tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

175
T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ ANABİLİM DALI İMALAT SANAYİİNDEKİ KOBİ’LERDE ÇALIŞMA İLİŞKİLERİ VE SOSYAL POLİTİKA SORUNLARI Yüksek Lisans Tezi Fatma Arzu Karakoç Ankara-2003

Transcript of tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Page 1: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ

ANABİLİM DALI

İMALAT SANAYİİNDEKİ KOBİ’LERDE ÇALIŞMA İLİŞKİLERİ VE SOSYAL POLİTİKA SORUNLARI

Yüksek Lisans Tezi

Fatma Arzu Karakoç

Ankara-2003

Page 2: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ ANABİLİM DALI

İMALAT SANAYİİNDEKİ KOBİ’LERDE ÇALIŞMA İLİŞKİLERİ VE SOSYAL POLİTİKA SORUNLARI

Yüksek Lisans Tezi

Fatma Arzu Karakoç

Tez Danışmanı

Doç.Dr.Gülay Toksöz

Ankara-2003

Page 3: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ

ANABİLİM DALI

İMALAT SANAYİİNDEKİ KOBİ’LERDE ÇALIŞMA İLİŞKİLERİ VE SOSYAL POLİTİKA SORUNLARI

Yüksek Lisans Tezi

Tez Danışmanı : Doç.Dr.Gülay Toksöz

Tez Jurisi Üyeleri

Adı ve Soyadı İmzası ___________ _______________

........................................................ ...................................

......................................................... ..................................

.......................................................... .................................

.......................................................... .................................

........................................................... ................................ ........................................................... ..................................

Tez Sınavı Tarihi: ...............................

Page 4: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

GİRİŞ.............................................................................................…........….1

1.KÜÇÜK İŞLETMELERE SOSYO-EKONOMİK AÇIDAN GENEL

BİR BAKIŞ.................................................................................….........…..5

1.1. KÜÇÜK İŞLETMELERİN TANIMI VE KÜÇÜK İŞLETMELERİ

TANIMLAMADAKİ ZORLUKLAR…………..................................................….............5

1.2. KÜÇÜK İŞLETME KAVRAMINI TANIMLAMADA

KULLANILAn ölçütler..............................…......................................….6 1.2.1. Tanımlamada Esas Alınan Nicel (Teknik) Ölçütler ve

Özellikleri............................................…….……......................…7

1.2.2. Küçük İşletme Kavramını Tanımlamada Esas Alınan

Nitel (Sosyolojik) Ölçütler ve Özellikleri.…................................12

1.3. GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE VE TÜRKİYE'DE KÜÇÜK

İŞLETMELERİN EKONOMİ İÇİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ ..........................…....23

1.4. GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE KÜÇÜK İŞLETMELERİN

YAPISAL SORUNLARI............................................…........................…...24 1.4.1. Üretimle İlgili

Sorunlar.....…....…….............…...........................25

1.4.2. Finansmanla İlgili Sorunlar.............……......…..........................27

1.4.3. Pazarlamayla İlgili Sorunlar.. .......................…........................28

1.4.4. Tedarikle İlgili Sorunlar ..................................…......................29

1.4.5. Rekabetle İlgili Sorunlar..…...............................…....................29

1.4.6. Teknolojiyle İlgili Sorunlar..…..............................…..................30

1.4.7. Yönetimle İlgili Sorunlar......…...............................…................32

1.4.8. Çalışma İlişkilerinden Kaynaklanan Sorunlar.........…...............32

2. GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE VE TÜRKİYE’DE KÜÇÜK İŞLETMELERİN GELİŞİM SEYRİ VE YAPISININ

Page 5: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

DEĞERLENDİRİLMESİ……………………………………….……………….35

2.1. KÜÇÜK İŞLETMELERİN GELİŞİMİNDE FORDİZM, POST-FORDİZM VE

ESNEK UZMANLAŞMA SÜREÇLERİNİN ETKİLERİ...............….......….….....35 2.1.1. Neo-Liberal Yaklaşım; Esneklik Teorileri–

Esnek Uzmanlaşma

……..................….......................…..........37

2.1.2. Gelişmiş Ülkelerde Esnek Uzmanlaşma ve Uygulama

Alanları………………………………………………………...…...39

2.1.3. .................... Gelişmekte Olan Ülkelerde Esnek Uzmanlaşma ve

Uygulama

Alanları…………...……………………………….…...42

2.1.4. .........................................................Kollektif Verimlilik ve Esnek

Uzmanlaşma…....................….….45

2.1.5. .......................................................Esnek Uzmanlaşmaya İlişkin

Eleştiriler….........................…….47

2.1.6. ...............Türkiye’de Esnek Uzmanlaşma ve Kollektif Verimliliğin

Uygulanabilirliği.………………........................................…..…..50

2.2. ENFORMEL SEKTÖRÜN SOSYO-EKONOMİK TEMELLERİ…………….…....53 2.2.1. Enformel Sektör ve Küçük İşletme

İlişkisi…...........….......…...53

2.2.2. Enformel Sektör Kavramının Ortaya Çıkışı ve Farklı

Yaklaşımlar...................................................................……....53

2.2.2.1.Dualizm Yaklaşımları ve Enformel

Sektör.……..........54

2.2.2.2. ILO ve Enformel Sektör.......................……........…...62

2.2.2.3. Neo-Liberal Politikalar ve Enformel

Sektör...........….66

2.2.3. Günümüzde Enformel Sektöre Etki Eden Faktörler….....…...69

Page 6: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

2.2.4. Enformel Sektörün Tanımı ve Özellikleri.........................…...74

2.2.5. Enformel İstihdamın

Boyutları…................................….........79

2.2.6. Türkiye’ de Enformel İstihdam ve

Boyutları…................….....83

3. GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE VE TÜRKİYE’DE KÜÇÜK İŞLETMELERİN İSTİHDAM POTANSİYELİ VE SOSYAL POLİTİKA

SORUNLARI...........................................…….............................................87

3.1. KÜÇÜK İŞLETMELERİN İSTİHDAM YARATMADAKİ KATKILARI.………...........87

3.2. TÜRKİYE'DE KÜÇÜK İŞLETMELERİN İSTİHDAM POLİTİKASI

OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ.…………………………………………………….....90

3.3. GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE VE TÜRKİYE'DE KÜÇÜK İŞLETMELERİN İSTİHDAM YAPISININ YARATTIĞI SOSYAL POLİTİKA SORUNLARI VE

ÖNERİLER………………….………………………………………………....92 3.3.1. .......Gelişmekte Olan Ülkelerde ve Türkiye’de Küçük İşletmelerin

İstihdam Yapısının Yarattığı Sosyal Politika Sorunları...............92

3.3.1.1.Sosyal Güvenlikle İlgili Sorunlar …................................93

3.3.1.2. İşçi Sağlığı Ve Güvenliğiyle İlgili Sorunlar …................97

3.3.1.3. Sendikalaşmayla İlgili Sorunlar …….............................99

3.3.1.4. Eğitim ve Mesleki Eğitimle İlgili Sorunlar….................103

3.3.1.5. Ücretle İlgili Sorunlar …..............................................105

3.3.2. .............. Gelişmekte Olan Ülkelerde Küçük İşletmelerin İstihdam

Yapısının Yarattığı Sosyal Politika Sorunlarıyla İlgili

Öneriler…………………………………………………………….107

3.3.2.1. Sosyal Güvenlikle İlgili Öneriler............…...................107

3.3.2.2. İşçi Sağlığı Ve İş Güvenliğiyle İlgili Öneriler

...............109

Page 7: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

3.3.2.3. Sendikalaşmayla İlgili Öneriler....................................110

3.3.2.4. Eğitimle İlgili Öneriler

..............…................................110

3.3.2.5. Ücretle İlgili

Öneriler....................................................111

3.3.3. ....... Türkiye’deki Küçük işletmelerin İstihdam Yapısının Yarattığı

Sosyal Politika Sorunlarına İlişkin Alan Araştırması ....….......111

4. GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE VE TÜRKİYE’DE KÜÇÜK

İŞLETMELERDE SOSYAL KORUMACI POLİTİKALARIN

UYGULANMASI , ARAÇLARI VE ILO ÖRNEKLERİ.…………................113

4.1. KÜÇÜK İŞLETMELERDE ÇALIŞMA YAŞAMIYLA İLGİLİ YASAL VE

DÜZENLEYİCİ ÇERÇEVENİN OLUŞTURULMASI….....................................114 4.1.1. ................................ İşletmelerin Kurulması ve İşlemesine İlişkin

Düzenlemeler….116

4.1.2. İşgücü Maliyetleri ve İşçilerin Haklarının Korunmasına

İlişkin

Düzenlemeler............................................................….117

4.1.3. ..................... Türkiye’de Küçük İşletmelerde İstihdam Edilenlere

Uygulanan Yasa ve Düzenlemelerin Enformel İstihdama

Etkisi……………………………………………………...........…...118

4.2. ENFORMEL SEKTÖRDE KENDİ KENDİNE YARDIM

ÖRGÜTLERİ-BİRLİKLERİ..……...…………....................................…...…121

SONUÇ............................……..................................................................….125

KAYNAKÇA....................................................................................……......127

ÖZET................................................................................……....................143

Page 8: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

SUMMARY....................................................…….......................................144

EKLER .......................................................................……..........................145

EK-1 Küçük İşletmelerde Çalışma İlişkilileri ve Sosyal Politika Sorunlarını

İnceleyen Alan Araştırmasına İlişkin Görüşme Soruları.......……….............145

EK-2 Küçük İşletmelerde Çalışma İlişkilileri ve Sosyal Politika Sorunlarını

İnceleyen Alan Araştırmasına İlişkin Görüşmelerin Değerlendirilmesi........150

Page 9: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

GİRİŞ

1970’lerde ve 1980’lerde hız kazanan krizler ve yapısal uyum

politikalarıyla birlikte sanayileşmede yeni arayışlar sonucu, küçük ölçekli

işletmeler önem kazanmıştır. “İmalat Sanayiindeki Küçük ve Orta Ölçekli

İşletmelerde Çalışma İlişkileri ve Sosyal Politika Sorunları” adlı tez

çalışmasının başlıca amacı; küçük ve orta ölçekli işletmeler başlığı altında

küçük ve çok küçük işletmelerde, çalışma ilişkilerini formel ve enformel

faaliyetler bağlamında incelemektir.

Her ne kadar tez başlığı küçük ve orta ölçekli işletmeler olsa da sosyal

politika sorunları ağırlıkla küçük ve çok küçük işletmelerde gözlemlendiği için

araştırma konusu küçük ve çok küçük işletmeler olmuştur. Literatürde yaygın

olarak kullanılan KOBİ kavramı olduğu için, kimi yerlerde yapılan alıntılarda

KOBİ’lerden söz edilse bile kastedilen çok küçük ve küçük işletmelerdir.

Bu tezde, sadece imalat sanayindeki küçük işletmeler incelenmekte

olup, hizmet ve tarım sektöründeki küçük işletmeler kapsam dışında

bırakılmıştır. Tezin konusuyla ilgili belirtilecek son nokta ise; gelişmekte olan

ülkelerdeki küçük işletmelerin araştırılmış olduğudur. Bunun başlıca sebebi,

Türkiye’nin de gelişmekte olan bir ülke olmasıdır.

Tezde küçük işletmelerde değişen işveren ve işgücü yapısının

istihdamda ve çalışma ilişkilerinde meydana getirdiği dönüşümler

açıklanmaya çalışılmıştır. Bu çerçevede istihdamda önemli payı olan küçük

işletmelerde sosyal korumacı politikaların ne ölçüde uygulandığı

incelenmiştir.

Küreselleşme ortamıyla beraber işletmeler için, rekabet edebilme

gücünün önemi de artmıştır. Bu ortamda gelişmekte olan ülkelerdeki küçük

işletmeler rekabet edebilmek için emek yoğun teknoloji kullanırlar. Burada

karşılarına çıkan başlıca yapısal sorun ise, düşük sermayeyle finanse

Page 10: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

olmalarıdır. Küçük işletmelerin finansmanla ilgili sorunları işletme bilimi

tarafından sıkça ve önemle ele alınmıştır.

Çalışma ilişkileri alanında ise, şimdiye kadar küçük işletmelerle ilgili

yapılan araştırmalarda bu işletmelerin istihdam yaratma boyutları incelemiştir.

Enformel sektör çerçevesinde çalışma ilişkilerini inceleyen araştırmalar ise,

bu konuyu küçük işletmelerle bağlantılandırmamış, istihdam boyutunu da

katarak bir bütün içinde incelememişlerdir. Bu tezde ise, küçük işletmelerin

hem istihdam yaratma boyutları, hem de yaratılan bu istihdamla şekillenmiş

çalışma ilişkilerinin oluşturduğu sosyal politika sorunları, aynı düzlemde ele

alınmaya çalışılmıştır. Dünya literatüründe enformel istihdamla birlikte anılan

küçük işletmeler aynı zamanda enformel istihdamın taşıdığı bütün

olumsuzlukları da içermektedir. Çalışma ilişkileri incelenirken sadece

çalışanlar boyutu değil aynı zamanda işveren boyutu da araştırılmış ve

işverenin üretim sürecindeki konumu, sosyal politika önlemlerinin işveren

açısından anlamı ele alınmıştır. Tek boyutlu olmayan, sorunları iki taraf

açısından inceleyen ve küçük işletmelerin istihdam yaratmadaki önemlerinin

yanı sıra bu istihdamın yarattığı çalışma ilişkilerinin, sosyal politika açısından

incelendiği bir araştırmanın çalışma ilişkileri alanına katkı sağlayacağı

düşünülmektedir.

Küçük işletmelerin faaliyetleri hukuki anlamda yasaldan, yasadışına

kadar geniş bir yelpazede yer almaktadır. Küçük işletmeler ekonomik

pozisyonları açısından formel sektör içinde varsayılsalar da, istihdam

açısından enformel ilişkilerden beslenmektedirler. Enformel istihdamda

işgücü her türlü yasal düzenleme dışında çalıştırılmakta ve bu da sosyal

politika açısından çeşitli sorunlar doğurmaktadır. Bu durumda işçiler çağdaş

çalışma koşullarının, yani ILO’nun da ifade ettiği gibi “insana yakışır işler”

dışında çalışmaya zorlanmakta, iş ve sosyal güvenlik hukuku alanında

sağlanmış bütün haklardan mahrum kalmaktadırlar. Tüm bu olumsuzluklar,

sosyal refah devleti anlayışının önemli yaralar almasına neden olmaktadır.

Page 11: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Küçük işletmelerde görülen bu enformel faaliyetlerin kalıcılığı ülkelerin

kalkınma düzeylerine göre değişmektedir. Bu faaliyetlerin altında yatan

dinamikler ise çeşitlilik arz etmektedir. Bu da enformel faaliyetlerin

şekillenmesinde sadece yerel koşulların değil, küresel değişim sürecinin de

büyük rol oynadığı anlamına gelmektedir. 1980’li yılların başında ortaya çıkan

yeniden yapılanma sürecinin emek piyasalarına en büyük etkisinin esnek

uzmanlaşma ve yalın üretim temeline dayalı üretim politikaları aracılığıyla

oluşan esnek çalışma ilişkileri olduğu görülmektedir. Esnek çalışma,

gelişmekte olan ülkelerde enformelliğin büyümesine yol açan kavramlardan

biri olarak kabul edilmektedir. İşgücünün ve işletmelerin bu denli esnek hale

gelmesi enformelleşmeyi zorunlu olarak artırmakta, bu da çalışma ilişkileri

aleyhinde bir durum ortaya çıkartmaktadır.

Tezi oluşturan başlıca temel kavramlar; küçük işletme, çalışma

ilişkileri, esnek üretim, enformel sektör ve sosyal korumacı politikalardır. Bu

doğrultuda tezde cevap aranan sorular; küçük işletmelerin yapısal

sorunlarının neler olduğu, bunlar içerisinde çalışma ilişkilerinden kaynaklanan

sorunların yeri ve öneminin ne şekilde belirlendiği, küçük işletmelerin gelişim

seyri ile bu işletmelerin istihdam yapısı ve istihdam yaratma potansiyeli

arasındaki ilişki kapsamında enformel istihdam ve esnek istihdamın küçük

işletmelerdeki çalışma ilişkilerine etkisinin neler olduğudur. Bu bağlamda

küçük işletmelerin istihdam yapısının yarattığı sosyal politika sorunları ve bu

sorunlara ne tür öneriler getirilebileceği, sosyal korumacı önlemlerin bu

birimlerde uygulanmasıyla çalışma ilişkilerinde olumlu gelişmeler sağlanıp

sağlanamadığı sorularına da cevap aranmıştır.

Bu sorulara cevap bulabilmek için oluşturulan bölümlerde faydalanılan

araçlar da farklılık göstermektedir. Küçük işletmelerin tanımlanması ve

gelişimi hakkında öncellikle literatür taramasına yer verilmiştir. Küçük

işletmelerin istihdam yaratma boyutları, formel ve enformel faaliyetlerin

çalışma ilişkilerine etkisi incelenirken ise; Türkiye’yle karşılaştırma yapmaya

olanak sağlanması açısından Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) bu

Page 12: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

konudaki raporları değerlendirilmiş ve bu raporların Türkiye’ye

uygulanabilirliği tartışılmıştır. Uluslararası örgütler içinde sadece ILO’nun

rapor ve araştırmalarına yer verilmesinin başlıca nedeni; bu kurumun direkt

olarak çalışma ilişkilerini inceleyen ve sosyal koruma politikaları öneren tek

kurum olmasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca küçük işletmelere ilişkin iç

hukukumuzdaki mevzuat düzenlemeleri incelenmiş ve bununla ilgili eksiklikler

tartışılmıştır. Son olarak, uygulamadaki durumla teorik olarak incelenenler

arasındaki farklılıklar ve benzerliklerin gözlemlenebilmesi için, küçük

işletmelerdeki uygulamayı yansıtacak bir alan araştırması yapılmıştır.

Page 13: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

KÜÇÜK İŞLETMELERE SOSYO-EKONOMİK AÇIDAN GENEL BİR BAKIŞ

Küçük İşletmelerin Tanımı ve Küçük İşletmeleri

Tanımlamadaki Zorluklar

Hem ekonomik, hem de sosyal açıdan önem taşıyan küçük işletmeler

incelenirken, ilk olarak, küçük işletme kavramının tanımı yapılacak, ardından

küçük işletmelerin yapısal özelliklerinin saptanmasına çalışılacaktır. Bu iki

aşamadan geçildikten sonra, küçük işletme olgusunun hangi boşlukları

doldurduğunun ve çıkar çatışmaları açısından yerlerinin belirlenmesinin

kolaylaşacağı düşünülmektedir.

KOBİ kavramı anlaşılır açıklıkta olmasına rağmen dünya literatüründe

üzerinde fikir birliğine varılmış bir tanımı bulunmamaktadır (Sarıaslan,

1994:12). Ülkelerin ekonomik yapıları değiştikçe küçük işletmeleri belirleyen

ölçütler de değişmekte ve ülkelerin ekonomik yapılarıyla bağlantılı olarak

farklı ölçütler kullanılabilmektedir (Ekin, 1993:20).

Müftüoğlu; çeşitli ülkelerdeki KOBİ tanımlarında dikkati çeken önemli

bir özelliğin genellikle resmi bir tanımlamanın yapılmaması olduğunu ifade

etmiştir. Bunun sebebinin de KOBİ tanımının bilimsel değil pragmatik bir

içeriğe sahip olmasından kaynaklandığını belirtmiştir. Bu nedenle KOBİ’lere

ilişkin olarak standart bir tanım geliştirmenin her ülke ve sektörün farklı

koşullara sahip olması yüzünden, zorunlu olmayacağı gibi mümkün ve geçerli

olmadığını da eklemiştir (Müftüoğlu, 1998:123).

Karataş ise; yapıları gereği KOBİ için kesin bir tanımlama yapmanın

olanaksız olduğunu belirtmiştir. Sanayileşme düzeyine, işletmelerin bağlı

oldukları işkollarına ve üretim tekniklerine ilişkin olarak ülkeler arasında hatta

aynı ülkenin farklı bölge ve işkolları arasında KOBİ tanımlamalarının

değişebileceğini ifade etmiştir (Karataş, 1991: 25).

Page 14: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Bu belirtilenler dışında; küçük işletmeleri tanımlamada ve

sınıflandırmada çeşitli zorluklarla karşılaşılmasının en önemli sebebi; bu

işletmelerin heterojen yapılarıdır.

Küçük İşletme Kavramını Tanımlamada Kullanılan Ölçütler

Literatür genel olarak, küçük işletme kavramını tanımlarken işletme

büyüklüğünü bir başka ifade ile bir işletmenin iktisadi faaliyet hacmi ve

kapasitesini ele almaktadır. İşletme büyüklüğünün ve özellikle de küçük

işletmelerin tanımlanmasında nitel ve nicel olmak üzere iki grup ölçütten

hareket edilir. Bu ölçütler aynı zamanda “Sosyolojik Ölçütler” ve “Teknik

Ölçütler” olarak da ifade edilebilir (Alpugan, v.d., 1987:47). Özellikle işletme

literatüründe daha sık kullanılan nicel (teknik) ölçütlerin yanısıra, nitel

(sosyolojik) ölçütlerin de kullanılması gerekliliği yönünde bir yaklaşım

mevcuttur. Bu yaklaşımın temel dayanağı ise; küçük işletmelerin salt, işletme

iktisadının dar kalıpları içinde ele alınamayacağı, konunun ekonomik, sosyal

ve politik yönlerinin de dikkate alınması gerektiğidir (Müftüoğlu, 1998:41).

Özetle bu çalışmanın inceleme konusu, küçük işletmelerdeki çalışma

ilişkileri olduğundan, küçük işletmelerin tanımlanması veya sınıflandırılması

da çalışma ilişkileriyle bağlantılandırılmıştır. Konuya bu açıdan bakarsak;

Türkiye’deki İş Kanunlar’ında küçük işletmeleri tanımlamada kullanılan

başlıca kriter, niceliksel bir karakter taşıyan işçi sayısıdır. Burada karşımıza,

temel bir sorun çıkmaktadır. Bu sorun da, farklı işçi gruplarıyla olan iş

akitlerinin niteliğidir. Örneğin, çıraklar ve geçici işçilerin işyeri büyüklüğü

tespitinde işçi sayısı hesaplamasına dahil edilip edilmemelerine göre değişik

sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Sonuç olarak da, daha çok sayıda işyerinin özel

istisnalardan yararlanması sonucu, daha fazla işçi genel koruyucu

standartların dışında kalmaktadır (Ekin, 1994:19).

1.1.1 Tanımlamada Esas Alınan Nicel Ölçütler (Teknik) ve Özellikleri

Page 15: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Küçük işletmelerin tanımlanmasında en çok başvurulan ölçütler nicel

ölçütlerdir. Özellikle konuyu işletme büyüklüğü sorunu olarak gören işletme

iktisadının genel yaklaşımı da bu yöndedir. Küçük işletmelerin

belirlenmesinde, işletme iktisadında başvurulan nicel ölçütler oldukça

çeşitlidir.

Bu nicel ölçütler; işletmede istihdam edilen personel sayısı, işgücünün

toplam iş zamanı fonu, üretim toplamı veya işgücü maliyeti toplamı, sabit

varlıkların değeri, makine sayısı, makine park değeri, makinaların iş zamanı

fonu toplamı, yıllık amortisman tutarı, kullanılan alan, kullanılan hacim,

kullanılan malzeme miktarı, enerji maliyeti, toplam çevirici güç, toplam

sermaye, öz sermaye, çalışma sermayesi, sabit sermayesi, iş istasyonu

sayısı, sipariş tutarı, işletme kapasitesi, kapasite kullanım derecesi, vardiya

sayısı, üretim derinliği, satış tutarı, kar hacmi, katma değer, ödenen vergi

tutarı, net servet, piyasa payı, ihracat/ satış tutarı olarak karşımıza

çıkmaktadır.

Yukarıda belirtilen nicel ölçütleri daha da artırmak mümkündür. Fakat

bu nicel ölçütler mümkün olduğunca asgari düzeye indirilmeli ve bunlar

içinden küçük işletme olgusunu en iyi ifade edenler ayrılmalıdır. Bu ayırma

işleminde ise, içinde bulunulan şartlar ve nicel ölçütler arasındaki ilişkiler göz

önüne alınmalıdır.

Nicel tanımın pragmatikliğinin gereği olarak, tanım bir amaca yönelik

yapılmalıdır. Nicel tanım yapılırken esas alınacak ölçütler; ölçülebilirlik,

ölçmeye esas alınacak bilginin kolayca sağlanabilmesi, nicel ölçütün

işletmenin potansiyel üretkenlik gücünü temsil edebilmesi, nicel ölçütün

parasal değil, fiziki birimlerle ölçülmesi ve fiyat dalgalanmalarından

etkilenmemesi olmalıdır (Müftüoğlu, 1998:142-143).

Page 16: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Küçük işletmelerin nicel tanımı özellikle, devlet tarafından bu

işletmelere yönelik çeşitli teşvik politikalarının uygulanmasında idari bir

zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Devlet bürokrasisi söz konusu

teşviklerin uygulanmasında objektif kalma zorunluluğunun bir sonucu olarak

nicel ölçütlere ihtiyaç duymuştur. Ancak bu şekilde teşvik kapsamına

alınacak işletmelerin belirlenmesinde kesin bir sınır koymak mümkün

olabilmektedir.

Nicel ölçütlerden en sık kullanılanı işçi sayısı ve sabit sermaye

tutarıdır. Her iki ölçüt de nicel tanımda aranan şartları büyük ölçüde yerine

getirmektedir. İşçi sayısı ölçütü, kolay ölçülebilir olması, bilginin kolay temin

edilmesi, işgücünün potansiyel bir üretim faktörü olması, fiziki birimle ifade

edilmesi ve fiyat hareketlerinden etkilenmemesi sebebiyle diğer ölçütlere

tercih edilmektedir. Ancak bu ölçütü kullanmanın başlıca sakıncası,

işletmenin üretkenlik potansiyelini tam olarak ifade edememesidir. Bu

konuda, sabit sermaye ve yatırım tutarı ölçütü, işçi sayısı ölçütüne göre daha

üstündür (Müftüoğlu, 1998:142-143; Sarıaslan, 1994:19).

Türkel’in Meier’den aktardığına göre; (1991:108) “Makine parkı,

bilanço veya işçi sayısı gibi sık kullanılan ölçütler sanayileşmiş ülkeler için

geliştirilen ölçütlerdir.” Bu yüzden de Türkel, bu kavramların Türkiye gibi

gelişmekte olan ülkelerin koşullarına uymayacağını düşünmüş ve kavramları

Türkiye bağlamında yeniden tanımlamıştır. Bu tanımlamasında, işçi sayısına

ek olarak yönetsel bir boyut ilave etmiştir (Türkel, 1999:18).

Çeşitli ülkelerde nicel ölçütler kullanılarak yapılan tanımlar genel

olarak incelendiğinde, hemen hemen tüm ülkelerdeki küçük işletme

tanımlarının işletmede istihdam edilen işçi sayısı dikkate alınarak yapıldığı

gözlemlenmektedir. Tanımlarda göz önüne alınan diğer nicel ölçütler ise;

yatırılan sabit sermaye, toplam sermaye, ödenmiş sermaye ve yıllık satış

tutarıdır. Bunlardan, yatırılan sabit sermaye, sanayi işletmelerinde en sık

kullanılan ikinci nicel ölçüttür.

Page 17: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Küçük işletmelerin nicel ölçütler yardımıyla tanımlanmasında ülkeler

üç gruba ayrılabilir. İlk grup, sadece sermayeyi bir ölçü olarak kabul edip ona

göre küçük işletmeleri tanımlayan ülkelerdir. Bu ülkeler, Bangladeş,

Endonezya, Gana, Hindistan, Kenya, Nepal, Nijerya, Sri Lanka’dır. İkinci

grup, işçi sayısını ölçü olarak kabul edip küçük işletmeleri ona göre

tanımlayan ülkelerdir. Bu ülkeler de, Brezilya, Malezya, Tayland ve OECD

ülkeleridir. Üçüncü ve son grup ise, sermaye ve işçi sayısını kriter olarak

kabul edenlerdir. Filipinler, Japonya, Peru, Sudan, Venezuella ile birlikte

Türkiye’de bu grupta yer almaktadır (DPT, 2001:17).

Çeşitli ülkelerin küçük işletme tanımları genel olarak incelendikten

sonra, Türkiye’deki ve AB, OECD, ILO gibi uluslararası kuruluşlardaki küçük

işletme tanımları incelenecektir.

a) Türkiye’de Küçük İşletme Tanımı: Küçük işletmelerle ilgili

uygulamaya konulacak politikaların hedef kitlesinin belirlenebilmesi amacıyla,

her ülke kendi ekonomisinin gereklerine göre bir veya birden fazla küçük

işletme tanımı ortaya koymaktadır. Bu saptama Türkiye için de geçerlidir.

Türkiye’de nitel ölçütlerden ziyade genellikle, DİE’nin kullandığı çalışan

sayısına göre sınıflandırma benimsenmekte olup, DPT Küçük Sanayi Özel

İhtisas Komisyonu, Milli Eğitim Bakanlığı Çıraklık ve Yaygın Eğitim

Müdürlüğü, KOSGEB, İTO, TESK, gibi kuruluşlar da söz konusu

sınıflandırmayı benimsemektedirler.

DİE, işletmelere ilişkin dörtlü bir sınıflandırma yapmaktadır. Buna göre,

1-9 personel çalıştıran işletmeleri çok küçük, 10-49 personel çalıştıran

işletmeleri küçük, 50-99 personel çalıştıran işletmeleri orta ve 100’den fazla

personel çalıştıran işletmeleri de büyük işletme olarak tanımlamaktadır (DİE,

2002). Çalışmanın devam eden bölümlerinde DİE verilerine dayanılarak

küçük işletmelerin Türkiye ekonomisindeki yeri ve önemi

Page 18: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

değerlendirileceğinden, adı geçen kurumun küçük işletme tanımlamasına

özellikle yer verilmiştir.

Bu durumda, Türkiye’deki küçük işletmelerin sınıflandırılması DİE

verileri baz alınarak, işçi sayısının yanısıra, çeşitli nitel ölçütler yardımıyla üç

temel grupta toplanabilir;

- İşyerleri: Sadece işletme sahibi ile aile fertlerinin çalıştığı işletmeler

olarak tanımlanmaktadır. Bu işletmelerde ücretli işçi çalıştırılmazken, ücretli

işçi kapsamında düşünülen çıraklar istihdam edilebilmektedir. Bu grup

ülkemizde iki ana başlıkta incelenmektedir;

Ev-El Sanatları, geleneksel ev ve el sanatlarımızı yaşatmak ve

geliştirmek için girişimcinin kendisinin veya aile bireylerinin çalıştığı

işyerleridir.

Sanatkarlar, bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten,

yıllık gayrisafi geliri her yıl Bakanlar Kurulu kararnamesi ile belirlenen

miktarın altında bulunan ve bu nitelikleri nedeniyle esnaf ve sanatkar siciline

tescilleri gereken gerçek kişiler esnaf ve sanatkar olarak kabul edilmektedir.

Ev-el sanatları ve sanatkarların oluşturduğu işyerleri genellikle çok

küçük üretim üniteleri olarak çalışan bir sanayi geleneği olarak karşımıza

çıkmaktadır (Karataş, 1991:19-20).

- Cüce işletmeler (1-4 işçi)- Çok Küçük İşletmeler (1-9 işçi) : 1-9 işçi

çalışan işletmeler çok küçük işletmeler olarak; 1-4 işçi çalışan işletmeler ise,

cüce işletmeler olarak ifade edilmektedir. 1-4 işçi çalıştıran işletmeler diğer

gelişmekte olan ülkelerde ise, “Cottage Shop” olarak ifade edilmektedir

(Little; v.d, 1987:5).

Page 19: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Müftüoğlu; dikkat çekici bir husus olarak, 1-9 işçi çalıştıran işletme

grubu içerisinde, 1-4 işçi çalıştıran işletmelerin çok büyük ağırlığa sahip

olduğunu ifade etmektedir. 1980 yılı için 1-4 işçi çalıştıran işletmelerin, 1-9

işçi çalıştıran işletme sayısının %88.74’ünü oluşturduğunu belirterek, aynı

zamanda sektörel farklıklar göz önünde bulundurulduğunda üst sınırın dört

işçiye kadar indirilebileceğini de belirtmektedir. DİE sayımlarında genellikle

işletmede çalışan aile bireyleri ve çıraklar dikkate alınmaktadır. Müftüoğlu,

bütün bunlar göz önünde tutulduğunda üst sınırın en çok dört işçi olması

gerektiğini ifade etmektedir. Sermaye yoğunluğu arttıkça, çalıştırılan işçi

sayısına ilişkin üst sınırın dörde indirilmesini önermektedir. Toplam işletmeler

içerisinde, 1-4 işçi çalıştıran işletme sayısının bu şekilde büyük ağırlığa sahip

olmasının, Türkiye’deki işletme büyüklüğü sınıflandırmalarında bir revizyona

gitmenin gereği olarak yorumlanabileceğini de eklemektedir (Müftüoğlu,

1998:159). Gerçekten, bu istatistiki sonuçlar, 1-4 işçi çalıştıran işletmelerin

ayrı bir grupta toplanmasının daha anlamlı olacağını göstermektedir.

- Küçük İşletmeler: Yıl içinde ortalama toplam 10-49 işçi çalıştıran

işletmelerdir. Çalışan sayısına aile fertleri ile çıraklar dahil edilmemektedir

(Savaşır, 1999:33; Müftüoğlu, 1998:159; Gürol, 2000:173; Karataş, 1991:19)

b) Uluslararası Kuruluşların Küçük İşletme Tanımları

Avrupa Birliği genelinde küçük işletmelerle ilgili özel bir tanım

bulunmamaktadır. Tanımlama nitel, nicel ya da her ikisini birlikte içerecek

şekildedir. 7/2/1996 tarihli konsey kararı çerçevesinde belirgin bir şekilde

ortaya konulan küçük işletme tanımı işçi sayısı, bilanço büyüklüğü ve

bağımsızlık derecesinden oluşan ölçütleri kapsar şekilde oluşturulmuştur. Bu

tanıma göre, küçük işletmeye ilişkin ölçütler; 50 den az işçi, 7 milyon ECU’yu

aşmayan yıllık ciro veya 5 milyon ECU’nun altında bir yıllık bilanço değerine

sahip olmak olarak kabul edilmektedir. 10’dan az işçi çalıştıran işletmeler çok

küçük işletme grubuna dahil edilmektedir. Küçük işletmeler için bir başka

ölçüt de bağımsızlık düzeyiyle ilgilidir. Büyük ölçekli bir işletmenin veya

Page 20: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

ortaklaşa hareket eden birkaç büyük işletmenin bir küçük işletmede sahip

olduğu hissenin %25’in altında olması koşulu aranır (Sayın; Fazlıoğlu,

1997:4).

OECD, küçük işletmeleri faaliyet gösterdikleri ülkede belirlenmiş

sayılardan daha az rakamlarda işçi istihdam eden, bağlı şirket niteliğinde

olmayan, bağımsız ekonomik teşebbüsler olarak tanımlamaktadır (OECD,

2000). OECD’nin tanımlamaları çalışan sayısına göre yapılmıştır. Çok küçük

işletmeler, 20’den az; küçük işletmeler 20-49 arası işçi çalıştıran işletmeler

olarak tanımlanmaktadır (Gökdere, 1997:57).

ILO tarafından 75 değişik ülkede yapılan araştırmalarda 50’den fazla

tarifle karşılaşılmakta, bu tanımlarda farklı anlamlara gelecek çok değişik

terminolojilere rastlanmaktadır. Özellikle çalışan işçi ve kullanılan sermaye

açısından, dikkat çekici kriter farklılıklarıyla karşılaşılmaktadır. Ayrıca yönetim

biçimi veya işyerinin mülkiyeti, üretim teknikleri, satışların hacmi, müşteri

sayıları, enerji tüketim seviyesi gibi değişik kriterlere de rastlanmaktadır.

ILO’nun kullandığı kriterlere göre; geniş anlamda KOBİ tanımı “50 ‘ye kadar

işçi kullanan modern işletmeleri kapsamasının yanısıra, 3-4 aile üyesi

çalıştıran işletmeleri” de kapsamaktadır. Aynı zamanda bu gruba

kooperatifler, bireysel girişimler, mikro işletmeler, bağımsız çalışan işçiler gibi

enformel sektör girişimleri de dahil edilmektedir (Ekin, 1994:18).

1.1.2 Küçük İşletme Kavramını Tanımlamada Esas Alınan Nitel (Sosyolojik) Ölçütler ve Özelikleri

Müftüoğlu, KOBİ tanımında nicel ölçütler kadar bu işletmelerin sahip

oldukları nitel özelliklerin de önemli olduğunu vurgulamıştır. KOBİ’lerin çok

boyutlu bir olgu olduğunu fakat bu boyutlardan bazılarının nicel ifadesi

mümkünken büyük kısmının ancak nitel ifadesinin mümkün olduğunu

belirtmiştir. Bundan dolayı da, KOBİ’lerin nitel özelliklerini kapsayan tanımı

Page 21: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

yapılmalı ve rakamlardan oluşan nicel sınırlamaların arkasında duran nitel

olgu hiçbir zaman unutulmamalıdır (Müftüoğlu,1998:141).

Bu tezin amacına ulaşabilmesi için, küçük işletmelerde çalışan

işgücüne yani istihdam yapısına ilişkin nitel özelliklerin iyi anlaşılması

gerekmektedir. Bunun için de ilk önce, küçük işletmelerin bütün nitel

özellikleri toplu olarak incelenecek, sonra ise bu nitel özelliklerden biri olan

küçük işletmelerde çalışan işgücüne ait özelliklere ayrıntılı olarak

değinilecektir.

a) Küçük İşletmelerin Nitel Özelliklerine Toplu Bir Bakış

Küçük işletmelerin başlıca nitel özellikleri; işletme sahibine,

yönetimine, finansmanına, pazarlamasına, tedariğine, üretimine, çalışan

personeline ilişkin özellikler olarak sınıflandırılmaktadır. Bu nitel özeliklere

kısaca değinmek gerekirse;

Küçük işletmelerde işletme sahibi, girişimci ve yönetici kimliklerinin

aynı kişide bütünleşmesi, işletme ve işletme sahibi arasında bir

tamamlayıcılık ilişkisinin mevcut olması, işletme sahibiyle işletmesi

arasındaki ilişkinin subjektif-irrasyonel olması, işletme sahibinin ve aile

bireylerinin işletmede şahsen çalışması, bağımsız mülkiyet ve yönetim

ilişkisinin bulunması, yönetim biçiminin bireysel nitelikte olması, gerek alım

gerekse satımda işletmenin pazarlık gücünün zayıflığı, pazar payının küçük

olması, pazardaki etkinliğinin düşük olması, pazarlamada müşteriyle

doğrudan ilişki kurma yöntemine gidilmesi, finansmanın bireysel veya küçük

sermaye grupları tarafından sağlanması, sermaye gücünün ve finansman

varlığının yetersizliği, emek yoğun üretim tekniklerinin yaygın olarak

kullanılması, atölye tipi üretim tarzının yaygınlığı, sipariş tipi üretim tarzının

kullanılması, işçinin yaptığı işe karşı bir yabancılaşmasının olmaması,

işveren ve işçi arasında dolaysız ve kişisel ilişkilerin bulunması, aile, arkadaş

Page 22: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

ve sosyal ilişkilerden kaynaklanan desteklerin oldukça önem taşıması, nitel

özeliklerden bazılarıdır (Müftüoğlu, 1998:45-71; Özcan, 1995:5).

Baumback, küçük işletmeleri nitel (sosyolojik) ölçütler yardımıyla şöyle

tanımlamıştır: “Sahipleri tarafından yönetilen yüksek derecede kişileştirilmiş,

geniş ölçüde yerel faaliyetlerde bulunan ve büyümesini çoğunlukla iç

kaynaklarla finanse eden işletmeler” (Baumback, 1988:1).

Küçük işletmelerin çalışanlarına ait özellikleri de nitel özelliklerinin

önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Bu tezde, küçük işletmeler çalışan

işgücüne ait nitel özellikler kullanılarak; formel ve enformel ilişki ağlarının açık

biçimde gözlemlenebildiği mikro üretim alanları olarak tanımlanmaktadır.

b) Küçük İşletmelerde İstihdam Edilen İşgücüne İlişkin Nitel Özellikler

İşgücünü işletmede bulunan bireyler olarak algıladığımızda, işletme

sahibi ve çalışanlardan oluşan bir bütünle karşılaşılır. İşletme sahibinin ve

diğer çalışanların nitel özelliklerinin ayrı ayrı incelemesiyle gelişmekte olan

ülkelerde yer alan küçük işletmelerdeki çalışma ilişkilerinin daha iyi

anlaşılacağı düşünülmektedir.

ba) Küçük İşletme Sahibine (Girişimciye) İlişkin Nitel Özellikler

Küçük işletme sahibi işverenler, yanlarında ücretli işçi çalıştırsalar dahi

büyük işletme sahibi işverenlere kıyasla farklı özelliklere sahiptirler. Kıray

1968 yılında İzmir’de yaptığı çalışmasında bu görüşü doğrulamış ve şöyle

ifade etmiştir; “Küçük imalatçıların ekonomik çıkarları ile sanayi üretiminde

uzmanlaşmış fabrika sahibi işverenlerin çıkarları ve özellikleri birbirlerinden

farklılık göstermektedir” (Kıray, 1968; aktaran; Aktar, 1990:63).

Page 23: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Küçük işletme sahibine ilişkin ayırt edici nitel özellikler şöyle

belirtilebilir;

- Küçük işletme sahipliğiyle girişimcilik aynı kişide bütünleşmiştir.

- Küçük işletme sahibiyle işletmesi arasındaki ilişki, subjektif-irrasyonel

bir ilişkidir. İşletme sahibi için işletmesi sadece bir gelir kaynağı değil, aynı

zamanda yaşamının da bir parçasıdır.

- Küçük işletmelerde işletme sahibi işletmede fiilen çalışan kişi konumundadır. İşletmenin belirli bir kademesinde işletme faaliyetlerine doğrudan katkıda bulunur. İşletme çok küçük ölçekten, küçük ve orta ölçeğe geçtikçe, işletme sahibinin işletmesinde fiilen çalışması değişmezken, değişen çalışma yeri ve katkı biçimidir.

- Küçük işletme sahipleri son derece farklı öğrenim düzeyine sahip

kişilerden oluşur. Ancak Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerdeki küçük

işletmeler eğitim düzeyi düşük işletme sahipleri tarafından yönetilen

işletmelerdir. Küçük işletmelerin uğraşı ve işletme sahibinin öğrenim alanı

arasında çoğunlukla uyum bulunmamaktadır. Bu da işverenler açısından, ek

bir eğitim ihtiyacı anlamına gelir (Atalay; vd, 1998).

Küçük işletme sahiplerine ilişkin nitel özellikler toplu olarak

incelendikten sonra bu özelliklerle ve teknolojik gelişmelerle şekillenen küçük

işletme sahibine ilişkin sınıflandırmalar araştırılmıştır. Ayata (1987), küçük

işletme sahiplerini yani küçük üreticileri iki ana kategoriye ayırmaktadır.

Bunlardan birincisi, özerk küçük üreticiler; ikincisi ise, bağımlı küçük

üreticilerdir.

Bağımlı küçük üretici kategorisinde yer alan küçük üreticiler kendi

işyerleri dışındaki bir işletmeye bağımlı olarak çalışırlar. Bağımlılık kavramını

Page 24: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

incelerken karşımıza bir kavram kargaşası çıkmaktadır. Bunu açıklığa

kavuşturabilmek için, DİE’nin taşeron üretim ve fason üretim tanımları

incelenmiştir. Taşeron üretim, “iş yapan firmanın işveren firmanın belirlediği

özelliklere göre, işveren firmanın ürünlerinde kullanılacak parçaları imal

etmesidir”. Fason üretim ise, “işyerinin malzemesini kullanarak, işveren

firmanın belirlediği özelliklere uygun üretim“ olarak tanımlanmaktadır. Bu

anlamda fason üretim, taşeron üretimin özel bir biçimi olarak da

değerlendirilmektedir (DİE; aktaran; Taymaz, 1997:713).

Taşeron veya fason üretim yapan küçük işletmelerde üretim süreci

parçalanmakta ve küçük üretici sadece bu parçalardan birinde

uzmanlaşmaktadır. Bu durumda, üretimi çekip çeviren ve örgütleyici niteliği

ağır basan bir başka girişimci ortaya çıktığından, küçük üreticinin

bağımsızlığını koruması son derece güç olmaktadır.

Ayata Denizli-Buldan’da fason işletmeler üzerine yaptığı

araştırmasında işyeri sahibinin konumunu şöyle özetlemiştir: “Bu tür

işletmelerde işverenin kendisi, bir başkası için ücret karşılığı çalışan işçi

konumundadır. Yanında çalıştırdığı aile fertleri, çırak ve kalfalar ile ücretli

işçiler yönünden ise, bir işveren durumundadır. Başka bir deyişle kendi

hesabına çalışma ve ücretli işçilik aynı kimsenin yani zanaat ustasının

konumunda birleşmektedir.” (Ayata, 1987:16; aktaran; Aktar, 1990:86).

Gerçekten kendi hesabına çalışan ya da özerk küçük üreticiler için,

doğrudan bağımlılık veya tabi olma ilişkisinin tam tersi bir durum geçerlidir.

Ayata, Scott’un sınıflandırmasından yararlanarak, küçük üreticinin tam

anlamıyla özerk olabilmesi için, şu özelliklere sahip olması gerektiğini

belirtmiştir;

- Küçük üretici hukuken işyeri sahibi olmalı

- İşletmenin kazancı küçük üreticide toplanmalı

Page 25: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

- Üretim sürecine ilişkin kararları alma gücü ve yetkisi küçük üreticinin

kendisine ait olmalıdır (Scott, 1979:120; aktaran; Ayata, 1987:36).

Küçük işletme sahibinin nitel özellikleri ve kendi içinde sınıflandırması yapıldıktan sonra, gelişmekte olan ülkelerdeki küçük işletme sahiplerinin sınıfsal konumlarından kaynaklanan özgül davranışları incelenmiştir. Akşit 1970’li yılların sonunda sonuçlanan araştırmasına göre küçük işletmelerdeki iş sahiplerinin davranışsal durumlarını açıklayıcı olabilecek, şu saptamaları yapmıştır;

- Kopukluk ve Yalnızlık: İşverenler arasındaki iletişim iğretidir; hatta

işverenler birbirleriyle rekabet içindedirler. Bu durum da, işverenlerin

birbirlerinden kopuk olmalarına yol açar.

- Örgütlenemeyişlik: Kopukluk, iletişim eksikliği, rekabet, kapitalist

üretim tarzı ve pazar kargaşası; ekonomik, demokratik ve siyasal

örgütlenmeyi engeller. Esnaf ve sanatkar dernekleri ise, küçük sermayenin

örgütlenme durumlarının son sınırı gibi görünmektedir.

- İktidarsızlık Duygusu: Kopukluk, yalnızlık ve örgütlenemeyişlik bu

grubun kendilerini etkileyen yapıları, güçleri ve ilişkileri denetleyememelerine

ve yönlendirememelerine yol açar.

- Devletçilik: Kendi kendisine örgütlenemeyen bu grup devlete sahip

çıkmak ister ve dolayısıyla devletin kendisine sahip çıkmasını ister.

- Yetkecilik (Otoriterlik): İşverenler, içinde bulundukları

örgütlenemeyişliğe, kargaşaya ve iktidarsızlık duygusuna karşın hiyerarşik bir

yetkenin düzeni sağlamasını isterler. İktidar fetişizmi ise, küçük üreticiliğin

içinde bulunduğu kopukluk durumunun yol açtığı bir olgudur.

