T.C. - ethmozguven.files.wordpress.com · Reklam Terimleri ve Kavramları Sözlüğü’ne göre...
Transcript of T.C. - ethmozguven.files.wordpress.com · Reklam Terimleri ve Kavramları Sözlüğü’ne göre...
1
T.C.
MARMARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
HALKLA İLİŞKİLER ANABİLİM DALI
REKLAMCILIK VE TANITIM BİLİM DALI
REKLAM VE PROPAGANDA
ETHEM ÖZGÜVEN
Danışman: Prof.Dr. NURHAN TOSUN
İSTANBUL, 2016
2
GENEL BİLGİLER
Ad ve Soyad : ETHEM ÖZGÜVEN
Öğrenci Numarası : 578215019
Anabilim Dalı : HALKLA İLIŞKILER (Y.L.)
Bilim Dalı/ Programı : REKLAMCILIK VE TANITIM
Dersin Adı : REKLAM KAMPANYALARI
Dersin Danışmanı : PROF. DR. NURHAN TOSUN
3
İÇİNDEKİLER
1.GİRİŞ.................................................................................................................4
2. REKLAM NEDİR...........................................................................................5
2.1. Reklam Kavramı..................................................................................5
2.2. Reklamın Tarihsel Gelişimi.................................................................6
3. PROPAGANDA NEDİR...............................................................................10
3.1. Propaganda Kavramı..........................................................................10
3.2. Propagandanın Tarihsel Gelişimi.......................................................11
3.2.1. Retorik...................................................................................11
3.2.1.1.Ethos..........................................................................12
3.2.1.2.Pathos........................................................................13
3.2.1.3. Logos........................................................................13
3.2.2.Ortaçağ’daki Gelişimi ve Napolyon Dönemi.........................14
3.2.3. 1. ve 2. Dünya Savaşı Dönemi..............................................15
3.2.4. Savaş Sonrası Dönem ...........................................................16
3.3. Propaganda Çeşitleri...........................................................................20
3.3.1. Beyaz veya Açık Propaganda................................................20
3.3.2. Gri veya Bulanık Propaganda...............................................20
3.3.3. Kara veya Sinsi Propaganda .................................................21
4. PROPAGANDA YÖNTEMLERİ VE PROPAGANDA VE REKLAM
BENZERLİĞİNİN TARTIŞILMASI..............................................................23
4.1. Propaganda ve Reklam Benzerliği.....................................................23
4.2. Propaganda Yöntemleri ve Reklam...................................................26
4.2.1. Ad Takma ............................................................................26
4.2.2. Gösterişli Genelleme............................................................ 27
4.2.3. Transfer.................................................................................27
4
4.2.4. Tanıklık (Kahraman Gösterme)............................................28
4.2.5. Halktan Biri...........................................................................28
4.2.6. Kâğıt Derme..........................................................................29
4.2.7. Herkes Yapıyor.....................................................................29
5.PROPAGANDA VE REKLAM BENZERLİĞİNİN ELEŞTİREL BAKIŞ
AÇISIYLA DEĞERLENDİRİLMESİ............................................................31
6. SONUÇ..........................................................................................................34
KAYNAKÇA.....................................................................................................36
5
1.GİRİŞ
Propaganda kullandığı yöntemler itibariyle reklamla benzerlik göstermektedir. Fakat
propagandanın zihinlerde oluşan kötü imajı neredeyse aynı yönetemi kullanan reklam ile
bağdaştırılmaz. Çalışmamızda reklam kavramı, reklamın tarihsel gelişimi; devam eden
bölümde propaganda kavramı ve propagandanın tarihsel gelişimiyle birlikte propaganda
çeşitleri aktarılmıştır. Sonraki bölümde propaganda ve reklam benzerliği ortaya konmuş ve
son bölümde bu benzerlik eleştirel bakış açısıyla değerlendirilmiştir.
6
2. REKLAM NEDİR
2.1. Reklam Kavramı
Reklam, tüketicilerin daha fazla tüketime yönlendirilmesi ve bu yönlendirmeyle birlikte
marka bağımlılığının yaratılması, marka ve ürünü tüketmeyenlerin de tüketici kervanına
katılmasını sağlamaya çalışmaktadır. Reklam üreticiyle tüketiciyi buluşturmayı amaçlayan bir
iletişim biçimidir. Reklamın içinde hem duygu hem de mantık vardır. Bunun sebebi reklam
iletilerinin bazen rasyonel çoğu zamanda duygusal öğelerden uluşuyor olmasıdır. Reklam bir
yaratıcılık sanatıdır(B.Peltekoğlu, 2010, s.2).
Bir başka tanıma göre reklam, bir ürün veya hizmeti olabilecek en az maliyetle, doğru
seçilmiş hedef kitleleri ikna etmede en etkili mesajı sunmak ve satın almayı kolaylaştırmayı
amaçlayan faaliyetler bütünüdür(Geçikli, 2010,s. 35).
Reklam Terimleri ve Kavramları Sözlüğü’ne göre reklam, İnsanları gönüllü olarak belli bir
davranışta bulunmaya ikna etmek, belli bir düşünceye yöneltmek, dikkatlerini bir ürüne,
hizmete, fikir ya da kuruluşa çekmeye çalışmak, onunla ilgili bilgi vermek, ona ilişkin görüş
ve tutumlarını değiştirmelerini veya belirli bir görüşü benimsemelerini sağlamak amacıyla
oluşturulan; iletişim araçlarından yer ya da süre satın almak youyla sunulan bir ücret karşılığı
oluşturulduğu bilinen duyurudur(Gülsoy,1999:9. akt. Elden, 2015, s.137).
Başka bir tanımda reklam, gazete, dergi, radyo, televizyon, afiş, tabela gibi medyalar
aracılığıylaçeşitli mal ve hizmetlerin geniş halk kitlelerine tanıtımıdır. Reklam aynı zamanda
bu mal ve hizmetlerin nereden, nasıl,ne fiyataalınacağı ve nasıl kullanılacağı hakkında
tüketiciye bilgi veren, ona parasını en iyi şekilde değerlendirme yolunu gösteren bir
araçtır(Wınters Arthur A., Mıltonshırley F. 1982. akt. Erciş, 2010, s. 259)
Reklam en genel tanımıyla, bir kuruluşun, ürün veya fikre yönelik mesajını bedelini ödeyerek,
iletişim araçları vasıtısıyla hedef kitleyi ikna edip harekete geçirme ve satın almayı sağlama
amacıdır(Arens,1996:6. akt. Tosun, 2014, s.508).
7
Reklam; hedef tüketiciyi, reklamı yapılan ürünün ya da hizmete ilişkin farkında olmamaktan
olmaya, reklam mesajını anlamaya, önerilen satış vaadini kabul ile satın alma arzusu
yaratarak hedef tüketicileri satın alma davranışına yöneltmeyi amaçlar. Reklamın beklenen,
gerçekleşmesi istenen ana amacı; üreticinin pazara sunduğu ürünün satılmasını sağlamak ya
da satışı devam eden bir ürünün pazar tarafından varolan talebini
artırmaktır(https://www.xing.com/communities/posts/reklamin-amaci-nedir-1006423316).
İşletmeler açısından reklam, en elverişli pazarları bulmak konusunda destek olan ve onların
sermayelerini verimli alanlara yatırmalarını teşvik eden bir araçtır. Tüketici gözüyle ise
reklam, pazarda kendi ihtiyaçlarına cevap veren binlerce ürün arasından kendi yarına en
uygun ve rasyonel bir seçim yapmasına yarayan bir araç olduðu gibi, çeşitli mal ve hizmetleri
tanıtan, bu mal ve hizmetleri nereden, nasıl, ne fiyatla sağlayabileceğini ve ne şekilde
kullanacağını tanımlayan, günümüz yaşam biçiminde zaman açısından tüketiciye yardımcı
olan bir yapıdadır(Meral, 2006, s.394).
Reklamlann genel bir tanımını yapmak için "mal veya hizmetlerin satışını saglamak veya
artırmak için medya aracılıgıyla yapılan tanıtımlardır" diyebiliriz. Reklamlar yapılan gereği
teknoloji ve medyada yer alan köklü degişiklikleri, üretildikleri kültürün kültürel, sosyal ve
ekonomik yapılannı, kitle bilinçlerini ve hatta tarih içindeki yerlerini belirler(Altay, 2004, s.
34).
2.2. Reklamın Tarihsel Gelişimi
Reklam fikri ve anlayışı insanlar arasında alışverişin başlamasıyla beraber doğmuştur. Bununla
birlikte kitle iletişim araçları ile reklamcılığın tarihsel gelişimi arasında da yakın bir ilişki vardır.
"M.Ö. 3000'li yıllar, Sondape ve Frybyiarper gibi yazarlarca reklamcılığın başlangıç tarihi
olarak kabul edilir. Bu dönemde tüccarların, çığırtkanlar aracılığıyla satış yapma çabaları,
dükkanlarının önlerine koydukları tabelalar reklamcılık tarihinin ilk mecra örnekleri olarak
bilinmektedir(http://www.prestijreklam.com/REKLAMIN_TARIHCESI.html).
Günümüze kadar gelen Eski Mısır, Babil, Yunan ve Roma kalıntılarında bazı reklam
araçlarına rastlanmaktadır. Eski Mısır’da kaçan bir esiri bulup getirene ödül veren bir papirüs,
8
esirlerin fiyat ve özelliklerinin kazınmış olduğu duvarlar, Roma ve Yunan şehirlerinde
meydan ve köşe başlarındaki taşlar üzerinde çeşitli malların, şirketlerin, gladyatör,
yarışmalarının ilanları bunlardan birkaçıdır(Elden,2015, s.147).
Bugünkü anlamıyla reklamcılığın süreci, Gutenberg’in matbaayı icat etmesiyle 15. yüzyılda
başlamıştır. Çünkü, bugünkü anlamıyla reklamcılık bir kitle iletişim çalışmasıdır. 1480’lere
gelindiğinde William Coxton adlı matbaacı bastığı kitapları satmaya kalktığında iş
dünyasında değişmeyen bir sorunla karşılaşır: Pazarlama sorunu. Bu sorunu çözmek için de
bastığı kitapları daha geniş kitlelere duyurma gereksinimi duyar. El ilanları basar ve halkın
yoğun olarak uğradığı bir yer seçer (kilise) ve onları dağıtır. William Coxton’un bu pazarlama
sorununu ortadan kaldırma çabası, ilk basılı reklam örneği olarak kabul edilir. Üretim,
üretilenin paylaşımı ve değişimi, yani bugünkü anlamıyla ticaret doğal olarak reklamcılığın
da kaynağı olmuştur(https://reklamgunlugu.wordpress.com/2010/01/27/reklamin-kisa-
tarihi/).
Reklamın dünyada özellikle önem kazanmaya ve gerçek anlamda kullanılmaya başlamasında
sanayi devriminin çok büyük payı vardır. 1700’lü yılların ortalarında İngiltere’de, 1800’lü
yılların başlarında da Kuzey Amerika’da başlayan sanayi devriiyle beraber üretimde
kullanılan hayvan gücü yerini makinelere bırakmıştır. Üretimde makinelerin kullanılmaya
başlanmasıyla birlikte firmaların üretim kapasiteleri artmış, tümü aynı kalitede olan mallar
kitlesel olarak üretilmeye başlanmıştır. Böylelikle ilk defa tüketiciler tarafından bir malı satın
almak için ödenen para, aynı malı üretebilmek için katlanılan giderlerden daha az hale
gelmiştir. Bu süreç içerisinde kırsal bölgelerde tarımla ilgilenen insanlar kentlere göç etmeye
başlamış, bu da gelecekte pazarlama ve reklam çabalarının yoğunlaşacağı pazarların
oluşumunu başlatmıştır(Elden,2015, s.148).
