SIRRÎ -...

279
SIRRÎ Ol hˇâce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri İbrâhîm olup pîşgâh-ı Kostantıniyye-i bihîn-i‘tibârda leb-i deryâya melâhat-nisâr olan medîne-i Üsküdar’dan olup kumâş-ı reng-â-reng-i ta’bîri dil-pezîr olan şu‘arâ-yı bî-nazîrlerdendir. Dîvân-ı Hümâyûn küttâb-ı vâlâ-cenâb zümresinden olup ba’zı menâsb olmuşlar idi. Müretteb Dîvân-ı belâgat- ’unvânı ve miyân-ı erbâb-ı ‘irfânda ‘ulüvv-i şânı olan suhan-perverândandır. Güşâde-tabî‘at pür-ma‘rifet bir merd-i meydân-ı ma‘ârif-i bî-pâyân olup zihn-i âteş-pâresin dest-i zekâ dâ’ima idâre etmegin şu’le-i cevvâle gibi bî-karâr ve ahibbâsına nâzikâne reng etmekde bî- ihtiyâr idi. Pençe-i nâzik-benân-ı terbiyesinden nümâyân olan letâyif bir yere cem’ u tahrîr olunsa Hˇâce Nasrü’d-dîn’in mazâhikinden eltaf u berter bir mecmû‘a-i dil-pezîr ve yârân-ı safâya ceste ceste eyledigi rengler târ u pûd-ı beyân u ta’bîr ile nesc-i nesîc-i hoş-kumâş-ı takrîre alınsa sebk ü nümâyişi ‘âlem-gîr bir letâyif-nâme-i bî-nazîr olurdu. Harf-i elif’de hikâye ve zikri sebkat eden şâ‘ire Ânî Kadın merhûmenin dîvânına eyledigi kâr-ı bedî’ü’l- etvâr gibi nice merdâne latîfeleri mecmû‘a-i ahbâb-ı sadâkatkârda meşhûd-ı dîde-i i‘tibâr olmuşdur. Latîfe: Ez-cümle şâ‘ir-i merkûmun cümle-i letâyifindendir ki şehr-i Kostantıniyye’de Şeh-zâdebaşı kurbünde sûk-ı kebîrde olan ‘attârlardan eczâ-yı şerîf kitâbet eder ‘İmâd Çelebi-nâm bir pîr-i rûşen- zamîr-i u’cûbe-yâdigâr olup dükkânı ‘attâra mahsûs olan envâ‘-ı ‘akâkîr ile mâl-a-mâl inâ’ u zurûf ile etrâf-ı dükkânı tâbe-sakf pür olup dârû- hâne-misâl idi ve her bir zarfın üstünde derûnunda mahfûz olan matlûbun ismi ketb ü imlâ olmagla hîn-i iktizâda dört beş ayak kademe nerdübân ile bâlâ-yı merâma su’ûd eyleyip lâzım gelen nesneye imâle-i dest-i ta’diye eyleyip inzâl ve eyâdî-i müşteriyâna minvâl-i meşrûh üzre metâlibin def’ ü i’tâ etmekle külli yevmin icrâ-yı san’at-ı cerr-i iskâl etmekde idi. Bir gün mütercem-i nâzik-nihâd ber-vech-i mu’tâd mezbûr ‘İmâd’a ‘arz-ı dîdâr edip ‘İmâd-ı merkûm ber-muktezâ-yı zimmet-i ehl-i bâzâr bir tama’kâr yâdigâr olmagla kable’s-selâm mezbûrun pîşgâhında nice mukaddimat-ı masnû’a bast u îrâd ve sad-gûne kumâş-ı dil-pezîr- edâ ile ‘arz-ı hubb u vedâd ederek ‘İmâd-ı merkûme hitâb edip Ey peder-i büzürgvârım, vey yâr-ı gâr-ı vefâdârım, nice demlerdir ki bu ümmîd ile âteş-i ârzû fürûzân ve derûnum nâr-ı iştiyâk ile külhanlar gibi sûzândır. Müddet-i medîddir ki ez-dil ü cân Sultân Mehemmed Han Câmi‘-i şerîfi kurbünde olan Karaman’ın efvâh-ı nâsda dâstân olan çöregine be-gâyet ârzûmend ve şevk-cünbânım. Tahkîk ‘ale’t-tahkîk bir vefâdâr-ı şefîk ol nân-ı ârzû-dermândan bu sâ’il bâb-ı ihsânına bir pârelicek getirmek lâzım gelse ol reh-rev-i râz-ı mahreme kırk

Transcript of SIRRÎ -...

Page 1: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

SIRRÎ

Ol hˇâce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri İbrâhîm olup pîşgâh-ı

Kostantıniyye-i bihîn-i‘tibârda leb-i deryâya melâhat-nisâr olan medîne-i Üsküdar’dan olup

kumâş-ı reng-â-reng-i ta’bîri dil-pezîr olan şu‘arâ-yı bî-nazîrlerdendir. Dîvân-ı Hümâyûn

küttâb-ı vâlâ-cenâb zümresinden olup ba’zı menâsb olmuşlar idi. Müretteb Dîvân-ı belâgat-

’unvânı ve miyân-ı erbâb-ı ‘irfânda ‘ulüvv-i şânı olan suhan-perverândandır. Güşâde-tabî‘at

pür-ma‘rifet bir merd-i meydân-ı ma‘ârif-i bî-pâyân olup zihn-i âteş-pâresin dest-i zekâ

dâ’ima idâre etmegin şu’le-i cevvâle gibi bî-karâr ve ahibbâsına nâzikâne reng etmekde bî-

ihtiyâr idi. Pençe-i nâzik-benân-ı terbiyesinden nümâyân olan letâyif bir yere cem’ u tahrîr

olunsa Hˇâce Nasrü’d-dîn’in mazâhikinden eltaf u berter bir mecmû‘a-i dil-pezîr ve yârân-ı

safâya ceste ceste eyledigi rengler târ u pûd-ı beyân u ta’bîr ile nesc-i nesîc-i hoş-kumâş-ı

takrîre alınsa sebk ü nümâyişi ‘âlem-gîr bir letâyif-nâme-i bî-nazîr olurdu. Harf-i elif’de

hikâye ve zikri sebkat eden şâ‘ire Ânî Kadın merhûmenin dîvânına eyledigi kâr-ı bedî’ü’l-

etvâr gibi nice merdâne latîfeleri mecmû‘a-i ahbâb-ı sadâkatkârda meşhûd-ı dîde-i i‘tibâr

olmuşdur.

Latîfe: Ez-cümle şâ‘ir-i merkûmun cümle-i letâyifindendir ki şehr-i

Kostantıniyye’de Şeh-zâdebaşı kurbünde sûk-ı kebîrde olan ‘attârlardan eczâ-yı şerîf kitâbet

eder ‘İmâd Çelebi-nâm bir pîr-i rûşen- zamîr-i u’cûbe-yâdigâr olup dükkânı ‘attâra mahsûs

olan envâ‘-ı ‘akâkîr ile mâl-a-mâl inâ’ u zurûf ile etrâf-ı dükkânı tâbe-sakf pür olup dârû-

hâne-misâl idi ve her bir zarfın üstünde derûnunda mahfûz olan matlûbun ismi ketb ü imlâ

olmagla hîn-i iktizâda dört beş ayak kademe nerdübân ile bâlâ-yı merâma su’ûd eyleyip lâzım

gelen nesneye imâle-i dest-i ta’diye eyleyip inzâl ve eyâdî-i müşteriyâna minvâl-i meşrûh

üzre metâlibin def’ ü i’tâ etmekle külli yevmin icrâ-yı san’at-ı cerr-i iskâl etmekde idi. Bir

gün mütercem-i nâzik-nihâd ber-vech-i mu’tâd mezbûr ‘İmâd’a ‘arz-ı dîdâr edip ‘İmâd-ı

merkûm ber-muktezâ-yı zimmet-i ehl-i bâzâr bir tama’kâr yâdigâr olmagla kable’s-selâm

mezbûrun pîşgâhında nice mukaddimat-ı masnû’a bast u îrâd ve sad-gûne kumâş-ı dil-pezîr-

edâ ile ‘arz-ı hubb u vedâd ederek ‘İmâd-ı merkûme hitâb edip Ey peder-i büzürgvârım, vey

yâr-ı gâr-ı vefâdârım, nice demlerdir ki bu ümmîd ile âteş-i ârzû fürûzân ve derûnum nâr-ı

iştiyâk ile külhanlar gibi sûzândır. Müddet-i medîddir ki ez-dil ü cân Sultân Mehemmed Han

Câmi‘-i şerîfi kurbünde olan Karaman’ın efvâh-ı nâsda dâstân olan çöregine be-gâyet

ârzûmend ve şevk-cünbânım. Tahkîk ‘ale’t-tahkîk bir vefâdâr-ı şefîk ol nân-ı ârzû-dermândan

bu sâ’il bâb-ı ihsânına bir pârelicek getirmek lâzım gelse ol reh-rev-i râz-ı mahreme kırk

Page 2: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

para ücret-i kadem vermek ‘ukde-i ‘azmimde musammemdir. dedikde ‘İmâd dedikleri

yâdigâr mev’ûd olan guruşun nâm-ı sürûr-encâmın istimâ’ etdigi gibi sikke-i hasene-i mev’ûd

mazrub-ı hayâl-i çeşm-i kebûdu olup bî-sabr u ıstıbâr ve ârzû-yı nokra ile câme-i ârâmı pâre

pâre olup bî-karâr oldugundan nâşî tama’-ı hâmından ihtirâz ile meyelân-ı tab‘ın iş’âra delâlet

eder bir terkîb-i ‘icâletü’l-vakt ile sûret-i hâtır-nüvâzîye âgâz eyleyip Egerçi bu hengâm-ı

pîrîde yâr-ı vefâ-sâzlarına bu gûne sefer-i dırâz tâkat-güdâzdır fe-ammâ hâtırınız içün

berây-ı mihmân-nüvâzî irtikâb-ı zahmet şitâb olunur. Mev’ûd olan akçaları i’tâ edin varalım

hidmetiniz edâ edelim dedikde Sırrî dahı ızmâr-ı esrâr-ı kasd edip sen müsinn ü ihtiyâr ve bir

merd-i celîlü’l-i‘tibârsın. Bî-pervâ böyle teklîfden hayâ ederim. bir mikdâr bast-ı i’tizâr ve

mezbûr ‘İmâd-ı sâde-dil dahı Ne ma’nî bizler helâl ederiz. Tek hemân mihmânımız

memnûnumuz olsun. deyü tekrâr taleb ile ihtiyâr-ı zahmetden gürîzân olmadıkların iş’âr

eylediklerinde mev’ûd olan paraları merkûmun dest-i talebine def’ u i’tâ eyleyip bî-çâreyi

dükkânına bir merhale mesâfe olan sûk-ı Karaman’a rû-be-râh etdigi gibi yâr ü agyârdan hâlî

dükkânına nigerân ve âyâ tîz elden ‘İmâd’ıma ne reng edeyim deyü pîramen-i dükkânda

hayâli cevelân ederken der-hâl bu tâze hayâli tasmîm-i tasavvur-ı bâl eyleyip etrâf u cevânibe

müretteb ü mevzû’a olan ‘akâkîrin zurûfun indirip bir zarfda olan şey’i öbür zarfa koyup bi’l-

cümle tebdîl ve ‘akâkîrden ahade hümâyı âhar ile tagyîr ü tahvîl eyleyip yerli yerine vaz’

etmekle hey’et-i sâbıkların tertîb ü tasvîr ve makâm-ı inkârda kı’de-nişîn-i sükût olmagla

muntazır-ı kudûm-ı pîr olup biraz zamândan sonra merkûm hidmet-i me’mûrundan ‘avdet

edip mes’ûlün kendüye def’ ü i’tâ eyledikde izhâr-ı memnûniyyet ve nândan bir mikdâr

tenâvül etdikden sonra def’-i sıklet eder yollu hareket ve sûk-ı merkûmenin karşu cânibinde

olan dekâkînin birinin pes-i câmına pinhân ve dûr-bîn hıdâ’ından ‘İmâd-ı derdmendin

ahvâline nigerân olurdu ki ol esnâda erbâb-ı hâcâtdan ba’zı kes gelip matlûblarının semenin

edâ zımnında ‘akâkîrden ba’z şey’i ilticâ etdiklerinde ‘İmâd-ı fakîr dahı müşterîsinin matlûbu

olan şey’i müretteb dizili olan zurûfa bakıp üstünde mestûr olan yâftalardan kangı zarf lâzım

ise indirip kapagın açdıkda içinden hilâf-ı me’mûl ve mübâyin-i mestûr emrler zuhûr eyleyip

bî-çâre Âyâ aslında vaz’ında galat mı eyledim ve evvel hurûfu ile zarfa idrâc etmekde sehv mi

vâkı’ oldu. deyü harf-i evvelde matlûba şebîh olan bir zarfı dahı indirüp ana dahı nigerân

oldukda andan dahı hemçünân hilâf-ı kitâbet bir nesne nümâyân oldukda müşterinin parayı

eline verip Var müselmân bir gayrı ‘attâra mürâca’at eyle. Biz veled-i zinâ şerrine ugramışız.

deyip tâlibi def’ etdikden sonra bî-çâre her ne kadar zurûf ve evânîsi var ise indirip yerli

yerine vaz’ u cem’ ve ke’l-evvel tertîb edince bir iki gün bâzârlıgından kalırdı. Böyle böyle

nice rengleri güzerân eylemişdir ki her biri bi-re’sihî bir dâstân olmaga şâyândır. Be-gâyet

latîfekâr şûh u şen bir yâdigâr idi. Miyâne-i ahbâb-ı bî-hem-tâda nemek-i meclis bir nedîm-i

Page 3: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

meclis-ârâ idi. Sene bin yüz on bir hudûdunda irtihâl ve civâr-ı rahmet-i Rahmân’a intikâl bu

âsâr-ı müstetâb müretteb Dîvânından bu mecelle-i celîleye sebt ü tahrîr içün intihâb olunan

eş‘ârındandır.

Beyt

El-hazer olma esîr-i nâm mânend-i nigîn

Rû-siyâh eyler seni eyyâm mânend-i nigîn

Ve lehû

Ruhsârın üzre tâze hat-ı müşg-bû mudur

Ceyş-i Habeş’le mülket-i Rûm’a gulû mudur

Zülf-i dırâzın etme bahâne hırâmına

Zencîr-i mevc mâni’-i reftâr-ı cû mudur

Ve lehû

Sadâ-yı çâk sanman gûş olan dâmân-ı Yûsuf’dan

Figân eylerdi ‘ismet dest-i küstâh-ı Züleyhâ’dan

Ve lehû

Dehenin tengine bir söz mü bulunmaz ammâ

Hüner ol nükte-i ser-besteyi ta’bîrdedir

Ve lehû

Kânûn-ı mahabbet ki fürûzân ola bir kez

İtfa’ edemez ‘âşık anı çeşm-i teriyle

Ve lehû be-nâm-ı Zekî

Sıhhate nâ’il olurdu gayrı cân-ı nâ-tüvân

Alsalar a’zâ-yı regden bir iki üç katre kan

SÜRÛRÎ

Nâm-ı vâlâları Mustafâ’dır. Kasaba-i latîfe-i Ebî Eyyûb’dan zuhûr eyleyip re’îsü’l-

etibbâ Zeyne’l-’âbidîn Efendi’den mülâzım ve kırk akça medreseden münfasıl olduklarından

sonra bin altmış yedi Recebinde Safiyye Hâtûn Medresesine ibtidâ-i hâric ile müderris olup

devr-i medâris-i mu’tâde ederek Süleymân Subaşı Medresesinden bin toksan altı

Page 4: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Cumâdâsında Lefkoşa kâzîsı olup kazâ-i mezbûrdan ma’zûl oldukdan sonra tekrâr toksan

sekizde yine kazâ-i merkûmeye ol beldenin fetvâsı inzimâmiyle sâniyen kâzî olup toksan

tokuzda ma’zûl olup Kostantıniyye’ye ‘avdet ve ol esnâda dâr-ı bekâya rıhlet eyledi. Şi’r ü

inşâya kâdir mecmû‘atü’n-nevâdir bir zât-ı celîlü’l-me’âsir idi. Bu güftâr cümle-i

âsârındandır.

Gazel

Goncayı açdı nesîm-i gülşen-i müşgîn-i yâr

Bülbülün gönlün güşâde eyledi bâd-ı bahâr

Zülfü sevdâsına düşmüş sünbül-i sevdâ-zede

Kendisin kılmış perîşân nitekim zülf-i nigâr

SEZÂYÎ

Nâm-ı şerîfleri Hasan ve vâdîlerinde vaz’-ı dilîrâneleri müstahsen Gülşenî

meşâyihinden bir gül-i gülşen-i belâgat ve erbâb-ı tabî‘atden bir bülbül-i hezâr-destân-ı bâg-ı

fesâhatdir. Fi’l-asl şehr-i Mora’da vilâyet-i vücûda vaz’-ı kadem ve sahîfe-i şuhûdunda

sevâd-ı erkâm-ı vücûdu himmet-i bülendi bi’l-külliye izâle etmegin çeşm-i hakîkat-bînine

dünyâ-yı denîyi ke’l-’adem eyleyen âgâhlardandır. Dârü’n-nasri ve’l-meymene şehr-i

Edirne’de ‘ummân-ı hakîkatin gevher-i nâ-yâb-ı ‘ârif-pesendi cevher-i gencîne-i irşâd

merhûm La’lî Mehmed Efendi hazretlerinden âdâb-ı tarîkat-i Gülşeniyye’yi tahsîl ve esmâ-i

‘aliyyeleri sülûk-ı seniyyeleri üzre tekmîl eyleyip ‘ârif-i zât ve vâkıf-ı esrâr-ı sıfat oldukdan

sonra fâyiz-i sûd-ı tarîkat ve hâyiz-i rütbe-i hilâfet olup nazar-ı kîmyâ-eser-i şeyh-i ‘âlî-

himmeti ile ‘azîz-i merhûmun intikâlinden sonra yerlerine seccâde-nişîn-i meşîhat

olmuşlardır. Esnâ-yı sahv u ferâgda kavvâl bi’l-hakk olan lisân-ı gayb-âşinâları ba’zı güftâr-ı

tasavvuf-şi’âr ile suhan-senc-i belâgat ve ‘âlem-i ma‘nâda hasb-i hâl-i makâlleri ile fi’l-

cümle nakl ü hikâyet ederler idi. Lisân-ı tasavvuf üzre müretteb Dîvân ve miyân-ı meşâyih-i

Gülşeniyye’de şöhret-i nâm u şânı vardır. Bu güftâr ol şeyh-i celîlü’l-mikdârın cümle-i

âsârındandır.

Gazel

Mir’ât-ı dilde ‘aks-i dil-ârâyı seyr edin

Güncîde oldu katrede deryâyı seyr edin

Âmâc-ı tîr-i gamzesi etdi o kaşı ya

Page 5: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Gel Rüstemâne çekdigimiz yayı seyr edin

Rûyında yârin ‘aks-i dilim (yâ ki merdümüm)

Hâlî degil bu nükteli ma‘nâyı seyr edin

Dilde tenezzül eyledi ol şâh-ı ‘arş-câ

Hargeh-nişîn-i ‘âlem-i bâlâyı seyr edin

Başdan Sezâ’yî kâkül-i dil-berde bend olup

Tahrîk-i fitne eyledi gavgâyı seyr edin

İlâhî

Gülşenîyim nisbetim gülzârdır

Bülbülüm kârım hemîşe zârdır

‘Andelîbim öyle bir gülşende kim

Gülleri ol gülşenin bî-hârdır

SA’DÎ

Nâm-ı emcedleri Seyyid Mehmed’dir. Merhûm nakîbü’l-eşrâf Es’ad-zâde Efendi’nin

hemşîre-zâdesi ve Zeyrek-zâde Hâfızı demekle şöhret-şi’âr olan Mustafâ Efendi’nin

mahdûm-ı necâbet-mersûmudur. Tahsîl-i ser-mâye-i ‘ulûm ve tekmîl-i levâzım-ı mantûk u

mefhûm eylediklerinden sonra nakîbü’l-eşrâf Zeyrek-zâde merhûmdan mülâzım ve kırk akça

medreseden münfasıl olup bin toksan altı Rebî’inde şeyhü’l-islâm ve müfti’l-enâm Çatalcalı

‘Alî Efendi merhûmdan ibtidâ-i hâric elli ile Fâtıma Hanım Medresesine müderris olup ve

toksan tokuz Muharreminde Debbâg-zâde Mehmed Efendi merhûmdan Fîrûz Aga

Medresesine hareket sene-i merkûme Cumâdâsında yerinde dâhil i‘tibâr olunup bin yüz bir

Cumâdâ-yı ûlâsında Ebû Sa’id-zâde Feyzu’llâh Efendi’den Kâzî ‘Abdü’l-halîm Medresesine

hareket ve bin yüz iki Şevvâlinde yine anlardan sâniye-i Hüsrev Kethudâya olup bin yüz beş

Saferinde rahmet-i Rahmân’a revân oldular. Mütercem-i mezkûr ashâb-ı haysiyyetden sâhib-

fazîlet nâzik-tab‘ pür-ma‘rifet şi‘r ü inşâda pâkîze-ta’bîr bir mahdûm-ı bî-nazîr idi. Bu güftâr

cümle-i âsârlarındandır.

Beyt

Hevâ-yı zülf-i pür-tâbınla dil âşüfte olmuşdur

Beni leb-rîz-i sevdâ eyleyen tûl-i emeldir hep

Page 6: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Beyt

Helvâ-yı sükkerîn-i lebin tiz bulurdu dil

Olmasa yâr ile şeker-âb miyânemiz

Şatranc-ı dehr içinde o şâh-ı serîr-i nâz

Ferzâne-i cihân olacak bir piyâdedir

beyt-i merkûmu Safâyî, tezkiresinde mütercem-i mezkûrun akreb-i akrabâsından olan

harf-i kâfda Kâşif mahlası ile rûz-nâmçe-i hâli keşîde-i silk-i tahrîr kılınan Es’ad-zâde Çelebi

merhûmun olmak üzre tahrîr eyledigi sehv ü galat makûlesinden beyt-i mezbûr bunların

oldugu ma’lûmumuzdur.

SA’DÎ-İ DÎGER

Nâm-ı nâmî ism-i sâmîleri ‘Abdü’l-bâkî’dir. Ashâbının kuvvet-i hâfızası senâya şâyân

olan memleket-i pür-hüsn ü ân medîne-i Van’dandır ve bu mecelle-i celîleye harf-i dâl-ı

mühmelede tercemeleri sebk eyleyen nûr-ı dîde-i şu‘arâ merdümek-i çeşm-i bülegâ şâ‘ir-i nâ-

dîde-nazîr ü ser-âmed Dürrî Ahmed Efendi’nin birâder-i ser-ber-â-beridir. Hakkâ ki birâder-i

muhteremlerinin nazîri nâ-dîde oldugu gibi bunların dahı tab‘-ı çâlâkları pesendîdedir. Bunlar

dahı Dîvân-ı ‘Âlî kâtib-i ma‘ârif-râtibleri zümresinden olup ‘asrımızda eş‘âr-ı belâgat-âsâr ile

revnak-şiken-i şu‘arâ-yı Rûm u ‘Acem ve magbût-ı revân-ı Feyzî-i Hindî vü Muhteşem olup

safvet-i kandîl-i hayâllerinden fürûzân-ı sâha-i makâl olan şem’-i sûzân-ı zekâyı bî-

hemâllerine billûrîn-sâgar-ı ser-şâr-ı tâb-âver-i bâlleri ile istidlâl olunmak emr-i mukarrerdir

ki neş’e-i sabûhiyyü’l-’ayâr-ı güftâr-ı âbdârı hoy-kerde-i sâgar gibi mişkât-ı kalb-i ma‘rifet-

perverlerinden tereşşuh etdikçe her bir katre-i nikâtı ruhsâr-ı bikr-i hayâle gûyiyâ bir hâl ve ol

çekîde-i mevzûn-ı üşküfte-gonca gülşengeh-i hayâle ve mazmûna bir subâbe-i nesîm-misâl

olup reng-i rûyundan ol şükûfenin bûyu ve nümâyişi berg ü berinden o meîve-i ter kangı

bâgın yâdigârı oldugu ma’lûm-ı nahl-bendân-ı ma‘ârif olup bi’l-külliye cânib ü sûyu

nümâyân olur el-hâsıl ma‘rifet-pîşe hezâr-dâniş bir kâmil ve hâlet-i zarrâ vü serrâya sâbir ü

mütevekkil bir zât-ı nîkû-şemâ’il olup râbıta-i kalbin sûy-ı emne bend ü rabta kemâl-i istînâs

eylediginden bezm-i cihâna her vakt ü her ân yek-kefe terâzû-yı nigâh-ı i‘tibâr olan cânib-i

iyâsa nigerân olmazdı ve kendi güftârlarından beyt:

Rub’-ı meskûnda olan dûde-i şem’-i ‘ısyân

Bir yere gelse ruh-ı rahmete bir hâl olmaz

Page 7: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

beyti ile ‘âmil olup taraf-ı ümmîde sedd-i sedîd olan perde-i iyâsdan dîde-i fikr ü

hevesin tecrîd ve şevk u zevkden gayrı güftârdan sâmi’asın mahrûm-ı güft ü şenîd eylemiş bir

şâ‘ir-i bâhir ve Fârisî ve Türkî murâd üzre güftâra kâdir bir zât-ı ma‘rifet-mübâdir idi. Bu

güftâr cümle-i âsârlarındandır.

Gazel

Dil-i ser-der-havâ âh etmede zabt-ı nefes bilmez

Hümâ-yı lâ-mekân-pervâzedir kayd-ı kafes bilmez

Degil mâni’ sirişk-i çeşme müjgân-ı dem-âlûdum

Bu bahrin Sa’diyâ cûş u hurûşu hâr u has bilmez

Ve lehû 1 S§d½ d¾M� «u£ Ãu¦ „— “« r-u– d1� S§d½ dÔ pA¦ Èu� SH¼“ sš� “« U¾#

2 b– —dJ¦ bM- ‰œ ‚Ë‹ ÂbšJ¦ «— gsU�“ b– dJ– “ dÄ rsU£œ ל Ë Âbš�u�

g¾¼

mütercem-i sâbıku’z-zikrin semt-i tevârîhde dahı mahâreti olmagla ednâ himmetle ân-

ı yesîrde bir târîh-i bî-nazîr ederdi. Ez-cümle sene bin yüz yigirmi üçde vâkı olan feth-i celîle

bu târîhi ‘âlem-gîrdir.

Târîh

Edince çâr-yâr imdâd-ı rûhânî dedim târîh

Söyündi nâr-ı Moskov mu’ciz-i nûr-ı Muhammed’den

ve bin yüz yigirmi yedide vâkı’ olan Mora fethine bu târîhi demişlerdir.

Ve lehû

Ser-i ikrâmı pây-endâz edip Sa’dî dedi târîh

‘Adûdan Mora’yı cebren alıp geldi ‘Alî Paşa

SA’ÎD

1 Tâ sabâ ez-çîn-i zülfet bûy-ı müşg-i ter girift / Bahr-i şevkam ez-reg-i mevc-i hevâ ‘anber girift: Sabah rüzgarı, saçının kıvrımından güzel kokuları alınca, benim iştiyak denizim (sabah rüzgarının getirdiği) havanın dalgalarından anber kokulu oldu. 2 Lebeş bûsîdem ü dürc-i dehânem pür zi-şekker şod / Zebâneş-râ mekîdem zevk-ı dil kand-i mükerrer şod: Dudağını öptüm, ağzımın içi şekerle dopdolu oldu. Dilini emdim, gönlüm kat kat zevk aldı.

Page 8: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri Mehmed Sa’îd. Ol gül-gonca-i gülistân-ı melâhat ve

âhû-yı nâzik-hırâm-ı harem-i letâfet mecma’-i Yûsufistân-ı kemâl olan şehr-i bî-hemâl-i

cennet-misal Kostantıniyye’de Topkapusu kurbünde Yenibâgçede serv-i gülistân gibi

nümâyân ve bin yüz on altı târîhinde meh-i tâbânâsâ ufk-ı mehd-i zuhûrdan bedîd u ‘ayân

olmuşlardır. Mütercem-i mezkûr Devlet-i ‘Aliyyede nice zamân Dârü’s-sa’âde agalıgı ile

kâm-rân olup şöhret ü şânı leb-rîz-i cihân olan Yûsuf Aga merhûmun zamânında Sarây-ı

Hümâyûnda terbiyet-kerde olup ba’dehû İzmir Darp-hânesi emîni olan Topkapulu Ahmed

Efendi-nâm merd-i memdûhü’l-enâmın mahsûl-i bâg-ı hayât u kâmı ve nev-bâve-i gülistân-ı

ârâmı olup ‘asrımızın pâk-dâmen-i ‘ismet olan erbâb-ı ma‘rifetlerinden bir bülbül-i gülzâr-ı

suhandır ki Fârisî ve Türkî eş‘ârda tab‘-ı nâziki be-gâyet nâzikâne ve güftâr-ı pâkîzesi bî-

bahâne olup şeb ü rûz ‘ilm-i şerîfe sa’y ü ikdâm eyleyen mehâdîm-i kirâmdandır. Bu güftâr-ı

şeker-nisâr ol tûtî-i âyîne-i hüsn ü cemâlin cümle-i suhan-ı âbdârındandır.

Gazel

Çıkdı eşkim çarha tarf-ı devre-i nezzâreden

Tâsa vardı âb-ı çeşmim halka-i fevvâreden

Böyle tîz oldukça şemşîr-i zebân-ı tîzimiz

Kurtulur mu hâtır-ı hâsid Sa’îdâ yâreden

SA’ÎD -İ DÎGER

Nâm-ı ser-âmedleri Ahmed’dir. Âlü’s-sadr şemsü’z-zuhâ ve kamerü’l-bedr zât-ı

ma’mûr pîr-i pür-nûr velî-rütbe celî-mertebe hasenetü’l-eyyâm şeyhü’l-islâm melek-

hasletlerin bülendi merhûm u magfûr Mehmed Sâdık Efendi’nin akreb-i akrabâsından olup

tarîk-i ‘ulemâ-i makbûlden harem-i sâlis olan Kuds-i şerîf kazâsından ma’zûl olan mahbûb-ı

kulûb ecille-i kirâm Mehmed Emîn Efendi-nâm zât-ı ma’rûfü’l-enâmın mahdûm-ı vâlâ-

nâmıdır ki nezmûde-i evrâk-ı nihâli ârâmgâh-ı üşkûfe-i etfâl-i ‘izz ü ikbâl olan

Kostantıniyye-i bî-hemâlin muzâfâtından Beşiktaş kurbünde Tolmabâgçe’de gül-gonca-i

vücûdu mehd-i şuhûdu pister-i zuhûr-ı ‘âlem-i sûd eyleyip o gülşengehde murgân-ı akrân-ı

hoş-âyende-elhân ile hem-zebân-ı ‘irfân olup tahsîl-i kemâl ve sa’y ü iştigâl ederek hilâl-i

vücûd-ı pür-isti’dâdı bedrü’t-tâmm-ı ufk-ı kemâl olup mahâdîm-i kirâmın lâzım-ı zât-ı

sütûde-sıfâtı olan derece-i dakîka-şinâsîye vâsıl sâ’at-be-sâ’at münebbih-i her-intibâh olan

sandûkatü’l-hayâl-i ma‘ârifin her san’at-ı mûy-ı bârîk-misâline selîka-cünbân-ı isti’dâd-ı

Page 9: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

kemâl olmagla her emr-i ma‘ârifde tahsîl-i nakdü’l-vakt-i istidlâl olmak mertebelerine nâ’il

olup ‘asrın üdebâsı miyânında müşârün bi’l-benân ve vaktin şu‘arâ-yı pâk-güftârlarından bir

zât-i nükte-dân olmuşlardır. Bu güftâr ol merd-i tâmmü’l-’ayârın cümle-i âsârındandır.

Matla’

Hemân ser-tîz-i gamzenden gönül âsûde-hâl olsun

Kemân-ebrûlarından çekdigim kat kat helâl olsun

SAKÎM

Mahlas-ı merkûm ile şöhret-şi’âr olduklarından miyâne-i râst-reftârân-ı cihânda

mahlasları nâmlarına gâlib olup nâm-ı şerîfleri gayr-ı meşhûr oldugundan bu mecelle-i celîle-

i ‘irfânda keşîde-i silk-i sutûr kılınmadı. Belki sâ’ir rûz-nâmçe-i hâlleri ihâle-i ma‘nâ-yı

mahlas-ı nâdir-ber-â-berleri olunup mahlasları iktifâ-i bâ’is-i tayy-ı imlâ olmuşdur. Bu beyt

anların olmak üzre meşhûrdur.

Beyt

Sendedir cümle hevâ vü heves ü efkârım

Seni söyler güzelim söylese tab‘-ı zârım

SÜKÛNÎ

İsmi Ahmed’dir. İstanbul’dan zuhûr etmişdir. ‘Asrın şu‘arâsından bir müteharrik-i

yâdigâr olup nice zamân Şâm’da mukâbeleci ve rûz-nâmeci olmuşlardır. Tab’ı hünerle

çesbân ve ‘âdeti hicv ü kadh ile tekdîr-i yârân idi.

Li-münşi’ihî

Hicve mâ’il olanın ‘âkıbeti hayr olmaz

Noldu gördün sonunu sen bir iki heccâvın

Mütercem-i mârrü’z-zikr bin yüz on bir târîhinde Şâm’da iken intikâl eyledi. Bu

güftâr cümle-i âsârındandır.

Gazel

Harîk-i âteş-i ‘aşkım ne dâg lâzımdır

Ne hânkâh-ı dilimde çerâg lâzımdır

Harîf-i meclis-i pervâne şu ‘le-âşâmım

Page 10: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Bana ne meygede vü ne ayag lâzımdır

O ‘andelîb-i gülistân-ı vuslatım ki bana

Müdâm seyr-i gül-i deşt ü bâg lâzımdır

Page 11: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Olunca bâdiye-peymâ-yı menzil-i maksûd

Dil-i Sükûnî gibi güm-sürâg lâzımdır

SELÎM GİRAY HAN

İbni Bahâdır Giray Han. Han-ı merkûm bin seksen iki Zü’l-hiccesinde ‘Âdil Giray

Han’ın yerine Kırım hanı olup seksen sekizde ma’zûl ba’dehû toksan beş Zü’l-hiccesinde

sâniyen han olup bin yüz iki Cumâdâ-yı âhiresinde hanlıkdan ferâgat eyleyip hacc-ı şerîfe

Devlet-i ‘Aliyyeden me’zûn olup deryâdan Mekke-i mükerremeye ‘azîmet edip ol şerefi dahı

hâyiz olduklarından sonra bin yüz dört Muharreminde sâlisen yine Kırım hanı olup yüz on

Şa’bânında yine izn ile hacc-ı şerîfe ‘azîmet ve hanlıkdan ferâgat eyleyip ba’dehû yüz on

dördünde râbi’an yine han olup bîn yüz on altı Ramazânında han iken Kırım’da intikâl eyledi.

Ehl-i zevk ve hoş-sohbet sâz ü sözsüz der-hˇâb olmaz bir han-ı sâhib-tabî‘at idi. Tabî’at-ı

şi‘riyye bi’l-irs kendilere intikâl eylemiş idi. Peder-i büzürgvârları Sultân İbrâhîm Han

‘aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrân ‘asr-ı şerîfleri şu‘arâsından olup Remzî tahallüs ederdi. Bunlar

da nâm-ı şerîflerin mahlas ittihâz eyleyip nice nâzik güftâr ile âzmâyiş-i tab‘ etmişlerdir. Bu

güftâr cümle-i âsârlarındandır. Hâlâ elsine-i nâsda beste olup yâd olunmakdadır.

Gazel

Dirîg o tâze nihâlim hevâ nedir bilmez

Belâ-yı ‘aşk nedir ibtilâ nedir bilmez

Derûn-ı sîneye zahm urmagı bilir ammâ

Tabîb-i tâze-hevesdir devâ nedir bilmez

Gazel3

Bir âfet-i âşûb-ı zamânsın zâlim

Şûriş-fiken-i her-dü-cihânsın zâlim

Sad el-hazer ol gamze-i tâtârından

Yahşı bilirim seni yamansın zâlim

SELÎM EFENDİ

3 Başlık gazel ise de şiir rübai veznindedir.

Page 12: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Nâm-ı nâmîlerin mahlas ittihâz eyleyip âsâr-ı celîlü’l-mikdârlarında Selîm deyü gûyâ

olurlardı. Ol mecmû‘a-i edeb ü ‘irfân olan ser-tâc-ı cümle-i dânişverân Bosna kazâsından

ma’zûlen intikâl eyleyen Hüseyin Efendi -nâm nîkû-hısâlin mahdûm-ı necâbet-mersûmu olup

bin yetmiş beş târîhinde mehd-i vücûda pâ-nihâde-i teşrîf olup tahsîl-i ma‘ârif-i bî-hesâb ve

fazl u hünerden hatt-ı evfer iktisâb eylediklerinden sonra bin toksan târîhinde Aga-zâde

İsmâ’îl Efendi merhûm Kuds-i şerîf kâzîsı oldugunda ol mansıb-ı celîlin teşrîfâtının birinden

mülâzım ve kırk akça medreseden münfasıl olup bin toksan tokuz târîhinde Debbâg-zâde

Mehmed Efendi merhûmdan ibtidâ-i hâric elli ile bir medrese-i celîleye olup tarîk-i ‘aliyyeye

duhûl eylediklerinden sonra şedâyid-i tarîkı çekerek hareket-i altmışlı ile Siyâvuş Paşa

Medresesine geldiklerinde derûn-ı safvet-nümûnlarında kanâ’at-ı istikrâr-ı tâm bulmagla

tarîkdan ferâgat ve ol esnâda medîne-i Burusa’da münhall olan Murâdiye Medresesin ihtiyâr

edip bin yüz yigirmi iki târîhinde medîne-i Burusa’ya hicret ve bir müddet ol diyârda ‘uzlet

ihtiyâr eylediklerinden sonra merkez-i kemâl olan zât-ı nîkû-hısâlleri dâ’ire-i devletden bîrûn

bir kenârda gûşe-nişîn-i inzivâ olup hâric-i sûr-ı ‘inâyet kalmak şâyeste vü revâ görülmeyip

bin yüz yigirmi yedi târîhinde nişâncılık mansıbı ile Âsitâne-i Sa’âdet’e da’vet buyurulup ol

sâlde vâkı’ olan sefere âsaf-ı ‘asr ile bile ‘azîmet eyleyip ba’dehû andan gelip İstanbul’da

mansıb-ı merkûmdan ma’zûlen birkaç zamân sâkin oldukdan sonra bin yüz yigirmi sekiz

sâlinde medîne-i Üsküdar kazâsıyla cebrü’l-hâtır buyurulup ‘âdet üzre zabt edip ma’zûl

olduklarından sonra bin yüz otuz iki târîhinde sultân-ı celîlü’ş-şân-ı devrân pâdişâh-ı bî-akrân

es-sultânü’bni’s-sultân es-Sultânü’l-Gâzî Ahmed Han ibnü’s-sultân Mehemmed Han

halleda’llâhu hilâfetehû ve ebbede saltanatahû hazretlerinin ‘ilm-i şerîfe kemâl mertebe

ragbet-i hümâyûnları olmagla Sarây-ı Cedîdde cennet-misâl bir kitâb-hâne-i ‘âlü’l-’âl bünyâd

buyurup ol beytü’l-’ilmin enderûnunu cümle-i fünûndan kütüb-i mütenevvi’a ile mâl-â-mâl

eyleyip ol buk’a-i mübârekeye fuzalâ-yı zamândan mecmû‘atü’l-’irfân bir zât-ı bî-akrân

hˇâce ta‘yîn buyurulmak merkûz-ı irâde-i hümâyûn-ı pâdişâh-ı devrân olmagın mütercem-i

mezkûrun vücûd-ı bih-bûdu hilye-i kemâl ile ârâste ve ol mifzâl-i nâ-şünûde-’adîlin zât-ı

pür-efzâli fazîlet-i bâhire ile pîrâste olmagın ol dârü’l-’ilm olan kitâb-hâne-i cedîde mu’allim

nasb u ta‘yîn buyurulup cümleden mümtâz ve bu iltifât-ı hümâyûna sezâvâr buyurulmagla

akrânından bu keremle ser-firâz olup esnâ-yı tahrîr-i tezkiremizde bu ikrâm ile mükerrem ve

bu lutf-ı ‘amîmü’n-nevâl ile muhterem idiler. Hakkâ ki defîne-i ma‘rifet ve gencîne-i

cevâhir-i fazîlet olan vücûd-ı ‘âlîleri yegâne-i zamân ve müşârün bi’l-benân-ı cümle-i

hünerverândır. Etrâf-ı havâmişe tahrîrâtı ekserü min-en yuhsâ ve müdevven te’lîfâtı ve

yâdigâr-ı dest-i iktidârları olan mecmû‘aları bî-’add ü ihsâdır. Husûsâ fenn-i edebiyyâtda

Bahr-i Zehhâr ve Żarrâr nâmıyla müsemmâ olan fenn-i nahvde mecmû‘a-i latîfi ‘âmme-i

Page 13: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

cihâna nâfi’ bir tuhfe-i yâdigârdır. Bu fezâ’ilden fazla elsine-i selâsede fesâhat ve belâgat

üzre zâde-i tab‘-ı ra’nâları olan güftâr-ı bî-hem-tâları revnak-dih-i rûy-ı ‘arûs-ı ebkâr-ı efkâr

ve zînet-bahş-ı şi‘r ü eş‘âr ve erbâb-ı tıbâ’-ı selîmeye medâr-ı iftihârdır. Bu birkaç ebyât-ı dil-

ârâ ol fâzıl-ı bî-nazîrin zâde-i tab‘-ı semîrleri olan âsâr-ı dil-pezîrdir.

Gazel

Garîb ol gurbet ehl-i derde sahrâ-yı selâmetdir

Bu halk içre kişi bîgâne olmak başka halvetdir

Sadâ-yı sît-i şöhretden sakın kim şöhret âfetdir

Ney ü tanbûru seyr eyle ser-â-ser dâg-ı hasretdir

Su ‘ûd u nahsı nâm-âver nücûma nisbet eylerler

Hele rindâna bî-nâm u nişân olmak sa’âdetdir

Hayâl-i reng-i meyle mest olur dil la’l-i dil-berden

Bu bâga ebr-i tasvîr-efşüre bahş-ı tarâvetdir

Misâl-i peyker-i yârânda ancak gayrı yok deyyâr

Perîzâr-ı dil-i ‘uşşâk bir vâdî-i hayretdir

Mey-i ‘aşk ile ser-mest ol da dünyâyı temâşâ kıl

Selîmâ kendiden gitmek ‘aceb seyr ü seyâhatdir

Ve lehû

Bu dâg-ı dil ki sînemde açıla her bün-i mûdan

Zebân-ı âteşîn-i iştikâdır ol tenük-hûdan

Usandım sayd içün ol kebg-reftârı tekâpûdan

Uçurdum şâh-bâz-ı kuvveti ye’sile bâzûdan

Keser feryâd ü zârın erişince seyl deryâya

Belî mümkindir almak zevk-ı vahdetdir haber cûdan

Sadâ-yı âb-şâr-ı mey kulagından ırag olsun

Sakın gird-âb olur zâhid geçilmez sonra ol sudan

Gehî bîm ü gehî hacletle ol hurşîd-tal’atdan

Misâl-i levn-i hırbâ zâyi’ etdim rengimi rûdan

Page 14: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Hayâdan gonca-i la’lin eger neşgüftedir ammâ

Gönülden nice düşnâmın işitdik çeşm ü ebrûdan

Mey-i nahvet-resân-ı câh u ikbâle harîs olma

Sebük-pâdır Selîmâ bu şarâbın neş’esi bûdan

Ve lehû

Hayl-i sirişke verdim akın kûy-ı dil-bere

Dil verem anda bir gözü hûn-rîz kâfire

‘Uşşâka kibr ü kîn ile bir kasdı var gibi

Bir yere geldi kaşları etdi müşâvere

Dil kaldı perçeminde ararken konak yerin

Âhir düşürdü kendüyü bir bî-amân yere

Dîdâr-ı ceyş-i hüsnü yazıldı gelip hatı

Serdâr-ı kâkül olsa revâdır bu leşkere

Sâkî ayak ayak yürüt imdâdına meyi

(25) Gam hayli demdir etdi Selîm’i muhâsara

Bu güftâr dahı ol fâzıl-ı nâmdârın lisân-ı ‘Arabîde olan âsârından bir kasîde-i garrâ-

yı Mütenebbî-edâsındandır.

‘Arabiyye

vs«u£ ÊËœ ÈUL*� v§ È«u£ vsUM� Òn½« Ê« s¦

v�« v-u–

vsUN� zšN×–« Òc¼ z½ s¦ UN¼Uš• nš¹ Òr*¦ Ë ÈdJ¼«

nš½

vsUL’ Òv*� ULNÓ�¦ dšAÎË UNÎÒd�Ë UN§d¹ v¾*-

—U�« Ë

vsU×A� U£d�£ …—«d¦ ô u¼ UN¦ö½ u*��

UN1*š¦« U¦ UÎ

vsU�*� dG¼ zLÔ zL U£dJ� s¦ UNsU1¼« v§

Page 15: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

‰U1ÔË

ÊUM� dL�� UN¾2«u0« b# UNsuš� ÊËœ ‰U#Ë

‰U#u¼« nš½

ÊUG¹ Ë »—UI×� v¼“«u� Ë -—UAL½ ‹U¥L�

UNºU1¼Ë

4 Ê«ËeM¼« Ë dšF¼« sš� zš0 b- v×�UL¹ z½ Ë v¾*- S�ÎU§

Latîfe: Mütercem-i mezkûr ‘asr-ı Sultân Mustafâ Han-ı Sânî’de şeyhü’l-islâm olan

Seyyid Feyzu’llâh Efendi’nin zamân-ı fetvâlarında anların mektûbculugu hidmetinde olup

iktisâb-ı rütbe-i nedîmî etmişlerdi. Ol esnâda bir gün mütercem-i bî-nazîr hazret-i şeyhü’l-

islâmın tertîb-i silsile edeceklerinden habîr olmalarıyla merhûm-ı mezbûr ba’de’l-’asr fetvâ-

yı şerîfeleri imzâ ederken bu güftâr-ı zîbâyı bir varak-pâreye tahrîr ve künc-i ihrâmların

telsîm edip ‘arz-ı nâdî-i devlet-masîrleri kılmış idi.

Rübâ’î

Etdi keremin Zeyd ile ‘Amr’ı mükerrem

Olmaz mı Selîm’in dahı şâd ü hürrem

Bu mes’ele fetvâsı nedir sultânım

Olur gibi Allâhu te’âla a’lem

Bu edâ-yı nâzikâneye nazar-ı kîmyâ-eser-i şeyhü’l-islâmî nigeh-sâz-ı iltifât oldukda

‘azîm istihsân ve nüvâziş-i ‘âlîlerine şâyân buyurup bu fetvâ olmaza gelmez deyü latîfe

buyurup karîn-i iltifât buyurmuşlar.

SELÎM DEDE 5

Kırk Dervîş ‘Alî demekle şehîr bir vücûd-ı pâkîze ta’bîr olup ‘asrın sütûde-edâ olan

şu‘arâsından idi. Bin yüz senesi hilâlinde intikâl eyledi. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

4 Şevkî ebî min-en ekuffe ‘inânî / Ve hevâyî fî-Selmâyi dûne hevânî // Keyfe'l-kerâ ve mulimmu tayfe hayâlihâ / Min-kulli lezzin eştehîhi bi-hânî // Ve egâre kalbî tarfuhâ ve gariyyuhâ / Ve yuşîru mübhemen ‘aleyye zamâni // Yâ mâ umeylehuhâ bi-hulvi kelâmihâ / Levlâ merâretu hicrihâ bi-şettânî // Ve tehâlu fi-elhânihâ min-sukkerihâ / Semelun tumessilu li-sagrin bi-lisânî // Keyfe'l-visâlu visâlun dûne ‘uyûnihâ / Sadâ havâcibuhâ bi-merri sinânî // Ve lihâzuhâ bi-muhâzime ke-meşârif / Ve avâzin lî tekârubi ve ti’âni // Fe-eyiset kalbî ve kullu tamâ'ati / Kad hayyele beyne'l-’îri ve'n-nezevâni: Babama olan özlemim beni dizginler, Selma'ya olan bu küçümsenmeyecek aşkımda. Ve onun hayâli aklıma düşmüşken nasıl uyurum; istediğim bütün lezzetler ondadır. Bakışı ve güzelliği kalbime saldırdı, müzmin hastalığım da bunun işaretidir. Ah! Tatlı konuşması ne kadar güzeldir! Ayrılık acısı olmasaydı, ne kadar farklı olurdu. Ve onun nağmeleri, dili ve ağzı kadar tatlıdır ve sarhoş eder. Mızrak ucunun geçmesi ile kaşları yankılandı (?), gözlerine ulaşmadan ona kavuşmak mümkün mü? Keskin bakışları kılıçlar gibi, yaklaşmaya ve saldırılara muhtacım. Kalbimin ve arzumun bütün ümidi kırıldı ve kervanla kaçırmak arasında gidip geldi. 5 20, , 122'de bu başlık altında, bundan sonra gelen Sûzî'nin tercüme-i hâli verilmiş. Selîm Dede bu yazmalarda yoktur. Şairin lakabını biz Kırk olarak okuduk ve öyle tespit ettik; ancak Tuhfe-i Nâilî’de Kırkık olarak kaydedilmiş ve Sâlim’in Kırık biçiminde yazmasının yanlış olduğu belirtilmiştir: Tuhfe-i Nâilî, C.I, s.44.

Page 16: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Beyt

Ruhsâr-ı ser-i zülfüne dil-beste olanlar

Bin fasl-ı bahâr olsa gülistâna çekilmez

SÛZÎ6

Sâdât-ı kesîrü’l-berekâtdan Seyyid Ahmed Çelebi-nâm tâze-zebân bir şâ‘ir-i hoş-

hırâm idi. Medîne-i Kostantıniyye’de meşhûr-ı âfâk Rahîkî merhûmun dûdmân-ı bülend-

revâkından olup ol hânedânın zamânımızda post-nişîni olan devletlinin hafîdi olmagla güftârı

berş-i rahîkî kadar neş’edâr bir şâ‘ir-i letâfet-şi’âr idi. Nâ-âşinâ-yı gül-çîden-i bâg-ı âmâl iken

kâse-i ‘ömr-i nâzenînine sîr olmadın nâ-murâd sene bin yüz yigirmi hilâlinde rahmet-i

Rahmân’a intikâl eyledi. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt

Medet ey bî-vefâ rahm et esirge ben dil-efgârı

Kerem etmez isen bana eziyyet eyleme bârî

SEYYİD

Sadrü’d-dîn Efendi ibnü’l- mevle’l- ‘âlimi’n-nihrîr es-Seyyid ‘Abdu’llâh Efendi. Ol

mahdûm-ı sa’âdet-mersûm Devlet-i ‘Aliyyede zîver-ârâ-yı sadâret-i Rûmeli olan ‘umde-i

nehârir-i zamân zübde-i efâzıl-ı cihân fazîletli ‘Uşşâkî-zâde es-Seyyid ‘Abdu’llâh Efendi

hazretlerinin mahdûmları olup fazl u ma‘ârifle ârâste ve hilye-i kemâl ü edeb ile pîrâste bir

zât-ı melek-sıfâtdır ki ‘ulûm-ı vâlâyı bi’l-cümle sa’âdetli peder-i muhteremleri efendi

hazretlerinden tekmîl ve ser-mâye-i mahdûmiyyet olan ma‘ârifi kâtıbeten tahsîl eyleyip

mahâdîm-i kirâma muhtass olan mülâzemetle mükerrem olduklarından sonra sene bin yüz on

iki târîhinde Şeyhü’l-islâm es-Seyyid Feyzu’llâh Efendi merhûmdan ibtidâ-i hâric elli ile

Beşiktaş’da vâkı’ Yahyâ Efendi Medresesine olup bin yüz on altı târîhinde şeyhü’l-islâm ve

müfti’l-enâm ‘ulemâ-yı kirâmın bülendi Paşmakçı-zâde es-Seyyid ‘Alî Efendi merhûmun

def’a-i ûlâlarında Kogacı Dede Medresesine hareket-i hâric ile hareket ve bin yüz yigirmi

târîhinde merhûm u magfûr ed-dâricü ilâ rahmeti Rabbihi’l-gafûr Ebe-zâde ‘Abdu’llâh 6 Bir önceki dipnota bakınız!

Page 17: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Efendi hazretlerinin def’a-i ûlâlarında Bâzergânbaşı Medresesine ibtidâ-i dâhil ile vâsıl ve bin

yüz yigirmi üçde yine Paşmakçı-zâde es-Seyyid ‘Alî Efendi merhûmun def’a-i sâniyesinde

sâlise-i Ankaravî Medresesiyle hareket-i dâhil rütbesine nâ’il olup bin yüz yigirmi altıda

Şeyhü’l-islâm Mahmûd Efendi’den mûsıla-i Sahn ile İbrâhîm Paşa-yı Cedîde ve bin yüz

yigirmi sekizde Şeyhü’l-islâm ‘Abdu’r-rahîm Efendi’den Medâris-i Sahn-ı Semândan birine

ve bin yüz yigirmi tokuzda şeyhü’l-islâm ve müfti’l-enâm Ebû İshak İsma’îl Efendi

hazretlerinden ibtidâ-i altmışlı ile Ebu’l-fazl Mahmûd Efendi Medrese-i celîlesine ve bin yüz

otuz birde şeyhü’l-islâm ve müfti’l-enâm ‘ulemâ-yı kirâmın bülendi fazîletli ‘inâyetli

Yenişehirli ‘Abdu’llâh Efendi hazretlerinden altmışlı hareketi ile Hâseki Medresesine ve bin

yüz otuz ikide yine anlardan mûsıla-i Süleymâniyye ile Üsküdar’da vâkı’a Mihrümâh

Medresesine pertev-efken-i âftâb-ı ikbâl olup hareket etmişler idi ki bu mecelle-i celîle-i

‘irfânı esnâ-yı tahrîrde ol buk’a-i refî’ada ifâde-i talebe-i ‘ulûm etmekde idiler. Zât-ı vâlâları

hânedân-ı fazl u kemâlden olup hemçün hilâl ma’lûm-ı cümle-i ehâlî-i şehr-i fazl u efzâl

olmagla evsâf-ı celîlelerinde beytü’l-kasîd-edâ mezer-keş-i kelimât-ı tavîlü’z-zeyl-i ıtrâ

olmayıp ol kasr-ı refî’ü’ş-şânın kitâbe-i ‘irfânına âsâr-ı dil-ârâlarından birkaç güftâr sebt ü

tahrîr olunmaga iktisâr olunmuştur.

Gazel

Tarf-ı la’linde ‘ayân hâl mi tebhâle midir

Zînet-efzâ-yı dehân hâl mi tebhâle midir

Nokta-i gonca mıdır yâ ser-i mîmî mîmi

Yohsa ey âfet-i cân hâl mi tebhâle midir

Reşha-i kilk-i kader mi varak-ı hüsnünde

Bilmedik kaldı nihân hâl mi tebhâle midir

Eser-i hatt-ı şu’â’-ı nigeh-i ‘âşık mı

Nedir ey mihr-i cihân hâl mi tebhâle midir

Merdüm-i dîde-i Seyyid mi düşüp kaldı meger

Söyle ey rûh-ı revân hâl mi tebhâle midir

Ve lehû

Gamzen harâba verdi dili hışm u kîn ile

Müşkil mukâvemet sipeh-i der-kemîn ile

Hidmet-güzâr-ı havsala-i sabr olur eger

Page 18: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Sâkî pür etse câmı mey-i âteşîn ile

Sîmîn-piyâleyi mey-i gül-reng ile pür et

Ver mübtelâna bir gül-i ter yâsemîn ile

Sûz-ı mahabbeti dile te’sîr eyledi

Hem-sohbet olmadın o büt-i nâzenîn ile

Mânend-i ‘andelîb-i ne-dîde-visâl-i gül

Geçmekde ‘ömrü Seyyid-i zârın enîn ile

Bu gazel dahı mütercem-i mezkûr mahdûm-ı müşârün ileyhin zebân-ı Fârisîde olan

gazellerindendir.

«— v¼U– zMN½ z¾*� bMsU¦ bMJš¦ S�UM- «— v¼U�«ô bs— z¦U2

ÈË“—¬ b–U� zs

«— v¼U- gIs ÊU×�*½ d� Ëd¦ UÄ zM£d� ‘ÎUN*½ —U•“« Èu– ˆbš�s— z½

UÔ «œU¾¦

«— v¼Uš• ÊuLC¦ —U� zL1Ô œ—«bš¦ zs ÂbÎœ dÔ pΗU� —b- Ê« «—

S½“Us ÊUš¦

«— v¼U� l¾¹ d� r×� d£ zL1Ô bΫ Ê«d½ gsU�0« dN� —«bs S-U¹ «—

Œd� ÈUH2

7 «— v¼UL– œU� U�¦ Ë `¾# rMJš¦ V-dÔ bš� s£dšá*½ Ê« Èu� bΫ z½

Âbš¦« —œ

SİYÂHÎ

Nâm-ı ser-âmedleri Ahmed’dir. Medîne-i Kostantıniyye mülhakâtından Galata-nâm

şehrin muzâfâtından Tolmabâgçe-nâm mahalden zuhûr edip tahsîl-i dest-mâye-i ‘irfândan

sonra medîne-i Kostantıniyye’nin Kısmet-i ‘Askeriyye Mahkemesinde nice zamân kâtib olup

giderek bi’l-istihkâk ve’l-inhisâr ol gürûhun müşârün bi’l-benân-ı i‘tibârı olup baş kâtibligi

rütbesine râtib olmuş idi. Ehl-i ma‘rifet ve hoş-sohbet olmagla kibârdan katı çok e’âlî-i vâlâ-

tebâra nedîm ve musâhib-i leyl ü nehâr olup ‘ubûdiyyet eyledigi âsitâneye muhibb-i ‘an-

samîm ü yâr-ı gâr ve mürâ’ât-i hukûk eyleyip vefâdâr olurdu. Nefsinde ma‘rifetli bir zât ve

7 Ne-bâşed ârzû-yı câme rind-i lâ’übâlî-râ / Kanâ’at mî-koned mânend-i bülbül köhne şâlî-râ // Me-bâdâ tâ ki rencîde-şevî ezhâr-ı gülhâyeş / Bürehne-pâ me-rev ber gülsitân-ı nakş-ı kâlî-râ // Miyân-ı nâzüket-râ an kadar bârîkter dîdem / Nemî-dâred tahammül bâr-ı mazmûn-ı hayâlî-râ // Cefâ-yı çarh-râ tâkat ne-dârem behr-i ihsâneş / Girân âyed tahammül her sitem ber tab‘-ı ‘âlî-râ // Der ümmîdem ki âyed bû-yı an gül-pîrehen Seyyid / Terakkub mî-konem şubh u mesâ bâd-ı şimâlî-râ : Samimi rind, giyecek arzusunda değildir, bülbül gibi eski bir şala kanaat eder. Halı üzerindeki gül bahçesinin süslerine basma, belki onun güllerinin dikeninden incinirsin! Senin nazik belini o kadar ince gördüm ki, hayalî mazmunun yüküne bile tahammül edemez! İhsanı için feleğin cefasına katlanamam, her siteme katlanmak, yüce yaradılışlı olana ağır gelir! Seyyid, o gül gömleklinin kokusunu ümidetmekteyim! (Bunun için) sabah akşam kuzey rüzgârını bekliyorum!

Page 19: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

şâ‘ir-tabî‘at ve hatt-ı ta’lîkda beyne’l-enâm şöhret ü nâmı olmagla ol ‘asrda şehenşâh-ı cihân

olan sultân-ı vâlâ-mekân Sultân Mehemmed Han-ı Râbi’ ‘aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrân

hazretlerinin Beşiktaş Sarâyında leb-i deryâda binâ buyurdukları Kâşili Kasr-ı latîfinin

kitâbelerinde olan ebyât u tevârîh ve hatt-ı nâzikâne bu zât-ı sütûde-sıfatındır. Bu gûne pür-

ma‘rifet oldugundan kibâr-ı enâmın bi’l-cümle manzûrları olmuş idi. Bunların miyânesinde

cümleden ziyâde mütercem-i mezkûrun hiddet-i zihnine firîfte olanların biri de Kılıç ‘Alî

Paşa merhûm idi kim cümleden ziyâde ol zât-ı Bermekî-sıfât ile hem-ülfet olup miyâne-i

yârânda şeb ü rûz sohbet ve âsitâne-i paşa-yı celîlü’l-kadre kemâl mertebe mütereddid idi.

Mezbûr ile miyânelerinde böyle imtizâc-ı küllî oldugundan nâşî paşa-yı merkûm bin toksan

tokuzda Trabzon valîsi olup Yem-i Siyâh’dan âteş kayıkları ta’bîr olunan fülkçeler ile ol

cânibe rû-be-râh oldugunda mütercem-i mezkûru istishâb eyleyip paşa-yı merkûm ile ol

tarafa bile giderken sâhil-i Bahr-i Siyâh’da Agva-nâm mahalle nüzûl eylediklerinde bi-

emri’llâhi te’âlâ def’î haste olup ol menzilde irtihâl ve cânib-i bekâya intikâl eyledi.

Hikâyet: Rivâyet olunur ki mütercem-i mezkûr paşa-yı celîlü’l-kadr ile bâdbân-güşâ-

yı ‘azîmet olup rûy-ı deryâda giderken havâ muhâlif ve giderek telâtum-ı emvâc rûy-ı

deryâda ziyâde olmagla çâr u nâ-çâr bin belâ ile Agva -nâm mahalle nüzûl ederler. Żarûrî

havâ müsâ’id oluncaya degin ol mahalde meks ü ârâm ederler. Mütercem-i mezkûr dahı ol

tarafları geşt ü güzâr edip temâşâ ederken ol mahallin bir tarafında birkaç merkad görüp ‘alâ

tarîki’l-latîfe merkadlere hitâb edip bî-çâreler Şile kasabası hod bu mahalle karîb idi. Ne

‘aceb biraz ikdamcık edip kendinizi bir şenlige düşürmediniz deyü bir vâfir kendi kendüye

söylenip haymesine geldikde henüz ku’ûd etmedin fagfûr-mizâcı şikest ve ol gece ol mahalde

hastelenip kable’l-irtihâl haymesinde dâr-ı bekâya intikâl etmekle ol merkadlerin yanında

defn olunmak ihtiyâr olunup ol cây-ı tenhâda ol bî-çârelere hem-civâr oldu. Rahmetu’llâhi

te’âlâ ‘aleyhi. Bir ma‘rifetli şâ‘ir-i nâzik-güftâr idi. Bu eş‘âr cümle-i âsârındandır.

Gazel

Ey nihâl-i serv-i bâg âşûb-ı cândır perçemin

Şeh-levendim sünbül-i bâg-ı cinândır perçemin

Serden aşmış gülşen-i ruhsârın etmiş cilvegâh

Tâvus-ı nâzik-hırâm-ı dil-sitândır perçemin

Page 20: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

SİYÂHÎ-İ DÎGER

Nâmı Mustafâ’dır. Fi’l-asl Kıbrıs cezîresinde mütevellid olup ba’dehû Gelibolu’da ve

mısr-ı Kâhire’de Mevlevî şeyhi oldukdan sonra maskat-ı re’si olan Kıbrıs’da Mevlevî-hâne

şeyhi olup bin yüz yigirmi üç târîhinde intikâl eylemişdir. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt

Herkesin güftârı bir vâdî-i mahsûs üzredir

Zâgda hâlet diger bülbülde dîger hâl var

SEM’Î8

İsmi Mustafâ’dır. Mezkûr Bosna diyârından intihâ-i ser-hadd-i mansûrdan Ahlona9

kal’ası maskat-ı re’si olup bin yüz yigirmi bir târîhinde Âsitâne-i Sa’âdet-âşiyâna gelip

merhûm Sultân Mehemmed Han ‘aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrân hazretlerinin medârisinden

Çifteayak Medresesinde hücre-nişîn ve Babatagî Yekçeşm İsma’îl Efendi’nin dâ’ire-i

ifâdelerinde tahsîl-i fünûn-ı ‘akliyye ile miyân-ı emsâlde kesb-i imtiyâz edip merhûm u

magfûrun leh Mîrzâ Efendi hazretleri huzûrunda ba’de’l-imtihân işâret-i ‘aliyyeleriyle

Yaglıkçı-zâde Mehmed Efendi’ye dânişmend-i yakîn buyurulup mevlânâ-yı mûmâ ileyh

Dârü’l-hadîs-i Süleymâniyyeden Selânik kazâsı teşrîf buyurdukda i’âdesinden silk-i

mülâzimîne münselik iken Maktûl İbrâhîm Paşa’nın sadâreti evâyilinde Re’îsü’l-küttâb

Mehmed Efendi ma‘rifetiyle Âsitâne’de mukîm İngiliz Venedik10 elçileri kitâbeti bi-hasebi’l-

iktizâ mezbûre tefvîz edip iktisâb-ı refâh etmekle tarîk-ı kazâya sülûk eyleyip gûşe-nişîn-i

kanâ’atdir. Nazm u nesre kâdir bir zât-ı kâbil-i hitâbdır. Bu ebyât âsârındandır.

Gazel-i elsine-i selâse

Günâh-ı bende-i nâ-çîz iken ülûf ülûf

Yine mu’âmele-i lutf eder ‘Afüvv ü Ra’ûf

Metâ’-ı magfiretin vefretin hayâl eyle

‘Ayâr-ı hâlis ile geçmede nukûd-ı züyûf

Edâ eder mi sanır murg-ı hoş-nevâ-yı çemen

8 Bu şair sadece 0 ve 202'de var, diğer nüshalarda yoktur. Metne 202'den alındı. 9 Kelime 0'te zsu*£« , 202’de ise zsu£« şeklindedir. Bu adın Kamusü’l-âlâm’da Livno olarak yer alan kasaba olduğunu sanıyoruz. 10 0'te "İngilize ve Nederlanda" şeklindedir.

Page 21: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

İhâta etmedigi midhati zurûf-ı hurûf

‘Ulüvv-i himmete vâ-bestedir hümûm u keder

Hüsûf mâha gelir ekser âftâba küsûf

Cenâb-ı Vâhid-i Gaffâr Sem’iyâ bî-şek

Hezâr mücrimi âzâd eder -us« r�— 11

Ëb¾Î UL*½ S¾M¼« bNAÎ

u£ Òô« zؼ« ô zÒs« 12

Tâk-ı ebrû-yı yâri kıble eden

Etmek ister be-âb-ı dîde vuzû

Menba’-ı cûy-ı ‘aşk ise kalbin

uA� S�œ Ëœ Uš� vך½ Ëœ “« 13

vš1L¼« u£ UL½ v0 uN§

u�¦ dš� “ b�« T½bs“ 14

Tavr-ı zühhâdı Sem’iyâ fehm et

u� vMF¦ Ë œu– K—u# ps— 15

Sine-i rahş-ı ferah-bahş-ı şehriyâride âvîze olan hotaz ta’bîr olunur meges-râna ber-

mûceb-i fermûde yazılan kıt’adır.

Kıt’a:

Perçem-i şâh-ı ‘Acem kâkül-i hûbân-ı Hoten

Rahş-ı ikbâl-i hümâyûna meges-rân olsun

Ermesin tâ meges-i ‘ayn-ı kemâl-i a’dâ

Müje-i çeşm-i perî mirvaha-cünbân olsun

Harfü’ş-şîni’l-mu’ceme

Eyledik çünki sîn-i mühmelenin 11 Bu söz muhtemelen şu hadise telmihtir: “Ragıme enfü”: Burun sürtülsün. Müslim, Birr ; Ahmed b. Hanbel , 34. Mısra 0'te "Hezâr mücrimi âzâd ederler gamü'l-ünûf" şeklindedir. 12 Yeşhedü'n-nebtü küllemâ yebdû / Ennehû lâ ilâhe illâ hû : Bitki her ortaya çıkışında, O'ndan başka ilah olmadığına şahit olur. " j�I¼U� ULzU- r*F¼« ‰u� Ë HJz öL¼« Ë u£ ô« zؼ« ô zÒs« zÒ*¼« bN– : Şehida'l-lâhu ennehû lâ ilâhe illâ hüve ve'l-melâ'iketü ve ûlü'l-’ilmi kâ'imen bi'l-kısti...: Allah, melekler ve adaleti yerine getiren ilim sahipleri, O'ndan başka tanrı olmadığına şahitlik etmişlerdir...". Kur'an: 3/1. 13 Ez dü gîtî biyâ dü dest bi-şû: Gel, iki âlemden elini yıka (vazgeç). 14 Fe-hüve hayyün kemâ-hüve'l-muhyî / Zindegî-i ebed zi gayr me-cû: O, diriltici olduğu gibi de diridir; ebedî hayatı ondan başkasından arama! 15 Reng sûret şeved ve ma’nâ bû: Reng, suret oldu, manâ da koku.

Page 22: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Cümle şâ‘irlerin bütün tastîr

Nakl edip şimdi şîn-i mu’cemeye

Etdik erbâbını anın tahrîr

ŞÂHÎ

Âl-i Cengiz’den olup ‘asrında Kırım hanı olan Tohtamış Giray’ın ferzendidir. Cevlân-

ı tab‘ ile bir çâpük-süvâr-ı deşt-i ‘irfân ve bir merd-i meydân-ı suhan-dânândır. Nâm-ı nâmî

ve ism-i girâmîleri Şahin Giray olmagla mahlas-ı merkûmu ihtiyâr etmişlerdir. Ol bâlâ-

pervâz-ı evc-i ‘izz ü temkîn rüteb-i Cengiziyye’den nâ’il-i mertebe-i nûrü’d-dîn oldukdan

sonra taraf-ı Devlet-i ‘Aliyyeden kendülere mahsûs olup ‘inâyet buyurulagelen

sâliyânelerden kendüye kifâyet mikdârı sâliyâne ile tekâ’üd ihtiyâr edip bu hâl üzre evkât-

güzâr iken sene bin yüz otuz târîhinde merhale-i fenâdan sefer-i dârü’l-karâr eyledi. Suhana

kâdir bir merd-i ma‘rifet-mübâdir idi. Bu mecelle-i celîleye evsâfı keşîde-i silk-i tahrîr kılınan

Dervîş Fasîh merhûm ile be-gâyet hem-ülfet olup her bâr sohbet üzre olduklarından Fasîh-i

merkûm terk-i zâviye-i fenâ eyledikde intikâline bu târîhi etmiş idi.

Târîh

Hazret-i Mollâ-yı Rûm’un hâk-i râh-ı devleti

Pertev-i şems-i hidâyet pertevinin pertevi

Tûti-i mu’ciz-dem-i âyîne-i ‘irfân idi

Sûretâ dervîş idi sîretde şâh-ı ma’nevî

Hak budur ol nükte-dânın tab‘ına mahsûs idi

Nazm u nesr ü şi‘r ü inşâ vü rübâ’î mesnevî

Bu harâb-âbâdı terk edip cinâna atdı cân

Rahmet-i Mevlâ ile ma’mûr ola ‘ukbâ evi

Okusun fevtine bu nev mısra‘ı târîh içün

Göçdü bâkî mülküne Dervîş Fasîh-i Mevlevî

Page 23: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

ŞÂKİR

Bî-reyb ü meyn nâm-ı nâmîleri Hüseyin’dir. Devlet-i ‘Aliyyenin ‘asrında çâker-i hâs-ı

çârûb-keş-i ‘ubûdiyyeti ve miyân- beste-i peymânçe-i rıkkıyyet ü hidmeti olarak gümrük

emânetinden rütbe-i vezârete irtikâ ve Basra vâlîsi iken bu merhaleden göçüp ‘azm-i dâr-ı

bekâ eyleyen Hüseyin Paşa’nın merdüm-i siyeh-çeşm-i behceti ve revnak-fezâ-yı sâha-i

râhatı ve kurretü’l-’ayn-ı merdümiyyeti olup anlar dahı tarîk-i ‘ulemâ-i ‘izâmdan bi’l-fi’l

mansıb-ı celîl-i Edirne olup hıyâm-ı kıyâm-ı menzilet ü ikbâlleri zînet-bahş-ı çerâgâh-ı

bülendî ma’rûf-i enâm Mustafâ-nâm olan beg efendinin mahdûm-ı hünermendidir ki anlar

dahı bûstân-ı tarîk-i ‘aliyye-i ni’met- firâvândan hissedâr-ı ebr-i matîr-i ihsân olup çetr-i

ârzû-yı bâllerin vaz’-ı sahrâ-yı pehnâ-yı âmâl eyleyip murgzâr-ı tarîk-ı ‘aliyyenin cûybâr-ı

nuhustîn-i merâmı olan mülâzemetle şâd-kâm oldukdan sonra âsaf-ı ‘asr-ı vâlâ-nâm vezîr-i

‘âlî-şân Behrâm-ihtişâm Hâtem-şiyem Bermekî-’alem sa’âdetli ‘inâyetli İbrâhîm Paşa

hazretlerine bir kasîde-i garrâ verip kumâş-ı nazmının târ u pûd-ı nesc-i belâgati makbûl olup

tamgâ-zede-i hüsn-i kabûl buyurulmagla bir hâric medresesiyle çerâg-efrûhte buyurulup ihyâ

olmuşlar idi. Hakkâ ki mütercem-i mezkûr miyâne-i akrânda bir hayli ma’mûr vücûd olup

‘asrın suhan-sencânından gırbâl üstüne gelen şu‘arâdandır. Hoş-nüvîs tab‘ı nefîs çerb-zebân

bir şâ‘ir-i nükte-dândır. Birkaç beyt-i ra’nâ zâde-i tab‘-ı zîbâları olan kasîde-i mesbûkü’z-

zikrdendir.

Gazel

Hilâl-i ‘îdi teşbîh eylemek ol mâh-ı tâbâne

Sebebdir inhirâf-ı ebru-yı garrâ-yı cânâne

Giyip ‘îdiyye her gül-çehre çeşm-i bülbülî câme

Cihân-ı köhneyi döndürdüler sahn-ı gülistâne

Hevâ-yı dil-güşâ-yı nâz ü ‘işveyle salınmakda

Sehî-kadler temâşâgâh-ı ‘îd içre levendâne

Agız miskî salıp birbirini öpsün şeker-lebler

Hulûs-ı bâl ile gelsin halâvet hayl-i hûbâne

Kenârında olup her sâgarın bir mâh-ı nev-peydâ

Neşât-ı ‘îd ile mestâne diller çekse peymâne

Page 24: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Süvâr oldukça hûban rûzgâra hükm eder gûyâ

Dönüp her tahta-i dōlâb bir taht-ı Süleymân’e

ŞÂKİR-İ DÎGER

Nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri Mehmed’dir. Ol vücûd-ı bih-bûd Devlet-i ‘Aliyyede

zât-ı celîlü’l-kadrleri ile bir müddet câh-ı refî’-i tevkî’i ihrâz-ı rütbe-i şeref-i bî-hesâb ba’dehû

dürr-i yek-tâ-yı zât-ı müstetâbıyile kapudanlık mansıb-ı celîli kâm-yâb olan vezîr ibni vezîr

vücûd-ı bî-nazîr zât-ı bih-bûd vezîr-i deryâ-cûd sa’âdetli ‘inâyetli Mustafâ Paşa hazretlerinin

imâmları pür-ma‘rifet sâhib-fazîlet bir zât-ı sütûde-sıfâtdır ki şeyhü’l-islâm müfti’l-enâm-ı

Bû Hanîfe-makâm fuzalâ-yı kirâmın bülendi fazîletli sa’âdetli Yenişehirli ‘Abdu’llâh Efendi

hazretlerinin mülâzemetleri şerefiyle müteşerrif ve kırk akça medreseden ma’zûl ve ‘âdet

üzre tarîk-i ‘aliyyeden bir medrese-i behiyyeye müteheyyi’ olup esnâ-yı tahrîr-i tezkiremizde

ol rütbeye irtikâya dîde-dûz-ı vusûl idiler. Hakkâ ki zât-ı ma‘rifet-irtisâmları her vechile

karîn-i ikrâm olmaga şâyeste ve mecmû‘atü’l- ‘irfân olan zât-ı fâ’iku’l-akrânları zîver-i

kütüb-hâne-i medâris-i celîle olmagla bâyestedir. Zihni pâk tab‘ı çâlâk bir şâ‘ir-i ma‘rifet-

mübâdirdir. Esb-i cevlân-gîr-i dil-i pür-ma‘ârifi meydân-ı mahabbetde murâd üzre reftâra

kâdir bir zât-ı celîlü’l-me’âsirdir. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Gazel

Ser-i zülfün hevesi kim dil ü serden geçdi

Yine sevdâ-zede oldu dil o serden geçdi

Beline ‘arz-ı kemer etme ey âgûş-ı hayâl

Ki miyânı o perînin de kemerden geçdi

Der imiş pîrehenin kes ki o serden geçeyim

Yine başdan çıkacakdır gör o serdengeçdi

Dehenin vasfına ey gül seherî meşgûlüm

Deme kim murg-i seher gonca-i terden geçdi

Geçemez da ‘vi-i nakd-i hünerinden şâ‘ir

Hele şâhid ile Şâkir o hünerden geçdi

ŞÂKİR-İ DÎGER

Page 25: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Nâmı Süleymân ve miyâne-i küttâb-ı vâlâ-cenâbda ma’rûf-ı cihân bir zât-ı ma‘ârif-

meşgûl ve esnâ-yı tahrîr-i tezkiremizde menâsıb-ı celîle-i dîvândan mukâbeleden ma’zûl

idiler. Fi’l-asl vücûd-ı bih-bûdları bu mecelle-i celîlemizde harf-i râ’da Râmî mahlas-ı şerîfi

ile evsâf-ı ‘âlîleri keşîde-i ser-safha-i imlâ olan kayın atamız vezîr-i muhterem Râmî Mehmed

Paşa’nın terbiyet-kerde-i âsitân-ı devlet-medârı ve bâb-i sa’âdetlerinde nice müddet

manzûrları ve hazînedârı olmagla devlet-i sûriyyesinden behredâr oldugu gibi feyz-i

sohbetlerinden dahı hissedâr olup inşâ vü eş‘âra ve feyz-i tabî‘atlerince güftâra pür-iktidâr

idiler. Bu güftâr-ı halâvet-şi’âr ki terâzû-yı hayâlde tuhaf-ı girân-kadr-i esmâr-ı cinâna ber-â-

berdir. Ol zât-ı nâzik-tabî‘atin hadîka-i eş‘ârından dükkânçe-i âsârında nümâyân olan mîve-i

nihâl-i bâlleri ve mahsûl-i bâg-ı hayâllerindendir ki teberrüken zîr-i rûz-nâmçe-i hâllerine

keşîde ve hâtime-i evsâf-ı zât-ı fâyıku’l-emsâllerine zebân-ı kalem şâhid-i müdde’âdan çekîde

olmuşdur.

Beyt

Ber-â-ber çekmedin bâr-ı gamın ol nahl-i pür-bârın

Düşer mi el ala şeftâlüsün evvel ben almadan

ŞEREF

Nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri Mehmed Şeref olmagla mahlas-ı merkûmu ihtiyâr

etmişlerdir. Zât-ı fâyiz-i bi’l-kemâlleri bu mecelle-i celîleye medâyih-i zât-ı ercümendleri

keşîde-i silk-i kilk-i pesendimiz olan ‘allâme-i cihân fâzıl-ı devrân sadr-ı Rûm’a şeref-bahş

olan kuzât-ı ‘asâkirin fezâ’il-i ‘adîde ile bülendi merhûm u magfûr ed-dâricü ilâ rahmeti

Rabbihi’l-gafûr ‘Ârif ‘Abdü’l-bâkî Efendi’nin hafîd-i sa’îdi ve ke-zâlik bu mecmû‘a-i

nâdire-dânân-ı zamânda evsâf u mahmidetleri zîver-ârâ-yı silk-i beyân olan mevâlî-i kirâm-ı

ülü’l-ihtirâmdan Es’ad-zâde es-Seyyid ‘Abdu’r-rahîm Fâyiz Efendi’nin küçük mahdûmlarıdır

ki zât-ı nîkû-hısâllerine ma‘ârif ü kemâl bi’l-irs intikâl eylemişdir. Ol vücûd-ı bih-bûd

mahâdîm-i kirâma muhtass olan ikrâm-ı ‘icâletü’l-vakt-i mülâzemetle pür-şeref cedd-i

emcedlerinden mülâzım olup ihtirâm olundukdan sonra esnâ-yı tahrîr-i tezkiremizde şâyeste-

i kâmet-i bâlâları ve şâyân-ı zât-ı ma‘ârif-intimâları olan bir medrese-i celîle-i tarîk-ı

‘aliyyeye müteheyyî olup ol şerefle dahı müstes’id olmaklıga evliyâ-yı ni’amın ‘inâyet ü

keremlerine dîde-dûz-ı intizâr idiler. Hakkâ ki ol mahdûm-ı necâbet-mersûm,

Page 26: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

16 ÊU£d¾¼« l¹U� H�U�M¼« d« ˆb2 …œUF� s� oDMÎ bNL¼« v§

medlûlünce mevrûs-ı hânedân-ı kemâlleri olan fezâ’il ü ‘irfân ile ârâste ‘ale’l-husûs

hüsn-i hatla müşârün bi’l-benân ve şi‘r ü inşâsı ve sâ’ir kemâl ile dahı pîrâste olup akrânından

mümtâz ve cümle-i emsâlinden ser-efrâzdırlar. Bundan böyle tavk-ı himmetlerinden me’mûl

ve zihn-i çâlâklarından mes’ûl olan oldur ki ser-mâye-i rüsûh-ı kemâl olan sinn-i şerîfleri

mütezâyid oldukça zât-ı sütûde- sıfâtları i’lâ-yı derece-i kemâlâta mütesâ’id olup cedd-i

emcedleri gibi nâdire-i devrân ve müşârün bil-benân-ı cümle-i efâzıl-ı cihân olalar. Bu güftâr-

ı zîbâ ol mahdûm-ı pür-ma‘ârifin deryâ-yı ma‘ârifinden nümâyân olan dürer-i bî-hem-

tâlarındandır.

Beyt

Çekdirigör keştî-i sahbâyı düşme fürkate

Çatmak istersen eger bir mîr-i deryâ âfete

Ve lehû

Beni hem-hâlet edip şimdi felek Mecnûn’a

Döndü seyl-âb-ı şirişk-i terimiz Ceyhûn’a

Gayrıya etdigi lutfun Şeref ol mihr-i kemâl

Zerresin etse yeter ‘âşık-ı dil- pür-hûna

Ve lehû

Nola o şûh-ı felek-meşreb olmasa sana râm

Zamâne tâzelerinde vefâ mı var yokdur

ŞEREF-İ DÎGER

Zümre-i Sıtanbuliyândan Mehmed-nâm bir seyyid-i mîr-i kelâm olup Devlet-i

‘Aliyyede Re’îsü’l-küttâb Kalemi kâtib-i celîlü’l-merâtiblerinden şâkird-i fenn-i suhan u

güftâra kâdir ma‘rifet-mübâdir hurde-bîn nâzik-kâr bir şâ‘ir-i lâ’übâlî-reftârdır. Bu eser

cümle-i âsârından nümûne-i pâkîzedir.

Beyt

Yaparlar hasb-ı hâlin iktizâ etdikçe agzından

16 Fi'l-mehdi yentuku ‘an sa’âdeti ceddihi / Eserün necâbeti sâtı’u'l-bürhân : Atasının saadetini beşikte konuşur, soyluluğun eseri açıkça bellidir.

Page 27: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Şeref kâdir degilsin nazma sen yârân sag olsun

ŞEREF-İ DÎGER

Ol zât-ı pür-’irfânın nâm-ı nâmîsi Süleymân olup ‘asrında Ayasofya-i Kebîr

mütevellîsi İsmâ’îl Efendi’nin ferzendidir. Ma’rifetli bir zât-ı nîkû-hısâl idi. Bin yüz on senesi

hilâlinde intikâl eyledi. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Rüba’î

Şemşîr çekip gamze-i hûn-hˇâreleri

Sînemde henûz işlemede yâreleri

Eyler bu cerâhat ile giryân olsam

Dâmânımı leb-rîz-i ciger-pâreleri

ŞERÎF

Ol seyyid-i sahîhü’n-neseb-i lâzımü’t-tebcîlin nâm-ı nâmîleri İsmâ’îl’dir. Zât-ı

vâlâları fi’l-asl Anatolu’da Kula kasabasından zâhir ü âşikâr ve ol şehrde Müftî-zâde dimekle

şöhret-şi’âr olup kasaba-i mezbûrenin mevrûs-ı pedermânde olan hidmet-i fetvâsı kendülere

tefvîz olunup nice zamân ol beldede istikâmet üzre hidmet-i fetvâda olmuşlardır. Erbâb-ı

haysiyyet ü kemâlden bir vücûd-ı bî-hemâldir. ‘Asrın şu‘arâsından ve vaktin zurafâsındandır.

Hâle münâsib kâle bâzû-yı iktidârı zahmet-keşîde olmayan bedihiyye-gûyândandır. Sene bin

yüz on târîhinde Hˇâce-zâde es-Seyyid ‘Osmân Efendi merhûm nakîbü’l-eşrâf iken Edirne’de

ba’zı hâcetin su’âli zımmında bu kıt’ayı cevâb-ı ‘icâletü’l-hâl eyleyip zât-ı bî-hem-tâlarına bu

gûne ‘arz-ı ‘ubûdiyyet ü senâ eylemişlerdi.

Kıt’a

Dil kalır vâdî-i hayretde ebed pâ-der-gil

Dest-gîr olmaz ise ana güzîn-i devrân

O ‘Ömer-dâd u ‘Alî-sîret ü Sıddîk-sıdk

O Hüseynî hasenü’l-hulk u semiyy-i ‘Osmân

Mütercem-i mezkûr ba’zı ashâb-ı garazın ifk ü iftirâsı sebebi ile magdûr ve nân-

pâresinden dûr ve hidmet-i fetvâdan mahcûr oldukda ol ‘asrda şeyhü’l-islâm-ı zamân olan

Page 28: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

ser-tâc-ı efâzıl-ı cihân yegâne-i akrân kutb-ı devrân meşâyih-i İslâmiyye’nin bülendi merhûm

u magfûr Paşmakçı-zâde es-Seyyid ‘Alî Efendi hazretlerinin huzûr-ı ‘alîlerine bu rübâ’î-i zîbâ

ile dâhil ve âsitâne-i sa’âdetlerinde kâmına vâsıl olmuş idi.

Rübâ’î

Ey sâhib-i insâf u kerem magdûrum

Kan aglasa çeşmim ne ‘aceb ma’zûrum

Me’zûn olayım lutf-ı şerîfinle senin

Bi’llâhi ‘adû ifki ile mahcûrum

Kasîde-perdâzîde ve suhan-sâzîde zihn-i zîbâsı bî-bâk ü bî-pervâ bir şâ‘ir-i fenn-

âzmâdır. Bu çend ebyât bu mecelle-i celîleye tahrîr içün fakîre ihdâ eyledigi âsârdandır.

Gazel

Yine virdim suhan-ı ru’yet-i cânân olsun

Eşkimin katreleri sübha-i mercân olsun

Elim ermezse o bâlâ-kad-i hârâ-pûşe

Pençe-i hˇâhiş-i dil dest-be-dâmân olsun

Sana germâbede ‘uryân edemezsek de nigâh

Râzîyız manzaramız çâk-i girîbân olsun

Karşu tut âyîne-i sîneni erbâb-ı dile

Görelim mihr-i vefâ şekli nümâyân olsun

Yâr bir serv-i sehî-kadd ü semen-berdir çün

Sarılıp ana Şerîf ‘âşık-ı bî-cân olsun

Mütercem-i mezkûr bir def’a dahı fetvâdan mahcûr olup Âsitâne-i ‘Aliyye’ye

geldikde dâmâd-ı âsaf-ı kerem-mu’tâd olan zât-ı nâ-yâb-vücûd vezîr-i deryâ-cûd sa’âdetli

kapudân-ı ekrem Mustafâ Paşa hazretlerinin meclis-i muhteremlerine bu müzeyyel gazeli îsâl

ve bu vesîle ile hâl-i pür-melâlinden iştikâ edip ‘arz-ı hâl eylemiş idi.

Kasîde

Degil encüm bu şeb seyr etmege ol mâh-ı garrâyı

Feleklerden melâ’ik açdılar çeşm-i temâşâyı

Leb-i dildâre hem-keyfiyyet olmak istemiş tuydum

Girerse destime meclisde seyr et hâl-i sahbâyı

Page 29: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Mühennâ sandılar dest-i nigârı mestler bilmez

Perîşân etmemek mümkin mi sünbülzâr-ı me’vâyı

Şerîfâ nazm ise ancak olur ammâ ki kim bulmuş

Nisâr-ı âsaf-ı devrâna lâyık dürr-i yek-tâyı

Felek yâkût-ı ezrak kürsi-i câh-ı ‘alâsında

Güneş farkında garrâ efser-i zerrîn-i vâlâyı

Kırılsın geçsin a’dâ dâ’imâ sag eylesün Mevlâ

Cenâb-ı Mustafâ Paşa-yı bî-mânend ü hem-tâyı

Efendim devletinde bana pây-endâz eder devrân

Nice zer-beft ü hârâyı nice kâlâ-yı fetvâyı

ŞERÎF-İ DÎGER17

Ol merd-i âgâhın nâm-ı nâmîleri ‘Abdu’llâh’dır. Zât-ı pür-ma‘rifetleri sene bin yüz

yigirmide ‘umde-i nehârîr-i kirâm zübde-i fuzalâ-yı ülü’l-ihtirâmdan e’âlînin bülendi Mîrzâ-

zâde Şeyh Mehmed Efendi hazretleri Mekke-i mükerreme olduklarında ol zât-ı kerem-

câzimden karîn-i kerem buyurulup mülâzım olmuşlardır. Ehl-i ma‘rifet sâhib-tabî‘at bir zât-ı

sütûde-sıfâtdır. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Gazel

Ser-tâbe-pây mahrem olur sîm-tenlere

Reşk ile sîne-çâk olurum pîrehenlere

Bâl-i hadeng-i âhdan etse kemânını

Şâyan kemân-ı mihnet-i ebrû çekenlere

ŞERÎF-İ DÎGER

Nâmı Rahmetu’llâh’dır. Diyâr-ı Kırım’dan zuhûr edip Rûmeli kuzâtı zümresinden idi.

Eblak-ı fikri ‘arsa-i suhanda cevlâna kâdir çâpük-süvâr-ı deşt-i ‘irfân bir merd-i dilîr ü

bahâdır olup ‘asrın şu‘arâsından ve vaktin zurafâsındandır. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

17 103'te yok, 240'de 130a'nın kenarında.