- Düzenleyicilik: Küçük sermaye, bir toplumdaki tüm sınıfların küçük

sermaye sahipliğinde düzenlenmesini arzular.

Page 26: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

- Kapitalizme Karşıtlık: Sermayenin yoğunlaşmasına,

merkezileşmesine ve tekelleşmeye karşıdırlar. Bu anlamda kapitalizme de

karşıdırlar. Kapitalizmin gelişmesinin getirdiği haksızlıkları, sömürüyü yok

etmek, ancak bunu kapitalist düzeni değiştirmeden yapmak isterler.

- İdeolojicilik: Kopukluk, yalnızlık ve örgütlenemeyişlik onları bazı

marjinal ideolojilere sarılmaya iter (Akşit, 1978: 101).

Küçük işletme sahiplerine ilişkin son olarak ise, bu kesim hakkında

yapılan bir araştırma incelenerek mevcut durum gözlenmek istenmiştir. Kendi

hesabına çalışan küçük üreticiler üzerine odaklanan Güldiken ve

Çağlayandereli’nin Sivas Ortakent esnafı üzerine yaptığı araştırmanın bu

ihtiyacı karşılayabileceği düşünülmüştür. Bu araştırma sonuçlarına göre

ortaya şöyle bir esnaf ya da küçük üretici portresi çıkmıştır: araştırma

kapsamına giren esnafın çoğu kentsel kökenlidir ve yaş değişkenliğine göre

esnaflıkta orta yaş kategorisi hakim durumdadır. Eğitim düzeyleri oldukça

düşüktür. Çoğunluğun işi baba mesleği veya tanıdığının mesleğidir ve

genelde bu mesleği seçmelerinin başlıca sebebi ise, tahsil yapamamış

olmalarıdır. Esnafların çoğunluğu günde ortalama 10 saatin üzerinde, haftada

ise 7 gün çalışmaktadırlar. Gelir durumuna göre çoğunluğu alt gelir

kategorisinde yer almakta ve herhangi bir ek bir iş yapmamaktadırlar.

Esnafların %36.6’sı yanında ikinci bir çalışanın olmadığını belirtmiştir

(Güldiken; Çağlayandereli, 1997:207-208).

Güldiken ve Çağlayandereli’nin araştırmasında, küçük üreticilerin

genellikle sosyal güvenlik kurumlarına üye oldukları gözlemlenmiştir. Örgüt

bilincinden yoksun olan Türk toplumunun önemli bir halkası olan bu

üreticilerin, sosyal güvenlik kurumlarına üye olmalarının ilk nedeni yasal

zorunluluk iken ikinci neden olarak, sosyal güvenlik şemsiyesine muhtaçlık

gösterilmektedir. Bütün bu sebeplerden dolayı, sosyal güvenlik kurumlarına

üye olmayan esnaf oranı ise, %18.9’dur. Küçük üreticilerin mesleki bir örgüte

üye olup olmadığına bakıldığında; TESK’e üyelik oranının %35.7 oranında

Page 27: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

olduğu gözlemlenmiştir. Yasal açıdan meslek örgütüne üyelik zorunlu olsa da

esnaflar mesleki bir örgütlere üye olmamaktadırlar. Bu kesimin derneklere

katılım oranı ise oldukça azdır (Güldiken; Çağlayandereli, 1997:210-211).

bb) İşçilere İlişkin Nitel Özellikler

Küçük işletmelerde çalışan işçiler bu tezde, üçe ayrılarak incelenmiştir.

Bunlar, formel ve enformel olarak çalışan ücretli işçiler, formel ve enformel

olarak çalışan çıraklar ve aile işçileridir.

Formel ve Enformel Ücretli İşçiler: Küçük işletmelerde formel ve

enformel ücretli işçi olarak çalışanların ön plana çıkan başlıca özellikleri

şunlardır;

- Küçük işletmeler emek yoğun teknoloji kullanan işletmeler

olduklarından insan faktörü bu işletmelerde büyük önem taşımaktadır ve

başlıca avantajları ise, ucuz işgücüdür (Little; v.d, 1987:6).

- Küçük işletmelerde çalışanlarla yönetim arasında doğrudan ve kişisel

bir ilişki vardır. Hatta işletme sahibi ile personel sıklıkla yan yana çalışırlar.

Bu özellik yönetimle çalışanlar arasındaki ilişkileri de kişiselleştirmiştir.

Çalışanlar yönetimle doğrudan ilişkiler kurduğundan yönetim ile ilişkiye

geçmek için başka bir aracıya da ihtiyaç duymamaktadırlar. Dolayısıyla

sendikalaşma oranları düşüktür.

- Küçük işletmelerde çalışanların ücretleri düşük olup, sigorta, konut

kooperatifi gibi sosyal koruma mekanizmaları sınırlıdır.

- İmalat sanayiindeki küçük işletmelerde çalışanlar cinsiyet yönünden

değerlendirildiğinde erkek çalışanların kadınlara oranla daha yoğun olarak

yer aldığı gözlemlenmektedir.

Page 28: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

- Çalışanların işyerinin gündemindeki sorunlarla ilgili karar alma

süreçlerine katılmaları kurumsallaşmamıştır.

- Küçük işletmelerde çalışanların konumlarına göre insan kaynakları

devir hızı değişiklik gösterir. Bu, işverenle işçi arasında genellikle hiçbir yazılı

sözleşme olmamasından ya da ücret politikasından kaynaklanmaktadır.

- İşçinin işine yabancılaşma seviyesi asgari düzeydedir.

- Küçük işletmelerdeki yüz yüze ilişkiler sonucu, ekonomideki

dalgalanmalara ve gelişmekte olan ülkelerde oldukça sık rastlanan ekonomik

krizlere karşı, kimi zaman işletme sahibi çalışanı için kimi zaman da

çalışanlar işletme sahibi için, işletmeyi ayakta tutmak çabasıyla büyük

fedakarlıklara katlanır. Örneğin gelişmekte olan ülkelerde kriz dönemlerinde

KOBİ’lerde çalışanların daha düşük ücret düzeyine razı oldukları

gözlemlenebilir (Özgen; Doğan,1997:25, Müftüoğlu,1998:71;

Sarıaslan,1994:1).

Tüm bunlar değerlendirildiğinde, küçük işletmelerde ücretli çalışanların en belirgin özelliği olarak, ekonomik ve sosyal açılardan yoksunluk içinde olmaları ortaya çıkmaktadır (Schmitz, 1989:32). Küçük işletmelerde ücretli işçi istihdamı içinde büyük payı olan ve bu işletmelerde çalışanların ekonomik ve sosyal açıdan yoksun olmalarının başlıca nedeni olarak kabul edilen enformel istihdamın incelenmesiyle bu sınıfın daha iyi anlaşılacağı düşünülmektedir.

Bu tezde enformel istihdam kavramı, sadece formel işletmelerde

ücretli olarak kayıtdışı çalışanları kapsamaktadır yani enformel işletmelerde

ücretli olarak çalışanlar kapsam dışı tutulmuştur. Bunun başlıca sebebi ise,

tezin gelişmekte olan ülkelerde imalat sanayiinde faaliyet gösteren küçük

işletmeleri incelemesidir. Bu işletmelerin dikkat çeken başlıca özelliği,

genellikle formel yani kayıtlı olmaları fakat çalışanlarını maliyetler yüzünden

kaçak çalıştırmalarıdır.

Vergi, sigorta gibi yasal düzenleme ve kısıtlamalardan kaçmak

amacıyla formel işletmelerde ücretli olarak çalışılmasına rağmen kayıtlara

Page 29: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

yansımayan dolayısıyla da yasal olmayan çalışma biçimleri enformel olarak

adlandırılmaktadır (Şişman, 1999:55). Formel bir işletmede kaçak işçi

çalıştırmanın işveren açısından vergi ve sosyal güvenlik primlerini ödemekten

kurtulma gibi bir çok avantajı vardır. Buna karşın işçi açısından, kaçak olarak

çalışma ise, sosyal korumadan yoksun kalma gibi bir çok dezavantajlı

duruma yol açar. Sosyal korumadan yoksun bu bireyler, tam süreli olarak

işsiz kalma lüksüne sahip olmadıklarından hiç işsiz kalmaktansa küçük,

üretken olmayan işleri tercih etme eğilimi içine girmektedirler. Bu durum

enformel faaliyetlerin çalışanlar için doğal bir işsizlik sigortası işlevi gördüğü

şeklinde de yorumlanmaktadır (Aktar, 1990:106). Bir de esasen bağımlı bir

işte çalışan fakat reel gelirinde meydana gelen düşüşü telafi etmek amacıyla

enformel faaliyetlerde çalışan bir grup vardır ki bunların yaptığına “ek işte

çalışma” (moonlighting) denir (Şişman, 1999:55).

Küçük işletmeler bazen de aniden artan iş yükünü karşılayabilmek için

geçici ücretli işçi istihdam etme yoluna başvurmaktadırlar. Burada işçilerin

geçici olarak istihdam edilmelerinden kaynaklanan iki sorun karşımıza

çıkmaktadır. Bu sorunlardan ilki, sosyal güvenlik çerçevesinden yoksun

kalma; ikincisi ise işletmeye bağlılık gösterememedir (Türkel, 1999:39).

Formel ve Enformel Çıraklar: Mesleğin ya da sanatın öğrenilmesi

sürecinin ilk basamağı olarak adlandırılan ve genelde 12-15 yaşlarında

çocukların çalıştırılma biçimi olarak da nitelendirilen çıraklık, bir çok ülkede

belirli yasalarla düzenlenmiş ve bazı sınırlamalar getirilmiştir. Bu yasalar

aracılığıyla çocuklar korunmuş ve hatta sosyal güvenlik kapsamına alınmıştır.

Formel çıraklığın tam tersi olarak da ifade edilebilecek enformel çıraklığın

kapsamına ise; bu getirilen yasal sınırlamaların dışında çalıştırılan kişiler

girmektedir. Enformel çıraklığın gelişmesinde formel çıraklık sürecinin kısıtlı

ve formalitelerle dolu olmasının büyük rolü vardır.

Ülkemizde yaygın olan enformel çıraklık, Afrika, Asya ve Uzak

Doğu’da da yaygındır. Enformel çıraklık, genelde belirli bir mesleğin

Page 30: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

öğretilmesinde çok uzun süreli çalışmaya dayalı, basit vasıfların edinildiği,

sınırlı bir çıraklık eğitimi verilen bir üretim işçiliği şeklini almıştır (Şişman,

1999:53-52). Latin Amerika ve Asya’da küçük işletmelerde bir çok genç, çırak

olarak çalışmakta ve herhangi bir formel eğitimi olmayan bu kişilere düşük

ücretler ödenmektedir (Schmitz, 1989:26; Charmes, 1990: 17).

Aile İşçileri: ILO, aile işçisi kavramını ”işverenin istihdam ettiği aile

üyeleri veya işyerinde babanın gözetiminde çalışan çocuklar” şeklinde

tanımlamıştır (Potobsky, 1992:601-628; aktaran, Ekin, 1994:36). Enformel

sektör literatüründe küçük firmaların krizde yaşama kabiliyetlerine atıf yapan

bir çok çalışma bulunmaktadır. Bunlara göre, küçük üreticilerin yaşamalarının

ve ayakta kalmalarının başlıca nedenleri, aile işçilerinin ekstra saatler

çalışmaları, çalıştıkları saatler için ücret almamaları ve ailenin ve işletmenin

gelirlerinin ortak olmasıdır (Scott, 1979:122; Aktaran; Schmitz, 1989:26-33) .

Ulusal mevzuatlar genelde, aile üyeleri arasında bir hizmet akdi

olmadığı varsayımıyla, mali nedenlerle veya aileyi korumak nedeniyle, aile

kavramını iş yasası hükümlerinin dışında tutmaktadır. Örneğin, Arjantin’de

hizmet akdini dikkate alarak küçük işletme niteliğini taşıyan, ebeveynler ve

çocuklardan oluşan “Aile Şirketleri” istihdam ilişkileri açısından kapsam dışı

bırakılmıştır (Ekin, 1994:35). Türkiye’de ise 1475 sayılı İş Kanununu

tamamen yürürlükten kaldıran 4857 sayılı yeni İş Kanunun 4. Maddesine

göre; aile işçileri kapsam dışında tutulmuştur (İş Kanunu; 2003:1).

Gelişmekte Olan Ülkelerde ve Türkiye’de Küçük İşletmelerin

Ekonomi İçindeki Yeri ve Önemi

Küçük işletmelerin ekonomi içindeki ağırlığı, yarattıkları katma değer,

istihdam ettikleri işgücü, gerçekleştirdikleri ihracat gibi makro göstergeler

açısından, her ülkede önemli rakamlarla ifade edilmektedir (Sarıaslan,

1994:20). Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bu işletmelere ilişkin genel

Page 31: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

bir değerlendirme yapıldığında; toplam işletmelere oranının %95, istihdama

oranının %50, yatırımdaki paylarının %40, üretimdeki paylarının %50

düzeyinde ve ihracattaki paylarının ise %30-40 civarında olduğu

görülmektedir (DPT, 2001:13).

Türkiye imalat sanayinde küçük işletmeler, toplam işletmelerin %

99.8’nı, ücretli çalışanların %45.9’unu, toplam çalışan kesimin %58.5’ini,

ödenen maaş ve ücretlerin %24.5’ini, toplam yatırımların %26.5’ini, toplam

üretimin% 37.7’sini, toplam ihracatın %8’ini, yaratılan toplam katma değerin

%30.2’sini oluştururken; toplam kredilerden aldıkları pay ise sadece %4’tür

(DPT, 2001:19).

Bütün bu veriler, Türkiye genelinde imalat sanayinde küçük

işletmelerin önemli bir paya sahip olduğunu göstermektedir. Ülkemiz gibi

gelişmekte olan ülkelerde küçük işletmelerin toplam işletmeler içindeki

payının yüksek oluşuna etki yapan bir çok faktör bulunmaktadır. Bu

faktörlerden biri, iş kanunlarında yer alan bazı düzenlemelerdir. Bu tür

düzenlemeler küçük işyerlerinin yaygınlaşmasında etkili olmaktadır. Örneğin

4857 sayılı İş Kanunu’nun 4. Maddesinin I bendinde, 507 sayılı Esnaf ve

Sanatkarlar Kanunun 2’nci maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı

işyerlerinde bu kanun hükümlerinin uygulanmayacağı ifade edilmektedir (İş

Kanunu; 2003:1). Ülkemizde 1991-1998 yılları arasında, 1-9 kişi çalıştıran

işletmelerin sayısında %52 oranında bir artış olurken, 100 kişinin üzerinde

işçi çalıştıran işyerlerinin sayısında ise sadece %16 oranında bir artış

olmuştur (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Çalışma İstatistikleri,

1997;Aktaran; Lordoğlu, 1999:879; Savaşır, 1999:11).

Küçük işletmelerde görülen bu yapay artış, bu işletmelerin toplam

üretime yaptıkları katkının payının istihdama katkılarından daha küçük

olmasıyla kendini ortaya koymaktadır (Ekin, 1996:89; Aktaran; Savaşır,

1999:12). Bu durum aşağıdaki tabloda da açıkça gözlemlenebilmektedir.

Page 32: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Tablo 1

Türkiye’de İmalat Sanayii İşletmelerine İlişkin Bazı Veriler Büyüklük grupları İşyeri sayısı % Çalışanlar ortalaması % Katma değer %

1-9 94.4 32.4 6.5 1-49 97.9 42.8 12.9 1-150 99.2 55.9 24.2 1-200 99.4 60.2 28.7 1-250 99.5 63.5 32.3 Kaynak: DİE, Genel İşyeri Sayımı 1997; Aktaran DPT, 2000:85.

Gelişmekte Olan Ülkelerde Küçük İşletmelerin Yapısal

Sorunları

Storey, 1990‘da küçük işletmelerin sadece, büyük işletmelerin ölçek

olarak küçültülmüş versiyonu şeklinde basit bir ifadeyle

nitelendirilemeyeceğini belirtmiştir (Storey,1990). Çünkü, bu işletmeler

oldukça heterojen bir yapıya sahiptirler. Farklı yapılarından kaynaklanan

özellikleriyle de hem güçlü, hem de zayıf bir görüntü çizerler. Küçük işletme

literatüründe de belirtildiği gibi, küçük işletmeler analiz edilirken ilk önce,

bulundukları ülkenin, sektörlerin ve yerel-kültürel özelliklerin göz önünde

bulundurulması gerekir. İkinci olarak ise, ölçeklerinin, sahiplik yapılarının

sosyal ve ailesel ilişkilerden kaynaklanan yönetimsel ve finansal yapılarının

ve toprak, işgücü, sermaye ve diğer üretim faktörlerinin organizasyonel

yapılarının anlaşılması önem taşır (Bannock, 1981; aktaran; Özcan,

1995:22). Böylece küçük işletmelerin yapısı daha net anlaşılabilir. Küçük

işletmelerin yapısı ve yapısından kaynaklanan sorunların anlaşılmadığı

durumlarda, bu işletmelere ilişkin üretilen politikaların etkisi de az olmaktadır.

Gelişmekte olan ülkelerde, küçük işletmeler karmaşık yapılarından

kaynaklanan bir çok geleneksel sorunla karşı karşıyadırlar. Bu bağlamda,

sorunlara yönelik çözümler üretebilmek için bunlar başlıklar altında

toplanarak sistematize edilmelidir. Bu aşamadan geçmek, çözümleri

netleştirmek açısından da önem taşır. Küçük işletmelerin karşılaştığı, yapısal

Page 33: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

sorunlardan en önemlileri, üretim, finansman, yönetim, tedarik, pazarlama,

rekabet ve çalışma ilişkilerinden kaynaklanan sorunlardır. Yapısal sorunlar,

küçük işletmelerin düşük verimle çalışmasına sebep olduğundan, yenilerinin

kurulmasını, büyümelerini ve rekabet etmelerini engellemektedir. Elde edilen

veriler bize, bu sorunların birbirleriyle etkileşim içerisinde olduğunu ve

çoğunlukla birinin nedenini diğerinin oluşturduğunu göstermiştir. Bu sebepten

dolayı, küçük işletmelerdeki çalışma ilişkilerinden kaynaklanan sorunları daha

iyi anlayabilmek için, diğer yapısal sorunlar da ayrıntılı bir biçimde

incelenmiştir.

1.1.3 Üretimle İlgili Sorunlar

Gelişmekte olan ülkelerdeki küçük işletmelerde üretimin başlıca

özelliği, emek yoğun olmasıdır. Bu özelliğe bağlı olarak da bu işletmelerde

daha çok atölye tipi, sipariş üzerine ve fason üretim tipleri yaygındır.

İşletmelerin çok azı seri üretim yapmaktadır ve işbölümü dereceleri oldukça

düşüktür. Buralarda üretim, kaliteli, tam-zamanında ve tam kapasite

kullanarak yapılamamaktadır. Bunun başlıca nedenleri ise, modern makine

parklarına sahip olmamaları, kalifiye elman eksikliği, alt yapı, iç-dış talep,

sermaye yetersizliği ve yüksek enflasyondur (Türkel, 1999:7).

Gelişmekte olan ülkelerde, küçük sanayinin yaşadığı en büyük

sorunlardan biri de, hammadde dar boğazı ve hammaddenin kalitesiyle ilgili

problemlerdir. Üretimin önemli bir kısmında kalite standardı yoktur.

Türkiye’den örnek vermek gerekirse, ham ve yarı mamul üretimi kamu

sektörü tarafından gerçekleştirilmektedir. Küçük sanayinin ise, ham-yarı

mamül alımına ilişkin sipariş miktarları düşüktür. Dolayısıyla da kamu

sektöründen direkt alımlara gidememekte ve yurt içi piyasasına hakim olan

aracı ticari unsurlara başvurmak zorunda kalmaktadırlar. Bu ticari unsurların

kalite denetimi olmadığından, karmaşık ve kalitesiz malzeme küçük sanayi

işletmelerine oldukça yüksek fiyatlarla satılmaktadır. Sonuçta bu durum,

üretilen ürünlerin düşük kalitede ve bazen de kullanılmaz düzeyde olmasıyla

Page 34: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

sonuçlanmaktadır. Bu da üretimden başlayarak, pazarlamaya kadar bir çok

konuyu olumsuz etkilemektedir.

Küçük işletmelerin yeterli araştırma yapmadan yer seçmesi, kapasite

altı çalışma sorunlarını da beraberinde getirmektedir. Küçük işletmeler sanayi

merkezlerine uzak yerlerde kurulmakta, bu nedenle de gereksinim duydukları

malzeme veya makinayı alamamakta, stok politikalarını

oluşturamamaktadırlar (TUGİAD, 1995:65).

Küçük işletmeler üretim artışına paralel olarak maliyet düşürücü

kazanımlar elde etmede sorunlar yaşamaktadırlar. Üretim ve satış risklerini

dağıtmaları ve/veya telafi edici fiyatlama (compensatory pricing) politikaları

uygulamaları, genelde tek bir ilgili ürün pazarında faaliyet göstermeleri

nedeniyle sınırlı olmaktadır (OECD, 1997a:8).

Küçük işletmeler ve esnek üretim ilişkisi günümüzde oldukça önemli

bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Küçük işletmelerde üretim esnekliği,

işletmenin farklı işler yapabilme, değişik siparişler alabilme, sipariş sahibinin

özel isteklerine cevap verebilme ve özel şartlara uyum sağlayabilme yeteneği

olarak tanımlanabilir. Bu durum karşısında gelişmekte olan ülkelerdeki

KOBİ’lerin ne kadarının böyle davranabildikleri, tartışmaya açık bir durumdur

(Karataş, 1991:40; Müftüoğlu, 1998.69; TÜGİAD, 1995:63-64).

1.1.4 Finansmanla İlgili Sorunlar

Küçük işletmeler genellikle yetersiz sermayeyle çalışmakta ve

sermaye yapıları yönünden desteğe ihtiyaç duymaktadırlar. Bundan dolayı en

sık karşılaştıkları sorun, kredi ve finansman sorunudur. Küçük işletmeler

finansman sorunlarını çözmek için ilk olarak, kendi öz kaynaklarına

başvururlar. Eğer öz kaynakları yetersiz gelirse, ikinci bir yol olarak, yabancı

kaynaklardan finansman kullanırlar. Küçük işletmelerin özelikle yabancı

Page 35: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

kaynak bulmada sorunları vardır. Yabancı kaynaklar kullanıldığı zaman öz

kaynaklar gibi maliyetsiz olmamakta, işletmeyi faiz ve borç gibi çeşitli

yükümlükler altına sokmaktadır.

Bu işletmelerin kendi öz kaynakları yabancı kaynak elde etmek için

teminat vermede yetersiz kalmaktadır. Dolayısıyla da kaynak verenlere

gerekli güvenceyi sağlayamadıklarından, küçük işletmeler yabancı kaynak

bulmakta oldukça zorlanmaktadırlar. Küçük işletmeler, bankalardan,

satıcılardan, tanıdık ve arkadaşlardan çeşitli yabancı kaynaklar elde

etmektedirler. Özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerdeki küçük işletme

sahipleri sermaye yetersizliğinden dolayı, tefeci gibi illegal kuruluşlardan

faizle borç alma yoluna gitmektedirler (Türkel, 1999:6).

Küçük işletmeler çoğu ülkede, sadece kısa vadeli banka kredileri

kullanabilmelerine rağmen, orta ve uzun vadeli banka kredisi alamazlar (Little

vd., 1987:3; OECD, 1997b:284). Ayrıca; küçük işletmeler sermaye piyasası

araçlarından da yeterince yararlanamazlar (Müftüğlu, 1998:278; Gücelioğlu,

1994:13-14; Sarıaslan, 1994;41-46; Karataş, 1991:40).

Sermayeleri yetersiz olan küçük işletmeler, sermaye sıkıntısından

dolayı, üretimlerine zaman zaman ara vermek zorunda kalırlar. Yeterli

sermayeye sahip olan küçük işletmeler ise, işletme sermayesi açısından bir

sorunla karşılaşmamalarına rağmen bu kez de, işletme ölçeğinin

büyütülmesi, faaliyetlerin çeşitlendirilmesi, araştırma faaliyetleri ve teknolojik

gelişmelerden yararlanabilmek için gerekli kaynağın nasıl sağlanacağı gibi

sorunlarla karşılaşabilmektedirler (TÜGİAD, 1995:6).

Gelişmekte olan ülkelerde küçük aile işletmelerine yönelik finansal

destekleme ve teşvik programları mevcuttur, küçük işletmelere kredi veren

kredi kurumları kurulmuştur. Bu tip örgütlenmeler “mikro finansman” olarak

da adlandırılmaktadır. Mikro finansmanın özellikle, istihdamı artırıcı,

yoksulluk ve sosyal dışlanmayı azaltıcı etkileri mevcuttur. Finansal kooperatif,

Page 36: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

biriktirme, kredi birlikleri ve kasaba bankaları gibi kendi kendine yardım eden

aracılar geliştirilmiştir. İşsizlere iş yaratmak amacıyla uzun dönemde, sosyal

bankacılığa doğru bir yönelim mevcuttur. Fakat mikro finansman örgütleri

oldukça sınırlı kalmaktadır. Bundan dolayı da bu kesimin devlet tarafından

desteklenmesi gerekmektedir (Aryee, 1996:8).

Türkiye’deki küçük işletmelerin toplam kredi hacmi içindeki yeri %3-5

iken, toplam yatırım tutarı içindeki payının %27 olduğu göz önüne alınırsa; bu

kesimdeki yatırımların %89 oranında özsermaye ile finanse edildiği; sadece

yatırımın %11’inin finansmanın krediyle karşılandığı sonucu ortaya

çıkmaktadır (DPT, 2000). Sonuç itibariyle küçük işletmelerin yaşamları

finansal desteğe bağlıdır. Türkiye’de ise, küçük işletmelerin bu sorununa

kalıcı çözümler üretilememektedir. 1.1.5 Pazarlamayla İlgili Sorunlar

Küçük işletmeler sadece üretimle ilgilendiklerinden, pazardaki

oluşumları yeterince izleyememektedirler. Bundan dolayı da, küçük

işletmelerde az gelişmiş pazarlama anlayışı hakimdir. Genellikle maliyetlerini

kısmak için pazarlamaya ya hiç bütçe ayırmazlar ya da çok küçük bir meblağ

ayırırlar. Pazarlamada müşteriyle doğrudan ilişki kurma yöntemi kullanırlar.

Sipariş üzerine üretim yaptıklarından dolayı da, daha yakın yerel piyasalara

hitap ederler. Bu işletmeler, küçük pazarlara yönelirler ve diğer işletmelerle

beraber hareket edemediklerinden dolayı yeterli pazar payına da sahip

değillerdir.

Üretilecek mallar için gerekli hedef pazar veya pazar bölümlerinin

belirlenmesi, müşteri ya da tüketici tercihlerinin bu bölümlerde tespiti,

numune ve dizayn çalışmalarının yapılması, kalite kontrol, ambalaj,

zamanında yükleme gibi pazarlama çalışmalarına verilen önem oldukça

yetersizdir. Küçük işletmeler reklam, satış sonrası hizmetler, kredili satışlar

v.b. pazarlama araçlarından ise yeterince yararlanamazlar. Bu durum

Page 37: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

özellikle, ihracat pazarlamasında belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır

(Müftüoğlu, 1998:62). Finansal sorunlar sebebiyle küçük işletmeler

ürünlerinin dağıtım kanallarını belirleyemediklerinden satış işlemlerini

başkalarına bırakmak zorunda kalmaktadırlar (Karataş, 1991:40; TUGİAD,

1995:6).

1.1.6 Tedarikle İlgili Sorunlar

Bu işletmeler sipariş tarzı üretim yaptıklarından, ihtiyaç duydukları

malzemeler de alacakları siparişe göre değişmektedir. Bu işletmelerin, sipariş

hacimleri büyük işletmelere oranla daha düşüktür, bundan dolayı da

malzeme alımında fiyat indirimden yararlanamamakta, bu da ürün

maliyetlerini artırmaktadır. Aldıkları siparişler yüksek oranlarda tutulursa bu

kez de stok maliyetlerinin artması sorunuyla karşılaşmaktadırlar (Müftüoğlu,

1989; Atalay, vd, 1998).

1.1.7 Rekabetle İlgili Sorunlar

Küçük işletmelerin rekabetten kaynaklanan sorunlarını işletme

bünyesinden ve işletme dışından kaynaklanan sorunlar olarak gruplandırmak

mümkündür. İşletme bünyesinden kaynaklanan sorunlar,”idari sorunlar” ve

“finansman sorunları” olarak kendi içinde ikiye ayrılabilir. İşletme dışından

kaynaklanan sorunlar ise, mali kurumlardan özellikle uzun vadeli sermaye

elde etmede güçlüklerle karşılaşma, kullanılan hammadde ve yarı mamul-

maddelerin ürünün fiyat ve kalitesini etkilemesi, çalışanların ve özellikle de

çıraklıktan yükselenlerin mesleki eğitiminin yetersizliği, iç pazarda

tekelleşmenin olmasıdır. Küçük işletmelerin işletme bünyesinden

kaynaklanan sorunları, işletme dışında yaşanan rekabet sorunlarının daha

yoğun yaşanmasına neden olmaktadır (Yalçın, 1988:13; Erez, 1994:5).

Kısaca gelişmekte olan ülkelerde küçük işletmeler ürün fiyatlarını

maliyeti baz alarak belirlemektedirler. Ürettikleri ürünlerin yüksek fiyatlı

olması, pazarda rekabet şanslarını azaltmakta olup, ayrıca mallarının tanıtım

Page 38: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

faaliyetlerine yeterli bütçe ayıramadıklarından dolayı rekabet ortamında son

derece başarısız oldukları gözlemlenmektedir.

1.1.8 Teknolojiyle İlgili Sorunlar

Günümüzde, tüketici talebi giderek daha kaliteli, üstün tasarım

özelikleri taşıyan ve genelde farklılaşmış ürünlere yönelmiştir. Bundan dolayı

da, teknolojiyi kullanabilen ülkelerin rekabet gücü artmıştır. Küçük

işletmelerin yeni esnek sanayi teknolojilerini ve mikro elektronik teknolojilerini

kullanabilmeleri için öncelikli şart örgütsel yapılarının güçlü olmasıdır.

Örgütsel yapıları kuvvetli olan gelişmiş ülkelerdeki küçük işletmeler, esneklik

ve ekonomik ölçek avantajları sayesinde büyük firmalara göre rekabet

avantajı elde etmişlerdir (Özcan, 1995:17).

Ekonomi literatüründe teknolojik gelişme (inovasyon) ve işletme ölçeği arasındaki bağlantı geniş kapsamlı bir tartışma konusudur. Bu konudaki genel kanı, gelişmekte olan ülkelerdeki küçük işletmelerin, daha kuruluş aşamasında sınırlı sermayeyle başladıkları ve bundan dolayı pahalı teknolojileri kullanamadıklarına ilişkindir. Kaynak ve bilgi yetersizliğinden ötürü, piyasadaki teknolojik gelişmeleri istenen ölçüde izleyemezler. Sonuçta da, uyum önlemleri zamanında alınmadığından, teknolojik ilerlemelere ayak uyduramazlar. Bu işletmelerin artan rekabet ortamındaki tek avantajları ise, sadece düşük emek maliyetidir (TÜGİAD, 1995:6).

Symeonidis’in işletme ölçeği ve teknoloji arasındaki bağlantıya ilişkin

elde ettiği sonuçlar şöyle özetlenebilir: “Büyük ölçekli işletmelerin veya

yoğunlaşmış pazar yapısının teknolojik gelişmeyi arttıran faktörler olduğu

görüşü, konuya ilişkin literatürde yapılmış olan ampirik çalışmaların sonuçları

ile ancak sınırlı bir biçimde desteklenmektedir. Genel olarak işletmelerin

gerçekleştirdiği AR/GE faaliyetlerinin miktarı ile pazardaki yoğunlaşma

arasında pozitif bir ilişki bulunmamakta, ancak bazı durumlarda bu yönde bir

bağlantı kurulabilmektedir. Buna göre rekabet politikalarının etkileri ve

teknolojik gelişme arasında genel olarak negatif ilişki bulunmamakla birlikte,

teknoloji yoğun sektörlerde büyük ölçekli firma yapısı ve yoğunlaşma

kaçınılmaz olabilir. Son olarak teknolojik gelişme hızı ve işletmelerin AR/GE

faaliyetlerini arttırma çabaları, genellikle pazarın yapısı ve işletme büyüklüğü

Page 39: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

ile değil, firmaların faaliyet gösterdiği endüstrilerde kullanılan teknolojinin

özellikleri çerçevesinde şekillenmektedir” (Symeonidis, 1996:33-34).

Bazı yazarlara göre ise; değişen rekabet ortamında başarılı olmak için

ileri imalat teknolojilerinin kullanımı, büyük işletmeler kadar küçük işletmeler

için de hayati önem taşımaktadır. Brennan, Finnan ve O’Kelley (1990), küçük

ölçekli işletmelerin rekabet güçlerini artırmak veya en azından korumak için

ileri imalat teknolojilerinin kullanımını artırmaları gerektiğini ifade etmişlerdir.

Dodgson ve Rothwell (1994), Meredith (1998) göre ise, küçük işletmeler

esnek yapıları, değişime uyum sağlayabilme yetenekleri ve pazarda rekabet

ederken ileri imalat teknolojileri kullanımının sağlayacağı avantajları (müşteri

taleplerini hızlı karşılayabilme, müşteri siparişlerine uygun ve çeşitli üretim

gibi) kullanmaları, onlara büyük işletmelerle karşılaştırılınca büyük faydalar

sağlamaktadır (Brennan; Finnan; O’Kelley,1990; Dodgson; Rothwell, 1994;

Meredith, 1998; aktaran; Güleş, 2001:63).

Gelişmekte olan ülkelerdeki küçük işletmelerin teknoloji kullanımlarını

engelleyen başlıca faktörler olarak; teknik eleman, organizasyon yetersizliği

ve teknolojik yenilikler için yapılan yatırımların geri dönüşünün uzun bir süreci

gerektirmesi ifade edilebilir. Özetle, gelişmekte olan ülkeler sanayi

sektöründe orta dereceli teknolojiler kullanmakta ve kendi bünyelerinde AR-

GE faaliyetlerine yer verememektedirler. Bu ülkeler, yeni teknoloji

üretememelerine karşın sadece var olan teknolojileri düşük maliyetle

kopyalayabilme kabiliyetine sahiptirler (Türkel, 1999:7).

1.1.9 Yönetimle İlgili Sorunlar

Küçük işletmelerde işletme sahibi, yönetim işlevini kendi hesabına ve

riski kendisi üstlenerek yürütür. İşletme yönetimde işletme sahibi tam bir

egemenliğe sahiptir. Bu özellik aynı zamanda, çalışanların yönetime

katılmasını engelleyen bir faktördür. Küçük işletmelerde merkezi bir yönetim

mevcuttur ve işletme sahibinin bu güçlü pozisyonu, ona subjektif- irrasyonel

Page 40: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

kararlar alabilme imkanı sağlar. Bu özelliklerden dolayı, küçük işletmelerde

yöneticiler karar almada daha hızlı ve esnek davranabilirler. Fakat burada,

işletme sahiplerinin yönetim üzerindeki kişisel hedefleri ve amaçları genellikle

belirsiz ve kısıtlayıcıdır. Ayrıca, bu işletmelerde ataerkil bir yönetim tarzının

hakim olduğunu belirtmekte yarar vardır (Özgen; Doğan, 1997:44).

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde küçük işletmelerin kurucusu,

genellikle mühendis, teknisyen veya usta kökenli, işin üretimi yönünden

deneyimli ve tecrübeli kişilerdir. Bu kişiler üretici olmalarına karşın, yönetim

konusunda aynı başarıyı gösteremezler (Müftüoğlu, 1988:17). Üst yönetimde,

gerekli uzmanlaşma ve iş bölümü söz konusu değildir. Küçük ölçekli

işletmelerde yapılan planlar ise daha çok kısa vadelidir. Nadiren orta vadeli

planlar yapılmaktayken, uzun vadeli planların uygulanması ise söz konusu

bile değildir. Küçük işletmelerin yönetiminden kaynaklanan sorunların

çözümünde kullanılan başlıca yöntem ise, doğaçlamadır (Atalay, vd, 1998).

1.1.10 Çalışma İlişkilerinden Kaynaklanan Sorunlar

Küçük işletmelerdeki çalışma ilişkilerinin sorunlu bir hal almasının

başlıca sebebi, bu işletmelerdeki enformel istihdamın varlığıdır. Burada

işgücünün bir kısmı veya tamamı sosyal koruma kapsamı dışında

çalışmaktadır. Sosyal devlet anlayışıyla ortaya çıkan sosyal koruma kavramı,

sosyal güvenliğin başka sosyal politikalarla birlikte uygulanması olarak da

tanımlanabilir. Bu ifadeden de anlaşılacağı üzere sosyal koruma, sosyal

risklerin etkisini azaltmayı amaçlayan sosyal güvenliğe göre bir üst kavramdır

(Fişek; Özsuca, 1998:3; Güzel; Okur, 1996,4-5). Sosyal korumanın

yaygınlaştırılmasını amaç edinen ILO, bu kavramın gelir güvencesini,

işyerinde sağlık ve güvenliği, aileye ve çalışmaya ilişkin koşulları, emeklilik

maaşını kapsadığını ifade etmektedir

(http://www.ilo.org/public/english/protection/index.htm).

Page 41: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Küçük işletmelerdeki çalışma ilişkilerinden kaynaklanan sorunlar;

genelde işgücü piyasalarında sağlanmış olan temel güvencelerin

eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Bunlar şöyle özetlenebilir:

a) İstihdam güvencesi; keyfi işten çıkarmalara karşı korunma, işe alma

ve çıkarmalarda düzenlemelerin olması ve işverenlere bu açıdan bazı

maliyetler yüklenmesidir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, küçük işletmelerde

genellikle istihdam güvencesi olmadığı ve istihdamın geçici, esnek bir yapı

arz ettiği ifade edilebilir. Bunun en iyi göstergesi ise, küçük işletmelerdeki işçi

devir hızının yüksekliğidir.

b) İş güvenliği; sağlık ve güvenlik önlemleriyle çalışma sırasında

karşılaşılan hastalık ve ölümlere, kazalara karşı korunma ve çalışma

süresinin sınırlanmasıdır. Küçük işletmelerde işçi sağlığı ve iş güvenliğine

ilişkin alınmış önlem ve uygulamalar büyük işletmelere göre oldukça

yetersizdir. Çalışma süreleri ise kanuni sürelere göre oldukça yüksektir.

c) Beceriyi yeniden üretme güvencesi; çıraklık veya işbaşında eğitimle

beceri kazanmadır. Küçük işletmelerde eğitim olgusu genellikle usta-kalfa-

çırak ilişkisi içinde ele alınmaktadır. Burada işçiler, geleneksel yöntemlerle

ustalarından meslek öğrenmektedirler. Bu şekilde meslek öğrenenler teorik

bilgilerinin eksik olması nedeniyle, teknolojik yeniliklere ayak uyduramamakta

ve yeni iş usullerini benimsemekte zorluk çekmektedirler.

d) Gelir güvencesi; asgari ücret mekanizmalarıyla gelirin korunması ve

kapsayıcı sosyal güvenlik sistemidir. Bu birimlerde enformel istihdamın

yaygınlığı sebebiyle, sosyal güvence eksikliği ve kanunlarla belirlenmiş

asgari ücretten daha düşük bir ücretle çalışma mevcuttur.

e) Temsil edilme güvencesi; grev hakkına sahip bağımsız işçi

sendikaları ve işveren örgütleri aracılığıyla ekonomik ve politik olarak devletle

işbirliğidir. Bu güvenceye küçük işletmelerde rastlamak güçtür. Bunun birçok

Page 42: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

sebebi olmasına rağmen, bunlardan en çok ön plana çıkanlar; işletme

sahibiyle işçinin yan yana çalışması, işverenlerin sendikalara karşı önyargılı

tutumlarıdır. Aynı zamanda işverenlerin de kendi aralarında işveren sendikası

tipi örgütlenmelere karşı oldukça mesafeli oldukları da belirtilebilir (ILO,

2002:4; Standing, 1997; Aktaran; Toksöz, 1999:6).

Sonuç itibariyle, çalışanlarına bu güvencelerin yeterli olmadığı bir

çalışma ortamı sağlayan küçük işletmelerde sosyal koruma eksikliği

mevcuttur.

GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE VE TÜRKİYE’DE KÜÇÜK İŞLETMELERİN GELİŞİM SEYRİ VE YAPISININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Küçük işletmelerin gelişim seyrini açıklayan iki temel yaklaşım vardır.

Bunlar esneklik ve dualizmdir. İlk yaklaşım; küçük işletmelerin yerel

ekonomiler içinde yeni üretim, işletme teknikleri ve ürünlere adapte

olabileceklerine ilişkinken; ikinci yaklaşım ise, küçük işletmelerin yerel

kaynakları harekete geçirerek, geleneksel üretim birimleri olarak yarı vasıflı

işgücünü emmelerine yöneliktir (Özcan, 1995:5). Bu iki yaklaşım yardımıyla

küçük işletmelerin gelişim seyirleri ve yapıları incelenmeye çalışılmıştır. Bu

yaklaşımlardan ilki, küçük işletmelerin gelişiminde Fordizm, Post-fordizm ve

Page 43: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

esnek uzmanlaşma süreçlerinin etkileri bağlamında, ikincisi ise, küçük

işletmeler ve enformel sektör bağlamında değerlendirilmektedir.

Küçük İşletmelerin Gelişiminde Fordizm, Post-Fordizm ve

Esnek Uzmanlaşma Süreçlerinin Etkileri

19. yüzyıl sonlarından itibaren, sanayileşmiş ülkelerde büyük ölçekli

işletmeler artan bir hızla büyürken, küçük işletmelerin üretimdeki payı ve

toplam katkısı da artan bir hızla düşmüştür. Bu dönemde, büyük işletmeler

gelişmiş kapitalist ülkelerde, ekonomik büyümenin temelini oluşturmuşlardır.

Büyük işletmelere hakim olan Fordizm, üretimde yeni bir iş organizasyonu ve

makinalaşmaya doğru bir kayış olarak nitelendirilmiştir. Bu üretim biçiminin

başlıca özellikleri, büyük ölçekli sermaye yatırımı, kitle üretimi, kitle tüketimi

ve katı işgücü piyasası kurallarıdır. Taylorizm ise, bu dönemde işgücünün

aşırı derecede bölündüğü bir yönetim stratejisi olarak işletme yönetiminde

görülmüştür.

Fordist yaklaşım, büyük işletmelerin rekabet üstünlükleri sonucu,

küçük işletmelerin piyasalarda tutunamayacaklarını ve geleceğe büyük

işletmelerin hakim olacağını öngörmekteydi. Başka bir deyişle, Fordist üretim

döneminde “Büyük Güzeldir” sloganı hakimken; “Küçük Güzeldir” ideolojisi

daha henüz kendini göstermemiştir (Pınarcıoğlu, 2000:303; Özcan, 1995:14;

Taymaz, 1997:11).

1960’ların sonlarına gelindiğinde, sanayileşmiş ülkeler kriz ve

durgunluk dönemi içine girmişlerdir. Bunun başlıca sebebi; kitlesel üretim

yoluyla üretilen dayanıklı mallara olan talebin doyma noktasına ulaşması ve

bunun da üretimde bir sınırlamaya yol açmasıdır. Talepte meydana gelen

aşırı farklılaşma sonucu , 1950’ler ve 1960’larda “kitlesel tüketime eğilimli

talep”, 1970’lerden itibaren “kişiye özel talep şeklini” almaya başlamıştır

(Suğur, 1994:123).

Page 44: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Bu ortamda Kurt Schumacher’in “Küçük Güzeldir” adıyla çıkan kitabı,

sadece küçük işletmelere karşı değişen bakış açısını değil, hayatın her

kesiminde büyüklük tutkusuna ve ideolojisine karşı günümüzde gelişen bir

tepkiyi de dile getirmiştir. Schumacher küçük işletmeleri neden güzel olarak

açıkladığını şöyle ifade etmiştir: “Hiç şüphem yok ki; küçük işletmeler

teknolojik kalkınmaya yeni bir yön vermişlerdir ve sadece bu yön

insanoğlunun gerçek ihtiyaçlarını karşılayabilir” (Schumacher,

1973/1993:131; aktaran; Taymaz, 1997:11).

Küçük boy işletmeler bu dönemde, teknolojiyi kullanma açısından

daha elverişli bir konuma gelmişlerdir. Bu durum büyük firmaları da kendi

içlerinde daha küçük üretim üniteleri oluşturarak esnek üretim yapmaya yani,

adem-i merkezileşmeye yöneltmiştir. Bir başka deyişle, büyük işletmeler,

küçük işletme ağ örgülerine dönüşmekte ve işi uzmanına bırakma, alt

sözleşmeler dünyada giderek yaygınlık kazanmaktadır (Bulutay, 2000;

Suğur, 1994:123).

Fordist dönemin yönetim stratejisi olan Taylorizmin iflası ile çalışma

ilişkilerinde de bozulma görülmüştür. Kitlesel üretimin piyasadaki ani talep

değişikliklerine yanıt verebilecek esnek bir yapıda olmaması, ciddi pazar

kaybına uğrayan büyük işletmeleri derin bir krizle karşı karşıya bırakmıştır.

Bunun sonucunda da, büyük işletmeler istihdam ettikleri ve sendikal güce

sahip olan işçilerin ücret ve iyi çalışma koşullarıyla ilgili taleplerini finansal

krizden dolayı karşılayamamışlardır. Bu da çalışma ilişkilerinin daha da

bozulmasına sebep olmuştur (Suğur, 1994:123).

Sonuç olarak da, 1960’lı ve 1970‘li yıllardan itibaren gerek

uygulamada, gerekse teoride küçük işletmelerin aleyhine olan durum lehine

dönmüştür. Daha düne kadar, çarpık bir ekonomik yapının göstergesi olarak

kabul edilen bu işletmeler, günümüzde, ülke ekonomisinin dinamikliğinin ve

esnekliğinin bir garantisi olarak değerlendirilmektedir (Taymaz, 1997:2).

Page 45: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Küçük işletmelerin sayılarında artışın gündeme gelmesi, kalkınma

iktisadının ekonomistler tarafından yeniden değerlendirilmesine de yol

açmıştır. Bu yaklaşımlar içinde en ön plana çıkanı Neo-Liberal yaklaşım olup;

esneklik teorileri–esnek uzmanlaşma bu bağlamda incelenmiştir. Ayrıca bu

yaklaşıma ilişkin eleştiriler kısmında ise, Neo-Marksist-Düzenlenme

Okulu’nun görüşlerine yer verilmiştir.

1.1.11 Neo-Liberal Yaklaşım; Esneklik Teorileri–Esnek Uzmanlaşma

Neo-Liberal yaklaşım içinde özellikle, Piore ve Sabel’in 1984’te çıkan “İkinci Endüstriyel Bölünme” adlı çalışmaları literatürdeki tartışmalara yeni bir boyut kazandırmıştır. Bu kitap bir çok gelişmiş ülkenin kalkınma tarihi hakkında bilgi vermesinin yanısıra; gelişmiş ve gelişmekte olan kapitalist ekonomilerdeki yapılanmaları da bir bütün olarak incelemektedir.

Piore ve Sabel’in kitaplarında ikinci endüstriyel bölünmeyle ne

kastettiklerini anlayabilmek için önce birinci endüstriyel bölünmeyi incelemek

gerekmektedir. Birinci endüstriyel bölünme yazarlar tarafından, esnaf

üretiminden kitle üretimine geçiş dönemi; ikinci endüstriyel bölünme ise, kitle

üretiminden esnek üretime geçiş dönemi olarak ifade edilmiştir. Kısaca; Piore

ve Sabel, fırsatlara vurgu yaparak; gelişmiş ülkeler için kitle üretiminin nasıl

durduğunu ve nasıl daha rekabetçi bir yapıya dönüştüğünü anlatmışlardır

(Piore; Sabel, 1984:6).