1800’ler hem Avrupa hem de Amerika’da reklamın hızla yükseldiği dönemdir. Gazete
yanında birçok duyurunun el ilanı şeklinde basılıp dağıtılması, açıkhava reklamcılığının
gelişmesi, mektup ve kağıtlarda antet kullanımı ve benzeri çalışmalar da hız
kazanmıştır. Sinemanın ve radyonun kitle iletişimine katılması ile 20. yüzyıl, işbölümü ve
uzmanlaşmanın kesin çizgilerle ayrıldığı, dolayısıyla reklamcılığın bir sektör haline geldiği
dönem olmuştur. Reklam ajanslarının kurulması da 20. yüzyılın başlarına denk düşer. Reklam
ajansları da bu yıllarda reklamverenlerle gazete ve dergiler arasında komisyonculuk görevi
üstlenmişlerdir. Reklam ajansları görevlerini böyle sürdürürlerken, tam hizmet ajansı
9
kavramıyla yeni bir dönem daha başlar. Gazete ve dergilerde yer alan reklamlar,
reklamverenler tarafından hazırlanırken, tam hizmet ajansları tüm reklamı (tasarımdan
uygulamaya) kendileri yapar konuma gelmişlerdir. Özel radyoların ve sinemaların 1920’li
yıllardan sonra çoğalmaya başlamasıyla birlikte önce ABD, Almanya, Avusturya ve
Fransa’da sesli ve görüntülü reklam çağı
başlamıştır(https://reklamgunlugu.wordpress.com/2010/01/27/reklamin-kisa-tarihi/).
Yeni bir mecra olarak televizyon, 2. Dünya Savaşı ile gündeme gelmiştir. 1950’lerde hızla
yükselen reklam sektörü, 60’larda tam tersi bir düşüşe geçmiş, birçok reklam ajansı kapanmış
ve sektör küçülmüştür. Bu, reklamcılığın hem kalitesi hem de verimliliği üzerinde olumlu
etkide bulunmuştur. Berkman ve Gilson’un ifadesiyle bu dönem, reklamcılıkta yaratıcılık
dönemidir. 60’lı yılların sonlarına doğru dünya reklam sektöründe Amerikan şirketlerinin
egemenliği sözkonusudur. 70’ler ise Fransız, Japon, İngiliz ajanslarının hızla yükselmeye,
kendi ülkeleri dışında şebekeler oluşturmaya başladıkları dönem olmuştur. Bu gelişim doğal
olarak yine dünya ticaretiyle ilgilidir. Uluslarlarası şirketlerin girdikleri her ülkede tanıtım ve
tutundurma çabaları zorunluluğundan ötürü böyle bir şebekleşme hız kazanmıştır. 80’ler
Doğu Bloku’nun yapısal değişimiyle gündemini değiştirmiş ve bu da reklam sektörünü
olumlu etkilemiştir. Hızla gelişen bilgisayar ve matbaa teknolojisi, mecralardaki teknolojik
gelişmeler (TV sistemler, dijital efektler…) reklamcılığa sonu görülmeyen bir özgürlük
sunmaya başlamıştır. 90’lı yıllarda CD ve internet gibi yenilikler reklamcılıkta yine yeni
mecralar olarak gündem
gelmişlerdir(https://reklamgunlugu.wordpress.com/2010/01/27/reklamin-kisa-tarihi/).
Reklamlar tarihi gelişim sürecinde olduğu gibi, günümüzde de değişiklik göstermeye, farklı
yaklaşımları ve sunuş biçimlerini geliştirmeye devam etmektedir. Gazete veya dergi ilanları
ele alındığında, reklamcılığın ilk dönemlerinde daha çok metin ağırlıklı olan reklam
çalışmaları, zaman içinde daha çok görselliğe yönelerek, özellikle son dönemde pek çok
ilanın içeriğinde markanın logosu hariç hiçbir yazı barındırmaması ile daha sade bir yapıda
karşımıza çıkmaktadır. Bu da gelişen rekabet ve artan ürün sayısı nedeniyle tüketicilerin çok
fazla reklam mesajına maruz kalmalarından dolayı reklamların daha çok dikkati çeken yapıda
olmasının gerekliliğinden kaynaklanmaktadır(http://goktugbeser.com/reklamin-tarihi-
gelisimi/).
Gelinen son dönemde artık reklam postmodernizmle bütünleşerek yeni bir yöne evrilmiştir.
Postmodern reklam, anlatılmak istenen mesajın kesin olmayarak, hedef kitlenin dikkatinin
10
duygularına seslenerek, yoruma bağlı olarak çekilmeye çalışılmasıdır. Postmodern reklamda
hedef kitle hayallerine, fantezilerine, yaşanmışlıklarına ve duygularına dokunarak yakalamayı
amaçlar. Postmodern reklamlar aynı zamanda imaj oluşturup, oluşan bu imajı markaya
transfer etmektedirler(Tosun,2014, s.536).
11
3. PROPAGANDA NEDİR
3.1. Propaganda Kavramı
Latincede propaganda "yayılacak şeyler" manasına gelmektedir. 1622 senesinde, 30 yıl
savaşlarının başlangıcından hemen sonra, Papa XV. Gregory Hristiyan olmayan ülkelere
gönderilen misyonerler vasıtasıyla Hıristiyanlığın yayılmasını gözeten Congregatio de
Propaganda Fıde (İnancı Yayma Meclisi)’ ni kurmuştur. Modern politik manası I. Dünya
Savaşına kadar gider veorijinali alçaltıcı bir mana içermemektedir. Latince “ propagere”
kelimesinden gelen propaganda, “bir filizin toprağa dikilerek yeni bitkiler elde edilmesi”
anlamına da gelmektedir ( wikipedia.org/ Psikolojik Savaş06.02.2008, akt. Karataş, 2008,
s.28-32).
Propaganda Laswell’e göre ‘‘fikirlerin fikirlerle savaşıdır’’ ve bu kadar önemli hale
gelmesinin nedeni ise, bir savaşın kaybedilmesi ya da kazanılması noktasında sivillerin
desteğinin önemli olmasıdır. 19. yüzyıldan bu yana savaşın ayırıcıve derin değişimi getiren
özelliği ne teknolojidir ne de çok belirleyici olmalarına karşın kitle imha silahlarıdır. Bu
yüzyılda savaşlardaki asıl değişim savaşların ordular arasında değil, uluslar arasında olmasıdır
(Finch, 2001, s. 86, akt. Karataş, 2008, s.28-32).
Terence H. Qualter’ in tanımıyla propaganda; bir bireyin veya grubun başka bireylerin veya
grupların tutumlarını biçimlendirmek, kontrol altına almak veya değiştirmek için haberleşme
araçlarından yararlanarak ve bu bireylerin veya grupların belirli bir durum veya konumdaki
tepkilerinin kendi amaçlarına uygun tepkiler şeklinde olacağını umarak giriştikleri bilinçli bir
faaliyettir (Akarcalı, 2003, s.12, akt. Karataş, 2008, s.28-32).
Morgenthau, propagandayı; dış politikanın amacı, “Rakibin fikrini değiştirerek kendi
çıkarlarının geçekleşmesini sağlamak” olarak belirtmiştir. Rakibin fikrinin değiştirilmesi ya
da yönlendirilmesinde ise propagandanın önemi açıktır. Burada süreç, rakiplerin düşünce ve
yaklaşımlarının, savaş durumunda olduğu gibi zor kullanmaksızın, dolaylı yöntemlerle
biçimlendirilmesidir. Yabancı halkların tutum ve davranışlarının; hükümetlerin bilinçli, planlı
ve amaca uygun olarak diplomat ve propagandacıları aracılığıyla etkilenmesidir ( Gasson,
1990, s.29, akt. Karataş, 2008, s.28-32).
12
Propagandayı yönetiminde etkin bir şekilde kullanan Hitler, “Propagandanın amacı, tek tek ve
bilimsel olarak kişileri bilgilendirmek değildir. Onun görevi, kitlelerin dikkatini belirli
olaylar, ihtiyaçlar ve gerekler üzerine çekmektir.” ve bir başka yerde de “propagandanın
görevi, örgüt için taraftar toplamaktır. İkinci görevi yeni doktrini anlatmak ve
benimsetmektir” demektedir ( Hitler, 2002, s.67, akt. Karataş, 2008, s.28-32).
Propaganda; bireylerve gruplar aracılığıyla diğer grupların kanılarını, görüşlerini ve
davranışlarını iletişim araçlarını kullanarak propagandacının istekleri doğrultusunda etkileme,
değiştirme veya kontrol altında tutmaya yönelik bilinçli bir davranıştır ( Özsoy, l998, s.6, akt.
Karataş, 2008, s.28-32).) Propaganda, istenmeyen kafalara kendi kendine girmediği gibi, ne
yeni olan bir şeyi anlatma ne de inancını yitirmişleri yeniden inandırma gücüne sahiptir. Usta
propagandacılar, karşıdakilerin zihninde zaten iyice belirmiş olan fikir ve umutları daha çok
geliştirir ve onların içindeki gizli anlam ve duyguları yansıtabilir ( Özsoy, l998, s.16, akt.
Karataş, 2008, s.28-32).
Propaganda, gerek içerik gerek biçim ve gerek uygulama bakımından farklı biçimlerde
tanımlanmakta ve yorumlanmaktadır. Fakat propagandanın temel işlevi, insan davranışlarını
belirli bir fikir ve düşünce çerçevesinde toplamak ve bu fikirleri istenilen yöne kanalize
etmektir. Propaganda kavramı, ortaya çıktığı andan itibaren sürekli olarak anlamsal bir
değişim süreci içerisindedir. Koşullar ve olaylar kavramı şekillendirmede büyük rol
oynamıştır(Tanrıkulu,2009, s.61).
3.2. Propagandanın Tarihsel Gelişimi
3.2.1. Retorik
Eski Yunan medeniyetinde sistematik propaganda çalışmalarının ilk örneklerini görebiliriz.
Özellikle Yunan site devletlerinde ve Roma medeniyetlerinde bu çerçevede yapılan etkinlikler
söz konusudur (Bektaş2000:145. akt. Yılmaz, 2007, s.13-14). Propaganda amaçlı faaliyetler
bu medeniyetlerde kendisini etkin bir biçimde göstermiş ve iktidara ulaşma yolunda önemli
bir etkiye sahip olmuştur. Şiir, felsefe ve tiyatro sanatlarının çok yaygın olarak uygulanması
Eski Yunan’da dilin önemini de arttırmış ve günlük yaşamın bir parçası olan siyasi gelişmeler
de bu sanat dallarının birer konusu olarak yerini almıştır. Filozoflar ve hitabeti güçlü insanlar
13
bu tür gösterilerde halk üzerinde etkilerini kullanarak propagandanın sistemli bir şekilde
gelişmesine öncü olmuşlardır. Eski Yunan şehirlerinde vatandaşlar özellikle pazar yerlerinde
toplanırlar, devlet işlerini ve siyasal gelişmeleri aralarında tartışırlardı. Bu toplanma
yerlerinde hitabı güçlü kişiler toplulukları etkilemek ve onları kendi tarafına çekebilmek
amacıyla onlara seslenirler ve bir anlamda propaganda yaparlardı. Eski Yunan’da propaganda
sözlü ifadeler ve topluluklara hitap etme yoluyla gerçekleşmekteydi (Özsoy, 1998:23. akt.
Yılmaz, 2007, s.13-14). Hitabet sanatını etkili kullanan siyasetçiler Yunan medeniyetinde
halkı etkilemek için birbirleriyle yarışmışve bu konuda başarılı olanlar siyasi hayatlarında da
önemli noktalara gelmiştir. Bu devirde Yunan dili en önemli propaganda aracı haline
gelmişve sofist denilen gezici öğretmenler hitabeti halkı etkileme aracı olarak kullanma
tekniklerinin en iyi uygulayıcıları olmuştur (Bektaş, 2002:67. akt. Yılmaz, 2007, s.13-14).
