bulunduğu ortamı zenginleştirmekte de o ölçüde başarılı olacaktır.
Küçükahmet (1997) tarafından, bilen öğretir düşüncesi, ‘‘bilenin bildiğini nasıl organize
edeceği ve nasıl öğreteceğini de bilmesinin gerekliliği’’ olarak vurgulanmıştır.
Bu yüzden öğretmenlerin meslek bilgisinde yeterli yetişmeleri ve yapılan yenilikleri
takip etmeleri, mesleki başarıları açısından yeterlilik düzeyinde, bireysel farklılıklarının
3
ortaya çıkması, bireyin toplumsal süreçten etkilenmesi ve bu etkilenmeyi zihninde
yapılandırması farklılığını desteklemektedir.
Her ne kadar insanların kendilerini geliştirmelerinde istekli olmaları, eğitim ve
öğretim faaliyetlerinin önemi anlaşılsa da; değişimlerinde farklılıklar ortaya
çıkarabileceği unutulmamalıdır. Doğanay ve Sarı (2006), dinamik bir yapıya sahip
toplumun, insanlardan beklentilerinin de değişen doğası gereği farklılaşmakta olduğunu,
ayrıca toplumdaki özgürlük ve demokrasi anlayışındaki değişimler ile ekonomik ve
siyasal sistemler konusundaki değişimlerin, o toplumu oluşturan bireylerden beklentileri
de değiştirebileceğini belirtmişlerdir.
Bireyin öğrenmeye istekli olması ve farkındalığı da önem arz etmektedir. Kozulin
(1998), başarılı öğrenmenin zihinler-arası etkinliğin zihin-içi etkinliğe dönüştüğü
içselleştirme sürecinde gerçekleştiğini şu şekilde vurgulamıştır: ‘‘Bütün insanlar nesneleri sınıflandırma yetisine sahiptir. Bu biyolojik olarak belirlenmiş bir yetidir. Ancak insanlar nesneleri aynı zihinsel şemaya göre sınıflandıramazlar. Bazı kültürlerde bu sınıflandırma nesnelerin günlük hayattaki işlevsel rollerine göre yapılır, diğerlerinde ise eğitim hayatı boyunca içselleştirilmiş farklı bir zihinsel şemaya dayanır. Aynı kültür içinde yaşayan insanların zihinsel şemaları da birbirinden farklılık gösterir. İnsan biyolojisi sınıflandırma yetisi için bir temel hazırlasa da insanların sınıflandırma eyleminde başvurdukları şema, etrafla kurdukları sosyal ilişkiler yoluyla oluşturulur. Dolayısıyla zihinsel gelişim ile ilgili tanımlamaları insanların tek başına olduğu varsayımından yola çıkarak yapmak doğru olmaz. Çünkü birey içselleştirme süreci boyunca dışarı temelli eylem ya da araçlar yardımıyla zihinsel eylemleri oluşturur’’(Akt. Atay, 2003, 16).
Atay (2003) tarafından, içselleştirme ‘‘insanların eylemleri fiziksel araçlar ve diğer
bireylerin yardımları olmaksızın kendi zihinlerinde gerçekleştirebilir hale gelmeleri’’
olarak tanımlanmaktadır. Bu bağlamda eğitim-öğretim kurumlarında görev yapan sınıf
öğretmenlerinin mesleki bilgilerini nasıl edindiği, bu bilginin içeriği, bilgiyi edinme
yolları, öğretmenin bilgiyi edinme şeklinin öğretme süreci üzerinde ki etkisi, mesleki
gelişimi ve bu gelişime süreç açısından yatkınlığı önemlidir.
Yaşamı anlamada ve bireyin kendini geliştirip, bilişsel, duyuşsal ve psikomotor
becerilerini geliştirmesinde farkındalık düzeyinin etkisi çok büyüktür. Farkındalık
düzeyinde olumlu gelişmeler bireylerin üst düzey becerilere sahip olmasını mümkün
4
kılar. Bunun gerçekleşmesi için de öncelikle öğrencilere öğretim ortamlarında düşünme
ve sorgulama fırsatları tanınmalıdır.
Düşünme ‘‘Gözlem, tecrübe, sezgi, akıl yürütme ve diğer kanallarla elde edileni
kavramsallaştırma, uygulama, analiz ve değerlendirmenin disipline edilmiş şeklidir’’
diye belirtilmektedir (Özden, 2003, 137).
Öğretme eyleminin gerçekleştirilerek, bireyde öğrenme kazanımı sağlayan
yaşantıların nasıl oluştuğunu ve bu doğrultuda insanın nasıl öğrendiğine yönelik birçok
araştırma konusunu da beraberinde getirmiştir. Öğrenme ve öğretme kavramlarına
yaşanılan dönemlerde, eğitim ortamlarında ki uygulamalara göre yaklaşımlarda
bulunulmuştur. Eğitim-öğretim ortamlarında farklı yaklaşımlar olsa da, değişen ve
ilerleme içeren bir sorumlulukla, yenilikleri kabullenme ve hayata geçirme gerekli
görülmüştür. Toplumun ihtiyaçlarının gelişimlerin, ekonomik, kültürel, sosyal, politik
yönden incelenmesine bağlı olarak temel noktanın ‘‘eğitim-öğretim’’ olarak açığa
çıkması, eğitim-öğretimin insanlığın başlangıcından günümüze devamında ortak
belirleyiciler olduğunu destekler. Eğitimin insan yaşamındaki önemi, insanın var
olmasından bu yana programlı ya da programsız olagelen bir olgu şeklinde belirtilmiştir
(Çelenk, Tertemiz ve Kalaycı, 2000, 1).
Bireylerin ilgi ve ihtiyaçlarının farklı olması ve eğitim-öğretim ortamının bir arada
yaşanan bir süreç olması, her bireye cevap verebilecek uygulamanın nasıl olacağına
dikkat etmeyi gerektirir. Bu yüzden eğitim programlarının nasıl hazırlandığı, farklı
toplumların eğitime verdikleri önemin anlaşılmasında etkilidir. Ülkelerin birbiri ile olan
ilişkilerinin dahi eğitim programları ve bu programları uygulamaya geçişte yaşadıklarını
etkilemesine ilişkin Kliebard (1995) şunları belirtmektedir: ‘‘Rusya (o zaman ki adı Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği S.S.C.B.) 1957 yılında Spuntik adlı uzay aracını fırlatması sonucu soğuk savaş rekabetini eğitim sistemi üzerine yoğunlaştırarak Amerikan Eğitim sisteminde ciddi program değişikliklerine gidilmesine neden olmuştur’’ (Akt: Korkmaz, 2006, 4).
Eğitimi-öğretimin insan hayatının her döneminde farklı uygulamalarla verildiği ve
amaçların yaşanılan döneme, toplumun yapısına bağlı farklılık gösterdiği söylenebilir.
Eğitim programlarının nasıl ortaya çıktığı ve ne gibi değişimler gösterdiğine ilişkin
5
çalışmalar yapılmıştır. Zais (1981), eğitim programı kavramının tarihsel var olma süreci
ile ilgili şunları belirtmektedir:
Eğitim Programı kavramı üzerine düşünceler yüzyıllar öncesinden başlamıştır. Bu düşüncenin kökleri Platon’a (M.Ö. dördüncü yy.) kadar uzanmaktadır. Fakat eğitim programlarının temeli on dokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru popüler olan Johann Friedrich Herbart’ın (1776–1841) felsefi hareketine dayanmaktadır. Eğitim programı kavramı 1820’den beri kullanılmasına karşın, Franklin Bobbitt’in 1918 yılında yazmış olduğu ‘‘Eğitim Programı’’ (The Curriculum) kitabı eğitim programı alanının başlangıcı olarak kabul edilir’’(Akt. Korkmaz: 2006, 5).
Program geliştirmede alan uzmanlarının bir araya gelip çalıştığı gerçektir. Çünkü
hazırlanması gerekenler bireysel farklılıklardan ihtiyaçlara, değişimlerden kişilik
yapısına kadar birçok alanı bir arada tutan dinamik bir süreci gerektirir. Program
geliştirme; program öğeleri olan hedef, içerik, öğrenme-öğretme süreci, değerlendirme
boyutları arasındaki dinamik ilişkiler bütünü olarak tanımlanmıştır (Demirel, 2005).
Eğitim sisteminde ilköğretim basamağı, resmi, özel ilköğretim okulu, pansiyonlu
ilköğretim ve yatılı ilköğretim bölge okullarını kapsar. Programı olmayan, programa yer
vermeyen, programa dayanmayan bir eğitim süreci yeterince tutarlı, etkili ve verimli
olmaz. Bu yüzden eğitim programları örgün eğitimin en vazgeçilmez öğelerinden olup,
önemli göstergelerindendir (Akçay, 2006). Program geliştirme çalışmaları özellikle
araştırmaya ve geliştirmeye dönük olarak yönlendirilmesi gerekir. Program geliştirme
sürecinde pek çok soruya cevap aranmaktadır (Demirel, 2005).
Ertürk (1998, 13-14) program geliştirme sürecinde hangi sorulara cevap aranması
gerektiğini şu şekilde belirtmiştir:
a) Eğitimin hedefleri ne olmalıdır, yani öğrencilere hangi davranışlar kazandırılmalıdır?
b) Kendilerinde bu davranışların gelişmesi için öğrenciler hangi yaşantıları geçirmeli?
c) Bu durumlar nasıl örgütlenirse istendik öğrenci davranışlarını geliştirme bakımından
en verimli olur?
d) İstendik davranışların isabetlilik ve etkililik derecesi nedir, yani ne kadar başarılı
olundu?
e) Değerlendirmenin ışığında mevcut programda ne gibi değişiklikler gereklidir?’’
Program geliştirme çalışmalarının temelini, mevcut olan programları incelenip,
değerlendirildikten sonra iyileştirilmesi için yapılan çalışmalar oluşturur. Bu nedenle
6
program geliştirme aşamasında belirlenen sorulara cevap aramak, hazırlanacak
programların temel ögeleri arasındaki ilişkilere dayalı planlı bir süreç geçirmek
açısından önemlidir (Demirel, 2005).
Program geliştirmede, uzak, genel ve özel hedefler olmak üzere üç tür hedef vardır.
Uzak hedef, ülkenin politik felsefesini yansıtan ve oldukça genel olarak belirtilen
hedeflerdir. Genel hedef, uzak hedefin yorumu aynı zamanda da okulun iş görüsünü
yansıtan hedeflerdir. Özel hedef; öğrenciye kazandırılması uygun görülen özellikler ve
bir disiplin ya da bir çalışma alanı için hazırlanmış olan hedeflerdir (Demirel 2004). Ornstein ve Hunkin (1993) program geliştirme yaklaşımlarını, teknik (bilimsel) ve
teknik (bilimsel) olmayan diye iki gruba ayrılır. Teknik (bilimsel) olan yaklaşım
davranışçılık, yönetimsel, sistem, ve akademik olmak üzere dört alt yaklaşımdan
oluşmaktadır. Teknik (bilimsel) olmayan yaklaşım ise insancıl (hümanistik) , yeniden
kavramsallaştırma ve post pozitivizm olarak üç alt yaklaşım şeklinde belirtmişlerdir
(Akt: Korkmaz, 2006).
Geliştirilen bir programın sahip olması gereken özellikler, şöyle açıklanmaktadır:
‘‘1-İşlevsellik, 2-Esneklik, 3-Toplumsal değerlere dayalı olma, 4-Uygulayanlara
yardımcı olma, 5-Bilimsellik, 6-Uygulanabilirlik, 7-Amaçlara yönelik olma, 8-
Ekonomiye uygunluktur’’ (Hesapçıoğlu, 1998, 78–81).
Eğitim uygulamalarının oluşumunda öğretmenin ‘‘öğrenme anlayışının’’ sonsuz
önemi vardır. Bu yüzden öğretmenlerin alan bilgilerini edinme yolları da önem
içermektedir. Yirminci yüzyılın başlarında egemen olan davranışçı kuramın öncüsü
Skinner öğrenmeyi ‘‘Uyarıcı ile davranış arasında bağ kurma işlemidir ve öğrenmeyi
anlamak için davranışa neden olan ve davranışı izleyen uyarıcıları gözlemek gerekir.’’
şeklinde tanımlamıştır (Akt: Atay, 2003, 4).
Öğretmenlerin alan bilgilerini nasıl ve hangi uygulamalarla aldıkları bu anlamda,
öğrenmeye bakış açılarını ve yenilikleri öğrenme isteklerini ilişkili kılmaktadır. İçinde
yaşadığımız yüzyılın ortalarında başlayan, fakat özellikle son çeyreğinde yoğunlaşan
değişmelerde eğitim sistemini değişmeye zorlamaktadır. Değişimlerin olumlu yönde
7
gerçekleşmesi için yeni bilgilerin, eğitimciler tarafından anlamlandırılması, eğitimin
değişime duyulan ihtiyaçlar açısından ilişkilendirilmesinin yapılması gereklidir.
Her ülke, eğitim sisteminin yalnızca öğrencilere değil, bir bütün olarak topluma
katkıda bulunmasını bekler ve bu nedenle eğitim sistemini hep denetim altında tutmak
ister. Eğitim sisteminin verimi ve niteliği verilen eğitimin niteliği ve etkiliğine bağlıdır.
Amagi (1996) tarafından, eğitimin etkililiğini artırmak için şu noktalara dikkat etmenin
yararlı olabileceği belirtilmiştir: a) Öğretmenlerin niteliğini yükseltmek b) Eğitim
programları ve öğretimle ilgili etkinlikleri ele alıp düzenlenmek ve geliştirmek c) Okul
yönetimini eğitim ve öğretime etkinliklerine katılma konusunda geliştirmek d) Eğitimin
etkililiğini ve kalitesini artırmak gibi düzenlemelerin yapılması öngörülmektedir (Akt:
Güven, 2004).
Öğretmenin öğrenciye yaklaşımı ve öğretme davranışlarının önemi büyüktür.
Öğretmen davranışları ile öğrenci başarısı arasında bağlantı kurmayı amaçlayan
araştırmalarında Rosenshine ve Furst, verimli öğretmeyi oluşturan şu uygulamaları
saptamışlardır:
‘‘Açık anlatım, öğretmenin ders verme istek ve heyecanı, ders boyunca farklı
etkinlikler kullanması, öğrenciyle seviyeli ilişki kurmak ve bunu korumak, yapıcı
eleştiri, sınıf kontrolünü kaybetmemek, öğrenci fikirlerine yer vermek, öğrenci
yanıtlarını yönlendirmek ve dersi öğrencinin ilgisini çekecek şekilde sunmak’’
(Akt: Atay, 2003, 24–25).
Bu açıdan bakıldığında ‘‘ verimli öğretme’’ nin süreç olarak yaşanması bir anlamda
öğretmenin, kendi sorumluluklarının farkındalığı, bilgiyi yapılandırma, yeniliğe açık
olma durumunun önemini ortaya koymaktadır.
Eğitim, öğrenci davranışında kendi yaşantısı yoluyla istendik değişmeler oluşturan
bir süreç olduğuna göre, program bu sürecin gerektirdiği istendik davranışları
gerçekleştirebilmelidir. Geçerli öğrenmenin, bireyin yaşantısının ürünü olduğu gerçeği,
öğrencinin çevresinin gerektiği biçimde düzenlenmesini zorunlu kılar. Davranışında
değişiklik olan birey, eğitim durumunda yer alan unsurlarla etkileşerek öğrenmektedir.
Değişmenin istendik yönde olması, eğitim durumunun dikkatle seçilmiş ve özenle
8
örgütlenerek düzene sokulmuş unsurları içermesine bağlıdır. Bilen (2002), planlama ve
örgütleme işine kısaca program hazırlama denildiğini vurgulamıştır.
Baş döndürücü bir hızla ekonomi ve teknoloji alanındaki ilerlemeler devam ederken
buna paralel toplumsal değişmelerin yaşandığı görülmektedir. Bilgiye ulaşma ve
anlamlandırma becerisinin okullarda öğrencilere kazandırılmasında da öğretmenlere
büyük görevler düşmektedir. Öğretmenlerin öğrenciler için gerçek modeller olduğu
düşünüldüğünde; okullarda doğru bilgilerin öğretimi için olumlu veya olumsuz dışsal
etkiler; ya da öğretmenin kendi istemleri veya istemsiz tutumları altında yatan sebepler
gün ışığına çıkarılmalıdır. Çünkü öğretmenin istekliliği ve mesleğine yönelik olumlu
tutumları, gelecekte yetişen bireylerin nerede ve ne şekilde davrandıklarına büyük
etkendir. Milli Eğitim’in temel ilkeleri ile uyumlu ve ülke yararına çalışan, gelişime
açık yenilikçi nesiller iyi birer vatandaş olarak mesleğini seve seve yapan öğretmenlerin
elinde yetişecektir.
1.1. Problem
Yaşadığımız çağ ‘‘Bilgi Çağı’’ olarak adlandırılmaktadır. Yaşanılan hızlı değişimler
eğitim-öğretim kurumlarında da daha yaratıcı, çağa ve içinde bulunulan koşullara
uyumlu, etkili, ihtiyaçlarının farkında ve soruna uygun çözüm önerileri getirebilen,
nitelikli çalışanların varlığını gerekli kılmaktadır.
İlköğretim bireyin yaşamının her aşamasında üstleneceği görev ve sorumluluklar
için hazırlanmasına temel oluşturan bir öğretim kademesidir. Birey, gelişen ve değişen
teknolojinin, kendisinin aktif olarak katılım göstereceği eğitim-öğretim ortamında;
farkındalık sürecini yaşayacak ve demokrat bir insan olmanın temellerinin atılmasında
güven kazanacaktır.
Türkiye’de program geliştirme çalışmaları Cumhuriyetin ilanıyla başlamıştır
(Gözütok, 2003). Cumhuriyetin ilanından sonra Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk
eğitim sisteminin bütün alanlarının yeniden düzenlenmesi konusunda önemli roller
almıştır. Atatürk öğretim programlarını geliştirme çalışmaları ile yakından ilgilenmiştir
(Akbaba, 2004).
9
Cumhuriyet Dönemi Türk Eğitim Sisteminde değişik zamanlarda öğretim
programlarının yeniden yapılandırıldığı görülmektedir. 1923’te Türkiye Cumhuriyetinin
ilanından sonra 1924, 1926, 1936, 1948, 1962 ve 1968 yıllarında ilköğretim
programlarında temel yapılanmalar olmuştur. Türk Eğitim Sisteminde 1924’ten 1997’ye
kadar zorunlu temel eğitim 5 yıl olarak planlanmıştır. 1997 yılında zorunlu temel eğitim
8 yıla çıkarılarak ilköğretim programları buna göre planlanmıştır (Korkmaz, 2006).
Eğitim anlayışında sınıf odaklı bir eğitim-öğretim yaklaşımı yerine, öğrencilerin
bilgiye ulaşması hedefi temel alındığında öğrenci merkezli öğretimin önemi
belirmektedir. Değişen bir toplum yapısı ve bilgi toplumu olma yolunda ilerleme,
öğretmen merkezli bir sınıftan daha fazla öğrenci merkezli, yapısalcı yaklaşıma
geçilmesi ile mümkündür. Brooks and Brooks (1993) tarafından yapısalcı bir sınıf
içinde öğretmenlerin görev ve sorumlulukları şu şekilde ifade edilmiştir:
1.Öğrenci özerkliği ve girişimciliği kabullenilir ve cesaretlendirilir. Öğrencilerin fikirlerine saygı duyularak, bağımsız düşünmeleri cesaretlendirilir. Öğretmenler öğrencilerin entelektüel kimlik sahibi olmasına yardım eder. Öğrenciler problemleri ve soruları tasarlar. Aynı zamanda, öğrenciler problem çözücüler olarak kendi öğrendiklerinin sorumluluğunu üstlenerek, bunları analiz eder. 2.Öğretmenler öğrencilere açık uçlu sorular sorar ve cevaplamaları için gerekli zamanı verir. 3.Yüksek düzeyde düşünme cesaretlendirilir. Yapısalcı öğretmenler öğrencilerinin basit, gerçeklere dayanan cevaplar vermesinin ötesine geçmeleri konusunda teşvik edici olur. Öğrencilerin fikirlerini savunması yanında kavramları analiz, tahmin ve doğrulayarak özetlemesi ve ilişkiler kurması özendirilir 4.Öğrenciler öğretmenleri ve diğer arkadaşları ile sürekli diyalog içerisindedir. Sosyal yazılar öğrencilerin fikirlerinin değişmesine ve geliştirilmesine yardım eder. 5.Öğrenciler tartışmaları cesaretlendiren ve hipotezlere meydan okuyan deneyimlerle meşgul olmalıdır. Yapısalcı bir öğretmen özellikle deneyimlere odaklı grup tartışmalarında, öğrencilere hipotezlerini test edebilmeleri için fırsatlar verir. 6.Derslerde işlenmemiş veriler, temel kaynaklar, motive edici fiziki ve çoklu etkileşimli materyaller kullanılır. Öğrencilerin hızla gelişen teknoloji toplumunda yeni bilgi ve beceri alanlarında uzmanlaşması, analiz ve karar alma yeteneklerine sahip olması, büyük bilgi yığınları içerisinde dolaşmayı öğrenmesi gerekmektedir. Bu süreçte, öğretmen merkezli bir eğitim anlayışı yerine öğrenen merkezli bir eğitim anlayışı hayata geçirilerek, öğrencilere 21. yüzyılın yeni bilgi ve becerileri kazandırılmalıdır (Akt: Gömleksiz, 2005).
Eğitim öğretim etkinliklerinin başlıca öğelerinden biri de öğretmendir. Öğretmen,
bir toplumun geleceği olan, ülkeyi daha ileri noktalara götürecek olan bireyleri
yetiştiren, çocukları hayata hazırlayan kişidir. Öğretmene toplumun şekillenmesinde,
geleceğin oluşturulmasında önemli görevler düşmektedir. Öğretmen, her şeyden önce
eğitip-öğretmeye çalışan, ilgi ve şefkatin kaynağı, güven duyan, sabırlı, esas felsefesi
sevgi olan öğreten, öğrettikçe öğrenen insandır. Yaşam biçimini, düşünme, davranış
10
olgularını irdeleyen, demokratik, insan hak ve özgürlüklerinin bilincinde, duyarlı, sosyal
birey, ideal bir eğitimci portresidir.
Atatürk, (Söylev ve Demeçler, II., 21) 16-21 Temmuz 1920 tarihlerinde ilk defa Millî
Eğitim programını hazırlamak maksadıyla Ankara’da toplanan Maarif kongresinde
‘‘Büyük tehlikeler önünde uyanan milletlerin ne kadar sebatkâr oldukları tarihen
müsbettir. Silâhıyla olduğu gibi dimağıyla da mücadele mecburiyetinde olan
milletimizin, birincisinde gösterdiği kudreti ikincisinde de göstereceğine asla şüphem
yoktur. Milletimizin saf seciyesi istidat ile mâlidir. Ancak bu tabiî istidadı inkişaf
ettirebilecek usullerle mücehhez vatandaşlar lâzımdır. Bu vazife de sizlere (muallimler)
teveccüh ediyor” diyerek, Millî mücadelenin askerî ve fikrî olarak iki alanda yapılması
gerektiğini vurgulamıştır. Bu konuda da öğretmenlere büyük görevler düştüğünü ifade
etmiştir (Akt. Taş, 2003).
Bilen (2002) çağdaş öğretmenin özelliklerine yönelik görüşlerini, çağdaş bir
öğretmen üretimi kendi çağına rastlayan düşünce ve bilgilere, onları eleştirip
uyarlayabilecek yeni problemlerin çözümünde kullanabilecek düzeyde derinliklere
sahip olmalı ve kullandığı ölçütlerde tutarlı, bilinçli, esnek ve değişimlere açık olmalıdır
şeklinde belirtmiştir.
Yeniliklere açık olan öğretmen, aldığı eğitimi özümser. Yarınlarla ilgili korkusu
olmadan yaşar. Yaptığı işin onurunu duyar. Çocuklara, özgüvenli, girişken yeniliklere
uyumlu, planlı, mücadeleci, saygılı olmayı öğretmeyi hedefler. İdeal öğretmen en başta
‘‘farkındalık’’ sürecini yaşamayı başarmalıdır. Her davranışının, neden, nasıl
oluştuğunu; ne zaman ne tür davranacağını; hangi soruna hangi çözümle karşılık
vermesi gerektiğinin analizini belirlemelidir. Yeni bin yılın eğitimcisi, yeni bin yıla
uygun davranmalıdır. Günümüz eğitim sistemi üreten, ürettiğini kullanabilen, araştıran,
gurupla çalışabilen, gizil potansiyelinin farkına varmış, bunu maksimum düzeyde
kullanabilen, içten, sorumluluk sahibi bireyler yetiştirmeyi hedeflemektedir. Bu
anlamda yeni bin yılın eğitim politikasına uygun öğretmenler yetiştirmek, her şeyden
önce öğretmen adaylarının ruhunda öğretme hevesinin meşalesinin yakılmasıyla başlar.
Bu önemli görev öğretmenin daha yeterli ve birçok niteliğe sahip olmasını gerekli
kılmaktadır.
11
Öğretmen, mesleğinin getirdiği özelliklerden dolayı toplumda etkilenilen bir
insandır. Yeni ilköğretim programları da öğrenci merkezli eğitimi benimseyerek
hazırlanmış ve öğrencilerin kendi farkındalıklarını sağlamalarına fırsat tanımıştır.
Öğrenci merkezli eğitim anlayışına göre öğretmene düşen görevler Unesco’da (2002)
‘‘Öğrenci merkezli eğitimde; öğretmenin içerik uzmanı, bilgi kaynağı ve bilgi transferi
rolü yerini kolaylaştırıcı, bilgi rehberi, bilgi rotasını belirleyen kaptan ve öğrencilerle
birlikte öğrenen rollerine bırakmıştır. Öğretmenin bu yeni rolleri, bilgileri ve becerileri
kazanması gerekmektedir. Bilgi ve iletişim teknolojisi öğretmenlerin ve öğrencilerin
yeni rollerine uyumda ve öğrenci merkezli eğitime geçişte güçlü araçlar olarak destek
vermektedir’’ şeklinde belirtilmiştir (Akt. Aytaç, 2003, 4).
Bilim ve teknolojinin baş döndürücü bir hızla gelişmesi ve gelişmelerin eğitim
ortamında fırsat yaratıcı şekilde kullanılmasında öğretmenler büyük rol oynar. Bu
gelişmeleri öğretmenlerin yakından takip etmesi ile kişinin mesleğine duyduğu doyum
ilişkisi önemlidir. İş, insanın yaşamının önemli bir parçasıdır. İşgörenin işinden
sağladığı doyum yaşamını da etkiler. İnsan, kendine göre önemli bulduğu bir alanda
duygularını başka alanlara da yansıtır. Eğitim işgöreni konumunda bulunan öğretmen,
eğitim programını uygulamaya başladıktan sonra, giderek eğitim programının dışındaki
bilgi ve becerileri unutmaya, düzeyini eğitim programının düzeyine indirgemeye başlar.
Bu eğilimini sürdürdüğünde öğretmen, artık eğitim programı düzeyinde kalır,
ezberlediği eğitim programına dört elle sarılır, eğitim programında yapılacak gelişme ve
yeniliklere karşı katı bir tutumla savaşım açar. Bu nedenle öğretmenlerin mesleki
doyumlarını arttırıcı önlemler alınmalıdır. Öğretmenlerin iş doyumlarını arttırıcı
koşullar, yaptıkları işin niteliğini anlamlı bulma, işinin kendisine konum kazandırdığına
inanma, destekleyici etkileşim, kişisel değerleri ve mesleki değerlerinin bağdaşması,
ücretin tatmin edici olması, yükselme olanağı, övgü almak, demokratik denetim, iş
yerinde iyi ilişkiler şeklindedir (Başaran, 2006).
Çalışma hayatında verimli olma ve iş doyumunun ilişkisini belirten bir
araştırmasında Reitz (1987); doyum ve performansın birçok değişkene bağlı olduğunu
ve doyumu ödüllendirmenin, önceki ödüllendirilmiş performansın da yeni performansı
ortaya çıkardığını belirtmiştir. Ayrıca performansın iş doyumunu etkilediği ve iş
doyumsuzluğunun fiziksel ve ruhsal hastalıklara yol açabildiğini belirtmiştir. Eğer
yapılan iş, bireyin istediği gibi sonuçlandıysa birey bundan büyük doyum elde eder.
12
Johns (1983), iş ortamında gösterilen performansın meslek doyumunu etkilediğini
ve iş doyumsuzluğunun özellikle diğer iş olanaklarının çok olduğu durumlarda ortaya
çıktığını belirtmiştir. Meslek yaşamı içinde insan davranışlarını belirleyen etkenler çok
çeşitlidir. Bireylerin iş doyumlarının incelenmesinde güdülenme kavramlarından
yararlanılmaktadır. İnsanların güdülenmesi, genellikle herhangi bir amaç için insanı
harekete ya da eyleme geçiren içsel bir durum olarak tanımlanır. Bartol ve Martin’e
(1991) göre gereksinim kuramı, güdülenme kuramları içinde en yaygın olarak bilinen
Maslow’un geliştirdiği bireysel gereksinimlerin en kapsamlı bir şekilde incelendiği
kuramdır. Gereksinim kuramının meslek ile doyurulması incelendiğinde (Miner, 1992);
fizyolojik gereksinimler (ücret, çalışma yeri, ısınma, su ve kafeterya), güvenlik
gereksinimi (iş güvenliği, avantajlar, hayat sigortası), sevgi ve ait olma gereksinimi (iş
arkadaşları, üstler, astlar, iş dışı iyi ilişkiler), saygınlık gereksinimi (önemli projeler,
tanınma, mekânsal statü), kendini gerçekleştirme gereksinimi ise (yüksek çaba
gerektiren projeler, yaratıcılık ve yenilik gibi olanaklar, yetiştirme) olarak
tanımlanmıştır. Steers ve Porter (1991) tarafından, mesleki doyumun kendini
gerçekleştirme gereksiniminde yenilikler ve genel doyum etkenleri olarak gelişme,
ilerleme ve yaratıcılık faktörleri belirtilmiştir (Akt. Çetinkanat, 2000).
Günümüzde toplumsal kalkınmanın en önemli bileşeni olan eğitim, tüm dünyada
hızlı ve sürekli bir değişim içindedir. Eğitim, artık sadece anayasal bir hak ve sosyal bir
hukuk devletinin görevi olarak görülmemekte, aynı zamanda ekonomik açıdan
“eğitilmiş insan gücü" en verimli üretim alanlarından birisi olarak kabul edilmektedir.
Ayrıca eğitim, siyasi, toplumsal ve kültürel bütünleşmenin ve değişimlerin
yönetilmesindeki en etkin araçlardandır. Dünyada bilginin önemi hızla artarken, “bilgi”
kavramı ve “bilim” anlayışı da hızla değişmektedir. Demokrasi ve yönetim kavramları
farklılaşmakta, teknoloji hızla ilerlemekte tüm bunlara paralel olarak küreselleşme ve
sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş sıkıntıları yaşanmaktadır. Belirtilen hızlı
değişim ve gelişim ile hakim olmaya başlayan küreselleşme süreci, sadece ekonomik
alanda belirleyici olmakla kalmayıp, sosyal ve kültürel alanlarda da etkili olmaya
başlamıştır. Bu gelişmeler aynı zamanda, bilgi toplumu oluşumu sürecini başlatmıştır.”
Nitelikli iş gücünün oluşturulmasının temel şartı, kişilere örgün ve yaygın eğitim
kurumlarında “hayat boyu öğrenmeyi esas alan bir yaklaşımla, uluslar arası
piyasalardaki rekabet ortamına uyum sağlayabilecekleri, eğitimin her kademesinde zeka
işlevlerini geliştiren, araştırmacılığı ve yaratıcılığı ön plâna çıkaran bir eğitim
13
verilmesiyle mümkün olacaktır (TTKB, 2005). Bu nedenle eğitim ortamlarında
kendilerine büyük sorumluluk düşen öğretmenlerin yeni ilköğretim programlarını
kabullenme düzeyleri çok önemlidir.
İlköğretim okulları I. kademede görevli sınıf öğretmenlerinin yeni öğretim
programlarına yönelik görüşlerinin, bilgi sahibi olmalarının, eğitim ortamı, tanıma,
uygulama ve benimseme boyutları açısından ortaya çıkarılacak olmasının, programın
uygulanması sırasında ortaya çıkabilecek olan sorunların giderilmesinde önemlidir.
Öğretmenlerin kendilerini programı tanımada yeterli görme, program hakkında bilgi
sahibi olma ve programı uygulama boyutlarının yüksek düzeyde olması onların mesleki
gelişmeleri yakından takip etmeleri ve yenilikleri kabullenme oranlarının yüksek olduğu
durumlarıyla ilişkilidir.
Kendi mesleğinde gelişim sağlamak adına yenilikleri kabul eden bireyin, mesleki
doyum düzeyi de önemlidir. Öğretmenlerin yaptıkları iş karşılığında hissettikleri,
işlerinden yüksek düzeyde doyum ya da düşük düzeyde doyum elde etmeleri,
gereksinimlerinin karşılanması ile ilgilidir. Gelişmişlik ve yenilikleri kabul etme
güdülenmenin düzeyine bağlıdır (Çetinkanat, 2000).
Bireyin mesleki doyumunun yüksek olması güdülenme düzeyini de olumlu
etkileyebileceğinden; öğretmenin öğrenmeye, gelişime olan yaklaşımlarını anlamak
adına kararları, tutumları, mesleki doyumlarından kaynaklı bakış açılarının farklılıkları
ve bu farklılıkların hangi değişkenlere göre ortaya çıktığının saptanması gerekmektedir.
Bu amaçla bu çalışmanın problem cümlesi ‘‘İlköğretim okulları I. kademede görev
yapan sınıf öğretmenlerinin, yeni ilköğretim programlarını kabullenmişlik düzeyleri ve
mesleki doyumları arasında bir ilişki var mıdır? ’’ şeklinde belirlenmiştir.
1.2. Araştırmanın Amacı
Araştırmanın genel amacı, ilköğretim okullarının I. kademesinde görev yapan sınıf
öğretmenlerinin, yeni ilköğretim programlarını kabullenme düzeyleri ve mesleki
doyumlarının; cinsiyet, mesleki kıdem, eğitim düzeyi, mezun oldukları okul, görev
yapılan okulun bulunduğu çevrenin sosyo-ekonomik düzeyi, görev yaptığı sınıf düzeyi
değişkenlerine göre anlamlı bir şekilde farklılaşıp farklılaşmadığının ve kabullenme
14
düzeyleri ile mesleki doyumları arasında anlamlı bir ilişkinin olup olmadığının
araştırılmasıdır.
Alt Amaçlar:
Genel amaca bağlı olarak araştırmanın alt amaçları şu şekilde belirlenmiştir:
1) İlköğretim okulları I. kademede görev yapan sınıf öğretmenlerinin yeni ilköğretim
programlarını kabullenme düzeyleri;
—Cinsiyetlerine,
—Mesleki kıdemlerine,
—Eğitim düzeylerine,
—Mezun oldukları okula,
—Görev yaptıkları okulun bulunduğu çevrenin sosyo-ekonomik düzeyine,
—Görev yaptıkları sınıf düzeyine göre anlamlı bir şekilde farklılaşmakta mıdır?
2) İlköğretim okulları I. kademede görev yapan sınıf öğretmenlerinin mesleki
doyumları;
—Cinsiyetlerine,
—Mesleki kıdemlerine,
—Eğitim düzeylerine,
—Mezun oldukları okula,
—Görev yaptıkları okulun bulunduğu çevrenin sosyo-ekonomik düzeyine,
—Görev yaptıkları sınıf düzeyine göre anlamlı bir şekilde farklılaşmakta mıdır?
3) İlköğretim okulları I. kademede görev yapan sınıf öğretmenlerinin yeni ilköğretim
programlarını kabullenme düzeyleri ile mesleki doyumları arasında anlamlı bir ilişki var
mıdır?
1.3. Araştırmanın Önemi
Meslek doyumu ve yaşam doyumu arasındaki ilişki, Judge ve Watanabe (1993)
tarafından incelenmiş ve bu iki durum arasında anlamlı bir ilişki olduğu belirtilmiştir
(Akt: Çetinkanat, 2000). İnsan yaşamında mesleğin önemi göz önünde bulundurularak,
meslek doyum düzeyi yüksek olan bireyin yaşam doyum düzeyi ile olan anlamlı ilişki;
kişinin mesleğine karşı sorumluluklarını da gerçekleştirmesinde olumlu etki
yapmaktadır. Yapılan araştırmada elde edilen sonuçların, öğretmenlerin mesleki
15
doyumlarının, yeni ilköğretim programlarını ne derecede benimsedikleri ve bu durumun
mesleki uygulamalarına nasıl yansıdığına yönelik bir ilişki kurulmasına yardımcı
olacağı düşünülmektedir. Toplumların gelişmişlik düzeyi, kendisini oluşturan bireylerin
eğitim düzeyleri ile ilişkilidir. Bu araştırmada, sınıf öğretmenlerinin mesleki doyum
düzeylerinin çalıştıkları okulun bulunduğu çevrenin sosyo-ekonomik düzeyinden ne
derece etkilendiğinin belirlenecek olmasının, çalışma koşullarına dair olumsuzluklarının
göz önünde bulundurularak, olumlu hale getirme girişimlerinde etkili olabileceği
düşünülmektedir.
Ayrıca öğretmenlerin yeni programı kabullenme düzeylerinin, programın
uygulanmasında yaşanılan sıkıntılardan, memnuniyetlerden etkileneceği düşünülerek;
bu durumun mesleki doyumlarına olan etkisinin araştırma ile açığa çıkarıldığı
düşünülmektedir.
Wright (1990) tarafından, öğretmenlerin yeni fikirleri, uygulamaları veya teknikleri
uzun yılların sınıf deneyimleri sonucunda oluşturdukları, kendi değer ve var olan
algılarının onların öğretme deneyimlerini etkilediği belirtilmiştir. Bu nedenle
öğretmenlerin yerleşik görüşleri, değişime karşı tepki gösterir ve birer filtre görevi
üstlenir. Yeniliklerin öğretmenler tarafından içselleştirilmesi ve uygulamaya dönüşmesi
zaman alan ve çoğu zaman uygulama anında destek gerektiren bir süreçtir (Atay, 2003).
Çağdaş, bilimsel ve teknolojik gelişmelere yön verecek ve onları izleyebilecek insan
gücüne ulaşmada, Atatürk ilke ve İnkılâplarına bağlı, demokratik tutumu benimseyen
insan gücünün yetiştirilmesinde, öğretmenlerin çok büyük rolü vardır. Sabancı (1994)
yapmış olduğu araştırmada öğretmenlerin eğitim ile ilgili karara katılmaları ve iş
doyumları arasında anlamlı bir ilişki bulunduğunu belirtmiştir. Bu nedenle
öğretmenlerin yenilenen ilköğretim programlarının hazırlanması esnasında ne derece
fikirlerinin alındığını düşünmeleri ve bu durumun mesleki doyum düzeyleri ile
ilişkisinin incelenmesi, ayrı bir öneme sahiptir.
2005-2006 eğitim-öğretim yılında uygulanmaya koyulan yeni öğretim
programlarının başarıya ulaşmasında en büyük sorumluluk öğretmenlere düşmektedir.
Bu açıdan öğretmenlerin programları kabul düzeylerinin belirlenmesi önemlidir. Ayrıca
öğretmenlerin mesleki doyum düzeyleri ve değişen öğretim programlarını kabul etme
16
düzeyleri arasındaki ilişkin incelendiği bir araştırma bulunmaması da bu araştırmayı
önemli kılmaktadır.
Demirel (2005), programların uygulanmasının, değişimi uygulamaya koyma
süreci olduğunu ve program geliştirme çalışmalarının istenilen başarıya ulaşması için
bütün ağırlığın sadece program değiştirmeye değil, öğretmenlerin ihtiyaçlarına,
okulların örgüt yapılarına da önem verilerek sağlanabileceğini belirtmiştir. Bu nedenle
araştırmada elde edilen sonuçların, öğretmenlere yönelik hizmet içi eğitimlerin,
öğretmenlerin meslekteki kıdemleri, eğitim düzeyleri, çalıştıkları okulun bulunduğu
çevrenin göz önünde bulundurulması ile yeniden yapılandırılması açısından; yetkililere
öngörü sağlayacağı düşünülmektedir.
Güler’e (2003) göre, hazırlanan programların uygulamaya geçirildikten sonra
gruptaki bireyler ya da grubun bütünü tarafından ne ölçüde benimsendiğinin
değerlendirilmesi en az programın kendisi kadar önemli bir konudur.
Dolayısıyla bu araştırma öğretmenlerin programları kabullenmelerinin, kendilerini
yeterli görmeleri ve bu durumun eğitim ortamına nasıl yansıdığına yönelik bulgulara
ulaşılmasını sağladığından gerekli birimlerce dikkate alındığında programın
uygulanması hakkında bilgilendirme sağlamada önemlidir. Ayrıca, sınıf öğretmenlerinin
yeni programları kabullenme düzeylerinin, çalıştıkları eğitim ortamlarından, mesleki
kıdemlerinden, cinsiyetlerinden, eğitim düzeylerinden ne derece etkilendiğinin açığa
çıkarılmasıyla, programı uygulayıcı konumunda olan öğretmenlerin belli değişkenler
açısından farklılıklarının nasıl olduğuna yönelik sonuçların elde edilmesini sağlamıştır.