Esnek uzmanlaşma kavramının daha iyi anlaşılması için modelin neleri

içerdiği incelenmelidir. Model çok basit bir ifadeyle, esneklik ve uzmanlaşma

kavramlarını içermektedir. “Esneklik”, kavramıyla; yüksek düzeyde teknoloji

kullanımına, vasıflı işçi kullanımına, bireysel firmalara, firma gruplarına,

üretim düzeyinin yaygınlığına atıf yapılmıştır. “Uzmanlaşma” kavramıyla ise; merkeziyetçilikten uzaklaşmak (desentralizasyon) ve taşeronlaşma

(subcontracting) ifade edilmiştir. Bu iki araç sayesinde piyasalarda

uzmanlaşma sağlanmaktadır. Uzmanlaşmayla, kitlesel piyasalar pek çok

uzmanlaşmış piyasaya bölünmüştür. Böylelikle de tüketicinin farklılaşmış

tercihlerine en uygun ürünleri piyasalara sunmak mümkün olabilmiştir. Bu

Page 46: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

durum, zincirde yer alan şirketlerin müşteri odaklı yönetim ve organizasyon

modellerini uygulamasını gerektirmiştir (Piore; Sabel, 1984:27).

Nitekim Piore ve Sabel, kapitalist ekonomilerdeki kötüye gidişin asıl

nedenini, kitle üretimine dayalı endüstriyel gelişme modelinin sınırlılığına

bağlamışlardır. Bu üretimde, krizin ortaya çıkış nedeninin ise; Fordist

sistemin dayandığı ve o zamana kadar çok düzenli, istikrarlı işleyen arz-talep

piyasasındaki dengelerin alt üst olmasından kaynaklandığını ifade

etmişlerdir. Özellikle kitle üretimin yaygın olduğu kapitalist ülkelerde bu kriz

çok daha derin bir şekilde hissedilmiştir (Piore; Sabel, 1984:27-28).

İkinci endüstriyel bölünme, krize adapte olma kapasitesi 1970’lerde

kapitalist ülkelerin ekonomik krize girmesiyle temellenmiştir. Esnek

uzmanlaşmanın başlangıcı da krizin başlangıç tarihlerine rastlamaktadır.

Yazarlar krizin bir felaket olmadığını hatta, yeni fırsatlara yol açabileceğini

ifade etmişlerdir. Kitle üretimiyle anılan büyük işletmelere göre esnek

uzmanlaşmayla bütünleşen küçük işletmelerin krizde daha iyi performans

gösterdiklerini iddia etmişlerdir. Yaşanan ekonomik kriz sonucu yapılan

değerlendirmelerde, kaybolan istihdamın küçük işletmelerce yaratıldığı, kriz

dönemlerinde ihracatı kısmen sırtladıkları ve piyasa şartlarına göre mal

üretebildikleri ifade edilmiştir (Piore; Sabel, 1984:4, Köse; Öncü, 1998:138;

Suğur, 1994:123; Esin, 1991:6-7; Savaşır, 1999:2).

Fordizmin global krize girmesi, organize olmuş kapitalizmin sonu ve de

yeni teknolojiyle özdeşleşen Post-fordizmin başlangıcı olmuştur. Bu anlamda

Post-fordist evrede, sanayi organizasyonlarında Fordist model ve esnek

uzmanlaşma modeli arasında bir seçim yapma sorunu gündeme gelmiştir.

Yazarlar büyük işletmelerin bölünerek küçük üretim birimlerine ayrılmasını, iş

süreçlerinin yeniden tasarlanarak katılımcı üretim ve yönetim ilkelerinin

benimsenmesini ve esnek otomasyon sistemleri aracılığıyla ürün

farklılaştırma stratejilerine yönelmeyi, “esnek uzmanlaşma modelinin Fordist

Page 47: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

modele tercih edilmeye başlandığı” şeklinde yorumlamışlardır (Piore; Sabel,

1984:27-28).

1.1.12 Gelişmiş Ülkelerde Esnek Uzmanlaşma ve Uygulama Alanları

Gelişmiş ülkelerde uygulanan esnekliği belirleyen iki etken mevcuttur.

Bunlardan birisi, teknoloji kullanımı diğeri ise işgücünün kullanımıdır. Bu

etkenlerle biçimlenen esnekliğin ve bunların birbirleriyle bağlantılarının

incelenmesiyle gelişmiş ülkelerdeki esnek üretim uygulanması daha iyi

anlaşılacaktır.

Taymaz’ın 1995’de aktif olarak adlandırdığı esneklik stratejisi gelişmiş

ülkelerde doğan ve uygulanan bir stratejidir. Bu strateji; esnek teknolojilere,

vasıflı olduğu için değişen teknolojileri kullanabilen esnek işgücünü istihdam

etmeye ve diğer firmaların yaptığı yeniliklere kolayca uyum sağlayarak

rekabet gücü kazanmaya yöneliktir. Bu strateji aktif esneklik olarak kabul

edilmiştir, çünkü teknolojik yenilikler yoluyla mevcut koşulları değiştirmeyi

hedeflemektedir (Taymaz, 1995:712). Taymaz tarafından “aktif esneklik”

olarak adlandırılan esnek uzmanlaşma gelişmiş ülkelerde uygulama alanı

bulmuştur.

Küçük ölçekli sanayi, esnek uzmanlaşmayla ekonomik ve teknolojik

zorlukları aşabilmiştir. Bu bir ikincil-çevresel faaliyet içinde olmamıştır. Büyük

ölçekli işletmelere göre daha fazla işgücü istihdam eden küçük ve aşırı

uzmanlaşmış ve yenilikçi firmalar üretimde parçalanmaya yol açmışlardır. Bu

işletmeler, zamanla özellikle de gelişmiş ülkelerde teknoloji kullanma

düzeyinin artmasına yardımcı olmuşlardır. Lyberaki 1988’deki

araştırmasında, küçük ölçekli sanayinin yüksek düzeyde teknoloji kullanarak

ve yüksek kalite rotasını izleyerek başarılı olduğunu ifade etmiştir (Lyberaki,

1988, aktaran, Schmitz, 1989:33-34).

Hem birbirleriyle rekabet edebilen, hem de uzmanlık ve üretim bilgisi

alışverişinde işbirliğine giden küçük işletmelerin oluşturduğu, esnek

Page 48: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

uzmanlaşma örneklerine, 1970’lerde Kuzey İtalya’da ve Güney Almanya’da

yaygın olarak rastlanmıştır. Daha sonra benzer örneklerin, giderek diğer Batı

Avrupa ülkelerine de yayıldığı görülmüştür (Ansal, 1995:650). İtalya’da

bölgesel kalkınma temelli olarak küçük ölçekli sanayileşmeye destek

verildiğinde, kişi başına düşen gelirin arttığı, işsizliğin düştüğü ve ücret

düzeylerinin ise yükseldiği gözlemlenmiştir (Schmitz, 1989:7).

Ancak karşıt eğilimler de söz konusudur. Gelişmiş ülkelerde, 1970’lerin

sonlarından itibaren, ampirik bulgular bize; rekabet edebilmek için yüksek

teknoloji üzerinde yoğunlaşıldığını ve işgücü maliyetlerinin minimize edilmeye

çalışıldığını göstermektedir. İşgücüne yapılan ödemelerin, teknolojik

ilerlemelere zorluk çıkardığı düşünüldüğünden bu durum işgücünün aldığı

ödüllere ve ek ödemelere zarar vermiştir. Böylece de, ulusal sigorta ve sosyal

güvenlik yardımlarından kaçınılmıştır (Schmitz, 1989:33-34).

Gelişmiş ülkelerde uygulama alanı bulan ikinci esneklik türü olan

işgücünün kullanım biçimlerinden kaynaklanan esneklik, Atkinson ve Meager

(1986) tarafından üçe ayrılmıştır. Bunlar; sayısal, işlevsel ve ücret

esnekliğidir (Atkinson; Meager, 1986; aktaran, Ansal, 1995:652-653).

Sayısal esneklik, ekonomik, teknolojik şartlar ve piyasalardaki talep

değişmelerine göre kullanılan işgücü miktarının kolayca ve hızla

ayarlanabilmesi yeteneğidir. Sayısal esneklik bir yandan firma tarafından

standart dışı istihdam biçimleri uygulanmasıyla, bir yandan da üretimin bazı

bölümlerinin taşeron şirketlere yaptırılmasıyla sağlanmaktadır .

Işlevsel esneklik, pazar talebindeki, teknolojideki ve şirket

politikasındaki değişiklikleri karşılayabilecek şekilde işçilerin farklı işleri

yapabilme yeteneği ve kolaylığıdır. Bu esneklik türü ”çekirdek işçiler” e çeşitli

beceriler kazandırılarak, belli bir derecede iş güvencesi sağlanarak ve görece

yüksek ücret verilerek, yaptırılan işlerin sayısının genişletilmesi ve

zenginleştirilmesi ile ortaya çıkmaktadır .

Page 49: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Ücret esnekliği ise, ücret yapısının sayısal ve işlevsel esnekliği

destekler biçimde, emek piyasasına göre ayarlanabilmesidir. Bu tür esneklik

ile işçilerin liyakat, beceri ve fedakarca çalışmaları ödüllendirilmekte, teşvik

edilmektedir. Böylece emek verimliliği ile ücret arasında ilişki kurulmaktadır

(Atkinson; Meager, 1986; aktaran, Ansal, 1995:652-653).

Özetle; gelişmiş ülkelerde teknoloji kullanımından kaynaklanan

esneklikle üretimde artış ve kalite sağlanmıştır. Fakat bunun için, iş

yasalarında, sendikalarda, işgücü kullanımında esnek uygulamalara gidilmesi

gerekmiştir. İşgücünün kullanım biçimlerinden kaynaklanan esneklik,

teknolojik esnekliğin işgücüne yansıması olarak da ifade edilebilir. Bu

esneklik çeşidi, işgücünü parçalamış, a-tipik işgücü kullanımına neden olmuş

ve işgücünün kazanılmış haklarını zayıflatmıştır. Sonuç olarak da bu

uygulamalarla gelişmiş ülkelerde enformel istihdam ilişkilerine doğru bir kayış

olmuştur (Schmitz, 1989:33-34).

1.1.13 Gelişmekte Olan Ülkelerde Esnek Uzmanlaşma ve Uygulama Alanları

Esnek uzmanlaşmanın gelişmiş kapitalist ülkelerde ortaya çıkan ve

orada gelişen bir olgu olduğu, belirtilmesi gereken önemli bir noktadır.

Bundan dolayı da bu kavramın gelişmekte olan ülkelerde uygulanabilirliği

sorgulanmalıdır. Gelişmekte olan ülkelerin sanayi sektörü farklılaşmayı ve

çeşitliliği barındıran heterojen bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla da, bu ülkelerin

dinamikleri, ileri kapitalist sanayiler için geliştirilmiş modeller bağlamında

anlaşılamaz. Burada ısrarla vurgulanması gereken husus, merkez kapitalist

ülkeler için geliştirilen modellerin gelişmekte olan ülkelere uygulanması ve

Page 50: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

sınanmasının ancak, az gelişmişliğe özgü toplumsal dinamiklerin bir bütün

içinde analizinin yapılmasıyla mümkün olabileceğidir (Müftüoğlu, 2000:119).

Bu düşünceden yola çıkarak Taymaz, gelişmekte olan ülkeler için

geçerli olan esnekliği “pasif” olarak nitelendirmiştir. Bunun başlıca sebebi ise,

bu ülkelerin sadece ücret ve istihdamı değiştirerek koşullara uyum

sağlamaya çalışmalarıdır. Pasif esneklik, özellikle iş güvenliği ve ücretlerin

esnekleşmesine yani iş güvenliğinin tamamen bertaraf edilmesine ve

ücretlerin azaltılması yoluyla maliyetlerin düşürülmesine dayanır. Pasif

esneklik, sadece gelişmekte olan ülkeler için geçerli bir strateji değil, aynı

zamanda gelişmiş ülkelerde de gözlemlenebilen bir olgudur (Taymaz,

1995:712).

Yeni endüstriyel yapılanmanın gelişmekte olan ülkeler üzerindeki

etkileri analiz edilirken literatürde, bu konu ile ilgili farklı yaklaşımlar

mevcuttur:

a) Esnek uzmanlaşma modelini gelişmekte olan ülkeler açısından ele

alan çalışmalar arasında, modelin gelişmekte olan ülkelerin dünya

ekonomisine entegre olmasında yeni bir fırsat ve daha fazla istihdam

yaratacağını savunanlar vardır. Bunlardan, Hirst ve Zeitlin 1991’de esnek

uzmanlaşmanın gelişmekte olan ülkeler için de bir ekonomik kalkınma aracı

olabileceğini iddia etmişlerdir. Bu ülkelerde de küçük ölçekli işletmelerin,

küçükten ortaya ortadan da büyük ölçeğe geçmesinin yani evrimleşerek

büyümesinin mümkün olabileceğini, bunun gerçekleşmesinin ise ancak, bu

işletmelerin karşılaştığı içsel sınırlamaların hükümetler tarafından

kaldırılmasıyla mümkün olabileceğini eklemişlerdir (Hirst; Zeitlin, 1991;

aktaran; Özcan, 1995:14).

Hoffman ve Kaplinsky ise, belirli bir teknolojik birikime sahip

gelişmekte olan ülkelerin esnek üretim sistemlerini başarı ile

uygulayabileceklerini ve esnek üretim tekniklerini nispeten düşük emek

Page 51: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

maliyeti ile birleştirerek rekabet güçlerini arttırabileceklerini savunmuşlardır

(Hoffman; Kaplinsky, 1989; aktaran; Atalay;vd, 1998:14). Ayrıca, esnek

uzmanlaşma modelinin gelişmekte olan ülkelerce bir sanayileşme politikası

olarak benimsenmesini öneren ekonomik kalkınma stratejisi raporları da

bulunmaktadır (IDS/UNDP, 1987,1991; IDS/UNIDO, 1986,1990, aktaran,

Ansal, 1995:650).

b) Esnek uzmanlaşma modelini gelişmiş ülkeler için ortaya atan Piore

ve Sabel ise; gelişmekte olan ülkeler için, geleneksel kitle üretimi ile esnek

üretimin bir arada yürüyebileceği bir melez endüstri sistemi görüşünü

savunmuşlardır (Piore; Sabel; 1984:277-280). Piore ve Sabel’e göre,

küreselleşmiş uluslararası ekonomide esnek uzmanlaşma ve kitlesel üretim

endüstrileri, dünyanın geri kalmış bölgelerine göç ederek gelişmiş ülkelerdeki

yerlerini ileri teknoloji endüstrilerine bırakmışlardır. Bu yazarlara göre,

gelişmekte olan ülkelerin yeni uzmanlık alanları, ürünleri fazla karmaşık

olmayan imalat sanayileri ile taşıma giderleri açısından tüketim merkezlerine

yakın olmaları gerekmeyen endüstriler olacaktır. Sabel bir sonraki

makalesinde ise (1986), esnek uzmanlaşmanın az gelişmiş ülkelerdeki küçük

ya da büyük firma çeşitlerine, adapte edilebileceğini öngörmüştür. Küçük

işletmelerin teknolojik yenileşme içinde önemli rolleri olduğunu, fakat

gelişmekte olan ülkelerde bu durumun sınırlılık arz ettiğini de eklemiştir

(Sabel, 1986:49).

Kriz bir çok az gelişmiş ülkede ve gelişmekte olan ülkede 1970

ve1980’li yıllarda daha çok hissedilmiştir. Bu ülkelerin ekonomileri bir çok

içsel problemle karşılaşmasının yanısıra; (bütçe açığı, düşük ihracat oranları

gibi) krizin dış etkileriyle de iyice yıpranmıştır. Gelişmekte olan ülkeler kitle

üretimine rağmen, talebi yeterince karşılayamamışlar, arz yönünden ise,

özellikle hammaddelere ve ithal mallara ulaşmada sınırlılıklarla

karşılaşmışlardır. Piore ve Sabel’in görüşlerine göre, bu durum hala

değişmemiştir. Çünkü, uluslararası Keynesci ekonomiye geri dönüşe ilişkin

herhangi bir belirti yoktur ve az gelişmiş ülkelerin dünyayla bütünleşmeleri

Page 52: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

oldukça düşük düzeylerdedir. Bunun başlıca nedeni ise, bu ülkelerin,

sermaye ve vasıf açısından oldukça yetersiz olmalarıdır (Piore; Sabel;

1984:279).

c) Schmitz esnek uzmanlaşma modelinin gelişmekte olan ülkeler için

ne ölçüde geçerli olduğunu tartışmıştır. Buna göre; gelişmiş ülkelerdeki

esnek uzmanlaşma modelinin, az gelişmiş ülkelere ne kadar uygun olduğu

bu ülkelerdeki artı işgücünün boyutlarıyla ilişkilendirilmelidir. Doğrudan ve

dolaysız yollarla, artı işgücünün, teknolojiyi ikame edici çalıştırılmasına

değinilmiştir, çünkü; Piore ve Sabel modellerinde; rekabetin başlıca aracı

olarak teknolojiyi göstermişlerdir. Gelişmekte olan ülkelerdeki bu işletmelerde

ise; başlıca rekabet aracı, teknoloji ve icatlardan daha çok, işgücüdür. Bu tür

işletmeler, ya tamamen kayıtsız ya da büyük miktarda dışardan işçi

çalıştırmaya eğilimlidir. İçsel yapılarında işçilerin ücretleri asgari ücretin yarısı

ve tamamı arasında bir rakamdır. Asgari ücret ise; bireysel olarak ailesini

geçindiren birinin yaşam maliyetlerini karşılamakta oldukça yetersiz

kalmaktadır (Schmitz, 1989:31).

Bu koşullar altında küçük işletmelerin marjinalleşmektedir. Buna göre,

bu işletmelerde sömürü, tıkanıklık mevcuttur ve sadece irade dışı büyüme

söz konusudur. Üreticilerin sayısı arttığı zaman ekonomik ölçek de kısılarak

sıkışmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde zaten bir çok üretici resmi olarak

kayıt altına alınamamıştır ve bu ülkelerde küçük işletmeler sanayi

merkezlerinden, istatiksel araştırmalardan kaçmaktadırlar. Buna rağmen

gelişmekte olan ülkelerde ve az gelişmiş ülkelerde, küçük ölçekli sanayi,

işgücünün düşündürücü bir şekilde büyük kısmını istihdam etmektedir. Bu

doğrultuda, gelişmekte olan ülkelerde, ana sorunun sanayi politikalarında ve

istihdam politikalarında olduğu söylenebilir (Schmitz, 1989:23) .

Gelişmekte olan ülkelerdeki küçük işletmelerde esnek uzmanlaşmanın

uygulanamamasının bir çok nedeni vardır. Bu nedenler içerisinde ilk sırayı

yukarıda da ifade edildiği üzere bu birimlerin teknoloji açısından yetersizliği

Page 53: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

alırken, ikinci sırayı ise, bu küçük işletmelerin yapısal sorunları yüzünden

elverişiz olmaları almaktadır.1

Kimi gelişmekte olan ülkelerin sanayileşmede bir sıçrama yapması ve

ihracat düzeylerinin yükselmesi, küçük işletmelerin kollektif verimlilik olarak

tanımlanabilecek bir işbirliğine gitmelerine bağlanmıştır. Bundan ötürü de,

gelişmekte olan ülkelerde uygulanan esnek uzmanlaşmayla kollektif verimlilik

arasındaki ilişki incelenmiştir.

1.1.14 Kollektif Verimlilik ve Esnek Uzmanlaşma

Neo-Liberal yaklaşımın öne çıkardığı önemli ve belirtilmesi gereken bir

nokta; işletmeler arası rekabetin yapısında gözlemlenen değişimlerdir

(Taymaz, 1993). Fordist üretim düzeyinden esnek uzmanlaşma modeline

geçişte, işletmeler arası ilişkilerde yeni oluşumlar ortaya çıkmıştır. Üretim

süreçlerinin yeniden tasarlanması ve bazılarının işletme dışına taşınarak,

fason üretim ilişkileriyle esnekleştirilmesi sonucunda, işletmeler arasında

işbirliği ve ortaklıklar yaygınlaşmıştır.

Bu durum, küçük ama becerikli, ucuzcu ama belirli bir kaliteyi

yakalayabilen, esnek ama zamanında iş yapabilen işletmelere fırsatlar

sunmuştur. Özellikle imalat sanayinde, bir çok küçük firma büyük işletmelerin

boş bıraktığı alanlarda önemli bir hareket alanına kavuşmuştur. Büyük

işletmeler ve küçük işletmeler arasında fason ilişkiler oluşmuştur. Fason

ilişkinin bir tarafında büyük firmalar, toptancılar varken diğer yanında da

küçük firmalar bulunmaktadır. Bu fason üretim ilişkisi, aslında fabrikada

yapılacak bir üretimin çok aktörlü, parçalanmış olarak ve farklı mekanlarda

yapılmasıdır. Bu durumda her faktörün verimliliği oldukça önemlidir. Fakat bu

döngünün işlemesi için gerekli olan, kollektif tarzda oluşmuş bir verimliliktir

(Pınarcıoğlu, 2000:305). Schmitz’e göre ise; küçük işletmeler kümesi ve onlar

1 Gelişmekte olan ülkelerdeki küçük işletmelere ilişkin yapısal sorunlar tezin ilk

bölümünde (s:24-34) ayrıntılı olarak incelenmiştir.

Page 54: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

arasındaki işbirliğini ve dayanışmayı ifade eden kollektif verimlilik esnek

uzmanlaşma için gerçek zemini oluşturmaktadır (Schmitz; 1989,1990;

aktaran; Suğur, 1994:127).

Kollektif verimlilik, küçük işletmelerin kendi çıkarlarını güçlendirmek

için zorunda oldukları bir ilişki tarzını ifade etmektedir. Aynı sektörde olan

diğer küçük firmalarla işbirliğinin gereği olarak da belirtilebilir. Böylece, bir çok

farklı ölçekteki işletmenin kooperatif bir yaklaşımla yatay ve dikey

birleşmelerinden oluşan ağ türü örgütlenmeler arasında rekabet ortaya

çıkmaktadır (Köse; Öncü, 1998:140; Pınarcıoğlu, 2000:304).

Pınarcıoğlu’na göre; burada, fason ilişkilerin bir tarafı olan küçük

firmalar, hem dikey olarak yani kendinden büyük firmalarla hem de yatay

olarak diğer küçük firmalarla bu verimliliği sağlamaktadırlar. Bu kollektivitenin

en önemli göstergesi küçük işletmelerin adının sürekli olarak endüstriyel

bölgelerle anılmasıdır. Bu bölgelerin en önemli özelliği hızlı gelişme gösteren

ve sektörel olarak uzmanlaşmış küçük ve orta ölçekli firmalardan oluşmaları

ve az gelişmiş bölgelerde ortaya çıkmalarıdır. Firmalar bu bölgelerde, tek

başlarına başarıdan çok, kendi aralarında ağ ve ağ benzeri ilişkiler kurarak

bir başarı yakalarlar. Bu bölgeleri iki kısımda değerlendirmek gerekir. Birinci

grupta, zanaatsal bilgiye dayalı ve geleneksel olarak uzmanlaşmış sektörlerin

oluşturduğu bölgeler bulunmaktadır. Ikinci grupta ise, daha çok, teknoloji

yoğun sektörlere dayalı bölgeler karşımıza çıkmaktadır (Pınarcıoğlu,

2000:304).

İkinci gruptaki sanayi bölgeleri üç ana öğeye bağlıdır. Bunlardan ilki,

yüksek derecede ihtiyaca uygun olan üretimlerin yapılması ve piyasa

değişimi, ikincisi esnek teknolojileri kullanabilme ve teknolojiye adapte

olabilme, üçüncüsü ise firmaların yenileşme potansiyellerini teşvik edebilmek

için bütünleşme ve rekabet arasında bir denge ortamı yaratacak bir kurumsal

yapının oluşturulmasıdır (Schmitz, 1989:6; Pınarcıoğlu, 2000:304). Bu öğeler,

ilk gruptaki sanayi bölgelerinde mevcut değildir. Ikinci gruptaki sanayi

Page 55: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

bölgelerini kurmayı başaran gelişmekte olan ülkeler ise başarılı bir kollektif

verimlilik örneği sergilemişlerdir.

1.1.15 Esnek Uzmanlaşmaya İlişkin Eleştiriler

Esnek uzmanlaşmaya ilişkin yapılan eleştirilerden en bilineni Neo-

Marksist olarak da nitelendirilen Fransız Düzenleme Okulu’nun görüşleridir.

Fransız Düzenleme Okulu, küçük işletme temelli esnek uzmanlaşma

yaklaşımını, kapitalizmin sistematik doğası ve birikim süreci içinde ele

almıştır (Özcan, 1995:15). Buna göre esnek uzmanlık tezi, Fordizmin özgün

birikim rejimini kurumsal düzenleme tarzından soyutlamakta olup, Post-

fordizm yeni bir birikim rejimine geçiş evresi ve buna uygun kurumsal

düzenlemeler şeklinde değerlendirilmelidir (Köse; Öncü, 1998:136; Taymaz,

1997:13).

Düzenleme Okulu’na göre Fordizm çalışanların örgütlü mücadelesini

bastırmak yerine yasal kurallarla düzenlenmiş, kurumsallaşmış bir çerçevede

sendikal mücadelenin bir toplu pazarlık biçimini almasına imkan tanımıştır.

Buna ek olarak, çalışanlar sosyal güvenlik kurumları aracılığıyla işsizlik,

hastalık, sakatlık, emeklilik gibi çalışamayacakları durumlarda da gelir

sağlayabilmekte ve tüketim normlarını kısmen de olsa

sürdürülebilmektedirler. Devlet, bu dönemde Fordist birikim rejiminin

çelişkilerini hafifletmeye yönelik refah ve sosyal güvenlik devletidir (Jessop,

1991; aktaran; Ansal, 1995:648-649). Fakat, ekonominin krize girmesiyle

beraber, emek sürecinde Fordizmin sınırlarına gelindiğinden, verimlilik artışı

ile ücret artışı arasındaki üretken döngü artık işlemez olmuştur (Ansal,

1995:648-649).

Düzenleme Okulu’nun önemli temsilcilerinden olan Lipietz, bu

bağlamda, Fordizmin krizine çözüm arayışlarında ortaya çıkan ve ülkeden

ülkeye farklılık sergileyen politik tercihlerin, krize yönelik teşhislerini ve sanayi

örgütlenmesinin yeniden yapılanması üzerinde geliştirilen stratejileri

değerlendirmiştir. Bir başka deyişle, en genel anlamda, işgücü piyasalarının

Page 56: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

kriz sonrasında geçirdiği kurumsal dönüşümlerin arkasında yatan politik

süreçleri ülkeler düzeyinde incelemiştir (Lipietz, 1997:1-141; aktaran; Köse;

Öncü, 2000:77).

Buna göre, gelişmiş ülkelerde iki farklı ücret ilişkisi uygulanmıştır. 1980

sonrasında uygulanan birinci ücret tipi, maliyetleri azaltmak amacıyla

ücretlerin ve sosyal hakların budandığı ve Taylorist hiyerarşik yönetim

sisteminin sürdürülmesinden dolayı Neo-Taylorist (yeni bilimsel yönetim

modeli) olarak nitelendirilebilecek bir eğilimdir. Lipietz’e göre, bu tip ücret

ilişkisinde iş kanunlarınca tanınan işletme dışı kurallar önemini yitirmiştir ve

bu durum, “dışsal esneklik” olarak nitelendirilmektedir. Bu tür esneklik daha

önce de belirtildiği gibi pasif esneklik olarakda adlandırılmakta, özellikle ABD,

Fransa, İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde görülmektedir.

İkinci tür ücret ilişkisi ise, çalışanların üretim ve yönetimde karar alma

süreçlerine katılımlarının öngörüldüğü, yetkilerin ve sorumlulukların adem-i

merkeziyetçilik yapısıyla, yukardan aşağıya dağıtıldığı ve böylelikle hiyerarşik

kontrolün terkedilip çalışanların özerkleştirildiği bir emek-sermaye ilişkisini

içermektedir. Lipitez’e göre bu ücret ilişkisinde, işletme içi nitelikli işgücünün

yetkilendirilmesi ve icra süreçlerinde özerkleştirmeyle ” içsel esnekleşme” nin

sağlanması söz konusudur. Aktif esneklik olarak da adlandırılan bu tür

esneklik ise; Japonya, Almanya, İsveç gibi gelişmiş ülkelerde

gözlemlenmektedir (Lipietz, 1997; aktaran, Köse; Öncü, 1998:141). İlkinde

işgücü maliyetlerinin azaltılmasıyla birikim süreci güvence altına alınmaya

çalışılırken, ikincisinde bu amaca yönelik olarak üretkenliğin artırılması

hedeflenmektedir.

Esnek uzmanlaşma teorisi küçük işletmelerle olan ilişkiyi, üretim

düzeyinde kurarken; Neo- Marksistler ise küçük işletmelerle olan ilişkiyi

birikim süreci bazında almış ve incelemiştir. Bu iki yaklaşımdaki ortak

düşünce; “Gelişmiş ülkelerde kitle üretim sisteminden dolayı, sürekli

büyümenin gerçekleşememesidir.” Böylece yeni üretim sistemleri kitle

Page 57: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

üretimine alternatif olarak çıkmıştır (Taymaz,1997:13). Bu iki yaklaşımı

birbirinden ayıran en belirgin fark ise, krizin oluşumu ve krize uyum süreçleri

hakkında öne sürdükleri kuramsal çıkarımlardır. Bu anlamda, söz konusu

yaklaşımlar krizi açıklamada farklı varsayım ve kavramlardan hareket

ettiklerinden, Post-fordist evre hakkında değişik gözlemlerde bulunmaya

imkan sağlarlar.

Esnek uzmanlaşmaya ilişkin yapılan ve önemli olduğu düşünülen diğer

eleştiriler ise şöyledir;

Taymaz; Neo-Liberal çerçevenin Fordist ve esnek uzmanlaşma

modellerini, ya birisi ya da ötekisi şeklinde birbirlerini dışlayan tercihler olarak

görmesini, gerçekçi olmayan bir görüş olarak nitelendirmiştir. Bir çok Fordist

sanayi bölgesinde ve üretim alanlarında, hem Fordist kitle üretiminin hem de

esnek uzmanlaşma modellerinin eş-anlı var oldukları gözlemlendiğini de

eklemiştir (Taymaz, 1993; aktaran; Köse; Öncü, 1998:139).

Köse ve Öncü ise, esnek uzmanlaşma yaklaşımının, esnekleşmenin

işyerlerinde demokratik yapıların oluşmasına ve işgücünün nitelik yönünden

gelişmesine olanak sağlayacağına ilişkin görüşünün kuramsal ve ampirik

olarak kuşkuyla karşılanması gerektiğini belirtmişlerdir. ABD, Fransa ve

Kanada gibi ülkelerde böyle bir gelişme olmadığını, tam tersi esnekleşme

sonucu, çalışanların ekonomik ve sosyal haklarında kayıplar görüldüğünü

buna dayanak olarak göstermişlerdir. Bu durumu, Fordizm öncesi var olan

yapıya bir dönüş olarak yorumlamışlardır (Köse; Öncü, 1998:139).

Esnek uzmanlaşma modelini eleştiren görüşlerden çıkarılacak sonuç,

esnekliğin gelişmiş ülkelerdekine göre gelişmekte olan ülkelerde farklı

biçimler alabilirken düşük işgücü maliyetleri ve vasıfsız işgücünün yoğun

kullanımı üzerinden sağlanmasıdır. Esas olarak, dışsal esneklik biçiminde bir

esneklik süreci yaşanmakta, bu da kendini istihdamın enformelleşmesi olarak

ortaya koymaktadır.

Page 58: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

1.1.16 Türkiye’de Esnek Uzmanlaşma ve Kollektif Verimliliğin Uygulanabilirliği

Türkiye’de 1980’lerden sonra küçük ölçekli işletmeler özel bir yere

sahip olmuştur. Bu dönemde bir çok sektörün küçük ölçekli örgütlenmesi

gereği doğarken, büyük ölçek gerektiren bazı sektörlerde ise eskiye göre bir

küçülme yaşanmıştır. Burada, ölçek sorunu sektörel ayrıma girilmeden ele

alınabilecek bir konu değildir (Kepenek; Yentürk, 1999:336). Örneğin, tekstil-

konfeksiyon sektöründe uluslararası rekabet küçük atölyeler bazında

örgütlenmeleri verimli kılmaktadır. Ancak tekstil-konfeksiyon sektöründe

küçük işletmelere yönelik yapılan bir çok anket çalışması sonucunda ortaya

çıkan ciddi tespitlere göre; küçük işletmelerin yaptıkları üretimin kalite boyutu

oldukça zayıftır ve işgücünün ucuzluğuna dayanan bir rekabet

motivasyonuna sahiptirler (Konukman; Oyan, 1997:234).

Rekabet gücü kazanmak için esnek uzmanlaşan küçük ölçekli

işletmeler kalite, nitelikli işgücü ve yeni bir üretim teknolojisinin geliştirilmesini

çağrıştırır. Türkiye’de teknoloji boyutu açısından baktığımızda küçük

işletmelerde esnek uzmanlaşma faaliyetleri hemen hemen hiç

yapılmamaktadır. Son yıllarda özellikle küçük işletmeler düşük ücrete dayalı

tedbirlere öncelik vermekte ve sosyal güvenlik sistemi ve iş hukuku kapsamı

dışında kalma eğilimi göstermektedirler. Yani, küçük işletmeler Türkiye’de

formel ilişkiler içinde yer alsalar da enformel ilişkilerden beslenmektedir.

Özellikle gelişmelerinin ilk aşamalarında enformel nitelikleri fazlasıyla ön

plana çıkmaktadır. Çoğunlukla eğitimsiz olan ve pazarlarla nasıl ilişkiye

geçeceklerini pek bilmeyen bu kesim enformelliğin pozitif ve yaratıcı gücünü

sonuna kadar kullanabilmektedir (Pınarcıoğlu, 2000:308;Taymaz, 1994:69;

Kepenek; Yentürk, 1999:336; Konukman, 1997:233).

Köse, Öncü, Kişoğlu ve Çakar’ın TMMOB için yaptıkları “Anadolu

Sanayisi” araştırma raporunun (Denizli, Gaziantep, Konya ve Edirne illerinde)

sonuçlarına göre Anadolu’daki küçük işletmelerinin başlıca özellikleri

Page 59: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

şunlardır: aile işletmeciliğinin egemenliği, kredi kullanımında zorluklar, fason

üretim özellikleri, işgücünün niteliksizliği, ücretin piyasa koşullarına göre

düşüklüğü, sendikalaşma oranlarının çok düşük seviyelerde oluşu, erkek

işverenlerin hakimiyeti, rekabet gücünün düşüklüğü, ithal makine kullanılması

ve zanaat tipi teknolojik yapıların varlığı (Köse; Öncü, 1998:106).

Bunun sonucunda şu değerlendirmeye gidilmektedir; KOBİ’ler esnek

uzmanlaşarak Japonya, Güney Kore, Tayvan gibi ülkelerde gösterdikleri

dinamikler açısından “Asya Kaplanları” olarak tanımlanmışlardır. Türkiye’deki

KOBİ’ler de benzer biçimde “Anadolu Kaplanları” olarak sunulmaktadır.

Fakat Anodolu’da, Anadolu sanayinin temellendiği ekonomik gücün ardında,

esnek uzmanlaşmanın gereği olan nitelikli işgücü, ileri teknoloji kullanımı ve

işletmeler arası işbirliği değil, büyük ölçüde düşük ücretli, örgütsüz, kayıtdışı

işgücü kullanımı mevcuttur. Zenginleşmeye ev sahipliği yapan “Asya

Kaplanları”na kıyasla, Türkiye’deki “Anadolu Kaplanları”nın, daha çok

yoksullaşma eğiliminde oldukları gözlemlenebilir (Köse; Öncü, 1998:156).

“Anadolu Kaplanları”nın, dünyadaki başarılı küme örneklerine ne kadar

benzediği, hangi konularda farklılık gösterdikleri ve Anadolu’da ortaya çıkan

sınai yoğunlaşmalarda kollektif bir verimlilik yaratılıp yaratılmadığı sorusuna

Pınarcığlu şöyle cevap vermektedir; “Anadolu Kaplanlığı olarak nitelendirilen

gelişmelerin çoğunluğu belirli illerde kollektif temelde ortaya çıkmasına

rağmen, zaman içerisinde rekabetçi anlayışa doğru yönelmektedir. Küçük

işletmeler kendilerinin gelişmesini sağlayacak ağları ve kollektif verimliliği

oluşturabilmekte, fakat içsel ve dışsal dinamikler süreç içerisinde ağların

bozulmasına sebep olmaktadır” (Pınarcıoğlu, 2000:316; Ansal, 1997:231).

Suğur, 1992 yılında OSTİM’de 10 ve daha az işçi çalıştıran 100 kadar

işletmede esnek uzmanlaşma yaklaşımının teorik kavramlarından yola

çıkarak bir alan araştırması yapmıştır. Bu araştırma sonucunda, OSTİM’in

esnek uzmanlaşma için gerekli zemini oluşturmada yetersiz kaldığını

saptamıştır. Bu nedenle OSTİM’deki işletmeler arasında esnek uzmanlaşma

Page 60: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

karşıtı türden yapıların daha yaygın olduğunu gözlemlemiştir. Yani fiyat

kırmaya dayalı aşırı rekabetin egemen olduğu, işletmeler arası yenilik

yaratmak için teknik bilgi akışının çok az görüldüğü, işgücünün düşük ücretle

istihdam edilmesinin yaygın olduğu, kar marjının artırılmasında teknolojik

yenilikten daha çok emek yoğun teknoloji kullanımının ön plana çıktığı,

üretimde esnek olabilmenin daha çok, işletmenin piyasadaki güçlüklere karşı

direnebilme potansiyeli olarak kullanıldığı ve beklenen işlevleri yerine

getiremeyen mesleki kurum ve kuruluşların bulunmasından dolayı OSTİM’de

esnek uzmanlaşmadan söz edilemeyeceği sonucuna varmaktadır (Suğur,

1994:136).

Bütün bu esnek uzmanlaşma ve kollektif verimlilik tartışmalarının

gösterdiği, Türkiye’de bu sürecin esas olarak dışsal esneklik biçiminde

yaşandığıdır. Yani, küçük işletmeler nitelikli işgücü ve ileri teknoloji kullanımı

yoluyla verimlilik artışı sağlayamamışlar, bunun yerine düşük işgücü

maliyetleri ve emek yoğun teknoloji kullanımıyla pazar paylarını artırmışlardır.

İşgücü maliyetlerinin düşürülmesi, yasaların tanıdığı haklardan ve sosyal

güvenlikten yoksun işçi istihdamıyla mümkün olmuştur. Bu da istihdamın

enformelleşmesi anlamına gelmektedir. Bu noktada enformel sektör ve

enformel istihdam üzerindeki tartışmalara daha yakından bakmak yararlı

olacaktır.

Enformel Sektörün Sosyo-Ekonomik Temelleri 1.1.17 Enformel Sektör ve Küçük İşletme İlişkisi

Gelişmekte olan ülkelerdeki küçük işletmelerin yapılarına bakıldığında,

büyük işletmelere olan bağımlılıkları ve iç yapılarındaki yetersizlikler

rahatlıkla gözlemlenebilir. Bu işletmelerin gelişmekte olan ülkelerde

geleneksel bir geçmişleri ve yapıları mevcuttur. Küçük ve büyük işletmeler

arasındaki farklılıklar ve aralarındaki ilişki; formel ve enformel sektör

arasındaki farklılığa ve ilişkinin çeşidine benzer düşen bir durum arz

etmektedir.

Page 61: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Günümüzde, gelişmekte olan ülkelerde bu dualistik yapı hala

geçerliliğini sürdürmektedir. Bu tezde, enformel sektörün küçük işletmeler ile

olan ilişkisini ve formel sektörün de modern işlemeler ile olan bağını yeterince

anlayabilmek için; her bir sektör araştırılmış ve birbirleriyle olan bağları ve

dinamikler analiz edilmiştir. Küçük işletmelerdeki çalışma ilişkilerinin sosyal

politikacılar tarafından incelenmesinin en önemli nedeni, bu işletmelerde

bulunan enformel istihdam ilişkilerinin yarattığı olumsuz koşullar ve sosyal

koruma eksikliğidir.

1.1.18 Enformel Sektör Kavramının Ortaya Çıkışı ve Farklı Yaklaşımlar

Enformellik kavramının kökenleri ve gelişimi yani bu konu üzerindeki

çalışmalar aşağıdaki başlıklar altında incelenmiştir.

1 .Dualizm Yaklaşımları ve Enformel Sektör

2. ILO ve Enformel Sektör

3. Neo-Liberal Politikalar ve Enformel Sektör

1.1.18.1 Dualizm Yaklaşımları ve Enformel Sektör 2

Dualizm tartışmalarında toplum, formel-enformel, geleneksel–modern,

fabrika-atölye ve kapitalist-kapitalist olmayan ikilemleri içinde ele alınır. Bu

çalışma gibi küçük üretimle ilgili bir araştırmada, dualistik görüşlerin özellikle

tarihsel perspektif çerçevesinde incelenmesi, konunun anlaşılması açısından

önem taşımaktadır.

Tarihsel perspektif çerçevesinde bakıldığında dualizm tartışmaları

içinde, Modernleşme Okulu ilk sırada yer almaktadır. Bu yaklaşım, toplumu

“geleneksel” ve “modern” olarak iki geniş kategoriye ayırmıştır. Modernleşme

sürecinin temel varsayımı, geleneksel toplumların eninde sonunda modern 2 Bu bölüm Ayhan Aktar’ın “Kapitalizm Azgelişmişlik ve Türkiye’de Küçük Sanayi” adlı

kitabından yararlanarak yazılmıştır. (1990:27-108)

Page 62: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

toplumlara benzeyeceklerine ilişkindir. Modernleşme okulunun en önemli

temsilcileri olan Stanley ve Morse’un eserlerinde, üç kavramın birbiriyle

bağlantılı olarak yan yana geldiği gözlemlenebilir. Bunlar; üçüncü dünya

ülkelerinde hızlı ekonomik büyüme, girişimcilik ve modernleşme kavramlarıdır

(Aktar, 1990:28-32).

Bu kavramlar bağlamında küçük sanayi işletmeleri, ekonomik

büyümeye ve modernleşmeye katkıları açısından ele alınıp ikiye ayrılmıştır.

Bunlardan ilki, “fabrika tipi üretim yapan” işletmeler, ikincisi de “fabrika

olmayan“ işletmelerdir (age:32).

Üçüncü dünya ülkelerinde, fabrika olmayan işletmeler kavramına geleneksel zanaat atölyeleri denk düşmektedir. Kırsal alanda veya şehirlerde bulunan bu atölyelerde işbölümü gelişmemiştir ve işverenler bilfiil çalışırlar. Burada kullanılan üretim teknolojisi ise son derece ilkel ve sınırlıdır. Fabrika tipi üretim yapan işletmelerde ise çok sayıda ücretli işçi kullanılmaktadır. İşyeri sahibi aynı zamanda kapitalist yönetici konumundadır. Bu işletmelerde, üretim, yönetim açısından farklılaşma ve işbölümü gelişmiştir. Yeni teknoloji kullanımı ve rekabet edebilme kapasitesi yaygınlaşmıştır. Stanley ve Morse bu iki tip işletmenin özelliklerini ve durumlarını belirttikten sonra bu konuda bir tercih yapılması gerektiğini ifade etmişlerdir. Bu tercih, üçüncü dünya ülkelerinde ki zanaat tipi atölyelerin ya fabrika tipi üretime geçmeleri, böylece üretken birimler haline gelerek ekonomik gelişmeye katkıda bulunmaları ya da yok olmalarına ilişkindir (age:34).

Yazarlar, “modern küçük sanayi“ kavramıyla, küçük işletmelerin

çağdaş yöneticilik, pazarlama ve üretim tekniklerini kullanarak “çağdaş

kapitalist” işletmeler haline gelmelerine atıfta bulunmuşlardır. Modernleşme

kuramında bahsedilen geleneksellikten, modernliğe geçiş bu şekilde

gerçekleşecektir. Burada, geleneksel zanaatkarın amacı çağdaş pazarlama

ve yöneticilik tekniklerini öğrenerek, tam anlamıyla modern girişimci haline

gelmek olmalıdır.

Modernleşme kuramında, “üçüncü dünya ülkelerinde girişimcilerin

yokluğu modernleşmeyi engelliyor” gibi, teorik saptamalar yapılmış ve bu

saptama sonucu, “önce girişimci yetişsin gerisi nasıl olsa gelir” sonucuna

ulaşılmıştır. Stanley ve Morse, devlet desteğinin ileri teknoloji kullanan büyük

şirketlere tahsis edilmesi gerektiğini, eğer bunun aksi yapılırsa büyük bir

kaynak israfıyla karşılaşılacağını ifade etmişlerdir.

Page 63: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

1950-1970’li yıllar arasında, gelişme sosyolojisi literatüründe

egemenliğini koruyan modernleşme yaklaşımı, 1970‘lerin başından itibaren

önemli sarsıntılar geçirmiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, gelişmekte

olan ülkelerdeki yüksek büyüme oranlarına rağmen kırsal alanda toprak-

insan ilişkilerinin değişmesi sonucu köyden kentte göçlerle şehirlerde hızlı

nüfus artışı meydana gelmiştir. İthal ikameci sanayileşme modellerinin

uygulanmasına karşın, sanayileşme hızı ile işgücünün artış hızının çok farklı

olması, kentlerde işsizliğe yol açmıştır. Bu noktada da herşeye rağmen

sanayileşme tezini savunan ve bu doğrultuda üçüncü dünya ülkelerine

öneriler sunan yaklaşımların eleştirel bir biçimde yeniden gözden

geçirilmeleri gereği ortaya çıkmıştır. Bu dönemde, anahtar kavram “enformel

sektör” olmuş ve bu kavram yeni dualizm olarak nitelendirilmiştir (age:36)

Modernleşme okulunun katı dualist yaklaşımına ilk eleştiri, enformel

sektörün isim babası olan Hart tarafından yapılmıştır. Hart, Afrika’nın Accra

şehrinde yaptığı alan araştırmasıyla, formel ve enformel sektör ayrımını

yapan ilk kişi olmuştur. Hart’a göre bu sektörlerin özellikleri ve tanımları

şöyledir; formel sektör, istihdamın sürekli, işçilerin örgütlü ve ücretlerin

önceden belirlendiği bir alan olarak ifade edilir. Formel işlerin azlığından

dolayı, işgücünün hepsi bu sektörde istihdam edilememektedir. Böylece de

formel sektör dışında çalışmak zorunda kalanlar, enformel sektörde yer

almaktadır. Hart, büyük işletmeleri ve kamu sektörünü formel sektör içinde,

küçük üretim faaliyetlerini ise enformel sektör içinde yorumlamıştır. Bu iki

sektör arasındaki önemli bir başka ayrım ise, formel kesimde ücretli

çalışanların, enformel sektörde ise kendi hesabına çalışanların çoğunlukta

olmasıdır (age:38-39).

Hart’ın modeli, son derece dualist bir ayrım üzerinde yükselmesine

rağmen bu dualist yapı içinde Modenleşme Okulu yazarlarının belirttiği gibi

“uzun vadede birinin diğerini tasfiye etmesi” gibi bir yaklaşım mevcut değildir.

