Slam Dunk Dergi - Sayi 78

70
SLAMDUNK HAFTALIK BASKETBOL DERGİSİ 20 - 26 Nisan 2015 / SAYI: 78 ŞİMDİ ZAMANI PLAY-OFF

description

Haftalik Basketbol Dergisi

Transcript of Slam Dunk Dergi - Sayi 78

Page 1: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

SLAMDUNKHAFTALIK BASKETBOL DERGİSİ20 - 26 Nisan 2015 / SAYI: 78

ŞİMDİ

ZAMANIPLAY-OFF

Page 2: Slam Dunk Dergi - Sayi 78
Page 3: Slam Dunk Dergi - Sayi 78
Page 4: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

www.slamdunkdergi.com

YAZIŞMA ADRESİ TalaTpaşa caddesi çelenk sok. no: 27/a kaT:4

gülTepe / kaĞiTHane / İsTanBUlTel: +90 (212) 325 91 25 - Fax: +90 (212) 258 70 59

Genel Yayın Yönetmeni Bilgehan aras

[email protected]

Yazı İşleri Müdürü Recep Özerin

[email protected]

Haber Müdürü Bulut çiftçi

[email protected]

Tasarım BaRas Media

[email protected]

Fotoğraf Editörü Utku Ulutaş

[email protected]

Katkıda Bulunanlar can Hasgör, şaban işık, Yaşar anıl cantepe

ali konavic, Faruk çolak, alican şengül, doğuş arun, gürhan Ul, eren Tolga onur,

can asena, Batuhan karcı, Furkan sümbül

Reklam Rezervasyon Bilgehan aras

[email protected]+ 90 (533) 552 07 49

Yayının Türü: Yerel süreliYayıncı: Baras Basım Yayın

Adresi: sanayi Mah. 1673. sok. no: 34-34510 esenyurt / İstanbulTel: 0 (212) 622 63 63 Fax: 0 (212) 605 07 98

slamdunk Haftalık Basketbol dergisi, Baras Basım Yayın tarafından yayınlanmaktadır.Yazı ve fotoğrafların tüm hakkı slamdunk dergisi’ne, yayınlanan ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. slamdunk dergisi Türkiye Basın Meslek İlkeleri’ne uymaya söz

vermiştir.

SLAMDUNK

Page 5: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

S L A M D U N K D E R G İ a p p s t o r e ’ d a . K e n d i a p l i K a s y o n u y l a d a y a y ı n d a . ı p a d v e ı p h o n e ’ u n u z l a t ü r K i y e ’ n i n t e K o n l ı n e h a f t a l ı K B a s K e t B o l d e r g i s i n i i s t e d i ğ i n i z z a m a n , i s t e d i ğ i n i z h e r

y e r d e o K u y a B i l i r s i n i z . t e K y a p m a n ı z g e r e K e n a p p s t o r e ’ d a n “ s l a m d u n K ’ ı ü c r e t s i z i n d i r i p, K e y i f l e o K u m a y a B a ş l a m a K . . .

o n l ı n e h a f t a l ı K B a s K e t B o l d e r g i s i S L A M D U N K D E R G I . C O M

a p p l e s t o r e ’ d a

Page 6: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

Washington Wizards’ın tecrübeli yıldızı, eski takım arkadaşları hakkında zehir zemberek açıklamalarda bulundu

u sezon başında Brooklyn Nets’in kendisi ile sözleşme uzatmamasının ardından Washington Wizards ile kariyerinin son demlerine başka bir tecrübe daha ekleyen NBA’in 35lik veteran yıldızı Paul Pierce, son 3-4 sezon ile etrafında şekillenen isimler hakkında ESPN’e resmen kan kustu. “The Truth” lakaplı tecrübeli yıldız, kariyerinin ilk şampiyonluğunu yaşadığı ve efsane “Büyük Üçlü” başta olmak üzere, trajedi olarak nitelendirilebilecek bir sezon geçirdiği Nets ve şu an himayesine altına aldığı iki genç yıldız Bradley Beal ve John Wall için ilginç açıklamalarda bulundu. Geçtiğimiz sezon

takım arkadaşı olan Deron Williams için “Brooklyn’e gelmeden önce onu bir MVP adayı olarak görüyordum. Fakat oraya gittiğimde fark ettim ki onun böyle bir amacı yok” sözlerini kullandı. Wizards genç süper ikilisini çok sev-diğini belirten yıldız oyuncu, “Bazen ne kadar iyi olduklarının farkında olmuyorlar. Aynı şey Rajon Rondo için de geçerli. Bazen var, bazen yok.” Röportajın en can alıcı kısmını da haklarında tonla söylenti çıkan Ray Allen’a ayıran Pierce, “İlginç bir ilişkimiz vardı. Parke üzerinde hepimiz çok iyi arkadaştık ama Ray hep kendi işine bakardı. Bu onun tarzı. Birlikte oynarken, hatta hep beraber yemek yemeğe giderken bile gelmezdi. Hayır işi yapardık ama Ray’i gören olmazdı” dedi.

B

Pierce’tan Yaylım Ateşi!

Page 7: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

Washington Wizards’ın tecrübeli yıldızı, eski takım arkadaşları hakkında zehir zemberek açıklamalarda bulundu

FastBreak / Hazırlayan: Alican Şengül

Pierce’tan Yaylım Ateşi!

Page 8: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

Kariyerini Çin’de devam ettiren Stephon Marbury’ye belki de hayatında karşılaşmadığı kadar duygusal bir jest yapıldı

010’da NBA kariyerini sonlandırarak Çin yolunu tutan 38’lik yıldız Stephon Marbury’ye Uzakdoğu bir hayli yaradı. Çin’in Shanxi Zhongyu Brave Dragons takımına transfer olan oyuncu, geçtiğimiz günlerde Ulusal Çin Müzesi tarafından üzerinde yüzü olan pullar ile onurlandırıldı. Bu sezon takımı ile üst üste üçüncü şampiyonluğuna ulaşan Marbury’nin aynı zamanda Brave

Dragons Arena’nın hemen önünde de 2 yıl önce açılan bir heykeli var. Kariyerini sürdürdü-ğü Çin’de pul olayı ile birlikte iyiden iyiye bir efsaneye dönüşen Marbury, The Post gazete-sine verdiği röportajda şunları söyledi: “Kendine has bir hayata tutunmak gibi… Halâ dışarı çıkarken yüzümü örterek saklıyorum. İnsanların, üzerinde resmim olan bir zarfı dünyanın herhangi bir yerine yollama ihtimaline henüz alışamadım. Gerçekten onur verici bir şey. 38 yaşımda böyle başarılar elde edebileceğimi düşünebilir miydim? Pekin’den 10 bin kilo-metre uzakta doğan bir çocuğun asla hayal edemeyeceği şeyler…”

2

Uzakdoğu’nun Kralı

Page 9: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

Kariyerini Çin’de devam ettiren Stephon Marbury’ye belki de hayatında karşılaşmadığı kadar duygusal bir jest yapıldı

Uzakdoğu’nun Kralı

FastBreak

Page 10: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

Tribünde maç izlerken çişiniz geldiğinde tuvalete gidersiniz. Peki ya basketbolculardan birinin başına böyle bir şey gelirse?

ir basketbol maçının tam ortasında dolu bir mesaneye sahip olmaktan daha kötü tek şey, sahanın üzerinde olmanız! Sezona Phoenix Suns forması ile başlayan ve daha sonrasında 3 takımın dâhil olduğu bir takas sonrası Boston Celtics’in yolunu tutup, takımının play-off biletini almasında büyük pay sahibi olan Isiah Thomas’ın kolej yıllarında bir maç esnasında parkenin orta

yerine işediği ortaya çıktı. Şöyle ki; kolejdeki ilk sezonunda takımının Washington State ile oynadığı ve kafa kafaya geçen bir maçta tuvaleti gelen Thomas, zamanında gidip geleme-me endişesinden ötürü parkeyi terk etmez. Aynı zamanda patlamak üzere olan mesane problemini gidermek için de önce bir havlu alır, daha sonrasında da takım arkadaşlarına etrafında toplanmalarını ister ve ihtiyacını giderir. O zamanki koçu Raphael Chillious olayı haliyle biraz farklı yorumluyor: “Havluyu şortunun içine soktu ve yedeklerin olduğu yere giderek işedi çünkü işin uzamasını istemedi. Thomas, rekabet etmeye bayılan birisiydi!”

B

Yok Artık!

Page 11: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

Tribünde maç izlerken çişiniz geldiğinde tuvalete gidersiniz. Peki ya basketbolculardan birinin başına böyle bir şey gelirse?

Yok Artık!FastBreak

Page 12: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

Geçen yaz New York Knicks’ten ayrılması gündeme gelen ancak takımda kalan Carmelo Anthony, bu kararından ötürü pişman olduğunu açıkladı

eçtiğimiz yaz başı sınırlı serbest statüsü ile tüm serbest oyuncu piyasasının 1 numaralı ismi olan ve başta Chicago Bulls olmak üzere birçok takımı peşinden koşturup daha sonrasında da takımı New York Knicks ile şaşalı bir kontrat imzalayarak takımında kalan Carmelo Anthony verdiği karar-dan ötürü pişmanmış. NY Times’a uzunca bir röportaj veren süperstar bazı itiraflarda bulundu. Knicks’te kalmayı tercih etmesinden ötürü pişmanlık duyup duymadığı sorusuna “Her ne kadar bu tarz düşünceleri kafamdan uzak tutmaya çalışsam da insanoğlu misali, bir şekilde kafamın için-

de dönmeye başlıyorlar. Akşam oluyor ve ister istemez düşünmeye başlıyorsun” yanıtını verdi. Phil Jackson’ın genel menajerliğe getirilmesiyle birlikte yeniden yapılanma yolunu tutan Knicks’in saha içerisindeki kötü ruh hali, Melo’ya da sirayet etmiş ve yıldız oyuncu All-Star sonrası sol dizinden geçirdiği operasyon sonucu sezonu kapamıştı. Konu Phil Jakcson’a gelince efsane basketbol adamı için şunları söyledi: “Phil ilk iş olarak J.R. Smith ve Iman Shumpert gibi oyuncuları yollayarak adeta takımı tasfiye etti. İlk duyduğumda şok olup kendi kendime ‘Acaba kafası iyi mi?’ diye sormuştum. Tabii sonrasında neden böyle bir şey yaptığını, kapılar arkasında dönen diğer işleri ve projelerini anlatınca mantıklı geldi. Bunu tekrar düşünme ihtiyacı hissetmedim.”

G

Melo Bin Pişman

Page 13: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

Geçen yaz New York Knicks’ten ayrılması gündeme gelen ancak takımda kalan Carmelo Anthony, bu kararından ötürü pişman olduğunu açıkladı

Melo Bin Pişman

FastBreak

Page 14: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

NBA yönetimi, yeni forma sponsoru anlaşması imzalamak üzere çalışmalarını hızlandırdı

BA’in resmi forma sponsoru adidas’ın NBA ile bitmek üzere olan anlaş-malarını yenilemeyeceklerini açıklamasının üzerine harekete geçen NBA yönetiminin Nike ile büyük bir anlaşma yaptığı söylentileri kulisleri kasıp kavurmuş durumda. adidas ile bütünleşen 3 çizgilerin, oyuncuların ısınma üstlüklerinden daha şimdiden çıkmış olması, söylentilerin doruk noktasına

çıkmasının önemli faktörlerinden. Sports Business Journal’ın haberine göre anlaşma-nın en önemli noktası, Nike ve Jordan amblemlerinin formalara yerleşecek olması. 11 yıldan bu yana NBA’in resmi sponsoru olan adidas ile yıllık 400 milyon dolar civarı bir sözleşmesi olan lig yönetiminin Nike ile 2017-18 sezonundan itibaren yürürlüğe girecek olan anlaşmayı önümüzdeki sezon öncesinde açıklaması bekleniyor. Haberin bir diğer önemli noktası ise Nike ile yapılacak anlaşmanın adidas’ın anlaşmasını ekonomik olarak ezip geçeceği yönünde. Bekleyip, göreceğiz…

N

Nike Gelir Hoş Gelir…

Page 15: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

NBA yönetimi, yeni forma sponsoru anlaşması imzalamak üzere çalışmalarını hızlandırdı

Nike Gelir Hoş Gelir…

FastBreak

Page 16: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

ARTIK CİDDİLEŞME ZAMANI!

Page 17: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

NBA PLAYOFFS 2015

ARTIK CİDDİLEŞME ZAMANI!NBA’DE 82 MAçLIK NoRMAL sEZoN gERİDE KALDI DERKEN KAŞLA göZ

ARAsINDA pLAy-off ATEŞİ yANMAyA BAŞLADI BİLE! sLAMDuNK EKİBİ DE BoŞ

DuRMADI vE İKİ yAKADA TopLAM sEKİZ EŞLEŞMENİN NABZINI TuTTu...

Page 18: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

BATI PLAYOFFS 2015

Golden State WarriorS neW orleanS PelicanSANALİZSezonun Atlanta Hawks ile birlikte en flaş iki takımından birisi olan Warriors, Oklahoma City Thunder ile kıyasıya bir mücadeleye girip play-off biletini son anda kapan New Orleans Pelicans ile karşılaşıyor. Her iki takım da genç, dinamik ve sempatik süperstarları tarafından öncülük edilen ekipler. Sezon içerisinde Warriors’ı uzun uzadıya yazmıştık, mükerrer bir hareket içerisine girmeden üstünden geçmek gerekirse; koçluk kariyerine harika bir başlangıç yapan Steve Kerr ve onun oyunun her iki tarafında da müthiş dengeli, “transition” seven ve bunu harika uygulayan takımının dümeninde Stephen Curry var. MVP ödülünü alması kuvvetle muhtemel genç yıldız, kankası Klay Thompson ile ön alanda rakiplerin korkulu rüyası. Fakat Warriors’ı başarıya taşıyan temel faktör bir bütün olarak günden güne iyiye gitmeleri ve yakaladıkları motivasyon. Klay ve Curry ikilisi inanılmaz bir aşama kaydetti, Dreymond Green defansif bir dinamoya dönüştü ve kuvvetle muhtemel DPOY ödülünün sahibi olacak. Barnes ne kadar efektif olabileceğini gösterdi ve savunmanın direği Bogut, 67 maç oynayacak kadar sağlıklı kaldı. Tüm bunların ışığında ligin hem en iyi savunma, hem de en efektif hücum takımı durumundalar. Kimileri tecrübesizlik veya gençlik gibi faktörlerin en büyük rakipleri olduğunu söylese de bir başka kesim için şampiyonluğun rakip fark etmeksizin en büyük favorisi. Dengeli kadroları, diğer 15 takımın hepsi ile eşleşebilecek nitelikte.