Retorik, en basit ve kısa tanımıyla hitabet sanatı demektir. Özgürlük ve sanatın adeta vücut
bulduğu Antik Yunan'da ortaya çıkmıştır. Fakat retoriği sadece o dönemde ortaya çıkmış ve o
dönemde kalmış olarak düşünmemek gerekir. Çünkü retoriği günümüze de uyarlarsak toplum
içerisinde konuşma yeteneğimizi geliştirmede bize yararı olabilecek bir sanattır.Herkesin
gerçeğinin farklı olduğunu doğru kabul eden sofistler bu yüzden topluluğa hitap ederken
gerçeği anlatmak gibi bir amaç gütmemişlerdir. Asıl önemli olan ve konuşmanın başarısını
belirleyecek olan madde dinleyiciyi etkilemektir. Kaynaklar, retoriğin üç boyutundan
bahseder. Bunlar ethos, pathos ve logos olarak adlandırılan ilkelerdir. Retorik bu üç temele
dayanarak ilerler(http://nasilkolay.com/retorik-nedir).
3.2.1.1.Ethos
İknadaki artistik kanıtların ilk öğesi olarak karşımıza çıkar ve birçok boyutu söz konusudur.
Her insan karşılaştığı herhangi bir sunuş sırasında bir şekilde etkilenir ve belli şartlar
gerçekleştiğinde belirli şeylere ikna olur. Örneğin; bazı durumlarda ikna faaliyetini
gerçekleştiren, izleyenler için yabancı, başka deyişle izleyenlerin hiç tanımadıkları bir kişi de
olabilir. Ancak izleyiciler ikna sırasında gördüklerine dayanarak iknacılar hakkında bir takım
yargı ve kararlara varır. Bu karara yardımcı olan etkenler; konuşmacının fiziği, giyimi,
konuşma şekli ve hareketleri olabilir. Kimi zaman ise iknacının ortaya koyduğu dürüst tavır,
deneyim, mizah gücü gibi özellikleri ya da bu konularda geçmişten gelen bir unvanının
olması iknayı kolaylaştırabilir.
14
İknaya muhatap olan dinleyicilerin açıkça algılayabildikleri bu özellikleri Aristo, unvan
(reputation) diye adlandırmaktadır. Yine bu bağlamda ele alınabilecek diğer bazı karakteristik
özellikler de söz konusudur. Bu özellikler de iletinin etkinliğinde önemli rol oynar. Bunlar;
ses etkinliği, seçilen kelimeler, göz teması, jestler vb. olarak sıralanabilir. Bunların tümü
Aristo tarafından karizma diye adlandırılmaktadır. Bir örnek verilecek olursa; bir iknacı
sunuşunu kuvvetli bir lisan, özenle seçilmiş kelimeler, hazırlanmış jestler ve iyi bir tonlama
ile sunmalıdır. Bu onun izleyenleri ikna etmesinde önemli yararlar sağlayacaktır. İşte tüm bu
artistik kanıtlar insanın karizmasını başka deyişle, Aristo’nun dediği gibi ethos’unu
oluşturmaktadır(http://notoku.com/iknaya-tarihsel-bakis/).
3.2.1.2.Pathos
Pathos: Söylevcinin kandırmak, razı etmek, heyecanlandırmak ya da büyülemek istediği
dinleyiciyi niteler. Pathos dinleyicinin duygulanımıdır. Ethos cevaplara gönderme yapar,
Pathos ise soruların kaynağıdır. Yani dinleyici çekingendir; kendi duygularının ve söylevcinin
etkisinde kalır(https://tr.wikipedia.org/wiki/Retorik).
3.2.1.3. Logos
Bu ilke kanıtlama ve mantık anlamındadır. Konuşmacının dinleyici kitlesinin duygularını
coştururken mantıklı olması, konuşma sırasında verdiği bilgiler veya örneklerle çelişecek bir
söz söylememesi Logos'un temelidir.Retoriğin adının geçtiği ilk eser Platon'un Gorgias adlı
eseridir. Fakat Aristoteles Retorik adlı bir eser yazmıştır ve bu eser günümüze kadar eksiksiz
gelmeyi başarmış bir başyapıttır. Antik Yunan'ın bu çabalarına rağmen hitabet sanatının ete
ve kemiğe bürünmüş hali Roma'dan çıkmıştır. Çiçero Roma
asıllıdır(http://nasilkolay.com/retorik-nedir).
Eski Roma’da ise propaganda daha sistemli ve planlı bir şekilde uygulanmıştır. En çok
arenalarda insanları coşturmak ve belirli bir tarafı desteklemelerini sağlamak amacıyla
kullanılan propaganda halk üzerinde çok etkili olmuştur. Çiçero gibi hatiplerin siyasi
hayattaki etkisi bu dönemde ileri dereceye ulaşmıştı. Neron bu amaçla 5000 kişiden oluşan bir
teşkilat kurmuş ve Hıristiyanların katledilmesi için halktan etkili destek sağlanması amacıyla
bu teşkilatı kullanmıştır. Bunun yanı sıra Eski Yunan medeniyetinin Roma medeniyetini
15
etkilemesiyle halka hitap etmek de kullanılan diğer bir propaganda tekniğiydi. Ayrıca Roma
İmparatorluğunda teşkilatlanmış ve merkezileştirilmiş bir haber alma sistemi ve özellikle
ticari amaçlı reklam ve ilan sistemi de mevcuttu (Özsoy 1998:24. akt.Yılmaz, 2007, s.13-14).
3.2.2.Ortaçağ’daki Gelişimi ve Napolyon Dönemi
İlerleyen dönemlerde propagandanın etkin kullanımı Ortaçağ’da Kilise tarafından
sergilenmişve insanlar dini konularda yönlendirilmeye başlanmıştır. 1622 yılında Papa XV.
Gregory, Protestan Reform Hareketi’nin etkilerine karşı mücadele edebilmek ve Kilise
kurumunun saygınlığını arttırmak için Sacra Congregatio de Propaganda Fide (İnancı Yayma
Cemaati)’ni kurdu. Roma Katolik Kilisesi’nin resmi bir organı olan bu kuruluş Katolik
kilisesinin inancını yaymakla görevlendirildi (Atabek 2003:6. akt.Yılmaz, 2007, s.13-14).
Propaganda amaçlı bir örgütün kilise tarafından kurulması da propagandaya olumsuz bir
anlam yüklemesine neden olmuştur. Hıristiyan ülkelerdeki etkinliğinin yanı sıra Ortaçağ’da
yenidünya olarak adlandırılan Amerika kıtası halkları üzerinde de belli yönlendirilmeler
propaganda yoluyla yapılmışve bu çabalar son derece etkili olmuştur(Yılmaz, 2007, s.13-14).
Napolyon propaganda tekniklerini çok etkili ve sistematik bir biçimde kullanmışve ilk olarak
gazeteyi propaganda aracı olarak görmüştür. Bu amaçla Moniteur Universel adlı gazetesi
vasıtasıyla askeri ve siyasi amaçlarla propaganda yapmaya başlamıştır. Napolyon kazandığı
zaferleri ve siyasi görüşlerini bu vasıtayla halka duyurmuş ve son derece etkili olmuştur
(Özsoy 1998:49. akt.Yılmaz, 2007, s.13-14). İstila ettiği ülkelerde de propagandayı yaygın
olarak kullanan Napolyon, İtalya’da ve Osmanlı topraklarında toplumu lehine çevirmiştir. 19.
yy. başına dek propaganda, bir propagandacı tarafından edilgen kişiler üzerinde uygulanırken,
1789 Fansız Devrimi ile birlikte bu etkileyen/etkilenen ilişkisinde ortaya çıkan değişme
sonucunda, propaganda “propagandacının amacı” ile etkilenmek istenen kişinin “gereksinimi”
arasındaki çakışmanın bir sonucu olmaya başlamıştır (İnceoğlu 1985:65. akt.Yılmaz, 2007,
s.13-14). Propaganda daha sonraki dönemlerde ulusların özgürlük savaşları ve bağımsızlık
mücadelelerinde büyük rol oynamıştır. 19. yy başlarında Yunan, Sırp ve Bulgar ayaklanmaları
ve Faşizm, Nazizm ve Bolşevik İhtilalinin her biri kapsamlı birer propaganda ürünü sonucu
ortaya çıkmıştır (Özsoy 1998:51. akt. Yılmaz, 2007, s.13-14).
16
17. yüzyılda ilk kez kullanılışından I. Dünya Savaşı sonrasında kurumsal bir yöntem
hüviyetine kavuşuncaya değin propaganda daha çok savaşlarda ve siyasi iktidarın
devamlılığını sağlamada yardımcı bir konuma sahipti. Bu açıdan propagandanın, geniş halk
kitlelerinde çağrıştırmış olduğu anlam hiç de sempatik ve olumlu gözükmemekteydi. Zira
savaşlarda insanların ölmelerini kolaylaştıran bir usul olarak yahut siyasi alanda aldatmaya
ve mutlak bir güç kullanımına imkân sağlayan bir vasıta olarak propaganda genelde
toplumların aleyhine bir yöntem kullanılmaktaydı. Savaş gibi propaganda da neredeyse
tamamen hileye dayalı bir yöntemi benimsemektedir. Savaş tarihinde ‘psikolojik savaş’başlığı
altında yürütülen tüm faaliyetler bu yöntemsel benzerliğin hangi boyutlarda seyrettiğini bize
göstermektedir. Savaş literatüründe ‘psikolojik savaş’ adıyla yer alan yöntem, propagandanın
bir alt birimi şeklinde planlanmış ve hem savaş sırasında hem de savaş sonrasında, düşmanın
moral yönünden çökertilmesini, kendi tarafının ise moral motivasyonunu pekiştirici bir
çabanın ortaya konulmasını tanımlamaktadır. Dolayısıyla tarihsel açıdan propaganda kavramı,
savaş tarihiyle birlikte anılır olmuş, önemli bir savaş usulü olarak benimsenerek
uygulanmıştır(Yaman, 2007, S.17-27).
Bilakis Fransız ihtilali; devrim komitelerinden devrim kulüplerine ve meclislerine, oradan
ateşli devrim propagandistlerine ve seyyar söylevcilerine kadar tam bir organizeli propaganda
faaliyetini kapsamaktaydı. Hatta 1793 yılında, propaganda adıyla devrim düşüncelerini
kitlelere yaymak maksadıyla bir örgüt bile kurulmuştu(Yaman, 2007, S.17-27).
3.2.3. 1. ve 2. Dünya Savaşı Dönemi
20. yüzyıla gelindiğinde propaganda etkinliğinin çok daha büyük kitleler üzerinde
kullanılabileceği çalışmalar başlatılmıştı. Bu dönemde propaganda üzerine kavramsal
çalışmalar yoğunlaşmıştır. Farklı bilim dalları propagandaya farklı bakış açılarıyla yaklaşmış
ve bilimsel araştırmalar propaganda kavramının daha geniş bir bakış açısıyla ele alınmasına
olanak vermiştir (Bektaş, 2002:17. akt.Yılmaz, 2007, s.13-16).
Bunun yanı sıra Sanayi Devrimi’nin getirdiği koşullarda propagandanın özellikle kullanılış
tekniği üzerinde oldukça etkili sonuçlar doğurmuş ve kitlesel propaganda daha hızlı ve kolay
bir şekilde uygulanabilmiştir. Goebbels henüz propaganda tarihindeki yerini almadan önce
komünistler propagandanın önemini kavramıştı. Propaganda doktrininin oluşmasında asıl
etkiyi yapan Lenin olmuştur. Lenin 1902’deki “Ne Yapmalı” adlı kitabında bunun devrimci
değerini anlatmıştı. Stalin, 1910 yılına kadar yoğun bir şekilde propaganda bürosunu
17
yönetmekteydi. 1917 Ekim Devrimi başarısından sonra enformasyonu ve iletişim araçlarını da
kontrol altına alan Ajitasyon ve Propaganda Departmanı kurulmuştu (Akarcalı 2003:202.
akt.Yılmaz, 2007, s.13-16).