Page 30: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Gazel

Bu demler hûn-i dil bezm-i mahabbetde şarâb ister

Ciger sûz-ı gamınla sîh-i mihnetde kebâb ister

Nola giryân olup düşsem ayag-ı sâki-i bezme

O nahl-i gül nihâl-i tâzedir gâhîce âb ister

Direfş-i gayretim tâ olmadıkça zîb-i ser-menzil

Ne ser bâlîn-i râhat çeşm-i bîdârım ne hˇâb ister

Ve lehû

Fi’l-mesel dehre Süleymân olsa görmez ehl-i dil

Âsaf-ı bahtın yine Belkîs-ı kâm-âverligin

Ve lehû Mu’ammâ be-nâm-ı Handî

Efser-i husrevi kordum benim olsa serine

O sipâhî-beçenin kendi külâhı yerine

ŞERMÎ

İstanbul şehrîlerinin tâze bozuntusu makûlesinden mahcûb u samût bir zât-ı pür-vakâr

ve miyâne-i akrânda Şermî Çelebi demekle şöhret-şi’âr sâdât-ı kesîrü’l-berekâtdan bir cevân-

ı pâk-dâmen ü sütûde-sıfât idi. Ba’de’l-ilticâ gürûh-ı mevtâya mülhık olup irtihâl ve sene bin

yüz yigirmi üç hilâlinde intikâl eyledi. Eş’ârında çendân halâvet ve güftârında murâd üzre

letâfet yokdur. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt

O şehle müşkil ülfet etmemek andan dahı müşkil

Olurdum germ-sohbet anın ile olsa ger kâbil

ŞERMÎ-İ DÎGER

Pîşgâh-ı Kostantıniyye-i safâ-medârda vâkı’ Üsküdar’dan olup Şermî ‘Alî Çelebi

demekle şöhret-şi’âr topçu tâ’ifesinden şeştârî ve bedîhe-gûy bir merd-i nâmdâr idi. Bin yüz

yigirmi altı târîhinde vâkı’ Mora seferinde intikâl eyledi. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Page 31: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Beyt

Hatt niçün zâhir olur kişver-i ruhsârında

Rûm’dur bunda niçün leşker-i Hindû bulunur

Hânene gelse de ol şûh-ı perî-şîve yine

Bilesince bir iki düşmen-i bed-hû bulunur

ŞU‘ÛRÎ

Ol şâ‘ir-i mâhir-i fennin nâm-ı müstahsenleri Hasan olup kâlâ-yı hoş-kumâş-ı bâzâr-ı

‘irfân olan zât-ı fâyıku’l-akrânları metâ’-hâne-i ma‘ârif olan Haleb diyârından nümâyân olup

mâliyye hulefâsından ve ol gürûhun ser-firâzlarından ve zât-ı haysiyyet ciheti ile

mümtâzlarından ehl-i kemâl bir zât-ı nîkû-hısâl idi. Sene bin yüz (beş) hudûdunda intikâl

eyledi. Âsâr-ı kalemi mevfûr ve gâyet mu’ammerînden bir pîr-i pür-nûr idi. ‘Ömr-i dırâzı

hasebi ile katı çok âsâra muvaffak olup lugat-ı Fârisîde Ferheng-i Şu’ûrî gibi ve Riyâzî

merhûmun Düstûrü’l-’Amel’ine bir zeyl gibi ve Şeyh ‘Attâr’ın Pend’ine Türkî nazm ile

terceme gibi bunun emsâli nice te’lîfe tasnîfe min-’indi’llâh tevfîk olunmuşdur. Bu cümle-i

ma‘ârifinden mâ-’adâ eş‘ârı dahı zâtı gibi hasen ve reftârında vâdîsi müstahsendir. Bu güftâr

merhûmun zâde-i tab‘ı olan âsârdandır.

Beyt

Nigâh-ı hüsn-i ‘âlem-sûza kudret kanda ben kanda

Tecellî-i cemâl-i yâre tâkat kanda ben kanda

Bu baht-ı nâ-müsâ’idle felek lutf etse de olmaz

Visâl-ı şâhid-i âmâle fursat kanda ben kanda

ŞİFÂ’Î-İ HAKÎM

Ol hâzık-ı fenn-i tıbb-ı bî-akrânın nâm-ı nâmîleri Şa’bân’dır. Beyne’l-enâm Tabîb

Şa’bân Efendi deyü şöhret-i tâmmı var idi. Ehl-i dil ve hoş-sohbet bir zât-ı pür-ma‘rifet olup

zât-ı ‘acîbü’t-terkîbi ile bir kerre hem-ihtilât olan kimesne her ne rütbe âhen-dil olsa yine ol

üstâd-ı bî-mânend anı bi’l-hâssa mıknâtîs-mânend mîl-i meyl ü mahabbetine cezb eyleyip

dem-i sârî gibi ‘urûk ve mefâsılına cereyân ve mizâc-gîr olan kelimât-ı ‘azbü’l-beyânı ile

Page 32: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

kendüye firîfte vü hayrân ederdi. Be-gâyet nabz-şinâs hasenü’l-istînâs leyyinü’l-cânib

muvâfık-meşârib hoş-lehce-i pür-behce iksîr-te’sîr nâzik-ta’bîr ‘azbü’s-sohbe pür-ma‘rifet bir

merd-i celîl-i pâk-tıynet olup ba’z etibbâ-yı hod-fürûş gibi pür-inkibâz turş-rû ve zamâne

ba’zı tabîbi gibi keç-nigâh ü çîn-i cebîn ü bed-hû degil idi. Handân ü şen mâhir-i fenn

oldugundan gayrı dest-i iktidârı yalnuz teşhîs-i nabza münhasır olmayıp belki sâ’ir ma‘ârifde

dahı pür-hüner ve sohbet ü mukâvelesi bi’l-külliye kârûre ve hubûba dâ’ir olmayıp belki gayr

ma’lûmatdan dahı bâ-haber idi. Gördügü hastenin marazın istis’âb etmekle sâ’ir tabîbler gibi

esîr-i firâş olan bî-çâreleri bir kat dahı tekdîr etmeyip emrlerin teysîr ü teshîl etmekle tesliye-i

cemîl belki kable’l-mu’âlece hoş-âyende kelimâtı ile dil-hastegâne bir kuvvetçik hâsıl ederdi.

Halûk u latîf bir merd-i kâmil-i hoş-sohbet ve bûy-âşinâ-yı bahâristan-ı hadîka-i her-ma‘rifet

oldugundan ricâl-i devlet kendüye ‘azîm mahabbet eyleyip kendi kendinin ciyâdet-i ihtilâtı

Minkârî-zâde merhûm u magfûr mahdûm-ı vâlâ-kadr ‘Abdu’llâh Efendi bâb-ı sa’âdetine

bâdî-i irtibât olup ol mahdûm-ı sa’âdet-mersûmun Anatolu kâzı-’askerliginde tezkirecilik

teşrîfinden toksan beş târîhinde mülâzım ve kırk akça medreseden ma’zûl ve bâb-ı duhûl-i

tarîk-ı ‘aliyye olan bir hâric medresesine muntazır-ı vusûl olup henüz infisâli hasbe’l-’âde

tamâm ve müsâ’id-resîden-i merâm olmadın zât-ı pür-hüneri ma‘ârif-güster olmak hasebi ile

bin toksan tokuz târîhinde şeyhü’l-islâm ve müfti’l-enâm meşâyih-i İslâmiyye’nin bülendi

ebû’l-fukarâ merhûm u magfûr Debbâg-zâde Mehmed Efendi hazretlerinden ibtidâ-i hâric

elli ile sâdise-i Sarây-ı Galata Medresesine olup ve yüz üç Ramazânında dâhil ile Şeyhü’l-

islâm Hüseyin Efendi Medresesine nâ’il olup ve yüz dört Rebî’inde yerinde hareket-i dâhil

i‘tibâr ve bin yüz tokuzda Şeyhü’l-islâm es-Seyyid Feyzu’llâh Efendi’den hûşe-çîn-i sofra-i

ihsânları olup mûsıla-i Sahn ile Etmekçioglu Medresesine olup handân ve bin yüz on üç

Cumâdâsında yine anlardan Koca Mustafa Paşa Medresesiyle hareket-i misliyye eyleyip ve

bin yüz on dört Muharreminde yine anlardan Sahn-ı Semândan biriyle şâdân ve bin yüz on

beş Rebî’ü’l-âhirinde ibtidâ-i altmışlı ile Sinân Paşaya geldiklerinden sonra sene-i mezbûre

Cumâdâ-yı âhiresinde Diyârbekir kâzîsı olup şehr-i Âmid’e şedd-i rahl-i ‘azîmet ve bir sene

zabtdan sonra ma’zûl olup gelirken esnâ-yı tarîkda Ankara’da mizâcı münharif olup Eflâtûn

kadar tıbda pür-revâc iken derd-i derûnuna bir ‘ilâc bulamayıp irtihâl ve sene bin yüz on

altıda intikâl eyledi. Mevlânâ-yı mezbûr fenninde mâhir mahfûzâtı vâfir yârân u sohbete esîr

bir pîr-i rûşen-zamîr idi. ‘İlm-i tıbda Şifâ’iyye-nâm bir te’lîfi ve Tedbîr-i Mevlûd-nâm

risâlesi ve Kısas-ı Enbiyâ Tercemesi ve bunun emsâli nice eseri oldıgından mâ-’adâ Şifâ’î

mahlası ile eş‘ârı ve hayli şi‘r-i âbdârı var idi. Bu birkaç güftâr ol tabîb-i ma‘rifet-şinâsın

cümle-i âsârındandır.

Page 33: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Gazel

Bu tekyegâh-ı tarabda çerâga muntazırız

Semâ’u devre münâsib ayaga muntazırız

Felekden eylemeziz gerçi nâle vü şekvâ

Yine bu tarz-ı revişden ferâga muntazırız

Safâ-yı ‘îdi murâd üzre etmedik icrâ

Bahâr mevsimine seyr-i bâga muntazırız

Şifâ’iyâ suhan-ı tâze eyledin peydâ

Mey-i ‘aşk ile kesb-i dimâga muntazırız

ŞEFÎK

Nâm-ı ser-âmedleri Mehmed’dir. İstanbul’un şehrîlerinden mâlik-i hüsn ü edâ ve

mâhir-i fenn-i şi‘r ü inşâ bir zât-ı bî-hem-tâ olmagla vüzerâ-yı kirâma dîvân kâtibi ve Devlet-i

‘Aliyye menâsıb-ı dîvâniyyesinin nâ’il-i ba’zı merâtibi olup küçük evkâf muhâsebecisi

oldukdan sonra bin yüz yigirmi yedi sâlinde rahmet-i Rahmân’a intikâl eyledi. Edâsı

muhayyel ü bî-bâk ve fikri dakîk zihn-i nakkâdı çâlâk bir zât-ı huceste- idrâk idi. Derece-i

‘irfânı Şefîk-nâme-nâm mecmû‘asından ‘ayân ve haysiyyet-i zâtına anda keşîde-i silk-i sutûr

olan güftârı delîl ü bürhân olmak erbâb-ı kemâle pûşîde vü nihân degildir. Bu güftâr-ı dil-ârâ

ol şâ‘ir-i dikkat-âzmânın zâde-i tab‘-ı ra’nâlarındandır.

Ne kuvvet var meded ol zâlimin çeşm-i siyâhında

Ki hısn-i ‘ismeti vîrân eder evvel nigâhında

Bozulmaz mı tılısm-ı tevbe zâhid ol gül-endâmı

Giribân tâbe-nâfe çâk görsen câme-hˇâbında

Ve lehû

Evvelîn dil tîg-i cân-perdâzı bâlîn eylesin

Gamzesine sonra cân vermegi tahmîn eylesin

Şöyle yan ol hüsn-i ‘âlem-sûza kim hâkisterin

Lezzet-i dîdârı nahl-i Tûr’a telkîn eylesin

Page 34: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Ve lehû

Ser-â-ser târ-ı gül-gûn câmesi târ-ı reg-i güldür

Anınçün ol gülün nakş-ı libâsı çeşm-i bülbüldür

Mütercem-i mezbûr vezîr-i ma‘ârif-mevfûr kayın atamız Râmî Mehmed Paşa

hazretlerinin karîn-i iltifâtları ve manzûr-ı devletleri oldugu mahaller ol vezîr-i âsaf-nazîr ile

esnâ-yı sohbetde merkûma hıtâb buyurup Egerçi ma‘ârifde bî-nazîrsin, fe-ammâ âh neyleyim

Şefîk pek sevdâyîsin ve hevayîsin. deyü buyurduklarında bedîheten bu beyt-i müstetâb ile

cevâb vermişlerdir.

Beyt

Nizâr etmekde şem’-i mahfil-i ‘ayşım hevâ-yı dil

Şikâyet şîve-i bâd-ı bahâr-ı rûzgârımdan

ŞEFÎK-İ DÎGER

Nâm-ı ser-âmedleri ‘Abdu’r-rahmân olup iki tuglu paşalardan okur yazar makûlesi bir

merd-i sâhib-hüner idi. Mülteka’l-Ebhur’u şerh eyleyip ‘ulemâya ‘arz ve takrîzler ile teşrîf

olunmuşdu. (Bin yüz) târîhinde Mar’aş paşası iken Rişvânoglu-nâm seffâk tîg-i gadr ile helâk

eylemişdir. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.18

ŞEKÎB

Bin toksan üç senesinde cisr-i fenâdan menzil-i bekâya pâ-nihâde-i ‘ubûr olan

Paşmakçı-zâde’nin mahdûm-ı ercümendi Seyyid Mehmed Efendi’dir ki tarîk-i kazâya sülûk

edip Rûmeli kuzâtından oldukdan sonra dârü’n-nasri ve’l-meymene mahmiyye-i Edirne’de

mülâzemetde iken bin yüz bir senesi dürr-i girân-mâye-i vücûd-ı bih-bûdları sadef-i lahde

hulûl ve ol sâlde murg-i rûh-ı pür-fütûhları kafes-i bekâya duhûl eyledi. Her ma‘rifetden

hissedâr bir mahdûm-ı ma‘ârif-iktidâr idi bu bir iki beyt-i dil-ârâ ol mahzen-i esrâr-ı gaybiyye

olan şâ‘ir-i sihr-âsârın tab‘-ı ‘âlem-ârâlarından zâhir ü hüveydâ olan tuhfe-i seniyye-i bî-hem-

tâlarındandır.

18 Nüshalarda metin yok.

Page 35: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Beyt

Leb-i cân-bahş-ı la’l-gûnu anın

Râhat-ı cânıdır Şekîbânın

Ve lehû

Ben ki mihr-i sipihr-i ‘irfânım

Hıyredâr-ı dü-çeşm-i ‘irfânım

ŞEKÎB-İ DÎGER

Ol dervîş-i ma‘ârif-güsterin nâm-ı nâmîleri ‘Ömer olup evâ’il-i hâlinde tarîk-i

kuzâtdan iken hakîkat-i hâlden âgâh olmagla cübbe vü destârdan ferâgat ve çille-i dervîşîye

mu’tâd olup kût-ı lâ-yemût ile kanâ’at eyleyip gürûh-ı Mevleviyândan olmagı mollâlıga

tercîh edip fârig-i dünyâ tarîk-i mâ-sivâ bir dervîş-i zîbâ idi. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt

Dilimiz anlayamaz sûfî bizim kâl ehli

Bî-zebân söyleşelim var ise bir hâl ehli

ŞEMSÎ

Nâm-ı ser-âmedleri Ahmed’dir. Mihr-i dırahşân-ı zât-ı hâlisü’l-cenânı matla’-ı akmâr-

ı ehâlî-i ‘irfân olan şehr-i Kostantıniyye’den nümâyân ve Sivâsî-zâde Şemsî demekle şöhre-i

cihân idi. Ba’de’l-mülâzeme tûl-i infisâl ve nice zahmet ü infi’âlden sonra bir hâric

medresesine nâ’il ba’dehû hâric hareketi ile tecdîd-i sürûr edip dâhil mertebesine vâsıl olmuş

iken otuz hudûdunda intikâl eylemişdir. Bu birkaç beyt vâlid-i mâcid-i kesîrü’l-mahâmidimiz

şeyhü’l-islâm ve müfti’l-enâm fuzâlâ-yı ülü’l-kadrin bülendi fazîletli Mirzâ Mustafâ Efendi

hazretleri bin yüz yigirmi altı Zü’l-hiccesinde sadr-ı fetvâya teşrîf buyurduklarında verdikleri

târîhi mutazammın kasîde-i zîbâlarındandır.

Beyt

Sadr-ı fetvâ nola fahr eylerse tâ rûz-ı kıyâm

Zât-ı pâkinle eyâ mesned-nişîn-i irtikâ

Çeşm-i nâ-bînâ-yı âmâl-i gürûh-ı bî-kesân

Sürme-i hâk-i der-i lutfunla olur rûşenâ

(10) ŞİNÂSÎ

Page 36: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Tahtgâh-ı ‘aliyye Kostantıniyyetü’l-mahmiyyeden zâhir ü âşikâr ve defter-i tûmâr-ı

mahâbîbde vasf-ı nâm-ı zîbâları Rûz-nâmçeci-zâde Mehmed Aga demekle çekîde-i kalem-i

şöhret-nisâr idi. Hengâm-ı cevânîde hüsn-i dil-sûz ile meşhûr-ı cihân olan âftâb-cemâllerden

bir bedr-i münîr-i bî-hemâl olup ‘asrın erbâb-ı ma‘ârifi zümresinden Küçük Mü’ezzin ve

Dervîş Fasîh gibi nice merd-i meşhûr-ı âfâk dâ’ire-i hüsnünde hasbî kullugu hidmetinde

oldugundan âvâze-i hüsnü velvele-endâz-ı nüh-tâk olmuş idi. Erbâb-ı tab‘ ile ülfete mâ’il pür-

ma‘rifet bir âlüfte-i merd-i sâhib-tabî‘at olup şu‘arâ-yı zamân ile sohbet zurafâ-yı vakt ile her

bâr ünsiyyet eylediginden hem-sohbet oldugu zurafâya iktidâ ederek kâmeti gibi tab‘ı

mevzûn ve gamzesi gibi zihn-i hadîdî selâmet-i tab‘a makrûn olup evâ’il-i hâlinde zülfü gibi

külâhı perîşân-târ iken şâne-i terbiyet-i ehl-i dilânda zebân-ı fasîhi dikkât-âşinâ-yı kelâm-ı

mevzûn olup dehen-i teng-i nâzik-edâsından karîn-i ta’bîr olan kelimât-ı bedî’iyyü’l-insicâm-

ı dil-pezîr mû-miyân-ı bârîki gibi dil-âvîz ü bî-nazîr olarak güftârı dahı hüsnü gibi zamânında

velvele-endâz ve ‘asrında hûb-likâ hüsn-edâ ile mümtâz olmuş idi. Hengâm-ı hüsn ve

melâhat-i ruhsârı güzâr eyledikde ma‘rifet ve sohbeti kendüye ser-mâye-i i‘tibâr olup

kendinin güftârından bu beyti kendüye hasb-i hâl olup beyt:

Yine bir başka revnak verdi hat zülf-i perîşâna

‘Acâyib feyzi var köhne bahârın sünbülistâna

kavllerince hat-ber-âverliklerinde te’essüf-i mâ-fât ile ma’zûl şahne gibi yârân-ı safâ

ile ülfet ü sohbet üzre iken sene bin yüz on dört hilâlinde intikâl ve merhale-i sıhhatden reh-

rev-i rûh-ı pür-fütûhu menzil-i bekâya irtihâl bu birkaç güftâr merhûm-ı mebrûrun kendi

hattıyla Dervîş Fasîh merhûmun mecmû‘asında keşîde olan âsârındandır ki bu fakîrde

tedâvül-i eyâdî ile ol mecmû‘a karâr etmiş idi.

Beyt

Bin dâg-i tâze ister imiş iştirâsına

Kâlâ-yı vaslı ol mehin âteş bahâsına

Ve lehû

Bahtı siyâh olunca Şinâsî bir âdemin

Tûtîye dâm kursa şikârı gurâb olur

Ve lehû

Page 37: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Gerekmez bûs-i leb kand olsa ol rûh-ı revânımdan

Netîce acı sözlerle usandım tatlı cânımdan

ŞEHDÎ

Ol şehd-i pâk-i mısr-ı belâgatin ve ol mâhir-i fenn-i nâzik-dehen-i pür-fesâhatin nâm-ı

nâmî ve ism-i girâmîleri Mustafâ’dır. Zât-ı ma‘rifet-mevfûrları Antakiyye diyârından zuhûr

ve muktezâ-yı tab‘-ı mâder-zâdları tahsîl-i ma‘ârif-i makbûle dil-dâde vü mecbûl olmagla

tekmîl-i ‘irfân içün der-i devlet-medâra şedd-i rihâl ve deryâ-yı cevâhir-i ‘irfân ve fazl u

ma‘ârife kân olan Kostantıniyye’ye gelip ba’zı âsitâneye rûy-mâl ile zurafâ-yı zamân ile ülfet

ve elsine-i selâsede ebyât u eş‘âr tarafında âzmâyiş-i dâniş ederek ba’zı kasâyid ve gazeliyyât

inşâdına mübâşiret eyledikde bir mahlas ittihâzı içün Şeyh Sa’dî merhûmun Gülistân-ı bî-

hazânından teberrüken tefe’’ül eyleyip keyfe mattefak ser-safha-i kelâm-ı kerâmet-

encâmında şehd-i fâyık-ı lafz-ı şîrîni meşhûd-ı bâsıra-i yakîni olmagla işâret-i feyziyye-i

revân-ı şeyhe lâyık ve teberrüken bu mâddeyi ahz eyleyip Şehdî mahlası ile akrânına fâyık

olmuşlardır. Devlet-i ‘Aliyyede ba’zı vüzerâ-yı kirâmın kitâbeti hidmetiyle istihdâm ve

menâsıb-ı hˇâcegân-ı dîvândan ba’zısı ile ikrâm olunmuşlar idi. ‘Asrın şu‘arâsından bir pîr-i

sâl-horde rûzgâr- dîde olmagla murâd üzre nutka kâdir ve tûl-i ‘ömrden kâm-revâ olmak

hasebi ile yâd-dâştı vâfir fenn-i suhanda mâhir bî-tekellüf söyler bir şâ‘irdir. Elsine-i selâsede

eş‘ârı görülüp bir mikdârı sebt ü tahrîr ve bu mecelle-i celîle-i zurafâya tastîr olundu. Bu

güftâr-ı Fârisî ol şâ‘ir-i pâkin dürr-i yek-tâ-yı deryâ-yı mekârim ü cûd vezîr-i rûşen-zamîr-i

nâ-yâb- vücûd âsaf-ı ‘âlî-şân ‘asrımızın dâmâd-ı pâk-nijâdı vüzerâ-yı ülü’l-kadrin necâbet-

nihâdı kâpudân-ı ekrem vezîr-i muhterem sa’âdetli Mustafâ Paşa hazretlerine inşâd

eyledikleri tehniyyet-nâme-i nâzik-edâlarındandır.

Kasîde

œ“«bs« dJM¼ gΫb•Us dC0« ÈUΗœ —œ z½ œ“«bs« d¾M� “« sÎe½ p*§ p*§

Œd� sš¾�

œ“«bs« —uΓ Ë VΓ bš–—u• Ë z¦ ”usUH� S•U� È—U½ ˆœd• g¾ÎdH¼œ —UJs

gIs sšM�

œ“«bs« d� b# sL–œ pM2 —œ ‘« zs«œ pÎd£ z½œd½ UÒšN¦ gsUA§« gÔ« »u¹

‚d� Ë b�— “

Page 38: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

œ“«bs« dJ•« —UÔ ˆ—u½ d� —d– d×L½ “« z½ eÎd�« b– ˆ—UáM• Êu� ˆ—

Uš� dו« Ê«—«e£ 19 œ“«bs« dáAÔ« p�d¦ «b�« d� ‘Ë—bML� “u¦« S�œ �d¦ gÎU�Ë ÊU�d¦

ˆœ—ˬ nJ�

Bu dahı mütercem-i mezkûrun lisân-ı Türkîde olan âsârındandır.

Gazel

Felekde Zühre’den âheng-i nakş-ı kârı kim dinler

Bu devr içre muhâlif nagme-i edvârı kim dinler

Sarılmışlar lihâf-ı nâza yer yer goncalar der-hˇâb

Figân-ı âteşîn-i ‘andelîb-i zârı kim dinler

Ko teklîf-i nezâyir etmegi yârâna ey Şehdî

Dimâg-efsürde ‘âlem kim okur eş‘ârı kim dinler

Ve lehû

Mehveşim dîvânçe-i hüsnünde matla’ gösterir

Ebruvânın şakk-ı mâhâsâ dü mısra‘ gösterir

Vechi vardır kıt’a-i mîr olsa bâ-hatt-ı ‘İmâd

Hüsn-i hattıyla o çâr-ebrû murakkâ’ gösterir

Ve lehû

Fâş etdi halk-ı ‘âleme râz-ı nihânımı

Gözden bırakdım ‘âkıbet eşk-i revânımı

Ol murg-ı pür-şikeste-i gülzâr-ı hayretim

Hâr-ı cefâda yapdı felek âşiyânımı

Şimdi o şâh-ı hüsne fedâ etmedir garaz

Mühlet verip Hudâ eger almazsa cânımı

Ve lehû

Gözünde neşve-i câm-ı şarâb mevc ursun

19 Be-bîn çarh-ı felek fülk-i güzîn ez-çenber endâzed / Ki der-deryâ-yı ahzar nâhudâyeş lenger endâzed / Çünîn nakş-ı nigâr-ı dil-firîbeş hurdekârî sâht / Be-fânûs-ı meh ü hurşîd-i zib ü zîver endâzed // Zi-ra’d ü berk-ı tōb-ı âteş efşâneş müheyyâ kerd / Ki her yek dâneeş der-ceng-i düşmen sad ser-endâzed // Hezârân ahter-i seyyâre çün hunpâre şod ibrîz / Ki ez-kemter şerer ber-kûre târ-ı ahker endâzed // Be-kef âverde murgân-ı vegâyeş murg-ı dest âmûz / Semenderveş ber-a’dâ murgak-i âteş-per endâzed: Şu feleğe bak ki, yeşil deniz(gök yüzü)e, kaptanı demir atmış nice seçkin gemiyi çenberinden geçirmiştir. Nice gönül aldatan güzelin süsünü bozmuş, güneş ve ay fanusunun güzelliğini gidermiştir. O, ateşler saçan topunu, şimşek ve gök gürültüsünden meydana getirdi, onun her bir tanesi, düşmanla savaşta yüz kelle düşürür. Kumbara gibi, kayan binlerce yıldız, saf altın oldu, onun ufacık bir kıvılcımı, ateş ocağındaki küllenmiş koru canlandırır. Onun evcil savaş kuşları (topları), semender gibi, ateş kanatlı küçücük kuşları (toptan çıkan ateş parçaları), düşmanın üzerine atarlar.

Page 39: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Ruhunda şa’şa’a-i âftâb mevc ursun

Ümîd-i âb-ı zülâl-i lebinle niceye dek

Fezâ-yı deşt-i emelde serâb mevc ursun

ŞEHRÎ

Ol bülbül-i bûstân-ı kemâl ve ol gül-i sad-berg-i gülistân-ı hayâlin nâm-ı nâmî ve ism-

i sâmîleri ‘Alî olup şimşâd-ı kâmet-i âzâde ve zât-ı her-hüner-âmâdeleri hadîkatü’z-zurafâ-yı

erbâb-ı kemâlde Bagçevân-zâde demekle şöhret-şi’âr bir dervîş-i dil-rîş-i ma‘ârif-iktidâr olup

nûr-ı çeşm-i ‘ulemâ-i ‘ilm-i ledünnî-i vâlâ-nâm ve ser-tâc-ı meşâyih-i kirâm ‘âlem-i bâtın

erenlerinin bülendi Ümm(î) Sinân-zâde Hasan Efendi âsitânesine hidmet ve ol zât-ı

meşhûdü’l-hâlden ahz-ı yed-i ‘inâbet eylemiş bir şâ‘ir-i mâhir ve fenn-i mûsikîde murâdı

üzre ihtirâ’-ı besteye kâdir ve âgâze vü taksîmde akrânı nâdir bir zât-ı celîlü’l-me’âsir idi.

Sene bin yüz on dört hilâlinde ‘âlem-i fenâdan tekyegâh-ı bekâya intikâl eyledi. Bu güftâr

cümle-i âsârındandır.

Beyt

Biz meygede-i ‘aşka şehâ cür’a-keşânız

Biz fakr u fenâ içre bu gün şâh-ı cihânız

Derlerse kimin sûfîsisin Şehrî cevâb ver

Merdân-ı Hudâ kâşif-i Hak Ümm(i) Sinân’ız

ŞEHRÎ-İ DÎGER

Nâm-ı ser-âmedleri Mehmed olup Tekfurtagı demekle meşhûr olan Rodoscuk-nâm

kasabadan zuhûr edip Kuloglu demekle şehîr bir mîr-i livâ-yı ta’bîrdir ki bu mecelle-i celîle-i

‘irfâna harf-i sâ-i müsellesede evsâf-ı celîleleri keşîde-i silk-i tahrîr kılınan Sâbit Efendi

merhûm ol beldede hidmet-i fetâvâ ile ikâmet edip evkât-güzâr iken ol zât-ı bî-’adîlden

envâ‘-ı ‘irfânı tahsîl eyleyip erbâb-ı makâlin sâhib-kemâlinden olmuşlardır. Şu’arânın pâkîze-

gûylarından bir vücûd-ı bî-hem-tâdır. Bu güftâr-ı dil-ârâ zâde-i tab‘-ı ra’nâlarındandır.

Beyt

Oldu hevâ-yı kâkülü ser-mâye-i safâ

Page 40: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Olmaz felekde buncılayın sünbülî havâ

Âşûb-hîz-i mevce-i gamdan ne bâkimiz

Sâkî olursa zevrak-ı sahbâya nâhudâ

Ve lehû

Eb ü cedd ile tefâhur etmek

Nakd-i gayrı sayıvermek gibidir

‘îd-i azhâda ziyâfet etmek

Halka kurbân pâyı vermek gibidir

Ve lehû

Encâmın anıp Kûh-ken-i mahzûnun

Gadr eyledigin bilmedi mi gerdûnun

Leylâ’ya niçün hâlini ‘arz eylemedi

Agzın deve mi depmiş idi Mecnûn’un

Ve lehû

Şundan bir iki çekdirigörsün bize sâkî

Bî-zevrak-ı sahbâ çekilir mi yem-i hasret

Kıt’a

Zâlim-i ber-geşte-hâle şeş-der-i idbârda

Baht-ı zâr-ı hîle-bâzı bir düşeş göstermesin

Olmasın gîsûda pîç ü tâb-ı gamdan kîne-cû

Mâr-ı sermâ-dîdeye Tanrı güneş göstermesin

ŞEHRÎ-İ DÎGER

Bunların da nâm-ı ser-âmedleri Mehmed’dir. Şehenşâh-ı şuhûr u büldân olan

Kostantıniyye şehrinden nümâyân olmuşlardır. Zümre-i küttâb-ı vâlâ-cenâb miyânesinde zât-ı

ma‘ârif-medârları kemâl-i dâniş ile pür-iştihâr idi. Yegâne-i selâtîn-i güzîn ve ‘umde-i

havâkîn-i bihterîn sultânü’l-berreyn ve hakanü’l-bahreyn pâdişâh-ı kerem-mu’tâd hâmî-i

bilâd şevketli mehâbetli pâdişâh-ı İslâm halleda’llâhu mülkehû ilâ yevmi’l-kıyâm

hazretlerinin zamân-ı sa’âdetlerinde şıkk-ı evvel defterdârı olan Dâmâd Mehmed Paşa’nın

Page 41: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

mektûbculugu hidmetinde olup hüner ü ma‘rifet ile cihâna şöhret vermişler idi. ‘Asrımızın

şu‘arâsından nâzik-tabî‘at şehrî-hareket bir şâ‘ir-i pâkîze-güftârdır. Bu eş‘âr cümle-i

âsârlarındandır.

Beyt

Demeniz ta’n edip ‘âşık kad-i vâlâ ister

Kişinin kendüsüne hidmeti bâlâ ister

Çekemez halvete esmâ ile sûfî yâri

Anı teshîre hemân vüs’at-i dünyâ ister

Ve lehû

Halka-i dûd-ı kebûd-ı âhımız dâm eyleriz

Göklere çıksa o kebg-i vahşiyi râm eyleriz

Ve lehû

O hilâl-i neve ‘ayb etme nigâh etdigime

Herkesin matmahıdır re’s-i şuhûr-ı tâze

Ve lehû

Sadme-i ibrâm ile galtân olurdu gûy-ı nâz

Düşse hâli vakte lü’bet-bâz-ı çevgân-ı niyâz

Bin yüz yigirmi yedi târîhinde Venedik keferesinden Mora cezîresinin kılâ’ u

husûnunun feth u teshîri müyesser oldukda mütercem-i mezkûr Anabolu fethine bu târîhi

demişdi.

Târîh

‘Aceb mi düşse yek-tâ Şehriyâ bu mısra‘-ı târîh

Ebu’l-feth oldu aldı Anabolu’yu ‘Alî Paşa

ŞUHÛDÎ

Nâm-ı ser-âmedleri Mehmed’dir. Medîne-i Kostantıniyye’de vâkı’ kutbü’l-’ârifîn

zahrü’l-vâsılîn Emîr Buhârî ‘aleyhi rahmetü’l-bârî Camî’-i şerîfinde ‘asrımızda hatîb idiler.

Fenn-i mûsikîde zamânında mâhir ve mevlid-hˇân-ı nâzik-nefes bir zât-ı fâhir idi. Erbâb-ı

ma‘ârifden hoş-nüvîs ve kemân-keş oldugundan mâ-’adâ sûfiyâne eş‘ârı ve şeyhâne güftârı

Page 42: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

var idi. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

İlâhî

Tâlib-i Mevlâ olan kul kendini pinhân eder

Halvet eyler yine dilde ‘âlemi seyrân eder

Kâ’im ol dîvân-ı Hak’da dâ’imâ kullukda ol

Müşkilâtın her umûrunda Hudâ âsân eder

ŞÛRÎ

Dergâh-ı ‘âlî yeniçeri çavuşlarından Hasan Aga demekle şöhret-şi’âr Âmidiyyü’l-asl

bir merd-i suhan-iktidâr idi. Merhûm u magfûr el-vâsılu ilâ rahmeti Rabbihi’l-gafûr Sultân

Mustafâ Han-ı Sânî hazretlerinin ‘asr-ı şerîflerinde intikâl eyledi. Bu güftâr cümle-i

âsârındandır.

Beyt

Ne tâb-ı mihr-i ‘âlem-sûz-ı dil-berde eser kalmış

Ne câm-ı hâtır-ı ‘uşşâkda bir katre ter kalmış

Şarâbın zâ’il olmuş neşve-i hayret-dih-i şevki

Mey-âşâma humâr-ı gamla Şûrî derd-i ser kalmış

ŞEVKÎ

Medîne-i Burusa’dan şöhret-şi’âr olup beyne’l-akrân Çömez-zâde Mehmed Efendi

demekle pür-iştihâr idiler. Âsâr-ı kalemi vefîr ma‘ârif ü ma’lûmâtı kesîr zâtı dilîr şöhreti

hakîr bir zât-ı hoş-ta’bîrdir. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt

Zerreler gibi yolunda gerçi olduk pây-mâl

Degmedik ey mihr-i enver bûse-i dâmânına

‘Âşık-ı üftâdene ey dil-ber-i ‘âlî-cenâb

Dâ’imâ cevr eylemek düşmez ‘ulüvv-i şânına

ŞEYHÎ

Page 43: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Ol fâzıl-ı vi’â’ü’l-esrârın ve ol mahdûm-ı hadîdü’z-zihn-i pâk- güftârın nâm-ı ser-

âmedleri Şeyh Mehmed olmagla mahlas-ı merkûmu ihtiyâr ve beyne’l-’ulemâ La’lî-zâdelikle

şöhret-şi’âr olmuşlardır. Kogacı Dede imtihânında ‘allâme-i zamân ve ser-tâc-ı fuhûl-i ‘asr-ı

sâbık olan Minkârî-zâde Yahyâ Efendi merhûmdan müderris olup mu’tâd üzre kat’-ı

kıdemât-ı tarîk-i ‘aliyye ederek Mekke-i mükerreme kâzîsı ba’dehû İstanbul ba’dehû Anatolu

kâzî-’askeri olup ba’dehû Kıbrıs cezîresine nefy olunup ol cezîrede sâkin iken sene bin yüz

on sekiz târîhinde vefât eylemişlerdir. Mahâdîm-i şehr-i İstanbul’dan olmagla anlara mahsûs

olan ma‘ârifden de hisse-yâb olup ahyânen şi‘r ile âzmâyiş-i tab‘ ederlerdi. Bu güftâr cümle-i

âsârlarındandır ki bu mecelle-i celîleye Refdî mahlası ile harf-i râ-i mühmelede rûz-nâmçe-i

hâli keşîde-i silk-i sutûr olan Kerîm-zâde‘nin pederleri Sâmi’î ‘Abdü’l-kerîm Efendi bin

toksan altı târîhinde intikâl eylediklerinde mezbûrun vefâtına bu târîhi eylemişlerdir.

Târîh berây-ı vefât-ı ‘Abdü’l-kerîm Efendi

Ol fâzıl-ı yegâne pesendîde-i enâm

‘Âcizter idi vasf-ı kemâlinde hâs u ‘âm

‘Azm-i sarây-ı âhiret etdikde târîhi

‘Abdü’l-kerîm Efendi’ye firdevs ola makâm

ŞEYHÎ-İ DÎGER

Nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri Şeyh Mehmed olmagla mahlas-ı merkûmu ihtiyâr ve

beyne’l-ehâlî bu lakabla şöhret-şi’âr olmuşlardır. Bu cerîdeye Feyzî mahlası ile harf-i fâ’da

çekîde-i kilkimiz olan Sîm-keş Şeyh Hasan Efendi-nâm ‘azîzin ferzend-i ercümendi olup bin

yetmiş sekiz Receb-i şerîfi evâhirinde sahn-ı sarây-ı vücûda vürûd eyleyip toksan altı

Cumâdâ-yı âhiresinde Ebû Sa’îd-zâde Feyzu’llâh Efendi’nin def’a-i sâniye Anatolu kazî-

’askerliginde tezkirecilik teşrîfinden mülâzım ve kırk akça medreseden münfasıl

olduklarından sonra bin yüz iki Saferinde vâlid-i mâcidleri dâr-ı bekâya rıhlet edip bunlar

vâlidlerinin yerine medîne-i Kostantıniyye’de Edirnekapusu hâricinde vâkı’ Emîr Buhârî

‘aleyhi rahmetü’l-bârî Zâviye-i şerîfesinde seccâde-nişîn-i meşîhat olmuşlardır. Ol gûşe-i

Page 44: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

vahdetde ihtiyâr-ı ‘uzlet edip bu mecelle-i celîlemizin esnâ-i tahrîrine gelince ol buk’ada leyl

ü nehâr ders ü şuglü ile evkât-güzâr olmagla pâk-tabî‘at pür-sükûnet halûk u edîb lebîb ü erîb

bir şeyh-i güzîde idi. ‘Atâyî merhûmun zeylini bin kırk iki târîhinden bin yüz otuz senesi

âhirine gelince zeyl edip bir târîh-i latîf edip nâzik bir esere muvaffak olmuşlardır. Bu

mecelle-i celîleyi esnâ-yı tahrîrimizde eserlerinden katı çok intifâ’ olunup ekser sıhhatine

‘azm ü cezmimiz olmagla târîh-i vefeyâtı iktizâ eyleyen kimesnelerin tercemesin esnâ-yı

tahrîrde iştibâh etdikde enfâs-ı tayyibe-i şeyh ile istimdâd ve eser-i pâkine nazar eyleyip

sâhife-i bâlde mezkûr olan şübheleri dâ’ire-i derûndan ib’âd ederdik. Selîkası târîh semtine

düşmekle her şey’in sıhhatin bilmede ‘azîm ihtimâm ve defâtir-i kadîme-i sultâniyyelere ve

şeyhü’l-islâm defterlerine dest-resîde olmagla emr-i tevârîhde sa’y-ı tâm ve hidmet-i mâlâ-

kelâm edip belki umûrdan ba’zı emrin geregi gibi sıhhatine vukûf-ı tâmm içün ihtiyâr-ı

meşakk-ı sefer ve it’âb-ı vücûd edip terk-i huzûr etmekle elbette emr-i mühimmin sıhhatine

zafer bulup eser-i mezkûrun iki cildini tamâm ve bundan sonra dahı makdûru mertebesine

şedd-i nitâk-ı ihtimâm eylemişlerdi. Egerçi târîh-i vefeyât tertîb ü tahrîr etmek.

Li münşi’ihî

Vefeyât emrini tahrîr ile târîh etmek

Mâteme ‘âlem-i ma‘nâda tarakkub gibidir

mazmûnunca bir mu’teber kâr degildir fe-ammâ yine halka fâ’ide-i etvâr-ı selefden

hâlî olmadıgına binâ’en lâ-be’sdir. Husûsâ garaza mübtenî olmaya ve ‘azîm hâtır-mândelik

hasebi ile zamân-ı sıhhatinde mevsûf oldugu evsâfdan ziyâde vasf-ı zemîm ile yâd olmaya

belki vâkı’ ve nefsü’l-emri beyân ola ve oldukça tatvîlden ihtirâz edip merâmı muktezâ-yı

nakl ü ta’bîr kadar edâ ile sebk oluna öyle olan târîh hak bu ki i’tinâya sâlih ve taraf-ı sıdkı

her ne kadar râcih ise o kadar i‘tibâra sezâ vü şâyeste olur. Şeyh-i mütercemü’z-zikr dahı

târik-i dünyâ ve kimesneden bir matlûb-ı küllî vü cüz’î recâsında olmayıp mücerred vefeyât-ı

a’yânı etmemişler ve ‘Atâyî merhûmun kaldıgı yerden murâd üzre irtikâb-ı zahmet eyleyip

keşîde-i silk-i sutûr kılmamışlar ma‘nâsına sebt ü tahrîr eyleyip erbâb-ı dünyâ ve ehl-i tarîk-ı

zâhirî gibi kimesneye hased-i zâhirîsi olmadıgından me’mûl olan oldur ki enderûn-ı te’lîfinde

lühûm-ı ‘ulemâ-i kirâmı şemm ü eklden zebân-ı kalemi müberrâ ve evzâr-ı ümerâ-i ülü’l-

ihtirâmı tahammülden edhem-i hâmesi mu’arrâ ola. Zîrâ sûret-i zâhirde sîmâ-yı maznûnü’s-

salâhı âb-ı vuzû-ı ittikâ ile tathîr olunmuş bir şeyh-i pâk-dil rûşen-zamîrdir ve bu vâdî-i

sa’bü’l-menâlde hâ’iz-i kasabü’s-sebak-ı emsâl olduklarından mâ-’adâ şi‘r tarafı dahı bi’l-irs

kendülere intikâl eyleyen ashâb-ı makâldendir. Kudemâ reftârı üzre nâzik eş‘ârı ve hayli hoş

güftârı vardır. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Page 45: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Beyt

Eserse gülşen-i sebz-i dile nesîm-i ümîd

Hayât-ı tâze verir câ-be-câ şemîm-i ümîd

Döner piyâle-sıfat hidmetinde sâkî-i hûş

Olursa bezm-i gam-ı yârda nedîm-i ümîd

Erer tecelli-i maksûda Şeyhiyâ bir gün

Gelirse Tûr-ı niyâza eger kelîm-i ümîd

ŞEYHÎ-İ DÎGER

Nâm-ı ser-âmedi Mehmed’dir. Medîne-i Burusa’dan karîn-i iştihâr olmuşlardır.

Medîne-i merkûmeden Sâlih Dede-nâm pîr-i dilîrin ferzendi olup ol diyârda Yeşil ‘İmâret

meşîhati ile ser-efrâz olmuşlar idi. Bu güftâr ki elsine-i nâsda metlüvv ü makrûdur, ol

zâtındır.

Beyt

Ayaklar oldu dâ’im hâtır-ı ‘uşşâkı gam şimdi

Hazefveş pây-mâl ü münkesirdir câm-ı Cem şimdi

Ganî hemyânını çözmez fakîre feth-i bâb olmaz

Dirîgâ baglanıpdır Şeyhiyâ bâb-i kerem şimdi

ŞEYHÎ-İ DÎGER

Bunların dahı nâmı Mehmed’dir. Kasaba-i Urla’da me’zûn-ı bi’l-iftâ olan Mahmûd

Efendi-nâm müftî-i müte’ayyinü’z-zâtın ferzend-i sütûde-sıfâtı olup Anatolu Kaleminde kâzî

bir ehl-i ‘irfân ve zümre-i suhan-şinâsândan bir merd-i dakîka-dândır. Bin yüz otuz üç

târîhinde ebu’l-hayrât ve’l-hasenât olan sadr-ı a’zam vezîr-i ekrem sa’âdetli semâhatli

İbrâhîm Paşa hazretleri Kostantıniyye’de Bogaziçi’nde vâkı’ Çubuklu-nâm mahalde bir

çemen-suffe ve bir çeşme binâ buyurduklarında mütercem-i mezkûrü’z-zikr bu târîh-i âb-ı

hayâtâsâ ile tebrîk-i hayr-ı cedîd-i hazret-i paşa-yı bî-hem-tâ etmişler idi kim hâlâ o

çeşme-i zîbânın bâlâsında keşîde olmuşdur. Gayrı ebyâtına dest-resîde olunmadıgından

Page 46: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

yalnız mısra‘-ı târîhini ketb ü tahrîr ve dÎbG¼« v*� ‰bÔ …dDI¼«Ë 20 kâ’idesiyle

‘amel yalnız anınla iktifâ olunup tastîr olundu. Ol mısra‘-ı ber-ceste-târîh budur.

Târîh:

Safâ ile su iç gel ‘ayn-ı İbrâhîm Paşadan

ŞÎR21

Sâdât-ı vâcibü’l-ihtirâmdan Mehmed-nâm bir mîr-i kelâm olup mîşezâr-ı ma‘ârifden

meydân-ı mahabbete zuhûr-yâfte olmuş pârs gönüllü bir şâ‘ir ve Dîvân-ı Hümâyûn

kâtiblerinden suhana kâdir bir merd-i celîlü’l-me’âsirdir. Sene bin yüz beş târîhinde sahrâ-yı

fenâdan kemîngâh-ı bekâya irtihâl eyledi. Bu güftâr-ı (behîme)22 -şi’âr cümle-i âsârındandır.

Beyt

Şu’le-i hüsnüne karşu sanki bir pervâneyim

Etmeyip sabrı anınçün nâra düşdü gönlümüz

ŞEYDÂ

Tarîk-ı Nakşibendiyye fukarâsından Buhârâ şehrinden gelme Şeydâ-nâm bir dervîş-i

dil-rîş-i nâzik-kelâm olup nâmı gibi bî-sabr u karâr bir şeydâ-yı rûzgâr oldugundan seyâhatle

diyâr-ı Rûm’a gelip bir zamân Kostantıniyye’de bir vâfir zamân da pîşgâh-ı Kostantıniyye’de

olan Üsküdar’da karâr ihtiyâr etmişdi. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt-i Fârisî 23 bM½ u�×�2 U¦ HMš� ˆ«d£U– —œ bM½ Ë“—« »Ëd� Ë Ÿu*¹ d½« ÊËœd½

Ve lehû Türkî

Çözdükçe her gece o sanem zülfü bâgını

Bâd-ı sabâ mu’attar eder cân dimâgını

Harfü’s-sâdi’l-mühmele

Harf-i sâd’ın edip erbâbını yek-ser tahrîr

20 El-katreatü tedüllü ‘ale'l-gadîri: Bir damla, göle delalet eder. 21 20, , 103 ve M'de Şîrî. 22 Parantez içindeki kısım 240'de boş bırakılmış, 20, 0, , 142, 13 ve M'de behime; 121 ve 202'de ise kelime "ma‘rifet"tir. 23 Gerdûn eger tulû’u gurûb ârzû koned / Der-şâh-râh-ı sîne-i mâ cüst (ü) cû koned: Felek, doğmayı ve batmayı arzu ediyorsa bunun sebebi, benim sineme giden yolu aramasıdır.

Page 47: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Eyledik cümlesini yerli yerinde tastîr

Vefk-ı dil-hˇâh üzere anlara etdik hidmet

Komadık lâzıme-i vasfa mugâyir ta’bîr

ŞEYHÜ’L-İSLÂM SÂDIK EFENDİ

Hulâsa-i hânedân-ı ‘ilm ü kerem vikâye-i ahvâl-i ümem müftî-i devrân ’allâme-i cihân

sûret-i cevher-i cân-ı zamân ma’nî-i lafz-ı râhat-ı ‘âlemiyân sadrü’ş-şerî’ati’l-garrâ mesned-i

me’âlî-fermâ-yı ihtivâ Mülteka’l-Ebhur-i kabûl ü redd-i cevâb hızâne-i cevâhir-i fazl u âdâb

olan mefhar-i emâsil-i Rûm bülbül-i gülistân-ı ‘ulûm tûtî-i şekkeristân-ı mensûr u manzûm

mahdûm-ı sa’âdet-mersûm âlü’s-sadr ve kamerü’l-bedr Mehmed Sâdık Efendi merhûmdur ki

sadrü’s-sudûri’l-’ulemâ ‘umde-i fuzalâ Sadrü’d-dîn-zâde Feyzu’llâh Efendi merhûmun

mahdûm-ı necâbet-mersûmudur. Ol meh-i tâbân-ı sipihr-i fazîlet ve bedr-i münîr-i ufk-ı

mahdûmiyyet sâl-i hicrînin bin kırkıncı Cumâdâ-yı âhiresinin on altıncı gecesi matla’-ı

girîbân-ı câme-i zuhûr-ı ‘âlem-i şuhûdda meşhûd olup ‘ayân ve istifâze-i envâ‘-ı envâr-ı

şems-i ‘irfân içün şeb-tâbe-seher şem’-i sûzân-ı meclis-i fazl u îkân olup mehere-i cihân ve

esâtize-i devrândan Uzun Hasan Efendi ve Kürd İshak Efendi gibi fuzalâ-yı ‘asrdan ‘âlim-i

nihrîrin pür-feyz-i ders ü takrîri olup dûr (u) dırâz istifâde-i ‘ulûm-ı şettâ etmekle mümtâz ve

mecmû‘atü’l-kemâl olan zât-ı melekiyyü’l-hısâli envâ‘-ı ‘ulûmun derece-i rütebin ihrâz

eyleyip cümle-i mahâdîm-i kirâma ‘ilm ü keremle ser-firâz olduklarından sonra bin elli altı

Rebî’ü’l-evvelinde subh-ı sâdık gibi falak-ı sa’d ü sa’âdetden hissedâr-ı iclâl ve merhûm u

magfûr Kara Çelebi-zâde Ebu’l-fazl Mahmûd Efendi’den mülâzım olup kırk akça

medreseden infisâlden sonra sâlik-i meslek-i tarîk-ı sa’âdet-refîk ve nâ’il-i feyz-i kemâl-i

ifâde vü tahkîk olup bin altmış yedi Şa’bânında şeyhü’l-islâm-ı dânâ kerîm-i lâ-düşmen ü

ni’am-âşinâ vücûd-ı bih-bûdı her-kerem-âmâde merhûm u magfûr Bâlî-zâde Efendi’den

ibtidâ-i hâric elli ile Ahmed Kethudâ Medrese-i cedîdesine evvel müderris olup ve bin yetmiş

ikide Kogacı Dede Medresesine hareket ve yetmiş dört Şa’bânında Papasoglu Medresesine

dâhil ve yetmiş altı Muharreminde Şeyhü’l-islâm Hüseyin Efendi Medresesine hareket-i dâhil

ile vâsıl olup ve yetmiş tokuz Rebî’ü’l-evvelinde Hâfız Paşa Medresesine mevsûl ve seksen

Rebî’ü’l-âhirinde Hayrü’d-dîn Paşa Medresesiyle mûsılada tekerrür eylediklerinden sonra

seksen bir Zü’l-hiccesinde Medâris-i Sahn-ı Semândan birine i’tilâ ve seksen üç

Muharreminde Beşiktaş’da vâkı’ Sinân Paşa Medresesine ve seksen beşde Gevher Han

Sultân Medresesine nâ’il olup sürûrların ziyâde ve seksen altı Şa’bânında Hakaniyye-i

Vefâda mihrâb-nişîn-i bezm-i ders ü ifâde olup ol buk’a-i mübârekeden bin seksen tokuz

Page 48: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Şevvâlinde bi’l-fi’l Dârü’l-hadîs-i Süleymâniyye ile tekmîl-i medâris-i ‘ulûm ve istikmâl-i

tarîk-ı rüsûm buyurduklarından sonra toksan bir Rebî’ü’l-âhirinde Halebü’ş-şehbâ kâzısı

olup sene-i kâmile zabtdan sonra ma’zûl ve toksan altı Recebinde hasretü’l-mevâlî olan mısr-

ı Kâhire mevleviyyeti ile nâ’il-i me’mûl ba’de’l-’azl toksan tokuz Şevvâlinde Edirne

pâyesiyle Gemlik ve Bayındır kazâları arpalık olup bin yüz Recebinde tekrâr Mekke-i

mükerreme pâyesiyle sâniyen mısr-ı Kâhire kâzısı olup yüz iki Zü’l-ka’desinde ma’zûl yüz

üç Ramazânında İstanbul pâyesiyle Gümülcine ve Uzuncaova Hâsköy kazâları arpalık

verilip yüz dört Şa’bânında Anatolu kâzî-’askerligi ile dârü’n-nasri ve’l-meymene Edirne’ye

taraf-ı Devlet-i ‘Aliyyeye da’vet yüz beş Şevvâli âhiri Rûmeli sadâretine nakl olunup birkaç

günden sonra sene-i merkûme Zü’l-ka’desinde mercî’-i cemî’-i ‘ulemâ olan sadr-ı ‘âlî-

makâm-ı fetvâya nakl olunup Karasu Yenicesi ve Gümülcine ve Uzuncaova Hâsköyü

arpalıkların ihtiyâr buyurdular. Ba’dehû yüz altı Saferinde Karasu Yenicesi’ni Tatarbazarı

arpalıgına tebdîl buyurdular. Sene-i mezkûre Şa’bânında ma’zûl olup Beşiktaş kurbünde

Tolmabâgçe’de olan menzillerine nüzûl buyurdular. Ol esnâda arpalıkları Midilli ve Kuşadası

ve Menemen kazâlarına tebdîl olundu. Ba’dehû pâdişâh-ı heft-iklîm halîfe-i ‘âdil ü kerîm

sultân-ı velî-rütbe pâdişâh-ı ‘âlî-mertebe melik-i vâcibü’l- a’zâm şevketli mehâbetli

efendimiz Sultân Ahmed-i Sâlis halleda’llâhu saltanatahû ilâ yevmi’l-kıyâm hazretlerinin

zamân-ı sa’âdetlerinde bin yüz on sekiz Şevvâlinde Paşmakçı-zâde es-Seyyid’Alî Efendi’nin

def’a-i ûlâsının zeylinde yerlerine sâniyen şeyhü’l-islâm ve müfti’l-enâm olup Magnisa

kazâsını kendülere arpalık ihtiyar buyurdular. Sene bin yüz on tokuz Zü’l-ka’desinde ma’zûl

olup yine ke’l-evvel Beşiktaş’da olan sa’âdet-hânelerinde sâkin oldular. Yüz yigirmi bir

Recebinde arpalıkları Kayseriyye kazâsına tebdîl olunup bu hâl üzre sübha-şumâr-ı eyyâm u

leyâl iken sene-i mezbûre Ramazânının yedinci ehad günü intikâl eylediler. Sâhil-i bahr

Fındıklı’da vâkı’ câmî’-i şerîfin cânib-i yemnâsında medfûndur. Hakkâ ki ol mahdûm-ı

sa’âdet-mersûm merdüm-i ahdâk-ı a’yân-ı ‘ulemâ-i Rûm olup melek-haslet pür-fazîlet

eshıyâdan ezkiyâdan velî rütbesinde bir zât-ı memdûhü’s-sıfât idi. Hâlet-i nasbında ahz u

i’tâsında be-her-hâl ba’zı emsâl-i tekdîr olunmamak emr-i muhâl olan mansıb-ı fetvâda

zamân-ı şerîflerinde bir ferd rû-gerdân-ı perîşân-zamîr ve bi’z-zât kendülerden kimesne dil-

gîr olmamışdır. Erbâb-ı tarîkdan herkes bi-kadri’l-hises devletlerinden hissedâr olup bu ‘abd-i

râkımü’l-hurûf ibtidâ’-i dâhil ile medîne-i Ebî Eyyûb-i Ensârî’de Siyâvuş Paşa müderrisi

iken pederimizin hâtırına ri’âyet ve bu dâ’î-i hâlisü’l-bâllerini himâyet buyurup Mu’îd

Ahmed Efendi Medresesi altmışlı rütbesinde mûsıla-i sahna tenzîl edip bu fakîre ihsân

buyurmagla kadrimiz beyne’l-akrân terfî’ buyurmuşlar idi. Ol pîr-i melek-hasletin zamân-ı

şerîflerinde bu gûne mükerrem olmuşduk. Cenâb-ı Rabb-i gafûr kabr-i şerîfin pür-nûr

Page 49: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

eyleyip cennet ü cemâliyle mesrûr eyleye. Nâ-yâb bir vücûd-ı mükerrem ve bî-nazîr bir

mahdûm-ı muhterem idi. Zât-ı vâlâ-kadrleri mecmû‘a-i fezâ’il ü kemâl oldugundan gayrı

elsine-i selâsede eş‘âr-ı belâgat-nisârı var idi ki âb-ı hayât-misal idi. Ancak sonralarında bi’l-

külliye terk etmekle ebyâtı tarafı ma’hûd ve ma’rûf u meşhûd degil idi. Bu birkaç beyt-i

belâgat-şi’âr ol sadr-ı kerem-güsterin evâyil-i hâlinde terâne-senc-i bezm-i güftâr oldukları

âsârdandır.

Beyt

Dâne saçar gözlerim yaşıyla gâhî demlenir

Tâ’ir-i bahr-i muhît-i a’zam anda yemlenir

Ka’be-i kûyunda dildârın dem-â-dem Sâdıkâ

Gözlerim yaşın temâşa eyle kim zemzemlenir

Ve lehû

‘Aceb mi hâlimi teshîr ederse hâtem-i la’lin

Süleymân’ım nigîninde yazılmış ism-i a’zamdır

SÂHİB ÇELEBİ

Nâm-ı zâtı ser-âmed ashâb-ı ma‘ârifden sâhib-i haysiyyet ü kemâl bir vücûd-ı şerîf-i

sütûde-hısâldir ki miyâne-i pîr ü cevân-ı erbâb-ı ‘irfânda Pîrî-zâdelik ‘unvânı ile meşhûr-ı

cihândır. Evâ’il-i hâllerinde müsebbiha-i halka-i erbâb-ı ma‘ârif-i zât-ı ‘ârifleri cümleye

takdîm olunup ikrâm olunmaga şâyeste-i tevkîr ü ihtirâm oldugundan kadr-âşinâ-yı erbâb-ı

kemâl olan vezîr-i melek-hısâl merhûm u magfûr ed-dâricü ilâ rahmeti Rabbihi’l-gafûr vezîr-

i rûşen-zamîr âsaf-ı Felâtûn-tedbîr kayın atamız Râmî Mehmed Paşa hazretlerine imâm olup

bin yüz on üç Saferü’l-hayrında şeyhü’l-islâm müfti’l-enâm es-Seyyid Feyzu’llâh Efendi’den

ibtidâ-i hâric elli ile ‘Âlîcân Medresesine müderris olup ba’dehû hareket-i hâric ile Dârü’l-

hadîs-i İbrâhîm Aga Medresesine ba’dehû bin yüz yigirmi târîhinde Şeyhü’l-islâm Ebe-zâde

‘Abdu’llâh Efendi’den dâhil ile Halîl Paşa Medresesine vâsıl ve bin yüz yigirmi üç târîhinde

es-Seyyid ‘Alî Efendi’den hareket-i dâhil ile Abdu’llâh Aga Medresesine nâ’il olup bin yüz

yigirmi dört târîhinde yine Ebe-zâde Efendi’den mûsıla-i Sahn ile Hâfız Paşa ile tecdîd-i

merâm ve ol medreseden birkaç ay sonra Koca Mustafâ Paşa Medresesiyle mûsılada tekerrür

eylediklerinden sonra bin yüz yigirmi yedi Muharremi târîhinde vâlidimiz Mîrzâ Mustafâ

Efendi’den (vâsıl-ı sahn-ı kâm ve bin yüz yigirmi yedi Şevvâli târîhinde ‘Abdu’r-rahîm

Page 50: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Efendi’den)24 ibtidâ-i altmışlı ile Haydar Paşa Medresesine kıyâm ve andan dahı hareket-i

altmışlı ile Top-hâne’de Kılıç ‘Alî Paşa Medresesine menkûl ve bin yüz otuz bir târîhinde

fazîletli ‘Abdu’llâh Efendi’den mûsıla-i Süleymâniyye ile Kalender-hâne Medresesine olup

esnâ-yı tahrîr-i tezkiremizde yine şeyhü’l-islâm müfti’l-enâm fuzalâ-yı kirâmın bülendi

fazîletli Yenişehirli ‘Abdu’llâh Efendi hazretlerinden hâmis-i Süleymâniyye ile hasretü’l-

müderrisîn olan Şeh-zâde Medrese-i celîlesinde vaz’-ı seccâde ve ol buk’a-i mübârekede

encümen-efrûz-ı bezmgâh-ı ifâde olmakda idiler. Nice zamân müfettiş-i hazret-i şeyhü’l-

islâm ve nice müddet medîne-i Kostantıniyye’de Mahkeme-i Mahmûd Paşada niyâbetde

oldukdan sonra ehl-i ‘ilm olan erbâb-ı kemâlin bülendi ‘İlmî Ahmed Efendi yerine

Haremeynü’ş-şerîfeyn müfettişi olup esnâ-yı tastîr-i hurûfda ol şerefle dahı müteşerrif idiler.

Hakkâ ki sâhib-kemâl melek-hısâl elsine-i selâsede murâd üzre güftâra kâdir bir vücûd-ı

şerîf-i celîlü’l- me’âsirdir.25 Bu güftâr-ı dil-ârâ ol şa’ir-i sencîde-tab‘ın âsâr-ı zîbâlarındandır.

Gazel

Bir gün sehâb-ı feyz-i Hudâ reşha-bâr olur

Her dâg-ı sîne bir gül-i ‘âlî-bahâr olur

Kalmaz zemîn-i dilde gubâr-ı keder gider

Feyz-i nesîm-i lutf-ı Hudâ âşikâr olur

Bahtın ne denlü olsa siyâh olma muztarib

Âhir sevâd-ı bâsıra-i i‘tibâr olur

Künc-i belâda ser-be-girîbân-ı sabr olan

Gerden-firâz-ı ‘âtıfet-i Kirdigâr olur

Sâhib-’adûların dahı bu rûzgârda

Evrâk-ı ‘ayşı bir gün olur târ-mâr olur

Ve lehû

Fevvâre-i çeşm-i terimin âb-ı revânı

Akdıkça olur Kûh-ken’in şâd-revânı

Bir câm ile ‘aklın suvarıp pîr-i harâbât

Ter-dâmen-i ‘aşk eylese zühhâd-ı zamânı

24 Parantez içindeki kısım 240'de 13b'nin kenarındadır. 25 M'de "Mukaddime-i İbni Haldun'un iki cildini terceme etmişdir." dipnotu var.

Page 51: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Çeksin ne kadar saht ise de çille-i cevri

Bir kere çeken sîneye ol kaşı kemânı

Ser-dest-i gam-ı hicr ile ol âfet-i devrân

Çâk eyledi dâmân u girîbân-ı amânı

SÂHİB-İ DÎGER

Ol merd-i cemîlin nâm-ı nâmîleri İsmâ’îl olup maskat-ı re’sleri olan şehr-i Burusa’da

Hâcî Mehmed Aga-zâde demekle şöhret-şi’âr bir merd-i ma‘ârif-iktidâr idi. Evâhir-i hâlinde

terk-i dünyâ ve kat’-ı ‘alâka-i mâ-sivâ eyleyip tarîk-i Mevleviyye’den ahz-ı yed-i inâbet birle

terk-i cübbe vü destâr ve bir hırka vü külâha kanâ’at eyleyip sûy-ı dil-cûy-ı hakîkate bu

incizâb-ı küllî endâhte-i ‘alâka-i cüz’iyyât etmekle matlûb-ı rûhâniyyetin cüst (ü) cû içün

‘âlemi seyâhat tarîki ile geşt ü güzâr etdikden sonra pîşgâh-ı Kostantıniyye’de olan

Üsküdar’da karâr etmiş idi. Nâzik-tabî‘at bir merd-i pür-ma‘rifet idi. Bu güftâr cümle-i

âsârındandır.

Beyt

Ruh-ı hoy-kerdesinde hâller ol âfetin gûyâ

O hindû peççelerdir ki şinâh-ı rûy-ı âb eyler

Ve lehû

Receb nâmında bir şehrî cevâna mübtelâ oldum

O meh-mâhiyyetin şa’bânıyım ardından ayrılmam

Ve lehû

Nükhet mi verir zerre kadar zülf-i dü-tâlar

Bîhûde hevâ yere yeler bâd-ı sabâlar

Dâ’im o bütün Ka’be-i kûyun gözedirler

Bildim katı âhen-dil imiş kıble-nümâlar

Fikr-i deheninle rehimiz sûy-ı ‘ademdir

Yâhû seni şimden gerü ey şûh du‘âlar

Ancak sana mahsûsdur ey sâhib-i hoş-dem

Bir tâze-zebânsın hele bu hüsn-i edâlar

Page 52: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Ve lehû

O şûhun tâb-ı mülden ruhları oldukça hoy-kerde

Gören der katre katre jâledir berg-i gül-i terde

SÂ’İD

Ol mahdûm-ı ‘âlî-câhın nâm-ı nâmîleri ‘Abdu’llâh olup ‘ulemâ-i kirâmdan tarîk-i

‘aliyyede Burusa’dan ma’zûlen ‘âzim-i dâr-ı bekâ olan Malatiyyeli Mustafâ Efendi’nin büyük

mahdûmları ve bu mecelle-i celîle-i ‘irfânda harf-i râ-i mühmelede rûz-nâmçe-i hâlleri

keşîde-i silk-i tahrîr olunan erbâb-ı ma‘ârifin bülendi Mehmed Râşid Efendi’nin

birâderleridir. Ol mahdûm-ı necâbet-mersûm enâlehu’llâhu te’âlâ ilâ mâ-yerûm sene bin yüz

dört târîhinde meşâyih-i İslâmiyyenin bülendi Ebû Sa’îd-zâde Feyzu’llâh Efendi’den

müstakillen mülâzım ve tarîk-i tedrîse ‘âzim olup ba’dehû bin yüz on dört Muharreminde es-

Seyyid Feyzu’llâh Efendi’den ibtidâ-i hâric elli ile Molla Şeref Medresesine ve yüz on yedi

Ramazânında Paşmakçı-zâde es-Seyyid ‘Alî Efendi merhûmdan hareket-i hâric ile Hüsrev

Paşa Medresesine ve bin yüz on tokuz Saferinde Ebe-zâde ‘Abdu’llâh Efendi merhûmdan

ibtidâ-i dâhil ile Yûsuf Paşa Medresesine ve bin yüz yigirmi iki Zü’l-hiccesinde yine

Paşmakçı-zâde es-Seyyid ‘Alî Efendi merhûmdan hareket-i dâhil ile Ahmed Çavuş

Medresesine yüz yigirmi altı Zü’l-ka’desinde Mahmûd Efendi’den mûsıla-i Sahn ile Mollâ

Gürânî Medresesine ve bin yüz yigirmi sekiz Rebî’inde ‘Abdu’r-rahîm Efendi’den Sahn-ı

Semândan birine ve bin yüz yigirmi tokuzda fazîletli Ebû İshak İsmâ’îl Efendi hazretlerinden

ibtidâ-i altmışlı ile Hadîce Sultân Medresesine ve bin yüz otuz Şevvâlinde şeyhü’l-islâm ve

müfti’l-enâm fazîletli ‘inâyetli Yenişehirli ‘Abdu’llâh Efendi hazretlerinden Hânkâh

Medresesine hareket ve bin yüz otuz üç Şa’bânında yine müşârün ileyh hazretlerinden

mûsıla-i Süleymâniyye ile ‘Alî Paşa-yı ‘Atîk Medresesine oldukdan sonra esnâ-yı tahrîr-i

tezkiremizde kendi talebleriyle Bagdâd-ı behişt-âbâd kâzîsı olmuşlar idi. Pâk-tıynet nâzik-

tabî‘at bir mahdûm-ı pür-ma‘rifetdir. Bu güftâr cümle-i âsârlarındandır26.

SUBHÎ

Nâm-ı ser-âmedleri Ahmed’dir. Ol eşi’’a-pâş-ı sâha-i ‘avârif-i zât-ı pür-ma‘ârifin

26 Nüshalarda boş bırakılmış, metin yok.

Page 53: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

hurşîd-i vücûd-ı bih-bûdları ufk-ı sabîhu’l-cemâl şehr-i İstanbul’dan bedîd ve bundan akdem

intikâl-ı sâha-i ‘adn-i sad-ni’am eyleyen Hezâr-pâre Ahmed Paşa merhûmun kerîmesinin

hafîdi olup bu köhne-takvîm-i hezâr-etvâr olan rûzgâr nice zamân şehr-emînî rûz-nâmçeligi

hidmetinde evkât-güzâr olup Devlet-i ‘Aliyyede kendülere ba’zı menâsıb teveccüh etdikçe

maraz-ı nikrîse ibtilâları ‘arsageh-i ta’ab u meşakkate vusûle mâni’-i pâ-nihâden-i kabûl

olmagla pây-ı ‘uzleti dâmen-i kanâ’atle pûşîde eyleyip her şeyden ferâgat etmişlerdi. Şi’r ü

inşâsı ma’mûr ve hatt-ı nezâketle meşhûr ekser evkâtı kırâ’at-ı tefsîr ü hadîs ile güzerân eder

bir vücûd-ı şerîf-i fâyıku’l-akrân idi. Bin yüz bir senesinde sadrü’ş-şühedâ Köprülü-zâde

Mustafâ Paşa, merhûm ile ülfet-i dîrîneleri olmagla taraf-ı Edirne’ye da’vet eyleyip anlar

dahı ber-vech-i fermûde taraf-ı şerîflerine rû-be-râh olup ol beldede ikâmet üzre iken bi-

emri’llâhi te’âlâ sene-i mezbûrede mahmiyye-i merkûmede intikâl eyleyip Kıyık Câmî’-i

şerîfinin hazîresine defn olundular. Ol esnâda intikâllerine erbâb-ı kemâlden katı çok

kimesneler mersiyye-hˇân ve târîh-gûyân olmuşlardır. Hattâ bu cerîdede harf-i ‘ayn-ı

mühmelede ‘Abdî mahlası ile keşîde-i silk-i sutûr olan merhûm Himmet Efendi-zâde Şeyh

‘Abdu’llâh Efendi ile uhuvvet mertebesinde ülfetleri olmagla anlar da bu târîhi eylemişler idi.

Târîh

Tâlib-i ‘ilm idi hem gurbetde oldu müntekıl

İki vech ile şehâdet rütbesin verdi Hudâ

Bir haber geldikde fevt içün dedim târîhini

Subhi mihr-i meşhedin envâr-ı vechu’llâh ola

El-hâsıl pâk-tabî‘at pür-ma‘rifet bir vücûd-ı muhterem ve nâzik bir mahdûm-ı

mükerrem idi. Müretteb Dîvân’ı ve miyân-ı şu‘arâda hayli nâm u şânı var idi. Bu keşîde-i

silk-i sutûr kılınan, ol mecmû‘a-i envâr-ı envâ‘-ı kemâlât olan zât-ı ma‘ârif-iktidârın subh-ı

tab‘larından bedîdâr olan eş‘âr-ı tâbdâr-ı mihr-âsârlarındandır.

Beyt

Hâk-i pâyın çeşm-i câna tûtiyâ olsun da gör

Nûr-bahş-i dîde-i ehl-i safâ olsun da gör

Ve lehû

Habâbâsâ degildir âbile etrâf-ı sahbâda

Hirâs-ı fitne-i la’linle sâgar dâg-ber-dildir

Ve lehû

Page 54: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Mehcûr ola sad-merhale âsâr-ı kesâfet

Bir câm ile sâkî dil-i nâ-şâda yolunsun

Ve lehû

Zahm-i dil-berle mübâhât eyleyip rûz-ı kıyâm

Gösterirler küşte-i tîg-i cefâlar birbirin

Ve lehû

Gelir deyü o şeh-i fitne-sâza muntazırız

Hezâr zâr ile biz de niyâza muntazırız

Gelince hatt-ı ruhu el yuduk vefâsından

Ki vakt-i şâm erişdi namâza muntazırız

Ve lehû

Va’d etmiş iken vuslatını ‘ahdine turmaz

Hayretdeyiz ikrâr ile inkâr arasında

Rübâ’î

‘Âsîler içündür kerem-i Rabb-i cevâd

Mahşerde çeker ‘azâbını ehl-i ‘inâd

Olmaz kerem-i lutf-ı Hudâ’dan me’yûs

Ârâyiş-i dûzah olan erbâb-ı fesâd

Kıt’a

İstirâhat bir nefes erbâb-ı tab‘a mümteni’

Sâye-i ‘izzet ‘adîm û mihr-i zillet ber-karâr

Etmede her nev-heves tazyî’-i tohm-i iltimâs

Kiştzâr-ı sâha-i devlet olaldan sengsâr

Bu matla’-ı garrâ dahı mütercem-i bî-hem-tânın bî-nukat olan ebyât-ı dil-ârâsındandır.

Matla’-ı bî-nukat

Dilâ ‘âlemde dildârım hele ehl-i kemâl olsa

Ana kimse hevesdâr olmasa sevmek muhâl olsa

Sâhibü’t-terceme ile ol ‘asrda arpa emîni olan şahs ile bir mikdâr miyânelerinde ba’zı

Page 55: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

mertebe mukâvele güzerân eyleyip p£d•« UL£b0« 27 kelâmından mutazaccır ve mütercem-i

mezkûra dahı merkûmun tarafından ba’zı arpasıyla atı çekişdirmek bi’t-tab‘ mâ’il olan yârân

vâsıtasıyla bir vâfir kelâm-ı nâ-şâyân ilkâ olundugundan hâtır-ı mütercem-i merkûma bi’l-

cümle igbirâr gelip emîn-i mezbûr tarafından vâkı’-ı hâli istihbâr eyledikde tebri’e-i zimmet

eyleyip bi’l-külliye sûret-i inkârda reftâr ile i’tizâr eyledikde der-hâl bu beyti bir varak-pâreye

tahrîr edip taraf-ı emîne irsâl eylemişler idi.

Beyt

Âhirde bir yemîn veririz etsin ihtizâr

Arpa emîni hâsılı göstermesin cevâz

Bu çend ebyât-ı pür-nikât dahı müşârün ileyhin mu’ammeyâtındandır.

Mu’ammâ be-nâm-ı Bekir

‘Âşıkın dâg-ı derûnu olur elbette ‘ayân

Tarf-ı ruhsârında hâlin oldu pey-der-pey nihân

Be-nâm-ı Mühürdâr

Sû-be-sû encümen-i dehri edip geşt ü güzâr

Eyleye bir kapuda bârî nezâketle karâr

Be-nâm-ı Murtazâ

‘Aks-i kaddi eylemez âyîne-i dilde karâr

Ol sebebden halka halka oldu eşk-i katre-bâr

SUBHÎ-İ DÎGER

Nâm-ı ser-âmedleri Ahmed’dir. Fi’l-asl Tekfurtagı ta’bîr olunan Rodoscuk

kasabasından olup müsta’id bir vücûd-ı ma’mûr olup Şeyhü’l-islâm Minkârî-zâde Yahyâ

Efendi’den mülâzım ve kırk akça medreseden ma’zûl oldukdan sonra bin toksan tokuz

târîhinde Debbâg-zâde Mehmed Efendi merhûmdan ibtidâ-i hâric elli ile Ma’lûl-zâde

Medresesine olup yüz bir Şa’bânında yerinde dâhil i‘tibâr olunup yüz altı Muharreminde

hareket ile Papasoglu olup bu hâl üzre güzârende-i leyâlî vü eyyâm iken bin yüz sekiz

Rebî’ü’l-âhirinde medîne-i Kostantıniyye’de sâkin oldugu hânede maktûl bulunmuşdur. Hoş-

tab‘ sedîd-efkâr bir vücûd-ı ma‘ârif-iktidâr idi. Bu güftâr ol şehîd-i mazlûmun cümle-i

27 Ahadühümâ âhirüke: İkisinden birisi senin sonundur.

Page 56: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

âsârındandır.

Beyt

Bir ayag üzre eyleyip hidmet

Bezm-i yâre döner şarâb u kebâb

SIHHATÎ

Nâm-ı şerîfleri ‘Abdü’l-latîf’dir. Maskat-ı re’sleri medîne-i Tokat’dan dârü’l-mülk

Kostantıniyye’ye vâsıl ve Yeniçeri Ocagı tâlib-i ‘ilmî zümresine dâhil olmuş idi. Bin yüz

dört târîhinde nisbet-i sıhhatden kat’-ı ‘alâka-i hâl ve tevâlî-i maraz u şikestegî birle ‘âlem-i

fenâdan intikâl eyledi. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt

Pây-ı yâre düşmege agyârdan nevbet mi var

Sâyesinde nahl-i ümmîdin meger râhat mı var

ŞEYH SADRÎ

Sâdât-ı kesîrü’l-berekâtdan Mehmed-nâm mîr-i kelâm şeyh-i pür-ihtirâm olup

maskat-ı re’sleri olan hıtta-i isti’dâd makarr-ı zühhâd Bagdâd-ı behişt-âbâddan dârü’l-feyzi’l-

celiyye Kostantıniyye-i ‘aliyyeye gelip ol sevâd-ı a’zamda ol ‘asrda merkez-i dâ’ire-i

kutbiyyet Atabek-tarîkat olan şeyh-i hakîkat-tedbîr pîr-i rûşen-zamîr meşâyih-i kirâmın

bülendi Şeyh Mehmed Nazmî Efendi Tekye-i şerîfesine nice zamân hidmet ve ol ‘azîz-i

muhteremden tekmîl-i âdâb-ı tarîkat eylediginden sonra ‘azîz-i mezbûrdan Mihâliç

kasabasında hilâfetle me’mûr olup nice zamân ol mahalde ber-mûceb-i fermûde karâr

etdikden sonra evâhir-i saltanat-ı Sultân Mustafâ Han-ı Sânî’de kendüye müte’allık ba’zı

husûs içün taraf-ı Devlet-i ‘Aliyyeye rû-be-râh ve ol ‘asrda Devlet-i ‘Aliyye Edirne’de olup

şeyh-i merkûm dahı maslahatı tamâm olunca ol beldede ikâmet iktizâ etmekle meks

esnâsında mu’tâd oldugu hidmet ve kendüye va’z u nasîhat tabî‘at-ı sâniye oldugundan ba’zı

cevâmi’ ü mesâcidde kürsîlere çıkıp hasbî va’z u nasîhat ederken kazıyye-i ittifâkıyye bir

cum’a günü nehr-i Tunca kenârında olan Süleymâniyye Câmi‘-i şerîfinde va’z içün hâzır iken

Page 57: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

halîfe-i eyyâm pâdişâh-ı enâm sultânü’bni’s-sultân-ı bî-müdânî Sultân Mustafâ Han-ı Sânî

‘aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrân hazretleri câmi’-i şerîfe gelip edâ-i salât-ı cum’adan sonra

istimâ’-ı va’z içün tarakkub buyurduklarında mütercem-i mezkûr dahı fursatı ganîmet bilip

kendüye mahsûs olan ta’bîr-i dil-pezîr ile pây-endâz-ı talâkat ve icrâ-yı ma‘ârif-i celîle vü

hakîre edip ‘arabâne edâ-yı cân-te’sîr ve nesâyihi müştemil olan ma’ânî-yi bî-nazîrinde

mülûkâne ta’bîr ile edâ-senc-i rişte-i cevâhir-i takrîr ederek şöyle bir te’sîs-i va’z-ı nefîs

eyledi kim zarûrî pâdişâh-ı deryâ-nevâl şeyh-i merkûmun asl u künhünden su’âl buyurup

va’z-ı mevzûnundan tab‘-ı hümâyûnları hazz buyurdugun ol ‘asrda şeyhü’l-islâm olan es-

Seyyid Feyzu’llâh Efendi cânibine ‘icâleten haber irsal ve şeyh-i merkûmu kendüme cum’a

şeyhi eyledim kangı câmi’e gidersem ol câmi’e gelip va’z eylesin deyü bir hatt-ı şerîf îsâl

etmekle mütercem-i mezkûru hazîz-i hâkden evc-i âsmâne terfî’ ve bu şerefle sadr ü

menziletin refî’ buyurup Sultân Mustafâ Han ‘aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrân hazretlerinin

hâtime-i ‘asr-ı şerîflerine degin pâdişâh-ı İslâm kangı câmi’e teşrîf buyururlar ise mütercem-i

mezkûr dahı ol câmi’de hâzır olup hidmet-i va’zda kıyâm eylerdi. Ba’dehû gelip medîne-i

Kostantıniyye’de gûşe-nişîn-i ‘uzlet iken sene bin yüz on sekizde intikâl eyledi. Tab’ı âteş-

pâre bir şâ‘ir-i şûh-kevkeb ve bir şeyh-i sebük-rûh-ı lâ’übâlî-meşreb idi. Taraf-ı şi‘rde tabî‘ati

ve reftârı bî-bâkâne ve suhanları hem nâzikâne hem şâ‘irâne idi. Bu güftâr cümle-i

âsârındandır.

Gazel

Kemân ebrûlarından tîr-i gamzen arelendirme

Hedefâsâ kulûb-ı ehl-i ‘aşkı yârelendirme

Dil-i mir’ât-ı ‘âşık rîze-i elmâs olur bir gün

Sakın ey bî-vefâ seng-i sitemle pârelendirme

Devâ-me’mûl-i la’l-i hokka-i lutfun iken ‘âlem

Tabîbim haste-i hicrânını bî-çârelendirme

Ve lehû

Rind-i ‘aşkım düşmesin sâgar elimden gül gibi

Âftâb-ı ‘âlem-ârâ var mı câm-ı mül gibi

Gül açıl seyrâne çık dersen bana ey bü’l-heves

Ben açılsam da perîşan-hâtırım sünbül gibi

Bâga çıksam serv-kadler yâd edip âh eylerim

Page 58: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Gül görürsem verd-i rûyun söylerim bülbül gibi

Keç-külâhım turra-i ‘anber-feşânın der gören

Rişte-i cân kayd-ı dildir görünen kâkül gibi

Ârzû-yı pây-bûsun eylemiş Sadrî kulun

Göz göz etmiş reh-güzârında dü çeşmin pül gibi

Mütercem-i mezkûrun ‘asrında otlak emîni olan agalardan birinin bir ferzend-i

ercümendi olup çemenistân-ı hüsnde bir gül-i zîbâ ve gâyetü’l-gâye mahbûb-ı ra’nâ olmagla

herkes ol tâze giyâh-ı gülşen-fezâ-yı letâfetin münâsib-endâm-ı ân u behceti olup evsâf-ı

âteşîn ile birer kıt’a-yı nâzenîn eyledikleri mahal mütercem-i âteş-pâre-güftâr bu kıt’a ile

hidmet-i mezbûre der-kâr olmuşlar idi.

Kıt’a

Ne dem ki eşk-i dem-âlûd kûy-ı yâre akar

Hezâr hasret ile dîde rûy-ı yâre bakar

Çıkarsa dûd-ı figânım nola sipihre degin

Çayır çayır beni otlak emîni-zâde yakar

SADRÎ-İ DÎGER

Nâm-ı ser-âmedleri Mehmed’dir. Şecere-i semere-i vücûd-ı bih-bûdları bûstân-ı

refî’ü’ş-şân-ı erbâb-ı kemâl olan Kostantıniyye-i bî-hemâlden nâbit ü zâhir olup hâmlık zâ’il

olup kemâl rû-nümâ ve ol belde-i tayyibenin âb u havâsıyla neşv ü nemâ buldukdan sonra

tarîk-i ‘aliyye-i müderrisîn-i kirâma insilâk ârzûsu ile bûstân-ı âmâl-ı cihânda yaktînâsâ vâfir

zamân üftân u galtân olup dil-i nâ-şekîbi âbyârî-i feyz me’mûlünden bî-nasîb oldugunu îkân u

tahkîk eylediginden bi’l-âhire terk-i cübbe vü destâr-ı tarîk eyleyip tarîkat-ı Mevleviyye’yi

ihtiyâr medrese ve monlâlık olmadıysa ne gam Mevlevîlik âsân kârdır deyip âsitâne-i hazret-i

Mevlânâ’ya intisâb ve ol der-i güşâde-feyzden feyz-yâb olup ba’de tekmîli’l-levâzım Mısır

Mevlevî-hânesi şeyhi olup Kâhire’ye ‘âzim ba’dehû ‘avâyık-ı rûzgâr ile sefîne-i güm-geşte-i

vücûdları Kıbrıs cezîresi meşîhatinde karâr etmişdir. Egerçi eş‘ârı biraz âbîcedir, fe-ammâ

oldukça yine âbdâr ve güftârı nâ-pohte oldugundan bir mikdâr gülû-gîrdir. Fe-ammâ tabbâh-ı

ta’mîr ile sımât-ı erbâb-ı ‘irfâna sezâvâr olur. Bu güftâr cümle-i âsârlarındandır.

Gazel

Çâklar kim sîneme ol hançer-i pür-tâb açar

Page 59: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Âbdır gülzâr-ı gamda san gül-i sîr-âb açar

Bin mu’ammâ hall eder gül nâmına her subh-dem

Bülbüle mecmû‘asın kim gonca-i her-bâb açar

Hüsrev-i mülk-i hünersin Sadriyâ eş‘ârda

Hüsn-i ta’bîr-i kelâmın hâtır-ı ahbâb açar

SADRÎ-İ DÎGER

Nâm-ı nâmîleri Süleymân ve Rûmeli’nde İştib diyârından nümâyân olmuşlardır. Bir

şâ‘ir-i suhan-senc olup ‘ilm-i şerîfe rûz ü şeb iştigâlinden fazla mûsîkîde de pür-kemâl

olmagın zâtına ragbet-i tâm ve diyârımızda ba’zı kibâr-zâdeler kendülere hˇâce eyleyip

ikrâm ederlerdi. Bu güftâr cümle-i âsârlarındandır.

Beyt

Çıkıp ol serv-kad seyr-i gülistâna yine Sadrî

Girip birbirine ‘âlem kıyâmetden nişân oldu

SADÎK

Ol ser-defter-i ezkiyânın nâm-ı nâmîleri Yahyâ’dır. Ma’den-i cevâhir-i ‘ulûm ve

tuhaf-ı ma‘ârife kân olan gencîne-i ‘irfân Kostantıniyye-i sitâyiş-şâyânda ‘ilmde ‘alem fazlda

müsellem yegâne-i fuzalâ-yı cihân ‘allâme-i devrân deryâ-yı bî-pâyân-ı fazl u takvâ zât-ı

mecma’u’l-fezâ’ili her vechile iftihâra sezâ olan ser-tâc-ı meşâyih-i kirâm ‘umde-i nehârîr-i

vâcibü’l-ihtirâm Ayasofya-i Kebîr’de cum’a şeyhi olup re’îsü’l-meşâyih olan fuzâlanın

bülendi Şeyh Süleymân Efendi’nin mahdûm-ı sagîr ve necl-i necîb-i dil-pezîrleridir ki ol

mahdûm-ı necâbet-mersûm medîne-i Kostantıniyye’de Dâye Hatun Mahallesinde bin yüz iki

Receb-i şerîfinde tevellüd eyleyip hacr-ı terbiye-i zekâ-i sâyıgda mertebe-i ‘irfân u kemâle

bâlig olduklarında bin yüz on senesinde ‘allâme-i bülend-neseb efzal-i fuzalâ-yı ‘Acem ü

‘Arab meşâyih-i İslâmiyye’nin ercümendi es-Seyyid Feyzu’llâh Efendi hazretlerinden

mülâzım ve tarîk-ı tedrîse ‘âzim olup ‘âdet üzre kırkdan infisâli tamâm ve tarîk-ı ‘aliyyeye

mülâzemetleri müsâ’id-resîden-i merâm oldukda şürefâ-yı ülü’l-ihtirâmın bülendi Şeyhü’l-

islâm Paşmakçı-zâde es-Seyyid ‘Alî Efendi merhûmun def’a-i sâniyelerinde bin yüz yigirmi

Page 60: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

iki târîhinde ibtidâ’-i hâric rütbesine ‘âric olup bin yüz yigirmi altıda hareket ve yüz yigirmi

tokuz Zü’l-hiccesinde Halîl Paşa Medresesine dâhil ve bin yüz otuz üç Muharreminde

hareket-i dâhil ile İbrâhîm Paşa Medresesine vâsıl olup esnâ-yı tahrîr-i tezkiremizde ol

buk’a-i celîlede bast-ı seccâde-i ifâde ve zînet-efken-i encüm-i talebetü’l-kirâm-ı istifâde

olmakda idiler. Hakkâ ki zât-ı şerîfleri meydân-ı hünerde hâyiz-i kasabü’s-sebak-ı kemâl olup

ol fâzıl-ı yegânenin püseri olup peder-i muhteremlerinden ahz-ı ‘ilm ü kemâl edip ser-firâz ve

miyâne-i akrânda müsellem ü mümtâz olmuşlardır. Vâlid-i mâcid-i kesîrü’l-mahâmidlerinden

fazla şi‘r ü inşâya verziş ve mahâdîm-i kirâmın lâzım-ı şân-ı refî’ları olan ma‘ârif-i cüz’iyye

semtine dahı sa’y ü gûşiş eyleyip nice ashâb-ı fazl u kemâl ile kesret-i ülfetleri sebebi ile

envâ‘-ı kemâlâtı tahsîl ve ân-ı yesîrde hiddet-i zihn ve kuvvet-i zekâsı sebebi ile şi‘r ü inşâda

dahı bî-’ adîl olup nice vüzerâ-i kirâma ve meşâyih-i İslâm’a kibâr-ı enâma târîhler ve

kasîdeler verip mazhar-ı hüsn-i kabûl ve cemahir-i e’âlî miyânesinde mergûb u makbûl

olmuşlardır. Nutk u edâsı dil-ârâ reftâr u dânişi zîbâ bir şâ‘ir-i fenn-âzmâdır. Müretteb

Dîvân’ı ve miyân-ı şu‘arâda hayli nâm u şânı vardır. Fârisî ve ‘Arabî ve Türkî murâd üzre

güftâra kâdir bir şâ‘ir-i mâhirdir. Bu çend güftâr-ı pâk ol şâ‘ir-i tab‘-ı çâlâkin Dîvân-ı

müstetâbından tahrîr ve keşîde-i silk-i kilk-i dil-pezîr olmuşdur.