Bunun aksine Hart, formel ve enformel ekonomi arasındaki ilişkileri bireylerin

Page 64: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

hareketliliği temelinde ele almış ve aralarında bir etkileşim olduğunu

vurgulamıştır. Bunun yanısıra, enformel sektörü canlı, dinamik ve sürekli

gelişen ve büyüyen bir sektör olarak yorumladığından Modernleşme

Okulunun tam zıttı bir noktada durmuştur. Fakat, Hart’ın modelinde bir çok

tutarsızlık ve bu tutarsızlıklara karşı yapılan bir çok eleştiri mevcuttur. Hart’ın

görüşlerinin en çok eleştirilen yanı, tüm enformel faaliyetleri imalat, ticaret

vb., emek sürecini belirleyen özellikleri dikkate almadan, sadece birey bazlı

olarak incelemesidir (age:42-43).

ILO ve Dünya Bankası’nın 1970’lerden itibaren geliştirmiş olduğu

model, Modernleşme Okulu’nun görüşlerinin dışına çıkan bir başka

yaklaşımdır. ILO ve DB’nın yaklaşımlarında formel ve enformel sektör aynı

ekonomik dokunun parçaları olarak görülmemiş ve ayrı ayrı inceleme konusu

yapılmıştır3 (age:43-44)

ILO’nun bu eksikliğini Bağımlılık Okulu doldurmuş ve enformel sektörü

formel sektörle bağlantılı olarak ele almıştır. Genel olarak 1970’li yılların

başında Latin Amerika ile ilgili olarak gündeme gelen bu yaklaşım, üçüncü

dünya ülkelerinde ortaya çıkan uydu kapitalizm ile gelişmiş merkez ülkeler

arasındaki bağımlılık ilişkilerinin anlaşılmasına ilişkindir (age:55)

Latin Amerika Bağımlılık Okulu’nun küçük işletmelere ve enformel

faaliyetlere bakışını belirleyen temel görüş şudur; üçüncü dünya ülkelerinde

kapitalizmin merkez ülkelere bağımlı olarak gelişmesi, yerel anlamda ulusal

çıkarları koruyan bir sanayi burjuvazisinin ve sanayi yapısının gelişmesine ve

istihdam yaratmasına engel olmuştur. Bu yapı yerine yaygınlaşan ve

3 ILO’nun enformel sektörle ilgili çalışmaları tarihsel bir sıralama içinde bir sonraki

bölümde ayrıntılı olarak incelenmiştir.

Page 65: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

enformel faaliyetlerin egemenliğini koruduğu yeni bir ekonomik alan ortaya

çıkmıştır (age:56).

Bağımlılık Okulu’nun görüşlerini en özlü olarak dile getiren

Cardoso’nun da belirttiği gibi; bu yeni yapısal dualizm içinde büyük

fabrikalarda çalışan işçiler, en azından iş bulabildikleri için, bir anlamda

ayrıcalıklı bir toplumsal tabaka oluşturmaktadırlar. Cardoso’nun öncülleri ile

analize başlayan Obregon bu yaklaşımı daha da uç noktalara götürmüştür.

Obregon; dışa bağımlı tekelci sermayenin Latin Amerika ülkelerinde

oluşturduğu hegomanyacı üretimin, sosyo ekonomik yapı içinde enformel

faaliyetlerde çalışarak hayatını sürdüren marjinal bir kutup yarattığını ifade

etmiştir (age:56).

Bu ekonomik faaliyetleri Obregon ikiye ayırmıştır. Bunlardan ilki,

rekabetçi düzeyi temsil eden tekstil, gıda gibi sanayi dallarıdır. Fakat

hegomanyacı yapıdaki büyük şirketler bu kesimin büyümesini ve gelişmesini

engellemişlerdir. İkinci grup ise, büyüme kapasitesi olamayan, ticari kredi ve

devlet desteklerinden hiç yararlanamayan ve geri teknolojiler ile üretim yapan

zanaatkarların bulunduğu sektördür. Obregon’un bahsettiği rekabetçi kesim

ile zanaatkârların bulunduğu kesim kapitalist ilişkilerin tekelci biçimde

gelişmesinin bir ürünüdür. Tekelci kesimde istihdam edilen işçilerin

ihtiyaçlarının, buralardan sağlanması işgücü maliyetlerinin düşük tutulmasına

imkan sağlamaktadır (age:58).

Obregon’un görüşleri de çeşitli açılardan eleştirilere maruz kalmıştır.

Tüm eleştirilere rağmen Bağımlılık Okulu yazarlarının küçük üretim ile ilgili

tartışmalara büyük katkı yaptıklarını belirtmek gerekir. Modernleşme

Okulu’nun ve ILO’nun yaklaşımlarından farklı olarak Bağımlılık Okulu,

özünde dualist özellikleri ağır bassa bile, modern ve geleneksel sektörü ya da

enformel veya formel sektörü bir birinden tamamen ayrı olarak değil, aynı

bütünün parçaları olarak görmüş ve etkileşim içinde oldukları gerçeğini göz

Page 66: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

ardı etmemiştir. Bunun için de bu yaklaşım yeni ve özgün bir yaklaşım olarak

kabul edilmiştir (age:59).

Bu noktada, BSA’ya (British Sociological Association) bağlı olarak

toplumsal gelişme sorunlarını inceleyen çalışma grubunun küçük sanayi ile

ilgili getirdikleri iki katkıdan bahsetmek gerekmektedir. Bunlardan birincisi,

enformel faaliyetlerin tek düze olarak algılanmaması gerektiği ve enformel

kesimin de kendi içinde istihdam biçimleri açısından çeşitlenmiş bir yapı arz

ettiğidir. İkincisi ise, çeşitlenme bağlamında “kapitalist üretim” ile “kapitalist

olmayan küçük meta üretimi” arasındaki eşitsiz ilişkilerdir (age:60).

Bu yaklaşımda, Hart’ın kendi hesabına çalışma ve ücretli işçilik olarak

kurmuş olduğu dualist sınıflandırma yerine, düzenli işçilik ile gerçekten kendi

hesabına çalışma arasında bir tür geçişkenlik ve derecelendirme yapılmaya

çalışılmış ve düzenli ücretli işçilik dışında kalan tüm kategoriler düzensiz

işler başlığı altında toplanılmıştır. Enformel kesim içindeki farklılaşmaya ve

çeşitlenmeye, istihdam türleri açısından yaklaşan Bromley ve Gerry’in

düzensiz işler başlığı altında topladıkları geçiş formları şunlardır: kısa

dönemli işçilik, gizli ücretli işçilik, bağımlı küçük üreticilik ve gerçekten kendi

hesabına çalışanlar (age:61).

BSA grubunun üzerinde durduğu bir başka nokta ise, enformel

faaliyetlerin üçüncü dünya ülkelerinde tekelci kapitalist yapının

sürdürülmesinde önemli işlevlere sahip olmasıdır. Bu işlevler Ayata

tarafından fonksiyonalist işlevsel bakış açısı olarak yorumlamıştır. Üçüncü

dünya ülkelerinde 1950’den bu yana yaşanan sanayileşme sürecinin dışa

bağımlı-tekelci özelliklerini öne çıkaran bu yaklaşımda esas olarak, küçük

üreticilerin üretim girdileri açısından büyük sanayi işletmelerine bağlı olduğu

vurgulanmıştır. Kapitalist kesimin üretmiş olduğu malları yüksek fiyatlarla

Page 67: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

küçük üretim sektörüne satması, bunun karşılığında da küçük üretim

sektöründe üretilen mal ve hizmetleri değerinin altında satın alması nedeniyle

ortaya eşitsiz bir değişim ilişkisi çıkmaktadır. Küçük üreticilerin kapitalist

kesimden satın aldıkları mal ve hizmetler dolayısıyla sömürülmeleri, geri

bağlantılar, aynı şekilde kendi üretmiş oldukları malları eşitsiz değişim

sonucunda kapitalist kesime kaptırmaları ve bu şekilde gerçekleşen artı

değer transferi ise ileri bağlantılar (fason çalışma) olarak ifade edilmiştir

(age:63).

BSA’nın görüşleriyle ilgili olarak Ayata şu eleştirileri yapmıştır:

“Dualizm gibi BSA grubunun iki kesim modeli de kapitalizmin kendi içinde

yaratmış olduğu farklılaşmaları ve bununla ilgili olarak sermaye birikiminin

üçüncü dünya ülkelerinde almış olduğu özgül biçimleri açıklamakta zayıf

kalmıştır”. Ayata BSA’ya ilişkin olarak bu eleştiriyi yönelttikten sonra, kendi

modelini ortaya koymuştur. Ayata’nın oluşturduğu modelin belirleyici yönü,

kapitalizmin de tıpkı enformel kesim gibi kendi içinde farklılıklar gösteren

çeşitlenmiş bir yapı olarak ele alınmasıdır. Bu yaklaşımda, BSA grubunun

iddia ettiği gibi üçüncü dünya ülkelerinde sermaye birikiminin sadece büyük

çaplı sermaye-yoğun sanayilere özgü olmadığı ve büyük sanayi ve küçük

üreticiler arasında var olan tâbiiyet ilişkisine rağmen bazı küçük işletmelerin

birikime gidebildiği belirtilmiştir. BSA grubunun yaklaşımının aksine, Ayata,

“sermaye birikimine gitmeyi önleyen engellerin ortaya çıkarılmasının” yerine

küçük işletmelerin“hangi koşullarda birikime gidebildiğinin” belirlenmesinin

önemine işaret etmiştir (age:77).

Aktar, Ayata’nın oluşturduğu bu modelin iki temel sorunu olduğunu

ifade etmiştir. Bu sorunlardan birincisi, küçük üretimin kapitalist olmayan

meta üretimi şeklinde ele alması; ikinci sorun ise, kapitalist girişimcinin

bağımlı hale getirdiği işçileşmiş küçük üretici meselesidir. Bu aşamada,

Ayata’nın modeline ilişkin Aktar’ın yönelttiği eleştirileri, büyük ölçüde kaldıran

ve üçüncü dünya ülkelerinde küçük üretimi çevreleyen şartların kuramsal

Page 68: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

planda incelenebilmesi için anlamlı bir çerçeve sunan Gibbion ve

Neokosmos’un yaklaşımı incelenecektir (age:88).

Gibbion ve Neokosmos yaklaşımı, Modernleşme Okulu’nun küçük

meta üretimine bakışını belirleyen ve bu üretimin geçici özelliklerini

vurgulayarak, kapitalist gelişme ile küçük meta üretiminin ortadan kalkacağı

konusundaki görüşünden, Cardoso’nun küçük üretimin kapitalist sektörde

ücretlerin düşük tutulması işlevini üstlendiğine ilişkin görüşünden, BSA

grubunun tekelci kapitalizmin küçük meta üreticilerini sömürdüğüne ilişkin

görüşünden, küçük meta üreticilerinin kendilerine yeterli oldukları ve sadece

kullanım değeri ürettikleri yolundaki görüşlerden ciddi anlamda bir kopuş

olarak belirtilebilir (age:103).

Gibbion ve Neokosmos, kapitalist üretim tarzı içinde küçük üreticilerin

ortaya çıkışını ve varoluşlarını kapitalist üretim tarzının anlaşılmasında

kullanılan kategoriler yardımıyla açıklamaya çalışmış ve küçük üreticilerin

kapitalizm içinde ve ona bağlı olan bazı genel özelliklerini şöyle

sıralamışlardır;

a) Küçük üreticiler genel olarak meta üretiminin hakim olduğu bir

kapitalist ekonomik yapı içinde değişim değeri üretimine dönük bir ekonomik

faaliyet içinde olmalıdır.

b) Küçük üreticilerin işletme yapılarının özel mülkiyete dayalı ve

birbirlerine hammadde ve mamul madde açısından ancak piyasa yolu ile

bağlı olmaları gerekir.

c) Kapitalist üretim sistemi içinde çalışan tüm diğer firmalarda olduğu

gibi kapitalist sermaye birikimi ve rekabet açısından aynı kurallara bağlıdırlar.

Bu genel koşullara sahip olan ve tüm meta üretimi yapan firmalarla birlikte

varlıklarını sürdüren bu küçük meta üreticilerinin esas farklılığı karşılığı

ödenmeyen aile emeği ile sermaye unsurunun birleşmesinde ortaya

Page 69: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

çıkmaktadır. Gibbon ve Neokosmos için bu bağlamda önemli olan, aile emeği

ile sermayenin birleşmesinden oluşan bu formun ancak yukarıda sıralanan

şartlar yardımıyla açıklanmasıdır (age:105).

Yukarıda incelenen dualistik görüşler, gelişmekte olan ülkelerdeki

küçük işletmelerin kapitalist üretim tarzı içindeki yerleriyle ilgilenmişler ve

küçük işletmeleri enformel sektör içinde konumlandırmışlardır.

1.1.18.2 ILO ve Enformel Sektör4

ILO’nun resmi kayıtları ILO’nun enformel sektörle ilgili yaptığı

çalışmalarının tarihini oluşturmaktadır. Bu açıdan Bangasser, “1970’leri

enformel sektörün köklendiği ve geliştiği, 1980’leri yayıldığı ve 1990’lı yılları

ise yükseldiği dönem olarak” nitelendirmiştir .

ILO’nun Dünya İstihdam Programı (WEP; 1968–1969) Neo-Liberallerin

piyasanın kendi kendine düzenlemesi görüşünü reddetmiş ve muhafazakar

iktisatçıların saldırısına uğramıştır. Programda gelişmekte olan ülkelerde kent

işsizliği önemli bir sorun olarak ortaya çıkmış ve zamanla kentsel enformel

sektör araştırma programına dönüşmüştür. Özellikle de bu programda

enformel ekonominin işsizlik ve gizli işsizlikle ilişkilendirilmesi; 1970’lerde

istihdam ve ekonomik büyümeyi olumlu yönde etkileyen bir faaliyet türü

olarak görülmesine sebep olmuştur .

4 Bu bölüm, genel olarak Paul Bangasser’in (2000) “The ILO and The Informal Sector:

an Institutional History” adlı çalışması çerçevesinde yazılmıştır.

http://www.ilo.org/public/engilish/ employment/start/publ/ep 00-9.htm

Page 70: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Bu dönemde 1972 Kenya Misyonu yani ilk karşılaştırmalı istihdam

misyonu enformel sektör kavramına raporunda yer vermiştir. ILO’nun

enformel sektörle ilgili misyonu ve ünü bu rapor sayesinde başlamış ve

yayılmıştır. Bu rapor aynı zamanda enformel sektör ve dualizm tartışmalarına

farklı bir boyut kazandırmıştır. Rapora göre, enformel faaliyetler durağan

değil, aksine son derece aktif ve gelişme potansiyeline sahip faaliyetlerdir.

Kenya raporunda enformel sektöre sadece gelir ve eşitsizlik, konusunda

vurgu yapılmamış aynı zamanda bu faaliyetlerinin istihdam yarattığı ve

şimdiye kadar devletten herhangi bir destek görmediği belirtilmiştir. Artık, bu

sektörün aktif olarak desteklenmesinin zamanının geldiği de eklenmiştir. Bu

rapor enformel sektör kavramında yeni ufuklar açmada büyük rol oynamıştır.

Bugün dahi, bu konuda çok iyi bir tanımlama bulmak oldukça zordur (ILO,

1972; aktaran, Aktar, 1990:44)

ILO, Kenya Raporu’ndan sonra, kalkınma stratejilerinde istihdam

sağlamaya yönelik bir tavır geliştirmiştir. Bu amaçla da, küçük sanayi

işletmelerinin desteklenmesinin önemini vurgulamıştır. Formel sektördeki

emek yoğun büyük işletmeler ve enformel sektörün içinde ifade edilen küçük

işletmeler, ILO’nun üçüncü dünya için çizdiği yeni çerçevenin sınırlarıdır (ILO,

1972, aktaran, Aktar, 1990:45)

ILO’nun bu görüşleri, girişimci yetiştirilerek sanayileşme sorununun

çözüme kavuşacağına inanan ve enformel faaliyetleri tasfiyeye muhtaç geri

unsurlar olarak algılayan Modernleşme Okulu’nun görüşlerinden ciddi bir

kopuş olarak nitelendirilmiştir. Bu görüş, 1970’li yıllara kadar, formel kesimde

istihdam edilme fırsatı bulamayanların, işsiz veya gizli işsiz olarak algılandığı

teorik yaklaşımın yeniden gözden geçirilmesine neden olmuştur ve üçüncü

dünya ülkelerinde emek piyasaları hakkında yeni araştırmalar ve görüşler

çıkmasına öncülük etmiştir. Bunlardan biri de, Dünya Bankası uzmanlarının

egemen olduğu bir grup iktisatçının, sanayileşme yaklaşımı yerine, sağlıklı ve

eşitlikçi bir gelir dağılımı ve istihdam yapısı içinde kalkınma stratejilerinin

Page 71: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

üretilmesi amacıyla yeni yaklaşımlar geliştirmeleri ve bu doğrultuda çeşitli

araştırmalar yapmalarıdır (ILO, 1972, aktaran, Aktar, 1990:46-47).

ILO’nun bu dönemdeki görüşleri doğrultusunda yaptığı çalışmaların iki

zayıf noktası vardır. İlk zayıf nokta, dualist bir toplum yapısını tekrar

gündeme getirmiş olması; ikinci zayıf noktası ise, 1950-1970 yılları arasında

yaşanan sanayileşme sürecinin sonunda ortaya çıkan enformel faaliyetleri

sadece kendi içinde ele alması ve bütünsel analizden kaçınmasıdır (ILO,

1972, aktaran, Aktar, 1990:53-54).

1980’lerde kentsel enformel sektör hızla yayılmış ve küresel bir konu

haline gelmiştir. Bu dönemde, modernliğe karşı geleneksel işgücü piyasası

ikileminden bir kaçış olmuştur. Formel ve enformellikle ilgili terminoloji de

değişmiştir. Enformel sektör zamanla, yoksullukla ve yoksullaşmayla eş

anlamlı hale gelmiştir.

1990’lı yıllarda ise, bu sektör tam bir yükselme dönemine geçmiştir.

20. yüzyılın sonuna gelindiğinde enformel sektör, gelişmekte olan ülkelerin

ekonomilerinde ciddi boyutlara ulaşmıştır. Bu dönem, uluslararası

konferansların, enformel sektörle ilgili işgücü istatistiklerinin ve departmanlar

arası projelerin yaygınlaştığı bir dönem olarak ifade edilebilir.

1991 yılında yapılan 85. Dönem Çalışma Konferansı’nda konu

enformel sektör olup bu konferansta, enformel sektör hükümet, işçi ve

işveren örgütlerinin olduğu bir uluslararası ortamda tartışılmıştır. Bu noktada,

önemli bir istihdam kaynağı olan enformel sektörde ILO standartlarının ve

düzenlemelerin nasıl yayılacağı büyük bir sorun teşkil etmektedir. ILO’nun

beş alanda faaliyet göstermesi gerektiği belirtilmiştir. Bu alanlar; veri toplama

ve politika araştırmaları, enformel sektörde işçi ve işveren örgütlenmeleri,

enformel sektörde verimlilik potansiyelinin artırılması , düzenleyici yapının

benimsenerek inşa edilmesi ve sosyal korunmanın geliştirilmesidir

(Bangasser, 2000).

Page 72: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

1993’te yapılan 15. İşgücü İstatistikçileri Konferansı’nın konusu,

enformel sektörde istihdamın ölçülmesidir. Yani bu konferans, “enformel

ekonomi”, “enformel istihdam”, “enformel sektör” ve “korumasız işgücü” ve

“istatistik” ile ilgilidir. Bu konferansta araştırma birimleri olarak, enformel

sektör işyerleri, aile işletmeleri veya kendi hesabına çalışanlar ve mikro

işletmeler (enformel işverenler) tanımlanmıştır. Konferansta, enformel

sektörün istihdam ve gelir yaratmada önemli paylara sahip olduğu ülkelerde,

bu sektörün de hesaplamalara dahil edilebilmesi için istatistik sistemin

geliştirilmesine ihtiyaç olduğuna vurgu yapılmıştır. Karşılaştırmalı ve güvenli

istatistikler elde edebilmek için, şunların tamamlanması ve yerine getirilmesi

önerilmiştir: “a) Enformel sektör birimlerinin toplam sayısı ve enformel

sektörün yapısal özellikleri hakkında sağlanan bilgiler sınıflandırılmalı; b) bu

birimlerdeki toplam istihdam ve çalışanların sosyo-demografik yapıları ve

istihdam koşulları hakkında bilgi sağlanmalı; c) enformel sektör

faaliyetlerinden elde edilen girdi, çıktı ve bunlar arasındaki ilişkiler

incelenmeli” dir.

1994-95’de Bogota (Kolombiya), Dar Es Salaam (Tanzanya) ve Manila

(Filipinler)’da; enformel sektörde verimlilik ve sosyal korumanın artırılması

üzerine bir departmanlar arası pilot proje yaptırılmıştır. Bu proje, verimlilik ve

sosyal korumanın geliştirilmesiyle kaynak, piyasa, sosyal hizmetler ve

düzenleme reformlarının artmasına ilişkindir. Proje kapsamında yapılan,

çalışmalarda enformel sektörün istihdam yaratıcı işlevinin sürdürülmesinin

yanı sıra, sağlık ve meslek hastalıkları konusunda önemli iyileşmeler

sağlanabileceği ve sosyal güvenlik alanında ise, politikalar oluşturma gereği

üzerinde durulmuştur (Bangasser, 2000).

Milenyuma girildiğinde ise, ILO’nun “İnsana Yakışır İş ve Enformel

Sektör Raporu” dikkat çekmektedir. 1972 Kenya Raporu’ndan beri, enformel

sektörde ne değiştiğine yanıt, sadece enformel sektörün büyüdüğü ve

yayıldığı şeklinde olmuştur. Bu rapordaki başlıca amaçlar, enformel ekonomi

Page 73: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

bünyesindeki sorunları tanımlamak ve enformel ekonominin neden

büyüdüğünü saptamak, insana yakışır işlere dikkat çekmek,

enformelleşmenin altında yatan nedenlere yönelik hem bütünleştirici hem de

karşılaştırmalı anahtar çözümler üretmek ve insana yakışır işin formel ve

enformel ekonomide geliştirilmesine yönelik çaba göstermektir. ILO, “insana

yakışır işin ne olduğuna ilişkin sınırın ancak, toplumların olanakları ve

öncelikleriyle geliştiğini” belirtmiştir (ILO, 2002:7).

Hükümetler ve uluslararası finans kuruluşları son 20 yıldır, bütçe

açıklarını azaltmaya yoğunlaşmışlardır. ILO bugün aynı enerjinin, insana

yakışır iş açığını kapatmak için kullanılması gerektiğini ifade etmiştir. ILO’nun

enformel sektörü formelleştirmek adına izlediği politika, “insana yakışır iş

hedefini” gerçekleştirmektir. Bu hedefi gerçekleştirmek için karşılaştırılmalı ve

bütünleştirici bir yaklaşım izlemektedir. ILO bu geliştirdiği yaklaşımla,

enformelleşme ve enformelliğin negatif etkisiyle mücadele edilebileceğini

belirtilmiştir. Bunun için de kısa, orta ve uzun vadeli hareket planı

geliştirmiştir.

a) Kısa ve orta vadede; enformel ekonomide iş arayanların iş

bulabileceği işletmelerin formelliğe girmeleri ve korunmaları gerektiği için

öncelikle işçiler ve işletmelere yasal ve politik bir çerçeve sağlanmalıdır. Yani,

orta vadede özellikle enformel ekonominin hukuk, haklar ve sosyal koruma

içinde yer alması gerekliğine dikkat çekilmektedir.

b) Uzun dönemde hedef ise, yeterli istihdam imkanları yaratmak,

insana yakışır iş imkanlarını bütün işçilere ve işverenlere yaymaktır (ILO,

2002:5).

Yaklaşık 30 yıldır ekonominin kaçınılmaz bir olgu olarak kabul ettiği

enformel sektör üzerine incelemeler yapan ve projeler yürüten ILO’nun

deneyimlerinden yararlanılarak, küçük işletmelerdeki enformel istihdama

yönelik daha yapıcı ve çalışanları koruyucu politikaların uygulanabileceği

Page 74: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

düşünülmektedir. Bundan dolayı da, küçük işletmelerdeki sosyal politika

sorunlarına ilişkin çözüm önerilerinin getirildiği sosyal korumacı politikaların

önerildiği bölümde ağırlıklı olarak ILO’nun görüşlerinden ve yürüttüğü

projelerden yararlanılmıştır (ILO, 2002).

1.1.18.3 Neo -Liberal Politikalar ve Enformel Sektör

Bu bölümde, 1980 sonrası dönemde gelişmekte olan ülkelerde yaygın

olarak uygulanan esnekleşme sürecinin ve yapısal uyum programlarının bu

ülkelerde zaten mevcut olan enformel sektöre etkileri incelenmeye

çalışılmıştır. Bu durumun daha iyi anlaşılması için, ilk önce Neo-Liberal

politikaların genel özellikleri incelenmiş, daha sonra ise, Neo-Liberal

politikaların enformel sektör üzerine etkileri tartışılmıştır.

Neo-Liberal politikalar pazar mekanizmasına ve fiyat rekabetine ağırlık

veren politikalardır. Bu politikalar, arz yönlü ekonomiye dayanan yapısal

uyum programlarıyla kendini ifade etme olanağı bulmuştur. Yapısal uyum

programları, ticareti serbestleştiren ve ancak ihracata yönelmekle büyüme

imkanı sunan, hükümetlerin yasal düzenlemelerini gevşeten ve kamu

kesminini daraltarak özelleştirmeyi teşvik eden bir modeli kendine temel

almıştır (Standing, 1989).

Neo-Liberal politikalarla maliyet rekabeti birinci derecede önem

kazandığı için, işgücü piyasası düzenlemeleri maliyeti arttıran ve istihdamı

tehlikeye atan faktörler olarak görülmüştür. Böylece, tam zamanlı işçi yerine

geçici, kısmi zamanlı, sözleşmeli ve taşeron firma aracılığıyla işgücü

kullanımına yönelinmiştir. Bunun sonucunda da, 1980’lerde işgücü

piyasasında sendikaların konumu zayıflamış, iş güvencesine ilişkin yasal

düzenlemeler ve geleneksel uygulamalar değiştirilmiş, işverenlerin işçi

çıkartması kolaylaştırılmış, kıdeme ve iş tecrübesine ilişkin ödemeler

azaltılmış veya kaldırılmış, korumacı mekanizmaların zayıflatılmasıyla düşük

ücretli işçi istihdamı çoğalmıştır. Böylece de refah devletinin sosyal

Page 75: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

harcamalarını kısması geliri azalan daha çok insanın enformel ekonomide

çalışmasına yol açmıştır (Standing, 1989).

Neo-Liberal yaklaşımın küçük işletme ve enformel sektöre ilişkin

görüşleri şöyledir: “Devlet piyasayı terk ettiği zaman küçük girişimcilerin

gelişme yolunda gerçek adımlar atabileceği düşünülmektedir. Bu nedenle,

devlet müdahalesine karşı çıkılır. Ayrıca, enformellik hem demokrasinin

gelişmesi hem de rasyonel rekabetçi bir piyasa ekonomisi için anahtar olarak

görülmektedir. Enformel girişimcilerin gelişmekte olan ülkelerin gerçek

kapitalistleri olduğu, devletin aşırı müdahale ve kurallarla girişimciliğin önünü

kestiği iddia edilmektedir” (DeSoto, 1989; aktaran; Özar, 2000:188).

1980’lerde ve 90’larda yapısal uyum politikaları bir çok ülkede

yoksulluğun , işsizliğin ve gizli işsizliğin artmasına yardım etmiş, sonuçta da

enformel ekonomi yaygınlaşmıştır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde

ekonominin yeniden yapılanması boyunca, işletmelerin küçülerek bir çok

işçiyi işten çıkardığı rahatlıkla gözlemlenebilmektedir. Bu dönemlerde küçük

işletmeler, yavaş yavaş enformel ekonomiye doğru kaymaktadır

(ILO,2002:30). Türkiye’de ve diğer gelişmekte olan ülkelerde, yapısal uyum

politikalarının önemli bir bileşeni, işgücü piyasasının düzenleme dışına

çıkarılmasına yönelik uygulamalardır. 1980’lerde yayınlanan bir makalesinde,

Standing 1980’leri “işgücünün düzenleme dışına itilmesinin bir on yılı” olarak

nitelendirmiştir. (Standing, 1989; aktaran; Özar, 2000:186)

Yeniden yapılanma sürecine ve bu sürecin hedeflerine yakından

bakıldığında, işverenlerin, işçilere ve sendikalara olan tepkisinin de arttığı

görülmektedir. Buna göre sendikalar kapitalist birikimi engelleyen ve

çıkarlarını örgütsüz işçiler aleyhine savunmak isteyen bir baskı grubudur.

Ancak asıl tepki örgütsüz işçilerden değil, işverenlerden gelmektedir.

İtalya’da 1969’da sendikaların edindiği kazanımlardan sonra kapitalist

karlarda görülen düşme sonucu firmalar işletmelerini küçültülmeye ve işlerini

fason ilişkiler üzerinden yaptırmaya başlamışlardır (Castells; Portes, 1989).

Page 76: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Yapısal uyum programları sonucu formel sektördeki işlerinden

çıkarılanlar, enformel sektörde ya işçi olarak çalışmaya başlamakta ya da

kendi işletmelerini kurmaktadırlar. Bu bahsedilen iki durumun enformel

sektörde yarattığı etkiler ise şunlardır;

a) İşçiler formel sektörden enformel sektöre geçip ücretli olarak

çalıştıklarında, enformel sektör bu işçilerin vasıf ve teknik becerilerinden

yararlanmakta ve bundan dolayıda sektörün verimlilik düzeyi artmaktadır.

Enformel sektörün üzerindeki bu etki kısa dönemde sürmekte, orta vadede

ise sürdürülebilir bir büyüme ile işçilerin çoğunluluğu formel sektöre geri

dönmektedir.

b) İkinci olarak, formel sektördeki işlerinden atılan işçiler (laid-off

workers) enformel sektörde işletme kurmakta ve enformel sektör faaliyetleri

sınırlı olduğundan, yoğun bir rekabet ortamıyla karşılaşmaktadırlar (Alonzo,

vd, 1990:47; aktaran; Lamberto, v.d, 1992:45).

Yukarıda da değinildiği üzere, Neo-Liberal politikaların uygulanması

sonucu gelişmekte olan ülkelerde, enformel sektör büyümüştür. Neo-Liberal

politikalar enformel sektöre etki eden faktörler içinde önemli bir yere sahiptir.

Ancak enformel sektörün büyümesinde etkili olan faktörlerin toplu bir şekilde

incelenmesiyle sektörün büyümesinin sebepleri daha iyi anlaşılacak ve

böylece daha etkin sosyal korumacı politikalar önerilebilecektir.

1.1.19 Günümüzde Enformel Sektöre Etki Eden Faktörler5

Bu bölümde, günümüzde enformel sektöre etki eden ekonomik, politik,

kuramsal ve sosyolojik faktörler açıklanmaya çalışılmıştır. Bu faktörler ILO

5 Bu bölüm ILO’nun “Decent Work and Informal Economy “adlı raporu çerçevesinde

yazılmıştır (ILO, 2002:28-38).

Page 77: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

tarafından şu şekilde sistematize edilmiştir; yasal ve kurumsal düzenlemeler,

enformel sektörün büyüme ve istihdam yaratmaya etkileri, ekonominin

yeniden yapılanması, krizler ve enformel ekonomi ilişkisi, enformel ekonomi

ve yoksulluk bağlantısı, enformel sektör ve demografik faktörler,

küreselleşme ve enformel ekonomi, esnek uzmanlaşma ve küresel zincir,

formel ve enformel sektörler arasındaki ilişkiler.

a) Yasal ve Kurumsal Düzenlemeler: Yasallaşma ve düzenlemelerin

üç tipi yaygındır. Bunlar; işletmelerin kurulması ya da faaliyetleriyle ilgili ticari

ya da işle ilişkili düzenlemeler, mülkiyet haklarına ilişkin düzenlemeler, iş

kanunlarında yer alan istihdam ilişkileri ve işçi haklarının korunmasına ilişkin

düzenlemelerdir. Gelişmekte olan ülkelerde enformelleşmenin başlıca sebebi

olarak, var olan hukuk düzenlemeleri, kurumsal yapı ve ulusal düzeydeki

prosedürler gösterilmektedir (ILO, 2002:28-29). ILO tarafından yapılan

araştırmalarda, basitleştirilmiş işletme kuralları ve prosedürler sayesinde

maliyetlerin azaldığı gözlemlenmiştir. Burada basitleştirilmiş hukuk

düzenlemeleriyle kastedilenin, deregülasyon yani kuralsızlık anlamına

gelmediği belirtilmelidir. Ancak bu imkanlar yaratıldığı zaman, küçük

işletmelerde formelleşmeye doğru bir adım atılabilmektedir (age:28).

b) Enformel Sektörün Büyüme ve İstihdam Yaratmaya Etkileri: Bazı

ülkeler, son 19 yılda çok az büyürlerken ya da hiç büyümezlerken; öbür

ülkeler sermaye yoğun bir büyüme gerçekleştirmektedirler. Her iki durumda

da iş arayanlara yeterli istihdam imkanı yaratılamamıştır. Fakat, kimi

gelişmekte olan ülkelerde büyüme oranlarının azlığına rağmen, enformel

sektörle bağlantısı bulunan mikro ve küçük işletmelerin dinamikliği sayesinde

istihdam imkanı yaratılabilmesi oldukça dikkat çekiçidir (age:29).

Gelişmekte olan ülkelerde enformel sektör önemli bir şekilde çıktı

üreten ve toplam üretime büyük katkı yapan bir konumdadır. Enformel

sektörün GSMH’ya katkısıyla ilgili son bir tahmine göre, bu katkı Aşağı Sahra

Afrika’sındaki 14 ülkenin GSMH’ sının %7-38’i, Asya’da %16-32’si,

Page 78: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Meksika’da %12-13’ü arasındadır. Hindistan’da Ulusal Ekonomik

Araştırmalar Konseyi’nin hesaplarına göre ise, enformel sektör, GSMH’nin

%62’si kadar gelir yaratmakta, gayri safi ulusal birikimlerin %50’sini, ulusal

ihracatın ise %40’ını oluşturmaktadır (age:30).

c) Ekonominin Yeniden Yapılanması, Krizler ve Enformel Ekonomi

İlişkisi: 1980’lerde ve 90’larda yapısal uyum politikaları ve düzenlemeler daha

önce de belirtildiği gibi, bir çok ülkede yoksulluğun, işsizliğin ve gizli işsizliğin

artmasına katkıda bulunmuş ve sonuçta da enformel ekonomi yayılmıştır. Bu

politikaların baş aktörleri olan uluslararası kurumlar yoksulluğu yok etmeye

ve sürdürülebilir kalkınmaya vurgu yapmaktadırlar. Buna rağmen, halen

istihdam politikalarına gereken ilgi gösterilmemektedir. ILO tarafından yapılan

araştırmalarda enformel ekonominin finansal kriz dönemlerinde daha kolay

yayıldığı tespit edilmiştir. Finansal krize bir tepki olarak, marjinal faaliyetler

büyümekte ve dolayısıyla düşük gelir ve verimliliğe sahip işler ile buralarda

çalışanlar artmaktadır .Örneğin Tayland’da, ekonomik canlanma dönemi

boyunca üretimin, ekonomik resesyonda ise, düşük verimliliğe sahip

faaliyetlerin arttığı gözlemlenmiştir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde

ekonominin yeniden yapılanma sürecinde, işletmelerin küçülerek bir çok işçiyi

işten çıkardığı bilinen bir durumdur. Yani, bu dönemlerde küçük işletmeler

yavaş yavaş enformel ekonomiye doğru kaymaktadırlar (age:30).

d) Enformel Ekonomi ve Yoksulluk: Enformel sektör özellikle

gelişmekte olan ülkelerde yaşayan yoksullar tarafından, yoksulluktan kaçışta

bir yol olarak görülmektedir. Buna rağmen, enformel sektörde çalışan bir çok

işçi yoksulluk zincirini kıramamıştır. Enformel sektördeki gelir düzeyinin

formel sektördeki gelir düzeyinden oldukça düşük olmasından dolayı çalışan

yoksulların enformel sektörde yoğunlaştığı saptaması yapılmaktadır. Bu

nedenle enformel sektöre yönelik bütün politikaların aynı zamanda

yoksulluğu azaltıcı da olması gerekmektedir (age:32).

Page 79: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

e) Enformel Sektör ve Demografik Faktörler: Gelişmekte olan

ülkelerde enformel sektörün demografik özellikleri oldukça önemli ve dikkat

çekicidir. Gelişmekte olan ülkelerde, enformel ekonominin büyümesi, özellikle

artı işgücünün büyümesiyle ilişkilidir. Kentsel ve kırsal göçmenlikte, işgücü

piyasasına girişte, vasıf ve eğitim kavramları statüyü belirlemede anahtar bir

rol oynamaktadır. Son 15 yıldır, kadın işgücünün istihdama katılım oranları

dünyanın bir çok bölgesinde artmıştır. Bu küresel ortamda, hem daha fazla

erkek, hem de daha fazla kadın işgücüne katılmaktadır. Enformel ekonominin

azalması ya da küçülmesi ise, bu işçiler için bir çözüm getirmemektedir.

Çünkü, bu işçiler eğitim ve öğretim konusunda yetersiz olup, düşük vasıf ve

beceriye sahiptirler. Kadınların, erkeklere göre, işten ayrılıp bir süre sonra işe

geri dönmeyi çalışma yaşamları boyunca daha fazla gerçekleştirdikleri ve

genelde çalışma yaşamlarını enformel sektördeki işlerde çalışarak bitirdikleri

gözlemlenmektedir. Dahası kadınlar enformel sektörde istihdam edilenler

içinde, en kararsız ve en düşük ücret ödenerek istihdam edilen kesim olma

eğilimindedirler (ILO, 1991:7).

Enformel sektörde, 14-15 yaş arasında 21 milyon çocuk işçi olduğu

tahmin edilmektedir. Sömürüye dayalı işlerde ise 11 milyon çocuk

çalışmaktadır. Aşağı Sahra Afrikasın’da 5-14 yaş arasındaki çalışan

çocukların oranı %29, Asya ve Latin Amerika’da ise bu oran %19’dur

(age:25-32). Enformel sektörde çocukların kötü şartlarda istihdam ediliyor

olmaları, sorunun stratejik bir yönüdür. Çocuk işçiliği bir çok ülkenin

yasalarında yasaklanmış olmasına rağmen, çocukların milyonlarcası hala

çalıştırılmaktadır. Kötü koşullar altında bazen enformel sektörde, bazen de

gizli olarak formel sektörde çalışan bu çocuklar aşırı derecede sömürüye

maruz kalmaktadırlar. Sömürünün şekilleri, fahişelik yaptırmaya kadar

gidebileceği gibi genellikle de, bazı ülkelerde ailelerin ekonomik durumlarının

iyi olmaması yüzünden çocuklarını çalıştırdıkları gözlemlenmektedir. Buradan

da çocuk işçiliğinin, yoksulluğun bir göstergesi olduğu sonucu çıkmaktadır.

Page 80: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

f) Küreselleşme ve Enformel Ekonomi: Enformel ekonominin

küreselleşmeyle yakın ilgisi vardır ve enformel ekonominin yeniden

doğuşunun ana sebebi küreselleşme süreci olarak görülmektedir (age:34).

Küreselleşme süreci, gelişmekte ülkelerin teknolojilerinin ve ticaret

oranlarının gelişmesine yardım etmesinin yanısıra bu ülkeler için çeşitli

olumsuz durumlara da yol açabilmektedir. Girdilere bağımlılık oranının

artırması, çok küçük ve mikro işletmelerle iç içe geçmiş enformel istihdamın

ön plana çıkması bu olumsuzluklardan en dikkat çekenleridir (age:34).

Küreselleşmeye karşı bir grubun görüşüne göre; özellikle sermaye

yoğun şirketler küreselleşme sürecine etki etmektedir .Küreselleşme büyük

işletmelere ve yeni teknoloji kullanan işletmelere yarar sağlamaktadır. Burada

dezavantajlı olan grup ise, küçük ve mikro işletmelerdir. Yani, büyük

işletmeler ve enformel işletmeler arasında bir eşitsizlik mevcuttur. Hükümetler

ise, uluslararası rekabeti artırmaya yönelik programlar yapmaya ve bu

programların içine girmeye zorlanmaktadırlar. Bu politikalar, özellikle formel

işletmeler ve bazen de KOBİ’lere yönelik iken, mikro ve küçük işletmelere,

hitap etmemektedirler.

Küreselleşme güvenli kendi kendine istihdamı, güvenli olmayan kendi

kendine istihdama dönüştürmekte ve bu ortamda üreticiler ve ticaret yapanlar

piyasa paylarını kaybetmektedirler. Fakat, bu ortamdan en çok etkilenenler

sanayi işçileri ve küçük işletme sahipleridir (age:35).

g) Esnek Uzmanlaşma ve Küresel Zincir: Daha öncede açıklandığı gibi Fordist üretimde üretim büyük işletmeler ve burada çalışan düzenli işçi

temelliyken; esnek uzmanlaşma dönemine geçilmesiyle beraber, üretime

küçük bölünmüş firmalar ve esnek çalışma hakim olmuştur. Formel firmaların

işgücünü emmemesi, sadece bu sektörün ve bu sektördeki firmaların

kapasitesiyle ilişkili değildir, aynı zamanda onların istekleriyle de ilgilidir.

Bundan dolayı da, üretim esnek uzmanlaşma etrafında organize olmakta ve

esnek uzmanlaşan birimler kayıtsız ya da enformel hale gelmektedirler.

Page 81: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Önlemlerin azaltılması ve rekabeti arttırma çabaları, firmaların aralıklarla

ücretli istihdamı küçük bölümlere bölmesine neden olmaktadır (age:35).

h) Formel ve Enformel Sektörler Arasındaki İlişkiler: Gelişmekte olan

ülkelerde, ulusal ekonomi içinde formel ve enformel ilişkiler iç içe geçmiş

durumdadır (age:37). Enformel işçiler ve formel işletmeler arasında direkt ve

direkt olmayan ilişikler mevcuttur. Enformel ekonomi, standart dışı ücretli

işçileri barındırmaktadır. Çok küçük firmalarda yapılan üretimde ev işçiliği,

sanayi taşeronluğu, geçici çalışma ve kayıtdışı çalışma rahatlıkla

gözlemlenebilmektedir (age:38). Günümüzde enformel sektöre etki eden

faktörler çok boyutlu ve çok sayıda olsa da esnek uzmanlaşmayla yakından

bağlantılı olduğu görülmektedir.

1.1.20 Enformel Sektörün Tanımı ve Özellikleri

Enformel sektörün tanımlanmasına yönelik bir çok standartdizasyon

çalışmaları mevcuttur. Özellikle bu alanda her zaman geçerli olacak bir

çerçeve çizmenin olanaksızlığı ve tek bir tanımla yetinmenin yanlış sonuçlara

yol açacağı üzerine genel kanılar mevcuttur (Şişman, 1999:21). Bu nedenle

de alana giren her araştırmacının eğilimi, kendi tanımını ve kurumsal

çerçevesini geliştirerek var olan çeşitliği daha da artırmak, ya da var olanların

içinden seçim yapmak olmuştur (Kasnakoğlu; Yaylalı, 1998:90). Genelde,

sektörün tanımı, sektörün artan ve farklılaşan özelliklerine göre

yapılmaktadır.

Enformel sektörün tanımında, firma ve birey kavramları anahtar

sözcükler arasındadır. Bu nedenle sektörün hangi yönüyle ilgilenirsek, o

doğrultuda bütün kavramları içine alan bir tanım yapmak gerekmektedir.

Ancak, gerek ILO gerekse DİE tarafından hane halkı işgücü anketlerinde

belirlenen kriterleri de dikkate alarak tanım yapmakta yarar vardır. Özellikle

Page 82: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

ILO’nun ve çeşitli yazarların enformel sektör tanımları incelenirse, zaman

içinde sektörde gözlemlenen değişmenin tanımlara da yansıdığı rahatlıkla

fark edilebilir (Bircan, 1998:29).

1972-Kenya Raporu’nda enformel faaliyetler, piyasaya kolay giriş, yerli

kaynaklara ulaşma, işletmelerin-girişimlerin aile mülkiyetli olması, küçük

ölçekli işletmeler, emek yoğun teknoloji, formel okul sisteminin dışında

kazanılmış becerilerin mevcudiyeti, düzenleme dışı kalan ve rekabetçi bir

piyasa özellikleriyle tanımlanmıştır (ILO; 1972; aktaran; Bangasser, 2000).

ILO-PREALC çerçevesinde yapılan araştırmalarda enformel sektör için

iki farklı tanım benimsenmiştir. Birinci tanımlama, çalışan statüsüne; diğer

tanımlama ise gelir kriterine dayanmaktadır. Bu kriterlerin ağırlığı ve etkisi

ülkeden ülkeye farklılık gösterdiğinden dolayı enformellik için başka tanım ve

kriterler de ileri sürülmüştür. Bunlardan ilki, aile işçisi, geçici işçi, kendi

hesabına çalışanlar ve beş kişiden az işçi çalıştıran işyerlerinin işverenleri

gibi işgücünün işteki durumuna ilişkindir. İkinci tanımda ise, gelir kriteri

kullanmaktadır. Enformel sektörün tanımlanması sürecinde çeşitli yaklaşımlar

bulunmasına karşılık, pratikte işletme büyüklüğü en çok kullanılan kriterdir.

Kuruluş yeri ise, fiziki şartları da dikkate alınan bir diğer kriter olarak kabul

edilmektedir (ILO; aktaran; Selçuk, 1999:7).

1991’de “Enformel Sektörün İkilemi“ başlıklı raporda; genel olarak

kabul edilebilecek tanımlar ve kavramlar sunulmaya çalışılmıştır

(ILO,1991:3). Bu rapora göre, enformel sektörün özellikleri ve tanımı; küçük

ölçekli üretim, mal ve hizmet dağıtımı; büyük işletmelere bağlılık; çok küçük

sermayeyle ya da sermayesiz işletim; düşük teknoloji; kentsel alanlarda kendi

hesabına çalışma (genelde aile işçisi, ya da çok az sayıda işçi olarak

kiralanan çıraklardan oluşur); genellikle düşük ve düzensiz gelir elde

edilmesi, düşük beceri ve düşük verimlilik düzeyi, kriterlerini kapsamaktadır

(ILO, 1991:3-4).

Page 83: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Enformel sektörde istihdamın ölçülebilmesi için, 1993 yılında yapılan 15.

İşgücü İstatistikçileri Uluslararası Konferansı’nda (ICSL) araştırma birimi

olarak işletme seçilmiş ve enformel sektör aşağıdaki gibi tanımlanmıştır;

a). Hanehalkı işletmeleri

b) Kendi hesabına çalışanların işletmeleri6: Bu kategori ya kendi

hesabına çalışanların işletmelerinin tümünü ya da sadece yasal sistem içinde

belli biçimlerde kayıt altında olmayan işletmeleri kapsar.

c) Enformel işverenlerin işletmeleri6: Enformel işverenlerin işletmeleri

şu ölçütlerin biri ya da bir kaçı seçilerek saptanır; çalışanların belirli sayının

altında kalması yani küçük ölçeklilik (10’dan az kişi çalıştırılması); işletmenin

ya da çalışanların kayıtdışı olması (ILO-ICLS, 1993; aktaran; Özar, 2000:190;

Tunalı, 2000:38-39; Bangasser, 2000; ILO, 2002:120-126).