Lenin propagandayı başarılı bir şekilde kullanarak bir devrim gerçekleştirmişve bunun
sonucunda da Sovyetler Birliği’ni kurmuştur.Buna karşılık tarihte propagandaya esas
damgasını vuran kişi kuşkusuz Adolf Hitler’dir. Hitler ve onun Propaganda Bakanı Joseph
Goebbels sayesinde propaganda, kendine özgü yasaları olan bir sanat haline gelmiştir.
Almanlar kendi halklarının moralini yüksek tutabilmek için yayınlar yapmış ve bu konuyla
ilgili görevlendirmeleri en üst düzeyde tutmuşlardır. Goebbels ve Hitler’in düzenli
konuşmaları bu noktada son derece etkin olmuştur (Akarcalı 2003:98. akt.Yılmaz, 2007, s.13-
16). Hitler Almanya’sında propaganda diğer savaş silahlarıyla eşdeğerde görülmüş ve
üzerinde son derece önemle durulmuştur. Hitler, ideolojisini anlatmak ve kamuoyu tarafından
kabul görebilmek için etkin bir yöntem kullanmış, bakanlık düzeyinde propaganda faaliyetleri
yürütmüştür. Goebbels bu konuda çok sistematik bir biçimde, propaganda için özel eğitilmiş
elemanlardan kurulu bir ekiple çalışmışve çoğu kez yüz yüze ve ağırlıklı olarak da radyoyu
kullanarak propaganda faaliyetlerini yürütmüştür (Kuruoğlu 2006:21. akt.Yılmaz, 2007, s.13-
16).
3.2.4. Savaş Sonrası Dönem
Savaş sonrası dönem görüldüğü üzere kendisini mutlak bir üretim felsefesinden hareketle
tanımlamaktaydı. Böylece modern toplum kendisini sürekli üretmeye ve ürettiğini yine çok
seri bir şekilde tüketmeye kurgulanmış bir toplumsal hali öngörmekteydi. Bu açıdan hız
kavramı, yeni dönemin sembol kavramlarından birisiydi. Modern insan hem üretirken hem de
tüketirken hız’lı olmalı, böylece bu koşuşturma halinin sürekliliği içerisinde eriyip modern
dönemin amade bir işçisi halinde yaşamalıydı. Hız, benzeri bir şekilde siyasal iktidarların da
yöntem olarak işine gelmekte, düşünmeyen lakin sürekli üreten memur bir toplum sınaî
gelişmenin devamlığını sağlayacak, böylece siyasal erkin yönetim kabiliyeti ve kolaylığı
sağlanmış olacaktı. Yeni toplumsal düzenin sürekli üretime dayalı bu sosyal yönü sebebiyle,
sanayi ve imalatçılarda artık bir yöntem olarak propagandayı kullanmaya zorunlu
kalmışlardır. Sürekli üretim, kaçınılmaz olarak istikrarlı bir tüketimi mümkün kılmalıydı.
Lakin yüzyıllardır, kısıtlı imkânları dolayısıyla dünya halklarının eşyaya olan ‘tutucu’ bakışını
bir anda değiştirmek pek de kolay olmayacaktır. Bu açıdan propagandanın, tekrar ve terk
18
etmeye zorlama yöntemlerini başarıyla kullanan üreticiler, insanların kullanmış oldukları
herhangi bir mamul için illaki o malın eskimesinin beklenmemesi gerektiği inancını kabul
ettirebilmek adına yoğun uğraş vermişlerdir(Yaman, 2007, s.17-27).
Büyük bir reklâm ajentası yöneticisi olan David Ogiluy, bu konuyla ilgili olarak şöyle
demekteydi: ‘Piyasada değişik markalar altında satılan viski, bira ve sigara çeşitleri arasında
önemli hiçbir fark mevcut değildir. Hepsi de aşağı yukarı aynıdır. Bu genellemeye bisküvi
çeşitleri, deterjanlar ve otomobiller de dâhildir.’ (Brown, 2000: 150.akt. Yaman, 2007, s.17-
27) Neticede böylesi bir üretim-tüketim çarkı içerisine hapsolmuş bulunan modern insan, yeni
kurulan/kurgulanan dünyada var kalabilmek için günün üçte ikisini yoğun bir çalışmaya
ayıracaktır. Toplumun her bir ferdi en gencinden en yaşlısına bu sarmalın içerisine çekilecek,
insanların sosyal hayatı dâhil pek çok beklentileri ve birlikte olma imkânları ellerinden
alınmış olacaktır. Aslında bu tam da önce tek tek atomize edilen, parçalanan bir toplumsal
yapının daha sonra tek bir hedef uğruna topyekûn bir seferber edilişinin tarihidir. Bu Fransız
ihtilaliyle kısmen yakalanmaya çalışılan kamu toplumunun yeniden kitle toplumuna doğru
evirilmesinin tarihidir. Bilindiği üzere kamu toplumuna akıl yön verirken kitle toplumuna
coşkun duygular ve yoğun hisler yön vermektedir. Kamu toplumu, kendi sorunları için yine
kendisi bir çözüm üretmeye çalışan ve her türlü düşünce farklılığına rağmen ortak bir
toplumsal çözümün mümkün olduğunun adı iken, kitle toplumunda alabildiğine bir
atomizasyon, bir başıboşluk ve gevşek bir sosyal yapı söz konusudur. Kitle toplumu hedef
olarak iradesi çözülmüş yahut ipotek altına alınmış bir insan tahayyülünden hareketle bir
sosyal yapı oluşturma gayretindedir. Dolayısıyla alabildiğine etkiye açıktır. Eğer güçlü bir
iktidar ve iktidarın meşruluğunu pekiştirip yaygınlaştıracak kuvvetli bir propaganda kurumu
mevcut ise kitleler kolayca istenilen yöne doğru sürüklenebilecektir(Yaman, 2007, s.17-27).
Modern dönemde bu güçlü kurumun işlevini büyük oranda yazılı ve görsel medya organları
üstlenmektedir ki, kamuoyu bu yolla çok kolay bir şekilde dönüştürülebilsin. Öyle ki hız’a
dayalı bir hayattan geri kalmama pahasına kendisiyle ve toplumla ilgili haberlerin tümüne
dikkat kesilen modern insan elbette propagandanın her türünü gayet açık ve alıcı bir
pozisyonda karşılamaktadır(Yaman, 2007, s.17-27).
Dolayısıyla modern insan ve toplum; alabildiğine unutkan, anlık-günlük düşünen, hafıza ve
düşünce yitimine her an maruz kalmış bir yapıya sahiptir. Bu haliyle modern toplum her türlü
propagandaya açıktır, yalnızdır, yardımcısızdır. Burada; propaganda, yalnız başına kalmış
yeni insanın kurtarıcılığını üstlenir(Yaman, 2007, s.17-27).
19
Kitle toplumunun her türlü etkiye açık bu yalnız halini, modern kitle iletişim araçları çok daha
elverişli bir hale getirmiştir. Özellikle insanlığın 20. yüzyıla savaş ve siyasi çalkantılar
içerisinde girişi, bitmeyen ekonomik buhranlar, insanları güvensizliğe sürükleyen toplumsal
başıboşluk hali, zayıflayan cemaat yapısı karşısında yalnızlaşan insan konumu, kırsal
yerleşimden kentleşmeye doğru evirilen sosyal yapı ve özellikle yükselen ırkçı-ulusçu
kimlikler kitlelerin kontrolüdaha kolay, yönlendirmeye daha açık bir hale bürünmesine neden
olmuştur. Neticede kendisini koruyan pek çok toplumsal kurumdan mahrum kalarak, yerine
ucu açık yeni biçimleriyle yer değiştirmiş bir hayatı karşılarında bulan kitleler, dışarıdan
yapılabilecek her türlü ikna edici teklif ve telkine son derece açık vaziyette kalmışlardır.
Böylece kitlelerin, tek merkezden ve tek bir yöntem izlenerek kolayca etkilenmelerine zemin
oluşturulmuştur. Kitle iletişim araçlarındaki gelişmeler bu yeni dönemin belirleyicisi ve baş
aktörü olmuş, bu şekilde istenen fikirlerin yayılması oldukça kolaylaşmıştır(Yaman, 2007,
s.17-27).
Hitler propagandayı şu şekilde izah etmektedir:
“Propagandanın fonksiyonu… ayrı insanların her birinin haklarını ölçüp tartmak değil, fakat
sadece tuttuğu tarafın haklı olduğunu göstermeye çalışmaktır. Propagandanın görevi
hakikatin, eğer düşman tarafındaysa, objektif bir tahlilini yapmak ve sonra onu akademik bir
dürüstlükle kitlelerin önüne sermek değildir; onun görevi daima ve bıkmadan kendi
hakkımıza hizmet etmektir… Propagandanın gayesi canı sıkılan genç beylere ilgi çekici bir
eğlence sağlamak değil, inandırmaktır.
Ve ben inandırmak derken kitlenin inandırılmasını kastediyorum. …
Büyük halk kitlelerinin anlayışı gayet sınırlıdır, zekaları azdır, ama unutma güçleri
muazzamdır. Bu gerçeklerin sonucu olarak, her türlü etkili propaganda sadece birkaç noktanın
belirtilmesi halinde sınırlandırılmalı, bu noktaları sloganlar halinde vermeli; tâ ki kitlenin en
son üyesi bile sizin sloganınız vasıtasıyla, kendisinden ne istendiğini anlasın. Bu sloganı feda
ettiğiniz ve meseleyi çok taraflı olarak anlatmaya kalktığınız anda etkiniz silinecektir, çünkü
kalabalık verdiğiniz bilgileri ne hazmedebilir, ne hatırda tutulabilir. Bu şekilde sonuç zayıflar
ve nihayet tamamıyla ortadan kalkar.”(Downs, 2000: 173 akt. Yaman, 2007, s.17-27)
Önemli olan, propagandaya muhatap olacak olan kitlenin dini bir ayini
gerçekleştiriyormuşçasına ve tam bir adanmışlık hali içerisinde istenilen yahut uydurulan
gerçeğe tutkuyla bağlanmasıdır. Bu kararlılıkla yürütülecek bir propaganda faaliyetiyle kitle
20
istenilen yöne doğru götürülebilecektir. Hatta sürekli ve sinsi bir propaganda ile insanlara
cennetin aslında bir cehennem, cehennemin ise aslında bir cennet olduğu anlatılıp kitle buna
ikna edilebilir hale gelecektir. Yeter ki yürütülecek olan propaganda faaliyeti mümkün olduğu
kadar duygulara ve heyecanlara hitap etsin, salt bilgiden ve akılcılıktan uzak dursun(Yaman,
2007, s.17-27).
Biz böylesi bir propaganda yöntemine ileriki konularda genişçe üzerinde duracağımız Hitler
Almanya’sında şahit olmaktayız. Hitler’in uygulamış olduğu propaganda neticesinde pek çok
faktörün bir bileşkesi olarak ortaya çıkan başarı, tüm toplumun kolayca kabullenebileceği ve
söylendiğindeonları rahatsız etmeyecek yani toplum tarafından yadırganmayacak hatta ve
hatta toplumun sosyo-psikolojik ihtiyaç ve açlığına cevap verecek bir propaganda
çalışmasının sistemli bir tarzda yürütülmüş olmasında aranmalıdır. Hitler’in cümleleriyle bu
süreç şöylece hayata geçirilmekteydi. Propaganda öncelikle duygu yoğun olmalı, akla ise cüzi
bir yer ayırmalıdır. Halkın rahatça anlayacağı semboller ile anlatım yoluna gidilmeli, toplum
içinde bulunan ‘en dar kafalı’nın bile anlayabileceği bir anlayış seviyesinde propaganda
seyretmelidir(Yaman, 2007, s.17-27).