Bu nedenle araştırmada, öğretmenlerin yeni program ile ilgili kabullenme düzeyleri ve
mesleki doyumları arasındaki ilişki belirlenmiştir. Ayrıca araştırmada, öğretim
programlarının başarıya ulaşmasında etkili olan öğretmenlerin programları kabul
düzeylerine, mesleki doyum düzeylerinin etkisi açığa çıkarıldığından önemlidir.
1.4. Sayıltılar
Bu araştırmanın temelinde ağıdaki sayıtlılar yer almaktadır.
1. Araştırmaya katılmış olan İlköğretim Okullarının I. kademesinde görevli sınıf
öğretmenleri uygulanan anketlere içten ve doğru cevap vermişlerdir.
17
1.5. Sınırlılıklar
1. Bu araştırma 2006–2007 eğitim-öğretim yılında Adana İli merkez Seyhan ve
Yüreğir ilçelerinde bulunan ilköğretim okullarında I. kademede görev yapan sınıf
öğretmenleri ile sınırlıdır.
2. Bu araştırmada, sınıf öğretmenlerinin yeni ilköğretim programlarını kabullenme
düzeyleri ve mesleki doyumlarının incelenmesi, cinsiyet, mesleki kıdem, eğitim düzeyi,
mezun oldukları okul, görev yapılan okulun bulunduğu çevrenin sosyo-ekonomik
düzeyi, görev yaptığı sınıf düzeyi değişkenleri ile sınırlıdır.
3. Araştırma sonuçları anketlerden elde edilen verilerle sınırlıdır.
1.6. Tanımlar
Eğitim Programı: En geniş anlamda eğitim program, bir eğitim kurumunda
çocuklar, gençler ve yetişkinler için sağlanan milli eğitimin ve kurumun amaçlarının
gerçekleşmesine dönük tüm faaliyetleri kapsar (Küçükahmet, 1997, 5).
Meslek Doyumu (İş Doyumu): İşgörenlerin önemli olarak gördükleri şeyleri
işlerinden ne kadar elde ettiklerine ilişkin algılarının bir sonucudur (Luthans, 1992,
s.114, Akt. Çetinkanat, 2000, 1).
18
II. BÖLÜM
KURAMSAL BİLGİLER VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR
Bu bölümde, kuramsal bilgiler ile araştırma probleminin oluşturulmasına yönelik
yapılan literatür taramasının sonuçları ve ilgili araştırmalara yer verilmiştir.
2.1. Kuramsal Çerçeve
2.1.1. Geçmişten Günümüze Eğitim Programlarının İncelenmesi
Bir ülkenin var olduğu durumu değiştirmek ve daha olumlu atılımlar yapmak üzere
hedeflerini gerçekleştirmesinde; o ülkenin eğitim politikası belirleyici bir rol oynar.
Bireylerin ihtiyaçlarını maksimum düzeyde karşılayabilmek adına bugüne kadar birçok
eğitim uzmanı çalışmış; öğretim programlarını yeniden yapılandırma ihtiyacı
duymuşlardır. Dimmock (2000), ilköğretim programlarının 1980’lerin sonlarında
İngiltere ve Galler’de, 1990’ların ortasında Hong Kong’da, 1990’larda A.B.D’nin
birçok eyaletinde program değişikliği yapıldığını ve Batı Avustralya’da yeni ilköğretim
programlarının kabul edilerek uygulandığını belirtmiştir (Akt. Gömleksiz, 2005).
Wiles ve Bondi (1993) ise eğitim programlarına dair şu açıklamaları yapmışlardır:
Bir ülkenin gelecekte nasıl bir insan gücüne sahip olacağını ortaya koyan eğitim programlarıdır. Eğitim programı kelime olarak işlenmek, yarışmak, çalıştırmak veya ders vermek anlamına gelmektedir. Caswell ve Campbell’e göre eğitim programı; okulun rehberliği ve gözetiminde çocuklar için düzenlenen tüm faaliyetlerdir. Hilda Taba ise eğitim programını ‘‘öğrenme programıdır’’ diyerek sınırlandırmıştır. Fakat Taner eğitim programlarının tanımına sonuç olayını da ekleyerek, eğitim programını ‘‘öğrenme yaşantılarının planlanmasına rehberlik eden, istenen sonuçların sistematik olarak yeniden yapılanmasıyla bilgi ve yaşantıların formüle edilmesi ve okulların kontrolünde öğrenene kazandırılmak istenilen kişisel ve sosyal amaçlar ve değerler bütünü’’ olarak tanımlamışlardır (Akt. Korkmaz, 2006, 5).
Eğitim-öğretimin verimli hale getirilmesinde eğitim programları kadar,
öğretmenlerin de rolü büyüktür. İnsanoğlunun yaşamını devam ettirme çabası, kendini
kabul etme ve çevresindekilerle iletişime girme durumu göz önünde bulundurulursa;
öğretme ve öğrenmenin evrensel bir uğraş olduğu düşünebilir. Çünkü birey kendi
varlığını anlamaya çalışırken, bir yandan da çevresinde meydana gelen tüm
değişimlerden etkilenmektedir. Bu değişimlerin yaşamında etkilerini hisseden bireyin
farkındalığı daha da artmaktadır.
19
2.1.2. Cumhuriyet Döneminde İlköğretim Programlarındaki Gelişmeler
Cumhuriyetten günümüze ilköğretimde, taslak niteliğinde olanların dışında 1926,
1936, 1948 ve 1968 olmak üzere belli başlı dört program uygulamaya konulmuştur.
Sekiz yıllık zorunlu ilköğretim uygulaması nedeniyle programlar geliştirilmiş ve
değişiklik yapılmıştır.
Devlet yapısının ve yönetim biçiminin, toplumsal yaşam ve kurumların işleyişindeki
rolü oldukça büyüktür. Özellikle eğitim kurumlarının devletin var olan değerlerini
geliştirme ve koruma amaçlı bireyler yetiştirme; hem eğitim hem de öğretim yapma
görevi düşünülürse, Cumhuriyet’in ilk yıllarında ilköğretimde öğretmenin rolü ve
eğitim anlayışı açısından farklılaşma yaşandığı söylenebilir. Bu konu şu şekilde
açıklanabilir:
İlköğretimin zorunluluğu ve Devlet okullarında parasız oluşu 1924 Anayasasında tekrarlanmış (md 87) ve 22 Mart 1926 tarihli ve 789 sayılı Maarif Teşkilatına Dair Kanunla şu hüküm getirilmiştir.(md 6): ; ‘‘İlköğretim çağındaki çocuklar meslek mekteplerine giremezler. İlköğrenim çağını geçirmiş ve hiç öğrenim görmemiş çocukları kabul eden kurumlar bunlara ilköğrenimi de vermeğe mecburdurlar.1926 tarihli sözü geçen kanun, ilköğretim kurumlarını şehir-kasaba ve köy ‘‘gündüz’’ve ‘‘yatılı’’ ilk mektepleri olarak göstermiş ve gündüz ilk mekteplerinin illerin özel idare gelirleriyle açılacağını belirtmiştir’’(Akyüz, 2004, 315).
Cumhuriyet yönetiminin Atatürkçü eğitim anlayışıyla birlikte eğitim-öğretim
ortamında yenilikler getirmesi ve Batı dünyasının yakından takip edilerek hatta
uzmanlardan yardım alınarak yeni programlar hazırlanması da bu dönemde
gerçekleştirilmiştir. Cumhuriyet yönetiminin davetlisi olarak 1924 yılında Türkiye’ye
gelen ünlü Amerikalı eğitimci John Dewey’in sunduğu raporda, ilköğretim konusunda
amaçlar konusunda belirginleşen noktalara şöyle örnek verilebilir:
İlk önemli nokta Türkiye okullarının hedefini belirlemek olmalıdır. Hedefler açık
olursa, alınacak eğitim önlemleri etkili olur. Okulların amacı iki yönlüdür. Bir yandan
milli bir yarar sağlayan bilginin toplanması ve yayılması görevini görecek bir merkez
araç; diğer taraftan öğrenciyi ülkeye yararlı olacak şekilde bilgilerle donatmak,
alacakları bilgiyi gereksizlikten kurtarmaktır.
20
Eğitim sisteminde uzun süre dersler ve konular listesi anlamında kullanılan
‘‘Müfredat Programı’’anlayışı 1950’li yıllardan sonra yerini ‘‘Eğitim Programı’’
anlayışına bırakmıştır. Türkiye’de program geliştirme çalışmaları, il merkezlerinde
mahalli okullar ve il Milli Eğitim Müdürlüklerinin destek ve işbirliği ile başlamış, daha
sonra Milli Eğitim Bakanlığı merkez örgütünde devam etmiştir (Demirel, 2005).
1924 programı, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitim ve öğretim anlayışı,
ihtiyacı ve şartları düşünülerek ‘‘1924 İlk Mektep Müfredat Programı’’ adı altında
hazırlanmıştır. Daha çok proje niteliğinde olan program iki yıl uygulamada kalmıştır
(Gözütok, 2003). Cumhuriyet’in ilk programı olma özelliği taşıyan 1924 programıdır.
1924 programı daha çok bir geçiş programı özelliği taşımaktadır. 1924 değişikliği ile
beş yıla indirilmiş olan ilkokulların öğrenim süresi, yeni programda, iki devreye
ayrılmıştır. İlk üç yıl birinci devre, son iki yıl ikinci devredir (Çelenk, Tertemiz ve
Kalaycı, 2000).
1926 programı Cumhuriyet döneminin kapsamlı ilk programı niteliğindedir. Program
yeni Türk harflerinin ilk uygulandığı program olma özelliğine sahiptir. Çocuğun gelişim
dönemleri dikkate alınarak, ilk devre tek kitap, ikinci devre çok kitap uygulaması
benimsenmiştir. Öğrencilerin işe yarar bilgileri kazanmaları hedeflenmiştir. Yeni
programda yaparak yaşayarak öğrenme yolu seçilmiştir. 1926 ilkokul programıyla ilk
kez derslerin özel amaçlarına her dersin girişinde ‘‘Dersin Hedefleri’’ başlığı altında yer
verilmiştir (Çelenk, Tertemiz ve Kalaycı, 2000). 1926 yılından itibaren çağdaş düzeyde
eğitim programlarını hazırlamak üzere eğitimde yeni arayışlara gidilerek çeşitli
ülkelerden uzmanlar getirilmiştir. 1926 programı eğitime yeni bir boyut kazandırmış;
hayat bilgisi, toplu tedris ve iş okulu kavramlarına yer vermiştir (Akbaba, 2004). 1926
programında, 1924 programında görülen ve eksiklik olan dersler arası ilişkilerin
kurulmaması giderilmiştir. Dersler arası ilişki kurulmuş ve çocuğun gelişim dönemleri
dikkate alınmış, ilk devre tek kitap ikinci devre çok kitap uygulaması benimsenmiştir
(Çelenk, Tertemiz ve Kalaycı, 2000).
1936 yılında ilkokul programında değişiklikler yapılarak ulusal eğitim ilkelerine yer
verilmiştir (Gözütok, 2003). Hazırlanan programlara çeşitli açılardan yapılan eleştiriler
bir sonraki program için ya da gerekli düzeltmelere gidilmesi açısından önem arz
etmektedir. Bu program ile ilk kez eğitim-öğretim ilkeleri belirlenmiştir. Zamanın
21
iktidar partisi’nin eğitim görüşleri doğrultusunda hazırlanan program,
‘‘Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik, İnkılapçılık’’ ilkelerini
programın hedefi olarak belirlemiştir (Binbaşıoğlu, 1999). Eğitim–öğretimin her yerde
ve her şartta yapılmasının, bireylere ulaşma açısından eşit koşullarda olunamaması
yüzünden yaşanan zorlukları günümüzde olduğu gibi, 1936 yılında Köy Okulları
Müfredat Programı Taslağının hazırlanması, yaşanılan çevrenin ve bireysel farkındalık
düzeylerinin önemini açıklamaktadır. Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte özellikle kırsal
alanda eğitim-öğretim alanında yetişmiş insan gücüne ihtiyaç artmış ve köyler için
eğitmenli köy okullarına geçişte uyumlu hazırlanan program özelliğini taşıyan; 1936
Köy Okulları Müfredat Programı Taslağı hazırlanmıştır (Çelenk, Tertemiz ve Kalaycı,
2000). Bireyin çalıştığı ortama uyum sağlayabilme becerisi ve mesleki başarısı
arasındaki ilişki düşünüldüğünde köyde yaşayan çocukların eğitilmesinde, köy
yaşamına adapte olabilecek ve bireyi bulunduğu ortam gerçeklerini göz ardı etmeden
yetiştirebilecek eğitmenlere ihtiyaç duyulmuştur. Farklı yerlerde 1927 ve 1936
yıllarında açılan eğitmenlik kurslarının ardından daha büyükçe köylere öğretmen
yetiştirmek amacıyla İzmir–Kızılçullu’da ve Eskişehir-Çifteler’de Köy Öğretmen
Okulları açılarak sonradan Köy Enstitülerine dönüştürülmüştür (Akyüz, 2004).
1948 ilkokul programında, Talim ve Terbiye Dairesi’nin tüm öğretmenlere
göndererek değerlendirdiği anket sonucunda , o zamana kadar ayrı iki program şeklinde
uygulanan köy ve şehir okulları programlarının birleştirilerek ‘‘İlkokul Programı’’
şeklinde tek bir ilkokul programı çıkarıldı. Bu program öğrenmeyi ‘‘zihni bir eylem’’
olarak kabul etmiş ve öğrenmenin duyuşsal ve devinişsel boyutlarını ihmal etmiştir.
Genel amaçların ağırlaştığı, ilköğretim süresi içinde ulaşılamayacak nitelikte olduğu,
öğretmene esneklik sağlamadığı, birleştirilmiş sınıf uygulaması gibi konularda
eleştirilmiş fakat kendisinden önceki programlardan daha verimli bir şekilde hizmet
etmiştir (Gülcan ve diğerleri, 2003).
1968 İlkokul programında yer alan İlköğretimin amaçlarına bakıldığında; bireyin
yaşamında başarılı olması, karşılaştığı sorunlara çözüm üretebilmesi, günlük yaşama
ayak uydurabilmesi, bireysel, toplumsal, açıdan yetiştirilmeleri hedeflenmiştir. 1968
programında öğrencilerin bireysel ve toplumsal yönden gelişmesini, çalışmalarda
sorumluluk alması, işbirliğini sağlayacak bireysel, küme ve sınıf çalışmaları gibi
çalışmalara yer verilmesi önerilmiştir. 1968 ilkokul programı ile dersler toplulaştırılmış
22
ve konular üniteleştirilmiştir, böylece tek bir kitaba bağlılık azaltılmıştır. Öğretmenler
ve öğrenciler tarafından yapılabilecek araçların listesi verilmiş ve her dersle ilgili
bölümün sonunda o dersle ilgili araç gereçlerin listesi verilmiştir. Ayrıca bu programın
genel açıklamalarında diğer programlardan farklı olarak, programın uygulanması
sırasında ara ve genel değerlendirmelerin nasıl olması gerektiği belirtilmiştir. 1968
ilkokul programında birleştirilmiş sınıflar ile ilgili bölümün ilave edilmesi, eğitimde
gözetilmesi gereken noktaların vurgulanması açısından önemlidir (Çelenk, Tertemiz ve
Kalaycı, 2000).
1980’li yıllarda program geliştirmede süreklilik ve standartlaştırmayı amaçlayan bazı
çalışmalar yapılmıştır. 1983’teki yeni program modeline göre, her programda genel,
ünite ve konu amaçlarının yanı sıra her ünitenin ayrı davranışlarının da belirlenmesinin
gerekliliği belirtilmiştir. 1984 yılında amaç, davranış, işleyiş ve değerlendirme boyutları
içinde programların derslere göre hazırlanması esası getirilmiştir (Özden, 2003). Milli
Eğitim Bakanlığı son yıllarda ülke programların merkezden geliştirilmesi, programların
bölge, okul ve öğrencilerin ilgi, ihtiyaç ve isteklerini karşılayamaması sorunu üzerinde
durmaya başlamıştır. 1995 yılında Milli Eğitim Müdürlüklerine program geliştirme
çalışmalarını yürütebilmeleri için yetki verilmiş ve ‘‘Milli Eğitim Müdürlükleri
Program Hazırlama ve Geliştirme Komisyonları Çalışma Yönergesi’’ 2428 Sayılı
Tebliğler Dergisi’nde yayımlanarak yürürlüğe konmuştur (Gözütok, 2003).
MEB tarafından çağdaş bilim dikkate alınarak, ulusal gereksinim ve değerler
çerçevesinde öğrencilerin farklı ilgi, istek ve yetenekleri de gözetilerek, çeşitli tür ve
derecedeki öğretim kurumlarına uygun program geliştirme çalışmaları yapılmış ve
1997-2001 yılları arasında toplam 184 öğretim programı hazırlanmış ve uygulamaya
konulmuştur (Akçay, 2006). Türk Milli Eğitim Bakanlığı yaşanan gelişmelere bağlı
olarak öğretim programlarında değişiklikler yapma girişiminde bulunmuştur. Öncelikle
ilköğretimden başlayarak kademeli ve ortaöğretimi de kapsayacak şekilde program
geliştirme çalışmaları yapılmıştır. Öncelikle; MEB Talim Terbiye Kurulu tarafından
12.07.2004 tarih ve 114,115,116,117 ve 118 sayılı kararları ile ilköğretim Matematik
(1–5. sınıf), ilköğretim Türkçe (1-5.sınıf), ilköğretim Hayat Bilgisi (1-3. sınıf),
ilköğretim Sosyal Bilgiler (4-5. sınıf), ilköğretim Fen ve Teknoloji (4-5. sınıf) dersi
öğretim programları 2005-2006 öğretim yılından itibaren uygulanmak üzere kabul
edilmiştir. Program geliştirme sürecinde; otuz sekiz sivil toplum kuruluşu, sekiz
23
üniversiteden akademisyenler, 26304 öğrenci, 9192 veli, 2259 öğretmen ve 697 müfettiş
katkıda bulunmuştur (TTKB, 2005).
2.1.3. Yeniden Yapılandırılan İlköğretim Programı ve Değişim Nedenleri
Günümüzde eğitim sitemi farklı değişkenlerin etkileri ile değişmeye zorlanmaktadır.
Eğitim sistemi, bir yandan ekonomik işlevi ile küresel pazarda rekabet edecek insan
yetiştirmekte, diğer taraftan da bilgi anlayışındaki gelişmeler ile değişikliklere hazır
hale gelmeye çalışmaktadır. Ülkemiz de eğitim alanında bu dönüşüm ve yeniden
yapılanma çalışmalarının dışında kalmamak için çaba göstermektedir. Eğitim
sistemimizde temel öğelerden olan program geliştirme konusunda önemli çalışmalar
yapılmış ve yeni öğretim programları geliştirilmiştir (Onat, 2005).
Milli Eğitim Bakanlığı 2004 yılında ilk ve orta öğretim programlarının yeniden
düzenlenmesine yönelik başlattığı çalışmalar sonucu, 2004–2005 öğretim yılında
Ankara, Bolu, Hatay, İzmir, Kocaeli ve Van illerinde, 1–5. sınıflar olmak için Fen ve
Teknoloji, Sosyal Bilgiler, Hayat Bilgisi, Matematik ile Türkçe Derslerine ilişkin
hazırlanan yeni programların pilot uygulamasını gerçekleştirmiştir. O dönemde
hazırlanan yeni programların pilot uygulama aşamasında ilgililere Talim ve Terbiye
Kurulu Başkanlığının eğitimcilere yönelik mesajında bu çalışmaya başlarken hareket
noktası kabul edilen ilkeler şöyle belirlenmiştir.
1. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda Atatürk’ün çizdiği vizyonu esas almak.
2. Dünyadaki gelişmeleri dikkate almak.
3. AB normlarını gözden geçirmek
4. Anayasal ve yasal çerçevede öngörülen insan yetiştirme modelini dikkate almak
5. Bilim zihniyetini yapılan çalışmaların merkezine oturtmak.
6. Katılımcı bir yaklaşım izlemek
7. Uygulamacıların görüşlerini ön plana çıkarmaktır (Türkoğlu ve Sarı, 2006).
Eğitim-öğretim kurumlarımızda ilköğretim I. kademede uygulanmak üzere yeniden
yapılandırılan ilköğretim programlarının değişimine yönelik olarak, program
geliştirilmesine neden ihtiyaç duyulduğu Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı (2000)
tarafından VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planında şu şekilde açıklanmıştır:
Bilgi toplumuna geçişin en önemli şartlarından birisi, bilgiye yapılacak olan yatırımdır. Bu sebeple gelişmekte olan ülkelerin gelişmesine en büyük katkı, insan
24
kaynaklarına yapılan yatırım ve alt yapının iyileştirilmesi olacaktır.”Nitelikli iş gücünün oluşturulmasının temel şartı, kişilere örgün ve yaygın eğitim kurumlarında “hayat boyu öğrenmeyi esas alan bir yaklaşımla, uluslar arası piyasalardaki rekabet ortamına uyum sağlayabilecekleri, eğitimin her kademesinde zeka işlevlerini geliştiren, araştırmacılığı ve yaratıcılığı ön plâna çıkaran bir eğitim verilmesiyle mümkün olacaktır. Avrupa Birliğine üyeliği bir devlet politikası hâline getirmiş olan ülkemiz, gerek “Kalkınma Plânlarında” gerek AB’ye sunduğu “Ulusal Programlarında” eğitimde kalitenin ve seviyenin artırılması hususunu, kısa ve orta vadeli önceliklerde önemle vurgulamıştır. Bugün ilköğretim ve orta öğretim seviyesinde okullaşma oranları AB ülkelerinde yüzde 100’e ulaşmış olduğu hâlde, bu oran 1999–2000 öğretim yılı itibarıyla ülkemizde ilköğretimde yüzde 87,6, ortaöğretimde ise yüzde 59,4 dür. Yükseköğretimdeki okullaşma oranı AB ülkelerinde ortalama yüzde 43 iken bu oran ülkemizde yüzde 29 seviyesindedir. Toplam eğitim harcamalarının GSMH’ ya oranı AB ülkeleri için ortalama yüzde 5, OECD ülkeleri için ortalama yüzde 6, ülkemizde ise 1999 yılı itibarıyla yüzde 3,9 dur. Bu durumuyla eğitimimizin kalitesi, uluslararası geçerliliği ve kabul edilirliği sorgulanır durumdadır (VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ulusal Programlar).
Değişen toplumsal yapı, teknolojiden ve diğer alanlardaki gelişimlerden etkilenmiş;
eğitimde de farklı yenilikler yapılması gereği hissedilmiştir 2004 yılında program
geliştirmede model arayışları devam etmiş ve bunun neticesinde Milli Eğitim Bakanlığı
tarafından (2004) ilköğretim matematik (1–5. sınıf), ilköğretim Türkçe (1–5. sınıf),
İlköğretim hayat bilgisi (1–3.sınıf), ilköğretim sosyal bilgiler (4 ve 5. sınıf), ilköğretim
fen ve teknoloji (4 ve 5.sınıf) dersi öğretim programları 2005–2006 öğretim yılından
itibaren uygulanmak üzere değiştirilmiştir (MEB, 2005).
Değişen ilköğretim programlarına yönelik görüşlerini Çelik (2005) şu şekilde ifade
etmiştir: Yapılandırmacılık, aktiflik, öğrenci merkezlilik ve tematiklik ilkelerine dayanan yeni programlar ile çoklu zekâ kuramı ve bireysel farklılıklara duyarlı öğretim gibi çağdaş öğrenme yaklaşımlarının uygulanması öngörülmektedir. Bunun yanında öğrencilerde görülen eleştirel düşünme, problem çözme, bilimsel araştırma, yaratıcı düşünce, girişimcilik, iletişim, bilgi teknolojilerini kullanma, Türkçeyi güzel kullanma gibi sekiz ortak becerinin bu programlar ile geliştirilmesi hedeflenmiştir. Yeni öğretim programlarıyla katı davranışçı programdan zihinsel, yapıcı bir yaklaşıma geçilmiştir.’’( Akt: Gömleksiz, 2005). Toplum hayatının düzenlenmesi ve gelişmelere ayak uydurabilmesi için
öğretmenlerin programın vizyonunu ve geliştirimle sebeplerini özümsemiş olması,
yenilikleri kabul etme ve geleceğe öğrenci yetiştirme açısından önemlidir.
25
2.1.4. İlköğretim Programlarının Geliştirilmesinin Gerekçeleri ve Temel
Referansları
Türkiye’de yaşanan program değişiminin temeli 1990 yılında Dünya Bankası ve
Türkiye arasında imzalanan bir protokole dayanmaktadır. Milli Eğitimi Geliştirme
Projesi olarak bilinen bu proje ile ilk ve orta öğretimin niteliğinin arttırılması, öğretmen
eğitiminde kalitenin yükseltilmesi ve yeni yönetim stratejilerinin geliştirmesi
amaçlanmıştır (MEB, 1999). Son yıllarda yaşadığımız değişim ise 2000 yılında Avrupa
Konseyi ile Türkiye arasında imzalanan “Temel Eğitime Destek Projesi” kapsamında
gerçekleştirilmiştir. Kamuoyuna bir reform olarak duyurulan, altı ay gibi oldukça kısa
bir süre içinde hazırlanan ilköğretim programları (Hayat bilgisi 1–3, Sosyal bilgiler 4–5,
Fen ve Teknoloji 4–5, Matematik 1–5, Türkçe 1–5) Türkiye’nin farklı bölgelerinde yer
alan 9 pilot ilden seçilen 120 ilköğretim okulunda bir yıl süre ile denenmiştir. 2005–
2006 öğretim yılında ise bu programlar ülke genelinde uygulanmaya başlanmıştır.
İlköğretim programlarında yapılandırmacı yaklaşımın temel alındığı ve buna göre
öğrenci merkezli, etkinlik temelli bir öğretme-öğrenme sürecinin hedeflendiği
belirtilmiştir (MEB, 2005).
Yeni ilköğretim programlarında yer alan yapılandırmacı yaklaşımın öğretmenler
tarafından bilinmesi ve eğitim ortamına yansıtılması mesleki anlamda gelişime açık
olmayla da ilgilidir.
Yapılandırmacılığa göre hazırlanan eğitim programlarında önemli kavramların
vurgulanması, her öğrencinin kendi gelişimine göre bu kavramları yapılandırması ve bu
doğrultuda bir görüş geliştirmesi beklenmektedir. Prawat’a (1992) göre öğretmen,
dersin ana kaynağı olmaktan çıkıp, öğrenme sürecini denetleyen ve destekleyen bir
kılavuz konumuna geçmiştir. Diğer bir deyişle, öğretmen ve öğrenci arasında geleneksel
anlatma- dinleme ilişkisinin yerini daha karmaşık ve etkileşimli bir ilişki almıştır (Akt:
Bıkmaz, 2006).
2004 yılında ilköğretim programlarının geliştirilmesi amacıyla kapsamlı bir çalışma
başlatılmıştır. Bu çalışmada programların geliştirilmesinin gerekçeleri Talim Terbiye
Kurulu (2005) tarafından şu şekilde belirtilmiştir:
a) Bilgi kavramı ve bilgi toplumu anlayışındaki gelişmeler,
26
b) Hayat boyu öğrenme yaklaşımını esas alan bir öğretme anlayışının gelişmesi,
c) AB normlarına uygunluk olarak sıralanmıştır.
2004 yılında geliştirilen öğretim programları;
a) Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti projesinin gelişerek devamlılığı ilkesini,
b) Dünyada yaşanan tüm gelişmeleri,
c) Avrupa Birliği normlarını, hedeflerini ve eğitim anlayışını,
d) Ülkemizin mevcut eğitim özelliklerinin belirlenmesini, başarı ve başarısızlıkların
değerlendirilmesini ve ortaya çıkan sonuçları, temel referans noktaları olarak kabul
etmektedir (TTKB, 2005)
2.1.5. Program Geliştirme Çalışmaları
2004 yılında yapılan program geliştirme çalışmalarına başlamadan önce, eğitim
sistemi bir bütün olarak ele alınmış ve “Nasıl bir insan modeli?” sorusu belirtilen ilkeler
çerçevesinde cevaplandırılmaya çalışılmıştır. Bunun için, anayasa, yasalar, kalkınma
planları, şuralar, akademik tezler, araştırmalar vb. kaynaklar gözden geçirilmiştir. 12
yıllık zorunlu eğitim vizyonuyla hareket edilerek öğretim kademeleri bütünsel olarak
yapılandırılmıştır. Selçuk (2004), amaçlara uygun yapılanları şu şekilde belirtmiştir:
—Dokuz ülkenin eğitim sistemi ve programları gözden geçirilmiştir.
—PISA, TIMMS, PIRLS vb uluslar arası araştırmalar sonuçları itibariyle
değerlendirilmiştir.
—114 akademik tez incelenmiş ve programlar hazırlanırken bulgularından
yararlanılmıştır.
—37 sivil toplum kuruluşu Başkent Öğretmenevi'ne davet edilerek programlar
hakkındaki görüşleri paylaşılmıştır.
—25 sivil toplum kuruluşuna resmi yazı yazılarak görüşleri istenmiştir.
—Toplam 2133 öğretmenin görüşleri programların çeşitli aşamalarında dikkate
alınmıştır.
—Programlar hazırlanırken 697 müfettişin görüşleri programa yansıtılmıştır.
—9192 velinin çeşitli programlara ilişkin görüşlerinden yararlanılmıştır.
—Programlar hazırlanırken öğrencilerin görüşlerine de başvurulmuş ve 26304
öğrencinin görüşleri dikkate alınmıştır.
27
2.1.6. Daha Önce Uygulanan Programlar ile Yeni Programların Karşılaştırılması
Programların değerlendirilmesi, öğrencilere kazandırılacak bilgi, beceri ve
tutumlara yönelik plânlanmış eğitim yaşantılarının yeterli ve yetersiz yönlerini
belirlemek, programların etkililiği hakkında karar vermek amacıyla yapılır.
Programların değerlendirilmesinde genellikle dört türlü veri toplanır. Öğrencilerin
programların hedeflerine ulaşma derecelerine ilişkin veriler, genellikle düzey belirleme
testleriyle ve izleme testleriyle yapılır. Öğrenci, öğretmen, veli, yönetici, müfettiş vb.
gibi kişilerin programlara ilişkin görüşleriyle ilgili veriler; anket ve görüşme
teknikleriyle elde edilir. Programlar değerlendirme uzmanlarının programlardaki
etkinlikleri doğrudan doğruya gözleyerek elde ettikleri veriler, genellikle gözlem
sonucunda elde edilir. Programlarla ilgili belgelerin, yazışmaların, yönetmeliklerin
incelenmesiyle elde edilen veriler, yazılı kaynaklardan elde edilir (TTKB, 2007).
Yeni öğretim programları bütüncül ve eklektik bir programlar yaklaşımını
benimseyen bir anlayışla hazırlanmıştır. Öğrencilerin eğitim-öğretim sürecindeki
yaşantıları onlar için anlamlı olmadıkça, içinde yaşadıkları yakın çevreyi, ülkeyi ve
dünyayı daha kolay anlamayı ve algılamayı sağlamadıkça, “hayata hazırlamak gibi bir
iddia gerçekçi olamaz. Bu programlar öğrencilerin:
• Türkçeyi doğru ve etkin kullanan,
• Kendini ifade eden, iletişim kuran, işbirliği yapan, girişimci ve sorun çözen,
• Bilimsel düşünen, anlayan, araştıran, inceleyen, eleştiren, sorgulayan ve
yorumlayan,
• Sorumluluklarını ve haklarını bilen, çevresiyle uyumlu, kişiliği gelişmiş
• Okumaktan ve öğrenmekten zevk alan,
• Bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanan, bilgi üreten ve geleceğine yön veren,
• Temel sayısal ve sözel okuryazarlık becerilerine sahip,
• Ailesine, çevresine, topluma ve ülkesine yararlı olan,
• Temel toplumsal ve evrensel değerleri özümsemiş, kendisi ile barışık bir birey
olarak yetişmelerini sağlayacak şekilde tasarlanmıştır.
Günümüzün ve geleceğin öğrencilerinin yetiştirilmesinde, Türkçe eğitiminin amacı;
sadece dinleme, konuşma, okuma ve yazma gibi teknik becerilerin kazandırılması değil,
aynı zamanda öğrencilerde beyin teknolojisini kullanma becerilerini de geliştirmek
28
olmalıdır. Çağın gereklerine ve öğrencinin gelişim düzeyine uygun olarak üst
becerilerin geliştirilmesinde çoklu zekâ yaklaşımı, yapılandırmacı yaklaşım, beyin
temelli öğrenme, öğrenci merkezli öğrenme, bireysel farklılıklara duyarlı öğretim gibi
çağdaş eğitim yaklaşım ve modelleri göz önünde bulundurularak geliştirilen Türkçe
Dersi Programında günümüz bilimsel gelişmeleri ile eğitim alanındaki çağdaş yaklaşım,
anlayış ve modeller yansıtılmıştır. Sekiz Yıllık Kesintisiz Zorunlu İlköğretim anlayışına
göre düzenlenmiştir. Yazı Öğretim Programı ile Türkçe Eğitimi Programı arasında
gerekli bütünlük sağlanmıştır. Bilgiyi ezberlemeye değil, bilgi üretmeye dayalı yaklaşım
ve modellere göre hazırlanmıştır.
Türkçe öğretim programının hazırlanmasında, eğitim alanındaki son bilimsel
gelişmeler ve yaklaşımlar çerçevesinde öğrencinin dil ve zihinsel becerilerini
geliştirmesi ve etkili kullanması temel alınmıştır. Çağımızın bilgi teknolojilerine ve
öğrencinin gelişim sürecine uygun olarak görsel okuma-sunu ayrı bir öğrenme alanı
olarak programa yerleştirilmiştir. Öğrenme alanları günümüz dil eğitim anlayışına
uygun olarak; dinleme, konuşma, okuma, yazma, görsel okuma ve görsel sunu başlıkları
altında yeniden düzenlenmiştir. Yazı öğretimine birinci sınıftan itibaren bitişik eğik
yazıyla başlanması ve bütün yazı çalışmalarının bitişik eğik yazı harfleriyle yapılması
için gerekli düzenlemeler yapılmıştır. Dinleme ve konuşma becerilerine ayrı bir
öğrenme alanı olarak programa yerleştirilmiştir. Dilbilgisi ayrı bir öğrenme alanı olarak
ele alınmamış diğer öğrenme alanları içinde verilmiştir. Bireysel farklılıkları da dikkate
alarak her öğrenme alanı için ayrı ayrı değerlendirme yöntem ve teknikleri
belirlenmiştir.
2004 Sosyal Bilgiler programı, tümüyle davranışçı olan program yaklaşımlarından
farklı olarak, bilginin taşıdığı değeri ve bireyin var olan deneyimlerini dikkate alarak,
yaşama etkin katılımını, doğru karar vermesini, sorun çözmesini, eleştirel ve yaratıcı
düşünmesini teşvik edici ve geliştirici bir yaklaşım doğrultusunda yapılandırılmıştır.
Toplam 17 genel hedef (4–8 sınıflar için) belirlenmiştir. Genel hedefler ve program
hazırlama süreci açısından; geniş katılımlı, sivil toplum örgütleri ve diğer ilgili kişi
kurum ve kuruluşlarla paylaşım halinde hazırlanmıştır. Bu çerçevede programın belirli
aşamalarında alınan geribildirimler değerlendirilmiştir. Oluşturmacılık (constructivizim)
merkezinde yeni bir anlayışı esas alır. Sosyal bilimler olarak sosyal bilgiler ve yansıtıcı
inceleme alanı olarak sosyal bilgiler düşünülmüştür. Yeni Sosyal Bilgiler öğretim
29
programına göre Sosyal Bilgiler; öğrenci merkezli, bireysel ve toplumsal olarak
yapılandırılan öznel gerçekliğe dayalıdır. Bilgiyi sunma, talimatlara uyma ve
geribildirim verme önemlidir. Değerlendirme öğretim süreci içinde bağımsız olarak
yapılır.
Fen ve Teknoloji Programı ile az bilginin öz olduğu vurgulanmış ve öğrenciye çok
bilgi yüklemek yerine temel kavramları vererek anlamlı öğrenme amaçlanmıştır. Fen ve
teknoloji okuryazarlığı esas alınmıştır. Sadece temel felsefesinde değil öğretim
programlarındaki öğrenme ve öğretme etkinliklerinde oluşturmacı yaklaşım esas
alınmıştır. Programda değerlendirme öğrenmenin bir parçası olarak alınmış, portfolyo
ve süreç değerlendirmesi gibi alternatif değerlendirme yaklaşımlarına ağırlık verilmiştir.
Öğrencilerin bireysel farklılıklarını gözetme açısından; öğrenmenin her öğrencinin
zihnine bilgi paketinin aktarılması ile olmadığı, yeni bilgilerin öğrencilerin zihninde ön
bilgilerine dayanarak yapılandırıldığı esas alındığı için tüm öğrenme-öğretim
etkinliklerinde bireysel farklılıklar kendiliğinden etkin bir şekilde gözetilmiştir.
Yeni Matematik Programı ile öğrenciler de geliştirilmesi beklenen becerileri
kapsayan 368 adet kazanıma yer verilmiştir. 8 yıllık ilköğretim bütünlüğü dikkate
alınarak gereksiz tekrarlar ayıklanmış ve konular sınıflara dengeli biçimde dağıtılmıştır.
Kazanımlara paralel olarak hazırlanan öğretme-öğrenme etkinliklerinde öğrenci
merkezli yöntem, teknik ve strateji kullanımı gerekli kılınmıştır. Bütün kazanımlar,
araç-gereç kullanılarak somut modelli öğrenmeye dayalı etkinlikleri gerektirdiğinden,
öğrenci bizzat keşfederek ve anlayarak öğrenecektir. Alternatif ölçme ve değerlendirme
formlarına, okul dışı etkinliklere, araştırmaya, proje ve ödeve ağırlık verilerek
öğrencilerin çok yönlü olarak değerlendirilmeleri esas alınmıştır. Özellikle matematiğin
estetik ve eğlenceli yönünü işleyen konulara yer verilerek seçilen etkinliklerde
öğrencilerin aktif katılımları sağlanarak matematik dersine karşı olumlu tutum
geliştirmeleri hedeflenmiştir.
Hayat Bilgisi Programı ile bireyin çeşitli uyaranlarla etkileşime girerek bunları
anlamlandırdığı ve bilgiyi kendisinin yapılandırdığı “yapılandırmacı yaklaşım”ı
yansıtmaktadır. Programın amacı, bireyin doğrudan gözlenebilen davranışlarının yanı
sıra dolaylı olarak gözlenebilen tutumlarını, değerlerini ve becerilerini de kapsayan
“kazanımlar” şeklinde ifade edilmiştir. Bütüncül bir yaklaşım izlenerek farklı
30
disiplinlere ait bilgiler toplulaştırılarak “tematik yaklaşım” benimsenmiştir. Buna uygun
olarak da programlarda üç tema belirlenmiştir. Bu temalar sarmal bir biçimde üç
öğretim yılı boyunca devam edecek şekilde tasarlanmıştır. Öğrencinin bakış açısı temel
alınarak hazırlanmıştır. Her çocuğun “özgün”, “biricik” ve “saygıdeğer” bir birey
olduğu varsayımına dayanmaktadır. Araştırma, inceleme, sorgulama, plân yapma,
eleştirel düşünme, karar verme gibi üst düzey zihinsel süreçler vurgulanmaktadır
(TTKB, 2006).
2.1.7. Yeni İlköğretim Programlarının Hazırlanmasında Faydalanılan Yaklaşımlar
Yeni öğretim programları yapılandırmacılık, aktiflik, öğrenci merkezlilik ve
tematiklik ilkelerine dayanan yeni programlar ile çoklu zeka kuramı ve bireysel
farklılıklara duyarlı öğretim gibi çağdaş öğrenme yaklaşımlarının uygulanmasını
öngörmektedir (Gömleksiz 2005). Bu bölümde yeni öğretim programlarının felsefi
temellerini oluşturan çağdaş öğrenme-öğretme yaklaşımları ve bu yaklaşımların
eğitime yansımaları belirtilmektedir.
2.1.8. Yapılandırmacılık
Kökeni Piaget’in görüşlerine ve Bruner’in keşfedici öğrenme teorisine dayandırılan
ve bilginin doğasına ilişkin felsefi bir bilgi kuramı olan yapılandırmacılık temelini
felsefe ve psikolojiden almaktadır (Erdem ve Demirel, 2002).
Yapılandırmacı görüşün sistemleştirilmesinde Wund, Ausubel ve Titchener gibi
eğitimcilerle, Saussure, Jakapson, ve Levi-Srauss gibi düşünürler önemli katkı
sağlamışlardır (Oğuzkan, 1993).
Öğrenme aktif bir süreçtir. Öğrenme, öğrencinin çevresi ile sürekli meşgul olmasını
gerektirir. İnsanlar öğrenirken, öğrenmeyi öğrenir. Öğrenme hem anlam yapılandırmayı,
hem de anlama sistemlerinin yapılandırılmasını içerir. Anlam oluşturmanın en önemli
eylemi ise zihinseldir. Öğrenmede bedensel hareketler, deneyimler gereklidir, ancak
yeterli değildir; zihinsel etkinliklere mutlaka ihtiyaç vardır. Sosyal bir etkinliktir ve
yaşantıyla bağlantılıdır. Bilgiler, inançlar, değer yargıları öğrenmeleri etkiler.