Anthony Davis’in sürüklediği Pelicans için onu kapsayan konular hariç hiçbir şey net değil. Sezona harika başlayıp uzunca bir dönem sakatlık yüzünden takımından uzak kalan ve yeni yeni dönen Jrue Holiday’in yanında yine bir başka müzmin sakat Eric Gordon ve istikrarsız, 1-2-3 numara arasında henüz net bir tercih yapamamış Tyreke Evans… Keskin şutör, yedek uzun Ryan Anderson da çok değerli bir parça ama gelin görün ki sakatlıklar sonrası ritmini henüz bulabilmiş değil. Ömer Aşık çok elit bir savunmacı fakat play-off atmosferinde kıt hücum yetenekleri bir yerden sonra onun önünü kesebilir ki ilk maçta Bogut ve Green’e karşı savunma olarak da üretken olamayınca, Warriors baştan sona maçı önde götürdü.

Yine ilk maç ışığında konuşmak gerekirse, Pelicans adına önemli olan Davis değil, diğer parçaların nasıl katkı verdiği. 22 yaşına henüz giren genç yıldız, uzun yıllar NBA’in Lebron-Durant ayarında ön plandaki birkaç oyuncusundan olacağı kesin.

Serinin ilk maçı oynanmışken, serinin diğer maçlarına ışık tutacak keskin noktalar varken farazi yorumlar ve varsayımları geçip, direkt ilk maç üzerine odaklanalım… Bogut-Green ikilisi özellikle ilk 3 çeyrek Pelicans pota altını adeta domine etti. Ömer hiçbir varlık gösteremezken, hücumunun yanında aynı zamanda bir blok ve ribaund canavarı olan Davis, son çeyreğe 6/13 ile 15 sayıyla girdi, sadece tek ribaundu vardı ve 5 top kaybı yapmıştı. Bu durum bütün serinin anahtarı konumunda. Warriors pota altı oyuncularının, ikisini de aynı anda DPOY ödülüne aday yapacak performansları ve Davis’in az bile olsa sinmesi, Pelicans adına büyük bir handikap. Bu yüzden özellikle dış oyuncuların sorumluluk alıp spacing ve skor yaratmaları şart. Son çeyrek Davis’in aldığı sorumluluk ile maça bir anda ortak olmalarının asıl sebebi az önce söylediğimiz şeyden mütevellit; dış oyuncuların bir şekilde sorumluluk almaları ve genç yıldızın üzerindeki dikkati biraz olsun dağıtabilmeleri.

Son olarak, tabii ki yine ilk maç ışığında Stephen Curry… Russell Westbrook’un akıl dışı performansının play-off’a yetmemesinden ötürü artık MVP ödülünün sahibi o ve seriye de bunu adeta ispatlarcasına oynayarak başladı. Yeri geldi penetre etti, gerektiğinde topu dağıttı ve yine en ölümcül anlarda sorumluluk alıp sıkıntıya girmek üzere olan maçta fişi çekti. Masumane yüzü ve sempatik tavırlarından ötürü belli olmayabilir ama genç yıldız tam bir iş bitirici. Savunma hangi noktasına odaklandıysa tüm maç boyu ters köşe yaptı ve 34 sayısı bir yana, savunulması imkânsız bir görüntü çizdi ve bu da aslında Pelicans’ın belki de en son isteyeceği şey!

TAHMİN 4-1 Golden State

Y A Z I A L İ C A N Ş E N g ü L

Page 19: Slam Dunk Dergi - Sayi 78
Page 20: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

BATI PLAYOFFS 2015

HouSton rocketSdallaS MaverickS

ANALİZDallas, 2014 play-off ilk turunda, sezon sonunda şampiyon olacak San Antonio Spurs ile karşılaşmış ve seriyi yedinci maça kadar taşımıştı. Spurs, turu yedi maçta geçtikten sonra NBA finalleri de dâhil play-off’un geri kalanında o serideki kadar zorlanmamıştı. Dallas’ın, Spurs’un diğer turlarda oynadığı rakiplerden daha iyi bir takım olduğunu söylemek iddialı olacak fakat o serinin son maça gitmesinin bir sebebi vardı.Geçtiğimiz sezon tempolu yarı saha basketbolunu kusursuza yakın bir şekilde sahaya yansıtan Spurs, o seride karşısında yarı sahada (hem hücumda, hem de savunmada) en az kendileri kadar keskin bir takım ve oyunun temposunu kontrol etmekte çok başarılı bir koç buldu. Spurs’un ikinci maçın ilk yarısında yaptığı 15 top kaybı onlar adına sezonun en yüksek rakamıydı mesela. Spurs’ün tempolu, topu paylaşan ve spacing’e dayalı hücumuna Rick Carlisle’nin takımı aynı keskinlikte cevap verdi ve Spurs’ten 3 maç almayı başardı.Aradan bir sene geçtiğinde ise Dallas Mavericks’in önünde kocaman bir problem var: Rajon Rondo. Rondo sahada olduğunda (takastan itibaren 25 dakika civarı süre alıyor) Dallas’ın geçtiğimiz sezon ulaştığı yarı saha keskinliğine ulaşması mümkün gözükmüyor. Diğer özellikleri ne kadar iyi olursa olsun, Rondo topu elinden aldığınızda sadece kendi hücum potansiyelini değil, takımın hücum potansiyelini de olumsuz etkiliyor.Şöyle ki, Dallas geçtiğimiz sezonki gibi hareketli ve topu paylaşarak oynadığında şut tehdidi olmayan Rondo’nun savunmacısından gelen yardım hücumun bütün akışkanlığını durdurabilir. Rick Carlisle ligin şüphesiz en iyi koçlarından biri. Daha önce Monta Ellis, Brandon Wright gibi yönetilmesi zor oyunculardan verim aldığına da şahidiz ancak Rondo sorununun çözümünün öncekilerden biraz daha zor olacağını düşünüyorum. Kaldı ki, Rondo takasında bench’in önemli parçalarını da Boston’a gönderdiklerini ve geçtiğimiz sezonki kadar iyi bir bench’leri olmadığını da hatırlatmak lazım.Houston cephesinde ise James Harden fevkalade bir sezon geçirdi ve özellikle Dwight Howard’ın sakat olduğu dönemde takımı tek başına sırtladı. Savunmadaki defolarına rağmen çok özel bir hücum silahı. Onun sezon standartlarını (ve hatta daha üstü) yakalaması Houston’ı avantajlı hale getirir. Ancak, rakibin süperstarına hazırlanmayı seven Carlisle ve Dallas’ın geçen sezona göre en büyük artısı Tyson Chandler, Harden’ı yavaşlatmak adına ellerinden geleni yapacaktır.Sezon içerisinde sakatlık sorunları yaşayan Howard ise play-off’a kısa bir süre kala takıma döndü ve geri dönüşünün ardından fena da bir performans sergilemiyor. Onun Harden’a ne kadar eşlik edebileceği serinin galibini belirleyebilir. Sezon içerisinde oynanan dört maçın üçünü Houston kazandı. Geçtiğimiz senenin aksine ilk turda daha tek taraflı seriler bekliyorum ancak Dallas-Houston serisi play-off’un en çekişmeli ilk tur eşleşmesi olmaya aday gözüküyor.

TAHMİN 4-2 Houston

Y A Z I D o ğ u Ş A R u N

Page 21: Slam Dunk Dergi - Sayi 78
Page 22: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

BATI PLAYOFFS 2015

loS anGeleS cliPPerS San antonio SPurS

ANALİZSezona son derece sessiz giren Spurs, insanları biraz endişelendirmişti. Spurs standartlarında kötüydüler ve zorlanıyorlardı. Sezon sonu yaklaştıkça ise vitesi artırdılar ve sezon başında sadece dinlendiklerini herkese gösterdiler. Parker’ın form tutması, Ginobili’nin toparlanması ve son kale 39 yaşındaki Duncan’ın Gandalf misali “You Shall Not Pass” nidalarıyla defansif anlamda önüne gelen herkesi yere sermesi işlerin yoluna gireceğinin göstergesiydi. Leonard’ın da katılımıyla ve en önemlisi sorumluluk almasıyla Spurs sezonun son 12 maçının 11’ini kazanarak play-off’a kalmayı başaracaktı. Spurs’ün rakiplerini korkutmasına sebep olan olgu, son 12 maçın 11’ini kazanmış olmaları değil, bu maçları hangi rakipler karşısında kazandıklarıydı. Bu süreç içerisinde Batı lideri Warriors’ı iki kere yenerek bir hayli dikkat çektiler. Diğer kurbanlar ise sırasıyla adları şampiyonluk yarışının içinde geçen Hawks, Bulls, Grizzlies, Mavericks ve Rockets’tı. Play-off’a kalma mücadelesi veren, Westbrook’un sapıkça performanslar sergileyerek sürüklediği Thunder’ı da listeye eklemeyi unutmayalım. İşte bu galibiyetler Spurs’ü tekrardan şampiyonluk konusunda “olağan şüpheli” olarak ilan edilmesine sebep oluyordu. Clippers ise tıpkı Spurs gibi etkileyici bir seriyle play-off’a kalmayı başardı. Onlar da son 15 maçta 14 galibiyet aldılar ancak yendikleri rakipler Spurs’ün kurban listesi kadar etkileyici değildi. Her şeyden önce Donald Sterling gibi “insan müsveddesi” tanımına cuk oturan lanetli sahiplerinden kurtularak sezona giren Clippers, Spurs’ten daha olumlu sinyaller veriyordu sezon başında. Chris Paul hiç olmadığı kadar skor üretme konusunda istekliydi, Blake Griffin bazı maçlarda o kadar all-arounder bir kimliğe bürünüyordu ki, izlediğinizin Lebron James olmadığı konusunda doğrulamaya ihtiyaç duyuyordunuz! DeAndre Jordan da mental sorunlarını mümkün olduğu kadar minimize etme uğraşındaydı. Ancak “hızlı koşan çabuk yorulur” misali onlar da bir yerde durdu ve sıkıntılı bir türbülans dönemine girdi. İşler öyle bir raddeye geldi ki, Doc Rivers’ın takım içinde sevilmediği bile medyada konuşulur olmuştu. Bunun üzerine bir de Griffin’in sakatlığı eklenince işler biraz karıştı. Clippers’ın çok iyi bir ilk beşi olduğundan söz etmek mümkün. Konu bench kısmına gelince ise bu durum tersine dönüyor. Glen Davis, Hidayet Türkoğlu, Dahntay Jones, hatta Jamaal Crawford’un oyuna etkisi geçtiğimiz yıllara oranla bayağı düşük seviyedeydi. Spencer Hawes’tan da beklenen katkı gelmeyince bench iyicene kara delikvari bir görünüm arz ediyor.

Sorunlar bench oyuncularından randıman alınamamakla bitse iyiydi ancak ilk 5’in de sorunları yok değil. JJ Reddick hariç net bir şutöre sahip değiller. Tamam, Blake Griffin şutunu geliştirdi, Chris Paul de iyi atıyor ama iki isim de henüz orta seviyede. Spurs’ü geçmek istiyorlarsa bu konuda bir vites daha yükseltmeliler.

Şansa bakın ki Spurs’ün de şut sıkıntısı Clippers’la aynı seviyede. Leonard yüzde 33, Ginobili yüzde 34’le atarken; Belinelli defansta oluşturduğu kara delik sebebiyle kenarda oturuyor ve bütün yük Danny Green’e biniyor. İki takımın da çözmesi gereken en büyük problemin aynı olması aslında serideki eşitliği temsil etmekte. Ancak yine de bu eşitliği ufak nüanslarla Spurs bozacak gibi duruyor.

Özellikle pota altında geçecek mücadelede 39 yaşındaki Duncan’ın önderliğinde fundamental farkıyla Spurs’ün üstünlük kurması muhtemel. Griffin ve Jordan’ın atletizmi her ne kadar sorun yaratacaksa da, özellikle Jordan’ın çemberden uzaklaştıkça beyin hücrelerinde yaşanan ölümleri düşünecek olursak Clippers’ın işi zor gözüküyor. Clippers’ın temel hücum silahı Paul’ün uzun ile oynayacağı pick and rolller. Spurs içerideki etkinliği kırabilip ilk defa bir sezonun 82 maçının 82’sinde de oynayan Paul’ün pas kanallarını tıkarsa yaşayacağı sorunların büyük bir kısmını hafifletmiş olur. Paul için yapılan daimi eleştiri, lige girdiğinden bu yana baskıyı kaldıramıyor oluşuyla alakalıydı. Mükemmel bir oyuncu ama “Büyük maçların oyuncusu değil” algısını bugüne kadar kırabildiği söylenemez.

Clippers’ın ise Spurs’ü yenmesi için yapması gereken en elzem iş ise hiç kuşkusuz savunmada Leonard’ı durdurmak. Bu konuda ligin en saykodelik savunmacılarından Matt Barnes’a büyük sorumluluk düşmekte. Bu işi kotarabilir mi? Evet, ancak diğer oyunculara çok güzel işlettiği o pislik yapma taktikleri olmadan bunu yapmak zorunda. Zira Kawhi’nin sinirleri çelik gibi, kurşun bile işlemez o çocuğa.

Genel olarak kıran kırana geçmesi beklense de ibrenin az bir farkla Spurs tarafını gösterdiğini şu an için söyleyebilirim. Yine de belirtmekte fayda var. Clippers’ın özellikle saha avantajı etkenini de etkili kullanarak bu ibreyi kendi lehlerine çevirmeleri mümkün. Sonuçta bir var olma mücadelesi verdiklerini unutmayalım. Seriyi kazanırlarsa bu yapıyla devam edecekler, kazanamazlarsa da farklı bir yol haritası çizimi onları bekliyor olacak.