Kazanılmak istenen kitlenin sayısına göre, söylem düzeyi iyi belirlenmeli, hedeflenen kitle
kalabalık ise hitabet olabildiğince düşük bir düzeyde yapılmalıdır. Bu yapılırken toplumun
sürekli olarak propagandaya karşı olan nabzı iyi tutulmalı, propagandacı her türlü yeni
duruma karşı propagandasının yönünün iyi tayin etmelidir. Nihayetinde propaganda, amaca
uygunluğu yönünde göstermiş olduğu başarı ile değerlendirilebilecek bir araçtır. Dolayısıyla,
amacı çok iyi tespit edilmiş bir propaganda ancak toplum üzerinde istenilen etkiyi hâsıl
edebilecektir. Aksi durumda propaganda toplum dışı kalma gibi bir tehlikeyle karşı karşıya
kalacaktır ki, propagandacı bu hususta oldukça teyakkuz halinde olmalıdır. Yürütülen bir
propagandanın nihai anlamda değerlendirilmesi aşamasında önemli olan tek şart,
propagandanın başarıya ulaşıp ulaşmadığının sorgulanmasıdır. Eğer neticede başarı elde
edilmişse, yürütülen propaganda ile istenilen hedefe ulaşılmış demektir. (Özsoy, 1998: 10.
akt. Yaman, 2007, s.17-27)
Hitler’in, propagandanın kavramsal çerçevesi ve uygulanış aşamalarıyla ilgili dile getirmiş
olduğu pek çok ilkenin çok daha gelişmiş bir aşamasını Goebbels’in propaganda
çalışmalarında görmekteyiz. Goebbels, Hitler’in ‘Halkı aydınlatma’ olarak isimlendirilen
bakanlığının devlet bakanı olarak görev yapmıştır(Yaman, 2007, s.17-27).
21
3.3. Propaganda Çeşitleri
3.3.1. Beyaz veya Açık Propaganda
Beyaz propagandada abartı söz konusudur. Bu tip propagandada propagandayı yapan taraf
zaferlerini, karşı tarafın ise yenilgilerini abartılı bir şekilde sunmaktadır. Beyaz propagandada
abartı söz konusu olsa da kaynağı gerçeklerdir.Propagandanın kaynağı saklanmaz aksine
kendisini göstermek ister. Beyaz propagandanın kaynağı resmi ve güvenilir olmalıdır. Beyaz
propaganda, propaganda etkinliğini gerçekleştiren açısından çok risklidir. Beyaz propaganda
muhatapların tereddütsüz kabul etmeye alıştıkları bir propaganda çeşidi olması nedeniyle,
gerçeklerden en küçük bir uzaklaşma sonucunda muhataplarda büyük bir güvensizlik doğurur
ve yeni kaynaklar aramaya başlarlar (Özsoy, 2006:20. akt Tanrıkulu, 2009, s. 74-75). Beyaz
propagandanın malzemesi düşman tarafın hatalarını ve suistimallerini içeren haberlerdir. Bu
haberlerin ne zaman, ne şekilde ve hangi ölçüde kullanılacağı daha önceden planlanmalıdır.
Beyaz propagandada düşmanın zayıf yönü tespit edilir ve propaganda faaliyetleri sürekli
olarak bu zayıf yöne yapılır. Amaç, düşmanın direncini zayıflatmaktır (Tarhan, 2003:37. akt.
Tanrıkulu, 2009, s. 74-75).
Beyaz propagandanın ana malzemesi haberlerdir. Karsı taraf ile ilgili elde edilen verilerin, ne
zaman, nasıl ve kimlere hangi ölçüde kullanılacagı muhakkak planlanmalıdır. En güçlü yanı
ise, karsı tarafın fikirlerini çürütmesi, taraftarlarının sayısını azaltmasıdır. Dogru, açık ve
seffaf propaganda kitlelerde güven uyandırır. Zayıf tarafı ise, yayılma menzili
sınırlıdır(http://t2174a.blogcu.com/5-propaganda-turler/13456723).
3.3.2. Gri veya Bulanık Propaganda
Gri propaganda gerçek ve yalanı birbirine karıştırmak suretiyle yapıldığı için beyaz ve kara
propaganda arası bir propagandadır. Rivayet ve şayialara dayanan gri propagandada yalan ve
gerçek iç içe geçmektedir. Gri propagandada kaynak gizlidir. Dolayısıyla bilginin dost veya
düşman tarafından geldiği kesin olarak bilinemez. Mübalağa ve yalana sıkça yer verilen gri
propagandada olumlu bir durum dahi gölgelendirilerek değerden düşürülmeye çalışılır
(Özsoy, 2006:21. akt. Tanrıkulu, 2009, s. 74-75). İçerdiği bilgilerin doğruluğu ve yapılan
propagandanın kaynağı ile ilgili belirsizliklerin olduğu gri propaganda türü, spekülasyonlarla
22
hedef kitle üzerinde etki bırakmayı amaçlamaktadır. Doğruluğu kesin olmayan bilgiler, gizli
kaynaklarla hedef kitlelere aktarılarak hedef kitlede tutum değişikliği amaçlanır. Kaynak ve
bilginin belirsizliği verilen mesajda güvenilirliği görünürde engellese de, spekülatif ve
dedikoduya dayalı bilgiler, hedef kitlenin algısını bulandırma işlevi görür.Gri propagandanın
güçlü yönü muhatapları tarafından iyi olarak görülmesidir. En önemli özelliklerinden bir
tanesi birey üzerinde propaganda hissi doğurmamasıdır. Amaç, muhatabı küçük ve gülünç
duruma düşürmektir. İçerisinde muhatabın aleyhine çeşitli yalanlar bulunan ve dilden dile
dolaşan rivayetler gri propagandanın kullandığı etkili araçlardandır. Etkili bir araçtır çünkü
kapital sistemin Sovyet Rusya ile ilgili çıkardığı hikâyeler ve fıkralar sistemin çökmesinde
oldukça büyük rol oynamıştır (Tarhan, 2003:38. akt. Tanrıkulu, 2009, s. 74-75).
İnsanların merak duyguları gri propagandada sıklıkla kullanılır. Gizli konulardan
bahsediliyormus imajı verilerek, bir çok söylentinin toplum içinde yayılması saglanır. Gri
propaganda ürünleri, hedef kitle tarafından olumlu kabul görür. İnsan üzerinde propaganda
hissi dogurmaz. Kaynak belli olmadıgı için hedef kitle için en heyecanlı konular islenir.
Komplo teorileri en etkili materyaldir (http://t2174a.blogcu.com/5-propaganda-
turler/13456723).
3.3.3. Kara veya Sinsi Propaganda
Kara propaganda beyaz propagandanın aksine gerçek dışı olayların propagandayı yapan
tarafın lehine kurgulanması sonucu ortaya çıkmaktadır. Kaynağı yalan ve yanlış bilgiler olan
kara propagandanın amacı, karşı tarafı şüphe içerisine sokarak, onların morallerini bozmak
olmuştur. Buna göre kara propaganda, “Haber başka bir kaynaktan çıkıyormuş gibi
gösterilmek suretiyle yapılır. Kaynağı gizlemek ve herhangi bir kaynağın olabileceği inancını
yaymak için her türlü yola başvurulur. Burada kaynak ne kadar gizli olursa o kadar başarı
sağlanmış demektir” (Özsoy, 2006:22. akt. Tanrıkulu, 2009, s. 74-75).Kimi zamanda kaynak
belirlidir ama başka kaynaktan çıkıyormuş gibi gösterilir. Kara propagandada kaynağın
gizliliği çok önemlidir. Çünkü kaynak deşifre olduğu zaman etkisi olmaz, geri teper ve hatta
propagandayı yapana karşı düşmanlık duygularının artmasına neden olur. Bu sebeple iç
düşmana karşı kullanılmamaktadır. Gizliliğin çok önemli olduğu kara propagandada hile,
entrika, yalan, fitne, iftira, sinsilik ve sahte delil gibi çeşitli oyunlarla gerçek değiştirilir.
Amaç, toplumun inançlarını sarsmak ve halkın belli bir konu hakkındaki düşüncelerini
karıştırmaktır (Tarhan, 2003:41. akt. Tanrıkulu, 2009, s. 74-75).
23
Kara propagandanın amacı, kitleleri ruhsal çöküntüye itmektir. Propagandanın kurgulanması
sürecinde ahlaki mülahaza ve vicdani sorumluluk aranmaz. Siyah propaganda için amaca
hizmet edecek hersey bir malzemedir(http://t2174a.blogcu.com/5-propaganda-
turler/13456723).
24
4. PROPAGANDA YÖNTEMLERİ VE PROPAGANDA VE REKLAM
BENZERLİĞİNİN TARTIŞILMASI
4.1. Propaganda ve Reklam Benzerliği
Afişler bir ideolojinin propagandasını yaptığı gibi bir ürün ya da hizmetin de propagandasını
yapabilirler. Sanayileşme ile artan üretim, üretim güçleri arasında rekabeti doğurmuştur. Bu
da beraberinde ürünlerin daha iyi tanıtım sorununu yani reklamcılığı getirmiştir. Afiş resim
37‟deki örnek afiş, herhangi bir ürünün satışında veya bir hizmetin tanıtılmasında etkili bir
araç olarak kullanılmaktadır.Reklam afişlerini bu başlık altında toplayabiliriz. Fakat daha
önce reklam ve propaganda arasındaki ilişkinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Ancak bu şekilde her propaganda afişinin siyasi içerikli olmadığı daha iyi anlaşılabilir. Bu
yüzden reklam ve propaganda arasındaki ince çizginin netlik kazandırılması yerinde bir
inceleme olacaktır. Buna göre reklam(Tanrıkulu, 2009, s. 89-93),
“…insanları gönüllü olarak belli bir davranışta bulunmaya ikna etmek, belirli bir
düşünceye yöneltmek, dikkatlerini bir ürüne hizmete, fikir ve kuruluşa çekmeye
çalışmak, onunla ilgili bilgi vermek, ona ilişkin görüş ve tutumlarını değiştirmelerini
veya belirli bir görüşü ya da tutumu benimsemelerini sağlamak amacıyla oluşturulan;
iletişim araçlarından yer ya da süre satın almak yoluyla sergilenen veya başka
biçimlerde çoğaltılıp dağıtılan ve bir ücret karşılığı oluşturulduğu belli olan (diğer bir
deyimle parasal destek sağlayan kişi ya da kuruluşların kimliği açık olan)
duyuru”lardır (Gürsoy, 1999:9.akt. Tanrıkulu, 2009, s. 89-93).
Başka bir tanıma göre ise “Bir ürün ya da hizmetin basın ve yayın araçlarında para
karşılığında tanıtılarak kamuoyuna iletilmesine yönelik faaliyetlerin tümüne reklam adı
verilir” (Becer, 2002:221. akt. Tanrıkulu, 2009, s. 89-93). Reklam duygulara seslenir ve
parasal karşılık bekler. Propaganda da aynı şekilde duygulara seslenir fakat duygusal karşılık
bekler. Her ikisinde de tutum değişikliği esastır. Ticari reklamda tutum değişikliği, tanıtımı
yapılan ürüne/hizmete yönelik iken, propaganda da tanıtımı yapılan fikre yönelik tutum
değişikliği beklenmektedir. Reklam(Tanrıkulu, 2009, s. 89-93),
25
“Bir ürün veya hizmeti satmak için tasarımlanan ikna edici mesajlar. Daha geniş bir
tanım ise, malların ve hizmetlerin elde edilebilirliğiyle ve nitelikleriyle ilgili
bilgileringeniş bir kamuya bildirilmesi süreci ve araçları (basın, film, televizyon, vb.)
şeklindedir” (Mutlu, 1998:286. akt. Tanrıkulu, 2009, s. 89-93).