15.ICLS tarafından istihdam statülerinin uluslararası sınıflandırmasının

yapılabilmesi için ise temel gruplar tanımlanmaya çalışılmıştır. Bu temel

gruplar; kendi hesabına çalışanlar, işverenler, aile işçileri, ücretliler ve üretim

kooperatiflerinin üyeleridir. Bu konferansta alınan karara göre, kendi

hesabına çalışanların, işverenler ve üretici kooperatifleri üyelerinin, yani,

enformel işletme sahiplerinin, ücretsiz olarak yardımcı olan aile işçilerinin,

enformel işletmelerde çalışan işçiler veya formel işletmelerde enformel

işlerde çalışan işçilerin enformel iş yaptıkları ve enformel olarak istihdam

edildikleri benimsenmiştir. Konferansta, enformel işletmelerde çalışanların

standart çalışma yasaları, vergiler, sosyal koruma ya da istihdam

yardımlarından yararlanamadıkları, asgari standartlarla karşılaştırıldığında

aldıkları ücretin düşük, çalışma saatlerinin ise fazla olduğu ifade edilmiş ve

buradaki istihdamın, geçici ve kısa süreli bir karakteristiğe sahip olduğu

eklenmiştir 7(ILO, 2002:120-126). 6 İşlevsel nedenlerle, ülke koşulları dikkate alınmış ve enformel sektör, tarım dışı

faaliyetlerle sınırlandırılmıştır. 7 Decent Work and the Informal Economy” adlı ILO raporunda, 15.ICLS’de istihdam

statülerine ilişkin yapılan tanımın daha iyi anlaşılması için bir tablo oluşturulmuştur. Tablonun

Page 84: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

“ İnsana Yakışır İş ve Enformel Sektör” adlı ILO raporunda (2002);

enformel sektör terimine değişik açılardan bakılarak farklı anlamlar

yüklenmekte ve bu sektör insana yakışır iş açığının olduğu bir yer olarak

tanımlanmaktadır (ILO,2002:4). Enformel sektörü tanımlama girişimleri, kendi

hesabına çalışanlara veya işverenlere ait çok küçük işletmelerin enformel

sektörün temel üretim birimleri olarak değerlendirildiğini göstermektedir.

Enformel sektörle ilgili yapılmış çeşitli tanımlar incelendikten sonra,

enformel faaliyetler açısından ortak olan üç özelliğe değinilecektir:

a) Formel ve Enformel Sektör İlişkisi

b) Hükümetin Enformel Sektöre Karşı Tavrı

c) Enformel Faaliyetlerin İstihdam Yaratma Potansiyeli ve Bu Sektörde

Çalışan İşgücünün Özellikleri (;Castells, Portes ,1989; Fadil, 1980:33).

a) Formel-Enformel Sektör İlişkisi: Enformel sektör gelişmekte olan

ülkelerde formel sektörün tamamlayıcı bir parçasıdır. Enformel işletmelerin

oluşturduğu ağlar, büyük firmalara sosyal denetim ve kurumsal normlar

nedeniyle dayatılan sınırlamalardan kaçma imkanı sağlamaktadır. Bu süreç

büyük firmaların katı hiyerarşilerinin yerini alan parçalanmış üretim ve

dağıtım ağlarının oluşumu demektir. Burada, birbiriyle iç içe geçen iki süreç

söz konusudur. Bu süreçlerden ilki, büyük firmaların yarı bağımsız küçük

birimler halinde parçalanmaları; ikincisi ise bu birimlerin kayıtdışılığın

avantajlarından yararlanmak, enformel işletmelerin adil olmayan

rekabetinden kaçınmak için enformelleşmeleridir. Yani, enformelleşme böyle

durumlarda sığınılacak bir liman olarak görülmektedir. Bu durumun

hafifletilmesi için alınabilecek en etkili önlem; küçük işletmelere yönelik

bürokratik engellerin ve işletme maliyetlerinin azaltılmasıdır (ILO, 2002:37;

Castells; Portes,1989).

sütunlarında işler, istihdam statülerine ve formel ve enformel olmalarına göre ayrılmıştır.

Daha ayrıntılı bilgi için ILO,2002:123-124’e bakılabilir.

Page 85: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

b) Hükümetin Enformel Sektöre Karşı Tavrı: Enformel sektördeki faaliyetlere,

hükümetler tarafından önem verilmemekte ve genelde de bu tip faaliyetler

hükümetlerin toleransı altında gelişmektedir. Çünkü hükümetler açısından bu

sektörün varlığı sosyal çelişkileri azaltmanın bir yolu olarak görülmektedir.

Örneğin, Avrupa ülkelerinde uygulanan hükümet politikalarında enformel

sektöre esnek bir istihdam şekli olarak, yani açık işsizlik oranını düşüren bir

faktör olarak bakılmaktadır. Bundan dolayı da ekonomilere yeni olanaklar

sağladığı için göz yumulmaktadır (ILO, 2002:30). Hükümetler açısından,

enformel faaliyetler üzerinde kaybolan denetimin ortaya çıkan ekonomik

büyümeyle telafi edileceği düşüncesi hakimdir (Castells; Portes; 1989;

Bangasser, 2000).

c) Enformel Faaliyetlerin İstihdam Yaratama Potansiyeli ve İşgücünün

Özellikleri: Özellikle 1990’lardan itibaren gerek gelişmiş ülkelerde, gerekse

gelişmekte olan ülkelerde, iş arayanlara yeterli iş imkanı yaratılamamıştır.

Bundan ötürü de, insanlar enformel ekonomide kendi işlerini kurmaya

yönelmişlerdir. Enformel sektör bu açıdan, işgücünü emen büyük bir sünger

olarak tanımlanabilir. Hatta sınırsız kapasitesi, bazen modern sektör

faaliyetlerini bile içermiştir. Burada, enformel sektörün “kolay giriş” özelliği

istihdam yaratma açısından ana özellik olarak ön plana çıkmaktadır.

Gerçekten, modern sektörle, enformel sektör arasındaki faaliyetler giriş

engelleri açısından oldukça farklıdır. Bu piyasaya giren insanlar az sermaye

ya da beceriye sahiptirler. Fakat belirtilmesi gereken önemli bir nokta, bütün

enformel sektör faaliyetlerine girişin, her zaman kolay olmamasıdır. Bazı

durumlarda, belirli bir miktar sermaye ya da vasıf gerekebilmektedir (ILO,

1991:9; ILO, 2002:29).

Enformel sektördeki istihdam, formel sektördeki istihdam gibi

desteklere sahip olmamasına ve engellerle karşılaşmasına rağmen artarak

büyümektedir. Modern sektörde düşük sayıda iş yaratılması ve kamu

sektörünün istihdam yaratmaması gibi nedenlerden dolayı enformel sektör

daha fazla istihdam yaratmaktadır. Bu sektörde büyük miktarda insan

Page 86: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

istihdam edilebilmekte ve faaliyetlerden ise az miktarda gelir elde

edilmektedir (Bangasser, 2000). Enformel sektörde istihdamın artmasının en

büyük kanıtı olarak küçük işletmelerin artması ve büyük ölçekli işletmelerin

azalması gösterilmektedir (Charmes, 1990: 17).

Gelişmekte olan ülkelerde düşük büyüme oranlarına rağmen, mikro ve

küçük işletmelerin dinamikliği sayesinde bu işletmelerin istihdam yaratma

olanakları formel ekonomiye göre daha fazla olmaktadır (ILO, 2002:29).

Günümüzde, bir çok insanın enformel ekonomiye girmelerinin başlıca nedeni

formel ekonomide iş bulamamalarıdır. Yani, bu insanlar, açık işsizlikle

mücadele edememekte ve enformel ekonomiye girerek düşük gelirle

çalışmaya razı gelmektedir.

ILO/ ARPLA tarafından enformel sektörde istihdam edilen işgücünün

profili şöyle tanımlanmıştır: “İş güvencesinden yoksun olma, iş yasalarının

asgari ücret korumasından yararlanamama, normal ve standart çalışma

saatlerinden yararlanamama, daha uzun çalışma saatlerine dahil olma,

dinlenme haklarının yasalarla düzenlenenin çok altında olması, işçi sağlığı ve

güvenliği standartlarından uzak çalışmaları, sosyal güvenlik sisteminin

hukuken veya filen dışında yer almaları, sendikalaşma ve toplu sözleşme

hakkının yasal olarak olmaması ya da faydalanamamaları ve son olarak ise

eğitim yöntemi olarak çıraklık yöntemini kullanmalarıdır” (ILO, 1991:5).

Gerek formel gerekse enformel sektörde çalışanlar, genelde sosyal

güvenlik riskleriyle karşılaşabilirler (hastalık, iş göremezlik, yaşlılık, ölüm,

malullük). Ancak, enformel sektörde çalışanların formel sektörde çalışanlara

göre çalışma koşulları daha kötü ve korumasızdır. Bundan dolayı da, bu

sektörde risklerle karşılaşma sıklığı daha fazla ve düzeyi ise daha ağır

olmaktadır.

Enformel sektöre ilişkin bu bölüm, enformel sektörde istihdamın

boyutlarının incelenmesiyle tamamlanacaktır. Enformel sektöre ilişkin bilgi ve

Page 87: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

istatiksel verilerin azlığı göz önünde bulundurulduğunda, böyle bir inceleme

yapmanın yararlı olacağı düşünülmektedir.

1.1.21 Enformel İstihdamın Boyutları8

Enformel istihdamın boyutları üzerine bilgi vermeden önce, bu

sektörün ekonomi içindeki yerine ilişkin değerlendirmede bulunmakta yarar

vardır. Enformel sektör dünyanın çeşitli gelişme düzeyindeki bir çok

ülkesinde görülmektedir. Yapısal, teknolojik ve kurumsal yönden, gelişmiş ve

gelişmekte olan ülkeler arasında farklıklar mevcuttur, bundan dolayı bu

ülkelerde enformel sektör açısından da farklıklar gözlemlenebilir (ILO,

1991:13). Bir ülkenin gelişme düzeyinin düşüklüğü ve enformel sektörün

büyüklüğü arasındaki ilişki gözden kaçmaması gereken bir noktadır.

Gerçekten gelişmiş ülkelerde kalkınmanın ileri derecelerinde, enformel sektör

kabul edilebilir bir şekilde yavaşlamasına rağmen gelişmekte olan ülkelerde

ve üçüncü dünya ülkelerinde bu sektör büyümüş ve yaygınlaşmıştır

(Bangasser, 2000). Genelde, gelişmiş ülkelerde marjinal gruplar, eğitim

sağlık, ulaşım gibi kamu hizmetlerinden yararlanmakta ve sosyal güvenlik

ağlarının korumasından faydalanmaları sağlanmaktadır. Bu durum

gelişmekte olan ülkeler için ise güvenlik ağlarının kapasitelerinin ötesindedir

(ILO, 1991:13).

ILO, enformel sektör istihdamı üzerine 54 ülkeden bilgi toplayarak bir

veri tabanı oluşturmuştur. Bu 54 ülkenin sadece 42’si yeterli bilgileri

içermektedir. 42 ülkenin içindeki 17 ülkede enformel sektör toplam istihdamın

yarısını oluşturmakta ve sadece 4 ülkede enformel sektör, toplam istihdamın

%10’undan daha azını kapsamaktadır (ILO, 2002:12).

8 Bu bölümde kullanılan rakamlar, ülke ve bölge bazlı değerlendirmeler ILO’nun

“Decent Work and The Informal Economy” adlı raporu çerçevesinde yazılmıştır (ILO,

2002:11-30).

Page 88: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

TABLO 2

Enformel Sektörde İstihdam Ülke Yıl Toplam

İstihdamdaki Yüzdesi (%)

Erkeklerin Yüzdesi (%)

Kadınların Yüzdesi (%)

Latin Amerika Meksika 1999 31.9 32.7 30.7 Barbados 1998 5.9 6.8 4.9 Peru 1999 53.8 48.9 60.6 Brezilya 1997 34.6 28.3 43.4 Afrika Mali 1996 71.0 n.a n.a Benin 1999 46.0 50.0 41.4 Bostwana 1996 19.3 12.3 27.6 Güney Afrika 1999 26.1 19.3 35.5 Etopya 1999 50.6 38.9 64.8 Kenya 1999 36.4 43.9 29.5 Tanzanya 1995 67.0 59.7 85.3 Asya Hindistan 2000 55.7 55.4 57.0 Nepal 1999 73.3 67.4 86.5 Filipinler 1995 17.3 15.8 19.4 Türkiye 2000 9.9 10.6 6.2 Merkez ve Doğu Avrupa Makedonya 1999 27.8 n.a n.a Slovakya 1999 23.0 30.5 12.9 Polonya 1998 7.5 9.5 5.0

Page 89: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Litvanya 1997 8.5 11.9 4.8 Ukrayna 1997 4.9 4.5 5.3 Gürcistan 1999 6.9 10.0 3.8

Kaynak: (ILO, 2002:14)

Ulusal resmi veriler temel alınarak, ILO istatistik bürosu tarafından

hazırlanan bu tablo bize farklı bölgelerde yer alan ülkelerin enformel istihdam

oranlarını bir bütün halinde görmemize imkan sağlamaktadır. Bu bölgeler

içinde enformel istihdamın en yoğun yaşandığı bölgeler (Latin Amerika,

Afrika, Asya) ön plana çıkarılarak daha ayrıntılı incelenmek istenmiştir.

a) Latin Amerika: Latin Amerika’da, ILO verileri bize, kentsel enformel

sektörün toplam istihdamın 1990’da %52’sini kapsar iken bu oranın 1997’de

%58’e çıktığını göstermektedir. Diğer yandan işgücünün artışında demografik

faktörlere bağlı olarak, özellikle de kadınların oranında, bir artış olmuştur.

Burada, kentsel-kırsal göçmenlerin artışı ve enformel ekonominin formel

ekonomiyle bağlantısı dikkat çekmektedir. Enformel ekonomideki artışla

beraber, küçük ve mikro işletmelerdeki istihdamda da artış görülmektedir.

1998’de bir çok Latin Amerika ülkesinde işletme ölçekleri küçültülmüş ve

işletmelerde çalışan sayısı 10 ya da 5’e inmiştir (ILO, 2002:18).

b) Afrika: Afrika’da enformel istihdam son 15 yılda tarım dışı istihdamın

yaklaşık %80’ini, kentsel istihdamın %60’ını, yeni işlerin ise %90’ını

oluşturmaktadır. Aşağı Sahra Afrika’sında kadın istihdamı içinde, enformel

sektörün payı %92, erkek istihdamında ise %71’dir. Bu işlerde çalışanların

%95’ini kendi hesabına çalışanlar oluştururken, bunların sadece %5’i ücretli

olarak çalışmaktadır (ILO, 2002:16).

c) Asya: Asya’da enfomel sektörde çalışan işçiler tarım dışı nüfusun

%45-85’i ve kentsel istihdamın ise %40-60’ı arasındadır. Özelikle Doğu

Asya’da (Japonya, Kore Cumhuriyeti, Singapur, Hong Kong ve Çin)

sanayideki enformel istihdamda bir düşüş gözlemlenebilir. Bunun başlıca

Page 90: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

sebebi, formel ekonomide yeni işlerin yaratılması ve eğitime verilen önemdir.

Öte yandan işsiz kalıp enformel işlerde çalışan bir çok insanın önceki gelir

düzeyleriyle karşılaştırıldığında daha fazla kazandıkları görülmüştür. Örneğin,

Bütün Çin Sendikalar Konfederasyonun (ACTFU) 10 şehirde yaptığı

araştırmanın sonuçlarına göre, işten atıldıktan sonra enformel sektörde

çalışmaya başlayan kişilerin önceki gelirlerine göre %65.7 daha iyi

kazandıkları ortaya çıkmıştır. Çin’de yapılan istatistikler bize; 1996 ve 1999

yılları arasında kamu sektöründeki istihdamın %28 düştüğünü, şehirlerde

bulanan özel sektör işletmelerinde ki istihdamın %70, kendi hesabına

çalışanların oranın ise %41 arttığını göstermektedir. Bu değişikliklerin sebebi

olarak, kendi hesabına ve özel sektör işletmelerinde çalışan kadınların %71

oranında artması gösterilmiştir. Çin’de enformel sektörde çalışan 70 milyon

insan olduğu tahmin edilmektedir (ILO, 2002:20-21).

1.1.22 Türkiye’ de Enformel İstihdam ve Boyutları

Türkiye’de 24 Ocak kararlarıyla başlayan bir yapı değişikliği

sonucunda, ihracata yönelik sanayileşme modeli benimsenmiştir. 1980

sonrası uygulanan neo-liberal politikaların istihdam üzerindeki etkileri çok

çeşitli ve belirleyici olmuştur. Bu etkilerden biri de enformel istihdamın

artmasıdır. Enformel istihdam, Türkiye gibi işsizlik oranının yüksek olduğu

ülkelerde işletmelerin küçültülmesi, işçinin pazarlık gücünden uzak tutulması,

istihdamda kayıtdışılığın gerçekleşmesiyle oluşmuştur (Karadeniz, 1999: 245;

Altuğ, 1994).

Bulutay’a göre Türkiye’deki enformel ekonominin başlıca nedenleri;

işsizlik, işlerin düşük verim düzeyi ve ülkedeki ücret yapısı-gelir dağılımı ve

tüm sektörlerde küçük işletmelerin yaygınlığıdır. (Bulutay, 2001) Bu

sayılanların yanısıra başka bazı etmenler de etkilidir. Bu etmenler kırsal

nüfus-tarımsal istihdamın hacmi, işgücü piyasası üzerindeki vergi ve sosyal

güvenlik yükleri, yoksulluk, yapısal uyum politikalarının ve esnek

uzmanlaşmanın etkileri, bürokratik yetersizlikler, yüksek enflasyon, vergiye

Page 91: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

karşı direnç, vatandaşların devlet harcamalarına bakış açısı, ahlaki norm ve

değerlerin zaman içinde değişmesi olarak belirtilebilir (Toptaş, 1998:56;

Bulutay, 2001; DPT, 2001).

Türkiye için formel ve enformel sektör bağlantısına bakıldığında;

formel imalat sanayinin, enformel imalat sanayi ile yakın ilişki içerisinde

çalıştığı gözlemlenebilmektedir. Özellikle ihracata yönelik üretim yapılan iş

kollarında bu işbirliği düşük işgücü maliyetleri üzerinden fiyat avantajı

sağlanmasına imkan tanımaktadır. Başta Denizli olmak üzere, Ege

Bölgesi’ndeki ve Gaziantep’teki tekstil işletmeleri ile diğer bölgelerdeki el

sanatları üzerine çalışan işletmeler, imalatlarının önemli bir bölümünü

enformel sektördeki aile işletmeleri yoluyla yapmaktadırlar (Türkel, 1999:34).

Aynı zamanda formel sektörde çalışırken enformel sektöre geçiş de

görülebilmektedir. Bu geçişte formel sektörde çalışanların daha önce aile

işletmesinde kazandığı tecrübe veya çalıştığı diğer işletmelerden sağladığı

birikim, enformel sektördeki uğraşı alanının belirleyicisi olmaktadır. Örneğin,

Gaziantep’te daha önce formel sektörde halı üretimi ve pazarlaması işinde

çalışmakta olan bazı işçiler bu sektörden ayrılarak enformel sektöre

geçmişler ve seccade üretimini organize etmeye başlamışlardır (Türkel,

1999:45).

Türkiye'de, son dönemde dış pazarlara açılan sanayi sektörleri

arasında en başarılı olanlarından biri de dokuma ve özellikle de konfeksiyon

sanayiidir. Konfeksiyon sanayinde üretim artışı gerçekleştiren firmalar üç

grupta toplanabilir. Bunlar, kısıtlı sayıda büyük entegre fabrikalar, orta ölçekli

genelde yurt dışına fason çalışan ve üretimin bazı aşamalarını fason olarak

yaptıran orta ölçekli firmalar ve çok farklı nitelikteki küçük işyerleridir. Orta ve

küçük ölçekteki firmalarda, işgücü, herhangi bir güvencesi olmadan istihdam

edilmektedir. Eraydın’ın 1998’de İstanbul konfeksiyon sanayiinde fason

üretim yapan firmalar üzerine yaptığı araştırmasının sonuçlarına göre;

inceleme yapılan işletmelerde, çalışanların % 48.4’ünün herhangi bir sosyal

güvencesi yokken; %48.4’ü SSK’lı,%1.3’ü BAĞ-KUR’lu, % 1.3’ü özel

Page 92: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

sigortalıdır. Fason çalışmanın yaygın olduğu bu sektörde, enformel

çalışmanın yaygın olmasının başlıca sebebi olarak, sosyal sigorta kapsamı

içinde olmayan emeğin maliyetinin düşüklüğü gösterilmektedir (Eraydın,

1998:127).

Enformel sektör tanımlanırken her ülkenin kendine özgü koşulları

nedeniyle ortak bir tanımlamaya gidilememiştir. Bu durum Türkiye için de

geçerlidir. Bu çalışmada esas alınan tanım, DİE tarafından 2000 yılında

yapılmış olan “Kentsel Yerler Küçük ve Şirketleşmemiş İşyerleri (İnformal

Sektör)” anketinde yer alan tanımdır. Buna göre, enformel sektör;

şirketleşmemiş, basit usulde vergilendirilen veya hiç vergi vermeyen ve 1-9

çalışanı olan tarım dışı tüm iktisadi birimler olarak tanımlanmıştır . Hane

üzerinden yapılan anketler kendi hesabına çalışanlara ve işverenlere

uygulanmıştır (DİE, 2001:7).

Bu anket sonuçlarına göre, kentsel yerlerde 1 milyon 340 bin kişi

enformel sektörde çalışmaktadır. Enformel sektörde çalışanların %69’u

erkeklerden oluşmaktadır. Bu sektörde, kendi hesabına çalışanların 965 bin

kişi, ücretli olarak çalışanların 206 bin kişi, ücretsiz aile işçilerinin ise, 146 bin

kişi olduğu tahmin edilmiştir (DİE, 2001:2).

Kentsel yerlerdeki toplam tarım dışı istihdam, 10 milyon 751 bin kişi

olarak ifade edilmiştir. Buna göre, 1 milyon 340 bin kişi olarak tahmin edilen

enformel sektör istihdamının kentsel yerlerde toplam tarım dışı istihdam

içindeki oranı %12.5’tir (DİE, 2001:2). Enformel sektörde, faaliyet

gösterenlerin sektörel dağılımı incelendiğinde ise karşımıza şöyle bir durum

çıkmaktadır; çalışanların %58’i ticaret, %20’si sanayi, %21’i ise hizmetler

sektöründe faaliyet göstermektedir (DİE, 2001:4).

Bulutay’ın, ILO’nun enformel sektör tanımına dayanarak, Türkiye’deki

enformel sektöre ilişkin daha önceden yaptığı hesaplamalara göre, kendi

hesabına çalışanlar, ücretsiz aile işçileri ve dörtten az işçi çalıştıran

Page 93: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

işverenler de tanıma dahil edilmiş ve şu sonuçlara ulaşılmıştır; tarımsal

istihdam dışarıda bırakıldığında, bu kesimin ülke çapında istihdamdaki payı

%21-22, kentsel istihdamdaki payı ise, % 34-37’dir (Bulutay, 2000).

Enformel istihdamı hesaplamanın bir başka yolu ise, enformel

sektörde çalışanların sosyal güvenlik kapsamında olmamasından yola

çıkarak bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olarak çalışanların toplam tarım

dışı çalışanlara oranıdır. DİE’nin 2002 yılı III. Dönem Hane Halkı İşgücü

Anketi sonuçlarına göre, istihdam edilenlerin % 25.8'i yaptığı işten dolayı

Sosyal Sigortalar Kurumu'na, % 9.1'i Emekli Sandığı'na, % 12.2'si ise BAĞ-

KUR'a kayıtlı olarak çalışmaktadır. İstihdam edilenlerin, Türkiye genelinde %

52.9'u, kentsel yerlerde % 34.8'i, kırsal yerlerde ise % 73.5'i herhangi bir

sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı olmadan çalışmaktadır. Herhangi bir

sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı olmadan çalışanların % 58.7'sini ise

erkekler oluşturmaktadır (http:www.die.gov.tr/turkısh/işgücü/121102.htm.).

Enformel sektör tanımının farklılaşmasına bağlı olarak, enformel

istihdamın boyutlarının farklı hesaplandığı görülmektedir. DİE

hesaplamasındaki oranlar dünyanın çeşitli bölge ve ülkelerindeki enformel

istihdamı payına göre düşüktür. Burada tanım farklarının etkili olduğu

düşünülmektedir. Ancak tüm tanımlar ve hesaplamalar açısından ortak olan,

çok küçük işletmelerin enformel sektör içinde sayılmalarıdır.

Page 94: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE VE TÜRKİYE’DE KÜÇÜK İŞLETMELERİN İSTİHDAM POTANSİYELİ VE SOSYAL POLİTİKA SORUNLARI Küçük İşletmelerin İstihdam Yaratmadaki Katkıları

Küçük işletmelerin son yıllarda dünya ekonomilerinde ilgi odağı

olmalarının başlıca nedeni, istihdam sağlama ve yeni iş imkanı yaratmadaki

rolleridir. Bundan dolayı da, işsizlikle savaşım amacıyla tasarlanmış olan

kamu politikalarının odak noktası haline gelmişlerdir. 1973 petrol krizinin

yarattığı durgunluk sonucu, işsizlik büyük ölçüde artmıştır. Bu dönemde

küçük işletmeler esnek yapılarıyla ekonomik koşullara kendilerini kolaylıkla

uyarlayabilmiş ve krizi rahatlıkla atlatabilmişlerdir. İstihdam imkanlarını

daraltmadıkları gibi büyük işletmelere yan sanayi olarak destek

vermelerinden dolayı istihdam imkanını da arttırmışlardır.

ILO-DB gibi uluslararası kuruluşlar tarafından istihdam yaratma

özelliklerinden dolayı küçük işletmelerin mevcut olanlarının korunması ve

Page 95: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

yenilerinin kurulmasını teşvik edici projeler başlatılmıştır. Dünya Bankası,

gelişmekte olan ülkelerde küçük ölçekli sanayiyi desteklemiş, kentsel

alanlarda yoksullar için istihdam ve gelir yaratmada önemli roller oynayan

projeler uygulamıştır. Bu desteklerin ve politikaların arkasında gelişmekte

olan ülkelerdeki sermaye yoğun modern sektörün hızla büyüyen nüfusa

istihdam olanağı yaratmada yetersiz kalması yatmaktadır (Gürol, 2000:148;

Taymaz, 1997:2; Özcan, 1995:12).

1990’lara gelindiğinde, gelişmiş ülkelerde küçük işletme odaklı

politikaların amacı ve seyri de değişime uğramıştır. Yani, küçük işletmeler

aracılığı ile izlenen, istihdamı artırma politikaları ikinci plana itilmiştir. Aslında,

bu dönemde ortaya çıkan küçük firmalar ve girişimcilik ruhu teorisinin

arkasında, karmaşık piyasa duyarlılığı, kaynakları maksimize etme, küçük

esnek işletmelerin büyük işletmeleri tamamlama işlevleri ve istihdam, gelir

yaratma fonksiyonlarının desteklenmesi vardır. Ama, öncelikle gelişmiş

ülkeler, üretim, satış ve yönetim sürecinde yenikliklere katkıda bulunacak

küçük işletmelerin doğuşunu ve gelişimini sağlayıcı politikaları ön plana

çıkarmışlardır. Böylece, gelişmiş ülkelerin küçük işletme politikalarının asıl

hedefi istihdam artırıcılığın desteklenmesi değil, canlı yaşayabilir, dinamik

girişimlerin (viable enteprises) geliştirilmesi ve desteklenmesidir. Kuşkusuz,

bu tür politikaların ikincil sonucu istihdam artışı olacaktır. Yani burada,

istihdam kendiliğinden beklenen, otomatik bir sonuç olmaktadır (Özcan,

1995:1; Sarıaslan, 1994:10; Taymaz, 1997:2,14). Gelişmiş ülkeler arasında

istihdam yaratma eğilimleri açısından da bazı farklılıklar mevcuttur. Örneğin,

ABD’de canlı ve rekabetçi bir ekonomik sistem yaratmayla istihdamın

kendiliğinden gelişeceği düşüncesi hakimken; Batı Avrupa ülkelerinde ise

küçük işletmelerde uygulanan işletme politikalarıyla istihdam muhafaza

edilmeye ve yaratılmaya çalışılmaktadır.

Son yıllarda dünyada, küçük işletmelerin dinamiklik ve esneklik

özellikleri istihdam yaratma potansiyellerinin önüne geçmişse de, gelişmekte

olan ülkeler için küçük işletmelerin istihdam yaratma potansiyelleri hala büyük

Page 96: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

önem taşımaktadır (Little; v.d, 1987:4). Buna rağmen, gelişmekte olan

ülkelerde de, küçük firmaların ve kendi hesabına istihdamın ekonomik

kalkınma ve istihdam yaratmadaki tanımları, işlevleri değişmiştir (Özcan,

1995:12). Küçük işletmeler ve istihdam arasında çok yakın bir ilişki ortaya

çıkmıştır ki; bu ilişki, küçük işletmelerin daha az sermaye ile daha çok sayıda

kişiye iş olanağı sağladığı biçimindeki klasik görüşün ötesinde, çok daha

önemli bir gerçeği gözler önüne sermektedir. Küçük işletmeler daha çok

sayıda insana işgören veya ücretli personel olarak istihdam olanağı

sağlamanın yanısıra, aynı zamanda da daha çok sayıdaki girişimcilik

niteliğine sahip insana fiili birer girişimci olma olanağı sağlamaktadır.

Storey 1990’da, yeni işletme formasyonlarının desteklenmesi

gerekliliğini ifade etmiş ve bu kararda başlıca etki olarak da, kendi kendini

istihdam edenlerin o anda kazandıkları bireysel gelirin işçi olarak kazandıkları

gelirden daha fazla olmasını göstermiştir. Ancak, emek yoğun bu

işletmelerde genel olarak gizli işsizliğin yaygın oluşu göze çarpmaktadır. Bu

birimler düşük sermaye ve çıktıya sahiptirler. İstihdam hedefine ulaşabilmek

için de, kendi kendine istihdamı gerçekleştiren bu birimlere destek verilmelidir

(Storey, 1990; aktaran; Özcan, 1995:18).

Özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki küçük işletmelerin istihdam

yaratma potansiyelleri, bu yaratılan istihdamın enformel karakterine

bağlanmaktadır. Enformel sektörün istihdam yaratma potansiyelinin küçük

işletmeler aracılığıyla gerçekleşmesi, pozitif bir durum olarak kabul

edilmektedir. Fakat, bu sektörde küçük işletmelerde yaratılan istihdamın

sosyal korumadan yoksun olması da, negatif bir durum olarak

nitelendirilmektedir. Buradaki ikilem ya enformel sektörün istihdam sağlama

ve gelir yaratma kapasitesinin geliştirilmesi, ya da bu sektöre düzenlemeler

ve sosyal korumanın yayılması arasında bir tercih yapılmasına ilişkindir. Eğer

sosyal koruma düzenlemelerinin bu sektörde yaygınlaştırılması seçilecek

olursa, bu sektörün iş yaratma kapasitesi azalabilir. Bu durumda enformel

sektörde iki durum arasında bir seçim yapmak gerekir; ya da bu iki olguyu

Page 97: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

barıştıracak ve uyuşturacak yollar aranmalıdır. Özellikle de burada, eş

zamanlılık unsuruna dikkat edilmelidir (ILO, 1991:2; Aryee, 1996).

ILO bütün gelir grupları için çalışma koşullarının geliştirilmesi, güvenli

çalışmanın sağlanması ve sosyal korumanın yaygınlaştırılmasına

yoğunlaşmıştır. ILO’nun, küçük işletmelerin istihdam yaratıcı özelliğini

geliştirmeye yönelik çeşitli projeleri, tavsiye kararları ve departmanları

mevcuttur. ILO özellikle küçük işletmelerle ilgili proje ve departmanlarında, bu

işletmelerin enformel sektörle olan ilişkisini de göz önüne almıştır. Bu

geliştirilen programlarda, partner olarak yer alanlar; hükümetler, yerel

temsilciler, işçi işveren birlikleri, BM kuruluşları, diğer uluslararası

organizasyonlar ve yerel düzeydeki sivil toplum örgütleridir .

ILO’nun 1998’de aldığı 189 sayılı “Küçük İşletmelerde İstihdam

Yaratmaya” ilişkin tavsiye kararı ve bu kararın uygulanması için geliştirilen

“Küçük İşletmeciliğin Geliştirilmesi Projesi-1999” (SEED) ve “Uluslararası

Küçük İşletmecilik Programı (ISEP)“ dikkat çekicidir. Bu tavsiye kararları ve

projenin özüne göre;

Küçük işletmeler her geçen gün yeni istihdam yaratan mekanlar olarak

öne çıkmalarına rağmen, küçük işletmelerde yaratılan bu istihdam düşük

ücret ve elverişsiz çalışma koşullarıyla bütünleşmiştir. Özellikle bu noktada,

enformel istihdamın mikro işletmelerle ilişkisi açık bir şekilde gözlemlenebilir.

Küçük işletmelerin düşük ücret ve düşük koşullarla karakterize olmalarından

yani enformelleşme eğilimlerinin artmasından ötürü, sosyal koruma alanında

hedef grup haline gelmişlerdir. Bundan dolayı da, ILO tarafından özellikle

üstünde durulan, bu işletmelerin sadece istihdam yaratma özellikleri değil,

aynı zamanda bu yaratılan işlerin sürekli verimlilik temeline sahip kaliteli işler

olmasıdır. ILO bu bağlamda, sürekli iş yaratma amacı çerçevesinde, yeterli

ve yaygın bir şekilde uygulanacak sosyal korumanın teşviği için de küçük

Page 98: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

işletmelerin rollerini geliştirmeye çalışmaktadır (ILO,1998,

http://www.ilo.org/public/english/employment/ent/sed/about/index.htm; ILO,

1999, http://www.ilo.org/public/english/employment/ent/sed/pub1/wp4) .

Türkiye’de Küçük İşletmelerin İstihdam Politikası Olarak

Değerlendirilmesi

Türkiye’de işsizliği azaltıcı tedbirlerin alınması, planlı dönemlerle

birlikte başlar. Konuya küçük işletmeler açısından baktığımızda, uzun yıllar

küçük işletmelerin ekonomik gelişmeye ve istihdama katkılarıyla ilgili olarak

bir yaklaşımın ülkemizde mevcut olmadığı görülebilir. Planlı dönemde de

küçük işletmelerin teşviği ile ilgili alınan öneri ve önlemler uygulama imkanı

bulamamış, istihdam politikaları içinde sık sık tekrarlanan bir slogandan öteye

gidememiştir. Özellikle son iki planda, küçük işletmelerin kalkınma

stratejilerinde ve istihdam politikalarında, nispeten ağırlıklı bir yer kazandığı

gözlemlenmektedir (Savaşır, 1999:85).

Ne var ki; bu strateji ve politikalar, çok sayıda bakanlık ve kuruluşun

sorumluluğuna dağıtılmıştır. Bu politikalar kısmen 1980’lerde Devlet

Bakanlığı’nın geliştirmeye çalıştığı istihdam politikaları içinde, kısmen Sanayi

Bakanlığı bünyesinde kurulu Genel Müdürlüklerle, eğitimle ilgili taraflar Milli

Eğitim Bakanlığı yoluyla, bazen de İŞ-KUR yardımıyla gerçekleştirilen

dağınık programlara dayanmaktadır. Ayrıca meslek kuruluşları konuya

birbirinden bağımsız ve parçalı bir biçimde yaklaşmışlardır (Ekin, 1996;

aktaran; Savaşır, 1999:85).

İstihdam politikası araçları içinde en önemli yeri, küçük işletmelerin

yenilerinin kurulması, mevcut olanlarının korunup, geliştirilmesi almaktadır.

Bu ancak, küçük işletmelerin üzerindeki tüm bürokratik işlemler ile vergi

yükünün asgari seviyeye indirilmesiyle gerçekleştirilebilir. Burada, istihdam

ortamının yaratılması ve geliştirilmesi bakımından gerekli mevzuatın

çıkarılması, küçük işletmelerin tabi olduğu mevzuatın basitleştirilmesi ve

Page 99: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

istihdamı güçleştiren mevzuatın da değiştirilmesi gerekmektedir. Aynı

zamanda, İstihdamı Geliştirme Yüksek Koordinasyon Kurulu, Çalışma Genel

Müdürlüğü ve KOSGEB gibi kuruluşlar vasıtasıyla istihdamın geliştirilmesi,

işsizlik sorununa çözüm yollarının bulunması, küçük işletmelerin korunup

geliştirilerek büyümesi ve bu konularda koordinasyon sağlanması

amaçlanmıştır ( DPT; Aktaran; Savaşır, 1999:99).

1963 yılından sonra iş başında bulunan hükümetlerin programlarında,

istihdamın arttırılmasına ve küçük işletmelerin güçlendirilmesine yer

verilmiştir. Son olarak Sekizinci Beş Yılık Kalkınma Planı’nın işgücü

piyasasına ilişkin komisyon raporunda; küçük işletmelerin istihdam yaratma

özellikleri açısından teşvik edilmeleri gerektiği belirtilmiştir. AB pazarına

hakim olan işletme türünün KOBİ olduğu ve bu tür işletmelere büyük önem

verildiği dikkate alınırsa, bu konuya Türkiye’nin daha fazla önem vermesi ve

bunun için çaba harcaması gerekmektedir. Küçük işletmelerin bir ülkedeki

sosyal dengenin ve sistemin güvencesi olarak, demokrasinin, serbest piyasa

ekonomisinin ve hür teşebbüsün vazgeçilmez unsuru olduğu ifade edilmiştir.

Aktif işgücü politikalarının başlıca amacının istihdam edilebilirliği artırmak

olduğu belirtilmiş ve küçük işletmelere de bir aktif işgücü politikası olarak

bakılmıştır (DPT, 2001:47).

Sonuç olarak Türkiye’de planlı kalkınma dönemi boyunca, küçük

işletmelerin istihdam yaratmadaki önemleri kavranmış ve az da olsa bu

özelliği geliştirmek için bazı faaliyetlerde bulunulmuştur. Ancak bu

işletmelerin yarattığı sorunlu istihdam boyutuna gerek hükümet

programlarında gerekse kalkınma planlarında hiç değinilmemiştir. İncelenen

kalkınma planlarında küçük işletme ve enformel istihdam kavramlarının iç içe

geçmişliği göz ardı edilerek, bu kavramların ilişkilendirilmediği rahatlıkla

gözlemlenebilir. En azından ILO’nun 189 sayılı (Küçük işletmelerde kaliteli

işlerin geliştirilmesine ilişkin) tavsiye kararında yer alan önerilerin kalkınma

planlarına alınmasıyla bu konuda önemli bir adım atılmış olacaktır.

Page 100: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Gelişmekte Olan Ülkelerde ve Türkiye’de Küçük İşletmelerin

İstihdam Yapısının Yarattığı Sosyal Politika Sorunları ve

Öneriler

Gelişmekte olan ülkelerde ve Türkiye’de küçük işletmeler istihdam

yaratan birimler olarak dikkat çekmektedirler. Buna rağmen yarattıkları

istihdamın bünyesinde çeşitli sorunlar barındırdığı ve bu sorunlara çözüm

önerileri getirilmesi gerektiği gözden kaçmaktadır. Bütün bu sebeplerden

dolayı küçük işletmelerin istihdam yapısının yarattığı sosyal politika sorunları

ve bunlara ilişkin öneriler eleştirel bir bakış açısıyla incelenmiştir.

1.1.23 Gelişmekte Olan Ülkelerde ve Türkiye’de Küçük İşletmelerin İstihdam Yapısının Yarattığı Sosyal Politika Sorunları

Bu bölümde gelişmekte olan ülkelerde ve Türkiye’deki küçük

işletmelerin istihdam yapısının yarattığı sosyal politika sorunlarıyla ilgili olarak

bir durum saptaması yapılmaya çalışılmıştır. Küçük işletmelerin istihdam

yapısının enformel sektörle iç içe geçmesi yüzünden bu sektörde istihdamla

ilgili karşılaşılan sorunlar küçük işletmelere de yansımıştır. Bu sorunlar içinde

çalışma ekonomisi bilimi açısından önem arz edenleri incelenmiştir. Bunlar;

sosyal güvenlikle, işçi sağlığı ve iş güvenliğiyle, sendikalaşmayla, eğitim ve

mesleki eğitimle ve ücretle ilgilidir.

1.1.23.1 Sosyal Güvenlikle İlgili Sorunlar

a) Gelişmekte Olan Ülkelerde Sosyal Güvenliğin Yapısı ve Sorunları

Gelişmekte olan ülkelerde sosyal güvenlik iki kısımdan oluşmaktadır.

Bunlardan ilki, sosyal sigorta, ikincisi ise sosyal yardım sistemidir. Sosyal

sigorta kişilere 9 riske (sağlık, hastalık, işsizlik, kaza, yaşlılık, aile ve

hamilelilik, vb..) karşı yardım sağlayan primli bir yapıya sahipken; sosyal

Page 101: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

yardım ise, sadece düşük gelirli kesimlere yardım sağlayan vergi temelli bir

uygulamadır.

Dünyadaki işçilerin sadece %20’si sosyal güvenlik yardımlarından

yararlanmaktadır (Jenkıs, 1993; aktaran; Ginkeen, 1996:1). Bazı durumlarda

bu oran daha da düşmektedir. Aşağı Sahra Afrika’sında ve Güney Asya’da

formel sosyal güvenliğin kişisel kapsamının, çalışan nüfusun yalnızca %5 ve

%10’u arasında olduğu tahmin edilmektedir. Hindistan’da 1990’ların

ortasında nüfusun %10’dan daha az bir oranı sosyal güvenlik çerçevesi

tarafından kapsanırken, 1980’lerde ise bu oran %13’lerdedir. Latin

Amerika’da ise bu oran, %10-%80 arasındadır. Güneydoğu Asya’da ise,

%10-%100 arasında değişen bir kapsanma mevcuttur. Burada %10

Kamboçya, %100 ise Güney Kore’dir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde

sosyal güvenliğin kapsamı daralmaktadır. Bunun başlıca nedeni olarak,

ekonomik büyümenin düşük olmasına karşın işçilerin sayısının artması ve

bundan dolayı, bu işçilerin enformel ekonomide çalışmaları gösterilmektedir

(ILO, 2002:55).

Bir çok gelişmekte olan ülkede mevcut sosyal sigorta sistemi oldukça

sınırlıdır ve sadece düzenli işçilere ulaşmaktadır. Sosyal yardım programları

ise, sadece özel grupların ihtiyacı içindir. Bir başka deyişle, geçici, mevsimlik

ve aile işçisi olarak çalışan çoğu işçi sosyal güvenlikten hariç tutulmaktadır.

Bu grupların hariç tutulmasının başlıca sebebi olarak ise yardımlardan

yararlanmak için uygun özellikleri taşımamaları gösterilmektedir (Ginkeen,

1996:8).

Formel ve enformel sektörde çalışan işçilerin sosyal güvenliğe düşük

düzeyde kaynak ayırma kapasiteleri vardır. Formel sektörde çalışanların

sosyal sigorta için kaynak ayırma kapasiteleri, toplam ödemelerin yaklaşık

olarak %20’sine veya daha fazlasına denk gelmektedir. Formel sektörde

işçiler bu katkıları işverenlerle paylaşmaktadırlar. Kendi hesabına çalışanlar

Page 102: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

ise, kendileri bütün katkıları ödeyecek kapasitede olmamalarına rağmen

böyle bir yükümlülük altına sokulmaktadırlar. Enformel ekonominin düzensiz

yapısı, onu sosyal sigorta için bir gelir kaynağı olarak güvenilmez hale

getirmektedir. Bundan dolayı da enformel işçilerin sosyal korunmalarında

ekonomik sınırlılıklar mevcuttur (Ginkeen, 1996).

b) Türkiye’de Sosyal Güvenliğin Yapısı ve Sorunları

Ülkemizde sosyal güvenlik sosyal sigorta kurumları tarafından

sağlanmaktadır. Hizmet sözleşmesine bağlı olarak çalışanlara Sosyal

Sigortalar Kurumu (SSK), kendi nam ve hesabına çalışanlara (BAĞ-KUR),

kamu kurumlarında devlet memuru olarak çalışanlara Emekli Sandığı (ES),

sosyal güvence sağlamaktadır. Daha öncede belirtildiği gibi, DİE’nin 2002 yılı

III. Dönem Hane Halkı İşgücü Anketi sonuçlarına göre; istihdam edilenlerin %

25.8'i Sosyal Sigortalar Kurumu'na, % 9.1'i Emekli Sandığı'na, %12.2'si ise

BAĞ-KUR'a kayıtlı olarak çalışmaktadır. İstihdam edilenlerin, Türkiye

genelinde % 52.9'u, kentsel yerlerde % 34.8'i, kırsal yerlerde ise % 73.5'i

herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı olmadan çalışmaktadır.

Herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı olmadan çalışanların

%58.7'sini ise erkekler oluşturmaktadır. Türkiye genelinde herhangi bir sosyal

güvenlik kuruluşuna kayıtlı olmadan çalışan 11 milyon 485 bin kişinin %65.1'i

kentsel yerlerde, %34.8’i ise kırsal yerlerdedir. Bu durum enformel

istihdamın yaygınlığına bir ölçüt oluşturmaktadır

(http://www.die.gov.tr/turkish/sonist/isgucu/21102.htm.).

Türkiye’deki küçük işletmelerde çalışanların sosyal güvenlikten

kaynaklanan sorunlarını daha iyi anlamak için, BAĞ-KUR ve SSK’nın yapısı

ve sorunları ayrı ayrı incelenmiştir.

ba) Kendi Hesabına Çalışanlar ve BAĞ-KUR

Page 103: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Toplumun diğer kesimlerine göre farklı gelir yelpazesine sahip olan

küçük işletme sahiplerinin sosyal güvenliklerinin organizasyonu ve

standartizasyonu oldukça zordur. Bundan dolayı ülkemizde çok sayıda küçük

işletme sahibi, BAĞ-KUR kapsamında yer almamaktadır (Ürer, 1987:125).

Kapsam yönünden bu kadar kaçağın olması, bir yandan BAĞ-KUR’un verdiği

hizmetleri aksatmakta, diğer taraftan da bir çok kişinin sosyal güvenlikten

faydalanamamasına sebep olmaktadır. Ülkemizde BAĞ-KUR sigortalıları

primlerinin tamamını kendileri ödemek zorundadırlar. Gelişmiş ülkelerdeki,

devlet katkısının ülkemizde olmayışı, oldukça derin bir şekilde

hissedilmektedir.

BAĞ-KUR üyelerine, aktif oldukları dönemde beklenen hizmeti

veremediği gibi, üyeler emekli olduklarında da iyi bir hizmet

alamamaktadırlar. BAĞ-KUR, çizdiği bu tablo ile güven veren bir kurum

özelliğine sahip değildir. Bu nedenle de kapsam içindeki bir çok kişi konuya

duyarsız kalmaktadır. Ayrıca kişilerin yeterli bilinç ve bilgi düzeyine sahip

olmamaları da, buna sebep olarak gösterilebilir (TESK, 1993:189).

bb) Küçük İşletmelerde İstihdam Edilen İşçiler ve SSK

Ülkemizde, enformel istihdamın yaygınlığı nedeniyle sosyal güvenliğin

kapsamı daralmaktadır. Kaçak olarak çalışanların yoğun bir şekilde istihdam

edildiği yerlerin başında küçük işletmeler gelmektedir. Küçük işletme

sahipleri, genellikle miktar olarak kendilerine oldukça ağır gelen prim, fon

veya vergilerlerden kurtulmak için, en kolay yol olan kaçak işçi çalıştırmayı

seçmektedirler.

Küçük işletmelerde işçilerin kaçak olarak çalıştırılmaları sorunu üç

şekilde ortaya çıkmaktadır. Bunlardan ilki; küçük işletmelerde çalışanlar

hiçbir şekilde kuruma bildirilmemekte ve primleri ödenmemektedir. İkinci

Page 104: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

olarak ise, kuruma bildirilenlerin çalıştıkları gün sayısı az gösterilmekte ve az

miktarda prim ödenmektedir. Üçüncü ve son olarak da, küçük işletmelerde

çalışan sigortalıların primleri, gerçekte ücretleri daha yüksek olsa bile asgari

ücret üzerinden ödenmektedir (Oktar, 1994:22; Dilik, 1992:38).