TAHMİN 4-3 San Antonio

Y A Z I A y A Ş A R A N I L C A N T E p E

Page 23: Slam Dunk Dergi - Sayi 78
Page 24: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

BATI PLAYOFFS 2015

Portland trail BlazerS MeMPHiS GrizzlieS

ANALİZBatı Konferansı play-off’unda savunma yönü her zaman daha önde olan Memphis Grizzlies ile hücumunu oyun planı haline getiren Portland Trail Blazers karşı karşıya gelecek. Bu iki takımdan hangisinin seriyi kazanacağının cevabı ise şu sorunun altında yatıyor: Kim zayıf olan tarafını daha iyi kapatmayı başarabilecek?

Normal sezona baktığımızda bunu iki takım arasında daha etkili yapabilen Grizzlies oldu. Blazers’ın dezavantajlı olduğu birkaç konu var. Bunlardan bir tanesi kesinlikle bench. Aslında sezon içerisinde Blazers, bu handikapını yok etmek için çok önemli bir hamle yaptı ve Arron Afflalo’yu takıma kattı. Bu hamle Blazers’ın NBA finaline bir adım daha yaklaşmasını sağladı. Tabii her şeyin doğru ve iyi gitmesi halinde. Blazers tıpkı Grizzlies’ın iki sezon önceki hali gibi her şey yolunda giderse yukarıya gidebilecek bir takım. Planladıklarının dışında ortaya çıkacak bir handikabı kapatmak onlar için çok zor. Nitekim Afflalo’nun katılmasıyla bench’in kuvvetlenmesi büyük bir artı yazarken Wesley Matthews’ın sakatlanması çok daha büyük bir eksi yazdı. Ve Blazers’ın planlamadığı bu durumu kapatması kolay değil. Artık bench’ten istedikleri gibi yararlanamayacaklar ve üstüne bu takımın sistemine çok alışan Matthews’tan mahrum kaldılar. Ayrıca hücum konusunda ise onları durdurabilecek en iyi ekiplerden biriyle, yani Memphis Grizzlies’la eşleştiler.

Grizzlies’a geçelim… Artık geçtiğimiz sezonki gibi hücumda çok sınırlı, bunun yanında çok sert bir savunma takımı değiller. Onlar artık hücumda belli opsiyonları olan ve hâlâ savunma da çok sert bir ekip. Tüm bunların yanında bench konusunda da ligin oldukça önemli ekiplerinden bir tanesi. Koç Joerger’in Nick Calathes ve Beno Udrih’li iki guard düzeni ikinci beşte oldukça tutmuş durumda. Ayrıca kenardan gelen uzunlar ve Vince Carter’ın tecrübesiyle dış şut katkısı takımın rotasyon yaptığı anlarda bir adım öne geçmesini sağlıyor. Blazers belki de ilk 5’lerin sahada kaldığı anlarda rakibiyle başa baş oynayabilir, hatta öne bile geçebilir. Ama rotasyon anları geldiğinde Grizzlies’ın rakibine göre çok daha ağır basacağı en azından kağıt üzerinde kesin gibi. Öte yandan Marc Gasol ve Mike Conley kariyerlerinin en iyi dönemlerini yaşıyor. Özellikle Conley’nin oyunu ne kadar gösterişsizse etkisi de aynı şekilde bir o kadar fazla oluyor. Gasol’e baktığımızda söylenecek çok şey yok. Son bir iki sezondur savunmada aldığı liderlikle büyüyerek Grizzlies’ın her alandaki liderine dönmüş durumda. Bir orkestra şefi, bir beyin gibi takımını savunmada yönetiyor. Hücumda ise yine Conley ile birlikte tüm sorumluluğu üstlenmiş durumda. Yan rollerdeki Lee, Green ve Randolph’un katkılarını es geçmemek gerekiyor. Bu seride iyi maçlar izleriz, heyecanlı anlar yaşarız ancak sonunda Grizllies’ın bir üst tura çıkacağını düşünüyorum.

TAHMİN 4-2 Mephis

Y A Z I C A N H A s g ö R

Page 25: Slam Dunk Dergi - Sayi 78
Page 26: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

DOĞU PLAYOFFS 2015

atlanta HaWkS Brooklyn netS

ANALİZAtlanta Hawks, sezonun en büyük sürprizlerinden birini gerçekleştirdi. 19 maç üst üste kazandılar, bütün ilk beşleri ocak ayında ayın oyuncusu ödülünü paylaştı ve sürpriz bir biçimde Doğu’yu en üst sırada bitirdiler. Bununla birlikte ligin sonlarında as oyuncularını sık sık dinlendirdiklerinden play-off’a en diri takımlardan biri olarak giriyorlar.

Steve Kerr ile birlikte yeni dönemin (ve oyun tarzının) en başarılı koçlarından biri olduğunu gösteren Mike Budenholzer, topu ve alanı iyi paylaşan özel bir takım yarattı. Jeff Teague gibi bir delici, Kyle Korver gibi bir şutör, Paul Millsap gibi farklı şekilde skor üretebilen bir mobil uzun ve Al Horford gibi güçlü alçak post oyunuyla çok yönlü bir pivota sahipler. Hem kendi içlerinde çok değerli, hem de birbirlerini tamamlayan parçalar. Bunun yanında, oyunun sadece hücum kısmında değil, savunma kısmında da başarılılar.

Budenholzer’ın karşısında ise geleneksel bir anlayışa sahip koçlardan biri olan Lionel Hollins var. Hollins, Memphis’in başında başarılı dört sene geçirmiş; Pau Gasol ve Zach Randolph’un sırtladığı takımı harika bir savunma takımı haline getirmişti. O takım; alçak posta dayalı, kısaların çok iyi savunma yaptığı, alan paylaşımı konusunda (dış şut konusunda kadro yapısı kaynaklı doğal sıkıntılara rağmen) iyi iş çıkaran, kusursuza yakın bir savunma takımıydı.

Hollins’in geleneksel bir koç olmasının yanında, Nets takımı modern basketbola ayak uydurabilecek bir kadro yapısına sahip değil. Sakatlıklar sebebiyle eski etkinliğinden çok uzak Deron Williams, Atlanta kariyeri boyunca isolation oynamış ve “Iso Joe” lakabını almış Joe Johnson ve pas-şut tercihleri kariyeri boyunca vasatın üstüne çıkamamış Thadeus Young ve kadrodaki bu oyuna en uygun isim olan Brook Lopez’e rağmen heyecanlı bir basketbol vadetmiyorlar. Bunun yanında bu çekirdekle iyi bir savunma takımı olmak da mümkün olmadı. Zira Batı’da play-off dışı kalan Thunder’dan 7 maç az kazanarak Doğu’da play-off’a son sıradan girebildiler ama misyonları tamamlanmış gözüküyor.

Modern, verimli, oyunun iki tarafında da etkili bir takım ile hücumda hareketi kısıtlı, savunmada verimsiz bir takımın serisi olacak. Atlanta, play-off’un ilerleyen turlarında sezonu kapatan Thabo Sefolosha’nın yokluğunu arayabilir ancak bu seride değil. Brooklyn Nets’in maç alması sürpriz olur.

TAHMİN 4-0 Atlanta

Y A Z I D o ğ u Ş A R u N

Page 27: Slam Dunk Dergi - Sayi 78
Page 28: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

DOĞU PLAYOFFS 2015

cleveland cavalierS BoSton celticS

ANALİZCleveland’ın genel durumu ile alakalı bu satırlardan hem takaslar öncesi, hem de takaslar sonrası çeşitli yazılar okudunuz. İlk yazıda, Cleveland’ın All-Star arasından sonra toparlanacağı ve öne fırlayacağından bahsetmiştik; nitekim öyle de oldu. İkinci yazıda ise Mozgov, Smith ve Shumpert transferlerinin düzen kurulursa fayda getirebilecek transferler olduğundan bahsetmiştik. Bu öngörümüz de gerçekleşti ama bir farkla; yeni oyuncular sisteme kanalize olmadı, sistemi oluşturan öğeler haline geldi. “Biz demiştik” paragrafımızı okuduğunuza göre devam edebiliriz…

Cleveland her şeyden önce ligin en iyi hücum takımlarından biri. Yaklaşık 100 pozisyonda 114 sayı bulmaları bunun göstergesi. Özellikle JR Smith ve Mozgov eklemelerinin bu hücum başarısındaki payları büyük. Avrupa’dan tanıdığımız David Blatt’in herhangi bir takıma ofansif anlamda neler katabileceğini biliyorduk ancak uygulamada sene başında sıkıntılar mevcuttu. JR Smith, Waiters kadar isolation oyununu yanlış anlama potansiyeli olan; eline her geçen topu potaya savurma ihtimali Everest’te dolaşan bir oyuncu olmasına rağmen bu işin altından başarıyla kalktı. Mozgov da Love, Lebron ve Irving üçlüsüne ihtiyaç duydukları spacing’i sağladı. Böylelikle Cleveland’ın hücumu ligin en iyilerinden biri haline geldi. Tabii bunda Lebron’un iyiden iyiye playmaker rolünü sahiplenmesi ve Irving’in daha çok skor üretme kısmına odaklanması da etkili.

“Savunma ne durumda?” derseniz orada sıkıntılar mevcut ve bu sıkıntılar ilerleyen aşamalarda büyüyebilir. İlk 5’in Mozgov hariç hiçbir ismi savunmacı yönleri sağlam oyuncular değil. Bu durumda Cleveland bench’ine bakmamız gerekecek. Tristan Thompson, Iman Shumpert, Shawn Marion, Kendrick Perkins (?) gibi savunmacılar o işi kotarabilir. Boston mücadelesi ekseninde baktığımızda bunu yapamazlarsa zaten ayıp!

Boston kısmına gelelim… Teker teker baktığımızda basketbola fazlasıyla “İrlandalı” kalmış isimler gözümüze çarpıyor. Ama her nasılsa bu grup tanking yaptıkları sezonda play-off’a kalmayı başardı. Beklenmeyeni yapmak İrlandalılığın şanındandır muhtemelen ancak o şanın son bulacağı nokta burası. The Departed filminin soundtrack’i olan şarkılarında yöre halkının iyi tanıdığı Dropkick Murphys’in bahsettiği gibi Boston sadece Cleveland’ın “nakliye yapacağı” limanlardan birisi.

Danny Ainge’in yaklaşık 150 tane ilk tur draft hakkıyla ne yapacağını merak eden Celtics taraftarları için play-off’a kalmak büyük bir sürpriz oldu. Nitekim Green ve Rondo’nun yollanmasından sonra beklentiler bir hayli düşmüştü. Ancak NBA camiasında biraz süt çocuğu gözüyle bakılan tecrübesiz koç Brad Stevens’ın yarattığı düzen başarılı oldu. Nedir bu düzen? Boston rezalet yüzdeyle şut atan bir takım. Yüzde 32.7 üçlük yüzdesiyle NBA normal sezonunu bu alanda sondan dördüncü olarak tamamlarken, play-off’a giren takımlar içinde ise en düşük yüzdeye sahipler. Stevens’ın önceliği bu sıkıntının zararlarından mümkün mertebe uzak bir takım yaratmaktı. Elinde Bradley, Smart ve Turner gibi iyi penetreci elemanlar olduğu için çözümü kısaların içeri drive etmesi üzerine kurdu. Bu da başarılı oldu. Zeller, Olynk, Bass ve Sullinger’ı hücum esnasında Atlanta Hawks-vari boyalı alan dışına koyarak işe girişti ve böylelikle içeri dalmak için dış oyunculara yeterli spacing’i sağlamış oldu. Isaiah Thomas’ın da takıma katılımıyla üçlük yüzdesinde bir kıpırdanma yaşanınca takım play-off potasına tutunmuş oldu.

Bu hücum sisteminin Cleveland karşısında onları başarıya taşıma ihtimali ise yok denecek kadar az. Penetreye dayalı düzenle hücum edip üçlük özürlüsü takımlara karşı kullanılabilecek en büyük silah alan savunması. Cleveland bu alan savunmasında istediği verime ulaşırsa isolation ve koşmaya dayalı hücum organizasyonlarından büyük başarı elde ederler. Bu da Boston’ın istemeyeceği bir şey ama bile bile lades demek zorundalar. Çünkü ellerinde kayda değer bir şutörleri yok. İçeriden oynama şansları da zor çünkü Zeller, Olynk gibi oyuncuların hantallığını düşünürsek bu isimlerin Tristan Thompson gibi paylayıcı bir güç sahadayken işlerini iyi yapmalarını beklemek biraz hayalcilik olur.

Boston hücumunun sıkıntıları hâlihazırda mevcutken Cleveland’ın da hücumunda sıkıntılar yok değil. Onların da sorunu bir bakıma Boston’la benzeşiyor aslında. Sorun; tahmin edilebilirlik! Nitekim Cleveland’ın isolation üzerine dayalı sisteminin fazlasıyla tahmin edilebilir oluşu onları play-off’ta zorlayacak. Ancak Boston’ın hücumdaki tahmin edilebilirliği daha fazla; sonuçta ellerinde üç tane süperstar ve JR Smith gibi bir deli yok. Alan savunması faktörüne de tekrardan vurgu yapmakta fayda var. Hücuma çıkışlarda alan savunmasının getirdiği avantajlar Cleveland’ın hücumda sıkıntı yaşamasına engel olabilir.

Sonuç olarak Cleveland garanti hasılatı olan Hollywood yapımı, hikâyesi zayıf bir aksiyon filmi. Boston Celtics ise üç-beş sinema öğrencisinin çektiği amatör bir kısa film. Bu karşılaşmanın neticesi bariz bir şekilde belli. Peri masalına geçit yok!

TAHMİN 4-1 Cleveland

Y A Z I y A Ş A R A N I L C A N T E p E

Page 29: Slam Dunk Dergi - Sayi 78
Page 30: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

DOĞU PLAYOFFS 2015

cHicaGo BullSMilWaukee BuckS

ANALİZ Derrick Rose’un sakatlığı atlattığı umudu ve Pau Gasol takviyesi ile birlikte sezona çok büyük beklentiler doğrultusunda giriş yapan Chicago Bulls, Rose’un sakatlık belasından bir türlü tam anlamı ile kurtulamamasının yanı sıra diğer yaşadığı sakatlıklarla birlikte normal sezonu Cavs’ın arkasında üçüncü sırada kapatarak play-off’a giriş yaptı. Batı’daki zorluk derecesi ve mücadeleye nispeten çok daha güçsüz ve dengesiz Doğu’da ekstrem kötüler ve yeniden yapılanmalar sonrasında normal sezonun bitimine az kala yaptığı atakla altıncı sırayı ve play-off biletini kapan temsilcimiz Ersan İlyasova’nın takımı Milwaukee Bucks, Bulls’un play-off ilk turundaki rakibi oldu.