Kemal Kurtuluş ise reklamı şu şekilde tanımlamaktadır:
“Reklamın bilgilendirme ve motive etme yönünü ortaya koyan başka bir tanımda ise
reklam; tüketicileri bir mal veya markanın varlığı konusunda uyarmak ve mala veya
markaya, hizmet veya kuruluşa doğru eğilim yaratmak amacıyla göze veya kulağa
hitap eden mesajların hazırlanması, bu mesajların yayılmasıdır‟” (aktaran, Kocabaş,
Elden, 2001:15.atk. Tanrıkulu, 2009, s. 89-93).
Görüldüğü gibi tutum değişikliği, ikna, davranış değişikliği gibi hususlar reklam ve
propagandanın kesişme noktalarıdır. Fakat propaganda ile reklam birçok benzer tekniği
kullanmasına rağmen aralarında bazı farklılıklar vardır. Reklamda amaç ticari iken
propagandada amaç ideolojiktir. Reklam, ticari bir ürünün veya hizmetin, satışına ve
kullanımının yaygınlaşmasına yönelik propagandasını yapar. Propaganda ise ideolojilerin
satışını yapar, yaygınlaşmasını hedefler. Propaganda ve reklamın kullandıkları iletişim ürün
ve mecraları da benzerlik gösterir. Her ikisi de broşürler, posterler gibi ürünlerle TV ve radyo
yayınları, internet gibi kitle iletişim mecralarını kullanırlar(Tanrıkulu, 2009, s. 89-93).
Reklamda asıl amaç bilgi vermek iken propagandada amaç etkilemek ve bilgileri
değiştirmektir. İkna ve tutum değiştirme süreçleri düşünüldüğünde propaganda reklamın
birçok dalını kapsamaktadır. Propaganda, reklam ve grafik tasarım arasındaki ilişki, çizelge
6‟da ifade edilmiştir(Tanrıkulu, 2009, s. 89-93).
Geniş tanımıyla propaganda tarihte her zaman reklamla beraber kullanılagelmiştir. Sonuçta
reklam da bir çeşit propagandadır. Fakat iktidar ve belirli bir ideolojiyi veya inanışı yaymak
isteyen kesimler reklamın geniş kitlelere fikirleri duyurup kabul ettirmekteki başarısını
anlayınca reklamla propagandanın net birlikteliği farklı yollara ayrılmıştır. Ayrıca bu
ayrımda, propagandanın olumsuz izlenim oluşturan anlam oluşum sürecinin çok büyük etkisi
vardır. Burada propaganda ve reklamın amaçları arasındaki farklılıklar dikkat çekmektedir.
Buna göre bir farklılık olarak düşündüğümüzde “propagandanın amacı, propagandayı yapana
doğrudan veya dolaylı fayda sağlamasıdır” (Tarhan, 2003:36. akt. Tanrıkulu, 2009, s. 89-93).
Buna göre fayda propagandayı yapana yönelik ise propagandadan söz edilebilir. Bu, reklamda
26
da böyledir. Fakat reklamda amaç ekonomik çıkar elde etmek iken, propaganda da amaç
ideolojik çıkar sağlamaktır(Tanrıkulu, 2009, s. 89-93).
Aslına bakılırsa propaganda ve reklam kavramlarını birbirine yaklaştıran “iyi (faydalı), güzel
ve doğru” değerlendirmesidir. Reklam iyi ve güzel olabilir, fakat doğru olmayabilir.
Propaganda kavramı içinde aynı değerlendirme yapılabilir. Propaganda kavramında da
doğruluktan söz edemeyiz. Buna göre reklâmlarda izleyiciye vaat edilen her şey doğru
mudur? Herhangi bir ürünün tanıtımında ne kadar nesnel olunabilinir? Elbette ki günümüz
reklamlarında pür nesnellikten ve izleyiciye vaat edilen her şeyin doğruluğundan söz etmek
mümkün değildir. Sonuçta izleyiciye sunulan bir hayal dünyasıdır. Bu da çoğu reklamın
doğruluğundan ve dürüstlüğünden söz edemeyişimizin nedenidir(Tanrıkulu, 2009, s. 89-93).
Propaganda da olayın tümünü dengeli bir şekilde sunmayabilir. Hatta bazı durumlarda
propagandada kullanılan mesaj tamamen gerçek dışı olabilmektedir. Reklamlarda bu durum
olayı abartmak şeklinde gerçekleşebilmektedir. Örneğin X marka bulaşık deterjanının
reklamında markanın gücü abartılarak izleyene bir damlası bile dağ gibi bulaşıklarınızla
kolaylıkla başa çıkabilir‟ denilmektedir(Tanrıkulu, 2009, s. 89-93).
Reklamlar bu şekilde, alıcıda tutum değiştirir veya mevcut tutumu pekiştirirler. Reklam,
izleyiciye/alıcıya hayallerle kurulmuş bir dünya sunar. Aynı zamanda ürünün öz değerinin bir
adım ötesine geçip, ürünle beraber mutluluk, aşk, huzur ve sevgi gibi kavramlar vaat eder.
Örneğin, güzel kokmasının dışında hiçbir özelliği olmayan sıradan bir oto parfümünün
reklamı, ürünün diğer markalardan ayrıştırılıp satışının sağlanması için “güzel kokan bu
parfüm aynı zamanda size mutluluk vaat ediyor” şeklinde bir mesaj içerebilir. Reklamlarda
olduğu gibi propaganda sürecinde de -bu ister bir afiş, ister bir miting, isterse bir seçim
Ģarkısı olsun- o anda alıcının tutumuna bazı düşler ve hayaller ile karşılık verir(Tanrıkulu,
2009, s. 89-93).
“Özellikle tutum değişimi araştırmalarında tutarlılık için “iki süreç” önem kazanır:
Mantık kurallarını izleyen tutumlar ve düşleri gerçekmiş gibi gösteren tutumlar. Bazı
tutumlar, mantık kurallarına uygun olarak birbirleri ile tutarlıdır. Diğer yandan, bazı
tutumlar, düşlerin gerçekmiş gibi kabulü sonucu birbirleri ile “tutarlı” olur”
(İnceoğlu, 2004:64. akt. Tanrıkulu, 2009, s. 89-93).
27
Gerek savaş dönemlerinde gerekse savaş dönemleri dışında reklam gibi propaganda da
mutluluk ve ihtiyaçların giderilmesini vaat etmiitir. Günümüz reklamlarında durum böyle
iken, reklam kavramının ortaya çıktığı dönemlerde “iyi, güzel ve doğru” kavramlarına,
özelliklede “doğru” kavramında gereken hassasiyet gösterilmekteydi. Örneğin Yakup
Öztuna‟ya göre (1992:95) modern reklamcılığın babası sayılabilecek John Houghton, “…her
tür imalatı ilan etmeyi kabul ediyordu, ama tehlikeli biçimde dürüst olmayanları‟ basmayı
kabul etmiyordu.” Reklamcılığın ortaya çıktığı yıllarda görülüyor ki her ne olursa olsun
dürüstlük ön plandaydı. Aynı şekilde “Dr. Samuel Johnson‟da, reklamların aldatıcılığı
üzerine iöyle söylemiitir:”…ilanlar o kadar çeiitlidir ki, bazıları aldatıcıdır… çok acınacak
ilanlar vardır… aslında söz verme ilanın ruhudur” (Öztuna, 1992:95. akt. Tanrıkulu, 2009, s.
89-93).
4.2. Propaganda Yöntemleri ve Reklam
Propaganda rastgele yapılabilecek bir iş değildir. Onun da kendisine göre bir sistematiği, yolu
vardır. Bu konudaki metodun başarıyla uygulanabilmesi için, doğruluk, samimiyet, teknik
çalışma ve taktik çok önemlidir. Propaganda (iyi niyetli insanların elinde) bir yalan ve
karalama aracı olmadığından, doğruluğa bağlı kalmak ona büyük kuvvet verir.
Propagandacının yalanının tespit edilmesi “yalancının mumu yatsıya kadar” atasözünde de
işaret edildiği gibi propagandacıya olan güveni oldukça sarsar ve telkinlerin etkisini kırar.
Samimiyette propagandanın ve propagandacının önemli bir başka özelliğidir. Günümüz
diplomasisinde de açıklık ve samimiyet büyük önem kazanmıştır. Propagandanın başarılı
olabilmesi için yalnız doğruluk ve samimiyet yeterli değildir. Başarı sağlamak bazı yöntemler
uygulanmalıdır ( Özsoy, l998, s.142. akt. Karataş, 2008, s.48-52).
4.2.1. Ad Takma
Bir düşünceye kötü bir nitelendirici isim vermek olan ad takma, söz konusu düşünceyi
kanıtları gözden geçirmeksizin reddetmemiz ve kullanılamaz kararını vermemiz için
kullanılır. Ad takmaya reklamcılıkta çok fazla rastlanmaz. Bunun nedeni rekabet edilen bir
markadan söz etme gönülsüzlüğüdür, hatta buna rekabetçi markayı bir isimle çağırmanın
gönülsüzlüğü de diyebiliriz. Ad takma kullanımı politikada ve kamu konuşmalarının diğer
alanlarında daha yaygındır. Ad takma yoluyla, hedef toplumda fikirlere şahıslara veya
kurumlara karşı olumlu veya olumsuz yargılar yaratılmaktadır.’’Devlet baba, toprak ana
28
‘’denmesi ad takmaya örnek olarak gösterilebilir (Yıldırım, 2007, s.163. akt. Karataş, 2008,
s.48-52).
4.2.2. Gösterişli Genelleme
Gösterişli genelleme uygun anlam taşıyan ve inandırıcı özelliği bulunan bir haberin, herkesin
kabul etmiş olduğu fikir ve inançlar ile desteklenerek anlatılmasıdır. Bir şeyi etkin bir
sözcükle ilişkilendirmek olan gösterişli genelleme bize söz konusu şeyi kanıtları gözden
geçirmeksizin kabullendirmek ve onaylatmak için kullanılır. Gösterişli genellemenin
kullanımı o kadar yaygındır ki bu nedenle güçlükle farkına varılır. Ürün isimleri ve
promosyon alanında; ürünlerin isimleri seçilirken etkili sözcükler kullanılır. (Gold Metal Un,
Süper Shell) Ayrıca maruldan üretilecek ve bu nedenle nikotinsiz olacak yeni bir sigaraya da
Long Life gibi ad verilmesidir. Gösterişli genellemelere ürünlerle ilgili ifadelerde de
rastlanabilir. Parıltılı genellemeler bilgi veya akıl yürütme gerektirmeden kabul edilmesini
sağlamak için yüksek değer taşıyan olgular ve inançlarla alakalandırılmış, yoğun, duygusal,
çekici sözlerdir. Yurt sevgisi, memleket, barış, özgürlük, onur, v.s. gibi duygularla
alakalandırılır. Sözler muğlak ve herkes için başka bir manaya gelebilecek olsa da anlamları
hep olumludur(Karataş, 2008, s.48-52).
4.2.3. Transfer
Bir şeyi daha fazla kabul edilir hale getirmek amacıyla, saygı duyulan ve değer verilen bir
şeyin otoritesini, onayını prestijini bu şey üzerine taşımaktır. Transfer çağrışım süreciyle işler,
çağrışım yoluyla hayranlık duymaya benzer. İletişimcinin amacı bir düşüncenin, ürünün ya da
nedenin insanların sahip olduğu bir şeyle bağlantısını kurmaktır. Transfer bazen iki insanın
yalnızca birlikte görünmesiyle meydana gelebilir. Bu tür transfer bir olay nedeniyle iki insanı
birlikte gösteren bir olayın haber fotoğrafı, filmi ya da video bandı aracılığıyla büyük kitlelere
ulaşabilir(Karataş, 2008, s.48-52).
Ayrıca birçok basın ve TV reklamı transferden yararlanılarak yapılandırılır. Marlboro
reklamındaki kovboylar sertliklerini ve erkekçe imajlarını sigaraya ve bu sigarayı içen
insanlara taşımak için tasarlanmıştır. Noel arifesinde yayınlanan birçok alkol reklamı noel ve
alkol kullanımı arasında güçlü bir ilişki yapılandırmak için tasarlanır. J and B İskoç viskisi,
reklamlarında “Jingle Bells” isimli noel şarkısını J ve B harfleri üzerine vurgu yapmak
29
suretiyle kullanır. Böylece eski ve tanıdık bir şarkıyla ürünleri arasında yakın bir ilişki
kurmaya çalışır (Uzoğlu, 1996, s.520.akt.Karataş,2008, s.48-52).