Gazel

‘Uşşâkı cünbiş-i leb-i dil-ber yapar yıkar

Erbâb-ı ‘ayşı gerdiş-i sâgar yapar yıkar

Hemçün habâb hâne-i ehl-i hevâyı hep

Neccâr-ı rûzgâr-ı sitemger yapar yıkar

Âyîne gibi gâh ‘ayân geh nihân olur

Beyt-i dili o rûh-ı musavver yapar yıkar

Eyler kalem kalem-rev-i ma‘nâda fetk u retk

Çok tarz-ı dil-nişîni o suhanver yapar yıkar

Ehl-i heves bu ‘arsada mânend-i kûdegân

Bî-had Sadîk beyt-i müzevver yapar yıkar

Ve lehû

Her ne dem bülbül terennümle leb-i hâmûş açar

İstimâ’a gonca-i neşgüfteler hep gûş açar

Rûhdur te’sîre menşe’ yohusa mikrâs-ı şem’

Page 61: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Şu’leye âgûş-ı pervâneyle dûş-a-dûş açar

İstemez bîgâne hˇâhişmend-i vuslat oldugun

Ebruvânı kendi çeşm-i şûhuna âgûş açar

Nagme-i mutrıbla ancak şevk gelmez meclîse

Şâhid-i germiyyeti gülbâng-i nûş-â-nûş açar

Etdiler zıddıyla her şey’e ‘ilâcın ey Sadîk

Mi’desin mest-i humâr-âlûdenin meyhōş açar

Bu gazel-i âbdâr dahı mütercem-i müşârün ileyhin zebân-ı Fârisî’de olan

eş‘ârındandır.

Ve lehû Fârisî

œ“U� p*§ “« SÎUJ– bMš� sš¦“ —œ SM1¦ z½ œ“U� p– “U�¦œ «us vΫ— œu•

fHs hÎd0

œ“U� p1¦ «— œu• ˆbÎœ œ«u� Ê«“U� dEs bs«œ dEs pÎ —œ «— ˆbš�M�

Âœd¦ —Uš�

œ“U� pLs v� «ds«u• —Uš�� Êbš–UÄ pLs gMÎdš– zF¼ S0öLš� r�¾Ô

U�š� bM½

œ“U� pÎ z*L2 «— rΠëu¦« «u£ “« SsuJ� ÊU�JÎ zL£ Uš–« Kbά oA� “« KuH#

È—«œ u�

28 œ“U� p*¦ «d¦œ¬ fHs Kdš� »u• UIÎb# È—UJצdJ¦ «dsU¦d�¦ »dIÔ z£«

bM½

Mütercem-i mezkûrun kasâ’id ü gazeliyyâtda mahâreti oldugu gibi semt-i tevârîhde

dahı tab‘ının ciyâdeti vardır. Venedik’in nakz-ı ‘ahdine:

Venedik eyledi nev-âyîne-i ‘ahdi şikest

târîhi gibi ve bu mecelle-i celîleye evsâfı keşîde-i silk-i tahrîr kılınan şâ‘ir-i bî-hemâl

Yûsuf Nâbî Efendi’nin intikâline:

Zelîhâ-yı cihândan çekdi dâman Yûsuf-ı sânî

28 Harîs-i nefs-i hod-râyî nevâ dem-sâz-ı şek sâzed / Ki mihnet der-zemîn bîned şikâyet ez-felek sâzed // ‘Ayâr-ı merdüm-i sencîde-râ der-yek nazar dâned / Nazar-bâzân sevâd-ı dîde-i hod-râ mihek-sâzed // Koned bî-câ tebessüm bî-melâhat la’l-i şîrîneş / Nemek pâşîden-i bisyâr hˇân-râ bî-nemek sâzed // Çü dârî safvet ez-’aşk âyedet eşyâ heme yeksân / Sükûnet ez-hevâ emvâc-ı yem-râ cümle yek sâzed // Koned ehl-i tekarrub mücrimân-râ mekrümet-kârî / Sadîkâ hûb-sîret nefs-i Âdem-râ melek sâzed: Kendini beğenen kişi, arkadaşından şüphe eder; bu, dünyada sıkıntı çeken insanın talihinden yakınması gibidir. Değerli insanın ayarını, bakanlar bir bakışta bilirler; bunların değer ölçüsü kendi gözleridir. Onun tatlı dudağı yersiz gülümserse çirkinleşir; yemeğe çok tuz atılması, tadını kaçırır. Aşktan dolayı bir saflığın varsa (saf, temiz bir aşka sahipsen) senin nazarında bütün varlıklar eşittir; havanın sükunetinin denizin dalgalarını dümdüz yapması gibi. Allah'a yakın olanlar, suçlulara da merhametlidirler; ey Sadik! Güzel huy, insanın dış görünüşünü güzelleştirir, meleğe döndürür.

Page 62: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

târîhi gibi nice bî-nazîr tevârîh-i dil-pezîri vardır ki her biri birer dîvân ile vezn-i

‘adâletle hem-terâzû ve behcet ü letâfetde mihr ü mâh ile hem-zânû olur.

Li-mühşi’ihî

Levhaşa’llâh o zihn-i nakkâda

Hiç söz olmaz Sadîk üstâda

SIDKÎ

Ol merd-i âgâhın nâmı ‘Abdu’llâh’dır. Medîne-i Kostantıniyye’de Fîrûz Aga

Mahallesinden neşv ü nemâ bulmuşlardır. Bu cerîde-i cedîdeye evsâfı keşîde-i silk-i beyân

olan kuvvet-i tabî‘atde yegâne-i zamân şâ‘ir-i tâze-zebân Nahîfî Efendi’den telemmüz

eyleyip tahsîl-i dest-mâye-i ‘irfân eylediklerinden sonra sâbıkân ser-etibbâ-i hâssa olan

merhûm Nûh Efendi’den sefer-i hümâyûn teşrîflerinin birinden mülâzım olup tarîk-i kazâya

hırâm ve esnâ-yı tahrîr-i tezkiremizde Rûmeli’nde Tikveş kazâsıyla makzi’l-merâm

olmuşlardı. Bu güftâr cümle-i âsârlarındandır.

Beyt

Dâmen-i nahl-i güle dest ermez ise hârdan

Bûy-ı safvet-bahşı hâlîdir hele agyârdan

SIDKÎ KADIN

Bunlar dahı hânedân-ı ma‘ârifin yâdigârlarından beyne’n-nisvân Emetu’llâh Kadın

demekle meşhûr-ı cihân olan zen-i merdâne-revişdir ki bir def’a bin seksen üç târîhinde ve

bir def’a dahı yetmiş tokuz târîhinde kerreten ba’de merretin kâzi’l-beled olan Kâmetî-zâde

merhûmun duhter-i pâkîze-ahteridir. Müretteb Dîvân sâhibi ve bir zen-i ma‘rifet-iktidâr ve

Bayramî tarîkından Şeyh Himmet Efendi merhûmdan inâbet-keş olmuş bir mere-i merdâne-

reftârdır. Bin yüz beş târîhinde intikâl ve dâr-ı visâlde gılmân-ı cinân ile âsûde-hâl

olmuşlardır. Bu güftâr ol kebg-i bâg-ı eş‘ârın âsâr-ı nagamât-ı tab‘-ı sihr-âsârlarındandır.

Beyt

Hefte geçmez kûyına mihmân eden sensin beni

Bil ki her şeb subha dek nâlân eden sensin beni

Page 63: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Dest-i tedbîr ile çâk olsun mu dâmân-ı firâk

Âftâb-ı hüsnüne hayrân eden sensin beni

Mütercem-i mezbûrenin gazel semtinde belâgatinden mâ-’adâ vâdî-i târîhde dahı bir

hayli mehâreti var idi. Katı çok kimesne hakkında bî-bedel târîhler demişdir. Ez-cümle kendi

‘azîzi Himmet Efendi merhûmun intikâline bu târîhi demişlerdir.

Târîh

Dedim târîh-i fevtin Sıdki Mevlâ’dan olup mülhem

Bu gün Himmet Efendi ‘adni kıldı kendüye me’vâ

ve pederleri Kâmetî-zâde merhûmun intikâline bu târîhi demişlerdir.

Ve lehû Târîh

Dedi târîh-i vefâtını kızı Sıdkî anın

Kâmetî-zâde’ye a’lâ-yı İrem ola mekân

SAFHÎ

Nâm-ı vâlâları Mustafâ’dır. Dârü’n-nasri ve’l-meymene Edirne diyârından bedîdâr ve

Istabl-i ‘Âmire-i şöhretde Tavlabaşı-zâde demekle şöhret-şi’âr olmuşlardır. Menâsıb-ı

dîvândan şehr emîni ve şıkk-ı sâlis defterdârı ve Haremeynü’ş-şerîfeyn muhâsebeciligi gibi

ba’zı menâsıb oldukdan sonra âhir-i ‘ömründe Mekke-i mükerremenin mücâvereti şerefiyle

müteşerrif olup Cidde kitâbeti ile ziyâret-i Beytü’l-harâm ve birkaç müddet ol buk’a-i cennet-

etribede ârâm etdikden sonra şeyhü’l-haremlik ile ser-firâz olmuşlardı. Egerçi eş‘ârı

bisyârdır fe-ammâ pâkîze-güftâr degildir. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt

Koydu gam leşkeri yüz gönlüme hâmûn hâmûn

Kara bayraklı ‘alemler ucu gül-gûn gül-gûn

SAFHÎ-İ DÎGER

Nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri .......29 Fi’l-asl Saruhân sancagında Atala-nâm kazâdan

Emre Sultân karyesinden olup suhanında hâlet ve güftârında hayli letâfet vardır. 29 Nüshalarda boş bırakılmış.

Page 64: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Vilâyetinden medâr-ı her-kâm olan Kostantıniyye şehrine hırâm eyleyip tahsîl-i dest-mâye-i

‘irfândan sonra pâ-nihâde-i tarîk-i ‘aliyye olmaga câzim ve Erzincânî Kâzî-’asker merhûm

es-Seyyid ‘Alî Efendi’den mülâzım olup bin yüz yigirmi iki târîhinde şeyhü’l-islâm müfti’l-

enâm Paşmakçı-zâde es-Seyyid ‘Alî Efendi merhûmun def’a-i sâniye-i fetvâlarında ibtidâ-i

hâric elli ile Şerîfe Fâtıma Hâtûn Medresesinde müderris olup ba’dehû hareket ba’dehû

Hâmid Efendi Medresesine ibtidâ-i dâhil ile nâ’il olup hamd ü şükr eylemişler idi. ‘Asrın

şu‘arâsından olmagla sebt ü tahrîr ve güftârından bu gazelleri tastîr olundu.

Gazel

Celî hatdır keşîde ebruvân hüsnün kitâbından

Mu’ammâ-yı tegâfüldür müjen ikrâr bâbından

Nem-i eşkimle perverde gül-i sad-berg-i her-dâgım

Çekîdedir bu bâgın şeb-nemi feyz-i sehâbından

Gözümde keşti-i âteş görünür zevrak-ı sahbâ

Sirişk-i mevc-i tûfân-hîz-i ‘aşkın iltihâbından

Bilir nabz-âşinâyân derd-i mutrıb neydigin dilde

Devâ-sâzende-i hikmet iken târ-ı rebâbından

Olursa çeşme-i hurşîd-i ‘âlem-tâbdan memlû

Ümîd-i feyz-i sâfî etme Safhî gam şarâbından

SAFÂYÎ

Makarr-ı ehl-i safâ ve ma’den-i zurafâ olan mahmiyye-i Kostantıniyye’den hüveydâ

olmuşlardır. Nâmı Mustafâ olmagla madde-i isminden mahlas-ı merkûmu nahb u ihtiyâr ve

ana nisbet olunmagı ihtiyâr eylemişlerdir. Evâyil-i hâlinde bir mikdâr tahsîl-i dest-mâye-i

ma‘rifet ve tekmîl-i vâye-i kitâbet etmegin dîvân-ı sultânî ketebe-i şerîfi silkine münselik

olup serî’ü’l-kalem bir kâtib-i hoş-rakamdır deyü şehîd-i sa’îd Elmâs Mehmed Paşa merhûma

nüdemâ-i havassı ilka etmeleriyle merhûm-ı müşârün ileyhin zamân-ı sadâretinde

mektûbculuk hidmetlerine sezâ buyurulup ba’dehû menâsıb-ı dîvâniyyeden ba’zı menâsıba

olup ba’dehû bin yüz otuz üç târîhinde büyük kal’a tezkirecisi iken bin elli iki târîhinden bin

yüz otuz üç târîhine gelince mazbûtu olan şu‘arâyı kuvvet-i tab‘-ı vehbîsinden imdâd-i tâze-

edâ ile tezkire tarîkî üzre bir yere cem’ eyleyip bir eser peydâ ve etdigi tâze edâ ile eseri âsaf-

ı ‘asr olan vezîr-i deryâ-nevâl sadr-ı bî-misâl Dârâ-haşem Hâtem-şiyem cevâd-ı bî-müdânî

dâmâd-ı sultânî sadr-ı ekrem vezîr-i a’zam devletli sa’âdetli İbrâhîm Paşa yesserahu’llâhu

Page 65: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

te’âlâ mine’l-hayri mâ-yeşâ’ hazretlerinin nâm-ı şerîflerine bir dîbâce inşâd eyleyip huzûr-ı

âsafânelerine niyâz-ı nâ-ma’dûd ile ‘arz-ı vücûd edip inhâ eyledikde ol vezîr-i hikmet-hareket

tedbîr-i hakîmâne-i dikkat birle mansıbın kendüye ibkâ ve mukarrer eyleyip ilbâs-ı hil’at

buyurdular. Mütercem-i mezkûr bu eseri itmâm etdikde şu‘arâ-yı ‘asr bi’l-cümle birer takrîz

ile edâ-yı hidmet-i teşekkürde kıyâm edip bu ‘abd-i fakîr dahı bir takrîz-i zarâfet-meşhûn ile

tahrîk-i enâmil-i kabûl eylemiş idik. Egerçi eş‘ârı öyle halâvet-âşinâ degildir fe-ammâ yine

vâdî-i kudemâ üzre mezeden hâlî degildir. Bizler de bu tezkireye şürû’ eyledigimizde dîrîne-i

makâllerinden bu gazellerini tahrîr içün ‘abd-i fakîre irsâl eylemişler idi.

Gazel

Devr eder ol serv-kâmet gül-’izârım Mevlevî

Neyveş efzûn eyledi feryâd ü zârım Mevlevî

Gitmek ile hep rikâb-ı esb-i nâzında senin

Fahr eder erbâb-ı dil yek-tâ-süvârım Mevlevî

Ser-bürehne sana eyva’llâh der abdâlınam

Mülk-i hüsnün pâdişâhı tâcdârım Mevlevî

Gel kudûmünle müşerref kıl gönüller tahtını

Müstmendindir Safâyî şehriyârım Mevlevî

SALÂHÎ-İ KAPÛDÂN

Ol zevrak-süvâr-ı bahr-i melâhatin ve ol re’îs-i ashâb-ı hulûs u taviyyetin nâm-ı nâmî

ve ism-i girâmîleri Mustafâ’dır. Bahr-i Sefîd-i ma’reke-âbâdın hengâm-ı rezminde revnak-

ârâ-yı gülbâng-i cûş-â-cûş-ı bezm olan dil-âverlerden bir dürr-i nâ-yâb kim deryâ-yı hüner-i

nâ-ma’dûdda akrânı olan kapûdânlardan bunun suyunda yürümege bâdbân-güşâ-yı himmet

olur bir ehl-i tabî‘at bulunmak nâdirü’l-vücûddur. Kârının ‘uhdesinden gelmege kâdir ve

gazavâtdan katı çok gazâya hâzır olmuş bir merddir ki deryâ-yı tab‘ında top u tüfenkden

almaz ve rezmgâh-ı düşmende hasmından gerü kalmaz umûr-dîde kâr-azmûde bir merd-i

dilîr-i rûzgâr ve fülk-i vücûdun Tersâne-i Âmire hidmetinde ifnâ eylemiş bir emekdârdır. Mâ-

lezime-i tarîkatı olan şecâ’atden fazla ve Bahr-i Sefîd ü Siyâh’a seyâhatinden mâ-’adâ buhûr-ı

eş‘ârda dahı keştî-süvâr-ı iktidâr olup levendâne ba’zı mertebe güftâr ile izhâr-ı suhan-ı âbdâr

eyler idi. Ez-cümle bu güftâr ol merd-i dilîrin âsâr-ı tab‘-ı nâdiredânlarındandır.

Ebyât

Page 66: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Atılsın top u kurşunlar çekilsün tîgler bir bir

Bezensin la’l-reng olsun ‘adû kanı ile deryâ

Turalım Kahramânâsâ ‘adûya karşu haşmetle

Olup âteş-feşân kalyonlarımız hemçü ejderhâ

Tamâm altmış sene bezm-i vegâda olduk âmâde

Yine âmâdeyiz cenge Nerîmân ile bî-pervâ

Egerçi sûretâ pîriz velîkin bezm-i rezm içre

Şu cengi görmüşüz kim görmemişdir dîde-i dünyâ

Ve lehû

Derdinle girye oldu şehâ pîşemiz bizim

Hûn-ı cigerle toptoludur şîşemiz bizim

Ve lehû

Hamd eyleyelim Hakk’a ki erbâb-ı gazâyız

Rezm-âver-i hengâme-i bâzâr-ı hecâyız

SUN’Î

Meşâyih-i İslâmiyye-i Devlet-i ‘Aliyye-i bâlâ-makâmdan hâtime-i Sultân Mehemmed

Han-ı Râbi’ ‘aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrân hazretleriyle ibtidâ-i devlet-i Sultân Süleymân

Han-ı Sânî’de şeyhü’l-islâm ve müfti’l-enâm olan ‘ulemâ-i kirâmın pür-fazîletmendi Debbâg-

zâde Mehmed Efendi merhûmun birâder-i ser-ber-â-berleridir. Nâm-ı şerîfleri Sun’u’llâh

olmaga mahlas-ı merkûmu ihtiyâr ve şeb ü rûz tahsîl-i ma‘ârifi zât-ı vâlâlarına kâr

eylemişlerdi. ‘Umde-i nehârîr-i ‘ulemâ-i kirâm zübde-i meşâyih-i İslâm fuzalânın bülendi

merhûm u magfûr Minkârî-zâde Yahyâ Efendi’den ihrâz-ı şeref-i mülâzemet ve şâh-râh-ı

tedrîse ‘azîmet edip bin seksen yedi Ramazân-ı şerîfinde şeyhü’l-islâm ve müfti’l-enâm

Çatalcalı ‘Alî Efendi merhûmdan ibtidâ-i hâric elli rütbesiyle Defterdâr Yahyâ Efendi

Medresesine olup kâm-revâ ve toksan bir Zü’l-hiccesinde hareket-i hâric ile Siyâvuş Paşa

Medresesine sezâ görülüp toksan üç Rebî’ü’l-âhirinde Kürkçübaşı Medresesine ve toksan

altı Rebî’ü’l-evvelinde Hadîce Sultân Medresesine i’tilâ eyleyip toksan tokuzda birâderleri

efendi hazretlerinden Medâris-i Sahn-ı Semândan biri ile şânları a’lâ olup sene-i mezbûre

Cumâdâ-yı ûlâsında ‘Alî Paşa-yı ‘Atîk Medrese-i celîlesine hakîk ve sene-i merkûme

Page 67: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Şa’bânında yerinde mûsıla-ı Süleymâniyye i‘tibâr olunup bu hâl üzre güzârende-i leyâlî vü

eyyâm iken ‘ömr-i ‘azîzi müsâ’id-i merâm olmayıp bin yüz Muharremi hilâlinde intikâl

eyledi. Mevlânâ-yı merkûm hissedâr-ı ma‘ârif-i ‘ulûm olup dâ’imâ hayr tarafına mâ’il ve

umûrunda müstakil bir zât-ı sütûde-sıfât idi. Bu güftâr cümle-i âsârlarındandır.

Beyt

Kızarsa tâb-ı mülden Sun’iyâ rûy-ı ‘araknâki

Verir gülzâr-ı hüsne âb u tâb ol gonca-i ra’nâ

Harfü’z-zâdi’l-mu’ceme30

Harf-i zâdın hâsılı şâ‘irlerin tahrîr edip

Her birinin eyledik eş‘âr-ı pâkin çün beyân

Eyledik erbâb-ı tab‘a cümle-i i’lâm-ı hâl

Ol gürûhun eyleyip ahvâlini bir bir ‘ayân

ŻAMÎRÎ

Nâm-ı vâlâları Mustafâ’dır. Zât-ı ma‘ârif-iktidârları Kostantıniyye’de vâkı’medîne-i

Üsküdar’dan şöhret-şi’âr olup Devlet-i ‘Aliyyede Dîvân-ı Hümâyûn kâtibleri zümresinden

olup Âsitâne-i Sa’âdet’de ba’zı vüzerâya tezkirecilik şerefin iktisâb etmiş idi. Güftârı

şeyhâne ve vâdîsinde dilîrâne bir merd-i celîlü’l-mikdârdır. Bu ebyât ilâhiyyâtda olan

âsârındandır.

İlâhî

Sana tahsîs etdi Mi’râc’ı Hudâvend-i ezel

Dem-be-dem müştâkın ‘arş u ferş ü cennet hûrdur

Merhamet kıl yâ Resûla’llâh Żamîrî bendene

Ol durur gark-âb-ı ‘isyân cürmile ma’zûrdur

30 240'de müellifin dalgınlığıyla olsa gerek, "Harfü's-sâdi'l-mühmele" yazılmış.

Page 68: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

ŻİYÂ

Nâm-ı ser-âmedleri Ziyâ’ü’d-dîn Mehmed olmagla mahlas-ı merkûmu ihtiyâr

etmişlerdir. Zât-ı nakkâdları tahsîl-i dest-mâye-i isti’dâd etdikden sonra pîşvâ-yı sufûf-ı

fuzalâ-yı kirâm ‘umde-i ‘ulemâ-yı a’lâm nehârîrin fazl u kemâl ile ser-bülendi Musâhib Paşa

hˇâcesi merhûm İbrâhîm Efendi’den mülâzım olup kırk akça medreseden ma’zûl ve Rûmeli

kuzâtı zümresine duhûl eylemişdir. Murâd üzre güftâra kâdir bir merd-i celîlü’l-me’âsirdir.

Bu güftâr cümle-i âsârlarındandır.

Beyt

Nedîm iken san ey dil hayâli cânânın

Nedir bu nâlelerin ey Żiyâ bilir yok mu

Harfü’t-tâ’il-mühmele

Harf-i tâ erbâbını tastîre âgâz eyleyip

Hâme-i nâzik-beyânım eyledi ‘arz-ı hüner

Cümleten ol harfin erbâbın edip nakl ü beyân

Kalmamışdır anda tahrîr olmadık hîç bir eser

TÂHİR

Ol zât-ı sütûde-sıfâtı fazl u kemâl ile ser-âmed olan mahdûm-ı emcedin nâm-ı

nâmîleri Mehmed olup diyâr-ı Kostantıniyye’de Mekkî-zâde ‘unvânıyla şehîr bir meclis-ârâ

mahdûm-ı fâzıl-ı bî-nazîr idi. Mukaddemâ kadr-âşinâ-yı erbâb-ı fazîlet olan nehârîrin bülendi

‘allâme-i devrân Minkârî-zâde Efendi merhûmdan mülâzım ve tarîk-i tedrîse ‘âzim olup

ibtidâ-i hâric elli ile bin toksan tokuzda Emînü’l-ganem Medresesiyle igtinâm ve yüz beş

Zü’l-ka’desinde hareket-i hâric ile ‘Abdu’llâh Aga Medresesinde makâm-ı ‘ubûdiyyetde

kıyâm ve bin yüz sekiz Zü’l-ka’desinde Behrâmiyye Medresesine su’ûd ile bâlâ-makâm ve

yüz on Cumâdâ-yı âhiresinde Mi’mâr Sinân Medresesine hareketleri sürûrı ile tûl-i meks

tarîk-i harâb-âbâd-ı sarây-ı derûnların ta’mîr içün şâd-kâm ve yüz on beş Cumâdâ-yı

âhiresinde mûsıla-i Sahn ile Hâcî Hasan-zâde Medresesine reftâr ve yüz on altı Rebî’ü’l-

Page 69: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

âhirinde Şeyhü’l-islâm Zekeriyyâ Efendi Medresesiyle mûsılasın tekrâr etdikden sonra bin

yüz on yedi Recebinde Sahn-ı Semândan biriyle dil-şâd ve sene-i mezbûre Şa’bânında ibtidâ-

i altmışlı ile Rüstem Paşa Medresesi ile mesrûrü’l-fu’âd ve yüz on sekiz Şa’bânında Kâsım

Paşa Medresine zevrak-süvâr-ı ‘azîmet ve yüz yigirmi Saferinde medîne-i Kostantıniyye’de

Kalender-hâne Medresesine mûsıla-i Süleymâniyye ile nakl ü hareket ve ol medrese-i

celîleden sene-i mezbûre Rebî’ü’l-evvelinde Ayasofya-i Kebîre nakl olunup ba’dehû hâmis

i‘tibârıyla Sultân Ahmed Medrese-i celîlesine olup ol medrese-i celîleden bin yüz yigirmi üç

Zü’l-hiccesinde Kuds-i şerîf kâzısı olup ba’de’l-’azl medîne-i Kostantıniyye’de Fethiyye

dâhilinde sâkin oldugu hânede evkât-güzâr-i nehâr u leyâl iken bin yüz yigirmi sekiz Zü’l-

ka’desinde rûh-ı tâhirleri evc-i ‘alâya pervâz edip intikâl etdiler. Hoş-sohbet nâzik-tabî‘at bir

mahdûm-ı pür-ma‘rifet idi. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt

Güzellikde nazîrim yok deyü magrûr iken her bâr

Görüp ‘aks-i ruhun âyînede bir dahı oldu yâr

(25) TÂLİB-İ BURUSÎ

Nâm-ı ser-âmedleri Mehmed’dir. Medîne-i Burusa’da Kürd Mustafâ Efendi-nâm

zümre-i sulehâdan bir imâmın ferzend-i ercümendi olup âdemiyyetli bir zât ve insâniyyetli bir

vücûd-ı sütûde-sıfat idi. Kemâl ile âmâl-i mütelâzım oldugundan tarîk-i ‘ulemâya ‘âzim

olduklarında Hâbil-zâde’den ahz-ı feyz etmek kâbil olup ol zât-ı latîfin Medîne-i münevvere

teşrîfinden mülâzım oldukdan sonra bin toksan yedi Şevvâlinde maskat-ı re’sleri olan

medîne-i mezbûrede ‘Arabiyye Medresesi hâricine ‘âric olup toksan tokuz Cumâdâ-yı

âhiresinde yerlerinde dâhil i‘tibâr ve sene-i mezbûre Ramazânında yerlerinde hareket ve yine

sene-i merkûme Zü’l-ka’desinde yerlerinde mûsıla-i Sahn i‘tibâr olunup bin yüz tokuz

Cumâdâ-yı âhiresinde sahn i‘tibârıyle ol diyârda Müftî Ahmed Paşa Medresesine nakl ü

güzâr ve yüz on bir Cumâdâ-yı ûlâsında altmışlı i‘tibârıyla yine ol beldede Hüsrev Paşa

Medresesine vâsıl ve yüz on dört Cumâdâsında ol medreseden Kütahiyye mevleviyyetine

nâ’il olup ‘âdet üzre ol mansıbdan ma’zûl oldukdan sonra yüz on yedi Şevvâlinde Erzenü’r-

rûm mansıbına mevsûl kılınıp yüz on sekiz Recebinde ol beldede intikâl ve dâr-ı fenâdan dâr-

ı bekâya irtihâl eylediler. Fenn-i şi‘r ü inşâda tab‘ı pâk bir şâ‘ir-i huceste-idrâk idi. Müretteb

Dîvân’ı ve miyân-ı şu‘arâda hayli nâm u şânı var idi. Bu çend ebyât-ı müstetâb bu cerîde-i

cedîdeye tahrîr içün Dîvân-ı müstetâblarından tefe’’ül olundukda ‘arz-ı dîdâr eyleyen

Page 70: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

âsârlarındandır.

Ebyât

Görünce tîgini handân olur safâsından

Derûnda (düşmen-i bih-bûd) bir cerâhat var

Egerçi çok nigeh-i âşinâda lutf ammâ

Tegâfülünde dahı başka bir letâfet var

Meger ki la’lin ede def’-i teşnegî yohsa

‘Akîki âb eder dilde bir harâret var

Vefâdan eylemez ol dem cefâyı Tâlib fark

Cünûn-ı ‘aşk ile dilde bir özge hâlet var

Ve lehû

Câm-ı zerrîni felek halka dem-â-dem ne tutar

Sâkî-i çarh o tehî sâgarı bilmem ne tutar

Dest-gîr olacagın bilmese üftâdelere

Dâmen-i berg-i gülü katre-i şeb-nem ne tutar

Bilmese pîr-i mugân hürmetini sâkînin

Dâ’imâ sübha gibi elde mükerrem ne tutar

Şâh-bâz-ı nigeh-i lutfu şikâr etmezse

Murg-i cânı kafes-i sînede âdem ne tutar

Tahta mahsûli hemân derd ile dâg-ı sîne

Mansıb-ı ‘aşkı bilir Tâlib-i pür-gam ne tutar

Ve lehû

Yâ Rabb beni mazhar-ı ihsân eyle

Feth-i der-i ümmîdimi âsân eyle

Zulmetkede-i ye’s ile kaldım meded et

Şem’-i şeb-i kâmımı fürûzân eyle

TÂLİB-İ DÎGER

Page 71: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri ‘Abdu’llâh’dır. Mısır Kalemi kuzâtından miyâne-i

akrânda mümtâz-ı eşrâf olan Mahalletü’l-kübrâ kâzîsı Uzun ‘Alî Efendi’nin mahdûm-ı

necâbet-mersûmu olup sene bin yüz yigirmi iki târîhinde meşâyih-i İslâmiyye’nin bülendi

merhûm u magfûrun leh Paşmakçı-zâde es-Seyyid ‘Alî Efendi’nin def’a-i sâniyesinde nûr-ı

‘ayn-ı cihân kurretü’l-’ayn-ı ‘izz ü şân devletli sa’âdetli şeh-zâde-i cevân-baht Sultân

Süleymân ibnü’s-sultâni’l a’zam ve’l-melikü’l-efham sultânü’l-berreyn hâdimü’l-

Haremeyni’ş-şerîfeyn es-sultânü’bni’s-sultân es-Sultân Ahmed Han ibnü’s-sultân es-Sultân

Mehemmed Han hazretlerinin teşrîf-i vilâdetlerinden karîn-i şeref-i mülâzemet olup pür-

ihtirâm ve kırkdan infisâli tamâm oldukdan sonra mevrûs-ı pederi olan tarîkate sülûk eyleyip

âsaf-ı ‘asr-ı bî-nazîr vezîr-i isâbet-tedbîr Hâtem-şiyem Bermekî-’alem ‘inâyetli merhametli

dâmâd-ı muhterem-i sultânî İbrâhîm Paşa hazretlerinin medh-i şerîflerinde bir kasîde-i garrâ

ile huzûr-ı âsafânelerine dâhil olduklarında matlablarına nâ’il ve ol ‘asrda sadr-ı Anatolu

kâzî-’askeri olan şeyhü’l-islâm-ı sâbıkü’z-zikr-i celîlü’l-kadrin mahdûm-ı ‘âlî-kadrleri ser-

tâc-ı mahâdîm-i kirâm ve zübde-i şürefâ-yı enâm ülü’l-kadrin bülendi es-Seyyid ‘Abdu’llâh

Efendi hazretlerinden bâ-fermân-ı ‘âlî Mısır Kaleminde şıkk-ı sânî kazâsına vâsıl olmuşlar

idi. Hakka ki tab‘-ı pâkleri vâdî-i ma‘ârifde çâlâk bir zât-ı ‘âlî-mikdârdır. Bu güftâr cümle-i

âsârlarındandır.

Gazel

Ne bir bûy-ı vefâ gördük bu dehrin gülsitânından

Ne berg-i sebzine şâyeste olduk bâgbânından

Ser-i mû fark olunmaz târ-ı gîsû-yı dil-ârâmı

Bakılsa çeşm-i dikkatle o fettânın miyânından

Vücûdu cevher-i ferdin olur da’vâ-yı bî-hüccet

Kıyâs olmasa ol şûhun eger şekl-i dehânından

Olup seng-i cefâsından remîde şimdi ol tıflın

Uçurduk Tâlibâ murg-i huzûru âşiyânından

Bu ebyât dahı mesbûku’z-zikr olan kasîde-i garrâlarındandır.

Ebyât

Nikâb-endâz olunca şâhid-i gonca-’izârından

Page 72: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Yanar pervâneveş bülbül düşüp şem’-i ‘izâr üzre

Bulunmaz zîb-ı gûşun olmaga bir gevher-i nagme

Şinâverlik ederse zahmeler emvâc-ı târ üzre

TAYYİB

İstanbul şehrîleri zümresinden ‘Attâr-zâde Mustafâ Çelebi demekle şöhret-şi’âr bir

mahdûm-ı celîlü’l-mikdâr idi. Dükkânçe-i dehânından envâ‘-ı ‘akâkîr-i ma‘ârif nev-be-nev

nümâyân ve sandûka-i derûnundan tuhaf-ı kâbiliyyet gün-be-gün ‘ayân idi. Fe-ammâ bî-çâre

kâse-i ‘ömr-i ‘azîze sîr olmadın sâgar-ı hayâtı leb-rîz ü ser-şâr ve bin yüz beş Muharreminde

bu merhaleden güzâr eyledi. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt

Etmesin dil devr-i zülfünde te’emmül neylesin

Her ham-ı zülfünde var bahs-i teselsül neylesin

Harfü’z-zâ’i’l-mu’ceme

Eyleyip harf-i zâ-i mu’cemede

Yine tahrîk hâme-i vâlâ

Eyledik bu mecelle-i hünere

O gürûh-ı suhanveri imlâ

ZARÎF

Nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri Mehmed’dir. Şehr-i Sıtanbul’un zurafâsından ve

dergâh-ı ‘âlî yeniçerileri hulefâsından zarâfet-pîşe zevk-endîşe keyfe mâ-yeşâ suhana kâdir

bir şâ‘ir-i mâhir olup yârân-ı safâ bölügünden hoş-sohbet bir nedîm-i nâzik-tabî‘at idi. Sene

bin yüz on beş hilâlinde Girid cezîresinde müsâfir iken intikâl eyledi. Bu güftâr-ı dil-ârâ ol

nâdire-senc-i bezm-i ma‘nânın dil-pesend-i zurafâ-yı cihân olan ebyât-ı dil-sitânındandır.

Beyt

Page 73: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Ne gün ki yanıma ol reşk-i âftâb gelir

Vücûd ra’şeye başlar gözümden âb gelir

Ayagın öpmege koymaz o şeh-süvâr bana

Gelirse yanımıza pây-der-rikâb gelir

Ve lehû

Gelsin hırâma söyleyin ol serv-kâmete

Şâyed helâk olam kala hasret kıyâmete

Ve lehû

Dil kaldı zahm-ı tîr-i firâkıyla zârda

Bir kaşları kemâna uruldum Hisâr’da

Harfü’l-’ayni’l-mûhmele

Kilk-i ter harf-i ‘ayn-ı mühmelede

Şu’arâyı edip yine tastîr

Sebt edip ol gürûh-ı vâlâyı

Her birin hâlin eyledi tahrîr

‘ÂRİF EFENDİ

Nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri ‘Abdü’l-bâkî’dir. ‘Ol ‘allâme-i ferîd-i mecmû‘atü’l-

ferâ’id-i fevâ’id-i kavâ’id-i ‘ulûm-ı şettâ ve yek-tâ-sûvâr-ı meydân-ı şi‘r ü inşâ ve ol hâyiz-i

kasabü’s-sebak-ı mızmâr-ı esrâr-ı ¡UAÎ s¦ zšÔ ƒÎ z*¼« zC§ p¼‹ 31 ki bevâdî-i ma‘ârif ü

kemâl lücce-i kamkâm-ı bahr-i zehhâr-ı kalem-i mikdâm-ı efzâlinden sâha pür ve eyâdî vü

ezyâl ‘irfân-ı bî-hemâl-i cevâhir-i girân-bahâ-i yed-i fıtnat-ı cevheri fikretinden pür-cevâhir ü

pür-dürr olup hüsn-i hatt-ı ta’lîkda zât-ı bî-akrânı müşârün bi’l-benân-ı ‘âmme-i cihâniyân

olup ser-tâc-ı fuzalâ-yı devrânı şi‘r: 32 l�U� ÊËœ ‰ÒË« UNM¦ h• UL§ zFHs rš¼U-ô« Òr� r*- z¼

l�U#« fL• —UB¦ô« Kœ— z� Èc¼« z*zUs bM� dB¦ zšs UL§

31 "Zâlike fazlu'llâhi yü’tîhi men yeşâ’ : Bu, Allah'ın diledigine verdiği bol nimettir." Kur'an: /4. 32 Lehû kalemun ‘amme'l-ekâlîme nef’uhu / Fe-mâ-hassa minhâ evvele dûne sâbi’in // Fe-mâ-Nîlü mısra ‘inde nâ’ilihi'llezi / Bihî ruddeti'l-emsâru hamsü esâbi’in : Onun, yararı bütün ülkeleri kapsayan bir kalemi vardır, onlardan yedincisini birincisinden ayırmadı. Kendisi ile şehirlerin beş parmağa dönüştürüldüğü Nil, onun iyiliği katında bir şey değildir.

Page 74: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

mazmûnuna mâ-sadak olup lisânından efvâh feyzmend-i ‘ulûm-ı bî-pâyân oldugu

gibi yed-i şerîflerinden dahı eyâdî-i ‘ibâd dest-resîde-i şîve-i hatt u hezâr ‘irfân olmuşlar

idi. Ol vücûd-ı bih-bûdun zât-ı fezâyil-meşhûnları mekteb-i hakîkat-i ÊËdD�Î U¦Ë

r*I¼«Ë Êus 33 feyz-i nâ-mütenâhîye makrûn olup netîce-i mukaddemiyyetin kâf u nûn-ı

tahsîl-i ‘irfânı isbâta serd olunmuş bir delîl-i sıhhat-makrûn oldugun ciyâdet-i ‘akl-ı

selîmleri ile istinbât buyurup evkât-ı şerîflerin hasr-ı ‘ulûm-ı ma‘ârif etmegi neş’e-i

câvîd-i derûn eylediklerinden her bâb fürât-ı zülâl-i makâl-i Êu�dIL¼« UN� »dAÎ

UMš� 34 sîr-âb ve ‘avârif ü ma‘ârifle cemî’-i emsâr u aktârda müsellem-i ülü’l-elbâb

olmuşlar idi. Fi’l-asl dürr-i şehvâr-ı vücûd-ı ‘âlî-mikdârları kân-ı cevâhir-i kemâl olan

Kostantıniyye-i bî-hemâlden Kâsım Paşa-nâm mahalden nümâyân ve Tersâne-i ‘Âmirede

mahzen kâtibi ‘Ammî-zâde Mehmed Efendi-nâm zât-ı bî-akrânın mahdûm-ı necâbet-

mersûmu olup kendi karîha-i ‘âlîsinden şeb ü rûz tahsîl-i kemâlâta sa’y u gûşiş eyleyip her

fenni kemâ-yenbagî tekmîl ve hüsn-i hatt ve sâ’ir ‘irfânı bî’l-külliye tahsîl eyledikden sonra

bin altmış iki Cumâdâ-yı ûlâsında ol ‘asrda Rûmeli kâzî-’askerliginden ma’zûl Memik-zâde

Mustafâ Efendi merhûma ‘Ayıntâb kazâsı ber-vech arpalık ‘inâyet buyurulup ol vaktde ba’zı

ikrâm kasd olunan kuzât-ı ‘asâkir hazarâtının arpalıkları tebdîl oldukça taraf-ı şehenşâhîden

bir iki teşrîf ihsân olunmak ma’rûf oldugundan mesbûku’z-zikr Memik-zâde merhûma dahı

sâlifü’z-zikr ‘Ayıntâb arpalıgı ile ihsân olunan teşrîfden mütercem-i mezkûr hazretleri karîn-i

şeref-i mülâzemet olmuşlar idi. Bu vech üzre zât-ı vâlâları mükerrem olup mülâzım ve kırk

akça medreseden münfasıl oldukdan sonra ‘allâme-i cihân fâzıl-ı devrân şeyhü’l-islâm

müfti’l-enâm Minkârî-zâde ca’ala’llâhu min-ellezîne lehümü’l-hüsnâ ve ziyâde

hazretlerinden meşhûr-ı ‘âlemiyân olan Kogacı Dede imtihânında ser-âmed ders okuyup bi’l-

istihkâki’z-zâtî defter-i a’lâ-güsterlerine dâhil ve ol zât-ı melekiyyü’s-sıfatdan ibtidâ-i hâric

elli rütbesiyle bir medreseye nâ’il olup ol medreseden dahı ‘âdet üzre hareket

buyurduklarından sonra sene bin seksen üç târîhinde ibtidâ-i dâhil ile Hüsrev Kethudâ

Medresesine ve bin seksen dörtde def’aten mûsıla-i Sahn ile Sekbân ‘Alî Medresesine ve

seksen altı târîhinde yine hareket-i misliyye ile Hayrü’d-dîn Paşa Medresesine andan dahı çok

zamân mürûr etmedin ol sâlde Sahn-ı Semândan birine gelip seksen yedide ibtidâ-i altmışlı

ile Murâd Paşa-yı ‘Atîka ve seksen tokuzda hareket-i altmışlı ile Mahmûd Paşa Medresesine

ve bin toksan târîhinde mûsıla-i Süleymâniyye ile medîne-i Üsküdar’da vâkı’ Vâlide Sultân

Medrese-i celîlesine ve bin toksan birde Medâris-i Süleymâniyyeden biriyle tarîk-i

müderrisîn-i kirâmı itmâm ve bin toksan iki Recebinde bâ-hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn

33 "Nûn ve'l-kalem ve mâ-yestarûn : Nun; kalem ve onunla yazılanlara and olsun." Kur'an: /1. 34 "‘Aynen yeşrabu biha'l-mukarrebûn: Gözdelerin içtiği kaynak..." Kur'an: 3/2.

Page 75: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Selânik mevleviyyeti ile makzi’l-merâm buyurulup ba’de’l-’azl bin toksan sekiz Rebî’ü’l-

âhirinde Burusa mevleviyyeti ile pür-temkîn andan dahı ma’zûl oldukda Biga kazâsı

kendülere arpalık ta‘yîn buyurulup bin yüz üç Şevvâlinde Mekke-i mükerreme pâyesiyle

mısr-ı Kâhire kâzısı olup ma’zûl oldukdan sonra Aksarây ba’dehû Zile arpalıgı evkât-güzâr

iken bin yüz sekizde İstanbul pâyesiyle mükerrem olup bin yüz tokuz Şa’bânında bi’l-fi’l

kâzi’l-beled olduklarından sonra Burusa Yenişehri ve Mudurnu ve Bigadiç arpalıkları ile

ma’zûl olup yüz on birde yalnız Birgi kazâsı arpalık olup yüz on ikide Anatolu pâyesi olup

yüz on üçde bi’l-fi’l Anatolu kâzî-’askerligi ba’dehû Rûmeli pâyesiyle ma’zûl olup Edremid

ve Gemlik ve Sandıklı kazâları arpalık olmuş idi. Ba’dehû bin yüz on sekizde bi’l-fi’l Rûmeli

kâzî-’askeri olup ‘Ayıntâb ve Mudanya arpalıkları ile ma’zûl olup ba’dehû ‘Ayıntâb kazâsı

Magnisa kazâsına tebdîl olunup ba’dehû bin yüz yigirmi ikide def’a-i sâniye-i sadâret-i

Rûm’a teşrîf eyleyip Ebî Eyyûb-i Ensârî kazâsı arpalıgı ile ma’zûl oldular. Ba’dehû ol

esnâda birkaç gün Burusa’da meks buyurmalarına me’mûr olup ba’dehû çok zamân mürûr

etmedin yine sa’âdet-hânelerine gelip meks ü ârâm üzre iken bin yüz yigirmi beş târîhinde

ravza-i Rızvân’a hırâm buyurdular. Merkad-i şerîfleri hazreti Ebî Eyyûb-i Ensâri ‘aleyhi

rahmetü’l-bârî türbe-i şerîfesinin hazîresindedir. Esnâ-yı intikâllerinde şu‘arâdan katı çok

kimesneler irtihâllerine târîhler ve mersiyyeler demişler idi. Ez-cümle bu cerîdede harf-i sâd-ı

mühmelede Sadîk mahlası ile rûz-nâmçe-i hâlleri zîver-i silk-i tahrîr kılınan Şeyh Süleymân

Efendi-zâde Yahyâ Çelebi bu târîhi demişler idi. Târîh:

‘Ârif-i bi’llâh ‘Abdü’l-bâki-i ‘adn-âşiyân

ve ke-zâlik harf-i vâv’da evsâf u mahmidetleri zîver-ârâyı kilk-i beyân olan nâdire-i

zamân Vehbî es-Seyyid Hüseyin Efendi bu târîhi demişdir ki hâlâ merkad-i şerîflerinde

mestûrdur. Târîh:

Gidip ‘Ârif Efendi kaldı nâmı dehrde bâkî

ve bunun emsâli sad hezâr mersiyye ve tevârih ile şu‘arâ-yı kirâm esnâ-yı

intikâllerinde mâtem ü sûzişlerin izhâr etmişler idi. Ol fâzıl-ı cihân ve ‘allâme-i devrâna nice

erbâb-ı ‘irfân mâtem-keş olmasınlar ki zât-ı bî-hem-tâsı bedr-i münîr-i sipihr-i kemâl ve

vücûd-ı ‘âlîsi mihr-i tâbende-i burc-ı fazl u efzâl oldugundan gayrı meclis-i şerîfleri

fâ’ideden hâlî degil idi. Bir sâ’at sohbet-i şerîfleri ile müteşerrif olan hezâr müşkilini hall

eyleyip meclisinden öyle kıyâm ve dâhil-i meclis-i ‘âlîsi olan tîre-diller şeref-i sohbetleri ile

tahsîl-i tesliyetü’l-hâtır eyledigi mâlâ-kelâmdır. Vücûd-ı nâ-yâb-ı devrân bir zât-ı

mecmû‘atü’l-’irfân idi. Elsine-i selâsede a’lâ-yı fesâhat ve aksâ-yı belâgat üzre tekellüm-senc

olurlar idi. Şi’r-i şerîfi âb-ı hayât ve inşâ-yı latîfi sohbeti gibi nümûne-i kand-i nebât idi.

Page 76: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Elsine-i selâsede Dîvân’ı ve Türkî latîf inşâ ile bir Siyer-i şerîfi ve etrâf-ı kütübe olan

ta’lîkâtı ekserü min-en yuhsâdır. Bu çend ebyât-ı pür-nikât ol zât-ı melek-sıfâtın eş‘âr-ı

latîfinden tahrîr olunan âsârındandır.

Gazel

Ne lâlezâr gerekdir ne seyr-i bâg bana

Yeter müşâhade-i cism-i dâgdâg bana

Şemîm-yâfte-i gülşen-i temennâyım

Olur mu bûy-ı gül âlâyiş-i dimâg bana

Yegâne ‘âşık-ı âzâde-kayd-ı her-kâmım

Girân gelirse nola minnet-i sürâg bana

Olur füsürde yine serd-bâd-ı âhımdan

Olursa şem’-i meh ü mihr eger çerâg bana

Tenük-mizâc-ı gamım dil-hırâşdır ‘Ârif

Hurûş-ı zemzeme-i ‘andelîb ü zâg bana

Ve lehû

Gönül o seng-dile âh-ı cân-güdâz ederek

Visâle rıfk ile nerm eyledik niyâz ederek

Açıldı zülfün edip ber-taraf o meh-rûyum

‘İzâr-ı pâkini meclisde nîm-bâz ederek

Ve lehû

Mihre bakdım âftâb-ı rûyu geldi yâdıma

Servi gördüm kâmet-i dil-cûyu geldi yâdıma

Ve lehû

Şimdi zamân-ı seyr-i gül-i nev-demîdedir

Erbâb-ı ‘ayş meykedelerden remîdedir

Ve lehû

O cefa-cûyu görüp ‘âşık-ı pür-gam ne desin

Kâdir-i güft ü şenîd olmayan ebkem ne desin

Gâh pür-germ-i gazab gâh nüvâzişkârî

Page 77: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Böyle fettân-ı cefâ-pîşeye âdem ne desin

‘ÂRİF-İ DÎGER35

Bunlar dahı şu‘arâ-yı ‘asrdan olup bin yüz otuz dört târîhinde Saltanat-ı ‘Aliyyeye

‘Acem diyârından Nâmî mahlas ile gelen elçi şu‘arâdan olmagla zebân-ı Türkîde bu zemînde

bir gazel eyledikde bunlardan dahı bu gûne bir nazîre sudûr eylemiş idi. Matla’ı budur:

Matla’

Ey zülf bâg-ı hüsnde sünbül müsün nesin

Ol mâh-rûya hâle mi kâkül müsün nesin

‘ÂRİF-İ DÎGER

Eskişehirli kuzât gürûhunun ma‘ârifmendi Ankaravî mülâzımı ‘Alî Efendi hidmetidir

ki Rûmeli Kaleminde sâlik-i tarîk-i kazâ ve mâlik-i ezimme-i hükm ü imzâ olmuşlar idi. Bin

yüz senesi hilâlinde dâr-ı bekâya intikâl eyledi. Bu güftâr âsârındandır.

Beyt

Açıp sîb-i zenehdânın ki ey cânâ ne örtersin

Yemezler bâg-ı hüsnün mîvesin cânâ ne örtersin

‘ÂRİF-İ DÎGER

Nâm-ı ser-âmedleri Ahmed’dir. Rûmeli’nde Peçoy kasabasından Gülşenî

meşâyihinden meşhûr-ı velâyet olan Şeyh Mustafâ Efendi-nâm ‘azîz-i muhteremin ferzend-i

pür-necâbeti olup tahsîl-i ma‘rifetden sonra ‘âlem-i mükâşefede medîne-i Konya tarafına

da’vet olunup seyr ü seyâhat tarîki ile Konya’ya hicret ve Âsitâne-i Hazret-i Mevlânâda nice

zamân hidmet ve tekmîl-i âdâb-ı tarîkat eyleyip vatan-ı aslîsine ric’at eyleyip ve Peçoy’da

vâkı’ Mevlevî-hânede nice müddet ikâmet etdikden sonra ol havâlîye Nemçe’nin istîlâsı

sebebi ile hicret edip gelip Filibe’de bir müddet zâviye-nişîn-i meşîhat olup bu hâl üzre

35 121'de yok. Şairin hâl tercümesi 'da şu cümle ile başlıyor: "Mevâlî-i kirâmdan Kütahiyyeli Ahmed Efendi nâm suhan-şinâsın akrabâsından olup sene bin yüz......".

Page 78: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

güzârende-i eyyâm u leyâl iken sene bin yüz yigirmi altı târîhinde Yenikapu Mevlevî-hânesi

şeyhi Seyyid Nesîb Dede intikâl edip bunlar ol buk’a-i nâzenîne anların yerine câ-nişîn

olmuşlardır. Melek-haslet nâzik-ta’bîr pîr-i vakûr rûşen-zamîr idiler. Bu güftâr bu mecelle-i

celîleye tahrîr içün bu fakîre irsâl eyledikleri âsârlarındandır.

Gazel

Zât-ı pâkinledir ey hazret-i sultân-ı semâ’

Şeref-i dâ’ire-i mecma’-ı dîvân-ı semâ’

Yeridir mahşer-i ervâh-ı tekaddüs olsa

Çünki cevlângeh-i rûhun ola meydân-ı semâ’

Böyle bir meclis-i pür-mâ’ide-i şevk içre

Yaraşır rûh-ı Halîl’in ola mihmân-ı semâ’

Dâg-ı ‘uşşâk gül-i ravza-i ‘aşk-ı ezeli

Dûd-ı âh-ı fukarâ sünbül-i bustân-ı semâ’

Kereminden umulur ‘Ârif’i mahşerde dahı

Edesin dâhil-i cem’iyyet-i yârân-ı semâ’

‘ÂRİFÎ36

Nâm-ı ser-âmedleri Mehmed ve eben ‘an cedd hânedân-ı ma‘ârifden bir mahdûm-ı

emceddir ki dîde-i dünyâ ol kurre-i ‘ayn-ı yek-tânın dûr-bîn-i tefakkud ile cüst (ü) cû iken

nazîri olsa aktâr-ı sipihr-i ma‘ârifde şekl ü sîmâda ana fi’l-cümle mesîl olur bir zât-ı ‘ârifi

bulmak emr-i muhâldir. Ol merdüm-zâde-i nûr-ı bâsıra-i nehârîr olan İshak-zâde Mehmed

Sâlih Efendi’nin mahdûm-ı necâbet-mersûmu olup nûr-ı dîde-i erbâb-ı ma‘rifet olan vücûd-ı

bedrü’l-münîr-i sipihr-i mahdûmiyyetleri ufk-ı pür-nûr-ı mehd-i ‘âlem-i şuhûddan bin altmış

dört târîhinde kamer Burc-ı Seretân’da iken meh-i ‘âlem-tâb gibi nümâyân u âşikâr ve hacr-ı

terbiye-i dâye-i kemâlde perverde-i dest-i ihtimâm-ı rûzgâr oldukdan sonra sadr-ı ‘âlî-

mikdârların bülendi merhûm u mebrûr Kâzî-’asker Kadrî Efendi’den mülâzım ve şeref-i

mülâzemete vusûl ve ‘âdet üzre kırkdan ma’zûl olduklarından sonra bin seksen tokuz

Şa’bânında şekker-feşân-ı bezm-i ifâde olan zât-ı lebîblerine Tûtî Latîf37 Medresesi nasîb

olup toksan üç Rebî’ü’l-âhirinde hareket-i hâric ile Ahmed Çavuş Medresesine ‘âric olup

36 20'da ‘Arif. 37 M'de Abdü'l-latîf.

Page 79: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

toksan yedi Muharreminde zât-ı mahbûbu’l-kulûbları dâhil rütbesiyle be-yek baş şâyeste-i

kâmet-i bâlâ-yı ihtirâmları olan Şâh-ı Hûbân buk’asına nâ’il olup toksan tokuz Muharreminde

Şeyhü’l-islâm Zekeriyyâ Efendi Medresesine hareket-i dâhil ile güzâr eyleyip sene-i mezbûre

Şa’bânında yerlerinde mûsıla-i Sahn i‘tibâr olunup bin yüz Saferinde Edirnekapusu

Mihrümâhına hareket-i misliyye ile pertev-efken-i sâye-i ihtirâm ve yüz bir Şa’bânında serv-

i hırâmânlar gibi sahn-ı merâm olan Medâris-i Semândan birine hırâm eyleyip yüz iki

Recebinde ibtidâ-i altmışlı ile Hayrü’d-dîn Paşa Medresesine irtikâ ve yüz dört Şa’bânında

Şâh Sultân Medresesine i’tilâ yüz altı Cumâdâ-yı ûlâsında yerlerinde mûsıla-i Süleymâniyye

i‘tibâr ve bin yüz yedi Şevvâlinde Şeh-zâde Medresesine menkûl ve yüz tokuz Şevvâlinde

Medâris-i Süleymâniyyeden birine vusûl ve yüz on üç Muharreminde Dârü’l-hadîs-i

Süleymâniyye ile tarîkın itmâm ve sene-i merkûme Şevvâlinde Yenişehirfenâr mevleviyyeti

ile makzi’l-merâm olup ba’de’l-’azl Akhisâr Saruhân arpalıgı ile çille-nişîn-i ‘azl oldukdan

sonra yüz on yedi Şevvâlinde Edirne pâyesiyle Şâm kâzısı olup ol cânibe hırâm yüz on tokuz

Saferinde ma’zûl sene-i mezbûre Recebinde Menemen Güzelhisârı arpalıgı ile karâr ve

medîne-i Kostantıniyye’de Bogaziçi’nde Anatolu Hisârı’nda yâlîda evkât-güzâr iken bin yüz

yigirmi bir Rebi’ü’l-âhiri gurresinde intikâl ü gurûb ve Göksu dâhilinde olan mezâristânda

lahdlerine rüsûb eyledi. Pâk-tabî‘at pür-ma‘rifet u’cûbe-hey’et nev’i şahsına münhasır

ezkiyâ-yı rûzgârdan bir şâ‘ir idi. Nâzik eş‘ârı bâlâ kasâ’idi ve vâfir âsârı vardır. Bu güftâr

cümle-i âsârındandır.

Beyt

İhâta etdi ten-i zerdimi sirişk-i keder

Miyân-ı cûyda kaldım misâl-i nîlüfer

Ve lehû

Perde etme zülfünü ruhsâra Allâh ‘aşkına

Verme yüz ol rû-siyeh mekkâre Allâh ‘aşkına

Genc-i hüsnünden gedâyân-ı tarahhum-cûların

Lutfun isterler şehâ bir pâre Allâh ‘aşkına

‘ÂZİM

Devlet-i ‘Aliyyede Anatolu sadâretinden ma’zûlen intikâl eyleyen Şa’bân-zâde

Page 80: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Mehmed Efendi’nin ferzend-i ercümendi olup zš�« d� b¼u¼« 38 neş’esinden feyzmend bir

ehl-i keyf zât-ı hünermend olup mahâdîme muhtass olan mülâzemetle mükerrem oldukdan

sonra yüz on sekiz Rebî’ü’l-evvelinde Tûtî Latîf Medresesiyle ibtidâ-i hâric ve yüz yigirmi

iki Cumâdâ-yı âhiresinde be-yek baş hakkı olan Rahîkî Medresesine ‘âric oldukdan sonra bin

yüz yigirmi dört Cumâdâ-yı âhiresinde ‘âzim-i dâr-ı bekâ olup reh-rev-i dâr-ı ni’met-i

mütevâsıl ve rahîk-i rahmet-i Rahmân’a vâsıl oldular. Müretteb Dîvân’ı ve miyân-ı şu‘arâda

hayli nâm u şânı oldugu ma’lûm-ı esâgir ü ekâbir bir ma‘rifetli nâzik şâ‘irdir. Bu güftâr

âsârındandır.

Beyt

Nümâyân zahm zahm-ı laht-ı dil şemşîr nâ-ma’lûm

Eser peydâ mü’essir gâ’ib ü te’sîr nâ-ma’lûm

Nice dânişverân-ı ‘âlem izhâr-ı telâş etmez

Kazâ der-zîr-i gayb u şîve-i takdîr nâ-ma’lûm

Ve lehû

Şeh-per-i bülbül çü pür-tîrdir sensiz bana

Gonca-i gül hançer-i tedmîrdir sensiz bana

‘İşve-i hûrâ-yı cennet safha-i endîşeme

Çün nükûş-ı hâme-i tasvîrdir sensiz bana

‘Âzimâsâ teşneyim cân-bahş-ı la’l-i nâbına

Mevc-i sahbâ cevher-i şemşîrdir sensiz bana

‘ÂZİM-İ DÎGER

Nâm-ı vâlâları Seyyid Mustafâ’dır. Sâdât-ı kesîrü’l-berekâtdan hoş-nüvîs edâsı nefîs

güftâra kâdir bir şâ‘irdir. Maskat-ı re’sleri olan Burusa’da hayli meşhûr ve akrânına göre zât-ı

ma’mûr bir hünermend olup ‘asrın letâfet-perverlerinden ve vaktin zarâfet-güsterlerindendir.

Bu güftâr cümle-i âsârlarındandır.

Beyt

Mûrân-ı hatın mülk-i Süleymân’a degişmem

38 El-veledu sırru ebîhi: Çocuk, babasına benzer.

Page 81: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Şehd-i lebini la’l-i Bedahşân’a degişmem

Dîdemden akan eşk-i terin derd-i gamınla

Bir katresini lücce-i ‘ummâna degişmem

‘ÂSIM

Ol zât-ı şerîf-i lâzımü’t-tebcîlin nâm-ı nâmîleri İsma’îl’dir. Üşküfte-gül-i sad-berg-i

pür-letâfet-i gülistân-ı ‘ismet olan vücûd-ı pür-ma‘rifetleri hadîkatü’s-sü’edâ-yı

Kostantıniyye-i bî-hem-tâdan nesîm-i ‘irfân ile üşküfte vü handân olmuşdur. Vâlid-i

mâcidleri olan Küçük Çelebi küberâ-yı Devlet-i ‘Aliyyede ‘asrında re’îsü’l-küttâb olmuş ehl-i

ma‘ârifden bir vücûd-ı nâ-yâb olmagla hânedân-ı hâllerinin şeref ü kemâl-i lâzım-ı ikbâli

olmagla her bir ma‘rifet-i bî-hemâl bi’l-irs kendüye intikâl eyleyen ashâb-ı hayâlden bir şâ‘ir-

i bî-misâldir. Zât-ı sütûde-sîretleri mizmâr-ı kâbiliyyetde hâyiz-i kasabü’s-sebak-ı her-

ma‘rifet oldukdan sonra bin yüz sekiz senesi şeyhü’l-islâm-ı ser-firâz sadrü’ş-şehîd es-Seyyid

Feyzu’l-lâh Efendi’den müstakillen mülâzım olup ol şerefi ihrâz etdikden sonra bin yüz

yigirmi Recebinde meşâyih-i İslâmiyye’nin bülendi Paşmakçı-zâde es-Seyyid ‘Alî

Efendi’nin def’a-i sâniye-i fetvâlarında ibtidâ-i hâric elli ile Ken’ân Paşaya müderris olup

bedr-i münîr-i sipihr-i tevkîr olan zât-ı dil-pezîrleri meh-i Ken’ânâsâ ol buk’aya pertev-endâz

olmagla miyâne-i ihvân-ı safâdan bu vech ile mümtâz olup ba’dehû bin yüz beş Şa’bânında

Dizdâriyye Medresesine hareket ü hırâm ve ol buk’ada dahı dört buçuk sene kıyâm

eylediklerinden zât-ı bedîhiyyü’l-isti’dâdlarına bâb-ı murâd güşâd olup Timürkapu’da Ahmed

Paşa Medresesine dâhil ve yüz otuz bir Cumâdâ-yı âhiresinde ol medreseden dahı hareket-i

ma’a’l-bereket edip zât-ı mecmû‘atü’l-’irfânlarına şâyân ‘Ârifiyye Medresesine vâsıl olup bu

mecelle-i celîleyi esnâ-yı tahrîrde ol buk’a-i bî-nazîrde encümen-efrûz-ı bezm-i ders ü takrîr

idiler. Şu rütbe isti’dâd-ı mücessem bir zât-ı muhteremdir ki a’dâ-yı ‘adûsu bile rüchânına

teslîm edip hîn-i iktizâda güftârında hoş-gûlugun tasdîk u ikrâr eder. Miyâne-i müderrisîn-i

kirâmda hoş-güftâr bir şâ‘ir-i mâhir oldukları müsellem ve vâdîsinde reftâr-ı nâzikânesi dil-

pesend-i ‘âlemdir. Eş’âr-ı melâhat-nisârı mâye-i neşât-ı hâtır ve güftâr-ı letâfet-şi’ârı

pesendîde-i esâgir ü ekâbirdir. ‘Asrın gülistân-ı ma‘ârifde pür-gû olan şu‘arâsından mazmûn-

şinâs ve kadr-âşinâ bir bülbül-i gûyâ-yı bâg-ı hüsn ü edâdır. Bu birkaç güftâr ol murg-i

hezâr-destân-ı bâg-ı ‘irfânın elhân-ı şekker-efşânlarındandır.

Gazel

Kühen-ser-mâyelerden pây-mâlan behredâr olmaz

Page 82: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Sebû-yı âb-dîde sûy-ı hâke katre-bâr olmaz

Nigâh-ı ragbet etmez hatt-ı sebz-i yâre keç-tâb’ân

Temâşâ-yı zümürrüd sâzkâr-ı çeşm-i mâr olmaz

Mecâz erbâbıdır âzürde-i agyâr olan yohsa

Hakîkat bâgının verd-i mutarrâsında hâr olmaz

Dil-i himmet-bülendim ‘Âsımâ her şûha meyl etmez

Hümâ-yı evc-i dâniş degme şeh-bâza şikâr olmaz

Ve lehû

Bu hayret-hânede rûşen-güher endûhgîn olmaz

Nümâyândır bu kim âyînede çîn-i cebîn olmaz

Dil-i sad-pâre-i ‘âşıkda feryâd u enîn olmaz

Belî bir kâse kim işkestedir anda tanîn olmaz

‘ÂŞIK

Nâm-ı nâmi ve ism-i girâmîleri Ahmed’dir. Müneccimbaşı Ahmed Efendi demekle

şehîr olduklarına binâ’en mahlaslarıyla tahrîr olunmayıp bâlâ-yı kitâbetde harf-i elifde nâm-ı

vâlâlarıyla terceme-i zîbâları tafsîl üzre sebt ü imlâ olunmuş idi.

‘ÂTIF

Nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri Ahmed’dir. Harf-i ‘ayn-ı mühmelede ‘Îdî mahlası ile

keşîde-i silk-i erkâm olan mevâlî-i kirâmdan Amasiyyeli39 Bayram Efendi’nin büyük

mahdûmlarıdır. Pâdişâh-ı İslâm halleda’llâhu mülkehû ilâ yevmi’l-kıyâm hazretlerinin şeh-

zâde-i cevân-bahtları sa’âdetli Sultân Mehemmed hazretleri bin yüz yigirmi beş târîhinde

gehvâre-i vücûdu teşrîf buyurduklarında lisân-ı hümâyûndan olmak üzre, Mısra’:

Müjdeler dünyâya şeh-zâdem Mehemmed’dir gelen

târîhine muvaffak olup huzûr-ı hümâyûna ‘arz olundukda makbûl-i hümâyûn olmak

şerefin hâyiz olup mukâbelesinde Amasiyye’de bir medrese-i celîle ile çerâg buyurulup

39 Müellif Sâlim Efendi böyle yazmışsa da Tezkire'de ‘⎥dî mahlaslı şair bulunmamaktadır.

Page 83: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

nâ’il-i merâm oldular. Pâk-tabî‘at bir şâ‘ir-i mâhir-i pür-ma‘rifetdir. Tabî’at-ı şi‘riyyesinden

mâ-’adâ cihet-i ‘ilmiyyesi de ma’mûr bir vücûd-ı ma‘ârif-mevfûrdur. Bu güftâr cümle-i

âsârındandır.

Gazel

Şeb-i hasret geçip mihr-i emel dîdâr göstersin

Tırâş etsin hatın ya’ni o meh ruhsâr göstersin

Ser-i serv üzre ‘aks-i mihr-i subhu pâye pest etsin

O gül-nahl-i letâfet gonca-i destâr göstersin

Gül ü nev-rûza bakmaz tûti-i her-dem-bahâr-ı dil

O şekker-leb hemân âyîne-i ruhsâr göstersin

Mey-i mazmûn-ı rengîni pür et bebgâ-yı ta’bîrde

Çü reng-i bâde kendin ma’nî-i eş‘âr göstersin

‘ÂKİF

Sâbıku’z-zikr ‘Îdî-zâde ‘Âtıf Ahmed Efendi’nin küçük birâderi Mustafâ Efendi’dir.

Edîb-i hünerver bir zât-ı suhan-perverdir. Husûsan edebiyyât semtinde kemâl mahâreti ve

Harîrî kadar o vâdîye kudreti vardır. Makâmât-ı Harîrî’ye nazîre olmak üzre on ‘adet

makâma sebt ü tahrîr ve edâ-yı nâzikâne ile şu rütbe tasvîr ü ta’bîr eylemiş idi kim fusahâ-yı

zamân sâbâş u tahsîne şâyân eyleyip bi’l-cümle istihsân eylemişler idi. Zât-ı vâlâları

ma‘ârifde bî-hem-tâ olmagla ma’lûm-ı âfâk olmagla vücûd-ı fezâ’il-mersûmlarına bi-istihkâk

Amasiyye’de Sultân Bâyezîd Han Medrese-i celîlesi ile kazâ-i mezkûrun fetvâsı ‘inâyet

buyurulup esnâ-yı tahrîr-i tezkiremizde ol cây-ı vâlâda hidmet-i ders ve şugl-i fetvâda idiler.

Hakkâ ki zât-ı mecmû‘atü’l-’irfânları her vechile ikrâma şâyân bir mahdûm-ı celîlü’ş-şândır.

‘Arabî ve Türkî şi‘rde ta’bîri nâzik ü selîs ve inşâsı letâfet üzre tarh olunmuş bir nesc-i

mevzûn u nefîsdir. Bu güftâr ol suhan-perver-i ma‘ârifin terbiyet-kerde-i hâne-zâd-ı tab‘ları

olan âsârdandır.

Beyt40

Żıdd-ı me’nûsunu kabz ise garaz hâk-i dile

Tohm-i vîrâneyi ek nahl-i temennâ yerine

40 Beyit 240'de yoktu, yeri boş bırakılmış, metne 'dan alındı.

Page 84: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

‘ÂLÎ

Nâmı ‘Alî olmagla mahlas-ı merkûmu ihtiyâr ve maskat-ı re’si alan Mora cezîresinde

emsâl ü akrânı olan yeniçeriyân-ı dergâh-ı ‘âlî miyânesinde bu mahlas-ı ‘âlî ile şöhret-şi’âr

olmuş idi. Bin yüz hilâlinde merhale-i fenâdan menzil-i bekâya güzâr eyledi. Bu güftâr ol zât-

ı ma’âlî-şi’ârın âsârındandır.

Beyt

Pûte-i ‘aşk-ı hakîkatde vücûdum kâl edip

Sikke-i nâmım verildi ‘Âliyâ a’lâ bana

‘ABDU’R-RAHMÂN EFENDİ41

Pâdişâh-ı heft-kişver mâlik-i memâlik-i bahr ü ber melik-i ‘âdil şehenşâh-ı kerem-

mütevâsıl hâlîfe-i eyyâm pâdişâh-ı İslâm selâtîn-i güzînin ser-firâz ü mümtâzı es-

sultânü’bni’s-sultân es-Sultân Ahmed Han-ı Sâlis-i Gâzî halleda’llâhu eyyâme devletihî ve

ebbede a’vâme saltanatihî hazretlerinin imâm-ı evvel-i fezâ’ilmendi mahdûm-ı ‘âlî-kadr

‘Abdu’r-rahmân Efendi’dir ki pîşvâ-yı sufûf-ı hünermendân ve ‘andelîb-i dil-sûz-elhân-ı

gülistân-ı fazl u ‘irfândır. Zât-ı bî-mânend ü bî-akrânı şehr-i Kostantıniyye’de Şeh-zâde

Câmi‘-i şerîfi kurbünden nümâyân olup vâlid-i mâcid-i kesîrü’l-mahâmidleri Şeh-zâde

Câmi‘-i şerîfinde imâm ve ebû’l-feth Sultân Mehemmed Câmi‘-i şerîfinde hatîb sulehâ-yı

ümmetden bir vücûd-ı ‘âlî-kadr-i lebîb ü erîb idi. Mütercem-i mezkûr hazretleri dahı dâ’imâ

rızâ-yı şerîfleri üzre hareket ve şeb ü rûz tatyîb-i hâtır-ı ‘âtırlarına bezl-i kudret etmekle ol

pîr-i rûşen-zamîrin mazhar-ı hayr-du‘âları olup ser-firâz ve bin yüz yigirmi iki Rebî’ü’l-

evvelinde imâm-ı sânî-i halîfe-i enâm olmagla mümtâz olup Burusa Yenişehri arpalıgı ile

ihtirâm ve bin yüz yigirmi üç senesinde ibtidâ-i hâric elli ile Tercemân Yûnus Medresesiyle

ikrâm olunup yüz yigirmi dört Şevvâlinde ibtidâ-i dâhil ile Timürkapu’da Ahmed Paşa

Medresesine vâsıl ve bin yüz yigirmi beş Şevvâlinde Hˇâce Hayrü’d-dîn Medresesine

hareket-i dâhil ve bin yüz yigirmi yedi Muharreminde yerlerinde mûsıla-i Sahn i‘tibâr ve

sene-i mezbûre Şevvâlinde Medâris-i Sahn-ı Semândan birine güzâr eyleyip bin yüz yigirmi

sekiz Recebinde ibtidâ-i altmışlı ile Şeyhü’l-islâm Yahyâ Efendi Medresesine kıyâm ve bin

41 20, ve 122'de ‘Abdî başlığıyla verilmiş.

Page 85: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

yüz yigirmi tokuz Rebî’ü’l-evvelinde yerlerinde altmışlı hareketi ile ihtirâm olunup sene-i

mezbûre Ramazânında hareket-i misliyye ile ‘Alî Paşa-yı Cedîd Medresesine hırâm

buyurulup sene-i merkûme Zü’l-ka’desinde şeh-zâde-i cevân-baht devletli sa’âdetli Sultân

Süleymân hazretlerine hˇâce ta‘yîn buyurulup imâm-ı evvel ve Afyonkarahisârı ve Servi

kazâları arpalıklarına zamîme oldı. Bin yüz otuz Rebî’ü’l-âhirinde mûsıla-i Süleymâniyye ile

Ayasofya-i Kebîr Medresesine menkûl ve bin yüz otuz bir Rebî’ü’l-âhirinde âhir-i rüteb-i

tarîk-i medâris olan Dârü’l-hadîs-i Süleymâniyye Medresesine vusûl bulup bin yüz otuz iki

Rebî’ü’l-evvelinde evvel-i merâtib-i mevâlî-i kirâm olan menâsıb-ı mahrecden

Yenişehirfenâr mevleviyyeti ile çerâg-efrûhte buyurulup ihtirâm olundular ve sene-i

merkûme Zü’l-ka’desinde vâkı’ sûr-ı hümâyûnda Mekke-i mükerreme pâyesiyle ikrâm

olundular. Hakkâ ki zât-ı fâyıku’l-akrânları her vechile ikrâma şâyân fâzıl u ‘afîf bir vücûd-ı

şerîf olup enfâs-ı tayyibeleri rûh-bahş-ı dil ü cân ve güftâr-ı nâzik-edâları kand-i nebât-ı mısr-

ı belâgat ü ‘irfân vücûdu nâ-yâb tab‘-ı çâlâki müstetâb zekâ-yı mücessem bir zât-ı muhterem

olup cümle-i fezâ’ilinden fazla ‘Arabî ve Türkî ve Fârisî murâd üzre güftâra kâdir bir

mecmû‘atü’l-me’âsirdir. Bu güftâr-ı sihr-âsâr ol mahdûm-ı fezâ’il-mersûmun zâde-i tab‘-ı

‘âlî-mikdârlarındandır.

Gazel

Olup âzürde-hâtır güllerin çîn-i cebîninden

Geçilmez bülbülün şimdi figân-ı âteşîninden

Görüp ruhsâr-ı âlin gerden-i sîmîn-i berrâkın

Bahâr-ı ‘âlemin geçdik gülünden yâsemîninden

O şûhun şâneveş tîg-i gamıyla çâk çâk ammâ

Çekilmez dest-i dil sevdâ-yı zülf-i ‘anberîninden

O rütbe mürtefi’-bünyâddır kasr-ı tevâzu’ kim

Riyâz-ı cennete nezzâre mümkindir zemîninden

Ve lehû

Nerkis-i mahmûrun açmaz şîve-i mestâneden

Bilmem ol âfet ne görmüşdür dil-i dîvâneden

Şîvekârım şekve-i hasret-keşânın dinlemez

Bî-haberdir mest olanlar lezzet-i efsâneden

Ber-taraf-sâz-ı ümîd ü bîme hep yeksân gelir

Page 86: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Dōstdan lutf u kerem cevr ü sitem bîgâneden

Mest-i zehr-âb-ı humâr oldu bu ‘işretgâhda

Neş’e ümmîd eyleyenler gerdiş-i peymâneden

Ve lehû

Biz ne âteş ne âb der-bagaliz

Güheriz âb u tâb der-bagaliz

Mey-i sad-sâle reşk-i bezm-i gamız

Pîr-i ‘asrız şitâb der-bagaliz

Çeşm-i nâ-dâna dâg u dânâya

Nokta-i her-kitâb der-bagaliz

Nâmeveş mühr ber-lebiz ammâ

Sad-su’âl u cevâb der-bagaliz

Fikr-i hâlinle şevk-i la’lin ile

Sübha ber-kef şarâb der-bagaliz

Dîde pür-hûn cigerde âteş-i ‘aşk

Mey be-sâgar kebâb der-bagaliz

Bin yüz otuz iki târîhinde medîne-i Kostantıniyye Otalar Kapusu mukâbilinde Şeh-

zâde Câmi‘-i şerîfi cenbinde vezîr-i a’zam âsaf-ı muhterem ebu’l-hayrâti ve’l-hasenât

masdarü’l-merâhimi ve’l-müberrât sa’âdetli mekrümetli İbrâhîm Paşa yesserahu’llâhu te’âlâ

mine’l-hayri mâ-yeşâ hazretlerinin müceddeden binâ buyurdukları medrese-i cennet-nazîrin

kitâb-hâne-i dil-pezîrine bu târîh-i zîbâyı eyleyip hâlâ ol bâb-ı nâ-yâbda keşîde-i silk-i kilk-i

müstetâb olmuşdur. Târîh:

œbÒ�L¼« sΓd¼« —bB¼« -d– z� ˆƒUI� ‰U¹ z*¼« o*• HHš*•

bÒ΃L¼« ÊU¦e¼« ÊUD*� —UN#U� ULÒ¥H¦ v1’« ÕËbLL¼«

n#ô« u£

œœu� Ë b�L� U¦«œ È—u*¼ UL£ UL£«—‹ v§ rÒN*½

UΫd¾¼« ÊU¦«

b-dH� ÈËU� r*F*¼ «bNF¦ vM� HL£ Ë Âe� Ë Âe0 z¼ dΓË

bÒšA¦ Sš� aΗUÔ Èu0 U¦ULÔ rEM¦ —œ z¦ Uך� KbAsU§

Page 87: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

42 bL0« p¼ULL¼« ÊUD*�¼« dÎ“Ë «bÒš2 ˆUš0« rš£«d�ô

ÂUI¦

Bu târîh-i ra’nâ dahı sa’âdetli sadr-ı a’zam hazretlerinin medrese-i celîlelerinedir.

U¦«œ ÊUD*�¼« bL0« KdC1¼ «dN# rš£«d�« —bB¼« »UM2

U¦ULÔ z¾�1Ô aΗU×¼« UN¼ UM*I§ H�—b¦ r*F*¼ vM�

43 U¦UI¦ vM� Âu*F¼« »öD¼ «b�¦ rš£«d�« bNF¼« dΓË

Bu mu’ammeyât mütercem-i mezkûrun çekîde-i kalem-i ‘ârif-pesendleri olan

âsârlarındandır.

Be-nâm-ı Dâ’î

44 «— gÎu• œœd½ u1¦ ‰bJÎ z½ È« «— gÎË—œ f� zÎU¦d� v¼bJÎ

Be-nâm-ı Velî

45 bsuAš¦ È—U� ÂUs “« vJÎ d£ bsuAš¦ È—UÎ ‚UA� ÊU§—U�

Be-nâm-ı Hâşim

46 bMקdš¦ œu• “ dN¦ Ë dL- Ë dšÔ zL£ bsbÎœ «— ‘« ˆT¦ sš�2 Ë ‰« Œ— u�

Be-nâm-ı ‘Alî

(25) Ruh-ı yâre bak gelmedin hatt-ı zîbâ

Meh-i ‘âlemi hâlesiz kıl temâşâ

Be-nâm-ı Hurrem

Mest olsa o gamzeler mey-âlûd olsa

Cellâd-ı felek dönüp de nâ-bûd olsa

Be-nâm-ı Dil-âver 42 Halîfetü halkı'llâhi tâle bekâ’uhu / Bihi şerefü's-sadri'r-rezîni'l-müseddedi // Hüve'l-âsafü'l-memdûhu azhâ mufahhamen / Bi-ishari sultâni'z-zamâni'l-mü’eyyedi // Emânü'l-berâyâ küllihim fî-zürâhümâ / Hümâ li'l-verâ dâmâ bi-mecdi ve sûdedi // Vezîrün lehu hazmün ve ‘azmün ve himmetün / Benâ ma’heden li'l-’ilmi sâvâ bi-farkadi // Fe-enşedtü beyten misle dürrin munazzamin / Temâmen hevâ târîha beytin müşeyyedi // Makâmun li-İbrâhîme ahyâhu ceyyiden / Vezirü's-sultâni'l-memâliki Ahmed : Allah halkının halifesidir, bekası devam etsin! Ağırbaşlı, doğru sadrazamlığın şerefi onunladır. // O övülen vezir, zamanın müeyyed sultanının akrabalığı ile yüceldi. // Yaratılmışların güvenliği o ikisinin soyundadır, mahlûkat için şan ve şerefle daim olsunlar. // O, temkinli, azimli, gayretli bir vezirdir, ilm için Ferkad yıldızına denk bir medrese yaptı. // Mamur evin tarihini ihtiva eden, dizili inci gibi bir beyit söyledim. // "Bu, ülkeler sultanı Ahmed'in veziri İbrahim'in iyice ihya ettiği bir makamdır". 43 Cenâbu's-sadri İbrâhîmu sıhrâ / Li-hazreti Ahmede's-sultâni dâmâ // Benâ li'l-’ilmi medreseten fe-kulnâ / Lehe't-târîha tahsebuhu temâmâ // Vezîrü'l-’ahdi İbrâhîmu mecden / Li-tullabi'l-’ulûmi benâ makâma: Sadrazam İbrahim, Sultan Ahmed hazretlerinin damadı olarak daim olsun! // İlim için bir medrese kurdu, ona tam olarak hesaplayacağın bir tarih söyledik. // "Zamanın veziri şanlı İbrahim, ilim talebelerine bir makam kurdu". 44 Yek-dili ser-mâye bes dervîş-râ / Ey ki yek dil mahv kerden hˇiş-râ: Dervişe bir gönüllülük sermaye olarak yeter! Ey (sen), bir gönüllülük, benliği ortadan kaldırır. 45 ‘Ârifân ‘uşşâk-ı yârî mi-şevend / Her yekî ez nâm-ı ‘âri mî-şevend: Arifler tek bir dostun aşığıdırlar; her biri isimlerinden sıyrılmışlardır. 46 Çü ruh-ı âl ü cebîn (ü) müjeeş-râ dîdend / Heme tîr ü kamer ü mihr zi-hod mî-reftend: Onun al yanağını, alnını ve kirpiğini görünce; güneş, ay ve ok hepsi kendilerinden geçtiler.

Page 88: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Bî-dilândan alamaz zülfün yâr

Devr eder zülfünü bî-dil tekrâr

Be-nâm-ı Hüsâm

Nâleden ol meh mükedder olmadı

Eşk-i bî-dilden de mugber olmadı

Be-nâm-ı İbrâhîm

47 dL- —Ëœ —œ S�šÎ U�d¼œ d¾¼œ —«cF� j• ¡ˆu*2

Be-nâm-ı Abdâl

O gül-goncaya dest-res oldu düşvâr

Ki gitmez yanından bir iki diken var

Be-nâm-ı Seyfî

48 S�As UΗœ V¼d� v�Uק¬ S�¦ ÈËd*½ T-U� ÊU– u2 ˆœU�

‘ABDÜ’L-HAY49

Ol sünbül-i bâg-ı ercümendî Saçlı İbrâhîm Efendi merhûmun mahdûm-ı dil-pesendi

olan vücûd-ı şerîfdir ki şehr-i Edirne’de mülket-i vücûda teşrîf buyurup zihn-i nakkâdı vâsıl-ı

nisâb-ı isti’dâd oldukdan sonra vâlid-i muhteremlerinin nefes ü himmeti ile mâ-lezime-i

mahdûmiyyeti tahsîl ve âdâb-ı tarîkati kemâ-yenbagî tekmîl eyleyip Rûmeli’nde Kızanlık

kasabasında Şeyh ‘Alâ’ü’d-dîn Efendi Zâviyesine şâyeste-i hilâfet buyurulup bir müddet

ikâmetden sonra bin yetmiş senesi Recebinde vâlid-i mâcidleri mahlûlünden maskat-ı re’sleri

olan şehr-i Edirne’de Sultân Selîm Han ‘aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrân va’ziyyesi ihsân ve

pederleri zâviyesinde ikâmet eyleyip evkât-güzâr iken bin toksan yedi târîhinde Kâzî-zâde

Mahmûd Efendi mahlûlünden medîne-i Kostantıniyye’de Kadırga Limanı-nâm mahalde vâkı’

Mehmed Paşa Zâviyesine nakl olunmalarıyla bir müddet dahı ol mahalde fülk-i vücûdları

lenger-endâz-ı ikâmet olup bin toksan tokuz târîhinde Vâlide Sultân tâbet serâhâ Câmi‘-i

şerîfi va’ziyyesiyle ikrâm buyurulup yüz üç Saferinde keştî-i ikbâlleri keşîde-i sûy-ı iclâl

olup medîne-i Üsküdar’da vâkı’ kutbü’l-’ârifîn zahrü’l-vâsılîn merhûm u magfûr ‘Azîz

47 Cilve-i hat be-’izâr-ı dil-ber / Dil-rübâyîst der devr-i kamer: Gönül alan (sevgi)linin yanağındaki hattın görünüşü, ayın yörüngesinde bir gönül çekici (gibi)dir. 48 Bâde cûşân sâki-i gül-rûy-ı mest / Âftâbî ber-leb-i deryâ nişest: Köpüren, taşan bir şarapla sarhoş olmuş saki, deniz kenarında oturan bir güneştir. 49 20, , 122'de ‘Abdî.

Page 89: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Mahmûd Efendi hazretleri âsitâne-i ‘aliyyelerinde seccâde-nişîn-i meşîhat olup bu hâl üzre

sübha-şumâr-ı evkât-ı nehâr u leyâl iken bin yüz on yedi Receb-i şerîfinde intikâl eylediler.

Bir pîr-i rûşenâyî-zamîr şeyh-i nâzik-ta’bîr idi. İlâhiyyâtı kesîr ve lisân-ı tasavvufa intisâbı

‘âlem-gîrdir. Bu güftâr cümle-i âsârlarındandır.

İlâhî

Cilvegâh-ı sînede devrân eder efkâr-ı hû

Tûr-ı dilden zâhir olur şu’le-i envâr-ı hû

Hicr ile eyler derûn-ı sîneden çün bî-figân

Mevlevî eyler semâ’ı gûş edip esrâr-ı hû

‘ABDÎ

Ol şeyh-i pür-intibâhın nâm-ı şerîfleri ‘Abdu’llâh’dır. Tabaka-i Sultân Mehemmed

Han-ı Râbi’ meşâyih-i kirâmından kutb-ı dâ’ire-i himem Himmet Efendi hazretlerinin sırr-ı

a’zam ve mahdûm-ı mükerremleri olmagla miyâne-i sagîr ü kebîrde Himmet-zâde ‘unvânıyla

şehîr bir şeyh-i nâzik-ta’bîr idiler. Bin toksan beş Saferinde vâlid-i mâcidleri dâr-ı fenâdan

güzâr edip vâsıl-ı makâm-ı ‘illiyyîn olduklarında Kostantıniyye’de olan va’ziyyeleri ve

Yenibâgçe kurbünde olan zâviyeleri meşîhatine bunlar peder-i muhteremlerinin yerine câ-

nişîn olup Ebu’l-feth Câmi‘-i şerîfi kurbünde Halîl Paşa Câmi‘inde birkaç sene vâ’iz

olduklarından sonra va’ziyye-i mezkûreyi Ebû Sa’id-zâde Feyzu’llâh Efendi’nin def’a-i

sâniyelerinde hüsn-i rızâları ile âhara fârig olduklarının altıncı şehrinde ki bin yüz üç

Cumâdâ-yı âhiresidir hasretü’l-meşâyih olan Sultân Selîm Han Câmi‘-i şerîfi va’ziyyesi

bunlara ihsân olunup silsile-i meşâyih-i kirâma dâhil ve bin yüz beş Cumâdâ-yı âhiresinde

ebu’l-feth ve’l-megâzî Sultân Mehemmed Han-ı Gâzî va’ziyyesine nâ’il ve bin yüz yigirmi

Cumâdâ-yı ûlasında Sultân Bâyezîd-i Velî Câmi‘-i şerîfi va’ziyyesine vâsıl olup bin yüz

yigirmi iki Rebî’ü’l-evvelinde Sultân Süleymân Han ‘aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrân

meşîhatine nakl ü hareket eylediklerinden sonra sene-i mezbûre Şevvâlinde dâr-ı bekâya

rıhlet eylediler. Nâzik-tabî‘at hoş-sohbet meşâyih-i kirâmın mahdûm-ı ercümendi erbâb-ı

‘irfânın bülendi bir zât-ı ‘âlî-kadr-i şîrîn-edâ ve bir sebük-rûh-ı vücûd-ı bî-hem-tâ idi.

Müretteb Dîvân-ı bülend-’unvânı husûsâ metâli’de be-gâyet ‘ulüvv-i şânı var idi. Bu güftâr-ı

pâk ol şeyh-i kâmilü’l-idrâkin zâde-i tab‘-ı çâlâklarındandır.

Matla’

Page 90: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Âsitânın ey şeh-i „ôu¼ 50 me’mendir bana

Hâk-i pâyın tûtyâ-yı çeşm-i rûşendir bana

Ve lehû

Hırâm eyle giyip haftân-ı âlı derse bî-diller

Kad-i bâlânı âlile temâşâ etmek isterler

Ve lehû

Cefâsın çekmege âdem gerek sâ’atçi dildârın

Demirdendir çekilmez yayı ol şûh-ı cefâkârın

Ve lehû

Etine tolu sükker donlu bilûrîn ellü

Mû-miyânân arasında o cefâ-cû bellü

‘ABDÎ-İ DÎGER

Nâm-ı zât-ı âlî-mikdârları ‘Abdu’llâh olmagla mahlas-ı merkûmı ihtiyâr eylemişlerdir

ki miyâne-i erbâb-ı ‘irfânda pîşânî-i şân-ı iktidârları her dem sefîd olan zât-ı mecmû‘atü’l-

kemâl ü ferîdleri Anatolu’da Akhisâr kasabasından zâhir ü bedîd olup zât-ı bî-nazîrleri emr-i

hatîr-i tahsîl-i ma‘ârif-i vefîrde sevâd-ı leyâlî-i tuvâlde sürme-i hˇâbı dü-dîde’i iştigâlinden

mehcûr ve her rûz-ı rüşenâyî-i nev-âmedenin ikbâlinde merdüm-i çeşm-i insânü’l-’ayn-ı

kemâlleri revzen-i mütâla’adan sâha-i gülistân-ı hayâle nigerân olmakdan bir ân dûr olmayıp

eller âyîne-i ‘âlemden müşâhade-i cemâl-i hûbân etdikçe bunların dil-i pâkîzelerinde nakş-ı

şâhid-i ‘irfân nümâyân ve bü’l-heveslerin devha-i hayâlinde murg-i mihr-i mahabbet âşiyân

etdikçe bunların şâhsâr-ı himmetlerinde hevâ-yı visâl-i kâm-ı kemâlden gayrı bir nesîm vezân

olmazdı. Li-ecli zâlik bi’l-cümle ‘ulûmu tahsîl ve mâ-lezime-i eczâ-yı terkîb-i ‘ulüvvü’l-

’ulema-yı zî-şân olan mevâddı bi’l-külliye tekmîl eylediklerinden sonra sûy-ı dil-cûy-ı şehr-i

her-cânib-makbûl olan şehr-i ma‘ârif-şöhre-i her-şehr İstanbul’a vusûl edip ol ‘asrda nûr-ı

cebhe-i erbâb-ı dikkat ve bedr-i münîr-i sipihr-i fazîlet ‘ulemâ-yı fuhûlün fahl-i sâbıkı ve

enhâr-ı câriye-i mübâhatin bahr-i râyıkı olup kerreten ba’de’l-merretin sadâret-i Anatolu’da

kıyâm ve nihâye-i tarîk-ı ‘aliyye olan Rûmeli kâzî-’askerligi pâyesi ile ikrâm olunan beyâz-ı

falak-ı subh-ı sabîhü’l-cemâl-i kemâl pîr-i rûşen-zamîr-i mifzâl merhûm u magfûr ed-dâricü

ilâ rahmeti Rabbihi’l-gafûr fuzalâ-yı kirâmın sefîd-rûy u bülendi fâzıl-ı nihrîr kesîrü’t-tahrîr

Kara Halîl Efendi cenâbına intisâb ve zât-ı ‘âlîlerinden ahz u tekemmül-i ‘avârif ü ma‘ârif ile 50 Levlâke: Keşfü'l-Hafa: II.C., s.14, no: 2123.