Öğrenmek için önceki bilgiye ihtiyaç vardır. Yeni bilgi, önceki bilgilerin üzerine inşa
edilerek oluşturulan yapılarla kazanılır, özümsenir. Anlamlı öğrenme için fikirlerin
yeniden gözden geçirilmesi, onlarla oynama, kullanma söz konusudur. Bu işlemler de
31
zaman ister. Motivasyon öğrenmede anahtar öğedir ve sadece öğrenmeye yardım etmez,
aynı zamanda gerekliliktir. Yapılandırmacı öğrenmeyi temel alan yeni ilköğretim
programlarının başarılı olabilmesi için, programı uygulayan öğretmenlerin bazı
niteliklere sahip olması gerekir.
Motivasyon, öğrencinin öğrenmesinde çok büyük bir etki yaratır. Motive edici
konumda aile ve öğretmen bulunmaktadır. Öğretmen yapılandırmacı eğitim anlayışına
sahip ise motivasyonu hem mesleki açıdan kendi adına yüksektir; hem de öğrencilerini
öğrenmeye motive edebilir.
Yapılandırmacı öğretmen açık fikirli, çağdaş, kendini yenileyebilen, çevresinde
meydana gelen değişime ayak uyduran, bireysel farklılıkları dikkate alan, mesleki bilgi
yönünden iyi olmanın yanında, bilgiyi aktaran, ezberleten değil uygun öğrenme
yaşantılarını sağlayan ve öğrenenlerle birlikte öğrenen olmalıdır.
Özden (2003), yapılandırmacı anlayışa sahip öğretmenin özelliklerini; işbirliğini
yönlendirme davranışı sergiler. Öğretmen, bireysel farklılıklara uygun seçenekler sunar,
yönergeler verir. Bu anlayışta öğretmen rehberdir. Yapılandırmacı öğretmen;
öğrencilerin görüşlerine önem verir, öğrenci görüşleri doğrultusunda yöntem ve
tekniklerini, dersin içeriğini değiştirebilir. Öğrencinin sahip olduğu mevcut bilgi, beceri,
çeşitli yönleriyle kapasite ve özelliklerini iyi tanır, tanıma çalışmalarında bilimsel
yöntem ve teknikleri kullanır. Açık uçlu sorularla öğrencilerin düşünmelerini,
sorgulama ve soru sorma becerilerini geliştirir. Öğrencilerine öğrenmeyi ve düşünmeyi
öğretir. Eğitim ortamında öğrenci yerleşimini; iletişimin yönü, öğretmenden öğrenciye,
öğrenciden öğretmene ve öğrenciden öğrenciye olacak şekilde düzenler. Grupla çalışma
yöntem ve tekniklerine önem verir. Öğrenmeyi öğrencinin ilgi ve ihtiyaçları etrafında
yoğunlaştırır. Öğrenci hatalarını, yanlışlarını öğrenmede bir fırsat olarak bilir ve
kullanır. Öğrenmenin değerlendirilmesinde sonuç değil, sürece önem verir, ölçme
değerlendirme ölçütlerini öğrencilerle birlikte tespit eder, şeklinde belirtmiştir.
Öğülmüş (2004) tematik yaklaşımın, uygulanmakta olan programlarda ilköğretimin
birinci kademesinde yer alan ders konularının birbiri ile ilişkili olarak hazırlanması ile
ilgili olduğunu belirterek ve tematik yaklaşımın neden tercih edildiğine yönelik,
öğrencilerin bireysel farklılıklarının dikkate alınması, başkalarının görüş açılarını daha
32
iyi anlamalarına önem verilmesi, etkinliklere katılarak değişik bilgi ve beceriler
edinmeleri, ekip ruhu ve duyuşsal özelliklerini geliştirmeleri, çalışma alışkanlıklarında
iyileşme sağlanması gibi faktörlerin rol oynadığını belirtmiştir (Akt: Gömleksiz, 2005).
Yapılandırmacılık yaklaşımında öğrenen, öğretme-öğrenme sürecinde etkin bir role
sahiptir. Bu nedenle yapılandırmacı sınıf ortamı, bilgilerin aktarıldığı bir yer değil;
öğrencinin etkin katılım gösterdiği, sorgulama ve araştırma yapıldığı, problem
çözüldüğü bir yerdir (Demirel, 2005).
2.1.9. Çoklu Zeka Teorisi
Yeni programlarda temel alınan bir diğer ilke ise Çoklu Zeka kuramıdır. Gardner’a
göre, zeka çoğuldur ve sekiz farklı zeka alanı bulunmaktadır. Gardner, yayınlanan
“Zihnin Çerçeveleri” adlı kitabında yedi ayrı ve evrensel kapasite önermiştir. Bu
kapasite ya da zekalar her bireyde doğuştan var olmakta ama farklı kültürlerde farklı
biçimlerde ortaya çıkmaktadır. Gardner’ın geliştirdiği kurama göre, zeka biyopsikolojik
bir potansiyeldir ve zeka bir ya da daha fazla kültürel yapıda değeri olan bir ürüne şekil
verme ya da problemleri çözme yeteneğidir (Gardner, 2004).
Yeni ilköğretim programlarında yer alan ve sınıf içi etkinliklerde öğrencilerin
genellikle başarı durumlarına göre katılımın önüne geçen ve her bireyin özel olduğunu
ve başarılı olabileceğine farklılıkları olduğunu kabul eden çoklu zeka temelli bir anlayış
getirilmiştir. Champbelle, Champbelle, (1999) Çoklu Zeka teorisine göre, eğitimin
amacı sadece öğrencilerin akademik başarılarını arttırmak değil, aynı zamanda onların
sözel-dilsel, mantıksal-matematiksel, görsel-uzamsal, müziksel-ritmik, bedensel-
kinestetik, sosyal, içsel ve doğacı zeka gibi çoklu zeka potansiyellerini ortaya çıkarmak
ve onları geliştirmektir. Dolayısıyla öğretmenler öğrencilerin çoklu zeka alanlarını
sınıfta işleyecekleri konularla ilişkilendirerek her öğrencinin her zeka alanında
kendisine özgü bir yapıda gelişmesine fırsat tanımalıdır şeklinde belirtmişlerdir (Akt.
Bağcı, 2003).
Yeni İlköğretim Programlarında temel alınan Çoklu Zeka Kuramını geleneksel zeka
anlayışlarından ayıran iki temel özelliği gerçek yaşamda problem çözmeye, bir ürün
elde etmeye dayanması ve zekanın çoğul olarak ele alınmasıdır. Çoklu zeka anlayışına
göre tüm zekalar eşit değerdedir ve içlerinden bir ya da bir kaçı diğerlerinden daha
33
önemli değildir. Zekâlar her zaman birlikte çalışırlar ancak bu çok karmaşık yollarla
gerçekleşir. Bir zekâ dahiler ve zihinsel engelliler dışında her zaman birbiriyle etkileşim
halindedir.
Öğretmenler açısından önemli nokta, çocuklardaki çoklu zekâ alanlarını daha çok
küçük yaşlardan itibaren ortaya çıkarmak ve sınıflarda bu zeka alanlarının hepsinin
geliştirilmesine yönelik etkinlikleri planlamak ve yürütmektir. Öğretmen çoklu zekâ
alanlarını bilir ve bu alanlara yönelik etkinlikleri sınıflarda uygularsa; öğrencilerin
bireysel farklılıklarını daha iyi anlama fırsatı bulur ve öğrencilere yönelik sunacağı
eğitimin kalitesi de artar.
2.1.10. Tematik Yaklaşım
Yeni öğretim programlarının dayandığı bir diğer yaklaşımda tematik yaklaşımdır.
Tematik yaklaşım, birçok farklı konu alanını birbirleriyle ilişkilendirerek önceden
belirlenen kapsamlı ve genel bir tema etrafında bütünleştirilmesi mantığına dayanan
program anlayışı şeklinde tanımlanmaktadır (Onat, 2005).
2.1.11. Öğrenci Merkezli Eğitim
Eğitim programları tasarımcıları öğreneni ön planda tutar. Bu nedenle 20.yüzyılın
başında öğrencinin programın merkezi olduğu ve her konunun ona göre düzenlenmesi
gerektiği görüşü ortaya çıkmıştır. Öğrenci merkezli anlayış, Taba’nın ‘‘kişi yaşadığını
öğrenir’’ düşüncesini temel alır (Demirel, 2005).
Öğrenci merkezli eğitim yaklaşımının temel alındığı etkili öğrenmenin
gerçekleşmesi sonucunda öğrenciler, araştırma ve keşfetme, merak uyandırma
çözümleme ve derinleştirme, paylaşma ve yaşantıya uygulama basamaklarını
özümseyerek yaşamlarının her aşamasında bilgiyi kullanma becerilerini geliştirirler
(TTKB, 2005).
Siu (1999), günümüzde öğretmenlerin rolleri karar alıcı olmaktan öğrenmeyi
kolaylaştırıcılığa, öğretici olmaktan işbirlikçiliğe ve uzman olmaktan öğrenen olmaya
doğru değiştiğini belirtmektedir. Dolayısıyla öğretme ve öğrenmeyi tasarlama, bilgiyi
almaktan öğrenmeyi öğrenmeye; geleneksel pasif öğrenmeden etkin öğrenmeye,
öğretmen merkezliden öğrenci merkezliye; önceden tanımlanan katı eğitim
34
programından esnek ve değişik öğrenme yaşantılarına; sınıf öğretiminden küçük grup
ya da bireysel öğrenmeye doğru değiştirilmektedir. Öğretmen eğitiminin de,
öğretmenlerin değişen sorumlulukları ve rolleri ile uyumlu bir biçimde tasarlanması
gerekmektedir. Bu amaca ulaşmak için, öncelikle, öğretmen adaylarının öğrenme
yöntem ve etkinlikleri değişik yaşantılara açık olmalıdır. İkincisi, öğretmen eğitimi
öğretmen adaylarının “ne” öğreteceklerini değil, daha çok “nasıl” öğreteceklerini
öğretme üzerinde odaklanmalıdır. Mc. Combs & Whisler, (1997) Mid-continent
Regional Educational Laboratory tarafından 1994’de hazırlanan öğrenci merkezli
öğretim programının özelliklerinin; öğrencilerin değişik ilgilerini uyaran görevlere
önem verme, içerik ve etkinlikleri öğrenciler için anlamlı konular çerçevesinde
düzenleme, tüm öğrencilerin kendilerinin oluşturduğu öğrenme becerileri ve üst-
düzeyde öğrenmeye geçmeleri için açık fırsatlara sahip olma, öğrencilerin kendi bakış
açılarını anlama ve geliştirmelerine yardım eden etkinlikleri içerme, küresel, disiplinler
arası ve tamamlayıcı öğrenme etkinliklerine izin verme, öğrenciler güçlük çekseler bile,
zorlayıcı öğrenme etkinliklerini destekleme, öğrencileri diğer öğrencilerle işbirliği
içinde çalışmaya yüreklendiren etkinliklere önem verme şeklinde belirtmişlerdir (Akt.
Ünver ve Demirel, 2004).
2.1.12. Aktif Öğrenme
Aktif öğrenme, öğrenenin öğrenme sürecinin sorumluluğunu taşıdığı, öğrenene
öğrenme sürecinin çeşitli yönleri ile ilgili karar alma ve öz düzenleme yapma
fırsatlarının verildiği ve karmaşık öğretimsel işlerle öğrenenin öğrenme sırasında
zihinsel yeteneklerini kullanmaya zorlandığı bir öğrenme sürecidir (Açıkgöz, 2006).
Aktif öğrenme, etkin katılım ilkesine dayanır. Aktif öğrenmede bireyin yeni bir
davranışı öğrenebilmesi için çevresindeki uyarıcılar ile etkileşime girmesi yani etkin
olması gerektiği ve hiç kimsenin bir başkası için öğrenmeyi gerçekleştiremeyeceği
önemlidir. Aktif öğrenmenin kullanıldığı bir eğitim ortamında ortaya çıkan temel
nitelikler; güven, enerji, öz denetim, farkında olma, gruba ait olma ve farkında olmadır.
Kendine güvenen ve öğrenmeye hazır olan öğrenciler kendilerine saygı duymaktadır.
Bu öğrenciler sınıfta kendilerini güvende hissederler. Aktif öğrenme yaklaşımına göre
öğretmene düşen sorumluluklarda farklıdır. Öğretmenin bu yaklaşıma göre başlıca
görevleri; öğrencilere uygun öğrenme ortamları hazırlama, ayarlamadır. Aktif öğretmen
yatay iletişimi benimser ve aktif öğretim yöntemlerini uygular. Öğrenciye direk bilgi
aktarmak yerine onlarda ilgi uyandırmaya, güdülemeye, yönlendirmeye, açıklamaya
35
önem verir. Eğitim ortamını hazırlar, öğrenmeyi kolaylaştırıcı yönlendirmeler ve bilgi
danışmanlığı yapar (Gürkan ve Babadoğan, 2003). Klein (1991) aktif öğrenme
sürecinde öğretmenlerin; çocukların dikkatli birer gözlemci olmalarını sağlayacak ilginç
sorular sormalı, gözlemlerini yazılı ya da sözlü ifade etmesine olanak tanımalı,
öğrencilerin soruları için okuma kitapları vererek sosyal bilgisini arttırmalı araştırmayı
destekleyen öğrenme yaşantıları hazırlamalı, yenilikçi, yaratıcı ve deneysel bir kişi
olmaları gerektiğini vurgulamıştır (Akt. Demirel, 2005).
Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı (2005) tarafından
program geliştirme sürecine ilişkin yaklaşımlar ve programın temelleri; şu şekilde
belirtilmiştir:
Yeni öğretim programları ülkemizin tarihsel, kültürel, sosyal, ahlakî birikimini ve
kalıtımını motivasyon kaynağı olarak görür ve Atatürk’ün kurduğu Türkiye
Cumhuriyeti projesinin gelişerek devamlılığı ilkesini birinci referans noktası olarak ele
alır.Yeni öğretim programları dünyada yaşanan tüm değişimleri ve gelişmeleri ikinci
referans noktası olarak alır. Son yıllarda uzak doğu, Kuzey Amerika ve Avrupa Birliği
ülkelerinde peş peşe gerçekleştirilen program hareketleri bu anlamda önem taşır. Bu
hareketlerin çıkış noktası, sanayi toplumu için uygun olan eğitim modellerinin bilgi
toplumunun rekabetçi yapısını kaldıramaması olarak değerlendirilir. Türkiye, Avrupa
Birliğine üye olmayı hedefleyen, bunu bir millet projesi olarak ele alan, bu konuda
gerekli kanunları çıkaran ve adımları atan ülke olarak tüm çalışmalarını ve çabasını bu
doğrultuda yönlendirmiştir. Bu nedenle yeni öğretim programları, üçüncü referans
noktası olarak, Avrupa Birliği normlarını, hedeflerini ve eğitim anlayışını kabul eder.
Yeni öğretim programları, ülkemizin mevcut eğitim özelliklerinin belirlenmesini, başarı
ve başarısızlıkların değerlendirilmesini ve ortaya çıkan sonuçları dördüncü referans
olarak kabul eder. PISA, TIMMS ve PIRLS gibi uluslar arası araştırmaların ortaya
koyduğu bulgular bu çerçevede ele alınır.
2.1.13. İlköğretim Programlarında Öğretmenlerden Beklenen Davranışlar
Öğretmenlerden Beklenen Davranışlar 1.Program hakkında yeterli ve doyurucu bilgi sahibi olmak, uygulamada ortaya çıkabilecek olan problemlere çözüm üretmek 2.Yıllık planların hazırlanmasında ve konuların işlenmesinde diğer alanlarla işbirliği içinde olmak
36
3.Etkinliklerde kullanılan malzemelerden bir arşiv oluşturmak 4.Zümrelere ait ölçme ve değerlendirmeye yönelik bir soru bankası oluşturmak ve okula ait bir klasörde toplamak 5 Öğrencilerin öğrenme ihtiyaçlarını belirlemek 6.Öğrencileri çalışma yöntemi konusunda bilgilendirmek ve öğrencinin takip edeceği bir çalışma programı hazırlamak 7.Diğer öğretmenleri yapılan etkinlikler konusunda bilgilendirmek 8.Öğrenciler için okuma listesi oluşturmak ve zaman içinde geliştirmek 9.Öğrencilerin her türlü gelişimleri ile ilgili konularda velilere seminerler vermek 10.Öğrenci velileri veya aileleri ile sürekli iş birliği ve iletişim içinde olmak 11.Öğrencinin ders saati dışında ev ortamında takibini yapmak ve bu ortamlarda da iletişim kurmak 12Öğrencilere İnternet üzerinden ödevler göndermek, ödevlerin hazırlanma aşamasında ve teslim sürecinde yol gösterici olmak 13.Velilere okuyabilecekleri kitaplar önermek ve geri bildirim almak için çeşitli ortamlar oluşturmak 14.Velinin yetersiz veya ilgisiz kaldığı durumlarda öğrencilerle gönüllü velilerin ilgilenmesini sağlamak 15.Her öğrencinin kişisel bilgilerinin yer aldığı sınıf öğretmeni klasörü oluşturmak 16.Türkçeyi doğru, güzel ve etkili bir şekilde kullanma 17.Eğitimde yeni yaklaşımlar doğrultusunda bilgilerini güncelleştirmek 18.Sınıf içi etkinlikler düzenlerken öğrencilerin bireysel farklılıklarını göz önünde bulundurmak (TTKB, 2005).
2.2. Meslek ( İş) Doyumu
İnsanların hayatının önemli unsurlardan biride, onların yaptıkları işten ne derecede
memnun olduklarıdır. Belirleyici bir rolü olan meslek doyumu, bireyin yaşama bağlılığı
ve mesleğine olan bakışını birçok etkenle birleşerek etkilemektedir. Bilimsel
düşüncenin oluşması, evrensel değerlere ulaşabilme, bilim ve teknolojinin gelişimi,
toplumsal yapıdaki bireylerin gelişimine ve davranışlarının etkililiğine bağlıdır
(Çetinkanat ,2000).
İş doyumu, Balcı (1985) tarafından işgörenin halen sahip olduğu iş rolüne dönük
duygusal yönelimi veya onun, işine karşı gösterdiği duygusal bir tepki olarak
tanımlanmaktadır. İş doyum düzeyleri yüksek olan bireylerin, işlerinde sorumluluklarını
yerine getirdikleri ve işlerine bağlılıkta devam ettikleri görülmüştür. Buna göre iş
doyumu ile işte kalabilme, işe düzenli gelme ve işi zamanında yapma arasında aynı
yönde bir ilişki bulunmaktadır.
İş, örgütsel ortamda belirli bir zaman diliminde gerçekleşen, beraberinde kimi
ilişkileri getiren ve ücret karşılığı girişilen mal ve hizmet üretme çabasıdır. Doyum ise
duygusal bir tepki biçimidir. Çalışanlar çalışma hayatı süresince, yaptığı işe çalıştığı
37
firmaya ve iş ortamına dair pek çok deneyimler kazanmaktadır. Çalışanların çalışma
hayatı süresince, gördükleri, yaşadıkları, kazandıkları, mutlulukları ve üzüntüleri
olmaktadır. Tüm bu bilgi ve duyguların sonucunda çalışanların yaptığı işe ya da çalıştığı
firmaya karşı tutumları ortaya çıkmaktadır.
Korkut (1993) tarafından yapılan bir araştırmada doyumun, işgöreni başka iş arama
eğiliminden uzaklaştırırken, doyumsuzluğun, bir örgütten diğerine geçiş isteğini
arttırdığı görülmüştür. İşin özellikleriyle bireyin kendinde bulduğu özellikler arasında ki
ilişkinin önceden görülebilmesinin, işin gerekleriyle diğer rollerin gerekleri arasındaki
uygunluğun iş doyumunu etkilediğini göstermiştir (Akt. Sevimli ve İşcan, 2005).
İşten doyum, işgörenin işinden duyduğu haz ya da ulaştığı olumlu duygunun
derecesidir. Eğitim sisteminin, işgörenlerine karşı üç temel yükümlülüğü vardır. Bu
yükümlülükler işgörenlerin yetişme haklarını kullanmalarına olanak hazırlamak, meslek
adamına yakışır biçimde yaşamını devam ettirecek gereksinimlerini karşılamak ve
işinden doyum düzeyini arttırıcı koşulları sağlamaktır (Başaran, 2006).
Çalışanların, işlerini daha iyi yapmaları için yeni beceriler kazandırmak
gerekmektedir. Kurslar düzenleme, iş ile ilgili yenilikleri takip etmelerine kaynak
sağlama ve geliştirici çalışmalar yapılmalıdır. Morrow’ a göre (1983), iş doyumuna
ulaşmada, bireyin mesleğine bağlılığı, mesleğinin amaç ve değerlerine olan ilgisi, onları
kabul etmesi ilişkisi vardır. Mesleğine bağlılık duyan, mesleğini geliştirmeye yönelik
araştırma etkinliklerini daha fazla gösterdiği, işi daha çok, asli içten gelen ödüllerle
değerlendirdiği ve genellikle daha fazla iş-aile arası çatışma yaşadığı belirtilmiştir (Akt:
Balay, 2000, 38-39). Meslek doyumu Luthans’a göre (1992, 114), işgörenlerin önemli
olarak gördükleri şeyleri işlerinden ne kadar elde ettiklerine ilişkin algılarının bir
sonucudur (Akt: Çetinkanat, 2000, 1). Öğretmenlerin mesleklerinden bekledikleri ve
çalışma ortamında önemli gördüklerini ne kadar elde ettiklerine ilişkin görüşleri bu
anlamda önem kazanmaktadır.
Luthans (1995:3) iş doyumunun üç önemli yönü olduğunu belirtmiştir. İş doyumu,
duygusal yönü ağır basan bir kavramdır. Çünkü görülemez ve sadece hissedilebilir. İş
doyumu genellikle çıktıların beklentileri ne derece karşıladığı ile ifadelendirilebilir. İş
doyumu, birbiriyle ilgili birçok tutumu da beraberinde getirir. Bunlar genellikle iş,
38
ücret, terfi olanakları yönetim tarzı, çalışma arkadaşları v.b tutumlardır (Akt: Sevimli ve
İşcan, 2005).
Çınar (2005) örgütlerdeki insan kaynağını geliştirmenin önemli olduğunu her
gelişmenin aslında bir değişme ya da doğası gereği değişmeyi içinde barındırdığını
belirtmiştir.
Dolayısıyla öğretmenlerin yaptıkları işten alacakları mesleki doyum, onların
mesleklerine karşı tutum ve duygularını içereceğinden; duygularını ve tutumlarını
eğitim –öğretim ortamına nasıl yansıttıkları ile ilişkilidir. İnsanlar işlerinde ne kadar
doyumlu olurlarsa verimleri artar. Dolayısıyla hizmet götürdükleri toplumla aralarındaki
çatışmalar en alt düzeye iner.
2.3. İlgili Araştırmalar
Bu bölümde yurt dışında ve yurt içinde eğitim programları ve mesleki doyum
ile ilgili araştırmaların konuyla ilgili olanları incelenip özetlenerek aktarılmıştır.
2.3.1. Yurt Dışında Eğitim Programları ile ilgili Yapılan Araştırmalar
Yurt dışında konuya ilişkin yapılan araştırmalarda eğitim programları ve
değişimlerinin sınıf içi etkinliklere, öğretmen tutum ve davranışlarına, öğrencilerin
tutumlarına, ders başarı durumlarına, bireylerin yenilikleri kabullenme ve ayak uydurma
düzeylerine, özsaygı düzeylerine olan etkisi; işbirliği ve yapılandırmacı eğitim anlayışı
ve çoklu zeka ile ilişkili olarak ele alındığı ve değişkenler arası ilişkilendirme yapıldığı
görülmektedir.
Değişen programların dayandığı temel ilkelerden biri öğrenci merkezli olmasıdır.
Araştırmalarda öğrenci merkezli eğitim anlayışına yönelik yapılan değişimlerin
genellikle yenilikten etkilenenlerin değişimi sahiplenmesi ile motivasyonun artmasının
ve yeniliğin büyük olasılıkla başarıyla gerçekleşmesinin, mümkün olabileceği
belirtilmiştir.
Butts ve Raun (1967) öğretmenlerin eğitim programlarındaki değişimleri
uygulamadaki tutumlarını belirlemek amacıyla , Texas ve çevresindeki 7 farklı okuldan
60 öğretmen ile çalışmışlardır. Araştırma öncesi öğretmenler bilim ve öğretme içerikli
39
yeni bir eğitime tabi tutulmuşlar, ardından 36 değişkenli bir ölçme aracı ile tutumları
ölçülmüştür. Sonuçları inceleyen araştırmacılar, verilen eğitim sonucunda ilkokul
öğretmenlerinin değişime karşı olumlu tutum geliştirdikleri ve değişimleri öğretme
yaşantılarına aktardıklarını; ortaokul öğretmenlerinin ise kendilerine verilen eğitimi
yaşantılarına yansıtmayıp olumlu tutum geliştirmediklerini belirtmişlerdir. Özellikle
program değişikliği yapıldığında bu değişimleri takip etme ve yerine getirme ile
öğretmenlerin iletişim becerileri arasında anlamlı bir ilişki olduğu belirtilmiştir.
Johnson ve arkadaşları (1981) işbirliğine dayalı öğrenme ortamlarının öğrenciler
üzerindeki etkilerini belirlemek amacıyla araştırma yapmışlardır. Araştırmanın
örneklemini 4. sınıfa devam eden 51 öğrenci oluşturmuştur. Araştırma, öğrenme
ortamlarının öğrenciler üzerindeki etkililiğini ölçmek amacıyla deneyseldir. Sonuçta
işbirliğine dayalı öğrenme ortamında çocukların deneyimlerinin daha kalıcı olduğu,
öğrenmeye karşı olumlu tutum geliştirdikleri bulguları elde edilmiştir.
Olson ve Homan (1993) tarafından Amerika’da yapılan araştırmada Ekim 1983 ve
Mayıs 1991 yılları arasında sınıf öğretmeni olarak görev yapan öğretmenlerin sınıfta
öğretme stratejileri ve farklı öğrenme stratejisi kullanılan sınıflarda öğrencilerin bu
durumdan etkilenme düzeyleri incelenmiştir. Araştırmaya 11 sınıf öğretmeni katılmıştır.
Araştırmaya katılan öğretmenler tarafından sınıflarda aktiviteler hazırlanarak ve aynı
konular farklı öğretme stratejileri ile işlenmiş ve sonuçlar karşılaştırmalı olarak
sunulmuştur. Eğitim programlarında yer alan hedeflerin öğretmenler tarafından
öğrencilere kazandırılma düzeyleri farklı stratejilerin kullanıldığı sınıflarda daha yüksek
bulunmuştur. Ayrıca öğretmenler mesleki gelişim sağlar ve kendilerini sınıfta disiplin
sağlayıcı olarak görmezse, bu durumun öğrencilerin de derse katılım düzeylerinde
olumlu etki yarattığı gözlenmiştir.
Campbell (2002) eğitim programlarında yapılan değişikliklerden öğretmenlerin nasıl
etkilendiğini belirlemek amacıyla yaptığı bir araştırmada öğretmenlerin 1995’te yapılan
değişime ilk önce direnç gösterdiklerini, kendilerine yeniliklerle ilgili yazılı materyal
verilinceye kadar, daha önceki yerleşik uygulamalarının ve kendi yöntemlerinin
değiştirilmek istendiğini düşünmüşlerdir sonucunu belirtmektedir. Bu tepkilerin
ardından tekrar öğretmenlerin katılımının daha faza olduğu bir çalışma yapılmış ve
revize edilen eğitim programı 1999 yılında tekrar hazırlanmıştır. Böylelikle
40
öğretmenlerin en son yapılan çalışmadan sonra kendilerini değişimleri uygulama ile
sorumlu hissettikleri ve kaygı düzeylerinin azaldığı görülmüştür.
Englund (2006) İsviçre’de öğrenciler ve öğretmenlerin eğitim programlarında
yapılan değişimlere karşı ne gibi tutum içinde olduklarını araştırmıştır. Literatür
taraması sonucunda 1970’li yıllarda farklı metotların uygulandığı dönemde daha
gelişimsel, 1980’lerde baskı altında tekdüze bir eğitim programı olduğu bu nedenle
eğitim araştırmalarına yönelimin olmadığını; 1990’da ise öğrenme ve öğretme dışına
çıkıldığı için daha araştırmacı ve sorgulayıcı bireyler yetiştirildiğini belirtmiştir.
Sellars (2006), Gardner’ın tanımladığı Çoklu Zeka Kuramına dayalı olarak 8–9
yaşlarında bulunan öğrencilerin öğrenme kapasitelerinin, yeteneklerinin, grupla
işbirliği yaparak öğrenme anlayışından nasıl etkilendiğinin belirlenmesi amacıyla bir
araştırma yapmıştır. Öğrencilerden İngilizce dersi öğrenme düzeyleri için 27 kişi
seçilmiş ve bu öğrencilerin ders başarısı, öğrenme düzeylerinin düşük olmasına dikkat
edilmiştir. Daha sonra bu öğrencilerle iletişime dayalı olarak işbirlikçi eğitim anlayışına
uygun ve her öğrencinin farklı öğrenme düzeylerinin farklılığı göz önünde
bulundurularak bir program uygulanmıştır. Öğrenciler, İngilizce dersini iletişime dayalı
olarak farklı öğrenme metotları kullanarak etkinlik temelli bir anlayışla işlemişlerdir.
Sonuçta öğrencilerin, başarı düzeylerinde olumlu gelişme görülmüş ve kendi kendine
öğrenen, grupla işbirliği yapan ve öğrenebileceğine inanan, öğrenme sürecinde
sorumluluk alan bireyler haline geldikleri görülmüştür.
Ingyarson, Beayis ve Kleinhenz (2007) tarafından formasyon alarak öğretmen
olmak için 2001–2004 yılları arasında Victorian Institute of Teaching (VIT) tarafından
açılan eğitime devam eden daha sonra öğretmen olarak çalışan 1147 kişi ile
çalışılmıştır. Araştırmanın amacı, öğretmen adaylarının alacakları eğitimden
beklentilerini belirlemek ve yerleşik düşüncelerinin, kişilik özelliklerinin aldıkları
eğitimden ne derece etkilenip, farklılaşıp farklılaşmadığını incelemektir. Araştırmada
anket kullanılmıştır. Sonuçlarda, öğretmen olmak için devam eden kişilerin istekli olma
düzeylerinin ilk yıldan sonra daha da fazlalaştığı ve buna konular hakkında bilgi düzeyi
arttıkça ilgi ve isteğin olumlu etkilenmesinin sebep olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca
öğretmenler kendilerine sınıf içi aktiviteler konusunda yenilenen eğitimler verilmesi
41
gerektiğine inandıklarını ve etkinlik içerikli anlatımın öğrenmeyi sağlayıcı etkisi
olduğunu düşündüklerini belirtmişlerdir.
Yukarıdaki araştırma sonuçlarında da görüldüğü gibi eğitim reformlarında başarı
için öncelikle öğretmenlerin değişime hazır olmaları, bu değişimin gerekli ve faydalı
olacağına inanmaları gerekmektedir. Bundan dolayı 2005-2006 eğitim öğretim yılında
uygulamaya koyulan yeni öğretim programlarının başarıya ulaşmasında öğretmenlerin
programları kabullenme düzeylerinin ve bu yöndeki görüşlerinin ortaya çıkarılması
önemlidir.
2.3.2. Yurt İçinde Eğitim Programları ile ilgili Yapılan Araştırmalar
Yurt içinde yapılan araştırmalar incelendiğinde öğrenci merkezli, yapılandırmacı
eğitim anlayışının sınıf içi etkinliklere dayalı olarak başarıya olumlu katkıda bulunduğu,
ayrıca diğer önemli noktanın öğretmenin mesleki yeterliliğine dayalı algısı ile değişime
açık olması arasında ilişki bulunduğu ve bunun uygulamalarına yansıması
ilişkilendirilerek ele alındığı görülmüştür. Eğitimin yenileşme sürecinde kararlara
katılmanın öğretmenler açısından uygulamada daha etkili olmalarına uygun ortam
yarattığını belirtilen çalışmalar, öğretmenlerin karara katılımının yeniliğe dirençlerini
azaltacağını belirtmektedir.
Yapılan değişikliklerle birlikte yeni ilköğretim programlarında, çoklu zeka temelli
kubaşık öğrenme etkinliklerinin öğretmenler tarafında uygulanması önem kazanmıştır.
Ünver ve Demirel’in (2004), öğrenci merkezli eğitim alan ve öğrenci merkezli
eğitim almayan öğretmen adaylarının, öğrenci merkezli eğitimi planlama ve uygulama
becerilerindeki erişi düzeyleri arasında anlamlı fark olup olmadığının incelenmesi
amacıyla yaptığı araştırmaya Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi, Çocuk
Gelişimi ve Okul Öncesi Eğitimi Öğretmenliği bölümünde okuyan 29 öğretmen adayı
katılmıştır. Öğretmen adaylarının 15’i deney, 14’ü ise kontrol grubunu oluşturmuştur.
Nicel veriler 5’li likert türünde olan ve öğrenci merkezli ders planında olması gereken
22 niteliği sınayan ‘‘Ders Planı Değerlendirme Ölçeği’’ ile; nitel veriler ise 14 açık uçlu
sorunun yer aldığı görüşme formları ile elde edilmiştir. Araştırma sonucunda 30 saat
öğrenci merkezli eğitim alan deney grubundaki öğretmen adaylarının ve bu konuda
42
eğitim almayan öğretmen adaylarının öğrenci merkezli eğitimi planlama ve uygulama
becerilerindeki erişi düzeyleri arasında deney grubu lehine anlamlı bir fark çıkmıştır.
Gömleksiz (2005) tarafından yapılan araştırmada 2004-2005 eğitim-öğretim yılında,
yeni ilköğretim programının uygulandığı pilot okullarda görev yapan öğretmenlerin,
yeni programın uygulanmasına ve etkililiğine ilişkin görüşlerinin ortaya konması
amaçlanmıştır. Tarama modeli niteliğinde olan araştırmanın örneklemi, Milli Eğitim
Bakanlığı tarafından ilköğretim programı ile ilgili pilot uygulama yapılan sekiz ildeki
982 öğretmenden oluşmuştur. Araştırmada ölçme aracı olarak araştırmacı tarafından
geliştirilen, 4 alt boyuttan oluşan ‘‘Yeni İlköğretim Programları Ölçeği’’ kullanılmıştır.
Sonuçta öğretmenler arasında okuttukları sınıfın öğrenci sayısı açısından anlamlı bir
fark bulunmaz iken, cinsiyet faktörü açısından anlamlı fark bulunmuştur.
Bümen (2005) , M.E.B tarafından ilköğretim 1-5. sınıflar için hazırlanan Türkçe,
Matematik, Hayat Bilgisi, Sosyal Bilgiler ile Fen ve Teknoloji derslerinin öğretim
programlarına öğretmenlerin nasıl hazırlanabileceği ve öğretmenlerin programlarla ilgili
görüşlerini incelemek amacıyla araştırma yapmıştır. Araştırma, özel bir okulda çalışan
23 öğretmenle 10 gün çalışarak gerçekleştirilmiştir. Veriler, çalışma sürecinde
katılımcıların doldurduğu belgeler, çalışma sayfaları ve grup raporları, grup görüşmeleri
yoluyla toplanmıştır. Ayrıca katılımcılar, eğitimin sonunda 10 maddeden ve iki açık
uçlu sorudan oluşan çalıştay değerlendirme formunu doldurmuşlardır. Bulgularda,
öğretmenlerin yeni öğretim programlarını bazı yönleriyle eleştirmekle birlikte
beğendiklerini, veli ve öğrencilerin bilgilendirilmesi gerektiğine, ölçme değerlendirme
çalışmalarında problem yaşayacaklarına inandıkları belirtilmiştir. Araştırmacı tarafından
öğretmenlere yapılacak hizmet içi eğitimlerin ihtiyaç analiziyle planlanmasının ve
çalışmaların birlikte düzenlenmesinin yararlı olacağı belirtilmiştir.
Bukova ve Alkan (2005) tarafından pilot uygulaması yapılan ilköğretim
programının özellikle öğrencilerin gözüyle değerlendirmesini ortaya çıkarmak,
öğrenciye kazandırdıklarını belirlemek, değişik sınıf düzeyindeki ve değişik okullardaki
öğrencilerin programı algılamalarını karşılaştırmak ve programın uygulanmasında
karşılaşılan güçlükler ile aksaklıkları ortaya çıkarmak amacı ile araştırma yapılmıştır.
Araştırmada ikinci amaç olarak öğrenci görüş ve yaklaşımları ile öğretmen görüş ve
yaklaşımlarını olabildiği ölçüde aynı kümenin elemanları biçiminde ortaya
43
koyabilmenin yollarını aramak şeklinde belirtilmiştir. Araştırmanın örneklemini, İzmir
ilinde pilot uygulamanın yapıldığı okulların 4. ve 5. sınıflarında okuyan öğrencilerden
seçilen 750 öğrenci ile bu sınıflarda öğretmenlik yapan 10 öğretmen oluşturmuştur. Veri
toplama aracı olarak Taylor ve arkadaşları tarafından geliştirilmiş 5’li likert tipinde 30
maddeli olan ölçek kullanılmıştır. Ölçek geçerlik ve güvenlik çalışması yapılarak
‘‘Yapılandırmacı Öğrenme Ortamının Belirlenmesi Ölçeği’’ adı ile 3’lü likert tipinde 45
maddeden oluşan haliyle kullanılmıştır. Nitel veriler ise yarı yapılandırılmış yüz yüze
görüşme tekniği ile görüşme formları kullanılarak elde edilmiştir. Araştırmada
öğretmenlerin yeni öğrenme ortamında, kavramların oluşturulması sırasında etkinlik
seçiminde ve sınıf yönetiminde zorlandıkları ve sorumluluk paylaşımına yönelmedikleri
ortaya çıkarılmıştır. Yapılandırmacı öğrenme yaklaşımına, bazı sorunları olsa da
öğrenciler tarafından daha olumlu yaklaşıldığı belirtilmiştir. Öğrencilerin öğrenmede
sorumluluk almaktan yana olmadıkları sonucu elde edilmiştir.
Çınar ve Teyfur (2006) tarafından yapılan çalışmanın amacı ilköğretim okulu
öğretmen ve yöneticilerinin yapılandırmacı eğitim yaklaşımı ve yeni programlar
hakkındaki görüşlerini ortaya koymaktır. Araştırmanın örneklemini 2005 yılında Ağrı
ilinde görev yapan ve yeni programların tanıtım eğitimine katılan rastgele seçilmiş 195
ilköğretim okulu öğretmeni ve yöneticisi oluşturmaktadır. Veri toplamak amacıyla
araştırmacılar tarafından geliştirilen “Yapılandırmacı Eğitim Yaklaşımı Değerlendirme
Anketi” kullanılmıştır. İstatistiksel analizlerde aritmetik ortalama, t testi ve varyans
analizi kullanılmıştır. Araştırmada, öğretmen ve yöneticiler yapılandırmacı eğitim
yaklaşımı hakkında genel olarak olumlu görüş bildirdikleri ve yeni programların
önündeki en önemli engel olarak da okullardaki altyapı eksikliklerinin gösterildiği
sonuçları elde edilmiştir.
Korkmaz (2006) tarafından gerçekleştirilen çalışmada birinci sınıf öğretmenlerinin,
yeniden yapılandırılan birinci sınıf öğretim programlarını bir yıl uygulandıktan sonra,
program hakkındaki düşüncelerinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Bu araştırmanın
çalışma grubu 116 birinci sınıf öğretmeninden oluşmaktadır. Araştırmada veri toplama
aracı olarak geliştirilen dört açık uçlu soruyu içeren form öğretmenlere uygulanmıştır.
Her soru bir öğretim programını değerlendirmek için hazırlanmış ve ilgili ders
programının olumlu yönleri, olumsuz yönleri ve programın daha iyi olabilmesi için
öneriler olarak üç bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın sonucunda genel olarak sınıf
44
öğretmenlerinin çoğunluğunun yeni programı olumlu buldukları, fakat yeni programa
göre hazırlanan ders kitaplarının tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini düşündükleri;
sınıfların kalabalık olması, ailelerin program hakkında yeterli bilgi sahibi olmamaları ve
öğretmenlerin etkinlikleri değerlendirme sürecinde fazla form ve belge işleriyle
uğraşmalarının programda istenilen amaca ulaşmayı zorlaştırdığını düşündükleri
belirtilmiştir.