Genel olarak Türkiye’deki küçük işletmelerin sosyal güvenlikle ilgili

sorunları değerlendirildiğinde karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır;

Türkiye’de işçi ve işveren üzerindeki istihdamla ilgili mali yüklerin

yüksekliği, ücretten yapılan kesintileri adeta bir istihdam vergisine

dönüştürmüştür. Özellikle bu mali yüklerin etkisi küçük işletmelerde kendini

daha da fazla hissettirmektedir. Devletin sosyal güvenliğe katkısının

bulunmaması işçilik maliyetlerini arttıran en önemli faktördür. Kişilerin sosyal

güvenlik sisteminin boşluklarından yararlanarak, kayıt dışı çalıştıkları da

görülmektedir. Bunun en bariz örneği olarak, SSK’da çıkarılan borçlanma

yasaları ya da isteğe bağlı sigorta uygulaması gösterilebilir. Kişilerin sosyal

güvenlik hizmetlerine ve kamu harcamalarına bakış açılarının olumsuzluğu,

SSK’nın ve BAĞ-KUR’un örgüt yapısı ve cezaların caydırıcı olmaması da

kayıt dışı çalışmayı arttıran faktörler olarak karşımıza çıkmaktadır

(Karadeniz, 1999:245).

1.1.23.2 İşçi Sağlığı Ve Güvenliğiyle İlgili Sorunlar

a) Gelişmekte Olan Ülkelerde İşçi Sağlığı ve Güvenliğiyle İlgili

Sorunlar

Küçük işletmelerde çalışanların çoğu, temel güvenlik ve sağlık

problemlerinden sıkıntı çekmektedir. Gürültü, düşük ışık düzeyi, havanın

aniden değişmesi, makinaları kullanırken karşı karşıya kalınan riskler ve

bunlar sonucu meydana gelen hastalıklar önemlidir (Ginkeen, 1996:13-14).

Bunların başlıca sebebi ise, bu birimlerdeki düşük teknoloji düzeyi, düşük

vasıf düzeyi, düşük verimlilik, düzensiz istihdam ilişkileri ve yatırım

kapasitesinin eksikliğidir (ILO, 2002:66).

Page 105: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

İşçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri işverene mali olarak yük getirse de

temelde, iş kazası ya da meslek hastalığı gerçekleştiği takdirde, işletmenin

ve işçinin katlanmak zorunda kalacağı maddi ve manevi bedeller daha ağır

olmaktadır. Tüm bunlara rağmen, küçük işletmelerde işçi sağlığı ve iş

güvenliğine ilişkin alınan önlemlerin büyük işletmelere oranla daha düşük

düzeyde olduğu bilinmektedir.

b) Türkiye’deki Durum

Türkiye’de iş kazaları ve meslek hastalıkları çok sık görülmektedir.

Aşağıdaki tablolarda da bu durum rahatlıkla gözlemlenebilir. Bu tablolardaki

veriler aslında tam anlamıyla küçük işletmelerde yaşanan iş kazaları ve

meslek hastalıklarını yansıtmamaktadır. Çünkü; küçük işletmelerde kayıtdışı

çalışmanın yaygınlığı dolayısıyla işçiler SSK kayıtlarında görülmemektedir.

Bu da, verilen tüm rakamların gerçekte çok daha fazla olduğu düşüncesini

doğurmaktadır. Bunun yanısıra küçük işletmelerde küçük iş kazalarının

kayıtlara geçirilmediği bilinmektedir. Ayrıca, küçük işletmelerdeki işçilerin

eğitim durumu, yaşı, cinsiyeti, işverenin konuya karşı düşük düzeydeki

duyarlılığı da oranların yüksekliğini etkileyen faktörlerdendir.

TABLO 3

İş Kazalarının Geçici

İş Göremezlik Sürelerin

Göre Dağılımı Geçici İşgöremezlik Süreleri ( Gün )

2001

0 2.054 1 – 3 5.766 4 – 7 17.522

8 – 15 21.318 16 – 30 12.083 31 – 90 9.885 91 –180 2.342

181 – 364 1.010 365 + 387

Page 106: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Toplam 72.367 Geçici İş Gör.Sür.Toplamı 1.831.686

Yatakta 47.709 Ayakta 1.783.977

Kaynak: http://www.die.gov.tr/turkish/sonist/isgucu/121102.htm.

TABLO 4

Meslek Hastalıklarının

Geçici İşgöremezlik Sürelerine

Göre Dağılımı Geçici İşgöremezlik Süreleri ( Gün)

2001

0 417 1 – 3 15 4 – 7 40

8 – 15 140 16 – 30 83 31 – 90 128 91 –180 40

181 – 364 18 365 + 2

Toplam 883 Geçici İş Gör.Sür. Toplamı 20.816

Yatakta 5.055 Ayakta 15.761

Kaynak: http://www.die.gov.tr/turkish/sonist/isgucu/121102.htm.

Ülkemizde 4857 sayılı İş Kanunu’nun 80. Maddesine göre,

işletmelerde sağlık ve güvenlik çalışmaları yapmak üzere işçi sağlığı ve

güvenliği kurulları kurulması öngörülmüştür. 50 işçi çalıştıran ve 6 aydan

fazla sürekli işlerin yapıldığı işletmelerde her işveren bu kurulları kurmakla

yükümlüdür. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü’nün 91. maddesine yollama

yapılarak çıkarılan işyeri hekimi çalışma şartları ve görev ve yetkileri

hakkındaki yönetmeliğe göre ise en az 50 işçi çalıştıran işletmelerin ortaklaşa

bir birim kuracakları belirtilmiştir. Ancak ülkemizde bütün bu düzenlemelere

karşın, özellikle küçük işletmelerde işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından

koşulların yetersiz olduğu açıktır. Bu konuyu etkileyen başlıca unsurlar olarak

ise; muafiyetlerin varlığı ve iş teftişinin yetersizliği belirtilebilir (Ekin, 1994:57).

Page 107: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Aynı zamanda küçük işletme sahiplerinin, iş güvenliği ve işçi sağlığı

tedbirleri açısından mevcut durumu tespit etmek, eksiklikleri belirlemek ve

gerekli tedbirleri almak için iş güvenliği danışmanlarından veya bu konuda

uzmanlaşmış İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Merkezi’nden (İSGÜM)

yararlanmayı tercih etmedikleri ve bu kurumlardan haberdar bile olmadıkları

gözlemlenebilir. Ayrıca bu tip kurumlar da küçük işletme sahiplerine ulaşmak

için yeterli çaba sarf etmemektedirler.

1.1.23.3 Sendikalaşmayla İlgili Sorunlar

a) Gelişmekte Olan Ülkelerde Sendikalaşmayla İlgili Genel Sorunlar

Sendika hareketinin tarihi incelendiğinde, sendikaların kendi kendine

organize olan, gönüllülük esasına dayanan ve korumasız insanlar üzerinden

kurulan birlikler olduğu açıkça gözlemlenebilir. Amaç, hak ve sosyal koruma

sağlamaktır. Sendikacılığın gelişim süreci incelendiğinde, öncelikle büyük

işletmelere ve formel sektöre dayalı sendika modelini benimseyen

sendikacılık hareketinin belirli bir zaman aralığıyla büyük işletmelerden küçük

işletmelere kayacağı düşüncesinin hakim olduğu görülmüştür. Oysa küçük

işletmelerde toplu pazarlık ve çalışma yasalarının asgari seviyelerde

uygulanması sorunu sendikaları zora sokmuş; bunun bir sonucu olarak da

büyük işletmelerde uygulanan çalışma şartları, küçük işletmelere çok nadir

veya düşük standartlarda uygulanabilmiştir (Ekin, 1993:19).

Sendikacılık hareketinde, küçük işletmelerin öneminin gözden

kaçırılmasının başlıca nedeni, sendikacılığa büyük işletmelerin hakimiyeti

olarak gösterilmektedir. Gerçekten de sendikalaşma oranının işletme

büyüklüğüyle bağlantılı olduğu kabul edilmektedir. Örneğin, 1000 kişi

çalıştıran tek fabrikanın örgütlenmesinin, 25 kişi çalıştıran 40 işletmenin

örgütlenmesine göre çok daha kolay olduğu savunulmaktadır (TİSK,

1995:108).

Page 108: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Küçük işletmelerde ilişkilerin kişisel olması da sendikalaşma oranlarını

etkileyen bir başka faktördür. Sendika konusunda zaten olumsuz

düşüncelere sahip olan küçük işletme sahiplerinin açık muhalefeti olmasa

dahi, bu tür işletmelerin ülkenin her yerinde dağınık olarak faaliyet

göstermeleri, örgütlenmelerini güçleştirmektedir (Ekin, 1993:25).

Aynı zamanda küçük işletmelerde çalışanların örgütlenememesinin

başlıca sebebi olarak kayıtdışı çalıştırılan işçinin örgütlenmesini sağlamanın

kayıtlı işçilere göre daha zor olması gösterilmektedir. Formel sektördeki

sendikalar enformel sektörde ve küçük işletmelerde çalışan işçileri ne ölçüde

örgütlemekte, onların çalışma koşullarının iyileştirilmesi için herhangi bir çaba

harcamakta mıdırlar? Bu soruya olumlu cevap vermek zordur. Zaten

küreselleşme rüzgarları sonucu zayıflayan sendikalar kendi yapısal

durumlarını düzeltmeye yani sadece günü kurtarmaya çalışmaktadırlar.

Enformel sektörün formelleşmesi için herhangi bir çaba harcamadıkları için

dolayısıyla gelecekte üye olarak kaydedecekleri işçilerden de yoksun

kalmaktadırlar. Zaten kısıtlı olan kaynaklarını da enformel sektör işçileri için

ne ölçüde kullanabilecekleri bir başka soru işaretidir (ILO, 2001).

Enformel ekonomideki işçilerin genel özellikleri olarak; düzenli gruplar

tarafından temsil edilememeleri, toplu harekete katılamamaları, sendikaya

katılırlarsa işlerini kaybetme kaygısını taşımaları, enformel ekonomide

sendika kurmada yasal engellerle karşılaşmaları, genelde geçici işlerde

çalışmaları sayılabilir. Sendikalarında böyle özelliklere sahip işçileri üye

yapmaları oldukça zordur.

Fakat, enformel sektördeki çalışanlara yardım edebilmek ve onları

örgütleyebilmek için bazı mevcut sendikaların ve uluslararası örgütlerin

çabaları kayda değerdir. 1999’da ILO ve 2000 yılında ICFTU enformel ve

korumasız işçilere yardım için, sendikaları kuvvetlendirmek yönünden etkin

stratejiler geliştirmişlerdir. Bu kuruluşlar, enformel ekonomide gerek

Page 109: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

uluslararası sendika hareketi, gerekse ulusal düzeyde enformel işçilerin

organize olması konusuna adapte olmuşlardır (ILO, 2002:79).

b) Türkiye’deki Durum

Ülkemizde çalışma hayatını yakından ilgilendiren ve etkileyen

enformel ekonominin varlığı önemli bir sorundur. İşçi ve işveren

sendikacılığına kapalı olan bu düzen, endüstri ilişkileri sisteminin kurulmasını

önleyen bir unsurdur. Enformel ekonomide sigortalı olma imkanı dahi

bulamamış işçilerin varlığı dikkate alınırsa, Türk sendikalarının sayısal

bakımdan temsil yeteneğinin sınırlı olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu açıdan,

sendikaların küçük ölçekli işletmelerdeki sigortasız işçileri örgütlemek ve

onlara ulaşmak adına pek bir çaba gösterdikleri söylenemez. Ama burada

sigortasız işçileri örgütlemeye yönelik birkaç örneğin bulunduğunu da

belirtmekte yarar vardır. Bu örneklerin en kayda değerlerinden biri de DİSK’in

sigortasız işçilere yönelik faaliyetleridir9.

Fakat, DİSK’in sigortasız işçileri örgütlemeye ilişkin faaliyetlerinde

hedef kitle, sigortasız işçilerin yoğun olarak yer aldığı, örgütlemenin oldukça

zor olduğu küçük ölçekli işletmeler yerine, kolay örgütleme yapılan büyük

ölçekli işletmeler olmuştur. Örneğin DİSK’e bağlı Tekstil Sendikası “50’den az

işçi çalıştıran işyerlerindeki örgütlülüğün 20 işyerini geçmediğini” belirtmiştir.

Bununla birlikte, tüm zorluklara rağmen DİSK’in enformel istihdamın yoğun

olarak yaşandığı küçük ölçekli işletmeleri örgütlemek için sistemli bir çaba

göstermediği ve bu konuda yetersiz kaldığı ifade edilebilir.

Yinelemek gerekirse, Türkiye’de sendikalar küçük ölçekli

işletmelerdeki işgücünü örgütleme konusunda yetersizdir. Bu yetersizliğin

9 DİSK’in sigortasız işçilere yönelik faaliyetlerine ilişkin daha fazla bilgi için Fatma Ülkü

Selçuk’un (1999) “Enformel Sektörde İşçi Örgütleri” adlı A.Ü, S.B.E. yayınlanmamış yüksek lisans

tezine bakılabilir. s:161-168

Page 110: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

arkasında yatan etmenler arasında ilk olarak, iş güvencesi yoksunluğu ve

maliyet unsuru; ikinci olarak ise örgütlenmeye negatif etki yapan çeşitli yasal

engeller belirtilebilir. Büyük ölçekli işletmelerde bile yüzlerce işçiyi bir anda

işten çıkarabilen işverenler, küçük ölçekli işletmelerde daha da acımasız

olabilmektedir. Sendikalaşmanın önünün açılması için iş güvencesinin

sağlanması, büyük önem taşımaktadır. Geri teknolojiyle üretim yapan küçük

ölçekli işletmelerin rekabet gücü, büyüklere göre oldukça azdır.

Sendikalaşma sonucunda yasal hakların kullanılması ve ücret artışlarının

yapılması işveren açısından maliyetleri yukarı çekmekte, hedeflediği kar

oranına ulaşamayan işveren sonuçta, işletmesini kapatmak zorunda

kalmaktadır (Selçuk, 1999:169).

İkinci olarak ise, örgütlenmeye negatif etki yapan yasal engeller

çeşitlilik arz eder. Bu engellerden biri, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 4. Maddesi

ve 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanununu 2. Maddesine göre; “Üç kişinin

çalıştığı işyerlerinde” İş Kanunun hükümlerinin uygulanmamasıdır. Oysa bu

işletmelerin İş Kanunu kapsamı dışında bırakılmaları, sendikalaşmaları

açısından olduğu kadar, çalışma yaşamını da olumsuz etkileyen bir etmendir.

Gerçekten, devletin küçük işletmeleri İş Kanunları’ndan muaf tutarak

buradaki istihdamı düzenlemekten kaçındığı gözlemlenebilir. Türkiye’deki

küçük işletmelerde sendikalaşmanın önündeki bir başka engel ise; toplu

sözleşme yetkisi için sendikaya istihdamda çalışanların en az %10’unu ve

işletmede çalışanların yarıdan bir fazlasını üye yapma zorunluluğu getiren

barajdır (Ekin, 1993:27).

1.1.23.4 Eğitim ve Mesleki Eğitimle İlgili Sorunlar

a) Gelişmekte Olan Ülkelerde Eğitimle İlgi Sorunlar

Çok küçük ve küçük işletmelerde, geleneksel çıraklık çalışanlar için

oldukça önemli bir deneyim ve öğrenme şekli olarak tanımlanmaktadır. Aynı

zamanda da, işçiler bu kademeden geçerek, kendi işyerlerini açmada ilk

adımı atmış olmaktadırlar (ILO, 2002:102). Bu ortamda, ustanın becerileri

Page 111: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

çırağa aktarıldığından, eğitimin kalitesi tamamen, ustanın becerisine bağlıdır.

Enformel sektör heterojendir, çünkü eğitim ihtiyaçları bu alanda

farklılaşmaktadır. Özetle bu sektörde, yaşam boyunca öğrenilenler oldukça

önemlidir ve bu eğitimin objektif bir eğitim olmadığı rahatlıkla ifade edilebilir

(ILO, 2002:101; ILO, 1991:30).

b) Türkiye’deki Durum

Türkiye’de imalat sektöründeki küçük işletmelerde, çıraklık, ustalık,

ustabaşılık, teknisyenlik, mühendislik gibi farklı istihdam kategorileri

bulunmaktadır. Resmi uygulamalar ne olursa olsun, işletmelerdeki

uygulamalarda, çıraklıktan kalfalığa, kalfalıktan ustalığa, ustalıktan

ustabaşılığa terfide kullanılan kriterlerin net ve objektif olmadığı tespit

edilmiştir. Kıdem, sadakat, işe sahip çıkma, öğrenme, beceriklilik, akraba

yanında yetiştirme, işyeri sahibinin yokluğunda işi çekip çevirme, işyeri

sahibinin sözünü dinleme gibi ölçülmesi son derece zor kriterlere ve daha çok

işyeri sahibinin subjektif ölçülerine göre yükseltme yapılmaktadır. Yani çizilen

bu tablo karşısında, eğitim gibi objektif değerlendirmeler kullanılarak terfi ve

yükseltmenin yapılmadığı rahatlıkla gözlemlenebilir (Türkel, 1999:39).

Küçük işletmelerde işgücü hareketleri gözden geçirildiğinde, bunun

küçük işletmelerden orta işletmelere, orta işletmelerden ise büyük işletmelere

doğru bir akış içinde olduğu görülebilir. Bundan dolayıdır ki; küçük

işletmelerde vasıflı işgücü konusunda sıkıntı yaşanmaktadır. Küçük

işletmelerde alınan siparişlere göre farklı işler yapma mecburiyeti

olduğundan, çok yönlü vasıflara sahip elemanlara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu

işletmelerde ise genelde, düz ya da az vasıflı işgücü istihdam edildiği ve

işgücünün önemli bir kısmının ilkokul ve ortaokul mezunu olduğu

gözlemlenebilir (Türkel, 1999:37). Ülkemizde vasıflı eleman açığı, çırak-kalfa-

usta üçlüsünden, yüksek okul mezunlarına kadar geniş bir yelpazeyi kapsar.

Küçük işletmelerde bu sayılanlardan başka, vasıflı girişimci açığı da dikkat

çekmektedir (Savaşır, 1999:284).

Page 112: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Eğitim, bu işletmeler için, altından kalkınması zor bir maliyet unsuru

olarak algılanmakta ve buna bağlı olarak da profesyonel ve uzman

eğitimcilerden yararlanılmamaktadır. İş dışında eğitim imkanları ücretsiz

sağlanmış olsa bile eğitime harcanan zaman iş gücü kaybı olarak

değerlendirilmektedir. Küçük ve çok küçük işletmelerin yarısından fazlası

çalışanı için planlı bir eğitim faaliyeti yürütmemektedir ve genelde uygulanan

eğitim, iş başında eğitim şeklinde olmaktadır. Dışardan satın alınan eğitim

ise, yok denecek kadar azdır. Küçük ve çok küçük işletmelerde eğitim, belirli

bir aracın kullanılmasının öğrenilmesi ve bu konuda elde edilen becerinin iş-

başında pekiştirilerek kullanılması biçiminde algılanmaktadır. Bu anlayışa

göre verilen eğitim genellikle işletme sahiplerinin bizzat kendisi veya onun

belirlediği deneyimli ustalar tarafından verilmektedir. (Türkel, 1999:48)

Bu durum Savaşır tarafından küçük işletmelerin personel

istihdamında, okul eğitiminden çok piyasa eğitimine ağırlık verdikleri şeklinde

yorumlanmıştır. Personel seçiminde, işletmelerin %80’i piyasa eğitimi ve

tecrübesine öncelik verirken, %20’si okul eğitimini tercih ettiğini de eklemiştir.

Bu durum, eğitim birimleriyle üretim birimleri arasındaki kopukluğu ve arz ile

talebin vasıf ihtiyacı açısından uyumlu olmadığını göstermektedir (Savaşır,

1999:288).

Mesleki ve teknik okulların eksikliklerini gidermek amacıyla çıkarılan

Çıraklık ve Meslek Eğitim Kanunu’nun, küçük işletmelerin çırak ve kalfa

ihtiyaçlarını büyük bir ölçüde karşılayacağı düşünülmüştür. Fakat, bu durum

beklenen gibi olmamış ve bundan dolayı, enformel çıraklık kavramı ön plana

çıkmıştır. Bu statü şekline özellikle imalat sektöründeki küçük işletmelerde

yaygınlıkla rastlanmaktadır.

1.1.23.5 Ücretle İlgili Sorunlar

a) Gelişmekte Olan Ülkelerde Ücretle İlgili Genel Sorunlar

Page 113: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Büyük ve küçük ölçekli işletmeler ücret ve ücret dışı ödemeler

açısından karşılaştırıldığında karşımıza küçük işletmelerin formel

düzenlemelerden kaçma eğilimleri yüzünden açık bir orantısızlık çıkmaktadır.

Küçük işletmelerde ödenen ücretler genelde asgari ücret olmasa dahi asgari

ücret gibi gösterilmektedir ve ücret dışı ödemelerden ise, maliyet nedeniyle

kaçınılmaktadır. Burada ücret dışı ödemelerle ikramiye, yol parası, yemek

gibi ödemelere atıf yapılmaktadır.

Küçük işletmelerde ücret skalasının ülkelere, işletmenin büyüklüğüne,

bulunduğu sektöre göre farklılıklar gösterdiği bilinmektedir (Aldemir; Ataol,

1986:179). Küçük işletmelerde istihdam edilen işçilerin ücretleri, diğer

ölçekteki işletmelere oranla daha düşüktür. Büyük işletmeler, sahip oldukları

üretim, pazarlama, finansman, teknoloji gibi konulardaki avantajlarını

verimlilik ve karlılığı artırmak yönünde kullanmakta ve bunun da bir kısmını

işçilere yönelterek yüksek ücret ödemektedirler. Büyük işletmelerde, sigorta,

konut gibi kurumsal yardımlaşmalar daha yaygındır. Küçük işletmelerde

ücretlerin düşük olmasının nedenlerinden biri de, sendikalaşmanın bu

işletmelerde yaygın olmaması ve ücret konusunda çalışanların pazarlık

gücüne sahip olmamasıdır. Özetle; örgütlenmenin olmadığı bu işletmelerde,

vasıf düşüklüğü ve işçi devrinin yüksekliği nedeniyle, ücretler asgari ücretin

biraz üzerinde seyretmektedir (Ekin, 1993:60).

b) Türkiye’deki Durum

Türkiye’de imalat sanayiinde küçük ölçekli işletmelerde ücretler, büyük

ölçekli işletmelere kıyasla oldukça düşüktür. Bu durum Köse, Öncü, Kişoğlu

ve Çakar’ın TMMOB için yaptığı “Anadolu Sanayisi” raporunun Denizli,

Gaziantep, Konya ve Edirne’yi ele alan araştırmasında şöyle ifade edilmiştir;

“Hemen her işletme ölçeğindeki reel ücretlerin, daha büyük ölçekteki ücret

düzeyiyle karşılaştırıldığında daha düşük olduğu gözlemlenmiştir. Başka bir

deyişle, işletme ölçeği arttıkça reel ücret düzeyi de artmıştır. Bu açıdan,

küçük işletmelerde ki ortalama reel ücret düzeyinin, büyük işletmelerdekinin

Page 114: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

yaklaşık %20’si düzeyinde olduğu, 1980 ve 1994 yılı kıyaslandığında bu

göreli farkın korunduğu ortaya çıkmıştır” (Köse; Öncü; 1998:134-158).

Ücret genelde işverenler tarafından kesinti yapılması en kolay olan

maliyet unsuru olarak görülmektedir; fakat bu durumun emek yoğun olan

küçük ölçekli işletmelerde rekabet avantajı sağlamada başlıca araç

olmasından dolayı daha ön plana çıktığı gözlemlenebilir. Ücret, işçi kesimi

için net ücret olarak algılanırken, işveren açısından ise işgücü maliyetini

oluşturan tüm ayni ve nakdi ödemeler anlamına gelmektedir. Türkiye’de

işverenler çalışma karşılığı olmaksızın yapılan ödemelerin işgücü maliyetinin

yaklaşık 2/3’üne karşılık geldiğini savunmaktadırlar. Aynı durum asgari ücret

için de geçerlidir. Asgari ücret üzerindeki vergi yükü ve büyük miktarlardaki

sigorta ödemeleri ücreti olumsuz etkilemektedir. Ücret üzerindeki bu maliyet

yükü, işçilerin kaçak çalıştırılmasına ve bordrolarda ücretlerin düşük

gösterilmesine neden olmaktadır (Yüksel, 1995:49). Ücretlerden oluşan

işgücü maliyeleri konusunda hem işçi hem de işveren tarafının farklı görüşleri

vardır. Fakat her iki kesimde bu maliyetin çok yüksek olduğu konusunda

birleşmektedirler.

1.1.24 Gelişmekte Olan Ülkelerde Küçük İşletmelerin İstihdam Yapısının Yarattığı Sosyal Politika Sorunlarıyla İlgili Öneriler

Gelişmekte olan ülkelerde küçük işletmelerin istihdam yapısının

yarattığı sosyal politika sorunları incelendikten sonra bu sorunlarla ilgili

geliştirilen çözüm önerilerine yer verilmiştir. Dördüncü bölümde yer alan

öneriler ise; gelişmekte olan ülkelerde uygulanabilecek en etkili sosyal

korumacı politikalar olarak düşünülmüş ve eleştirel bir bakış açısıyla

incelenmiştir.

1.1.24.1 Sosyal Güvenlikle İlgili Öneriler

Page 115: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Enformel sektörde sosyal güvenlik, hem insan hakları standartlarını

hem de işgücünün üretkenliğini artıracağı için göz önünde tutulması gereken

önemli bir kavramdır. Sosyal güvenliğin küçük işletmelerde yaygınlaştırılması

için şunlar önerilmektedir:

a) Gelişmekte olan ülkelerde sosyal güvenlik sistemi, tümüyle formel

sektöre yönelik olarak düzenlenmiştir. Bu açıdan, enformel sektörün özgül

durumu dikkate alınarak, bağımsız ve iyi tasarlanmış yeni bir sosyal güvenlik

sistemine gereksinim vardır. Bu sistemde, esnek politikalarla farklı işçilere

farklı sosyal güvenlik politikaları uygulanması tasarlanmalı ve sosyal

güvenliğin tüm taraflarının sosyal güvenliğe entegre edilmesine çalışılmalıdır

(Ginkeen, 1996:12). Gelişmekte olan ülkeler için, bu ifade edilenlerin

uygulanmasına, aile işçiliği, yevmiyeli ve geçici işçilik gibi enformel

faaliyetlerden düzenli gelir elde edenlerin, formel sosyal güvenlik

kurumlarının dışında tutulması sorununun göz önüne alınması ve bu özel

grupları kapsayıcı programlar uygulanmasıyla başlanabilir.

b) Genel olarak enformel sektörün, özel olarak ise küçük

işletmelerdeki çalışma ilişkilerinin şimdiye kadar ihmal edilmesinde büyük rol

oynayan hükümetlerin, sivil toplum örgütlerinin, kooperatiflerin, sendikaların,

işveren örgütlerinin, özel fonların ve uluslararası kuruluşların artık dikkatlerini

bu konuya yoğunlaştırmaları gerekmektedir. Özellikle enformel sektörün

desteklenmesi ve formelleştirilmesinde en büyük rolü hükümetler

oynayacaktır. Hükümetler, kalkınma planları ve diğer politikalarının enformel

sektörde sosyal korumayı sağlayacak şekilde bir içeriğe sahip olmalarını

temin etmelidirler. Hatta bu konuyla ilgili, daha aktif destekleme politikaları

uygulamalıdırlar (ILO, 1991:17). Bu tür aktif destekleme politikaları ikiye

ayrılabilir; bunlardan ilki, enformel sektörde sosyal güvenlik sisteminin

finansmanın çalışanların gönüllü katkıları yani mikro sigorta kurumları

tarafından karşılanmasıdır. Burada mevcut sistemin dışında kalanlar

örneğin, ev eksenli işçiler için mikro sigorta uygulamaları incelenebilir. Bu

süreçte, devlet, sosyal güvenliğin mikro sigorta kurumları tarafından

Page 116: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

sağlanmasını teşvik etmeli; sonraki aşamada ise, bu kurumların faaliyetleri ve

dolayısıyla üyeleri kayıt altına alınmalıdır. İkincisi ise, enformel sektörde

sosyal güvenlik sisteminin finansmanının devletin desteklediği fonlarla

gerçekleştirilmesidir. Bu yöntemde ise devlet sanayi sektörü içinden pilot

sanayiler seçmeli ve bu sanayilerin çıktıları üzerine vergi koyarak ulusal

düzeyde bir fon oluşturmalıdır. Bu seçilen pilot sektörde oluşturulan fonlarla

çalışanlara sosyal güvenlik sağlanabilir (Ginkeen, 1996:8; ILO:2002:61;

Güzel; Okur, 1996; aktaran; Lordoğlu; Özar, 1998:20).

c) Bir çok gelişmekte olan ülkede sosyal yardım programları

uygulanmaktadır. Bu programlar, sosyal sigortalarca korunmayan herhangi

bir sosyal politika veya istihdam politikasının ulaşmadığı insanları kapsamayı

amaçlamaktadır. Sosyal yardım programlarının karşılaştığı başlıca sorun,

karmaşık yönetim maliyetleridir. Bu durum karşısında önerilecek başlıca

çözüm fazla maliyetli olmayan kategori bazlı yardımlardır, eğer insanların

kategori edilmesi dar bir kapsamda tutulursa bu gerçekleştirilebilir. Örneğin,

katılımsız bir nakit transferi olan yaşlılık aylığı programıyla emeklilikleri için

birikim yapmamış yaşlı enformel sektör işçileri desteklenebilir (ILO, 2002:64).

d) Sosyal güvenlik kurumlarının özellikle finansal ve yönetimsel olarak

kapasitesi kuvvetlendirilmelidir.

e) Enformel sektörün formelleşmesine katkıda bulunabilecek en

önemli husus olarak ise; sosyal sigorta sisteminde uygulanan prim oranlarını

düşürülmesi, primlere devletin katkısının sağlanması ve devletle olan

ilişkilerinde bürokratik engellerin asgari düzeye indirilmesi gösterilebilir.

Sonuç itibariyle, bu öneriler uygulandığında formel sosyal güvenlik

sisteminin, daha küçük işletmelere yayılacağı ve böylece küçük işletme

sahibi işveren ve işçisinin kayıt altına alınarak kurallara uyumlarının

sağlanabileceğine inanılmaktadır.

Page 117: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

1.1.24.2 İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğiyle İlgili Öneriler

İşletmelerin, işçilerin işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda

bilgilendirilmeleriyle basit fakat pahalı olmayan sağlık ve güvenliği arttırıcı

önlemler alınarak risklerle karşılaşma oranları azaltılabilir. Çalışma ortamı

geliştirildiğinde işçilerin verimliliğinin de arttığı gözlemlenmiştir 10İşçi sağlığı

ve iş güvenliği konusunda eğitim en önemli faktörlerden biridir. Uygulanacak

çeşitli eğitim teknikleriyle ve düşük maliyetli önlemlerle kazalar önlenebilir.

Eğitim, enformel sektörde çalışma pratiklerinin geliştirilmesi ve bunların

farkına varılmasında başlıca araç olarak kullanılmaktadır. (ILO, 1991:41)

Güvenlik ve sağlık sorunlarının çözülmesinde ve özellikle kötü ve zayıf

koşullarda iş müfettişliğinin önemli rolü tekrar ön plana çıkmaktadır. Cezalar

caydırıcı nitelikte olmalı ve işçilerin verimliliklerini artırıcı, sağlık ve güvenlik

koşullarını geliştirici düzeyde olmalıdır. Burada iş müfettişleri ve özellikle de

sağlık müfettişlerine büyük rol düşmektedir (ILO, 2002:66) Enformel ekonomi

ulusal kayıtlara geçmediği için devlet, bu sektörle ilgili yeterli bilgi düzeyine

sahip değildir. Bunun için, enformel sektörde meydana gelen kazaların ve

hastalıkların tehlikeli koşullardan kaynaklandığını gösterebilecek istatistiki

çalışmalar yapılmalıdır. Bu konuda, ulusal ve yerel otoritelerin enformel

ekonomide sağlık ve güvenlik açısından karşılaşılan sorunlar hakkında yeterli

bilgiye sahip olmaları sağlanmalıdır (ILO, 2002:66).

1.1.24.3 Sendikalaşmayla İlgili Öneriler

Hem işçi hem de işveren organizasyonları kendi yapılarını,

politikalarını, örgütlenme stratejilerini ve enformel ekonomiyi ilgilendiren

10 Örneğin, Tanzanya Cumhuriyeti’nde çaydanlık yapan bir küçük firmaya, 100

dolarlık bir yatırımla havalandırma takılmış ve daha büyük pencereler yapılmıştır. Sonuçta,

çalışma koşulları iyileşen işçiler günde 450 çaydanlık yaparken bu sayı, günde 660

çaydanlığa çıkmıştır. Böylece günlük karları 200 doların üstüne çıkmıştır

(ILO,1999,http://www.ilo.org/public/english/employment/ent/sed/pub1/wp4. htm. ).

Page 118: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

temsili yapıyı gözden geçirmeli ve yeniden düşünmelidirler. Sendikaların

enformel işçilere ulaşmada yenilikçi stratejilere ihtiyaçları vardır. Enformel

sektörde çalışan işçiler için sendikalar özel hizmetler sağlamalıdırlar; bu

durumda özellikle mevcut sendikalara önemli bir rol düşmektedir.

Sendikaların, böyle işçiler için politika değişikliklerine ve kaynak

toplanmasına ihtiyacı vardır (ILO, 2002:83).

1.1.24.4 Eğitimle İlgili Öneriler

Küçük işletmelerde, işgücünün enformellikten çıkış yolu olarak eğitim

gösterilebilir. Bunun için de, işgücüne yatırım yapılmalı ve istihdam

edilebilirlikleri artırılmalıdır. Bu çalışanlar için, mesleki eğitimin yanısıra temel

eğitimin başlıca fonksiyonu ise enformel ekonomide daha fazla mobilite ve

yüksek gelir sağlamasıdır. Enformel sektörde çalışan işçilerin formel

eğitimden daha fazla yararlanabilmeleri için, formel eğitim sektöründe

uygulanan metotlar gözden geçirilmeli ve burada enformel sektördeki işçiler

ve işletmeleri hedefleyen özel kurslar verilmelidir. Bu tip eğitim metodlarının

tanıtılması ise, ayrı bir ihtiyaç olarak ön plana çıkmaktadır (ILO, 2002:103).

Küçük işletmelerde yeni teknolojilerin öğrenilmesi, burada çalışanların

vasıflarının geliştirilmesi için çalışanlara yönetim, beceri, sağlık ve güvenlik

konusunda eğitimler verilmelidir. Ayrıca, küçük işletmelerde enformel çıraklık

hükümet, özel sektör ve sivil toplum bazlı bir eğitimle desteklenmelidir.

Formel çıraklığa girişi teşvik edici daha çok öğenin bulunması sağlanmalıdır

(ILO, 1991:31; ILO, 2002:103).

1.1.24.5 Ücretle İlgili Öneriler

Ücret üzerindeki mali yüklerin hafifletilmesi ve kayıtdışılığın

önlenmesinde gelir vergisi ve sosyal sigorta primleri üzerine odaklanılmalıdır.

Ücret üzerindeki sosyal sigortalar primi temelli yüklerin ve bundan dolayı

ortaya çıkan kaçakların azaltılması için başlıca çözüm devletin bu primlere

Page 119: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

katkısının sağlanmasıdır. Böylece işverenler üzerindeki yükler hafifleyebilir.

Ayrıca, ücretin bordro üzerinde gerçek rakamda gösterilip gösterilmediğine

ilişkin denetimler artırılmalıdır.

1.1.25 Türkiye’deki Küçük işletmelerin İstihdam Yapısının Yarattığı Sosyal Politika Sorunlarına İlişkin Alan Araştırması11

Türkiye’de küçük işletmelerin istihdam yapısının yarattığı sorunlar

genellikle, enformel istihdamdan kaynaklanmaktadır. Bu durumun

uygulamadaki işleyişini gözlemleyerek daha realist sosyal korumacı

politikaların önerilebileceği düşünüldüğünden, OSTİM’de imalat sanayiinde

faaliyet gösteren küçük işletmeler üzerine bir alan araştırması yapılmıştır. Bu

alan araştırması imalat sektöründe faaliyet gösteren 5 küçük işletmeyi ve

onların çalışanları kapsamaktadır. Görüldüğü üzere araştırmanın kapsamı

oldukça dardır. Bu araştırmanın her ne kadar genelle ilişkin sağlıklı bir bilgi

vermeyeceği tahmin edilse de, uygulamadaki duruma ışık tutabileceği

düşünülmüştür.

İncelenen küçük işletmeler, gelişmekte olan ülkelerdeki geleneksel

sektörü yansıtan tipik örneklerdir. Bu birimlerde çalışanların gelir düzeyleri

oldukça düşüktür. Çalışma koşulları ise yeterince önlem alınmadığı ve özen

gösterilmediği için sağlıksız ve tehlikelidir. Bu ortamda çalışanlar, çeşitli iş

kazalarına ve meslek hastalıklarına maruz kalabilmektedirler. Çalışanlar

gerek çalışma ilişkilerinin düzenlemesinde, gerekse sosyal koruma

konusunda yetersiz bir bilgilenme düzeyine sahiptirler. Örgütlenme konusuna

ve sendikalara oldukça soğuk bakmakta ya da kendilerinin ulaşamayacakları

araçlar olarak görmektedirler. İşverenlerin çoğu, çıraklıktan yetişerek usta

olmuş ve daha sonra da belli bir sermaye elde ettikten sonra, kendi küçük

işletmelerini açmışlardır. Aslında bir katılımcı işverenin de söylediği gibi,

çıraklıktan yetişerek geldiklerinden yanlarında çalışan işçilerin ne gibi

11 Bu alan araştırmasına ilişkin görüşme soruları ek-1’de; görüşülen kişilere ait

bilgiler ve görüşme sonuçları ise ek-2’de yer almaktadır.

Page 120: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

zorluklar çektiklerini, en iyi onların anlamaları gerektiği halde, uygulamada bu

genelde böyle olmamakta; gerek vergi yükü, gerekse sosyal sigorta

primlerinin ağırlığı bahane edilerek çalışanlar, kayıt dışı olarak kötü

koşullarda çalıştırılmaktadır. Bu konuda hem devlete hem de dayanışma

eksikliği olan işverenlere büyük görevler düşmektedir.

Bu alan araştırması, küçük işletmelerde çalışma ilişkilerinin sorunlu bir

hal almasının başlıca sebebinin, kayıtdışı istihdam olduğunu göz önüne

sermek için yapılmıştır. Yapılan görüşmelerde, kayıt dışı işçi çalıştıran hiçbir

işveren, “Ben bu işçiyi kayıt dışı çalıştırıyorum, hatalıyım” diye itiraf

etmemektedir. Bu durum, işverenin çelişkili açıklamalarından ya da işçilerin

dolaylı ifadelerinden tespit edilebilmektedir. Örneğin, bir katılımcı yanında,

sigortasız işçi çalıştırmadığını söylediği halde, işçilerle yapılan mülakatlarda

kaçak olarak çalıştıkları saptanmıştır. Karşılaşılan farklı ve genelde

rastlanmayan bir durum ise, katılımcı bir işverenin işçisini kısa bir süre için

kaçak olarak çalıştırdığını ifade etmesi olmuştur. GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE VE TÜRKİYE’DE KÜÇÜK İŞLETMELERDE SOSYAL KORUMACI POLİTİKALARIN UYGULANMASI, ARAÇLARI VE ILO ÖRNEKLERİ

Küçük işletmelerde sosyal politikaların uygulanma gerekliliğinin başlıca

sebebi, enformel ilişkilerin bu birimler içindeki varlığıdır. Bu yüzden de

enformel sektöre uygulanan ve önerilen sosyal politikalarla küçük

işletmelerdeki çalışma ilişkilerine uygulanacak sosyal politikaların amaçları

çakışmaktadır.

Page 121: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

ILO’nun enformel sektörde durum tanımlaması yapan, enformel

sektörün desteklenmesini ya da bu sektördeki ikileme yönelik çözümler

üretilmesini savunan raporları mevcuttur. Bu raporlarda esas olarak,

sektördeki ikilemin tanımlamasından yola çıkılarak, sektörün verimliliği ve

sosyal korumanın arttırılarak formelleştirilmesine yönelik projeler “insana

yakışır iş hedefi” başlığıyla, sektörün tümüne hitap edecek şekilde

geliştirilmiştir. Halbuki bizim konumuz bu bütün içinde küçük ve belki de en

önemli halka olan küçük işletmelerdir. Yani bu çalışmanın anahtar noktası,

küçük işletmelerdeki enformel istihdamın formelleşmesi ya da formel sektörle

bütünleşmesini sağlayıcı sosyal politikaların uygulanabilirliğini ve başarısını

araştırmaktır.

ILO tarafından yaptırılan bir çalışmada da belirtildiği gibi, enformel

sektöre ilişkin politikalar geliştirilirken, mutlaka istihdam statüleri açısından

farklı etkilerin ortaya çıkacağı göz önünde bulundurulmalı ve işçilerin

çalıştıkları endüstri veya sektöre göre bir sınıflandırma yapılmalıdır (Chen,

v.d, 2001). Bu noktada karşımıza bunların yanı sıra önemli olan diğer yan

araçlar ve politikalar olduğunu da belirtilmek kaydıyla iki temel ve etkin araç

çıkmaktadır.

Bunlar;

- Küçük işletmelerde çalışma yaşamıyla ilgili yasal ve düzenleyici

çerçevenin oluşturulması,

- Küçük işletmelerde ve enformel sektörde kendi kendine yardım

örgütleri; kooperatifler, sivil toplum örgütleri, sendikalar yoluyla sektörün ana

sorunlarına çözüm aranmasıdır.

Page 122: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Diğer araçlar ise; enformel sektörde istatistiklerin yaygınlaştırılması,

genelde büyük işletmelere yönelik olan finansal hizmet, beceri eğitimi ve

teknoloji eğitiminin bu işletmeler için de geliştirilmesi, ulusal düzeyde işsizlik

ve enflasyona ilişkin makro ekonomik politikaların uygulanmasıdır. Burada

Tolentino (1995) küçük işletmelere etki eden politikaları şöyle ifade

etmektedir: bütün kalkınma politikaları, ticaret politikaları, para ve kredi

politikaları, mali politikalar, çalışma ilişkilerine ilişkin politikalar, ücret

politikası, çalışma kanunları, vasıf eğitim sistemi; düzenleyici ve denetleyici

politikaları eğitim ve öğrenim politikaları teknoloji politikaları (Tolentino,

1995). Görüldüğü üzere tüm politikaların küçük işletmeler açısından sonuçları

vardır. Bu çalışmada esas olarak çalışma yaşamıyla ilgili politikalar üzerinde

durulacaktır.

Küçük İşletmelerde Çalışma Yaşamıyla İlgili Yasal ve

Düzenleyici Çerçevenin Oluşturulması

Enformel sektör ulusal ekonomiyle bütünleştirildiğinde yani bu sektör

tanındığında ve kurumsal politik düzenleyici yapı içine alındığında; enformel

istihdam da yasal bir sorun olmaktan çıkar. Enformel sektörün ekonominin

tümüyle bütünleşmesi ancak, modern sektörde de aynı düşünceler ve

düzenlemelerin uygulanmasıyla gerçekleşebilir. Aslında bu sektörde

kanunlar, düzenlemeler ve kurumsal yapı yararlı olması için tasarlanmış olsa

da, sorunun bir kısmı modern sektör olarak nitelendirilen sektörde

bulunmaktadır Fakat aynı zamanda, bu yapılar enformel sektör için

ulaşılması imkansız ya da zararlı bir durum halini almaktadır (ILO, 1991:20).

Modern sektörde var olan bürokrasi ve hantal kurallar daha anlaşılabilir hale

getirilebilir. Enformel sektörün böylece daha kolay ulaşılabilecek bir mekan

olmaktan çıkması sağlanabilir (ILO, 1991:39).

Enformel sektörde korumanın arttırılması için, hukukun yararlarının

anlaşılması sağlanmalı ve bu yapının baskıcı, zorlayıcı görünümünün

değiştirilerek basitleştirilmesi gerekmektedir. Çünkü iş yaşamında ancak

Page 123: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

basitleştirilmiş kurallar ve prosedürler sayesinde, maliyetler düşebilir (ILO,

2002 :6). Bu açıdan değerlendirildiğinde, işgücünün maliyetinde etkili olan

temel faktörler, iş kanunları, kamu sektörü ücretleri, ücret kanunu, sosyal

güvenlik kanunları ve gelir vergisidir (Tolentino, 1995:15). Diğer bir faktör ise;

iyi yönetim anlayışının geliştirilmesidir. Çünkü enformel sektörde çalışan

işçiler ile bu sektörde bulunan işletmeler genelde, rüşvet ve bürokratik

prosedürlerin karmaşıklığıyla karşılaşmaktadırlar. Bu sebeplerden dolayı da,

doğrudan vergi ve sosyal sigorta primlerini ödemekten kaçınmaktadırlar (ILO,

2002:7).

Küçük işletmelerin yasallaşma sürecine girmeleri sonucu ortaya iki tip

maliyet çıkmaktadır. Bunlar;

- İşletmelerin kurulması ve işlemesine ilişkin düzenlemeler

-İşgücü maliyetleri ve işçilerin haklarının korunmasına ilişkin

düzenlemelerden kaynaklanan maliyetlerdir. Bu iki etkenin yarattığı

maliyetlerle işletmelerin ve işçilerin tamamen ya da kısmen kayıtdışına doğru

kaydığı rahatlıkla gözlemlenebilir.

1.1.26 İşletmelerin Kurulması ve İşlemesine İlişkin Düzenlemeler

Yasal işletmelerin kurulmasında farklı ülkelerin yasalarının değişik

kademeler içerdiği görülmektedir. Ülkeler arasında prosedürlerin

karmaşıklığı, denetim elemanlarının etkinliği ve düzenlemelerin mikro

işletmeler tarafından benimsenmesi açısından farklılıklar mevcuttur. Örneğin,

Bolivya’da, işletmelerin kayıt altına girerken 5 farklı aşamadan geçmeleri

gerekmektedir. Bu sayı Ekvator’da 59, Guatemala’da ise 37’dir. Bir çok

ülkede ise bu rakam 20 ve 30 arasındadır (Maldonado, 1995:6). Latin

Page 124: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Amerika ülkelerinde ise bir işletmenin kurulması, 15 ile 525 çalışma günü

almakta ve bunun maliyeti, yıllık karın %0.3 ve %160’ı arasında

değişmektedir (ILO, 2002:106).

Enformel işletmeler üretim faaliyetlerinde cezalardan sakınmaya

çalışırlar, çünkü bu cezalar toplam gelirlerinin %10-15’i arasındadır

(Maldanodo, 1995:5). Yasallaşmanın sağladığı avantajlardan biri de ceza

oranların çok düşük olmasıdır. Mesela, Orta Afrika Cumhuriyetinde araştırma

yapılan modern işletmelerin %50’si hiç ceza almamış, % 78’si daha hiç

kapatılmamış, %46’ sı tehdit edilmemiştir.