Page 91: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

kâm-yâb oldukdan sonra ol zât-ı kerem-mu’tâda dâmâd olup ol fâzıl-ı yegâne Dârü’l-hadîs-i

Süleymâniyye müderrisi oldukda hidmet-i i’âdelerinden hasbe’l-’âde mülâzım ve tarîk-ı

tedrîse ‘âzim olup sene bin yüz on bir târîhinde Şeyhü’l-islâm es-Seyyid Feyzu’llâh

Efendi’nin imtihânına girip tab‘-ı hâlisleri mihekk-i tecrübe-i imtihânda ‘ayân ve zât-ı ‘âlîleri

makbûl-i a’yân-ı imtihân olup kadr-i zât-ı vâlâ-kadrleri nümâyân oldukda hazret-i şeyhü’l-

islâmın tahsîn ü sâbâşlarına şâyân ve ibtidâ-i hâric elli rütbesiyle Yûnus Paşa Medresesiyle

hândân olup bin yüz on iki senesinde hareket-i hâric ile ‘Alî Paşa Medresesine olup ve

medrese-i merkûmede sekiz sene meks ü ârâmdan sonra bin yüz on sekiz târîhinde Şeyhü’l-

islâm Sâdık Efendi merhûmdan ibtidâ-i dâhil ile İstanbul’da Çavuşbaşı Medresesine nâ’il ve

bin yüz yigirmide Ebe-zâde ‘Abdu’llâh Efendi merhûmdan Mi’mâr Kâsım’a hareket-i dâhil

ve bin yüz yigirmi beşde Mahmûd Efendi’den mûsıla ile Beşiktaş Sinân Paşasına gelip bin

yüz yigirmi yedi târîhinde vâlid-i mâcidimiz fazîletli Mirzâ Efendi hazretlerinden sahn olup

bin yüz yigirmi sekizde ‘Abdu’r-rahîm Efendi’den ibtidâ-i altmışlı ile Kürkçübaşı

Medresesine ve bin yüz yigirmi tokuzda Ebû İshak İsmâ’îl Efendi’den hareket-i altmışlı ile

Zâl Paşaya ve bin yüz otuz iki târîhinde şeyhü’l-islâm ve müfti’l-enâm fazîletli Yenişehirli

‘Abdu’llâh Efendi hazretlerinden mûsıla-i Süleymâniyye ile Gevher Han Sultân Medresesine

ve esnâ-i tahrîr-i tezkiremizde hareket-i misliyyeyle Şeh-zâde Medrese-i celîlesine gelip ol

buk’a-i ‘âlî-makâmda encümen-efrûz-ı bezm-i talebe-i kirâm olmakda idiler. Ehl-i ‘ilm ve

sâhib-i fazîlet ve bulundugu hidemât-ı ‘aliyyede ber-istikâmet ü ‘iffet bir vücûd-ı pür-ma‘rifet

olup âsâr-ı kalemi vefîr ve dakîk olan mahallere tahrîrleri müsellem-i sagîr ü kebîr idi.

Âsârlarından meşhûdumuz olan bin beş yüz beytden mütecâviz Behcet-nâme nâmına nazm

eyledikleri eser-i cemîl ve etrâf-ı kütüb-i ‘adîdeye tahrîr eyledikleri tahrîrât u resâ’il ve sâ’ir

ma‘ârif ü kasâyid ü gazelliyyât ve elsine-i selâsede eş‘ârı bi’l-cümle şâyeste-i tahsîn-i kirâm

ve bâyeste-i sâbâş-ı ülü’l-ihtirâm oldugu mâlâ-kelâmdır. Bu güftâr ol fâzıl-ı nâmdârın zâde-i

tab‘ları olan âsârlarındandır.

Gazel

Ol âfet âh u nâleyle gönül zîb-i kenâr olmaz

Bu sît-i dehşet-efzâ ile ol vahşî şikâr olmaz

Huşûnetden gelir vaz’-ı girâna inkisâr etmek

Urulsa bin yerinden zahmı anın âşikâr olmaz

Ne sûd olsa dil-i düşmen tekellüfle mülâyimter

Gubâr-ı sûde-i seng-i zümürrüd kuhl-i mâr olmaz

Komaz teşhîse tâkat telhi-i zehr-âb-ı hicrânı

Page 92: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Zihâm-ı gam gibi ‘âlemde hergiz gam-güsâr olmaz

Ve lehû

Ümîd-i bezl-i himmet ‘âlemin nev-devletânından

Niyâz-ı sâyedir servin hemân nahl-i revânından

Hayâl-i kâmet-i bâlâsına ser-tâ-kadem yol yok

Geçilmez ol nihâl-i nahvetin mûy-ı miyânından

Sadâkat agniyâya öpdürür zeyl-i gedâyânı

‘Ayândır zergerin sîm ü mihekk-i imtihânından

Ve lehû

Yoklamak bezm ehlinin semt-i dil-i ferzânesin

Resm-i nat’-i ülfetin saymakdır evvel hânesin

Subh-ı mahşerde olur bîdâr ‘Abdî ol mehin

Güft (ü) gûy-ı gamzesinin gûş eden efsânesin

Ve lehû

Gehî eyler Hudâ bir derde cinsinden müdâvâyı

İki düzd-i muhâlif hâneye hasbî nigehbândır

‘ABDÎ PAŞA

Ol vezîr-i ‘âlî-şânın nâm-ı nâmîleri ‘Abdu’r-rahmân’dır. Evâ’il-i hâllerinde Sarây-ı

Hümâyûna dâhil ve Büyük Otaya yolları ile vâsıl olup bin elli tokuz târîhinde Seferli

Hânesine menkûl ve bin altmış tokuz Şa’bânında bi’l-istihkâk Hâs Otaya menkûl olup

perveriş-yâfte-i sa’âdet ü iclâl olan agayân-ı muhteremlerin zümre-i celîlelerine ilhâkla pür-

ikbâl oldukdan sonra sır kâtibi ba’dehû rikâbdârlık şerefiyle müteşerrif olup bin seksen

Saferü’l-hayrında ol şem’-i şebistân-ı ‘ubûdiyyet ü ihlâs rütbe-i vezâret ile çerâg-ı hâs

buyurulup tevkî’îlik mansıb-ı celîli ile ikrâm ve bin seksen tokuz Muharreminde Âsitâne-i

Sa’âdet’e kâ’im-makâm ve toksan üç Ramazânında Basra vâlisi olup toksan sekizde ma’zûl

ve toksan tokuzda sâniyen Basra mansıbına olup bin yüz Muharreminde ma’zûl ve yüz bir

Recebinde Kandiye muhâfazasına ta‘yîn ve yüz üç Muharreminde Sakız muhâfazasına rehîn

olup sene-i merkûmenin Recebinde intikâl ve cânib-i ‘ukbâya sefer ü irtihâl eyledi. Şâ’ir-

tabî‘at bir sadr-ı pür-ma‘rifet idi. Meclis-i şerîflerinde ‘ulemâ vü fuzalâ ve şu‘arâ vü zurafâ

Page 93: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

cem’ olup her bâr sohbet-i şerîfleri ma‘ârif ü eş‘âr ve erbâb-ı ‘irfânın meclis-i şerîflerinde

‘azîm i‘tibârı olup nâzik-edâya ve pâkîze-gûy olan şu‘arâya ragbet buyurduklarından ashâb-ı

ma‘rifet bâb-ı sa’âdetlerine intisâba müsâra’at ederler idi. Kendilerden dahı ba’zı hoş-âyende

güftâr sâdır oldukça zurafâ gürûhuna izhâr buyururlar idi. Li-ecli zâlik âsitâne-i

sa’âdetlerinde mezâmîn ü ma‘ârife dâ’ir olan varak-pâre elden ele gezip kemâl ragbet

olunmakda idi. El-hâsıl sohbeti pâk zihni çâlâk mâ’mûrü’z-zât bir vezîr-i huceste-sıfât idi. Bu

birkaç beyt-i dil-ârâ ol vezîr-i muhteremin zâde-i tab‘-ı şerîfleri olan ebyât-ı ra’nâlarındandır.

Gazel

Ruh-ı dil-cû da güzel zülf-i semen-bû da güzel

Nice tercîh edeyim o da güzel bu da güzel

Nice sarılmasın Allâh’ı seversen âdem

Sîne sîmîn ü miyân ince o pehlû da güzel

Böyle pâkîze bir âşûb-ı cihân sev ‘Abdî

Yohsa şâyeste degil ‘aşka her âlûde güzel

Ve lehû

Dil-berâ dil sana mülâzımdır

Kişiye kendi cânı lâzımdır

Ve lehû

Mihr-i ‘aşkın ki bütân sifle-me’âb isterler

Dil-i ‘âşık gibi bir çarh-ı harâb isterler

Hissedârân-ı tarab-hâne-i dîrîne-i gam

Zer kadeh bezm-i ferah köhne şarâb isterler

‘ABDÎ-İ DÎGER

Nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri ‘Abdu’llâh olmagla mahlas-ı merkûmu ihtiyâr

eylemişlerdir. Bu cerîde-i cedîdede harf-i sâd-ı mühmelede Subhî mahlası ile keşîde-i silk-i

tahrîr olan şehr-emînî rûz-nâmecisi Ahmed Efendi’nin hafîdi ve ke-zâlik harf-i fâ’da mestûr

olan Subhî-i merkûmun mahdûmları Feyzî Efendi’nin mahdûm-ı mükerremleridir. Hânedân-ı

kemâlden olmagla ma‘rifet kendülere bi’l-irs intikâl eyleyen zâtlardandır. Hoş-âyende eş‘ârı

ve nâzik târîhleri ve pesendîde-güftârları vardır. ‘Asrın şu‘arâ-yı pür-ma‘rifetinden ve vaktin

Page 94: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

zurafâ-yı sâhib-tabî‘atindendir. Bu güftâr zâde-i tab‘-ı ra’nâlarındandır.

Beyt

Hatt-ı siyehle kâkülü rûyunda seyr edip

Sünbülle verdi resm-i bahârından isteriz

Ve lehû

Mısr-ı melâhat içre o şâh-ı serîr-i nâz

Âyâ cihânda Yûsuf-ı gül-pîrehen midir

‘ABDÜ’L-£ANÎ-İ VARDARÎ

Şeyh-zâde Mehmed Efendi’nin mahdûmlarıdır ki Bagdâd-ı behişt-âbâda vâkı’ olan

sefer-i hümâyûn-ı şevket-makrûn teşrîfinden şeyhü’l-islâm-ı bâlâ-nâm mahâdîm-i kirâmın

ser-bülendi merhûm u magfûr Yahyâ Efendi’den mülâzım ve tarîk-i tedrîse ‘âzim olup bin

altmış üç Rebî’inde Ebû Sa’îd Efendi merhûmdan Pirinççi Medresesi hâricine ‘âric ve bin

altmış dört Şa’bânında nûr-ı ‘ayn-ı mahâdîm-i kirâm şeyhü’l-islâm-ı ‘âlî-makâm eshiyânın

bülendi merhûm Bahâyî Efendi’den Lutfî Beg Medresesine hareket-i hâric eyleyip bin altmış

yedi Recebinde yerlerinde i‘tibâr ve sene-i mezkûr Şevvâlinde Üsküdar’da Vâlide-i ‘Atîk

Medresesine güzâr edip bin altmış sekiz Cumâdâ-yı ûlâsında Pirinççi Sinân Medresesine

şâyân görülüp sene-i mezkûre Şa’bânında Merdümiyye Medresesine menkûl ve bin altmış

tokuz Şa’bânında Nişâncı-Paşa-yı ‘Atîk Medresesine mevsûl ve bin yetmiş Cumâdâ-yı

ûlâsında Fethiyye Sinân Paşasına ve bin yetmiş iki Şevvâlinde Mehmed Aga Medresesine ve

bin yetmiş dört Cumâdâ-yı ûlâsında Sahn-ı Semândan birine hırâm ve bin yetmiş beş

Muharreminde Dâvûd Paşa Medresesine kıyâm edip bin yetmiş tokuz Rebî’ü’l-evvelinde

‘Alî Paşa-yı Cedîd Medresesine kıyâm ile sürûrların tecdîd ve bin seksen Rebî’ü’l-âhirinde

hazret-i Ebî Eyyûb-i Ensârî ‘aleyhi rahmetü’l-bârî Medrese-i celîlesine ve bin seksen bir

Zü’l-hiccesinde Medâris-i Süleymâniyye’den biri ile tekmîl-i medâris-i tarîk eylediklerinden

sonra bin seksen üç Rebî’ü’l-evvelinde Kuds-i şerîf kazâsı ile teşrîf olunup bir sene zabtdan

sonra ma’zûl ve Kostantıniyye’ye vusûlden sonra dört ay mikdârı zamân mürûrunda seksen

dört Şa’bânında Medîne-i münevvere salla’llâhu te’alâ münevverehâ kazâ-i şerîfi ile bir kat

dahı teşrîf buyurulup bin seksen beşde ma’zûl ve seksen altı Cumâdâ-yı âhiresinde

Bazarköyü ve Burusa Yenişehri arpalıkları ile ikrâm ve toksan Cumâdâsında Burusa kazâsı

ile ihtirâm olunup toksan birde ma’zûl ve bin toksan iki Şevvâlinde Uzuncaova Hâsköyü

Page 95: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

arpalıgı verilip bin toksan altı Cumâdâ-yı ûlâsında Mekke-i mükerreme pâyesiyle Galata

kâzîsı olup bin toksan sekiz Muharreminde ma’zûl ve sene-i mezbûre Cumâdâsında Yanbolu

kazâsı arpalık olup ve toksan tokuz Saferinde İstanbul pâyesi olup sene-i mezbûre

Cumâdâsında arpalıgı Dimetoka ve Tagardı kazâlarına tebdîl ve yüz Saferinde ‘Ayıntâb

kazâsı bi-re’sihâ arpalık olup sene-i merkûme Rebî’ü’l-âhirinde bi’l-fi’l kâzî-i İstanbul olup

ve sene-i merkûme Zü’l-ka’desinde Bolu ma’a kerânına ve Dörtdîvân kazâları arpalıgı ile

ma’zûl olup bin yüz iki Şevvâlinde sâniyen Dimetoka ve Tagardı kazâları arpalık olup bin

yüz beş Saferinde Anatolu pâyesiyle Hâslar kazâsı arpalık olup bin yüz yedi Cumâdâ-yı

ûlâsında Rûmeli pâyesiyle Sinop kazâsı arpalık olup bu hâl üzre sübha-şumâr-ı eyyâm u leyâl

iken bin yüz sekiz Şa’bânında intikâl buyurdular. Fazîletlerinden fazla gâh eş‘âra ragbet

buyurduklarından teberrüken bu mecelle-i celîleye tastîr ve cümle-i âsârlarından bu bir iki

beytleri tahrîr olundu.

Beyt

Âteş-i ‘aşk ile sûzân olalı kalbim benim

Döndü fânûs-ı hayâle gûyiyâ cismim benim

‘Âlem-i dünyâya bir kerîme-i mükerremleri geldikde bu târîh-i zîbâyı demişlerdir.

Târîh

51 „—U¾¦ «œU� Âdוœ ÂËb- n-uÔ v� r×H½ œdH¼« ÊuF�

‘ADLÎ52

Nâm-ı emcedleri Mehmed’dir. Zurafâ-yı şehr-i Sıtanbul’dan bir şâ‘ir-i ser-âmed olup

dergâh-ı ‘âlî Yeniçeriyân Ocagında ‘asrında kul kethudâsı olan Süleymân Beg’in ferzend-i

hünermendidir. Zât-ı hatîrları tahsîl-i ma‘ârif-i vefîrden sonra dîvân-ı sultânî hˇâceleri silkine

münselik olup taşra kâgıd emâneti ve kal’a tezkirecilikleri ve rikâb-ı hümâyûnda yeniçeri

efendiligi gibi ba’zı menâsıba olmuşlardır. Pür-isti’dâd dervîş-nihâd lisân-ı meşâyihe muttali’

51 Bi-’avni'l-ferd goftem bî-tevakkuf / Kudûm-i duhterem bâdâ mübârek: Tek olan Tanrı’nın yardımıyla durmadan, kızımın (dünyay gelişi kutlu olsun dedim. 52 20 ve 'da ‘Avnî.

Page 96: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

ve sırları ile hem-râz ve tasavvuf-âşinâ-yı kemâl bir merd-i suhan-sâz olup kibâr-ı

meşâyihden ‘ulûm-ı zâhire ve bâtınada müşârün bi’l-benân-ı erbâb-ı hakâyık u ‘irfân olan

pîrîmiz pîr-i pür-nûr velî-kerâmet meşhûr-ı gonca-i ser-sebz-i bâg-ı siyâdet bülbül-i gülistân-ı

hakîkat Emîr Buhârî şeyhî efendimiz es-Seyyid Fazlu’llâh Efendi hazretleriyle ve şeyhü’ş-

şüyûh Şeyh Nakşî Efendi merhûm ile ve Koca Mustafâ Paşa şeyhi merhûm ‘Alâ’ü’d-dîn

Efendi’yle ve bunlardan mâ-’adâ nice ser-tâc-ı erbâb-ı tarîkat olan e’izze-i kirâm ile ülfet ü

sohbet-i cân eyleyip meclis-i muhteremlerinden ahz-ı ‘irfân ve şem’-i sûzân gibi meclis-i

cennet-nişânlarında sabâha degin kıyâma şâyân olmagla nice esrâra vâkıf olup sırları ile hem-

zebân olan merd-i suhan-dândandır. Müretteb Dîvân-ı belâgat-’unvânı ve miyâne-i şu‘arâda

hayli nâm u şânı vardır. Bu çend ebyât ol tûtî-i hoş-güftârın cümle-i âsârındandır.

Gazel

Vasf-ı safâ-yı câm-ı meyi gûş eder miyiz

Hîç biz kühen-sifâl ile mey nûş eder miyiz

Anmaz mıyız gamınla geçen günleri meger

Eyyâm-ı hoş-güzârı ferâmûş eder miyiz

Ey meh-cemâl hâleveş âyâ miyânını

Bir şeb felekde biz de der-âgûş eder miyiz

‘İZZET BEG

Nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri ‘Alî’dir. Ol gül-gonca-i gülistân-ı ‘irfân devlet-i

Sultân Ahmed Han-ı Sâlis hazretlerinde kerreten ba’de merretin defterdâr olup ba’dehû rütbe-

i vezârete irtikâ eyleyen Dâmâd Mehmed Paşa’nın mahdûm-ı necâbet-mersûmu olup mîr-

livâ-yı suhan bir şâ‘ir-i mâhir-i fen zât-ı sütûde-sıfatdır. Eş’âr-ı tâbnâki likâ-yı pâki gibi

mahbûb ve mezâmîn-i dil-sitânı sohbet-i dil-ârâsı gibi lezîz ü mergûbdur. Ebyât u kasâ’idi ve

gazeliyyat u kıt’aları ekserü min-en yuhsâdır. Bu güftâr-ı hoş-âyende-ta’bîr zât-ı bî-

nazîrlerinin bedîhiyyâtından bir bedîhiyye-i dil-pezîrdir.

Beyt

‘Uşşâka zahm-ı sîne degil zahm-ı cân gerek

Zîrâ ki ber-güzâr-ı mahabbet nihân gerek

Page 97: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Sâz-ı niyâz başka düzendir visâl içün

Âhengi nâle nagmeleri el-amân gerek

‘İZZÎ

Ol suhan-sencânın nâm-ı nâmîleri Süleymân olup dîvân-ı ümâyûn küttâb-ı zî-şânı

zümresindendir. Vâlid-i mâcidleri Halîl Aga gül-gonca-i gülistân-ı ‘iffet ve sultân-ı ‘âlî-şân-ı

‘iffet-sarây-ı ‘ismet devletli Hadîce Sultân binti Sultân Mehemmed Han-ı Râbi’ hazretlerinin

teberdârları kethudâlıgından çıkma bir merd-i sâhib-himmet olmagla mütercem-i mezkûrun

tekmîl-i hilyetü’r-ricâl olan ‘irfân ü kemâline bezl-i kudret etmekle tahsîl-i ‘irfân edip

miyâne-i akrânda müşârün bi’l-benân olmuşlardır. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt

Her nazar-bâz-ı felekden sakla mühr-i sîneni

Pek sakın seng-i havâdisden hele âyîneni

Sâde-rûyânın edip fikr-i hatın ey tıfl-ı dil

Fikr-i şâm-ı şenbeden târ eyleme âzîneni

Ve lehû

Bîm-i hicrinle dile hˇâhiş-i vuslat olmaz

Haste-i ‘aşkına ümmîd-i selâmet olmaz

Vâde-i vaslını vakt-i hata ta’lîk etme

Bugün ahşâma degin hicrine tâkat olmaz

‘İZZÎ-İ DÎGER

Nâm-ı ser-âmedleri Mehmed’dir. Diyâr-ı Şirvân’dan zuhûr etme bir şâ‘ir-i pür-’irfân

idi. Fi’l-asl bir tarîk ile murg-i cânı vatan-ı aslîsinden rem-gerde olmagla terk-i âşiyân ve

ârâmgâh-ı her-sınf-ı erbâb-ı ‘irfân olan Kostantıniyye cânibine revân olup ol memleket-i

cennetâsâya vusûl buldukda ma‘rifeti sebebi ile ba’zı kibâr-ı enâma duhûl edip anların

kitâbeti hidmeti ile def’-i zarûret eder bir ehl-i kanâ’at idi. Bin yüz beş târîhinde fevt oldu.

Fârisî ve Türkî eş‘âra pür-iktidâr bir dervîş-i garîbü’d-diyâr idi. Bu güftâr cümle-i

âsârındandır.

Page 98: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Beyt

Marîz-i ‘aşka ancak çâre vasl-ı yâri bulmuşlar

Bu derde şerbet-i la’l-i leb-i dildârı bulmuşlar

‘AZÎZ

Nâmı Mehmed’dir. Ol nûr-ı çeşm-i bînâ mevâlî-i kirâmdan bundan akdem dâr-ı

bekâya intikâl eyleyen Şehlâ ‘Abdu’r-rahmân Efendi’nin kurra-i ‘ayneyni olan mahdûm-ı

ma‘ârif-mersûmları olup müderrisîn-i kirâmdan iken altmışlı rütbesinden kendüye Sofya

kazâsı tevcîh olundugundan dil-teng olup dîdeden cân gibi nihân olup firâr ve birkaç zamân

inzivâ ve ihtifâyı ihtiyâr etmişler idi. ‘Asrın şu‘arâsından olmagla sebt ü tastîr ve âsârından

bu güftârları tahrîr olundu.

Beyt

Şimdi ey mâh-ı şeb-ârâ ülfetin kimlerledir

Şem’ine pervâne kimdir sohbetin kimlerledir

Mû-miyânın kim der-âgûş-ı hayâl eyler senin

Câme-hˇâb içre safâ-yı vuslatın kimlerledir

‘AZÎZ-İ DÎGER

Bagdâd-ı behişt-âbâddan nümâyân olup diyâr-ı Rûm’da tarîk-ı Mevleviyye’den inâbet

ve vâfir zamân seyr ü seyâhat eyledikden sonra tekmîl-i tarîkat edip mücâhedeleri bî-encâm

olmayıp vatan-ı me’lûfları olan Bagdâd-ı behişt-âbâdın Mevlevî-hâne şeyhligini müntic olup

nice zamân ser-halka-i gürûh-ı Mevleviyân olup sûdmend-i tarîkat ve seccâde-nişîn-i meşîhat

olmuşlardır. Fârisî ve Türkî eş’arâ pür-iktidâr bir şâ‘ir-i pâk-güftârdır. Bu kıt’a cümle-i

âsârlarındandır.

Kıt’a

Pâye-i kadrini derk etmege ‘âric olamaz

Kılsa süllem eger endîşe bu nüh eyvânı

Na’t-ı pâk-i şeh-i kevneyne ne mümkin ki ‘Azîz

Veresin hâme-i idrâkin ile pâyânı

Page 99: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

‘AZÎZ-İ DÎGER

Nâmı ‘Abdü’l-’azîz olmagla mahlas-ı merkûmu ihtiyâr etmiş idi. Pederleri mevâlîden

Erzenü’r-rûm’dan olmagla Erzenü’r-rûmî-zâde demekle meşhûr olup kendiler dahı miyâne-i

müderrisîn-i kirâmda dâhil rütbesine degin medresesi çıkıp medîne-i İstanbul’un Kısmet-i

‘Askeriyye Mahkemesinde kâtib ve kadr ü ma‘ârife râtib olup âh tarîkımda Süleymâniyyeye

varabilsem deyü mâ-i hulyâ-yı dûr-â-dûr ile endîşe-i mevfûr ederek bi-emri’llâhi te’âlâ

dâ’ire-i ‘akldan güzerân ve Süleymâniyyenin dârü’ş-şifâsı erbâbı ile hem-reng ü hem-

zebân olup zâr u perîşân ve bî-sabr u sâmân olmagla «b�« oHÎ r¼ H�U� Òs2 s¦ 53

kâ’idesiyle ‘amel olunup medresesi dahı âhara tevcîh ve kendüye bir ma’îşet verilip bu hâl

üzre leked-kûb-ı hezâr-mesâ’ib iken bir gün şehr-i İstanbul’dan gâ’ib olmuşdur. İle’l-ân ol

magmûm kangı cânibde oldugu nâ-ma’lûmdur. Bu birkaç güftâr-ı perîşân-etvâr hâl-i

münîrindeki eş‘ârındandır.

Beyt

Mir’âta baksa her kaçan ol şûh-ı Mevlevî

‘Aks-i ‘izâr-ı pâkine eyler mukâbele

Kerrât ile ayagına düşdüm yüzüm sürüp

Bir kerre almadın yine gönlüm şehâ ele

Sanman ki zâhir oldu ‘izârında hatt-ı nev

İhzâr-ı hüsne geldi kazâdan mürâsele

Ve lehû

Agyâr-ı d îv-sîreti ugratma yanına

Ey pâdişâh-ı ‘işve ki düşmez bu şânına

‘AZÎZ-İ DÎGER

53 Men cenne sâ’aten lem yefuk ebedâ: Bir saat deliren, sonsuza dek ayılmaz.

Page 100: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Nâm-ı ser-âmedleri Mehmed’dir. Bosnavî ‘Îsâ Efendi’nin mahdûm-ı sa’îdi ve

merhûm u magfûr Kara Çelebi-zâde ‘Abdü’l-’azîz Efendi’nin hafîdidir. Vâlid-i mâcidleri

hacrinde terbiye olup evâ’il-i hâlinde Bosnavî Süleymân Efendi’den iktisâb-ı fazl u edeb ve

cem’-i fezâ’il-i mevrûs u mükteseb eyledikden sonra ‘allâme-i devrân Minkârî-zâde Efendi

merhûmdan mülâzım ve tarîk-i tedrîse ‘âzim olup bin seksen üç Recebinde Sittî Hâtun

Medresesine ibtidâ-i hâric elli rütbesiyle ‘âric olup seksen beş Ramazânında Topkapu’da

Ahmed Paşa Medresesine hareket ve seksen altı Cumâdâ-yı âhiresinde Efzal-zâde

Medresesine ve seksen yedi Ramazânında Sinân Paşaya ol medreseden seksen tokuz

Şa’bânında Sahn-ı Semândan birine ve toksan bir Muharreminde Bayram Paşaya ve toksan

üç Rebî’ü’l-âhirinde İsmihân Sultân Medresesine ve toksan altı Rebî’ü’l-evvelinde hâmis-i

Süleymâniyye i‘tibârı ile Hâkâniyye-i Vefâda vaz’-ı seccâde-i ifâde eylediklerinden sonra

sene-i mezkûre Şa’bânında Medâris-i Süleymâniyyeden birine i’tilâ ile tarîk-i tedrîsi itmâm

ve toksan yedi Şa’bânında Burusa pâyesi zamîmesiyle Selânik mevleviyyeti ile makzi’l-

merâm buyurulup ba’de’l-’azl bin yüz Cumâdâ-yı âhiresinde intikâl ve dâr-ı fenâdan dâr-ı

bekâya irtihâl eyledi. Bu güftâr cümle-i âsârlarındandır.

Matla’

Ey şarâb-ı ‘aşk ile âlûde-i renc-i humâr

Gam yeme bir gün keser susuzlugun şemşîr-i yâr

‘ITRÎ54

Nâm-ı vâlâları Mustafâ’dır. Ol ‘ilm-i edvârın Hˇâce-i sânîsi ve fenn-i mûsîkînin Şeyh

Nizâm u Hâkânî’si ‘uşşâk-ı vâlâ-nâm miyânında Buhûrî-zâdelik ‘unvânıyla şöhret-i tâm hâsıl

eyleyen zât-ı ‘âlî-makâmdır ki bâg-ı şîrîn-i servistân-ı dil-ârâ-kadân-ı mahâbîb-i rûzgârın

mâye-i revnak-ı sebz-bahârı olan bezm-î âhenginde ol râmiş-i cânın nizâm-ı mürâ’ât-i

levâzım-ı fennine nisbet nagme-i hârken-i Fârâbî-i perîşân-târ bir nevâ-yı kalenderî ve hokka-

i kâvus-ı dehânından haste-i hicrâna safâ-bahş-ı dâd-âferîd olan cân-bahş ve rûh-perver

elhânıyla her çend ki ol serv-i sehî-i gülistân-ı ülfet bir meclisde encümen-efrûz-ı ferruh-rûz-

ı sohbet ola perde-i hürremî-i agyâr olan dâmen-i teşrîf-i kabâ-yı i‘tibârı ol gülşenin nagme-

serâ-yı bezmi olan sâ’ir murgân-ı nâle-perdâzına mânend-i perde-i kumrî vü perde-i bülbül

54 240'de 12a'nın kenarında "edvar-ı kadîm ıstılahıyla yazılmışdır" notu var.

Page 101: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

zeyl-i hicâb olup hemçün perde-i ‘ankebût-ı bend-pây-ı reftâr ve ol üstâd-ı bî-akrânın nagme-

i gülbâm ve nagme-i berkûhân ile hem-mîzân ola elhân-ı şekker-efşânın mukâbelesinde anlar

Mantıku’t-tayr mesâbesinde olan savt-ı nâdir-ber-â-berlerin izhârdan kı’de-nişîn-i hayret

olup pâ-hüften-i iktidâr olurlardı. Ol zât-ı dil-ârânın bu gûne nazîri nâ-peydâ bir mâhir-i

fenn-âzmâ oldugundan merhûm cennet-mekân firdevs-âşiyân pâdişâhân-ı cihânın dürr-i yek-

tâ-yı gencîne-i ‘irfânı sultân-ı celîlü’ş-şân-ı bî-müdânî nûr-ı sâtı’ Sultân Mehemmed-i Râbi’

hazretlerinin meclis-i hümâyûnlarına kerreten ba’de merretin dâhil ve kirâren ve mirâren

‘atâyâ-yı husrevânîlerine nâ’il oldugundan mâ-’adâ öteden berü esîr-i hubb-ı câhı oldugu

esirciler kethüdâlıgına bâ-hatt-ı hümayûn-ı şevket-makrûn vâsıl olup bu hâl üzre güzârende-i

eyyâm u leyâl iken bin yüz yigirmi üç hudûdunda intikâl eyledi. Fenn-i mûsîkîde hˇâce-i ‘âlî-

makâm oldugu beyne’l-enâm mâlâ-kelâm olup hezâr âsârı meşhûd-ı çeşm-i cihân ve mesmû’-

ı sımâh-ı ins ü cân ve nakş kâr-ı sanâyi’i revnak-bahş-ı dâ’ire-i devrân iken bâg-ı gülistân-ı

eş‘ârda dahı bir bülbül-i hoş-güftâr ve ‘Itrî mahlası ile nice âsârı ve müretteb Dîvân’ı ve

miyân-ı şu‘arâda hayli nâm u şânı vardır. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt

Dili âvâre kılan fikr-i kad-i dil-cûdur

Beni mecnûn eden ol kâkül-i ‘anber-bûdur

Görmedik yok yere sen etme sakın kîl ile kâl

Kim der ise dersin ‘Itrî o miyâna mûdur

Ve lehû

Etsin ‘ilâc derd-i dile ol tabîb ise

Yohsa visâle minnetimiz yok nasîb ise

‘İFFETÎ

Bu cerîdeye evsâfları harf-i râ-i mühmelede keşîde-i silk-i tahrîr kılınan Edirne

pâyesiyle Şâm-ı şerîfden ma’zûl olup hilâl-i tahrîr-i tezkiremizde bin yüz otuz dört târîhinde

‘âzim-i dâr-ı bekâ olan Kerîm-zâde Refdî Efendi’nin mahdûmları Hâfız Mustafâ ‘İffetî

Çelebi’dir ki beyne’l-mahâdîm-i kirâm bir mahdûm-ı vâcibü’l-ikrâm olup hilye-i kemâl ile

ârâste ve fazl u ‘irfân ile pîrâste bir zât-ı sütûde-sıfat-ı hünerverân ve fazl u ‘irfânlarından

fazla hüsn-i hatda da müşârün bi’l-benân idiler. Mahâdîm-i kirâma muhtass olan mülâzemetle

Page 102: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Paşmakçı-zâde es-Seyyid ‘Alî Efendi merhûmun def’a-i ‘ûlâ Rûmeli kâzî-’askerliginde bin

yüz beş târîhinde sefer-i hümâyûn teşrîfâtından mülâzım olup ikrâm olunduklarından sonra

sene bin yüz yigirmi dört Zü’l-ka’desinde istihkâk-ı zâtîleri nümâyân ve dâhil-i defter-i

imtihân olup şeyhü’l-islâm müfti’l-enâm Ebe-zâde ‘Abdu’llâh Efendi merhûmdan ibtidâ-i

hâric elli ile sâdise-i Sarây-ı Galata Medresesine müderris olup ba’dehû ‘âdet-i tarîk-i ‘aliyye

üzre hareket eyleyip esnâ-yı tahrîr-i tezkiremizde ibtidâ-i dâhil ile Yarhisâr Medresesine

müderris idiler. Hakkâ ki lisân-ı şerîfleri tab‘-ı latîfleri gibi selâmet üzre olup hakk-ı

şerîflerinde cümle-i enâm bir ma‘rifetli zât-ı memdûhü’s-sıfâtdır deyü müttefiku’l-

kelâmdırlar. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt

Çü nokta mahv-i vücûdum dehân dehân diyerek

Misâl-i mûy nizârım miyân miyân diyerek

Nigâr-hâne-i Ferhâr’a döndü endîşem

Hayâl-i ‘işvegerân-ı bütân bütân diyerek

Ve lehû

Nigâhım mest-i hayretdir o la’l-i dil-sitânından

Dü-tâdır kamet-i sabrım hayâl-i ebrûvânından

Leb-i la’linde harf-i va’de kalmış noktaveş mevhûm

Anınçün remz-i vuslat çıkmaz ol şûhun dehânından

Zülâl-i deşne sîr-âb eyleyince teşne-i ‘aşkı

Ne bellerden geçip çıkdı bu gülzârın miyânından

Ve lehû

Düşmüş ‘izâr-ı pâkine gîsû taraf taraf

San çıkdı seyr-i gülşene hindû taraf taraf

Reşk-i nihâl-i zülfü perîşân-dimâg edip

Sahrâya düşdü sünbül-i gîsû taraf taraf

‘İFFETÎ-İ DÎGER

Ol zurafâ-yı vaktin dakîka-şinâs-ı ma‘rifeti olan zâtın maskat-ı re’sleri olan dârü’n-

nasri ve’l-meymene şehr-i Edirne’de Sâ’atçi-zâde Ahmed Efendi demekle şöhret-şi’âr bir zât-

Page 103: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

ı ma‘ârif-iktidâr olup erbâb-ı istihkâkın lâzım-ı şânları olan mülâzemetle zât-ı refîleri iktisâb-ı

rıf’at eyledikden sonra Edirne müderrisîn-i kirâmından olup Kütahiyye ve Lefkoşa kazâları

ile makzi’l-merâm olup yüz târîhi hudûdunda dâr-ı bekâya hırâm eylediler. Bu güftâr cümle-i

âsârındandır.

Beyt

Olmadı ey dil müsâ’id baht-ı nâ-fîrûzumuz

Rûzu gam ile geçirdik bilmedik nev-rûzumuz

Bezm-i gamda mutrıbâ her şeb gam u endûh ile

Nâle vü feryâd-ı şeb-gîr oldu sâz ü sözümüz

Ve lehû

Rengîn olup gider gazel-i ‘İffetî şehâ

Zikr-i dehânın olalı vird-i zebânımız

‘AKLÎ

İştibî Mehmed Efendi demekle meşhûr bir bî-’akl ü şu’ûr olup Ankaravî Mehmed

Efendi merhûmdan birtarîk ile mülâzım oldukdan sonra sâlik-i kazâ ve birkaç yerde mâlik-i

hükm ü imzâ olmuş iken bin toksan tokuz55 tarîhinde izhâr-ı bagy u fesâd eyleyen Yegen

dedikleri bâgî-i zulm-mu’tâdın ordu-yı menhûsunda hâşâ kâzî ve ol şakiyy-i mekrûhun zîr-i

itâ’atinde bulunmaga râzî olup bile bulunmagla ol gürûh-ı mekrûha taraf-ı pâdişâhîden tertîb-

i cezâ olundukda bu dahı maktûl olup mahv-ı vücûd ve kendini rüfekâsıyla dâr-ı bevârda

hem-dem-i ashâb-ı uhdûd eylemişdir. Bu güftâr anındır.

Beyt

O ‘âşık kim şeb-i hicrinde ebrûnu hayâl eyler

Dem-â-dem sîneye nâhun urur şekl-i hilâl eyler

Dehânın fikr eder hüsnün kitâbı dâ’imâ elde

Anınçün ‘Aklî-i dil-teng her gün hasb-i hâl eyler

‘AKLÎ-İ DÎGER 55 'da tarih "bin yüz yigirmi üç" olarak verilmiş.

Page 104: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Nâm-ı ser-âmedleri Mehmed’dir. Ma’den-i erbâb-ı ‘irfân olan Kostantıniyye’den

nümâyân ve hazret-i Ebî Eyyûb-i Ensârî’de sâkin olmaları ile Eyyûbî ‘Aklî Efendi deyü

meşhûr-ı cihân olmuşlardı. Dîvân-ı ‘Âlî küttâb-ı vâlâ-cenâblarından olup ba’zı hˇâceliklere

olmuşlar idi. Umûr-dîde bir pîr-i rûşen-zamîr ve meclis ü sohbeti lezîz bir merd-i hoş-âyende-

ta’bîr idi. ‘Asrın pîrâne-ser olan zurafâsından ve vaktin şu‘arâsından olmagla bu mecelle-i

celîleye tastîr ve güftârından bu bir iki beyti tahrîr olundu.

Beyt

Ruhların rengi dile seyr-i gülistân istedir

Bülbüle nakş-ı bahâr-ı verd-i handân istedir

Ve lehû

Ma’ârif bilmeyen dil-ber hemân bir nakş-ı dîvârdır

Bakar şahin gibi ammâ hakîkatde sıgırcıkdır.

‘İLMÎ

Nâm-ı emcedleri Ahmed ve zât-ı es’adları fazl u kemâl ile müstes’ad olan fâzıl-ı ser-

âmedlerden olup vücûd-ı bî-hemâlleri hilye-i edeb ü ‘irfân ile pîrâste ve zühd ü salâh u takvâ

ile ârâste bir vücûd-ı bih-bûddur. Fi’l-asl şehr-i ni’met-efzûn medîne-i Trabzon cânibinden

nümâyân ve vâssıl-ı ni’am-i ‘ilm ü îkân olmagla ‘ilm ü ma‘rifetleri ‘inde’l-’ulemâ mergûb u

makbûl ve hüccet-i fazîletleri imzâ-kerde-i cemî’-i fuhûl olup mahlas-ı şerîflerine mâ-sadak-ı

tâm ve ikrâm-ı ‘icâletü’l-vakt-i ‘ulemâ-i kirâm olan bir mülâzemetle ihtirâm olunduklarından

sonra sene bin yüz on yedi târîhinde ibtidâ-i hâric ile merhûm es-Seyyid ‘Alî Efendi’den

İstanbul’da Revânî Çelebi Medresesine müderris olup ba’dehû kademe kademe kat’-ı

menâzil-i tarîk ve oldukları medrese-i celîle-i latîfede revnak-efzâ-yı bezm-i ifâde vü tahkîk

olarak hengâm-ı tedrîslerinde nice ta’ab-ı tarîkı ber-dûş ve nice meşakkat ü ‘anâya dûş-â-dûş

olup mecmû‘atü’l-’ulûm olan zât-ı bî-nazîrlerinin ol esnâda kıymet ü kadri nâ-ma’lûm

oldugundan bir kadr-âşinâ-yı gevher-i kemâl âyîne-i ‘âlemde ‘arz-ı cemâl eyleyinceye dek

gevher-i yek-tâ-yı vücûd-ı vâlâları ve şeb-çerâg-ı fazl u ‘irfân olan zât-ı bî-hem-tâları sâhil-i

Bahr-i Sefîd’e karîb olan Gegvize-nâm kasabada mekîn ve defîne-i envâ‘-ı cevâhir-i ma‘ârif

olan vücûd-ı bih-bûdları ol buk’anın medresesinin mahfaza-i inzivâsında ‘uzlet-nişîn iken

sadr-ı bih-bûd vezîr-i deryâ-cûd âsaf-ı âlî-mekân vezîr-i âlî-şân sa dr-ı vüzerâ-i kirâmın

Page 105: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Hâtemü’l-vakt-i sehâveti devletli sehâvetli sa’âdetli dâmâd-ı muhterem-i şehenşâhî İbrâhîm

Paşa hazreti devlet ü sa’âdet birle sadr-ı vezâret-i ‘uzmâya ve erîke-i vekâlet-i kübrâya teşrîf

buyurduklarında kef-i deryâ-nevâlleri cihânı müstagrak-ı kerem ü ihsân ve hâssaten erbâb-ı

kemâle lutf-ı bî-kerân edip zât-ı ‘âlî-şânları hayrât u hasenâta mâ’il bir vezîr-i pür-ihsân ve

herkese lutf-ı kerem etmege bir ednâ bahâne arar bir sadr-ı zî-şân olup kerem ü in’âm ve yed

ü lisân-ı şerîfiyle ‘âmme-i ‘ibâdu’llâha eyledigi ihsân u ikrâmdan gayrı Kostantıniyye ve

sâ’ir bilâdda nice cevâmi’ ü mesâcid ve sâ’ir hasenât bünyâd ve harâb-âbâd ‘âlemi gûşe-be-

gûşe ma’mûr u âbâd edip kulûb-ı ‘ulemâ-yı kirâm ve sudûr-ı fuzalâ-yı ülü’l-ihtirâm

büyûtu’llâh olup ma’bed-i müstetâb ve ‘arş-ı Vehhâb olmagla hâssaten ol sufûf-ı safvet-

ittisâfın haremu’llâh olan kalb-i sâfların ta’mîr ü termîm ve nâm-ı şerîflerinin muktezâsınca

ol gürûh-ı vâlâya ihsân-hâne-i firâvânlarından hezâr ziyâfet-i müstakille eyleyip bî-nihâye

ta’zîm ü tekrîm buyurmaları ile her dil-harâb-ı derd ü hicrân zamân-ı sa’âdetlerinde ma’mûr u

âbâdân ve her gadr-horde-i zamân olan magdûr telâfî-i mâ-fât ile vakt-i şerîflerinde mesrûr

olup lîmân-ı ekdârdan keşîde-i ıztırâb olan gam-dîde-i rûzgârlar eyyâm-ı devletlerinde

bâdbân-güşâ-yı sâhil-i merâm olup zâde-i kayd-ı efkâr olmagla gürsine-çeşm-i nân-pâre-i

ümmîd olan her perîşân-târ u mütefettit-zamîr ol vücûd-ı şerîfi mahz-ı ni’met olan âsaf-ı

sâhib-semâhatın hˇân-ı firâvân-ı kerem ü ihsânına sîr oldugu vakt-i mübârekede mütercem-i

pür-fazîlet dahı ol sadr-ı zî-şânın hissemend-i hˇân-ı ihsânı olup sene bin yüz yigirmi üç

târîhinde tekrâr Medâris-i Sahn-ı Semândan biriyle ziyâfet-i keremlerine da’vet buyurulup

ba’dehû bu mecelle-i celîlemizde harf-i râ’da Râzî mahlas-ı şerîfi ile rûz-nâme-i ahvâlleri

keşîde-i silk-i tahrîr kılınan ‘Abdü’l-latîf Efendi yerine müfettiş olan İbrâhîm Efendi’nin

yerine Haremeynü’ş-şerîfeyn müfettişligi ile şân-ı şerîfleri terfî’ buyurulup ol mansıb-ı

celîlde muktezâ-yı tarîkları üzre medreseleri hareket-i ‘alâ mâ-yelîk ederek nihâyet-i tarîk-i

müderrisîn-i kirâm olan Medâris-i Süleymâniyyeden biriyle ihtirâm buyurulduklarından sonra

sene bin yüz otuz üç Rebî’i târîhinde hasretü’l-müderrisîn olan Halebü’ş-şehbâ

mevleviyyetine vusûl ve bin yüz otuz dört Rebî’ü’l-âhirinde ‘âdet üzre ol mansıb-ı celîlden

ma’zûl olmuşlar idi. Hakkâ ki şân-ı şerîfleri gibi zât-ı ‘âlîleri vâlâ bir fâzıl-ı muhakkık-ı bî-

hem-tâdırlar. İfâde-i ‘ulûm-ı şettâda hezârân talebe-i kirâm istifâde eylemiş bir mecmû‘a-i

kübrâdır. Ahyânen teşhîz-i zihn içün esnâ-yı ferâgda ‘Arabî ve Türkî eş‘âra ragbet buyururlar

idi. Bu güftâr ol vücûd-ı ‘âlî-mikdârın cümle-i âsârlarındandır.

Beyt

Girye-i hûn-âbe-i çeşm-i dil-i şûrîdedir

Şâhid-i halvet-nişîne hande-i râz etdiren

Page 106: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Ol hilâl-ebrû ile lâf etme ey meh kim anı

Nûr-ı hurşîd-i ezeldir çehre-perdâz etdiren

Vâsıf-ı la’l-i lebindir kilk-i ‘İlmî pes odur

Safha-i ‘âlemde ana tarh-ı i’câz etdiren

Gazel56

œd�¦ r£Ë u£Ë U§d2 lDI¼« z� bMN¦ nš� b0 s¦ v¾��«u§

œb�¦ z½ bM� öF§ “d¾Î z2U2u�U� zs« «‹ s¦ V��«Ë 57 œu�¦ Yš¼ zM� È‹dÎ U�«d� z1D� sצ v§ «‹ s¦ V��«Ë

Eski Otalar başında vezîr-i ‘azam İbrâhîm Paşa hazretlerinin kitâb-hânesine yazılan

târîh-i mergûb anındır, Târîh: 58 sš*’UH¼« -UD¦ U¥Î—UÔ zº Èb� ‹« r*F¼ —uLF¦ Sš�

ve ders-hâneye bir beyt de bu târîhdir: 59 zz«Ëô« UNš¼« o¾�Î r¼ r¼UF¦ ˆuL� bΓ rš£«d�« n#ô

Hikmetde bu iki beyt dahı lisân-ı Türkî ile olan eş‘ârındandır, ebyât:

Levh-i kaderde münşi-i takdîr yazdıgı

Mecmû’a-i cihânda bir gün ‘ayân olur

Magrûr-ı neşve-i mey-i ikbâl-i câh olan

‘İlmî humâr-ı ‘azl ile tiz ser-girân olur

(Ve lehû)

Ey şîve-i hattın sebeb-i sa’y ü temeşşuk

Rûhâniyet-i hüsn-i hatın ‘ayn-ı te’aşşuk

Ta’lîkın ile etdin o şûhu hele ‘allâk

Bir kez de gerekmez mi ana ta’lîm-i te’alluk

‘İLMÎ-İ DÎGER

56 Buradan itibaren İlmî'ye ait metin 240'de yoktu, 202'den alındı. 57 Fevâ ‘cebî min-haddi seyfin mühennedi / Bihi'l-kat’u cerfen ve hüve vehmün mücerredi // Ve a’cebu min-zâ ennehu bi-i’vicâcihi / Yubrizu fi’len ‘inde külli müseddedi // Ve a’cebu min-zâ fî-metni sathihi / Serâben yerzî ‘anhu leyse müsevvedi: Vay o hind çeliğinden yapılan kılıcın keskinliğine! O uçarak keser, o soyut bir vehimdir. Şuna hayret ederim ki o, eğriliği ile her doğru katında bir iş yapar. Yine şuna şaşarım ki sathında siyah arslan için (bile) yok edici bir serap vardır. 58Beytun ma’mûrun li-’ilmin iz bedâ / êalle târîhan matâfu'l-fâzılîn : İlmin mamur evi ortaya çıktığında faziletlilerin ziyaret yeri ona tarih oldu. 59Li-âsaf İbrâhîme zîde sümüvvühü Me’âlimu lem yesbak ileyhe'l-evâ’il: Çok yüce olan Vezir İbrahim'in, daha öncekilerin ulaşamadığı nişaneleri, yücelikleri vardır.

Page 107: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri Mehmed’dir. Mütercem-i mezkûrun vâlideleri tarafı

Üsküdarî olup ancak bi-hasebi’l-iktizâ ol vaktde Kostantıniyye cânibine nakl iktizâ eyleyip

medîne-i merkûmenin erbâb-ı kulûb ve ashâb-ı hâle cây-ı cennet-misâl olan Koca Mustafâ

Paşa cânibinde sükûn ihtiyâr ve ol buk’a-i latîfe kurbünde bir cây-ı dil-güşâda karâr üzre iken

mütercem-i mezkûr müşerref-i ‘âlem ve bin toksan bir sâferinde ol ‘arz-ı şerîfde ‘arsa-i

vücûda vaz’-ı kadem eyleyip ba’dehû yine vâlideleri ile medîne-i Üsküdar’a menkûl ve ol

beldede neşv ü nemâ bulup sinn-i temyîz mertebelerine vüsûl buldukdan sonra tahsîl-i ‘ilm ü

ma‘ârif ve tekmîl-i âdâb u ‘avârif eyleyip sene bin yüz on bir târîhinde gül-bün-i bâg-ı

sa’âdet ü iclâle şeref-bahş-ı devlet ü ikbâl olan gül-gonca-i gülistân-ı ‘izz ü şân şeh-zâde-i

cevân-baht u ‘âlî-şân Sultân Hasan ibnü’s-Sultân Mustafâ Han hazretlerinin vilâdet-i şerîfleri

teşrîfâtından ol ‘asrda imâm-ı sultânî olup bülbül-i elhân olan ashâb-ı enfâs-ı tayyibenin

merd-i sâbık-ı meydânı ‘ulemânın ercümendi Sâlih Efendi’den mülâzım ve kırk akça

medreseden münfasıl oldukdan sonra bin yüz yigirmi beş Cumâdâ-yı âhiresinde şeyhü’l-

islâm ve müfti’l-enâm ‘Atâ’u’llâh Efendi merhûmdan ibtidâ-i hâric elli ile Fındıklı’da Monlâ

Çelebi Medresesine nâ’il ve bin yüz yigirmi tokuz Cumâdâ-yı ûlâsında meşâyih-i

İslâmiyye’nin bülendi fazîletli Ebû İshak İsmâ’îl Efendi hazretlerinden hareket-i hâric ile Hâs

Otabaşı Medresesine vâsıl ve bin yüz otuz bir Şevvâlinde şeyhü’l-islâm ve müfti’l-enâm

sa’âdetli fazîletli ‘Abdu’llâh Efendi hazretlerinden Vânî Efendi Medresesine ibtidâ-i dâhil

oldukdan sonra beyt-i şeyhü’l-islâmîde hidmet-i fetvâda olup müsevvid iken baht-ı siyâhı nâ-

müsâ’id-i resîden-i âmâl olup sene bin yüz otuz dört Muharremi hilâlinde dâr-ı bekâya intikâl

eyledi. Zâtı ma’mûr halîmü’t-tab‘ bir zât-ı bî-kusûr olup sudûr-ı kirâmın yanında

memdûhü’s-sıfât bir vücûd-ı cemîlü’z-zât idi. Bu birkaç güftâr bu mecelle-i celîleye tastîr

içün irsâl eyledigi eş‘ârlarındandır.

Beyt

Çemende revnak-ı gül âh-ı ‘andelîb iledir

Revâc-ı pâdişehî sûziş-i garîb iledir

Hemîşe tâbiş-i meh zulmet-i şeb ile olur

Anınçün etse de teşrîf o meh rakîb iledir

Ve lehû

Bir tebessüm kıl açılsın dîde-i âmâlimiz

Gül gül olsun reng-i rûy-ı devlet ü ikbâlimiz

Page 108: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Ve lehû

Dil-rübâ lutf-ı girânın hatta ta’lîk eyledi

Mû-şikâfâne o gül bilmem ne tedkîk eyledi

Hançer-i ser-tîz-i ahkâmın revân etdi tamâm

‘Âşıka her bir demi eyyâm-ı teşrîf eyledi

‘İLMÎ-İ DÎGER

Zümre-i dervîşândan medîne-i Selânik’den kendi vücûduna gadr ü hayf eyleyen ehl-i

keyf makûlesinden olup gürûh-ı Mevleviyân’dan bir dervîş-i dil-rîş idi. Tâze-zebân eş‘âra

pür-iktidâr oldugundan bu mecelle-i celîleye tastîr ve hasb-i hâlinden bu beyti tahrîr olundu.

Beyt

Tecerrüd mâ-sivâdan kalbi tathîr eyler ey ‘İlmî

Mücerred ol mücerred Hakk’ı bulmak isterisen sen

‘ULVÎ

Nâmı Hüseyin’dir. Burusa’da mütevellid olup zümre-i Sipâhiyân’dan idi. ‘Asr

şu‘arâsından olmagla tastîr ve güftârından bu beyti tahrîr olundu.

Beyt

‘Arz u i’lâma ne hâcet sûziş-i derd ü gamı

Sînede her mûy-ı ‘âşık bir zebân-ı hâl olur

‘ALÎ60

Resen-bâz-ı sâha-i ‘irfân olan vücûd-ı fâyıku’l-akrânı dârü’n-nasri ve’l-meymene

mahmiyye-i Edirne’den nümâyân olup ol beldede mevâlî-i kirâmdan Cânbâz-zâde ‘Osmân

Efendi’nin mahdûm-ı ma‘ârif-mersûmlarıdır ki zurafâ-yı vaktimizden hatt u imlâ ve şi‘r ü

inşâsı bî-nazîr ma‘rifetli bir şâ‘ir-i pâkîze-ta’bîrdir. Bu güftâr cümle-i âsârlarındandır.

60 121, 13 ve 202'de yok.

Page 109: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Gazel

Gûş tutmaz figân-ı bülbülüne

Çatladım goncanın tegâfülüne

Kâkül-i müşk-bûyunu âdem

Degişir mi behişt sünbülüne

Çeşminin kasdı cânadır ey dil

Bakma sen gamzenin tecâhülüne

Bezm-i Cem’den hikâye nakl eyler

Gûş-ı cân tut sürâhi kulkulüne

Ülfet etmek hezâr ‘âşık ile

Resm-i dîrînedir Sakız gülüne

Ve lehû

Alırsın yanına agyâr-ı hârı ey gül-i ra’nâ

Demezsin ‘âşık-ı zâra batar bu vaz’-ı nâ-ber-câ

Ve lehû (rübâ’î)

Leylâ’ya veren hüsn-i dil-ârâ sensin

Mecnûn’u eden vâlih ü şeydâ sensin

İdrâk edemez sun’unu her ‘akl-ı fuzûl

Zîrâ ki nihân u âşikârâ sensin

‘AVNÎ

Ol mahdûm-ı ser-âmedin nâm-ı emcedleri Mehmed’dir. Necm-i tâli’-i sipihr-i

mahdûmiyyet olan zât-ı pür-şerâfetleri meh-i tâbân-ı burc-ı fazîlet ve bedr-i münîr-i târem-i

vâlâ-yı rıf’at ‘ulemâ-yı kirâmın bülendi Kevâkibî-zâde Mustafâ Efendi’nin mahdûm-ı

ercümendi olup şi‘r: 61 ÊUFLÒ*¼« v§ «—b� zM¦ SšI¼« ˆÒuLs SΫ— «‹« ‰öN¼«

Ê« 61 İni'l-hilâle izâ re’eyte nümuvvehu / Elkayte minhu bedren fi'l-leme’âni: Hilâlin gelişmesini görseydin, parlamakta onu, dolunay gibi bulurdun.

Page 110: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

mâ-sadakına hem-hâl ve ‘âlem-i tufûliyyetden beri iştigâl-i kemâlin şeref-i bî-hemâli

ile zât-ı ‘âlîlerin istikmâl eyleyen mahâdîm-i kirâmdan bir mahdûm-ı fâyıku’l-emsâldir. Zât-ı

pür-nûr-ı bî-kusûrları bin yüz on beş târîhinde kuzât-ı ‘asâkirin dürre-i beyzâ-yı bî-mânendi

merhûm u magfûr Kara Ebû Bekir Efendi cenâbının Anatolu kâzî-’askerliginde mülâzım ve

tarîk-i tedrîse ‘âzim olup kırkdan infisâlleri tamâm ve ber-vech-i ‘âdet zât-ı vâcibü’l-

ihtirâmlarının bir medrese-i celîle ile ikrâm olunmalarının sûret-i takrîbîsi rû-nümâ-yı mir’ât-ı

kâm oldukda vâlid-i mâcid-i kesîrü’l-mahâmidimiz olan şeyhü’l-islâm hasenetü’l-eyyâm

fuzalâ-yı ülü’l-kadrin bülendi fazîletli Mîrzâ Mustafâ Efendi’den bin yüz yigirmi yedi senesi

evâyilinde ibtidâ-i hâric elli rütbesiyle tarîk-i ‘aliyyeye duhûl eylemiş idi. Hakkâ ki hümâ-yı

tab‘-ı âlîleri evc-i ma‘ârife mütesâ’id ve murâd üzre edâya hızâne-i zekâları müsâ’id bir

mahdûm-ı necâbet-mersûm olup şi‘r ü inşâda zât-ı pür-haysiyyetleri hâzır u âmâdedir. Bu

güftâr ol mahdûm-ı ‘âlî-kadrin cümle-i âsârlarındandır.

Gazel

Biz ki hâl u hat-ı dil-berle perîşân oluruz

‘Aklımız dagılır ol gamzeye hayrân oluruz

Dest-i ümmîdimiz etdikçe dile ibrâmı

Vasl içün yâre hemân kâle-fürûşân oluruz

Ruh-ı gül-gûnunu vasf eylesek ol sîm-tenin

Döşenip jâle-sıfat hâk ile yeksân oluruz

‘AVNÎ-İ DÎGER

Nâmı Yûsuf’dur. Vilâyet-i Rûmeli’nde Tırnovi kazâsından âşikâr ve gürûh-ı

mülâzımîn ve kuzâtdan ba’zı niyâbetlerle def’-i nevâ’ib ü ekdâr eder makûlesinden bir bî-

kayd-ı rûzgâr idi. Sene bin yüz yigirmi hilâlinde dâr-ı bekâya irtihâl eyledi. Güftârında

çendân halâvet ve âsârında murâd üzre letâfet yokdur. Mücerred kelâm-ı mevzûn

makûlesidir. Bu beyt anların olmak üzre tahrîr ve bu mecelle-i celîleye tastîr olundu.

Beyt

Hulûs üzre olan ‘âşıklara ‘aşk olsun ey ‘Avnî

Mahabbetden cihânda yohsa kim bir nâm kalmışdır.

Page 111: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Harfü’l-gayni’l-mu’ceme

Ba’d-ez-in harf-i gayn-ı mu’cemenin

Edip erbâbını yine tahrîr

Sebt edip anların da evsâfın

Eyledik bu varakda hep tastîr

GINÂYÎ

Ol pehlivân-ı ser-âmedin nâm-ı emcedleri Ahmed’dir. Mücâhidîn-i fî-sebîli’llâh

zümre-i şerîfesinden tîg ile kalemi cem’ eyleyen mecma’u’l-bahreyn-i hüner ü kemâlden ve

ol gürûh-ı muhteremin sipâhiyânının ehl-i ma‘rifet olan fâ’iku’l-emsâlinden olup tîn-ı

mahtûm-ı zât-ı makbûlü ser-rişte-i hâk-i ‘ıtrnâk-i İstanbul olmagla vâdî-i cemîlü’l-mebâdî-i

eş‘ârın dahı hâyiz-i kasabü’s-sebak-ı mizmâr-ı belâgati ve meydân-ı bî-pâyân-ı ‘irfânın dahı

ber-vech-i dil-hˇâh rahş-süvâr-ı pehnâ-yı fesâhati idi. Sene bin yüz beş hilâlinde dâr-ı bekâya

intikâl eyledi. Bu güftâr cümle-i âsârlarındandır.

Beyt

Felek bezminde câm-ı ârzû nâ-dîdedir şimdi

Humâr-ı ye’s ile çeşm-i emel hˇâbîdedir şimdi

Hemân bîhûde gerd-i reh-güzârı olma ey ümmîd

Kabâ-yı şâhid-i maksûd dâmen-çîdedir şimdi

GAVSÎ DEDE

Ol gavs-i zamân ve kutb-i devrânın nâm-ı emcedleri Ahmed’dir. Hazret-i Mevlânâ

kaddesena’llâhu bi-sırrihi’l-a’lâ hulefâ-yı ‘âlî-makâm-ı ülü’l-ihtirâmından olup Devlet-i

‘Aliyye-i Muhammediyye-i bî-zevâl ve debdebe-i asliyye-i saltanat-ı Ahmediyye-i

müttefaku’l-iclâlleri salla’llâhu ‘aleyhi ve sellem bi-’adedi men sekete ve kellem

hazretlerinin mazhar-ı esrâr-ı hadîs-i şerîf-i zšz«d�« vM� ¡Uš¾sU½ vצ« ¡UL*� 62 olan

62 Ulemâ'ün ümmetî ke'enbiyâ’i Benî İsrâ'îl: Ümmetimin âlimleri, İsrail oğullarının nebileri gibidir. Hadis: Keşfü’l-Hafa, C.II, s.4, no:144.

Page 112: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

‘ulemâ-i kirâm-ı vâcibü’t-tebcîlden vâkıf-ı esrâr-ı Ahmedî ve vâsıl-ı âsâr-ı Muhammedî

Muhammediyye sâhibi efzal-i ‘ulemâ-i Rûm Yazıcı-zâde merhûmun rûh-ı kâlıb-ı ‘irfân olan

birâder-i cân-ber-â-beri Ahmed-i Bî-cân’ın evlâdından olup mahmiyye-i Kostantıniyye

dâhilinde cây-ı bî-hem-tâ Dâvûd Paşa İskelesinde gülmîh-i sakf-ı merfû’-ı beyt-i ‘ilm ü ifâde

merhûm u mebrûr Çivi-zâde Mescid-i şerîfi civârında ol ‘ârif-i hakîkat-dem ‘âlem-i mecâza

vaz’-ı kadem eyleyip mertebe-i sinn-i temyîzi tekmîl eylediklerinde ‘ulûm-ı zâhireyi kemâ-

yenbagî tahsîl eyleyip zât-ı bî-hemâllerin fazl u ‘irfân ile istikmâl eylediklerinden sonra ol

‘asrda Selânik kâzîsı olan İmâm-zâde Efendi merhûm ile medîne-i mezbûreye ‘azm ü hırâm

ve ol zât-ı sütûde-sıfâtın ol mansıbda keşf-i niyâbeti hidmetinde istihdâm olunup keşf-i

hidmetinde müstahdem iken şâhid-i maksûdun cemâlinden burka’-ı hicâb-ı ihticâb-ı dîdârı

dîde-i bîdârına keşf olup bu vech üzre zuhûra tecellî-i nûr eyledikde o peyker-i sâdıka ez-dil ü

cân ‘âşık olup kantara-i mecâzdan cenâheyn-i fikr ü müşâhade ile ‘ubûr ve cinân-ı ‘aşk-ı

hakîkîye lâhik olup li-münşi’ihî:

Geçdi teksîr-i sevâd-ı mülk-i sevdâdan hemân

Vech-i sırrîsi cihânın ana oldukda ‘ayân

güzârişince terk-i fikr-i cihân edip dü-dîde-i giryânından rîzân olan eşk-i hasret ü

nedâmet sûret-i zâhirde mâni’-i ârzû-yı sadr-ı şerîfleri olan evsâh-ı sûriyeye mebâdî-i tahâret

olup havz-ı bâli ser-şâr-ı cûşiş-i şevk-ı visâl ve bu cûş u hurûş ile bî-sabr u bî-mecâl olup

terk-i nevâyib-i niyâbet ve ihtiyâr-ı seyâhat edip Burusa diyârına ‘azîmet eyleyip ol ‘asrda

medîne-i Burusa’da Mevlevî-hâne şeyhi olan ‘umde-i ‘ulemâ zübde-i sulehâ meşâyih-i

Mevleviyye’nin fazîletmendi Sâlih Dede Efendi hidmetine cân ü dil ile âmâde ve ol gavs-i

zamân ve kutb-i dâ’ire-i ‘irfânın terbiyet-i şerîfelerine teslîm ü irâde getirip dört sene mikdârı

ol şeyh-i cemîlin feyz-yâb-ı meclis-i şerîfi olup hidmetlerinde müstahdem ve terbiyeleriyle

mugtenem oldukdan sonra yine ol şeyh-i latîfin nutk-ı şerîfi ile tarîkü’s-seyâhe Asitâne-i

Hazret-i Mevlânâ-yı Rûm’a medîne-i Konya’ya revân ve ol ‘arz-ı kîmyâ-etribede yıllarca

mihmân olup pûte-i iksîr-i hikmet olan külâh-ı âgâhîyi ber-ser ve bî-ceyb-i ârzû ve girîbân-ı

iltizâm olan hırka-i dervîşâneyi ber-dûş ve pâlheng-i dâg-ı iştiyâkın be-sîne müştâk eyleyip

miyân-beste-i hidmet-i fukarâ olarak çille-keş-i kemâl-i dervîşî kesb-i hâlet ve on altı sene

‘alet-tevâlî bu fakr u fenâ ile gâh bast-ı seccâde-i ikâmet ve gâh seyr ü seyâhat etmekle tayy-ı

menâzil ve kat’-ı merâhil eyleyip iktisâb-ı kadr ü menzilet eylediklerinden sonra medîne-i

Kostantıniyye’ye gelip Galata Mevlevî-hânesinde kârî-i Mesnevî ve hem-râz-ı esrâr-ı

ma’nevî olup bu hâl üzre güzârende-i eyyâm u leyâl iken işâret-i ‘âlem-i gayb ve istid’â-yı

fermân-ı lâ-reyb muktezâsınca medîne-i İstanbul’da Sultân Selîm Han ‘aleyhi’r-rahmetü ve’l-

Page 113: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

gufrân Câmi‘-i şerîfi kurbündeki hânelerinde bir müddet ârâm ve ol dâr-ı inzivâ-medârda bir

zamân kıyâm eyleyip yine her bâr Kâsım Paşa şeyhi ‘azîz-i cemîl fâzıl-ı nihrîr es-Seyyid

Halîl Efendi’nin sohbeti ile safâ-yâb olmagla iktisâb-ı şeref-i bî-hesâb ederler idi. Ol esnâda

merkûm Halîl Efendi’nin ilhâh u ibrâmı ile Devlet-i ‘Aliyye ol ‘asrda Edirne’de olmagla

Galata Mevlevî-hânesi meşîhatini taleb etmek içün Devlet-i ‘Aliyye cânibine rû-be-râh

olmaga tasmîm ü ikbâl edip pâ-der-rikâb-ı ‘azîmet iken hikmet-i Hudâ âsitâne-i hazret-i

Mevlânâ tarafından nûr-ı ebsâr-ı sulehâ ve kurret-i ‘ayn-ı fukarâ Çelebi Efendi taraf-ı

bâhirü’ş-şereflerinden Galata Mevlevî-hânesi meşîhatinin ‘arzı bilâ-taleb bunlara vâsıl bunlar

da ‘azîmet-i sâbıkların te’kîd eyleyip ‘arz ile hem-râh olup cânib-i Edirne’ye rû-be-râh ve

‘arz mûcebince fermân etdirip yine cânib-i me’mûl olan taraf-ı İstanbul’a vüsûl ve bu takrîb

ile ol tekye-i pür-meymenetde seccâde-nişîn-i meşîhat olurlardı. Ol esnâda bu güftâr füyûzât-

ı gaybiyyeden secencel-i sadr-ı şerîflerinden zâhir ü âşikâr olmuş idi ki şöhreti beyne’l-fukarâ

ebyenü min-şemsi’z-zuhâdır.

Gazel

Kûre-i ‘aşk-ı Hudâ’dır hânkâh-ı Mevlevî

Pûte-i iksîr-i hikmetdir külâh-ı Mevlevî

Çeşm-i zâhir-bîni kullanmaz ma’ânî seyr eden

Dîde-i dilden zuhûr eyler nigâh-ı Mevlevî

Tûşesi ihlâsdır tecrîd-i dildir reh-beri

Dergeh-i maksûda ilter şâh-râh-ı Mevlevî

Mâli ta’dâd etmedin meyl eylemez mâl âdeme

Hâsılı ta’dâd-ı eşyâdır günâh-ı Mevlevî

Güft (ü) gûy-ı dehri Gavsî gûşuna koyma sana

Râstî nefy-i nişândır pençgâh-ı Mevlevî

Hikâyet: ‘Azîz-i merkûmun cümle-i kerâmâtından olmak üzre rivâyet olunur ki Galata

Mevlevî-hânesi meşîhati içün merhûm u mebrûr Edirne’ye varıp meşîhat-ı merkûmeyi alıp

geldiklerinde bu makûle şey’ ile ülfet-güzâr olmadıklarından seleflerinin kaydını bozdurmak

hâtır-ı şerîflerine hutûr etmeyip öylece gelip seccâde-nişîn olmuşlar. Selefleri olan şeyh

Edirne’ye rû-be-râh u rûy-mâl ve Dîvân-ı Hümâyûna ‘arz-ı hâl eyledikde kaydına nazar

olunup meşîhat-ı merkûme hâlâ senin üstündedir deyip Çelebi Efendi’nin kâgıdı olmaksızın

berâtini tecdîd eyleyip İstanbul’a gelip bu zuhûr ile Gavsî Dede’yi bî-huzûr eyledikde

Page 114: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

sâlifü’z-zikr Kâsım Paşa şeyhi es-Seyyid Halîl Dede mütercem-i merkûme Elbette yine

Edirne’ye gidip itmâm ve emrine bir nizâm vermek gereksin. deyü ibrâm-ı tâmm eylediginden

tekrâr Edirne’ye rû-be-râh olup bunlar dahı dîvâna ‘arz-ı hâl edip tekye-i merkûmeyi taleb

eyledikde müsâ’ade olunmayıp def’ ile cevâb verildiginden bir mikdâr igbirâr hâsıl olup

kendi kendine Bizim husûsumuz husûl-pezîr olmaga devlet İstanbul’a gelmege muhtâcdır.

deyü nutk eyleyip İstanbul’a ric’ at buyururlar. Hikmet ol esnâda pâdişâh-ı vâlâ-cenâb Sultân

Mehemmed Han hazretleri bilâ-sebeb mine’l-esbâb def’î İstanbul’a teşrîf buyurmak ârzû

buyurup İstanbul cânibine teşrîf ü vusûl ve dogru Ok Meydânı’na nüzûl buyurup anda meks

esnâsında bir gün rahş-süvâr olup Galata Tekyegâhının sa’âdetle pîşgâhından ‘ubûr ederken

fukarâ-yı Mevleviyân’dan birkaç dervîş-i dil-rîşe duçâr olup Bu tekyede hâlen şeyh kimdir?

deyü istifsâr ve ba’zı hâllerinden istihbâr buyurduklarında fukarâ vâkı’-ı hâli ve ser-güzeşt-i

mâziyeyi nakl ü beyân ve fukarânın bi’l-cümle marazîsi Gavsî Dede olup kendiden dervişân-ı

şâkirîn iken ma’zûl ve şeyh-i dîger tekyegâha mevsûl kılındıgın ol gürûh-ı sâdıku’l-etvâr

pâdişâh-ı gerdûn-iktidâra ihbâr etmeleriyle devlet ü sa’âdet ile anlar dahı Gavsî Dede’yi

tercîh buyurup ‘inâyet-i şâhânelerine şâyân ve tekye-i merkûmeyi Gavsî Dede’ye keremim

olmuştur ölünceye dek kimesne ta’arruz eylemesin. deyü bir hatt-ı şerîf ihsân buyurmalarıyla

tekrâr meşîhat-ı hikâyet-i garîb bi’z-zât kutb-ı ‘âlemden Gavsî Dede cenâbına nasîb olup

tekye-i merkûmede yigirmi bir sene ‘ale’t-tevâlî meşîhat eylemişlerdir. Miyâne-i meşâyih-i

kirâmda makbûl-ı enâm meşhûd-ı bi’l-hâl bir şeyh-i ‘adîmü’l-emsâldir. Ol şems-i ufk-ı

kemâl sene bin yüz tokuz târîhinde irtihâl ve ol sâlin Cumâdâ-yı ûlâsının beşinci çihârşenbe

günü âftâbın gurûbuyla bile gurûb eyleyip intikâl eyledi. ‘Ulûm-ı bâtına ve zâhirede ma’mûr

bir zât-ı ma‘ârif-mevfûr oldugundan mâ-’adâ şi‘r ü inşâsı gâyet latîf bir vücûd-ı şerîf idi. Nice

na’t-ı şerîfleri ve lisân-ı tasavvufda nice eş‘ârı ve zebân-ı mecâz üzre gazelleri ve bunun

emsâli nice âsârı vardır ki her biri bir revnak-ı mecmû‘a-i ma‘ârif ve ser-levha-i dîbâce-i

letâ’if-nâme-i zarâyifdir. Ez-cümle bu gazel-i bî-nazîr ve bu birkaç beyt-i dil-pezîr ol şeyh-i

cemîlin zâde-i tab‘-ı ‘âlem-gîrlerindendir.

Gazel

Ruh-ı piyâleye dil dâg dâg-ı hasretdir

Hemîşe rîhte-rûgan çerâg-ı hasretdir

Serimde âteş-i ‘aşkınla dâg-ı teslîmim

Şüküfte bir gül-i sad-berg-i bâg-ı hasretdir

Fetîli çâr-sûy-ı nâr-ı ‘aşkdan yanmış

Metâ’-ı hüsn ü bahâ dilde dâg-ı hasretdir

Page 115: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Hümâveş etme ta’alluk cihâna ey Gavsî

Konan dıraht-ı ümîd üzre zâg-ı hasretdir

Ve lehû

Der-i dil-ber ‘ibâdet-hânedir mey-hâneden sonra

Ser-â-pâ secdedir ‘âşık iki peymâneden sonra

Sen ol zâhid hasedle ragmına mey-nûşdur Gavsî

Karîn-i magfiretdir vaz’-ı küstâhâneden sonra

Ve lehû

Âsiyâb-ı cevre kendim geldigim ‘ayb eyleme

Biz de ma‘nâ hırmeninden sıçramış bir dâneyiz

Harfü’l-fâ

Harf-i fâ’da edip tetebbu’-ı tâm

Edip imkânı rütbe istikrâ

Ketbe şâyân olanları yek-ser

Bir bir etdik netîce hep imlâ

FÂ’İZ

Ol gül-gonca-i ser-sebz-i gülşen-i siyâdetin ve ol bülbül-i şîrîn-dâstân-ı gülistân-ı

ma‘rifetin nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri ‘Abdu’r-rahîm olup encüm-i tavâli’-i menâzil-i

‘irfâna sipihr-i refî’ü’ş-şân olan belde-i tayyîbe-i ma‘ârif-kân Kostantıniyye-i bî-’adîl ü bî-

akrândan hemçü kamer-i sa’d-iktirân tâli’ ü nümâyân olmuşlardır. ‘Asr-ı Sultân Mehemmed

Han-ı Râbi’ ‘aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrânda ‘ulemâ-yı kirâm miyânesinde müsellem ü

mümtâz ve Devlet-i ‘Aliyyede mansıb-ı celîl-i nekâbetle ser-firâz olup Rûmeli pâyesin ihrâz

eyleyen şürefâ-yı ülü’l-kadrin bülendi Es’ad-zâde es-Seyyid Mehmed Sa’îd Efendi’nin

birâderleri olup anlar dahı tarîk-ı ‘aliyyede Burusa kazâsı mertebesin ihrâz ve beyne’l-akrân

ma’rûf u mümtâz olan Es’ad-zâde es-Seyyid Mehmed Ebu’s-su’ûd Efendi’nin mahdûm-ı

Page 116: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

ma’âlî-mersûmları ve dahı bu mecelle-i celîle-i letâfet-şi’ârda evsâf-ı şerîfleri ile iftihâr

eyledigimiz ‘allâme-i cihân fâzıl-ı devrân beşer-tıynet melek- haslet hakîkat-âgâh ‘ârif-i

bi’llâh ebu’l-’avârif ümmü’l-ma‘ârif ‘imâdü’d-dîn-i hıtta-i ‘irfân mîr-livâ-yı nükte-şinâsân

kuzât-ı ‘asâkirin bülendi merhûm u magfûr ‘Abdü’l-bâkî ‘Ârif Efendi’nin dâmâd-ı ma‘ârif-

nijâdıdır ki ol efzal-i fuzalâ-yı Rûm-ı fezâ’il-mersûmun zât-ı ‘ârif ü âgâhlarının evsâf-ı

cemîleleri ma‘ârif-i celîleri makarr-ı ‘ulûm olan sudûr-ı enâmda ma’lûm ve sahâyif-i letâyif-i

her-dil-i ‘ârifde mersûmdur. Bunlar dahı ol fazîlet-perverin hatn-i necâbet-güsteri olup onlar

bezm-i cihânda ma‘ârif ü efzâlde ‘alem oldukları gibi bunlar da müsellem olup ‘ulûm-ı

vâlâyı anlardan ve yegâne-i ‘asr olan Kara Halîl Efendi merhûmdan ve Demürkapulu

Süleymân Efendi merhûmdan ve Şehirli-zâde merhûmdan ahz edip fâyiz-i maksûd oldular ve

ke-zâlik kayın ataları merhûm hüsn-i hatt-ı ta’lîkın hurdesinde hurde-gîr ve celîsinde celî-

rütbe oldukları ser- safha-i cihâna gün gibi nümâyân oldugu gibi bunlar dahı ol zât-ı

melekiyyü’s-sıfât-ı meşhûrü’l-âfâka ber-vech-i tıbâk fâ’iz-i ihrâz-ı rütbe-i vifâk olup

perveriş-yâfte-i enâmil-i şîrîn-şemâyili olan hüsn-i hatt-ı cihân-âferînleri ol rütbeye

muvâfakati ahsen-i zeyn ile tezyîn eyleyip beyne’l-enâm bâlâ-nâm-ı akrân ve hareket ü şîve-i

hatt-ı ‘İmâdânede müşârün bi’l-benândır. Hakkâ ki ol ‘ârif-i pür-ma‘ârifin lâyık-ı hânedânı

bir dâmâd-ı ma‘ârif-nijâd-ı müstecmi’ü’l-’avârifidir. Zât-ı sütûde-sıfâtları merhûm u mebrûra

akreb-i karîb olup zâhirde karâbet-i sıhriyyelerinden mâ-’adâ ma‘ârifde dahı ber-vech-i tâm

karâbet-i ma’neviyyesi oldugu mâlâ-kelâmdır. Bu da’vî’i isbâtda hüsn-i hatt u ‘irfânından

gayrı şuhûd-i ‘udûlden bu şâhid-i ‘adl kâfî ve bu müdde’âyı istidlâl etmekde bu delîl-i

kâmilü’l-bürhân vâfîdir ki kayın ataları merhûm hazretleri zamân-ı sıhhatlerinde hezâr âsâr-ı

celîleye min-’indi’llâh tevfîk olunup nice perâkende kütüb-i ‘adîdenin hâmişlerinde ol

mahallin ma‘nâ-yı muhtelifesin hall-i gunyetü’l-vâkıfîn ile cem’ u telfîk ve mebâhisde sübût-ı

fazlı müsellem bir fâzıl-ı ‘arîf-i sâhibü’t-tedkîk ve âsâr-ı kalem-i şerîfleriyle ihyâ’ü’l-’ulûm

eyleyip bî-hadd ü vefîr kütüb-i kesîreye tahrîr etmekle etrâf-ı kütübde kemâlât u ‘irfânın

tahkîk eylediklerinden mâ-’adâ tab‘-ı ‘ârif-i müstecmi’ü’l-ma‘âriflerinden akvâl-i sahîhayı

ihtivâ etmek vechi üzre zebân-ı Türkî’de bir Siyer-i bedî’ü’l-inşâya mübâşeret buyurup ol

kâmil-i fenn-i her-kemâl kand-i nebât-ı mahbere-i kemâlâtından ol te’lîf-i bî-akrânda ser-

cümle münşiyân-ı selefi halef eyleyip halk-ı cihâna endâhte-i verâ-yı tâk-ı i‘tibâr u nisyân

etdirmiş idi. Fe-ammâ ol fâzıl-ı dikkt-perver kümeyt-i refrefiyyü’s-seyr-i kilk-i terin meydân-

ı inşâda bu minvâl üzre seyr etdirip Siyer-i mezbûru keşîde-i silk-i beyân ve hokka-i tahkîk

ve mahbere-i tedkîkdan bu gıdâ-yı rûh-ı ehl-i ‘irfân ve Âb-ı Hayât-nâm-ı bî-fenâ olan eser-i

celîlü’ş-şân henüz encâm-resîde olmadın rıhletleri rû-nümâ ve ‘ömr-i ‘azîzleri vefâ

etmediginden ol Siyer-i sütûde-eser nâ-tamâm ve dest-i tetâvül-i rûzgârdan müsveddesinin

Page 117: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

evrâkı perîşân u bî-nizâm belki miyâne-i eczâdan ba’zı varak-pâreler zâyi’ olup muhtâc-ı

ihtimâm ve hitâmından birkaç cüz’ mikdârına fi’l-asl merhûm u mebrûrun kilk-i nâdire-senci

vaz’-ı erkâm etmedin harem-sarây-ı bekâya hırâm buyurmaları ile ma‘ârif-nijâd olan

mütercem-i mezkûr dâmâdları ol Siyer-i cemîlü’s-seyri tebyîz ü tahkîk ve zâde-i tab‘-ı

mülhemlerinden perâkende vü perîşân olan mahallerin cem’ ü telfîk eyleyip hitâmından

noksân olan eczâyı belîgâne bir inşâyı latîf ile hatm ü ihtitâm ve ol gülşen-i hezâr-mahâsine

bir rütbede nizâm vermişdir ki bir ‘ârif-i âgâh kumâş-ı dil-pezîr-i edâsında nîme-pâre-i

tetmîm olan mahallerde cüst (ü) cû eyleyip hezâr ihtimâm eylese yek-laht ve yek-edâdır deyü

‘azm-i sahîh ile cezm edecegi mâlâ-kelâmdır. Li-münşi’ ihî:

Bâreka’llâh zihî şibh-i tamâm

Şebeh-i külli-i her-haslet-i tâm

Mâ-sadakdir mesel-i mâ-sebaka

Ki denir zI¾¹ Òs– o§«Ë 63

Mütercem-i mezkûr-ı ma‘ârif-mevfûr bin toksan yedi târîhinde şeyhü’l-islâm müfti’l-

enâm Ankaravî Mehmed Efendi merhûmdan mülâzım ve tarîk-ı tedrîse ‘âzim olup bin yüz

altı târîhinde merhûm u magfûr ed-dâricü ilâ rahmeti Rabbihi’l-gafûr âlü’s-sadr ve kamerü’l-

bedr melek-hasletlerin bülendi Sadrü’d-dîn-zâde Mehmed Sâdık Efendi’nin def’a-i ûlâsında

ibtidâ-i hâric elli ile sâdise-i Sarây-ı İbrâhîm Paşaya dâhil-i tarîk ve rüfekâ-yı şeh-râh-ı tedrîs

olan müderrisîn-i kirâm hazarâtına refîk olup bin yüz tokuzda sadrü’ş-şehîd-i vâlâ-câh es-

Seyyid Feyzu’llâh Efendi merhûmdan hareket-i hâric ile sâniye-i Mehmed Paşaya kıyâm ve

bin yüz on birde yine anlardan hareket-i misliyye ile Defterdâr Yahyâ Efendi Medresesine

hırâm eyleyip bin yüz on dörtde dâhil rütbesiyle yine anlardan Zeynî Çelebi Medresesi ile

ihtirâm olundukdan sonra bin yüz on beşde Lâdikî Mehmed Efendi’nin def’a-i sâniyesinde

mûsıla-i Sahn ile Haydar Paşa Medresesine vâsıl olmagla ter ü tâze-i bezm-i neşât ve bin yüz

on altı târîhinde şürefâ-yı ülü’l-kadrin bülendi Paşmakçı-zâde es-Seyyid ‘Alî Efendi’nin

def’a-i ûlâsında tekrâr mûsıla-i Sahn ile Şeyhü’l-islâm Yahyâ Efendi Medresesi ile tarîkında

ihtiyât buyuruldukdan sonra ba’dehû yine es-Seyyid ‘Alî Efendi merhûmdan Medâris-i Sahn-

ı Semândan biriyle mesrûrü’l-fu’âd ve yine anlardan ibtidâ-i altmışlı ile Murâd Paşa-yı ‘Atîk

Medresesiyle ber-murâd ve yine anlardan altmışlı hareketiyle sâniye-i Sarây-ı Galata ile

sarây-ı ârzûların âbâd eylediginden sonra pîr-i rûşen-zamîr-i melek-hısâl şeyhü’l-islâm-ı

mifzâl Mehmed Sâdık Efendi merhûmun def’a-i sâniyesinde yine haraket-i misliyye ile Zâl 63 Vâfaka Şennun Tabaka: Şen, Tabaka’ya uygun oldu.

Page 118: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Paşaya kıyâm ba’dehû pîr-i pür-nûr âb- rûy-ı şühedâ-i buhûr merhûm u magfûr el-vâsılu ilâ

bahri rahmeti Rabbihi’l-gafûr meşâyih-i İslâmiyye’nin bülendi Ebe-zâde ‘Abdu’llâh

Efendi’nin def’a-i ûlâsında mûsıla-i Süleymâniyye ile Kara Mustafâ Paşa Medresesine hırâm

eyleyip ol medresede kıyâm üzre iken medâ-yı bâsıra-i çeşm-i hayâl ve nazargâh-ı dîde-i

ümmîdi olan fezâ-yı me’mûl-i bâline revzen-i tâli’-i pür-hicâbı mâni’-i resîden-i âmâl olup

zahmet-keş-i tarik ve hareket-i ‘alâ-mâ-yelîk ederek Süleymâniyye Medresesine hasbe’t-tarîk

dîde-dûz-ı nigâh iken ber-muktezâ-yı baht-ı siyâh ba’zı istirâk-ı sem’i hasbîce i’tiyâd eden rû-

siyâh ve tünd-hûy u bed-nihâdlar ol ‘asrda şeyhü’l-islâm ve müfti’l-enâm olan merhûm u

magfûr ed-dâricü ilâ rahmeti Rabbihi’l-gafûr meşâyih-i İslâmiyye’nin bülendi Paşmakçı-

zâde es-Seyyid ‘Alî Efendi hazretlerini bunların ba’zı ezkâr-ı nâ-sezâsı ile tekdîr ve

mütercem-i mezkûrun hakkında nice vâkî olmadık ekâzîb ü erâcîf tasvîr eyleyip ol

müfterîlerin kendüye isnâd eyledikleri mâddede kulâme-i zufr kadar günâhı ve esnâ-yı zikrde

şeyhü’l-islâm hazretlerine hayr du‘âdan gayrı nesneden haber ü âgâhı yogiken hilaf-ı me’mûl

kazâ-i Magnisa ile kazâya dûş olup mahzûn u magdûr ve nice zamân bu gadr-i ‘ayân ile kazâ-

yı mâ-fâta çeşm ü gûş olup muntazır-ı sürûr iken şeyhü’l-islâm ve müfti’l-enâm meşâyih-i

İslâmiyye’nin himmet-i bülendi fazîletli Ebû İshak İsmâ’îl Efendi hazretleri sadr-ı fetvâya

teşrîf eyleyip evvelâ sene bin yüz yigirmi tokuz târîhinde Medîne-i münevvere pâyesi ve bir

iki arpalık ile ihtirâm eylediginden sonra ba’dehû bin yüz otuz Rebî’inde Galata kazâsıyla

ikrâm buyuruldular. Bu mecelle-i celîleyi esnâ-yı tahrîrde ol mansıb-ı celîlden ma’zûl ve

hisse-i şâyi’aları olan Bilâd-ı Selâse’den birine muntazır-ı dest-resîden-i vusûl idiler. Hakkâ

ki zât-ı şerîfleri her vechile ikrâma sezâ ve böyle pâdaşlarından gerü kalıp pes-mânde-i

ihtirâm olmak degil anlara takaddüm eylese lâyık u ahrâdır. Erbâb-ı ‘irfândan nat’-ı hayâl-i

‘irfânda ferzâne bir merd-i dilîr-i bî-bahânedir. Fazl u kemâlinden fazla ol bülbül-i gülzâr-ı

eş‘ârın âsâr-ı celîlü’l-mikdârına nihâyet ve Türkî ve Fârisî pâkîze gazellerine husûsan

kasâ’id-i şâ‘irânesine hadd ü gâyet yokdur. Âsârlarından bu mikdârı tastîr ve bu mecelle-i

celîlemize sebt ü tahrîr olundu.

Gazel

Feryâdımız ol yâre de agyâre de kalmaz

Âh-ı dil-i bülbül güle de hâre de kalmaz

Tîg-i nigehin kim tokuna bir dil-i zâre

Sad-pâre de olmazsa o yek-pâre de kalmaz

Evrâk-ı kitâb-ı emelim etdi perîşân

Cem‘iyyet-i dil çarh-ı sitemkâre de kalmaz

Page 119: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Zülfünden anın oldu nice murg-i dil âzâd

Ol dâmda kebg-i dil-i âvâre de kalmaz

Elbette gelir yoluna etdikleri Fâ’iz

Hûn-i dilimiz gamze-i hûn-hˇâre de kalmaz

Ve lehû

Ne dem esb-i fiten ü nâzı o âfet koparır

‘Âlemin başına gûyâ ki kıyâmet koparır

Var mı bir ‘âşık-ı dil-sûhte kim ‘âlemde

Nahl-i hˇâhişden o nev-bâve-i vuslat koparır

Bahr-i gamda nice gird-âb-ı mihen zâhir olur

Fülk-i ümmîd ne dem lenger-i hasret koparır

Gird-bâd-ı elem-i hasreti yârin Fâ’iz

Sâha-i dilde nice gerd-i melâmet koparır

Ve lehû

Ser-mest-i câm-ı ‘işvedir ol sîm-ten dürüst

Olmuş tamâm neşve o şûriş-fiken dürüst

Pây-ı cefâyı sahn-ı dile bin niyâz ile

Mânend-i serv basdı o gül-pîrehen dürüst

Dâg-ı siyâh-ı sîne degil safha-i dile

Mühr-i cefâyı urdu o bî-dâd-ı fen dürüst

Memnûn-ı va’d-i vaslın olurdu dil-i hazîn

Olsa kelâmın ey büt-i peymân-şiken dürüst

Fâ’iz cihânda câme-i nâz u girişmeyi

Ol serv-i bâg u behcete dikmiş diken dürüst

FÂ’İZ-İ DÎGER64

Şâmlı ‘Alî Aga demekle şöhret-şi’âr ve Sarây-ı Hümâyûnda terbiyet-kerde olup sır

kitâbetinden kapucu başılıgla taşra çıkma bir merd-i celîlü’l-mikdâr olup ‘asrın şu‘arâsından 64 M’de Fâ’iz.