Yenilmez ve Bozkurt’un (2006), matematik ve sınıf öğretmenlerinin çoklu zeka
kuramına dayalı matematik eğitimine yönelik düşüncelerini belirlemek amacıyla
yaptıkları araştırmanın örneklemini 2005-2006 öğretim yılında Antalya ili, Serik
ilçesindeki devlet okullarında görev yapan Matematik ve Sınıf öğretmenlerinin
oluşturduğu evren arasından rastlantısal olarak seçilen 201 Sınıf ve 42 Matematik
öğretmeni oluşturmuştur. Veriler; Yenilmez ve Bozkurt tarafından geliştirilen ve iki
bölümden oluşan bir anket formu kullanılarak toplanmıştır. İlk bölümde, branş , kıdem,
cinsiyet ve mezun olunan fakülte gibi kişisel bilgiler yer almaktadır. İkinci bölümde ise;
sınıf ve matematik öğretmenlerinin çoklu zeka kuramına dayalı matematik eğitimine
yönelik düşüncelerini belirlemek amacıyla geliştirilmiş ve 20 maddeden oluşan
“Matematik Eğitimi ve Çoklu Zeka Kuramı” anketi bulunmaktadır. Araştırma
sonucunda bayan öğretmenlerin, erkek öğretmenlere göre farklı zeka alanlarının
varlığını daha çok kabul ettiği ve çoklu zeka kuramına dayalı eğitimin sınıflarda nasıl
yapılması gerektiği konusunda hizmet içi eğitim almak istedikleri belirtilmiştir. Kıdemi
1-10 yıl aralığında olan öğretmenlerin kıdemi 10 yıldan fazla olan öğretmenlere göre
çoklu zeka kuramını sınıflarda nasıl uygulayacakları konusunda daha az bilgiye sahip
olduğu sonucu elde edilmiştir. Araştırma sonucuna göre kıdem yılı fazla olan
öğretmenler yeni ilköğretim programlarının dayandığı temel ilkelerden biri olan çoklu
zeka kuramı konusunda kendilerini daha yetkin görmektedir.
Gömleksiz ve Bulut (2006) tarafından Yeni Sosyal Bilgiler Dersi Öğretim
programının uygulamadaki etkililiğinin değerlendirilmesine ilişkin öğretmen görüşlerini
belirlemek amacı ile bir araştırma yapılmıştır. Araştırmacılar tarafından 32 maddeden
oluşan ‘‘Sosyal Bilgiler Dersi Öğretim Programı Ölçeği’’ geliştirilmiştir. Sosyal
Bilgiler dersi öğretim programının uygulandığı Van, Bolu, Samsun, İstanbul, Ankara,
İzmir, Kocaeli, Hatay ilinden 64 deneme okulundan toplam 383 sınıf öğretmeni ile
çalışılmıştır. Veriler, il, cinsiyet, mesleki kıdem, sınıf, eğitim düzeyi, sınıf mevcudu
45
değişkenleri açısından analiz edilen araştırma sonunda, programda öngörülen
kazanımlar, kapsam, eğitim durumu ve değerlendirmenin uygulamada ‘‘çok’’
düzeyinde etkili olduğu ortaya çıkmıştır. Ayrıca il değişkeni açısından öğretmen
görüşleri arasında anlamlı fark bulunmuş ve diğer değişkenler açısından anlamlı farka
rastlanmamıştır.
Bayındır ve Ulu (2007) ilköğretim okulları I.kademede, öğrenmelerin gerçekleşmesi
için, sergilenen öğretim hizmetine yönelik yeni müfredatla şekillenen öğretmen
davranışlarını belirlemeye çalışmışlardır. Araştırmanın amacı; öğretmenlerin öğretimsel
amaçlı davranışları konusundaki bilgilerini ve bu bilgileri uygulama düzeylerini
belirlemektir. Araştırma tarama modeli kullanılarak, 2005–2006 öğretim yılında
İstanbul’daki ilköğretim okullarında görevli sınıf öğretmenliği mezunu 45 öğretmen ve
branş dışı sınıf öğretmenliği yapan 35 öğretmen arasında gerçekleştirilmiştir. Veriler
anketle toplanmış; frekans, ortalama ve ki-kare kullanılarak çözümlenmiştir. Sonuçta
branş dışında sınıf öğretmenliği yapan öğretmenlerin, sınıf öğretmenliği mezunu olan
öğretmenlere göre yeni müfredatın uygulanmasına dair, öğrenme yaşantılarını
yönlendirmede bazı yetersizlikleri ve uygulama boyutunda eksiklikleri olduğu tespit
edilmiştir.
Özçelik, Gelbal, Güler ve Türkmen (2007) , 2005-2006 öğretim yılı ilköğretim 6.
sınıfların Fen ve Teknoloji dersi yeni müfredat programının değerlendirilmesi amacı ile
sekiz farklı bilgi toplama aracı kullanarak, 109 yönetici, 159 öğretmeni, 365 müfettiş,
492 veli ve 3298 öğrenciden bilgi toplamışlardır. Araştırmada uygulanan anketler ve
sonuçlarına yönelik bulgular şu şekilde belirtilmektedir. I. ankette altıncı sınıf Fen ve
teknoloji dersi öğretmenlerinin %70’ten fazlası programın temel yaklaşımı, yapısı,
öğeleri, öğretme-öğrenme süreçleri ve kazanımları ile ilgili bölümleri, %33,1’i ise
ölçme ve değerlendirmeyi anlaşılır bulduğu sonucu elde edilmiştir. II. ankette
öğretmenlerin üçte birine yakını, ünitelere verilen sürenin yetersiz, ünitelerin ele
alınışının yapılandırıcı öğrenmeye uygun olduğu görüşündedir. IV. Ankette ölçme ve
değerlendirme sırasında öğretmenlerin yarısı her grup üyesine ayrı not verdiğini, süreç
ve ürünü birlikte değerlendirdiklerini, drama, yapılandırılmış grid, kavram haritaları ve
grup çalışmalarından “Ara Sıra” yararlandıklarını ve sistemi karmaşık ve zaman alıcı
bulduklarını belirtmişlerdir. V. Anket sonucunda müfettişlerin, üçte ikisi öğrencilerin
kendilerini rahatça ifade ettiklerini; üçte biri derslerin öğrenme farklılıkları dikkate
46
alınarak işlendiği ve yeni ölçme yöntemlerinin kullanıldığı görüşündedirler. Ancak,
yerel olanaklardan yararlanma, çevre gezileri ve yakın çevre ile ilgili araştırma yapma
konularında sorunlar yaşandığı görüşünde oldukları sonucuna ulaşılmıştır. VI. anket
sonucunda yöneticiler, öğretmenlerin öğrenci merkezli eğitim, etkinlik hazırlama, ölçme
ve değerlendirme, eğitim teknolojileri, vb. konularda hizmet içi eğitime ihtiyacı olduğu
görüşünde olduklarını belirtmişlerdir. VII. anket sonucunda velilerin, çocuklarının
kendilerini rahat ifade etme, derslerini kendi kendilerine yapma, meraklarının artması
ve işbirliği yapma gibi alanlarda olumlu değişiklikler gözlediklerini; kendilerinin de
eskisine göre, çocuklarının öğrenme çabalarında onlara daha çok yardımcı olmaya
çalıştıklarını belirttikleri sonucu elde edilmiştir. VIII. anket sonucunda derse karşı tutum
puanı ortalamaları, araştırmada kullanılan ölçeğin orta noktası olan 60’ın altındadır.
Pilot okullardaki öğrencilerin ortalamalarının diğer okullarınkine yakın olduğu
görülmüştür. Araştırmacılar tarafından sonuçta, diğer okullarda daha büyük bir varyans
gözlenmiştir.
Yıldırım ve Öztürk (2007) tarafından amacı altıncı sınıf Türkçe Dersi Öğretim
Programının ölçme-değerlendirme öğesine yönelik olarak, öğretmenlerin düşüncelerini
ve uygulamalarını öğrenmek; programın bu öğesini öğretmen görüşleri doğrultusunda
değerlendirmek olan çalışmanın evrenini 2006-2007 yılında Adana ili merkez
ilçelerindeki tüm resmi ve özel ilköğretim okullarının altıncı sınıf Türkçe öğretmenleri ,
örneklemi ise 92 öğretmen oluşturmuştur. Veriler, “İlköğretim Altıncı Sınıf Türkçe
Dersi Öğretim Programının Ölçme Değerlendirme Ögesini Değerlendirme Anketi”
kullanılarak toplanmıştır. Anketin birinci bölümünde öğretmenlere ait kişisel bilgileri;
ikinci bölümde, öğretmenlerin ölçme-değerlendirme ögesi hakkındaki düşüncelerini;
üçüncü bölümde Türkçe dersindeki ölçme-değerlendirme uygulamalarını, dördüncü
bölümde ise, öğretmenlerin programda önerilen ölçme-değerlendirme araçlarını
kullanma sıklıklarını öğrenmek amaçlanmıştır. Sonuç olarak, öğretmenler; Türkçe
programının ölçme değerlendirme ögesini genel olarak olumlu bulmuşlardır. Ancak
programda önerilen ölçme değerlendirme araçlarını kalabalık sınıflarda kullanmanın zor
ve zaman alıcı olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca öğretmenlerin programın öngördüğü
ölçme değerlendirme uygulamalarını büyük ölçüde gerçekleştirdiği; programda yer alan
ölçme-değerlendirme araçlarından en çok performans ödevleri ve öğrenci ürün
dosyalarını kullandıkları, buna karşılık tutum ölçekleri, akran değerlendirme formu ve
47
grup öz değerlendirme formu gibi araçları kullanma sıklıklarının çok düşük olduğu
saptanmıştır.
Gömleksiz ve Bulut (2007) tarafından yapılan araştırmanın amacı yeni ilköğretim
birinci kademe Matematik Dersi Öğretim Programının (MADÖP) uygulamadaki
etkililiğini belirlemektir. Bu amaçla 32 maddeden ve dört alt boyuttan oluşan
‘‘Matematik Dersi Öğretim Programı Ölçeği’’ geliştirilmiş ve ölçme aracı olarak
kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu, yeni ilköğretim birinci kademe
MADÖP'ün uygulandığı İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli, Van, Hatay, Samsun ve Bolu
illerindeki 64 deneme okulundan toplam 792 sınıf öğretmeni oluşturmaktadır. Veriler il,
sınıf düzeyi, cinsiyet, kıdem, eğitim düzeyi ve sınıf mevcudu değişkenlerine göre
karşılaştırmalı olarak analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda il, sınıf, cinsiyet ve sınıf
mevcudu değişkenlerine göre öğretmen görüşleri arasında anlamlı farklılıklar
saptanmıştır. Bu sonuçlar araştırma bulgularını çalışılan bölgenin sosyo-ekonomik
düzeyi ve cinsiyet farklılığı çalışılan sınıf mevcudu açısından desteklemektedir.
Temiz ve Kiraz (2007) tarafından yapılan çalışmanın amacı Çoklu Zekâ Kuramı
tabanlı ilk okuma yazma öğretimi sürecinde birinci sınıf öğrencilerinin derse ve
öğretmenlerine karşı eğilimine etkisinin ve uygulama süreci ve sonrasında öğrencilerin
çoklu zekaları üzerinde bir değişikliğin olup olmadığının araştırılmasıdır. Araştırmada
nitel veri 2005 yılında, Başkent Üniversitesi Kolej Ayşe Abla Okullarından 26 öğrencisi
olan bir 1. sınıf ile beş 1. sınıf öğretmeni ve Gazi Üniversitesi Vakfı Özel İlköğretim
Okulundan dört 1. sınıf öğretmeninden toplanmıştır. Veri, görüşmeler, gözlemler,
öğrencilerin Türkçe dersi hakkındaki resimleri ve yazıları, ürün dosyaları, fotoğraflar,
yazılı dokümanlar ve ‘‘Teele Çoklu Zekâ Envanteri’’ kullanılarak toplanmış ve veri
betimsel içerik analizi tekniği ile analiz edilmiştir. Bulgularda, Çoklu Zekâ Kuramı
tabanlı ilk okuma yazma öğretiminin 1.sınıf öğrencilerinin derse ve öğretmenlerine
karşı eğilimine etkisinin olumlu olduğunu, ilk okuma yazma öğretimi boyunca
öğrencilerin çoklu zekâlarında değişiklikler gözlemlendiği belirtilmiştir. Öğrencilerin
çoklu zekâlarında da farklılık belirlenmiş olup, ÇZK’nın 1. sınıflar ilk okuma yazma
öğretimine, öğrenci ve öğretmenlerin derse ve birbirlerine karşı eğilimlerine olumlu
etkisi olduğu sonucu elde edilmiştir.
48
Bektaş (2007) tarafından ses temelli cümle yöntemiyle gerçekleştirilen ilk okuma ve
yazma öğretimi sürecini öğretmen görüşleri doğrultusunda inceleme amacı ile tarama
modelinde betimsel bir araştırma yapılmıştır. Araştırmada veriler, öncelikle amaçlı
örnekleme yöntemlerinden kolay ulaşılabilir durum örneklemesi ile 1 alt, 2 orta ve 1 üst
sosyo-ekonomik düzeyden toplam 4 okulda çalışan 7 sınıf öğretmeni ile ilk okuma
yazma öğretimi süreci ile ilgili 4 ayrı görüşme yapılarak toplanmıştır. Daha sonra
Adana il merkezindeki ilköğretim okullarından yansız küme örnekleme yolu ile seçilen
40 ilköğretim okulundaki 172 öğretmene öğretim yılının sonunda anket uygulanmıştır.
Araştırmada nitel veriler araştırmacı tarafından geliştirilen yarı yapılandırılmış görüşme
formu ile nicel veriler ise yine araştırmacı tarafından geliştirilen ‘‘Ses Temelli Cümle
Yöntemi ile Gerçekleştirilen İlk okuma ve Yazma Öğretimi Sürecini Değerlendirme
Anketi’’ ile elde edilmiştir. Görüşmelerden elde edilen veriler içerik analizi yapılarak
değerlendirilmiştir. Araştırma sonucunda öğretmenlerin büyük çoğunluğunun aldıkları
hizmet içi eğitimini, ‘‘Okuma- Yazma Öğreniyorum’’ kitabını ve yöntemle ilgili diğer
kaynakları yetersiz buldukları görülmüştür. Öğretmenler, sesleri bildikleri halde
birleştirmede sorun yaşayan öğrencileri olduklarını vurgulamışlar ve bu söylemle
okulun sosyo-ekonomik düzeyi arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Öğretmenler, bu
yöntem ile okuma hızının düştüğünü ve öğrencilerin bazı harflerin yazımında zorluk
yaşadıklarını belirtmişlerdir.
Özpolat ve Bayındır (2007) tarafından, ilköğretim okullarında yeni müfredatın
uygulanması ile sınıf yönetiminin sağlanmasına yönelik öğretmen davranışları
belirlenmeye çalışılmıştır. Araştırmanın amacı, öğretmenlerin yeni müfredatla yeni bir
şekil alan sınıf yönetimi değişkenleri karşısında sergileyecekleri davranışları
konusundaki bilgileri ve bu bilgileri uygulama düzeylerini belirlemektir. Araştırma
2006-2007 öğretim yılında İstanbul’daki ilköğretim okullarında görev yapan 180 sınıf,
169 branş öğretmeninin, tarama modeli kullanılarak anket aracılığıyla görüşleri alınarak
gerçekleştirilmiştir. Toplanan veriler frekans, ortalama ve kay-kare kullanılarak
çözümlenmiştir. Araştırma sonucunda öğretmenlerin yeni müfredatla farklılaşan sınıf
yönetim değişkenlerini algılayışlarının farklılaştığı ve sınıf öğretmenlerinin yeni
müfredata göre sınıf yönetim değişkenlerini daha iyi anladıkları ve anlamlandırdıkları
sonucuna varılmıştır.
49
Artut ve Bal (2007) tarafından yapılan araştırmada ilköğretim birinci kademe
matematik öğretim programının kazanımları, içeriği, öğrenme öğretme süreci, ölçme ve
değerlendirme aşamaları hakkında sınıf öğretmenlerinin düşüncelerini betimleme
amaçlanmıştır. Beş bölümden oluşan görüşme formu kullanılmış ve nitel yöntem
kullanılmıştır. Sonuçta yeni matematik programının genel olarak öğretmenler tarafından
olumlu bulunduğu ancak uygulamada bazı sorunlar yaşandığı belirtilmiştir.
Gömleksiz ve Dilci (2007) tarafından amacı, yeni ilköğretim programının getirmiş
olduğu yeniliklerin işlevselliği bağlamında, programın Türk Milli Eğitiminin genel
amaçlarıyla ne ölçüde örtüştüğünü, okulların yeni programın uygulanmasına ne
derecede uygun olduğunu ilköğretim müfettişlerinin görüşlerine dayalı olarak
belirlemek ve bu çerçevede yaşanan sorunlara çözüm önerileri geliştirmek olan
çalışmada, Adana ve Osmaniye illerinde görev yapan 10 ilköğretim müfettişi ile yüz
yüze görüşülmüş ve nitel araştırma tekniği kullanılmıştır. Yarı yapılandırılmış görüşme
tekniğinin kullanıldığı araştırmada müfettiş görüşlerini almak için dört maddelik soru
formu kullanılmıştır. Görüşmelerde ses kayıt cihazları kullanılarak veriler daha sonra
çözümlenmiştir. Araştırma sonucunda, müfettişler yeni programın Türk Milli
Eğitiminin genel amaçlarıyla örtüştüğüne dair görüşlerde paralel düşünceler ortaya
koyarken, okulların fiziki donanımları ve alt yapı sorunlarının bulunduğu görüşünü
ağırlıklı olarak savunmuşlardır. Programın tanıtımına dönük aldıkları eğitimi yeterli
bulmamakta ve müfettişlerin tamamının programa dair eğitsel formasyondan
yararlanmadıklarını vurgulamışladır. Temaların işlenmesinde bazı derslerde özellikle
fen ve teknoloji ile hayat bilgisi derslerinde esnekliğin sağlandığını belirtmişleridir.
Araştırmacılar tarafından sonuçta yeni programın ilköğretim müfettişlerine tanıtım
faaliyetlerinin sıklaştırılması, okulların gerekli alt yapı ve fiziki donanımlarının çağdaş
yapıya uygun biçimde düzenlenmesi, tema ve içerik düzenlemelerinin diğer dersleri de
kapsayacak şekilde yeniden ele alınması önerilmektedir.
Gömleksiz ve Kan (2007) tarafından yapılan yeni Türkçe dersi öğretim programının
Türkçeyi doğru, etkili ve güzel kullanma becerisini kazandırmadaki etkililik düzeyine
ilişkin öğrenci görüşlerini belirlemek amacı ile yapılan çalışmada Diyarbakır ilinde yeni
ilköğretim programının uygulandığı beş pilot ilköğretim okulunda öğrenim gören 600
beşinci sınıf öğrencisinin görüşlerine başvurulmuştur. Veriler öğrencilerin cinsiyetleri
ve okullarının sosyo-ekonomik düzeyleri açısından değerlendirilmiştir. Sonuçta okullar
50
iyi, orta ve düşük sosyo-ekonomik düzey okullar biçiminde sınıflandırılmıştır.
Araştırma tarama tipinde yapılmış ve üçlü likert tipi bir ölçek kullanılmıştır.
Araştırmaya katılan öğrenciler Türkçeyi doğru, etkili ve güzel kullanma becerisini
kazandırmada yeni Türkçe Dersi Öğretim Programını etkili bulmuşlardır. Daha olumlu
koşullara sahip okullarda öğrenim gören öğrenciler bu beceriyi kazandırmada yeni
programın daha verimli olduğunu belirtmişlerdir.
Ersoy (2007) tarafından yapılan araştırmanın amacı, ilköğretimin ilk beş sınıfında
2005–2006 öğretim yılında uygulamaya konulan ilköğretim programına ilişkin aile
görüşlerini belirlemektir. Araştırmada nitel araştırma yöntemi benimsenmiş ve kritik
durum örneklemesi yapılmıştır. Örnekleme sosyal, ekonomik ve kültürel özellikler
bakımından orta düzey ailelerin çocuklarının öğrenim gördüğü Eskişehir il
merkezindeki Cumhuriyet İlköğretim Okulu'ndan 206 anne, 20 baba olmak üzere
toplam 226 veli katılmıştır. Araştırma verileri dört açık uçlu sorudan oluşan anket formu
aracılığıyla 2005–2006 öğretim yılı haziran ayında toplanmıştır. Araştırma verileri
betimsel olarak analiz edilmiştir. Araştırmada elde edilen sonuçlara göre el yazısının
zorluğu, ders kitaplarındaki bilgilerin yetersizliği ve programın sınav sistemine
(Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı-OKS) uygun olmaması
programın uygulanmasına ilişkin öncelikle belirtilen olumsuz görüşlerdir. Aileler
programla birlikte çocuklarının öğrenmeye olan istekliliğin artmasını, araştırmacı
yönlerinin güçlenmesini ve kendine olan güveninin artmasını gözlemledikleri olumlu
değişimler olarak ifade etmişlerdir. Aileler, yeni programın çocukları için daha uygun
olduğunu ve eski programın ezbere dayalı bir program olduğunu düşünmektedirler.
2.3.3. Yurt Dışında Mesleki Doyum ile ilgili Yapılan Araştırmalar
Yurt dışında konuya ilişkin yapılan araştırmalarda öğretmenlerde iş doyumu,
çalışma koşullarının elverişli olup olmadığı, yaşamdan beklentiler ve meslek seçimi,
çalışma saatlerinin değişkenliği ve kendini başarılı hissedip hissetmeme, öz yeterlilik
inançları, ücret, eğitim düzeyi, mezun olunan okul arasındaki ilişkiler ortaya konulduğu;
yaş, cinsiyet, mesleki kıdem , branş gibi değişkenlerin daha sık ele alındığı görülmüştür.
Sergiovanni ve Carver (1973) öğretmenlerin gereksinim düzeylerini saptamayı
amaçladıkları araştırmayı New York Rochester bölgesinde çalışan 233 öğretmen ile
gerçekleştirmişlerdir. Araştırma sonucunda en yüksek doyumsuzluğun saygı alanında
51
olduğu, otonomi ve kendini gerçekleştirme gereksinim alanlarında ise daha geniş bir
grup tarafından doyumsuzluk algılandığı belirtilmiştir. Mesleki kıdemi düşük olan
öğretmenlerde saygı alanında doyumsuzluk görülürken; mesleki kıdemi fazla olanlarda
ise güvenlik gereksiniminde doyumsuzluk görüldüğü belirtmiştir (Çetinkanat, 2000).
Miskel ve Cecil (1972) devlet okullarında çalışan öğretmenlerin işlerine karşı olan
motivasyonları, iş doyumları ve başlıca yaşam ilgileri arasındaki ilişkiye yönelik
yaptıkları çalışmayı Kansas’ta öğretmen olarak çalışan, tesadüfî örneklem yoluyla
seçtikleri 3400 kişi ile yürütmüşlerdir. Araştırmada 14 değişkenin ele alındığı anket
ölçme aracı olarak kullanılmıştır. Araştırma sonucunda hem birinci kademede hem de
II. kademede görev alan bayan öğretmenlerin iş doyum düzeyleri daha yüksek çıkmıştır.
Ayrıca bayan öğretmenlerin işlerine adaptasyonları ve işleri için gelişime açık olma
düzeyleri daha yüksektir. Erkekler ise kendi arasında olmak üzere II. kademede görev
alanların lehine iş doyum düzeyleri daha yüksek bulunmuştur. Araştırmacılar iş doyum
düzeyinin ve motivasyonun; çevrenin etkisinin olumlu olduğu ve iş baskısının az olduğu
yerlerde daha yüksek düzeyde olacağını vurgulamışlardır.
Barber (1980), ilkokul ve ortaokul öğretmenlerinin iş doyumu konusunda bir
çalışma yapmış, daha deneyimli öğretmenlerin daha az deneyimli öğretmenlere göre
daha yüksek doyuma sahip olduklarını bulmuştur (Akt: Ramazanoğlu ve ark.2002)
Malta’da Borg ve Falzon (1989) tarafından stres ve iş doyum düzeyleri arasındaki
ilişkinin açığa çıkarılması amacıyla, 844 sınıf öğretmeni ile gerçekleştirilen bir
araştırmada; bayan öğretmenlerin iş doyum düzeyleri erkek öğretmenlerin iş doyum
düzeylerinden daha yüksek çıkmıştır.
Kramer ve Goldstein (1990) tarafından İsrail’de ilköğretim okulları II. Kademede
görev yapan öğretmenlerin mesleki doyum düzeyleri ve stres düzeyleri arasındaki
ilişkinin belirlenmesi amacıyla bir araştırma yapılmıştır. Araştırma tarama modelinde
olup 325 katılımcı ile gerçekleştirilmiştir. İş merkeziyetçiliği, iş doyumu, mesleki stres
ve bunların öğretmenlerin öğretme durumlarıyla, sınıf içindeki rolleriyle, öğrencileri ile
olan ilişkileriyle ve sınıf içi etkinliklerle arasındaki ilişki incelenmiştir. Araştırma
sonucunda bayan öğretmenlerin iş doyum düzeyleri erkek öğretmenlerin mesleki doyum
52
düzeylerine göre daha yüksek çıkmıştır. Ayrıca araştırmada kıdem yılı fazla olan
öğretmenlerin mesleki doyum düzeyleri yüksek; stres düzeyleri düşük çıkmıştır.
Kanadalı Öğretmenler Federasyonu’nun öğretmenlerin doyum ve streslerini
incelediği araştırmanın raporunda (Worklife Report, 1992) Kanada’daki 17.000
öğretmene anket ve 223 öğretmene görüşme tekniği uygulandığı belirtilmektedir. Bu
araştırmada önemli bir bulgu, öğretmenlerin çok yaygın bir şekilde işlerinden
hoşlandıklarıdır. Öğretmenlerin %90’a yakın bir kısmı öğretmen olmaktan gurur
duyduğunu belirtmiş. Öğretmenliğin değerli bir uzmanlık alanı olduğu görüşünde
birleşmişlerdir. Öğretmenlerin %90’dan fazlası öğrencilerin kendisine güvendiğini,
ancak yarısı toplum tarafından kendilerine saygı gösterildiğini hissetmişlerdir.
Araştırmada öğrenci ile olumlu ilişkileri olan öğretmenlerin; daha çok doyuma ulaştığı
sonucu elde edilmiştir (Akt: Çetinkanat, 2000).
Sargent ve Hannum (2000) yılında Çin’de kırsal alanlarda çalışan sınıf
öğretmenlerinin mesleki doyum düzeylerini incelemişlerdir. Araştırmada yetersiz eğitim
ortamı ve yetersiz sosyal koşullarda çalışan öğretmenlerin mesleki doyumları, sosyal
iletişim, bireysel gelişim, okul çevresi açısından değerlendirilmeye alınmıştır.
Araştırmaya, 1003 öğretmen, bu öğretmenlerin görev yaptığı okullarda yetkili 128
müdür, öğretmenlerin çalıştığı yerde görev yapan 100 yerel yetkili ve öğretmenlerin
okuttuğu 2000 ilköğretim öğrencisi katılmıştır. Araştırmada veriler çoklu karşılaştırma
ile analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda kırsal alanda çalışan öğretmenlerin ve okul
müdürlerinin, yaşanılan yerde yerel yönetici ve halk ile çok iyi ilişkiler kurduğu ve
mesleki tatmin düzeylerinin daha yüksek olduğu görülmüştür. Mesleki kıdemi düşük
olan ve eğitim düzeyi yüksek olan öğretmenlerin daha az doyuma sahip olduğu ve
öğretmenlerin çalıştıkları okula toplum tarafından olumlu ilgi gösterilmesinin ve
öğretmenlerin çalıştıkları yerde mesleki saygınlık duymasının ilişkili olduğu
belirtilmiştir.
Oshogbemi (2000) tarafından akademisyenlerin aldıkları ücrete göre iş doyum
düzeyleri karşılaştırılmalı olarak incelenmiştir. Araştırma İngiltere’de çalışan üniversite
öğretim görevlileri örnekleminde yapılmış, veriler ücrete göre iş doyum düzeyini
belirleyen ‘‘İş Doyum Ölçeği’’ kullanılarak toplanmıştır. Araştırma sonucunda
53
akademisyenlerin %50 ‘sinin doyumsuz, görev ünvanı yükseldikçe doyumun arttığı ve
bayan akademisyenlerin doyum düzeyinin daha yüksek olduğu görülmüştür.
Santos, Seco (2002) tarafından yapılan araştırmada öğretmenlerin mesleki
doyumunu etkileyen değişkenler incelenmiştir. Portekiz’in batı bölgesinde yapılan,
karşılaştırmalı bir araştırma olup, örneklemi 20 ilköğretim okulunda 2. ve 3. sınıflarda
görev yapan 752 sınıf öğretmenin oluşturmuştur. Örneklem random bir şekilde
oluşturulmuştur. Örneklemi oluşturan öğretmenlerin yaş ortalamaları 34,5 ve mesleki
kıdem ortalamaları 9,7’dir. Lisans mezunu olanlar örneklemin %73,4’ünü
oluşturmaktadır. Araştırmada bağımsız değişkenler araştırmacı tarafından geliştirilen,
öz denetim, genel yaşam doyumu, ortama uyum-motivasyon, mesleki kontrol,
öğretmen olarak özerklik hissi olmak üzere 5 alt boyuttan oluşan özellikleri, likert tipi
ölçek kullanılarak toplanmıştır. Bağımlı değişkenler ise Maslow’un ve Herzberg’in
modeli temel alınarak Lester (1982) tarafından geliştirilmiş 5’li likert tipinde olan The
Teacher Job Satisfaction Questionnaire (TJSQ) ‘‘Öğretmenlerin Mesleki Doyum
Anketi’’ ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Araştırma sonucunda öğretmenlerin mesleki
doyumları ve kişilik özellikleri arasında ilişki bulunduğu, öğretmenin mesleki
başarılarından dolayı takdir edilme ve başarıya göre ayrıcalıklı tutulma ihtiyacı
göstereceği, çalışılan ortamın sosyal gelişim üzerinde önemli etkisi olduğuna dair
bulgular elde edilmiştir.
Bindhu ve Sudheeshkumar (2005) tarafından Hindistan’da yapılan bir araştırmaya
165 erkek 335 bayan sınıf öğretmeni katılmıştır ve bu öğretmenlerin hepsi devlet
okulunda görev yapmaktadır. Araştırmada ilköğretim okullarında görev yapan
öğretmenlerin iş doyumları ve stresle başa çıkma yetenekleri ölçülmüştür. Araştırmada
Kumar tarafından geliştirilmiş olan ‘‘ İş doyumu Ölçeği’’ ve Bindhu, Aneesh ve Gulabi
tarafından geliştirilmiş olan ‘‘ Stresle Baş Etme Yeteneği Envanteri’’ olmak üzere iki
ölçme aracı kullanılmıştır. İş doyum ölçeği 74 madde olup 5’li likert tipinde bir ölçektir.
Stresle başa çıkma yeteneği envanteri ise 42 maddeden oluşmaktadır. Araştırma
sonucunda bayan ve erkek öğretmenlerin iş doyum düzeyleri bayanların lehine olmak
üzere farklıdır. Stresle başa çıkma yetenekleri arasında ise cinsiyete göre anlamlı bir
fark bulunmamaktadır. Araştırmada sınıf öğretmenlerinin stresle başa çıkma yetenekleri
ve iş doyum düzeyleri arasında pozitif bir ilişki olduğu görülmüştür.
54
Mesleki doyum düzeyi ile ilgili yurt dışı araştırma sonuçları incelendiğinde işteki
doyumsuzluğun genel yaşama nasıl etki yaptığı konusunda, bireyin yaşamından mutlu
olmasının işteki doyum düzeyini de olumlu etkilediği; işinden memnun olmayan kişinin
ise işini önemsemeyerek yaptığı belirtilmiştir. Ayrıca kişisel ve sosyo-demografik
özelliklere göre (yaş, cinsiyet, kıdem, eğitim düzeyi, ekonomik düzey) oldukça farklı
sonuçlar elde edilmiş, kişisel özelliklerin mesleki doyum düzeyini etkileme düzeyinin
çalışılan grubun özelliklerine bağlı olarak değişkenlik gösterdiği belirtilmiştir.
2.3.4. Yurt İçinde Mesleki Doyum ile İlgili Yapılan Araştırmalar
İş doyumu ile ilgili olarak Türkiye’de yapılan çalışmalarda incelenen kavramlara
bakıldığında büyük çoğunluğunun iş doyumunu klasik yaklaşımlar doğrultusunda, yani
gereksinim ve beklenti kuramlarından hareketle değerlendirme ve ölçmeye dayalı
olduğu görülmüştür. Çalışmaların gerçekleştirildiği kurumlar ise daha çok eğitim
hizmeti veren eğitim kurumları (ilköğretim, lise ve üniversiteler) olmuştur. Bunların
yanı sıra hastane çalışanlarının ve banka personelinin iş doyumu düzeyleri konusunda
da çalışmalar yapılmıştır. Bazı çalışmalarda iş doyumunun boyutları olarak ücret, işin
niteliği, çalışma koşulları ve arkadaşları, gelişme ve yükselme olanakları olarak
belirlenirken, yaş, cinsiyet, medeni durum, öğrenim durumu ve unvan gibi değişkenlerin
iş doyumu üzerindeki etkileri de incelenmiştir. Doğrudan iş doyumunu ölçen
çalışmalara ek olarak iş-doyumu-verimlilik, iş doyumu-örgüte bağlılık, iş doyumu ve
moral ilişkilerini inceleyen çalışmalara da rastlanmıştır.
Devlet ve özel ilkokullarda çalışan öğretmenlerin iş tatmini düzeyi ve bu düzeyin
engellenme karşısında gösterilen tepki tipi ile ilişkisini inceleyen Minibaş (1990), özel
ilkokullarda çalışan öğretmenlerin çeşitli boyutlardaki iş tatmin düzeylerinin, devlet
ilkokullarında ki öğretmenlere göre daha yüksek olduğu sonucuna ulaşmıştır. Yüksek ve
düşük iş tatmini düzeyi gösterilen engellenme karşısında gösterdikleri tepki tipi ve yönü
açısından karşılaştırıldığında farklılaşmaktadır. Çeşitli boyutlardaki iş tatmini düzeyi
yüksek olanlar, engellenme karşısında uyum ve sabır gösteren, çözüm arayan ve
saldırganlıktan kaçınan davranış şekilleri göstermişlerdir. İş tatmini düşük olanlar ise
engellerin aşılmasını güç engeller olarak algılayıp ya dışa yöneltmekte ya da kendilerini
suçlamaktadırlar. Çözüm aramak yerine engeller üzerinde takılı kalmakta, bir engel ile
karşı karşıya kaldıklarında saldırgan tavırla reddetmekte ya da koşulları öne sürerek
kaçınmaya çalışmaktadırlar.
55
Altaş (1992) tarafından Türk Eğitim ve Endüstri Yöneticilerinin İş doyumu
Düzeylerinin belirlenmesi için bir araştırma yapılmıştır. Ankara’da bulunan 26 liseden
seçilmiş 143 eğitim yöneticisi ve Türkiye’nin çeşitli endüstri kurumlarından seçilmiş 85
endüstri yöneticisinden ‘‘İş Doyum Ölçeği’’ kullanılarak toplanan verilerin analizinde,
endüstri yöneticilerinin hem genel iş doyumu hem de kendini gerçekleştirme düzeyleri
ve kişilerarası ilişkiler, ekonomik kazançlar gibi iş doyumunun alt boyutlarındaki
düzeyleri, eğitim yöneticilerinin iş doyumu düzeylerinden anlamlı derecede yüksek
çıkmıştır.
Özdayı (1993), resmi ve özel eğitim kurumlarının lise bölümünde çalışan
öğretmenlerin iş doyumunu incelediği araştırmada; 1991 yılında resmi lisede 804, özel
lisede çalışan 330 toplam 1134 öğretmen ile çalışmıştır. Araştırmada veri toplama aracı
olarak ‘‘Minnesota Doyum Ölçeği’’ kullanılmıştır. Araştırmada resmi liselerde çalışan
öğretmenlerde maaş durumu, merkezi yönetim, velilerle ilişki, başarılı olamama
durumunun stres faktörleri olarak etki ettiği, özel liselerde ise öğrenci sorunları,
kırtasiye yükü ve eğitim anlayışının öğretmenlerde stres faktörü olarak etki bıraktığı
görülmüştür. Özel liselerde görev yapan öğretmenlerin iş doyumuna ilişkin genel algı
düzeylerinin resmi eğitim kurumlarındakine oranla daha üst düzeyde olduğu gözlenmiş,
her iki grupta yer alan öğretmenlerin en az tatmin olduğu değişkenler ise maaş, çalışma
şartları, mesleki güvence, terfi ve teftiş olarak bulunmuştur.
Özden (1997) tarafından öğretmenlerde okula adanmışlığın yönetici davranışları ile
ilişkili olup olmadığı araştırılmıştır. Yönetici davranışlarının öğretmenlerin örgütsel
adanmışlığı üzerindeki etkilerini incelemiştir. Araştırma tesadüfi örneklem yolu ile 7
ortaöğretim kurumundan seçilen 100 öğretmen üzerinde yapılmıştır. Öğretmenlerin
kendilerini çalıştıkları okula ne kadar adadıkları ve bu adanmışlığın yönetici
davranışından ve diğer bazı faktörlerden ne kadar etkilendiğini ortaya koyan çalışma,
okullarda öğretmenlerin verimliliğini artıracak adımların atılmasına katkı sağlaması
açısından önemlidir. Araştırmada öğretmenlerin çalıştıkları okul ile bütünleşmelerindeki
faklılaşmanın % 40 oranında yönetici davranışından duyulan memnuniyet ile % 20
oranında da öğretmenlerin okul yönetimine katılımları olduğu sonucu bulunmuştur.
Öğretmenlerin fakülte veya enstitü çıkışlı olmalarının ve cinsiyetlerinin ne örgütsel
adanmışlık ne de işten doyum ile ilişkili olmadığı da bulgular arasındadır.
56
Sucuoğlu, Akçamete ve Kaner (1998), tarafından yapılan araştırmada özel eğitim
öğretmenleri ile normal okul öğretmenlerinin tükenmişlik düzeyleri ve iş doyum
düzeyleri arasında fark olup olmadığı, tükenmişlik ve iş doyumunun yaş, cinsiyet,
medeni durum, görev türü ve süresi değişkenlerine göre farklılaşıp farklılaşmadığı ,
tükenmişlik düzeyi ile iş doyum düzeyi arasında bir ilişki olup olmadığı ve iş
doyumunun tükenmişliği yordayıcı bir değişken olup olmadığı incelenmiştir. Veriler,
duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel başarı alt boyutlarından oluşan toplam 22
maddelik ‘‘Maslach Tükenmişlik Envanteri’’ ile elde edilmiştir. Sonuçta, normal okul
öğretmenlerinin duyarsızlaşma ve duygusal tükenme alt ölçekleri ile toplam tükenmişlik
puanlarının, özel eğitim öğretmenlerinin puanlarından daha yüksek olduğu, iş doyum
düzeyleri açısından anlamlı fark olmadığı belirtilmiştir (Akt: Izgar, 2001).
Sarpkaya (2001), tarafından Manisa merkez ilçelerdeki liselerde görevli
öğretmenlerin 1996-1997 öğretim yılı içerisinde iş doyumları düzeylerinin incelendiği
bir araştırma yapılmıştır. Araştırma, sekiz alt boyuttan oluşmuştur. Bunlar, ödeme-ücret,
işin niteliği, iş güvenliği, çalışma koşulları, öğretmen ilişkileri, yükselme olanağı,
denetim, örgüt ve yönetimdir. Araştırmanın evreni 622, örneklemi 198 öğretmenden
oluşmuş ve veri toplama aracı olarak “Liselerde Öğretmenlerin İş Doyumu Anketi”
uygulanmıştır. Sonuçta öğretmenlerin toplam iş doyumları düşük çıkmıştır. Alt
boyutlardan öğretmenlerin maaş-ücret boyutunda en az; öğretmen ilişkileri boyutunda
en çok iş doyumu yaşadıkları belirlenmiştir. Öğretmenlerin iş doyumları, kişisel
değişkenlerden okul ve cinsiyet değişkenine göre anlamlı bir farklılık göstermekte;
“eğitim, kıdem, branş, medeni durum ve yaşa” göre anlamlı bir farklılık
göstermemektedir.
Bakioğlu ve Özcan (2001), tarafından yapılan araştırmada ilköğretim yöneticilerinin
hizmet öncesindeki kariyer gelişimini etkileyen unsurlar, kariyer gelişiminde çalıştıkları
okulun özel veya devlete ait oluşunun yarattığı fark, geleceğe yönelik kariyer planları ve
meslek içinde kendilerini nasıl geliştirdikleri incelenmiştir. Araştırma yöntemi ilişkisel
tarama modeli olup; ölçme aracı olarak araştırmacılar tarafından öncelikle
‘‘yapılanmamış görüşme’’ tekniği uygulanmış ardından anket formu hazırlanmıştır.
İstanbul-Bahçelievler ilçesi evrenindeki, 24’ü devlete ait 9’u özel okul olmak üzere 33
ilköğretim okulu yöneticisinin doldurduğu anketlerde, istatistiksel analizler yapılmış ve
sonuçta, hizmet öncesi okul yöneticiliği eğitiminin yetersiz olduğu, devlet okulu
57
yöneticilerinin kariyer gelişimlerinin günlük işlerden etkilendiği ve internet
imkânlarının az olduğu belirlenmiştir. Okul yöneticileri, çağdaş yaklaşımlardan eğitim
yönetimi kitapları vasıtasıyla haberdar olduklarını bildirmişler, en etkili oldukları
yılların 46–50 yaş dilimini kapsadığı ve 1–3 yıl deneyimli okul yöneticilerinin daha
fazla hizmet içi eğitim yaptığı belirlenmiştir.