Merkez Grubu’nun iki takımı arasındaki gerçekleşecek mücadele, özünde bir Illinois derbisi. Normal sezonda karşı karşıya geldikleri 4 maçın üçünden galibiyetle ayrılan taraf olan Bulls, bu maçlarda +7,3 sayılık ortalama üstünlük yakalarken, bu aynı zamanda Bulls’un herhangi bir rakibe karşı yakaladığı bu sezonki en iyi beşinci ortalama. İki savunma merkezli takımın mücadelesinde 4 maçın hiçbirinde her iki takım da 100 sayı barajını göremedi. Bu maçlarda Bulls %40 şut isabeti ile 92 sayı ortalama yakalarken, Bucks %39 ortalama ile 84 sayıda kaldı. Play-off atmosferini de göz önüne alınca, bu serinin göze hiç de hoş gelmeyen, çok düşük skorlu maçlar eşliğinde geçmesi kuvvetle muhtemel. Yani, toplam 8 eşleşme arasındaki en çirkin eşleşme unvanının da en büyük talibi! Bu serinin hayati noktası ise Bulls’un bu sezon kadrosuna kattığı İspanyol pota altı oyuncusu Pau Gasol. Normal sezon içerisinde oynanan maçların açık ara yıldızı olan Pau, aralarında 46 sayılık (ve 18 ribaund) dev bir performansı da barındıran 34 sayılık bir ortalamaya sahip. Maçların ne denli düşük skorlarla geçildiği dikkate alındığında, Gasol fazlasıyla dominant bir faktör ve Bucks pota altı Gasol’ü yavaşlatamazsa sıkıntı büyük!

Gerek kâğıt, gerekse parke üzerinde bu serinin Gasol’e gelmeden en kilit noktası ev sahibi avantajını elinde bulunduran Bulls’un Bucks serisi öncesi ne derece sağlıklı olduğu. Rose hepimizin malumu, yine sakatlık dolu bir sezon geçirdi ve son maçta sol dizinden yaşadığı ağrılar sebebiyle 10 dakika oynayıp bir daha geri dönmedi. Yıldız oyuncunun ilk maçta oynamasına kesin gözüyle bakılıyor fakat durum o ki; Bulls onun yokluğuna adapte oldu ve bir şekilde kendi oyunlarını oynuyorlar. Takıma mental olarak abilik etmesi beklenen Gasol, durumun altından fazlasıyla kalktı ve parke üstünde de takımın lideri pozisyonunda. Hücum onun üzerinden dönüyor. O çökerse, hücum da çöker. Koç Tom Thibodeau önderliğinde düşük tempo ve yarı saha basketbolunu kendine düstur edinmiş Bulls için, kariyerinin hiçbir döneminde iyi bir savunmacı olmayan, hatta yer yer tembel sıfatı ile bu durumu pekiştirilen Gasol artık 35 yaşında ve tekrar tekrar vurgu yaptığımız üzere savunma bazlı Bulls için Bucks’ın genç ve dinamik pota altı oyuncuları sıkıntı çıkarabilir. Gösterdiği performans ile Bulls adına adeta x-factor olan Jimmy Butler, bu sezon oyununu hem defans, hem de ofans bazında epey ileri taşıdı ve sezonun en çok gelişme gösteren oyuncu adaylarından. Bulls adına savunmanın önemli isimleri kendi standartlarının altında bir sezon geçiren Fransız pivot Joakim Noah ve Taj Gibson. Gibson da takımın en büyük sorunu olan sakatlıklardan mustarip bir isim.

Bucks tarafına gelince; Jason Kidd önderliğinde ligin en efektif savunma takımlarından birine dönüşen Bucks’ın en önemli silahı genç ve atletik oyuncuları ile topa ve pas kanallarına yaptıkları baskı. Takım hem savunma, hem de hücumda tam olarak bir oyuncuyu öne çıkarmayıp, birlikte kalarak ve sonuna kadar mücadele ederek buraya geldi. Sezona kötü bir başlangıç yapmasına rağmen sonraları ritmini bulan ve form tutan milli oyuncumuz Ersan, Bucks’ın hücum anlamında en çok öne çıkan isimlerinden ama ne var ki, Gasol’ün uzun boyu ve kolları onun adına büyük handikap. Gasol’ü durdurmak adına ilk tercih olacak Zaza Pachulia ise agresif tavırları ve oyun tarzı ile zaman zaman faul problemi yaşayan bir oyuncu. Bucks bir şekilde bu seriye tutunmak istiyorsa, Gasol’ü durdurmalı ve Zaza mümkün olduğunca sahada kalmalı. Bu noktada “Greek Freak” Giannis Antetokounmpo hücumda Gasol ile eşleşerek hızı ve atletizmi ile bir handikap yaratabilir.

Yazının buraya kadar olan kısmı ilk maç öncesinde yazılmıştı fakat kabul etmek gerek ki, ilk maç özelinde vurgu yaptığımız her şeyin aksi yönünde geçti maç. Tam 3 yıl sonra ilk kez bir play-off maçına çıkan Rose, MVP zamanları gibi başladı ve oyunu ilk çeyrekten itibaren domine etti. Jimmy Butler, Rose’un en büyük destekçisi, hatta maçın da en skorer ismi oldu ve Gasol, bu sezon ilk defa Bucks savunması tarafından tamamen sindirildi. Normalde sezonda ideal 5’i ile sadece 22 maça çıkabilen ve bu maçlarda 17 galibiyet alan ev sahibi ekip, ilk maçta ortaya koyduğu performans ile sağlıklı ve ideal rotasyonları ile sahaya çıktıklarında hala Doğu’nun en güçlü ekiplerinden biri olduklarını ispatladı. Kağıt üzerinde en tek taraflı serilerden birisi olarak gözüken fakat Bulls’un sakatlık sorunları ile boğuşmasından ötürü Bucks’ın savunması ile bir soru işareti oluşturduğu seride ilk maç sonunda gördük ki, Rose bildiğimiz Rose gibi potaya agresif biçimde ve korkusuzca giden, şut ritmini bulmuş bir şekilde oynadığı sürece Milwaukee’nin pek şansı yok.

TAHMİN 4-1 Chicago

Y A Z I A L İ C A N Ş E N g ü L

Page 31: Slam Dunk Dergi - Sayi 78
Page 32: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

DOĞU PLAYOFFS 2015

toronto raPtorSWaSHinGton WizardS

ANALİZ Play-off’ta bu sezonun en bilinmeyen eşleşmelerinden bir tanesi Washington Wizards ile Toronto Raptors arasında. Aslına bakarsanız her iki takımın da Doğu Konferansı’nda ilerleyip geçtim NBA finalini, Doğu finali bile yapabileceğini sanmıyorum ancak kesin olan bir şey var ki maçlar heyecanlı geçecek. Tabii bu yazı yazılırken Washington Wizards deplasmanda Toronto Raptors’ı ilk maçta mağlup ederek büyük bir avantaj kazandı. O çılgın ortamda, play-off atmosferinde kazanmak hiç de kolay iş olmasa da Wizards uzatmalar sonucunda galibiyeti çıkardı. Tabii durum böyle olunca da yazıyı bu sonucun ışığında yazmak gerekiyor.

İlk olarak belirtmek lazım ki ne Toronto Raptors’ın, ne de Washington Wizards’ın oyunlarının belli bir karakter içerisinde olduğunu söyleyebilirim. Biraz doğaçlama bir durum var ve bunun sonucunda tabii yetenekler ön plana çıkıyor. Zaten bu iki takımın ileri gidemeyeceğini düşünmemin nedeni de parkede ortaya koydukları bu karmaşık uyum. İki takımın yetenek havuzlarını karşılaştırdığımızda Wizards’ın önde olduğunu söyleyebiliriz. Zaten Raptors’ı buraya getiren, geçtiğimiz sezondan bu yana ortaya koydukları bir takım olgusu ve yakalanan havaydı. Rudy Gay’in takas edilmesinden sonra buldukları momentumla bir şeyler başarmaya başlamışlardı. Ancak aynı havanın devam ettiğini söylemek güç. Karşı taraf Wizards’a bakarsak, özellikle Paul Pierce’ın da gelişiyle play-off için önemli olan tecrübe etkisini de ceplerine koymuş oldular.

İlk maç ışığında değerlendirirsek, aslında Washington Wizards’ın iki yıldızı John Wall ve Bradley Beal’ın çok kötü maç çıkarmasına (11/41 attılar) rağmen bir galibiyet bulması seride daha önde olduklarını gösteren bir gerçek oldu. Burada galibiyeti getiren ise Pierce ve bench’in oyuna ağırlığını koyması oldu. Aslında bu seride bench avantajı Raptors’tan yana. Maçın uzamaya gitmesi, Raptors adına bir galibiyet umudunun ortaya çıkmasını sağladı ama ilk 5’in adeta dökülmesi kaçınılmaz bir mağlubiyet getirdi. Öyle ki, ilk 5’ten sadece bir oyuncu (Derozan) 15 sayıya ulaşırken, bench’ten gelen dört oyuncu Lou Williams, A. Johnson, Vasquez ve Patterson çift haneli sayılara çıktı. Zaten tamamen kilitlenmiş bir maçta yetenek havuzunun daha geniş olduğu takım skor tabelasında da kazanan taraf oldu.

Peki gelecek maçlarda neler yaşanabilir? Wizards’ın bu galibiyetle beraber eline çok ama çok büyük bir avantaj aldığı kesin. Hem ilk maç, hem de deplasmanda kazanıyorsun. Raptors’ın ikinci maça yine kendi evinde nasıl bir baskıyla çıkacağını düşünün. Bu çok büyük bir handikap. Hem bu stresle, hem de Washington Wizards’la başa çıkmak zorunda kalacaklar. Asıl ilginç olan ise Wizards’ın bu sezon Raptors’a karşı ilk galibiyetini olması. Bu galibiyetin sezonun en önemli yerinde gelmesi oldukça anlamlı. Fakat bu rakam bizlere gösteriyor ki seride hâlâ nehrin altından çok sular akacak. Şayet Wizards deplasmanda ikinci maçı kazansa bile Raptors’ın oradan dönüp beraberliği sağlayamayacağını, hatta seriyi alamayacağını kimse garanti edemez. O nedenle bu seride heyecan kesinlikle bir an bile düşmeyecek.

TAHMİN 4-2 Washington

Y A Z I C A N H A s g ö R

Page 33: Slam Dunk Dergi - Sayi 78
Page 34: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

SLAMDUNK SEZON ODULLERI

Page 35: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

NBA’de normal sezon sona ererken, biz de SlamDunk ekibi olarak her sene verilen ödülleri kendi çapımızda paylaştıralım dedik. Peki iyi mi ettik? Karar sizin…SLAMDUNK SEZON ODULLERI

.. .. .

YAZI: ŞA BA N IŞI K

Page 36: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

KAZANAN: STEPHEN CURRY (23.8 sayı, 7.7 asist, 4.3 ribaund, 2 top çalma, %48 şut isabeti, %44 üç sayı isabeti)

“MVP’yi kim almalı?” sorusu çoğunlukla şu ikilemde tıkanan bir tartışma olmuştur: Sezonu en iyi geçiren oyuncu mu, yoksa takımını en üst noktaya getiren oyuncu mu? Şahsi kanaatim, oyuncunun bireysel performansı kadar, bu performansın takımını nereye taşıdığı da önemli. İşte bu yüzden, bu sene burun buruna giden MVP mücadelesinde Stephen Curry bir adım daha önde.

“Stephen Curry neden daha önde?” sorusunun tek bir cevabı var: Çünkü Golden State Warriors bu sene herkesten bir-iki basamak yukarıda oynuyor ve o basamakları atlatan isim Stephen Curry. Bu sene Warriors’ın değişen oyun sisteminin Curry’ye birebir oturmuş olması da en önemli artılardan biri. Curry topu güvenle emanet edebileceğiniz biri çünkü doğru kararı her seferinde verebiliyor. Bunu istatistikle anlatmak gerekirse; Curry’nin sahada olduğu her 100 pozisyonda Warriors rakiplerine 17 sayı fark atıyor. Zaten bu istatistikte lig lideri konumunda. Bu 17 sayılık farkı daha etkileyici kılan ise, Curry sahadayken Warriors’un 100 pozisyonda 114.2 sayı atıp, sadece 97.2 sayı yiyor olması. Bu istatistikler Curry’yi her iki alanda da lig ikincisi yapıyor.

Tabii bunları sadece istatistik olarak görüp, oyunun kendisini göz ardı etmek olmaz. Golden State maçlarını her izlediğinizde, Curry’nin sahaya olan hâkimiyetini gözle görmek mümkün. Curry topla o kadar hızlı ve o kadar net hareket ediyor ki, bir saniye sonra şut mu çıkartacak, pas mı verecek, fake mi atacak çözemiyorsunuz. O da bu kargaşayı muazzam bir şekilde kullanıyor.

Bunların çoğunu ilk 10 saniyede yapıyor olması da ayrı bir etken. Şutlarının %54’ünü ilk 10 saniye içinde kullanan Curry, bu şutlarda neredeyse %60 isabet buluyor. Ayrıca şut atarken topu elinden o kadar hızlı çıkarıyor ki, formasının içine girerek savunmuyorsanız o şuta bir şey yapmanız mümkün değil! Keza formasının içinde bile olsanız, hızıyla sizi geçip boyalı alana girmiş ve bir oyuncuyu daha üzerine çekmiş oluyor. Zaten bundan sonra tek yapması gereken şey yayın gerisinde Klay Thompson, Harrison Barnes veya Draymond Green’i bulmak! Onlar da cezayı kesiyor tabii.

Warriors’un yükselişinin arkasında Thompson, Green ve Bogut’un etkili oyununun veya Kerr’ün oyun tarzını değiştirmesinin etkili olduğunu iddia edebilirsiniz. Ama gerçek şu ki, tüm sistemi ayakta tutan adam Stephen Curry. Bugün Warriors, 67 galibiyetle sezonu kapatmışsa, bunun en temel sebebi Curry’nin bütün sezon boyunca yüksek performans göstermesi. Bu yüzden Stephen Curry en değerli oyuncu olmayı bu sezon daha fazla hak ediyor.