Page 120: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

ve vaktin zurafâsındandır. Bu güftâr cümle-i âsârlarındandır.65

FÂ’İZ-İ DÎGER66

Nâm-ı nâmî ism-i girâmîleri ‘Abdu’llâh’dır. Terceme-i hâlleri birâderleri Şâm-ı şerîf

kazâsından ma’zûlen intikâl eyleyen Kerîm-zâde Refdî Efendi merhûmdan istifsâr olundukda

bi’aynihî böylece ihbâr eylediler ki “mütercem-i mezkûr pederimiz Sâmi’î ‘Abdü’l-kerîm

Efendi’nin mahdûmu olup kırkdan infisâlinden sonra sene bin toksan beş târîhinde

Sarâybosna’da Malkoç Efendi Medresesine müderris olup ba’dehû ol medresede hâric

i‘tibârı olup ba’dehû hareket-i hâric ba’dehû dâhil i‘tibâr olunup medîne-i Kostantıniyye’de

bizim ile bile olurlar idi. Vatan-ı aslîleri diyâr-ı Bosna’ya haremin götürmek içün rû-be-râh

ve ol tarafa vardıkda sene bin yüz târîhinde bi-emri’llâhi te’âlâ mebtûnen intikâl eyledi”.

Mütercem-i mezkûrun birâderleri merhûmun nakline göre terceme-i sahîhi bu minvâl üzre

olup ‘asrımızda ketb ü tahrîr olunan sâ’ir tezkire ve târîhler takrîbî tahrîr olunmuş ber-mestûr

ve bizim birâderlerinden haberdâr oldugumuz vech üzre olmayıp zš§ UL� È—œ« —«b¼«

V0U# 67 kâ’idesinden dûrdur. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Matla’

Vücûdum tâb-ı hicrinle ser-â-ser dâg dâg olsun

Miyân-ı bezm-i mihnetde söyünmez bir çerâg olsun

(20) FÂYİZ

Nâm-ı vâlâları Mustafâ’dır. Efvâh-ı nâsda Börekçi-zâdelikle şöhret-şi’âr bir şâ‘ir-i

pohte-güftârdır. Maskat-ı re’sleri olan dârü’n-nasri ve’l-meymene şehr-i Edirne’de Emîniyye

müderrisi olup şi‘r ü inşâsı ve fazîleti makbûl ve hatt u imlâsı pesendîde-i fuhûl olmagla

huzûr-ı hümâyûnda derse intihâb olunan vücûd-ı şerîflerden bir zât-ı müstetâb idi. ‘Asrında

nice güftâr-ı şâ‘irânesi ve bî-had letâyif-i nâzikânesi elsine-i nâsda şöhret-şi’âr olan zarîf-i

rûzgârdandı kim her bir latîfe-i nâziki tahrîr olunmak olsa ser-mâye-i neşât-ı ahbâb ve

mezâmîn-i dil-sitân cem’ olup tastîr olunsa bi-re’sihî mücelled bir kitâb olurdu.

Latîfe: Mütercem-i mezkûrun cümle-i letâyifindenir ki ol ‘asrda şehr-i Edirne’de

65 Nüshalarda metin yok. 66 M’de Fâ’iz. 67 Sâhibü’d-dâri edrâ bimâ fîhi: Ev sahibi, evin içindekini en iyi bilen kişidir.

Page 121: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

âvâze-i medâyih-i ‘âlem-gîri şöhre-i her-şehr ü her-iklîm olan zât-ı nazîr-’adîm şâ‘ir-i

tabî‘at-ı selîm Hânende-Nazîm Çelebi ki ol vaktde Gırbâl nâmına bir perî-sîmâya hem-âgûş-ı

ibtilâ oldugu mahaller bir meclis-i safâ-güsterde mütercem-i mezkûr ve sâbıku’z-zikr Nazîm

Çelebi ve mahdûm-ı mezbûr cem’ olup yârân-ı safâ Nazîm Çelebi’den meclise münâsib bir

fasl istid’â eyleyip Nazîm üstâd dahı erbâb-ı meclisi zevk-yâb-ı enfâs-ı tayyibesi eyleyip

birkaç nâzikâne beste ve semâ’î âgâze eyleyip gûşlar leb-rîz-i feyz-i elhân ve erbâb-ı ülfet bu

gıdâ-yı rûhânî-i şevk-bahş ile zevk-yâb-ı sohbet-i cân olup âgâze tamâm oldukdan sonra

herkes yer yer ahsent nagmesiyle terâne-i istihsâna kıyâm eyledikde mütercem-i mümtâz dahı

medh ü senâya nâzikâne âgâz eyleyip “el-hak Nazîm-i nâ-dîde-i rûzgârın mertebe-i şânı nice

inkâr olunur, hak bu ki dîde-i insâf ile nigerân olunsa zümre-i hˇânendegânda gırbâl üstüne

gelen hˇânendelerin eslah u a’lâsı bir merd-i bî-nazîr ve mecmû‘atü’l-ma‘ârif bir zât-ı nâzik-

ta’bîrdir” dedikde yer yer ahbâb leb-rîz-i tebessüm belki cûş-â-cûş-ı hande olup vâfir zamân

bu mazmûn-ı dil-sitân şehr-i Edirne zurafâsına mâye-i neşât ve ol diyârın âlüftegânına ser-

mâye-i inbisât olup vird-i zebânları olmuş idi. El-hâsıl bir şâ‘ir-i mâhir-i nâzik-sohbet ve bir

ehl-i ‘ilm-i zât-ı pür-ma‘rifet idi. Sene bin yüz otuzda mahmiyye-i Edirne Sultân Bâyezîd

müderrisi iken intikâl eyledi. Müretteb Dîvân-ı belâgat-’unvânı ve miyân-ı şu‘arâda hayli

nâm ü şânı vardır. Bu birkaç güftâr ol zâ-ı ‘âlî-mikdarın âsârındandır.

Beyt

Erişmez oldu gûşuna âh ü figânımız

Ol nahl-i nâz var ise artırdı kâmeti

Ve lehû

Kan eylemeden ol gözü hûnî hazer etmez

Bin küşte yatır reh-güzerinde nazar etmez

İşler geçiyor sînemize nâvek-i gamzen

Kim tîr-i kazâ etse dahı ol kadar etmez

Cân ile harîdâr-ı metâ’-ı gam-ı ‘aşk ol

Bir fâ’ide etmezse de Fâ’iz zarar etmez

Ve lehû

Besdir misâl-i cevher-i ferde dehân-ı yâr

Söylen hakîme yok yere gavgâda olmasın

Ve lehû

Page 122: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Teşrîfin ile hânemi reşk-i İrem eyle

Aglatma beni iki gözüm gel kerem eyle

‘Ahd eyledi öpdürmege pâyın gelicek ‘îd

Yâ Rab sen o meh-pâreyi sâhib-kadem eyle

FÂYİŻ-İ DÎGER

Nâm-ı ser-âmedleri Mehmed’dir. Hıtta-i ‘irfân u isti’dâd olan Kostantıniyye’de a’dâd-

ı ‘idâd-ı ma‘ârif-şinâsânlara ta’dâd-ı evvelîn-i ma’dûd ve heft-iklîm ü çihâr-gûşe-i cihânın

yek-tâ-revişân-ı vâdî-i ‘irfânından sânîsi nâdir olan bir vücûd olup âhâd-ı ricâlü’l-kemâlden

bir ferd-i merd-i kâmil ve efrâd-ı ma’dûdîn-i bi’l-kemâlden bir zât-ı sütûde-şemâ’ildir ki

erbâb-ı güftâr miyânesinde Yigirmi Sekiz Çelebi deyü şöhret-şi’ârdır. Devlet-i ‘Aliyyede

Yeniçeriyân-ı dergâh-ı ‘âlî dâmet müstemirreten bi’l-me’âlî Ocagında sansuncu başılık

rütbesin ihrâz ve emsâl ü akrânı miyânesinde ‘izz ü şân ile ser-firâz olan Süleymân Aga-nâm

merd-i dilîrin semere-i şecere-i tayyibe-i vücûd-ı bî-nazîrleri olmagla Süleymân Aga-

zâde’likle dahı şehîr idiler. Ol ma‘rifet ü kemâl ile şöhre-i âfâk olan merd-i celîl-i hasenü’l-

vech-i hüsnü’l-ahlâk ‘uhde-i zimmetlerinden şecâ’at ve sadâkatlerinden gayrı bir nesne

matlûb olmayan gürûh-ı müstetâbdan iken hüner ü kemâl ile ârâste anlardan böyle bir zât-ı

sütûde-sıfat zuhûr eylemek nâdire-i kâ’inâtdandır. Ol zât-ı ma‘rifet-râtib tarîk-ı ‘asliyyesinde

kat’-ı merâtib eyledikden sonra zât-ı vâlâ-nisâblarının ‘irfânı kendülere ser-mâye-i kâm-rânî

olup tarîkında iki def’a muhzır aga oldukdan sonra yeniçeri efendiligi ile ser-firâz ba’dehû

şıkk-ı sâlis defterdârlıgı ile akrânından mümtâz olup ‘akl ü firâsetleri hüsn-i behcetleri gibi

müstahsen ve vücûd-ı bih-bûdları mecmû‘a-i hulku’l-hasen oldugundan sene bin yüz otuz

târîhinde vâkı’ olan sulha Nemçe tarafına mükâleme hidmetine me’mûr olup ba’de edâ’i’l-

hidme baş muhâsebe ile pür-ikbâl olup ba’dehû Fransa cânibine elçilik ile irsâl olunup esnâ-

yı tahrîr-i tezkiremizde ol hidmetden dahı edâ-i hidmet edip Devlet-i ‘Aliyye cânib-i şeref-

bahşına gelmişler idi. Nâdire-i devrândan bir vücûd-ı pür-’irfân olup ‘akl ü firâseti ve ma‘ârif

ü kiyâseti cem’ eyleyen mecmû‘a-i bî-akrândandır. Bu birkaç beyt-i dil-ârâ ol zât-ı hüner-

perverin zâde-i tab‘-ı ‘âlem-ârâları olan âsâr-ı bî-hem-tâlarındandır.

Beyt

Sipihre şu’le-i âh-ı derûn resân olsun

Felekde gün gibi ‘aşkım sana ‘ayân olsun

Page 123: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Visâle nâ’il olursun zamânı var der idin

Kanı o va’deler ey âfet-i cihân olsun

Ve lehû

Va’d-i ferdâ-yı visâle dâgdârın bir midir

Subha dek encüm-şumâr-ı intizârın bir midir

Ve lehû

Âyîne-i hüsnün göreli hayretimiz var

Sîm-âb gibi bir dil-i bî-tâkatimiz var

FÂYİŻ-İ DÎGER

Nâm-ı cemîli Halîl’dir. Velvele-i nâmı sipihr-i heftümde resîde-i gûş-ı Behrâm olan

Kostantıniyye şehrinden Yedikule-nâm mahalden zuhûr-yâfte olmuş âteş-pâre tabî‘at bir

şâ‘ir-i sütûde-menkabet ve zât-ı ma‘ârif-perveri Câbî-zâde demekle pür-şöhret bir merd-i pür-

ma‘rifet olup ‘akl-ı mebâdîâsâ fikr-i hendesîsi be-gâyet sâhib-i zihn-i garrâ bir zât-ı vâlâdır

ki ‘ilm-i felekiyyâtda âvâze-i zihn-i serî’ü’l-intikâli müsellem ü mümtâz ve tabaka-i eflâkde

hümâ-yı tab‘ı bülend-pervâz oldugundan mâ-’adâ şi‘r ü inşâda dahı ser-firâz olup ‘asrın

şu‘arâsından ve vaktin zurafâsından bir merd-i suhan-sâzdır. Bu güftâr-ı pâk ol şâ‘ir-i

sencîde-tab‘ın zâde-i zihn-i çâlâklarındandır.

Beyt

Oldu dil fart-ı hücûm-ı gamla ber-bâd ü harâb

Hâne-i mir’âtı seyl-i eşk vîrân eyledi

Sırr-ı ‘aşk-ı yâri pûşîde kıyâs eyler gönül

Zann eder fânûs-ı şem’-i bezmi pinhân eyledi

FÂYİŻ-İ DÎGER

Nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri ‘Abdu’llâh’dır. Ol rahş-süvâr-ı meydân-ı ma‘rifet

Sarrâc-zâde demekle pür-şöhret olup râkib-i hayl-i cemîlü’r-rükûb-ı mülâzemet ve ol tevsen-i

her-reh-âşinâ ile tarîk-ı kuzâta ‘azîmet ve ba’zı menâsıb ile karîn-i rıf’at olmuşdur. Kitâbet-i

Page 124: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

nesh ü sülüsde mahâreti oldugu beyne’l-akrân ke’ş-şemsi celî vü nümâyândır. Sâ’ir

ma‘ârifinden fazla şi‘r tarafı dahı ma’mûr bir zât-ı ma‘ârif-mevfûrdur. Bu güftâr âsârındandır.

Gazel

Şarâb-ı la’l ile mestiz humârımız yokdur

O cûy-ı pür-mey-i ‘aşkız karârımız yokdur

Biz ol nesîm-i gamız kim bu bâg-ı ‘âlemde

Kenâr-ı meclis-i yâre güzârımız yokdur

Şikest edersen eger şîşe-pâre-i dilimiz

Hudâ bilir ki sana inkisârımız yokdur

FÂYİŻ-İ HERÂTÎ

Mütercem-i fasîhü’l-lisân iklîm-i Îrân’dan Herât-nâm şehr-i fâyizü’l-berekâtdan olup

vilâyetinde kesb-i ma‘ârifden sonra tekmîl-i ‘irfân içün kân-ı ‘irfân olan semt-i cennet-simât

Rûm’a revân olup erbâb-ı devlet ve ashâb-ı ma’îşet ile âmîziş eyleyerek hoş-nüvis ve tab‘-ı

nefîs bir şâ‘ir-i nâzik-zebân olmagla şehr-i İstanbul’da şöhre-i hünerverân ve ‘asrımızda

Fârisî semtinde meh-i nev gibi müşârün bi’l-benân olmuş idi. Ba’dehû vezîr-i sâbık Şehîd

‘Alî Paşa sadr-ı a’zam iken medh-i âsafîyi mutazammın belîgâne bir kasîde ile huzûr-ı

âsafîde ‘arz-ı vücûd etmeleriyle mazhar-ı ‘inâyet ü cûd olup ol bülbül-i nevâ-sâz-ı çâr-bâg-ı

hüsn-i edâ Dîvân-ı Hümâyûn küttâbı zümresine ilhâk ve bir ze’âmetle çerâg u ihyâ

buyurulmuş idi. Fârisî ve Türkî suhanı pâk bir şâ‘ir-i huceste-idrâkdir. Bu güftâr âsârındandır.

Gazel

b¦¬ d� dš�se� ÈUÄ U¦ Hs«uÎœ b¦¬ d� dšJ£d½ n¼“ Ê« “« ‰œ

VAΜ

b¦¬ d� dš�¥s — “« ÊUG§ “«ËU½ –œ sΫ—œ œUק« z½ Âd½

zJs »— UÎ

b¦¬ d� dšJ¼œ ˆœ“ rÔU¦ HMš� d½ gÎUH2 ÊUJšÄ HÇM� “«

« ˆœ—“¬

b¦¬ d� dš– dJ– Ãu¦ “ »u–U½ S�š½ s£œ ל ˆb– r�¾Ô eÎd¾¼

Page 125: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

68 b¦¬ d� dÎœ ÊU2 Ë ˆbÎœ “« b– œË“ ÊU½ sšJ�¦ iÎU§ ‰œ SA½ Êu• zF-«Ë sΓ

Kıt’a

Nişân-ı derd-i mahabbet yüzünde zâhirdir

O ‘âşıkın k’ola hem-hˇâbesi hayâl-i nigâr

‘İlâc derdime olmaz surâhi vü sâgar

Meger ede leb-i mey-gûn-ı yâr def’-i humâr

FÂYIK

Nâm-ı mes’ûdları Mahmûd’dur. Ol çâpük-süvâr-ı ‘arsageh-i ‘irfân ve ol yek-tâ-reviş-

i vâdî-i suhan-perverân Ruhâviyyü’l-asl bir bülbül-i bî-pâdâş-ı hoş-nagme-i bâlâ-makâm bir

zarîf-i nâzik-reftâr-ı sütûde-hırâmdır ki bu mecelle-i celîle-i ‘irfâna harf-i nûnda sebt ü tahrîr

olunan şâ‘ir-i mâhir dil-pezîr-ta’bîr şu‘arâ-yı kirâmın ser-bülendi merhûm Yûsuf Nâbî

Efendi’ye ma‘rifetde kurbiyyet-i tâmmı olup anlar gül-bün-i gülistân-ı ‘irfânda bir bülbül-i

hoş-elhân oldukları gibi bunlar dahı nârven-i hadîka-i eş‘ârda bir fâhte-i mevzûn-reftâr idiler.

Belki vâdî-i ma‘rifetde anlara hem-pâ ve anlar gürûh-ı şu‘arâda bî-misl oldukları gibi bunlar

da bî-hem-tâ idiler. Zât-ı vâlâları ma‘rifetle mâl-â-mâl olup letâyif-i sohbeti bâdî-i izmihlâl-i

kelâl oldugundan a’yân-ı devlet ve ekâbir-i pür-himmet bi’l-cümle kendülere ikbâl edip

müddet-i yesîrde Anatolu Kaleminde tahtabaşılık rütbesine hatve-senc-i vusûl olmagla ser-

firâz ve kerreten ba’de merretin menâsıb-ı sitteye olup akrânından mümtâz olup tarîk-ı

kuzâtda müddet-i medîde pâ-nihâde-i vusûl olucak rütbe-i himmet-i ‘âlî-i e’âlî ile müddet-i

yesîrde vusûl bulmagla ol gürûh-ı müstetâb miyânesinde müşârün bi’l-benân-ı akrân ve

makbûl-i e’âlî-i devrân ve mergûb-ı ehâlî-i cihân olmuş bir zât-ı şîrîn-dâstân olup merhûm u

mebrûr ed-dâricü ilâ rahmeti Rabbihi’l-gafûr kuzât-ı ‘asâkirin bülendi Erzincânî ‘Alî Efendi

merhûmun def’a-i sâniyesinde kuzât miyânesinde mahsûd-i cümle-i akrân olan tahtabaşılık

rütbesiyle pür-’unvân olup ol’asrda sadr-ı a’zam olan merhûm ‘Ammî-zâde Hüseyin Paşa

hazretleri hâssaten zât-ı fâ’iku’l-akrânlarına bir mollâ-yı celîlü’ş-şân kadar ikrâm etmekle

mahsûd-ı akrân ederler idi. Egerçi mütercem-i müşârün ileyh ‘âlem-i şuhûdda reftârında leng

olmagla istedigi yere hatve-senc olmadıgından kusûr-ı pâyı var idi, fe-ammâ deşt-i ma‘rifetde 68 Dî-şeb dil ez-an zülf-i girih-gîr ber-âmed / Dîvâne-i mâ pây-be-zencîr ber-âmed // Yâ Rab nigeh-i germ ki üftâd der-în deşt / K’avâz-ı figân ez-rem-i nahcîr ber-âmed // Âzürdeem ez-gonce-i peykân-ı cefâyeş / K’ez sîne-i mâtem-zede dil-gîr ber-âmed // Leb-rîz-i tebessüm şode dürc-i dehen-i kîst / K’âşûb zi-mevc-i şeker ü şîr ber-âmed // Zîn vâkı’a hûn-geşt dil-i Fâyiz-i miskîn / K’ân zûd şod ez-dîde vü cân dîr ber-âmed : Dün gece gönül o düğümlü zülüften kurtuldu, bizim delimiz ayağı zincirli olduğu hâlde geldi. Tanrım, o yakıcı bakış çöle düşünce, av sürüsünden feryat sesleri yükselir. Onun cefa oklarının goncasından incinmişim, bu yüzden yaslı gönülde kırgınlık hasıl oldu. Ağız tebessümle dopdolu olmuş, sanki şeker ve süt dalgalarından bir karışıklık ortaya çıkmıştır. O, gözden çabucak geçip gidince gönülden uzak oldu, bu yüzden miskin Fayiz’in gönlü kanla dolmuştur.

Page 126: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

cüst ü çâpük olup iklîm-i suhanda yed-i tûlâsı var idi. Egerçi evâyil-i hâlinde kendinin

güftârı olan, beyt:

O denli eyledim vâdî-i maksûdumda pûyânı

Şikest etdim ser-i râh-ı talebde ‘âkıbet pâyı

beytinin mâ-sadakı üzre etvârından fi’l-cümle şikâyet ederdi fe-ammâ sonra devrân

müsâ’ade eyleyip tarîkında kat’-ı kıdemât-ı pâye vü i‘tibâr ederek kâh-ı kâmın bâlâ-yı

merâmına ve sarây-ı i‘tibâr u şânının sahn-ı nerdübânına su’ûd eyleyip bir mikdâr ayagı düz

basdıkda ferahu’l-bâl olup bu şikâyetler bi’l-cümle kendüye hikâyet olunmuş idi ve himmet-i

evliyâ-yı ni’amla tarîkında be-kâm olup az zamânda hayli rıf’at bulmuş idi. ‘Âkıbet

İzmigid’de 69 seccâde-nişîn-i hükûmet iken bin yüz yigirmi yedi târîhinde bezm-i cihândan

keşîde-pâ olup vâdî-i hâmûşâna vaz’-ı kadem (ve yek cestede)70 sahn-ı fenâdan meydân-ı

bekâya hatve-cünbân-ı ‘azîmet olup ‘azm-i bâg-ı İrem eyledi. Zât-ı sütûde-sıfâtları miyâne-i

erbâb-ı ‘irfânda pür-şöhret olmagla rûz-nâmçe-i hâlin tafsîl etmege hâcet yokdur. Eş’ârı hod

her mecmû‘a-i dânişverânda mâl-a-mâl olmagla kesret-i tahrîr ile teksîr-i sevâd etmek kilk-i

çâpük-seyr-i ‘arsageh-i beyândan ib’âd olunup ancak bu bir iki beytini tahrîr ile iktifâ olundu.

Beyt

Bir yerde olmadı müte’ayyin mekânımız

‘Âhir hümâya döndü bizim âşiyânımız

Ol hâl-i ‘anberîne fedâ oldu cân ü dil

‘Attâr gibi gâret olundu dükânımız

Latîfe: Rivâyet olunur ki mütercem-i mezkûr menâsıbdan birine mu’tâddan ziyâdece

düyûn ile revân ve ol mansıbda bir az zamân güzerân edip ahbâbı nisyân sûretleri nümâyân

ve asdıkayı mektûb ile dil-şâd u handân etmemekle bu emre i’tizâr edip Kara Hasan-zâde

mührdârı Nigînî’ye yazdıkları mektûbda bu beyti tahrîr edip isti’fâ eylediler. Beyt:

Kesret-i dâm etmedi âzâde pîç ü tâbdan

Eyledi şermende bu mansıb beni ahbâbdan

Beyt-i mezbûr müşârün ileyhe vâsıl oldukda anlar da tahrîr-i cevâb-nâmede bu beyt

ile mukâbele eyleyip ol tarafa gider kâsıd-ı sebük-pây ile bu müfredi tastîr eyleyip

huzûrlarına inhâ eylemişler idi.

69 Bazı nüshalarda İznikmid şeklindedir 70 Parantez içindeki kelime 240’de boş bırakılmış, 20, , 0, 122, 13 ve M’de metindeki gibidir.

Page 127: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Beyt

Râst-rev ol dest-i dâyinden halâs et dâmenin

Yohsa bir gün dâm-hâhân aksadır Fâyık seni

FÂHİR

Nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri Sâlih’dir. Hilyetü’l-kümeyt-i mübârizîn ve makarr-ı

mücâhidîn olan Sarâybosna’dandır. Sufûf-ı rezmde muktezâ-yı şecâ’atleri ‘asâkire pîşvâ

oldugundan ba’zı paşalar hazarâtına imâm u muktedâ olarak nâm u şân peydâ ve makbûl-i

kibâr-ı vâlâ olup ba’dehû Dîvân-ı Hümâyûn küttâb-ı vâlâ-cenâbı zümresine dâhil ve nice

ikrâm u inâyete vâsıl olup medîne-i Sakız’da seccâde-nişîn-i irşâd olan kutbü’l-’ârifîn Şeyh

İlyâs Efendi merhûmdan ahz-ı yed-i ‘inâbet ve ol pîr-i muhteremin bereket-i enfâs-ı

tayyibesinden pür-feyz-i tarîkat olduklarından himmet-i pîrleri ile kalemlerinde hayr-ı kesîr

ve fevâ’id-i vefîr görmüşler idi. Ba’dehû bin yüz yigirmi yedi senesinde vâkı’ olan fütûhât-ı

celîlede nâ’il-i ganâyim ü ikbâl ve Mora cezîresinde Anabolu kal’ası mukâbeleciligi ile anda

kalıp evkât-güzâr iken çok mürûr etmedin intikâl eyledi. Bu güftâr âsârındandır.

Beyt

Kân-ı cevâhir olsa ‘aceb mi dehânımız

Evsaf-ı la’lin oldu çü vird-i zebânımız

FÂMÎ

Nâm-ı cemîli İsma’îl’dir. Âmîd-i kesîrü’l-mahâmidden zuhûr edip tahsîl-i ma‘ârif-i

kesîr ve tekmîl-i ‘avârif-i vefîrden sonra Sultân Ahmed Han-ı Sânî ‘aleyhi’r-rahmetü ve’l-

gufrân zamân-ı saltanatlarında Devlet-i ‘Aliyyeye gelip sâgar-ı la’lînfâm-ı dehânı pür-neş’e-i

‘irfân bir zât-ı fâyıku’l-akrân ve ‘ilm-i mahzarîsi pesendîde-i ekâbir bir vücûd-ı celîlü’l-

me’âsir husûsâ ‘ilm-i ferâyizde be-gâyet müstahzır ve münâsaha ve taksîmde hâzır olmagla

kibâr-ı enâma ta’alluk-ı tâmm edip şi‘r ü inşâsı dahı i‘tibâra şâyân olmagın manzûr-ı ashâb-ı

‘izz ü şân olup ba’zı erbâb-ı devletin lutf u i’âneti ile vilâyetinin mahkemesinin baş kitâbeti

kendüye himmet olunup ol hidmetle makzi’l-merâm ve cânib-i diyârına hırâm edip pîşgâh-ı

Kostantıniyye’de ibtidâ-i merhale-i erbâb-ı sefer olan Üsküdar cânibine güzâr eyleyip pâ-der-

rikâb-ı ‘azîmet iken sene bin yüz beş târîhinde intikâl ü rıhlet eyledi. Hattâ intikâl esnâsında

Page 128: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

medîne-i Üsküdar’da haste vü bîmâr olup ‘alâyim-i mevt âşikâr oldukda, Beyt:

Ne mümkindir dile ol gamzeden bî-vehm ü bâk olmak

Şifâsı olmayan bîmâra sıhhatdir helâk olmak

beyti ile bedîhe-gûy olup bu beyti âhir-i güftârı ve hâtime-i eş‘ârı oldugu şöhret-

şi’ârdır. Mütercem-i mezkûr agleb-i fennî olan ‘ilm-i ferâyizde gâyet ma’mûr olup gülşen-i

nazmın bülbül-i pür-gûsu ve bâg-ı ma‘rifetin pür-gonca-i hoş-bûsu oldugundan ferâyizde üç

bin beyt mikdârı bir manzûmesi oldugu meşhûrdur fe-ammâ bî-çâreyi kassâm-ı ezel ta‘yîn-i

ecel ile hücüb-i hisse-i şâyi’a-i vâhime-i emel eyleyip sehm-i kısmeti melhûzundan bî-nasîb

olup kendin derdmend ‘asabe-i irs kemâl-i farz eyleyip hezâr ihtimâl-i âmâl hayâl ederken

her ‘asabe ve zü’l-erhâm ta‘yîn olunan evkât u âcâlden vakt-i mukadderi hulûl etmegin

murâd üzre nâ’il-i âmâl olmadın dâr-ı bekâya intikâl eyledi. Hoş-güftâr bir şâ‘ir-i nâzik-

reftâr idi. Bu birkaç beyt-i ra’nâ cümle-i âsârlarındandır.

Beyt

Görenler ebruvânın nâzır olmazlar meh-i ‘îde

Ederler sâye-i zülfünde diller ta’ne hurşîde

Ve lehû

Hemân bir âstîn-i merhametle silmedin yohsa

Gamından dem mi var çeşm-i nizârı pür-nem etmezsin

Ve lehû

Fâmi bî-vezn satar mîve-i şi‘rim hâsid

Gâlibâ tâze vü nev-bâve zuhûr eylemişiz

FÂRİ£

Nâm-ı zîbâları Mustafâ’dır. Şehr-i bî-hem-tâ medîne-i Burusa’dan karîn-i iştihâr ve

Burusalı meşhûr Râgıb Efendi’nin birâder-i ‘âlî-mikdârı olup hamele-i Kur’ân’dan bir zât-ı

ma‘ârif-iktirândır. Mahrûse-i mezbûrede zümre-i e’immeden bir zât-ı pâk-ta’bîr ve âlâyiş-i

dünyâdan bi’l-külliye fârigu’l-bâl bir vücûd-ı bî-nazîrdir. Bu güftâr-ı dil-pezîr âsârlarından

olmak üzre bi’l-ihbâr bu mecelle-i celîle-i ‘irfâna tahrîr olundu.

Page 129: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Beyt

Hüsünde serv-i yek-tâsın perîşân-ı gamın bî-had

Sana ‘âşık olan cânâ bu gülşende hezâr oldu

FETHÎ

Nâm-ı celîlü’l-i‘tibârı Fethu’llâh olmagla mahlas-ı merkûmu ihtiyâr eylemişlerdir.

Halebiyyü’l-asl bir nâzik çelebi olup metâ’-ı ‘irfânı hoş-kumâş bir zât-ı dakîka-şinâs idi.

Kibâr-ı enâma hidmeti mukâbelesinde rıf’at bulup Dîvân-ı Hümâyûn küttâbı zümre-i

celîlesine münselik olup vüzerâ-i kirâma dîvân efendiligi hidmetinde müstahdem olarak baht

u tâli’i süvâr-ı gerdûne-i ikbâl olup ser-efrâz ve sudûr-ı ülü’l-ihtirâmdan vezîr-i a’zam-ı esbak

‘Arabacı ‘Alî Paşa’nın mektûbcusu olup beyne’l-akrân mümtâz ve Dîvân-ı ‘Âlî

hâcelıklarından ba’zı mertebe-i ‘âliye ihrâz eylemişler idi. Zihni gibi lisânı hadîd ve akvâli

gibi ef’âli sedîd olan zâtlardan meşhûr-ı cümle-i kâ’inât âteş-pâre-tabî‘at bir şâ‘ir-i huceste-

simât idi. Bin yüz altı hilâlinde hayâtda olup ol esnâda çok zamân mürûr etmeden intikâl

eyledi. Bu beyt-i sûznâk ol şem’-i şebistân-ı bezm-i ‘irfânın lem’a-i feyzinden pertev-endâz

olan mazmûn-ı dil-sitânındandır ki vüzerâ-i kirâmın kadr-şinâs-ı pür-ma‘rifeti vezîr-i bî-hem-

tâ kayın atamız merhûm u magfûr Râmî Paşa hazreti ile ol ‘asrda miyânelerinde vâkı’ olan

ba’zı nâz ü niyâz esnâsında tahrîr eyleyip firistâde-i nâdî-i devlet-masîrleri kılmışdır.

Matla’

Fetîl-i şem’-i bahtım gerçi sultânım uyandırdı

Çerag etdi beni ammâ ve lâkin yakdı yandırdı

FETHÎ-İ DÎGER

Nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri ‘Abdü’l-kerîm’dir. Zurafâ-yı İstanbul’un miyânesinde

Bolbolcu-zâde demekle şöhret-şi’âr bir şeyh-i celîlü’l-mikdâr olup evâ’il-i hâlinde şeyhü’l-

islâm ve müfti’l-enâm Koca Yahyâ Efendi merhûmdan mülâzım olup kırk akça medreseden

ma’zûl ve hâric medresesine müteheyyi’ iken meşâyih-i kirâm ve e’izze-i ülü’l-ihtirâm ile

kesret-i ülfetlerinden nâşî ol târîkat-ı ‘aliyyeye ez-dil ü cân ragbet eyleyip meşâyih-i

Halvetiyye’den e’izze-i kirâmın nûr-ı sudûru ve envâr-ı enfâs-ı tayyibesi şu’le-senc-i mişkât-ı

kulûb-ı ehl-i tevhîd olan ‘Abdü’l-ahad Nûrî Efendi merhûmdan ahz-ı yed-i inâbet ve âsitâne-i

Page 130: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

şerîfelerinde nice zamân hidmetden sonra pertev-i enzâr-ı ‘aliyyelerinden müstenîr olup

Topkapusu’nda Ahmed Paşa meşîhatine nâ’il olup ba’dehû meşîhatleri Nişâncı Paşa-yı Cedîd

va’ziyyesiyle tebdîl ba’dehû silsile-i meşâyih-i kirâma dâhil ve giderek bin seksen sekiz

Şevvâlinde ebû’l-feth Sultân Mehemmed Han-ı Gâzî meşîhatine nâ’il oldular. Ba’dehû

toksan Rebî’ü’l-evvelinde Sultân Bâyezîd Han-ı Velî meşîhatine ve bin yüz bir Recebinde

Süleymâniyye Câmi‘-i şerîfine ve bin yüz Cumâdâ-yı âhiresinde Ayasofya-i Kebîr

meşîhatiyle tevkîr olunup bu hâl üzre güzârende-i eyyâm u leyâl iken bin yüz altı Rebî’ü’l-

âhirinin altıncı hamîs günü intikâl eylediler. Hattâ ol esnâda meşâyih-i kirâmın bülendi pîr-i

rûşen-zamîr-i ercümendi şeyhü’ş-şüyûh Nazmî Efendi intikâllerine bu târîhi söylemişler idi.

Târîh

‘Abdü’l-kerîm Efendi’ye cennet ola mahal

Mütercem-i mezkûr her tarafı ma’mûr şeyh-i nâzik-edâ olup cihet-i ‘ilmiyyesinden

fazla Fethî mahlası ile eş‘ârı ve ilâhiyyâtda bî-nazîr güftârı var idi. İlâhiyyâtından teberrüken

bu bir iki nazm-ı dil-pezîri bu mecellemize tahrîr olundu.

İlâhî

Gönül âyînesi olsun mücellâ

Senin bir zerre-i ‘aşkınla Mevlâ

Görünsün sûret-i ma‘nâ musaffâ

Senin bir zerre-i ‘aşkınla Mevlâ

Keder gitsin gönüllerden ser-â-pâ

Silinsin şekl-i sugrâ ile kübrâ

Visâlin zevki olsun dilde peydâ

Senin bir zerre-i ‘aşkınla Mevlâ

Bu sırdan dilde mahzûn oldu levhi

Muhâl oldu kemâli üzre şerhi

Hele dîvâne oldu şimdi Fethî

Senin bir zerre-i ‘aşkınla Mevlâ

İlâhî-i Dîger

Cemâlin pertev-i nûr-ı Hudâ’dır yâ Resûla’llâh

Kelâmın cümle vahy-i Kibriyâ’dır yâ Resûla’llâh

Ra’ûf u hem Rahîm ile müsemmâ oldu çün zâtın

Page 131: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Şefâ’at eylemek sana sezâdır yâ Resûla’llâh

Zülâl-i ru’yete atşân olup yandım harâretden

İçir câm-ı visâlinden şifâdır yâ Resûla’llâh

FAHRÎ

Nâm-ı ser-âmedleri Ahmed’dir. Ol bülbül-i hoş-elhân-ı gülistân-ı ‘irfân hadîka-i tâze-

nihâlân-ı hünerverân medîne-i Kostantıniyye-i bî-akrândan Bagçekapusu-nâm mahall-i

zîbâdan nev-şüküfte verd-i handân gibi nümâyân olmuşdur. San’at-ı bârîk-i hayâl-ender-

hayâlden ‘ibâret olan tabî‘atı fahrî-pesend ü pür-dikkat bir tabî‘at ve mikrâs-ı zihn-i hadîd-i

pür-ma‘rifetden bürûz eden tuhfe-i sînesi pür-behcet olup mecmû‘a-i ‘irfânı dest-i nâzik-

benânı gibi mâl-â-mâl-i sanâyi’-i firâvân olmagla memdûh-ı cümle-i cihâniyân bir şâ‘ir-i

tâze-zebân idi. Bu nazm-ı şîrîn şükûfezâr-ı gülistân-ı güftâr olan hadîka-i âsârlarında nesîm-i

zekâ ile güşâyiş bulan eş‘ârlarındandır.

Gazel

Revnak-ı haddini çün etdi temâşâ lâle

‘Âşık oldu sana bin cân ile cânâ lâle

Nâr-ı hasretle yakıp penbe fetîl-i dâgın

Kıldı bezm-i çemene şem’-i şeb-ârâ lâle

Def’-i mahmûrî-i râh-ı gam-ı cânâne içün

Nûş eder kâse-i la’lîn ile sahbâ lâle

Fahrî-i zâr gibi vâdi-i hicrân içre

Nâle eyler oluban vâlih ü şeydâ lâle

FAHRÎ-İ DÎGER

Bunlar dahı Fahrî-i sâbık ile hem-mahlas u hem-nâm bir şâ‘ir-i şîrîn-kelâmdır. Ancak

miyânelerinde fark-ı fârık oldur ki bunlar şehr-i İstanbul’un mahallât-ı pür-berekâtından

Zeyrek-zâde Mahallesinden şöhret-dâde olmuşlardır. Bu güftâr-ı pür-san’at hurde-gîr olan

tabî‘atlerinin âsâr-ı pür-behcetlerindendir.

Page 132: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Gazel

Çeşmin o kadar eyledi teksîr-i tegâfül

K’oldu nigehin fârig-i tedbîr-i tegâfül

Teşbîh eden ebrûlarını kavs-ı kazâya

Şâyestedir olsa hedef-i tîr-i tegâfül

Küstâh durur hâhiş-i vaslında dil-i zâr

Lâyıkdır o dîvâneye zencîr-i tegâfül

Âsûde olur keşmekeş-i tîr-i nigehden

Fahrîveş olan teşne-i şemşîr-i tegâfül

DERVÎŞ FEDÂ

Zümre-i seyyâhînden seyâhat tarîkiyle diyâr-ı Rûm’a gelip nâ-dîde-i rûzgâr olan şehr-i

Kostantıniyye’de vâfir müddet karâr etmiş bir dervîş-i dil-rîş idi. Lisânı olmagla Fârisî eş‘ârı

bî-nazîr târik-i dünyâ bir merd-i nâzik-ta’bîr idi. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt 71 ‚u– HsUΓU×� rF¾¹ V�« ‚Ë‹ H#dF� œ«œ ˆu*2 d� ˆu*2

FEDÂYÎ

Nâmı ‘Abdu’r-rahmân ve cevher-i vücûdu kân-ı İstanbul’dan nümâyân olmuşdur.

Anatolu kuzâtından tarîkında âhir-i ‘ömründe vakt-i herem ü pîrîde Rakka kâzîsı olmuş

İbrâhîm Efendi-nâm pîrin ferzend-i dilîri olup ol şâ‘ir-i deryâ-dilin kuvvet-i tabî‘ati ve

muktezâ-yı tıyneti üzre sebû-yı bâlinden katarât-ı mazmûn dehânına rîzân ve zš§ UL� `–d×Î

¡Us« z½ 72 neş’esi ‘ayân oldukça kâse-i leb-rîz-i tab‘ı ser-şâr olup hâl ü kâle münâsib ba’zı

güftâr ile izhâr-ı eş‘âr ederlerdi. Ancak ber-muktezâ-yı mahlas-ı Zâlim Fedâyî olup ednâ bir

mazmûn içün babasın fedâ ve bir mahalle münâsib suhan gelse be-her hâl edâ ederdi. Bu

güftâr ol suhan-sâzın cümle-i eş‘ârındandır.

71 Cilve-ber-cilve dâd be-’arsa-i zevk/ Esb-i tab‘am be-tâziyâne-i şevk: Yaradılışımın atı, şevk kamçısıyla sürekli olarak zevk arsasında koştu. 72 Küllü inâ’in yetereşşehu bimâ fîhi: Her kap, içindekini sızdırır.

Page 133: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Beyt

Bir siyeh pûşî çekip rûyuna ol meh nâzdan

‘Âşıka çeşm-i siyâhın ‘arz eder açmazdan

FERDÎ

Bî-reyb ü meyn nâm-ı nâmîleri Hüseyin’dir. Cevher-i nâ-yâb-ı vücûd-ı müstetâbları

leb-i deryâya zînet-efzâ olan kân-ı şeb-çerâg-ı ‘irfân mâ’den-i suhanverân Kostantıniyye-i bî-

hem-tâdan olup miyâne-i akrânda Arayıcı-zâde demekle şehîr bir şâ‘ir-i nâzik-ta’bîrdir. Sene

bin yüz on beş târîhinde sultânü’bni’s-sultân es-Sultân Mustafâ Han ‘aleyhi’r-rahmetü ve’l-

gufrân hazretlerinin ‘asr-ı şerîflerinin hâtimesinde hatmü’l-vüzerâ ve hâtemü’l-eshiyâ olan

âsaf-ı celîlü’ş-şân vezîr-i ‘âlî-şân mecmû‘atü’l-’irfân pehlevân-ı meydân-ı dâniş ü zekâ

mâlik-i hüsn ü edâ hasbe mâ-yeşâ merhûm u magfûrun leh kayın atamız Râmî Mehmed Paşa

hazretlerinin perverde-i tab‘-ı bülendleri olmagla ol deryâ-yı ‘irfân olan zât-ı bî-akrân ile şeb

ü rûzân germ-ihtilât ve meclis-i şerîflerinden nâ’il-i hezâr-’irfân ve feyz-i sohbet-i

şerîflerinden feyz-yâb ve vâsıl-ı eltâf-ı bî-kerân olup cevâhir-i nefîs-i mezâmîn ve dürr-i

semîn-i nikât-ı bihterînden her ne gûne cevher-i fâhir ki cüst(ü)cû ederdi ol kân-ı hünerin

kenâr-ı yem-i ma‘ârifinde matlûbuna dest-resîde olup feyz-â-feyz-i şeref-i sohbetleri olurdu

ve gülistân-ı ‘irfândan her ne gûne üşkûfe-i tâze vü ter ârzû ederdi o nahl-bend-i bâg-ı

mezâmîn-i dil-sitânın mergzâr-ı hadîkatü’l-ma‘ârif-i tab‘-ı ‘âriflerinden gül-çîde-i ezâhîr-i

firâvân olup bülbül gibi ol şevk ile nagme-sencân ve güller gibi handân ve zerrîn-kadehâsâ

leb-rîz-i kâse-i şeb-nem-i ‘irfân ve sâha-i gülşen gibi ihsân ile pür-dâmân olurdu Li-ecli zâlik

bir an meclis-i muhteremlerinden dûr ve bâb-ı sa’âdetlerinden mehcûr degil idi. Zât-ı sütûde-

sıfâtları erbâb-ı ma‘ârifden hoş-sohbet pür-mâ’rifet bir şâ‘ir-i mâhir olmagla miyâne-i küttâb-

ı celîlü’l-mikdârda müşârün bi’l-benân-ı i‘tibâr idi. Bin yüz yigirmi bir hilâlinde dâr-ı bekâya

intikâl eyledi. Nâzik-zebân bir şâ‘ir-i fâyıku’l-akrân idi. Husûsâ lugaz-gûlukda muvaffak u

tîzkâr ve tab‘-ı âteş-pâresi ol vadîde pür-iktidâr idi. Şâpûr-nâme ve Esmâ-i Büldân ve

bunun emsâli mesnevî manzûmeleri meşhûr-ı cihândır. Bu beyt-i zîbâ ol şâ‘ir-i bî-hem-

tânındır.

Beyt

Görüp ân-ı ruhun öpdüm elin ol şûh-ı fettânın

Dahı yâdımdadır bi’llâh Ferdî çıkmaz ol ân

Page 134: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Bu lugaz-ı meşhûr dahı ol şâ‘ir-i mümtâzın elsine-i nâsda meşhûr olan elgâzındandır.

Lugaz

Nedir ol külle-i sagîr ü ‘acîb

K’ola dâ’im Bogaz Hisâr’a karîb

Tireviyyü’l-asıldır ol ekser

Ki Harîrî deyü tahallüs eder

Femi nâ-dîde var serinde delik

Yedigi dâ’imâ kemiksiz ilik

Gehî açılmaga komaz yâri

Öldürür kaydı ‘âşık-ı zârı

Orta yakalıdır ol ehl-i yemîn

Solak olmaz olursa şâha yakîn

Bilirim vasfını bana ögme

Cürmü de var ise sögüp dögme

FERDÎ-İ DÎGER

Sâdât-ı kesîrü’l-berekâtdan olup Devlet-i ‘Aliyyede ümerâ-i kirâma vüzerâ-i ülü’l-

ihtirâma kapu kethudâsı olan Nigâhî’nin birâder-i ser-ber-â-beri ve nûr-ı çeşm-i fahr-i

mübâhâtı ve bâdî-i zîb ü feri idi. Ancak bunlar birâderi gibi nîm-gûşe-i çeşm ile olsun

dünyâya nazar u ragbet ve zînet-i fâniye-i dehr-i denîye meyl ü mahabbet etmeyip terk-i câh

u vakâr ve dervîşlik tarîkın ihtiyâr edip goncaveş bir yeşilce hırkaya pîçîde ve servâsâ dehen-i

me’mûlün çîde eyleyip lâle-sıfat derûn-ı safvet-nümûnunu nâr-ı hasret ü iştiyâk ile pürdâg ve

çenâr-ı sâl-horde-misâl sûz-ı derûn ile kanâ’at eyleyip her şey’den ferâg etmiş idi ve ol

bülbül-i harem-i ferâg âmâl-i bâg-ı ‘âlemden bi’l-külliye ırag olup lezâyiz-i kevniyyeden

kendüye tenbâkû ile gonca-keşîdelikden gayrı bir şey’ ibkâ etmemiş idi ve mükeyyifât

envâ‘ından ol neş’e-i nâdir-ber-â-berden mâ-’adâ derûnu bir keyf ile âşinâ degil idi ve keyf-i

mezbûru kendüye şeyh ittihâz eyleyip envâ‘-ı hâlâtın ve bî-had kerâmâtın nakl ederdi ve ol

neş’eyi tekrâr ile tecdîd-i efkâr etdikçe ‘akl ü hayâle gelmez esrâr ile izhâr-ı güftâr ederlerdi.

Bir meclise gelip tahsîl-i keyfî içün cüzdânına mürâca’at etdikçe kendi eş‘ârından beyt:

Biz gonca-sıfat hâl ile mestûr-ı hünerken

Page 135: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Ferdî yine esrârımız efvâha düşürdün

beyti ile terâne-senc-i bezm-i güftâr ve âyîne-i hâtır-ı nâ-şâdından bu makâlle def’-i

gubâr ederdi. ‘Âkıbet bu fakr u fenâ üzre bin yüz yigirmi beş târîhinde terk-i zâviye-i fenâ

eyledi. Bu güftâr cümle-i âsârlarındandır.

Beyt

Sîne-sâf ol sûfiyâ ‘irfâna gir dil-sâf ile

Asl u fer’in fark edip meydâna gel insâf ile

Bî-zebânlık söyleşirsin bî-zebânlık hâsıl et

Mantık-ı esrâr-ı kevni Ferdî-i vassâf ile

Ve lehû

Söyleşirdim rûz-ı hicrin hâletin ol mâh ile

Pâye pâye âsmâna çıkmak olsa âh ile

FEZÂYÎ

Nâm-ı ser-âmedi Dervîş Mehmed’dir. Fezâ-yı dil-fezâsı pür-behcet olan dârü’n-nasri

ve’l-meymene şehr-i Edirne’den nümâyân ve hulvü’l-mantık bir şâ‘ir-i nâdire-perdâz-ı

cihândır. San’atı gerçi rişte-fürûşluk olup ehl-i sûk makûlesinden oldugundan kabaca görünür

idi. Ammâ tab‘-ı bârîkinden sünûh eden mezâmîn iplik gibi hayâl ve târ u pûd-ı nesîc-i

endîşesi tâze san’atlarla mâl-â-mâl idi. Vâkı’a bu bâzâr-ı ‘irfân bir sûk-ı metâ’-ı firâvândır ki

ziyy ü lehce vü hâl ile ciyâdet ü ridâ’et-i makâle istidlâle emr-i muhâldir ve bu çâr-sûy-ı

hüner ü makâl bir mihekk-i tecârib-i ricâldir ki bir mısra‘-ı mevzûn ile mantık u mefhûm

erbâb-ı tıbâ’a kâ’il ve kavli ile bi-keyfiyyetihî ma’lûm olur. Li-münşi’ihi:

Bilinir san’atinin rütbe-i isti’dâdı

Herkesin ipligi ol günde ki bâzâra çıkar

fe-keyfe ki zimmetlerinden bir vechile ‘irfân me’mûl olmayan ehl-i hirefden hâlâ ki

anlardan da böyle rişte-fürûş makûlesinden bu gûne suhan-sâzlıga iktidâr dîde-i insâf ile

nigerân olunsa nevâdir-i rûzgârdandır. Ma’ahâzâ yine eş‘ârında gerçekden mazmûn-perver

ve akrânına göre bir vâfirinden berterdir. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt

Page 136: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Kıydın şehâ yeter bu dil-i nâ-tüvânıma

Bi’llâh dayandı tîg-i gamın üstühåânıma

‘Azm eyledi Fezâyî reh-i yâre dün gece

Sâyem o mah-tâbı görüp düşdü yanıma

DERVÎŞ FASÎH

Nâm-ı ser-âmedleri Ahmed’dir. Ol bülbül-i gülzâr-ı fesâhat ve tûtî-i şekker-hây-ı

belâgat mısrü’l-belâga-i dânişverân ve kân-ı envâ‘-ı ‘irfân olan belde-i nimet-firâvân

Kostantıniyye-i cennet-nişândandır. Evâ’il-i hâlinde küttâb-ı dîvânî zümresine dâhil ve ol

gürûh-ı müstetâbın miyânesinde hayli şöhret ü şân hâsıl eyleyip ba’dehû fâzıl-ı bî-müdânî

‘asrının Hâtem-i celîlü’ş-şânı sadr-ı ekrem vezîr-i a’zam Köprülü-zâde Ahmed Paşa

dâ’iresine intisâb ve ol zât-ı vâlâ-cenâbın hüsn-i nazar-ı iksîr-te’sîrleriyle kâm-yâb olup

devlet-i veliyyü’n-ni’am ile mugtenem ve erbâb-ı ‘irfân miyânesinde mükerrem ü muhterem

iken bir gün cezbe-i ilâhî kendüye gâlib ve fakr u fenâ meslegin tâlib ü râgıb olup devlet-

hâne-i sadr-ı a’zamîden rücû’ ü kufûl eyleyip kendi hânesinin sahn-ı nerdübânına vusûl

eyledigi gibi mesnevî li-münşi’ihi:

Olup âvâre-i ‘aşk-ı ilâhî

Çıkardı hâtırından fikr-i câhı

Tecellî eyleyip ol nûr-ı idrâk

Gönül mir’âtın etdi çirkden pâk

Mihekk-i fakra çekdi sîm-i hâsın

‘Ayân etdi o derde ihtisâsın

Olup envâr-ı feyz-i Hakk’a sîr-âb

Dil ü hûşun güşâde etdi her bâb

Girince revzen-i ihlâsa ol nûr

Derûnun mülkü oldu lem’a-i Tûr

Olup pür-nûr bâtın ‘âleminden

Dil ü cân çeşmi oldu cümle rûşen

Hümûmun hemm-i vâhid kıldı ihlâs

Mahabbet kalb-i pâkin eyledi hâs

Page 137: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Ne dil kaldı derûnunda ne ümmîd

Cihânı hâtırından etdi teb’îd

Gelip irşâdının vakt ü zamânı

Hemân mahz-ı mahabbet oldu cânı

Geçen evkâta edip hayf ü düşnâm

Dilinde kalmadı bir zerre ârâm

Tecerrüd zevkın etdi cümle der-pîş

Soyundu mâ-sivâdan oldu dervîş

El-kıssa: Sahn-ı nerdübân-ı bâlinden gülistân-ı dehr-i bî-bekâyı fikr ü hayâl edip

nesâyim-i hayât-ı sırr-ı meknûn sâha-i endîşe-i derûnuna bu gûne vezân oldu ki gülzâr-ı

cihânın şükûfe-i her-kâmı hazân-resîde-i âhir ve ebr-i matîr-i ikbâl-i rûzgâr ‘âkıbet-i kâr

bârân-ı idbârı mütekâtır olup çenârâsâ çemenzâr-ı istirâhatde hezârân sâl ‘ömr-güzâr olsan da

âteş-i hasretle elbette bir gün işti’âl-i bâl mukarrer ve hadîka-i âmâlde şüküfte-i bâd-ı ikbâl

olan verd-i hayâl bi’l-âhire pejmürde-hâl olup zâ’il ve gülşen-fezâ-yı bâg-ı merâmın

sâyesinde müstazıll oldugun zıll-ı himâyet müstedâm olmayıp zâ’il olması muhakkakdır.

Beyt:

Ey çarh-i denî sende bu evzâ’ ki vardır

Gark-ı ni’am etsen yine mihmâna cefâdır

deyip bi’l-külliye hâhiş-i dünyâdan ferâgat-yâb ve bir külâh ile bir hırka istishâb

eyleyip fukarâ-yı Mevleviyân gürûhuna mülhak olup ‘âlemi safâ-yı bâl ve refâh-ı hâl ile geşt

ü güzâr ba’dehû Galata Mevlevî-hânesinin bir gûşesinde teng ü târîk bir hücrede karâr etmiş

idi. Zâhirde harâbâtî ve bâtında ma’mûr ve sûret-i fakr u fenâda kadri bilinmemiş bir gencûr

idi. Aslında küttâbın ehl-i ma‘ârifinden ve âgâhların ‘âriflerinden olmagla envâ‘-ı kalem ü

kitâbetde mahâreti ve her hattı nâzikâne kitâbet etmege kudreti olup âsâr-ı kalemi bî-hadd ü

firâvân ve dîv-dest bir merd olmagla kalemi ile encâm-resîde olan mecmû‘alar bî-pâyân idi.

Bu mecelle-i celîle-i dil-pezîrde Şinâsî mahlası ile harf-i şîn-i mu’cemede keşîde-i silk-i tahrîr

olan Rûz-nâmeci-zâde Mehmed Aga henüz cevân-ı bâ-ân ve ‘âlem nigerân-ı âftâb-ı cemâl

olup hüsnüne hayrân oldukları vaktler ol kadr-şinâs-ı ashâb-ı kemâl Dervîş Fasîh merhûmun

zeyl-i mürâfakatin vâv-ı ‘Amr gibi iktisâb ve ol dervîş-i dil-rîş-i pür-ma‘rifetin mecmû‘atü’l-

ma‘ârif olan zât-ı bî-müdânîsin istishâb eyleyip ‘âlem o şâh-ı hüsnün gedâ-yı bî-sâmânı ve

cihân bir kerre dîden-i dîdârının hayrânı olup mütercem-i merkûm ise sûretâ bir gedâ-yı bî-

zâd ve fakr u fenâ ile zâhirde harâb-âbâd iken li-münşi’ihi:

Page 138: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Sanma bu çarhi bir karâra döner

Gâh şâhı gedâya ‘âşık eder

vefkınca ol serv-i ser-âzâde ez-dil ü cân Fasîh’e dil-dâde olup anlar dahı hâtır-ı

mahdûma ri’âyet ve ‘ilm ü ma‘rifetinden ümîd-cûy oldugu emrde bezl-i kudret eyleyip şeb-

tâbe-seher merkûma mecmû‘alar tesvîd etmekle evkât-güzâr ve elsine-i selâsede vâkı’ olan

pâkîze güftârları ile nice sefîneler istihzâr edip mahdûm-ı merkûme ihdâ etmekle Şinâsî-i bî-

hem-tâ zamân-ı yesîrde ma‘ârifde deryâ olup şîrâze-i mecmû‘a-i hüsnü perîşân-târ-ı sarsar-ı

fenâ ve safha-i ‘ârızı ‘âkıbet-i her-hüsn ü ân olan belâ-yı hatt ile mübtelâ oldukda mâye-i

‘irfân kendüye ser-mâye-i i‘tibâr-ı yârân olup ahbâb pergârvâr dâ’ire-i sohbetden kenâr çizip

bi’l-cümle dûr ve ebnâ-yı zamân zâtında olan haysiyyeti sebebi ile ülfetden bi’l-külliye

mehcûr olmamışlar idi. Hattâ bu ‘abd-i fakîrde mütercem-i mezkûrun kendi hattıyla mahdûm-

ı merkûma tahrîr etdigi mecmû‘alardan üç ‘aded mecmû‘a-i dil-pezîr bulunup egerçi

müretteb Dîvân’ı eyâdî-i nâsda mevcûd ve elsine-i selâsede eş‘ârı ve âsârı meşhûddur fe-

ammâ ol mecmû‘alar kendi kilk-i mu’temedü’t-tahrîri ile tastîr olundugundan bu mazbataya

keşîde kılınan güftârı ol mecmû‘alardan tahrîr olunmuşdur. Sâ’ir âsârı ve vâdî-i inşâda hod

‘uluvv-i mikdârı cümlenin ma’lûmudur. Latîf inşâ ile Gül ü Mül nâmına bir eser-i celîli ve

Hâs Ayâz Ser-güzeşti ve Dâstân-ı Hüsrev ü Şîrîn ve bunun emsâli âsârına nihâyet ve

münşiyâne ta’bîrât-ı belîga ile müsveddât-ı mekâtîbine hadd ü gâyet yokdur. Bu güftâr ol

merd-i ma‘ârif-iktidârın âsârlarındandır.

Kıt’a der-na’t-i şerîf

Sensin ol yek-tâ vücûd-ı bî-nazîr ey nûr-ı Rab

Zâtın oldu on sekiz bin ‘âlemi halka sebeb

Sensin ol ser-meclis-i peygamberân kim cümlesi

Mu’cizâtın câmının bir katresine teşne-leb

Ez-gazeliyyât

Mir’ât-ı dilde sûret-i hâhiş görülmedi

Ol jengzâr-ı gamda güşâyiş görülmedi

Yâ Rab ne tîre-ahter-i ye’s-ülfetim ki ben

Mihr-i emelde zerrece tâbiş görülmedi

Etdi garîk-ı hûn-i ciger dem-be-dem beni

Bir dâg-ı serde böyle terâviş görülmedi

Page 139: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Etdi hücûm-ı kâviş-i gam giryemi füzûn

Çeşm-i terimde katrece kâhiş görülmedi

Zeyn etdi cismi dâg ile ol hadde kim Fasîh

Hemgâm-ı gülde böyle nümâyiş görülmedi

Ve lehû

Mecrûh-ı tîg-i cevr-i firâvânınım senin

Merhem-gedâ-yı kûçe-i ihsânınım senin

Geh mest-i câm-ı bâde-i la’l-i lebin gehî

Mahmûr-ı çeşm ü gamze-i fettânınım senin

Râh-ı derinde böyle gubâr olmama sebeb

Müştâk-ı bûs-ı gûşe-i dâmânınım senin

Etmem ümîd nükhet-i vaslın Fasîhveş

Bûy-âşinâ-yı mihnet-i hicrânınım senin

Kıt’a

Nazar mı etdi isâbet o çeşm-i bîmâra

Ki renciş-i remed âzürde eylemiş cânâ

Bu demde hûn-ı dil-i ‘âşıkândan et perhîz

Hazer ki ‘ayn-ı zarardır bu ‘illete sahbâ

Ve lehû

Cây edinsem etmen istib’âd deyr-i mihneti

‘Âşıkım bir kâfir-i hüsne Muhammed ümmeti

Geceler ‘azm etdigim ol mâha sâyem havfidir

Bir tarîk ile kabûl etmez mahabbet şirketi

Hikâyet: Rivâyet olunur ki bülbül-i gülzâr-ı fesâhat ve bebgâ-yı şekkeristân-ı belâgat

olan mütercem-i merkûm Fasîh merhûmun (mısra‘):

Cây edinsem etmen istib’âd deyr-i mihneti

güfte-i dürr-i yek-tâsı hızâne-i derûn-ı safvet-nümûndan bâzâr-ı rûzgâra ‘arz-ı dîdâr

etmege bâ’is ü bâdî bu kâr olmuşdur ki bir gün Fasîh-i zâr rıtl-ı girân-ı ekdârı çekmekden

Page 140: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

bîzâr olup beyt:

Mâ-dâm mey-i mugân çekilmez

Bâr-ı sitem-i zamân çekilmez

terânesin dil-i bî-karâra iş’âr ve mîzân-ı bâl ve terâzû-yı hayâlinde beyt:

Yâ bâde-i gülfâm ola yâ şûh-ı gül-endâm

Âdem dahı bir gayrı günâh etmege degmez

terdîdinin tercîh ü rüchânın der-kâr ederek li-münşi’ihî:

Gumûm-âlûde olmakdan humâr-ı dehri çekmekden

Varup pîr-i mugâna yine sarhoş olmamız yegdir

mısdâkınca kandîl-i derûnu ol âteş-i gam-ı sûz ile şu’le-perver ve şâh-râh-ı neşâta

hurşîd-ruhsârân-ı sâkiyânı reh-ber etmek içün Fenâr iskelesinden bir zevrakçeye süvâr ve

pîşgâh-ı Kostantıniyye’de olan deryâçe-i ra’nâyı güzâr ve Galata-nâm mahalde güşâde-i bâb-ı

gürûh-ı ahbâb olan meykedelerden birine şitâb ve ‘âdet-i nefîsî üzre meclis-i me’nûsuna celîs

olup mısrâ’:

Sâkî ser-i engüşt-i surâhîyi ter eyle

nagmesiyle izhâr-ı şevk-i tab‘-ı müyûl ederek keyfiyyet-i inbisât-perverine meşgûl

olup sevâd-ı kâse-i çeşmi habâb-ı mül ile çerâgân ve gam-ı şeb-lehçeye süveydâ-yı dilinden

bülbül-i pür-terâne-i şevk sadâyü’r-rahîl ile elhân etdikde câsûs-ı nigâhın zevâyâ-yı habâyâ-yı

meykedeye irsâl ü inhâ ve ol mecma’-ı ehl-i safâ olan mecmû‘a-i ehl-i ‘irfânın gûşe vü

künclerin dûr-bîn-i im’ân ile dûrdan temâşâ ederken nâ-gehân çeşmi ol câygehin cânib-i

yemnâsındaki suffede tertîb olunan meclise dûş ve ol meclis ile kâse-i çeşm-i pür-nigerânı

devr-i erbâb-ı meclis nûş ederken dîde-i ârâmın bir şu’le-i cevvâle-i behcet ü ân bî-tâkat-ı tâb-

ı nezzâre etmekle perîşân edip dikkatle o sûya nigâh etdikde görür ki o encümen miyânesinde

bir şem’-i dil-sûz-ı pür-ân ziyâ-bahşende-i meclis-i germ-â-germ olup fürûzân olmuş ki

cümle-i erbâb-ı meclis ol şem’-i şebistân-ı harem-i hüsne pervâne ve ser-cümle huzzâr vâlih-

i hüsn-i pür-âşûbu olup mest ü dîvâne olmuşlar. Ol meclis-i safâ-güsterde sad yâl ü bâl ve

hezâr gunc u delâl ile bir dil-ber-i âlü’l-âl sâkîlik eyleyip her idâre-i ke’sinde halka-i rindâna

endûh-ı cihânı ferâmûş ve her sâgarında bî-çârelerin ‘akl ü fikr ü hayâlin târâc edip mest ü

medhûş etdirip câm ber-kef kenâr-ı meclisde hırâm etdikçe erbâb-ı nûşa pîrâmen-i meclisde

sabr u ârâm eylemegi kat kat harâm ve câm-ı ser-şârda olan mey-i hoş-güvâr ol gül-çehrenin

pertev-i ruhsârından kesb-i reng ü bû eyledikçe gâh âteş ve gâh bir gül-i hamrâ-yı gülzâr

Page 141: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

oluyor. Netîce ol sâkî-i rûh-efzâ ve dil-ber-i ra’nâ hüsn ü bahâda şöyle yek-tâ ve şol rütbe

pür-hüsn ü bahâ ki bir pîr-i fânî ve şeyh-i bî-müdânî rûy-ı âteşîn-i duhter-i rezi görmemege

leb-rîz ü ser-şâr sad hezâr ‘azîmet-i hâlisle mâl-â-mâl peymâne-i ‘ahd içmiş olsa ve nûşî-i

câm-ı sahbâya yek kadem-i hulûs üzre bin tevbe-i nasûh etmiş olsa yine bu gül-endâm-ı

nâzik-hırâmın elinden beyt:

Tevbe-i meyde sebât-ı kademimden sorma

Orasın sâkî-i gül-çehrenin ibrâmı bilir

nüshasınca sad hâhişle bilâ-cür’a nûş ve içdigi yemîn ve eyledigi ‘ahdi bi’l-cümle

ferâmûş eder. Fasîh-i bî-çârenin çeşm-i bülbül-i bî-karârı bu gül-gonca-i çârbâg-ı melâhate

duçâr oldukda bi’l-külliye elden gidip bî-hûş ve müterassıd-ı fursat-ı çeşm ü gûş olup dîde-

dûz-ı intizâr ve dâ’ire-i dîdesin halka-i resîd gibi pîşgâhındaki yârânın nezzâresine vakf-ı

sebât ü istikrâr edip meclis âhir olup neş’eler tamâm ve ashâb-ı sohbet hânelerine ‘azm

etmege hırâm eyleyip ol gül-endâm dahı bunları ta’kîb ederek kıyâm ve der-i mey-hâneye

dogru hırâm etdikde Fasîh-i bî-çâre beyt:

Nice bir gûşede hamûş olalım

Beri gel sâki bâde-nûş olalım

nagmesiyle ‘arz-ı meyl ü mahabbet ederek ol dil-ber-i ra’nâyı nezd-i dervîşânesine

da’vet eyledikde Fasîh-i nâdire-dânın hurşîd-i sipihr-i ‘irfân olan zâtı ‘âmme-i ‘âlemiyâna

nümâyân olmagla bî-tereddüd o müştâk-ı pür-tefi müşerref eyleyip câm ber-kef Fasîh’in

oldugu meclise gelip sad-sâlden beri âşinâ gibi bî-tekellüf sohbete âgâz geh çîde-i nukl-i

sofra-i dervîşânesi ve geh sifâl-i köhnesine keşf-i râz etmekle hezâr nüvâziş edip bî-çâreyi

dil-şâd ve ol hâne-nişîn-i harâbâtın dil-i vîrânesin dest-i lutf ile âbâd edip yek-pây-ı ihtirâm

üzre kıyâm ve ol bî-çâre ile hem-râz-ı derûn-ı câm olur. Fasîh-i hâne-harâb dahı ol dil-ber-i

‘âlî-cenâba hitâb edip Ey gül-i nev-hîz-i gülistân-ı melâhat vey âhû-yı harem-i hüsn ü behcet,

ben gedâ oturam, sen şâh-ı milket-i zîb ü bahâ bu hüsn ü ân ile makâm-ı hidmetde olmak revâ

degildir. Li-münşi’ihi:

Kırılsın sâgar-ı ‘işret derûnum gam ile tolsun

Şehâ sensiz mey-i gül-gûn bana kat kat harâm olsun

diyerek ol serv-i semen-endâmı zânû-be-zânû eyleyip ihtirâm ve sûretde dîger ve

sîretde yek-laht olup münâvebe ile idâre-i câm eylediler. Fasîh-i pür-gû ez-dil ü cân her cüst

û) cûda nigeh-sâz oldukça âyîne-i tahkîkde müşâhede-i rûy-ı tasdîk eyledi ki bu gül-çehreye

keyfiyyet-i tekâpû eyledikçe beyt:

Page 142: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Ruh-ı alin olunca neşve-i sahbâ ile gül gül

‘Arak-rîz oldu tâb-ı şermile sâgarda rûy-ı mül

vefkınca rûy-ı mül bu gül-’izârdan şermende olup al al ve habâb-ı tâze-tâb-ı

nezâresine tâkat getirmeyip bî-mecâl oluyor. Der-hâl bî-çâre Fasîh mısra‘):

Bir dili kalmış idi eyledi anı teslîm

medlûlünce murg-i dil-i pervâz-ı bülendin ol cânânın kâkül-i ham-der-hamına bend ve

der-kemend-i dâm-ı ibtilâsı olmagı ‘ayn-ı sa’âdet ve âşiyâne-i kâkülünde ârâm etmegi mahù-ı

rıf’at bilip li-münşi’ihi:

Ko gitsin dil giderse tek seninle âşinâ olsun

Yolunda nâzenînim dil degil cânım fedâ olsun

diyerek ol şâhın kulu olmaklıga sad vechile kâ’il ve gül-gonca-i ruhsârına hezâr dil ü

cân ile mâ’il oldu. El-hâsıl bu hâl üzre vakt-güzâr ve o mecmû‘a-i hüsn ü bahâda dîde-i im’ân

ile temâşâ-yı ruhsâr edip tururken şeb karîb olmagla mahall-i zehâb ve vakt-i gurûb-ı âftâb

olmagın ol hurşîd-i sipihr-i behcet ü ân £ayri dem-i fürkat nümâyân oldu. diyerek ‘azm ü

hırâma istîzân ve ertesi gün ale’s-seher âftâb ile bile tulû’ eyleyip ‘arz-ı dîdâr ve teşrîf

eylemek vechi üzre hânesine hırâmân oldu. Fasîh-i mürde-dil dahı nâ-çâr ruhsat ve

pîşgâhından âftâbveş gurûb eyleyinceye degin dîde-i firâk ile nigâh-ı hasret edip li-münşi’ihi:

Nihân-ı rûh sıhhatde görülmez deyü lecc etme

Gözümle gördüm oldu dîdeden ol dil-sitân gâ’ib

zemzemesiyle nâlân ve ol külbe-i ahzânda ol şeb mihmân oldu, fe-ammâ beyt:

Şeb-zindedâr-ı hasret olur tâlib-i visâl

Gelmez hayâl-i vuslat ile hâb bir yere

mısdâkınca ol şeb ne hâl ise zâr u gamîn ol câygehde mekîn olup ‘ale’s-seher âftâb-ı

ferruh-fâl lisân-ı hâl ile beyt: 73 bšF�¼« ÕU¾# z*¼« p1¾# bšF� «œU� uÔ ÈË— “« b� rA2

makâliyle ikbâl edip ruhsar-ı mihr-i tâbdâr şeb-i târı pür-envâr etdikde Fasîh-i zâr

mısra‘):

Sâkî ‘acebâ meclis-i rindâna gelir mi

terânesin tekrâr ederek ‘akl ü fikr ü hayâlin ‘ale’t-tertîb pây-endâz-ı iclâl eyleyip rû-

be-rah-i istikbâl ve kendi li-münşi’ihi:

73 Çeşm-i bed ez-rûy-ı to bâdâ ba’îd / Sabbahaka’llâhu sabâha’s-sa’îd: Kötü gözler, yüzünden uzak olsun, Tanrı, sana mutlu sabahlar kılsın.

Page 143: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Ne kadarsa yine mey dâfi’-i gamdır ey dil

deyip bir meclis ihzâr ve bûse-i kenâr-ı câm-ı gül-gûna iştigâl eyledi. Fe-ammâ

mısra‘):

Dil muntazır ammâ ne gelir var ne gider var

mısdâkınca ahşama degin bu ârzû ile zâr ve dîde-dûz-ı revzene-i intizâr olup beyt:

Gün yüzün görmeyeli gündüzümüz şâm oldu

Ey efendim dahı gelmez misin ahşam oldu

diyerek bî-çâre intizâr ile âvâre olup ve şâm dahı tamâmen resîde olmagla o hurşîd-

ruhsârın ‘arz-ı dîdâr etmeyecegi bedîdâr oldukda beyt:

Fârig olamam deşt-i talebde tek ü pûdan

Ol gözleri âhûyu şikâr eylemeyince

deyip erbâb-ı harâbâta mâye-i nizâm olan pîr-i mugâna varıp ‘arz-ı kâm ve Dünki gün

temâşâ-yı mihr-i ruhsârıyla karîrü’l-’ayn olup karîn-i visâl oldugum hurşîd-cemâlin burc-ı

şeref-karîni olan sa’âdet-hâne-i nâzenîni kandadır. deyü su’âl eyleyip pîr-i mugân dahı

karârgâhın bi’t-tamâm i’lâm u ihbâr eyledikde yine meclisine hırâm ve nısfü’l-leyle degin

geh ye’s ve geh ümmîd ile ne hâl ise kıyâm eyleyip nısfü’l-leyl mertebeleri mürûr u güzerân

etdikden sonra karâr ve sükûna bî-sabr u bî-sâmân olup mısra‘):

Kûyun dileyen tîr-i belâdan hazer etmez

deyip der-i mey-hâneden güzer ve cânib-i cânâneye sefer edip haber aldıgı minvâl

üzre hâne-i yâre varıp hâkine rû-mâl ve ol şeb subha degin anda mihmân olmak hayâli ile

eşigi taşına vaz’-ı ser-i ikbâl eyledi ammâ mısra‘):

Hîç ne yâr agyârsız ola ne gonca hârsız

medlûlü üzre meger ol serv-i hoş-hırâm u şîrîn-lebe baldırı çıplaklardan Pirpirî

Mustafâ ve Bekrî Hasan nâmına iki nefer-i levend-i şekâvet-mu’tâd dil-dâde ve mey-hâneden

güzerân eyleyen ser-güzeştden haberdâr olduklarından şâyed gele deyü bir gûşede âmâde

imişler. Fasîh’in de ruh-ı bî-reng ve dil-teng ile bî-vakt ü bî-zamân ârzû-yı cânân ederek

nümâyân ve seng-hâneye köhne-hasîr gibi ferşîde vü galtân oldugun gördükleri gibi ikisi

birden na’ra-sâz olarak mânend-i kâzâ-yı nâ-gehânî nâzil ve evvel emrde dervîşâna girîbân

lâzım degildir sûretli ibtidâ girîbânın çâk-ender-çâk ve kendin der-gil eyleyip Senin gibi gedâ

bizim şeh-i hûbânımıza ‘alâka eylemek ne revâdır mısra‘):

Hevâ-yı saltanat düşmez gedâya

Page 144: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

ve sen bu şeb-i târda tek ü tenhâ burada ne ararsın. deyü ol sîne-çâki şemşîr-i gadr u

hayf ile helâk eylemek murâd eylediklerinde bî-çâre Fasîh beyt:

Cây edinsem etmen istib’âd deyr-i mihneti

‘Âşıkım bir kâfir-i hüsne Muhammed ümmeti

Geceler ‘azm etdigim ol mâha sâyem havfidir

Bir tarîk ile kabûl etmez mahabbet şirketi

güfte-i müstetâbıyla ol hûn-rîzlere cevâb verir. Sâlifü’z-zikr Bekrî Hasan aslında

zümre-i ehl-i ‘irfândan ve medîne-i Kostantıniyye’nin tîz-fehmânından olmagla safâ-yı hâtırı

olan yâri Pirpirî’ye Birâder, adam şöyle ma‘rifetle mâl-â-mâl olan vücûd-ı ‘adîmü’l-misâle

ne vechile kıyıp i’dâm eyler ve böyle bir zât-ı sütûde-sıfâta kişi nece intikâm eyler. deyip

ikisi birden Fasîh’i alıp leb-i deryâya nüzûl bir zevrakçeye süvâr edip cânib-i İstanbul’a irsâl

eylediler. El-hâsıl mütercem-i mezkûr sûretâ geh mest ü geh mahmûr idi. Ammâ ahvâline

ıttılâ’-ı tâmmı olanlar tesettür makûlesi ba’zı etvâr ve kendide nice hâl zâhir ü âşikâr oldu

deyü nakl ü hikâyet eder.

Hikâyet: Rivâyet olunur ki mütercem-i esrâr-mahrem intikâlinden bir iki gün

mukaddem hukûk-ı ni’meti oldugu ahbâbı devr eyleyip istihlâl ve dâd u sitedden fakîrâna

muhtâc-ı redd ü edâ oldugu hukûku ashâbına îsâl ve Galata Mevlevî-hânesinde hücre hücre

gezip Fasîh’le alacagı olan gelsin deyü hemçü dellâl nidâ ederek esmâ’-ı ricâl ve ol tekyede

olan fukarâya bi’l-cümle vedâ’ eyleyip hücre-i mahsûsasına girip dâr-ı bekâya intikâl

eylemişler. Cenâzesine katı çok kimesne hâzır olup cem’iyyet-i ‘azîm ve intikâline şu‘arâdan

nice mersiyye vü tevârîh takdîm olunmuşdur. Rahmetu’llâhi ‘aleyh.

FASÎHÎ

Nâm-ı vâlâları Mustafâ’dır. Rûmeli’nde vâkı’ Nigbolu havâlisinden nümâyân ve

Devlet-i ‘Aliyye tarafına şitâbân olup medîne-i Kostantıniyye’ye vusûl ve ol belde-i

tayyibede Dîvân-ı Hümâyûn küttâb-ı celîlesi miyânına duhûl eyleyip giderek vüzerâ-i kirâma

intisâb ve dîvân efendilikleri hidmetleriyle iktisâb-ı şeref-i bî-hesab eyledikden sonra sadr-ı

a’zam-ı sâbık El-Hâc ‘Alî Paşa vezâretinde defter-i hakanî emâneti ihsân olunup vâfir zamân

ol mansıbda eyyâmı güzerân eylediginden sonra nice demler hazz u ârzûsu câh-ı dehr-i

denîden bî-nasîb ve evâhir-i ‘ömründe irtihâline karîb Beşiktaş’da vâkı’ Yahyâ Efendi

Zâviyesinde seccâde-nişîn-i irşâd olan şeyh-i celîlü’ş-şân-ı takvâ-mu’tâd Otabaşı Şeyhi

Page 145: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

ma’rûf-ı enâm ‘azîz-i pür-ihtirâmdan inâbet ü bî’at ve ol şeyh-i kâmile nice zamân hidmet ü

‘ubûdiyyet ve tekyegâha karîb bir menzil peydâ ve ol meskende nice eyyâm ‘ibâdet ü inzivâ

eyleyip bu hâl üzre evkât-güzâr-ı eyyâm u leyâl iken bin yüz altı senesinin Rebî’ü’l-evvelinde

rahmet-i Rahmân’a intikâl eyledi. Dânâ-dil ve sâf-derûn bir kâmil idi. Bu güftâr âsârındandır.

Gazel

Sahbâ-yı nâz kim ola peymâne-âşinâ

Olur mey-i niyâz ile mestâne âşinâ

Bir tâb var ki söndüremez bir şerâresin

Deryâlar olsa bu dil-i sûzâne âşinâ

Biz çâk çâk-i derd-i firâkız Fasîhiyâ

Gîsû-yı yâr ile olalı şâne âşinâ

Ve lehû

Âftâb-ı tal’atın mâhiyyetin bilmez hakîm

Her ne denlü olsa mâhir fenn-i usturlâbda

Sâhil-i vahdet görünmez bâd-ı tevfîk esmese

Nice yüz bin keşti nâ-bûd oldu bu gird-âbda

FASÎHÎ-İ DÎGER

Nâm-ı ser-âmedleri Mehmed’dir. Devlet-i ‘Aliyyede Dîvân-ı Hümâyûn kâtiblerinden

bir hâlisü’l-bâl merd-i sütûde-hısâl idi. Sene bin yüz beş târîhinde intikâl eyledi. Bu güftâr

ilâhiyyâtında olan âsârındandır.

İlâhî

Vücûdun dürr-i nâ-yâb-ı safâdır yâ Resûla’llâh

Anınçün nâm-ı pâkin Mustafâ’dır yâ Resûla’llâh

Cebîn-i tâbnâkin reşk-bahş-ı mâh-ı mihr-engîz

Cemâlin pertev-i nûr-ı Hüdâ’dır yâ Resûla’llâh

Kadin bir gül-bün-i ra’nâ ki farkında ruh-ı âlin

Page 146: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Gül-i gülşen-sarây-ı Kibriyâ’dır yâ Resûla’llâh

FASÎHÎ-İ DÎGER

Nâmı Ahmed ve cümle-i şeştâriyândan âvâzı bülend bir şâ‘ir-i ser-âmeddir ki vücûd-ı

dâniş-i mevfûrları kân-ı ‘irfân olan medîne-i Kostantıniyye’den zuhûr edip pederleri olan

Ramazân-nâm merd-i zûr-âver ü pehlivân du‘â-yı vefîr ve terbiyet-i zât-ı dil-pezîrleriyle

ihtimâl-i haml-i sakîl-i derd ü belâ ve tahammül-i bâr-ı girân-ı meşakkat ü ‘anâ eyleyip hâl ü

şânına göre terk-i hâb-ı râhat edip bezl-i mechûd eylediginden gayrı kendiler dahı ney-

şekerzâr-ı fesâhatin hûşe-çîn-i hırmen-i belâgati olmag içün gâh cânib-i Mısr’a sefer ve gâh

kalb-i ihlâs-ı meşhûnunun evsâh-ı enderûnun mâ’-i zemzemle şüst ü şû edip tathîr etmek

içün Beytu’llâhi’l-harâm’a güzer edip tûtîveş halâvetü’l-cân ile meşhûr-ı âfâk ve murg-i dil-i

bâlâ-pervâzı hamâme-i harem-i ‘aşk u iştiyâk olup nâmı zümre-i fusahâda yâd ve ilâ yevmi’t-

tenâdd ismi zât-ı seyâhat-güzârı gibi devr-i arâzî vü bilâd eyleyen bedîhe-gûy hoş-

güftârlardan ve nâzik-güftâr olan zât-ı pâk-etvârlardandır. Bu güftâr cümle-i âsârlarındandır.

Beyt

Beni tîgi gibi bend-i miyânı etdi cânânım

Beli yanındayım amma ki kıl üstündedir cânım

Ve lehû

Meyl edip kıble-nümâ gibi bir az saga sola

‘Âkıbet kûyuna togruldu gönül geldi yola

FAZLÎ

Ol seyyid-i sahîhü’n-neseb olan şeyh-i zî-şânın nâm-ı nâmîleri ‘Osmân’dır. Vilâyet-i

Rûmeli’nden Şumnu kasabasında pâ-nihâde-i halvetkede-i ‘âlem-i şuhûd olup meşâyih-i

Halvetiyye’den Zâkir-zâde Şeyh ‘Abdu’llâh Efendi perverdesi bir vücûd idi. Şeyh-i

mezkûrdan hilâfetle Aydos-nâm mahalle hırâm ba’dehû bir müddet dahı Filibe şehrinde meks

ü ârâm eylediginden sonra cânib-i Kostantıniyye’ye rahş-süvâr-ı ‘azîmet ve ol şehr-i pür-

meymenetden semend-i tab‘-ı hoş-hırâmları izhâr-ı memnûniyyet etmekle ol beldede ikâmet

ve anda vâkı’ Kul Câmi‘i demekle şöhret-şi’âr olan câmi’-i şerîfin imâmet ü hitâbeti ile

kanâ’at edip evkât-güzâr olup câmi’e karîb bir menzil iştirâ ve te’ehhül eyleyip ba’dehû

Page 147: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

câmi’-i merkûma talebe-i ‘ulûm içün münâsib hücrecikler binâ edip gâh va’z ve gâh ders ve

geh tevhîd-i şerîf eyleyip ol mekânda evkat-güzâr olmagla Atbazarî Şeyh demekle şöhret

bulmuşlar idi. Ba’dehû Şeyh Ebu’l-Vefâ Câmi‘-i şerîfi va’ziyyesi verilip ba’dehû bin toksan

beşde Sultân Selîm meşîhati ile tekrîm olunup esnâ-yı cülûs-ı Sultân Süleymân Han-ı Sânî’de

esb-i hoş-hırâm-ı i’tisâmı bir mikdâr sürçmekle ıstabl-ı ferâmûşîde nisyân ile bir mikdâr

te’dîb olunup yüz bir Şevvâlinde Kıbrıs cezîresine iclâ vü irsâl ve ol beldede sâkin iken yüz

iki Zü’l-hiccesinde dâr-ı bekâya intikâl eyledi. Mevlânâ-yı merkûm fuzalâ-yı Rûm’dan ehl-i

haysiyyet ve sâhib-fazilet olup âsâr-ı celîlelerinden Telvîh ve Tavzîh’a ve Muhtasar ve

Mutavvel’e ve Sadrü’d-dîn-i Konevî’nin Sûre-i Fâtiha Tefsîri’ne ve Şerh-i Fusûs’a

müstakil havâşîsi oldugundan mâ-’adâ meydân-i şi‘rde fârisü’l-hayl-i makâl ve hâyiz-i

kasabü’s-sebak-ı kemâl olup bî-nazîr ilâhiyyât u eş‘ârı ve nice âsâr-ı celîlü’l-mikdârı vardır.

Bu güftâr ilâhiyyâtda olan âsârındandır.

İlâhî

Nice bir fürkatle yansun cân ü dil

Merhamet kıl merhamet kıl yâ Rahîm

Kevser-i vaslınla kansun cân ü dil

Merhamet kıl merhamet kıl yâ Rahîm

Enbiyâ vü evliyânın ‘aşkına

Esfiyâ vü etkiyânın ‘aşkına

Fahr-i ‘âlem Mustafâ’nın ‘aşkına

Merhamet kıl merhamet kıl yâ Rahîm

FENNÎ

Nâm-ı ser-âmedleri Mehmed’dir. Dürr-i meknûn-ı kulzüm-i ma‘ârif-i fünûn olan

vücûdu sâhil-i deryâ-yı Rûm’a revnak-efzâ olan şehr-i Kostantıniyye-i bî-hem-tâdan şöhret-

şi’âr ve encümen-i zurafâda hezâr-fen bir şâ‘ir-i nâzik-dehen olmagla mahlas-ı merkûm ile

pür-iştihâr olmuş idi. Âgâz-ı hâlinde şehr-i Kostantıniyye’de şeyh-i hakîkat-âgâh veliyy-i bî-

iştibâh aktâr-ı cihânda nâmı cihân-gîr ve miyân-ı meşâyih-i kirâmda kerâmât-ı bâhire ile ‘arîf

ü şehîr olan kutbü’l-’ârifîn ve zahrü’l-vâsılîn meşâyih-i ülü’l-ihtirâmın bülendi Cihân-gîr

Şeyhi Hasan Efendi merhûmdan münîb ve vâfir zamân ol zât-ı ‘âlîye hidmet etmek nâsîb

olup ba’dehû Burusa’da Mevlevî-hâne şeyhi zübde-i sulehâ melce-i fukarâ Sâlih Dede

Page 148: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Efendi’ye bir zamân tereddüd edip anlardan dahı mecâz ve enfâs-ı tayyibelerinden bûy-âşinâ-

yı dimâg-ı imtiyâz oldukdan sonra vüzerâ sudûrunun fahr-i devleti ve eshiyâ-yı cihânın âb-ı

rûy-ı midhati merhûm Köprülü-zâde Ahmed Paşa hazretine bir kasîde-i nâzikâne ile dâhil-i

huzûr-ı âsafâneleri olup ol kasîdenin edâ-yı latîfi şâyân-ı nazar-ı ‘âlîleri ve makbûl-i şerîfleri

olmagla ol kasîdeye câyize olmak üzre ber-vech-i te’bîd cizye kitâbetin ihsân ü ‘inâyet

buyurup ba’dehû bu mecelle-i celîlede harf-i elifde rûz-nâmçe-i hâlleri keşîde-i silk-i beyân

kılınan necm-i dünbâledâr-ı sipihr-i ‘irfân Müneccimbaşı Ahmed Dede’nin ol köhne takvîm-i

devrân-ı hezâr-destân olan şâ‘ir-i u’cûbe-tarz-ı bî-akrânı terbiye ve ta’liyyesiyle dergeh-i

felek-cenâb-ı hazret-i Sultân Mehemmed Han-ı Râbi’’a intisâb etdirip pür-feyz-i duhûl-i

huzûr-ı hümâyûn ve pîşgâh-ı pâdişâh-ı gerdûn-iktidârda nice hünerler izhâr etmekle envâ‘-ı

‘inâyât-ı hüsrevânîye makrûn oldukdan sonra sûy-ı dil-cûy-ı Sıtanbul’da cennet-i dünyâ

denmege lâyık u sezâ olan Rûmeli Hisârı’nda kendi masnû’-ı yed-i san’at-şi’ârı olan sâhil-

hâne-i latîfinde sâkin olup gûşe-nişîn-i künc-i ferâgat iken bin yüz yigirmi yedi târîhinde dâr-

ı bekâya rıhlet eyledi. Müretteb Dîvân’ı ve ‘asrında hayli nâm u şânı var idi. Gerçi vâdî-i

lâ’übâlîsinde öyle pek hurde-gîr degildir fe-ammâ yine eş‘ârı mezeden hâlî degildir. Bu

birkaç beyt anlarındır.

Beyt

Sikender-seyr isen de sedd-i nutk et pîş-i kâmilde

Felâtûn-ı hakîkat-bîne nakl-i mâ-cerâ düşmez

Ve lehû

‘Âşık ki vuzû’ eylemege eşk-i teriyle

Sâcid olamaz kıble-i maksûda yeriyle

Reşk eylerim ol ‘âşıka kim bezm-i belâya

Zînet vere fevvâre-i hûn-ı cigeriyle

Bin toksan yedi târîhinde güzîde-i selâtîn-i mütekaddimîn ve ser-âmed-i havâkîn-i

güzîn sultân-ı celîlü’ş-şân pâdişâh-ı bî-akrân Sultân Mehemmed Han-ı Râbi’ ‘aleyhi’r-

rahmetü ve’l-gufrân hazretleri Beşiktaş Mevlevî-hânesin karîn-i nazar-ı kîmyâ-eserleri ve

makrûn-ı iltifât-ı hümâyûnları buyurup dil-i ‘âşık gibi harâb u fenâ-pezîr olmuş iken reşk-i

heft-târem eyleyip ta’mîr buyurmalarıyla ‘inâyete muhtâc olan fukarânın tâc-ı ibtihâcın hem-

ser-i Farkadân ve gird-bâd-ı fakr u fenâ ile vîrân olan kulûb-ı dervîşânı bu ta’mîr-i şerîfleriyle

ma’mûr u âbâdân oldukda mütercem-i nâdire-dânın tekye-i müşârün ileyhin ta’mîrine bu

târîhi müşârün bi’l-benân-ı cümle-i erbâb-ı ‘irfândır.