Küçük işletmeler yasal biçimde kurulma ve işleme safhalarında,

zaman ve maliyet engelleriyle karşılaştıklarından, yani kayıt altına alınmanın

maliyeti, az kaynak ve çok az karla işleyen bu işletmeler için başa çıkılmaz

bir engel haline geldiğinden enformel sektöre kaydıkları gözlemlenmektedir

(Maldanodo,1995:4). Özetle, yasaların karmaşıklığı ve uygulanmasındaki

zorluklar ortadan kaldırıldığında, enformelleşme eğilimi zayıflayacaktır.

1.1.27 İşgücü Maliyetleri ve İşçilerin Haklarının Korunmasına İlişkin Düzenlemeler

İş kanunları, kamu sektörü ücretleri, ücret kanunları, sosyal güvenlik

kanunları ve gelir vergisinden kaynaklanan yasal maliyetlerin yüksekliği

yatırım yapılmasını engellemekte ve işletmelerin enformelleşmesine neden

olmaktadır. Maldonado’un makalesinde belirtilen bir araştırmaya göre, vergi

maliyetleri yasal maliyetlerin sadece %5-22’si arasında hesaplanırken; işgücü

maliyetleri ve yönetimsel maliyetler yasal maliyetlerin %73’üdür (Maldanado,

Page 125: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

1995:4). Yaratılan her artı 100 dolarda, işletmeler 77 doları yasal maliyetlere

harcamakta, maliyetlerden sonra, bunun sadece 23 doları

kullanılabilmektedir. Maliyetlerin ise sadece 17.6 doları vergi ödemelerine

gitmektedir. Yani, vergi yükümlülüklerinden kaynaklanan maliyetler buradaki

en önemli etken değildir. Bundan dolayı da, mali politikalar formel ya da

enformel sektördeki işletmeler arasında yapılacak bir seçimde tek belirleyici

değildir. Burada, iş kanunlarına uyma maliyetin ana noktasını oluşturmaktadır

(Maldanodo, 1995.5-7).

Gerçekten yasallığın maliyeti yüzünden, küçük işletmelerin sadece

küçük bir kısmı kendi çalışanları için sosyal güvenlik primi ödemektedirler.

İşletmeler aynı şekilde, sağlık ve güvenlik standartlarına da uymamaktadırlar

(Maldanodo, 1995:10). İşletmelerin iş kanunlarına uyumsuzluklarının başlıca

sebebi; kanunlar hakkındaki bilgisizlikleri, prosedürlerin karmaşıklığı ve

maliyetlerin yüksekliğidir.

Aryee 1996’da yaptığı çalışmasında, Manila’da düzenlemeler ve iş

hukuku uygulamalarının enformelleşmeyi teşvik ettiğini, prosedürlerin

enformelleşmeye yol açtığını belirtmiştir. İş hukukunun uygulanmasının

yaygınlaştırılması için yapılan bütün çalışmalar, işçi-işveren ilişkilerinin

açıkça tanımlanmasını gerektirmekte, bu nedenle de iş hukuku, kendi

hesabına çalışmanın ve aile işçiliğinin egemen olduğu enformel sektörün bir

çok kısmında uygulanamamaktadır.

Bu sektörde iş kanunlarının yaygınlaştırılması için şunları tavsiye

etmektedir:

- İstihdam ilişkilerinin geçici doğasının daha iyi anlaşılması,

- Aile işçiliğin rolü ve tanımının incelenmesi,

- Enformel sektörde de uygulanabilmesi için iş hukukunun yeniden

gözden geçirilmesi,

- Bu sektörde, basit kural ve düzenlemelerin uygulanması (Aryee,

1996:17).

Page 126: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

1.1.28 Türkiye’de Küçük İşletmelerde İstihdam Edilenlere Uygulanan Yasa ve Düzenlemelerin Enformel İstihdama Etkisi

Bu bölümde Türkiye’deki küçük işletmelerde çalışanlara uygulanan

yasa ve düzenlemelerin etkisinin daha iyi anlaşılabilmesi için, bu

düzenlemeler ayrı ayrı incelenmiştir.

a) Gelir Vergisi Kanunu: Ücretlerin vergilendirilmesi 193 sayılı Gelir

Vergisi Kanunun 61-64. maddelerinde düzenlenmiştir. Ücretlerin

vergilendirilmesinde gerçek usulde işveren tarafından yapılan ödemeler ve

sağlanan menfaatler toplamından şahıs sigortası primleri, sendika aidatları,

özel indirim ve sakatlık indirimi gibi bazı indirimler uygulanarak gelir kaynakta

vergilendirilmektedir. Vergi oranları %16-40 arasında olup matrahın

büyüklüğüne göre değişmektedir.

b) Asgari Ücret: Bir çok küçük işletmede işçiler asgari ücretli olarak

gösterilmekte, ancak daha yüksek ücret aldıkları gözlemlenmekte, neden

olarak da işçi ve işverenin daha az vergi ve sosyal güvenlik primi ödeme

eğilimleri ifade edilmektedir.

c) Sosyal Sigortalar Sistemi ve Sosyal Yardım Ağı: Sosyal yardım ağı,

sosyal güvenlik sistemi ve sağlığa bağlı programlar Türkiye’de ücret

üzerinden alınan sosyal güvenlik primleriyle finanse edilmektedir. Yasaya

göre, sosyal güvenlik sisteminin primlerine esas oluşturan gelirin alt ve üst

limitleri vardır. İşveren ve işçi tarafından ödenen prim, kazancın alt ve üst

limitler arasında olması durumunda, kazancın %33.5’ini oluşturmaktadır. Bu

oranın %20’si emeklilik sigortası, %12’si sağlık sigortası, %1.5’i de diğer

hizmetler için kesilen prim oranlarını göstermektedir (Togan, 2001:93-97).

Ülkemiz için yeni bir uygulama olan işsizlik sigortasının finansmanı,

primler ve işsizlik sigortası fonunun değerlendirilmesiyle sağlanmaktadır.

Page 127: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Primler prime esas ücret üzerinden %2 sigortalı, %3 işveren ve %2 devlet

tarafından ödenmektedir. Burada, dikkat çekici bir nokta diğer sosyal sigorta

primlerinde olmayan devlet katkısının bu sigorta şeklinde olmasıdır. SSK

primleri için var olan esaslar, işsizlik sigortası için de geçerlidir. Bu kesilen

primler, işçi açısından gerçek ücretin hesabında gelir vergisi matrahından

indirilmekte ve işveren için ise gider olarak kabul edilmektedir.

d) İşgücü Mevzuatından Kaynaklanan Yükümlülükler ve Maliyetler:

4857 sayılı İş Kanunu’na göre, işverenler, işe yeni bir işçi alırken temelde

dört değişik iş sözleşmesinden birini seçerler. Bu sözleşmeler, süresiz

işlerdeki iş sözleşmesi, süreksiz (geçici) işlerdeki iş sözleşmesi, belirli ve

belirsiz süreli iş sözleşmesi, kısmi ve tam süreli iş sözleşmesi, stajyer ve

çıraklık sözleşmeleridir. Süreksiz (geçici) işçiler için yapılan sözleşmelerde

işverenin işten çıkartması daha kolaydır ve bu sözleşmelerde tazminat

verilmesine gerek yoktur. Çıraklık sözleşmesi ise, 12 ve 18 yaş arasındaki

çıraklara uygulanır. Yasa işverenin işe başladığı andan itibaren çırağa asgari

ücretin %30’undan az olmamak kaydıyla bir ödeme yapmasını gerekli kılar.

Ayrıca bu sözleşme biçimde işverene sosyal sigorta primlerini ödemesinde

önemli indirimler sağlanır (İş Kanunu,2003).

4857 sayılı İş Kanunu incelendiğinde, buradaki istisnaların da

kayıtdışını teşvik ettiği ve işletmelerin kanunda belirtilen rakamlarda işçi

çalıştırdıkları halde yükümlüklerden kaçmak ve muafiyetlerden yararlanmak

için küçüldükleri ya da görünürde küçüldükleri gözlemlenmektedir. Mesela

4857 sayılı kanunun 4. maddesine göre; esnaf ve zanaatkarların kanundaki

tanımına uygun olarak 3 kişi çalıştıran işyerleri ve aile işçileri İş Kanunu

kapsamı dışında tutulmaktadır (İş Kanunu,2003).

Türkiye’de sigorta primlerinin yüksekliği ve işe alıp çıkarmada uyulan

kurallar maliyetleri yükseltmesinden ötürü enformelliğe geçişi teşvik

etmektedir. Gerçekten istihdam üzerindeki yüklerin enformel istihdamı teşvik

ettiği bir gerçektir. Çünkü bu yükler özellikle emek yoğun olan küçük

Page 128: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

işletmelerde istihdamı masraflı bir hale sokmaktadır. Türkiye’de ücret

pazarlığı net ücret üzerinden yapılmaktadır. Bu adet, yukarıda da bir kısmı

ifade edilmeye çalışılan yükleri işverene yüklemektedir. Bulutay bu durumla

ilgili iki karşı görüş olduğunu ifade etmiştir. Bu görüşlerden ilki, yüksek

verimliliğe sahip büyük firmaların, bu katkıları üstlenebildikleri, ikincisi ise,

düşük verimliliğe sahip küçük firmaların bu yükleri üstelenebilecek güçleri

olmadığından dolayı bunlardan kaçındıklarına ilişkinidir. (Bulutay, 2001:8) Bu

ifaden de anlaşılacağı üzere, Türkiye’de küçük işletmeleri kayıtdışına

yönelten temel nedenler, işgücü maliyeti ile net ücret arasındaki farkın büyük

olması ve bu işyerlerinin yeterince denetlenmemesidir. Bu birimlerde bir

iyileşme yaşanabilmesi ve formelliğe doğru bir kayış olabilmesi için, öncellikle

istihdamın üzerindeki yüklerin gerek bürokratik gerekse mali yüklerin

hafifletilmesi, sonra ise denetlemelerin arttırılması ve etkinleştirilmesi

gerekmektedir. Bu amaçla:

a) İşverenin üzerindeki prim yüklerinin hafifletilmesi için devletin de bu

primlere katılımı önerilmektedir. Örneğin ülkemiz için yeni bir uygulama olan

işsizlik sigortasında devletin prim oranlarına %2 oranında bir katılımı

mevcuttur. Devletin katılımı bu tip özel sigortalarda bir örnek olarak

kalmamalı, bütün sosyal sigorta sistemi için yaygınlaştırılmalıdır.

b) Sigorta primine esas kazanç alt sınırı ile asgari ücret eşitlenmeli, alt

sınır ile asgari ücret arasında kalan fark prim tutarının işveren üzerinde bir

yük oluşturması engellenmelidir ( Karadeniz; Sosyal, 1998:66).

c) Borçlanma kanunları sigortalılık süresinin değerlendirilmesinde ve

emekliğe hak kazanımında bir yol olmamalıdır. İsteğe bağlılık ve topluluk

sigortası gibi uygulamaların prim oranları yükseltilmeli ve zorunlu

sigortalıların isteğe bağlılıkları engellenmelidir (Karadeniz; Sosyal, 1998:66).

d) Devlet, kaçak işçi çalıştırmaya ilişkin denetimlerini artırmalı ve

kesilen cezalar caydırıcı olmalıdır. Türkiye’de iş teftişini düzenleyen 1947

Page 129: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

sayılı ILO sözleşmesinin etkin olarak uygulanmasına bugün daha fazla

ihtiyaç duyulmaktadır. İş teftiş tüzüğü, ILO sözleşmesinin içerdiği konuları

kapsamaktadır. Ancak mevzuatın bulunması kadar uygulanması da önem

taşıyan bir konudur. (Lordoğlu, 1998:248) Teftişler sırasında kesilen ceza

oranlarının yeterince caydırıcı olmaması ve yakalanma olasılığının düşük

olmasından dolayı, işverenler hala kaçak işçi çalıştırmaya devam

etmektedirler (Tansel, 2000:127). Bunun için, kaçak işçi çalıştıran işyerlerine

idari para cezası yanında işyeri kapatma cezası da verilmelidir. Etkin bir iş

teftişi amacının gerçekleşmesi için bir başka şart da, sigorta müfettişlerinin

yeterli araç, gereç donanımlı olarak çalışmalarını sağlamaktır. Etkin bir

teftişin küçük işletmelerdeki enformel istihdamı tamamen ortadan kaldırması

beklenemez. Ancak iyileşme sağlanması için atılacak önemli adımlardan biri

olduğu da göz önünden kaçmamalıdır (Karadeniz; Sosyal, 1998:67).

Enformel Sektörde Kendi Kendine Yardım Örgütleri–Birlikleri

Enformel sektör kendi kendine yardım birlikleri yani kooperatifleşme

bağlamında değerlendirildiğinde şu tespitlere ulaşılmıştır; enformel sektör,

kentsel ve kırsal olarak ikiye ayrılır ve özellikle kentsel enformel sektör

oldukça heterojen bir yapıya sahiptir. Böyle bir ortamda sosyal güvenlik

amacını ya da başka amaçları gerçekleştirmek için birlikler kurmak oldukça

zordur. Ama mevcut formel sektör kurumları bu sektörde çalışanlara

erişemedikleri için burada çalışanlara yönelik yeni örgütlenmelere ihtiyaç

vardır. Enformel sektörde kendi hesabına çalışanlar, ücretli işçilere göre

genelde daha iyi bir gelir elde ettiklerinden dolayı kooperatifler kurma yoluyla

sosyal güvenliğe ulaşabilmektedir.

Burada, ILO’nun enformel sektör de örgütlenme açısından, kooperatif

tarzı örgütlenmeleri destekleyici projeleri ve bu proje uygulamalarının

sonuçları yol gösterici olabilir. ILO’nun bu konuda yaptığı projelerde, enformel

ekonomide gelişmekte olan organizasyonlara ve tanıtım mekanizmalarına

yardım edilmiş, mikro finans ve mikro sigorta gibi sistemler teşvik edilmiş ve

Page 130: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

enformel ekonomik yapının geliştirilmesi için bir kurumsal yapı yaratılması

üzerine çalışılmıştır (ILO, 2002).

1991’de 78. dönem konferansında, kooperatiflerin enformel

ekonomide oldukça önemli bir rol oynadıkları belirtilmiştir. Aynı zamanda bu

konu, 2001’de 89.dönem konferansında da tartışılmış ve kooperatifler

gelişmekte olan ülkelere önerilmiştir. Kooperatifler üyeleri tarafından

desteklenen ünitelerdir. Küçük enformel organizasyonlar, enformel sektörde

kooperatifleşmenin başlangıcında doğaldır. Organizasyonların üyeleri,

faaliyetlerini demokratik yolla denetlemekte ve oluşan yararlardan üyeler eşit

bir şekilde faydalanmaktadırlar. Böyle örgütlenmeler üyelerine daha iyi bir

şekilde kredi ve teknoloji, sosyal koruma sağlayabilmek için modern sektörün

kurumsallaşmalarına girmekte, böylece de bu iki sektör arasındaki, ayrımdaki

engeller giderek ortadan kalkmaktadır (ILO, 2002:93).

Özellikle enformel sektör için, kooperatifler aracılığıyla yürütülen

sosyal güvenlik programları, gelirleriyle kendi sigortalarına yardım edebilen

enformel sektör işçilerini ve onların bağımlılarını kapsayan programlardır.

Enformel sektörde çalışanlar ve onların bağımlıları için özel olarak

tasarlanmış programlar mevcuttur (Ginkeen, 1996:5).

Enformel sosyal sigorta mekanizmalarının dayanışma esaslı olduğuna

ilişkin bir çok örnek vardır. Son yıllarda, enformel sektör işçileri çeşitli mikro

sigorta çerçeveleri kurmuşlardır. Bu programlar yereldir ve çok az üyeleri

vardır. Mikro sigorta, var olan sistem tarafından kapsanmayanlara hitap

etmektedir. İşçiler, eğer paralarının değerini ve öncelikle ihtiyaçlarını

karşılayan bir yardım alırlarsa genelde sosyal sigorta sistemine kaynak

ayırma konusunda isteklidirler. Bu gruplar aynı yörede oturanlar, aynı

meslektekiler ya da aynı cinsiyettekiler şeklinde oluşmaktadır. Mikro sigorta

sadece sağlık bakımının finansmanı içindir yani diğer sigorta kollarını

kapsamamaktadır (ILO, 2002: 62; Ginkeen, 1996:12).

Page 131: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Örneğin, Tanzanya Cumhuriyetinde Mwanayamala kooperatifi Dar Es

Salaam’da organize olmuştur ve yaklaşık 100 piyasa satıcısına (stand

kurarak satış yapanlara) ölüm ve sağlık yardımları sağlanmaktadır.

Hindistan’da ise SEWA enformel sektör işçilerine sosyal sigorta çerçevesinde

büyük yardımlar yapmış ve 32.000 kadın işçiyi sigorta kapsamına almıştır

(ILO, 2002: 94) Bangladeş’te ise bir mikro finansman kuruluşu olan Grameen

Bankası tarafından kırsal sağlık programı yapılmıştır. Bu programın yıllık

primi yaklaşık olarak aile başına 5 dolardır ve üyelerden sağlık merkezi için

prim alınmaktadır. Grameen Bankası üyesi olmayanlar da bu sağlık

merkezini kullanabilmektedirler. Fakat bunun için piyasa fiyatına uygun bir

ücret ödemeleri gerekmektedir. Bu program yaklaşık olarak 75000 aileyi

kapsamaktadır (Ginneken, 2000:9; aktaran, ILO, 2002:63).

ILO’nun önemli çalışmalarından biri de 1996’da kendi kendine yardım

dernekleri, kooperatifler ve sivil toplum örgütleri tarafından üretim, sosyal

koruma ve kaynakların tahsisi için sunulan, toplu bir hareketi hedefleyen

projesidir. Bu proje; Manila, Dar Es Salaam ve Bogoto’da uygulanmıştır. Bu

projenin başlıca amacı; kentsel enformel sektörde kapasite analizi yapmak ve

bu yönde politikalar oluşturmaya çalışmak; seçilen şehirlerde, kentsel

enformel sektördeki kendi kendine yardım organizasyonlarının üyeleri için

kaynak tahsisi, koruma sağlamak ve bu süreçte, kamu yetkilileri, işveren ve

işçi örgütleri, enformel sektör üreticileri arasında bir anlaşma düzeyi

sağlamaktır (Aryee, 1996:2) Projenin faaliyetleri ise şu çerçeve kapsamında

gerçekleşmiştir. İlk olarak, her üç şehirde ILO’nun sosyal partnerlerinin,

enformel sektör kendi kendine yardım örgütlerinin ve sivil toplum örgütlerinin

proje yönetim komitesine üye olmaları sağlanmıştır. Bu yönetim komitesinin,

başkanı ise çalışma bakanıdır. İkinci olarak, her bir proje şehrinde önerilen

pilot projenin tartışıldığı seminer ve atölye çalışmaları dizisi düzenlenmiştir.

Üçüncü olarak ise, yerel statüdeki danışmanlar ve sivil toplum örgütleri

tarafından proje faaliyetleri hazırlanmıştır. Projenin faaliyetleri sonucunda,

Manila’da, enformel sektöre girdi sağlayıcıları için çalışma ve istihdam

Page 132: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

departmanlığı kurumlaşma kapasitesinin güçlendirilmesi, işlerdeki

güvencesizliğin azaltılması, sosyal koruma ve verimli kaynakların

kullanımının artmasını sağlayabilmek adına hükümet programları hazırlanmış

ve uygulamaya konmuştur (Aryee, 1996:13).

Enformel sektörde, kendi kendine yardım örgütleriyle enformellikten

formelliğe kayış olabileceğine ilişkin ILO raporları incelendiğinde çeşitli

gelişmekte olan ülkelerde bunun başarıldığı gözlemlenmiştir. Fakat, bu

durum her gelişmekte olan ülkede aynı şekilde gerçekleşmez. Örneğin,

Türkiye gibi sosyal sigorta yapısı köklü ve kuvvetli olan bir ülkede, mikro

sigorta örgütlenmelerine gitmek yerine mevcut sistemin eksiklerinin

giderilmesi ve daha da yaygınlaştırılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

SONUÇ

Bu tezde gelişmekte olan ülkelerdeki küçük işletmelerde çalışma

ilişkileri ve sosyal politika sorunları incelenmiş ve gelişmiş ülkelerdeki küçük

işletmelerden farkları ön plana çıkarılmaya çalışılmıştır. Tez açısından bu

farklardan en önemlisi, gelişmekte olan ülkelerdeki küçük işletmelerde

istihdamın bir kısmının ya da bazen tamamının enformel ilişkilere

dayanmasıdır. Burada enformel istihdam, vergiler ve sosyal sorumluklarla

ilgili yasaların ve denetimin dışında olmak anlamına gelmektedir. Bu açıdan

değerlendirildiğinde, enformel istihdam sosyal ve ekonomik güveni azaltan,

sorunlarla çevrili bir ortam yaratmaktadır.

Page 133: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Küçük işletmelerin istihdam yapısından kaynaklanan sosyal politika

sorunları, bu işletmelerin yapısından kaynaklanan sorunlardan sadece

birisidir ve diğer yapısal sorunlarla etkileşim içindedir. Bu çalışmada, sosyal

politika sorunlarını çözmeye yönelik çeşitli sosyal korumacı politika önerileri

incelenmiştir. Bunlar genel olarak, küçük işletmelerde çalışma yaşamıyla

ilgili, yasal ve düzenleyici çerçeve sonucu ortaya çıkan maliyetlerin

azaltılması ve kendi kendine yardım örgütleri yoluyla sektörün ana

sorunlarına çözüm arayışlarına ilişkindir.

Küçük işletmelerde çalışanların karşısına çıkan en büyük ve ilk

çözülmesi gereken sorunun, işçilerin sigortasız çalıştırılması olduğu

saptanmıştır. Bu sorunu çözmede kullanılacak en etkili çözüm önerisi; işgücü

maliyetlerinin düşürülmesi, istihdamı artırıcı teşviklerin uygulanması ve

bunlara yönelik denetimlerin artırılmasıdır. Başka bir deyişle, bu önlemler

alındığında, kaçak işçi çalıştırma kendiliğinden cazip olmaktan çıkacaktır.

Türkiye için küçük işletmelerde istihdam edilenler üzerindeki mali yüklerin

devletin sosyal güvenlik sistemine katkısıyla hafifletilmesine yönelik

faaliyetler, bu birimlerde kendi kendine yardım birlikleri kurmaya ilişkin

faaliyetlere göre daha etkili olacaktır. Bunun başlıca sebebi ise, Türkiye’de

sosyal güvenliğin kurumsal yapısının güçlü olmasıdır. Başka bir deyişle,

mevcut sosyal güvenlik kurumlarının, eksik yanlarının giderilmesiyle bu sorun

aşılabilir. Sonuç itibariyle, sosyal korumacı önerilerin istihdamın

enformellikten formelliğe geçmesine katkıda bulunacağına inanılmaktadır.

Page 134: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

KAYNAKÇA Akşit, B., (1978),”Sanayiide, Küçük Üreticiler ve İdeoloji”, Sanayide Küçük Üretim Toplumsal ve Mekansal Boyutları, Mimarlar Odası Yayını, s:97-

139, Ankara.

Aktar, A., (1990), Kapitalizm, Az Gelişmişlik ve Türkiye’de Küçük Sanayi, Afa Yayınları, İstanbul.

Aldemir, C., Ataol,A., (1986), Personel Yönetimi, İzmir.

Page 135: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Alpugan, O., Demir., H.M.,Oktav., M., Üner., N., (1987), İşletme Ekonomisi ve Yönetimi, Beta Basım, Birinci Basım, İstanbul.

Alpugan, O., (1994), Küçük İşletmeler: Kavramları, Kuruluşu ve Yönetimi, Der Yayınları, Ankara.

Altuğ, O., (1994), Kayıt Dışı Ekonomi, Cem Matbaa, İstanbul.

Ansal, H., (1995), “Esneklik: Fordizmden Post Fordizme Dönüşümün

Anahtarı“, Petrol-İş 95-96 Yıllığı, s: 647-660.

Ansal, H., (1998), ”Üretim Organizasyon Biçimi Olarak Anadolu Kaplanlar ve

Dünyadaki Benzerleri“, TMMOB 97 Sanayi Kongresi, s:227-232.

Aryee, G., (1996), Promoting Productivity and Social Protection in the Urban Informal Sector, ILO, Geneva.

Atalay, N., Birbil.D, Demir,N., Yıldırım, Ş., (1998), Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerde Teknoloji Kullanımı, MPM Yayınları, No. 632, Ankara.

Ayata, S., (1987), Kapitalizm ve Küçük Üreticilik, Yurt Yayınları, Ankara .

Ayata, S., (1998), “Anadolu Sanayinde Toplumsal Boyut,” TMMOB 97 Sanayi Kongresi, s:222-227, Ankara.

Ayata, S., (1999), “Bir Yerel Sanayi Odağı Olarak Gaziantep’te Girişimcilik,

Sanayi Kültürü ve Dış Ekonomik Dünya ile İlişkiler “, Ekonomide Durum Dergisi, Güz-99, s: 85-113.

Bağrıaçık, A., (1989), Dışa Açılma Sürecinde KOBİ’ler, Dünya Yayınları,

No:44, İstanbul .

Page 136: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Bangasser, P.E., (2000), The ILO and The Informal Sector: An Institutional History Employment Paper, www.ilo.org/public/engilish/employment/start/ep 00-9.htm., güncelleme tarihi,

10.06-2003

Bannock, G., (1981), The Economics of Small Firms, Basil Blackwell

Oxford.

Baumback, M.C., (1988), How to Organize and Operate a Small Business, (8th Ed.), New Jersey .

Benton, l., (1990), Invisible Factories:The Informal Economy and Industrial Development in Spain, Suny Press, Albany. Beyazıt, M., (1995), Türkiye’de Küçük Sanayi Siteleri, Mevcut Durum, Sorunlar, Öneriler, TES-AR Yayınları, Ankara .

Bircan, İ., (1998), “Toplantı Sonuç Raporu”, Enformel Sektör ve Sosyal Güvenlik: Sorunlar ve Perspektifler, s:23-49, Fredich Eberth Vakfı Yayını,

İstanbul.

Bulutay, T., (2000), Enformal Kesim-I, DİE, Ankara.

Bulutay, T., (2000), Enformal Kesim-II, DİE, Ankara.

Bulutay, T., Dumanlı, R., (2000), “Türkiye’de Yoksulluk ve Azörgütlü Kesim”,

Enformal Kesim-II, s:1-121, DİE, Ankara.

Bulutay, T., (2000), “Türkiye’de Azörgütlü Kesim”, Bulutay T. (der.), Enformal Kesim-I, DİE, Ankara.

Page 137: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Bulutay, T., (2001), İşgücü Piyasası Açısından Kayıtdışı Ekonomi, DİE,

Ankara.

Bulutay, T., (2001),”Türkiye’de Kayıtdışı Ekonominin Boyutları”, İşgücü Piyasası Açısından Kayıtdışı Ekonomi, s:1-83, DİE , Ankara

Castells, M.; Portes, A., (1989) “World Underneath: The Origins, Dynamics

and Effects of the Informal Economy”, Portes, A.; Castells, M.; Benton, L.A

(ed.), The Informal Economy, The John Hopkins University Press, London.

Charmes, J., (1990), “A Critical Review Of Concepts, Definitions and Studies

in The InformaI Sector”, The Informal Sector Revised, OECD Development

Center Seminars, Paris.

Chen, M.A., Jhabvala, R., Lund, F., (2001), Supporting Informal Economy,

Paper for ILO Task Force, Geneva.

De Soto, H., (1989), The Other Path, Harper and Row, New York.

Demir, N., ve Diğerleri, (1998), İnsan Kaynakları ve Küçük Ölçekli İşletmeler, MPM Yayınları, No: 635, Ankara.

DİE Haber Bülteni, (2001), 2000 Kentsel Yerler Küçük ve Şirketleşmemiş İşyerleri (İnformal Sektör) Anketi, Sayı:B.02.1.Die.011.04/906-168.

DİE, (2002), Küçük Ölçekli İmalat Sanayi İstatistikleri Yıllığı (1-9), Ankara.

DİE, http//:www.die.gov.tr/turkish/isgucu/121102.htm, güncelleme tarihi,

15.11.2002.

Page 138: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Dilik, S., (1992), “Türkiye’de Sosyal Güvenlik Sistemi”, Sosyal Güvenlik, Sosyal Piyasa Ekonomisinin Vazgeçilmez Bir Parçası, 8. Sosyal Piyasa Sempozyumu-10 Temmuz-1992, Konrad Adenauer Vakfı, Ankara.

DPT, (1989), Küçük Sanayi Özel İhtisas Komisyon Raporu, Yayın

No:DPT.2168-ÖİK:340 DPT Yayın ve Temsil Dairesi Başkanlığı, Ankara.

DPT, (1991), Sosyal Güvenlik ve Sağlık Hizmetlerinin Rasyonalizasyonu Özel İhtisas Komisyon Raporu,Yayın No:DPT.2274-İİK DPT Yayın ve

Temsil Dairesi Başkanlığı, Ankara.

DPT, (1995), Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1996-2000), DPT Yayın ve

Temsil Dairesi Başkanlığı, Ankara.

DPT, (2000), Uzun Vadeli Strateji ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005), DPT Yayın ve Temsil Dairesi Başkanlığı, Ankara.

DPT, (2000), Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Sanayi Politikaları Özel İhtisas Komisyon Raporu, DPT Yayın ve Temsil Dairesi Başkanlığı,

Ankara.

DPT, (2001), Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ,Esnaf ve Sanatkarlar Özel İhtisas Komisyon Raporu, DPT Yayın ve Temsil Dairesi Başkanlığı,

Ankara.

Ekin, N., (1993), Gelişen Ülkelerde ve Türkiye’de Bir İstihdam Politikası Olarak Küçük Ölçekli İşyerlerinin Teşviki, İTO Yayınları, İstanbul.

Ekin, N., (1993), Küçük İşyerlerinde Endüstri İlişkileri, Kamu-İş, Ankara.

Ekin, N., (1994), Büyüme-İhracat-İstihdam Boyutlarıyla Küçük İşyerleri ve Sosyal Koruma, İTO Yayınları No: 1994-28, İstanbul.

Page 139: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Ekin, N., (1995), Kayıtdışı Ekonomi, Enformel İstihdam, İTO Yayınları

No:1995-17, İstanbul.

Eraydın, A., (1998), “Ekonomik Başarının Yükünü Üstlenenler:Dış Pazarlarda

Rekabet Gücü Kazanan Konfeksiyon Sanayinde Kadın Emeği”, Özbay, F.,

(der), Kadın Emeği ve İstihdamındaki Değişmeler İçinde, s:105-146, İnsan

Kaynağını Geliştirme Vakfı, İstanbul.

Erez,Y., (1994), “Orta ve Küçük İşletmeler”, Ekonomik Forum Dergisi, TOBB, s:5.

Esin, A., (1991), XXI. Yüzyıl Ekonomilerine Doğru Bir Kalkınma Aracı, Küçük ve Orta Boy İşletmeler-AT Örneği, İKV, Yayın No.97, İstanbul.

Fadil, M.A, (1980), Informal Sector Employment in Egypt, ILO, Geneva.

Fişek, A., Özsuca,T.Ş., Şuğle M.A., (1998), Sosyal Sigortalar Kurumu Tarihi, SSK, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı Yayını, Ankara.

Ginneken, W., (1996), Social Security for the Informal Sector: Issues,Options and Task Ahead, ILO ,Geneva.

Gökçesu, M., (1993), “Türkiye’de İşletme Türü ve Sektörel Nitelikler

Açısından Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin Profili”, TMMOB 93 Sanayi Kongresi, Ankara.

Gökdere, A., (1997), Asgari Ücretin Türk Ekonomisine Etkileri; KOBİ’ler Açısından Yaklaşım, TES-AR, Ankara .

Gupta, R.C, (1994), NGO Experience in Social Security, Friedrich Ebert-

Shift Ung, New Delhi Offıce , New Delhi.

Page 140: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Gücelioğlu, Ö., (1994), Küçük Ölçekli İşletmelerin KOSGEB’den Beklentileri, TES-AR Yayın No:13, Ankara.

Güldiken, N., Çağlayandereli, M., (1997), Ortakent Esnafı Üzerine Uygulamalı Bir Araştırma (Sivas Örneği), T.C Cumhuriyet Üniversitesi

Yayınları no:66, Sivas.

Güleş, H.K., (2001), “Küçük Ve Orta Ölçekli Sanayi İşletmelerinde İleri İmalat

Teknolojileri Üzerine Bir Araştırma,” G.Ü.İ.İ.B.F. Dergisi, s:59-76.

Gürol, M., (2000), Türkiye’de Kadın Girişimci ve Küçük İşletmesi, Atılım

Üniversitesi Yayınları-2, Ankara .

Güzel, A.; Okur, A.R., (1996), Sosyal Güvenlik Hukuku, Beta Yayınları,

İstanbul.

Hoseltız,B.F., (1968), The Role of Small Industry in the Process of Economic Growth, Hague,Paris.

ILO, (1991),The Dilemma of the Informal Sector, Report of the Director General ,Geneva.

ILO, (1998), R189 Fob Creation in Small and Medium–Sized Enterprises Recommendation,16.01.2002,http://www.ilo.org/public/english/employment/

ent/seed/ about/index.htm, güncelleme tarihi, 27.03.2003.

ILO, (1999), Job Quality and Small Enterprise Development, SEED

Working Paper No:4,

http://www.ilo.org/public/english/employment/ent/sed/pub1/wp4, güncelleme

tarihi, 27.03.2003.

Page 141: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

ILO, (2002), Decent Work and the Informal Economy Report VI, Geneva.

ILO, http:// www.ilo.org/ public/english/protection/index.htm, güncelleme

tarihi, 27.05.2003.

İş Kanunu, (4857 sayılı), 2003.

Karadeniz, O., Soysal.İ., (1998), “Kayıtdışı İşçilik ve Sebepleri”, Sosyal Güvenlik Dünyası, Yıl.1 Sayı.2 ,s:54-68.

Karadeniz, O., (1999), “Türkiye’de Kayıtdışı İşçilik ve Nedenleri,” Ekonomide

Durum Dergisi, Sayı.6, Güz-99,s:245-269.

Karataş, S., (1991), Sanayileşme Sürecinde Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Veli Yayınları, İstanbul.

Kasnakoğlu, Z.,Yaylalı, Ü., (2000), “Türkiye’de Kayıtdışı Ekonominin

Boyutları”, Bulutay,T.,(der), Enformal Kesim-I, s:49-85,DİE, Ankara.

Keleş ,R., (2000), “Kent, Kentleşme Ve Enformel Kesim”, Bulutay,T., (der),

Enformal Kesim-I, s:1-23, DİE, Ankara.

Kepenek, Y., Yentürk.N., (1997), Türkiye Ekonomisi, Remzi Kitapevi,

8.Baskı, İstanbul .

Kişoğlu,S., Köse, A.H., Öncü.A, Çakar., G.E., (1997), “Anadolu Sanayisi

Araştırma Raporunun Sunulması” , TMMOB 97 Sanayi Kongresi, s:1-93,

Ankara.

Konukman, A., Oyan, O., (1998), “Esnek İşgücü Piyasaları; Anadolu

Kaplanları ve Sendikalaşma,” TMMOB 97 Sanayi Kongresi, s: 232-241,

Ankara.

Page 142: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Köse, A., Öncü, A., (1998), “Dünya Ekonomisinde Anadolu İmalat Sanayi:

Zenginleşmenin mi Yoksa Yoksullaşmanın mı Eşiğindeyiz ?”, Toplum ve Bilim, Birikim Yayınları 77, Yaz 1998, s:134-159 .

Köse, A., Öncü, A., (2000),”İşgücü Piyasaları ve Uluslararası İşbölümünde

Uzmanlaşmanın Mekansal Boyutları:1980 Sonrası Dönemde Türkiye İmalat

Sanayii” Toplum ve Bilim, Birikim Yayınları 86, Güz 2000, s:72-89 .

Lamberte, M.; Lianto ,G.,Urberto A., (1992), Micro Impacts of Macroeconomic Adjustment Policies , MIMAP, Working Papers Series,

No:92-13, Manila.

Little, M.D., Mazumdar, D., Page, J., (1987), Small Manufacturing Enterprises a Comprative Analysis of India and Other Economies, World

Bank, Washington.

Lordoğlu, K., Özar, Ş., (1998), Enformel Sektör ve Sosyal Güvenlik: Sorunlar ve Perspektifler, Fes Yayını, İstanbul.

Lordoğlu, K., (1998),”Türkiye’de Enformel İstihdam ve Bir Boyut”, TUHİS Dergisi, s:243-248 .

Lordoğlu, K. (1999),” Enformel İstihdam ve Sosyal Güvenlik Sorunu”,

İşletme- Finans Dergisi, Şubat Sayısı,s:243-248.

Lordoğlu, K., (1999), ‘”Esnekleşme Versus Enformelleşme”, Petrol-İş Yıllığı 97-99, Sayı:58, s: 867-874, Ankara.

Lozannoi, B., (1989), The Invisible Work Force, The Free Press, Adivision

of Macmillan,Inc.New York.

Page 143: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Lubell, H., (1991), The Informal Sector in the 1980s and 1990s, OECD,

Paris.

Maldanodo, C., (1995), The Informal Sector:Legalization or Laissez-Faire?,

International Labour Review, Vol.134, Issue:6, s:705-724 no: 134, Geneva.

MPM, (1993), Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi İşletmelerinde Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri Gereksinimi, No.514, Ankara .

Mütüoğlu, B.G., (2000), “İstanbul- Gedikpaşa’da Ayakkabı Üretiminin

Değişen Yapısı ve Farklılaşan İşgücü”, Toplum ve Bilim , Birikim Yayınları,

Güz Sayı: 86,s:118-138.

Müftüoğlu, T., (1993), Türkiye’de Esnaf ve Sanatkarlar ve Küçük İşletmeler Kesimine Yönelik Sosyal Güvenlik Sisteminin Değerlendirilmesi,TES-AR Tartışma Notları, Ankara .

Müftüoğlu, T., (1998),Türkiye’de Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Dördüncü Baskı, Turhan Kitapevi, Ankara.

Müftüoğlu, T., (1999), İşletme İktisadı, Turhan Kitapevi, Ankara .

OECD, (1993), New Directions in Donor Assitance to Micro Enterprise,

Paris.

OECD, (1997a), General Cartel Bans: Criteria for Exemption for Small and Medium Sized Enterprises, OECD Publications, Paris.

OECD, (1997b), The Report on Regulatory Reform Volume- II: Thematic Studies, OECD Publications, Paris.

OECD, (1998), Fostering Enterpreneurship, Job Strategy, Paris.

Page 144: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

OECD, (1999), Report for the OECD Directorate Science, Technology and Industry: Regulatory Reform for Smaller Firms, OECD Publications,

Paris.

OECD, (2000), Small and Medium Sized Enterprises: Local Strength, Global Research, OECD Publications, Paris.

Oktar, M., K., (1994), “Türkiye’de Sosyal Güvenlik ve Sosyal Sigorta

Uygulamaları”, KOBİ’lerde Sosyal Güvenlik, Yuvarlak Masa Toplantıları 2, TÖSYÖV. Ankara.

Özar, Ş., (1994), Alibeyköy Enformel Kesim Hane Halkı Ön Araştırması, Boğaziçi Üniversitesi, Araştırma Raporu,SBE/Ec 94-01, İstanbul.

Özar, Ş., (2000), “Enformel Kesimin İstihdam Açısından Değerlendirilmesi”,

Enformal Kesim-II, s:181-203, DİE, Ankara.

Özcan, B.G., (1995), Small Firms and Local Economic Devolopment, Averuby, England.

Özgen, H., Doğan, S., (1997), Küçük İşletmelerin Uluslararası Pazarlarda Karşılaştıkları Yönetim Sorunları , KOSGEB, Ankara.

Özsoylu, A.F., (1998), Türkiye’deki Kayıtdışı Ekonomi, Bağlam Yayıncılık,

İstanbul.

Petrol İş, (1999), Petrol-İş Yıllığı 97-99, İstanbul.

Pınar, A., Sak .G, (2001), “İşgücü Maliyetleri ve Türkiye’de İşgücü Piyasası

Üzerine Olası Etkileri”, İşgücü Piyasası Açısından Kayıtdışı Ekonomi, s:109-130, DİE, Ankara

Page 145: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Pınarcıoğlu, M., (2000), “KOBİ’ler, Kollektif Verimlilik ve Sorunları”, Toplum ve Bilim , Birikim Yayınları, 86 Güz2000, s:303-316.

Piore, M.; Sabel,C, (1984), The Second Industrial Divide, Basic Books,

New York.

Potobsky, G., (1992), “Small and Medium Sized Enterprises and Labour”

International Labour Review , Vol.131 No.6; Geneva .

Pyke, F., (1992), Industrial Development Through Small-Firm Cooperation, ILO, Geneva.

Sabel, (1986), “Changing Models of Economic Efficiency and Their

Implications for Industralisation in the Third World”, A.Folex; G..Odonnel,

(eds), Development, Democracy and the Art of Transpassing, University

of Notre Dame Press.

Sarıaslan, H., (1994), Orta ve Küçük Ölçekli İşletmelerin Finansal Sorunları, TOBB Yayınları, Ankara.

Sarıaslan, H., (1996), Türkiye Ekonomisinde Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, TOBB, Ankara.

Savaşır, R., (1999), Türkiye ve Avrupa Birliği Ülkelerinde Küçük ve Orta Boyutlu İşletmeler Açısından İstihdam Politikaları, Kamu-İş Yayınları,

Ankara .

Sayın, M., Fazlıoğlu, M.A, (1997), Avrupa Birliği’nde KOBİ Destekleme Programları ve Diğer Teşvik Araçları, KOSGEB/Avrupa Birliği Merkezi,

Ankara.

Page 146: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Schimitz, H., (1989), Flexible Specialisation, a New Pradigm of Small Scale Industrialisation, Institue of Development Studies, Discussion

Paper:261.

Schumacher, E.F. (1993), Small is Beautiful: A Study of Economics as if People Mattered, 2nd Edition, Vintage, London.

Selçuk, F.Ü., (1999), Enformel Sektörde İşçi Örgütleri, A.Ü, S.B.E.

Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara .

Sethuraman, S.V., (1981), The Urban Informal Sector in Developing Countries, ILO, Geneva.

Sıddiqu, A.M.A.H, (1990), Labour Laws and the Working Poor, ILO-

ARPLA ,Bangkok.

Standing, G., (1989), ”Global Feminization Through Flexible Labour”, World Development, Sayı 17.

Storey, D.J., (1990), ”Firms Performance and Size” Acs Z. J. and Audretsch

D.B (eds),The Economics of Small Firms, Kluwer Academic Publishers,

Doredrecht.

Suğur,N. (1994), “Türkiye’de Esnek Üretim ve Küçük Sanayi: OSTİM Sanayi

Bölgesi Esnek Uzmanlaşmanın Neresinde?”, Toplum ve Bilim , Birikim

Yayınları, 63 Bahar 1994, s:122-137.

Symeonıdıs, G. (1996), Innovation, Firm Size and Market Structure: Schumpeterian Hypothesis and Some New Themes, OECD Economics

Department Working Papers ,OECD Publications, Paris.

Page 147: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Şenyapılı, T.,(2000), “Enformel Kimlikli Kentliler”, Bulutay, T. (der), Enformal Kesim-II, s:121-181, DİE, Ankara.

Şişman, Y., (1999), Ekonomik Faaliyetlerde Enformelleşme ve Türkiye’de Enformel Ekonomik Faaliyetlerde Çalışanlara Yönelik Sosyal Politikalar, Anadolu Üniversitesi Yayınları, No:1165, Eskişehir .

Tansel, A., (2000), “Türkiye’de Ücretlilerin Formel ve Enformel Sektör

Seçimleri ve Kazanç Durumları”, Bulutay, T. (der), Enformal Kesim-I, s:119-

137, DİE, Ankara.

Taymaz, E., (1994) ,”Üretim Süreçlerinde Değişim ve İşgücü “, Değişim Sürecinde Türkiye Sanayi Sempozyumu, TMMOB, s:62-70, Ankara

Taymaz, E., (1995),”Esnek Üretime Dayalı Bir Rekabet Stratejisi

Geliştirilebilir mi? Türkiye’de Fason Üretim “, Petrol-İş 95-96 Yıllığı, s: 707-

715, İstanbul.

Taymaz, E., (1997), Small and Medium Sized Industry in Turkey , State

Institute of Statistic, Ankara.

TESK, (1993), TESK’in 40. Yılında Esnaf ve Sanatkarlar , Ankara.

TİSK, (1995), XIX. Olağan Genel Kurul Çalışma Raporu, 126-17 Aralık,

33.Yıl TİSK,Yayın No.149, Anakara

TMMOB, (1999), KOBİ El Kitabı, MMO Yayın No. 211, İstanbul.

TOBB, (1993), Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler Konferansı, Ankara.

Togan, S, (2001), “İşgücü Piyasasında Kayıtlı ve Kayıtdışı Sektörler“, İşgücü Piyasası Açısından Kayıtdışı Ekonomi, s:83-109,DİE ,Ankara.

Page 148: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Tokman, V.E.(Ed), (1992), Beyond Regulation: The Informal Economy in Latin America, Lynnie Rienner Publishers, Boulder and London.

Toksöz, G., (1999), Gelişmiş Ülkelerde İşsizlik Üzerine , İmaj Yayıncılık,

Ankara.

Tolentino, A., (1995), Guidelines for the Analysis of Policies and Programmes for Small and Medium Enterprise Development, ILO,

Geneva.

Toptaş, Ü., (1998), Türkiye’de Kayıtdışı Ekonominin Nedenleri , TES-AR

Yayınları, Ankara .

TÖSYÖV, (1994), KOBİ’ler ve Kayıtdışı Ekonomi, Ankara.

TÖSYÖV, (1994), KOBİ’ler ve Sosyal Güvenlik, Ankara.

TUGİAD, (1995), 2000’li Yıllara Doğru Türkiye’nin Önde Gelen Sorunlarına Yaklaşımlar, VIII-İstihdam, Şubat İstanbul.

TUGİAD, (1995), 2000’li Yıllara Doğru Türkiye’nin Önde Gelen Sorunlarına Yaklaşımlar, XII-KOBİ, Eylül, İstanbul.

Tunalı, İ., (2001), “Enformel Sektör Analizlerinde Temel Kavramsal Sorunlar,

Bulutay, T. (der), Enformal Kesim-I, s:23-49, DİE, Ankara.

Turhan, A., (1994), KOBİ’lerde Sosyal Güvenlik Yuvarlak Masa Toplantıları-2, TÖSYÖV, Ankara.

Turnham, D., Salome, B., Schwarz, D., (1990), The Informal Sector Revisited, OECD, Paris.

Page 149: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Türkel,S. (1999), Küçük ve Çok Küçük İşletmeler ile Tarım İşletmelerinde Çalışma Şartları ve Çalışanların Nitelikleri, TOBB Raporu, Ankara.

Ürer, F., (1987), Japonya’da Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelere Yönelik Ekonomik ve Sosyal Politika Tedbirlerinin Türkiye Bakımından Değerlendirilmesi, DPT, Yayın No.2085-SPB:402. Ankara.

Yalçın,E,M.,(1988), “Küçük ve Orta Boy İşletmelerin Sorunları ve Çözüm

Önerileri”, ASO Dergisi, Yıl.12, Sayı:93,Temmuz-Ağustos,s:13.

Yücesoy, G.Y.,(1995) “Kurumsallaşmamış Sektör İşgücünü Belirlemede

Kullanılan Ölçütler ve Türkiye’de Kurumsallaşmamış Sektör İşgücü Üzerine

Bir Deneme”, Toplum ve Bilim 66, Bahar 1995, s.203-212.

Yücesoy, G.Y., (1997) ”Enformel Sektör ,Enformel İstihdam Biçimleri ve

Ekonomide Enformelleşme Eğilimleri”, İktisat Dergisi, Ağustos-Eylül,

s:58-61.