Dolunay (2001), tarafından yapılan araştırmanın amacı Ankara İli Keçiören
ilçesindeki genel liseler ile teknik-ticaret-meslek lisesi öğretmenlerinin yaş, cinsiyet,
medeni durum, çocuk sayısı hizmet süresi ve sosyo-ekonomik düzey gibi değişkenlere
göre tükenmişlik düzeyinin saptanması ve karşılaştırılmasıdır. Tanımlayıcı araştırmanın
evrenini, Keçiören ilçesindeki 13 genel lisede ve 7 teknik-ticaret-meslek lisesinde görev
yapan toplam 1462 öğretmen oluşturmaktadır. Araştırma kapsamına sistematik
örnekleme yöntemi ile seçilen 366 öğretmen alınmıştır. Veriler, araştırmacı tarafından
‘‘Maslach Tükenmişlik Ölçeği’’ ve sosyo-demografik bilgilerin yer aldığı soru
formlarının gözlem altında uygulanmasıyla toplanarak, SPSS ile analiz edilmiştir.
Araştırma grubunun genel tükenmişlik (GT) puanlar açısından, yaş, toplam hizmet
süresi, öğretmenlik yapmalarının temel nedenleri, mesleği isteyerek seçme, mesleği
kendine uygun bulma, mesleki uygulamadaki verim düzeyi, mesleki geleceği
değerlendirme, çalışma ortamından memnun olma, üstlerinden takdir görme durumu,
mesleğin toplumda hak ettiği yeri bulması, eğitim sisteminden memnun olma durumu,
aylık net gelir ve geleceğe ilişkin, gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
farklılık saptanmıştır.
Korkmaz (2002), tarafından yapılan ‘‘Örgütsel sağlık üzerinde liderlik stillerinin
etkisi’’ adlı çalışmada müdürün liderlik biçiminin ‘‘dönüşümsel liderlik; etkileşimci
liderlik’’ ve öğretmenlerin iş doyumunun okulun örgütsel sağlığı üzerindeki etkisi
incelenmiştir. Araştırmada, okulun örgütsel sağlığındaki çeşitliliğin ne kadarının
müdürün liderlik stilleri ve öğretmenlerin iş doyumu ile ilişkilendirilebileceği
incelenmiştir. Bunun için Türkiye’deki okullarda görev yapan 875 öğretmene likert
tipinde sayısal bir anket uygulanmış ve öğretmenlerin 630’u ankete cevap vermiştir.
Bağımsız değişkenlerle-bağımlı değişken arasındaki doğrudan ve dolaylı ilişkileri
açıklamak için Path analizi kullanan araştırmacı analiz sonucunda okul müdürlerinin
okul içerisinde gösterdikleri dönüşümsel liderlik stilinin güçlü bir şekilde öğretmenlerin
iş doyumunu etkilediği sonucuna ulaşmıştır.
58
Ramazanoğlu, Yılmaz, Çoban ve Tel (2002), yaptıkları araştırmada spor
işletmelerinde çalışan personelin yaptıkları işin çeşitli aşamalarından duydukları doyum
veya doyumsuzluk düzeylerini belirlemek için, söz konusu işletmelerde çalışan 150
personele‘‘Minnesota Satisfaction Questionnaire’in kısa formu uygulamışlardır. Eğitim
ve çalışma sürelerine göre personel yönetimi boyutlarının değerlendirmesi sonucunda
organizasyon ve iş ilişkileri, güdüleme ve uygun iş ortamı açısından çalışanların yeterli
seviyede, kariyer planlama ve başarı değerlemesi açısından yüksek seviyede, buna
karşılık ücret yönetimi açısından düşük seviyede doyum aldıkları ortaya çıkmıştır.
Sağnak (2005), ilköğretim okullarında görevli yönetici ve öğretmenlerin örgütsel
etik ve iklim türlerine ilişkin algı ve doyum düzeylerini incelemiştir. Betimsel nitelik
taşıyan araştırmanın evrenini, Erzincan ili merkez ilköğretim okullarında görevli
yönetici ve öğretmenler oluşturmuştur. 2002-2003 eğitim-öğretim yılında Erzincan
merkez ilköğretim okullarında 66 müdür ve müdür yardımcısı ile 541 öğretmen görev
yapmıştır. Araştırma, çalışma evreni üzerinde yapıldığından örneklem alma yoluna
gidilmemiştir. McDonald ve Gandz'ın geliştirmiş oldukları 24 değer boyutu olan ölçek
kullanılarak, öncelik sırasına koyma yöntemi sonucu elde edilen veriler, Spearman sıra
farkları korelasyon yöntemi kullanılarak analiz edilmiştir. Yönetici ve öğretmenlerin
örgütsel değerlere ilişkin algıları ile kişisel değerleri arasında; açık görüşlülük, açıklık,
adil olmak, ahlaki tutarlılık, bağışlayıcı olmak, denemeye açıklık, düşüncelilik,
düzenlilik, gayret, gelişme, girişim, hırslılık, mantık, neşe, nezaket, otonomi, sosyal
eşitlik, tedbirlilik, uyum sağlamak ve yaratıcılık değer boyutlarına ilişkin uyum
bulunmuştur. Yöneticilerin örgütsel değerlere ilişkin algıları ile kişisel değerleri
arasında ekonomi ve işbirliği değer boyutlarına ilişkin; öğretmenlerin formallik ve itaat
değer boyutlarına ilişkin uyumsuzluk tespit edilmiştir.
Kartal (2005), tarafından yapılan İlköğretim okulu yönetici ve öğretmenlerinin
örgütsel sosyalleşmelerini konu alan çalışmanın amacı; ilköğretim okullarında görev
yapan yönetici ve öğretmenlerin örgütsel sosyalleşme düzeylerini; iş doyumu,
motivasyon, örgütsel bağlılık ve örgütsel kabullenme boyutlarını esas alarak
saptamaktır. Örgütsel sosyalleşmede; görev (yönetici-öğretmen), cinsiyet (bayan-erkek),
branş (sınıf öğretmeni-branş öğretmeni) ve kıdem (1–10 yıl, 11–20 yıl, 21 yıl ve üstü)
değişkenlerine göre örneklem alt grupları arasında fark olup olmadığı araştırılmıştır.
Araştırmanın evrenini Ankara ilindeki ilköğretim okulları oluşturmaktadır. Örneklem
59
grubuna araştırmacı tarafından geliştirilen ‘‘Örgütsel Sosyalleşme Ölçeği’’ (ÖSÖ)
uygulanmıştır. Elde edilen veriler araştırmacı tarafından SPSS bilgisayar programında
çözümlenmiştir. Elde edilen bulgulardan göreve göre iş doyumu boyutunda okul
yöneticileri ile öğretmenler arasında yöneticiler lehine olmak üzere fark varken,
motivasyon, bağlılık ve kabullenme boyutlarında anlamlı fark bulunamamıştır.
Cinsiyete göre iş doyumu, motivasyon, bağlılık ve kabullenme boyutlarında anlamlı bir
farkın olmadığı tespit edilmiştir. Branşa göre ise, sınıf öğretmenleri ile diğer branş
öğretmenleri arasında iş doyumu boyutunda anlamlı bir fark bulunmazken, motivasyon,
bağlılık ve kabullenme boyutunda sınıf öğretmenleri lehine olmak üzere anlamlı fark
olduğu saptanmıştır. Kıdeme göre, kabullenme boyutunda gruplar arasında anlamlı bir
fark bulunmaz iken, iş doyumu boyutunda 11- 20 yıl ile 21 yıl ve üstü gruplar arasında
21 yıl ve üstü lehine olmak üzere farklılığın olduğu belirlenmiştir. Motivasyon ve
bağlılık boyutlarındaki 1–10 yıl kıdeminde olanlar ile 21 yıl ve üstü kıdeme sahip
olanlar, 10- 20 yıl arasında olanlar ile 21 yıl ve üstü kıdeme sahip olanlar arasında 21 yıl
ve üstü kıdeme sahip olanlar lehine olmak üzere anlamlı bir farklılığın olduğu ortaya
çıkmıştır.
Meziroğlu (2005), tarafından yapılan araştırmada sınıf ve branş öğretmenlerinin iş
doyumu düzeyleri “iş ve niteliği, yönetim ve denetim biçimi, ödentiler, yükselme,
eğitim, yetiştirme ve geliştirme olanakları, çalışma koşulları ve çalışanlar arası ilişkiler”
etkenlerinde; cinsiyet, yaş, kıdem ve öğrenim durumu değişkenlerine bağlı olarak
farklılık gösterip göstermediği belirlenmeye çalışılmıştır. Araştırmacı tarafından,
Zonguldak il ve ilçe merkezlerindeki rastgele yöntemle seçilen 32 ilköğretim okulunda
görev yapan sınıf ve branş öğretmenlerinden 324 kişilik örnekleme, ‘‘İş Doyumu
Ölçeği’’ uygulanmıştır. Öğretmenlerin “iş ve niteliği”, “yönetim ve denetim biçimi”, “
ödentiler”, “yükselme, eğitim, yetiştirme ve geliştirme olanakları”, “çalışma koşulları”
ve “çalışanlar arası ilişkiler” konularına ilişkin algı ve beklentilerinin farkı iş doyumu
olarak alınmış, iş doyumu etkenlerine verdikleri önem düzeyi konusundaki algıları da
belirlenmiştir. Araştırma sonunda; sınıf ve branş öğretmenleri “çalışanlar arası ilişkiler”
etkeninde “çok yüksek”, “iş ve niteliği”, “yönetim ve denetim biçimi” ve “yükselme,
eğitim, yetiştirme ve geliştirme olanakları” etkenlerinde “yüksek”, “çalışma koşulları”
etkeninde “orta” ve “ödentiler” etkeninde de “düşük” düzeyde iş doyumu
sağlamaktadırlar.
60
Sınıf ve branş öğretmenlerinin iş doyumu düzeyleri arasında sadece “iş ve niteliği”
etkeninde anlamlı bir fark saptanmıştır. Sınıf öğretmenleri “iş ve niteliği” iş doyumu
etkeninden branş öğretmenlerine göre daha fazla doyum sağlamıştır. İlköğretim okulu
öğretmenlerinin iş doyumu etkenlerine verdikleri önem dereceleri yüksek seviyededir.
Bulgulara göre araştırmacı tarafından ‘‘Öğretmenlerin çalıştıkları kurumlarda işlerinden
daha fazla doyum sağlayabilmeleri için ücret seviyelerinin ve sosyal yardımlarının
artırılması, mesleklerinde yükselmelerine özen gösterilmesi ve okullarda çağdaş bir
denetim anlayışının uygulanması önemlilik arz etmektedir’’ önerileri getirilmiştir.
Sevimli ve İşcan (2005) tarafından; Erzurum ili genelinde çalışan 454 hekim
üzerinde gerçekleştirilen araştırma sonuçları yaş, hizmet süresi ve işle ilgili düşünce
gibi bireysel faktörlerle, statü, örgütsel ortam ve koşullar gibi iş ve iş ortamına bağlı
nedenlerin iş doyumunu büyük oranda etkilediğini ortaya koymaktadır. Araştırmada iş
doyumu ile yaş ve hizmet süresi arasında olumlu ve anlamlı bir ilişki ortaya
koyulmuştur. Bu ise, yaş ve hizmet süresi arttıkça iş doyumunun da arttığını ortaya
koymaktadır. Bu durum araştırmacılar tarafından, algı ve tutumların zamanla daha
sağlıklı hale geldiği şeklinde yorumlanmıştır. Mesleki faktörlerle iş doyumu arasındaki
ilişkiye bakıldığında ise sırasıyla kariyer, meslek seçiminde doğru tercih, düzenli
yayınları izleme ve konu ile ilgili etkinliklere katılım olguları ile iş doyumu arasında
anlamlı bir ilişki olduğu anlaşılmaktadır. Kariyerin üst noktalarına doğru çıkıldıkça,
hekim doğru işi seçtiğini düşündüğünde ve çalışma alanı ile ilgili konulara çalışanın
ilgisi arttıkça iş doyumun da artmakta olduğu sonucunu elde etmişlerdir. Yine
araştırmacılar tarafından vurgulanan bir diğer konu ise mesleği kendi isteği ile seçen
kişilerin daha fazla doyuma ulaştıklarıdır.
Demirtaş (2005), tarafından yapılan araştırma, betimsel bir çalışma olup evrenini,
2005–2006 eğitim-öğretim yılında, Malatya ili merkez ilçede ve belediye sınırları içinde
yer alan tüm anaokulları, ilköğretim okulları, genel lise ve mesleki ve teknik liselerde
görev yapan tüm yöneticilerle, öğretmenler oluşturmaktadır. Malatya ili merkez ilçede
belediye sınırları içindeki evrenden oranlı küme örnekleme yoluyla seçilen 6 anaokulu,
12 ilköğretim okulu, 11 genel lise ile 7 mesleki ve teknik lisede çalışan yöneticiler ve
öğretmenler araştırmanın örneklemini oluşturmaktadır. Örneklemde yer alan
okullardaki yöneticilerin tamamına, öğretmenlerin ise toplam sayısının % 50’si dikkate
alınarak ölçek formu gönderilmiş uygulanmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak
61
Bilgin Aksu, Demirtaş ve Atılgan (2005) tarafından geliştirilen Likert tipi ve beşli
olarak derecelendirilen “Takım Algısı Ölçeği, (TAÖ)’’ kullanılmıştır. Araştırma
sonucunda, öğretmenlerin mesleki doyum düzeyleri, amaçlarına ulaşmada çalıştıkları
kurumda beraber hareket etme ve birbirini kabul etme düzeyleri ile ilişkili olduğu,
anaokullarında çalışan yönetici ve öğretmenlerin okullarını çalışanları ile birlikte bir
takım olarak algılama düzeylerinin ilköğretim okulları, genel liseler ve mesleki ve
teknik liselerde çalışan yönetici ve öğretmenlere göre daha yüksek olduğu, araştırmada
ele alınan tüm okullardaki yöneticilerin, öğretmenlere kıyasla okullarını çalışanlarıyla
birlikte daha çok bir takım olarak algıladıkları ve bulundukları okullarda daha uzun süre
çalışan öğretmenlerin, daha kısa süre çalışan öğretmenlere nazaran takım algılarının
daha güçlü olduğu bulgularına ulaşılmıştır.
İpek ve Uçar (2005), yaptıkları araştırmada, ilköğretim okullarında görev yapan
yönetici ve öğretmen görüşlerine bağlı olarak, hizmet içi eğitim uygulamalarında
karşılaşılmakta olan sorunları ortaya çıkarmayı amaçlamışlardır. Araştırma, Van il
merkezindeki ilköğretim okullarında görev yapan yönetici ve öğretmenleri
kapsamaktadır. Araştırma, il merkezinde bulunan 52 ilköğretim okulunda görev yapan
125 yönetici ile bu okullar arasından random olarak seçilen 15 ilköğretim okulunda
görev yapan 407 öğretmen olmak üzere toplam 512 kişi üzerinde yapılmıştır.
Araştırmada veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından geliştirilen anket
kullanılmıştır. Araştırma sonucunda ilköğretim okullarında görev yapan yönetici ve
öğretmenlerin hizmet içi eğitimi gerekli gördükleri ancak eğitim sistemimizdeki hizmet
içi eğitim uygulamalarını yeterince etkili bulmadıkları görülmüştür.
Karaköse ve Kocabaş (2006), tarafından özel ve devlet okullarında görev yapan
öğretmenlerin farklı boyutlardaki beklentilerinin iş doyumu ve motivasyona etkilerini
saptamak amacıyla betimsel tarama modelinde yapılan çalışmanın örneklemi, Gaziantep
il merkezi ile Kahramanmaraş il merkezi ve ilçelerinde bulunan devlet ve özel
ilköğretim okullarında çalışan öğretmenlerden tesadüfi örneklem alma yöntemi ile
seçilen 296 öğretmenden oluşmuştur. Veriler literatür taraması ve 40 maddeden oluşan
bir anket ile toplanmıştır. Ölçme aracı, öğretmenlerin farklı boyutlardaki beklentilerinin
iş doyumuna ve motivasyonlarına etkisinin belirlenebilmesi amacıyla geliştirilen 5’li
likert tipinde bir ölçektir. Araştırma sonucunda özel okulda çalışan öğretmenlerin, okul
müdürlerinin tutum ve davranışlarının öğretmenlerin işlerinde doyumuna ulaşmalarında
62
ve işlerine motive olmalarında olumlu yönde etkisinin olduğu, devlet okullarında görev
yapan öğretmenlerin ise bu görüşe daha az katılım gösterdikleri belirtilmiştir. Bununla
birlikte özel okulda görev yapan öğretmenler devlet okullarında çalışanlara göre,
okullarının çevredeki itibarı, okulun çalışma ortamı ile ilgili daha olumlu düşündüğü
belirtilmiştir. Hem özel okul hem de devlet okullarında görev yapan öğretmenler,
mesleklerinin kendilerine performanslarını değerlendirme fırsatı verdiğini, işlerini
yaparken hedeflerine ulaşabileceklerini belirtmişler. Ancak özel okul öğretmenleri
mesleklerini icra ederken kendilerini daha fazla stres altında hissettiklerini
belirtmişlerdir.
Boydak (2007), tarafından Mardin ili Midyat ilçesinde bulunan devlet ilköğretim
okullarında görev yapan öğretmenlerin gelir düzeyleri ile iş doyum düzeyleri arasındaki
ilişki araştırılmıştır. İlişki dört alt amaçla incelenmiş olup cinsiyet, mesleki kıdem,
kademe ve branş değişkenleri ile ilişkilendirilmiştir. İş doyumunda cinsiyet açısından
erkek öğretmenler daha olumlu görüş bildirmişler, gelir düzeyinde erkek ve bayan
öğretmenler arasında bir fark bulunmamıştır. Araştırmada 21 ve daha üstü hizmet yılına
sahip olan öğretmenler, 1–10 yıl arası hizmet yılına sahip olan öğretmenlere göre kişisel
ve mesleki gelişim imkânlarını daha iyi kullandıkları saptanmıştır.
Taşdemir (2007), tarafından yapılan araştırmanın amacı sınıf öğretmenlerinin okul,
meslektaşları ve kendi mesleki yeterliklerini algılama düzeylerinin belirlenmesidir.
Araştırma tarama modelinde olup, örneklemi Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda
görev yapan 219 sınıf öğretmeninden oluşmaktadır. Örneklem grubu öğretmenler, 2004-
2005 öğretim yılında M. E.B. 367 numaralı sınıf yönetimi hizmet içi eğitim programına
katılan 89 sınıf öğretmeni ile Kırşehir Milli Eğitim Müdür’lüğüne bağlı devlet
ilköğretim okullarında görev yapan 130 sınıf öğretmeninden oluşmuştur. Araştırmada
ölçme aracı olarak ‘‘İlköğretim Sınıf Öğretmenliği ve Öğretmenlerin Öğretimi
Programlama Sürecinin Değerlendirmesi Ölçeği’’ kullanılmıştır. Araştırmada
öğretmenlerin mesleki gelişimlerini sağlamak için bilgisayar ve internet kullanım
düzeyleri düşük, mesleki olarak ise kısmen eğitim ihtiyacı için yararlandıkları
bulgusuna ulaşılmıştır. Ayrıca; öğretmenler mesleki heyecan ve yeterlik açısından
kendilerini yüksek düzeyde görürken meslektaşlarını düşük düzeyde gördüklerini;
kendini geliştirmemiş olan meslektaşlarına güven duymadıklarını ve onların meslekte
kalmalarına karşı olduklarını belirtmişlerdir. Öğretmenler özlük haklarının
63
belirlenmesinde performans değerlendirmesi yapılmasını ve okulların normal öğretim
yapar hale gelmesinden yana olduklarını belirtmişlerdir.
Günbayı ve Akdeniz (2007), tarafından yapılan araştırmada ilköğretim okullarında
görev yapan öğretmenlerin öğrenen örgüt anlayışına ilişkin görüşlerinin ne düzeyde
olduğu araştırılmıştır. Bu amaçla ilköğretim okullarındaki sınıf ve branş
öğretmenlerinin öğrenen örgüt anlayışına ilişkin görüşlerinin düzeyi ölçülmüştür.
Araştırma 2003 yılında Afyon ili genelinde 40 ilköğretim okulunda görevli 386 sınıf ve
branş öğretmeni ile yürütülmüştür. Araştırmada, kişisel yeterlik, bilişsel modeller, takım
halinde öğrenme, sistem düşüncesi ve ortak vizyon boyutlarında oluşan 57 maddelik
anket geliştirilmiş ve ölçme aracı olarak kullanılmıştır. Öğretmenler genel olarak en
yüksek görüşü bilişsel modellerde, en düşük görüşü ise kişisel yeterlik etkeninde
bildirmişlerdir. Araştırma sonucunda sınıf öğretmeni, bayan öğretmen ve iki yıllık
eğitim enstitüsü mezunu öğretmenlerin öğrenen örgüt etkenindeki görüşleri daha olumlu
bulunmuştur.
Bu araştırmalarda da görüldüğü gibi insanların işlerinden duydukları mesleki
doyum ya da doyumsuzluk birçok etkene bağlıdır. Mesleki doyum, bireylerin toplumsal
açıdan bilim ve teknolojideki gelişmelere paralel değişim yaşamaları ve bu değişimleri
kendilerinin yararına kullanmaları açısından önemlidir. Çünkü bilim ve teknolojideki
gelişmelerin, eğitim ortamına yansımasında öğretmenin değişimlere açık olma hissi
önemlidir. Gelişim için engellerin azaltılması ve yok edilmesi bireylerin değişimleri
kabul etmesinde büyük role sahiptir. Gününün büyük kısmını okulda geçiren bir
öğretmen için işinde duyduğu doyum, onun mesleğine olan yaklaşımını belirler. Doyum
düzeyi yüksek olan birey, daha mutlu, daha yaratıcı, daha üretken bir tutum sergiler.
64
BÖLÜM III
YÖNTEM
Bu bölümde araştırma problemine uygun olarak seçilen araştırma modeli, evren ve
örneklem, veri toplama araçları, verilerin toplanması ve analizi ile ilgili açıklamalar yer
almaktadır.
3.1. Araştırma Modeli
Bu araştırmada 2006–2007 eğitim-öğretim yılında, İlköğretim Okullarının I.
kademesinde sınıf öğretmeni olarak görev yapmakta olan öğretmenlerin; yeni
İlköğretim Programlarını kabullenme düzeyleri ve mesleki doyumları arasındaki ilişki
belirlenmeye çalışılmıştır. Bu nedenle, ilişkisel tarama modelinde bir araştırma olup
betimsel bir çalışmadır. Karasar (2005) ilişkisel tarama modellerini, iki veya daha çok
değişken arasında birlikte değişim varlığını veya değişimin derecesini belirlemeyi
amaçlayan araştırma modelleri şeklinde; korelasyon türü ilişki aramaları ise
değişkenlerin birlikte değişip değişmedikleri, birlikte bir değişme varsa, bunun nasıl
olduğunun öğrenilmeye çalışıldığı araştırmalar şeklinde tanımlamış, korelasyon
katsayısının yalnızca ilişkinin düzeyini gösterdiğini belirtmiştir.
Araştırmada öğretmenlerin ilköğretim programlarını kabullenme ve mesleki doyum
düzeyi; cinsiyet, mesleki kıdem, eğitim düzeyi, mezun olunan okul, görev yapılan
okulun bulunduğu çevrenin sosyo-ekonomik düzeyi ve görev yapılan sınıf düzeyi
sosyo-demografik değişkenleri ile ilişkili olarak incelenmiştir.
3.2. Evren ve Örneklem
Bu araştırmanın evrenini, Adana İli Seyhan ve Yüreğir merkez ilçelerinde yer alan
İlköğretim düzeyindeki okulların I. kademesinde, 2006-2007 eğitim- öğretim yılında
sınıf öğretmeni olarak görev yapmakta olan öğretmenler oluşturmuştur.
Çalışma evreninin geniş olmasından dolayı örneklem alma yöntemine
başvurulmuştur. Evren içinden yansız bir şekilde alınmış olan örneklem grubu, oranlı
küme örnekleme yoluyla tesadüfî olarak belirlenmiştir. ‘‘Oranlı küme örnekleme
işleminde, önce evren kendi içinde daha benzeşik özellikleri olan alt evrenler ayrılır.
65
Her alt evrenin örneklem’e girme şansı, bütün içindeki oranlarını yansıtacak eşitlikte
olur. Bu şekilde gerçekleştirilen oranlı küme örneklemenin, daha temsili bir örneklem
oluşturduğu kabul edilir’’ (Karasar, 2005, 115).
Farklı sosyo-ekonomik düzeylerdeki ilköğretim okullarında görev yapan sınıf
öğretmenlerinin temsil edilmesi amacıyla Adana İl Milli Eğitim Müdürlüğü istatistik
bürosundan bilirkişiden edinilen bilgiler doğrultusunda okullar, alt, orta ve üst düzey
olarak gruplanmış, örnekleme giren öğretmenlerin her üç gruptaki okullara eşit
dağılımına dikkat edilmiştir. Araştırmada Adana’nın Seyhan ve Yüreğir ilçelerinden 9
alt sosyo-ekonomik düzeye sahip okul, 7 orta sosyo-ekonomik düzeye sahip okul ve 9
üst sosyo-ekonomik düzeye sahip okul örneklemi oluşturmaktadır. Seçilen bu okullarda
görev yapan 420 gönüllü sınıf öğretmeniyle çalışılmıştır. Tablo-1’de örneklemi
oluşturan öğretmenlerin görev yapılan okulun bulunduğu çevrenin sosyo-ekonomik
düzeyi, cinsiyet, mesleki kıdem, okutulan sınıf düzeyi, mezun olunan okul türü, eğitim
düzeyi değişkenleri açısından dağılımları sunulmuştur.
66
Tablo–1. I. Kademe Öğretmenlerin Görev Yapılan Okulun Bulunduğu Çevrenin
Sosyo-Ekonomik Düzeyine, Cinsiyete, Mesleki Kıdeme, Okutulan Sınıf Düzeyine,
Mezun Olunan Okul Türüne, Eğitim Düzeyine Göre Dağılımı
Tablo-1’de görüldüğü gibi araştırmaya katılan öğretmenlerin %26’sı üst sosyo-
ekonomik düzeye sahip çevrede bulunan okullarda , %32’si orta ve %42’si de alt
sosyo-ekonomik düzeye sahip çevrede yer alan okullarda çalışmaktadır. Cinsiyet
açısından bakıldığında örneklemin %60’ının bayan, %40’ının erkek öğretmenlerden
oluştuğu görülmektedir. Mesleki kıdeme göre öğretmenlerin %6.4’ü 5 yıl ve daha az;
%32.6’sı 6–11 yıl arası; %13.6’sı 12–15 yıl arası; %15.8’i 16–20 yıl arası; %7.1’i 21–
25 yıl arası; %24.5’i ise 26 yıl ve daha çok kıdeme sahiptir. Okutulan sınıf düzeyine
göre öğretmenlerin %18.6’sı 1.sınıf; %20.4’ü 2. sınıf, %21.7’si 3. sınıf; %19.2’si 4. sınıf
Değişkenler
Öğretmenler N %
Sosyo-ekonomik düzey Üst 110 26 Orta 136 32 Alt 174 42 Cinsiyet Bayan 253 60 Erkek 167 40 Mesleki Kıdem
5 yıl ve daha az 27 6,4 6–11 yıl 137 32,6 12–15 yıl 57 13,6 16–20 yıl 66 15,8 21–25 yıl 30 7,1 26 yıl ve daha çok 103 24,5 Okutulan Sınıf Düzeyi 1.sınıf 78 18,6 2.sınıf 86 20,4 3.sınıf 91 21,7 4.sınıf 81 19,2 5.sınıf 84 20 Mezun Olunan Okul Türü
Eğitim Enstitüsü 99 23,6 Eğitim Yüksek Okulu 81 19,2 Eğitim Fakültesi 162 38,6 Diğer 78 18,6 Eğitim Düzeyi Önlisans 153 36 Lisans 267 64 TOPLAM 420 100
67
ve %20’si 5. sınıflarda görev yapmaktadır. Mezun oldukları okul türüne göre
öğretmenlerin %23.6’sı ‘‘eğitim enstitüsü’’; %19.2’si ‘‘eğitim yüksek okulu’’; %38.6’sı
‘‘eğitim fakültesi’’ ve %18.6’sı ‘‘diğer’’ fakültelerden mezun oldukları görülmektedir.
Eğitim düzeyine göre öğretmenlerin %36’sı önlisans mezunu iken , %64’ü lisans
mezunudur.
3.3.Veri Toplama Araçları
Araştırmada ölçme aracı olarak, öğretmenlerin yeni ilköğretim programlarını
kabullenme düzeylerini belirlemek amacıyla Gömleksiz (2005) tarafından geliştirilmiş
olan ‘‘Yeni ilköğretim programı ölçeği’’ ile öğretmenlerin mesleki doyum düzeylerinin
belirlenmesi amacıyla Kuzgun, Sevim ve Hamamcı (2005) tarafından geliştirilen
‘‘Mesleki Doyum Ölçeği’’ kullanılmıştır. Ayrıca öğretmenler hakkında bilgi edinmek
amacıyla araştırmacı tarafından geliştirilmiş olan kişisel bilgi formu kullanılmıştır.
Aşağıda araştırmada kullanılan ölçme araçlarına ilişkin daha detaylı bilgilere yer
verilmiştir.
3.3.1. Yeni İlköğretim Programı Ölçeği
Bu ölçme aracı Gömleksiz (2005) tarafından geliştirilmiştir. Uzman görüşlerine
başvurularak, yeni ilköğretim programlarının uygulamadaki etkililiğinin
değerlendirilmesi amacıyla programları uygulayan sınıf öğretmenlerinin görüşlerinin
alınmasına yönelik olarak hazırlanan veri toplama aracı 5’li likert tipinde bir ölçektir.
Likert tipi ölçeklerde birçok madde bulunduğundan bir bireyin puanı onun bu
maddelerden ne kadarına katıldığı ya da doğru cevap verdiğine göre değişir (Balcı,
1997).
Yeni İlköğretim Programı Ölçeğinin faktöryel geçerliği için Gömleksiz (2005)
tarafından faktör analizi yapılmıştır. Ölçekteki maddelerin faktör yükleri 0.35 ile 0.86
arasında değişmektedir. Ölçek dört faktörden oluşmaktadır. 6 madde birinci, 4 madde
ikinci, 5 madde üçüncü ve 9 madde de dördüncü faktörde toplanmıştır. Birinci faktör
‘‘eğitim ortamı’’, ikinci faktör ‘‘programları tanıma’’, üçüncü faktör programları
benimseme’’ dördüncü faktör ‘‘programları uygulama’’ olarak adlandırılmaktadır.
68
Yeni İlköğretim Programları Ölçeğinin tamamı olumlu olmak üzere 24 maddeden
oluşmaktadır. Ölçeğin Cronbachalpha güvenirlik katsayısı 0.92, Spearman-Brown
korelasyon katsayısı 0.85 olarak hesaplanmıştır.
Güvenirlik, bireylerin test maddelerine verdikleri cevaplar arasındaki tutarlılık olarak
tanımlanabilir. Güvenirlik, testin ölçmek istediği özelliği ne derece doğru ölçtüğü ile
ilgilidir. Testin güvenirlik katsayısı olarak hesaplanan korelasyon (r), test puanlarına
ilişkin bireysel farklılıkların ne derece gerçek ve ne derece hata faktörüne bağlı
olduğunu yorumlamak amacıyla kullanılır. Güvenirlik katsayısı .80 olan bir test için
bireyler arası gözlenen test puanlarındaki farkların %80 oranında gerçek farkları, %20
oranında ise hatayı yansıttığı söylenebilir (Büyüköztürk, 2005).
Gömleksiz (2005) tarafından, ölçeğin alt boyutlarının da güvenirlik katsayıları
hesaplanmıştır. Eğitim ortamı 0.82, programları tanıma 0.78, programları benimseme
0.76 ve programları uygulama 0.84. Güvenirlik katsayısı 0.60 ve daha üstü olan ölçekler
oldukça güvenilir, 0.80 ve üstünde olan ölçekler yüksek düzeyde güvenilir ölçekler
olarak kabul edilmektedir (Özdamar, 1999). Bu sonuçlar, ölçeğin araştırmada ölçme
aracı olarak kullanılmasında bir sakınca olmadığını kanıtlamaktadır.
3.3.2. Mesleki Doyum Ölçeği
Mesleki doyum ölçeği (MDÖ) herhangi bir işte çalışan bireylerin o mesleğin üyesi
olmaktan ne derece mutlu olduklarını belirlemek amacıyla ‘‘İki Faktör Kuramı’’ temel
alınarak Kuzgun, Sevim ve Hamamcı (2005) tarafından geliştirilmiştir (Akt: Kuzgun ve
Bacanlı, 2005). Mesleki doyum ölçeği’nin deneme formunda, mesleki etkinliklerin
bireyin ilgi ve yeteneklerine uygunluğu, sorumluluk alma, gelişme ve ilerleme
olanakları ile ilgili 20 olumlu, 8 olumsuz madde bulunmaktadır. Maddelerin çoğu
meslek etkinliklerinin özü ile ilgilidir. Bu maddeleri yanıtlama biçimi beş basamaklı
Likert tipi (A: Her zaman, B: Sık sık, C: Ara sıra, D: Nadiren, E: Hiçbir zaman) bir
dereceleme ölçeği şeklinde ifade edilmiştir. Olumlu maddeler A: 5, B:4, C:3, D:2, E:1,
olumsuz maddeler A:1, B:2, C:3, D:4, E:5 şeklinde tersten puanlanmıştır. Mesleki
doyum ölçeğinin yapı geçerliğini belirlemek için faktör analizi tekniği kullanılmıştır.
Faktör analizi, aynı yapıyı ya da niteliği ölçen değişkenleri bir araya toplayarak az
sayıda faktör ile açıklamayı amaçlayan bir istatistiksel tekniktir. Faktör analizinde,
faktörlerin her bir değişken üzerinde yol açtıkları ortak varyansın ya da ortak faktör
69
varyansının en çoklaştırılması amaçlanır. Bu değer, maddelerin her bir faktördeki yük
değerlerine bağlıdır ve bir maddenin önemli faktörlerdeki yük değerlerinin karelerinin
toplamına eşittir. Faktör yük değeri, maddelerin faktörlerle olan ilişkisini açıklayan bir
katsayıdır (Büyüköztürk, 2005).
Faktör analizi sonucunda ölçeğin maddelerinin iki faktöre ayrıldığı belirlenmiştir.
Maddelerin özellikleri dikkate alınarak faktör 1’e ‘‘Niteliklere Uygunluk’’, faktör 2’ye
‘‘Gelişme İsteği’’ adları verilmiştir. Birinci faktörü (niteliklere uygunluk) oluşturan
maddeler 1, 2, 4, 6, 7, 10, 13, 16, 17, 22, 23, 26, 27 nolu maddelerdir. İkinci faktör
(gelişme isteği) ise 11, 18, 20, 21, 24, 25, 28 nolu maddelerden meydana gelmektedir.
İki faktörün açıkladıkları toplam varyans % 48.6’dır. Bunun %36.4’ü birinci , %12.2’si
ikinci faktörden kaynaklanmaktadır. Birinci faktör toplam varyansın %36.4’ünü
açıkladığı için ölçeğin tek boyutlu olarak da kullanılabileceği düşünülmüştür (Kuzgun
ve Bacanlı, 2005).
Mesleki doyum ölçeği’nin güvenirliği, iç tutarlılık katsayısı hesaplanarak
belirlenmiş olup ölçeğin tümü için Cronbach Alpha katsayısı= .90 bulunmuştur. İç
tutarlılık katsayıları birinci faktör için .91 ve ikinci faktör için .75’dir. Ayrıca ölçek
maddelerinin her birinden alınan puanların toplam puanla ilişkilerinin .30’un üzerinde
olduğu belirlenmiştir. Mesleki Doyum Ölçeği uygulanması kolay bir ölçektir. Soru
formunun başında nasıl cevaplanacağı ile ilgili bilgi verilmektedir. Ölçekte 20 madde
bulunmaktadır. 1, 2, 3, 5, 6, 7, 8, 12, 13, 15, 16, 17, 18, 20 numaralı maddeler ‘‘Her
zaman: 5, Sık sık: 4, Ara sıra: 3, Nadiren:2, Hiçbir zaman: 1’’ şeklinde
puanlanmaktadır. 4, 9, 10, 11, 14, 19 numaralı maddeler ise olumsuz maddelerdir ve
tersten ‘‘Her zaman: 1, Sık sık:2, Ara sıra:3, Nadiren:4, Hiçbir zaman:5’’ puanlanması
gerekmektedir.
Alınan puanlar yüksek olduğunda bireyin mesleki doyumunun, yani işin özünden
aldığı doyumun yüksek olduğu kabul edilir.
3.3.3.Kişisel Bilgi Formu
Araştırmada kişisel bilgi formu kullanılmıştır. Araştırmacı tarafından hazırlanan
‘‘Kişisel Bilgi Formu’nda öğretmenlere, cinsiyet, mesleki kıdem, eğitim düzeyi, mezun
70
olunan okul, görev yapılan okulun bulunduğu çevrenin sosyo-ekonomik düzeyi ve
görev yapılan sınıf düzeyine ilişkin sorular yöneltilmiştir.
3.4. Verilerin Toplanması
Bu araştırmanın verileri 2006–2007 eğitim-öğretim yılının güz döneminde Seyhan
ve Yüreğir ilçelerindeki resmi ve özel olmak üzere belirlenen ilköğretim okullarında I.
Kademede sınıf öğretmeni olarak görev yapan öğretmenlerden 420’sine ‘‘Yeni
İlköğretim Programı Ölçeği, Mesleki Doyum Ölçeği ve Kişisel Bilgi Formları’’
uygulanarak toplanmıştır.
Araştırmada veri toplamak amacıyla oluşturulan kişisel bilgi formu ve diğer ölçme
araçlarının uygulanabilmesi için Ç.Ü. Eğitim Fakültesi Dekanlığı’ndan Valilik
Makamı’na gerekli izinler için başvuruda bulunulmuştur. Uygulama için gerekli valilik
oluru alındıktan sonra çalışma örneklemini oluşturan ilköğretim okullarının bağlı
bulunduğu merkez ilçeler olan Seyhan ve Yüreğir’deki belirlenen ilköğretim okullarına
gidilerek okul yöneticileri ile araştırmaya yönelik anketlerin uygulanması konusunda
izlenecek yöntem görüşülmüştür. Buna göre ölçme araçlarının ilgili öğretmenlere
dağıtılması ve toplanması araştırmacı tarafından gerçekleştirilmiştir. Özel okulların
tamamında ve bazı resmi okullarda tam gün eğitim-öğretim yapıldığından ‘‘Yeni
İlköğretim Programı Ölçeği ve Mesleki Doyum Ölçeği ve Kişisel Bilgi Formu’’
uygulaması araştırmacı tarafından sınıf öğretmenlerinin sınıflarında branş dersleri
işleniş saatinde, sınıf öğretmeni ile araştırmacının görüşmesi ve uygulamayı anlatması
ile yapılmıştır. Araştırmacının çeşitli nedenlerden dolayı öğretmenlerle yüz yüze
iletişim kuramadığı okullarda ölçme araçlarının toplanması işlemleri okul müdürleri
tarafından ya da okul müdürleri tarafından önceden görevlendirilmiş bir müdür
yardımcısı tarafından gerçekleştirilmiştir.
3.5. Verilerin Analizi
Araştırmada veri toplama işlemi tamamlandıktan sonra veri toplama aracı olarak
kullanılan ölçeklerdeki bilgiler SPSS (Stattiscal For Social Sciences) WINDOWS 11.5
istatistik paket programına girilmiş ve istatistiksel çözümlemeler bu program yardımıyla
gerçekleştirilmiştir. İstatistiksel çözümlemelerde öncelikle öğretmenlerin Kişisel Bilgi
Formu’ndaki sorulara verdikleri cevaplar doğrultusunda grubun genel yapısını tanıtıcı
frekans ve yüzde dağılımları çıkartılmıştır. Frekans ve yüzde dağılımın ardından
71
araştırmanın amaçlarına uygun olarak ilişkisel çözümlemeler gerçekleştirilmiştir.
Verilerin analizinde araştırma amaçları göz önüne bulundurularak her bir alt amaç için
uygun istatistik teknik kullanılmıştır. Tüm analizlerde anlamlılık düzeyi .05 olarak
kabul edilmiştir. p< .05 ise gruplar arası anlamlı fark olduğu tespit edilmiştir.
İlköğretim okulları I. kademede sınıf öğretmeni olarak görev yapan öğretmenlerin,
cinsiyete, mesleki kıdemlerine, eğitim düzeylerine, mezun oldukları okula, görev
yaptıkları okulun bulunduğu çevrenin sosyo-ekonomik düzeyine ve görev yaptığı sınıf
düzeyine göre yüzde (%) ve frekans (f) dağılımları belirlenmiştir.
Daha sonra birinci alt amaç olan öğretmenlerin yeni ilköğretim programlarını
kabullenmişlik düzeylerinin cinsiyet, mesleki kıdem, eğitim düzeyi, mezun oldukları
okul, görev yapılan okulun bulunduğu çevrenin sosyo-ekonomik düzeyi ve görev
yapılan sınıf düzeyine göre anlamlı bir şekilde farklılaşıp farklılaşmadığının
belirlenmesi için (One-way) Tek Yönlü Varyans Analizi ve t-testi teknikleri
kullanılmıştır.