Page 149: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Târîh

Yazdı bu mısra‘-i pâkîzeyi levh-i câna

Gelelim tekyesine hazret-i Mevlânâ’nın

FENÂYÎ

Ser-hücre-nişînân-ı ‘irfândan Otabaşı Şeyhi demekle şöhre-i cihân olan âgâh-ı esrâr-ı

mektûm Şeyh Mustafâ Dede merhûmdur ki dergâh-ı ‘âlî dâmet mahfûfeten bi’l- me’âlî

yeniçeriyânî zümresinden olup ol tekye-i kerâmet-esâsın merâtib-i mu’tâde-i celîlü’l-

mesâsından kat’-ı menâzil-i ma’lûm ve tayy-ı merâhil-i rüsûm ederek yolu ile otabaşı olup

miyân-ı suffe-i velâyetin ferşîde-i bezm-i hâmûşî-i intibâhı olan mak’ad-ı sıdkının

nişestegâhında ta’ayyüşün takdîr ile bunlara dahı bir yer gösterilmegin bi’l-cümle nes’e olan

emr-i dünyeviyyeyi nakd-i hâzır-ı masrafgeh-i sûd olan nakdîne-i uhreviyyeye degişip

meşâyih-i kirâmın şeyh-i hakâyık- kelâmı Üsküdarî merhûm Şeyh Selâmî Efendi’den inâbet

ve anlardan selîm ü irâdet etmekle tekmîl-i esmâ’ü ezkâr ve nice erbâ’înler güzârından sonra

berekât-ı nefs-i pür-hâletlerinden az vaktde kat’-ı merâtib-i tarîkat eyleyip me’zûn-ı hilâfet ve

Kostantıniyye’de Galata muzâfâtından merhûm Şıbtalı Yahyâ Efendi civârında kendiler içün

bir tekye binâ ve ol havâlîyi ma’mûr u ihyâ edip sene bin yüz on beş sâli ki târîh-i

intikalleridir ol vakte gelince ol câygâh-ı bî-hemâlde ‘ibâdet ü tâ’ata iştigâl üzre idiler. Lisânı

mecmû‘atü’l-esrâr bir râz-dân-ı hakîkat-i zât-ı ‘âlî-mikdâr idi. Bu güftâr âsârındandır.

Beyt

Keşf olur ana bütün mâhiyyet-i kevn ü mekân

Sırr-ı tevhîd olsa bir âyîne-i dilde ‘ayân

FEVZÎ

Nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri Mustafâ’dır. Mevâlî-i kirâmdan Mar’aş kazâsında

seccâde-nişîn-i şerî’at-i garrâ iken kat’-ı merâhil-i istînâs ve tayy-ı merâhil-i enfâs edip

iklîm-i ‘adne rû-be-râh olan kâfile-i ervâh-ı pür-intibâh ile tebdîl-i karârgâh eyleyen

Page 150: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

mevâlînin ercümendi Gergerî Ahmed Efendi merhûmun nûr-ı çeşm-i bînişi ve sürûr-ı sîne-i

bî-kîne-i ihlâs-perverişidir ki sene bin seksen târîhinde pîşgâh-ı Kostantıniyye-i dil-ârâda

şeref-bahş-ı leb-i deryâ olan Üsküdar-ı bî-hem-tânın asdâf-ı bihîn-ittisâf mahallâtından

birinden dürr-i yek-tâ-yı vücûd-ı bih-bûdları zîver-ârâ-yı mehd-i şuhûd olup tıfl-ı şîr-håâre-i

mâder olmakdan temyîz-i ma’sûm-i ‘ani’l-hatâları rehâ-yâb olaldan ilâ vaktinâ hâzâ nev-be-

nev tahsîl-i ma‘ârif ü efzâl ve gün-be-gün kamerü’t-tâmm-ı sipihr-i kemâl olarak zât-ı

‘âlîlerin ma‘ârif ü kemâl ile istikmâl etmekdedirler. Rûz-nâmçe-i hâl-i tarîkları dahı bu

minvâl üzredir ki bin yüz dört târîhinde merhûm u mebrûr ed-dâricü ilâ rahmeti Rabbihi’l-

gafûr melek-hasletlerin bülendi Şeyhü’l-islâm Mehmed Sâdık Efendi’nin def’a-i ûlâsında

emânet-i fetvâ teşrîfinden mülâzım ve kırk akça medreseden ma’zûl olduklarından sonra

sadrü’s-sudûr pîr-i pür-nûr âb-ı rûy-ı şühedâ-i buhûr ‘ulemâ-yı kirâmın dil-pesendi merhûm u

magfûr Ebe-zâde ‘Abdu’llâh Efendi hazretlerinin def’a-i sâniyesinde bin yüz yigirmi dört

târîhinde ibtidâ-i hâric elli ile Dersiyye-i Mustafâ Efendi Medresesine ve bin yüz yigirmi

sekizde hareket-i hâricile Mukâbele-i Süvârî Medresesine ve bin yüz otuz ikide şeyhü’l-islâm

ve müfti’l-enâm fazîletli Yenişehirli ‘Abdu’llâh Efendi hazretlerinden ibtidâ-i dâhil ile Kâzî-

zâde Mahmûd Efendi Medresesine gelip esnâ-yı tahrîr-i tezkiremizde ol medresede idiler.

Zihni pâk ve tab‘ı çâlâk bir suhan-perver ve zihni pür-âteş bir mahdûm-ı hünerverdir. Nat’-ı

hayâlde zihn-i ferzânesi kimesnenin maglûb-ı tâ’lîm ü imdâdı olmayıp kendi esb-i cevlân-gîr-

i karîhasın dil-hâhı üzre reftâr etdirmekle her fende ri’âyet-i mesâs ve tîh-i beyânda piyâde

bir suhan-sâdeye nice akbiye-i iktibâs ile ilbâs-ı libâs edip ruh-ı cemâl-i kemâle yek-nokta-i

eş‘ârı bir hâl-i bî-misâl ve zâr u sefîl-i rûzgâr olan gam-dîdelere sohbet-i nâzikânesi bâdî-i

izmihlâl-i infi’âl u kelâl idi. Her çend ki pehlevânân-ı suhan bir yere cem’ olup der-encümen

olalar bunun mansûbe-i hayâlinden bedîd ü âşikâr olan sûret-i mazmûn erbâb-ı tab‘ u dânişe

bâdî-i mebâdî-i hayret-i derûn olur idi. Hâsılı kimesne nat’-ı mazmûn-ı belîginin

mukâbelesinde bir piyâde sürmege mübâdir ve suhan-ı âbdârına bir bahâne bulmaga kâdir

degil idi. Nerrâd-ı hayâl yalnuz vâdî-i eş‘âra duçâr ve penç vakti yek-pâre semt-i kelâm-ı

mevzûna pâ-bend-i inhisâr degil idi. Belki fikr-i dakîkin her kemâle sarf ile dil-i bî-istirâhatı

elinden ‘âciz ü zâr ve şeb-tâbe-seher kesb-i ma‘ârifi kendüye kâr eylemiş idi. Esnâ-yı ferâg-ı

iştigâlde vakt-i hâlî bulunca bir düşeş makûlesi ba’zı nâ-dîde gazeller ile ez-tarîka-i teşhîz-i

ezhân lugaz ve gazel ve mu’ammâ ve kasîdeler ile suhan-sencân olur idi. Vâdî-i eş‘ârın öyle

pek meftûnu degil iken yine hayli pâk ve her bir sözünde güzel mazmûnlar eyler

makûlesinden bir şâ‘ir-i hoş-güftârdır ve bu âsâr cümle-i eş‘ârındandır.

Gazel

Page 151: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Bu inbisât-ı dili vasl-ı yârdan biliriz

Velî neşât-ı hezârı bahârdan biliriz

Alındı ol sanemin harf-i vuslat agzından

Bu lutfu câm-ı mey-i hoş-güvârdan biliriz

Benefşevâr yatır ser-fikende ey Fevzî

Şehîd-i ‘aşkı giyâh-ı mezârdan biliriz

Ve lehû

‘Âşık-ı derd-âşinâ derd-i serinden bellidir

Bülbül-i bâg-ı belâ verd-i terinden bellidir

Sorma hâlim ey tabîbim bende yok tâb-ı suhan

Hastanın mikdâr-ı derdi peykerinden bellidir

(5) FEVZÎ-İ DÎGER

Nâmı Ahmed’dir. Sâhil-i Bahr-i Siyâh’da Trabzon’dan öte nâmın gûş edenler Of

diyecek bir mahalden olmalarıyla esnâ-yı su’âlde maskat-ı re’sleri olan ‘arz-ı nâ-marazîyi

eş‘ârı gibi erbâb-ı tıbâ’dan ketm ile tekayyüd-i tâm ve rûz-nâmçe-i vasfları maklûb-i lafz-ı zâl

olmagla bu Zâl-i felekde hâlleri bir hoş ma’lûmumuz olmadıgından bu mertebe tebyîn ile

iktifâ-yı nakl-i kelâm olunmuşdur. Müderrisînin elsine-i selâsede söyler yâdigârlarından

‘Arabî eş‘ârda izhâr-ı mahâret eder erbâb-ı güftârlarından idi. Bu beyt anındır.

Beyt

Ey sabâ menzilgeh-i dildâra ugrarsan eger

Hâlimi ‘arz eyle ol gaddâra Allâh ‘aşkına

FEVZÎ-İ DÎGER

Nâmı Mustafâ’dır. şehîd-i sa’îd Mustafâ Paşa’nın vezâretinde Anatolu muhâsebecisi

olup ba’dehû Selâmî Efendi merhûmdan tekmîl-i esmâ-i ‘aliyye etmiş sōfî-meşreb sâfî

tabî‘at bir ehl-i ma‘rifet idi. Ol esnâlarda intikâl etmişdir. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Page 152: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Beyt

Mahabbet kalb-i ‘uşşâkı hemîn pür-şevk u fikr eyler

Derûnun ehl-i tevhîdin Hudâ pür-nûr-ı zikr eyler

FEHMÎ

Nâmı ‘Abdu’r-rahmân olup Devlet-i ‘Aliyye-i ‘Osmâniyye’de Baş Muhâsebe

Kaleminde ikinci halîfe olup Barutçubaşı-zâde demekle ma’rûf olan Mehmed Efendi’nin

mahdûmudur. Belde-i Kostantıniyye’de tevellüd edip neşv ü nemâ buldukdan sonra kalemin

kendüye kâsib edip kitâbetle ta’ayyüş ederdi. Sonralarında şeyhü’l-islâm müfettişi kitâbeti ile

kanâ’at edip anınla iktifâ ve vMHÎ ô eM½ H�UMI¼« 74 tarîkasına iktifâ etmiş idi. Âteş-

pâre-tabî‘at bir ehl-i ma‘rifet idi. Bu güftâr cümle-i âsârlarındandır.

Gazel

Ruhsâr-ı alin üzre hattın demîde göster

Çeşm-i gazâlin ey şûh sünbül-çerîde göster

Rûyuna yârin ey dil kıl ol kadar nezâre

Zahm-ı müjeyle cismin sen dîde dîde göster

Tahrîk ise murâdın ol nev-nihâl-i nâzı

Bâd-ı bahâr-ı âhın her dem vezîde göster

FEYZÎ

Hüve’l-mevlâ şeyhü’l-islâm ibni şeyhü’l-islâm Feyzu’llâh ibni Ebû Sa’îd Mehmed. Ol

gubâristân-ı hânedân-ı devlet-masîrleri çeşm-i i‘tibâr-ı cihâniyâna sürme-i Isfahân-ı iftihâr

olan mahdûm-ı ‘âlî-mikdâr sâl-i hicrînin bin kırk Cumâdâ-yı âhiresinin on ikinci isneyn

gecesi feyz-i ‘âlem-i sırdan pertev-endâz-ı âyîne-hâne-i mülk-i ‘anâsır olup mahâdîm-i

kirâma muhtass olan ikrâm ile ikrâm ve vâlid-i mâcidlerinden bir mülâzemet-i celîle ile

ihtirâm olunduklarından sonra tezhîb-i mecmû‘a-i kemâl ve tertîb-i merâtib-i fazl u efzâl

74 El kanâ’atü kenzün lâ yefnâ: Kanaat, tükenmez bir hazinedir. Hadis: Keşfü’l-Hafa, II.C., s.102, no: 100.

Page 153: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

buyurup bin elli beş Recebinde yine vâlid-i muhteremlerinden mûsıla-i Sahn ile Üsküdar’da

Mihrümâh Medrese-i celîlesine mihr-i sipihr-i ‘irfân olan vücûd-ı fâ’iku’l-akrânları pertev-

endâz-ı ‘izz ü şân ve bin elli yedi Rebî’ü’l-âhirinde Şeyhü’l-islâm ‘Abdu’r-rahîm Efendi’den

Sahn-ı Semândan biriyle handân ve sene-i mezbûre Zü’l-hiccesinde eshiyânın bülendi

mahâdîm-i kirâmın ercümendi Şeyhü’l-islâm Bahâyî Efendi merhûmdan mûsıla-i

Süleymâniyye ile Ebî Eyyûb-i Ensârî Medresesine ve bin elli tokuz Şa’bânında yine anlardan

Medâris-i Süleymâniyyenin birine hırâm ve bin altmış Ramazânında yine anlardan Dârü’l-

hadîs-i Süleymâniyye ile ihtirâm ve tarîk-i müderrisîn-i kirâmı itmâm buyurup bin altmış bir

Şa’bânında Galata mevleviyyetiyle makzi’l-merâm ve on beş ay zabt eylediklerinden sonra

ma’zûl ve altmış dört Saferinde İstanbul pâyesi ve Midilli ve Moliva ve Kalvine ve Yund ve

Ayazmend kazâları arpalık olup vâlid-i mâcidlerinin teksîr-i sevâd ve arpalık nâmıyla bu

kadar kazâlar kendüde müctemi’ oldugu manzûr-i ‘ibâd oldugu hilâf-ı marazîleri olmagla

yalnız Midilli kazâsın kabûl buyurup bakıyyesin tayyib-i hâtırlarıyla red ve ol kazâlar kuzât

fukarâsına ‘inâyet buyurulmuş idi. Ba’dehû sene-i merkûme Zü’l-ka’desinde sâniyen Galata

kâzîsı olup ikrâm ve bin altmış beş Cumâda-yı ûlâsında ol mansıbdan bi’l-fi’l İstanbul

kazâsına nakl ile ihtirâm buyuruldular. Ol ‘asrda pederleri bi’l-fi’l mesned-i fetvâda ve

kendiler hâkim-i beled olup maksûdu tamâm hâsıl ve dehr-i fânînin kat kat devletine vâsıl

olmuş iken (mısra‘)

Dehr içinde kankı gün gördün ki ahşâm olmaya

vefkınca rûz-ı rûşenâyî-i ikbâlleri mütekallib-i tîregî-i idbâr olup sene-i mezbûre

Recebinde İbşir Paşa Vak’ası zuhûruyla mansıb u câhları hâb-ı hayâl-misâl ve semere-i

şecere-i devletleri şiddet-i rûzgâr-ı rûzgâr sebebi ile bi’l-külliye karîn-i izmihlâl olup

Hasancân’dan beri hânelerinde müctemi’ olan tefârîk-i ‘adîde ve emti’a-i mütenevvi’a bi’l-

külliye gâret ü yagmâ ve kendiler vâlid-i mâcidleriyle Gelibolu kasabasına nefy ü iclâ

olunmuş iken sene-i mezbûre Şa’bânında bâ-hatt-ı hümâyûn itlâk buyurulup medîne-i

Kostantıniyye’de Fındıklı-nâm mahalde olan sâhil-hânelerine gelip ancak bir gün meks ü

ârâm etdirilip ertesi gün ‘ale’s-seher yine ol mahalden ref’ olunup tekrâr Tekfurtagı demekle

şehîr olan Rodoscuk-nâm kasabaya iclâ olunup ol mahalden bin altmış altı Cumâdâ-yı

âhiresinde vâlid-i mâcidleriyle hacc-ı şerîfe me’mûren rû-be-râh ve esnâ-yı tarîkda Kurd

Kulagı ta’bîr olunan mahalle vardıklarında birkaç gün meks iktizâ edip meks üzre iken sene-i

mezbûre Şa’bânında yine İstanbul’a da’vet olunup Fındıklı’daki sâhil-hânelerinde ke’l-evvel

kıyâm etmişler idi. Ba’dehû altmış yedi Şevvâlinde Tokat arpalıgı ile ikrâm olunup yedi ay

zabtdan sonra Tatarbazarcıgı kazâsına tebdîl olundu ve yetmiş yedi Muharreminde Anatolu

Page 154: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

kâzî-’askeri olup bir sene zabtdan sonra Rûmeli pâyesi ile ve yine Tokat arpalıgı ile ma’zûl

oldular ve seksen Cumâdâ-yı ûlâsında arpalıgı Tire kazasına tebdîl olunup sene-i mezbûre

Zü’l-ka’desinde tekrâr Tokat arpalıgı ile ihtirâm olundular ve seksen bir Rebî’ü’l-âhirinde

arpalıkları sâniyen Tire kazâsına tebdîl olunup ve sene-i mezkûre Zü’l-hiccesinde Hâslar

kazâsı ber-vech arpalık verilip seksen üç Cumâdâ-yı ûlâsında kendüler zabt etmek üzre ber-

vech arpalık İzmir kazâsı verilip İzmir’e revân ve seksen beş Şa’bânında ma’zûl olup

İstanbul’a gelip seksen yedi Recebinde Selânik kazasına olup seksen sekiz Ramazânında

ma’zûl ve sâhil-hânelerine vusûl buldular. Seksen tokuz Rebî’ü’l-evvelinde Konya kazâsı

arpalık olup toksan Rebi’ü’l-âhirinde yine Eyyûb kazâsı arpalıgı ile tebcîl ve toksan bir

Muharreminde Tatarbazarcıgı ve Havâs Mahmûd Paşa ve Cermen kazâsına tebdîl ve toksan

üç Cumâdâ-yı âhiresinde Sakız kazâsına nakl olundukdan sonra toksan beş Zü’l-hiccesinde

sâniyen Anatolu kâzî-’askeri olup toksan yedi Muharreminde ma’zûl ve Dimetoka ve Antalya

kazâları arpalık oldu. Sene-i merkûme Zü’l-ka’desinde sadâret-i Rûmeli ile pür-’izz ü şân ve

toksan sekiz Ramazânında ma’zûl olup Sakız kazâsı arpalıgı ihsân olundu. Sene-i mezkûre

Zü’l-hiccesinde sâniyen Rûmeli kâzî-’askeri olup toksan tokuz Cumâdâ-yı ûlâsında ma’zûl ve

İzmir kazâsı ber-vech arpalık verildi. Sene-i mezbûre Şevvâlinde arpalıgı Kayseriyye

kazâsına tebdîl olunup yüz bir Ramazânında bi’l-fi’l şeyhü’l-islâm ve müşki’l-güşâ-yı enâm

oldular. Bin yüz üç Cumâdâ-yı âhiresinde ma’zûl olup Çatalcalı ‘Alî Efendi şeyhü’l-islâm

olmuş iken bi-emri’llâhi te’âlâ fevt olmagla yine ol senenin Şa’bânında sâniyen mansıb-ı

fetvâ kendilere tefvîz buyurulup Tire kazâsı arpalıklarına zam buyuruldu ve bin yüz beş

Şevvâlinde ma’zûl ve kendülere arpalık olmak üzre Sakız kazâsı verilip Sakız’a nefy ü iclâ

olunup ol cezîrede sâkin iken cezîre-i merkûmeyi küffâr-ı hâksâr istîlâ ve eyâdî-i ehl-i

İslâm’dan bî-hasebi’l-iktizâ vira tarîkıyla alıp hezâr derd ü ‘anâ ile halâs olup Devlet-i

‘Aliyye ol esnâda Edirne’de olup Edirne cânibine da’vetle ol cânibe rû-be-râh olup Malgara-

nâm mahalle degin âdemler ta‘yîn olunup gerü döndürülüp Magnisa’ya nefy ü irsâl ve ol

senenin Rebî’ü’l-âhirinde Circe kazâsı kendüye arpalık ta‘yîn olunup cânib-i mısr-ı Kâhire’ye

îsâl kılındılar. Bin yüz yedi senesi evâyilinde yine ıtlâk olunup medîne-i Kostantıniyye’de

Fındıklı-nâm mahalde olan sâhil-hânelerine vâsıl ve sene-i merkûme Cumâdâ-yı ûlâsında

yine Eyyûb kazâsı arpalıgı ile hayrü’l-hâtır hâsıl olup bin yüz tokuz Saferinde yine Tire

kazâsı verilip ve Burusa Yenişehri zamîme olmuş idi. Bu hâl üzre evkât-güzâr-ı eyyâm u

leyâl iken sene bin yüz on Rebî’ü’l-âhirinin on beşinci günü rahîk-i rahmet-i Rahmân’a

intikâl eylediler. Egerçi ‘âlem-i sıgarında maksûdu üzre dünyâdan kâm alan

mahdûmlardandır fe-ammâ bu kadar kesret-i ibtilâ vü ekdâr ve dîden-i hezâr-şiddet-i rûzgâr

ile nihâl-i kaddi dü-tâ ve felegin bu germ ü serdin görmekle berşi’sâya mübtelâ olup egerçi

Page 155: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

sinni henüz yetmişe yetmiş idi fe-ammâ keyf ü ‘illet ile işi bitmiş idi. Âhir-i ‘ömründe be-

gâyet bî-mecâl ve bâr-ı pîrî ile kaddi hamîde vü dâl olmuş idi. Kuvvet-i zihni sebebi ile

kesret-i tekâlîb-i evrâk-ı kütübden vâfir istihzâra mâlik olup bir mecmû‘a olmuş idi. Âsâr-ı

kalemi vâfir ve etrâf-ı kütübde metâlib ü tashîhi mütekâsirdir. Katı çok kütübe mâlik

olmuşdur ve mâlik oldugu kütübün hâmişlerinde kilk-i müşgînfâmları nice hidmetde

bulundugu mâlâ-kelâmdır ve âsâr-ı hâme-i nâzik-hırâmları ile hezâr mecmû‘a mâlîde olup

her biri de sandûka-i ma‘ârif-i tâmm oldugundan mâ-’adâ Fetâvâ-yı Kâ’idiyye’nin

enderûnunda Fârisî ta’bîr ile takrîr olunan mesâ’ili ekser fukahâ-yı diyâr-ı Rûm Fârisî-âşinâ

olmadıklarından ‘Arabîye tercemeye şurû’ edip katı vâfir mesâ’ilin tebyîz eylemişlerdi.

‘Ömr-i ‘azîzleri müsâ’id olmamagla ol eserin tamâmı şeb-i târ gibi müsveddede kalıp beyâz-ı

falak-ı subh gibi bi’l-külliye beyâza çıkıp ‘âlem intifâ’ etmek müyesser olmamışdır ve

bunlardan gayrı Feyzî mahlası ile eş‘ârı ve mâ-lezime-i mahdûmiyyet olan nice âsârı vardır.

Teberrüken bu güftâr-ı dil-pezîrleri bu mecelle-i celîlemize sebt ü tastîr olundu.

Beyt

Anılsa gâhice bir dil ‘aceb mi yâr yanında

Ki zerre yâd olunur mihr-i tâbdâr yanında

Semend-i nâzına pâ-mâl eylemezdi gubârım

Bilinse hâk idigim ben o şeh-süvâr yanında

FEYZÎ-İ DÎGER

Nâm-ı nâmîleri Feyzu’llâh olmagla mahlas-ı merkûmu ihtiyâr etmişlerdir. Zât-ı zî-

şânları beyne’l-akrân Hâdî-zâdelik ‘unvânıyla şöhre-i cihân olup sâbıku’t-terceme Ebû Sa’îd-

zâde Feyzu’llâh Efendi’den mülâzım ve kırk akça medreseden münfasıl oldukdan sonra bin

toksan tokuz Şa’bânında Şeyhü’l-islâm Dabbag-zâde Mehmed Efendi’den ibtidâ-i hâric olup

bin yüz dört Cumâdâ-yı ûlâsında sâbıku’z-zikr Feyzu’llâh Efendi’den hareket-i hâric ile

Fuzayliyye Medresesine ‘âric olup bin yüz altı Rebî’ü’l-evvelinde ibtidâ-i dâhil ile Receb

Paşa Medresesine ve bin yüz tokuz Rebî’ü’l-âhirinde Şeyhü’l-islâm Erzenü’r-rûmî es-Seyyid

Feyzu’llâh Efendi’den hareket-i dâhil ile Ümmüveled Medresesine ve yüz on iki Şa’bânında

yine anlardan mûsıla-i Sahn ile Zekeriyyâ Efendi Medresesine ve yine anlardan bin yüz on

dört Muharreminde Sahn-ı Semândan birine ve bin yüz on beş Rebî’ü’l-âhirinde Şeyhü’l-

islâm Lâdikî Mehmed Efendi’den ibtidâ-i altmışlı ile Kara Çelebi-zâde Ebu’l-fazl Mahmûd

Page 156: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Efendi Medresesine ve bin yüz on altı Rebî’ü’l-âhirinde Paşmakçı-zâde merhûm u magfûr es-

Seyyid ‘Alî Efendi hazretlerinden hareket-i altmışlı ile Kâsım Paşa Medresesine ve bin yüz

on sekiz Şa’bânında yine anlardan mûsıla-i Süleymâniyye ile Gevher Han Sultân

Medresesine ve bin yüz yigirmi Rebî’ü’l-âhirinde merhûm ve magfûr Ebe-zâde Efendi

hazretlerinden hareket-i misliyye ile İstanbul’daki Vâlide Sultân Medresesine ve bin yüz

yigirmi bir Recebinde yine anlardan Sultân Ahmed Han Medresesine hâmise i‘tibârı ile hırâm

ve bin yüz yigirmi ikide Paşmakçı-zâde merhûmun def’a-i sâniye-i fetvâlarında Medâris-i

Süleymâniyyeden birine gelip tarîk-i müderrisîni itmâm eyleyip bin yüz yigirmi üç

Ramazânında İzmir mevleviyyeti ile makzî’l-merâm buyurulup bin yüz dört Zü’l-hiccesinde

ma’zûl olup ‘âdetâ İzmir ma’zûllerine arpalık olmaz iken bunlar Devlet-i ‘Aliyyenin taraf-i

bâhirü’ş-şerefinden manzûr ve ba’zı müvellâlıklara ta‘yîn buyurulup ve arpalık verilmiş idi.

Bu hâl üzre suyun buldurup fülk-i ikbâli müsâ’ade-i rûzgâr ile yem-i âmâlde cânib-i merâma

togru bâdbân-güşâ-yı iclâl iken vücûduna inhidâr ‘ârız olup hasîr-pâre-i vücûdun maraz-ı

tamla çürüdüp ifnâ ve bin yüz yigirmi yedi Zü’l-hiccesinde vedâ’-ı bezm-i fenâ eyledi. Hezl

ü mizâha rübûde-dil ve çeşm ü ebrû ile mezâk etmege gâyet mâ’il kimesne idi. Kuvvet-i

zekâsı sebebi ile elinden bir şey kurtulmazdı. Hattâ şi‘rde dahı eli var idi. Bu güftâr-ı ra’nâ

zâde-i tab‘larıdır.

Beyt

Yanıp yakılmagı ta’lîm eder birbirine ‘âşık

Mahabbet ehli ile eksik olmaz sohbeti şem’in

Başında od yanar dâ’im şikâyetden (degil)75 hâlî

Yine baksan dilindendir belâ-yı mihneti şem’in

Latîfe: Mütercem-i mezkûr ile ordu alaylarının birini seyr içün bin yüz yigirmi üç

târîhinde bir mahalde cem’ olmuşuduk. Zihâm-ı nâsdan tarîk mâlî ve ol havâlî kesret-i nâsdan

‘ibâret olmuş idi. Bu hâl üzre âmed(ü)şudu seyr ederken meger bir bî-çâre tahmînen beş altı

yaşında bir küçük kızcagızı seyr içün getirmiş imiş kesretden nâşî ol esnâda bir tarîk ile gâ’ib

eylemiş. Binâ-berîn bir münâdîye birkaç akça verip nidâ-i zâlle-i mezkûr ve oldugumuz

yerden kız bulan var mı diyerek mürûr etdikde mütercem-i mezkûr der-hâl bu beyti söyleyip

îrâd-ı münâsib-i hâl eylemiş idi.

Beyt

Turfadır hâhişgerân-ı ‘asrın ey dil cünbişi

75 Parantez içindeki kelime 240’de yoktu, ’dan tamamlandı.

Page 157: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Her münâdî kız bulan der hiç demez oglan bulan

FEYZÎ-İ DÎGER 76

Nâmı Hasan etvârı fi’l-cümle müstahsen olup ol seyyid-i bâlâ-pervâz Karahisâr

sancagından Bazarsuyu-nâm kazâdan Gebegiriş-nâm karyeden bürûz eyleyip pederleri dahı

okur yazar makûlesinden olmagla bunlar da kesb-i dest-mâye-i ‘irfân edip hâlince bir şâ‘ir-i

lebîb ve vilâyetinde Hasan Şeyh Câmi‘i demekle ‘arîf câmi’de hatîb idi ve hatîb-i mârrü’z-

zikr bin yüz yedi târîhinde evâ’il-i saltanat-ı Mustafâ Han ‘aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrânda

vefât etmişdir. Bu güftâr cümle-i âsârındandır77.

FEYZÎ-İ DÎGER

Nâm-ı müstahsenleri Hasan’dır. Kutbü’l-aktâb şeyh-i vâlâ-cenâb meşâyih-i kirâmın

bülendi Nûrî ‘Abdü’l-ahad Efendi merhûmdan inâbet eyleyip ‘asâdârlıkları şerefin iktisâb

etmekle serv-i gülistân ile kâmet-i mübâhâti hem-ser idi. Bin altmış iki târîhinde Topkapusu

hâricinde Takyeci Câmi‘i meşîhati ile peyveste-i nüh-tâk-ı âsmân olup felekde mihr ü mâha

ber-â-ber olup mahbûb-ı meşâyih ve mergûb-ı enâm olmagla herkes gıyâbında kılıcın salarlar

idi. Li-ecli zâlik yetmiş sekizde Top-hâne’deki Kılıç ‘Alî Paşa Câmi‘inde ehad günü çıkmak

üzre bir va’ziyyeye himmet buyurulmuş idi ve seksen altı târîhinde Edirnekapusu hâricinde

Emîr Buhârî Zâviyesi meşîhati ile kanâ’at eyleyip bu hâl üzre o tekyede sübha-şumâr-ı

eyyâm u leyâl iken bin yüz iki Saferinde intikâl eyledi. Tefsîr-i Beyzâvî’nin ba’zı

mahallerine risâleleri ve Gamze vü Dil ve Mi’râc-nâme ve Cevâb-nâme nâmına Türkî

manzûmeleri vardır. Bunlardan gayrı Türkî Dîvân’ı vardır. Bu güftâr cümle-i âsârlarındandır.

Beyt

‘Arz etse subh-dem yüzün ol şeh-süvârımız

Sahrâ-yı sabr-ı ‘aşkda kalmaz karârımız

Nev-rûz-ı vasl-ı maksada baht erse Feyziyâ

Yeksân olurdu şevk ile leyl ü nehârımız

76 13’te yok, 240’de 1b’nin kenarındadır. 77 Nüshalarda metin yok.

Page 158: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

FEYZÎ-İ DÎGER

Nâmı ‘Alî’dir. Kân-ı erbâb-ı ‘irfân olan Kostantıniyye’den nümâyân olmuşdur.

‘Asrında cebeciler kâtibi olmuş bir vücûd-ı şerîf idi. Sene bin yüz on beş târîhinde intikâl

eyledi. Bu güftâr anındır.

Beyt

Kelâmı şu’belendirme uzatma gel makâmâtı

Gönül âgâze-i hüsnü o şûhun bûseliksizdir

FEYZÎ-İ DÎGER 78

Nâmı Sâlih’dir. Bu cerîde-i cedîdede harf-i dâl-i mühmelede rûz-nâmçe-i ahvâli

keşîde-i silk-i tahrîr kılınan Dürrî Ahmed Efendi’nin nûr-ı ‘aynı mesâbesinde olan ah-ı hem-

seri ve küçük birâderidir. Kırkdan münfasıl olup bir medrese-i hârice dîde-dûz-ı intizâr iken

sene bin yüz yigirmi tokuz hilâlinde rahmet-i Rahmân’a intikâl eyledi. Türkî ve Fârisî eş‘âra

pür-iktidâr idi. Bu beyt cümle-i âsârlarındandır.

Beyt

79 œu– dÔ UÎu� gšÄ b–U� zJs«bM� dÔ œu� œu– dÔ «dš½ z½ s½ ÂbL£ ˆ« U�

«— p–«

FEYZÎ-İ DÎGER

Nâm-ı nâmîleri İbrâhîm’dir. Medîne-i Kostantıniyye’den hazret-i Ebî Eyyûb-i

Ensârî’den nümâyân olup ve anda Cezerî Kâsım Paşa Câmi‘-i şerîfinin imâmı hâfız-i Kelâm-

ı Kadîm ve şeyhü’l-kurâ ve ‘Arabiyyetde dahı akrânına göre mümtâz bir zât-ı bî-hem-tâdır.

Meşhûr-ı her-şehr ü her-iklîm merhûm Eyyûbî Kelîm’in terbiyet-kerdesi olup Fârisî’yi

anlardan telemmüz eylemişlerdir. Vâlid-i mâcid-i kesîrü’l-mahâmidimiz şeyhü’l-islâm

hasenetü’l-eyyâm Mîrzâ Mustafâ Efendi hazretleri yüz on târîhinde def’a-i sâniyelerinde

kâzî-’asker iken mütercem-i mezkûru mülâzım edip hayli i‘tibâr ü ikrâm buyurmuşlar idi.

78 142’de yok. 79 Eşk-ra bâ-âh hem-dem kon ki gîrâter şeved / ‘Ūdter çendân ki bâşed pîş-i buyâter şeved: Öd ağacı ne kadar taze olursa o kadar güzel kokar, (işte bunun gibi) göz yaşını da ah ile arkadaş yap ki daha çok çekici olsun!

Page 159: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Ancak vMHÎ ô eM½ H�UMI¼« 80 hazînesinden tahsîl-i ‘îrâd-ı dâ’imiyyü’n-ni’met

etmeleriyle tarîkdan birine ragbet etmeyip kendi imâmetleriyle kanâ’at etmişler idi. Esnâ-i

tahrîr-i tezkiremizde yine ol hıtta-i mübârekede ders ü devri ile evkât-güzâr idiler. Bu beyt

anlarındır.

Beyt

Ol kadar cismim nizâr olmuş ki olsam pîş-rev

Ey kemân-ebrû hedef zih-gîrdir sensiz bana

Baht eger devr-i revân etse makâm-ı evcde

Dest gerden-bestedir zencîrdir sensiz bana

Ve lehû lugaz

Nedir ol murg var per ü bâli

Yük götürmez ‘acebdir ahvâli

Uçamaz üstühvânı egri midir

Yürümez ayagı egerçi demir

Bulucak merkebin garîb hâldir

Sarılır ana ol kayış bâldir

Demini bend edip dem-i gayre

Bu tarîk ile ‘azm eder seyre

Bir lugazdır bu neydigin söyler

Feyzi insân fikr edip neyler

FEYZÎ-İ DÎGER

Nâmı Feyzu’llâh olmagla mahlas-ı merkûmu ihtiyâr eylemişlerdir. Maskat-ı re’sleri

Anatolu’da Bolu kasabasındandır. Pederleri Ahmed Efendi kasaba-i merkûmede yigirmi

seneden mütecâviz hidmet-i fetvâda olup ke-zâlik cedleri İbrâhîm Efendi ve anların pederi

Yûsuf Efendi bi’l-cümle kasaba-i mezkûrede müftî olmuşlardır. Bu dahı anların sülâlesinden

olmagla ‘ilm ü ma‘ârife sa’y-i bî-kerân eyleyip kasaba-i merkûmede ‘asrında müftî olan Kara

Mehmed Efendi’den ve medîne-i Kostantıniyye’de fâzıl-ı yegâne Şeyh Süleymân Efendi

merhûmdan telemmüz eylediklerinden sonra bin yüz otuz iki târîhinde medîne-i 80 El-kanâ’atü kenzün lâ yefnâ: Kanaat, tükenmez bir hazinedir. Hadis: Keşfü’l-Hafa, II.C., s.102, No. 100.

Page 160: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Kostantıniyye’de Sarây-ı Hümâyûnda müceddeden binâ buyurulan Ders-hâne-i Hümâyûna ve

esâmî-i kütübü müştemil bir kasîde ve bir târîh etmekle mukâbelesinde ‘atâyâ-yı

hüsrevânîden şeyhü’l-islâm ve müfti’l-enâm fazîletli Yenişehirli ‘Abdu’llâh Efendi

hazretlerinden müstakillen mülâzım ve kırk akça medreseden münfasıl oldukdan sonra âsaf-ı

‘âlî-şân dâmâd-ı şehenşâh-ı cihân vezîr-i ekrem sadr-ı muhterem devletli sa’âdetli İbrâhîm

Paşa hazretlerine medîne-i Kostantıniyye’de Şeh-zâde kurbünde binâ buyurdukları medrese-i

celîleye târîhi mütezammin bir kasîde virip makbûl-i âsafâneleri olmagla Hısn-ı Mansûr

kazâsına nâ’il olmuşlar idi. Türkî eş‘ârı güzel iltifata şâyân u mahal bir bî-tekellüf bir şâ‘ir-i

bisyâr-güftâr idi ve bu suhan cümle-i güftârlarındandır.

Beyt

Nâfe-i Çîn-i Hoten’den bir nişândır perçemin

Kelle-pûş içre çü müşg-i ser-nihândır perçemin

Başı üzre mihr-i ‘âlem-tâb-ı evc-i hüsnünün

Sâye-i bâl-i hümâ-yı âsumandır perçemin

FEYZÎ-İ DÎGER

Bunların dahı nâmı Feyzu’llâh olmagla mahlas-ı merkûmu ihtiyâr buyurmuşlardır.

Tarîk-ı ‘ulemâ-yı kirâmda Edirne kâzısı iken vedâ’-ı ‘âlem-i fânî eyleyen Altıparmak-zâde

mahdûm-ı mükerremleridir ki erbâb-ı güftâr miyânesinde müşârün bi’l-benân-ı i‘tibâr olan

şu‘arâdandır. Bu güftâr cümle-i âsârlarındandır.

Beyt

Salındı dil-rübâlar gülşene âşûb-ı cân oldu

Kıyâmetler kopardı serv-kâmetler revân oldu

Çekilmezken kemân-ı Rüstem-i hicr-i felek şimdi

Hilâlâsâ cebîn-i mehveşâna ebruvân oldu

FEYZÎ-İ DÎGER

Bunların ism-i şerîfleri Feyzu’llâh olmagla mahlas-ı merkûmu ihtiyâr etmişlerdir. Ol

Page 161: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

zât-ı sütûde-sıfât bu mecelle-i celîlede harf-i sâd-ı mühmelede Subhî mahlası ile rakam-

keşîde-i sutûr olan zât-ı ma‘ârif-mevfûr ve küttâb-ı vâlâ-cenâbın fazîletmendi Subhî Ahmed

Efendi’nin mahdûm-ı necâbet-mersûmlarıdır. Tahsîl-i ma‘ârif-i firâvân ve tehzîb-i ahlâk u

tekmîl-i ‘irfân eyleyen vücûd-ı bî-akrânlardandır. Vâlid-i mâcid-i kesîrü’l-mehâmidleri

Subhî Ahmed Efendi bin yüz bir senesi dâr-ı bekâya intikâl eylediklerinde anların yerine

şehr-emîni rûz-nâmçecisi olup merhûm u magfûr ed-dâricü ilâ rahmeti Rabbihi’l-gafûr

Çorlulu ‘Alî Paşa’nın sadâretinde kethudâlarının hidmet-i kitâbetinde ba’dehû vezîr-i rûşen-

zamîr ‘Osmân Paşa hazretleri defterdâr iken anların mektûbcusu olup ve ba’zı dîvân

hâcelıkları ile şeref-yâb olmuşlardır. Müretteb Dîvân-ı belâgat-’unvânı ve miyân-ı şu‘arâda

nâm u şânı vardır. Kasâyid ü gazeliyyât ve tevârîh ü müfredâtı bî-nazîr husûsâ metâli’de olan

Dîvân’ları ‘âlem-gîrdir. Bu güftâr ol zât-ı celîlü’l-mikdârın cümle-i âsârındandır.

Kıt’a

Ham olmaz idi fikret-i ebrûn ile kaddim

Bâr-ı gamına tâkatim olsaydı tenimde

Sâgar gibi meyl eder idim la’line yârin

Peymâne kadar hürmetim olsaydı benim de

Ve lehû

Menzil-res-i maksûd olamaz nâvek-i ümmîd

Mânend-i kemân kaddi dü-tâ etmege degmez

Ve lehû

Gelmesin âyîne-i hâtır-ı ‘uşşâka gubâr

Kıl kadar ‘ayb degildir hat-ı zülf-i dildâr

Ve lehû

Metn-i ‘aşkı bir mufassal şerh eder ‘uşşâk-ı zâr

Muhtasar kılma mutavveldir kitâb-ı hüsn-i yâr

Ve lehû mu’ammâ be-nâm-ı Kaya

Olunca katre-i eşkim nümâyân çeşm-i pür-nemden

Giderdip ‘aks-i meh-ruhsârı rîzân oldu dîdemden

Be-nâm-ı Seyfî

Page 162: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

İki kerre yüzün gören o mâh-ı ‘âlem-ârânın

Der-i lutfunda elbette olurdu bendesi anın

Harfü’l-kâf

Harf-i kâfa eyleyip sevk-ı kelâm

Eyledik bastında haylî ihtimâm

Anda yazdık bulunan şâ‘irleri

Cümlesini vasf edip bir bir tamâm

KÂDİRÎ

Nâm-ı pür-’unvânı Seyyid ‘Abdu’r-rahmân’dır. Ol zât-ı nükte-dân kutb-ı dâ’ire-i

‘irfân şem’-i harem-sarây-ı sıdk u îkân nûr-i çeşm-i dervîşân merdüm-i dîde-i ehl-i basîret ve

kurretü’l-’ayn-ı ashâb-ı hakîkat velî-i bî-müdânî Şeyh ‘Abdü’l-kâdir-i Geylânî hazretlerinin

belde-i Kostantıniyye’de vâkı’ Top-hâne-nâm mahall-i zîbâda olan âsitânelerinde seccâde-

nişîn olup Şerîf Çelebi demekle ma’rûf u şöhret-şi’âr olan zât-ı ‘âlî-mikdârdır ki velî-i bî-

iştibâh şeyh-i vâlâ-câh Ümmî Sinân-zâde Hasan Efendi merhûmun eyyâm-ı tufûliyyetinden

perverdesi olup ol zât-ı kerem-mu’tâda dâmâd olmuş idi. Bin yüz yigirmi üç senesi intikâl

eyledi. Enfâsı şeyhâne ve vâdîsi merdâne bir merd-i ‘âlî-mikdârdır. Bu güftâr cümle-i

âsârındandır.

Beyt

Derd ile âvâreler derdine tîmâr istemez

Tâlib-i dîdâr olanda fikr-i agyâr istemez

Zeyl: Safâyî, tezkiresinde mütercem-i mebrûru zikr ü tahrîr etdigi mahalde bu ilâhî

anların olmak üzre sebt ü tastîr eylemiş.

Beyt

Dil odur ki dâ’im ola mahzen-i râz-ı şuhûd

Tayy ede kevneyni ‘arşa eyleye her dem su’ûd

Vermedinse Hak’dan özgeye gönül ey Kâdirî

‘Arsâ-i ‘aşk içre sensin mazhar-ı ism-i Vedûd

Page 163: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Fe-ammâ bu ‘azv ü isnâdda galat u sehv vâkı’ olmuşdur. Bu ilâhî-i mestûr Burusî

Şeyh Ahmed Kâdirî’nindir ki zamânında ana Gîsûdâr derler imiş. Eski bir ‘âşık-ı tarîkat-

âşinâdır. İlâhî-i mezkûrda Kâdirî mahlası güzerân eylediginden bu Kâdirî’yi o Kâdirî olmak

üzre sebt ü tastîr eylemiş.

KUDSÎ 81

Nâm-ı nâmîleri ‘Abdu’llâh’dır. Alaşehir-nâm diyârdan kudûm ve tahsîl-i sa’y-i ‘ulûm-

ı ma‘ârif-i melzûm edip ba’dehû tarîk-ı tedrîse duhûl ve yoluyla Sahn müderrisi iken

mahmiyye-i Edirne’ye revân ve müsâferetle anda tertîb-sâz-ı ülfet-i erbâb-ı ‘irfân üzre iken

bin yüz otuz senesi Ramazânında terk-i fenâ ve ‘azm-i bekâ eyledi. Bu güftâr cümle-i

eş‘ârındandır.

Beyt

Nakş-ı şi‘re çalışıp nâmımız(ı) ey Kudsî

Sûzen-i hâme ile şâ‘ir-i zer-dûz edelim

KIRIMÎ

Nâmı Mehmed’dir. İstanbulî’dir. Ancak zümre-i dervîşândan olup seyâhatle Kırım

diyârına sefer etmekle zurafâ Kırımî deyü telkîb edip o nâm üstünden bir yaglı kara gibi

gitmemişdi. Tıflî merhûm kadar ser-güzeşt söyler bir ehl-i tab‘ u ma‘rifet-perver idi. Bin yüz

yigirmi târîhinde intikâl eyledi. Egerçi eş‘ârı öyle bî-hem-tâ degildir fe-ammâ kuvvet-i

tab‘iyyesi ve vâfir yâd-dâştı olmagla yine dâ’ire-i kabûlden dûr ve tıbâ’-ı selîmeden bi’l-

külliye mehcûr degildir. Bu güftâr cümle-i âsârlarındandır.

Beyt

Demem bana vefâ gayre cefâ et

Cefâ vü cevri de ey meh bana et

Mu’ammâ be-nâm-ı Kâsım

81 20, , 122 ve M’de var, diğer nüshalarda yok. Metne ’dan alındı.

Page 164: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Pîşânesi vü kâküli sevdâsı o mâhın

Subh u şebini etdi dîger-gûn dil-i zârın

Be-nâm-ı Sa’îb

Sirişkin seyl edip ol var o servin pâyına her dem

Şema’da misl-i pervâne gönül pey-der-pey üftâde

KUSÛRÎ

Nâmı ‘Ömer’dir. Esnâ-yı tahrîr-i tezkiremizde maskat-ı re’si olan medîne-i

‘Ayıntâb Mahkemesinde ser-küttâb olup ‘aybsız ancak bir Allâh gerçi bir mikdâr serî’ü’l-

infi’âl idi fe-ammâ akrânına göre pür-kemâl idi. Edâsında hoş-ta’bîr ve Nâbî merhûmun ekser

gazellerine tanzîr eylemiş bir şâ‘irdir. Şâhidî’nin her mısra‘ın tazmîn ve Türkîsinin na’t-ı

garîbesinde bir tertîb-i bihîn eylemişdir. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt

Ne nâz buldu nihâyet ne bizde tarh-ı niyâz

İki ucun bulamaz kimse vâdi-i ‘aşkın

Harfü’l-kâf

Harf-i kâfa eyleyip nakl-i kelâm

Esb-i kilke etdik irhâ-yı ‘inân

Sebt edip evsâf u şânın anların

Eyledik erbâbını bir bir ‘iyân

KÂŞİF

Ol mahdûm-ı ma‘ârif-mersûm devlet-i Sultân Mehemmed Han-ı Râbi’ ‘aleyhi’r-

rahmetü ve’l-gufrânda nakîbü’l eşrâf olan Es’ad-zâde es-Seyyid Mehmed Sa’îd Efendi’nin

semere-i şecere-i vücûdu es-Seyyid Mehmed Sa’dü’d-dîn Efendi’dir ki bin yetmiş altı senesi

hilâlinde sahn-ı pehnâ-yı ‘âlem-i şuhûda vaz’-ı kadem eyleyip mertebe-i sinn-i temyîze vusûl

buldukda şeb ü rûz tahsîl-i kemâlât-ı ‘ulûm ve dil-i pür-intibâhların şebistân-ı bezm-i harem-

sarây-ı ‘irfâna mûm eyleyip peder-i mükerremleri küberâyı tarîkdan olmagla ‘ilm ü hattı içün

Page 165: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

başka başka hâceler ta‘yîn ve mütercem-i mezkûr ve birâderleri içün bir hücre-i hâs tezyîn

eyleyip bunlar dahı ber-muktezâ-yı gayret terk-i huzûr-ı râhat-medâr ve nâz u na’îm-i

mahdûmiyyetlerin endâhte-i verâ-yı tâk-ı i‘tibâr buyurup ma‘ârife kemâl-i meyl ü

mahabbetlerinden hâcelerine şu rütbede ikrâm eder idi kim şeb-tâ-seher mu’allimlerinin

pîşgâhında şem’-i fürûzân gibi kıyâm ve mürâ’ât-i hâtırlarında hidmet-i mâlâ-kelâm ederler

idi. El-hâsıl bu vech üzre ‘ilm ü ma‘rifetde ‘alem ve kitâbet-i hüsn-i hatda müşârün bi’l-

benân olup müsellem oldukdan sonra bin toksan üç târîhinde şeyhü’l-islâm ve müfti’l-enâm

meşâyih-i İslâmiyye’nin bülendi Çatalcalı ‘Alî Efendi’den mülâzım ve tarîk-i tedrîse ‘âzim

olup bin toksan yedi Cumâdâ-yı ûlâsında ibtidâ-i hâric elli ile Ca’fer Paşa Medresesine olup

toksan tokuzda yerlerinde dâhil i‘tibâr bin yüzde hareketle Mustafâ Aga Medresesine yüz iki

Recebinde mûsıla-i Sahn ile Beşiktaş Sinân Paşasına ve yüz beş Saferinde Sahn-ı Semândan

birine yüz altı Muharreminde ‘Alî Paşa-yı Cedîde yüz yedi Rebî’inde Kadırga Limanı’ndaki

Mehmed Paşaya yüz sekiz Recebinde Kostantıniyye’de vâkı’ Vâlide Sultân Medresesine

gelip muntazır-ı âmâl ve şeb-zindedâr-ı hasret olup sübha-şumâr-ı eyyâm u leyâl iken bin yüz

on bir Rebî’ü’l-âhirinin on tokuzuncu günü intikâl eyledi. Mevlânâ-yı mezbûr her tarafı

ma’mûr bir mahdûm-ı ma‘ârif-mevfûr idi. Zât-ı vâlâları maraz-ı sehere mübtelâ olmagla

geceler subha degin bîdâr ve şeb-tâbe-seher meclisinde ma‘ârif ‘add ü şumâr olunup

söyledikçe ekser ma‘ârife müte’allık suhan tekellüm eyler ve dâ’imâ bi’z-zât kendiler

dakâyık u hakâyık söyler dimâgı tekellümde bahâdır bir sâ’atde bin söz söylemege kâdir bir

mahdûm idi. ‘İlm ü hatdan mâ-’adâ nâzik eş‘ârı ve sütûde beyânı ve Fârisî ve Türkî’de

müretteb Dîvân’ı vardır. Bu güftâr ol vücûd-ı ‘âlî-mikdârın Dîvân’ından intihâb olunup tahrîr

olunan eş‘ârdandır.

Ez-na’t-ı şerîf

Âh eyledikçe şu’le-i dil kim ‘ayân olur

Meş’al-fürûz-ı kâfile-i bî-dilân olur

Âh eyledikçe kâmet-i ham-geştemiz bizim

Ser-pençe-i mahabbete tîr ü kemân olur

Âh eyledikçe şu’le-i gerdun-güdâzımız

Dâg-ı derûn-ı mihr ü meh-i âsmân olur

Gazel

Safâ-yı câm-ı la’linden ki dil mehcûr kalmışdır

Bu sahbâ-hânede efsûs kim mahmûr kalmışdır

Page 166: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Zemîn-i hâtıra teşrîf-i fikr-i yâre mâni’dir

Zücâc-ı dil ki seng-i cevrile meksûr kalmışdır

Perîşân olmadık gencîne-i Cemşîd’den ancak

Hemân bir la’l-i nâb-ı şîre-i engûr kalmışdır

Ne mümkindir terennüm-perver-i şevk olmak ey Kâşif

Hezâr-ı dil ki gül-berg-i ruhundan dûr kalmışdır

Ve lehû

Bir cûya döndü eşk-i ter-i bî-kerânımız

Gelmez kenâre dahı o serv-i revânımız

Ve lehû

Ey şeb-nem-i ter kâse-i verd-i teri toldur

Bülbüllere feyz-âver olan sâgarı toldur

Ey dil yine mânend-i tehî-kâse-i tanbûr

Nâleyle bu nüh kâse-i mînâ-feri toldur

Câm-ı dili leb-rîz-i mey-i şevk u neşât et

Sâkî yine gel sâgar-ı feyz-âveri toldur

Gel nâle-i bî-sûdu ko ey bülbül-i nâ-kâm

Dâmân-ı güle sîm-i sirişk-i teri toldur

Kâşif dil-i sûzânı pür et fikr-i hatıyla

Ol micmere-i ‘aşka yine ‘anberi toldur

Ve lehû

Mâ-dâm ki dil cûy-sıfat sâfter olmaz

Bâg-ı harem-i kûyuna yârin güzer olmaz

Ve lehû

O gîsû kim karîn-i gerden-i sîmîn-i dil-berdir

Nihâl-i yâsemîne beste olmuş sünbül-i terdir

Ve lehû

O zâlim kim şarâb-ı sâgar-ı nahvetle mest olmuş

Page 167: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Elinden nice yüz bin şîşe-i hâtır şikest olmuş

Ve lehû

Şinâh edip yine vâfir bütân-ı kûy-ı Hisâr

Pür oldu dürr ile deryâ-yı hoş-gulû-yı Hisâr

‘Aceb mi Göksu’ya leb-rîz-i şevk olursa gönül

Hemîşe bâde ile pür gerek sebû-yı Hisâr

KÂMÎ

Ol zât-ı ser-âmedin nâm-ı emcedleri Mehmed’dir. Bâlâ-yı küttâbda harf-i elifde

tercemeleri keşîde-i silk-i sutûr kılınan merhûm u mebrûr Dervîş İbrâhîm-i Gülşenî’nin

mahdûmları olup dârü’n-nasri ve’l-meymene şehr-i Edirne’de mehd-i vücûda pâ-nihâde

olmuşlardır. Tahsîl-i ‘ilm-i firâvân ve kesb-i ma‘ârif ü ‘irfândan sonra bin seksen altı

târîhinde vâkı’ sûr-ı hümâyûn-ı şevket-makrûnda erbâb-ı istihkâk u hünermendâna taraf-ı

şehriyârîden ‘inâyet ü ihsân buyurulan teşrîfâtdan meşâyih-i İslâmiyyenin bülendi merhûm u

magfûr Ankaravî Mehmed Efendi’den mülâzım ve tarîk-ı tedrîse ‘âzim olup devr-i medâris-i

mu’tâde ederek kırk akça medreseden ma’zûl oldukdan sonra bin yüz bir târîhinde Ebû Sa’îd-

zâde Feyzu’llâh Efendi merhûmdan ibtidâ-i hâric elli ile ‘İvaz Efendi Medresesine ve bin

yüz üçde hareket-i hâric ile Nişâncı Paşa-yı ‘Atîk Medresesine ve bin yüz beşde ibtidâ-i dâhil

ile Behrâmiyye Medresesine ve bin yüz yedide hareket-i dâhil ile Topkapusu Ahmed Paşa

Medresesine ve bin yüz tokuzda mûsıla-i Sahn ile medîne-i Kostantıniyye’de Uzunçarşu

başında vâkı’ İbrâhîm Paşa Medresesine ve bin yüz on birde Medâris-i Sahn-ı Semândan

birine ve bin yüz on ikide ibtidâ-i altmışlı ile Rüstem Paşa Medresesine ve bin yüz on dörtde

hareket-i altmışlı ile Kâsım Paşaya ve bin yüz on altıda yerlerinde mûsıla-i Süleymâniyye

i‘tibâr olundukdan sonra yine ol târîhde Medîne-i münevvere pâyesiyle Bagdâd-ı behişt-âbâd

kâzîsı olup ba’de’l-’azl medîne-i Kostantıniyye’de sâkin iken Ebe-zâde ‘Abdu’llâh Efendi

merhûm şeyh-i meşâyihü’l-İslâm ve müfti’l-enâm olup bunları emânet-i fetvâ hidmet-i

şerîfesinde istihdâm ve zamân-ı şerîflerinde Şâm-ı şerîf pâyesi ile ikrâm buyurulup ba’dehû

Galata kâzîsı olup ba’dehû mısr-ı Kâhire kâzîsı olmuşlar idi. Esnâ-yı tahrîr-i tezkiremizde ol

mansıb-ı celîlden ma’zûl idiler. Hakkâ ki mevlânâ-yı merkûm harîr-bâf-ı kâlâ-yı ma‘ârif ü

‘ulûm olup elsine-i selâsede pâk güftâra iktidâr-ı tâmm ile akrânından fâyık ve nâdire-i

rûzgârdan olan mecmû‘alardan ‘add olunmaga lâyıkdır. Zarîf ü nükte-dân pür-fâzıl pür-

Page 168: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

’irfândır. Eş’âr u ebyâtı hünerverânın mecmû‘alarında bi’l-cümle mestûr ve elsine-i zurafâda

ebyât-ı pür-nikâtı ser-cümle mezkûrdur. Ancak bu mecelle-i celîleye teşrîf içün âsârından bu

birkaç güftârı tahrîr olundu.

Matla’

Ayırdı senden anı ey kaşı yâ şast-ı zih-gîrin

Gider ammâ ki hasretle gözü ardındadır tîrin

Ve lehû

Süzüp mestâne çeşmin verdi müjgâna yine ruhsat

Yeleklendirdi tîr-i gamze-i hûn-rîzin ol âfet

Ve lehû

Kuhl-i çeşminden emîn olma amân ey dil-i zâr

Göz karardıp sunar ‘uşşâkına bir gün dildâr

Gazel

Olma sihâm-ı dest-i kazâdan emîn amân

Tîr âşikâre gelmededir der-kemîn kemân

La’l-i lebinde zâhir olup nev-demîde hat

Dedim huceste-bâd nigîn-i zemîn zamân

Başınçün etme va’de-i teşrîfine dürûg

Ey cevr-pîşe oldu dürûga yemîn yamân

Eksik degil rakîb çü vâv-ı semâniye

Olsun gerekse dil-ber-i dürr-i semîn semân

Şi’rin müvaşşah eyle sanâyi’le Kâmiyâ

İster edâ-yı tâze vü hem nev-zemîn zamân

KÂMÎ-İ DÎGER

Nâm-ı vâlâları Yahyâ’dır. Belde-i Kayseriyye’de mütevellid olup ol diyârın

‘ulemâsından bir mikdâr telemmüz eylediklerinden sonra dârü’l-mülk Kostantıniyye’ye ‘azm

ü şitâb ve ol belde-i tayyibede vâlid-i mâcid-i kesîrü’l-mehâmidimiz şeyhü’l-islâm ve müfti’l-

enâm fuzalâ-yı ülü’l-kadrin bülendi fazîletli dinâyetli Mirzâ Mustafâ Efendi hazretleri bâb-ı

Page 169: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

sa’âdetine intisâb edip anlardan dahı telemmüz ü istifâde ve oldukları menâsıbın ekserinde

anlarla bile hâzır u âmâde ve hidmet-i şerîfleri ile kesb-i şeref ve def’a-i ûlâ kâzî-

’askerliklerinde tezkireci ve def’a-i sâliselerinde şer’iyyât hidmetinde ve zamân-ı sadâret-i

fetvâlarında Diyârbekir kazâsından ma’zûl bulunup emânet-i fetvâ hidmetlerinde olmuş idi.

Mütercem-i mezkûr peder-i muhteremimizden ihrâz-ı şeref-i mülâzemet eyleyip devr-i

medâris-i mu’tâde ederek kırk akça medreseden ma’zûl oldukdan sonra bin yüz yigirmi yedi

Rebî’ü’l-evvelinde Şeyhü’l-islâm es-Seyyid Feyzu’llâh Efendi’den ibtidâ-i hâric elli ile Lutfî

Beg Medresesine olup bin yüz on Zü’l-ka’desinde yine anlardan hareket-i hâric ile

Merdümiyye Medresesine ve ol medresede altı buçuk sene meksden sonra yüz on altı

Rebî’inde şeyhü’l-islâm ve müfti’l-enâm Paşmakçı-zâde es-Seyyid ‘Alî Efendi merhûmdan

ibtidâ-i dâhil ile Ebî Eyyûb-i Ensârî’de Ferhâd Paşa Medresesine ve bin yüz on sekiz

Saferinde hareket-i dâhil ile Cedîde-i Feyziyye Medresesine ve bin yüz yigirmi Saferinde

mûsıla-i Sahn ile Piyâle Paşaya ve bin yüz yigirmi iki Recebinde ol medresede Sahn-ı

Semândan birine ve bin yüz yigirmi üç Recebinde ibtidâ-i altmışlı ile Sinân Paşa Sultânı

Medresesine ve bin yüz yigirmi dört Cumâdâ-yı ûlâsında yerinde hareket-i altmışlı i‘tibâr

olunup bin yüz yigirmi dört Şevvâlinde Diyârbekir kâzîsı olup ba’del-’azl vâlid-i mâcidimize

fetvâ emîni olup andan dahı ma’zûl iken bin yüz yigirmi sekiz Rebî’ü’l-âhirinin yigirmi

sekizinci günü dâr-ı bekâya irtihâl eyledi. Mevlâna-yı mezbûr cihet-i ‘ilmiyyesi ma’mûr

haysiyyetli bir pîr-i vakûr idi. Ekser evkâtı ders ile güzâr eder perhîzkâr fikri çok harcı az

‘âkıbet-endîş bir merd-i rûzgâr olup etvârı şeyhâne ve reftârı babayâne idi. Egerçi eş‘ârı öyle

pür-tumturâk u bî-misâl ve şu‘arâ-yı zamânenin güftârı gibi libâs-ı âteşîn ve ma’nî-i âbdâr ile

öyle ‘âlü’l-’âl ve mûy-ı Deylem gibi hayâl-ender-hayâl degildir fe-ammâ yine vâdî-i kudemâ

üzre nemekîn ve selâsetle tarh olunmuş yek-edâ-yı şîrîndir. ‘Asr-ı Sultân Mehemmed Han-ı

Râbi’ ‘aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrânda âb-ı rûy-ı vüzerâ-i kirâm ve ol ‘asr-ı şerîfin zurafâsına

bâb-ı sa’âdetleri me’vâ vü makâm olan Musâhib Mustafâ Paşa yesserahu’llâhu fi’l-cenneti

mâ-yeşâ hazretlerinin kapudanlıklarında mütercem-i mezkûr vâlid-i mâcidimiz fazîletli Mirzâ

Mustafâ Efendi hazretlerinin sevk u terbiyesiyle Donanma-yı Hümâyûnda ordu kâzîsı olup ol

vezîr-i deryâ-nevâlle bile revân ve andan dahı mukaddem vezîr-i mûmâ ileyh hazretleri

Edirne’de rikâb-ı hümâyûnda iken yine vâlid-i mâcidimiz hazretlerinin terbiye-i şerîfleriyle

ol bâb-ı sa’âdete tereddüd ü duhûl ve ol âsaf-ı bî-nazîrin himmetleriyle katı çok emâniyyesine

vusûl eylemişler idi. Ol zât-ı melekiyyü’s-sıfâtın erbâb-ı ma‘ârife ve ashâb-ı tab‘a ni’meti

mebzûl olup hâssaten şu‘arâ-yı kirâmdan ve zurafâ-yı vâcibü’l-ihtirâmdan kayın atamız

merhûm u magfûr Râmî Paşa hazretleri gibi ve ser-tâc-ı şu‘arâ-yı hıtta-i Rûm olan melikü’ş-

şu‘arâ Nâbî Efendi merhûm gibi ve İshak Hvâcesi Ahmed Efendi gibi ve Mühürdâr

Page 170: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

‘Abdu’llâh Aga ve Rüşdî Efendi ve sâhib-i Dîvân şeyh-i Mevleviyân Neşâtî merhûm gibi ve

Nâ’ilî Çelebi gibi ve hitâm-ı devletlerine karîb merhûm u magfûrun leh ‘Ârif Efendi gibi ve

bunun emsâli bî-’add ü ihsâ gürûh-ı zurafâ cem’ oldugu mahaller mütercem-i mezkûr vakt ü

şâna ve zemîn ü zamâne göre nice kasâyid ve nice müzeyyel gazeller ve nice rübâ’î ve nice

müfredler ve nice metâli’ ve nice elfâz ve hall ü fethi su’ûbetli olan nice mu’ammâlar eyleyip

ol mahalde ol âsitânede bir söz ile bin merâm ‘arz olunur ve ‘arz-ı hâle münâsib ü şâyân olur

suhan ile erbâb-ı tab‘ın kâm ü mes’ûlü ihsân olunmagın herkes bi-kadri’l-vüs’i vâlâ-mekân

‘arz-ı kâlâ-yı imkân ve dâ’ire-i ‘aliyyelerine mütereddid olan ehl-i dilin destlerinde nümâyân

olan varak-pâreler bi’l-cümle ma‘ârife müte’allık olup ol dâ’irenin enderûnu bi’l-cümle bu

hâl üzre olup ba’dehû ber-muktezâ-yı rûzgâr ol dâ’ire perîşân ü târ (ü) mâr olup bu zikr

olunan erbâb-ı ‘irfânın her biri bir semtde kalmagla sene bin yüz on beş târîhine gelince

merhûm u merkûm eş‘ârda bi’l-külliye izhâr-ı ferâg ve ol demleri yâd etdikçe sîne-i pür-

dâgın dâg-ber-dâg eylerdi. Ba’dehû bin yüz on beş târîhinden sonra devlet ü ikbâl ve sa’âdet

ü iclâlle halîfe-i eyyâm pâdişâh-ı İslâm zıllu’llâhi te’âlâ ‘alâ mefârıki’l-enâm melik-i ma‘ârif-

’ârif sultân-ı tahtgâh-ı ‘avârif li-münşi’ihî:

Şehlerin pâdişâh-ı mümtâzı

Ya’ni Sultân Ahmed-i Gâzî

hazretleri rûh-ı ‘âlem ve halîfe-i ekrem olup taht u baht müşerref-i meyâmin-i ikbâlleri

ve rub’-ı meskûn müteşerrif-i meymenet ü iclâlleri olup ‘âlem vakt-i şerîflerinde tâze hayât

bulup yümn-i zuhûrları ile ma‘ârif ü ‘irfân bi’l-cümle sârî-i beden-i kâ’inât oldukda ke’l-

evvel tâli’-i erbâb-ı ‘irfân güşâyiş bulup etrâf u eknâf erbâb-ı ma‘ârifle mâl-â-mâl ve eskiden

peygûle-i nisyânda kalan gürûh-ı ehl-i ‘irfân gûyâ yeniden hayât-ı tâze bulup bendergâh-ı

hünerde yer yer izhâr-ı kumâş-ı ‘ilm ü kemâl eylediklerinde bunlar dahı pîrâne-ser ba’zı

güftâr ile âzmâyiş-i tab‘-ı ‘âlî-mikdâr ederlerdi fe-ammâ felek-i nâ-müsâ’idden ezelî erbâb-ı

‘irfân sûdmend olmayıp merâma erecek vaktde rû-gerdân oldugundan bî-çâre henüz kâlâ-yı

ma‘rifeti revâc bulacak günlerde kâse-i ‘ömrleri leb-rîz ü ser-şâr olup rûy-ı hâke rîzân ve

nahcîr-i hayâtı pençe-i şîr-i ecele giriftâr olup üftân u galtân olmagla nâ-kâmın murâdı üzre

kâmı husûl-pezîr olmadın intikâl ve sene bin yüz yigirmi sekiz Rebî’ü’l-âhirinde irtihâl

eyledi. Derdmend eger bu eyyâm-ı sa’âdet-fercâmda karîn-i hayât olaydı hezâr iltifâta

mazhar ve tarîkında murâdı üzre kâm-âver olurdu. Husûsâ bu mecelle-i celîlemizin tertîb ü

tebvîbi mahaller ki ‘âlem bir âsaf-ı ‘âlî-şânın kerem ü ihsânı ile sîr-âb-ı ni’am-ı fîrâvân ve

erbâb-ı ‘irfân bi-kadri’l-hısas dest-i in’âm-ı bî-bahâne ve himmet-i âsafânelerinden sîr ü

reyyân olup henüz kâmı husûle karîn olup kâm-revâ ve dâmân-ı emânîsine dest-resîde-i

Page 171: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

telâfi-i mâ-mezâ olucak hengâmda nâ-kâm bu günleri görmeyip şâm-ı ârzûsu falak-ı subh-ı

tâli’a yakın ve bu hırmen-i ihsân-ı firâvân-ı bî-imtihândan dâne-çîn olamadı. Li-münşi’ihî:

Hayf o nâ-kâm-ı cihân kim şâd u handân olmadı

Dâne-çîn-i hırmen-i maksûd-ı devrân olmadı

El-hâsıl ehl-i ‘ilm ü vakûr bir zât-ı ma‘ârif-mevfûr idi. Elsine-i selâsede güftâra kâdir

ve vâdî-i kudemâ üzre mazmûn-perver bir şâ‘ir idi. Bu güftâr ol şâ‘ir-i fazîlet-medârın ferâgı

mahalleri evâhir-i hâlinde söyledikleri makâldendir.

Manzûme

Nola dûr olduk ise dîdeden genc-i nihânız biz

Anınçün sâha-i ‘âlemde bî-nâm u nişânız biz

Cihânın yâl ü bâl-i nakşına magrûr olan câhil

Göze almaz bizi ammâ ki kuhl-i Isfahân’ız biz

Has u hâşâk ile âlûde olduk sûretâ ammâ

Dür-i hikmetle pür mâ’nîde bahr-i bî-kerânız biz

Bülend-pervâz-ı tab‘-ı şâh-bâza olmadı menzîl

Havâ-yı ma‘rifetde bir hümâ-yı lâ-mekânız biz

Neler resm eylemişdir dilde ressâm-ı hayâl ammâ

Harîdâr-ı hüner yok şimdilik kef-ber-dehânız biz

Mededkârâ Hudâyâ çâre-sâzâ feyz-i lutfundan

Ümîd-i devlet ü ikbâl eder leb-teşnegânız biz

Olaydık behre-yâb-ı devlet-i şâh-ı cihân kâmî

Revâyidi deseydik her cihetden kâm-rânız biz

Ve lehû Kıt’a

Zâl-i dehrin burûc-ı eflâke

Düzdügü topdur bu şems ü kamer

Bozmagiçün nizâm-ı eflâki

Birin ahşam atar birin seher

Ve kudemâ-yı şu‘arâdan Kabûlî merhûmun zamânında makbûl olan bu gazelini bu

gûne tahmîs eylemişdir.

Tahmîs

Page 172: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Hümâ-yı evc-i ‘izzetveş vakûr ol lâneden çıkma

Semender gibi hergiz sadr-ı âteş-dâneden çıkma

Çekip bih-bûda gayret-âşinâ bîgâneden çıkma

Şitâb edip şitâda rıhlet etme hâneden çıkma

(15) Żiyâ-bahş ol otur âteş gibi kâşâneden çıkma

Revâ görme mezellet tıfl-ı ‘arzı besle mâderveş

Vefâ yokdur velî ‘âlem görünür hep birâderveş

Urunup tâc-ı istignâ otur sultân-ı dâverveş

Ayag üzre gelip meclis-be-meclis gezme sâgarveş

Yerin hum gibi bekle gûşe-i vîrâneden çıkma

Hakîkî âşinâsın zâ’il olma zarf-ı hâtırdan

Vefâ resmi müsellemdir sana Hallâk u Fâtır’dan

‘Aceb çâpük kişisin hâlet-i zarrâda şâtırdan

Dil-i vîrânı tenhâ koma vü dûr olma hâtırdan

Sen ey gam gizli bir gencînesin vîrâneden çıkma

Kişinin rızk-ı maksûmu kesilmez âb-ı deryâveş

Müfîd olmaz bu fikrin ka’rı yokdur çâh-ı gayyâveş

Zen-i dünyâ tasarruf olunur mu olsa Retkâveş

Kanat bük gûşe-i kâf-ı kanâ’at bekle ‘ankâveş

Şikârın pâyına gelsin derisen lâneden çıkma

Cihân ber-pây-ı rıhlet Kâmiyâ bir hoş nigâh eyle

Ser-â-ser hâb-ı gaflet tâbe-key gel intibâh eyle

Tecerrüd ihtiyâr et kendini ‘âlemde şâh eyle

Kabûlî pâdişâh olmak dilersen terk-i câh eyle

Kanâ’at şâlına gir vaz’-ı dervîşâneden çıkma

KÂZIM

Page 173: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Ol şâ‘ir-i hünerver kân-ı ‘irfân olan medîne-i Kostantıniyye’de Ebî Eyyûb-i Ensârî

‘aleyhi rahmetü’l-bârî hıtta-i şerîfinden nümâyân olmagla beyne’l-akrân Kâzım-ı Eyyûbî

deyü şöhre-i cihân idi. Nîk-nefs ü halîm bir sâhib-i zihn-i müstakîm olup her bâr kazm-ı gayz

ve isticlâb-ı feyz eder bir zât idi. Bu güftâr-ı vehebiyyü’l-mazmûn ol dürre-i gerdûnun bu

mecelle-i celîlede harf-i vâv’da Vâhib mahlası ile keşîde-i silk-i sutûr olan Sun’u’llâh Efendi-

zâde Vâhib Çelebi ile ‘ale’l-iştirâk söyledikleri gazeldendir.

Gazel

Dil o bütün ki zahım-hvâr-ı tîr-i nâzişidir

Fezâ-yı sîne nişângâh-ı âzmâyişidir

Misâl-i gonca-i ter olma leb-güşâ gayre

Eden esîr-i kafes bu hezârı nâlişidir

Bu gûne nev-be-nev-i nazm-ı tâze ey Kâzım

Cenâb-ı Vâhib-i tîz-tab‘ın âzmâyişidir

KÂMİL

Bu mecelle-i celîlede harf-i ‘ayn-ı mühmelede ‘Ârifî mahlası ile keşîde-i silk-i tahrîr

olan İshak-zâde Mehmed Efendi’nin nûr-ı dîdeleri Mehmed Kâmil Çelebi’dir ki eben ‘an

cedd hânedân-ı ma‘ârif ü kemâlden bir zât-ı hünermend olup ma‘rifet ü kemâl bi’l-irs

kendüye intikâl eyleyen erbâb-ı makâldendir fe-ammâ tâli’-i meymûnu yâver olmadıgından

neyl-i emânîsine vusûlden mukaddem pederleri intikâl ve terâküm-i düyûn-ı kesîre ile

perîşân-hâl olduguna binâ’en kazâya rızâ-dâde olup Rûmeli kaleminde birkaç mansıba kâzî

ve ol vechile kût-ı lâ-yemût ta’ayyüşe râzî olmuşlar idi. Ebnâ-yı cinsine göre hayli ma‘rifetli

ma‘ârif-şinâs bir merd-i nâzik-reftâr ve Fârisî ve Türkî eş‘âra pür-iktidârdır. Bu güftâr cümle-

i âsârlarındandır.

Gazel

‘Aceb bu fülk-i belâ-keş kenâra düşmez mi

Yem-i emelde kalır bir diyâra düşmez mi

Nişân-ı sümm-i semendin eden temâşâ hîç

Gubâr-ı dergeh-i devlet-medâra düşmez mi

Page 174: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Nedir bu cûşişin ey eşk-i çeşm-i hûn-âlûd

O mihr-i hüsne koya bir nezâre düşmez mi

Gören o hattı ruh-ı âlin ey perî-sîmâ

Hevâ-yı seyr-i gül ü sebzezâra düşmez mi

Görürse Kâmil eger nâle-i seher-hîzim

Hezâr şerm ile sad i’tizâre düşmez mi

Rübâ’î

Fikr-i ser-i zülfünle perîşân olamam

Her âteş-i ruhsâr ile sûzân olamam

Olsam da eger garîk-i bahr-i ekdâr

Minnet-keş-i dest-i pest-i nâ-dân olamam

Ve lehû

Dâ’imâ zülfün hayâli dîde-i hûn-âbda

Gûyiyâ bir sünbül-i terdir miyân-ı âbda

Ve lehû

82 b¦¬ Ê«u�—« zB§ Ë sL�UÎ S-Ë z½ v-U� «d¦ ‚d� U� v¦ H¼UšÄ ˆb�

KÂNÎ

Kân-ı ‘irfân olan Kostantıniyye’den Üsküdar-nâm mahall-i zîbâdan zâhir ü âşikâr ve

beyne’l-küttâb Kânî Mustafâ Efendi deyü şöhret-şi’âr olup ol zümre-i celîlede küçük rûz-

nâme ve tezkirecilik hidmetiyle şeref-yâb olmuş bir merd-i rûzgâr idi. Sene bin yüz dört Zü’l-

ka’desinde merhale-i dünyâdan güzâr eyledi. Bu güftâr ol zâtın cümle-i âsârındandır.

Beyt

‘Uşşâka ‘aceb bir dem-i hurrem bulunur mu 82 Bedih piyâle-i mey bâ-’arak merâ sâkî / Ki vakt-i yâsemen ü fasl-i ergavân âmed: Ey sakî, yasemin vakti ve erguvân mevsimi geldi, bize rakıyla dolu kadeh sun!

Page 175: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Üftâde-i çâh-ı gama merhem bulunur mu

KÂTİB

Bunların da nâmı Mustafâ’dır. Mahrûse-i Burusa’dan olup medîne-i merkûmede

Haremeynü’ş-şerîfeyn evkâf-ı şerîfi kitâbeti hidmetinde olduklarından mahlas-ı merkûmu

ihtiyâr etmişlerdir. Güftârı kitâbet olunmaga sezâ bir şâ‘ir-i nâzik-edâdır. Sene bin yüz on üç

târîhinde fevt oldu. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt

Ölürsem hasret-i zülfü ile Kâtib o leylînin

Biten tâ haşre dek hâk-i mezârım üzre sünbüldür

KEBÛTERÎ

Ol şâh-bâz-ı evc-i belâgatin ve ol bülbül-i hoş-lehce-i gülistân-ı fesâhatin nâm-ı nâmî

ve ism-i girâmîleri Mehmed’dir. Kumrî-i Yûsufistân-ı melâhat ve tûtî-i şekker-hây-ı mısr-ı

ma‘rifet olan vücûd-ı bih-bûdları her mâder terbiyesinden togan etfâl-i güncişk-misâli henüz

nâ-resîde iken hezâr şahin-i bülend-pervâz-ı ‘irfân ile pençeleşip cidâl etdikçe gâlib ve ol

şehrin enderûnuna sâdırîn ü vâridîn yek-rûze havâsıyla me’lûf olduklarında hezâr dil ü cân ile

etribe-i kîmyâ-eserine râgıb oldukları âşiyâne-i ‘irfân makarr-ı dânişverân medîne-i dil-pezîr

şehr-i cennet-nazîr olan Kostantıniyye’den olup ol medînede Mahmûd Paşa kurbünde

Acımusluk semtinde neşv ü nemâ ve ‘âlem-i sıgarından beri vâdî-i ma‘rifete bi’t-tab‘ mâ’il

olmalarıyla ol cânibe selîkaların âb-ı revân gibi icrâ etmegin bûstân-ı hayâlde nihâl-i

kâbiliyyetleri nev-be-nev kesb-i kemâl ve Musâhib Mustafâ Paşa’nın hidmet-i şerîfelerinde

terbiyet-kerde-i âgûş-ı ikbâl olup akrân u emsâlinden kendiyle bile ol harem-i kâbiliyyetde

terbiyet-kerde olup resîde-i sinn-i temyîz olan ‘acemî çaylaklar havz-ı ser-şâr-ı kemâlden

ördek kadar feyzmend olamayıp dâstân-ı ma‘ârif zikr ü yâd oldugu mahallerde kaz gibi

sorutdukça bu tezerv-i kûhsâr-ı mültefitü’l-eşcâr-ı ‘irfân süglünler gibi ol meydân-ı hünere

süzülüp o vâdîlere tâvûs-ı cünbânâsâ hırâmân olur idi. Bu bûstân-ı letâfet-i sohbet-i yârânın

her kebg-reftârı murg-ı şikeste-bâl cevelân oldugu vâdîlere bu çâpük-rev-i evc-i zekâ

Page 176: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

hamâme-i tîz-pervâzâsâ kendin miyân-ı mahabbete atmaca bir cünbiş peydâ eyleyip der-hâl

ol sohbete dâ’ir sadede münâsib bir nice pervâz ve cenâheyn-i nâtıka vü fatânetin ol pervâza

bâz edip encümen-i yârâna revnak-ı tâm ve sımâh-ı tahsîni sec’-i mevzûn ile leb-rîz-i hüsn-i

mâlâ-kelâm eyler bir şâ‘ir-i mâhir idi. Li-ecli zâlik vezîr-i sâbıku’z-zikr Musâhib Mustafâ

Paşa merhûmun mültefit-i iltifâtları ve nice zamân müstahdem-i hidmet-i kesîrü’l-berekâtları

olup ba’dehû kayın atamız mecmû‘a-i ‘irfân ser-tâc-i cümle-i dânişverân merhûm u magfûr

Râmî Mehmed Paşa hazretlerinin zamân-ı riyâsetlerinde hidmet-i kitâbetlerinde olmuşlar idi.

Gâyet nâzik ü mahcûb bir zât-ı hâlî-i ‘ani’l-’uyûb olmagla merhûm u mebrûrun yanında

evzâ’ u etvârı pesendîde vü mergûb idi. Ol âsitânede sâ’ir bâl-güşâ-yı evc-i intisâb olanlardan

nicemiz geldikleri ol dâ’ire-i müstetâbda der-âmed ve intifâ’a dâ’ir ba’zı sayda duçâr oldukça

ol nahcîre kara kuş gibi nâzil olup nice bî-edebâne vaz’ edip tagyîr-i etvâr etdikçe bu ‘âkıbet-

endîş-i rûzgârın farazâ ol kâre çakırı çekerse de sabr eyleyip yine dâ’ire-i edebden bir hatve

pâ-nihâde-i i‘tibâr olmayıp izhâr-ı kanâ’atle câdde-i tarîk-ı gınâ-yı kalbde reftâr eylediginden

merhûm u mebrûr izhâr-ı hazz-ı ‘azîm eyleyip ri’âyet-i hâtırında bezl-i makdûr buyururlar

idi. Mütercem-i mezkûr dahı paşa-yı celîlü’l-kadr-i kerem-mevfûrun bu rütbede karîn-i

iltifâtları olup böyle manzûru iken yine ri’âyet-i âdâb ve kemâl-i hicâbından her bâr sıklet-i

bî-enbâz etmekden kemâl-i ihtirâzından nâşî nice günler geçerdi kim karabatak gibi gâ’ib

olup nâ-bûd u nâ-peydâ olur görünmez ve ‘ankâ gibi cismi nâ-mevcûd olup kankı âşiyânede

karâr etdigi bilinmez idi. Merhûm u mebrûr ise sohbetine firîfte oldugundan mahsûs âdemler

ta‘yîn eyleyip tahsîl ve elbette geldikde “yine nerelerde kaldın” deyü teftîş eyleyip hâline

göre bir vâfir ikrâm ve tebcîl buyururlar idi. Muhassal zamânında katı çok kibâra hem-dem

ve ol gürûh-ı muhteremin nice meclis-i hâsü’l-hâslarına mahrem olan âlüfte gürûhundan bir

merd-i hoş-sohbet ve nâzik-sîret idi kim seyr ü sülûk mevsimlerinde şehr-i Kostantıniyye’de

kerrâkesin kartal kanadı edip gâh Üsküdar cânibine Toygar Tepesi ta’bîr olunan mecma’-ı

zurafâya ‘azîmet edip bir kırlankıç piyâdeye süvâr olup şitâbân ve gâh Kuzguncuk semtlerine

‘atf-ı ‘inân ve gâh semt-i Kâgıd-hâne’ye cûlar gibi revân olup ol taraflardan güzerân etdikçe

erbâb-ı ‘ayş ü nûş zikr-i vasfın nakl-i meclis eyleyip Kebûter Çelebi geliyor deyü izhâr-ı

sürûr edip teşrîfine çeşm ü gûş olurlar idi. Şöyle bir ehl-i dil sahib-tabî‘at hoş-sohbet bir ehl-i

ma‘rifet idi. Şimdiki hâlde kendinin efkârının bahri pür-cûş-ı hurûş olup sefîne-i merâmına

bir sâhil ve bîhûde pervâzda kendüye bir fâ’ide ve tâ’il olmadıgından bî-çâre deryâ-yı hayrete

talıp martı gibi bir kût-ı lâ-yemût tedârikinde ‘âciz ü zâr ve mürûr u güzerân eyleyen

meclislerde arada kalıp böyle ser-gerdân olduguna baht-ı şûmuna levm ü melâmetle evkât-

güzâr olmakdadır. Egerçi herem ü pîrî ile evvelki gibi pervâz etmeyip cevlândan kalmışdır ve

mübâreze-i güftârda hasm ile pençeleşmek kaydında olmayıp seyfi kırâbe-i ihmâl ü sükûta

Page 177: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

salmışdır fe-ammâ murg-ı dil-i çâlâki fi’l-asl deşt-i ‘irfânın esîrlerinden olmagla sunkur

ulusu makûlesi olup yine bi’l-cümle makbûl-i enâm ve binâ-yı ‘âlî-mebnâ-yı suhanda bâlâ-

nişîn-i tâkçe-i ihtirâmdır. Aslında olan letâ’ifi hod elsine-i nâsda mezkûr ve mezâmîn-i

sâbıkları sudûr-ı erbâb-ı hünerde bi’l-külliye mersûm u mestûrdur. Fenn-i suhanda aslında

mâyedâr olmagla cünbiş ü reftârından kaldı ise bir zîbiş83-i güftârdan kalmayıp beyne’z-

zurafâ pür-i‘tibâr bir şâ‘ir-i nâzik-güftârdır. Bu eş‘âr anlarındır.

Rübâ’î

Cânâ sana izhâr-ı melâl eylemedim

Bir kimseyi hîç vâkıf-ı hâl eylemedim

Sevdim seni bir kerre visâlin dilden

Âgûş-ı hayâlimde hayâl eylemedim

Ve lehû

Etmez bize ol şûh-ı sitem-pîşe nigâh

Hâl-i dilimiz olmadı gitdikçe tebâh

Yok bâr-ı gamı çekmege hiç tâkatimiz

z*¼ U� ô« …u- ô Ë ‰u0 ô 84

KELÎM

İsmi Mûsâ olmagla mahlas-ı merkûma ictirâ etmişlerdir. Ol zât-ı sütûde- sıfât terbiyet-

kerde-i hacr-i dâye-i ma‘rifet olan mahâdîm-i celîletü’l-menâkıbdan bir gonca-i ser-sebz-i

gülistân-ı şerâfet ü haseb seyyid-i sahîhü’n-nesebdir ki mâderleri tarafından neseb-i Hüseynî-

nisbetleri kutbül-aktâb şeyh-i ‘âlî-cenâb velî-i muhterem gavs-i a’zam ecille-i evliyânın

bülendi Üsküdarî Hüdâyî Mahmûd Efendi hazretlerine müntehî ve peder-i büzürgvârları

sâbıkan Matbah-ı ‘Âmire emîni olan merhûm Ahmed Efendi olmagla o tarafdan dahı vücûd-ı

‘âlî-kadrleri nezâhet-i hasebe müntemîdir. Ol zât-ı ‘âlî-kadr sene bin yüz yigirmi târîhinde

merhûm u magfûr ed-dâricü ilâ rahmeti Rabbihi’l-gafûr meşâyih-i İslâmiyye’nin ercümendi

Ebe-zâde ‘Abdu’llâh Efendi’nin def’a-i ûlâ fetvâlarında hâyiz-i şeref-i mülâzemet olup devr-i

medâris-i mu’tâde ederek kırk akça medreseden ma’zûl oldukdan sonra bin yüz otuz üç

Şa’bânında şeyhü’l-islâm müfti’l-enâm meşâyih-i İslâmiyye’nin ercümendi fazîletli

83 Kelime 240’de okunamıyor, M’deki biçimiyle alındı. 84 “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ bi’llâh”: Kuvvet ve kudret ancak Allah’tadır. Hadis: El-Buharî, Ezan , Teheccüd 21, Kader , Daavat 1, vd.

Page 178: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Yenişehirli ‘Abdu’llâh Efendi hazretlerinden bâ-imtihân ibtidâ-i hâric elli ile Revânî

Medresesiyle ber-murâd ve esnâ-yı tahrîr-i tezkiremizde ol medreseden hareket-i mu’tâd

eylemişler idi. Erbâb-ı tab‘ın bülendlerinden ve şu‘arâ-yı kirâmın dil-pesendlerinden ehl-i dil

sâhib-tabî‘at bir mahdûm-ı hoş-sohbet olup Fârisî ve Türkî murâd üzre güftâra kâdir bir pâk

şâ‘irdir. Bu eş‘âr cümle-i âsârındandır.

Gazel

La’lin tebessüm eyledi keyf-i şarâb ile

Gûyâ açıldı gonca-i ter âftâb ile

Bak çeşm-i hûn-feşânıma gör sûziş-i dili

Hoşdur safâ-yı sâgar-ı sahbâ gül-âb ile

Eyler dırâz seyr-i çemen nahl-i ‘ömrünü

Bir serv-kâmet ola yanınca dōlâb ile

Kıl seng-i sürmeden ana seng-i fesân müdâm

Tîg-i siyâh-tâb-ı müjen dil-ber âb ile

Câm-ı şarâb üzre habâb olmuş âşikâr

Tarf-ı lebinde sanma o dildârın âbile

Râz-ı mahabbetin budur âdâbı kim Kelîm

Bir ‘âşık-ı cefâ-keş ü bir dil-rübâ ile

Ve lehû

Merhem-i bih-bûda nâz eyler zahımdârın senin

‘Âr eder âb-ı hayât-ı nûşa bîmârın senin

Seyle verse gülşeni cûş-ı gül-âb-ı handeden

Gonca bulmaz hâlet-i la’l-i güher-bârın senin

Hoş gelir gülden dil-i ‘uşşâka ol çîn-i cebîn

Şûhterdir nagme-i bülbülden âzârın senin

Olmasa ber-geşte müjgânın gibi baht-ı siyâh

Böyle olmazdı esîr-i çeşm-i mekkârın senin

‘Âlemi hâkister eyler sûziş-i âh-ı Kelîm

Görmesin mugber meded mir’ât-ı ruhsârın senin

Page 179: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

bunlardan mâ-’adâ nice bî-nazîr kasâyidi ve nice gazel ü nâzik güftârı vardır. Min

külli’l-vücûh ma’mûr bir zât-ı ma‘ârif-mevfûrdur.