FİNALİST: JAMES HARDEN (27.4 sayı, 7 asist, 5.7 ribaund, 1.9 top çalma, %44 şut isabeti, %37 üç sayı isabeti)

Ödülü neden Curry’ye verip de Harden’a vermediğimi tek bir cümleyle anlatacak olursam şunu diyebilirim: Harden bu sezon belki ligin en iyi hücum oyuncusu ama kendini geliştirmesine rağmen hâlâ takım savunması anlamında çok yetersiz kalıyor.

EN DEĞERLİ OYUNCU

FİNALİST: JAMES HARDEN

Page 37: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

Harden’ı MVP olarak gösteren insanların savunmaları aslında mantıklı çünkü Dwight Howard neredeyse sezonun yarısında yoktu, Pat Beverley sezonu kapatmak zorunda kaldı, buna ek olarak da 4 numarada kadrodaki herkesi denediler. Tüm bunların ışığında Harden’ın yaptığı iş çok değerli, buna kimsenin itirazı olmayacak; müthiş bir skorer olmasının yanına bu sezon biraz zoraki de olsa pasörlüğü de ekledi, takımda çoğu zaman oyun kuruculuk görevini de kotardı. Ama tüm bunlar Harden’a savunmada daha az efor sarf etme hakkını tanımıyor doğal olarak. Harden’ın sahada olduğu her 100 pozisyonda Houston rakiplerine sadece 5.8 sayı fark atabiliyor ki bunun da temel sebebi savunma performansına dayalı. Yine aynı şekilde Harden’ın oynadığı maçları Houston ortalama 4.1 sayıyla kazanıyor (Curry’de bu 11.5). Bunun da çok parlak bir istatistik olduğu söylenemez. En ilginç istatistik ise, Harden kenardayken Houston 100 pozisyonda sadece 96 sayı yiyor (gerçi 93 sayı atabiliyor, o da hücumun tamamen Harden üzerine kurulu olmasından).

Harden’ın bu sezon Houston’un taşıyıcı gücü olduğu bir gerçek, takımı tek başına sırtlamak zorunda kaldığını görüp oyununu ona göre yenilemesi takdire şayan. NBA’in belki de en komple hücum oyuncusundan bahsediyoruz; dripling yeteneği o kadar iyi ki rakibini yerlerde süründürüp şutu tak diye sokar, sağa vurup şutu kaldırdığı an girmeme ihtimali Mustafa Pektemek’in herhangi bir pozisyonda gol atma ihtimalinden bile daha düşük (bu satırları yazarken Pektemek, Kasımpaşa maçının üçüncü dakikasında gol attı. Yani ödül Harden’a giderse şaşırmayın!), savunma üzerine oturduğu zaman bile boyalı alana girip faul alabiliyor. Ama işte o savunma defekti o kadar göze batan bir durum ki, birazcık gayret etse Rockets’ın şu haliyle bile 60-62 galibiyet alması ve daha da dominant bir oyun ortaya koyması mümkün. Bunu yaptığı gün MVP’yi de tartışmasız şekilde alacaktır ama o gün bugün değil.

TESELLİ İKRAMİYESİRussell Westbrook sezona geç başlamasına rağmen Kevin Durant’in yokluğunda bu takımı sırtlayabileceğini gösterdi. 67 maçta 11 triple-double olağanüstü bir istatistik ama bu 11 maçın dördünün kaybedilmiş olması ciddi bir çizik. Durant bütün sezonu kaçırmış olsa, Westbrook da Enes-Waiters ikilisiyle 20-25 maç değil de, 50-55 maç oynamış olsa belki play-off’a kalabilir, daha da ciddi bir aday olabilirdi ama play-off’a kalamayan adama maalesef kız vermiyorlar. Lebron James’in aslında daha gürültülü bir şekilde aday olması gerekiyordu ama özellikle sezon başındaki çalkantılı dönem medyada çok yer ettiği için insanlar Cleveland’ın daha sonraki çıkışını biraz göz ardı etmiş durumda. Bir de tabi Doğu’nun bu sene iyiden iyiye salmış olması, spotları Lebron’un üzerinden çevirdi. Yine de şanına yakışan bir sezon geçirdiğini söylemek mümkün. Anthony Davis sezonu mükemmel tamamladı, özellikle play-off için oynanan kritik maçlarda hiç geri adım atmaması ve her zaman sorumluluk alması çok önemliydi. Ayrıca 30.8 gibi bir PER değeriyle (lig lideri) sezonu tamamladı ki, lig tarihinin en iyi 11. performansı anlamına geliyor. Yine de kaçırdığı maçlar ve New Orleans’ın sekizinci sıradan play-off yapmış olması bu sene Davis’in MVP yarışını zedeledi. Ama ileride mutlaka bu ödülü kazanacak, orası kesin.

TESELLİ İKRAMİYESİ

Page 38: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

KAZANAN: ANDREW WIGGINS (16.9 sayı, 4.6 ribaund, 2.1 asist, 1 top çalma, %44 şut isabeti, %31 üç sayı isabeti)

Minnesota’nın saçma sapan geçen sezonunun en büyük kazanımı Andrew Wiggins oldu. 1995 doğumlu oyuncu, özellikle Minnesota sezonu bıraktıktan sonra üzerindeki baskının azalmasıyla birlikte oyuna ısındı ve her maç daha iyi performanslar sergilemeye başladı. All-Star öncesi 15.2 sayı ortalaması ile oynarken; All-Star sonrasında özellikle dış şutu azaltıp daha çok potaya gitmeye başladı ve 20 sayı ortalama tutturmayı başardı, aldığı faulleri de neredeyse iki katına çıkardı. Ayrıca bir diğer ilginç istatistik de şu: Lebron James, Kobe Bryant, Carmelo Anthony ve Kevin Durant’in ilk sezon performansları ile Wiggins’inkini karşılaştırdığımızda, en yüksek şut isabeti Wiggins’e ait. İyi oynadığı bir akşam Wiggins’i izlediğinizde T-Mac’i izlemiş gibi hissediyorsunuz! O kadar atlet bir oyuncu ki her an her yerde bitebiliyor; darbelerden kaçmıyor. İnşallah sonları benzemez.

FİNALİST: NERLENS NOEL (9.9 sayı, 8.1 ribaund, 1.9 blok, 1.8 top çalma, 1.7 asist, %46 şut isabeti)

Sam Hinkie’ye gerek dost sohbetlerinde, gerekse herkesin görebileceği şekilde sürekli sallıyorum. Pick yatırımı yapabilmek adına Philadelphia’yı sokaktan geçen adamın bile süre alabileceği bir hale getirdiği ve NBA’in rekabetçi yapısına büyük bir leke sürdüğünü düşünüyorum. Ama Philadelphia’lı topçular Hinkie’yle aynı düşünmüyor olmalı ki, yine her şeye rağmen 18 maç kazanmayı başardılar. Sezonun en önemli kazanımı ise kesinlikle Nerlens Noel oldu. Evet, burada Hinkie’ye hakkını vermek lazım; zira neticede Jrue Holiday karşılığında aldığı pick ile Noel’i takıma kazandırdı (ve daha çok pick için bir sene nadasa yatırdı). Noel de tıpkı Wiggins gibi özellikle sezonun ikinci yarısı performansını artırarak bir savunma ustasına dönüştü. 1.8 top çalma ve 1.9 blok ortalamaları çok etkileyici, bu sezon kendisinden başka böyle bir ortalama tutturabilen kimse yok. Hinkie kendisini takas etmezse Philadelphia için sağlam bir pivot hazır diyebiliriz.

TESELLİ İKRAMİYESİNikola Mirotic tüm sezon istikrarsız bir oyun ortaya koyduktan sonra nihayet All-Star sonrası o Avrupa’da alıştığımız oyunu sergilemeye başladı ve Chicago Bulls’un temel direklerinden biri haline geldi. Özellikle dördüncü çeyreklerde takımın temel hücum opsiyonu haline gelen Mirotic, All-Star sonrası dönemde dördüncü çeyreklerde attığı ortalama 6.9 sayı ile Westbrook, Lebron ve Curry’nin hemen arkasında dördüncü sırada yer aldı.Elfrid Payton da sezonun en heyecan verici çaylaklarından biri oldu. Oladipo ile iyi bir uyum yakalayan ilginç saçlı genç kardeşimiz, özellikle mart ayında arka arkaya yaptığı iki triple-double ve kıyısından döndüğü niceleriyle kendinden söz ettirdi. Savunması iyi bir guard olan Payton dış şutunu da aynı oranda geliştirirse çok sağlam bir oyuncu olacak. Jordan Clarkson özellikle sezonun ikinci yarısında Lakers maçlarını izlenilir kılan isim oldu. Byron Scott’ın “Takımda bir sürü kaşar var, onlar oynayacağına bu çocuk oynasın” diyerek yavaş yavaş sürelerini artırdığı Clarkson kısa süre içerisinde o kadrodaki en güvenilir el olduğunu herkese gösterdi. Kobe’nin de övgüsünü kazanan Clarkson, yeniden toparlanma sürecinde Lakers’ın önemli isimlerinden biri olabilir.

EN İYİ ÇAYLAK

FİNALİST: NERLENS NOEL

Page 39: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

TESELLİ İKRAMİYESİ

Page 40: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

KAZANAN: DRAYMOND GREEN (11.7 sayı, 8.2 ribaund, 3.7 asist, 1.6 top çalma, 1.3 blok)

Galiba karar vermekte en çok zorlandığım seçim bu oldu ama sonunda verdiğim karardan çok memnunum. Golden State Warriors maç başına 99.9 sayı yiyerek 15. sırada yer alıyor olabilir ama yazının genelinde kullanmam itibarıyla çok sevdiğimi anladığınız 100 pozisyon üzerinden yapılan hesaplamaya göre 98.2 sayı yiyor ki bu onları NBA’in en efektif savunması yapıyor. Bu savunmada da aslan payı kesinlikle Green’in. Green sahadayken, Warriors sadece 96 sayı yiyor ve rakiplerine 16 sayı fark atıyor. Bunda tabii en önemli etken, Green’in çok yönlü bir savunmacı olması. Güçlü ve hızlı bir oyuncu olan Green, 1’den 5’e kadar her pozisyonu tam anlamıyla savunabiliyor. Bu özelliği daha iyi anlamak için Warriors maçlarında pick and roll savunmasını dikkatle izlemek lazım; pick’in başında 4 veya 5 numarayı savunan Green, pick sonrasında switch yapmadan hemen topu tutan kısa oyuncuya kabus gibi çöküyor, ayakları hızlı olduğu için dripling alanını kapatıyor, çevik olduğu için şutuna el çıkarabiliyor. Bununla birlikte güçlü bir oyuncu olduğu için uzun oyuncuları savunurken geri adım atmıyor, onlarla göğüs göğüse çarpışabiliyor. Yine tuttuğu uzun oyuncudan daha çevik olduğu için posta inen paslara el uzatabiliyor. Tabii bu, pas kanalları için de geçerli. İstatistikleri çok etkileyici olmayabilir ama Draymond Green, Bogut’la birlikte ligin en efektif savunmasını oluşturmuş durumda ve kâğıtlara yansımayan katkıları ile bu ödülü hak ediyor.

FİNALİST: ANDREW BOGUT (6.3 sayı, 8.1 ribaund, 2.7 asist, 1.7 blok)

Warriors’u ligin en iyi savunması ilan ettikten sonra, savunmada işin diğer ağır kısmını yüklenen ismi buraya yazmamak ayıp olurdu. Warriors savunmasının 2/3’ü Draymond Green’e aitse geri kalan kısmı Andrew Bogut’a ait ve Bogut bu sene bu savunmanın hakkını sonuna kadar veriyor. Kerr tarafından görevi yeniden çizilen ve sadece savunmaya odaklı bir oyun oynayan Bogut sahadayken Warriors 100 pozisyonda sadece 95.2 sayı yiyor ki bu, NBA’in en iyi dördüncü derecesi. Hatta ilk üçte yer alan Koufos ve Calathes’in bench oyuncuları olduğunu düşünürsek, ilk beş çıkan isimler arasında en iyi iki dereceden birine sahip. Bununla birlikte, sakatlığını da atlatmanın etkisiyle eski yıllara nazaran daha hareketli olan Bogut, sırtı dönük oynayan pivotlardan tutun, orta mesafesi etkili 4 numaralara kadar herkesi daha rahat savunabilir hale geldi. Bunda tabii Warriors’un değişken savunmasının da önemi büyük. Bogut savunmada switch sonrası kısa oyuncuda kalsa bile geri dönmek yerine uzun kollarıyla kısa oyuncunun pas açılarını kapamaya odaklanıyor, bu da Warriors savunmasını daha güçlü ve tahmin edilemez yapıyor. Bogut için bir diğer inanılmaz istatistik de şu: Lig genelinde boyalı alandan kullanılan topların genel isabet oranı %59.7 ama Bogut’un savunmasında bu oran %44.6’ya düşüyor. İnanılmaz bir savunma yüzdesi.

TESELLİ İKRAMİYESİRudy Gobert, aslında patlamayı Dünya Şampiyonası’ndaki İspanya maçıyla yapmıştı ve herkes bir gün aşağı yukarı bu seviyelerde gelebileceğini tahmin ediyordu. Ona süre açılması için Enes Kanter neredeyse bir şey almadan gönderildi ama Gobert de bunun hakkını kesinlikle verdi. Maç başına yenilen 94.9 sayıyla bu alanda NBA’in en iyi takımı haline gelen Utah’ta bu savunma sertliğini sağlayan en önemli isim Gobert olurken, kendisi de 2.3 blok ortalaması ile ligi üçüncü sırada tamamladı.Tony Allen yine her sezon olduğu gibi ligin en iyi kısa savunmacılarından biri olup, 2.05 top çalma ortalaması ile ligi üçüncü sırada tamamlarken savunmakla görevli olduğu oyuncuyu %37 şut isabetinde tutmayı başardı (lig ortalaması %44.5). Yay dışında ise tuttuğu oyuncuya sadece %31 isabet şansı tanıyor ki bu da yine harika bir yüzde.Anthony Davis ligin blok lideri, bu yüzden burada olmayı hak ediyor ama uzun süre Pelicans maçları izleyince onun aslında o kadar da iyi bir savunmacı olmadığını maalesef anlıyorsunuz. Özellikle yardım savunmasında sınıfta kalan Davis, çoğu kez Pelicans’ın kolay sayı yemesine sebep oluyor. Tabii blok yeteneğiyle bu açığını kapattığı anlar oluyor ama en iyi savunmacı ödülünü alacak kadar iyi bir savunma yapmadığını söylemek şart.