İkinci alt amaç olan öğretmenlerin mesleki doyumlarının cinsiyet, mesleki kıdem,
eğitim düzeyi, mezun oldukları okul, görev yapılan okulun bulunduğu çevrenin sosyo-
ekonomik düzeyi ve görev yapılan sınıf düzeyine göre anlamlı bir şekilde farklılaşıp
farklılaşmadığının belirlenmesi için Tek Yönlü Varyans Analizi ve t-testi analiz
teknikleri kullanılmıştır.
En son alt amaç olan öğretmenlerin yeni programları kabullenmişlik düzeyleri ve
mesleki doyumları arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığının belirlenmesinde
korelasyon tekniği kullanılmıştır.
Analizlerde tek yönlü varyans analizi sonucunda anlamlı fark bulunduğunda bu
anlamlı farklılığın kaynağını belirlemek ve farklılığın hangi gruplar arasında
gerçekleştiğini ortaya koymak amacıyla Scheffe-F testi uygulanmıştır. Scheffe-F testi
grup varyanslarının eşit olduğu durumlarda, ortalama puanlarının çoklu
karşılaştırılmasında kullanılan testler arasındadır (Büyüköztürk, 2005).
72
BÖLÜM IV
BULGULAR
Bu bölümde belirlenen alt amaçlar doğrultusunda, öğretmenlerin yeni ilköğretim
programlarını kabullenme düzeyleri, mesleki doyum düzeyleri ve bunlar arasındaki
ilişkinin; cinsiyet, mesleki kıdem, eğitim düzeyi, mezun oldukları okul, görev yapılan
okulun bulunduğu çevrenin sosyo-ekonomik düzeyi, görev yaptığı sınıf düzeyi
değişkenlerine göre incelenmesi sonucu elde edilen bulgular verilmiştir.
4.1. Yeni İlköğretim Programlarına İlişkin Bulgular
4.1.1. Cinsiyete İlişkin Bulgular
Öğretmenlerin Yeni İlköğretim Programı Ölçeği alt boyutlarından aldıkları
puanların cinsiyetlerine göre farklılaşıp farklılaşmadığına bağımsız gruplar t- testi ile
bakılmıştır. Analiz sonuçları Tablo–2’de belirtilmiştir.
Tablo.2 Yeni İlköğretim Programı Ölçeği Alt Boyutlarından Elde Edilen Puanların
Cinsiyete Göre Karşılaştırılması t-Testi Sonuçları
Yeni İ.Ö P. Ö Cinsiyet N X SS t SD p Eğitim Ortamı
Bayan 253 20.10 6.03 5.51 418 .000 Erkek 167 16.88 5.57 Programları Tanıma
Bayan 253 14.79 2.74 5.05 418 .000 Erkek 167 13.39 2.83 Programları Benimseme
Bayan 253 16.08 3.71 1.94 418 .050 Erkek 167 15.35 3.77 Programları Uygulama
Bayan 253 30.88 6.25 5.77 418 .000 Erkek 167 27.48 5.31 Tablo–2’de görüldüğü gibi bayan ve erkek öğretmenlerin eğitim ortamı, programları
tanıma, programları uygulama alt boyutları açısından aritmetik ortalamaları birbirinden
farklıdır. Eğitim ortamı açısından bayanların aritmetik ortalaması 20.10 iken erkeklerin
aritmetik ortalaması 16.88’dir. Programları tanıma açısından bayanların aritmetik
ortalaması 14.79 iken erkeklerin aritmetik ortalaması 13.39’dur. Programları
benimseme açısından bayanların aritmetik ortalaması 16.08 iken erkeklerin aritmetik
ortalaması 15.35’dir. Programları uygulama açısından bayanların aritmetik ortalaması
30.88 iken erkeklerin aritmetik ortalaması 27.48’dir. Yapılan t-testi analizi sonucunda
73
eğitim ortamı, programları tanıma, programlarını benimseme ve programları uygulama
alt boyutlarında öğretmenlerin yeni ilköğretim programlarını kabullenme düzeylerinin
cinsiyete göre bayan öğretmenler lehine anlamlı bir şekilde farklılaştığı görülmektedir.
Öğretmenlerin, programları benimseme boyutunda kabullenme düzeyleri arasındaki
anlamlı farkın diğer alt boyutlardaki anlamlılık düzeylerine göre düşük düzeyde olduğu
görülmüştür ( p< 0,05).
4.1.2. Mesleki Kıdeme İlişkin Bulgular
Öğretmenlerin Yeni İlköğretim Programı ölçeği alt boyutlarından aldıkları puanların
mesleki kıdeme göre karşılaştırılması tek yönlü varyans analizi ile yapılmıştır. Analiz
sonuçlarına ilişkin betimsel değerler Tablo–3’te belirtilmiştir.
Tablo.3 Yeni İlköğretim Programı Ölçeği Alt Boyutlarından Elde Edilen Puanların
Mesleki Kıdeme Göre Karşılaştırılması Betimsel Değerler
Tablo–3’te görüldüğü gibi, öğretmenlerin mesleki kıdem değişkeni açısından
kabullenme düzeylerinde, eğitim ortamı, programları tanıma, programları uygulama alt
boyutları açısından anlamlı fark bulunmaktadır. Eğitim ortamı açısından 6–11 yıl
kıdeme sahip olan öğretmenlerin aritmetik ortalamaları 15.64 iken 26 yıl ve daha çok
kıdeme sahip olan öğretmenlerin aritmetik ortalamaları 24.08’dir. Programları tanıma
açısından; 5 yıl ve daha az kıdeme sahip olan öğretmenlerin aritmetik ortalamaları 15.74
iken 6–11 yıl kıdeme sahip olan öğretmenlerin aritmetik ortalamaları 13.10’dur.
Programları benimseme açısından; 5 yıl ve daha az kıdeme sahip olan öğretmenlerin
aritmetik ortalamaları 16.88 iken 6–11 yıl kıdeme sahip olan öğretmenlerin aritmetik
ortalamaları 15.14’tür. Programları uygulama açısından, 6–11 yıl kıdeme sahip olan
öğretmenlerin aritmetik ortalamaları 27.07 iken 26 yıl ve daha çok kıdeme sahip olan
öğretmenlerin aritmetik ortalamaları 32.56’dir.
Mesleki Kıdem
Eğitim Ortamı
Programları Tanıma
Programları Benimseme
Programları Uygulama
N X SS X SS X SS X SS 5/az 27 19.44 7.15 15.74 2.75 16.88 3.65 31.77 6.35
6–11 137 15.64 4.85 13.10 2.78 15.14 3.52 27.07 5.6 12–15 57 17.14 5.19 13.52 2.65 15.92 3.95 28.35 45.47 16–20 66 18.19 4.55 14.06 2.29 15.45 3.01 29.63 6.37 21–25 30 19.26 6.26 15.53 3.14 16.30 4.59 30.33 5.97 26/çok 103 24.08 4.85 15.48 2.58 16.36 4.00 32.56 5.41 Toplam 420 18.82 6.06 14.24 2.86 15.79 3.75 29.53 6.12
74
Öğretmenlerin Yeni İlköğretim Programı ölçeği alt boyutlarından aldıkları puanların
mesleki kıdemlerine göre karşılaştırılması tek yönlü varyans analizi ile yapılmıştır.
Analiz sonuçları her bir alt boyut için ayrı ayrı tablolarda sırasıyla sunulmuştur.
Tablo–4. Yeni İlköğretim Programı Eğitim Ortamı Alt Boyutu Puanlarının Mesleki
Kıdeme Göre Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları
Tablo–4’te öğretmenlerin eğitim ortamı alt boyutundan aldıkları puanların
ortalamalarının mesleki kıdeme göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde farklılaştığı
görülmektedir (p= .000). Bu farklılığın hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek
amacıyla Scheffe–F testi yapılmıştır. Scheffe-F testi sonuçları farklılığın 1) 5 yıl ve
daha az kıdeme sahip; 2) 6–11 yıl kıdeme sahip; 3)12–15 yıl kıdeme sahip; 4) 16–20 yıl
kıdeme sahip; 5) 21–25 yıl kıdeme sahip ve 6) 26 yıl ve daha fazla kıdeme sahip olmak
üzere 1–6, 2–6, 3–6, 4–6, 5–6, 1–2 ve 2–5 gruplar arasında 6. grubun lehine olduğunu
göstermiştir.
Tablo.5 Yeni İlköğretim Programı Programları Tanıma Alt Boyutu Puanlarının Mesleki
Kıdeme Göre Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları
Tablo–5’te öğretmenlerin programları tanıma alt boyutundan aldıkları puanların
ortalamalarının mesleki kıdeme göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde farklılaştığı
görülmektedir (p= .000). Bu farklılığın hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek
amacıyla Scheffe–F testi yapılmıştır. Scheffe-F testi sonuçları farklılığın 1) 5 yıl ve
daha az kıdeme sahip; 2) 6–11 yıl kıdeme sahip; 3) 12–15 yıl kıdeme sahip; 4) 16–20
yıl kıdeme sahip; 5) 21–25 yıl kıdeme sahip ve 6) 26 yıl ve daha fazla kıdeme sahip
olmak üzere 1–2, 2–5, 2–6, 3–6, 4–6 grupları arasında 6. grup lehine olduğunu
Kareler top. SD Kareler ort F p Scheffe-F Gruplar arası 4444.069 5 888.814
33.618 .000 1–6, 2–6, 3–6 4–6, 5–6,1–2, 2-5
Gruplar içi 10945.538 414 26.438 Toplam 15389.607 419
Kareler top. SD Kareler ort. F p Scheffe-F Gruplar arası 477.006 5 95.401 1–2, 2–5 Gruplar içi 2959.706 414 7.149 13.345 .000 4–6, 3–6 Toplam 3436.712 419 2–6
75
göstermiştir. Programları tanıma boyutunda en yüksek puan ortalamasına 5 yıl ve daha
az, en düşük ortalamaya 6–11 yıl kıdeme sahip öğretmenlerdir.
Tablo.6 Yeni İlköğretim Programı Programları Benimseme Alt Boyutu Puanlarının
Mesleki Kıdeme Göre Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları
Tablo–6’da öğretmenlerin programları benimseme alt boyutundan aldıkları
puanların ortalamalarının mesleki kıdeme göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde
farklılaşmadığı görülmektedir. p değeri .075 olduğundan anlamlı fark bulunmamaktadır
denilebilir. p> 0,05 olduğunda gruplar arası anlamlı fark yoktur. Bu durumda
öğretmenlerin mesleki kıdemlerinin yeni ilköğretim programlarını benimseme
düzeylerine etkisi olmadığı sonucuna ulaşılabilir.
Tablo.7 Yeni İlköğretim Programı Programları Uygulama Alt Boyutu Puanlarının
Mesleki Kıdeme Göre Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları
Tablo–7’de öğretmenlerin programları uygulama alt boyutundan aldıkları puanların
ortalamalarının mesleki kıdeme göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde farklılaştığı
görülmektedir (p= .000). Bu farklılığın hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek
amacıyla Scheffe–F testi yapılmıştır. Scheffe-F testi sonuçları farklılığın 1) 5 yıl ve
daha az kıdeme sahip; 2) 6–11 yıl kıdeme sahip; 3) 12–15 yıl kıdeme sahip; 4) 16–20
yıl kıdeme sahip; 5) 21–25 yıl kıdeme sahip ve 6) 26 yıl ve daha fazla kıdeme sahip
olmak üzere 1–2, 2–6, 3–6 grupları arasında 6. grup lehine olduğunu göstermektedir.
Programları uygulama boyutunda en yüksek puan ortalamasına 26 yıl ve daha çok, en
düşük ortalamaya 6–11 yıl kıdeme sahip öğretmenlerdir.
Kareler top. SD Kareler ort F p Scheffe-F Gruplar arası 140.280 5 28.056
2.018 .075
Fark Önemsiz Gruplar içi 5756.110 414 13.904 Toplam 5896.390 419
Kareler top SD Kareler ort F P Scheffe-F Gruplar arası 2010.399 5 402.080
12.161 .000
1–2 2–6 3–6
Gruplar içi 13688.198 414 33.063 Toplam 15698.598 419
76
4.1.3. Eğitim Düzeyine İlişkin Bulgular
Öğretmenlerin Yeni İlköğretim Programı ölçeği alt boyutlarından aldıkları puanların
eğitim düzeylerine göre farklılaşıp farklılaşmadığına bağımsız gruplar t- testi ile
bakılmıştır. Analiz sonuçları Tablo–8’de belirtilmiştir.
Tablo–8. Yeni İlköğretim Programı Ölçeği Alt Boyutlarından Elde Edilen Puanların
Eğitim Düzeyine Göre Karşılaştırılması t-Testi Sonuçları
Yeni İlköğretim Programı Alt Boyutları
Eğitim Düzeyi
N
X
SS
t
SD
P
Eğitim Ortamı Önlisans 153 22.07 5.77 9.09 418 .000 Lisans 267 16.95 5.40 Programları Tanıma
Önlisans 153 15.05 2.82 4.53
418 .000 Lisans 267 13.77 2.78 Programları Benimseme Önlisans 153 16.28 3.93 2.01 418 .044 Lisans 267 15.51 3.61 Programları Uygulama Önlisans 153 31.42 5.74 4.93 418 .000 Lisans 267 28.44 6.07
Tablo–8’de görüldüğü gibi eğitim ortamı alt boyutunda önlisans mezunu
öğretmenlerin aritmetik ortalaması 22.07; lisans mezunu öğretmenlerin aritmetik
ortalaması ise 16.95’tir. Programları tanıma alt boyutunda önlisans mezunu
öğretmenlerin aritmetik ortalaması 15.05; lisans mezunu öğretmenlerin aritmetik
ortalaması ise 13.77’dir. Programları benimseme alt boyutunda önlisans mezunu
öğretmenlerin aritmetik ortalaması 16.28; lisans mezunu öğretmenlerin aritmetik
ortalaması ise 15.51’dir. Programları uygulama alt boyutunda önlisans mezunu
öğretmenlerin aritmetik ortalaması 31.42; lisans mezunu öğretmenlerin aritmetik
ortalaması ise 28.44’tür. Yeni ilköğretim eğitim ortamı, programlarını tanıma,
benimseme ve uygulama boyutunda kabullenme düzeyleri açısından eğitim düzeylerine
göre öğretmenlerin kabullenme düzeleri arasında anlamlı fark görülmektedir.
Eğitim düzeyi değişkeninin öğretmenlerin eğitim ortamı (p= .000) , programları
tanıma (p= .000) programları benimseme (p= .04) ve programları uygulama (p= .000)
boyutuna ait p değerleri bu şekilde olduğundan; anlamlılık değerinin p< .05 veya p= .05
olması durumunda anlamlı bir farklılık var olmasına bağlı olarak açıklanabilir.
77
4.1.4. Mezun Olunan Okul Türüne İlişkin Bulgular
Öğretmenlerin Yeni İlköğretim Programı ölçeği alt boyutlarından aldıkları puanların
mezun olunan okul türüne göre karşılaştırılması tek yönlü varyans analizi ile
yapılmıştır. Analiz sonuçlarına ilişkin betimsel değerler Tablo–9’da belirtilmiştir.
Tablo.9 Yeni İlköğretim Programı Ölçeğinin Alt Boyutlarından Elde Edilen Puanların
Mezun Olunan Okul Türüne Göre Karşılaştırılması Betimsel Değerler
Tablo–9’da öğretmenlerin mezun oldukları okul türü değişkenine göre eğitim
ortamı, programları tanıma, programları benimseme ve programları uygulama açısından
yapılan analiz sonucunda elde edilen aritmetik ortalama ve standart sapma değerleri
görülmektedir. Eğitim ortamı alt boyutunda eğitim enstitüsü mezunu öğretmenlerin
aritmetik ortalaması 23.11 iken diğer fakültelerden (iktisadi ve idari bilimler fakültesi,
ziraat fakültesi, mühendislik-mimarlık fakültesi, teknik eğitim fakültesi) mezun olan
öğretmenlerin aritmetik ortalaması 16.64’tür.
Programları tanıma alt boyutunda eğitim enstitüsü mezunu öğretmenlerin aritmetik
ortalaması 15.06 iken diğer fakültelerden (iktisadi ve idari bilimler fakültesi, ziraat
fakültesi, mühendislik-mimarlık fakültesi, teknik eğitim fakültesi) mezun olan
öğretmenlerin aritmetik ortalaması 13.43’tür.
Programları benimseme alt boyutunda eğitim enstitüsü mezunu öğretmenlerin
aritmetik ortalaması 16.40 iken eğitim fakültesi mezunu öğretmenlerin aritmetik
ortalaması 15.49’dur. Programları uygulama alt boyutunda eğitim enstitüsü mezunu
öğretmenlerin aritmetik ortalaması 32.35 iken diğer fakültelerden (iktisadi ve idari
bilimler fakültesi, ziraat fakültesi, mühendislik-mimarlık fakültesi, teknik eğitim
fakültesi) mezun olan öğretmenlerin aritmetik ortalaması 28.03’tür.
Mezun Olunan Okul Türü
Eğitim Ortamı
Programları Tanıma
Programları Benimseme
Programları Uygulama
N X SS X SS X SS X SS Eğt.Ens. 99 23.11 5.19 15.06 2.74 16.40 4.03 32.35 6.68 EğtYükO. 81 19.60 5.46 14.41 2.67 15.67 3.59 29.85 5.14 Eğt. Fak. 162 16.85 5.76 14.03 2.82 15.49 3.70 28.36 5.92 Diğer 78 16.64 5.25 13.43 3.03 15.76 3.61 28.03 5.53 Toplam 420 18.82 6.06 14.24 2.86 15.79 3.75 29.53 6.12
78
Öğretmenlerin Yeni İlköğretim Programı ölçeği alt boyutlarından aldıkları puanların
mezun olunan okul türüne göre karşılaştırılması tek yönlü varyans analizi ile
yapılmıştır. Analiz sonuçları her bir alt boyut için ayrı ayrı tablolarda sırasıyla
sunulmuştur.
Tablo.10 Yeni İlköğretim Programı Eğitim Ortamı Alt Boyutu Puanlarının Mezun
Olunan Okul Türüne Göre Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları
Tablo–10’da öğretmenlerin eğitim ortamı alt boyutundan aldıkları puanların
ortalamalarının mezun olunan okul türüne göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde
farklılaştığı görülmektedir. Bu farklılığın hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek
amacıyla Scheffe-F testi yapılmıştır. Scheffe-F testi sonuçları farklılığın 1) Eğitim
Enstitüsü, 2) Eğitim Yüksek Okulu, 3) Eğitim Fakültesi ve 4) Diğer seçeneği olmak
üzere; 1–2, 1–3, 1–4, 2–3, 2–4, 3–4 arasında 1. grubun lehine olduğunu göstermiştir.
Eğitim enstitüsü mezunu öğretmenler ile eğitim yüksek okulu, eğitim fakültesi, diğer
fakültelerden mezun olan öğretmenlerin eğitim ortamı alt boyutunda kabullenme
düzeyleri arasında anlamlı bir fark bulunmaktadır.
Tablo.11 Yeni İlköğretim Programı Programları Tanıma Alt Boyutu Puanlarının Mezun
Olunan Okul Türüne Göre Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları
Tablo–11’de öğretmenlerin programları tanıma alt boyutundan aldıkları puanların
ortalamalarının mezun olunan okul türüne göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde
farklılaştığı görülmektedir. Bu farklılığın hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek
amacıyla Scheffe-F testi yapılmıştır. Scheffe-F testi sonuçları farklılığın 1) Eğitim
Enstitüsü, 2) Eğitim Yüksek Okulu, 3) Eğitim Fakültesi ve 4) Diğer seçeneği olmak
üzere; 1–2, 1–3, 1–4, 2–3, 2–4, 3–4 arasında 1.grubun lehine olduğunu göstermiştir.
Kareler top SD Kareler ort. F p Scheffe-F Gruplar arası 2866.78 3 955.59
31.744 .000 1–2, 1–3, 1–4,
2–4, 3–4, 2–3
Gruplar içi 12522.81 416 30.10 Toplam 15389.60 419
Kareler top. SD Kareler ort. F p Scheffe-F Gruplar arası 126.390 3 42.130
5.29 .001 1–2, 1–3, 1–4, 2–4, 3–4, 2–3
Gruplar içi 3310.32 416 7.958 Toplam 3436.71 419
79
Tablo.12 Yeni İlköğretim Programı Programları Benimseme Alt Boyutu Puanlarının
Mezun Olunan Okul Türüne Göre Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi
Sonuçları
Tablo–12’de öğretmenlerin programları benimseme alt boyutundan aldıkları
puanların ortalamalarının mezun olunan okul türüne göre istatistiksel olarak anlamlı bir
şekilde farklılaşmadığı görülmektedir.
Tablo.13 Yeni İlköğretim Programı Programları Uygulama Alt Boyutu Puanlarının
Mezun Olunan Okul Türüne Göre Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi
Sonuçları
Tablo–13’te öğretmenlerin programları uygulama alt boyutundan aldıkları puanların
ortalamalarının mezun olunan okul türüne göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde
farklılaştığı görülmektedir. Bu farklılığın hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek
amacıyla Scheffe-F testi yapılmıştır. Scheffe-F testi sonuçları farklılığın 1) Eğitim
Enstitüsü, 2) Eğitim Yüksek Okulu, 3) Eğitim Fakültesi ve 4) Diğer seçeneği olmak
üzere 1–2, 1–3 ve 1–4 arasında 1.grubun lehine olduğunu göstermiştir.
Kareler top. SD Kareler ort. F P Scheffe-F Gruplararası 52.558 3 17.519
1.247 .292
Fark Önemsiz Gruplar içi 5843.83 416 14.048 Toplam 5896.39 419
Kareler top SD Kareler ort. F P Scheffe-F Gruplar arası 1191.35 3 397.11
11.387 .000 1–2 1–3 1–4
Gruplar içi 14507.24 416 34.873 Toplam 15698.598 419
80
4.1.5. Görev Yapılan Okulun Bulunduğu Çevrenin Sosyo-Ekonomik Düzeyine
İlişkin Bulgular
Öğretmenlerin Yeni İlköğretim Programı Ölçeği alt boyutlarından aldıkları
puanların görev yapılan okulun bulunduğu çevrenin sosyo-ekonomik düzeyine göre
karşılaştırılması tek yönlü varyans analizi ile yapılmıştır. Analiz sonuçlarına ilişkin
betimsel değerler Tablo–14’te belirtilmiştir.
Tablo.14 Yeni İlköğretim Programı Ölçeğinin Alt Boyutlarından Elde Edilen Puanların
Görev Yapılan Okulun Bulunduğu Çevrenin Sosyo-ekonomik Düzeyine Göre
Karşılaştırılması Betimsel Değerler
Tablo–14’te görüldüğü gibi alt boyut olan eğitim ortamında, üst sosyo-ekonomik
düzeye sahip çevrede bulunan okullarda görev yapan öğretmenlerin aritmetik ortalaması
25.53; orta sosyo-ekonomik düzeye sahip çevrede bulunan okullarda görev yapan
öğretmenlerin aritmetik ortalaması 18.50 ve alt sosyo-ekonomik düzeye sahip çevrede
bulunan okullarda görev yapan sınıf öğretmenlerinin aritmetik ortalaması 14.82’dir.
Ortalamalar görev yapılan okulun bunduğu çevrenin sosyo-ekonomik düzeyi
yükseldikçe kabullenme düzeyinin de arttığını göstermektedir.
Yeni ilköğretim programlarının alt boyutu olan programları tanımada, üst sosyo-
ekonomik düzeydeki çevrede bulunan okullarda görev yapan öğretmenlerin aritmetik
ortalamaları 16.08; orta sosyo-ekonomik düzeye sahip çevrede bulunan okullarda görev
yapan öğretmenlerinin aritmetik ortalamaları 13.95 ve alt sosyo-ekonomik düzeye sahip
Alt Boyutlar SED N X SS Eğitim Ortamı
Üst 110 25.53 3.49 Orta 136 18.50 4.89 Alt 174 14.82 4.21
Programları Tanıma
Üst 110 16.08 2.27 Orta 136 13.95 2.74 Alt 174 13.29 2.76
Programları Benimseme
Üst 110 17.63 3.53 Orta 136 15.16 3.46 Alt 174 15.12 3.73
Programları Uygulama
Üst 110 34.16 4.98 Orta 136 29.50 5.93 Alt 174 26.62 5.04
81
çevrede bulunan okullarda görev yapan öğretmenlerinin aritmetik ortalamaları
13.29’dur.
Diğer alt boyut olan programları benimsemede, üst sosyo-ekonomik düzeye sahip
çevrede bulunan okullarda görev yapan öğretmenlerin aritmetik ortalamaları 17.63; orta
sosyo-ekonomik düzeye sahip çevrede bulunan okullarda görev yapan öğretmenlerinin
aritmetik ortalamaları 15.16 ve alt sosyo-ekonomik düzeye sahip çevrede bulunan
okullarda görev yapan öğretmenlerinin aritmetik ortalamaları 15.12’dir.
Programları uygulama alt boyutunda ise üst sosyo-ekonomik düzeye sahip çevrede
bulunan olan okullarda görev yapan öğretmenlerin aritmetik ortalamaları 34.16; orta
sosyo-ekonomik düzeye sahip çevrede bulunan olan okullarda görev yapan
öğretmenlerinin aritmetik ortalamaları 29.50 ve alt sosyo-ekonomik düzeye sahip
çevrede bulunan okullarda görev yapan öğretmenlerinin aritmetik ortalamaları
26.62’dir.
Öğretmenlerin Yeni İlköğretim Programı ölçeği alt boyutlarından aldıkları puanların
görev yapılan okulun bulunduğu çevrenin sosyo-ekonomik düzeyine göre
karşılaştırılması tek yönlü varyans analizi ile yapılmıştır. Analiz sonuçları her bir alt
boyut için ayrı ayrı tablolarda sırasıyla sunulmuştur.
Tablo.15 Yeni İlköğretim Programı Eğitim Ortamı Alt Boyutu Puanlarının Görev
Yapılan Okulun Bulunduğu Çevrenin Sosyo-ekonomik Düzeyine Göre Karşılaştırılması
Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları
Kareler top. SD Kareler ort. F p Scheffe-F Gruplar arası 7749.42 2 3874.713
211.481 .000 Üst-Orta
Üst-Alt Orta-Alt
Gruplar içi 7640.18 417 18.32 Toplam 15389.60 419
Tablo–15’te öğretmenlerin eğitim ortamı alt boyutundan aldıkları puanların
ortalamalarının görev yapılan okulun bulunduğu çevrenin sosyo-ekonomik düzeyine
göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde farklılaştığı görülmektedir. Bu farklılığın
hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek amacıyla Scheffe-F testi yapılmıştır.
Scheffe-F testi sonuçları farklılığın üst, orta ve alt sosyo-ekonomik düzeye sahip
82
çevrede olan okullarda görev yapan öğretmenler arasında, üst sosyo-ekonomik düzeye
sahip çevrede yer alan okullarda görev yapan öğretmenler lehine olduğunu göstermiştir.
Tablo.16 Yeni İlköğretim Programı Programları Tanıma Alt Boyutu Puanlarının Görev
Yapılan Okulun Bulunduğu Çevrenin Sosyo-ekonomik Düzeyine Göre Karşılaştırılması
Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları
Kareler top. SD Kareler ort F p Scheffe-F Gruplar arası 538.25 2 269.127
38.719
.000
Üst-Orta Üst-Alt Gruplar içi 2898.45 417 6.951
Toplam 3436.71 419
Tablo–16’ da öğretmenlerin programları tanıma alt boyutundan aldıkları puanların
ortalamalarının görev yapılan okulun bulunduğu çevrenin sosyo-ekonomik düzeyine
göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde farklılaştığı görülmektedir. Bu farklılığın
hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek amacıyla Scheffe-F testi yapılmıştır.
Scheffe-F testi sonuçları farklılığın üst sosyo-ekonomik düzeye sahip çevrede yer alan
okulların hem alt hem de orta sosyo-ekonomik düzeye sahip çevrede yer alan okullarda
görev yapan öğretmenler arasında üst-sosyo-ekonomik düzeye sahip çevrede yer alan
okullar da görev yapan öğretmenler lehine olduğunu göstermiştir.
Tablo.17 Yeni İlköğretim Programı Programları Benimseme Alt Boyutu Puanlarının
Görev Yapılan Okulun Bulunduğu Çevrenin Sosyo-ekonomik Düzeyine Göre
Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları
Kareler top SD Kareler ort F p Scheffe-F Gruplar arası 505.36 2 252.680
19.545 .000 Üst-Orta Üst-Alt Gruplar içi 5391.03 417 12.928
Toplam 5896.39 419
Tablo-17’de öğretmenlerin programları benimseme alt boyutundan aldıkları
puanların ortalamalarının görev yapılan okulun bulunduğu çevrenin sosyo-ekonomik
düzeyine göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde farklılaştığı görülmektedir. Bu
farklılığın hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek amacıyla Scheffe-F testi
yapılmıştır. Scheffe-F testi sonuçları farklılığın üst sosyo-ekonomik düzeye sahip
çevrede yer alan okulların hem alt hem de orta sosyo-ekonomik düzeye sahip çevrede
yer alan okullarda görev yapan öğretmenler arasında üst-sosyo-ekonomik düzeye sahip
çevrede yer alan okullar da görev yapan öğretmenler lehine olduğunu göstermiştir.
83
Tablo.18 Yeni İlköğretim Programı Programları Uygulama Alt Boyutu Puanlarının
Görev Yapılan Okulun Bulunduğu Çevrenin Sosyo-ekonomik Düzeyine Göre
Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları
Kareler top. SD Kareler Ort F p Scheffe-F Gruplar arası 3834.58 2 1917.292
67.390 .000 Üst-Orta, Üst-Alt Orta-Alt
Gruplar içi 11864.01 417 28.451 Toplam 15698.59 419
Tablo–18’de öğretmenlerin programları uygulama alt boyutundan aldıkları puanların
ortalamalarının görev yapılan okulun bulunduğu çevrenin sosyo-ekonomik düzeyine
göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde farklılaştığı görülmektedir. Bu farklılığın
hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek amacıyla Scheffe-F testi yapılmıştır.
Scheffe-F testi sonuçları farklılığın üst sosyo-ekonomik düzeye sahip çevrede yer alan
okulların hem alt hem de orta sosyo-ekonomik düzeye sahip çevrede yer alan okullarda
görev yapan öğretmenler arasında üst-sosyo-ekonomik düzeye sahip çevrede yer alan
okullar da görev yapan öğretmenler lehine olduğunu göstermiştir.
4.1.6. Görev Yapılan Sınıf Düzeyine İlişkin Bulgular
Öğretmenlerin Yeni İlköğretim Programı ölçeği alt boyutlarından aldıkları puanların
görev yapılan sınıf düzeyine göre karşılaştırılması tek yönlü varyans analizi ile
yapılmıştır. Analiz sonuçlarına ilişkin betimsel değerler Tablo–19’da belirtilmiştir.
Tablo.19 Yeni İlköğretim Programı Ölçeğinin Alt Boyutlarından Elde Edilen Puanların
Görev Yapılan Sınıf Düzeyine Göre Karşılaştırılması Betimsel Değerler
Tablo–19’da öğretmenlerin görev yapılan sınıf düzeyi değişkenine göre, eğitim
ortamı, programları tanıma, programları benimseme ve programları uygulama açısından
kabullenme düzeylerine ilişkin yapılan analiz sonucunda elde edilen aritmetik ortalama
Görev Yap. Sınıf Düzeyi
Eğitim Ortamı
Programları Tanıma
Programları Benimseme
Programları Uygulama
N X SS X SS X SS X SS 1.sınıf 78 19.00 6.97 14.01 3.34 15.89 3.43 30.01 6.10 2.sınıf 86 18.22 6.02 14.37 2.64 15.36 3.99 29.55 7.53 3.sınıf 91 19.37 5.59 14.48 2.98 16.65 3.99 29.81 5.31 4.sınıf 81 18.58 5.99 14.32 2.65 15.69 3.58 29.04 5.57 5.sınıf 84 18.90 5.79 13.97 2.67 15.30 3.56 29.21 5.92 Toplam 420 18.82 6.06 14.24 2.86 15.79 3.75 29.53 6.12
84
ve standart sapma değerleri görülmektedir. Eğitim ortamı alt boyutunda 2.sınıf
öğretmenlerinin aritmetik ortalaması 18.22; 3.sınıf öğretmenlerinin aritmetik ortalaması
19.37’dir. Programları tanıma alt boyutunda 5.sınıf öğretmenlerinin aritmetik ortalaması
13.97 iken 3.sınıf öğretmenlerinin aritmetik ortalaması 14.48’dir. Programları
benimseme alt boyutunda 5.sınıf öğretmenlerinin aritmetik ortalaması 15.30 iken 3.sınıf
öğretmenlerinin aritmetik ortalaması 16.65’tir. Programları uygulama alt boyutunda
4.sınıf öğretmenlerinin aritmetik ortalaması 29.04 iken 1.sınıf öğretmenlerinin aritmetik
ortalaması 30.01’dir.
Öğretmenlerin yeni ilköğretim programı ölçeği alt boyutlarından aldıkları puanların
okutulan sınıf düzeyine göre karşılaştırılması tek yönlü varyans analizi ile yapılmıştır.
Analiz sonuçları her bir alt boyut için ayrı ayrı tablolarda sunulmuştur.
Tablo.20 Yeni İlköğretim Programı Eğitim Ortamı Alt Boyutu Puanlarının Görev
Yapılan Sınıf Düzeyine Göre Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları
Tablo–20’de öğretmenlerin eğitim ortamı alt boyutundan aldıkları puanların
ortalamalarının görev yapılan sınıf düzeyine göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde
farklılaşmadığı görülmektedir.
Tablo.21 Yeni İlköğretim Programı Programları Tanıma Alt Boyutu Puanlarının Görev
Yapılan Sınıf Düzeyine Göre Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları
Tablo–21’de öğretmenlerin programları tanıma alt boyutundan aldıkları puanların
ortalamalarının görev yapılan sınıf düzeyine göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde
farklılaşmadığı görülmektedir.
Kareler top SD Kareler ort. F p Scheffe-F Gruplar arası 66.542 4 16.635
0.451 .772
Fark Önemsiz Gruplar içi 15323.066 415 36.923 Toplam 15389.607 419
Kareler top SD Kareler ort F P Scheffe-F Gruplar arası 17.300 4 4.325
0.525 .717
Fark Önemsiz Gruplar içi 3419.412 415 8.240 Toplam 3436.712 419
85
Tablo.22 Yeni İlköğretim Programı Programları Benimseme Alt Boyutu Puanlarının
Görev Yapılan Sınıf Düzeyine Göre Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi
Sonuçları
Tablo–22’de öğretmenlerin programları benimseme alt boyutundan aldıkları
puanların ortalamalarının görev yapılan sınıf düzeyine göre istatistiksel olarak anlamlı
bir şekilde farklılaşmadığı görülmektedir.
Tablo.23 Yeni İlköğretim Programı Programları Uygulama Alt Boyutu Puanlarının
Görev Yapılan Sınıf Düzeyine Göre Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi
Sonuçları
Tablo–23’te öğretmenlerin programları uygulama alt boyutundan aldıkları puanların
ortalamalarının görev yapılan sınıf düzeyine göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde
farklılaşmadığı görülmektedir.
Kareler top. SD Kareler ort. F P Scheffe-F Gruplar arası 105.710 4 26.427
1.894 .111
Fark Önemsiz Gruplar içi 5790.681 415 13.953 Toplam 5896.390 419
Kareler top SD Kareler ort F p Scheffe-F Gruplar arası 52.632 4 13.158
0.349 .845
Fark Önemsiz Gruplar içi 15645.966 415 37.701 Toplam 15698.598 419
86
4.2. Mesleki Doyuma İlişkin Bulgular
Bu bölümde, belirlenen alt amaçlar doğrultusunda öğretmenlerin mesleki doyum
düzeylerine ilişkin elde edilen bulgular yer almaktadır.
4.2.1. Cinsiyete İlişkin Bulgular
Öğretmenlerin Mesleki Doyum Ölçeğinden aldıkları puanların cinsiyetlerine göre
farklılaşıp farklılaşmadığına bağımsız gruplar t- testi ile bakılmıştır. Analiz sonuçları
Tablo–24’te belirtilmiştir.
Tablo.24 Mesleki Doyum Ölçeğinden Elde Edilen Puanların Cinsiyete Göre
Karşılaştırılması t-Testi Sonuçları
Cinsiyet N X SS t SD P Bayan 253 72.07 5.45 5.418 418 .000 Erkek 167 68.62 7.37
Tablo–24’te görüldüğü gibi bayan ve erkek öğretmenlerin mesleki doyum düzeyleri
aritmetik ortalamaları birbirinden farklıdır. Bayan öğretmenlerin mesleki doyum
düzeyleri aritmetik ortalamaları 72.07 iken erkek öğretmenlerin mesleki doyum düzeyi
aritmetik ortalamaları 68.62’dir. Bu iki aritmetik ortalama arasında anlamlı bir fark olup
olmadığını anlamak için yapılan bağımsız gruplar t testi sonucunda ‘p’’ değerinin .000
olduğu görülmektedir. Bu sonuç bize bu iki grubun aritmetik ortalamaları arasında
anlamlı bir fark olduğunu göstermektedir (p<0.05 veya p=0.05 olması durumunda
anlamlı bir farklılık vardır). Anlamlı farklılığın kaynağını; bayan öğretmenlerin mesleki
doyum düzeyleri aritmetik ortalamasının, erkek öğretmenlerin mesleki doyum düzeyleri
aritmetik ortalamasından daha yüksek olması oluşturmaktadır.
4.2.2. Mesleki Kıdeme İlişkin Bulgular
Öğretmenlerin Mesleki Doyum Ölçeğinden aldıkları puanların mesleki kıdeme göre
karşılaştırılması tek yönlü varyans analizi ile yapılmıştır. Analiz sonuçlarına ilişkin
betimsel değerler Tablo–25’te belirtilmiştir.
87
Tablo.25 Mesleki Doyum Ölçeğinden Elde Edilen Puanların Mesleki Kıdeme Göre
Karşılaştırılması Betimsel Değerler
Tablo-25’te görüldüğü gibi 5 yıl ve daha az kıdeme sahip olan öğretmenlerin
aritmetik ortalamaları 70.29; 6-11 yıl kıdeme sahip olan öğretmenlerin aritmetik
ortalamaları 67.80; 12-15 yıl kıdeme sahip olan öğretmenlerin aritmetik ortalamaları
70.03; 16-20 yıl kıdeme sahip olan öğretmenlerin aritmetik ortalamaları 71.42; 21-25
yıl kıdeme sahip olan öğretmenlerin aritmetik ortalamaları 73.23 ve 26 yıl ve daha çok
kıdeme sahip olan öğretmenlerin aritmetik ortalamaları 73.72’dir.
Öğretmenlerin Mesleki Doyum Ölçeğinden aldıkları puanların mesleki kıdemlerine
göre karşılaştırılması tek yönlü varyans analizi ile yapılmıştır. Analiz sonuçları Tablo-
26’da sunulmuştur.
Tablo.26 Mesleki Doyum Ölçeği Puanlarının Mesleki Kıdeme Göre Karşılaştırılması
Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları
Tablo–26’da görüldüğü gibi öğretmenlerin, mesleki kıdem değişkeni açısından
mesleki doyum düzeyleri arasında anlamı bir fark vardır. Anlamlı farklılığın hangi
gruplar arasında olduğunu anlamak için Scheffe-F testi yapılmıştır. Scheffe-F testi
sonuçları farklılığın 1) 5 yıl ve daha az kıdeme sahip; 2) 6–11 yıl kıdeme sahip; 3) 12–
15 yıl kıdeme sahip; 4) 16–20 yıl kıdeme sahip; 5) 21–25 yıl kıdeme sahip ve 6) 26 yıl
ve daha fazla kıdeme sahip olmak üzere 2–4; 2–5; 2–6 ve 3–6 gruplar arasında 6.grubun
lehine olduğunu göstermiştir.
Mesleki Kıdem N X SS 5 yıl ve daha az 27 70.29 6.01 6–11 yıl 137 67.80 6.09 12–15 yıl 57 70.03 8.04 16–20 yıl 66 71.42 5.79 21–25 yıl 30 73.23 5.88 26 yıl ve daha çok 103 73.72 5.01 Toplam 420 70.67 6.50
Kareler top. SD Kareler ort F p Scheffe-F Gruplar arası 2350.847 5 470.169
12.673 .000 2–4, 2–5 2–6, 3–6
Gruplar içi 15359.115 414 37.09 Toplam 17709.962 419
88
4.2.3. Eğitim Düzeyine İlişkin Bulgular
Öğretmenlerin Mesleki Doyum Ölçeğinden aldıkları puanların eğitim düzeylerine
göre farklılaşıp farklılaşmadığına bağımsız gruplar t- testi ile bakılmıştır. Analiz
sonuçları Tablo–27’de belirtilmiştir.