Transfer çoğu zaman yerme maksadıyla da kullanılır. Hedef olarak ele alınan kişilerin veya
müesseselerin beyan ve metinlerden sadece propagandanın işine yarayacak alıntılar yapılır.
Aynı yöntem, hedef dışındaki beyan ve metinlerden kasıtlı alıntılar yapmak suretiyle
kullanılır. Sonra aşağılama ve kötüleme maksadına geçilerek düşünce transfer edilir. Aynı
zamanda ilintilendirme olarak da bilinen bu teknik, bir birey, grup veya bir değerin iyi veya
kötü özelliklerini bir diğerine (hedef kitleye) kabul ettirmek veya reddettirmek için
aktarmaktır. Bu teknik suçu problemin bir üyesinden diğerine transfer etmek için de
kullanılabilir(Karataş, 2008, s.48-52).
4.2.4. Tanıklık (Kahraman Gösterme)
Bir fikri, görüşü veya hareket planını desteklemek için bir otorite veya makam sahibini
referans vermektir. Burada otorite kitlelerinkesin olarak güvendikleri şahıs veya kurumlar
olmalıdır. Saygı duyulan ya da nefret edilen bir kişiye herhangi bir düşünce, program, ürün ya
da kişinin iyi ya da kötü olduğunu söyletmeyi kapsar. Tanıklık, reklamcılık ve politik
kampanyalarda kullanılan yaygın bir tekniktir. Genelde ünlü kişiler kullanır. Belli bir
politikayı, düşünceyi desteklemek veya reddetmek amacıyla hedef kitle tarafından bilinen
kişiler veya nesnelerden yararlanarak düşüncenin onlar tarafında da benimsendiği gösterilir.
Eğer kitleler henüz bir kahramana sahip değillerse, bunun için yakın bir adayı seçerler ve
onun eylemlerini abartılar” (Ertekin, 1995, s.179. akt.Karataş,2008, s.48-52). Mitleşen
kahraman etrafında, bir propaganda basını oluşur. Domenach propagandanın varoluşunu,
halkı arkasından sürükleyebilecek ünlü şahıslara bağlar (Domenach, 2003, s.173.
akt.Karataş,2008, s.48-52)
4.2.5. Halktan Biri
Konuşmacının dinleyicisini halktan biri olması nedeniyle kendisinin ve düşüncelerinin iyi
olduğuna ikna etmeye çalıştığıbir yöntemdir. Güzellik malzemesi tanıtan reklamların birinde
bir manken şöyle diyordu: Güzelim diye benden nefret etme... Sabahları ben de aynı senin
gibiyim. 1988 başkanlık seçimlerinde George Bush kafasında petrolcü şapkası ve kolları
sıvanmış olarak bir petrol kuyusunda görüntülendi, böylece halktan biri imajı yaratılıyordu.
Hedef toplumun anlayacağı tarzda konuşmak ve hareket etmektir. Bu yaklaşım hedef
30
toplumun propagandacıyı, kendinden biri olarak göstermesini sağlayacak davranışlardır
(Ertekin, 1995, s.181.akt.Karataş,2008, s.48-52). Sokaktaki adam yaklaşımı propagandacının
görüşünün sokaktaki adamın sağduyusu tarafından da desteklendiğini göstermektir. Hedef
kitlenin güvenini kazanmak için gayri resmi bir havada ve tarzda sunulur. Propagandacılar
sokak dili ve davranışını kullanarak kendi görüşlerinin ortalama bir kişinin de görüşü olduğu
izlenimini verirler(Karataş,2008, s.48-52).
4.2.6. Kâğıt Derme
Bir düşünce, program, kişi ya da ürünün en iyisi ya da en kötüsü olduğunu ortaya koymak
amacıyla gerçeklerin ya da yalanların, tanımların ya da ilgiyi başka tarafa çekicilerin ve
mantıklıya da mantıksız ifadelerin seçimi ve kullanımını kapsar. Kâğıt derme bir pozisyonu
destekleyen tartışma ve kanıtları seçmek ve bu pozisyonu destekleyen tartışma ve kanıtları
görmezden gelmektir. Seçilen tartışmalar gerçek ya da yalan olabilir. Bu yöntemin en etkili
işlediği durum tartışmaların gerçek olduğu ancak diğer eşit ağırlıktaki gerçek tartışmaların
görmezden gelindiği durumdur. Bu durumda saptama yapmak çok güçtür.
Sokaktaki vatandaşlarla görüşmelere yer veren birçok TV reklamı bu reklamı kullanmaktadır.
Bu tür televizyon reklamları ürünleri öven insanlarla yapılan görüşmeleri gösterirken, ürünleri
övmeyen insanların görüşmelerini göstermez. Hedef kitleyi bölme amacıyla, hedef toplumda
belli düşüncelere, gruplara ve bireylere karşı şüphe oluşturma için kullanılır. Prestiji yüksek
halk tarafından sevilen kişilere doğrudan saldırının sakıncalı olduğunu belirtmek gerekir. Bu
yöntem ile olay ima edilerek kastedilen kişi veya grubun davranışlarıve düşünceleri
kastedilerek bu propaganda yöntemi kullanılır(Karataş,2008, s.48-52).
4.2.7. Herkes Yapıyor
Herkes yapıyor taktiği bir şeyi herkesin, en azından bizlerin yaptığını söylemektir. Bununla
propagandacı, ait olduğumuz gruptaki herkesin programını kabul ettiğini ve bu nedenle bizim
de kalabalığı izlemek ve “herkesin yaptığını yapmak” zorunda olduğumuzu vurgulayarak bizi
ikna etmeye çalışır. Bu teknik insanların kazanan tarafta olma dürtüsünü kullanır. Bu teknik
hedef gruba bunun bir kitle hareketine döndüğü ve onların da katılmasının kendi çıkarlarına
olduğunu söylemeyi içerir. Propagandanın savaşta kullanıldığı temel varsayım, atasözüyle
anca beraber kanca beraber mantığıdır. Bu bir anlamda herkes yapıyor taktiğidir. Savaş
sırasında, herkesin savaş için bir takım fedakârlıklarda bulunduğu, hatta yaşamlarını dahi feda
31
ettiklerine inandırmak için sık sık kullanılır. Propagandacı savunduğu düşüncenin herkesin
kabul ettiğini gösteren örneklerle, kitlenin desteğini almayı amaç edinir(Karataş,2008, s.48-
52).
32
5.PROPAGANDA VE REKLAM BENZERLİĞİNİN ELEŞTİREL BAKIŞ AÇISIYLA
DEĞERLENDİRİLMESİ
Önceki bölümlerde de görüldüğü üzere reklam propagandayla benzer yöntemleri
kullanmaktadır. Propaganda doğurduğu sonuçlar bakımından tarih boyunca kötü imajla
zihinlerde yer etmiş bir kavramdır. Fakat reklam tamamen yasal bir oluşumdur. Öyle ki
kimileri reklam ve propagandayı her ne kadar aynı yöntemleri kullansalarda farklı olarak
nitelerken, kimileri bu benzerliğe daha karamsar bakmaktadır. Biz de burada reklamın
doğurduğu sonuçları eleştirel bir yaklaşımla irdelemeye çalışacağız. Reklamın yarattığı
tüketim köleliği, tarihte derin bir iz bırakan Hitler propagandasını örnek verecek olursak- ki
propaganda tarihte her zaman hegemon güçlerin kendi düşüncelerini empoze etmesi ve kabul
ettirmesi olarak kötü bir imajla var olmuşur- onun doğurduğu sonuçlar kadar kötü olmasa da
reklamın yaptığı her şey insanlığın modern köleler haline gelmesini sağlamaktadır. Hitler
milyonları Alman ırkının bütün dünyadan üstün olduğunu anlatmış ve bunu insanlara kabul
ettirerek savaşı sürdürmüştür. Reklamın yaptığı şey bundan çok farklı değildir. Bugün bazı
markalar için yaratılan imajlar, o markanın diğer tüm markalardan üstün olduğunu kabul
ettirmek amacıyla reklamlar vasıtasıyla yapılmaktadır. Oysa böyle bir şeyin sadece yapı
malzemelerinin kaltesi olarak bir üstünlük sağlayabileceği ve hatta onunda bir üstünlük değil,
kullanılma süreci ya da rasyonel fayda sağlayan bir araç olarak görüldüğü bilinmektedir. Aynı
şekilde Almanların diğer insanlardan farkı olmadığı da bilinmektedir. Fakat Hitler bunu ne
şekilde benimsetmişse, X markası da aynı şekilde benimsetmiştir.
Reklamın ticari bir propaganda olarak insanları manipüle etmesi, insanlar için pek iç açıcı
olmayan sonuçlar doğurmaktadır. Tüketim köleliği. Tüketim köleliği insanları tıpkı Hitler gibi
günümüzdede iktidarı elinde bulunduran mülk sahiplerine bağlamaktadır. İnsanları bu şekilde
köleleştirmektedir. Bunu yapan en önemli araç da bahsettiğimiz üzere reklamlardır.
Serbest piyasa ekonomisini savunanlarca tüketim, daha fazla üretim, daha fazla tüketim ve
daha fazla refah anlamına gelmektedir. Marxistler, kapitalist toplumlarda tüketimin insanı
yabancılaştıran yanına vurgu yaparlar. Günümüzde tüketim artık bir ideolojidir. Bu ideolojiye
yöneltilen eleştirileri ifade etmek gerekmektedir. Öncelikle, tüketimin yaygınlaşması
sonucunda herkes tüketici konumuna gelmekte ve giderek seçici bir zevk alma kaygısı ve
aktivitesi, yerini, basit zevk almaya bırakmaktadır. Tüketimin kendini ulaştırdığı alanların
sınırları genişledikçe, toplumda karşılığını, alt tabakadan insanların tüketici kimlik edinerek,
33
üst tabakanın bir tür tepkisine maruz kaldığı söylenmektedir. Öyle ki, oluşan kitle kültüründe
tüketimin artışı egemenin ideolojisinin denetim gücünü arttırmaktadır. Bir başka yaklaşıma
göre ise, tüketim sayesinde toplumun demokratikleştirilmesinin önü açılmıştır. Tüketim
dinamik bir eylem olarak vurgulanırken, bu sayede tüm ihtiyaçlarını karşılayabilen bir
toplumun refah düzeyi yükseleceğinden, değişim ve yaratıcılığı beraberinde getirdiği
savunulmaktadır. Diğer bir bakış açısına göre ise tüketim, günümüzde bir din halini almıştır.
Bu öyle bir din ki, mensuplarının mabedi alış-veriş merkezleri ve mensupların kendileri
toplumsal değerlerinden arınmış, adeta atomlaşmış, yani bir hacmi ve kütlesi olan, sadece
tüketen, gerçek kimliğini kaybeden insanlar olarak tanımlanmaktadır. Bu durum sayesinde,
israf ve sonuçlarından biri olarak, ülkenin dış ülkelere bağımlı hale gelmelerinin bir
habercisidir(http://kuanta.blogcu.com/tuketim-koleligi/830649).
Üretici ve tüketici arasındaki ilişki aslında tam da bir cezalandırma ve ödüllendirme
ilişkisidir. Serbest piyasa ekonomisine hakim olanın “tüketici egemenliği” olduğu söylenir.