KENZÎ

Ol gencîne-i ma‘ârifin nâm-ı müstahsenleri Hasan olup fi’l-asl vilâyet-i Anatolu’da

kasabası havâlisinde mütevellid olup neşv ü nemâ bulup istikmâl-i kemâl içün medîne-i

Kostantıniyye’ye gelip ol ‘asrda Koca Mustafâ Paşa âsitânesinde seccâde-nişîn-i irşâd olan

‘âlî-mertebe sâmî-rütbe Şeyh ‘Alâ’ü’d-dîn Efendi merhûmdan inâbet ve tekmîl-i tarîkat

eylediklerinden sonra Magnisa’ya hilâfetle irsâl olunup nice zamân ol beldede ikâmet

ba’dehû bin yüz yigirmi yedi senesinde tekyegâh-ı bekâya rıhlet eylediler. Elsine-i nâsda

meşhûr olan bu ilâhî anlarındır.

Matla’

Düşelden derdine yokdur karârım yâ Resûla’llâh

Degişdim ‘aşkına dâr u diyârım yâ Resûla’llâh

KÜNHÎ

Nâm-ı celîlü’l-’unvânları ‘Osmân’dır. Diyâr-ı Kostantıniyye’de bir tâcir-i celîlü’l-

me’âsirin perverdesi olup ol bâzergân kendileri tebennî eyleyip ikrâmına şâyân ve tıfl-ı

endek-sâl iken püseri pâyesinde terbiye vü ikbâl etmekle zamân-ı kalîlde ma‘ârif-i bisyâr

tahsîl eyleyip giderek ma‘rifeti sebebi ile Dîvân-ı ‘Âlî kâtiblerinden olup Kefe mukâta’ası ve

bunun emsâli şânına şâyân menâsıbla pür-’unvân olmagla ser-i i‘tibârı felekde hem-ser-i

Keyvân olmuş idi. Ba’dehû Burusa mukâta’ası ve ze’âmete mutasarrıf olup hâline hayli

nizâm gelmiş iken merâret-i sûm-ı ecel süveydâ-yı dilin mahall eyleyip bin yüz yigirmi sekiz

sâlinde ‘ukbâya hırâm eyledi. Kul cinsinden bu ma‘rifetde bir şâ‘ir bulunmak çeşm-i insâf ile

nigerân olunsa nâdirdir. Bu güftâr ol şâ‘irin Türkî olan âsârındandır.

Beyt

Em leblerini bâde-i nâb istemez misin

Öp ruhlarını nukl-i şarâb istemez misin

Mâni’ nedir bilinmedi ref’-i nikâbına

Page 180: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Cânâ cihânı yohsa harâb istemez misin

Harfü’l-lâm

Eyleyip harf-i lâma ‘atf-ı ‘inân

Etdik erbâbını anın tahrîr

Anda mevcûd olanların ekser

Etdik evsâfını bütün tastîr

LEBÎB

Nâm-ı ser-âmedleri Ahmed’dir. Zât-ı pür-’irfânları dârü’n-nasri ve’l-meymene şehr-i

Edirne’den nümâyân olmuşdur. Bundan mukaddem bu mecelle-i celîle-i zurafâya harfü’l-

kâfda keşîde-i silk-i tahrîr kılınan Kâmî Mehmed Efendi’nin birâderleri Emîniyye müderrisi

El-Hâc Mustafâ Efendi-nâm sâhib-fazîletin mahdûm-ı pür-necâbetleri olup bin yüz yigirmi

iki târîhinde ümîdgâh-ı cihâniyân olan medîne-i Kostantıniyye’ye ‘âzim ü şitâbân olup ‘amm-

i mükerremleri sâbıku’z-zikr Kâmî Efendi’nin yanına gelip meks ü ârâm ve anların ta’rîf ü

tavsîfi ile nâ’il-i kâm ve dil-hâhları üzre ber-murâd ve merhum u magfûr Ebe-zâde

‘Abdu’llâh Efendi hazretlerinden karîn-i şeref-i mülâzemet olup dil-şâd olmuşlar idi. Esnâ-yı

tahrîr-i tezkiremizde kırk akça medreseden ‘âdet üzre ma’zûl ve hasretü’l-mülâzımîn olan

tarîkdan bir medrese-i hâric ile duhûl-i tarîka dîde-dûz-ı vusûl idiler. Hânedân-ı ma‘ârif ü

kemâlden olmagla kendülere ‘irfân bi’l-irs intikâl eyleyen erbâb-ı makâldendir. Bu güftâr-ı

dil-ârâ zâde-i tab‘-ı ra’nâlarındandır.

Beyt

Ben o şûh-ı bî-vefâdan vuslat ümmîd eylemem

Ol perîden böyle insâniyyet ümmîd eylemem

Ve lehû

Çeşm-i gazab-âlûdun eyâ dil-ber-i tannâz

Murg-i dil-i ‘uşşâkı şikâr etmede şeh-bâz

Bir rütbede çâpüklügü var gamzelerin kim

Târ-ı nigeh-i ‘işvede oynar o resen-bâz

Page 181: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

LEBÎB-İ DÎGER

Dîvân-ı Hümâyûn kâtiblerinden İstanbulî Mehmed Efendi’dir ki bin yüz on dört

târîhinde fevt olmuşdur. Bu beyt anlarındır.

Beyt

Ey hâme-zen-i ham-be-ham-ı zülf-i dil-ârâ

Her hamda hezârân dili ber-bâde mi geldin

LEBÎB-İ DÎGER

Medîne-i Âmid’dendir. Mülâzımîn zümresinden ve şu‘arâ-yı ‘asrdan hoş-sohbet

nâzik-tabî‘at bir zât-ı pür-ma‘rifetdir. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt

Cevr-i ebrûsuna mu’tâd ki derler o biziz

Murg-i hasret-keş-i sayyâd ki derler o biziz

Günde bin tîşe-i gam zarb ederiz sînemize

Bî-sütûn-ı dile Ferhâd ki derler o biziz

LEBÎB-İ DÎGER

Bu dahı şu‘arâ-yı ‘asrımızdan bir merd-i nâzik-güftârdır. Bu beyt cümle-i

âsârındandır.

Matla’

Felek ‘aceb yolumuz kûy-î yâre düşmez mi

Bizim de hissemize bir nezâre düşmez mi

LEBÎB-İ DÎGER

Sâdât-ı kesîrü’l-berekâtdan bir vücûd-ı safvet-âlûddur ki nâm-ı nâmîleri Mahmûd’dur.

Meslek-i Kâdiriyye’ye sâlik ve ‘ulûm-ı külliyye vü cüz’iyyede ve bi’l-hâssa lisân-ı tasavvufa

Page 182: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

bir derece mâlikdir ki bakıyyetü’s-selef ve hediyyetü’l-halef makâline mâ-sadakdır. Salât-ı

Hüviyyet ismiyle mersûm tertîb-kerdeleri olan salavât-ı şerîfe telakkî-i bi’l-kabûl-i fuhûl

olmaga şâyeste oldugu mütâla’a-i teberrük edenler ‘indinde meczûmdur. Ehl-i inzivâ ve bî-

’alâka-i dünyâ bir zât-ı bî-hem-tâ olup her ne cihetle ikrâm ve dil-hâhları kemâ-yenbagî

in’âm olunsa elyak u ahrâdır. Vâdî-i şi‘r ve sâ’ir ma‘ârifde dahı kemâli bâhir ve elsine-i

selâsede güftâra kâdir ve nice kasâyid ü tevârîh ü âsârı dest-âvîz-i pesendîde-i ekâbirdir.

Esnâyı tahrîr-i tezkiremizde melce’-i zu’afâ kehf-i fukarâ sadr-ı a’zam âmir-i ‘âlem devletli

‘inâyetli İbrâhîm Paşa vaffakahu’llâhu te’âlâ li-mâ-yürîdü mâ-yeşâ hazretlerinin cânib-i

cenâblarından müceddeden ta’mîrine şurû’ olunan Aydın-zâde Zâviyesi denmekle zebân-zed-

i fukarâ hânkâh-ı vâlânın hitâm-ı binâsı sene-i âtiyede vukû’u mülâhazasıyla mütercem-i

celîlü’ş-şiyemin inşâd eyledigi târîh-i hoş-gûne sâ’ir âsâr u güftârlarından nümûne kılındı.

Târîh

Der Lebîbâ medh edip ins ü melek târîhini

Âsaf İbrâhîm Paşa der yapın bu ma’bedi

LEDÜNNÎ

Şu’arâ-yı ‘asrımızdan ledünnî-ma‘ârif tahsîl eyleyen bir merd-i cemîl idi. Devlet-i

‘Aliyyede Dîvân-ı Hümâyûn küttâbı zümresinden idi. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt

Mey-i dûşîne-i agyâra tenhâ yâr varmışmış

Bahâristân-ı şevka gonca-i gülzâr varmışmış

LİSÂNÎ

Nâmı Mustafâ’dır. Lisânı mazbût olmadık bir şâ‘ir-i turfa-hey’et ve diline her ne

gelirse söyler makûlesinden bir şahs-ı sebük-tıynet idi. Gürûh-ı kuzâtdan olup Rûmeli kâzî-

’askeri kapusunda kitâbet ile ta’ayyüş ve gâh kitâbet-i Kısmetde evkât-güzâr olurdu. Ehl-i

keyf bir u’cûbe-şekl-i zarîf olup intikâline karîb Lisânîlikden ferâgat eyleyip mahlasın

vücûdu gibi Nahîf eylemiş idi. Eş’ârı etvârı gibi perîşân olup lisâna almaga şâyeste degildir

ve güftârında gıdâsı gibi halâvet olmadıgından tahsîne bâyeste degildir. Bu beyt anındır.

Page 183: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Beyt

Ey Lisânî turralarla halk-ı ‘âlem çaldılar

Şâh-ı hüsnün ordu-yı hüsnünde tavlum-bâzlar

Latîfe: Mütercem-i mezkûrun velvele-ârâ olan beyti egerçi bu beyt oldugundan tastîr

olundı fe-ammâ (mısra‘): 85

z£œ psU� —Ëœ “« z� ÊbšM–

LUTFÎ-İ HvÂCE-ZÂDE

Burnaz Hvâce-zâde demekle şehîr olan Lutfu’llâh Efendi’dir. Bin elli üç Rebî’ü’l-

evvelinin on beşinci günü vücûda gelip bin altmış bir Cumâdâ-yı ûlâsında Şeyhü’l-islâm Kara

Çelebi-zâde ‘Abdü’l-’azîz Efendi’nin sadr-ı fetvâya teşrîfleri teşrîfâtından mülâzemetle

‘izzet bulup bin seksen dört Sâferinde ibtidâ Şeyh Muhyü’d-dîn-i Kocevî Medresesine

müderris olup ol medreseden bin seksen beş Ramazânında Fîrûz Aga Medresesine nakl ü

hareket ve seksen sekiz Şa’bânında Ca’fer Aga Medresesine seksen tokuz Rebî’ü’l-evvelinde

Haydar Paşa Medresesine toksan iki Cumâdâ-yı ûlâsında Nişâncı Paşa-yı Cedîd Medresesine

toksan dört Ramazânında Sahn-ı Semandan birine toksan beş Rebî’ü’l-âhirinde Sinân Paşa

Medresesine ve toksan yedi Cumâdâ-yı ûlâsında Üsküdar’da Mihrümâh Medresesine toksan

tokuz Cumâdâ-yı ûlâsında Hâseki Medresesine sene-i merkûme Şa’bânında Hakaniyye-i

Vefâya ve sene-i mezbûre Şevvâlinde yerlerinde hâmise i‘tibâr olunup bin yüz Cumâdâ-yı

ûlâsında Halebü’ş-şehbâ mevleviyyetiyle makzi’l-merâm ve yüz bir Cumâdında Burusa

pâyesiyle mansıb-ı mezbûrdan ma’zûl olup ihtirâm olunup ve yüz altı Saferinde bi’l-fi’l

Burusa kâzîsı olup yüz yedi Saferinde ma’zûl ve sene-i merkûme Ramazânında Malgara

arpalık olup yüz on üç Ramazânında Hâslar kâzîsı olup sene-i merkûme Zü’l-ka’desinde

intikâl eyledi. Hâk-i Sıtanbul olmagla tabî-’at-ı şi‘riyyesi olup ahyânen güftâr-senc olurdu.

Bu şi‘r anlarındır.

Gazel

Mest-i ‘aşkız sabrımız yok sînemiz çâk eyleriz

Derd-i ‘aşk ile dem-â-dem çeşmi nemnâk eyleriz

Görmek içün şâhid-i maksûdu çeşm-i cân ile

Mâ-sivâdan kalbimiz âyînesin pâk eyleriz 85 Şenîden bih ez-dûr bâng-i dühül: Davulun sesini uzaktan işitmek hoştur.

Page 184: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Neş’e-i câm-ı mahabbet verdi bir hâlet bize

Gözümüz yumup açınca seyr-i eflâk eyleriz

Câm-ı ‘aşkı dest-i sâkî-i ezelden nûş edip

Lutfiyâ anın içün güftârı bî-bâk eyleriz

LUTFÎ-İ DÎGER

İsmi Mustafâ’dır. Muslî Aga-zâde demekle pür-şöhret bir ehl-i tabî‘at olup bölük

çorbacılarından iken bi-emri’llâhi te’âlâ galebe-i sevdâ ile perîşân-hâl ve deşt-i mezelletde

pây-mâl olup ol hâl üzre bin yüz otuz hudûdunda intikâl eyledi. Bu güftâr ihtilâl-i

dimâgından mukaddem olan âsârındandır.

Gazel

Olup bîgâneye mahrem o şûh-ı âşinâ-düşmen

Eder ‘uşşâka va’d-i dil-firîbin hep vefâ-düşmen

Tabîbâ sûde-i elmâs ile lutf et nemek-pâş ol

Ki andan leb-güşâ-yı hazz olur zahm-ı devâ-düşmen

Kime ‘arz-ı hüner etsin suhan-sencân ey Lutfî

Edânî-dōstdur şimdi cihân-ı hüsn-edâ-düşmen

LUTFÎ-İ TATAR

Nâmı Lutfu’llâh olmagla mahlas-ı merkûmu ihtiyâr etmişdir. İklîm-i Kırım’dan zuhûr

edip tahsîl-i ma‘ârifden sonra mülâzım ve tarîk-i kazâya ‘âzim olup kuzâtın miyânesinde ser-

firâz ve ma‘rifeti sebebi ile kesb-i imtiyâz etmiş idi. Ancak cism-i nâmîsi kımızla perverde

olup bu diyârlara geldikde keyf-i ma’hûd bu şehrlerde mefkûd ve zurafâ-yı beldeden ol

neş’e-i bî-meze gayr-ı ma’hûd oldugundan bî-keyf ârâm etmek kendüye hilâf-ı mu’tâd

olmagla nâ-çâr bi’se’l-bedeli ile evkât-güzâr ve bî-çâre ez-nefs-i emmâre mahbûb-dōstluk

semtinde dahı bî-fikr ü bî-sabr u bî-’âr olup dâ’imâ mahbûb-perest ve bed-mest olmagla bi’l-

âhire şe’âmet-i ser-mestîden kâse-i ‘ırzı şikest ve birkaç erâzil-i gaddârın hançer-i gadrlarına

duçâr ve bin yüz on üç târîhinden sonraca medîne-i Kostantıniyye pîşgâhında olan Kâsım

Paşa’da katîlen vefât ve dâhil-i gürûh-ı emvât olmuşdur. Tabî’at-ı şi‘riyyesi hayli pâk ve deşt-

Page 185: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

i ma‘rifetde zihni akın etdigi mahallerde kuvvet-i muhayyilesi cüst ü çâlâk ‘irfânın özünden

haberdâr bir şâ‘ir-i pâkîze-eş‘âr idi. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Gazel

Bilimezidik işlerimiz hep havâ imiş

Âteş hayâlin etdigimiz nakş-ı mâ imiş

Mızrâb-ı dilden umma sakın nagme-i safâ

Sâz-ı felekde târ-ı emel bî-nevâ imiş

Cem‘ eylemek suhanda mecâz u hakîkati

Mahsûs-ı tab‘-ı Lutfi-i şîrîn-edâ imiş

LA’LÎ

Nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri Mustafâ’dır. Medîne-i Kostantıniyye’de mütevellid

olup mertebe-i sinn-i temyîze resîde oldukda dâhil-i Enderûn-ı Sarây-ı Hümâyûn ve ol

ma’denü’l-ma‘ârif olan ‘ibâdet-hâne-i vâlâda hezârân hilye-i kemâl ile zât-ı vâlâları meşhûn

olup mülâzım ve kırk akça medreseden ma’zûl ve taşra çıkdıklarında 0 bin yüz on Saferinde

Şeyhü’l-islâm es-Seyyid Feyzu’llâh Efendi merhûmdan Kara Çelebi-zâde hâricine ‘âric ve

yüz on bir Cumâdâ-yı ûlâsında yerlerinde i‘tibâr ve yüz on beş Cumâdâ-yı âhiresinde dâhil ile

Nişâncı Paşa-yı ‘Atîk Medresesine hakîk ve yüz on yedi Recebinde yerlerinde dâhil hareketi

i‘tibâr ba’dehû yüz on sekizde Şâh Kulu Medresesiyle te’kîd-i rütbe eylediklerinden sonra

yüz on tokuz Zü’l-hiccesinde mûsıla-ı sahn ile Emre Hvâce Medresesine hareket-i mu’tâd ve

yüz yigirmi Rebî’ü’l-evvelinde Sahn-ı Semândan biriyle ber-murâd olupve sene-i merkûme

Şevvâlinde Nûh Efendi Medresesine ibtidâ-i altmışlı ile yetmiş iken a’mâr-ı ricâli ‘ömr-i

Nûh’a ber-â-ber olsa âmâl-i efrâdına müsâ’id olmayan cihândan irtihâl ve bin yüz yigirmi üç

Cumâdâ-yı âhiresinde intikâl eyledi. Cihet-i ‘ilmiyyesinden fazla ma‘ârifden dahı hâlî degil

idi. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt

Ger ersek ‘îd-i vaslına bizimle merhabâ etmez

Kalırsa böyle dil-ber La’liyâ ‘uşşâka el vermez

LEM’Î

Page 186: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Şu’arâ-yı ‘asrımızdan Lem’î Halîl Aga demekle şöhret-şi’âr tab‘-ı âteş-pâre bir merd-i

celîlü’l-mikdârdır. Bu güftâr zâde-i tab‘-ı me’âlî-medârlarındandır.

Beyt

Leb-i tâkat-güzâr-ı hicr-i ruhsârınla bî-tâbım

Ser-â-pâ bî-karârım reşk-i mevc-i bahr-i sîm-âbım

Beni hûn-âb-nûş-ı minnet-i sâkî kıyâs etme

Hemân yâd-ı lebiyle Lem’iyâ mest-i mey-i nâbım

Harfü’l-mîm

Harf-i mîm’e bed’ edip kilk-i be-nâm

Eyledi erbâbını bir bir rakam

Eyleyip ‘arz-ı mahâret evvelâ

Mâhir’in evsâfını yazdı kalem

MÂHİR

Nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri ‘Abdu’llâh olup ol vâdî-i cemîlü’l-mebâdîsinde mâhir

olan zât-ı ma’lûmü’l-cemâhir maskat-ı re’sleri olan diyâr-ı Bosna’dan dârü’l-mülk

Kostantıniyye’ye rûy-mâl ve kibâr-ı enâmın meclis-i şerîflerine ittisâl eyledikden sonra vâsıl-

ı rahîk-i rahmet-i Rahmân olan Şa’bân-zâde Mehmed Efendi’den mülâzım olup devr-i

medâris-i mu’tâde ederek kırk akça medreseden ma’zûl oldukdan sonra yüz beş Saferinde

şeyhü’l-islâm ve müfti’l-enâm melek hasletlerin bülendi Sadrü’d-dîn-zâde Mehmed Sâdık

Efendi merhûmun def’a-i ûlâsında ibtidâ-i hâric elli ile 0 ‘İvaz Efendi Medresesine müderris

olup bin yüz altı Zü’l-ka’desinde Şâh Kulu Medresesine hareket ve bin yüz yedi Şevvâlinde

Mollâ Gürânî Medresesine ve sene-i merkûme Zü’l-ka’desinde yerlerinde mûsıla-i Sahn

i‘tibâr olunup bin yüz sekiz Cumâdâ-yı âhiresinde ol medreseden Sahn-ı Semândan birine

gelip andan Minkârî-zâde Medresesine ve ol medresede iken sene-i merkûme Zü’l-

ka’desinde yerlerinde mûsıla-i Süleymâniyye i‘tibâr olunup ol medreseden bin yüz tokuz

Page 187: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Muharremü’l-harâmında Selânik mevleviyyeti ile ikrâm olunup on dört ay zabtdan sonra

ma’zûl ve yüz on bir Şa’bânında Edirne pâyesiyle Galata kazâsına mevsûl kılınup bir sene

zabtdan sonra ma’zûl ve yüz on beş Rebî’ü’l-âhirinde Biga kazâsı arpalık olup sene-i

mezbûre Şevvâlinde Cisr-i Ergene kazâsı dahı zamîme olup bin yüz on altı Recebinde sene-i

âtiye Muharremü’l-harâmında zabt etmek üzre Mekke-i mükerreme kazâsı verilip gitmekde

ba’zı mertebe tereddüd ve tarîk-ı ‘aliyyenin rütbe-i ‘ulyâlarında ba’zı mertebe sevdâsıyla

kelimât u harekâtından leyte le’alle şîveleri zâhir olmagla mansıbına irsâl ve gitmesi isti’câl

olunup ba’de’l-’azl kendini cânib-i İstanbul’a getirmeyip Rodos arpalık ve anda meks

olunması ile me’mûr ve sene bin yüz on sekiz Şa’bânında Sultân Hiârı kazâsı arpalık olup

Rodos kazâsı kazâ-i merkûmeye tebdîl olundukdan sonra on tokuz Recebinde Menemen ma’a

Foçalar kazâları ilhâk ve bin yüz yigirmi Rebî’ü’l-evvelinde bi’n-nefs kendiler zabt eylemek

üzre Kayseriyye mevleviyyetine irsâl ve ol mansıbdan yine kendiler zabt etmek üzre bin yüz

yigirmi birde ‘Ayıntâb kazâsına nakl olunup belde-i mezkûrede iken bin yüz yigirmi iki

Şa’bânında intikâl eylediler. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt

Kitâb-ı hüsn-i dil-ber hâl ü hattı ile muhaşşâdır

Gören der bâreka’llâh bir güzel tertîb-i zîbâdır

MÂDİH

Nâm-ı vâlâları Mustafâ’dır. Ol şâ‘ir-i pür-gû vü lâ’übâlî-meşreb ve ol suhan-perver-i

güşâde-tab‘ u şûh-kevkeb vâlideleri cânibinden Bûstân-zâde neslinden ve pederleri

cânibinden sâk-ı recûliyyetin aslından olup beyne’l-emsâl çerb-i şîrînini bî-dirîg ü bisyâr ve

Çerbci Mehmed Efendi demekle şöhret-şi’âr olan Karabacak merhûmun ferzend-i sebük-

pây-ı çâpük-reftârıdır ki sahn-ı pehnâ-yı ‘irfânda eş‘ârı şîrîn ve beyne’l-akrân letâyif-i bî-

muhâbâsı nâzik ü nemekîn mahbûb-dōst u riyâ-düşmen ve revnak-ı sohbet-i yârân ve zînet-i

her-encümen sebük-rûh ve bî-tekellüf-tavr ve ketûm ve mazbût-dehen bir zât idi kim

bulundugu meclisde hezâr nühüfte esrâra tahsîl-i ıttılâ etse bâl-i memdûhü’l-hâlin —

«d�ô« —u¾- —«d0ô« —Ëb# 86 kavline hâricde bir misâl edip ol meclisde rü’yet ve istimâ’

eyledigi şey’in vasf ü sûretini defîneveş mestûr kılıp bir genc-i nihân belki hırz-ı cânı gibi

saklayıp âşinâ vü yâddan pinhân eder idi. Bu reftâr üzre memdûh-ı beyne’n-nâs oldugundan

herkes ülfet ü sohbetinden memnûn olup hâhişger-i istînâs olur idi. Bu gûne me’mûnü’l-

gâ’ile bir nedîm-i mücerreb ve ahlâkı nüdemâya bâdî-i i’tinâ vü i‘tibâr olan ketm ü âdâb ile 86 Sudûrü’l-ahrâri kubûrü’l-esrâri: Hürlerin göğsü, sırların mezarıdır.

Page 188: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

mühezzeb olması hasebi ile kibârdan bî-nihâye zât-ı şerîflerle hem-dem ve pîrâhenleri

mahrem olmayan meclis-i hâsü’l-hâslarına mahrem olup muktezâ-yı mahlası herkesin medh ü

senâsında evkât-güzâr ve kibâr-ı enâmın du‘â-yı bi’l-hayrları ve zikr-i cemîlleri ile nâm-ı

şerîflerin andıkça yâd u tezkâr ederdi. Rûz-nâme-i hâl-i tarîkları dahı bu minvâl üzredir ki bin

toksan yedi târîhinde ‘âlem-i tufûliyyetde Ankaravî Mehmed Efendi ‘asrında evlâd-ı ‘ulemâ

bi’l-cümle mülâzemetle çerâg olmak üzre hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn sâdır olmagın ol

hînde mülâzım ve kırk akça medreseden münfasıl olup ba’dehû sene bin yüz on altı târîhinde

şeyhü’l-islâm ve müfti’l-enâm ‘ulemâ-i kirâmın bülendi merhûm u magfûr Paşmakçı-zâde es-

Seyyid ‘Alî Efendi hazretlerinden ibtidâ-i hâric elli ile Kara Çelebi-zâde Medresesine olup ve

bin yüz on tokuz Şa’bânında Hvâcegî Medresesine ve bin yüz yigirmi iki Şevvâlinde Ken’an

Paşa Medresesine ve bin yüz yigirmi altı Rebî’ü’l-evvelinde Monlâ Kırımî Medresesine ve

bin yüz yigirmi tokuz Cumâdâ-yı âhiresinde Ankaravî Mehmed Efendi Medresesine ve bin

yüz otuzda Şeyhü’l-islâm es-Seyyid Feyzu’llâh Efendi Medresesine geldiklerinden sonra âl-i

Hasancân’dan Birâder-zâde Mustafâ Efendi ile miyânelerinde ülfet-i tâmmeleri olmagla

mahdûm-ı mezbûr mısr-ı Kâhire kâzısı olup rû-be-râh olduklarında anlarla bile gidip belde-i

Kâhire’de sâkin iken bin yüz otuz Şa’bânında intikâl eyledi. Şûh-tabî‘at hoş-sohbet meclis-

ârâ mahbûbü’l-kulûb bir zât-ı sütûde-sıfât idi. Eş’ârı pâk zihni çâlâk egerçi vâdî-i fazîletde bir

mikdâr sâde idi fe-ammâ mu’ammeyât semtinde tab‘ı gâyet güşâde idi. Egerçi müretteb ü

müctemi’ Dîvân’ı eyâdî-i nâsda mefkûddur fe-ammâ ceste ceste olan âsârı husûsâ

mu’ammeyâtı bir yere cem’ olsa bir dîvân olacak kadar güftârı bî-minnet mevcûddur. Sene

bin yüz on altı târîhinde pâdişâh-ı İslâm halîfe-i enâm zıllu’llâhi te’âlâ fi’l-’âlem melik-i

a’zam sultân-ı muhterem şevketli mehâbetli pâdişâh-ı ‘âlem-penâh hazretlerinin nâm-ı

hümâyûnlarına nazm eyleyip mukabelesinde mesbûkü’z-zikr olan hâric medresesiyle çerâg

buyuruldugu kasîde hod meşhûr u ‘âlem-ârâ ve mestûr-ı her-mecmû‘a-i şu‘arâ vü zurafâdır

ve sâ’ir ebyât u eş‘ârı dahı nâzik ü bî-hem-tâdır. Bu birkaç güftâr ol şâ‘ir-i güşâde-çeşm-i

bezm-i eş‘ârın zâde-i tab‘-ı ra’nâları olan âsâr-ı latîflerindendir.

Gazel

Rahm kıl ey gamzesi mekkâre Allâh ‘aşkına

Sîne-i mecrûha urma yâre Allâh ‘aşkına

‘Arz-ı rûy et ey perî bilmem nedendir vahşetin

Sen de insâniyyet et bir pâre Allâh ‘aşkına

Dil henüz âyâ esîr-i bend-i dâm-ı turra mı

Bir su’âl eyle sabâ dildâre Allâh ‘aşkına

Page 189: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Gâh nâz u geh tebessüm geh tegâfül eyleyip

Râzımı fâş eyleme agyâra Allâh ‘aşkına

Olmasın âzürde te’sîr-i nigehden Mâdihâ

Bakma küstâhâne rûy-i yâre Allâh ‘aşkına

Ve lehû

Bûs eyleyen ol lebleri el yur şarâbdan

Yüz döndürür gören ruhunu âftâbdan

Mu’ammeyât be-nâm-ı Sâlih

Olup sahbâ-yı nâz ü ‘işveden bir rütbe mestâne

Sunar nâ-çâr çeşm-i mesti dâmân-ı dil ü câne

Ve lehû be-nâm-ı Sâlih ve Mesîh

87 S�« —U�Us —«dJÔ ÊU£œ dN� ÊU2 bIs ÊœdL–

Ve lehû be-nâm-ı Hüsâm

Ruhun pür-tâb u germ etdi o şûhun neş’e-i bâde

Harâretden ‘arak-rîz oldu ol zülf-i semen-sâde

Ve lehû be-nâm-ı Sâlih

Kebûdî câme giyip egnine o serv-i sehî

Mehin derûn-ı sehâb oldu sanki câygehi

MÂCİD

İstanbul şehrîlerinden Devlet-i ‘Aliyyede Re’îsü’l-Küttâb Kalemi kâtiblerinden

Mustafâ Çelebi-nâm bir zât-ı nâzik-kelâmdır. ‘Asrın şu‘arâsından olmagla bu mecelle-i

celîleye tastîr ve âsârından bu güftârı tahrîr olundu.

Rübâ’î

Tîr-i müjene sînemiz âmâc olsun

Cân ister ise sîneden ihrâc olsun

Zâr eyleyip eylerse seni dil bîzâr

Nerrâd gibi bir pûla muhtâc olsun 87 Şumurden nakd-i cân behr-i dehân tekrâr nâ-çâr est: Ağzın, canın kıymetini tekrar tekrar dile getirmesi kaçınılmazdır.

Page 190: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Ve lehû

Sûznâk oldukça dâg-ı sîne-i sad-çâklar

Katre-rîz-i tesliyetdir dîde-i nemnâklar

La’l-i nâb-ı yâri bûs eyler ney-i şekker gibi

Lezzetinden çâk çâk olsa nola misvâklar

MÂ’İL

Devlet-i Sultân Mehemmed Han-ı Râbi’ ‘aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrânda müddet-i

medîd Rûmeli kâzî-’askeri olup ba’dehû vedâ’-ı ‘âlem-i fânî eyleyen Beyâzî-zâde merhûmun

nebîreleri hoş-tab‘ ma‘ârife mâ’il bir mahdûm-ı şîrîn-şemâ’ildir. Asrın şu‘arâsından olmagla

bu mecelle-i celîleye tastîr ve âsârlarından bu güftârı tahrîr olundu.

Gazel

Dâne-i eşke hat-ı müşk-fikendir bâ’is

Şeb-nemin behcetine lutf-ı çemendir bâ’is

Mâ’ilâ rûyunu gördükçe nola âh etsem

Nefha-i bülbüle gül-berg-i semendir bâ’is

MİSLÎ

(Nâm-ı müstahsenleri Hasan olmak üzre mesmû’umuz olup) dârü’n-nasri ve’l-

meymene şehr-i Edirne kurbünde her büt-i mümtâz-ı dil-keş-endâm-ı ‘azrâ-cünbişi reşk-

endâz-ı sanem-hâne-i Çîn olan medîne-i Kırkkilise’de sâkindir. ‘Asrın şu‘arâsından bir şâ‘ir-i

hoş-âyende-ta’bîr olmagla bu mecelle-i celîleye sebt ü tahrîr ve cümle-i âsârından bu beyt

ketb ü tastîr kılındı.

Beyt

Visâlin câmını nûş eyleyen peymâne’i neyler

Cemâlin seyr eden mestâneler mey-hâne’i neyler

MİSLÎ-Î DÎGER

Page 191: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Nâm-ı nâmîleri ‘Alî’dir. Ol tâze nihâl-i bûstân-ı necâbet ve nev-gonca-i gülistân-ı

ma‘rifetin zuhûru hadîka-i ehl-i kemâl olan mahmiyye-i Kostantıniyye-i bî-misl (ü) bî-

hemâlinden olup merhûm-ı cennet-mekân Sultân Mehemmed Han-ı Râbi’ ‘asr-ı şerîflerinde

mısr-ı Kâhire kâzîsı iken ‘azm-i hıtta-i cinân eden sâhib-i Münşe’ât ü Dîvân mâlik-i

memâlik-i fazl u ‘irfân ‘asrının yegâne vü ferîdi İshak-zâde Zuhûrî Mehmed Sâlih Efendi

merhûmun hafîdi olup şi‘r ü makâl kendüye bi’l-irs intikâl eylediginden mâ-’adâ tab‘-ı Mânî-

pesendi her ma‘rifeti kâ’il oldugundan ‘âlem-i tufûliyyetinde vâdî-i tezhîb ü tasvîre mâ’il ve

ma‘rifet-i mezkûreyi hüsn-i hatt-ı kitâbet ile bir yere cem’ etmek şerefine nâ’il oldugundan

hurde hattı be-gâyet latîf ü nefîs serî’ü’l-kalem Nergisî-rakam bir kâtib-i nazîf-i ta’lîk-

nüvîsdir. Ol mahdûm-ı mükerrem ‘âlem-i sabâvetinde şeyhü’l-islâm-ı ‘asr müfti’l-enâm-ı

dehr fazîletli Yenişehirli ‘Abdu’llâh Efendi hazretlerinden bin yüz otuz bir târîhinde bir

mülâzemetle mükerrem ü kâmkâr ve tarîk-ı sa’âdet-refîk-i tedrîse sülûke dîde-güşâ-yı

terakkub u intizâr iken nâ-müsâ’ade-i rûzgâr ile tarîk-ı kazâ ile hissedâr ve esnâ-yı tahrîr-i

tezkiremizde Çelebi rütbesinde Brovnik kazâsı tevkıyyetiyle evkât-güzâr idi. Bu güftâr-ı

muntazam-târ ol nessâc-ı kârgâh-ı hüsn-i belâgat ve tûtî-i Yûsufistân-ı mısr-ı fesâhatin

şikâyet-i çarh-i sitemkârı mütezammın şeyhü’l-islâm hazretlerine zarûretini ‘arz-ı hâl-gûne

îmâ vü işâret etdigi kasîdesindendir ki târ u pûd kadar mahareti ma’lûm u meşhûr olmak içün

keşîde-i destgâh-ı i‘tibâr ve bu mecelle-i celîleye ketb ü tahrîri ihtiyâr kılındı.

Beyt

Hıtta-i mısr-ı kitâbetde (kulun) Yûsuf idim

Efser-i himmetime gıbta ederlerdi ‘ibâd

Etmeyip pîrehenim sırrıma belki mahrem

Sâkin-i künc-i kanâ’at iken ehl ü evlâd

Çıkarıp ipligimi çarh-i denî bâzâra

Etdi bir pûla beni pîre-zen-i dehr mezâd

Ve lehû

‘Âlem ol ‘Azrâ-’izârın sâkiyâ mestânesi

Zühre bezminde o şem’-i tâhirin pervânesi

Hûblar mihr ü vefâ dersin ferâmûş etdiler

Ol şeh-i bî-dâd-ı hüsnün söylenir efsânesi

Nat’-ı ‘âlemde nice şâh u gedâyı mât edip

Page 192: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Verdi meydân esb-i nâza cünbiş-i ferzânesi

Dahı kundakda yatır bir nâmlı âfetdir o şûh

Beslemiş mehd-i hilâl içre felekde anesi

Dâne döksem halka-i teshîre gelmez bir perî

Kâf-ı istignâda ol ‘ankâ-cenâbın lânesi

Hâneme etmez tenezzül eylesem teklîf-i mey

Olsa Mislî bezmimin hurşîd-i zer peymânesi

Zeyl: Ol bülbül-i gülşen-sarây-ı dânişverân ve tûtî-i şîrîn-edâ-yı bezm-i ‘irfânın eger

âyîne-i tab‘-ı pür-nûru mübtelâ-yı ‘illet-i gubâr-ı bî-şu’ûrî olmayıp dâ’imâ güşâde ve kayd-ı

fikr-i ma’âşdan âzâde olaydı tenvîrü’l-ebsâr-ı ‘arâyis-i kemâl olan eş‘ârı sâde-rû olmayıp

ziyâde melîh ve meşkûtü’l-envâr-ı zamîrinde cilveger olan suver-i mezâmini ser-levha-i

tezhîb-i cebîn-i bihîni gibi bî-misl-i sabîh olurdu.

MECDÎ

Nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri Mehmed’dir. Zât-ı melekiyyü’s-sıfâtları miyâne-i

şuhûr u büldânda ni’am-ı firâvân ile nazîre-i cinân olan kân-ı ‘irfân Kostantıniyye-i bî-

akrândan olup vücûd-ı bih-bûdları sâl-i hicrînin bin kırk yedinci târîhinde zîver-i mehd-i

‘âlem-i şuhûd olup lâzıme-i zimmet-i mahâdîm-i kirâm olan hilye-i âdâb u ma‘ârifi itmâm

edip nakîbü’l-eşrâf olan ma’rûf Kudsî-zâde’nin dâ’ire-i ‘aliyyesine intisâb ve ol zât-ı

meşhûrü’l-menkabenin Anatolu kâzî-’askerliginde bin altmış Şevvâlinde bir mülâzemetle

behre-yâb oldukdan sonra bin yetmiş tokuz Cumâda-yı ûlâsında ibtidâ-i hâric elli ile ‘İvaz

Efendi Medresesine ve seksen üç Saferinde Fâtıma Hanım Medresesine hareket ve seksen

dörtde Hâs Odabaşı ve seksen altıda Ca’fer Paşa seksen sekizde Hâcî Hasan-zâdeye ve

seksen tokuzda Koca Mustafâ Paşaya ve toksan ikide Sahn-ı Semândan birine ve toksan dört

Muharreminde Pîrî Paşaya ve toksan beşde Siyâvuş Paşa Sultânı Medresesine ve toksan yedi

Muharreminde sâniye-i Sarây-ı Galata Medresesine ve toksan tokuz Muharreminde Sarây-ı

Galatanın ûlâsına ve bin yüz iki Recebinde Medârisi-i Süleymâniyyeden biriyle tarîk-ı

müderrisîn-i kirâmı itmâm ve bin yüz dört Şevvâlinde Yenişehirfenâr mevleviyyetiyle

makzi’l-merâm buyurulup ve bin yüz on bir Muharreminde Edirne kâzîsı olup bin yüz on beş

Rebî’ü’l-âhirinde Mekke-i mükerreme pâyesiyle ihtirâm ve bin yüz on altı Cumâdâ-yı

Page 193: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

âhiresinde İstanbul pâyesi olup sene-i merkûme Şa’bânında Anatolu kâzî-’askeri olmuşken

yine ol şehr-i mezkûrda hânelerinin nerdübânını ta’mîr ü termîm ve tevsî’-i dâ’irelerin

tasmîm etmeleriyle nerdübân-ı mezbûrun korkuluk ta’bîr olunan hîtânü’l-ihtiyâtın neccâr-ı

kesbe ref’ etmege rızâ ve öteden beri me’lûf oldukları vaz’ın hilâfına bu sanî’-i iktisâb-ı mâ-

cerâya gûyâ bir süllem-i kazâ olup müşârün ileyh hazretleri cevf-i leylde dîvân içün ‘azm ü

şitâb esnâsında nerdübân-ı ma’hûdun keyfiyyetinden zuhulle nüzûl eder iken dest-i rızâ birle

kazâ ıbtın cânib-i sukûta tahrîk edip bir iki kademe nâzil oldugu gibi lagzîde-pây-ı sebât olup

zemîne sâkıt oldular. Hengâm-ı pîrî olup ve sukût etdigi mahal mürtefi’ce olmagla ‘azîm

mütekeddir belki bi’l-külliye hayâtından me’yûs olacak mertebe müte’essir olup sıhhatleri

maznûn ve ‘azllerinden memnûn olacakları ma’lûm-ı Devlet-i ‘Aliyye-i sa’âdet-makrûn

olmagla Mar’aş kazâsı arpalıgı ile ma’zûl eylediler. Ba’dehû bür’-i tâm gelip bir az zamân

mürûr u güzerânından sonra bin yüz yigirmi Zü’l-ka’desinde sâniyen Anatolu kâzî-’askeri

olup mertebe-i mezkûre ile ihtirâm olunmuşlar idi. Ba’dehû bin yüz yigirmi iki

Muharreminde ma’zûl olup Kütahiyye ve İznik ve Kete kazâları arpalık olmuş idi. Bu hâl

üzre evkât-güzâr ve medîne-i Üsküdar’da vâkı’ sâhil-hânelerinde sâkin iken bin yüz yigirmi

sekiz Rebî’ü’l-âhirinde rahmet-i Rahmân’a intikâl eylediler. Mahâdîm-i kirâmdan bir vücûd-ı

mükerrem ve nîk-nefs bir zât-ı muhterem olup müddetü’l-’ömr tarafından efrâd-ı âferîdeden

bir ferd mutazarrır ve mütekeddir olmayan melek-hasletlerden meclisi pâk u dervîşâne ve

sohbeti nâzik ü bî-bahâne idi. Evâ’il-i hâlinde eş‘âr u ebyâta âzmâyiş-i tab‘ı olup ancak

sonralarda pîr ve târik-i her-hevâ olmagla terk-i güftâr eylemişler idi. Fe-ammâ fi’l-asl mâye-

i ma‘ârif-i merkûz ser-rişte-i tıynetleri olmagla ‘âlem-i heremde dahı pîrâne-ser letâyif ü

mazmûna mâ’il ve şu‘arâ-yı zamâneden her kime kadr-i ‘âlîleri su’âl olunsa ciyâdet-i

tab‘larına kâ’il olurdu. Bu birkaç güftar ol zât-ı ‘âlî-mikdârın evâ’il-i hâllerinde olan

eş‘ârındandır.

Beyt

Yâd-ı ruhunla aglasam eşkim gül-âb olur

La’lin hayâli ile su içsem şarâb olur

Fikr-i ruhunla âh-ı dil-i âteşînimin

Her bir şerâresi felege âftâb olur

MUCÎB

Page 194: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri Mustafâ’dır. ‘Asr-ı Sultân Mustafâ Han-ı Sânî

‘aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrânda şeyhü’l-islâm olan es-Seyyid Feyzu’llâh Efendi merhûmun

bütün müddetlerinde emânet-i fetvâ hidmet-i şerîfesinde olup İstanbul pâyesiyle tarîkında

ikrâm olunan fakîh-i fâzıl pîr-i kâmil Hısn-ı Mansûrî Ahmed Efendi merhûmun mahdûmu

olup zât-ı vâlâları hilye-i kemâl ile muhallâ ve âyîne-i tab‘-ı ‘âlîleri safvet-i zekâ ile mücellâ

beytü’l-’ilmden bir mecmû‘a-i vâlâ ve hânedân-ı ma‘rifetden bir zât-ı bî-hem-tâdır. Zât-ı

vâlâları bin toksan tokuz târîhinde sâbıkan şeyhü’l-islâm olan imâm-ı sultânî Lâdikî Mehmed

Efendi hazretlerinin def’a-i ûlâ Rûmeli kâzî-’askerliginde sadâret-i merkûme teşrîfinden

mülâzım ve kırk akça medreseden münfasıl oldukdan sonra bin yüz sekiz Rebî’ü’l-evvelinde

sâbıku’z-zikr es-Seyyid Feyzu’llâh Efendi merhûmdan ibtidâ-i hâric elli ile Dersiyye-i Fîrûz

Aga Medresesine olup ba’-dehû zamîr-i ‘âlîlerinden bir medrese-i dîgere rücû’ u hareket

geçip şem’-i sûzân-ı bezm-i gayret iken bin yüz tokuz Şevvâlinde yine merhûm-ı mezbûrdan

Eyyühüm Medresesine hareket eyleyip ve bin yüz on ikide yine anlardan ibtidâ-i dâhil ile

Mollâ Kırımî Medresesine vâsıl ve bin yüz on beşde Sa’dî Efendi Medresesine hareket-i

dâhil eylediklerinden sonra bin yüz on sekiz Recebinde mûsıla-i Sahn ile ûlâ-yı Hüsrev

Kethudâya hırâm ve bin yüz yigirmi Saferinde Medâris-i Sahn-ı Semândan birine kıyâm ve

bin yüz yigirmi bir Zü’l-hiccesinde ibtidâ-i altmışlı ile Nişâncı Paşa ve bin yüz yigirmi ikide

altmışlı hareketi ile Mehmed Agaya ve bin yüz yigirmi beş Şevvâlinde mûsıla-i

Süleymâniyye ile Kara Mustafâ Paşaya ve bin yüz yigirmi sekiz Şevvâlinde bi-tarîki’t-

tekerrür te’sîs-i mebânî-i tarîk-ı ‘aliyye ve te’kîd-i rütbe-i celîyye edip Ayasofya-i Kebîr’e

gelip bin yüz yigirmi tokuz Cumâdâ-yı âhiresinde hasretü’l-müderrisîn olan Medâris-i

Süleymâniyyeden biriyle ihtirâm ve ol medreseden matmah-ı enzâr-ı mevâlî-i ülü’l-i‘tibâr

olan Halebü’ş-şehbâ mevleviyyetiyle ikrâm olunup bu mecelle-i celîleyi esnâ-yı tahrîrimizde

ol mansıb-ı celîlden ma’zûl idiler. Hakkâ ki zât-ı vâlâları fâ’iku’l-akrân bir fazîletmend olup

mecmû‘a-i ‘irfân ve her ne rütbe medh u senâ olunsa şâyândır. Müzâkere-i ‘ilmiyyeden esnâ-

yı ferâgda fazla-i fazl u kemâlleri olan şi‘r ü inşâ ile teşhîz-i zihn ve tefrîh-i bâl ederler idi.

Şi’r-i âbdârının gâyet edâsı selîs ve mazmûn-ı dil-ârâsı nefîsdir. Gazeliyyât ve kasâ’id-i bî-

nazîrleri ve nice rübâ’î ve metâli’ ve müfredât-ı dil-pezîrleri vardır. Bu gazel-i bî-hem-tâ ol

zât-ı dil-ârânın zâde-i tab‘-ı ra’nâlarındandır.

Gazel

Gel gel bahâr faslı Hisâr’ın havâsına

Versen de nakd-i cânı ucuzdur kirâsına

Halk-ı cihânı kendine elbette bend eder

Page 195: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Râyet-misâl tâbi’ olanlar havâsına

Olmaz metîn nakş-ber-âb-ı binâ-yı ‘aşk

Sengîn dil-i bütânı komazsan esâsına

Bulduk o mâh ile dil-i zârın arasını

Sulh oldu bûs-ı la’li ile hûn bahâsına

Hvâhiş hemân miyânını âgûşa çekmedir

Yohsa Mucîb ben geçemem mâ-verâsına

Hakkâ ki zûr-ı bâzû-yı kuvvet-i tabî‘iyye ile hayâl etdikleri mazmûn-i bârik mâ-

verâsında tetebbu’-ı sahîh ile cüst (ü) cû olunsa fikr-i dakîk andan berter bir lafz-ı ma’nîdâr

tedârikinde ‘âciz ve fürû-mânde oldugun evvelîn-i cümle-i kârda teslîm ü i’tirâf u ikrâr eder,

li-münşi’ihi:

Bâreka’llâh zihî dil-i çâlâk

Levhaşa’llâh hoşâ tabî‘at-ı pâk

MAHVÎ

Süleymâniyye Câmi‘i şeyhi iken ârzû-yı hacc-ı şerîfle beytinden hurûc edip tarîk-i

Hak’da muhâceret esnâsında Şâm-ı cennet-meşâmda intikâl eyleyen Şeyh ‘Îsâ Efendi

hidmetleridir. ‘Azîz-i vâlâ-cenâb-ı merkûm Anatolu kuzâtından Geredeli Sukûkî ‘Alî Efendi

merhûmun mahdûm-ı sa’âdet-mersûmu olup bin kırk yedi târîhinde Gerede’de Sarıkâzîlar-

nâm karyede vücûda gelip ba’dehû Kostantıniyye’ye hicret edip ‘ulemâ-i kirâmın meclis-i

ifâdelerine vusûl ve meşâyih-i Halvetiyyeden Bolbolcu-zâde Şeyh ‘Abdü’l-kerîm Efendi

merhûmdan inâbet edip ‘ulûm-ı zâhiresi gibi ‘ulûm-ı bâtınayı tahsîle meşgûl olup bu hâl üzre

tasfiye-i bâtına iştigâl üzre iken bin yetmiş altı senesi hilâlinde Orta Câmi‘i va’ziyyesiyle

iclâl olunup toksan beş Rebî’ü’l-âhirinde Tercemân Yûnus Zâviyesine bast-ı seccâde-i irşâd

ve yüz beş Cumâdâ-yı âhiresinde Sultân Selîm meşîhati ile rıf’at-i kadrleri müzdâd olup yüz

yigirmi Cumâdâsında ebu’l-feth Sultân Mehemmed Han Câmi‘-i şerîfi şeyhi olup yüz yigirmi

iki Rebî’inde Sultân Bâyezîd-i Velî Câmi‘-i şerîfi meşîhati ile muhterem ve sene-i merkûme

Şevvâlinde Süleymâniyye Câmi‘-i şerîfi meşîhatine nakl buyurulup bin yüz yigirmi yedi

Receb-i şerîfinde cânib-i Mekke-i mükerremeye ‘azîmet ve taraf-ı devletden izn ile hacc-ı

şerîfe fâyiz-i ruhsat olup Şâm-ı cennet-meşâmma vusûllerinde sene-i merkûme Ramazânının

yigirmi ikinci günü bu ‘âlem-i fânîden göçüp rıhlet ve ol makâm-ı mübârekde Sâlihiyye-nâm

Page 196: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

mahalde şeyh-i ekber misk-i ezfer Muhyi’d-dîni’l-’arabî rahmetu’llâhi ‘aleyhin türbe-i

şerîfelerinde defn olundular. Ecille-i meşâyih-i kirâmdan zâhir ü bâtını ma’mûr bir gencîne-i

mestûr idi. Kuvvet-i kudsiyye-i zühd ü takvâ ile her bâr ‘arş-ı ‘irfâna ‘âric ve ‘ibâdet u tâ’âti

tavk-ı beşerden hâric bir vücûd-ı velâyet-meşhûd ve va’z u sohbetinde ‘azîm te’sîr var bir pîr-

i rûşen-zamîr idi. ‘İlm-i ledünnî olan lisân-ı tasavvuf üzre te’lîfât-ı kesîresinden gayrı ‘ilm-i

zâhirde fenn-i nahvde Müfîdü’l-İ’râb-nâm bir latîf vü nâzik mecmû‘ası vardır. Cümle-i

ma‘ârifinden fazla Mahvî mahlası ile ilâhiyyâtı vardır. Bu ilâhî-i şerîf anlarındır.

İlâhî

Bulmak dilersen dâ’im sa’âdet cân ü gönülden Allâh’a yalvar

Gafletde kalma eyle ‘ibâdet cân ü gönülden Allâh’a yalvar

Aldanma zinhâr fânî cihâna takvâ vü zühdü kût eyle câna

Uçmak dilersen bâg-ı cinâna cân ü gönülden Allâh’a yalvar

Kaldır dilinden kesret hicâbın sırrında oku vahdet kitâbın

İçmek dilersen vuslat şarâbın cân ü gönülden Allâh’a yalvar

Yoklukda yokla ma‘nâ-yı Mahvî maksûdı anla sarf ile nahvi

Merdûd-ı râh ol gel iste sahvı cân ü gönülden Allâh’a yalvar

Ve lehû

Sivâ efkârının cündü gönül mülkün harâb etdi

Elim al düşmüşem kaldır meded Mevlâ-yı Rahmân’ım

Emel ârzûsunun odu yakıp bagrım kebâb etdi

Elim al düşmüşem kaldır meded Mevlâ-yı Rahmân’ım

Hulûs üzre ‘ibâdetde teveccüh eylesem sana

Gelir kalbe sivâ fikri komaz hergiz beni bana

Dilimde kuvvetim yokdur cevâbın vermege ana

Elim al düşmüşem kaldır meded Mevlâ-yı Rahmân’ım

MUHTEŞEM

Dîvân-ı ‘Âlî kâtiblerinden Şa’bân-zâde Mehmed Efendi demekle şehîr bir pîr-i rûşen-

zamîr olup Devlet-i ‘Aliyyede nice zamân şıkk-ı sâlis defterdârı olmuşlar idi. ‘Âlem-i

Page 197: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

dünyâda bîhûde ‘ömr-i ‘azîzlerini ‘izâ’at etmeyip dâ’imâ tahrîr ü kitâbet ve bir ân şuglden

hâlî olmayıp ma‘ârif-i bisyâr ile evkât-güzâr olurlar idi. Eyyâm-ı sıhhatinde çekîde-i kalem-i

sebük-reftârı ve nigâşte-i kilk-i güherbârı olan âsârı bir yere cem’ olmak lâzım gelse terâzû-

yı kıyâsda kendiyle girânlıkda ber-â-ber belki evrâk-ı tahrîrâtı vaz’ olunan keffe kendiden

girân ü berter idi. Bu kadar kesret-i kitâbetle yine vâfir ‘indî âsârı ve zebân-ı Fârisî ve lisân-ı

Türkîde bir hayli nâzik güftârı vardır. bu cümleden zebân-ı Türkîde inşâ-yı latîfe ile Tîg u

Kalem nâmına cem’ ü tertîb eyledigi mecmû‘a-i ‘irfânı nâzik ü pâk bir eser olup istihsân-ı

ülü’l-elbâba şâyândır. Sene bin yüz yigirmi hilâlinde intikâl eyledi. Bu birkaç beyt-i şikâyet-

ta’bîr mesbûkü’z-zikr-i te’lîf-i dil-pezîrlerinde münâsebetle tahrîr eyledigi ebyâtdandır.

Mesnevî

Dâd baht-ı siyehimden feryâd

Ma’rifet gevherin etdi berbâd

Nâ-murâdım o kadar ‘âlemde

Nâr-ı gam kâmı yakar sînemde

Âteşimden tutuşup dildeki tâb

Murg-i ümmîd olur âhımda kebâb

Gelemez hâtıra kâmın nâmı

Kanda kaldı görebilmek kâmı

DERVÎŞ MUHİB

Nâmı ‘Abdu’llâh olup menşe’leri diyâr-ı Belh’dendir. Esnâ-yı tahrîr-i tezkiremizde

Eser tahallüs eylemiş idi fe-ammâ mahlas-ı merkûm beyne’l-ahibbâ meşhûr olmayıp kalb-i

yârânda eser eylemediginden kendi muhibleri miyânesinde yine Muhiblik ile müte’ârif idi.

Erbâb-ı ‘irfândan bir dervîş-i pâk idi. Bu güftâr anlarındır.

Beyt 88 bMJš¦ È“«—œ o–U� ¡ˆ—UEs Êœd½ bMJš¦ È“U� dšAL– Ë« „U� v� ¡ˆeL�

MUHLİSÎ

88 Gamze-i bî-bâk-i û şemşîr-bâzî mî-koned / Gerden-i nezzâre-i ‘âşık dırazî-mî koned: Onun pervasız yan bakışı, kılıçla oynamakta, aşığın bakış boynu ise (ona doğru) uzanmaktadır.

Page 198: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Nâm-ı ser-âmedleri Ahmed’dir. Ehâlî-i hâsü’l-hâs-ı pür-ikbâllerinin hamîre-i tıynet-i

zât-ı bî-hemâllerinden ma‘ârif ü hulûs-ı bâl cüz’-i lâ-yenfek-misâl olan kân-ı ‘irfân

Kostantıniyye-i bî-akrândan Sultân Selîm kurbünde Cebecibaşı Mahallesinde mehd-i vücûda

kadem basıp tahsîl-i dest-mâye-i ‘irfân eyledikden sonra merhûm u magfûr ed-dâricü ilâ

rahmeti Rabbihi’l-gafûr kuzât-ı ‘asâkirin nîk-haslet olan refî’ü’ş-şânlarının ercümendi

Tevfîkî-zâde Mehmed Efendi hazretleri ile kemâl münâsebetleri ve âsitânelerine ziyâde

tereddüdleri olmagın merhûm u mebrûr bin yüz on beş târîhinde bi’z-zât sadâret-i Rûmeli

olduklarında ol zât-ı şerîfin sadâret teşrîfinden mülâzım ba’dehû tarîk-ı kazâya ‘âzim bin yüz

on tokuzda Şeyhü’l-islâm Mahmûd Efendi Rûmeli kâzî-’askeri iken Pravişte mansıbına olup

ba’dehû İsma’îl Geçidi ba’dehû Mostar kâzîsı olup esnâ-yı tahrîr-i tezkiremizde Timürhisâr

ve Nevrokop’dan onar ay zabt eylemek üzre kayrılmışlar idi. Zihni müstakîm ü ‘afîf hoş-tab‘

ve me’mûnü’l-gâ’ile bir vücûd-ı şerîf olmagla kuzât-ı ‘asâkir hazarâtı müddet-i şerîfelerinde

vakâyi’ kitâbeti hidmeti ile istihdâm buyurup nüvâziş ü keremleri ile ikrâm buyururlar idi.

Tabi’at-ı şi‘riyyesi dahı pâk bir merd-i huceste-idrâkdir. Bu güftâr cümle-i âsârlarındandır.

Beyt

Etme bîhûde hat-ı rûyunu ey şûh tırâş

Ser-nüvişt-i ezelî hakk ile tagyîr olmaz

MUHLİSÎ-İ DÎGER

Devlet-i ‘Aliyyede ‘asrında Defterdâr Beg demekle şöhret-şi’âr bir mîr-i pür-vakâr

olup vâlid-i mâcidleri ‘Alî Paşa dahı vüzerâ-yı kirâmdan bir vezîr-i nâmdâr olup vezâret

rütbesiyle ‘asrında defterdâr olmuşlar idi. Bunlar dahı Devlet-i ‘Aliyyede mu’temed ve

ma’lûmü’l-’ayâr bir mîr-i ‘âlî-mikdâr olmagla bin seksen altı târîhinde Defterdâr Ahmed Paşa

yerine mansıb-ı mevrûsları olan câh-ı refî’-i defterdârîye olup istikâmetle hidmet eylemişler

idi. Ba’dehû toksan tokuz Muharreminde üç tugla kubbe-nişîn olup bir kat dahı mükerrem

olmuş iken kâse-i ‘ömrleri leb-rîz ü ser-şâr ve mizâc-ı şerîfleri münharif ve gâyet bîmâr

olmalarıyla sene-i mezkûre Şevvâlinde livâ-yı ‘ukbâya hırâm eylemişler idi. Gâyet sengîn ü

vakûr olan zât-ı ten-perverlerden bir vezîr-i kerem-mevfûr ve beyne’n-nâs rûz-nâmçe-i hâli

ma’rûf u meşhûrdur. Hâk-i İstanbul olmalarıyla tabî‘at-ı şi‘riyyeleri vardır. Bu bir iki güftâr

anlarındır.

Beyt

Page 199: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Merhabâ ey feyz-bahş-ı sîne-i erbâb-ı dil

Pertev-i hüsnün nigâra mihr-i ‘âlem-tâb-ı dil

Zülf-i yâri pîç ü ham çekmiş ‘izârı safhaya

Resm ederken lerze düşmüş hâmede yok tâb-ı dil

MEDHÎ

Nâm-ı vâlâları Mustafâ’dır. Ser-halka-i gürûh-ı evliyâ ser-tâc-ı zümre-i zühd ü takvâ

meşâyih-i kirâmın bülendi merhûm u magfûr Üsküdarî ‘Azîz Mahmûd Efendi hazretlerinin

hulefâ-yı kirâmından Burusî Eyyûb Efendi’nin oglu Yûsuf Çelebi merhûmun mahdûmları

olup medîne-i Üsküdar’da mehd-i vücûda pâ-nihâde olup tahsîl-i ‘irfân ve tekmîl-i mâ-

lezime-i dânişverân eylediklerinden sonra bin yüz târîhinde şeyhü’l-islâm ve müfti’l-enâm

eshiyânın bülendi ebu’l-fukarâ Debbâg-zâde Mehmed Efendi’den mülâzım ve tarîk-ı tedrîse

‘âzim oldukdan sonra bin yüz yedi târîhinde Şeyhü’l-islâm es-Seyyid Feyzu’llâh Efendi

merhûmdan ibtidâ-i hâric elli ile duhûl-i tarîk-ı ‘aliyye edip ‘âdet üzre devr-i medâris ederek

mûsıla-i Süleymâniyyeden sene bin yüz yigirmi yedi Muharreminde Medîne-i münevvere

kâzısı olup ba’de’l-’azl nevbeti ile Şâm-ı cennet-meşâm kâzîsı olup esnâ-yı tahrîr-i

tezkiremizde ol mansıb-ı bî-hem-tâda hükûmet-i garrâda idiler. Fazl u kemâllerinden mâ-

’adâ taraf-ı şi‘r ve semt-i inşâda dahı nâzik-edâ ve eş‘ârı medh ü senâ olunmaga sezâdır. Bu

güftâr bu mecelle-i celîleye tahrîr içün irsâl eyledikleri eş‘ârlarındandır.

Gazel

Etmiş o gül fütâdelere cevri kâ’ide

Şeb-nem-misâl pâyına düşsek çi fâ’ide

Kahrın mukaddimât-ı keremden kıyâs edip

Düşme gönül netîcesi yok fikr-i fâside

Ol rûzedâr-ı hânkâh-ı arza reşk kim

Hasret-keş-i fütûru ola gökde mâ’ide

Her nazm-ı dil-nişîn yetişir Medhiyâ güvâh

Da’vâ-yı hüsn-i nazmda hâcet ne şâhide

Ve lehû

Yagmâya verdi sabrım bir şîvekâr gördüm

Page 200: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Pâ-mâl-i hayret oldum bir şeh-süvâr gördüm

Ol nev-nihâl-i nâzın hîç görmedim nazîrin

Nev-restegân-ı dehri gerçi hezâr gördüm

Lutf u nüvâzişiyle meşhûr o şûh ammâ

Ben ol sitem-fürûşı âşûbkâr gördüm

MEDHÎ-İ DÎGER

Zümre-i dervîşândan Bagdâdiyyü’l-asl bir dervîş-i dil-rîş olup medîne-i

Kostantıniyye’de Galata muzâfâtından Top-hâne-nâm mahalde vâkı’ Hânkâh-ı Kâdiriyye’de

‘uzlet-nişîn bir merd-i sâhib-temkîn olup şu‘arâ-yı ‘asrdan olmagla bu mecelle-i celîleye

tastîr ve âsârından bu beyti tahrîr olundu.

Beyt

Ayın on dördü gibi dün gece meclisde idin

Kanda ahşamladın ey mâh-ı dırahşân bu gece

MURTAZÂ

Bagdâd-ı behişt-âbâd üdebâsından ve ol havâlînin fuzalâ-yı şu‘arâsından Nazmî-

zâdelikle şehîr olan Murtaùâ Efendi’dir ki ziyy-i küttâbdan olup nâm-ı şerîflerin mahlas

ittihâz eylemişlerdir. Zamân-ı hayâtlarında gerek bunlar ve gerek birâderleri Hüseyin Efendi

katı çok âsâra muvaffak olmuşlardır. Ez-cümle birâderleri Hüseyin Efendi Vassâfü’l-hazretin

ma’rûf u meşhûr olan te’lîf-i celîlinin lugat-ı müşkilesin Türkî lisân üzre hall ü beyân ve

zebân-ı Türkîde türkîleri surh ile tahrîr edip o lugat-ı Türkiyyenin Fârisî ve ‘Arabî edâsını

cem’ edip bir nâzik lugat eylemişdir. Ancak ekser tahrîr eyledigi Türkîler Etrâk-i kadîme

lisânı olmagla bizim miyânemizde ma’rûf olan ta’bîrâta uymadıgından Türkî bir lugat

aranmak lâzım gelse zahmet çekildiginden bu ‘abd-i fakîr lisânımız üzre cem’ u tastîre

tasaddî eylemiş idik. El-hâsıl hânedân-ı ‘irfândan bu iki birâderler nâdire-i devrân idi.

Mütercem-i mezkûrun hod katı çok eseri vardır. Bevn-i ba’îdde olmagla diyâr-ı Rûm’a kimi

gelmiş kimi gelmemişdir. Ez-cümle Rûm’a gelenlerden Gülşen-i Hulefâ’sı bir gülistân-ı bî-

akrân olmuşdur ki ol nüsha-i celîlede ibtidâ-i Devlet-i ‘Abbâsiyye’den bed’ eyleyip Bagdâd-ı

behişt-âbâdın binâsını ve anlardan sonra gelen vülâtı ‘Ömer Paşa ve Ahmed Paşa’ya degin

Page 201: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

bin yüz târîhine gelince bi’l-cümle beyân etmişdir. Hattâ ol nüshanın âhirine karîb olan

mahalde Bagdâd-ı behişt-âbâda gelen vüzerâ-yı kirâmdan ma‘rifetli vezîr-i rûşen-zamîr ‘Abdî

Paşa bir gazel-i nâzik-edâ ile güftâr-senc bunlar da bu nazîreyi eylediklerini tahrîr etmişler.

Gazel

Bülbül-i bâg-ı hakîkat hem-enînimdir benim

Şâhid-i cûş-ı dilim çeşm-i terînimdir benim

Lutf-ı Hakk’a eyledim ilkâ-yı dest-i i’tisâm

vH½ z*¼« v¾�0 89 nakş-ı nigînimdir benim

Yokdur a’mâle ümîdim dergeh-i Hakk’a hemân

Rişte-i ‘acz-i dilim hablü’l-metînimdir benim

UIu¼« …Ëd� 90-yı ihlâsa temessük Murtazâ

Bî-tekellüf hâsıl-ı kedd-i yemînimdir benim

MÜSTAKÎM

Nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîlerin mahlas ittihâz eylemişlerdir. Kibâr-ı meşâyih-i

Halvetiyye’den Ümm(î) Sinân-zâde Hasan Efendi merhûmdan tekmîl-i tarîkat etmiş bir pîr-i

rûşen-zamîr olup medîne-i Kostantıniyye’de Sûfîler Mahallesinde vâkı’ Halvetiyye

Zâviyesinde seccâde-nişîn-i meşîhat idiler. Nefes ü âvâzesi hûb bir şeyh-i mergûb olup be-

gâyet sohbeti nâzik olmagla kibâr-ı enâmla kesret-i sohbet üzre evkât-güzâr olup her bâr

sohbet ü ülfete dîde-dûz-ı hasret olan zurafânın nûr-ı ‘aynı ve ol ‘asrda âlüftegân miyânında

tarh olunan encümen-i yârânın zîneti idiler. Semt-i eş‘ârda reftârı manzûr-ı akrân oldugundan

gayrı târîh-gûyâlıkda bî-tekellüf güftâr-senc olan müverrihlerden parmak ile gösterilen ehl-i

dillerden idi. ‘Âkıbet muhâsib-i me’mûl olan rûzgâr bunlarda parmak hesâbın izhâr edip

dehr-i denîden ber-vefk-ı kâm ârzûmend oldugu hûlyâlar ile nâ’il-i merâm olmadın sene bin

yüz yigirmi bir târîhinde terk-i zâviye-i fenâ ve ‘azm-i tekyegâh-ı bekâ eyledi. Âsârı ve

tevârîhi ekserü min-en yuhsâ ve ye’udduhe’l-efvâh ve mektûb-ı ekser-i cüdrân u etrâf-ı her-

hânkâhdır. Bu beyt anındır.

Beyt

Ko etsin sûz-ı tâmm-ı ‘aşk cismim dâgile memlû

89 “…hasbiya’llâhu …: …Allah bana yeter…” Kur’an: /12; 3/3. 90 “…urvetü’l-vüskâ…:…(Allah’a inanan kimse, kopmak bilmeyen) sağlam bir kulp(a sarılmıştır)…” Kur’an: 2/2; 31/32.

Page 202: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Ki her dâgı şeb-i târ-ı gama bir şeb-çerâg olsun

MA’NEVÎ

Meşâyih-i Halvetiyye’den meşhûr-ı âfâk Karabaş ‘Alî Efendi’nin mahdûmları Şeyh

Mustafâ Efendi’dir ki beyne’l-meşâyih Ma’nevî Efendi deyü şöhret-şi’âr bir şeyh-i nâmdâr

idi. Tarîkın pederlerinden ahz eyleyip nice zamân vâlid-i mâcidlerine hidmetden sonra bin

yüz üç Saferinde Kadırga Limanı’ndaki Mehmed Paşa Zâviyesine şeyh olup ve Bagçekapusu

dâhilinde vâkı’ Vâlide Sultân Câmi‘-i şerîfine şeyh olup bin yüz on dört târîhinde fevt oldu.

Rahimehu’llâhu te’âlâ ve tecâveze ‘anhu. Ekser güftârı ilâhiyyâtdır. Bu güfte cümle-i

âsârındandır.

İlâhî

Hamdü li’llâh kim tulû’ etdi yine şems-i zuhâ

sšL¼UF*¼ ÎHL0— 91 geldi Muhammed Mustafâ

Gül cemâli berk urup togdu yine bedr-i dücâ

sšL¼UF*¼ ÎHL0— geldi Muhammed Mustafâ

eM½ SM½ 92 ’in mahzenîdir z*¼« l¦ v¼ 93 mazharı

Zât-ı pâkin enveridir enveridir enveri

Ma’neviyyâ ins ü cinnin reh-beridir reh-beri

sšL¼UF*¼ ÎHL0— geldi Muhammed Mustafâ

MÜFÎD

Nâm-ı latîf ve ism-i şerîfleri es-Seyyid ‘Abdü’l-kerîm’dir. Ol gül-gonca-i ser-sebz-i

gülistân-ı siyâdet gülşengeh-i diyâr-ı Burusa’dan zuhûr-yâfte-i medîne-i vücûd olup ‘andelîb-

i zât-ı sütude-ezkârı ol diyâr-ı şevk-medârda tarîkat-ı kesîrü’l-bereketleri âlûde-i esrâr-ı

hakîkat olan tarîk-ı Nakşibendiyye’den mu’anven olan zât-ı kerâmet-nihâd Rûmiyye şeyhi

91 “… rahmeten li’l-’alemin…: (Ey Muhammed! Biz seni ancak) âlemlere rahmet olarak (gönderdik). Kur’an: 21/10. 92 “Küntü kenz…: Hazine idim…” Hadis: Keşfü’l-Hafa, II.C., s.132, no: 201. 93 “Li ma’a’llâh…: (Benim için) Allah ile (bir vakit vardır)”: Hadis: Keşfü’l-Hafa, II.C., s.132, no: 21.

Page 203: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

hazret-i Baba Efendi merhûmun ahfâdından olup tarîkat-ı merkûmenin merd-i sâdıklarından

ve erbâb-ı ‘irfânın gözü açıklarından olmagla ‘ulûm-ı ‘Arabiyyeyi tazyî’-i vakt eylemeyip ol

diyârda meşhûr-ı âfâk olan Gözübüyük Mehmed Efendi’den görüp bi’l-cümle ahz u kesb ve

Fârisî’yi dahı bu mecelle-i celîlede harf-i râ-i mühmelede Resîm mahlası ile ketb ü tahrîr

olunan Resîm merhûmdan ta’allüm eyleyip zihni pâk ve tab‘ı çâlâk bir şâ‘ir-i mâhirdir ki

güftâr-ı pâki âb-ı sâfla selâsetde ber-â-ber ve her bir kelâm-ı müfîd ü muhtasarı ifâde-i

maksûdda kifâyet-sâz-ı her-lâzım-ı fâ’idetü’l-haberdir. Havz-ı derûnu âb-ı revân-ı ‘irfânla

leb-rîz ü ser-şâr ve murâd üzre reftâra kâdir bir suhan-gûy-ı hoş-güftârdır. Bu eş‘âr cümle-i

âsârlarındandır ki bu mecelle-i celîleye ketb ü tahrîr içün bi’z-zât hediyye-i ‘abd-i fakîr

kılmışlardır.

Gazel

Ol sâf-sîne başlasa reftâra mevc mevc

Eyler hurûş lücce-i nezzâre mevc mevc

Geldikçe tîr-i tîzi o bahr-i melâhatin

Gird-âb-ı âteşîne döner yâre mevc mevc

İşrâb-ı mâ-cerâ-yı dil etdi yine dirîg

Eşkim gelince dîde-i hûn-bâre mevc mevc

Gülzârın âb u tâbı gelip cûyveş yine

Yârân çekildi sûy-ı çemenzâre mevc mevc

Cûşa getirsin âb-ı hayât-ı melâhati

Gelsin nesîm-i hande leb-i yâre mevc mevc

Olsun Müfîd âb-ı hayât olsa da fedâ

Eşkim o nahl-i nevdeki reftâre mevc mevc

Ve lehû

Bûs-ı la’lin verdi cânâ neş’e-i dîger bana

Şimdi reng-i bî-hodîdir gerdiş-i sâgar bana

Sîne-i ‘uryâna çesbân câme-i dildir bu dâg

Dûd-ı âh-ı âteşînimdir külâh-ı ser bana

Ve lehû

Ruhsâr-ı duhter-i rezi gördüm piyâleden

Page 204: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Seyr eyledim yine mehi âgûş-ı hâleden

Ve lehû kıt’a

Rûze-i hasretine gerçi giriftâr olduk

Hele ol mâh ile hem-meclis-i iftâr olduk

Ramazân oldu sebeb vuslat-ı yâre ammâ

Savm-ı hicriyle o mâhın nice dem zâr olduk

Ve lehû

Vâr iken hâtır-güşâ elde ayâg-ı mül gibi

Nâz-perverdim niçün açılmaz âyâ gül gibi

MÜFÎDÎ

Nâmı İbrâhîm’dir. Kürdistân beglerinden bir merd-i sâhib-mahlas u sâhib-nâm ve

diyârının söz anlarlarından bir mîr-i kelâm olup esnâ-yı tahrîr-i tezkiremizde ba’zı metâlib

zımnında der-i devlet-medâr-ı ‘aliyyeye gelmiş idi. Egerçi eş‘ârı öyle nâzik ü bî-bahâne

degildir fe-ammâ hâline göre yine levendânedir. Bu güftâr cümle-i âsârlarındandır.

Gazel

Ger ıragım senden ey meh nakş-ı ruhsârın yeter

Dîdede şeklin hayâli dilde efkârın yeter

Yüz çevirme ben gedâdan rûyunu seyr etmege

Şol siyeh bahtım gibi zülf-i siyehkârın yeter

Sür derinden ehl-i ‘aşkın itlerinle her kime

Âsitânın pâsbânı ben vefâdârın yeter

MÜNŞÎ

Nâm-ı nâmîleri ‘Alî’dir. Maskat-ı re’sleri olan medîne-i Burusa’da ma’lûm-ı sagîr ü

kebîr olan Menteş-zâde ocagından bir merd-i dilîrdir. Cihet-i ‘ilmiyyesi ma’mûr bir zât-ı

ma‘ârif-mevfûr olup fenn-i tıbda mâhir ve murâd üzre şi‘r ü inşâya kâdir bir şâ‘ir-i mâhirdir.

Medîne-i merkûmede İshak Hvâcesi Ahmed Efendi’den ahz-ı ‘ilm-i şerîf ve tıbbı Dervîş

Page 205: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

‘Ömer-nâm bir hâzık-ı fenden ta’allüm eyleyip akrânından fâyık ve her vechile sitâyiş ü

sâbâşa lâyık olmuşlardır. ‘Abdu’r-rahîm-zâde Yahyâ Efendi merhûmdan mülâzım oldukdan

sonra şeyhü’l-islâm ve müfti’l-enâm fazîletli Yenişehirli ‘Abdu’llâh Efendi hazretlerinden

bâ-imtihân bir medrese-i hâric ile dil-şâd u handân olup esnâ-yı tahrîr-i tezkiremizde ol

medrese-i celîlede bast-ı seccâde-i ifâde eylemişler idi. Nabz-âşinâ-yı kibâr-ı enâm bir merd-

i sütûde-hırâm olup her ciheti ma’mûr oldugundan bi’l-cümle fuhûlün manzûru olmuşlar idi.

Edâ vü lehcesi pâk bir şâ‘ir-i tab‘-ı çâlâkdir. Bu beyt zâde-i tab‘-ı ra’nâlarındandır.

Matla’

Sûziş-i dil ‘âkıbet râm eyledi cânânemiz

Şem’i teshîr etdi nârencât ile pervânemiz

Ve lehû

Goncaveş ber-çîdedir hâr-ı hevâdan dâmenin

Bâg-ı hüsne rahnedir çâk-ı girîbânın senin

Seyl-i eşkimden nişân mümkin mi ey deryâ sana

Ser-te-ser emvâcdan çeşm olsa ‘ummânın senin

(5) MÜNÎB

Diyâr-ı İstanbul’un nâzik-güftâr olan şehrîlerinden bir zât-ı sütûde-reftârdır. Bu güftâr

âsârındandır.

Beyt

Ruhun te’sîr-i meyden reşk-i sahn-ı gülsitân olmuş

Dil-i ‘uşşâk-ı nâlân bülbülâsâ pür-figân olmuş

O serv-i kâmetim ‘azm-i temâşâgâh-ı bâg etmiş

Girip birbirine gülşen kıyâmetden nişân olmuş

MEYLÎ

Nâmı Mehmed’dir. Aşçıbaşı-zâde demekle şöhret-şi’âr bir turfa yâdigâr idi. Bin yüz

yigirmi sâlinde dâr-ı bekâya intikâl eyledi. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Page 206: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Beyt

Nihâl-i serve teşbîh etdigim bir kadd-i dil-cûdur

Cemâl-i yâre zînet-bahş olan zülf-i semen-bûdur

Şarâb-ı la’l-i yâri dil ‘aceb mi ârzû etse

Letâfetde o cevr-endîşe hakkâ bir içim sudur

Harfü’n-nûn

Harf-i nûn içre yazıp bu kilk-i ter

Defter etdi ser-te-ser şâ‘irleri

Başlayıp Nâbî’den etdi ibtidâ

Eyleyip ser-tâc o dikkat-perveri

NÂBÎ

Ol harîr-bâf-ı kâlâ-yı ma‘ârif cenâbının nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri Yûsuf’dur.

Şu’arâ-yı Rûm’un şâ‘ir-i nâ-yâbı üstâd-ı küll melikü’ş-şu‘arâ Nâbî Efendi merhûmdur ki

Dîvân ü âsârı dillerde dâstân ve Siyer-i Veysî’ye Zeyl ve Tuhfetü’l-Haremeyn ve

Hayriyye ve nazm u nesr ile münşiyâne Gazâ-nâme ve Münşe’ât’ı ma’rûf-ı cihândır. Ol

mecmû‘a-i kemâlâtın menşe-i aslîsi diyâr-ı Ruhâ’dan olup zamân-ı Sultân Mehemmed Han-ı

Râbi’ ‘aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrânda Dârü’s-saltanati’l-’aliyyeye gelip ol ‘asrda nedîm-i

sultânî vezîr-i bî-müdânî musâhib-i şehriyâri vüzerânın mâ-bihi’l-iftihârı olan Musâhib

Mustafâ Paşa’nın dâ’ire-i sa’âdeti mevâ-yı erbâb ve mecma’-ı hünerverân olmagla sâyık-i

takdîr-i Rabbânî mütercem-i mesbûkü’z-zikri ol âsitâne-i felek-sâyeye erzânî görüp ol vezîr-i

bih-bûda intisâb ve meclis-i şerîfleriyle envâ‘-ı şeref iktisâb eyleyip der-i vâlâlarında dîvân

kâtibi ve ol vezîr-i ‘âlî-şânın nedîm ü musâhibi olup ol vezîr-i kerem-mu’tâdın zamân-ı

sıhhatlerinde bâb-ı sa’âdetlerinde nâ’il-i hezâr-ikrâm ve hacc-ı Beytu’llâhi’l-harâm edip

himmet-i âsafâne-i paşa-yı muhterem ve hüsn-i terbiye-i âsaf-ı mükerrem birle pâdişâh-ı

‘âlem-penâh Sultân Mehemmed Han-ı Râbi’ ‘aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrân hazretlerinden

Mısır vâlisine hitâben bir hatt-ı şerîf ihsân ve mazmûn-ı hatt-ı münîfde mütercem-i mezkûre

Refâh üzre hacc etdirmek murâd-ı hümâyûnumdur, hacc-ı mebrûrunda sa’y-i meşkûrunuz

Page 207: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

bile bulunmak matlûbumdur. deyü ketb ü tahrîr buyurulmagla hacc-ı şerîfe varıp gelince

hezâr ikrâm ve celb-i hâtırında kemâ-yenbagî ihtimâm olunarak hacc-ı şerîf etmişlerdi.

Tuhfetü’l-Haremeyn-nâm te’lîf-i cemîlleri ol esnâda reh-rev-i hacc-ı Beytü’l-harâm iken

sebk ü te’lîfi hidmetine kıyâm eylemişler idi. Hacc-ı şerîfden geldiklerinden sonra bir

müddet dahı paşa-yı mezkûr hazretlerine kethudâ olup kethudâlıkdan ma’zûl olduklarından

sonra yine ke’l-evvel mükerrem ve bâb-ı sa’âdetlerinde manzûr-ı girişme-i çeşm-i iltifâtları

olup muhterem olmuşlar idi. Ba’dehû ol eyyâm kürûr-ı a’vâm ile münkalib oldukda medîne-i

Halebü’ş-şehbâda bast-ı kâlîçe-i sükûnet ve müddet-i medîd ol beldede ihtiyâr-ı ikâmet

eyleyip taraf-ı Rûm’dan bi’l-külliye izhâr-ı ferâg ile ol memleketde âsâyiş ve îrâd u

masrafını bir kâlıba ifrâg etmiş iken Baltacı Mehmed Paşa merhûm iki sadâretinin

miyânesinde Haleb’de vâlî iken zât-ı ma‘rifet-tâlibleri ile kemâl sohbet ü ülfet edip paşa-yı

celîlü’l-kadr-i merkûm taraf-ı Devlet-i ‘Aliyyeye sâniyen mühr ile da’vet buyuruldukda

mütercem-i merkûmun İstanbul’a gelmesini murâd eyleyip ol sebeb ile yine Devlet-i

‘Aliyyeye gelip merhûm hazretlerinin zamân-ı sadâretlerinde baş muhasebecilik mansıbı ile

ikrâm olunup sene bin yüz yigirmi dört târîhinde medîne-i Kostantıniyye’de intikâl ve dâr-ı

fenâdan huzûrgâh-ı bekâya irtihâl eylediler. Hattâ şöyle rivâyet olunur ki intikâlden birkaç

sâ’at mukaddem “Nâbî be-huzûr âmed” güftârın terâne-senc-i figân olurken intikâl

eylemişler. Güftâr-ı merkûm hesâb olunup târîh-i vefâtı olmagla sebt ü tahrîr olunmuş.

Lisân-ı tasavvufdan âgâh bir pîr-i muhterem ve ‘irfânı hak bu ki müsellem idi. Eger ‘irfânı

kadar fazîlet-i zâhiresi ve cevlân-ı himmeti kadar ma‘rifet-i bâhiresi olsaydı fazlda dahı

kemâli gibi ‘alem ve beyne’ş-şu‘arâ müsellem oldugu gibi beyne’l-fuzalâ nâdire-i ‘âlem

olurdu. Lisân-ı Fârisîde ve zebân-ı Türkîde ve fesâhat-i ‘Arabiyyede zihni çâlâk bir cevher-i

pâk sâhib-i tab‘-ı derrâk idi. Dehânından sâdır olan kelâm-ı mevzûn mücelledât olmaga

mütehammil ve bir sâlden bir sâle varınca güftâr-senc oldugu âsâr bi-re’sihî bir dîvân-ı

müstetâb olmak kâbildir. Bu güftâr-ı melâhat-nisâr mütercem-i merkûm ile diyâr-ı Haleb’den

Kostantıniyye’ye geldigi vaktler ülfet ü sohbet olunup bu fakîrden zemîn-i âti’z-zikrde bir

gazel sudûr ve ‘arz-ı huzûrları kıldıgımızda pesend buyurup tanzîr ve kendi kalemleriyle

Dîvân-ı fakîrânemizin kenârına tahrîr buyurdukları gazel-i bî-nazîrdir.

Gazel

Yokdur âsâyiş bize bir âfetin meftûnuyuz

Gamze-i câdûsunun âlûde-i efsûnuyuz

Yokdur imkân-ı teneffüs çâr-mevc-i şükrden

Biz Hudâ’nın garka-i ihsân-ı gûn-â-gûnuyuz

Page 208: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Münşe’ât-ı dehrde her lafz bir ma‘nâyadır

Biz de bu inşâ-yı kevnin tâze bir mazmûnuyuz

Eylemez ta‘yîn-i Rabbânî kabûl-i inkıtâ’

Gayre memnûn olmamak ihsânının memnûnuyuz

Nâbiyâ olsak nola vâ-beste-i fikr-i hesâb

Çünki Vehhâb-ı Kerîm‘in bende-i medyûnuyuz

Mütercem-i mezkûrun âsârına nihâyet ve mu’ammerînden bir pîr-i sütûde-ta’bîr

olmagla güftâr-ı manzûm u mensûrına hadd ü gâyet yokdur. Ancak her sınıfdan bu mecelle-i

celîleye tahrîr içün âsârından tefe’’ül olundukça zuhûr u bürûz eden eseri tastîr olundu.

Gazel

Bîdâri-i tâli’ ruh-ı nîkû ile olmaz

İkbâl-i cihân çeşm ile ebrû ile olmaz

Tevfîk-i ‘inâyetdir olan kârger ancak

Tahsîl-i gınâ kuvvet-i bâzû ile olmaz

Tedbîr ile efzûn edemez kimse nasîbin

Teshîr-i murâdat tekâpû ile olmaz

Bâzâr-ı harîdâr-ı ‘inâyet götürüdür

Hîç bey’ u şirâ anda terâzû ile olmaz

Ma’mûrlugu ‘adl iledir şehr-i vücûdun

Burc-ı beden ü rıf’at-i bârû ile olmaz

Esbâb-ı tarab cümlesi âmâde gerekdir

Yohsa yalınuz sâki-i gül-rû ile olmaz

Nâbî kadem-i saht gerek menzil-i ‘aşka

Ol râha reviş ‘ukde-i zânû ile olmaz

Ve lehû kıt’a

Erzân metâ’-ı fazl u hüner tâ o rütbe kim

Bin ma‘rifet zamânede bir âferînedir

Ebnâ-yı dehr her hünere âferîn verir

Yâ Rab bu âferîn ne dükenmez hazînedir

Page 209: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Ve lehû rübâ’î

Hâmûş olayım desem dehânım yokdur

Takrîr edeyim desem zebânım yokdur

Ben kanda vü kanda da’vi-i hicr ü visâl

Da’vâ-yı vücûd etmege cânım yokdur

Ve lehû

Subha dek olmazsa sûzan nola kandîl-i fenâr

Kimsenin subha çerâgını çıkarmaz rûzgâr

Ve lehû

Leb-i hatt-âverin olmagla matmah-ı nazarım

Benefşe şerbetine döndü eşk-i çeşm-i terim

Ve lehû

Ol tâ’ife-i zühd-perestiz ki safâdan

‘Îd eyleriz evvelki gününde ramazânın

Ve lehû

Turamam görmeyince ruhsârın

‘Ârızîdir sana mahabbetimiz

Ve lehû

Şeb-nem gibi fütâde-i hâk-i mahabbetiz

Kalmaz bir âftâbı görünce karârımız

Bu dahı mütercem-i mezkûrun mu’ammeyâtındandır.

Mu’ammâ be-nâm-ı Dâvûd

Dil-i zârı sorarsan meclis-i ülfetde yâr ile

Basıp ayagını hasmâne nerd oynar kumâr ile

Ve lehû be-nâm-ı Hasan

Gördüm güher-i dehân-ı yâri

Ârâste kıldı her kenârı

Ve lehû be-nâm-ı Nûh

Hat geldi ruh-ı âline yâr oldu müzellef

Page 210: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Devr ile olur âlet-i tashîf musahhaf

Bu dahı mütercem-i mezkûrun elgâzındandır.

Lugaz

Nedir ol bâz-gûne fevvâre

Ola evc-i havâda âvâre

Eli var lîk âteşî-meşreb

Halkı bir şehrin edinir matleb

Cem‘ olur ise olur âb-ı revân

Şemle-i çâk çâk-i dervîşân

Ve lehû lugaz

Nedir ol hâne kim derûnu ‘adîm

Baksan ammâ hasîr-i halveti sîm

Kimseyi gerçi feth-i bâb etmez

Her gören girmeyince de gitmez

Gerdi olunca derûnuna reh-yâb

Der u dîvârını siler ahbâb

Sâni’-i kâr-ı nâme-i kudret

Komuş adını halvet ü vahdet

Baht u ikbâldir içinde müdâm

Resm-i idbâr halvetinde harâm

Sîm ü zer çok olur civârında

Kuvvet-i sûz var hisârında

Gürk-meşreb velîk mü’mindir

Bede bed muhsinîne muhsindir

Olmaz anın mu’âdili ‘ayyâr

Düzdvâr eylese nola ber-dâr

Sîmyâ san’atında mâhirdir

Yapmaga her ne görse kâdirdir

Page 211: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Sâlik-i Hâlvetî nahîf-beden

Lîk sâhib-nefes ile düşmen

Gerçi bed-hûlügü degil medhûl

Reh-nümâ-yı tarîk-i ehl-i hulûl

Rûzı mansûbdur şebi ma’zûl

Câmi‘-i hey’et-i fürû’u usûl

Bu gazel dahı mütercem-i mezkûrun eş‘âr-ı Fârisiyyesindendir.