EN İYİ SAVUNMACI

FİNALİST: ANDREW BOGUT

Page 41: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

TESELLİ İKRAMİYESİ

Page 42: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

KAZANAN: ISAIAH THOMAS (16.4 sayı, 4.2 asist, 2.3 ribaund, 0.9 top çalma, %42 şut isabeti, %37 üç sayı isabeti)

Herhalde son dönemde Isaiah Thomas kadar izlerken beni bu kadar etkileyen bir oyuncu olmamıştı. Çünkü onu izlemek, Curry veya Davis’i izlemek gibi değil; kariyeri boyunca sürekli göz ardı edilen bir oyuncunun her akşam sahaya çıkıp bu oyunun hakkını verdiğini görmek inanılmaz bir his.

1.79 boyunda olan ve 2011 NBA Draft’ında son sıradan seçilen Thomas, ilk sezonundan itibaren kendisini küçümseyen herkese cevap verircesine oynamaya başladı. Geçtiğimiz sezon Sacramento’da 20 sayı ortalama ile oynarken, daha başarılı olacağına inandığı için alabileceğinden daha az bir ücrete Phoenix’e gitti. Bu sene başarılı olması beklenen Phoenix’te tam bir kaos içerisinde kalmasına rağmen hiçbir zaman bir önceki akşamdan daha az efor sarf etmedi, her zaman takımın bench’ten ateşleyici ve ittirici gücü olmayı başardı. Buna rağmen takasın son günü Marcus Thornton ve birinci tur hakkı karşılığında Boston Celtics’e gönderildi. Bu da onu yıldırmadı; Brad Stevens’ın kendisine çizdiği liderlik rolünü çok iyi oynadı, her maç bench’ten gelmesine rağmen takımın açık ara en skoreri (ortalama 19 sayı) olurken, en çok asist yapan ikinci oyuncu (ortalama 5.4 asist) olmayı da başardı. Daha da güzel olan; özellikle takas dönemi sonrası kimsenin şans bile tanımadığı Boston Celtics’in All-Star sonrasında 31 maçta 20 galibiyet alarak play-off’a kalmasında başrolü üstlenen isim yine oydu.

Hikâyesinin başlangıcı ve bitişiyle Thomas bu sene bu ödülü hak ediyor. Toronto’nun daha yüksekte olmasından dolayı ödül muhtemelen Lou Williams’a gidecek ama dergi olarak Thomas’ın hakkını en azından bu satırlarda vermek boynumuzun borcudur.

FİNALİST: LOU WILLIAMS (15.5 sayı, 2.1 asist, 1.9 ribaund, 1.1 top çalma, %40 şut isabeti, %34 şut isabeti)

Her sene altıncı adam ödüllerinin en büyük favorilerinden olan Lou Williams, çer çöp karşılığında geldiği Toronto’da bu sene rolünün hakkını tam anlamıyla verdi. Dwane Casey tarafından şut konusunda serbest bırakılan Williams, özellikle Lowry ve DeRozan’ın zaman zaman maç içinde tökezlediği anlarda hücumu her zaman sırtlamayı başardı. Tabii bunda iyi bir bire bir hücumcusu olması ve kendi şutunu iyi yaratması da büyük önem taşıyor. Dönem dönem sakatlıklarla boğuşan Toronto’da büyük bir istikrarla sahaya çıkıp 80 maç oynayan Williams, yüklendiği sorumluluğun altında ezilmeyerek Toronto’nun Doğu’yu dördüncü bitirmesini sağlayan en önemli parçalardan biri oldu. Lou Williams sahadayken Toronto rakiplerine 3.7 sayılık bir üstünlük kuruyor ki bu da onu Toronto’nun bu alanda en iyisi yapıyor.

TESELLİ İKRAMİYESİJamal Crawford’ın aslında bu ödüle abone olması lazım ama bu sezon özellikle All-Star sonrası yaşadığı sakatlık onu bu ödülden uzak tutacak. Sezon boyunca gösterdiği performans, bu ödülü kazandığı geçtiğimiz sezondan bir tık daha aşağıda olsa da, yine de altıncı adamları göz önüne aldığımızda, yukarıdaki iki isim hariç herkesten iyiydi.

Nikola Mirotic’in bench katkısı aslında Chicago için biraz sürpriz oldu. Butler ve Rose’un sakatlıkları nedeniyle sahada olmadıkları dönemde, Mirotic bench’ten gelerek Pau Gasol’ün en büyük yardımcısı rolünü üstlendi ve bu rolün de hakkını verdi. Sezonu 10.2 sayı ve yaklaşık 5 ribaund ortalamayla kapatan Mirotic, sakatlıkların çoğaldığı mart ayında ise 20.8 sayı ve 7.6 ribaund ortalaması tutturmayı başardı.

EN İYİ ALTINCI ADAM

FİNALİST: LOU WILLIAMS

Page 43: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

TESELLİ İKRAMİYESİ

Page 44: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

KAZANAN: JIMMY BUTLER (20 sayı, 5.8 ribaund, 3.3 asist, 1.8 top çalma, %46 şut isabeti, %38 üç sayı isabeti)

Bu sezonki ödüller içerisinde belki de en tartışmasız olanı bu. Rose’un “Ha döndü, ha dönecek” derken yalama yapmış vidaya döndüğü Chicago’da Butler bu sene rüştünü herkese ispat etti. 13.1 olan sayı ortalamasını 20’ye, 4.9 olan ribaund ortalamasını 5.8’e, 2.6 olan asist ortalamasını da 3.3’e çıkartan Butler, asıl dramatik değişimi ise şut isabetinde yaşadı. Geçtiğimiz sezon %39’la şut atan Butler, bu oranı %46’ya çıkarırken; %28 olan üç sayı oranını da %38’e yükseltti ve iyiden iyiye komple bir oyuncuya dönüştü. Sahada olduğunda Chicago’ya 3.7 sayılık bir avantaj sağlayan ve bu konuda takımın en iyi ismi olan Butler, bu sene bu ödülü fazlasıyla hak ediyor.

FİNALİST: HASSAN WHITESIDE (11.8 sayı, 10 ribaund, 2.6 blok, %62 şut isabeti)

Hassan Whiteside’ın hikâyesini güzide dergimiz SlamDunk’ın 67. sayısında okumuştunuz. Hikâyesi öyle ilginç ki, 4-5 sene önce Sacramento forması giyerken oynadığı 19 maç olmasa ve bu sene bu istatistikleri yapsa şu an kesinlikle yılın çaylağı ödülü onundu. Whiteside’ın en sevdiğim tarafı, insanların biraz algılarıyla oynuyor olması çünkü MIP ödülü verirken klasik bir yaklaşım olarak hep bir sene öncenin üstüne neler katmış diye bakılır. Whiteside’da bu mümkün değil çünkü adam bir sene önce NBA’de yoktu. Kendini yurt dışında geliştirip buraya gelmiş olması, zamanında NBA’de tutunamayıp Avrupa yolları aşındırmış ve tekrar NBA denemek isteyen diğer oyunculara olan bakış açısını da değiştirecek.

Whiteside’ın oyunu hakkında konuşmamız gerekirse, söyleyebilecek pek olumsuz bir şey yok; uzun kolları ile sezon boyunca harika bir savunma yaptı (bu sezon 10 üzeri blok yapan tek oyuncu, ki onda da triple-double yaptı). Ayrıca pota yakınlarında bayağı iyi bir bitirici, garip şut stiline rağmen orta mesafeden de fena olmayan bir şutu var. Asıl büyüleyici olan ise, tüm bu istatistikleri maç başına 24 dakikada oynayarak yapması. Bu istatistikleri 36 dakika üzerinden hesaplarsak maç başına 17.8 sayı, 15.2 ribaund ve 3.9 blok gibi saçma istatistikler çıkıyor! Seneye gittiği takımda bunun birazcık daha azını bile gerçekleştirse rahat rahat All-Star olur.

TESELLİ İKRAMİYESİDraymond Green’den yukarıda genişçe bahsettik ama savunması ile beraber gelişen diğer yönlerinden de söz etmek lazım. Koçların çok sevdiği İsviçre çakısı tarzı bir oyuncuya dönüşen Green, bir pozisyonda rakibin pivotunu savunurken diğer pozisyonda tepeden üçlüğü atabiliyor; bir pozisyonda kısa oyuncudan topu çalarken, bir diğer pozisyonda dirsekten içeri kaçan oyuncuyu görebiliyor. David Lee belki Green’den daha iyi bir hücumcu ama diğer alanlarda Green’in 1/10’u bile olamadığı için bugün koç Steve Kerr tarafından komple kesilmiş durumda. Green de bu güvenin hakkını sonuna kadar veriyor.

Giannis Antetokounmpo geçtiğimiz sezon nasıl bir oyuncu olabileceğine dair bazı sinyaller vermişti ama kimse onun bu kadar hızlı bir patlama yapabileceğini düşünmüyordu. Kidd’in gelişi ile birlikte daha çok süre almaya başlayan Antetokounmpo, patlayıcılığını ve uzun kollarını kullanıp daha çok potaya yakın oynamaya başladı, bu da onun etkinliğini artırdı. Sayı ortalamasını ikiye katlayan genç Yunan, şut isabetini ise %41’den %49’a çıkardı, aldığı faulleri de %75 oranında artırdı. Sırf bunlar bile ne kadar iştahlı potaya gittiğini gösteriyor. Bir kötü not olarak şunu söyleyelim: Üç sayı isabeti %16’ya düşmüş durumda ama sezon boyunca sadece 44 üçlük denediği için mazur görebiliriz. Bir de tabii henüz 20 yaşında bir oyuncudan bahsediyoruz, ne kadar yükselebileceği konusunda tek sınır kendisi.

EN ÇOK GELİŞME GÖSTEREN OYUNCU

FİNALİST: HASSAN

WHITESIDE

Page 45: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

TESELLİ İKRAMİYESİ

Page 46: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

KAZANAN: STEVE KERR (Golden State Warriors, 67-15, NBA birincisi)

Phoenix Suns ile üç sene süren ama beklenildiği kadar parlak geçmeyen bir yöneticilik kariyeri sonrası yorumculuğa geri dönen Kerr, maç içinde yaptığı yorumlar ve analizleriyle her zaman iyi bir koç olabileceğinin sinyallerini veriyordu ama kimse bu kadar büyük bir başarıyı beklemiyordu.

Mark Jackson’ın gidişi sonrası oturmuş olduğu düşünülen bir kadronun başına gelen Kerr, tüm setleri baştan yazarak Warriors’un kaderini değiştirdi. Topu Stephen Curry’ye emanet eden Kerr, takımın topu aldığı an kurşun gibi ileri fırlamasını istiyordu; Curry de koçun güvenini boşa çıkartmadı. Hücum süresinin ilk 6 saniyesi içinde attığı şutlarda tam %56 isabetle oynayan Warriors, üç sayılarda ise %43 isabet bulmayı başarıyordu. Bununla birlikte, iş sete kalırsa da planları hazırdı. Tepede sürekli pas yapan Warriors, topu genelde Green ve Bogut’a teslim etti; onlar da switch’leri izleyerek doğru pası yerine ulaştırdı (bu genellikle Klay Thompson üçlüğü oluyordu). Her şey kötü giderse topu Curry’ye emanet ediyorlardı; zaten artık oradan geriye dönüş olmuyordu.

Bu kadar iyi bir hücumun üstüne iyi de bir savunma kurdu Kerr. Green ve Barnes’ın yeteneklerine güvenerek David Lee’yi tamamen rotasyon dışı bıraktı, Iguodala’yı da yedeğe çekti. Green ve Barnes da sene boyu çok etkili bir savunma performansı sergiledi; özellikle Green, pozisyon savunmasında NBA’in en iyi ismi haline gelirken, Barnes da birebirde tuttuğu oyuncuya potayı hiçbir zaman göstermedi. Bu ikiliye kapıcı olarak Bogut’un eklenmesi ve Curry-Thompson ikilisinin de baskılı oyunu ile Warriors, NBA’in en etkili savunma takımına dönüştü. 67 galibiyet ile çaylak sezonunda en çok galibiyet kazanan koç olan Kerr, bu ödüle de en yakın isim.

FİNALİST: MIKE BUDENHOLZER (Atlanta Hawks, 60-22, NBA ikincisi)

Gregg Popovich ekolünden gelen (hatta ekolünden değil, direkt yanından gelen) Budenholzer, geçtiğimiz sezon Al Horford’un sakatlığı nedeniyle tam kullanamadığı kadrosunu bu sezon kullanmaya başlayınca sihrini gösterdi.

Bir sezon önce 38 galibiyet alabilen Hawks bu sezon 60 galibiyete ulaşırken, bu başarıda aslan payı doğal olarak Budenholzer’ın dengeli sistemiydi. Maç başına 25.7 asist ortalaması ile bu alanda Golden State’in arkasında ikinci sırada yer alan Atlanta sezon boyunca takım halinde iki maçta 40 asistin üstüne çıkmayı başardı. Ocak ayını hiç maç kaybetmeden 17 galibiyetle kapatan Atlanta’da, o ay ilk beşin tamamı ayın oyuncusu seçildi. O ilk beşten tam dört oyuncu (Al Horford, Paul Millsap, Jeff Teague ve Kyle Korver) All-Star olurken, tek istisna isim olan DeMarre Carroll’ın NBA kariyerini düşündüğümüzde, bu kariyeri canlandıran ismin de Budenholzer olduğu çok açık.