Egemen olan tüketici, tam rekabet halinde ki üreticilerin ürettikleri ürünleri “tüm
özgürlüklerini” kullanarak, hangi fiyata neyi alacaklarına karar verdiklerinde, bir üreticiyi
ödüllendirip, diğerini cezalandırmış olurlar. Tüketim toplumunda artık bir toplumsal kurum
olarak kabul edilmeye başlanan boş zaman kurumundan bahsedilmektedir. Tüketiciler boş
zamanlarında artık daha fazla tüketime zaman ayırmaktadırlar. Örneğin, alışveriş yapmak
artık insanların boş zamanlarında yaptıkları bir uğraştır. Bu da alışveriş mekanlarının artışına
yol açmaktadır. Çünkü artık günümüzde alt tabakanın da çalışma saatlerinin düzeni
incelendiğinde, örneğin, işçilerin gün ya da hafta içerisinde sahip oldukları boş zamanları
vardır...spor tüketimini, boş zaman etkinliklerini gerçekleştirdikleri zamanları... reklamlar,
kredi kartlarının kullanımı, tüketici kredileri gibi tüketim enstrümanlarının yoğunluğu,
beraberinde piyasanın tüketiciyle arasında bir sınır belirlemesini sağlayan, ayrıca ihtiyaç
duyulduğunda tüketiciyi koruyan çeşitli dernekler, partiler, kuruluşlar vardır. Pazar ekonomisi
artık kendi içinde suç tipleri de yaratmıştır. Pazarın kendine özgü suç tiplerini, alışveriş
merkezlerinden yapılan hırsızlıklar ve “kredi kartı yolsuzlukları” olarak sıralayabiliriz.
Tüketim toplumunda neye ihtiyaç duyup, buna göre neyi tüketeceğine kendisinin karar
vereceği kararlaştırılan tüketici, artık, bu tanımı aşmış ve tüketim ürünlerine hayır
diyemeyecek bir noktaya vardırılmıştır. Öyle ki tüketim artık ekonomik tüketimden taşmış,
modern tüketim kavramında ima edilen sembolik tüketim alanını da kapsayarak, daha da
genişleyen bir alana sahip olmuştur(http://kuanta.blogcu.com/tuketim-koleligi/830649).
34
Tüketici tüketeceği ürünü ilk olarak reklamlarda, alışveriş merkezlerinde vs görür. Gördüğü
nesneler rastgele hazırlanmış olmamakta ve belirli bir kasıt içermektedir denilebilir. Yani en
ince ayrıntısına kadar düşünülüp, tasarlanmış nesneler alıcısına statüsünü, kimliğini, kim
olduğunu ve kim olması gerektiğini mesajlarıyla öğütler aslında. Tüketicinin kullandığı
ürünün anlamı tüketicinin kimliğini de belirlemektedir denilebilir. Görüldüğü gibi burada
tüketim kültürünün kendine özgü toplumsallaştırma süreci yarattığı
görülmektedir(http://kuanta.blogcu.com/tuketim-koleligi/830649).
Görüldüğü gibi tüketim toplumu, tamamen manevi yönünden sıyrılmış, bir maddeci toplum
yaratmıştır. Sorokin’e göre, maddi veya manevi kültürler sınırlarını aştıkları zaman yozlaşır
ve ardından bir çöküş yaşarlar. Esas olan, bir toplumun kültüründe maddi ve manevi yanlarını
dengelemek ve ideal kültüre ulaşmaktır. (Kaya, 2005; 30-31) Maddeci tüketim toplumunun,
bir tür kültürel yozlaşma ve sonucunda kültürün çökmesine yol açacağı tehlikesi ortadadır
(http://kuanta.blogcu.com/tuketim-koleligi/830649).
35
6. SONUÇ
Görüldüğü üzere propaganda ve reklam uygulanış bakımından son derece benzer yönlere
sahiptir. Fakat çalışmamızın başlığında da belirtildiği gibi, teorik olarak iki alanı
derinlemesine incelememizin ardından asıl ilgilendiğimiz nokta bu iki alanın ve özellikle
reklam alanının eleştirel bakış açısıyla değerlendirilmesi olmuştur. Propaganda, tarihin tozlu
sayfalarından günümüze kadar gelen ve hep kötü bir imajla zihnimize kazınan bir kavramdır.
Fakat reklam, çalışmamızda da belirtildiği üzere, bir ilan, duyuru amaçlı ortaya çıkmış masum
bir alandır. Bu masumiyet kapitalizmin ortaya çıkışı ve günümüze kadar gelen gelişme
süreciyle birlikte maalesef kaybolmuştur. Reklam, özellikle ikinci dünya savaşında yoğun bir
şekilde kullanılan ve Hitler gibi ‘’çılgın’’ bir adamın peşinden sürüklenen milyonları ikna
etme gücünden etkilenmiş ve bunu kendi alanında kullanmaya karar vermiştir. Elbette
propaganda ve reklamın yöntemleri tarihte de benzerlik göstermiştir. Matbaanın icadıyla
reklamın bir nevi resmileşmesi, kitle iletişim aracına duyulan ihtiyacın ne derece önemli
olduğunu göstermektedir. Nitekim ikinci dünya savaşında bir kitle iletişim aracı olan radyoda
aynı ölçüde önem arz etmiştir. Fakat iki alanın hedefi de hegemon gücün düşüncesini kabul
ettirmek ve yine hegemon gücün istekleri doğrultusunda ‘’harekete geçirmek’’tir. Bu
‘’hareket’’ ikinci dünya savaşında bir milletin neredeyse yok olma sürecini başlatmış,
soykırım yapmış, milyonlarca insanın ölümüne yol açmış ve tüm dünyayı sarsacak bir etki
yaratmıştır. Bunu yaptıran güç şüphesiz propagandadır. Biz elbette reklama bu karamsarlıkta
bakmayacağız; fakat aynı ölçüde etki gücünün olduğunu da kabul etmek zorundayız. Bugün
insanların bağımlı hale geldiği, her şeyden soyutlanıp tüketim köleleri olduğu bir durumla
karşı karşıyayız. Bu insanlar tüketimden başka hiçbir şeyi düşünmeyerek yaşanan tüm
olaylara karşı duyarsızlaşmaktadır. Ne yaparsa yapsın kendisini haklı çıkaran Cocacola’yı(Bu,
insanların vücut dengesinin bozulmasına sebep olan son derece zararlı bir içecektir. Zararları
arasında; diyabet,uyuşturucu özelliğinden dolayı beyin hücrelerinin ölümü, gastirt ve ülser,
boya maddeleri sebebiyle kanser riski sayılabilir.) içmeye devam etmektedirler. Çünkü
Cocacola onları mutlu hissettirmektedir. İnsanlar cocacolayı her gördüklerinde ya da sesini
işittiklerinde veyahut sadece renklerini gördüklerinde ‘’Heil Cocacola!’’ diyerek
haykırmaktadırlar ve içtiğinde çıkan ses bu insanları huzura kavuşturmaktadır. Bakınız Hitler
de aynı şeyleri yapmaktaydı. Milyonları kendisinin haklı olduğuna inandırmıştı. Hitler selamı
diğer her şeyin yerini almış; insanlar O’na, savaş Berlin’in kapılarına dayandığında bile
sonuna kadar güvenmeye devam etmişlerdir. İşte bugün aynı güç insanların Cocacola’ya
inanmasını, O’na güvenmesini sağlamıştır. Bu güç şüphesiz propagandadır. Bu güç şüphesiz
36
reklamdır. Reklam propagandayla aynı yöntemleri kullanarak belkide aynı amaca -sonuçta
ikisi de insanlara zarar vermektedir- hizmet etmektedir. Popüler kültürün sempatik yüzünü
oluşturan reklamlar, insanları uyuşturmakta ve kapıya dayanan savaşın çığlıklarını
duymaması için ona içtiğinde mutlu hissedeceğini sandığı, hiçbir işe yaramayan ve hatta
verdiği zararların insanların sağlığının bozulmasına yol açacağı bir şurubu satmaktadır. Hitler
de propaganda sayasinde Almanların ‘’diğer’’ tüm insanlardan üstün olduğu ve tüm insanların
Almanlar’a hizmet etmek için yaratıldığını; Almanların hayat sahası diye niteledikleri her yeri
kafasına göre işgal edebileceği düşüncesini satmıştı. X markası ise satın alındığında diğer tüm
insanlardan üstün olduğunu hissettiren düşünceyi satmaktadır. Peki bunun neresinde kötülük
vardır? Sonuçta ‘’tüketicinin’’ satın aldığı bir metadır ve kimseye bir zararı yoktur. İşte tam
da bu düşünce insanlığın daha da kötüye gitmesini sağlayacak saplantılı bir düşünceden
ibarettir. Bu düşüncenin ortadan kalması için önce tüketimin zihinlerde gerçekten doğru
anlamda çözümlenmesi gerekmektedir. Zira özgürlüğün baş düşmanı halinden memnun
kölelerdir.
37
KAYNAKÇA
Kitaplar
Balta Peltekoğlu, Filiz (2010), Kavram ve Kuramlarıyla Reklam, İstanbul: Beta
Yayınları
Elden, Müge, (2015), Reklam ve Reklamcılık, İstanbul: Say Yayınları
Erciş, Mehmet Serdar (2010), Pazarlama İletişiminde Temel Yaklaşımlar, Ankara:
Nobel Yayınları
Geçikli, Fatma (2010), Halkla İlişkiler ve İletişim, İstanbul: Beta Yayınları
Tosun, Nurhan Babür (2014), Marka Yönetimi, İstanbul: Beta Yayınları
Tezler
İbrahim KARATAŞ (2008), İletişim Anlamında Psikolojik Savaş ve
Propaganda,Yüksek Lisans Tezi (T. C. Gebze Yüksek Teknolojienstitüsü Sosyal
Bilimler Enstitüsü)
Mesut TANRIKULU (2009), Grafik Tasarım Ürünlerinden Afişin bir Propaganda
Aracı Olarak Kullanılması, Yüksek Lisans Tezi(T.C.Mustafa Kemal Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsügrafik Ana Sanat Dalı)
Ömer Miraç YAMAN (2007), Bir İktidar Aracı Olarak Propaganda, Yüksek Lisans
Tezi (T.C. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı)
Yasemin Keskin YILMAZ (2007), Propaganda Aracı Olarak Sinema: 1990 Sonrası
Amerikan Filmlerinde Propagandanın Kullanımı Üzerine Bir Çalışma, Yüksek Lisans
Tezi (T.C. Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Halkla İlişkiler Ve Tanıtım
Ana Bilim Dalı, Halkla İlişkiler Bilim Dalı)
Makaleler
Altay, A. (2004). ‘’ Reklam Çevirisi’’, Hacenepe Oniversitesi Edebiyat
Falcultesidergisi Cilt: 17 I Sayı: 1 I Ss. 33-41
38
Meral, P.S. (2006). ‘’ Kurumsal Reklam Kavramı Ve Bankacılık Sektöründeki
Kurumsal Reklam Örnekleri ‘’, II. Ulusal Halkla Ilişkiler Sempozyumu – 21. Yüzyılda
Halkla Ilişkilerde Yeni Yönelimler, Sorunlar Ve Çözümler
İnternet Kaynakları
http://goktugbeser.com/reklamin-tarihi-gelisimi/, Erişim Tarihi:10.01.2016
http://kuanta.blogcu.com/tuketim-koleligi/830649, Erişim tarihi: 10.01.2016
http://nasilkolay.com/retorik-nedir, Erişim Tarihi:10.01.2016
http://notoku.com/iknaya-tarihsel-bakis/, Erişim Tarihi:10.01.2016
http://t2174a.blogcu.com/5-propaganda-turler/13456723, Erişim tarihi: 26.12.2015
http://www.prestijreklam.com/REKLAMIN_TARIHCESI.html, Erişim
Tarihi:10.01.2016
https://reklamgunlugu.wordpress.com/2010/01/27/reklamin-kisa-tarihi/, Erişim
Tarihi:10.01.2016
https://tr.wikipedia.org/wiki/Retorik, Erişim Tarihi:10.01.2016
https://www.xing.com/communities/posts/reklamin-amaci-nedir-1006423316, Erişim
tarihi: 09.01.2016