Tablo.27 Mesleki Doyum Ölçeğinden Elde Edilen Puanların Eğitim Düzeyine Göre
Karşılaştırılması t-Testi Sonuçları
Eğitim Düzeyi N X SS t SD p Önlisans 153 73.19 5.30 6.283 418 .000 Lisans 267 69.23 6.68
Tablo–27’de görüldüğü gibi önlisans ve lisans mezunu öğretmenlerin mesleki
doyum düzeyleri aritmetik ortalamaları birbirinden farklıdır. Önlisans mezunu
öğretmenlerin mesleki doyum düzeyleri aritmetik ortalamaları 73.19 iken lisans mezunu
öğretmenlerin mesleki doyum düzeyi aritmetik ortalamaları 69.23’tür. Bu iki aritmetik
ortalama arasında anlamlı bir fark olup olmadığını anlamak için yapılan bağımsız
gruplar t testi sonucunda ‘p’’ değerinin .000 olduğu görülmektedir. Bu sonuç bize bu iki
grubun aritmetik ortalamaları arasında anlamlı bir fark olduğunu göstermektedir (p<.05
veya p= .05 olması durumunda anlamlı bir farklılık vardır).
4.2.4. Mezun Olunan Okul Türüne İlişkin Bulgular
Öğretmenlerin Mesleki Doyum Ölçeğinden aldıkları puanların mezun olunan okul
türüne göre karşılaştırılması tek yönlü varyans analizi ile yapılmıştır. Analiz sonuçlarına
ilişkin betimsel değerler Tablo–28’de belirtilmiştir.
Tablo.28 Mesleki Doyum Ölçeğinden Elde Edilen Puanların Mezun Olunan Okul
Türüne Göre Karşılaştırılması Betimsel Değerler
Tablo–28’de öğretmenlerin mezun oldukları okul türü değişkenine göre mesleki
doyum düzeyleri açısından yapılan analiz sonucunda elde edilen aritmetik ortalama ve
Mezun Olunan Okul Türü N X SS Eğitim Enstitüsü 99 73.35 5.73 Eğitim Yüksek Okulu 81 72.00 4.82 Eğitim Fakültesi 162 69.54 6.86 Diğer 78 68.25 6.76 Toplam 420 70.67 6.50
89
standart sapma değerleri görülmektedir. Eğitim enstitüsü mezunu öğretmenlerin
aritmetik ortalaması 73.35 iken diğer fakültelerden (iktisadi ve idari bilimler fakültesi.
ziraat fakültesi, mühendislik-mimarlık fakültesi, teknik eğitim fakültesi) mezun olan
öğretmenlerin aritmetik ortalaması 68.25’tir.
Öğretmenlerin Mesleki Doyum Ölçeğinden aldıkları puanların mezun oldukları okul
türüne göre karşılaştırılması tek yönlü varyans analizi ile yapılmıştır. Analiz sonuçları
Tablo-29’da sunulmuştur.
Tablo.29 Mesleki Doyum Ölçeği Puanlarının Mezun Olunan Okul Türüne Göre
Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları
Tablo–29’da öğretmenlerin mesleki doyum ölçeğinden aldıkları puanların
ortalamalarının mezun oldukları okul türüne göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde
farklılaştığı görülmektedir. Bu farklılığın hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek
amacıyla Scheffe-F yapılmıştır. Scheffe-F testi sonuçları farklılığın; 1) Eğitim
Enstitüsü, 2) Eğitim Yüksek Okulu, 3) Eğitim Fakültesi ve 4) Diğer seçeneği olmak
üzere; 1–3, 1–4, 2–3, 2–4, arasında, 1.grubun lehine olduğunu göstermiştir.
4.2.5. Görev Yapılan Okulun Bulunduğu Çevrenin Sosyo-ekonomik Düzeyine
İlişkin Bulgular
Öğretmenlerin Mesleki Doyum Ölçeğinden aldıkları puanların görev yapılan
okulun bulunduğu çevrenin sosyo-ekonomik düzeyine göre karşılaştırılması tek yönlü
varyans analizi ile yapılmıştır. Analiz sonuçlarına ilişkin betimsel değerler Tablo–30’da
belirtilmiştir
Kareler top. SD Kareler Ort. F p Scheffe-F Gruplar arası 1516.266 3 505.422
12.984 .000 1–3, 1–4 2–3, 2–4 Gruplar içi 16193.696 416 38.92
Toplam 17709.962 419
90
Tablo.30 Mesleki Doyum Ölçeğinden Elde Edilen Puanların Görev Yapılan Okulun
Bulunduğu Çevrenin Sosyo-ekonomik Düzeyine Göre Karşılaştırılması Betimsel
Değerler
Sosyo-ekonomik Düzey N X SS Üst 110 74.31 4.46 Orta 136 71.63 5.94 Alt 174 67.62 6.90 Toplam 420 70.67 6.50
Tablo–30’da görüldüğü gibi, üst sosyo-ekonomik düzeyde olan çevrede bulunan
okullarda görev yapan öğretmenlerin aldıkları puanların aritmetik ortalaması 74,31; orta
sosyo-ekonomik düzeyde olan çevrede bulunan okullarda görev yapan öğretmenlerin
71,63 ve alt sosyo-ekonomik düzeye sahip okullarda görev yapan sınıf öğretmenlerinin
67,62’dir.
Öğretmenlerin Mesleki Doyum Ölçeğinden aldıkları puanların görev yapılan okulun
bulunduğu çevrenin sosyo-ekonomik düzeyine göre karşılaştırılması tek yönlü varyans
analizi ile yapılmıştır. Analiz sonuçları Tablo-31’de sunulmuştur.
Tablo.31 Mesleki Doyum Ölçeği Puanlarının Görev Yapılan Okulun Bulunduğu
Çevrenin Sosyo-ekonomik Düzeyine Göre Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans
Analizi Sonuçları
Tablo–31’de öğretmenlerin mesleki doyum ölçeğinden aldıkları puanların
ortalamalarının görev yapılan okulun bulunduğu çevrenin sosyo-ekonomik düzeyine
göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde farklılaştığı görülmektedir. Bu farklılığın
hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek amacıyla Scheffe-F testi yapılmıştır.
Scheffe-F testi sonuçları farklılığın üst, orta ve alt sosyo-ekonomik düzeye sahip
çevrede olan okullarda görev yapan öğretmenler arasında üst sosyo-ekonomik düzeye
sahip çevrede yer alan okullarda görev yapan öğretmenler lehine olduğunu göstermiştir.
Kareler top. SD Kareler ort. F p Scheffe-F Gruplararası 3201.762 2 1600.881
46.013 .000 Üst-Orta Üst-Alt
Orta-Alt Gruplar içi 14508.200 417 34.792 Toplam 17707.962 419
91
4.2.6. Görev Yapılan Sınıf Düzeyine Göre Öğretmenlerin Mesleki Doyum
Düzeyleri
Öğretmenlerin Mesleki Doyum Ölçeğinden aldıkları puanların görev yapılan sınıf
düzeyine göre karşılaştırılması tek yönlü varyans analizi ile yapılmıştır. Analiz
sonuçlarına ilişkin betimsel değerler Tablo–32’de belirtilmiştir.
Tablo.32 Mesleki Doyum Ölçeğinden Elde Edilen Puanların Görev Yapılan Sınıf
Düzeyine Göre Karşılaştırılması Betimsel Değerler
Tablo–32’de öğretmenlerin görev yaptıkları sınıf düzeyine göre mesleki doyum
düzeyleri açısından yapılan analiz sonucunda aldıkları puanların aritmetik ortalama ve
standart sapma değerleri görülmektedir. Buna göre 1.sınıf öğretmenlerinin okuttukları
sınıf düzeyine göre mesleki doyum düzeyi aritmetik ortalaması 70.12; 2.sınıf
öğretmenlerinin mesleki doyum düzeyi aritmetik ortalaması 70.12; 3.sınıf
öğretmenlerinin mesleki doyum düzeyi aritmetik ortalaması 71.05; 4.sınıf
öğretmenlerinin mesleki doyum düzeyi aritmetik ortalaması 70.86 ve 5.sınıf
öğretmenlerinin mesleki doyum düzeyi aritmetik ortalaması 71.15’tir.
Öğretmenlerin Mesleki Doyum Ölçeğinden aldıkları puanların görev yapılan sınıf
düzeyine göre karşılaştırılması tek yönlü varyans analizi ile yapılmıştır. Analiz
sonuçları Tablo-33’te sunulmuştur.
Tablo.33 Mesleki Doyum Ölçeği Puanlarının Görev Yapılan Sınıf Düzeyine Göre
Karşılaştırılması Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları
Okt. Sınıf Düzeyi N X SS 1.sınıf 78 70.12 7.66 2.sınıf 86 70.12 5.66 3.sınıf 91 71.05 6.60 4.sınıf 81 70.86 6.95 5.sınıf 84 71.15 5.57 Toplam 420 70.67 6.50
Kareler top. SD Kareler ort. F p Scheffe-F Gruplar arası 84.43 4 21.10
0.497
.738
Fark Önemsiz Gruplar içi 17625.53 415 42.471 Toplam 17709.96 419
92
Tablo–33’te öğretmenlerin mesleki doyum ölçeğinden aldıkları puanların
ortalamalarının görev yapılan sınıf düzeyine göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde
farklılaşmadığı görülmektedir.
4.3. Öğretmenlerin Yeni İlköğretim Programlarını Kabullenme Düzeyi ile Mesleki
DoyumDüzeyleri Arasındaki Korelasyon
Tablo.34 Öğretmenlerin Yeni İlköğretim Programlarını Kabullenme Düzeyi ile
Mesleki Doyum Düzeyleri Arasındaki Korelasyon
** P< .01
Tablo–34’te öğretmenlerin yeni ilköğretim programlarını kabullenme düzeyleri ve
mesleki doyum düzeyleri arasındaki korelasyon görülmektedir. P=.000 olması anlamlı
bir ilişki olduğunu göstermektedir. Bu durumda öğretmenlerin yeni ilköğretim
programlarını kabullenme düzeyleri ve mesleki doyum düzeyleri arasında (‘‘r’’ değeri
pozitif olduğundan) doğrusal ve pozitif yönde bir ilişki vardır denilebilir. Ayrıca ‘‘r’’
değerinin eğitim ortamı için r= .351 olması ve p= .000 olması sonucunda ilişki, düşük
düzeyde pozitif yönde anlamlı bir ilişkidir sonucuna ulaşılabilir. Programları tanıma için
r= .393 olması ve p=.000 olması sonucunda ilişki, düşük düzeyde pozitif yönde anlamlı
bir ilişkidir sonucuna ulaşılabilir. Programları benimseme için r= .256 olması ve p=.000
olması sonucunda ilişki, düşük düzeyde pozitif yönde anlamlı bir ilişkidir sonucuna
ulaşılabilir. Programları uygulama için r= .387 olması ve p=.000 olması sonucunda
ilişki, düşük düzeyde pozitif yönde anlamlı bir ilişkidir sonucuna ulaşılabilir.
Pearson Moment korelasyon sonuçlarından da anlaşılacağı gibi yeni ilköğretim
programlarını kabullenme düzeyleri ve mesleki doyum düzeyleri arasında pozitif yönde
bir ilişkinin olması; mesleki doyum düzeyi yüksek olan bir öğretmenin yeni ilköğretim
programlarını kabullenme düzeyinin de yüksek olabileceği, mesleki doyum düzeyi
düşük olan bir öğretmenin yeni ilköğretim programlarını kabullenme düzeyinin de
düşük olabileceği şeklinde açıklanabilir. Yeni ilköğretim programlarını kabullenme
Eğitim Ortamı
Programları Tanıma
Programları Benimseme
Programları Uygulama
r r r r Mesleki Doyum .351** .393** .256** .387**
93
düzeylerinin mesleki doyum düzeyleri ile ilişkisinin anlamlı olup olmadığını belirlemek
için yapılan korelasyon sonuçlarına göre; mesleki doyum düzeyi yüksek olan
öğretmenler yeniliklere daha açık olabileceğinden yeni ilköğretim programlarını
kabullenme düzeylerine bu durum olumlu yansımıştır.
94
BÖLÜM V
TARTIŞMA ve YORUM
Araştırma sonucunda elde edilen bulgular, araştırmada yer alan bağımsız
değişkenlere göre ele alınıp yorumlanmıştır.
5.1. Cinsiyete Göre Bulguların Yorumu
Cinsiyet değişkenine yönelik yapılan istatistiksel analizler sonucunda, öğretmenlerin
yeni ilköğretim programlarını kabullenme düzeylerinin cinsiyete göre anlamlı bir
şekilde farklılaştığı görülmüştür. Tüm alt boyutlarda bayanların erkeklerden daha
yüksek ortalamaya sahip olduğu görülmüş ve bayan öğretmenlerin yeni ilköğretim
programlarını kabullenme düzeyleri, erkeklerden daha yüksektir bulgusuna ulaşılmıştır.
Araştırmada elde edilen bulguları destekler nitelikte araştırmaların mevcut olduğu
yapılan literatür taraması sonucu görülmüştür.
Yıldırım ve Öztürk (2002) yaptıkları çalışmada ilköğretim I. kademede görevli
bayan öğretmenlerin, meydana gelen değişimleri eğitim ortamına daha çabuk
yansıttığını, öğrenci özelliklerine daha ayrıntılı yer verdiğini, günlük plan yeterlilik ve
verimliliğinde erkek öğretmenlere göre daha olumlu tutum geliştirdiklerini
belirtmişlerdir.
Günbayı ve Akdeniz (2007) yaptıkları araştırma sonucunda bayan öğretmenlerin
kendilerini geliştirebilmek için daha çok çaba sarf ettikleri sonucuna ulaşmışlardır.
Kaçan (2004), sınıf öğretmenlerinin mesleki gelişime ilişkin isteklilik düzeylerini
incelediği araştırmanın sonucunda, ilköğretim I. Kademe sınıf öğretmenlerinin mesleki
gelişimin bilincinde oldukları, bunun için çaba harcadıkları ve bu çabanın da cinsiyete
göre değiştiğini belirtmiştir (Akt:İpek ve Uçar, 2005).
Bu konuda Gömleksiz (2005) tarafından yapılan araştırmada, değişen eğitim
programlarına ilişkin öğretmen görüşleri incelenmiş ve benimseme düzeyleri açısından
erkek öğretmenler lehine fark bulunmuştur.
95
Araştırmaya katılan öğretmenlerin mesleki doyum düzeylerinde de cinsiyet
değişkenine göre bayan öğretmenlerin lehine anlamlı bir farklılık bulunmuştur.
Miskel ve Cecil (1972) devlet okullarında çalışan öğretmenlerin işlerine karşı olan
motivasyonları ve iş doyumları konusunda yaptıkları araştırmada hem birinci kademede
hem II. kademede görev alan bayan öğretmenlerin iş doyum düzeylerinin daha yüksek
olduğunu, işlerine adaptasyonları ve işleri için gelişime açık olma düzeylerinin de erkek
öğretmenlere göre daha yüksek bulunduğunu belirtmişlerdir.
Lissman ve Gigerich (1990) yaptıkları bir araştırmada bayan sınıf öğretmenlerinin iş
doyum düzeylerini daha yüksek bulmuşlar ve sınıf ortamını düzenlemede, etkinliklerde
daha fazla zaman harcadıklarını, daha çok ilgi gösterdikleri belirtmişlerdir.
Boydak (2007) Mardin il merkezi ve Midyat ilçesinde devlet ilköğretim okullarında
görev yapan 138 öğretmen ile gerçekleştirdiği araştırmada erkek öğretmenlerin, bayan
öğretmenlere göre toplumun beklentilerine uygun öğrenci yetiştirebilme konusunda
kendilerini daha yeterli bulduklarını, yöneticilerin öğretmenlere kendi sorumluluklarını
yerine getirme konusunda erkek öğretmenlerin kendilerine daha fazla güven duyduğunu
düşündüğünü, meslektaşlarıyla dayanışma içinde olma ve okulda dinlenme fırsatı
bulabilme imkânları bakımından da yine erkek öğretmenlerin bayan öğretmenlere göre
daha olumlu görüşlere sahip olduğu sonuçlarını bulmuştur.
Bayan öğretmenler çalışma koşullarında meslektaşları ile daha iyi iletişim kurmuş,
bu durum mesleğinde yeniliklere karşı daha istekli olma durumlarını sağlamış olabilir.
Erkek öğretmenler, çalışma ortamında genellikle mesleğin gelir düzeyi toplumsal
anlamda yetersiz görüldüğünden geçim derdinde olup ek iş yapıyor olabilir. Erkek
öğretmenler, zamanlarını mesleki yayınları takip etme ve mesleki gelişime açık olma
konusunda kullanma ve değişimleri kabullenme davranışını göstermemiş olabilirler.
Ayrıca okulda çalışma süreleri açısından bayan öğretmenlerin mesleği çalışma saati
olarak genellikle ideal görmeleri iş tatmin düzeylerini olumlu etkilemiş olabilir ve
doyum düzeylerinin bayanlar lehine bulunmasını sağlamış olabilir.
96
5.2. Mesleki Kıdeme Göre Bulguların Yorumu
Araştırmada öğretmenlerin yeni ilköğretim programlarını kabullenme düzeyleri
(eğitim ortamı, programları tanıma, programları uygulama alt boyutları açısından)
arasında mesleki kıdeme göre anlamlı farklar bulunmaktadır. Eğitim ortamı ve
programları uygulamada, kabullenme düzeyi en yüksek olan grup, kıdemi 26 yıl ve
daha çok olan öğretmenlerdir.
Ergün ve Yüksel (2005) mesleki kıdem arttıkça öğretmenlerin iş doyumu arttığını
ve mesleki kıdem arttıkça sınıfta öğrencilerle daha iyi bir iletişim ortamı sergilediklerini
vurgulamıştır. Buna göre mesleki kıdemi fazla olan öğretmenlerin yenilikleri kabul
etmede önemli olan meslek doyum düzeylerinin yüksek olacağı ve daha olumlu
yaklaşabilecekleri söylenebilir. Ergün ve Yüksel’in (2005) araştırma sonuçları bu
araştırma bulgularını desteklemektedir.
Öğretmenlerin, kıdeme göre mesleki doyum düzeyleri arasında da anlamlı fark
bulunmuştur. Anlamlı farklılığın 1) 5 yıl ve daha az kıdeme sahip; 2) 6–11 yıl kıdeme
sahip; 3) 12–15 yıl kıdeme sahip; 4) 16–20 yıl kıdeme sahip; 5) 21–25 yıl kıdeme sahip
ve 6) 26 yıl ve daha fazla kıdeme sahip olmak üzere 2-4 ; 2-5; 2-6 ve 3-6 gruplar arası
olduğu görülmüştür.
Dolunay (2001) tarafından yapılan araştırma sonucunda, mesleki kıdem arttıkça
kişisel başarının da arttığı ve öğretmenlerin iş doyum düzeyinin kıdeme göre en düşük
olduğu grup, 1–5 yıl kıdeme sahip öğretmenler; iş doyumlarının en yüksek olduğu grup
ise 24 yıl ve daha fazla kıdeme sahip öğretmenler olduğu belirtilmiştir. Bu bulgu,
yapılan araştırmada elde edilen öğretmenlerin mesleki kıdemi arttıkça iş doyumlarının
arttığı bulgusuyla benzerlik göstermektedir.
Hickson ve Oshagbemi (1999) yaptıkları araştırmada çalışma yerinde uzun yıl
geçiren bireylerin doyum düzeyinin yüksek olduğu sonucunu elde etmişlerdir.
Araştırmacılar bu durumun nedenini, deneyimin uyumu arttırması, aynı alanda veya
aynı kurumdaki çalışma süresi fazla olan çalışanların iş tatminin de yüksek olacağı
şeklinde ifade etmişlerdir.
97
Araştırma merkez ilçelerde uygulanan bir araştırma olduğundan mesleki kıdemi
fazla olan öğretmenlerin çalıştıkları okulda geçirdikleri hizmet süresi dikkate alınırsa,
bulunduğu okulda yıllardır fazla değişikliğe uğramayan bir kadro ile çalışan
öğretmenlerin doyum düzeylerinin bu durumdan olumlu etkilenmiş olabileceği
söylenebilir.
Mesleki kıdemi fazla olan öğretmenlerin doyum düzeyi ve kabullenme düzeyleri
yüksek bulunmuştur. Bu konuda araştırma yapan Glisson ve Durick (1988) işte çalışma
süresinin işe benliğinden bağlı olmayı arttırdığını ve işte geçirilen sürenin aynılığının
değişime açık olma isteğine neden olduğunu belirtmişlerdir (Akt:Balay, 2000).
Kartal (2005) tarafından yapılan araştırmada da motivasyon, bağlılık ve kabullenme
açısından sınıf öğretmenleri arasında kıdeme göre, iş doyumu boyutunda 11- 20 yıl ile
21 yıl ve üstü gruplar arasında 21 yıl ve üstü lehine olmak üzere farklılığın olduğu
belirlenmiştir. Motivasyon ve bağlılık konusunda da 10-20 yıl arasında olanlar ile 21 yıl
ve üstü kıdeme sahip olanlar arasında 21 yıl ve üstü kıdeme sahip olanlar lehine anlamlı
fark bulunmuştur.
Bu bulgular araştırma sonucu elde edilen; kıdemi fazla olan öğretmenlerin mesleki
doyum düzeylerinin yüksek olması ve yeni ilköğretim programlarını kabullenme
düzeylerinin yüksek olması bulgularını desteklemektedir.
Aynı kurumda daha fazla süre geçiren öğretmenler kendilerini daha rahat hissetmiş,
bu durum mesleki doyum düzeylerine yansımış olabilir. Mesleki kıdemi düşük olan
öğretmenler denetlenme ve bu denetleme sonucu eleştirilme hissini daha fazla
yaşadığından, bu durum mesleklerini yaparken tedirgin olmalarına sebep olmuş olabilir.
Okul idarecileri ve veliler mesleki kıdemi az olan öğretmenlere kıdem ve başarı
ilişkisine bağlı olarak bazen olumsuz eleştiriler yapabilmektedir. Bu durumu yaşayan
öğretmenlerin mesleki doyum ve değişimleri kabul etme düzeyleri daha düşük
bulunmuş olabilir. Mesleki kıdemi fazla olan öğretmenler, emeklilik konumuna
yaklaştıkça, olumsuz koşulları çok fazla dikkate almayarak yıpratıcı etki yaşamamış
olabilirler. Doyum düzeylerine de bu durum olumlu yansımış olabilir.
98
5.3. Eğitim Düzeyine Göre Bulguların Yorumu
Öğretmenlerin eğitim düzeyine göre kabullenme düzeylerine ait bulgularda, yeni
ilköğretim programlarının tüm alt boyutlarda önlisans mezunlarının lisans
mezunlarından daha yüksek ortalamaya sahip oldukları ve programları kabullenme
düzeylerinin daha yüksek olduğu görülmüştür. Eğitim düzeyine göre öğretmenlerin
mesleki doyum düzeyleri arasında da yine önlisans mezunu öğretmenlerin lehine
anlamlı fark bulunmuştur.
Kendi aldığı eğitimi devam ettirmek istemeyen ve sadece mesleki anlamda mezun
olduğu düzeyde devam etmek isteyen çalışanların mesleki doyumu daha yüksek olmuş
olabilir. Lisans mezunu öğretmenlerin mesleki beklentilerinin fazla olması ve bu
beklentileri sağlayan ortamlarda çalışamıyor olmaları; mesleki doyum düzeylerini
olumsuz etkilemiş olabilir. Ayrıca lisans mezunu öğretmen adaylarının mesleğe
başlamak için girdikleri merkezi sınav (KPSS) eğitimle ilgili bilgilerin en ince
ayrıntısına kadar bilinmesini gerektirmektedir. Bu nedenle lisans mezunları yeni
ilköğretim programlarına daha sorgulayıcı ve eleştirel yaklaşmış olabilir. Lisans
mezunları mevcut şartlarda programları uygulama imkanları açısından değerlendirmiş
olup, olumlu- olumsuz yanlarını belirlemiş olabilirler. Önlisans mezunları ise aldıkları
mesleki eğitim açısından yeni ilköğretim programlarının dayandığı temel yaklaşımları
sadece hizmet içi eğitimde gördüklerinden karşılaştırma yapma fırsatı bulamamış, direk
olumlu tutum geliştirip kabul etme eğilimi göstermiş olabilirler.
5.4. Mezun Olunan Okula Göre Bulguların Yorumu
Öğretmenlerin eğitim ortamı, programları tanıma, programları uygulama alt
boyutlarında kabullenme düzeyleri, mezun oldukları okul türü değişkenine göre anlamlı
bir şekilde farklılaşmaktadır. Bulgularda eğitim enstitüsü mezunu öğretmenler ile eğitim
fakültesi mezunu ve diğer fakültelerden mezun olan öğretmenler arasında eğitim
enstitüsü mezunu öğretmenler lehine anlamlı bir farklılık görülmektedir.
Kangalgil ve Dönmez (2003) yapmış oldukları bir çalışmada eğitim enstitüsü
mezunu olan öğretmenlerin öğrencilerin bedensel ve ruhsal gelişimlerinin önemine
inançları ve öğrenci merkezli eğitim anlayışına yakın olduklarını belirtmişlerdir. Bu
sonuçlar araştırma bulgularını desteklemektedir.
99
Morris ve Sherman’da (1981) daha ileri yaşta dahi eğitim düzeyi az olsa da
mesleki yeterlik duygusunun fazla olduğunu belirtmiştir (Akt. Balay, 2000, s.56). Bu
sonuçlar araştırma bulgularını desteklemektedir.
Araştırmada elde edilen bulgularla benzerlik göstermeyen çalışmalara da
rastlanmıştır. Özden (1997) tarafından yapılan bir araştırmada ise öğretmenlerin fakülte
veya enstitü çıkışlı olmalarının ve cinsiyetlerinin, örgütsel adanmışlık ve mesleki
doyum düzeyleri ile ilişkili olmadığı bulunmuştur.
Eğitim Fakültesi mezunu öğretmenlerin, aldıkları eğitim sonunda verdikleri çabalar
ile istihdam edilme düzeyleri arasında son yıllarda sorunlar görülmektedir. Bu yüzden
mesleğe idealist başlayan fakülte mezunu bir öğretmen çoğu kez tükenmişlik yaşayarak
idealistliğinden uzaklaşmaktadır. Beklentilerinin daha yüksek olabileceği düşünülürse,
mesleğe başladıklarında çalıştıkları ortamda beklentilerinin karşılanamaması mesleki
doyum düzeylerini de olumsuz etkilemiş olabilir.
5.5. Görev Yapılan Okulun Bulunduğu Çevrenin Sosyo-Ekonomik Düzeyine Göre
Bulguların Yorumu
Öğretmenlerin, eğitim ortamı, programları tanıma, benimseme ve uygulama alt
boyutlarında kabullenme düzeylerinin çalıştıkları okulun sosyo-ekonomik düzeyine
göre anlamlı bir şekilde farklılaştığı görülmüştür. Üst sosyo-ekonomik çevrede bulunan
okullarda çalışan öğretmenlerin iş doyum düzeyleri ve yeni ilköğretim programlarını
kabullenme düzeyleri daha yüksek bulunmuştur. Eğitim ortamı düşünüldüğünde yeni
programın uygulanması için gereken şartlar, okulun fiziki yapısı, bulunduğu sosyal
çevrenin sosyo-ekonomik düzeyinden etkilenmektedir.
Üç farklı sosyo-ekonomik düzeye sahip okulda görev yapan sınıf öğretmenlerinin,
mesleki doyum düzeyleri arasında da anlamlı fark vardır. Üst, orta ve alt sosyo-
ekonomik düzeye sahip olan okullarda görev yapan öğretmenlerin mesleki doyum
düzeyleri üst-orta, üst-alt ve orta-alt sosyo-ekonomik düzeye sahip olan okullar olarak
farklılık göstermektedir. Minibaş’ın (1990) devlet ve özel ilkokul öğretmenlerinin iş
doyumlarını ölçtüğü araştırmasında, devlet okullarındaki öğretmenlerin iş doyumlarının
daha düşük olduğu ortaya çıkmıştır (Akt. Çetinkanat, 2000).
100
Brush, Moch ve Pooyan’ın (1987) araştırmalarında mesleki kıdemin örgüt yapısı
ile ilişkili olarak iş doyumunu artırıcı ya da sınırlayıcı bir etkisinin olduğunu, ayrıca
cinsiyetin örgüt yapısı ile etkileşerek iş doyumunun artmasına ya da azalmasına neden
olduğunu erkeklerin bayanlara göre, özel sektörde kamusal sektörde sağladıklarından
daha fazla doyum sağladıklarını belirtmişlerdir. Ken ve Pat (2007) ise olumsuz
koşulların en çok öğretmenlerin bireysel etkililik hislerini, profesyonel yararlı görme-
hissetme düzeylerini ve iş doyum düzeylerini etkilediği belirtilmiştir. Alt sosyo-
ekonomik düzeyde bulunan çevredeki okullarda çalışan öğretmenler bu durumdan
olumsuz etkilenmiş ve kendilerini yararlı görme konusunda yetersizlik duygusu
yaşayarak bunu kabul düzeylerine yansıtmış olabilirler.
Öğretmenlerin programa yönelik duyuşsal özellikleri programların başarılı bir
şekilde uygulanmasında önemlidir. Bireyin çalışma ortamının nasıl olduğu ve
düzenlenmesine dair kendini mesleğini yaparken rahat hissetmesi ilişkisi
düşünüldüğünde; yeterli araç-gereç ve donanıma sahip, sosyo-ekonomik düzey
açısından üst olan çevrede bulunan okullarda görev yapan öğretmenler duyuşsal açıdan
kendilerini daha rahat hissetmektedir. Üst sosyo-ekonomik düzeyde olan çevrede
bulunan okulda görev yapan öğretmen kendine sunulan imkanların yeterliliği ile
mesleğine olumlu tutum geliştirmiş olabilir.
Karaköse ve Kocabaş (2006) tarafından özel ve devlet okullarında görev yapan
öğretmenlerin beklentilerinin iş doyumu etkileri incelenmiş ve öğretmenlerin mesleki
beklentilerinin iş doyumlarında ve motivasyonlarında okul türüne göre özel okulda
görev yapanlar lehine anlamlı fark bulunmuştur. Özel okulda görev yapan
öğretmenlerin bulundukları ortamın daha yeterli olduğunu ve devlet okulunda görev
yapanlara göre okullarının kendilerine, bulundukları çevrede itibar kazandırdığını
belirtmede daha olumlu düşündükleri belirtilmiştir.
Sosyo-ekonomik düzeyi yüksek olan çevredeki okullarda görev yapan öğretmenler
çalışma ortamında kendilerini rahat hissedebileceğinden, etkili iletişim kurmuş olabilir.
Ayrıca sosyo-ekonomik düzeyi düşük olan çevrelerde bulunan okullarda, öğretmenler
çalışma koşullarından olumsuz etkilenmiş, mesleki gelişimi sağlayıcı ve onları
uygulama isteği duymamış olabilirler.
101
Yeni ilköğretim programlarının özellikle materyal zenginliği gerektirmesi ve
kırtasiye yükünün fazla olması, araştırma ve inceleme beklentileri düşük sosyo-
ekonomik düzeyde bulunan çevrelerdeki okullarda görev alan öğretmenlerin
programları uygulama ve benimseme düzeylerini olumsuz etkilemiş olabilir.
5.6. Görev Yapılan Sınıf Düzeyine Göre Bulguların Yorumu
Öğretmenlerin okuttukları sınıf düzeyine göre eğitim ortamı, programları tanıma,
programları benimseme ve programları uygulama alt boyutlarının hepsinde yeni
ilköğretim programlarını kabullenicilik düzeyleri arasında anlamlı bir fark
bulunmamıştır.
Eğitim Programlarına yönelik yapılan değişikliklerin tüm sınıf düzeylerinde aynı
anda uygulamaya koyulması öğretmenlerin görev yaptıkları sınıf düzeyine göre
kabullenme düzeylerinde anlamlı fark oluşturmamış olabilir.
Mesleki doyum düzeylerinin okutulan sınıf düzeyine göre incelenmesi sonucunda da
anlamlı bir farklılık görülmemiştir. Sumsion ve Jenifer (2007) tarafından anaokulunda
görevli öğretmenlerin gün boyu çocuklarla ilgilenmek durumunda olmalarından dolayı,
iş gününe dayanabilme düzeyleri ile iş doyumları arasındaki ilişkiye dair yapılan
araştırmada; çalışma saatinin hem öğle hem sabah olmasının öğretmeni olumsuz
etkilediği ve iş doyumunu azalttığı sonucu bulunmuştur. Bu durumun baskı unsuru
olarak görüldüğü ve tüm gün çalışan öğretmenin güçsüz bir bedene sahip olmasının,
sınıfta dayanabilme ve tahammül etme düzeyini olumsuz etkilediği belirtilmiştir.
Bu araştırmada sınıf öğretmeni olarak görev yapan öğretmenlerle çalışıldığından,
bulundukları kurumda ders verme sorumlulukları arasında çok fazla değişiklik
olmamasından dolayı, mesleki doyum düzeyleri de okuttukları sınıf düzeylerinden
etkilenmemiştir denilebilir.
5.7. Öğretmenlerin Yeni İlköğretim Programlarını Kabullenme Düzeyleri ile
Mesleki Doyum Düzeyleri Arasındaki İlişkiye Yönelik Yorum
Araştırma sonucunda öğretmenlerin yeni ilköğretim programlarını kabullenme
düzeyleri ve mesleki doyum düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür.
102
Bu durumda öğretmenlerin mesleki doyum düzeyi arttıkça, öğretim programlarındaki
değişimleri kabul etme düzeyleri de artmıştır.
Sağlam (2007) mesleki doyumun yüksek olmasının, bireylerin daha etkili ve verimli
çalışmalarını sağlamada etkili olduğunu belirtmiştir. Eğitimde gelişmeleri takip etme ve
onları uygulamaya açık olma ile başarılı olma ilişkisi düşünüldüğünde, mesleki doyumu
yüksek olan öğretmenlerin öğretim programlarındaki değişimleri kabullenme düzeyleri
de yüksektir denilebilir. Mesleki doyum düzeyi yüksek olan öğretmenler işlerine karşı
daha olumlu tutum geliştirmiş ve meslekten haz alma düzeyleri yüksek olduğundan bu
durumda mesleki gelişime açık olma ve değişimleri kabul etme düzeyleri de yüksek
bulunmuş olabilir.
103
BÖLÜM VI
SONUÇ ve ÖNERİLER
Bu bölümde araştırmanın sonuçları ile uygulamalara ve ileride yapılacak olan
araştırmalara yönelik önerilere yer verilmiştir.
6.1. Sonuç
İlköğretim okullarının I. kademesinde görev yapan sınıf öğretmenlerinin, yeni
ilköğretim programlarını kabullenme düzeyleri ve mesleki doyum düzeylerinin bazı
sosyo-demografik değişkenlere göre incelenmesi ve bu düzeyler arasındaki ilişkinin
anlamlılık durumuna bakılması sonucunda aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır.
1. Öğretmenlerin yeni ilköğretim programlarını kabullenme düzeylerinde cinsiyete
göre eğitim ortamı, programları tanıma, programları benimseme ve programları
uygulama alt boyutlarında anlamlı farklılık bulunmuştur. Tüm alt boyutlarda bayanların
erkeklerden daha yüksek ortalamaya sahip oldukları görülmüştür. Dolayısıyla
bayanların yeni ilköğretim programlarını kabullenme düzeyleri erkeklerden daha
yüksek bulunmuştur.
Araştırmaya katılan öğretmenlerin mesleki doyum düzeylerinde de cinsiyet
değişkenine göre bayan öğretmenlerin lehine anlamlı farklılık bulunmuştur.
2. Öğretmenlerin mesleki kıdem açısından yeni ilköğretim programlarını kabullenme
düzeylerinde eğitim ortamı, programları tanıma, programları uygulama alt boyutları
açısından anlamlı farklar bulunmuştur. Programları benimseme boyutunda bir fark
bulunamamıştır.
Eğitim ortamı alt boyutunda anlamlı farklılık, 1) 5 yıl ve daha az kıdeme sahip; 2)
6–11 yıl kıdeme sahip; 3) 12–15 yıl kıdeme sahip; 4) 16–20 yıl kıdeme sahip; 5) 21–25
yıl kıdeme sahip ve 6) 26 yıl ve daha fazla kıdeme sahip olmak üzere 1–6, 2–6, 3–6, 4–
6, 5–6, 1–2 ve 2–5 gruplar arası bulunmuştur. Programları tanıma alt boyutunda anlamlı
farklılık 1–2, 2–5, 2–6, 3–6, 4–6 grupları arasında bulunmuştur. Kabullenme düzeyi en
yüksek olan öğretmen grubunun kıdemi 5 yıl ve daha az olan grup olmasına karşın en
104
düşük grup kıdemi 6–11 yıl olan gruptur. Programları uygulama açısından anlamlı
farklılığın ise 1–2, 2–6, 3–6 grupları arasında olduğu görülmüştür. Kabullenme düzeyi
en yüksek olan öğretmen grubunun kıdemi 26 yıl ve daha çok olmasına karşın, en az
olan grup kıdemi 6–11 yıl olan grup bulunmuştur.
Öğretmenlerin, mesleki kıdeme göre mesleki doyum düzeyleri arasında anlamı bir
fark bulunmuştur. Anlamlı farklılığın 1) 5 yıl ve daha az kıdeme sahip; 2) 6–11 yıl
kıdeme sahip; 3) 12–15 yıl kıdeme sahip; 4) 16–20 yıl kıdeme sahip; 5) 21–25 yıl
kıdeme sahip ve 6) 26 yıl ve daha fazla kıdeme sahip olmak üzere 2-4 ; 2-5; 2-6 ve 3-6
gruplar arası olduğu görülmüştür.
3. Eğitim düzeyine göre yeni ilköğretim programlarını eğitim ortamı, tanıma,
benimseme ve uygulama boyutunda kabullenme düzeyleri arasında önlisans mezunu
öğretmenlerin lehine anlamlı fark görülmüştür.
Eğitim düzeyine göre öğretmenlerin mesleki doyum düzeyleri arasında da yine
önlisans mezunu öğretmenlerin lehine anlamlı fark bulunmuştur.
4. Öğretmenlerin yeni ilköğretim programlarının eğitim ortamı, programları tanıma,
programları uygulama alt boyutlarında kabullenme düzeylerinde, mezun oldukları okul
türüne göre anlamlı farklılık görülmüştür. Anlamlı farklılığın ‘‘eğitim ortamı’’ alt
boyutunda 1) Eğitim Enstitüsü, 2) Eğitim Yüksek Okulu, 3) Eğitim Fakültesi ve 4)
Diğer seçeneği olmak üzere; 1–2, 1–3, 1–4, 2–3, 2–4, 3–4 arasında anlamlı fark
bulunmaktadır. Programları tanıma boyutunda ise 1–2, 1–3, 1–4, 2–3, 2–4, 3–4 arasında
anlamlı fark bulunmaktadır. Eğitim enstitüsü mezunu öğretmenler ile eğitim fakültesi
mezunu ve diğer fakültelerden mezun olan öğretmenler arasında eğitim enstitüsü
mezunu öğretmenler lehine anlamlı bir farklılık bulunmuştur. Programları uygulama
boyutunda ise 1–2, 1–3 ve 1–4 arasında anlamlı fark bulunmaktadır. Programları
benimseme alt boyutunda öğretmenlerin mezun oldukları okul türüne göre kabullenme
düzeyleri arasında, anlamlı bir fark bulunmamıştır.
Mesleki doyum düzeyleri, öğretmenlerin mezun oldukları okul türüne göre
incelenmiş ve 1) Eğitim Enstitüsü, 2) Eğitim Yüksek Okulu, 3) Eğitim Fakültesi ve 4)
Diğer seçeneği olmak üzere; (1–3, 1–4, 2–3, 2–4) eğitim enstitüsü mezunu öğretmenler
105
lehine eğitim fakültesi ve diğer fakülte mezunları arasında anlamlı fark bulunduğu
görülmüştür. Ayrıca eğitim yüksek okulu mezunları lehine, eğitim fakültesi ve diğer
fakülte mezunları arasında da anlamlı fark bulunmuştur.
5. Öğretmenlerin, yeni ilköğretim programlarını eğitim ortamı, programları tanıma,
benimseme ve uygulama alt boyutlarında kabullenme düzeylerinde çalıştıkları okulun
sosyo-ekonomik düzeyine göre anlamlı bir şekilde farklılık bulunmuştur. Programları
tanıma boyutunda farklılığın yalnız üst SED’e sahip okullarda görev yapanların lehine
üst-orta ve üst-alt SED’e sahip olan okullarda görev yapan öğretmenler arasında olduğu
görülmüştür.
Programları benimseme boyutunda da yalnız üst SED’e sahip çevrede yer alan
okullarda görev yapan öğretmenlerin hem orta ve hem de alt SED’e sahip olan
okullarda görev yapan öğretmenlerle kabullenme düzeyleri arasında anlamlı farklılık
olduğu görülmüştür. Programları uygulama boyutunda ise her üç SED’e sahip okullarda
görev yapan öğretmenlerin kabullenme düzeyleri arasında anlamlı fark bulunmuştur.