TESELLİ İKRAMİYESİDavid Blatt çok çalkantılı başlayan ve “Muhtemelen gönderilir” dendiği bir sezonda, özellikle sezon içerisinde yapılan hamlelerden sonra tüm zorlukları geride bırakıp takımı rayına oturttu, oyuncuların (ve daha önemlisi medyanın) saygısını tam olarak kazandı. Şu an Cleveland, Atlanta’yla birlikte Doğu’nun iki favorisi olarak ön plana çıkmış durumda; Lebron halinden memnun, son eklemelerle birlikte takımın enerjisi yerinde, muhtemelen finale gidecekleri anı bekliyorlar. Jason Kidd’in Nets’ten gidiş veya Milwaukee’ye geliş şekline saygı duymayabilirsiniz ama Milwaukee’de yaptıklarının hakkını vermek lazım. Jabari Parker’ın sezonu kapattığı, Larry Sanders’ın depresyon yüzünden basketbolu gayrı resmi bıraktığı bir sezonda elde kalan oyuncularla sağlam bir takım yaratmayı başardı Kidd. Sezon içerisinde önce Brandon Knight, daha sonra Khris Middleton tarafından skorun üstlenildiği Bucks ortalama bir hücum takımı izlenimi verirken, savunmada ise 100 pozisyonda sadece 99.3 sayı yiyerek bu istatistikte Warriors’un arkasında ikinci sırada yer alıyor. Tabii burada en önemli pay, elindeki oyuncuları iyi tanıyan ve ona göre bir sistem kuran Kidd’e ait.

Brad Stevens’la ilgili, Rondo takasının ardından yazdığım yazıda şöyle bir ifade kullanmıştım: “…dört sene boyunca kendisini gösterecek bir kadro bulamaması, üst seviyelerde neler yapabileceğine dair ciddi soru işaretleri doğuruyor.” Thomas takasının ardından koç sağ olsun beni utandırmayı başardı. Green ve Rondo gibi iki oyuncu gittikten sonra genç ve tecrübesiz bir kadroyla baş başa kalan Stevens, Thomas takviyesiyle bu kadroyu adam etmeyi başardı. Tyler Zeller, Jonas Jerebko, Brandon Bass, hatta Luigi Datome gibi başka takımlarda 10 dakika anca görecek isimleri katkı yapan birer rotasyon oyuncusuna dönüştüren Stevens, takımın liderliğini de Isaiah Thomas’a vererek Marcus Smart’ın sırtındaki yükü biraz olsun hafifletti. Koçtan bu sene belki burada bahsediyoruz ama seneye bu ödülün en büyük adaylarından olması işten bile değil.

EN İYİ KOÇ

FİNALİST: MIKE

BUDENHOLZER

Page 47: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

TESELLİ İKRAMİYESİ

Page 48: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

KAZANAN: DAVID GRIFFIN (Cleveland Cavaliers)

En iyi yönetici ödülü aslında biraz gri bir alan. Sezon öncesi veya sezon ortası en iyi hamleleri yapan yöneticiler bu ödüle layık görülüyorlar; tabii bu biraz 2-3 senelik plan yapan yöneticilerin göz ardı edilmesine neden oluyor. Ben iki taraflı bakmaya çalışsam da David Griffin sezon içerisindeki hamleleri ile bu sezon bu ödülü hak etti diyebilirim.

Sezon başında Lebron James’in takıma dönmesi ve Andrew Wiggins karşılığı Kevin Love’ın kadroya katılması ile birlikte zaten en büyük adaydı ama sezona istenilen şekilde giriş yapılamayınca üzerindeki baskı arttı. Özellikle bu dönemde Blatt’in arkasında durması çok önemli bir hamleydi, o baskı biraz azaldığında ekstra eklemeler yaparak da takımı güçlendirdi. Timofey Mozgov hamlesi çok önemliydi; Varejao’nun yokluğunda Mozgov o istenen klasik 5 numara katkısını fazlasıyla verdi, Cleveland o geldikten sonra oynadığı 45 maçın 33’ünü kazandı. Ayrıca Dion Waiters takasıyla Cleveland’a katılan JR Smith ve Shumpert da takıma çok olumlu katkılarda bulundu. Smith %39 üç sayı isabeti ile 12.6 sayılık bir katkı yaparken, Shumpert da sakatlıktan döndükten sonra takıma bench’ten enerji getiren isim oldu. Play-off’a tam gaz giren Cleveland’da kimse sezon başındaki kötü günleri hatırlamıyorsa bunda aslan payı Griffin’e ait.

FİNALİST: DANNY AINGE (Boston Celtics)

Eleştirdiğim adamların beni haksız çıkarmasını genelde her insan evladı gibi sevmem ama Danny Ainge ve Boston Celtics bu sene bir istisna oldu. Play-off dışında kalmaları, hatta lotaryaya oynamaları için her türlü şart mevcutken Ainge bunu reddetti. Doğu’nun leş gibi ortamında birazcık bir mücadele ile play-off’a kalınabileceğini en iyi o biliyordu. Bu doğrultuda Isaiah Thomas gibi kaliteli bir oyuncuyu Stevens’ın emrine verdi, Stevens da Ainge’in güvenini boşa çıkarmayarak takımı play-off’a taşıdı. Takımda Brandon Bass ve Gerald Wallace dışında kimsenin beş seneden fazla lig tecrübesi olmadığını düşününce, bu genç kadronun play-off başarısı daha da önemli geliyor.

TESELLİ İKRAMİYESİ Dell Demps’in üstünde sezon boyunca Demokles’in kılıcı sallanmaktaydı, hatta Pelicans play-off’a kalamazsa görevden kovulacağı bile söyleniyordu. Sezon içerisinde yaptığı iki hamle Demps’in kaderini değiştirdi; Austin Rivers karşılığında Quincy Pondexter’ı takıma katan Demps, John Salmons karşılığında da Norris Cole’u kadroya ekledi. Genç ama tecrübeli olan bu iki isim de takımın play-off mücadelesinde çok kritik rol oynayıp, Demps’in görevini kurtarmasına ciddi şekilde yardım etti.

Bob Myers (Warriors) ve Danny Ferry’ye (Hawks) aslında daha çok yer vermeliydik ama ilk cümlede de dediğim gibi, sezon içerisinde hiç hamle yapmak zorunda kalmadıkları için muhtemelen ödül konusunda düşünülmeyecekler. Ama her ikisinin de bir sene önce kurduğu takımlar, bu sene NBA’in sırasıyla birinci ve ikinci sırasında yer aldı. Bu yüzden burada yer almayı hak ediyorlar. Gerçi Bob Myers için Steve Kerr ile imzalaması bile ödül için yeterli olması lazım ama o kadar marjinal değiliz henüz.

EN İYİ YÖNETİCİ

FİNALİST: DANNY AINGE

Page 49: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

TESELLİ İKRAMİYESİ

Page 50: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

TREMENDOUSMACHINE!

Çeyrek final serisinin ilk iki maçında evinde son şampiyon Maccabi’yi ağırlayan Fenerbahçe Ülker, İsrail’deki karşılaşmalara 2-0’lık avantajla gidiyor

Yazı Gürhan Ul

Fenerbahçe Ülker - Maccabi Tel Aviv

Page 51: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

TREMENDOUSMACHINE!

Page 52: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

“Kenan’a çok ayrı bir

parantez açmak gerekiyor.

Genç guard, mükemmel bir

ilk yarı geçiren Pargo’yu öyle

bir afallattı ki, Amerikalı

oyuncu ikinci 20 dakikada

sadece 6 sayı bulabildi.”

Fenerbahçe Ülker - Maccabi Tel Aviv

Page 53: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

başardı. İlk yarıda fark yalnızca 4 sayıydı ancak gidişat pek de iç açıcı değildi. Mücadelenin kazanılması için Vesely’nin yanına 1-2 kişinin eklenmesi mecburiyetti ve bu isimler de Bjelica ve Kenan Sipahi olacaktı. Özellikle Kenan’a çok ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Genç guard, mükemmel bir ilk yarı geçiren Pargo’yu öyle bir afallattı ki, Amerikalı oyuncu ikinci 20 dakikada sadece 6 sayı bulabildi. İşin enteresan kısmı, Kenan bu katkıyı sadece 7 dakikada yaptı. Bjelica ise her zamanki gibiydi. Sayı, ribaund, asist, top çalma, blok fark etmiyor. Sırp yıldız, takımının o an neye ihtiyacı varsa onu yapıyor ve kendisini seyretmek gerçekten de büyük bir keyif. İşte tüm bu katkılar gelince rakibin afallaması da kaçınılmazdı ve Fenerbahçe Ülker sahadan 80-72 galip ayrıldı.

TreMendouS MAchIne!İkinci maç ise birçok Fenerbahçe

taraftarının kaydettiği ve canı ne zaman sıkılsa izleyip mutlu olacağı bir mücadeleye sahne oldu. Sarı-lacivertliler maça öyle bir başladı

TTop 16’da yakaladığı mükemmel form ve takımdaşlıkla Final Four’un en önemli adaylarından biri haline gelen Fenerbahçe Ülker, ricky hickman’ın sakatlığı ve sezonu kapatması ile sarsılmış ve “Acaba kaldığı yerden devam edebilecek mi?” dedirtmişti. Maccabi electra’nın konuk edildiği ilk maç da bu soruyu doğrular şekilde başladı. Takımın en önemli guard savunucusu olan hickman’ın yokluğunda rakibin yıldız ismi Pargo’yu tutmakta oldukça zorlanan ve Amerikalı oyuncudan bir devrede 19 sayı yiyen sarı-lacivertliler, hücumda ise pota altında Vesely ile etkili olurken devre 42-38 Maccabi’nin üstünlüğü ile sona eriyordu. İlk 20 dakikada Pargo’nun durdurulamaması dışındaki en can sıkıcı durum; takımın en önemli skoreri olan Goudelock’ın hiçbir şekilde oyuna dâhil edilemiyor oluşuydu. Seri öncesi dersine iyi çalıştığını belli eden rakip koç Guy Goodes, top Goudelock’a her geldiğinde Amerikalı yıldızı 2, hatta 3 kişilik sıkıştırmalarla etkisiz hale getirmeyi

Page 54: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

5 tane iyi şut imkanı bulunup aralarından en iyisi seçiliyordu. Maçın kalan 3 periyodu ise tam bir satranç mücadelesi şeklindeydi. Goodes her hamle yaptığında obradovic o hamlelere öyle karşılıklar verdi ki, devin Smith de kötü bir gününde olunca iş yine Pargo’nun isolation’larına kaldı. Amerikalı guarda eşlik edenler ise az da olsa randle ve Linhart oldu. Kazanan ise 82-67 ile ‘Kasparov’ obradovic’in Fenerbahçe Ülker’iydi.

İLK 10 dAKİKA ÖneMLİGeçen seneye göre oldukça zayıf

durumda olsa da, son şampiyona karşı 2-0’lık üstünlükle İsrail’e gitmek çok önemli bir avantaj. nokia Arena, Avrupa’nın en önemli salonlarından biri ve taraftarlar hakemleri ve rakibi rahatlıkla baskı altına alabiliyor. Ama buradaki avantaj şu: Fenerbahçe Ülker baskıyı çok seviyor ve mükemmel bir deplasman takımı olduğunu Top16’da da defalarca gösterdi. deplasmanda oynanacak iki maçtan birisini kazanmak F4 bileti için yeterli olacağından Maccabi, özellikle de ilk maça oldukça gergin çıkacak. Bu yüzden de özellikle üçüncü maçın ilk 10 dakikası büyük önem taşıyor. “Vurup geçmek” tabiri biraz abartı gelebilir ancak rakip buna oldukça uygun durumda olacak. devin Smith ve birçoklarının bu serinin x faktörü olmasını beklediği ancak obradovic’in ilk iki maçta tamamen etkisizleştirdiği Sofo’nun durdurulması halinde, Pargo ne kadar atarsa atsın kazanan Fenerbahçe Ülker olur ve bu iş nokia Arena’da biter. Gazamız mübarek olsun!

ki, ilk 10 dakikada maç sona ermişti bile. İlk maçın acısını sonuna kadar çıkartan Goudelock, süre almadığı bir maçtan sonra obradovic’in sürprizi olarak sahaya çıkıp Maccabi pota altını dağıtan Semih, “Profesör” Bjelica… Başına gelecekleri ilk dakikalarda anlayan Goodes çırpındıkça çırpındı ama darmadağın olan oyuncularını ancak ilk çeyrek sonunda skor 30-14’e geldiğinde uyandırabildi. At yarışı ile ilgilenenlerin aşina olduğu, chic Anderson’ın efsanevi Secretariat için 1973 Belmont Stakes’te söylediği “tremendous machine” (mükemmel makine) benzetmesinin ilk 10 dakikadaki Fenerbahçe Ülker’i en iyi anlatacak söz olduğunu düşünüyorum. hücumlar o derece akışkandı ki, 24 saniye içerisinde bazen 4, hatta

“Geçen seneye göre oldukça zayıf

durumda olsa da, son şampiyona

karşı 2-0’lık üstünlükle İsrail’e gitmek çok önemli

bir avantaj. Nokia Arena, Avrupa’nın

en önemli salonlarından

biri ve taraftarlar hakemleri ve rakibi

rahatlıkla baskı altına alabiliyor”

Fenerbahçe Ülker - Maccabi Tel Aviv

Page 55: Slam Dunk Dergi - Sayi 78
Page 56: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

SALLADIKAMA YIKAMADIK

Anadolu Efes, seri öncesi yapılan tüm tahminleri ters köşeye yatıran bir basketbol oynasa da Madrid’den 2-0 geride döndü

Real Madrid - Anadolu Efes

Page 57: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

SALLADIKAMA YIKAMADIK

Yazı Ali Konavic

Page 58: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

“Madrid’deki ikinci maça da tıpkı ilk maçta

olduğu gibi oldukça iyi

başlayan bir Anadolu Efes

vardı. Maçın başındaki Real serisini atlatan

temsilcimiz, yine 2. periyotta baltayı indirdi.”

Real Madrid - Anadolu Efes

Page 59: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

burada öğreneceğimiz çok şey var. İkinci maçta bu doğrultuda oynayacağız” dedi. Öyle de oldu.

heurTeL’İn reKoruAnLAMSIz KALdIMadrid’deki ikinci maça da tıpkı ilk

maçta olduğu gibi oldukça iyi başlayan bir Anadolu efes vardı. Maçın başındaki real serisini atlatan temsilcimiz, yine 2. periyotta baltayı indirdi. rakip savunmayı oldukça çaresiz bırakan lacivert-beyazlılar, bu periyotta 29 sayı buldu. Krstic ve heurtel akıcı hücumun iki mimarıydı. real Madrid’in panik dolu dakikalar yaşadığını ve buna çözüm getirmekte zorlandığını gördük. Pablo Laso’nun A planına fazlaca bağlı olduğu ve B planı üretmek konusunda vasat bir koç olduğu yine ortaya çıktı.