Yüksel, N., (1995), “İşgücü Maliyetlerinin ve Ücret Sisteminin Yarattığı

Sorunlar”, İş Barışı ve Diyalog, Türk Çalışma Hayatının Sorunları ve Çözüm Önerileri Toplantısı, TİSK, Yayın No: 146, Ankara.

Page 150: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

ÖZET

1970’lerdeki bunalım sonrasında ve özellikle 1980'li yılların başında

ortaya çıkan yeniden yapılanma sürecinde tüm dünyada, küçük ölçekli

firmalar önem kazanmıştır. İstihdam yaratma potansiyelleri yüzünden işgücü

süngeri olarak ifade edilen bu birimlerde istihdamın enformel ilişkilerden

beslenmesi ve işgücünün sosyal korumadan yoksun olarak çalıştırılması

dikkat çekicidir. Bu nedenle, tezde gelişmekte olan ülkelerde küçük

işletmelerdeki çalışma ilişkileri ve sosyal politika sorunları incelenmiştir.

Küçük işletmeler ve enformel sektör oldukça heterojen alanlardır. Bu

iki kavramın iç içe geçmesiyle buradaki istihdam da sorunlu ve müdahale

edilmesi gerekilen bir hal almıştır. Bu tezde küçük işletmelerde, enformel

Page 151: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

ilişkilerden ve bu işletmelerin yapısından kaynaklanan sorunlar ve sorunları

çözmede kullanılabilecek sosyal korumacı politikalar açıklanmıştır. Bu

birimlerdeki sorunlara müdahale edilirken seçilecek sosyal politika araçlarının

istihdamı teşvik edici ve sosyal korumayı artırıcı özeliklerinin bulunmasına

dikkat edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

SUMMARY

The importance of the small scale firms increased all over the world.

after the economic crisis of 1970’ies during the the restructuring period, at the

begining of the 1980’ies. These units, called as labor force sponge, because

of creating employment, are based on informal relations and the working of

labor force in the absence of social protection. In this thesis, the working

relations in small scale firms and social policy problems in developing

countries are examined.

Small scale firms and informal sector are of very heterogenous nature.

With the overlapping of these two areas the employment issues becomes

problematic and needs to be interfered. In this thesis, the problems in small

Page 152: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

scale firms that arise from informal relations and the structure of the firms

and social protective polices to solve these problems are stated. It is also

underlined the social policy tools should have the aim of incerasing the

employment and social protection.

EKLER

EK-1

Küçük İşletmelerde Çalışma İlişkileri ve Sosyal Politika

Sorunlarını İnceleyen Alan Araştırmasına İlişkin Görüşme Soruları

Görüşme Soruları

Ortak Sorular

- Yaşınız?

Page 153: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

- Medeni durumunuz?

- Doğum yeriniz ? Eğer Ankara değilse kaç yıl önce Ankara’ya

geldiniz? Göç etme sebebiniz neydi?

- Evinizde siz dahil kaç kişi yaşıyorsunuz? Sizden başka gelir getiren

var mı? Bu kişiler ne iş yapmakta ?

- Halen oturduğunuz konuttaki durumunuz ne ? (kira mı, kendinizin

mi?)

- En son mezun olduğunuz yada terk ettiğiniz okul hangisi?

- İlk işinizden başlayarak şimdiki işinize kadar değiştirdiğiniz işleri

sayar mısınız? (Bir önceki iş ve şimdiki işe ilişkin daha ayrıntılı bilgi )

İşin tarifi

İşteki durumunuz neydi(kendi hesabına çalışan- işçi-aile işçisi)

Yeri (küçük işletme miydi?)

Süresi

İşinizi nasıl bulmuştunuz?

Sigortanız var mıydı?

Ayrılış sebebiniz neydi ?

- Şu andaki işinize nasıl başladınız?

- Şu andaki işyerinizde kaç kişi çalışmakta ?

- Günde kaç saat çalışıyorsunuz ?

Page 154: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

- Haftada kaç gün çalışıyorsunuz ?

- Geliriniz ne kadar ? İşinizden düzenli ücret alıyor musunuz? Ne

kadar ?

- Şu andaki işinizi yapabilmek için özel bir beceriye sahip olmanız

gerekiyor mu ?

- Çalışma nedeniz ne?

- Bu iş yerinden başka gelir getiren ek işiniz var mı? Varsa ne iş

yapıyorsunuz ?

- İşveren ve işçi sendikaları hakkında ne düşünüyorsunuz ?

- İşçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

- Sizce, işçinin verimliliği üretimde ne kadar etkilidir ?

- Verimlilik ve çalışma ilişkileri arasında bir ilişki var mı ?

- Kendi geleceğinizle ilgili ne düşünüyorsunuz? İşinizden memnun musunuz? Çocuğunuz varsa (yoksa bile olsaydı) onun da bu işi yapmasını ister miydiniz? Hayırsa hangi işi yapmasını istersiniz?.

İşverenlere İlişkin Sorular

- BAĞ-KUR’a üye misiniz? BAĞ-KUR’un size sunduğu hizmetlerden

memnun musunuz? Sizce yeterli mi ? Değilse, BAĞ-KUR’un size nasıl bir

hizmet sunmasını istersiniz ?

- BAĞ-KUR primlerinizi ödeyebiliyor musunuz? Önemli bir sağlık

sorunu çıkarsa ne yaparsınız?

Page 155: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

- Herhangi bir meslek örgütüne üye misiniz ?

- İşinizde aileden kimse çalışıyor mu?

- İşinizde ücretli işçi çalışıyor mu ?

- Çalıştırdığınız elemanların nitelikleri ve sayıları

Mühendis

teknisyen

usta

kalfa

çırak

- İşçilere verdiğiniz ücretler yeterli mi ?

- Ödüllendirme yöntemleriniz ne ?

- İşletmenizle ilgili devletten beklentileriniz var mı? (Finansman, vergi,

sosyal güvenlik açısından v.b...)

- Sorunlarınıza çözüm bulmak için hangi kuruluşlardan yardım

alabileceğinizi veya böyle kuruluşların varlığını biliyor musunuz?

- Bu son ekonomik krizde işletmeniz nasıl etkilendi? Küçüldünüz mü?

Hiç işçi çıkardınız mı? Çevrenizde sizin emsalinizdeki işletmelerden hiç

kapanan oldu mu?

Ücretli İşçilere İlişkin Sorular

- İşinizde usta mı, kalfa mı, yoksa çırak mı olarak çalışıyorsunuz ?

Page 156: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

- İşinizle ilgili herhangi bir eğitim gördünüz mü ? Mesleki eğitim

hakkında ne düşünüyorsunuz?, Eğitim sizin iş bulmanızı ve çalışma

koşullarınızı nasıl etkiler?

- Fazla mesai yaptığınızda ek ücretinizi alıyor musunuz ?

- İşi başından sonuna kadar siz mi yapıyorsunuz, yoksa bir kısmını mı

yapıyorsunuz (işbölümü)?

- Yazılı akdiniz var mı?

- SSK’ya kayıtlı mısınız? SSK’nın size sunduğu hizmetler hakkında ne

düşünüyorsunuz ? (Sağlık/ Emeklilik) Bu hizmetler sizce yeterli mi?

- Primlerinizin sigortaya ödenmesi yerine sizin elinize para olarak

geçmesini tercih eder miydiniz? Emekli olunca nasıl geçinirdiniz?

- Daha yüksek ücret alsanız, daha verimli çalışacağınızı düşünür

müsünüz?

- Şimdiye kadar hiç meslek hastalığı ya da iş kazası geçirdiniz mi?

Aile İşçilerine İlişkin Sorular

- İşinizden düzenli ücret alıyor musunuz? Ne kadar ?

- Göreviniz ne? Yönetimde mi, yoksa üretimde mi görev alıyorsunuz ?

- İşi başından sonuna kadar siz mi yapıyorsunuz yoksa bir kısmını mı

yapıyorsunuz (işbölümü)?

- Yazılı akdiniz var mı?

Page 157: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

- Sigortanız var mı?

- Çalışma koşulları ve ücret sizin verimliliğinizi ne kadar etkiliyor?

- Şimdiye kadar hiç meslek hastalığı ya da iş kazası geçirdiniz mi?

-.İşinizi nasıl buldunuz?

- Kendi işinde çalışmak size ne gibi dezavantajlar, avantajlar

sağlamakta?

- İşverenin aile üyesi olması sizin çalışma koşullarınızı ve diğer

koşullarınızı nasıl etkilemekte?

EK-2

Küçük işletmelerde Çalışma İlişkilileri ve Sosyal Politika Sorunlarını İnceleyen Alan Araştırmasına İlişkin Görüşmelerin Değerlendirilmesi

Araştırmanın başlıca amacı küçük işletmelerde çalışma ilişkileri ve

sosyal politika sorunlarını incelemektir. Bu amaçla, küçük işletmelerde

çalışan 11 kişiyle derinlemesine mülakatlar yapılmış ve çalışanlar üç ana

gruba ayrılmıştır. Bunlar; kendi hesabına çalışanlar ve işverenler, işçiler ve

aile işçileridir. Mülakat yapılanlardan üçü kendi hesabına çalışan işveren,

altısı işçi ve ikisi de ücretli aile işçisidir. Çalışanlarda ortaya çıkan en belirgin

Page 158: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

özellik; enformel ve formel faaliyet ağlarının oluşturduğu bir ortamda yaşam

mücadelesi vermeleridir. Bu çalışma küçük işletmelerin yoğun olduğu

Ankara-OSTİM organize sanayi sitesinde imalat sanayiinde özellikle torna,

asansör ve gıda yerlerini kapsamaktadır. Araştırmada kullanılan soru

kağıdında ilk önce bu üç gruba ilişkin ortak sorular hazırlanmış, sonra ise her

gruba özgü ayrı ayrı sorular sorulmuş ve katılımcılardan cevaplamaları

istenmiştir.

Mülakatlar kasete kaydedilmiştir. Bazen duruma göre soru kağıdının

dışına çıkılarak söyleşinin akışına uygun sorular sorulmuştur. Konuşmaların

bazılarında anlam düşüklükleri ve tekrarlar olsa da ifadeler tümüyle aslına

bağlı kalınarak metin haline getirilmiştir. Mülakatlar sırasında sorulara verilen

cevaplar, bant çözümlemelerinden sonra konu başlıklarına göre

gruplandırılmıştır.

Araştırma sırasında çeşitli güçlüklerle karşılaşılmıştır. Katılımcılar,

tanıdık ve akraba çevresinden seçilmesine rağmen sorularımı cevaplarken

oldukça tedirgin oldukları gözlemlenmiştir. Bu durum özellikle işçilerde daha

belirgin bir hal almıştır. Çünkü işçilerle mülakat işyerlerinde yapılmış ve bu

ortamda işverenin varlığı onların tedirgin olmalarının başlıca sebebi olarak

gösterilmiştir. İzleyen bölümde görüşülen kişilere ait bilgiler yer almaktadır.

Görüşmeden Elde Edilen Bilgiler:

Beş işletmede inceleme yapılmıştır ve işletmelerin, hepsi küçük

işletmedir. Bu işletmelerde çalışan işçi sayıları sırasıyla; otuz sekiz, otuz altı,

dokuz, altı ve ikidir. Görüşme yapılan katılımcıların yaşları, 19 ve 48 arasında

değişmektedir. Katılımcıların hemen hepsi Ankara’ya göçle gelmiş olup

başlıca göç sebeplerini ise iş bulmaktır. Katılımcıların eğitim durumları

farklılık göstermektedir. Görüşülen işverenlerden ikisi ilkokul, diğeri ise lise,

işçilerin ise, biri üniversite, üçü lise, ikisi ilkokul, aile işçilerinin ise biri

üniversite, diğeri ise ortaokul mezunudur.

Page 159: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

İşverenlerle Yapılan Görüşmelerden Elde Edilen Bilgiler

İşverenlerin Eğitim Durumları

Görüşülen üç işverenin hepsi işçilikten gelmedir; yani çıraklıktan

yetişerek ustalığa kadar yükselmişlerdir. İşverenlerden sadece biri lise

mezunuyken diğer ikisi ilkokul mezunudur. Bu işverenlerin hepsinin

işletmelerinde çalıştıkları rahatlıkla gözlemlenebilmektedir. İşverenlere “şu

andaki işinizi yapabilmek için özel bir beceriye sahip olmanız gerekiyor mu?”

diye sorulduğunda hepsinden alınan ortak cevap, çıraklıktan kazanarak elde

ettikleri becerilerin kendilerine yeterli olduğu ek bir mesleki eğitime ihtiyaçları

olmadığıdır. Hepsi enformel çıraklıktan yetişerek şu andaki vasıflarını elde

etmişlerdir. Bundan önceki çalıştıkları işletmeler de yine küçük işletme olup

hiç birinin çıraklık sırasında sigortası olmamıştır .

İsmet: “ Ben zaten sahip olduğum özel beceriden yani elde ettiğim

vasıf sayesinde para kazanıyorum. Başka türlü para kazanmıyorum. Üç

kağıtçı ya da hortumcu değiliz, elimizin emeğiyle kazandığımız parayla

geçiniyoruz. Çıraklıktan gelerek elde ettiğim beceriler sayesinde bir gelir elde

ediyorum. Öbür türlü havadan sudan para kazanacak karakterde insanlar da

değiliz. Bundan önce bir yerde, 7 sene çalıştım, orada işi öğrendim. Sonra da

kendi dükkanımı açtım. Bundan önceki işyerim de bir küçük işletmeydi, 10

kişi çalışıyorduk. Burada çalışmamdaki tek amacım mesleği öğrenip kendi

dükkanımı açmaktı. Bundan önceki işimde herhangi bir sigortam yoktu. Zaten

kendi işimi kurmak için ayrıldım”.

Çalışma Süreleri

İşverenler günde 8 saat çalışıyorlar ama siparişleri olduğu zaman

bazen bunu yetiştirebilmek için daha fazla çalıştıkları olabiliyor. Genelde de

haftanın 6 günü çalışıyorlar. Gelirleri ise düzenli değildir.

Page 160: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Hayrettin: “Bazen çalışma saatlerim oldukça yoğun oluyor, bazen de

normal sürede eve döndüğüm oluyor. Sipariş usulü çalıştığımızdan işi

yetiştirebilmek için geç vakitlere kadar çalışıyoruz. İşimiz olmadığı zaman da

6’da bırakıyoruz. İşin yoğunluğuna göre gerekirse 7 gün, ama normalinde 6

gün çalışıyoruz. Burası aslında bizi idare etmiyor. Maliyeti ancak karşılıyor.

Bazen öbür ayın parasını yediğimiz bile oluyor. Ama buranın ayakta

durmasından başka bir çıkar durumumuz yok. “

İşverenlerin Yanında Çalışanlara Dair Bilgiler

Kemal: “Asansör imalat sanayinde çalışan bir işletme sahibiyim.

Oğlum şirkette aile işçisi olarak çalışmakta. Çalıştırdığım ücretli işçiler şöyle;

elektrik mühendisi 1, makine teknisyen 2, usta 2, kalfa 2, çırak 2 kişi.

Toplamda ise 9 kişi”.

İsmet: “Otomotiv sanayii yedek parça imalatında çalışıyorum. Oğlum

şirkette aile işçisi olarak çalışmakta. 6 kişi ücretli işçi olarak yanımda

çalışıyor. Çalıştırdığım elemanların nitelikleri ve sayıları ise şöyle; Mühendis

yok . Teknisyen vardı ama ayrıldı. Bence bizim teknisyene ihtiyacımız yok.

Çünkü verim alamıyoruz. Ben çekirdekten yetiştiğim için teknisyen bizim

zamanımızı alıyor. Ben pratik istiyorum. Teknisyene iş verdiğim zaman benim

işim 2 saat sürüyor ve bir resmi ya da numuneyi alamıyorum. O bana 2

saatte verene kadar ben işi çoktan yapıp paramı da cebime koyuyorum. Biz

piyasa işi yapıyoruz, bizim işimiz belli, müşterimiz belli. Müşteri benden belli

bir sürede ister, teknisyeni devreye sokarsam o bana sadece zaman

kaybettirir.”

Hayrettin: “Otomotiv sanayi yedek parça imalatında çalışıyorum.

İşimde aileden kimse çalışmıyor ve sadece bir kişi ücretli olarak çalışıyor. O

da sanat okulundan terk ve çırak statüsünde.”

Page 161: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

İşverenlerin İşçilere Uyguladığı Ücret Politikaları;

İşverenler verdikleri ücret ve yaptıkları ödemelerin yetersiz olduğu

kanısındalar. Ama bundan daha fazla ödeme yaparlarsa da bunun getireceği maliyeti

karşılayamayacaklarını ifade etmekteler. Genelde verdikleri ücreti asgari ücret olarak

gösteriyorlar, ama kayıt dışı olarak ek ödemelerle bu ücret zaman zaman asgari ücret

düzeyini geçmektedir.

Kemal: “Benim verdiğim ücret yetersiz gibi görünse de aslında son

derece normal. Ödediğim ücret asgari ücrettin 2 katı, bir bölümünü de destek

adında kayıtsız olarak veriyorum. Kayıtlı verdikçe, Türkiye Cumhuriyeti

boyuna vergi istiyor. Örneğin, yemek yedirsen taşıtı göstersen hep vergi

bunun içinde bunları bordroda göstermiyorum. Yani, taşıt parasını el altından

cebimden ödüyorum. Biz bir aile şirketiyiz, bu şirket kazanırsa ve bizler

karnımızı doyurursak bu toplu bir şekilde oluyor. Gerek ortaklar gerekse

çalışan işçiler arasında kazançlarımızı beraberce paylaşılıyoruz. Bizim için

en büyük ödül budur. “

Hayrettin: “Ücret yeterli değil, bu açıdan vicdanım da rahat değil

zaten. Çünkü ben de işçilikten geldim onun durumunu en iyi ben anlarım.

İmkan bunları gerektiriyor bir de onun vasfı yeterli değil, daha işi öğrenmesi

lazım. Hakkını alsın isterim, burada ne kadar iyi çalışırsa işi iyi yaparsan o

senin yüz aynan. Nedir ben işçimi yani çırağımı tezgahın başından ayırmam.

Ama hatalı iş yaparsa bir yap, iki yap benim işime zarar veriyorsun diyip işine

son veririm. İşleri düzgün yaptığı zaman çırağımda çok seviniyor. Ben de ona

sabret yavaş yavaş öğreneceksin bu işi, çünkü ben de bu yollardan geçtim

diyorum. Onu çok iyi anlıyorum. Yazın onu çıraklık okuluna yazdıracağım.

Hem hafta bir gün okula gidiyor, hem de sigortasını çıraklık okulu karşılıyor.

O yönden yararlanabilirsek hem vasfı el becerisi gelişsin, hem de sigorta

devlet tarafından karşılansın. Şimdi ben onun sigortasını da yaptırmış olsam,

bu ufak yerde bize nereden baksak 200 milyon masrafı olacak. Tabi şu anda

onun sigortası yok, aslında olmalıydı. Biz şimdi okullar kapanıyor diye ve

Page 162: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

maliyetten dolayı kaçındık. Okullar açılınca onu hem çıraklık okuluna

başlatacağız böylece de sigortası da işlemiş olacak. Firmayı da zaten yeni

kurduğumuz için bir sorun çıkmaz, sanmıyorum. Daha bir aydır, çalışıyor

zaten.”

İşverenlerin İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tedbirleri Hakkındaki Görüşleri

Genelde işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin tedbirlerin öneminin

farkındalar. Buna rağmen çalışma ortamında yeterince önlem almadıkları ve

önemsemedikleri de rahatlıkla gözlenebilmektedir.

İsmet: “Ben sigortasız işçi çalıştırmam. Faizle borç alır, yine onun

sigortasını öderim. Onun ilerde istikbali var. Ben o faizi öderim ama onun

ahını almak istemem.” Bu işveren İş Kanunlarındaki bütün tedbirleri aldığını

söylemesine rağmen bu işverenin işçisiyle görüştüğümde işçi, işverenin

yeterli tedbirleri almadığından iş kazasına uğradığını ve gözüne parça

battığını ifade etti. Buradan işverenin, kayıt dışı işçi çalıştırmasının yanısıra

işçisini çalıştırırken yeterli önlemleri almaktan da kaçındığı için, suçluluk

duygusuyla bu cevabı verdiği çıkartılabilir.

Hayrettin: “Görünümün iyi olması lazım. Camlar kırık, tavanlar bozuk

bu şartlarda idare ediyoruz. Isınma olayı zaten yok dört dörtlük bir çalışma

ortamını maliyetleri karşılayamadığımızdan dolayı sağlayamıyoruz. Sadece

kendim ve ortağım olduğumuz için de idare ediyoruz.”

İşverenlerin Verimlilik ve Üretim Hakkındaki Görüşleri

İşverenlere verimlilik ve üretim arasındaki bağlantı sorulduğunda

genellikle çalışma koşullarından ya da ücret artışından kaynaklanacak bir

verim artışının farkında olmadıklarını gözlemlenmiştir.

Page 163: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

İsmet: “ İşçiye dört dörtlük maaşını veririm ama işçiden ancak % 50

verim alabilirim. İşçiyi işe alıyorsun, adapte etmek için 1- 2 ay zaten gidiyor.”

Bu değerlendirmeyi yapan işverenin işyerinde iş kazalarının olması, verim

düşüklüğünün işyerindeki riskli ve kötü çalışma koşullarından ileri geldiğini

düşündürtmektedir.

Ekonomik Krizin Etkileri Hakkındaki Görüşleri

İşverenlere “Bu son ekonomik krizden etkilendiniz mi?” diye

sorulduğunda, hepsi bu krizle beraber küçüldüklerini ve kapanmamak için

çok mücadele verdilerini belirttiler.

İsmet: “Küçüldüm. 24 işçim vardı, 6 işçiye düşürdüm. Benim gibi

işletmelerden 100 tane kapanan işletme oldu. Bizim kapanmamamızın

sebebi ise, dayanışma. “

Hayrettin: “Geçen sene çok dardaydım. Yaptığım işin parasını

alamadık, sıkıntıya girdik. Evimde yiyeceğim içeceğim kalmadı ve ben buraya

varımı yoğumu döktüm. Ama eş, dost sağ olsun gönderdi ve telafi ettik.

İşletmeyi, kapatmamak için Markla borçlandım yani krizden dolayı, 10 milyar

borcum vardı, 20 milyar oldu. Katladı, gitti ve zararlı çıktım. Çevremde

aslında işletmesini kapatan olmuyor da oluyor gözüküyor. Şimdi nedir?.

Adam bankadan gidip epey bir kredi çekmiş. Ödeyemeyeceğim diyor. İflasın

eşiği diyor ve kapatıyor. Ben mesela X taşlama diye tabela koymuşum. Bunu

kapatıyorum ve başka bir isimle tekrar geliyorum. O zaman borçlar bitiyor.

Üzerinde mal varlığı olmadığı için borçta biter. Büyük adamlar böyle

götürüyor. Küçük adamlar desen, bütün yük onların sırtında. Devlete vergi

ödeyen, ufak esnaf, desteklenmesi gereken de ufak esnaf. Aybaşı

geldiğinde biz devlete olan bütün borçlarımızı bulup buluşturup, mutlaka

ödüyoruz. Cezalı, ödemeyelim diyoruz. Öbürlerinin trilyonlarla borcu var ama

ödemiyor. Ben onlara karşıyım, ama hiçbir şey diyemiyorum. Sadece isyan

ediyorum.”

Page 164: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

İşçi ve İşveren Sendikaları Hakkındaki Görüşleri

İşverenler genelde, işveren ve işçi sendikaları hakkında yeterli bilgi

düzeyine sahip değiller ve bu örgütlenmelere olumsuz bakıyorlar.

Kemal: “Sendikalar hakkında da olumsuz bir düşünceye sahibim.

Çıkar kurumları olduğunu ve devletin yeterli korumayı sağlayamadığından

sendikaların çıktığını düşünüyorum. Çalışma Bakanlığı’nın her iki taraf

arasında dengeleyici görevi görerek, sendikaların görevini üstlenebileceği

görüşünü savunuyorum.”

İsmet: “Sendika ya girmedik çünkü 10’u geçen sigortalı işçimiz hiç

olmadı. Şimdi sendika da haklı işçi de haklı. Geçimi var geçinecek. Ben

herkese hak veriyorum. “

İşverenlerin BAĞ-KUR Hakkındaki Görüşleri

İşverenler BAĞ-KUR hizmetlerine kuşkuyla bakmakta ve primleri

yüksek bulmaktadırlar.

Hayrettin: “Firma yasal olarak BAĞ-KUR’a geçtiğinden ben de, BAĞ-

KUR’lu oldum. Bundan önce hep SSK’lıydım. Mesela BAĞ-KUR’da 3-4 ay

pirim ödemesen sana bakmıyor. Ama SSK bakıyor ve SSK o açıdan daha iyi

SSK ve BAĞ-KUR’u karşılaştırdığımda, SSK’ya alışık olduğum için daha iyi

gibi geliyor. BAĞ-KUR’da da her hastane bakıyormuş, ama hiç gitmedim

daha. Ama sigortaya alışmışım tam 25 senedir, sigortalıydım. SSK’nın bana

sunduğu sağlık hizmetlerinden memnumdum. SSK’ya Hanım da gitti,

çocuklar da gitti, daha hiç bir sorunla karşılaşmadık. Daha yeni BAĞ-KUR’lu

oldum bakalım, BAĞ-KUR bana ne gibi hizmetler sağlayacak bekliyorum.

Page 165: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Primler ağır, ödemede zorlanırım, herhalde. Eğer, ben elimin emeğiyle o

primleri ödüyorsam, BAĞ-KUR’ da bana en iyi hizmeti vermeli. Karşılığını

almalıyım. Bana dört dörtlük bakmak mecburiyetinde. Bana hemen primi

aksatınca haciz memuru gibi başıma dikiliyorsa, ben de düzenli ödediğim

primlerin karşılığında iyi bir hizmet istiyorum , bu benim hakkım değil mi?”.

İşveren Kemal: “SSK emeklisiyim. O yüzden BAĞ-KUR’a üye olma

ihtiyacı duymuyorum. Ama, bu işletme bir aile şirketi olduğundan diğer

ortaklar BAĞ-KUR’a üye. “

İşveren İsmet: “BAĞ-KUR’dan emekliyim. Şu anda bir kalp

rahatsızlığım var ve anjiyo olmam lazım. BAĞ-KUR benden 2 milyar istedi.

Bunun üzerine, ben de özel hastanelere sordum, onlar da 4 milyar 800

milyon dedi. Ben de bu durumda özel hastaneye en azından 2 milyar daha

fazla ödeyip en iyi hizmeti alırım diye düşündüm. Açıkçası, BAĞ-KUR’dan bir

hizmet görmedim sürekli para ödedim. BAĞ-KUR primleri ödeyemedim ve

çok sıkıştım. Sonra af çıktı, toptan ödedik.“

İşverenlerin Devletten Beklentileri

İşverenlere finansman ve sosyal güvenlik açısından, devletten

beklentileri olup olmadığını sorulduğunda, hepsinin devletten çok şey

beklediğini, özellikle kredi konusunun önemli olduğunu ve bir çok şikayetleri

bulunduğunu gözlemlenmiştir.

Kemal: “Beklentim çok ama devletin artık bizi anlamasını

beklemiyorum. Çünkü devletin başında bulunanlar, bu ihtiyaçlarımızı

anlamak istemiyorlar. Özellikle sanayi odasının bir üyesi olduğum ve

faaliyetlerine katıldığım için, sorunlarıma odanın çözüm bulacağı

inancındayım. Anket çalışmasıyla şikayetlerimizi odamıza bildiriyoruz.

Odanın faaliyetlerinden de oldukça memnumum.”

Page 166: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Hayrettin: “İki tezgahtan sonra mutlaka, yeni tezgah almam lazım,

çünkü gelen işlere cevap veremiyorum. Başka yerlere gönderiyoruz. Niye

başka yere gönderiyorum ki? Müşteri beni tercih etmiş gelmiş. Bunları

dışardan getirtsem, 30 bin Euro , yani o da, 36 milyar eder. 36 milyarlık

tezgahı alıp koyacağım işyerine. Adam bana gelip, bana sadece 1 milyona iş

yaptıracak. Bize devlet desin ki; “Şunu al hiç değilse güvence olarak, hiç

olmasa işini yap bize de paranı öde” desin. Ben bunu bekliyorum, devletten.

Bizde daha fazla ileriye atılamıyoruz, devlet bana yardım etmiyor, dolayısıyla

önümü kesiyor. Halk Bankası bir ara kredi verecek dediler. 20 milyara kadar.

Ama baktım o büyük adamların işi. Bize yaramaz.”

Küçük işletmelere Destek Veren Kuruluşlar Hakkındaki Görüşleri

İşverenlere “Sorunlara çözüm bulmak için hangi kuruluşlardan yardım

alıyorsunuz veya böyle kuruluşların varlığını biliyor musunuz?” diye

sorulduğunda, biri sanayi odasına üye olduğunu ve ASO’nun hizmetlerinden

faydalandığını belirtti. Bir başka işveren ise, sadece çıraklık eğitim merkezini

bildiğini ve ondan yararlanacağını ifade etti.

Ücretli Çalışanlarla Yapılan Görüşmelerden Elde Edilen Bilgiler

Ücretli Çalışanların Profili

6 ücretli işçiyle mülakat yapılmış olup, katılımcılar, bir yönetici

sekreteri, bir gıda mühendisi, bir hizmetli (daha önce taşeron ayakkabı

işletmesinde usta olarak çalışmış), ikisi usta, bir de kalfadan oluşmaktadır.

İşçi Devir Hızları ve İş Bulma Yöntemleri

Page 167: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Yapılan mülakatlar sonucunda, genelde işçilerin devir hızlarının çok

fazla olmadığı gözlemlenmiştir. İşçiler, işlerini genellikle tanıdık vasıtasıyla

bulmuşlardır.

Emine: “Şimdiye kadar üç iş değiştirdim. İkisini tanıdık vasıtasıyla

buldum; diğer işimi ise bulmam oldukça ilginç oldu. Markette gıda firmasının

ismini görüp, araştırıp telefonla gıda mühendisine ihtiyaçları olup olmadığını

sordum ve işe başladım.” Bu yöntem, araştırmacı ve takip edici bir iş bulma

yöntemidir. Bunda kişinin eğitim durumunun katkısının büyük olduğunu

düşünülmektedir. Emine beş yıldan beri bu işletmede çalışmaktadır.

Çalışma Süreleri

İşçilere günde kaç saat ve haftada kaç gün çalıştıklarını sorulduğunda,

genelde haftada 6 gün ve günde 8 saat çalıştıklarını söylediler. Ama bu

saatlerden daha fazla ve düzensiz zamanlarda çalıştıkları mülakatlardan

çıkarılabilmektedir. Mesela Ahmet, günde 9-10 saat ve haftada 6 gün, Pazar

da çağırırlarsa çalıştığını ifade etti.

Ücret Düzeyleri

İşçilere gelirlerinin ne kadar olduğunu ve düzenli alıp almadıklarını

sorulduğunda, mülakatlarda genelde işçilerin yanında işverenler olduğundan,

işçiler düzenli gelir elde ettiklerini söylediler. Ama yapılan mülakatlar sonucu

işçiler açık olarak ifade etmeseler de, işçilerin genelde düşük ve düzensiz

gelir elde ettikleri gözlemlenmiştir. Ek olarak fazla mesai ücreti alıp

almadıklarını sorduğumda ise genelde ”Hayır“ cevabı alınmıştır.

Page 168: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Ahmet: “200 milyon. Bu miktarla geçinerek, mucize

gerçekleştiriyorum. Normal çalışma saatlerinden 2 yada 3 saat fazla

çalışıyorum, ama bu çalışmamın da karşılığını alamıyorum “.

Sendikalar Hakkındaki Görüşleri

İşçilere işçi ve işveren sendikaları hakkındaki görüşlerini

sorulduğunda, genelde bilgi eksikleri olduğunu ve ulaşamayacakları bir

örgütlenme düzeyi olarak gördüklerini gözlemlenmiştir.

Emine: “Sendikaya karşı ilgim yok, Türkiye’de yetersiz olduklarını

düşünüyorum. Sendikaların bana ek güvence ve faydalar getireceğini

düşünmüyorum. Özel sektörde çalışan işçilerin sendikal örgütlenmeleri ve

devlette çalışan işçilerin sendikal örgütlenmeleri arasında oldukça fazla

farklar olduğuna inanmıyorum.”

Ahmet: “Sendikalı olarak, devlette çalışsaydım daha güvenceli bir

yaşamım olurdu. Devlette çalışmak benim için ulaşılabilecek en üst durum.

Gerçi devlete de güven olmuyor. Son zamanlarda televizyonda gördüklerime

dayanarak söylüyorum, o da çok işçi çıkartıyormuş. Tazminatım olurdu,

sigortam olurdu. Ekonomik krizin beni nasıl zorladığını kelimelerle ifade

edemiyorum.”

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Hakkındaki Görüşleri

İşçilere, işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri hakkında ne

düşündüklerini sorulduğunda, genelde tedbirler konusunda bilgili oldukları

görülmüştür. Ama işverenlerinin gerekli önlemleri almadığından dolayı

yetersiz koşullarda çalışmaktadırlar.

Ahmet: “Türkiye’de iş güvenliği diye hiçbir şey yok. Sadece bizim

işyerimizi bırak bütün işletmeleri genelleyerek konuşuyorum. Kesinlikle

Page 169: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

kurallar uygulanmıyor. Şu anda gözüm iş kazasından dolayı bandajlı

görüyorsunuz. Dün iş kazası geçirdim. Şu anda çalışamıyorum ve bugünkü

yevmiyeden oldum. İş güvenliğim olmuş olsaydı, bunlar başıma

gelmeyecekti. Şu anda sigortasız çalıştığım için, tedavi masrafını da

cebimden karşıladım.”

Mehmet: “Çalışma koşulları çok kötüydü, bundan önceki işimle ilgili

yani ayakkabıcılık için konuşuyorum. Şöyle ki, hep bodrum katlarında

çalışıyorduk. Herkes derber (derbi) sürdüğü zaman 20-30 kişi zaten bir insan

bali çektiği zaman kafayı nasıl buluyorsa, siz bu çalışma ortamında haliyle

kafayı buluyorsunuz. Aynı ortamda sigara içiyorlar, havalandırması yok. Ben

de böyle bir ortamda zaten, meslek hastalığına yakalandım ve

çalışamayacak duruma geldim. Evet, iş kazası da geçirdim. Bıçakla elimi

kestim o zaman çocuktum. Sigortam da yoktu. Hastaneye gittik. Diktirdik

boydan boya bıçak yarası var kolumda. Masrafımı da işverenim ödemişti.”

Mesleki Eğitim

işçilere “işinizle ilgili herhangi bir eğitim gördünüz mü?, mesleki eğitim

hakkında ne düşünüyorsunuz ?” diye sorulduğunda, genelde herhangi bir

mesleki eğitim kursuna gitmedikleri ve sadece formel olarak elde ettikleri

vasfa ya da enformel olarak çıraklıktan yetişerek elde ettikleri beceriye sahip

olduklarını gözlemlenmiştir.

Hüseyin: ”Bu işimi yapabilmek için özel bir beceriye sahip olmam

gerekiyor. El seriliği, dikkat işi, kabullenme sorumluluk, mesleki eğitim olarak

ise; makinaları kullanabilmek için 1983’de elektrik elektronik bölümü kursuna

gittim. Oradan diploma aldım. “

Ahmet: “Evet, daha bilmem ve öğrenmem gereken çok şey var.

Mesleki kurslardan yararlanmak isterim ,ama fırsat yok. “

Page 170: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

SSK ve Hizmetleri

İşçilere sigortalarının olup olmadığını sorulduğunda, işçiler “genelde

var“ cevabının verdiler. Ama hiçbirinin yazılı bir iş akdi yoktu. SSK’nın

hizmetleri hakkında ne düşündüklerini ve memnun olup olmadıkları

sorulduğunda, hep aynı cevapla karşılaşılmıştır. Hiçbiri memnun değildir.

Son olarak “SSK primlerinizin sigortaya ödenmesi yerine sizin elinize para

olarak geçmesini tercih eder miydiniz; emekli olunca nasıl geçinirdiniz?” diye

sorulduğunda ise, genelde işçilerin bu konuda bilinçli olduklarını

gözlemlenmiştir. Hiçbiri, sigortalarından vazgeçmemektedir.

Emine: “Evet. Hizmetlerin yetersiz olduğunu düşünüyorum. Zorda

kaldığım için SSK’ya gidiyorum, genelde özel muayene olmayı tercih

ediyorum. Emeklilik benim için hayal gibi yani 55 yaşına kadar özel sektörde

çalışınca çok yıpranacağımı ve zaten bu kadar sürede çalışamayacağımın da

farkındayım. Para olarak geçse ve ben onu iyi bir sağlık kuruluşuna yatırsam

tercih ederdim ama, harcayacaksam tercih etmem. “

Ahmet: “Hayır SSK’ya kayıtlı değilim. Şimdiye kadar sadece bir yerde

başlangıcım oldu, onun dışında çalıştığım bütün işlerde kayıtdışı çalıştım,

burada dahil. Burada, kaçak çalıştığım için iş kazası geçirdiğim sırada,

masraflarımı kendim ödedim. Kayıtlı olmadığımdan dolayı hizmetleri

hakkında da bir bilgim yok. Ama gerçekten bir güvencenin olduğunu bilmek

güzel bir şeydir herhalde. “

Veli: “Evet. Hiç yoktan iyidir. Çok sıra bekliyoruz. Bizim için SSK

kötünün iyisi. Sağlık hizmetleri yeterli değil. Emeklilik maaşıyla

geçinemeyeceğimden, emekli olunca yine çalışırım. Herkes gidip, tatil

yapıyor. Ben daha Ankara’yı bile bilmiyorum. Televizyonda gördüğüm

yaşamlara, gezen insanlara bazen imreniyorum. “

Page 171: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Mehmet: “Primlerimin, sigortaya ödenmesi yerine elime para olarak

geçmesini tercih etmezdim. Emeklilik ve sağlık güvencemi hiçbir şeye

değişmem. Sağlık hizmetlerinden memnun değilim, düzenli bir sağlık hizmeti

yok. Verdiği ilaçlar adi ilaçlar. İstediğimiz zaman muayene olamıyoruz.

Emekli olursam emeklilik bana yeterli bir gelir sağlamaz. Meslek hastalığı

geçirdiğim için, hiçbir yerde bana yeniden iş vermez zaten. Bu işimi de,

işveren bizim köylümüz olduğu için buldum. “

Ücret ve Verim İlişkisi

İşçilere ”Daha yüksek ücret alsanız, daha verimli çalışacağınızı

düşünür müsünüz?” diye sorulduğunda, hepsinden “evet” cevabı alınmıştır.

İşçilerin çoğu, şu andaki çalışma koşullarından ve ücretinden memnun

olmadığı için verimli çalışmamaktadır.

Veli: “Evet, ücret devamlı değişken, 50- 100- 150 işverenin kafasına

göre bir değerlendirme. O yüzden verimli çalışmanın da bir anlamı yok

zaten.”

İş Bölümü

İşçilere “İşi başından sonuna kadar siz mi yapıyorsunuz yoksa bir

kısmını mı yapıyorsunuz?” diye sorulduğunda;

Ahmet: “İşbölümü ve plan yok sadece, verilen işi yapmaya

çalışıyoruz. “

Hüseyin: “İşbölümünde ekip işi benim sorumluluğum da. Bazen iki

kişiyle, bazen tek bazen de 3 kişiyle çalışıyorum. “

Aile İşçileriyle Yapılan Görüşmelerden Elde Edilen Bilgiler

Page 172: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Aile İşçilerinin Profili

Katılımcılardan ikisi aile işçisidir. Yaşları oldukça genç biri 19 diğeri,

ise 28 yaşındadır. Aile işçileri için, özellikle yakınlık derecesinin oldukça

önem kazandığı gözlemlenmiştir. Çünkü, görüşülen aile işçilerinden birinin

babası işletmenin sahibiydi ve gelecekte işletmenin yeni sahibi o olacaktı.

Bunun güvencesiyle hareket ettiği gözlemlenmiştir. Ama öbür aile işçisi ise,

işletme sahiplerinin uzaktan akrabasıydı ve öbür işçilere göre sadece daha

statülü bir işçi konumundaydı. Bu işçilerin çalıştığı işletmelerden, biri 8 diğeri

ise 38 kişinin çalıştığı bir işletme olup işçilerden biri çırak statüsünde diğeri

ise, üniversite mezunu ve pazarlamada çalışmaktadır.

Mesleki Eğitim

“İşinizle ilgili herhangi bir eğitim gördünüz mü ? Mesleki eğitim

hakkında ne düşünüyorsunuz ? Eğitim sizin iş bulmanızı ve çalışma

koşullarınızı nasıl etkiler?” diye sorulduğunda;

Emre: “Babamda çıraklıktan yetişip usta oldu ve bu işyerini açtı. Ben

de babamın yanında tornada çıraklıktan yetişip, meslek öğreniyorum.

Herhangi bir mesleki kursa gitmedim. Ortaokuldan terkim, çünkü okumak

istemedim. Nasılsa, bizim böyle bir işyerimiz var. Ben burada mesleği

öğrenip ileride burayı yöneteceğim.”

Ücret

“ İşinizden düzenli ücret alıyor musunuz? Ne kadar?” diye

sorulduğunda, iki işçiden farklı cevaplar alınmıştır.

Emre : “Düzenli bir gelir almıyorum. Haftalık şeklinde 40-50 milyon

civarında. Yani babam bana hala bir nevi harçlık veriyor. “

Page 173: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

Ali: ”Düzenli ücret alıyorum ve ortalama 450 milyon. “

Ücret ve Verimlilik

“Çalışma koşulları ve ücret sizin verimliliğinizi ne kadar etkiliyor?” diye

sorulduğunda, İki işçinin de, işletmelerine bağlı oldukları ve ücret onların

çalışma koşullarını etkilemediği görülmüştür.

Emre: “Kendi işim olduğundan, ücretin yüksek olması benim verimimi

etkilemez. Zaten her halükârda ben burası için varım. “

Ali: “Ücrete göre çalışma yok bizde. Biz elimizden gelen her şeyi

yaparız. Karşı taraf çalışmayı beğenirse artırır. Takdir, onun. “

Aile İşçisi Olmanın Dezavantajı Ve Avantajı:

“Kendi işinizde çalışmak size ne gibi dezavantajlar, avantajlar

sağlamakta?“ diye sorulduğunda, çok açık cevaplar alınmıştır. Hep

avantajlarından bahsettiler, dezavantajlarının da olduğunu kabul etiler ama

açıklamadılar. Belki de minnet duygusundan ötürü olumsuz konuşmak

istemiyorlar.

Emre: “Meslek öğreniyorum. Elimde bir mesleğim olur ve boş

durmamış olurum. Dezavantajı var tabi ki, babamla çalışmanın bir çok

dezavantajı var.” Ama görüşme sırasında, babası yanımızda olduğundan

bunun açıklayamadı.

Ali: “Dezavantajı yok avantajı çok fazla. Normalde işinizi

yapıyorsunuz. Bu aileden biri olsa da olmasa da yapıyorsunuz. Daha rahat

bir ortam, sıcak ortam doğru neyse gösterebiliyorsunuz. “

SSK’ya Kayıtlılık ve Hizmetleri

Page 174: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

“SSK’ya kayıtlı mısınız? SSK’nın size sunduğu hizmetler hakkında ne düşünüyorsunuz ? Bu hizmetler sizce yeterli mi?” diye sorulduğunda, İki işçiden SSK’ya kayıtlı olduğu cevabı alınmıştır. Ama hizmetleri yetersiz bulmaktalar. “Primlerinizin sigortaya ödenmesi yerine sizin elinize para olarak geçmesini tercih eder miydiniz? Emekli olunca nasıl geçinirdiniz?“ diye sorulduğunda, işçilerden birinden şimdiye kadar rastlamadığım bir cevap alınmıştır.

Emre: “Babam benim için, SSK’ya prim yatırıyor ama onun yerine bu

ödediği parayı bana verdiği haftalık üzerine eklese bence daha iyi olur.

Çünkü, burası zaten bizim işimiz benim bir güvencem var, başka bir

güvenceye ihtiyacım yok ki. “ Bu aile işçisi yaşından dolayı çok kısa vadeli

bakmakta olduğu söylenebilir.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği

İşçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin öneminin farkındalar ve

işletmenin sahibi olarak kendilerini görüp, yetersizliğinin ve işyerindeki

tedbirlerin, önlemlerin maliyet yüksekliği yüzünden alınamadığını

belirtmişlerdir.

Ali: “Denetimler ve teftişler artırılmalı. İşçi sağlığı ve iş güvenliği

deyince, gözlüksüz saça yaklaşma gibi, İki tane tabela asmak aklımıza

geliyor sadece. İşçilerimizin belli bir aralıkta da muayeneye de

göndermiyoruz. Verim artar; tabii ki bu koşullar sağlanırsa. Yani, bizim

dezavantajımıza olur; çünkü maliyeti artırır. Birazda işçilerin dikkatsizliği, bu

kazaların sebebi bence. Her ne kadar tedbir alsanız da olmuyor. İşçi ve

işveren sendikaları, işçiyi bilinçlendirebilir. Sabah 8 akşam 6 mantığı ortadan

kaldırılabilir ve eğitimler olabilir . Sendikaların birinci görevi bence bu. “

Geleceğe Dair Düşünceler

Küçük işletmelerde çalışanların memnuniyet ve geleceğe bakışları

statülerine göre değişmektedir. Küçük işletmelerde ücretli çalışanların,

yetersiz çalışma koşulları ve ücret yüzünden gelecekten beklentilerinin

Page 175: tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü çalışma ekonomisi ve ...

olmadığını gözlemlenmiştir. İşverenler ise; gelecekten işletmelerini ve işlerini

büyütmeyi anlamaktadırlar. Genel olarak; katılımcıların çoğu geleceklerini

belirsiz olarak görmekte olup işlerinden memnun değillerdir. Genellikle de

çocuklarının şu anda yaptıkları işi yapmalarını istemiyorlar. Görüşmelerde şu

görüşler dile gelmiştir:

İşveren Hayrettin: “Memnunum diyemem. Ancak, benim

memnuniyetim, tezgahın 1 iken, 2 olması ve 3 olmasıyla bağlantılıdır. Bu da

çoğu arkadaşlara istihdam, iş imkanı yaratmama yardımcı olur. Burada, 5–10

kişi oluruz. Yani kısaca benim amacım, büyümektir. Büyürsem memnun

olurum. Çocuğumun bu işi yapmasını istemem. Sanayiden uzak dursun. Ben

onlara emek veriyorum, karşılığı olarak onlarında yüksek bir okulu bitirmeleri

benim için, en büyük ödüldür. Gerçi, zorda kalır okuyamazlarsa, meslek

öğrenmek için mecburen bu işi yapsınlar. “

İşçi Hüseyin: “Çocuğumun bu işi yapmasını hayatta istemem. Ben de

zoraki kaldığımdan bu işe girdim. Düz lise mezunuyum, sanat okulu mezunu

değilim. Meslekte bu vasfı kendi çabalarım ve büyük fedakarlıklarım sonucu

elde ettim. Sonunda başardım da. En azından bir resmi dairede memur

olmasını ve mutlaka üniversite bitirmesini istiyorum. Çocuklarım çalışkan ve

benim bütün çalışmalarım sizin gibi bir üniversite mezunu olabilmeleri için. “

İşçi Mehmet: “Sadece bugünü düşünüyorum. Gelecek diye bir şey

yok. Yarının benim için ne olacağı belli değil. “

Aile işçisi Emre: “Memnum. Babamın yanında çalışıp, tornayla ilgili

mesleği öğrendikten sonra, bu işletmenin yeni patronu ben olacağımdan,

geleceğimle ilgili bir endişe duymuyorum.“