Mesleki doyum düzeyleri incelendiğinde üç farklı sosyo-ekonomik düzeye sahip
okulda görev yapan sınıf öğretmenlerinin, mesleki doyum düzeyleri arasında anlamlı
fark vardır. Üst, orta ve alt sosyo-ekonomik düzeye sahip olan okullarda görev yapan
öğretmenlerin mesleki doyum düzeyleri arasındaki farkın; üst sosyo-ekonomik düzeye
sahip olan çevrelerde bulunan okullarda görev yapan öğretmenlerin lehine olmak üzere
üst-orta, üst-alt ve orta-alt sosyo-ekonomik düzeye sahip olan okullarda olduğu
görülmüştür.
6. Öğretmenlerin okuttukları sınıf düzeyine göre eğitim ortamı, programları tanıma,
programları benimseme ve programları uygulama alt boyutlarının hepsinde yeni
ilköğretim programlarını kabullenme düzeyleri arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır.
Mesleki doyum düzeylerinin okutulan sınıf düzeyine göre incelenmesi sonucunda da
anlamlı bir farklılık görülmemiştir.
106
7. Araştırmaya katılan öğretmenlerin yeni ilköğretim programlarını kabullenme
düzeyleri ve mesleki doyum düzeyleri arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki
bulunmuştur.
6.2. Öneriler
Araştırma bulguları göz önünde bulundurularak, uygulamaya ve daha sonra konuyla
ilgili çalışmalar yapacak olan araştırmacılara yönelik önerilere yer verilmiştir.
6.2.1. Uygulamalara Yönelik Öneriler
1. Araştırma sırasında öğretmenlerin çoğu yeni ilköğretim programları konusunda
eksiklikleri olduğunu, bu konuda özellikle uygulama ve ölçme değerlendirme hakkında
bilgilendirilmeye ihtiyaç duyduklarını belirtmişlerdir. Bu konuda ilgililer tarafından
önlemler alınarak hizmet içi eğitim kursları, seminerler düzenlenebilir.
2. Cinsiyete ilişkin bulgulara dikkat edildiğinde bayan öğretmenlerin lehine çıkmış
olmasına bağlı olarak, çalışma koşullarında erkek öğretmenlerin kendilerini nasıl
hissettiklerine yönelik çalışmalar yapılarak, destek verici, okullarda mesleki
paylaşımları arttırıcı çalışmalar yapılabilir.
3. Üst SED’e sahip çevrede bulunan okullarda çalışan öğretmenlerin, iş doyum
düzeyleri ve yeni ilköğretim programlarını kabullenme düzeylerinin daha yüksek
olmasından dolayı eğitim ortamı düşünüldüğünde yeni programın uygulanması için
önlemlerin alınması gerekmektedir. Sınıf mevcutları aza indirilmeli, okulun kaynak
sıkıntısına çözüm bulunmalı ve gerekli materyaller temin edilmelidir.
4. Yeni ilköğretim programlarını kabullenme düzeylerinde öğretmenlerin mesleki
kıdemine göre anlamlı fark bulunmasına dayalı olarak, özellikle mesleki doyumun
mesleği isteyerek seçme ilişkisi göz önünde bulundurulmalı ve ilköğretimden
başlayarak ilgi, isteğe dayalı mesleki yönlendirme çalışmaları yapılmalıdır. Bu şekilde
isteyerek öğretmen olan ve mesleğinde doyum düzeyi sağlamaya olumlu yaklaşan
bireyler yetiştirilmesine önem verilmelidir.
107
5. Mesleki kıdem açısından, öğretmenlerin çalışma ortamında değişikliğe dayalı,
eğitimde değişimlerle her öğretmenin tanışması ve farklı okullarda görev yapmasına
fırsat verir şekilde düzenlemelerin yapılmasına özen gösterilmelidir. Göreve yeni
başlamış öğretmenlerin bilgilerinden yararlanılmalı ve kurum içinde kendilerine
deneyimsiz ve tecrübesiz gibi belirlemeler yapılmamalıdır. Kıdem yılı fazla olan
öğretmenler ve genç öğretmenlerin ortaklaşa çalışmalarına fırsat verir projeler
uygulanmalı ve birbirlerinden mesleki anlamda yararlanmaları sağlanmalıdır.
6. Öğretmenlerin, yeni ilköğretim programlarını kabullenme düzeyleriniyükseltmek
için ders kitaplarının içeriğine ilişkin görüşleri belirli aralıklarla alınmalı ve gerekli
düzenlemeler, programı uygulayıcı konumunda olan öğretmenlerin daha geniş katılım
sağlamasına fırsat verici çalışmalar yapılarak, fikirlerin alınması doğrultusunda
yapılmalıdır.
6.2.2. İleride Yapılacak Araştırmalara Yönelik Öneriler
1. Bu araştırma Adana ili merkez Seyhan ve Yüreğir ilçelerinde görev yapan ve
örnekleme dahil edilen İlköğretim okullarının I. kademesinde görev yapan sınıf
öğretmenleri ile sınırlıdır. Aynı araştırma ilköğretim programlarında II. Kademeye
yönelik yapılan değişimler olduğundan, ilköğretim II. Kademede görev yapan branş
öğretmenleri ile yapılabilir ve sonuçlar karşılaştırılabilir.
2. Araştırmada nicel veriler toplanmıştır. Başka çalışmalarda öğretmenlerin
kabullenme düzeyleri ve mesleki doyum düzeylerine ilişkin nitel araştırmalar
yapılabilir.
3. Bu araştırmada kabullenme düzeyi ile mesleki doyum ilişkisine bakılmıştır.
Başka bir araştırmada motivasyonları incelenebilir. Mesleki doyumun temelinde yatan
motive olma koşulları incelenerek sonuçlar karşılaştırılabilir.
4. Mesleki doyum düzeyi düşük olan öğretmenlerin sınıflarında okuyan öğrencilerin
başarılarının bu durumdan nasıl etkilendiği araştırılabilir.
5. Mesleki doyum düzeyini etkileyen kişilik özellikleri araştırılabilir.
108
KAYNAKÇA
Açıkgöz, K. (2006), Aktif Öğrenme (8. Basım), İzmir: Kanyılmaz Matbaası.
Akbaba, T. (2004), ‘‘ Cumhuriyet Döneminde Program Geliştirme Çalışmaları’’, Bilim
ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi, Ağustos-Eylül, s. 5, ss. 54–55.
Akçay, C. (2006), Türk Eğitim Sistemi, Ankara: Anı Yayıncılık.
Akyüz, Y. (2004), Türk Eğitim Tarihi (9.Basım), Ankara: Pegem A Yayınları.
Altaş, A. (1992), ‘‘Türk Eğitim ve Endüstri Yöneticilerinin İş Doyumu Düzeylerinin
Analizi’’, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, ODTÜ Eğitim Fakültesi,
Ankara.
Artut, P., Bal, P. (2007), ‘‘ İlköğretim Birinci Kademe Matematik Öğretim
Programının Değerlendirilmesi’’, III. Sosyal Bilimler Eğitimi Kongresi Bildiri
Özeti 17–18–19 Haziran, 2007, ss. 37, Adana: Çukurova Üniversitesi.
Atay, D. (2003), Öğretmen Eğitiminin Değişen Yüzü, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Aytaç, T. (2003), ‘‘ 21. Yüzyılın Başında Öğretmenin Değişen Rolleri’’, Bilim ve Aklın
Aydınlığında Eğitim Dergisi, s.45, ss. 4.
Bağcı, N. (2003), ‘‘Öğretim Sürecinde Öğrenciye ve Öğrenim Amacına Yönelik Yeni
Yaklaşımlar’’, Milli Eğitim Dergisi, Yaz, s.159.
Bakioğlu, A., Özcan, K. (2001), ‘‘İlköğretim Okul yöneticilerinin Kariyer
Gelişimleri’’, Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri Dergisi,
c. 1, s.1. ss.39-57
Balay, R. (2000), Yönetici ve Öğretmenlerde Örgütsel Bağlılık, Ankara: Nobel Yayın
Dağıtım.
Balcı, A. (1985), ‘‘Eğitim Yöneticisinin İş Doyumu’’, Yayımlanmamış Doktora Tezi,
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Balcı, A. (1997), Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntem, Teknik ve İlkeler (2.Basım),
Ankara: Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları.
Başaran, İ.E. (2006), Türk Eğitim Sistemi ve Okul Yönetimi. Ankara: Beta Basım Yayım
Dağıtım
Bayındır, N., Ulu, M. (2007), ‘‘Yeni Müfredatla Sınıfta Sergilenen Öğretimsel
Davranışlar Üzerine Bir İnceleme’’. III. Sosyal Bilimler Eğitimi Kongresi
Bildiri Özeti, 17–18–19 Haziran, 2007, ss.151, Adana: Çukurova
Üniversitesi.
109
Bektaş, A. (2007), ‘‘Ses Temelli Cümle Yöntemiyle Gerçekleştirilen İlk Okuma Yazma
Öğretiminin Değerlendirilmesi’’, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana.
Bıkmaz Hazır, F.(2006), ‘‘Yeni İlköğretim Programları ve Öğretmenler’’, Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, c.39, s.1, ss. 99–116.
Bilen, M. (2002), Plandan Uygulamaya Öğretim (6. Basım), Ankara: Anı Yayıncılık.
Binbaşoğlu, C. (1999), ‘‘Cumhuriyet Döneminde İlkokul Programları’’, Cumhuriyeti’in
75. Yılında Eğitim. İstanbul: İş Bankası Yayınları.
Bindhu, C. M. Sudheeeshkumar, P. K. (2005), ‘‘Job Satısfaction and Stres Coping
Skills of Primary School Teachers’’ Educatıon Resources Information Center,
N/AED49258.
Borg, M.G., Falzon, J.M.(1989), ‘‘Stress and Job Saticfaction Among Primary School
Teachers in Malta’’, Educational Review, s. 41, ss. 271–279.
Boydak, M. (2007), ‘‘Öğretmenlerin Çalışma Koşulları ile İş Doyumları Arasındaki
İlişki’’ Makalelerle Mardin III. Eğitim, Kültür, Edebiyat, Mardin Tarihi İhtisas
Kütüphanesi Yayın no: 9, ss.128–148.
Brush, D.H., Moch , M.K. ve Pooyan. A. (1987), “Individual Demographic
Differences and Job Satisfaction”, Journal of Occupational Behaviour,
c.8, s.2, ss. 139–150.
Butts, D.P, Raun, C. E.(1967), ‘‘A Study in Teacher Attitude Change’’, Educatıon
Resources Information Center, N/A. 13.
Bukova Güzel, E., Alkan, H. (2005), ‘‘Yeniden Yapılandırılan İlköğretim Programı
Pilot Uygulamasının Değerlendirilmesi’’, Kuram ve Uygulamada Eğitim
Bilimleri, s.5, 2, ss. 385–425.
Bümen, N. (2005), ‘‘Öğretmenlerin Yeni İlköğretim 1–5. Sınıf Programlarıyla İlgili
Görüşleri ve Programı Uygulamaya Hazırlayıcı Bir Hizmet İçi Eğitim
Çalışması Örneği’’, Ege Eğitim Dergisi, 6, (1), ss. 21–57.
Büyüköztürk, Ş. (2005), Sosyal Bilimler İçin Veri Analizi El Kitabı (5.Basım), Ankara:
Pegem A Yayıncılık.
Campbell, C. (2002), ‘‘Changes in Curriculum and Standards Framework Structure :
Teachers Perspective’’, Changing Education, v.6, n.3, 4, ss.24–28.
(http://library.acer.edu.au/document/id=127128).
Çelenk, S. , Tertemiz, N. , Kalaycı, N. (2000), İlköğretim Programları ve Gelişmeler,
Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
110
Çetinkanat, C. (2000), Örgütlerde Güdülenme ve İş Doyumu, Ankara: Anı yayıncılık.
Çınar, İ. (2005), ‘‘ İnsan Kaynağını Geliştirme Bağlamında Değişim Yönetimi’’, Ege
Eğitim Dergisi, s. 6 (1), ss. 81–93.
Çınar, O. Teyfur, E, Teyfur, M. (2006) , ‘‘İlköğretim Okulu Öğretmen ve
Yöneticilerinin Yapılandırmacı Eğitim Yaklaşımı ve Programı Hakkındaki
Görüşleri’’, İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, s.7 (11), ss. 47–64.
Demirel,Ö., Ünver, G. (2004), ‘‘Öğretmen Adaylarının Öğrenci Merkezli Öğretimi Planlama, Becerilerini Geliştirme Üzerine Bir Araştırma’’, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, s. 26, ss.188–195. Demirel, Ö. (2004), Öğretme Sanatı, Ankara: Pegem A Yayıncılık.
Demirel, Ö. (2005), Eğitimde Program Geliştirme (8.Basım), Ankara: Pegem A Yayıncılık.
Demirtaş, H. (2005), ‘‘Okul Çalışanlarının Takım Algısı’’, Ege Eğitim Dergisi,
s. 6, (1), ss.39–59.
Doğanay, A., Sarı, M.(2006), ‘‘ Öğretim Amaçlarının Çeviri ve İfade Edilmesi’’, A.
Doğanay ve E. Karip (Ed), Öğretimde Planlama ve Değerlendirme, ss.25–74,
Ankara: Pegem A Yayınları.
Dolunay, A. B (2001), ‘‘Keçiören İlçesi Genel Liseler ve Teknik-Ticaret-Meslek
Liselerinde Görevli Öğretmenlerde Tükenmişlik Durumu Araştırması”,
Yüksek Lisans Tezi. Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara
Englund, T. (2006), ‘‘New Trends in Swedish Educational Research’’ Journal of
Educational Research, c.50, N. 4, ss. 383–396.
Erdem, E., Demirel, Ö. (2002), ‘‘ Program Geliştirmede Yapılandırmacılık
Yaklaşımı’’, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, s.23, ss. 81–87.
Ergin, A., Birol, C. (2000), Eğitimde İletişim, Ankara: Anı Yayıncılık.
Ergün, M., Yüksel, A. (2005), ‘‘ Sınıfta İstenmeyen Öğrenci Davranışları ve Çözüm
Yolları’’, Yaşadıkça Eğitim, s.88, ss.11–16.
Ertürk, S. (1998), Eğitimde Program Geliştirme, Ankara: Meteksan A.Ş.
Ersoy, A. (2007), ‘‘İlköğretim Programının 1-5. Sınıflar Uygulanmasına İlişkin Aile
Görüşleri’’, Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri Dergisi, Mayıs, c.7, s.2.
Gardner, H. (2004), ‘‘Zihin Çerçeveleri , Çoklu Zeka Kuramı’’ (1. Basım). İstanbul:
Alfa Yayım Dağıtım.
111
Gömleksiz, M. N. (2005), ‘‘Yeni İlköğretim Programının Uygulamadaki Etkililiğinin
Değerlendirilmesi’’, Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri Dergisi, s. 5(2),
ss. 339- 384.
Gömleksiz, M. N., Bulut, İ (2006), ‘‘ Yeni Sosyal Bilgiler Dersi Öğretim
Programının Uygulamadaki Etkililiğinin Değerlendirilmesi’’, Kuram ve
Uygulamada Eğitim Bilimleri Dergisi, s.47, ss. 393–421.
Gömleksiz, M. N., Bulut, İ (2007), ‘‘Yeni İlköğretim Türkçe Dersi Öğretim
Programının Uygulamadaki Etkililiğinin Değerlendirilmesi’’,
http://www.yayim.meb.gov.tr/dergiler/175/10 (30.11.2007).
Gömleksiz, M. N., Bulut, İ (2007), ‘‘Yeni Matematik Dersi Öğretim Programının
Uygulamadaki Etkililiğinin Değerlendirilmesi’’, Kuram ve Uygulamada
Eğitim Bilimleri Dergisi, s. 47.
Gömleksiz, N., Dilci, T. (2007), ‘‘Yeni İlköğretim Programının Getirdiği Yeniliklerin
İşlevselliğine Dönük İlköğretim Müfettişlerinin Algıları’’. III. Sosyal Bilimler
Eğitimi Kongresi Bildiri Özeti, 17–18–19 Haziran, 2007, ss. 150, Adana:
Çukurova Üniversitesi.
Gömleksiz, N., Kan, Ü. (2007), ‘‘Yeni Türkçe Dersi Öğretim Programının Türkçeyi
Doğru, Etkili ve Güzel Kullanma Becerisi Kazandırmadaki Etkililiğine İlişkin
Öğrenci Görüşlerinin Değerlendirilmesi’’, III. Sosyal Bilimler Eğitimi Kongresi
Bildiri Özeti, 17–18–19 Haziran, 2007, ss. 149, Adana: Çukurova Üniversitesi.
Gözütok, D. (2003), ‘‘ Türkiye’de Program Geliştirme Çalışmaları’’, Milli Eğitim
Dergisi, s.160, ss.44–64.
Gülcan , M., Türkeli, Y., Parabakan, F., Şölen, A., Albayrak, F., (2003), ‘‘Türkiye’de
İlköğretim (Dünü, Bugünü, Yarını)’’, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi.
Güler, D. S. (2003), ‘‘4–5 ve 6 Yaş Okul Öncesi Eğitim Programlarını
Değerlendirilmesi’’, Eğitim Araştırmaları Dergisi, s.13, ss. 53–65.
Günbayı, İ., Akdeniz. (2007), ‘‘İlköğretim Okulu Öğretmenlerinin Öğrenen Örgüt
Yaklaşımına İlişkin Görüşleri Üzerine Bir Araştırma’’, Milli Eğitim Dergisi,
s.173, ss.173–192.
Gürkan, T., Babadoğan, C. (2003), ‘‘ Aktif Öğrenme Stratejileri’’ Aktif Öğrenme ve
Öğretme Yöntemleri Seminer Notları, Ankara: Ankara Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Fakültesi Yayınları.
Güven, İ. (2004), ‘‘Etkili Bir Öğretim İçin Öğretmenden Beklenenler’’, Milli Eğitim
Dergisi, s, 164.
112
Hesapçıoğlu, M. (1998), Öğretim İlke ve Yöntemleri, İstanbul: Beta Basım, Yayım,
Dağıtım.
Hickson, C., Oshagbemi, T. (1999), ‘‘The Effect of Age on The Satisfaction of
Academics With Teaching and Research’’ International Journal of Social
Economics ISSN:0306-8293, V: 26 I: 4, s.s.537,
(http://www.emeraldinsight.com/10.1108/0306829991021)
Ingyarson, L. Beayis, A. Kleinhenz, E. (2007), ‘‘Factors Affecting Impact of Teacher
Education Programmes on Teacher Preparedness: Implications for
Accreditation Policy’’ Europeon Journal of Education , v.30, n.4, ss.351-
381.EJ780336.
Izgar, H. (2001), Okul Yöneticilerinde Tükenmişlik, Ankara : Nobel Yayın Dağıtım.
İpek, C., Uçar, R. (2005), ‘‘İlköğretim Okullarında Görev Yapan Yönetici ve
Öğretmenlerin M.E.B. Hizmet İçi Eğitim Uygulamalarına İlişkin Görüşleri’’
http://efdergi.yyu.edu.tr/makaleler/cilt_III/ucar_ipek.doc.dn (09.12.2007).
Johnson, D.W. Mariyama, G. Johnson, R., Nelson, D ve Skon, L. (1981), ‘‘The
Effecets of Cooperative, Competitive and Individualistic Goal Structures on
Achievement: A Meta Analysis’’, Psychologıcal Bulletin, s.89, ss. 47–62.
Kangalgil, M., Dönmez, B (2003), ‘‘ İlköğretim Okullarında Görev Yapan Sınıf
Öğretmenlerinin Beden Eğitimi Dersine İlişkin Görüşleri’’, Milli Eğitim
Dergisi, s.159.
Karaköse, T., Kocabaş, İ. (2006), ‘‘Özel ve Devlet Okullarında Öğretmenlerin
Beklentilerinin İş Doyumu ve Motivasyon Üzerine Etkileri’’, Eğitimde Kuram
ve Uygulama Makaleler, s. 2 (1), ss. 3–14.
Karasar, N. (2005), Bilimsel Araştırma Yöntemi ( 14.Basım), Ankara: Nobel Yayın
Dağıtım.
Kartal, S. (2005), ‘‘ İlköğretim Okulu Yönetici ve Öğretmenlerinin Örgütsel
Sosyalleşmeleri Ankara İli Örneği’’, Ege Eğitim Dergisi, s 6 (2), ss.99–112.
Ken, L.; Pat, Mc.(2007), ‘‘Teacher Working Conditions That Matter Education
Canada’’ Journal Articles Educatıon Resources Information Center,
v. 47, n. 2, ss. 42–45.
Kiraz ve Temiz (2007), ‘‘Birinci Sınıf İlk Okuma Yazma Öğretiminde Çoklu Zeka
Kuramı Uygulamaları’’, Eğitim Araştırmaları Dergisi, Bahar, s. 27.
Korkmaz, M. (2002), ‘‘Örgütsel Sağlık Üzerinde Liderlik Stillerinin Etkisi’’, Kuram ve
Uygulamada Eğitim Yönetimi Dergisi, Kış, s. 49, ss.57–91.
113
Korkmaz, İ. (2006), ‘‘Eğitim Programı: Tasarımı ve Geliştirilmesi’’, A. Doğanay ve E.
Karip (Ed), Öğretimde Planlama ve Değerlendirme, ss.3-30, Ankara: Pegem
A Yayınları.
Korkmaz, İ. (2006), ‘‘Yeni İlköğretim Birinci Sınıf Programının Öğretmenler
Tarafından Değerlendirilmesi’’
http://www.sosyalbil.selcuk.edu.tr/sos_mak/articles, (23. 12. 2007)
Kramer, H. , Goldstein, Z.(1990), ‘‘The Iner World of Israeli Secondary School
Teachers, Work Centrality, Job Saticfaction and Stres’’, Comparative
Education, 26, ss.285- 298.
Kuzgun, Y. Bacanlı,F. ( 2005), Rehberlik ve Psikolojik Danışmada Kullanılan Ölçme
Araçları ve Programlar Dizisi, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Kuzgun, Y. , Sevim, S. , Hamamcı, Z. (2005), ‘‘ Mesleki Doyum Ölçeğinin
Geliştirilmesi’’, Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, s. 11, s. 14–18.
Küçükahmet, L. (1997), Eğitim Programları ve Öğretim (8.Basım), Ankara: Gazi
Kitabevi.
Lissmann, H. , Gigerich, R. (1990), ‘‘A Changed School and Educational Culture: Job
Orientation and Teacher Saticfaction at Gesamtschulen in The State of Hessen,
West Germany –Some International Comparisons’’, Comparative Education,
26, ss. 277- 281.
MEB. (1999), ‘‘2000 Yılında Milli Eğitim’’ Ankara: T.C. Milli Eğitim Bakanlığı.
A.Ç.E.M ve 4. Akşam Sanat Okulu Matbaası.
MEB, TTKB. (2005), Eğitim Öğretim ve Program Dairesi Başkanlığı, İlköğretim 1–5
Sınıf Programları Tanıtım El Kitabı, Ankara: Devlet Kitapları Müdürlüğü
Basım Evi.
MEB. (2005), ‘‘Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı, Yeni Programlarla İlgili
Açıklamlar.’’ (http://programlar.meb.gov.tr/prog. giriş1.html)
MEB. (2005), ‘‘Eğitimde Reform, Yenilenen ilköğretim programları’’. (İlköğretim
Genel Müdürlüğünden alınmıştır). http://www.iögm.gov.tr (12.05.2007).
MEB. (2006), ‘‘M.E.B. Müfredat Geliştirme Süreci’’
http://ttkb.meb.gov.tr/programlar/program_giris/karsilastirma_5.htm.
(21Ocak2006).
MEB. (2007), ‘‘Yeni Öğretim Programları ve Yapılandırmacı Eğitim Yaklaşımı’’
(http://ttkb.meb.gov.tr/programlar/program_giris/yaklasim,2007).(5.07.2007).
114
Meziroğlu, M. (2005), ‘‘Sınıf ve Branş Öğretmenlerinin İş Doyum Düzeylerinin
Ölçülmesi’’, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Zonguldak.
Miskel, C.G. (1972), ‘‘Public School Teachers Work Motivation Organizational
Incentives Job Saticfaction , and Primary Life Interests’’, Educatıon
Resources Information Center.
Oğuzkan, F. (1993), Eğitim Terimleri Sözlüğü, Ankara: Emel Matbaacılık.
Olson, M, Homan, S.P. (1993), ‘‘Teacher to teacher: Strategies for the Elementary
Classroom’’ International Reading Association, Newark Delaware, 19714.
ISBN-0-87207-382-3, ss.247.
Onat, A. (2005), ‘‘Yeni Öğretim Programlarının Temel Özellikleri’’, Ankara: Bilge
Ders Kitapları Yayın Dağıtım.
Oshagbemi, T. (2000), ‘‘Correlates of pay satisfaction in higher education’’
International Journal of Educational Management, V: 14, ss. 31 – 39.
http://www.emeraldinsight.com/10.1108/09513540010310387).
Özçelik, D., Gelbal, S., Güler, N., Türkmen, M., (2007), ‘‘2005–2006 Öğretim Yılı 6.
Sınıfların Türkçe Dersi Yeni Müfredat Programının Değerlendirilmesi’’, III.
Sosyal Bilimler Eğitimi Kongresi Bildiri Özeti, 17–18–19 Haziran, 2007,
ss. 3, Adana: Çukurova Üniversitesi.
Özdamar, K. (1999), Paket Programlar İle İstatistiksel Veri Analizi, Eskişehir.
Kaan Kitabevi.
Özdayı, N. (1993), ‘‘ Resmi ve Özel Liselerde Çalışan Öğretmenlerin İş Streslerinin
Karşılaştırılması’’ Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim
Bilimleri Dergisi, s.5, ss.113–128.
Özden, Y. (1997), ‘‘Eğitimde Verimlilik ve Toplam Kalite Yönetimi’’, Eğitim Yönetimi,
s.3, ss.377–388.
Özden, Y. (1997), ‘‘Öğretmenlerde Okula Adanmışlık Yönetici Davranışları ile İlişkili
mi?’’, Milli Eğitim Dergisi, s.135, ss.35–41.
Özden, Y. (2003), Öğrenme ve Öğretme (6.Basım), Ankara: Pegem A Yayıncılık.
Özpolat, V., Bayındır, N. (2007), ‘‘Yeni Müfredatla Birlikte Değişen Sınıf
Yönetiminin Öğretmen Davranışlarına Yansıması’’ Milli Eğitim Dergisi,
s.174, ss. 8–17.
115
Ramazanoğlu, F., Yılmaz, N., Çoban, B., Tel, M. (2002), ‘‘Eğitim ve Çalışma
Sürelerine Göre Antrenör ve Spor İşletmecilerinin Doyum Düzeylerinin
İncelenmesi’’, Spor Araştırmaları Dergisi, Aralık, c. 6, s. 16.
Sabancı, A.(1994), ‘‘Eğitim Yönetiminde Çift Yönlü İletişim Yönetilenleri Motivasyon
ve İş Doyumu Bakımından Nasıl Etkilemektedir?’’ Yayınlanmamış Bilim
Uzmanlığı Tezi. İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Malatya.
Sağlam, A.Ç.(2007), ‘‘Eğitim Örgütlerinde Kuramdan Uygulamaya Güdüleme’’
Ankara: Nobel Yayın Dağıtım
Sağnak, M. (2005), ‘‘İlköğretim Okullarında Görevli Yönetici ve Öğretmenlerin
Örgütsel Etik ve İklim Türlerine İlişkin Algı ve Doyum Düzeyleri’’, Kuram
ve Uygulamada Eğitim Bilimleri Dergisi, c.5, s.1.
Santos Seco, G. (2002), ‘‘Teacher Satisfaction: Some Practical Implications for Teacher
Professional Development Models’’, (http://www.leeds.ac.uk/educol/ ).
(7.10.2007)
Sargent, T. Hannum, E.(2000), ‘‘Job Saticfaction Among Primary School Teachers in
Rural China’’
http://www.ssc.upenn.edu/china/gscf/documents/sargent_hannum.
(13.10.2007)
Sarpkaya, R. (2001), ‘‘Liselerde Çalışan Öğretmenlerin İş doyumu, Manisa İl Örneği’’
http://www.todaie.gov.tr/OZETSY/992.doc (27.07.2007).
Selçuk, Z. (2004), ‘‘ İlköğretim Programlarında Yapılan Değişiklikler’’
http://programlar.meb.gov.tr/prog giriş. (26.11.2007).
Sellars, M. (2006), ‘‘The Role of Intrapersonal Intelligence in sSelf Directed Learning’’
Issues in Educational Research, v.16, n.1, ss.95–119.
http://library.acer.edu.a u/document/ document_id=15838.
Sevimli, F.ve İşcan, Ö.F. (2005), ‘‘Bireysel ve İş Ortamına Ait Etkenler Açısından İş
Doyumu’’ http://eab.ege.edu.tr/pdf/5/C5-S1–2-M7, (28.06.2007).
Sumsion, Jennifer (2007), ‘‘ Sustaining The Employment of Early Childhood Teachers
in Long Day Care. Acase for Robuts Hope,Critical Imagination and Critical
Action’’ Asia Pasific Journal of Teacher Education, v:35 n:3, p:311–327.
Taş, F. (2003), ‘‘Türk Milli Eğitiminin Yenileşmesi ve Öncelikleri’’, Milli Eğitim
Dergisi, s.159.
Taşdemir, M. (2007), ‘‘Sınıf Öğretmenlerinin Okul, Meslektaşları ve Kendi
Yeterliklerini Algılamaları’’, Milli Eğitim Dergisi, s.174, ss. 171–192.
116
Türkoğlu, A., Sarı, M. (2006), ‘‘Cumhuriyetten Günümüze Program Geliştirme
Çalışmaları’’ Hesapçıoğlu, M. ve Durmuş, A. (Ed), Türkiye’de Eğitim
Bilimleri:Bir Bilânço Denemesi, ss.327–367, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Ünver, G., Demirel, Ö. (2004), ‘‘Öğretmen Adaylarının Öğrenci Merkezli Öğretimi
Planlama Becerilerini Geliştirme Becerilerini Geliştirme Üzerine Bir
Araştırma’’ Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 26, ss.188-195.
Yenilmez, K., Bozkurt, E. (2006), ‘‘Matematik Eğitiminde Çoklu Zeka Kuramına
Yönelik Öğretmen Görüşleri’’, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Dergisi, s.12, ss.90–103.
Yıldırım, A., Öztürk, E. (2002), ‘‘Sınıf Öğretmenlerinin Günlük Planlar ile İlgili
Algıları, Öncelikle, Sorunlar ve Öneriler’’,
İlköğretim online e-dergi,1(1), ss.17–27.
Yıldırım, F., Öztürk, B. (2007), ‘‘Türkçe Dersi Öğretim Programının Ölçme
Değerlendirme Ögesi Hakkında Öğretmen Görüşleri’’, III. Sosyal Bilimler
Eğitimi Kongresi Bildiri Özeti, 17–18–19 Haziran, 2007, ss.131, Adana:
Çukurova Üniversitesi.
117
EKLER
Ek–1 GENEL AÇIKLAMA
Değerli Öğretmenler; İlköğretim okulları I. Kademede görev yapan sınıf öğretmenlerinin yeni ilköğretim programlarını kabullenmişlik düzeyleri ve mesleki doyumları arasındaki ilişkinin incelenmesine yönelik yapılan bu araştırmanın amacı; sınıf öğretmenlerimizin mesleki doyum düzeyleri ve yeni ilköğretim programlarını kabullenmişlik düzeyleri arasındaki ilişkinin açığa çıkarılmasıdır. Araştırmanın sonuçları, öğretmenlerin mesleki doyum düzeylerinin yüksek veya düşük olmasına etki eden durumların belirlenmesi, mesleki koşulların iyileştirilmesi, yeni programların daha verimli uygulanması açısından yetkililere öngörü sağlayacaktır. Vereceğiniz desteğin araştırma için önemini göz önünde bulundurarak, lütfen sizce gerçeğe en yakın cevapları vermeye çalışınız. İsim ve adres belirtmenize gerek yoktur. Araştırmacı tarafından tüm cevaplarınız gizli tutulacaktır. Araştırma sonucunda kesinlikle okul ismi ve kişisel bilgilere yer verilmeyecektir. Her bölüm için açıklama kısmı, ilgili anket formunda belirtilmiştir. Anket formlarını doldururken açıklamaları dikkate almanız beklenmektedir. Yardımlarınız için teşekkür eder, saygılar sunarım.
Nilay KAYHAN
Bu bölümde size ait kişisel bilgiler istenmektedir. Size uygun olan seçeneği, lütfen (x) işareti koyarak işaretleyiniz. Değerli vaktinizi ayırarak bu araştırma kapsamında, bana verdiğiniz destek için çok teşekkür ederim. Çalıştığınız okulun adını lütfen belirtiniz…………………………………………….. 1) Cinsiyet 1.( ) Kadın 2.( ) Erkek 2) Mesleki Kıdem; 1.( ) 5 yıl ve daha az 2.( ) 6–11 yıl 3.( ) 12–15 yıl 4.( ) 16–20 yıl 5.( ) 21–25 yıl 6.( ) 26 yıl ve daha çok 3) Şu an okutulan sınıf düzeyi; 1.( ) 1.sınıf 2.( ) 2.sınıf 3.( ) 3.sınıf 4.( ) 4.sınıf
4) Mezun olunan okul türü 1.( ) Eğitim Enstitüsü 2.( ) Eğitim Yüksek Okulu 3.( ) Eğitim Fakültesi 4.( ) Fen- Edebiyat Fakültesi 5.( ) Diğer………… ( Lütfen okulunuzun adını yazınız) 5) Eğitim düzeyi ( En son bitirilen okula göre) 1.( ) Önlisans 2.( ) Lisans 3.( ) Yüksek Lisans 4.( ) Doktora
118
Ek–2 Değerli Öğretmenler Aşağıda size verilen formda yeni programlara dair maddeler yer almaktadır. Karşısında verilen seçeneklerden birini X şeklinde işaretleyiniz. Tamamen: 5, Çok: 4, Orta: 3, Az: 2, Hiç:1 şeklinde puanlanmıştır.
Yeni Programlar Ölçeği
Tam
amen
Çok
O
rta
Az
Hiç
1. Sınıf mevcudunuz yeni programların uygulanmasına ne derecede uygundur? 5 4 3 2 1 2. Okulunuzun fiziki imkânları (bina, konferans salonu, kütüphane, boyası, büyüklüğü vb gibi) yeni programların uygulanmasına ne derecede uygundur?
5 4 3 2 1
3.Sınıfınızın fiziki imkânları (boyası, ışık durumu, büyüklüğü vb. gibi) yeni programların uygulanmasına ne derecede uygundur?
5 4 3 2 1
4.Yeni programların ön gördüğü öğretim etkinliklerini gerçekleştirmek için eğitim amaçlı teknolojik araçlarınız ( bilgisayar, tepegöz, vb. gibi) ne derecede yeterlidir?
5 4 3 2 1
5.Okulunuzda öğretmenler arası işbirliği yeni programların uygulanması esnasında ne derecede yeterlidir?
5 4 3 2 1
6.Yeni programların uygulanmasında okul yönetimi mevcut kaynaklarını (finansman, bina, araç-gereç, vb. gibi) ne derecede etkili (yerinde) kullanılır?
5 4 3 2 1
7.Okulda öğrencilere yönelik verilen rehberlik hizmetleri ne derecede yeterlidir? 5 4 3 2 1 8.Programların merkezinde yer alan yapılandırmacı öğrenme yaklaşımı hakkındaki bilgi düzeyiniz ne derecede yeterlidir?
5 4 3 2 1
9.Çoklu zekâ kuramı hakkındaki bilgi düzeyiniz ne derecede yeterlidir? 5 4 3 2 1 10.Bireysel farklılıklara dayalı öğretim hakkındaki bilgi düzeyiniz ne derecede Yeterlidir?
5 4 3 2 1
11.Uygulamada öğrencilerdeki bireysel farklılıkları ne derecede dikkate alırsınız? 5 4 3 2 1 12.Uygulamada bilgi iletişim teknolojilerinden (bilgisayar, televizyon, slayt, vb.gibi) ne derecede yararlanırsınız?
5 4 3 2 1
13.Programların, ara disiplin alanlarıyla(girişimcilik, kariyer bilinci, vb.gibi bağlantıların kurulması uygulama da ne derecede etkilidir?
5 4 3 2 1
14.Etkinliklerde öğrenme planlarına ne derecede uyarsınız? 5 4 3 2 1 15.Çevre, (medya, veli, öğrencinin arkadaş grupları, genel olarak öğrencinin içinde yaşadığı sosyal ortam) yeni öğretim programlarını ne derecede destekler?
5 4 3 2 1
16.Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı, yeni programlara yönelik görüşlerinizi ne derecede Dikkate alır?
5 4 3 2 1
17.Yeni programların etkili (başarılı) olacağına ne derecede inanırsınız? 5 4 3 2 1 18.Öğrenci merkezli öğrenme hakkındaki bilgi düzeyiniz ne derecede yeterlidir? 5 4 3 2 1 19.Programlarda ‘‘tematiklik ilkesi’’nin benimsenmesi öğretimde ne derecede etkilidir? 5 4 3 2 1
20.Yeni öğretim programları, öğrencilerdeki bireysel farklılıkları ne derecede dikkate alır?
5 4 3 2 1
21.Yeni öğretim programları, toplumun beklenti ve ihtiyaçlarını ne derecede karşılar? 5 4 3 2 1 22.Yeni programlar, özel öğrenime ihtiyacı olan öğrencilerin öğretimini ne derecede Dikkate alır?
5 4 3 2 1
23.Yeni programlarla ilgili öğrenme ve çalışmalarınıza ait kişisel koleksiyonları (öğrenme portfolyolarını) ne derecede tutarsınız?
5 4 3 2 1
24.Programlara yönelik mevcut görüşleriniz okul yönetimince ne derecede desteklenir? 5 4 3 2 1
119
Ek:3
Mesleki Doyum Ölçeği
Açıklama: Aşağıda işinize ilişkin bazı sorular sorulmaktadır. Sizden istenen lütfen her
soruyu dikkatle okuyunuz ve size uygun gelen şıkkı ‘‘O’’ şeklinde yuvarlak içine alarak
işaretleyiniz. Her zaman:5 Sık sık: 4 Ara sıra: 3 Nadiren: 2 Hiçbir zaman: 1
Hiç
bir
zam
an
Nad
iren
Ara
s sıra
Sık
sık
Her
za
man
za
man
1.Bir kez daha dünyaya gelseniz aynı mesleğe girmek ister misiniz? 1 2 3 4 5
2.Yaptığınız işi önemli ve anlamlı buluyor musunuz? 1 2 3 4 5
3.Mesleğinizi başkalarına önerir misiniz? 1 2 3 4 5
4.Keşke başka bir iş yapan insan olsam dediğiniz olur mu? 1 2 3 4 5
5.Mesleğinizin gelişmenize olanak verdiğini düşünüyor musunuz? 1 2 3 4 5
6.İş yerinize hevesle gelir misiniz? 1 2 3 4 5
7.İşiniz ile ilgili yeni bir şey öğrenmeye çalışır mısınız? 1 2 3 4 5
8.İşyerinizde aldığınız eğitime uygun bir iş yapıyor musunuz? 1 2 3 4 5
9.İşgünü sonunda kendinizi mutsuz ve bıkkın hisseder misiniz? 1 2 3 4 5
10.Fırsatını bulduğunuz an başka bir işe geçmeyi düşünür müsünüz? 1 2 3 4 5
11.Erken emekli olup bir köşeye çekilmeyi düşünür müsünüz? 1 2 3 4 5
12.Meslektaşlarınızla karşılaştığınızda onların işlerini nasıl yaptıklarını sorar mısınız?
1 2 3 4 5
13.Mesleki bilginizi arttırmak için seminerlere, kongrelere katılır mısınız? 1 2 3 4 5
14.İşyerinizde bazı engeller çalışma isteğinizi engeller mi? 1 2 3 4 5
15.İşinizin yeteneklerinize uygun olduğunu düşünüyor musunuz? 1 2 3 4 5
16.Mesleğinizle ilgili yayınları izler misiniz? 1 2 3 4 5
17.Mesleğinizi yürütürken karşılaştığınız engellerle mücadele ediyor musunuz? 1 2 3 4 5
18.İşinizin ilgilerinize uygun olduğunu düşünüyor musunuz? 1 2 3 4 5
19.Mesleğinizi değiştirmeyi düşündüğünüz anlar oldu mu? 1 2 3 4 5
20.Meslek bilginizi arttırmaya yönelik girişimlerde bulunuyor musunuz? 1 2 3 4 5
120
Ek–4 İzin Yazısı
121
ÖZGEÇMİŞ
Kişisel Bilgiler
Adı Soyadı: H. Nilay KAYHAN Ünvanı: Sınıf Öğretmeni Medeni Durumu: Bekâr Doğum Yeri ve Yılı: Kozan/ADANA 1980 E-posta: [email protected] Öğrenim Durumu
2003–2008 : Yüksek Lisans- Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sınıf
Öğretmenliği Ana Bilim Dalı.
1999–2003 : Lisans-Çukurova Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Sınıf Öğretmenliği
Bölümü.
1994–1997 : Lise- Kozan Lisesi
1991–1994 : Ortaokul-Kozan Ortaokulu
1986–1991 : İlkokul- Gaziköy İlkokulu.
İş Durumu
2005– : Botaş İlköğretim Okulu Ceyhan /Adana
2003–2005 : Gürüz İlköğretim Okulu Çermik / Diyarbakır