İkinci yarının başında da bu ritmini devam ettiren efes farkı bir ara 15’e kadar çıkardı. İki genç yıldız cedi ve Saric de Krstic-heurtel ikilisine yardım ediyordu ve tablo harikaydı. Anadolu efes, ilk maçta yaptığı hataya düşmemişti ve saha avantajını Avrupa’nın en zor deplasmanlarından birinde yok ederek Abdi İpekçi’ye

İİlk maçtan başlayalım… Anadolu efes, ilk yarıda yine daha iyi bir basketbol oynadı ve soyunma odasına 8 sayı önde gitti. Maçın ikinci yarısında ise iki isim belirleyici oldu. Temsilcimiz adına, yaptığı basit top kayıplarıyla Thomas heurtel. real Madrid cephesinde ise 6/7 üçlükle fişimizi çeken Kc rivers. esasen rivers gibi rotasyonda gerilerde olan bir oyuncunun çıkıp bir play-off maçında böyle bir performansa imza atması uzak ihtimaldir fakat real Madrid’i farklı kılan da bu. Geniş bir rotasyona sahipler ve sorun çözme noktasında devreye girebilecek oyuncu sayısı epey fazla. Gerçi Anadolu efes de ilk maçta 10 oyuncusundan skor buldu; 7 üçlük attı ve içeriden %55 ile oynadı. İlk maçın yıldızı olarak 14 sayı, 10 ribaund ve 4 top çalma ile oynayan Ayon’u gösterebiliriz. Fakat mağlubiyetin asıl gerekçesi; efes’in ikinci yarıda, ilk yarıdaki oyun cesaretinden uzaklaşması ve sinmesiydi. Basit hatalar ve paniğe kapılmak, kazanılabilecek bir maçın real Madrid’e dönmesini sağladı. Maç sonunda dusan Ivkovic de mağlubiyeti buna bağlayarak “Bugün

Page 60: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

heurtel’in 15 asistle euroleague play-off rekoru kırdığı, Krstic’in basketbol öğrettiği, takım olarak iyi mücadele ettikleri bir akşamda Anadolu efes için seriyi 1-1’e getirmek işten bile değildi. Ancak ligin amiyane tabirle en “çakal” oyuncularını barındıran real Madrid, bir krizi daha iyi yöneterek seriyi 2-0’a getirdi.

Özellikle Felipe reyes’e bir parantez açmak istiyorum. Bu maçta çok iyi oynamadı ancak ilk maçı da hesaba katarsak seriye yön veren oyuncuların başında o geliyor. Biz onu genelde saha içinde yaptığı uygunsuz hareketlerle ve çirkefliğiyle tanımlarız ancak bu haksızlık diye düşünüyorum. reyes gerçekten çok kıymetli ve winner karakterli bir oyuncu. 2. maçın en kritik anında gönderdiği üçlükle efes’e dur diyen isimdi.

GALİBİyeT SÜrPrİz oLMAzÜçüncü maça dair birkaç kelam

etmek gerekirse; Anadolu efes’in bu sezon İstanbul’da yendiği real Madrid’i bir kez daha yeneceğini düşünüyorum. Özellikle ikinci maçta oynadığı basketbolun bir tekrarını ortaya koyabilirse bu hiç de uzak değil. Koç Ivkovic’in dediği gibi; oynadıkları basketbol, sezonun en iyilerinden biriydi ve şimdi hedef bunu tekrarlayarak seriyi 2-2 yapmak ve yeniden Madrid’e dönmek. Fakat şunu da eklemek gerekiyor: Seri 3-0 ile sonuçlansa bile Anadolu efes ortaya koyduğu basketbol ve geliştirilebilir kadro yapısıyla seneye çok daha iddialı bir biçimde euroleague’de yarışacak. Tıpkı obradovic’in Fenerbahçe Ülker’i gibi 2. sezonda katlanarak artan bir performans beklemek yanlış olmaz.

yarım tur biletiyle dönecekti. yani en azından maçın son dakikalarına kadar böyle düşünüyorduk. Fakat son dakikalarda inanılmaz şeyler yaşandı. Öncelikle bir saat skandalı var ki, maç 23 saniye fazla oynandı. o esnada sanırım Anadolu efes teknik ekibi uykudaydı. Perperoglou’nun 2/10 üçlük atması bir tarafa, en kritik anlarda kaçırdığı boş şutlar saç baş yoldurtan cinstendi. halbuki Perperoglou’nun transferinin en temel amacı, şu tarz anlarda oyuna koyacağı ağırlıktı. Fakat çaylak bir oyuncu gibi şut attı. draper’ın yaptığı ilginç sportmenlik dışı faul de sirke dönen son dakikaların en ilginç enstantanelerinden biriydi. Matt Janning de yine kötü oynadığı maçta tek isabetini son dakika içinde bulsa da kritik 2 serbest atıştan faydalanamayarak mağlubiyete katkıda bulundu.

“Üçüncü maça dair birkaç kelam etmek

gerekirse; Anadolu Efes’in bu sezon

İstanbul’da yendiği Real Madrid’i bir

kez daha yeneceğini düşünüyorum. Özellikle ikinci

maçta oynadığı basketbolun bir tekrarını ortaya

koyabilirse bu hiç de uzak değil”

Real Madrid - Anadolu Efes

Page 61: Slam Dunk Dergi - Sayi 78
Page 62: Slam Dunk Dergi - Sayi 78
Page 63: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

avunmaların çok da ön planda olmadığı bir maç başlangıcının ardından, ikinci periyotta Panathinaikos’u 6 sayıda tutmayı başaran CSKA Moskova, bir daha da rakibinin maça ortak olmasına izin vermedi. Sezon içerisinde, özellikle

kendi taraftarı önünce dirençli gözüken Yunan ekibi, CSKA’nın çeyrek finalle birlikte bir vites daha ileriye

çektiği hücum gücüne dayanamadı. Sezonun flaş isimlerinden Teodosic, 19 dakikada yaptığı 18 sayı ve

8 asist ile maçın yıldızı olmayı başardı. Konuk ekipte genç yıldız Pappas’ın 16 sayı 4 ribaundluk performansı ise farkın azalmasına etki etmedi. 18 dakika oyunda kalan ve Panathinaikos’un “her şeyi” olarak adlandırabileceğimiz Diamantidis’in sayı bulamadan oynadığı etkisiz oyun da dikkat çekti.

KOÇLAR NE DEDİ?“Takımımı kutluyorum. Maçın büyük bölümünde iyi basketbol

oynadık. Bu sadece birinci maç ve Panathinaikos gerçek halini henüz bize göstermedi. Soyunma odasında, ikinci maçı kazanmak için açlığımızın ve isteğimizin devam etmesi gerektiğini söyledik.”

Dimitris Itoudis, CSKA Moskova

“İkinci yarıda Euroleague seviyesinden uzaktaydık ve takımımın ne yaptığını anlayamadım. İkinci yarı bir şeyler yapmaya uğraştık ama çok geçti. Kafamızdakileri değiştirmek için iki günümüz var. CSKA çok iyi bir takım ama bu seride şansımız olduğunu düşünüyorum.”

Duska Ivanovic, Panathinaikos

S

EuroLeague / Çeyrek Final Hazırlayan eren tolga onur

cSka: 93Panathinaikos: 66

Seriye saha avantajını kullanarak başlayan CSKA, beklenenden daha iyi bir sezon geçiren Yunanistan temsilcisini ilk maçta net bir skorla geçti

Page 64: Slam Dunk Dergi - Sayi 78
Page 65: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

açın ilk dakikasından sonuna kadar isteyen, aç, tutarlı bir oyun sergileyen ve oyunun kontrolünü asla kaybetmeyen CSKA, Yunan ekibine bir kez daha şans tanımadı. Durdurulamaz bir hücum performansı ortaya koyan Rus temsilcisi, iki maçta toplam 193 sayıya imza attı. Sezonun genelinin

aksine, etkisiz bir istatistik kâğıdıyla ilk maçı noktalayan De Colo 16 sayı ve 4asist ile kendi

standartlarına geri dönmeyi başardı. Bunun yanına, Avrupa’ya beklenmedik bir zamanda geri dönen Krilenko’nun 4/4 üçlük isabetiyle bulduğu 16 sayısı ve Sonny Weems’in 20 sayısı da eklenince CSKA’yı durdurabilmek pek kolay olmadı. Pana’da ise yüzde yüz isabetle 14 sayı kaydeden Vasilis’in sürpriz performansı da maçın gidişatını etkilemedi.

KOÇLAR NE DEDİ?“Maçın büyük bölümünü domine eden ve ciddi oynayan taraf

bizdik. Çalışmamız gereken konular var. Gördüğünüz gibi Pana daha agresif ve iyi bir basketbol oynadı. OAKA’da daha iyi olacaklardır.”

Dimitris Itoudis, CSKA Moskova

“Çok zor bir maçtı. Daha çok mücadele etmemize rağmen direnemedik. CSKA bu ligdeki en iyi kadroya sahip ve her hatayı cezalandırıyorlar. Farkı 10 civarlarına çektiklerinde onları yakalamak çok zor oluyor. Yine de üçüncü maçı kazanacağımıza inanıyorum.”

Duska Ivanovic, Panathinaikos

M

EuroLeague / Çeyrek Final

cSka: 100Panathinaikos: 80

Panathinaikos ikinci maçta da rahat geçen CSKA, Final Four yolunda büyük bir avantaj elde etti

Page 66: Slam Dunk Dergi - Sayi 78
Page 67: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

avi Pascual’in öğrencileri maça müthiş bir savunma yaparak başladı. İlk çeyrekte 8 sayıda tuttuğu rakibini maç boyunca kendisine çok fazla yaklaştırmayarak çok çekişmeli geçmesi muhtemel bu serinin ilk maçından galip ayrılmayı bildi. 5 dakika oynayan Doellman dışında skor üretemeyen

oyuncusu olmayan ve çok dengeli bir skor dağılıma sahip Barcelona’da Navarro ve Nachbar’ın 10 sayısı

dikkat çekti. Çok kötü bir hücum günü geçiren ve Barcelona savunmasına adeta toslayan Oly’de ise çift haneli sayılara ulaşan bir oyuncu olmadı. 9 sayı atan Dimitrios, 7 sayı ve 3 ribaund ile oynayan Dunston takımına yararlı olmaya çalışan isimlerin başında geldi.

KOÇLAR NE DEDİ?“Bazı kolay şutları kaçırdık ama harika savunmamız bize yardımcı

oldu. Ribaund konusunda Oly’i kontrol etmek çok zordu ve oyuncularım bunu başardı. Onları kutluyorum. Ofansif anlamda biraz daha iyi olmamız gerekiyor ama rakibimizin ne kadar tehlikeli bir takım olduğunu da biliyoruz.”

Xavi Pascual, Barcelona

“Maçın ilk 3 dakikasına hem hücum, hem de savunmada çok iyi başladık fakat sonrasında tüm konsantrasyonumuzu kaybettik. Hücumda oyunu çok iyi okuyamadık ve bu da konsantrasyonumuzu kaybetmemize neden oldu. 12 hücum ribaundu verdiyseniz ve çift haneli farklarla gerideyseniz kazanmanız gerçekten zor oluyor.”

Giannis Sfairopoulos, Olympiakos

X

EuroLeague / Çeyrek Final

Barcelona: 73olympiakos: 57

Çeyrek finalin en çekişmeli geçmesi beklenen mücadelesinin ilk ayağını, kendi seyircisi önünde etkili bir savunma yaptığı maçta Olympiakos’u yenen Barcelona kazandı

Page 68: Slam Dunk Dergi - Sayi 78
Page 69: Slam Dunk Dergi - Sayi 78

EuroLeague / Çeyrek Final

lk maçta Barcelona’nın katı savunması karşısında dağılan ve çözüm üretemeyen görüntüsüyle dikkat çeken Oly, ikinci maça hücumda daha istekli ve savunmada çok daha sert başladı. Maçın tüm çeyreklerini ve nihayetinde kendisini de kazanmayı başaran Olympiakos seriyi yeniden ortaya getirdi ve

saha avantajını da kendisine çevirdi. Euroleague tarihinde, bu format süresince ilk iki maçı kaybedip de

son dört takım arasına kalabilmeyi başaran takım olmadığı istatistiği de göz önüne alındığında, bunun ne derece önemli bir galibiyet olduğunu anlamak mümkün. 16 sayı ve 5 asist ile mücadele eden Vassilis Spanoulis’in takımında 22 sayı atan Printezis, Barcelona savunmasını adeta paramparça etti. Ev sahibi ekipte ise Navarro’nun 16 sayısı seriyi 2-0’a çekmeye yeterli olmadı.

KOÇLAR NE DEDİ?“Oly bizden daha iyiydi ve parkedeki tüm kontaklarda daha

agresif olan taraftı. Oyunu ilk yarıda kırdılar ve ihtiyacımız olan konsantrasyonu bir şekilde sağlayamadık. Pas oyunumuzu ve yaratıcılığımızı sahaya yansıtamadık. Spanoulis çok iyi bir maç oynadı ve hücum opsiyonlarının hepsinde başarılıydı.”

Xavi Pascual, Barcelona

“Bizim için çok iyi bir maçtı. İlk dakikadan son dakikaya kadar iyi olan taraf bizdik ve galibiyeti hak ettik. Rakamlar çok önemli. Tüm periyotları kazandık. 20 asist yaptık ve 8 top kaybıyla oynadık. Tüm oyuncuların birbirine inandığı bir takımımız var. Barcelona’yı 63 sayıda tutmak takım oyununun sonucudur.”

Giannis Sfairopoulos, Olympiakos

İ

Barcelona: 73olympiakos: 57

Barcelona’ya kendi seyircisi önünde ufak bir sürpriz hazırlayan Olympiakos, rakibinden kendi salonunda maç çalarak seriyi çok ilginç bir noktaya getirdi

Page 70: Slam Dunk Dergi - Sayi 78