Ve lehû Fârisî

S�UNs bÎd�“« �—U§ U¦ ¡ˆdN2 psd– S�UNs bšá¹ “« v¼U• U¦ H¼Us i¾s “

S�UNs bšM– U� bM�d• zF¦U� ¹U�— bs“d§ ÊU£dL£ bšsU�— S�Ëœ

dNA�

S�UNs bM� z§uJ– —œ r¼œ �U� gšÄ z� “uM£ Ë bsb– öצ« z#Ë ¡ˆuš¦ “

ÊU�½

S�UNs bš¦— T—«œ «uN� ÊUALA� z½ «d1# sΫ Ê«u£« “ sJ¦ fs« bš¦«

94 S�UNs bšA½ Kc¼ ”u£—œ “uM£ S�« b– ˆœUá½ Uš�Us s¦

S¦U- ÊUL½

NÂYÎ ‘OSMÂN DEDE

Vücûd-ı bih-bûdları fi’l-asl medîne-i Kostantıniyye’ de Şeyh Vefâ kurbünde mehd-i

vücûda kadem basıp mertebe-i sinn-i temyîze resîde oldukdan sonra devlet-i ebediyye

merkûz-ı ni’met-i fakr u fenâ oldugun mülâhaza-i hıred-i ‘âkıbet-endîş ile tahkîk-i bî-merâ

eylediklerinden fakr u fenâ tarîkını ihtiyâr ve terk-i ekdâr-i germ u serd-i rûzgâr eyleyip nice

eyyâm Galata Mevlevî-hânesinde Şeyh Gavsî Ahmed Dede merhûmun hidmet-i şerîflerinde

kemer-bend-i ihtimâm ve şeb ü rûz âsitâne-i sa’âdet ü hidmetlerinde kıyâm edip nefes-i pîr-i

94 Zi-nabz-i nâle-i mâ hâli ez-tapîd nihâst / Şereng-i çehre-i ma fârig ez-burîd nihâst / / Be-şehr-i dōst resânîd hem-rehân ferzend / Ribât-ı sami’a horsend bâ-şenîd nihâst / / Kesân zimîve-i vasl imtilâ şodend ü henüz / Be-pîş-i bag-ı dilem der-şükufe çend nihast // Ümîd-i üns me-kon zi-âhuvân in sahrâ / Ki çeşmeşan be-hevâdâri-i remîd nihâst / Kemân-ı kâmet-i men Nâbiyâ kepâde şod est / Henüz der-heves-i lezzet- keşîd nihâst: Bizim inleyişimizin çarpıntısı (kalp) çarpıntıları gibi değildir; bizim çehremizin (bakışımızın) zehri (nazarı) kesici (öldürücü) olanlardan değildir. O, oğulun yoldaşlarını dost şehrine ulaştırdı, kulak köşkü işitmeyle mutlu olur. Başkaları vuslat meyvesine doydular, benim gönül bağım ise hâlâ çiçek açacak! Bu sahranın ceylanlarından dostluk bekleme! Zira onların gözleri ürkmeye meyyaldir. Ey Nabi, boyumun kemanı korkak olmuştur, hâlâ lezzet alma arzusu peşindedir.

Page 212: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

muhteremleriyle mûsikî-i dînde kemâl mehâret ve sâ’ir ‘irfân ü kemâlde kesb-i kuvvet

eyleyip ol tekyede zamân-ı şeyh-i vâcibü’t-tekrîmde neyzen başılık hidmetinde mukîm ve on

sekiz sene ‘ale’d-devâm ol hidmetde istihdâm buyuruldukdan sonra nazar-ı kîmyâ-eser-i

şeyh-i ‘âlî-cenâb ile şeyh-i merkûmun yerlerine câ-nişîn olmak isti’dâdın iktisâb etmeleriyle

Gavsî Dede cenâbı bin yüz tokuz târîhinde bu tekyegâh-ı fenâdan savma’a-i bekâya irtihâl

eylediklerinde ‘azîz-i merkûmun yerine şeyh olmuşlar idi. Hakkâ ki ol gürûh-ı pür-fütühda

şeyh demege lâyık hem şeyh hem dervîş hem sâdık halûk pür-ma‘ârif melek-sıfât bir zât-ı

âgâh u ‘ârif olup ‘âlem-i dünyâda zîr-i süm-i pây-ı reftârında bir mûr dil-gîr ve yed ü

lisânından efrâd-ı âferîdeden bir ferd rencîde-zamîr olmayıp meclis-i şerîfleriyle her

müşerref olan sohbetine firîfte vü rubûde-dil ve zât-ı ‘âlîleriyle hem-ülfet olana hezâr vechile

tesellî-i hâtır hâsıl olmak emr-i mukarrerdir. Sâ’ir ‘irfân ve zümre-i meşâyih-i tarîkat-ı

merkûmeye lâzım ve mühimm olan ma‘ârif-i firâvânından mâ-’adâ hâssaten ‘ilm-i mûsikîde

‘irfân-ı vâlâsı ve hem-zebân-ı esrâr-ı bî-pâyân olan neyde yed-i tûlâsı olup bir kerre gûş-zedi

olan kâr-ı sa’bü’l-menâl ve nakş-ı san’at-ı mâl-â-mâl ve nagme-i hayâl-ender-hayâli mersûm-

ı sahîfe-i bâl eyleyip mürûr-ı zamânla nisyân eylemek ‘adîmü’l-ihtimâl idi. Cümle-i

ma‘ârifinden mâ-’adâ fenn-i mûsikîde muhayyer-i ‘ukûl bir ma‘rifet-i vâlâya dest-res-i vusûl

olmuş idi kim bir kâr ya da bir nakş bir kerre istimâ’la kendi içün bi-rümmetihî çıkarmak

mümkin idi. Binâ’en ‘aleyh geh kelimât u hurûf kitâbet eder gibi nagme vü savtı kitâbet

ederdi. Zîr ü bemm ve tîz u pes şîve vü harekâtı âvâze-i mahsûs üzre bir hecâ-i mahsûsile

yazıp bir vechile zabt ederdi kim rakam-keşîdesi olan kâgıdı önüne koyup ol kârı ve besteyi

bi-nagamâtihâ min-gayri ziyâdetin ve lâ-noksân okurdu. Bu emr hod bu fenne kemâl ıttılâ’ı

olan erbâb-ı ‘irfâna ‘ayândır ki be-gâyet ‘asîr ve bu vech ile erbâb-ı kemâlden bir kâmil

bulunmak gâyetü’l-gâye nâdirdir. Bu güftâr mütercem-i mezkûrun cümle-i âsârlarındandır ki

bu mecelle-i celîleye sebt ü tastîr içün firistâde-i ‘abd-i fakîr eylemişlerdir.

Gazel

Mübtelâsı oldugum dil-ber bilir bilmezlenir

Ser-güzeşt-i mihri ol ez-ber bilir bilmezlenir

Pây-bûsuyla şeref-yâb oldugumdan zevk eder

Nüktelerle şîveler eyler bilir bilmezlenir

Kendi çoh cevr etdiginden gayrı ol nahl-i cefâ

Ta’n-ı agyârı dahı ekser bilir bilmezlenir

Page 213: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Yalınuz çeşmim degil sahbâ vü sâkî câm-ı la’l

Leblerin rengin mey-i ahmer bilir bilmezlenir

Anlamazsın nagme-i ney zevk-ı mey sen zâhidâ

Mest iken Nâyî anı anlar bilir bilmezlenir

NÂTIK

Nâmı Mehmed’dir. Mahmiyye-i Edirne’de karîn-i iştihâr olan erbâb-ı tabî‘atlerdendir.

‘Asr-ı Sultân Mustafâ Han-ı Sânî’de yeniçeri agası olan Dogramacı merhûmun âsitânelerinde

terbiyet-kerde ve aga-yı merkûma hidmeti sebkat etmegin agır vazîfe ile mütekâ’id olup

sarrâf-ı suhan bir yâdigâr olmagla sonralarında ‘attârlıgla sarrâflık san’atın pîşe vü kâr ve

âhir-i ‘ömrüne degin kifâf-ı nefs anınla evkât-güzâr olurdu. Sene bin yüz yigirmi tokuz

târîhinde intikâl eyledi. Bu güftâr âsârındandır.

Beyt

Ne hoşdur ‘ârız-ı dil-berde zülf-i ‘amber-bû

Buhûr-ı Meryem olursa ‘aceb midir gîsû

Ruhunda hâl-i siyeh dâg-ı lâledir gûyâ

Yâ nâfedir ki bırakmış o gülşene âhû

NÂCÎ DEDE

Konya diyârından mütevellid olan Şeyh Ahmed bin Hızr’dır ki tahsîl-i dest-mâye-i

‘irfândan sonra belde-i Kostantıniyye’ye hicret eyleyip ol ‘asrda Galata Mevlevî-hânesinde

şeyh olan Âdem Efendi’den inâbet edip bin altmış üç târîhinde şeyh-i merkûm hacc-ı şerîfe’

azîmet eyledikde ‘azîz-i merkûm ile bile refâkat eyleyip ba’de edâ’i’l-hacc mısr-ı Kâhireye

geldiklerinde Âdem Efendi Kâhire-i Mısr’da intikâl eyleyip bunlar cânib-i İstanbul’a ric’at

edip şeyh-i mesbûkü’z- zikr merhûmun yerine âsitâne-i Galatada şeyh olan ‘Arzî Dede

merhûmun hidmetlerinde olup bin yetmiş bir senesi hilâlinde Beşiktaş’da vâkı’ Mevlevî-

hâneye şeyh olup toksan senesi hilâlinde Yenikapu Mevlevî-hânesine şeyh olup bin yüz

yigirmi üç târîhinde fevt olup zâviye-i merkûmenin sâhasında defn olundular. Tab’ı pâk bir

şeyh-i huceste-idrâk idi. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Page 214: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Ebyât

Bâreka’llâh Hudâ celle celâl

Verdi bu bendesine ‘akl u kemâl

Bahr-ı cûdu temevvüc etdikçe

Sâhil-i tab‘ıma getirdi le’âl

Feyz-i lutf-ı vücûd-ı mutlakdan

Çehre-perdâz olur hemîşe makâl

Cilvegerdir derûn-ı sînemde

Şâhid-i ma’ni âftâb-misâl

NÂCÎ-İ DÎGER

Nâmı Mustafâ’dır cevher-i ma‘ârife kân olan Kostantıniyye şehrinden nümâyân ve

tahsîl-i dest-mâye-i ‘irfândan sonra mülâzım ve tarîk-i kazâya câzim ü ‘âzim olmuşdur. Hoş-

nüvîs olmagla katı çok kitâbeti ve vâdî-i sohbet ü ülfetde bir hayli şöhreti olup ‘asrın

şu‘arâsından ve vaktin zurafâsından idi. Bu güftâr âsârındandır.

Gazel

Dü harf ise yine ma’nî-i hây u hû birdir

Bakılsa (manzar-ı) enverde çeşm-i hû birdir

Tarîk-i Ka’be-i maksûd egerçi bî-haddir

Revendegân-ı mahabbetde cüst (ü) cû birdir

Yem-âşinâ-yı hakîkat-şinâsa zâhirdir

Görünse bî-’aded emvâc nola cû birdir

NÂDİR

Şu’arâ-yı ‘asrımızdan nâdirü’l-vücûd bir zât-ı bih-bûd olup kelâmı pâk zihni çâlâk bir

merd-i huceste-idrâkdir. Bu çend ebyât-ı pür-nikât âsaf-ı ‘asr-ı bâlâ-nâm vezîr-i a’zam-ı ‘âlî-

makâm devletli sa’âdetli dâmâd-ı şehenşâhî İbrâhîm Paşa hazretlerinin huzûr-ı ‘âlîlerine ‘arz

u inhâ eyledigi kasîde-i garrâsındandır.

Page 215: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Ebyât

Mey-i neşât ile eyyâm-ı sadr-ı ‘âlîde

Pür oldu şimdi gönül hemçü sâgar-ı hurşîd

Ne meydir ol mey-i şevk-efken-i zülâl-i kerem

Ki zerre neş’esi câna verir hayât-ı cedîd

Ne neş’e bir demi sad-sâl-i zevk-ı bezm-i Cem’in

Olur mu’âdili hem-feyz-i neş’e-i câvîd

NÂZIM

Devlet-i ‘Aliyyede sâbıkan yeniçeri efendisi olan Yenibâgçeli Ördek İsma’îl

Efendi’nin beyza-i neslinden hâsıl olma bir ferruh-i nâzik-reftâr ve Yeniçeri Ocagında

Mustafâ Efendi demekle karîn-i iştihâr idi. Kalem-i mezbûrda baş halîfe ve ba’dehû yeniçeri

efendisi olup bin yüz altı Muharreminde fevt oldu. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Gazel

Fark olunmaz şu’le-i âhım gece meh-tâbdan

Neyleyim hurşîd-i rahşânım göz açmaz hâbdan

Yâd-ı la’l-i dil-rübâdır bâ’is-i keyfiyyetim

Nâzımâ yohsa hazer hâsıl şarâb-ı nâbdan

NÂZIM-I DÎGER

Ehâlî-i nâzik-tabî‘atleri karîn-i nezâfet ü letâfet olan şehr-i Kostantıniyye-i pür-

şöhretden olup sefîd-ruhsâr-ı bezmgâh-ı ma‘ârif olan âgâh u ‘âriflerin miyânesinde Kara

Nâzım Mehmed Efendi deyü şöhret-şi’âr bir merd-i ma‘ârif-iktidâr idi. Dil-i fârig u âzâdesi

pâ-keşîde-i her-ümmîd-i dil ü cân ve sâha-i ‘âlemde kayd-ı nizâm-ı tahammülden bi’l-külliye

ber-çîde-dâmân olup cell-i himmeti ve aksâ-yı gayreti tathîr-i evsâh-ı bâtına olmagla pelâs-

pâre-i libâs-ı zâhirîsin çirk-i sûrîden şüst ü şûya bezl-i evkât-ı bihterîn ile işgâl-i ‘ömr-i

nâzenîn etmeyip siyâbını dîrterce gusl ü tathîr eylediginden pâk-tıynetân miyânesinde Kirli

Nâzım deyü şehîr idiler. Şeyhü’l-islâm Ebû Sa’îd-zâde Feyzu’llâh Efendi’den şeref-i

Page 216: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

mülâzemete vusûl ve kırk akça medreseden ma’zûl oldukdan sonra bir tarîka sülûk etmeyip

gencîne-i ma‘ârifinden harc u sarf etmegi mu’tâd ve kibâr-ı enâmın ‘inâyet ü keremlerinden

imdâd-ı masraf u îrâd edip ol hâl üzre evkât-güzâr idi. Ba’dehû iklîm-i Kırım hanı Selîm

Giray Han’ın medîne-i Kostantıniyye’de Çatalca kurbünde olan çiftliginde eylendigi mahaller

mütercem-i mezkûru han-ı celîlü’ş-şân-ı merkûme ba’zı nüdemâsı medh u yâd-ı ma‘rifet ve

sohbet aralıgında ba’zı mertebelerin îrâd eylediklerinden evlâdlarına hâce olmak üzre

merkûmu yanına da’vet eyleyip bir müddet yanlarında ikâmet ve hoş-hâl-i rûzgâr ve bu hâl

üzre evkât-güzâr iken bin yüz on altı senesi hilâlinde dâr-ı bekâya irtihâl eyledi. Müretteb

Dîvân’ı ve miyân-ı şu‘arâda hayli nâm u şânı var idi. Bu güftâr âsârındandır.

Matla’

Sanma kim ‘âşık safâ-yı ‘îdden nevmîd olur

Ana her çîn-i cebîni bir hilâl-i ‘îd olur

Ve lehû

Gül-ruhum seyr-i nigâh-ı ruh-ı âlin kimdir

Gonca-çîn-i çemenistân-ı cemâlin kimdir

NÂ’İB

Nâmı Mehmed’dir. Medîne-i Kostantıniyye’den nümâyân olmuşlardır. Fi’l-asl

pederleri medîne-i merkûmede Kogacı Dede Câmi‘i mü’ezzini olmagla Mü’ezzin-zâde

‘unvânıyla şehîr olmuş idi. Mahlas-ı merkûmu tahallusa sebeb oldur ki ‘asr-ı Sultân Mustafâ

Han-ı Sânî ‘aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrânda şeyhü’l-islâm olan es-Seyyid Feyzu’llâh

Efendi’nin mahdûmları es-Seyyid Mustafâ Efendi âsitânesinde intisâb ve anlar Mekke-i

mükerreme kâzîsı oldukda niyâbetleri hidmetiyle şeref-yâb olmagla mahdûm-ı merkûme

ba’zı gazeller tezyîl edip hâk-i pâylarına ‘arz eyledikde mahlas-ı merkûmla ‘arz u inhâ

eylediginden mahlas-ı mezbûr kendilerine ol âsitâneden yâdigâr kalıp anınla şöhret-şi’âr

olmuşlar idi. Ba’de’l-mülâzeme müderris olup dâhilden Trablusşâm ba’dehû Lefkoşa kâzîsı

olup ol beldede hâkim iken bin yüz yigirmi sekiz hilâlinde intikâl eyledi. Gâyet hoş-nüvîs ve

kitâbeti çok bir merd-i güzîn idi. Mübtelâ-yı belâ-yı samem olmagla sohbet ü meclisden

mahrûm olup evkâtı kitâbetle güzerân ederdi. Eş’ârı egerçi öyle pek bâlâ degildir fe-ammâ

yine mezeden hâlî degildir. Bu güftâr cümle-i âsârlarındandır.

Gazel

Page 217: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Söylen ol ‘âşık-küş ü hûn-hvâre Allâh ‘aşkına

Gamze tîgın çekmesin ben zâre Allâh ‘aşkına

Ben harîdâr-ı visâli oldugum bin cân ile

‘Arz edin yok tâkatim güftâre Allâh ‘aşkına

Nâzenîmiz çeşm-i bedden dûr tut meh tal’atin

Perde eyle zülfünü ruhsâre Allâh ‘aşkına

NÂ’İL-İ ANTAKÎ-ZÂDE

Ol seyyid-i sahîhü’n-neseb ve ol mahdûm-ı cemîlü’l-hasebin nâm-ı nâmî ve ism-i

girâmîleri ‘Abdu’llâh olup Devlet-i ‘Aliyye-i ‘Osmânî’de İstanbul’dan ma’zûlen vedâ’-ı

‘âlem-i fânî eyleyen ‘ulemâ-i kirâmın fazîletmendi Antakıyyeli Mustafâ Efendi merhûmun

mahdûm-ı ercümendi olup peder-i muhteremlerinin zamân-ı hayâtında mahâdîm-i kirâma

muhtass-ı ikrâm-ı ‘icâletü’l-vakt-i tevkîr olan mülâzemetle ikrâm olunduklarından sonra

vâlid-i mâcidleri ravza-i Rızvân’a revân olup ve çok zamân mürûr etmedin vâlide-i

muhteremeleri fahrü’l-muhâdderât Şerîfe Hatun dahı bu pister-i şeref-i mecâzî olan

ârâmgâh-ı fenâdan dârü’l-hulde ‘ubûr etmekle vâlideyninden mütercem-i mezkûra bir haylice

mîrâs zuhûr eyleyip mahdûm-ı merkûm dahı, li-münşi’ihî:

Ne bilsin öyle kalır zann edip bî-çâre devrânı

Su yerine hemân harc etdi destinde olan kânı

mısdâkınca tâzelik serde belâ-yı vârûn ser-mâye hadden efzûn ‘âlem meftûn-ı zülf-i

müşk-bûyu oldugu Miskî Emîr’in evsâf-ı sünbül-i gîsûsuyla meşâmm-ı dil ü cân-ı her-

müştâk leb-rîz ü mâl-â-mâl oldugu mahaller ve tâs-ı gerdûn âvâze-i medâyih ve istihsân-ı

nagamât ve sadâ-yı Küçük Mü’ezzin ile velvele-endâz-ı senâ vü sitâyiş olup herkes ol bülbül-

i bâg-ı terennümün dâ’ire-i sohbetine âgûş-güşâ-yı ikbâl oldugu demler (mısra‘):

Gâh Kâgıd-hâne gâhî edelim ‘azm-i Hisâr

terânesiyle bî-çâreye sad hezâr dâl kavuklar her künc ü her gûşeden zâhir ü âşikâr

olup mir’ât-ı nasîhatden izhâr-ı rûy-ı hakîkat ederek (mısra‘):

‘Âlem ana degmez ki cefâsın çeke âdem

şîvelerinden burka’-güşâ-yı duhûl olarak geh nush u geh igvâ ile iblîs gibi ‘urûk u

mefâsılına hulûl edip geh zevrak-ı sebük-pâ ile seyr-i deryâya cerr edip icrâ-yı hezâr-dâm-ı

Page 218: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

tezvîr geh peder-mânde olan hânelerinde yârân-ı safâya tekellüflüce ziyâfetler tedbîr ederek

berr u bahrde derdmende nice masraflar peydâ geh zerrîn nohûdlarla pilâvına nice tohm-i

fesâd zer’ u feşân ve geh nokrasın sular gibi deryâ seyrlerinin şebîke-i mekr ü hîlesine

cereyân etdirip fiskiyye-i kasr-ı âsâyişine hud’a-i nihânî künklerinden isâle-i miyâh-ı tîz-âb-ı

kezzâbî ve gâh san’at-ı cerr-i ‘alaka ile künc-i dâmen-i hırka-i ‘abâ-yı hayâlden vaz’-ı dōlâb-ı

hârâbî etmeleriyle beyt:

Harca sürüp hâsıl ol dil-sâdeyi

Elde olan sîm ü zerrin aldılar

mantûkunca ol hîlelerle gûyiyâ mîrâsında müşterekler gibi tamâm-ı zer u sîmin hây u

hû ile ekl ü bel’ edip itmâm etdikleri gibi evc-i nush u pende pervâz edip bir tedbîr-i dîgere

dahı âgâz etdiler ki çünki bu üslûb üzre hareketden nâşî kîseler tehî olmagla masraf

kâtiblerine cevâb ve sîm ü zer harca sürülmekle hesâb u kitâb dil-i ‘âşık gibi harâb oldu.

Mezbûrlar mahdûm-ı merkûma pend ü nusha âgâz ve yine cürm-i nâ-kerdesin kendüye bulup

şeyhâne her biri biraz mukaddime-i masnû’aya âgâz eyleyip Âh çelebim neyleyelim dest-i

deryâ-nevâlin sehâda kulzümden berter ve kef-i güşâden ‘atâda kân u gencînelerle ber-â-ber

idi. Deryâ seyrlerinde sîm ü zerin sular gibi harc u sarf etme dedikçe deryâ-yı gazabın cûş-â-

cûş olup bizi ısgâ etmedin ve tohm-ı her-hasâd-ı murâdât-ı mütenevvi’a olan nokraları dest-i

bî-dehşet-i ârzûlara saçıp reh-i gûş-ı pende gitmedin gel imdi şimden sonra bizleri biraz gûş

eyle bir re’y-i savâb edelim. Şunda ‘ukalâdan birkaç merd-i güzîdekârız. Her birimiz fikr

edip bir sûret-i hüsn intihâb edelim. Bir az bisât-ı bî-fâ’ideden ve bir mikdâr size lâzım

olmadık kütüb-i zâ’ideden nakd-i vakt edip dōsta ve düşmene karşu celâdet eyleyip bir ‘ilâc

ve bu tedbîr ile def’-i zarûret ü ihtiyâc eyleyelim. deyü bir kat dahı sûret-i hakdan görünüp

kârlarına revâc verdiklerinden sonra Bu böyle olmaz sen Antakıyyeli Efendi merhûm gibi

bütün erkân-ı devlete ma’lûm bir zâtın mahdûmusun. Sen bu tarîk-ı ‘ulemâya duhûl etmemek

ne sezâ ve bir medrese-i hârice dest-resîde olmak yoluna gitmemek ne revâdır. Gel şeyhü’l-

islâm cânibine mürâca’at edelim ve bir medrese olmana himmet edelim. deyip sene bin yüz

on altı târîhinin Cumâdâsında Sâdık Efendi merhûmun fetvâsının def’a-i ûlâsında Devlet-i

‘Aliyye Edirne’de olmak hasebi ile dâ’ire-i veliyyü’n-ni’amîye hediyyeler ile ve bakiyye

kalan parçalar ile nice tuhfeler gönderip etrâfına mürâca’at ve kendüye bir ‘arz-ı hâl ile ‘arz-ı

hâcet etmekle sene-i merkûme Recebinde ibtidâ-i hâric ile Şerîfe Hâtûn Medresesine olup

vusûl-i rü’ûs ile bir kat dahı dökülüp saçılıp bir mu’allâ tehniye ve bir az zamânda bu ‘unvân

ile evkât-güzâr olup izhâr-ı tekellüfât-ı vefîre ve bu reftârın zımnında mübtelâ-yı düyûn-ı

kesîre olmak esnâsında belâ-yı ihtiyâcdan nâşî Bōstâncı Ocagından dört kîse kadar akça

Page 219: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

mürâbaha ile istikrâz etmegin gün-be-gün ‘arsa-i tedbîrine gars etdigi nahl-i deyn-i pür-ribâ

leb-i cûda nihâl-i bîd gibi neşv ü nemâ bularak nemâsı aslın sâbık ve tecdîd-i temessük

etdikçe fer’i aslına lâhik olup devlet ü huzûru mütebeddil-i envâ‘-ı fütûr olmagla şem’-i

encümeninden subh-resîd olmuş pervâneler gibi yârân-ı safâlar perâkende vü perîşân ve bî-

çâre bu külhan-ı ıztırâbda âteş-i efkâre sûzân olup medresesi dahı Feyzu’llâh Efendi’nin ol

‘asrda şeyhü’l-islâm bulunup ekser müderrisîn bulundukları rütbede nice sinîn ü sâl hareket

etmemeleriyle perîşân-hâl oldukları vaktlere müsâdefe eylediginden bu bî-çâre dahı hâric

medresesine tokuz sene kadar meks etmesi ile hâli dîger-gûn u pür-melâl ve dâyinleri dahı

Bunun bir dahı bu hâk-i mezelletden ref’ olması emr-i muhaldir. deyip ol esnâda ba’zı

mertebe tahrîk ve dâyinlerinin âteşlerin iş’âl ve elindeki hâneyi bey’ edip Sizin akçanızı

vermemek revâ mıdır. deyü bir alay seng-diller kîl ü kâl etmeleriyle kilâb gibi bî-çâreye

dâyinleri hücûm ve yüzüne karşu hezâr şütûm etdikleri gibi bu âteş ile derdmend hânesin

bey’a ‘arz etmege mûm olmagla elinde bulunan şey’leri bi’l-cümle fürûht edip kapan kapana

bir bâzâr-ı hezâr-dellâl kurulup beyt li-münşi’ihî:

Ne hâne kaldı ne eşyâ elinde nâ-kâmın

Kapan kapana ne böyle görüldü bir bâzâr

vefkınca hânesin elinden teb’îd ve eyyâm-ı tufûliyyetden beri hezâr igtirâr ile

pelengâsâ nişîn olup cây u ârâmgâhı olan hânesin dahı bey’u men yezîd eyleyip mâl u

mülkünden dûr ve bi’l-külliye evvelki zevk u şevkinden mehcûr olup bu hâl üzre bin yüz on

beş târîhine degin ibtidâ-i hâric ile oldukları medresede meks ü ârâm ba’dehû sene-i

merkûmede bir mikdâr ‘âlem-i fenâda baht u tâli’ güşâde olup hareket-i hâric ile Kapanî

Medresesine kıyâm edip yüz on yedi Şa’bânında ibtidâ-i dâhil ile Nişâncı Paşa-yı Cedîde ve

yüz on tokuz Saferinde hareket-i dâhil ile Nişâncı Paşa-yı ‘Atîka ve yüz yigirmi bir

Recebinde musıla-i sahn ile Hâcî Hasan-zâde Medrese-i celîlesine ve yüz yigirmi dört

Recebinde Medâris-i Sahn-ı Semândan birine ve yüz yigirmi beş Rebî’ü’l-evvelinde ibtidâ-i

altmışlı ile Ebu’l-fazl Mahmûd Efendi Medresesine ve bin yüz yigirmi yedi Muharreminde

hareket-i altmışlı ile Mehmed Aga Medresesine gelip bir mikdar nizâm-ı hâl bulmuş iken

derdmend nâ’il-i âmâl olmayıp Kostantıniyye’de bin yüz yigirmi sekiz Cumâdâ-yı âhiresinde

dâr-ı bekâya intikâl eyledi. Mütercem-i nâzik-zebân şeb ü rûz bir yerde hem-ülfet oldugumuz

yârândan olup bir nazîri nâdir murâd üzre inşâya kâdir meclisi mezâk üzre bir şâ‘ir-i mâhir

olup ‘âlem-i dünyâda böyle nâ-murâd gitmesi te’essüfle yâd olacak vücûdlardan bir zât-ı pâk-

nihâd idi. Evâhir-i ‘ömründe yigirmi seneden mütecâviz bi’l-külliye tâ’ib ü tâhir olup

eyyâm-ı güzeştesine dâ’imâ melûl ve Delâ’ilü’l-Hayrât ve salavât-ı şerîfe ve yevmiyye katı

Page 220: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

çok evrâd u ezkâra meşgûl rûz-ı cezâ zikr ü yâd olundukça dü çeşminden belâ bârânı gibi

eşk-i revânın seyl-âb eyleyip feryâd ederdi ve nâm-ı pâk-i risâlet-penâh salla’llâhu ‘aleyhi ve

sellem bi-’adedi men sekete ve kellem hazretleri anıldıkça ber-kâ’ide-i hâl galebe eyleyip

elbette bükâ ve izhâr-ı şevk u zevk ile ‘arz-ı ‘ubûdiyyet ü vilâ ederdi ve her bâr kendi

güftârından, Kıt’a:

Dil-i gam-ülfetim yâ Rabb şâd et

Der-i gencîne-i lutfun güşâd et

Edip gül-gonca-i kâmım şüküfte

Beni nev-bülbül-i bâg-ı murâd et

terânesiyle dergeh-i kâdi’l-hâcâta şeb ü rûz du‘â ederdi. Katı çok âsârı ve kasâ’id ü

gazeliyyâtdan nice güftârı vardır. Hattâ ba’zı ahbâbla dîvânın tertîb etmege şürû’ etmiş idik.

Kemâl-i edeb ve hazm-ı nefsinden nâşî Benim dîvân olmaga sezâ ne eş‘ârım var. deyü

minnet ü recâ edip sâde mecmû‘alarda kitâbet olunması istid’â ve bi-gayri’t-tertîb hâl-i

perîşânı gibi tahrîr etmekle iktifâ etmiş idi. Esnâ-yı intikâlinde dahı bu fakîr-i râkımü’l-hurûf

belde-i Trabzon’dan muhâceret-i zarûriyyemiz hasebi ile evkât-güzâr bulunup kendinin dahı

yanında ma‘ârif-âşinâ bir âdem bulunmamagla mecmû‘a vü kitâbları bi’l-külliye zâyi’ u

perîşân olup kendi hattıyla âsârı sebt ü tahrîr olunan mecmû‘asına dest-resîde olmaga imkân

olmayıp ancak evvelden bizlerde bulunan ebyât u eş‘ârından bu bir iki güftârı tastîr ve bu

mecelle-i celîle-i zurafâya bu birkaç eseri terkîm u tahrîr olundu.

Gazel

Ümmîd-i ‘afvın olmasa yâ Rab penâhımız

Etmezdi sûd-ı cürme nedâmetle âhımız

Yâ Rabb âb-ı rahmet ile eyle şüst ü şû

Çirk-i pelâs-pâre-i cürm ü günâhımız

Yâ Rabb eyle reşk-i sabâh-ı şeb-i Kadir

Envâr-ı magfiret ile rûy-ı siyâhımız

Bir lem’a ver derûna ki envâr-ı ‘aşkdan

Hâk-i siyâhı zer ede feyz-i nigâhımız

Âgâh-ı sırr-ı zât u sıfâtın olup gönül

Gülşen-sarây-ı vahdet ola cilvegâhımız

Page 221: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Yâ Rab be-hakk-ı ravza-i pür-nûr-ı Ahmedî

Etme harîm-i cürm ü hatâ pûyegâhımız

Yâ Rabb pûye-gerd-i fezâ-yı hüdâ olup

Hem-kadr-i nahl-i cennet ola hâk-i râhımız

Yâ Rab şehîd-i ‘aşkın olup zîb (ü) fer olan

Bir sünbül-i behişt ola kemter giyâhımız

Nâ’il recâyı biz der-i Mevlâ’ya eyleriz

Yokdur husûl-i kâmımıza iştibâhımız

Ve lehû

Felek der idi edem mübtelâ cefâya seni

Odur ki eyledi ‘âşık o bî-vefâya beni

Ve lehû

Zahm-ı ibtilâ-yı hâr-ı firâkı olup gülün

Tutdu figânı gülşeni bî-çâre bülbülün

Ve lehû

Bir gün nihâl-i huşk-i emel bârver olur

Ber-vefk-ı kâm işlerimiz hep biter olur

NÂDÎ

Nâm-ı ser-âmedleri Ahmed’dir. Anatolu’da Kastamonu havâlisinden olup tahsîl-i

dest-mâye-i ‘irfân ve dârü’l-mülk Kostantıniyye’ye ‘atf-ı ‘inân edip serî’ü’l-kalem ve hoş-

rakam olmagla ba’zı ümerânın kitâbetinde olarak Sultân Mustafâ Han-ı Sânî ‘aleyhi’r-

rahmetü ve’l-gufrân ‘asr-ı şerîfleri vüzerâ-yı kirâmından ‘Arabacı ‘Alî Paşa’nın tezkireciligi

şerefiyle müteşerrif olup ba’dehû Şâm defterdârı ve ba’dehû Kâhire-i Mısır’da nice rûzgâr

birkaç vâlîye dîvân efendiligi ile ârâm u karâr eyledikden sonra şevketli mehâbetli pâdişâh-ı

‘âlem-penâh ebbedehu’llâhu bi’l-’izzi ve’l-câh es-sultânü’bni’s-sultân es-Sultânü’l-Gâzî

Ahmed Han binü’s-Sultân Mehemmed Han hazretlerinin zamân-ı sa’âdetlerinde bin yüz

yigirmi yedi târîhinde rikâb-ı hümâyûnlarında baş tezkirecilik şerefiyle müteşerrif ba’dehû

Basra vâlîsine kethudâ olup ol beldede iken bin yüz otuz bir senesinde intikâl ve dâr-ı

fenâdan dâr-ı bekâya irtihâl eyledi. Şu’arâ-yı rûzgârdan bir merd-i ma‘ârif-iktidâr idi. Bu

Page 222: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

güftâr âsârındandır.

Beyt

La’line erbâb-ı hikmet mül demez de yâ ne der

Kâkül-i müşgînine sünbül demez de yâ ne der

Gülşen-i kûyunda yârin gûş edenler nâlemi

Nâdiyâ hoş-lehce bir bülbül demez de yâ ne der

NÂKID

Nâmı İbrâhîm’dir. Yenişehirfenâr’dan zâhir ü âşikâr olup tahsîl-i ‘irfân-ı makbûlü’s-

sınâ’a ve dest-resîde-i bizâ’adan sonra kırk akça medreseden münfasıl idiler. Şu’arâ-yı

‘asrdan sâhib-ma‘rifet bir nâzik zât ve pâk-tabî‘atdir. Bu güftâr cümle-i âsârlarındandır.

Gazel

Ümîd-i vasla mîkât-ı felek olmuş döner sâ’at

Meger kim seb’a-i seyyâreden aldı eser sâ’at

Görünce hicr ü fürkat beste-i rîk-i revân oldu

Olup bu tengnâ-yı şîşede zîr ü zeber sâ’at

Ne zîbâ pîşe-pey-rev oldu Nâkıd devr-i hüsnünde

Muvakkitdir zamân-ı vuslata her ân u her sâ’at

NÂKID-I DÎGER

Nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri ‘Abdu’llâh olup kân-ı ‘irfân medîne-i

Kostantıniyye’den nümâyân olmuşlardır. Şi’rânî-zâde demekle şehîr bir merd-i pâkîze-ta’bîr

olup sadr-ı sudûr-ı ‘ulemâ-yı kirâm ‘umde-i fuzalâ-yı ülü’l-ihtirâm melek-hasletlerin bülendi

fazîletli diyânetli Mîrzâ-zâde Şeyh Mehmed Efendi hazretlerinin bin yüz yigirmi beş

târîhinde Anatolu kâzı-’askerligi teşrîfâtından mülâzım ve kırk akça medreseden münfasıl

oldukdan sonra tarîk-ı tedrîse ‘âzim olup hâlâ tarîk-ı ‘aliyyenin evvelîn-i kıdeme duhûl olan

medâris-i hâric-i tayyibü’l-vusûlden bir medrese-i ‘âlü’l-’âle âgûş-güşâ-yı ikbâldirler. Hakkâ

Page 223: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

ki zihn-i nakkâdı pür-isti’dâd bir zât-ı huceste-simâtdır. Bu güftâr nakdü’l-vakt-i hâtırları olan

eş‘ârdandır ki bu mecelle-i celîleye tastîr içün ihdâ-yı ‘abd-i fakîr etmişler idi.

Beyt

Fasl-ı güldür edelim yâr ile ‘ayş-ı gülşen

‘Ayş u ‘işretle olur şem’-i derûnum rûşen

Hâtırım bülbül ü gül sohbetin eylerse taleb

Subh-dem yâr ile ancak edelim gülşeni şen

Ve lehû

Sayrefî olsa nola nakd-i dil-i hûbâna

Zihn-i nakkâd ile her nükteye nâkıd Nâkıd

NECÎB

Dârü’n-nasri ve’l-meymene şehr-i Edirne’nin zurafâsından Dâmâd-zâde Mehmed

Efendi ‘unvânıyla şehîr bir şâ‘ir-i suhan-sâz-ı nâzik-ta’bîr olup Edirne müderrisîn-i

kirâmından olmagla Emîniyye müderrisi olmuş iken fart-ı zekâsı sebebi ile bin yüz altı Zü’l-

ka’desinde kendüye sevdâ ‘ârız olup kütüb-i nefîseyi bahâ-yı girâna alıp hâmişlerine nice

haltiyyât tahrîr ve kelâmında hezârân elfâz-ı nâ-şâyânla maksûdun ta’bir ve esbine hünkârî

destâr-ı mutallâdan cül pûşîde ve hânesinin nerdübânına sâye cûkalar ferşîde etdirip bunun

emsâli hareket ile mâlin telef ü izâ’at eyleyip hâsılı bî-çârenin başında kavak yeli esmekle

kendüye Kavak kazâsı ma’îşet olup medresesi âhara tevcîh olunmagla bu hâl üzre sübha-

şumâr-ı eyyâm u leyâl iken bin yüz on üç hilâlinde intikâl eyledi. Nâzik-tab‘ olan zurafâdan

ve ma’dûd olan şu‘arâdan idi. Bu güftâr âsârındandır.

Gazel

Ne bu bîgâne nigeh germî-i ülfet bu mudur

Söyle kurbânın olam gâyet-i sohbet bu mudur

Varıp agyâr ile şeb-tâbe-seher nûş edesin

Hâtır-ı ‘âşık-ı mahzûna ri’âyet bu mudur

Yüz çevirdin ser-i kûyunda bir âh etmek ile

Hemân ey şûh-ı cefâ-pîşe kabâhat bu mudur

Seyr eden der ruh-ı gül-gûnunu tâb-ı meyden

Page 224: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Nev-şüküfte gül-i hod-rûy-ı melâhat bu mudur

Olmadı bir nigeh-i lutfuna şâyan Necîb

Sende insâf ede ey şûh mürüvvet bu mıdır

Ve lehû

Reşk-âver-i mihr oldu ser-i sînede dâgın

Gitdikçe güzellenmede ey mâh çerâgın

Öpdükçe olur şerm ile gül-ruhları pür-tâb

Hep mîveleri böyle pür-âteş mi bu bâgın

Ne sâgara bakdın ne Necîb-i dil-i zâre

Kurbânın olam söyle nedir böyle ferâgın

Ve lehû

Âyâ olur mu mîve-i vaslı o mehveşin

Yohsa cihânda olmayacak ârzû mudur

Ve lehû

Hem-seng olur mu lebleri yâkût-ı huşk ile

Kıymet ber-â-ber olsa da lezzet ziyâdedir

Latîfe: Ahbâbdan bir merd-i şîrînkâr mütercem-i ma‘ârif-iktidârın rûz-nâmçe-i hâlin

yâd u tezkâr ve bu beyt-i müstahsenü’l-istimâ’ın kırâ’at olundugun semâ’ edince der-hâl ol

meclisde tahrîk-i silsile-i sû’âl edip Âyâ bu beyt mütercem-i mezkûrun ‘ârıza-i cünûnu

hâlinde söyledigi eş‘ârdan mıdır yohsa evâ’il-i hâlindeki güftârından mıdır? dedikde huzzâr-ı

meclisden bir suhan-sâz Anların bu güftârı hâlet-i temyîz ü şu’ûrunda olan eş‘ârından

oldugunda iştibâhımız yokdur ancak sizin bu kelâmınız bizi şübheye ilcâ eyledi. deyü

mukâbeleye âgâz eyledigi gâyet mevkı’ında olan letâyifinden idi.

NECÎB-İ DÎGER

Nâmı Mehmed ve edeb ü ‘irfân ile akrânından ser-âmed olan fenn-i hatt-ı sülüsde

şöhre-i cihân nâdire-i devrân Eyyûbî Suyolcu-zâde Mustafâ Efendi merhûmun hafîd-i sa’îdi

bir zât-ı emceddir ki şehr-i Kostantıniyye’nin erbâb-ı ‘irfânı miyânesinde anlar dahı cedd-i

emcedleri gibi hüsn-i hatt-ı sülüsde müşârün bi’l-benân ve sâ’ir edeb ü ma‘ârifde pesendîde-i

Page 225: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

hünerverân olmuşlardır. Zümre-i erbâb-ı istihkâkın hisse-i şâyi’ası olan bir mülâzemetle

ikrâm olunup kırk akça medreseden münfasıl oldukdan sonra Mısır Kaleminde birkaç

mansıba kâzî olmuşlardır. Evsâf-ı şerîfleri her ne rütbe teksîr ve medâyih ü senâları ne kadar

tastîr ü tahrîr olunsa ol mertebe i’tinâya şâyân bir zât-ı necîb-i nâzik-zebândır. Müretteb

Dîvân-ı belâgat-’unvânı vardır ve nâzik ü dil-ârâ olan erbâb-ı fatânet ü zekâdandır. Bu güftâr

cümle-i âsârlarındandır.

Gazel

Misâl-i âyîne mihr ile rû-be-rû gördük

Hezâr vechile ol mâhı hûb-rû gördük

‘Aceb mi şârih-i dîbâce-i visâl olsak

Kitâb-ı hüsn-i hat-ı yâri mû-be-mû gördük

Żamîrimizde olan ‘ukdeye işâret imiş

Efendi pîçiş-i zülfünde nakş-ı hû gördük

Ve lehû

Kemân-ı cevri çekilmez kiriş geçinme Necîb

Çü tîr togruluk etsen yine havâya gider

Ve lehû

Hande-i nâzı dahı ‘uşşâka ol gonca-femin

Reh-i âsânını gösterdi diyâr-ı ‘ademin

Devlet-i ‘Aliyyede hekîmbaşı olup ma’rûf-ı enâm olan Nûh Efendi merhûmun

mahdûmu ‘Alî Beg’in Mahmûd-nâm bir ferzend-i necîbleri ‘âlem-i dünyâya vaz’-ı kadem

eyledikde mütercem-i mezkûr bu târîh-i zîbâyı demişlerdi.

Târîh

Mîr Mahmûd ere ikbâlile ‘ömr-i Nûh’a

ve kibârdan dahı bir zât-ı ‘âlî-şânın bir mahdûmları vücûda geldikde bu târîh-i zîbâyı

demişler idi:

Ne desem ol meh-i nev mevlidine târîhin

Der iken togdu dil-i zâre Necîbâ hurşîd

NAHÎFÎ

Page 226: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Ol bülend-pervâz-ı evc-i ‘irfânın nâm-ı nâmîleri Süleymân olup hilâl-i vücûd-ı sipihr-i

kemâlleri ufku’s-sa’âde-i şehr-i Kostantıniyye’den nümâyân olmuşdur. Gencîne-i fazl u

ma‘ârif ve defîne-i mâ-lezime-i her-’ârif olan zât-ı sütûde-sıfâtları bir vücûd-ı nâ-yâb- nazîr

ve bir şâ‘ir-i mâhir-i muvaffak-ta’bîrdir. Dergâh-ı ‘âlî dâme mahfûfen bi’l-me’âlî

Yeniçeriyânî Ocagının hulefâsından olup vücûd-ı bî-hem-tâsı iftihâre sezâ ve zât-ı bî-

akrânına ser-i ma‘ârif-şinâsânda âşiyân etmege şâyân oldugundan Ebû Kavuk Mehmed Paşa

merhûm sene bin yüz ..... 95 târîhinde elçilik ile diyâr-ı ‘Acem’e revân oldukda hıtta-i

Rûm’dan diyâr-ı Îrân’ın ma‘ârife tâlib olan ferzendlerine bir hediyye olmak üzre zât-ı sütûde-

sıfât-ı ‘âlî-cenâbların istishab ol sebeb ile vilâyet-i ‘Acem’de katı çok menâkıbı keşîde-i ser-

safha-i zamân-ı sâbık olmuş idi ve anların müşkil deyü ‘arz eyledikleri ebyât-ı Fârisîyyeyi bî-

muhâbâ hall ü beyân ve mukâbelesinde nice ebyât-ı Fârisî ve ‘Arabî ve Türkî irâd eyleyip ol

zümre-i nâdir-ber-â-beri vâlih u hayrân ederdi. Revân ve Tebrîz ve Nahcıvân ve Kazvîn ve

Kâşân ve Isfahân şu‘arâsı ve ol kavmin ‘ulemâsıyla nice müşâ’are ve mübâhasesi vâkı’ olup

ser-cümle pesend ü tahsîn ‘alâ mâ-yelîk ve zât-ı vâlâları bir mecmû‘a-i rûzgâr oldugun tasdîk

eylemişlerdi ve bundan mâ’adâ diyâr-ı Engerûs’a elçilik ile giden İbrâhîm Aga ile sene bin

yüz otuz târîhinde rû-be-râh olup ol memleketde dahı millet-i nasârânın batârika ve ahbârı ile

hezâr mukâvele ve bahs ü mücâdele eyleyip cümlesin mülzem eylemişdir. Zâtı ma’mûr ve

kemâl ile meşhûr bir vücûd-ı ma‘ârif-mevfûrdur. ‘Âşıkâne güftârı ve üstâdâne eş‘ârı vardır.

Zamânında nice âsâra muvaffak olan suhan-sâzlardan ve vâdî-i ma‘ârifde ka’bı ‘âlî olan

bülend-pervâzlardandır. Nu’ût-ı Nebeviyyeyi hâvî Hilyetü’l-Envâr ismi ile müsemmâ bir

te’lîf-i celîl ve mevlid ve mi’râc ve hicreti mübeyyin bir eser-i cemîli ve Mesnevî-i şerîfi

manzûm terceme ve Kasîde-i Bür’e’yi elsine-i selâsede tahmîs ve Bânet Su’âd kasîdesin ve

Câmî’nin üç ‘aded na’t-ı meşhûrun bu gûne tahmîs-i latîf eylediginden mâ-’adâ nice âsârı ve

lugaz ü kasâ’id ü müfredât ve rübâ’iyyât u gazeliyyât u mukatta’âtdan bî-had güftârı vardır.

Her birinden birer nümûne-i pâkîze-ta’bîr teşerrüf içün bast u tahrîr olundu. Mütercem-i

mezkûrun Kasîde-i Bür’e’ye eyledigi tahmîs-i ‘Arabîdir.

r¼ô« v*� v�¦« b- p¾*- ‰U� U¦ ÂdJ¼«Ë nD*¼U� z- ÕU# UÎ z*¼U�

r*� Èc� Ê«dš2 d½cÔ s¦« ÂbI¼« v§ oAF¼« È‹ s� d�¼« r×JÔ ô

96 Âb� H*I¦ s¦ Èd2 UF¦œ S2e¦

95 Nüshalarda boş bırakılmış. 96 Bi’llâhi yâ sâhi kul bi’l-lutfi ve’l-keremi / Mâ-bâlu kalbike kad emsâ ‘ale’l-elemi / Lâ tektumi’s-sırra ‘an zi’l-’ışkı fi’l-kıdemi / Emin tezekküri cîrânin bi-Zî-Selemi / Mezecte dem’an cerâ min-mukletin bi-demi: Ey arkadaş, Allah aşkına lutuf ve keremle söyle! Acıyla

Page 227: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Ve kasîde-i merkûmeyi zebân-ı Fârisî üzre bu gûne tahmîs etmişlerdir:

Âb¾¦œ sšs« Ë ˆ« uÔ —U½ zAšL£ vLFs «dÔ Â«ˆbÎœ vL£ z½ b– z�

ôœ

r*� Èc� Ê«dš2 d½cÔ s¦« vL¼« sšM� «dÔ S*� z� Ë S�×¼U0 z�

97 Âb� H*I¦ s¦ Èd2 UF¦œ S2e¦

Ve kasîde-i merkûme-i lisân-ı Türkî üzre bu gûne tahmîs etmişlerdir:

Gönül nedir bu yetîmâne âh-ı dem-be-demî

Tefekkür üzre misin yohsa cânib-i Harem’i

Hemîşe yâd edip ol câygâh-ı muhteremi

r*� Èc� Ê«dš2 d½cÔ s¦«

Âb� H*I¦ s¦ Èd2 UF¦œ S2e¦

Bânet Su’âd kasîdesin bu gûne tahmîs eylemişdir:

Figân ki mülk-i dile ceyş-i hasret etdi gulû

Pür oldu şerha vü dâg-ı firâk ile pehlû

Derûnum etdi gam-ı hicr-i dil-rübâ nemlû

‰u¾×¦ Âuš¼« v¾*I§ œUF� SsU�

‰u¾J¦ bHÎ r¼ U£d« rš×¦ 98

Ve Kasîde-i Mısriyye’yi dahı bu gûne tahmîs eylemişdir:

İlâhî eyleyip eşref o seyyidü’l-beşeri

Yegâne eyledin eşrâf içinde ol güheri

Zuhûru cümle-i ‘Adnân’a verdi zîb ü feri

dC¦ s¦ —U×¥L¼« v*� z# »— UÎ

«Ëd½‹ U¦ z�d¼« lšL2 Ë Uš¾sô« Ë 99

Ve Monlâ Câmî merhûmun üç ‘aded na’t-ı şerîf-i meşhûresin böyle tahmîs gecelemiş yüreğinin nesi var? Eski âşıktan sır saklama! Zi Selem’deki dostları hatırlamaktan dolayı mı göz bulağından akan göz yaşına kan karıştırdın? 97 Dilâ çi şod ki hemi dîdeem to-râ ni’amî / Hemîşe kâr-ı to âh u enîn-i dem-be-demî / Çi hâletest ü çi ‘illet to-râ çünîn elemî / Emin tezekküri cîrânin bi-Zî-Selemi / Mezecte dem’an cerâ min-mukletin bi-demi: Ey gönül, ne oldu ki seni daima nimetler içinde görüyorken şimdi hep ah edip inlemektesin! Bu ne haldir? Bu üzüntün nedendir? Zi Selem’deki dostları hatırlamaktan dolayı mi göz bulağından akan göz yaşına kan karıştırdın? 98 Bânet Su’âd fe-kalbi’l-yevme metbûlü / Müteyyemun israhâ lem yefdi mekbûlü: Suad ayrıldı, (ayrılık) yüzünden gönlüm bugün bitkin ve delirmiş, izinde tutsak, kurtarılmamış, zincire vurulmuştur. 99 Yâ Rabbi salli ‘ale’l-muhtâri min-Muzari / Ve’l-enbiyâ ve cemî’i’r-rüsüli mâ-zukirû: Ey Rabbim, Muzar (Kabilesinden) seçilmiş olan kişiyi (Hz. Muhammed), peygamberleri ve bütün elçileri anıldıkları sürece esirge!

Page 228: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

eylemişdir:

Gözümün hasret ile nola revân olsa yaşı

‘Âşıkım ol şehe kim yok iki ‘âlemde eşi

(20) Zâtıdır nûr-ı melâhatle sa’âdet güneşi

v–d- vsb¦ v�d� Vš¾0 v¼

v–u• Ë ÈœU– HÎU¦ gL� Ë œ—œ œu� z½ 100

Ve lehû

Hasret-i dergâh-ı fahr-i ‘âlem ile dem-be-dem

Dilde dâg-ı iştiyâk u dîde-i giryânda nem

Tâbe-key bîhûde geşt-i deşt-i mihnet eyleyem

rM½ U1D� Ë »dÎ Âe� z½ »— UÎ œu� v½

rM½ U2 zMÎb¦ —œ z½ Ë ‰eM¦ zJL� z½ 101

Ve lehû

Edip ihsân ü kerem kullara Mevlâ-yı Ganî

Eyledi ‘âleme rahmet seni ey mâh seni

Şâd kıl rûz-ı cezâ lutf u şefâ’atle beni

Ey Resûl-i Kureşî şâh-süvâr-ı Medenî

Bülbül-i Mekke vü Bathâ vü Süheyl-i Yemenî

Bu güftâr dahı mütercem-i mezkûrun âsârındandır.

Kimsenin ser-mâye-i ârâmı gâret olmasın

Kimseler âvâre-i deşt-i melâmet olmasın

Bir ser-âmed dil-rübâ gördüm dedin gülzârda

Gördügün ey bâd-ı subh ol serv-kâmet olmasın

Kâse kâse zehr-i gam nûş eyledim ‘aşkınla ben

Dest-i cevrinden neler çekdim şikâyet olmasın 100 Lî habîbun ‘Arabiyyun Medeniyyun Kureşî / Ki buved derd ü gameş mâye-i şâdî vü hoşî: Benim, Medineli, Kureyş kabilesinden Arap bir sevgilim var, onun kederi, derdi, mutluluk kaynağı oldu. 101 Key buved yâ Rab ki ‘azm-i Yesrib ü Bathâ konem / Geh be-Mekke menzil ü geh der-Medîne câ konem: Tanrım, Yesrib’e ve Batha’ya (Medine ve Mekke) ne zaman, nasıl gideceğim? Bazan Mekke’yi, bazan da Medine’yi kendime yurt edineyim.

Page 229: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Gam yeme bir gün erersin vaslıma dersin bana

Mev’id-i vaslın sakın rûz-ı kıyâmet olmasın

Ol kadar âmâdedir çâk-i girîbân etmege

Çeşm-i şevkından Nahîfî’ye işâret olmasın

Ve lehû

Gör derdimi kim bî-dil olan böyle olur

Dâg-ı gam ile hâsıl olan böyle olur

Ża’f ile hilâl olmadadır cism-i nizâr

Meh-pârelere mâ’il olan böyle olur

Ve lehû

Eşk-i ter ile kalbimi tenkîh ederim

Ben aglamagı gülmege tercîh ederim

Zâhid sakın etdiklerime ta’n etme

Ben Rabbimi her vechile tesbîh ederim

Latîfe: Eyyâm-ı güzeştesinde mütercem-i pâkîze-ta’bîr bir nev-cevân-ı serv-kâmetin

kemend-i zülf ü dâm-ı sevdâsına giriftâr ü esîr oldugu demler bâr-ı tâkat-güzâr-ı ‘işve vü

nâzdan esîr-i firâş olup dil-hûn ve pister-i derd ü mihnetde zâr u zebûn olmagın ber-kâ’ide

haste ve zahm-ı bî-’ilâc-ı ‘aşk ile şikeste yatır iken dil-dâdesi oldugu yâr-i nâzik-zâmîr bunun

hâste vü derdnâk oldugundan habîr olup ol zâr u bî-çâreyi ‘iyâdet ve hasteligin görmege gelip

ziyâret eylediginde dest-i sîmînin ol dil-şudenin sîne-i gamgînine koyup bî-çârenin hâl ü

hâtırın su’âl eyledikde yatdıgı yerden derdmend bu hasb-i hâl ile bed’en makâl eyledigi

mütercem-i sâf-bâlin şâyeste-i merhamet olduguna istidlâl olunur.

Beyt

Sanma rahminde sunar destin dil-i mecrûhuma

Ol kemân-ebrû cigerde tîr-i müjgânın arar

NAHVÎ

İsm-i şerîf ve ‘alem-i latîfleri İsma’îl’dir. Ehâlî-i ma‘rifet-ittisâfının müzekker ü

müsennâ vü cem’inden vâdî-i ‘irfânda südûr eyleyen fi’l-i masnû’una kimse bir harf atmaga

mübâdir ve ‘âlem na’t ü medh-i vasfında müttefiku’l-kelime olup bir bahâne bulmaga kâdir

Page 230: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

olamadıkları şehr-i bî-bedel Kostantıniyye-i ‘irfân-mahaldendir. İmtisâl-i evâmir ve ictinâb-ı

nevâhîye ‘âlem-i sıgarından beri incizâb-ı küllîsi olup masâdir-i ef’âli bi’l-cümle tarîkat-ı

müstakîme üzre sâdır olan meşâyih-i kirâmdandır. Fi’l-asl dîvân-ı celîlü’l-’unvân-ı ‘âlem-i

ma‘nâda sudûr-yâfte-i hikmet-i tahzîr ü igrâ olan tenbîh ü hıtâb u nidâdan red’-i dünyâ ve

tahsîs-i uhrâya delâlet eder harf-i tefsîr-i ihtidâ sem’-i kabûlüne mevsûl ve münâdâ-yı

haremgâh-ı kurb ve dâ’ire-i hayr olan zât-ı vâlâ-kadr-i mendûbü’s-siyerleri i’râb-ı lâzımü’l-

kelâm gibi ol fenn-i zî-şân-ı sırr-ı nihânın esvâb u kinâyâtından müfredât u mürekkebâtının

mukteziyâtı ile ‘âmil olmagla bi’l-cümle münsarif-i cânib-i kabûl olup esmâ’u’l-’aded-i

mübhemât-ı merâtib-i tarîkatden hurûf-ı ziyâde vü noksânı kâbil olan zurûfü’l-i’tikâdât-ı

kulûbun tenâzu’u izmâr ve gâh bast u gâh terhîm ile mübtedâ-i zunûnu olup ihbâr etdikleri

sülûk ü ef’âlden reh-i nâ-savâb ve matrûd-ı erbâb-ı kemâl ve z*�U§ r�Î r¼ U¦ ‰uFH¦

102 kabîlinden olan hâlleri kuvvet-i kudsiyyesiyle temyîz ve esmâ-i sitte-i mu’attale-i muzâfa

gibi hâtimesi harf-i vâhidde karâr eyleyen muzmerât-ı fu’âdın mecrûrât-ı nefs-i emmâresi

olan muzâf u muzâfun ileyhin müsted’âsından mebnî olan benlik da’vâsını vaz’-ı vazî’inden

istisnâ edip hakîkatın mebnâsı olan tarîkate her ‘atf-ı esmâ’u’l-işâre-i hayâli müte’addî

oldukça esmâ’-i ef’âl ve esmâ’-i kulûbun musahhih u mi’yârı olan şerî’at-ı mutahhare ile

te’kîd-i ef’âl-i mukârebe-i mine’l-Hakk etmegi ‘âdet eylediginden zuhûrât-ı kevniyyenin

nekreleri ilhâm-ı gaybiyye ile sâha-i keşfinde ma‘rife ve ebniye-i mâzîden saykal-ı

mukayese-i hâl ile sûret-i muzâri’a nâzir olup sıfat-ı müşebbeheleri maksûr-ı ism-i tafzîl-i

sürâdık-ı istifhâm u istitâre olan mâ’iyyât-ı muzâri’i dûr-bîn-i dü-şîşe-i ef’âl-i nâkısa-i

dûn-himmetân ve ef’âl-i tâmme kâ’ide-i ÊULÎô« s¦ HLN¼« u*� 103’da müşâhade

etmekle hurûfü’l-îcâb-ı tasdîki ‘ayn-ı hurûfü’l-cerr îkân u tahkîk edinip merfû’ât-ı

umûr-ı vefîr ve mensûbât-ı eşyâ-i kalîl ü kesîr-i „—U×¥¦ z�U§ rNFL2U� 104 yed-i

kudretinde makhûr olduguna kasem edip ‘alâ’ik-ı dünyeviyye-i derûnu hurûf-ı müşebbehe-i

bi’l-fi’l gibi tahsîl-i ‘ilm ve i’lâm-ı hakîkat talebinde oldugu sevdâsı cerr-i ref’ ile vâdî-i

iştibâhda nasb-ı hıyâm-ı vehm ü hayâl u garâm etmekden gayrı bir şey’i müntic olmadıgını

tasdîk-i bâl edip kalbin rabt-ı mâl ve himmet-i vâlâsına bu izâfeti hem-hâl etmekle nûn-ı

cem’ü tenvîn gibi mâ-sivâyı bi’l-külliye ıskât eyleyip dehr-i denîden bi’l-cümle ferâg ve

hefte günlerinde ba’zı cevâmi’ ü mesâcidde ‘ibâdu’llâha mahz-ı hayr u ni’met olan va’z u

nasîhat ile evkât-güzâr iken sene bin yüz on hudûdunda rütbe-i şehâdete vusûl ve oldukları

hânede seyf-i gadr ü hayf ile maktûl bulundular. Hattâ ol esnâda ba’zı levendâne nush u pend

102 Mef’ûlün mâ-lem yüsemme fâ’iluhu: Öznesi adlandırılmayan nesne. 103 ‘Uluvvü’l-himmeti mine’l-îmân: Büyük gayretin yüceliği, imandandır. 104 Bi-ecma’ihim fâ’ilun muhtârike: Senin seçtiğin şey, onların hepsinin yapıcısıdır.

Page 231: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

etmek mütercem-i mezkûrun ‘âdet-i dîrînesi oldugundan ol süfehâdan ba’zılar bu emr-i

‘azîme ictirâ etdiler deyü şöhret bulmuş idi. El-’ilmü ‘inda’llâh. Târîh:

Şehîden gitdi İsma’îl Efendi

târîh-i rıhletleridir. Bir ma’mûr zât-ı fezâ’il-mevfûr idi. Cihet-i ‘ilmiyyesinden fazla

şi‘r ü inşâda âzmâyiş-i tab‘ları var idi. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt

Tâze çemen ki feyz-i bahâr ile cûş eder

Ol serv bâg-ı behcetimi sebz-pûş eder

Sahbâ-yı nâz u ‘işvesi geldikde çeşmine

Mest-i müdâm meclis-i nahvet-fürûş eder

NÜHÂTÎ

Mütercem-i nâ-sâz bu ‘âlem-i mecâzda zu’munca nahvde bir mikdâr tahsîl-i fehme

iktidâr ve ‘âlem-i hakîkatde:

S��u�M¦ z*z�¦ Ëœ Èu� r*� —œ S��u• zšI§ U¦ zšI§ z½ UI0

105 S��uBM¦ «b×¾¦ zJsUM� zI§ “Ë S�« ÷d§ us«“ `�¦ z½ sšL£ u1s “«

mazmûnuna mâ-sadak bî-’âr oldugundan tâ’ife-i nühâta nisbet olunmakdan kendi

kendine bir ta’ayyün ihtiyâr edip güftâr-ı nâdir- ber-â-beri etvâr-ı huşûnet-perveri gibi kâbil-i

ta’mîr olmayan Etrâk-i bî-idrâkin perîşân-ta’bîrlerinden pür-kabâhat-i nâ-fehm-i rûzgâr idi.

Kibâr-ı enâmın meclis-i lâzımü’l-ihtirâmlarına pâdâşları olan zümre-i erbâb-ı hezeyândan

Şikârî vü Mekkârî gibi her bâr sıklet ve gâh bî-ma‘nâ beytler ve gâh Geyik Destânı gibi

kasîdelerle zahmet vermekde idi. Bu bir iki hezeyân cümle-i utrûfe-i zebânındandır.

Beyt

Benden evvelden gelenler hîç misâlin görmemiş

İşte ‘asrın kavmi cümle işte târîh u kitâb

Maksadım bir ‘arz-ı hâldir bu kasîdem bir sebeb

Dehr elinden çok şikâyet eylerim açıldı bâb

105 Hakkâ ki fakîh-i mâ fakîh-i hûbest / Der ‘ilm bevey dü mes’ele mensûbest // Ez nahv hemin ki mesh-i zânû farz est / Vez fıkh çünan ki mübtedâ mansûbest: Doğrusu bizim fakihimiz iyi bir fıkıhçıdır; ilimde iki mes’ele ondan sorulur: Öyleki, nahivde “dize meshetmek farzdır”, fıkıhta da “mübteda mansuptur” der!

Page 232: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

NEDÎM-İ TÂZE-ZEBÂN

Sudûr-ı zî-şâna her dem ü ân nedîm ü musâhib olmaga şâyân olan o zât-ı ser-âmedin

nâm-ı emcedleri Ahmed’dir. Cevher-i girân-kadr-i vücûd-ı bih-bûdları kân-ı ‘irfân olan

medîne-i Kostantıniyye’den nümâyân olmuşdur. Evâhir-i saltanat-ı İbrâhîm Han ‘aleyhi’r-

rahmetü ve’l-gufrânda kâzî-’asker olup elsine-i nâsda elkâb-ı medâyih-i zât-ı ‘âlî-cenâbı

velvele-ârâ olan Mustafâ Efendi’nin nebîresidir. Tahsîl-i ma‘ârif-i firâvân ve tekmîl-i ‘avârif

ü ‘irfân eyleyip rûh-ı kelâmdan zevk-ı tâmmı olan şu‘arâ-yı be-nâmdandır ki gülşen-i

endîşesinin her verd-i mutarrâ-yı bî-hemâli hayret-fermâ-yı belâbil-i şâhsâr-ı hayâl ve

halâvet-i makâl-i kand-misâli mısrü’l-belâga-i kemâlde revnak-şiken-i güftâr-ı erbâb-ı sihr-i

helâldir. Bir şâ‘ir-i mâhir-i her-hüner-mübâdir ki zebân-ı Türkîde inşâya âgâz etse Veysî-i

nâzik-zebânı zamâneye ünsî ve kendüye mahsûs olan edâ-yı dil-pezîr ile bezm-i şu‘arâda

terâne-sâz-ı şevk olsa mânend-i ‘andelîb ol devha-i kemâlin sâ’ir tuyûr-ı mevzûnü’s-sec’-i

belîgu’l-makâlin fart-ı lezzet-i semâ’ından dem-beste vü lâl eder ve lisân-ı ‘Arabîde harîr-

bâf-ı nesc-i belâgat oldukça revân-ı Harîrî-i Makâmât her bir kademe-i pür-fikretinde vâkıf-

ı bî-şu’ûr ve tarh-endâz-ı nazm oldugu ebyât-ı Mütenebbî-nikâtın edâ-yı i’câz-âferîni rûh-ı

Hayyâm’ın hayme-i zerrîn-tınâb-ı sabr u şekîbi rîh-i sarsar-ı gıbta vü hasedden pür-ıztırâb

edip bî-huzûr eder. Fârisîde hod nâmı keşîde-i küngüre-i şeref ü şevket ve ol vâdîde dahı

fâris-i fürsân-ı mizmâr-ı firâset olan tab‘-ı bülend-pervâzı sâbık-ı hayâl-i Sâ’ib ü ‘Urfî-i

Şîrâzî ve inşâ-yı Fârisîde tab‘-ı sâfı hayret-dih-i derûn-ı Vassâf’dır. El-hâsıl tabî‘at-i pâkîzesi

be-gâyet ‘âlî bir şâ‘ir-i mümârisü’l-fenn ü lâ’übâlî olup ân-ı yesîrde hezâr tâze suhana kâdir

ve her memdûhun lâyık-ı vasfı güftâr-senc olur bir şâ‘ir-i mâhirdir. Hâlâ tarîk-ı ‘aliyye-i

müderrisîn-i kirâmdan ve gürûh-ı celîle miyânesinde erbâb-ı kemâlin ma’rûf be-

nâmlarındandır. Egerçi âsârı revnak-bahş-ı mecmû‘a-i şu‘arâ ve güftârı bi’l-cümle ma’lûm-ı

zurafâ oldugundan meşhûr-ı cümle-i enâm ve meşhûd-ı hâs u ‘âmdır. Ancak bu mecelle-i

celîle kesb-i şeref içün bu mertebe temhîd olundu.

Matla’

Hasteliklerden amân görmiye çeşm-i siyehin

Mû-miyâ bulmaya ‘âlemde şikest-i külehin

Ve lehû

Gamze pür-zehr çıkar çeşm-i tenük-hûsundan

Page 233: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Kişver-i hüsnünün ejder togar âhûsundan

Ve lehû

Hattın nazar-ı ‘âşıka elbette girândır

Kıldan agar ey şûh terâzû-yı mahabbet

Bu dahı mütercem-i nâzik-ta’bîrin bin yüz otuz dört târîhinde gelen ‘Acem elçisi

Nâmî’ye eyledikleri nazîre-i bî-nazîrdendir.

Gazel

s½ »U¾0 rA� H¦d� ˆbš¦œ j• s½ »«d– ÂU2 d� d� zÇM� u� S*F¼

s½ »U1×s« œu• uÔ z�u� ÈU2 nD¼ “« «dÔ uL� u¦ ÂdLAš¦ ˆU½ z�u� s¦

106 s½ »U�×�¦ Ê«u2 ËdšÄ ÈU�œ »— UÎ œU� ˆœUA½ ô«Ë —œ Ê«

zAšL£ »— UÎ

NÜZHET

Nâmı İsmâ’îl’dir. İstanbul şâ‘irlerinden ve medîne-i merkûmenin şehrîlerindendir.

Güftâre kudreti ve taraf-ı mûsîkîde hayli dâniş ü ma‘rifeti vardır. Bu güftâr eş‘ârındandır.

Beyt

Meded ey bî-vefâ rahm et esirge ben dil-efgârı

Tarahhum eylemezsen de bana cevr eyleme bârî

NESÎB

KôuIML¼« l¦U2 VÎœô« VΗô«Ë Vš�M¼« Vš�1¼« o-bL¼« z¦UJ¼« H¦UNH¼« Ë

oI1L¼« z’UH¼« H¦öF¼« u£ Ë

lšL�¼ zÔ«‹ zzUL– SHBÔ« Ë ÂUB×�ô« KU-œ«d� ¡«—Ë ˆ—UJ§« zzUI� V�×0«

Èc¼« KôuIFL¼« ÈËU0

s¦ zÔUE1¼ `¼U�¦ S0d� U¦ Ë ˆ—UEs« —«usU� ˆdšM×�¦ ˆ—U« s¦ zÔU1L¼

106 La’let çü gonca ber-ser-i câm-ı şarâb kon / Hatt-ı demîde sürme-i çeşm-i habâb kon // Men bûsegâh mî-şumurem mû-be-mû to-râ / Ez-lutf cây-ı bûse to hod intihâb kon // Yâ Rab hemîşe ân der-i vâlâ güşâde bâd / Yâ Rab du‘â-yı pîr ü cevân müstecâb kon: Gonca dudağını şarap kadehinin kenarına dokundur; ayva tüylerini, hava kabarcıklarının gözüne sürme yap! Ben senin inceden inceye her yerini, öpülecek yer kabul ederim; sen de lutf et, öpülecek yerini kendin seç! Tanrım, daima o yüce kapıyı açık tut! Tanrım, yaşlıların ve gençlerin duasını kabul eyle!

Page 234: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

S¼«“ô «dJ¼« -U#Ë«

ˆ—UJ§« Vz«uB� H§dAצ ˆ—UC1×�« 107 ol ‘allâme-i ‘akl-ı evvel ve kâmil ü

mükemmel ki zât-ı sütûde-sıfât ve vücûd-ı mahmûdetü’s-sıfât her bâr ‘ulemâ-yı ahyâr ve

fuzalâ-yı ülü’l-ebsâr fahr ü mübâhât etdikleri ke’ş-şemsi fî vasati’n-nehârdır. Ol mümtâz-ı

‘ulemâ-yı a’lâm ve ser-efrâz-ı efâzıl-ı kirâm seyyid-i zamân ve Sa’dü’d-dîn-i devrân dürre-i

silk-i âl-i Resûl fahr-i ekâbir ü fuhûl memdûh-ı enâm ‘Abdu’llâh-nâm yegâne-i ‘ulemâ-i

Devlet-i ‘Aliyye-i müşeyyedü’l-erkân evra’u ittikâ-yı fuzalâ-yı zamân hazretleri nûr-ı sâtı’

Sultân Mehemmed Han-ı Râbi’ ‘aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrân hazretlerinin evâhir-i Devlet-i

‘Aliyyelerinde Mekke-i mükerreme kâzîsı olup esnâ-yı tarîkda medîne-i Konya’da intikâl

edip civâr-ı hazret-i Mollâ-yı Rûm’da medfûn olan ‘ulemâ-yı kirâmın bülendi ‘Uşşâkî-zâde

es-Seyyid ‘Abdü’l-bâkî Efendi’nin mahdûm-ı sa’âdet-mersûmlarıdır ki mecma’-ı hamîde-i

hısâl olan zât-ı mecmû‘a-i fazl u kemâlleri mahâdîm-i kirâma muhtass olan ikrâm-ı ‘icâletü’l-

vakt-i mülâzemetle ihtirâm buyuruldukdan sonra merhûm u magfûr ed-dâricü ilâ rahmeti

Rabbihi’l-gafûr meşâyih-i İslâmiyye’nin bülendi Çatalcalı ‘Alî Efendi’den bin toksan bir

târîhinde Muhaşşî Sa’dî Efendi Medrese-i celîlesiyle ikrâm buyurulup lâzıme-i hânedân-ı

fazl u kemâlleri olan tarîk-ı ‘aliyye-i bî-hemâle duhûl buyurup kat’-ı merâtib-i mu’tâde

ederek hâtime-i tarîk-ı müderrisîn-i kirâm olan Medâris-i Süleymâniyyeden birine vusûldan

sonra devlet-i sultân-ı bî-müdânî Sultân Mustafâ Han-ı Sânî’de zât-ı vâcibü’l-ikrâmları

Selânik mevleviyyetiyle ihtirâm olundukdan sonra saltanat-ı ‘uzmâ ve hilâfet-i kübrâ devlet ü

ikbâl ve sa’âdet ü iclâl birle pâdişâh-ı melek-hısâl melik-i ‘âdil-i bî-misâl es-sultânü’bni’s-

sultân es-Sultân Ahmed Han-ı Sâlis ebbeda’llâhu te’âlâ saltanatahû hazretlerine intikâl

eyledikde Devlet-i ‘Aliyyelerinde ibtidâ bin yüz on tokuz târîhinde Mısr-ı zâtü’l-ahrâm

mevleviyyetiyle makzi’l-merâm buyurulup ba’dehû bin yüz yigirmi üç Zü’l-hiccesinde

Devlet-i ‘Aliyyede nakîbü’l-eşrâf ve yedi sene ‘ale’t-tevâlî ol mansıb-ı celîlde kıyâm eyleyip

bin yüz yigirmi beş Cumâdâ-yı ûlâsında İstanbul kazâsın nekâbetle cem’ buyurup ba’dehû

sene bin yüz yigirmi yedi Cumâdâsında Anatolu’yu kezâlik nekâbetle cem’ buyurup ba’de’l-

’azl Kili ve Bogaz Hisârı ve Bayındır arpalıkları ile ikrâm buyurulup sene bin yüz otuz bir

Zü’l-ka’desinde Rûmeli kâzî-’askerligi sadâretiyle muhterem olup bin yüz otuz iki Zü’l-

ka’desinde ‘Ayıntâb arpalıgı ile ma’zûl olmuşlar idi. Hakkâ ki mihr-i sipihr-i ma‘ârif ü

107 Ve hüve’l-’allâmetü’l-fâzılü’l-muhakkıku ve’l-fehhâmetü’l-kâmilü’l müdekkıku’l-hasîbü’n-nesîbü ve’l-erîbü’l-edîbü câmi’ü’l-menkûlâti hâvi’l-ma’kûlâti’llezî ihtecebe ‘akâ’ilü efkârihi ve râ’e sürâdikâti’l-i’tisâmi ve’ttasafet şema’ilü zâtihi li-cemî’i evsâfi’l-kirâmi lâ-zâlet lemehâtuhu min-âsârihi müstenîreten bi-envâri enzârihi ve mâ-berihat mesâlihu lehazâtihi min-istihzârihi müteşerrifeten bi-sava’ibi efkârihi: O âlim, gerçekleri araştıran, erdemli bir kişidir. O anlayışlı kişi, araştırıcı ve olgundur, şerefli ve soyludur, tecrübeli ve ediptir. Naklî bilgi ve görüşlerin toplayıcısı, akılların kabul ettiği düşünce ve görüşlerin sahibidir. O, değerli düşüncelerini, koruma duvarlarının arkasında saklamıştır. Zatının görünüşü, iyilerin bütün vasıflarını taşımaktadır. Bakışlarının ışığıyla aydınlanan eserlerinden zatının parıltıları eksik olmasın; doğru düşüncelerinden meydana gelen eserlerinin değeri, hiç bir zaman azalmasın.

Page 235: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

fazîlet olan zât-ı vâlâ-menziletleri evc-i kemâlde müstakill-i bi’ş-şeref ve şeref-i istiklâlde

oldugu ke’ş-şemsi fi’s-semâ zâhir ü hüveydâdır. Nâm-ı ‘âlî ve evsâf-ı zât-ı bî-hemâllerinin

makâmı tabakât-ı mü’ellifîn-i kirâm ve tevârîh-i ‘ulemâ-yı ülü’l-ihtirâm idigi ma’lûm-ı

enâmdır. Ancak mecmû‘a-i cemî’-i ma‘ârif ü ‘ulûm olan zât-ı fezâ’il-mersûmları cümle-i

kemâlâtı câmi’ bir vücûd-ı muhterem olmagla semt-i şi‘r ve vâdî-i inşâ ol mecmû‘a-i

kemâlde mevcûd olmak bi’t-tarîki’l-ûlâ oldugundan bu mecelle-i celîlenin şeref-i nâmı nâm-ı

celîlü’ş-şânları ile kesb-i revnak-ı mâlâ-kelâm etmek içün ol fâzıl-ı nihrîrin ve ol ‘allâme-i bî-

nazîrin cümle-i âsârlarından münâcât-gûne bu rübâ’î-i şerîfleri tastîr olundu.

Rübâ’î

Etmekde recâ lisân-ı hâlim her şeb

Ey dergeh-i ‘afvi âsiyâne matlab

Levh-i kerem üzre hâne-i fazlınla

Müsvedde-i hâhişim beyâz et yâ Rab

NESÎB-İ DÎGER

Ol seyyid-i sahîhü’n-nesebin nâm-ı nâmîleri Yûsuf’dur. Maskat-ı re’sleri olan

medîne-i Konya’dan mısr-ı Kâhire’ye hicret ve ol vaktlerde ol beldede vâkı’ Âsitâne-i

Mevlânâ’da seccâde-nişîn olan Siyâhî Dede hidmetlerine vusûl ve ol zâtdan ahz-ı yed-i inâbet

eyleyip bir az zamân mekslerinden sonra yine vatanına ‘azîmet ve âsitâne-i Mevlânâ’da

Bûstân Efendi’nin kârî-i Mesnevî-i şerîfleri olup şeyh-i merkûmla yüz altı târîhinde tarîk-ı

hacc-ı şerîfde refâkat ve ba’de edâ’i’n-nüsk yine medîne-i Konya’ya gelip bir müddet dahı

anda meksden sonra bin yüz yigirmi üç târîhinde medîne-i Kostantıniyye’de Yenikapu

Mevlevî-hânesinde şeyh olup bin yüz yigirmi altı Muharreminde intikâl eyledi. Hâlâ o

tekyede medfûndur. Hoş âyende güftârı var idi. Bu şi‘r anlarındır.

Gazel

Ne şahs-ı zevk u ne timsâl-i ‘ayş ü dem görünür

Bakarsam âyine-i bahta ‘aks-i gam görünür

Felekde şimdi o mahsûd-ı ‘âlemim ben kim

Elimde köhne-sifâl olsa câm-ı Cem görünür

Page 236: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Kumâş-ı vuslatı âyâ ne cins olur görsem

Nukûd-ı girye-i ‘âşık o şûha kem görünür

Garaz Nesîb o şûha muhâtab olmakdır

‘İtâb u hışm u kerem bana hep kerem görünür

NEŞ’Î

Sâdât-ı kesîrü’l-berekâtdan pîşgâh-ı Kostantıniyye-i dil-ârâda olan medîne-i

Üsküdar’ın âlüftegân-ı hoş-zebânından olup hoş-sohbet nâzik-tabî‘at bir merd-i rûzgârdır.

Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt

Levh-i mahfûz-ı ezel böyle imiş çâre nedir

Yüzünü yerlere sür eyle recâ hasret ile

NASÛHÎ

Ol şeyh-i ser-âmedin nâm-ı nâmîleri Mehmed olup zât-ı ‘âlîleri medîne-i Üsküdar’dan

karîn-i iştihâr idi. Fi’l-asl meşâyih-i Halvetiyyeden Karabaş ‘Alî Efendi merhûmdan ahz-ı

yed-i inâbet ve tekmîl-i esmâ’-i ‘aliyye-i tarîkat eylediklerinden sonra medîne-i Üsküdar’da

Togancılar Meydânı’nda kendilere bir tekye binâ edip ol mahalli ihyâ ve intikâline degin ol

mahalde ‘ibâdet ü tâ’ate iştigâl üzre idiler. Bin yüz on yedi Recebinde hazret-i Ebî Eyyûb-i

Ensârî ‘aleyhi rahmetü’l-bârî Câmi‘-i şerîfinde selâsâ günü va’ziyyesi kendilere verilip ol

makâm-ı mübârekde bin yüz otuz Ramazânı intikâlleri vaktine gelince va’z u nasîhat üzre

idiler. Va’z u nasîhati be-gâyet pür-te’sîr olmagla Eyyûb-i Ensârî Câmi‘inde nevbet-i

va’zlarında katı çok kimesne cem’ olurdu. Ehl-i kemâl bir şeyh-i maznûnü’l-hâl idi. Cümle-i

ma‘ârifinden fazla eş‘ârda nâzik güftârı ve ilâhiyyâtda latîf âsârı var idi. Bu ilâhî anlarındır

elsine-i nâsda okunur.

İlâhî

Eyleyen ‘uşşâkı şeydâ dâ’imâ

Tal’atındır yâ Resûla’llâh senin

Derd ile âh etdiren subh u mesâ

Page 237: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Hasretindir yâ Resûla’llâh senin

Rûz ü şeb kârım benim efgân eden

Nâr-ı hasretle dilim sûzân eden

Dem-be-dem bu gözlerim giryân eden

Firkatindir yâ Resûla’llâh senin

Asfiyânın gördügü lutf-ı Hudâ

Evliyânın sürdügü zevk ü safâ

Enbiyânın sürdügü rıf’at şehâ

Devletindir yâ Resûla’llâh senin

Merhamet kıl ben garîb âvâreye

Mücrimim rahm eyle yüzü kareye

Şefkat etmek bî-kes ü bî-çâreye

‘Âdetindir yâ Resûla’llâh senin

Ey şefî’a’l-müznibîn nûr-ı ahad

Kendi bendendir Nasûhî kıl meded

Bâb-ı lutfundan kerem kıl etme red

Ümmetindir yâ Resûla’llâh senin

NASÛHÎ-İ DÎGER

Bî-reyb ü meyn nâm-ı nâmîleri Hüseyin’dir. Dergâh-ı ‘âlî dâme mahfûfen bi’l-me’âlî

Yeniçeriyânî Ocagında ‘asrında kul kethudâsı olup sene bin toksan üç hilâlinde vedâ’-ı

‘âlem-i fânî eyleyen Nasûh Aga merhûmun mahdûmu olmagla Nasûh Aga-zâdelikle şöhret-

şi’âr ve bu mülâbese mahlas-ı merkûma sebeb-i ihtiyâr olmuş idi. Gûşiş ü sa’y-ı kemâl ve

tarîk-ı ‘ulemâya ikbâl eyleyip bin toksan sekiz Zü’l-hiccesinde mülâzım ba’dehû bin yüz dört

Ramazânında Hvâcegî Medresesine hâric ile olup yüz altı Muharreminde yerinde hareket

i‘tibâr ve yüz sekizde hareket-i misliyye ile Neccâriyye’ye varıp yüz tokuzda yerinde dâhil

i‘tibâr ve yüz on Recebinde hareket-i dâhil ile Bâzergânbaşı Medresesine geldiginden sonra

şehr-i mezbûrda fevt oldu. Bu güftâr anındır.

Beyt

Page 238: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

‘Aceb mi cûyveş pûyân olursa bu dil-i şeydâ

O şûh-ı dil-sitânım serv-i gülzâr-ı tarâvetdir

NAZÎF

Nâm-ı ser-âmedleri Mehmed’dir. Maskat-ı re’sleri olan kazâ-i Tırhala’da müftî iken

yüz altı Muharreminde fevt olmuşdur. Bu beyt anlarındır.

Beyt

‘İzârında o hûrî-peykerin sanman ki kâküldür

Behişt-i hüsnde üşküfte olmuş saçlı sünbüldür

NİZÂMÎ

Mincel Ahmed Efendilik ile şöhret-şi’âr olan fâzıl-ı ma‘ârif-iktidârdır. Rûmeli’nde

Aydonat’dandır. Devlet-i ‘Aliyye cânibine gelip ‘allâme-i devrân Minkârî-zâde Yahyâ Efendi

merhûmdan mülâzım ve kırk akça medreseden münfasıl oldukdan sonra bin yüz yedi

Rebî’ü’l-evvelinde buk’alik ile Piyâle Paşa Dârü’l-hadîsine ve sene-i merkûme Şevvâlinde

buk’a-i tedrîsi Gazanfer Aga Medresesine nakl ü tebdîl ve Sarây-ı Cedîd hâcelıgı ile tebcîl

olunmuşlar idi. Yüz sekizde fevt oldu. Bu güftâr-ı şöhret-şi’âr ol fâzıl-ı nâmdârındır.

Beyt

Felekde mihr ü mehde cüst (ü) cûlar hep seninçündür

Zemînde zâr u giryân âb-ı rûlar hep seninçündür

Nola bir kerre meyl etsen kenâre ey dür-i yek-tâ

Der-i mey-hânelerde hây u hûlar hep seninçündür

NAZMÎ

Şeyh Mehmed Nazmî ibni Ramazân bin Rüstem Efendi hidmetleridir. O pîr-i rûşen-

zamîr-i velâyet-semîrin ‘âlem-i şuhûda teşrîfleri bin otuz iki târîhinde olup mertebe-i sinn-i

temyîze resîde olduklarından sonra nihrîr-i ‘ulemâ-yı zamân Fâzıl Süleymân Efendi’den

tahsîl-i ‘ulûm-ı firâvân edip ba’dehû meşâyih-i Halvetiyyenin nûrü’l-’ayn-ı cumhûru şeyhü’ş-

Page 239: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

şüyûh ‘Abdü’l-ahad Nûrî’den tenvîr-i dîde-i kalb-i âgâh ve tahsîl-i mâ-lezime-i tarîkat-i

hidâyet-penâh eyleyip ahz-ı yed-i inâbet ve tekmîl-i esmâ-i ‘aliyye ve nice zamân hidmetden

sonra bin altmış beş hilâlinde medîne-i Kostantıniyye’de Yavaşça Mehmed Aga Zâviyesinde

seccâde-nişîn-i irşâd ve Câmi‘inde va’z u nasîhât-i ‘ibâd eyleyip ba’dehû bin yüz beş

târîhinde yine medîne-i Kostantıniyye’de vâkı’ Vâlide Sultân ‘aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrân

Câmi‘-i şerîfi va’ziyyesi kendülere tevcîh buyurulup bu hâl üzre evkât-güzâr iken bin yüz on

iki Şevvâlinin yigirmi dördüncü ehad günü rahmet-i Rahmân’a şitâbân ve ‘âzim-i dâr-ı cinân

oldular. Zâhir ü bâtını ma’mûr bir zât-ı fezâ’il-mersûm idiler kim gürûh-ı meşâyih-i kirâm

zamân-ı hayâtlarında vücûd-ı ‘âlîleri ile igtinâm ederlerdi. Şeb ü rûz halvet-hânelerinde ‘ilm

ü ‘ibâdetle mukîm ve ‘ilm-i zâhir ü bâtında zihn-i şerîfleri müstakîm bir zât-ı sütûde-sıfât idi.

Tarîkat-ı Halvetiyye meşâyih-i kirâmından güzerân eyleyen meşâyihin terceme vü beyânında

Hediyyetü’l-İhvân-nâm bir te’lîf-i celîlü’ş-şânı ve etvâr-ı seb’a beyânında Mi’yârü’t-

Tarîka ismi ile şehîr bir eser-i bî-nazîri ve sâ’ir âsâr-ı kalemi oldugundan gayrı Nazmî

mahlası ile müretteb Dîvân-ı celîlü’l-’unvânı vardır. Bu güftâr ol bülbül-i gülzâr-ı esrârın

cümle-i âsârlarındandır.

Gazel

Gam degil geşt-i gülistân etmesem bülbül gibi

Eksik olmasın hemân destimde sâgar gül gibi

Târ ü mâr eyler girer aralarına rûzgâr

Bir yere cem’ olsalar âşüfteler kâkül gibi

Hûn-i eşkimle tola destimde sâgar Nazmiyâ

Bir karanfüldür ki gitmez hîç elimden gül gibi

NAZÎR

Ol vücûd-ı bî-nazîrin nâm-ı nâmîleri İbrâhîm olup bu mecelle-i celîlede harf-i lâm’da

Lebîb mahlası ile sebt ü tahrîr olunan Kâmî Efendi’nin birâderi Mustafâ Efendi’nin

mahdûmları olan zât-ı pür-hünerin birâder-i kihteridir. Hânedân-ı kemâlden ma‘ârif kendilere

bi’l-irs intikâl eyleyen erbâb-ı makâldendir. Maskat-ı re’sleri olan şehr-i Edirne

Mahkemesinde (kitâbetde) olurlardı. Bu güftâr cümle-i âsârlarındandır.

Beyt

Zülfünle o hâl-i siyehin gülşen-i âne

Page 240: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Murg-i dili sayda biri dâm u biri dâne

NAZÎM

Ol her dem tâze mîve-i bâg-ı edânın nâm-ı hayât-bahşâları Yahyâ’dır. Zât-ı sütûde-

sıfatları perverde-i enderûn-ı şehr-i İrem-nazîri olan dil-berânının lebleri gûyâ birer kirâs-ı ter

ve çeşm ü dîdeleri bâdâm ve sîb-i zenehdânları tuhfe-i bâg-ı bahâ olup pistânları turunc-ı tâze

ile hüsn-i letâfetde ber-â-ber olan cevâhir-i ma‘rifetin kânı ‘âlem-i dünyânın bâg-ı cinânı

medîne-i kâ’inât-makbûl şehr-i İstanbul’dandır. Tahsîl-i ma‘ârif-i vefîr ve tekmîl-i ‘avârif-i

kesîrden sonra hâssaten ‘ilm-i mûsikîde ‘alem ve ol fenn-i ‘âlî-makâmın üstâdânı

miyânesinde müsellem olup nice rûzgâr ‘ilm-i edvârda gûyiyâ felekle bile devr ü güzerân ve

ol ‘ilmin Hvâce-i cihânı olup velvele-i nâmı tâs-ı felegi leb-rîz-i âvâze-i nâm ü şânı eyleyen

üstâdlardandır. Zât-ı dakâyık-şinâsı ol fenn-i bî-hem-tâda şu rütbe sâhib-i mahâretdir ki hâlâ

âgâze olunan makâmlardan bir makâm yokdur ki ol ser-defter-i erbâb-ı tıbâ’ anda bir vâfir

beste vü semâ’î ihtirâ’ etmemiş ola. Nukûş-ı mecmû‘a-i enâm kâr-ı nâzik-reftârları ile tahsîl-i

revnak-ı tâm ve nâm u nişânı şi‘r ü mûsikîde zât-ı vâlâsı gibi ‘âlî oldugu mâlâ-kelâmdır. Bu

bâg-ı ‘âlemde vücûd-ı bih-bûdları bu gûne ter-mîve-i bahâr-ı ‘irfân-ı bî-hazân oldugundan

kendilere medîne-i Kostantıniyye’nin mîve bâzârbaşılıgı hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn ile

kendülere tevcîh ü ihsân olunup hâlâ o hidmetle çerezlenip dâ’imâ devlet-i ‘adâlet-masîre

du‘âda bir pîr-i rûşen-zamîr ve şu‘arâ-yı ‘asrımızdan bir şâ‘ir-i üstâd-ı muvaffak-ta’bîrdir.

Evâ’il-i hâlinden beri güftâr-senc oldugu makâl bir yere cem’ ü imlâ olunsa birkaç dîvân-ı

belâgat-’unvan cem’ ü peydâ olmak bî-merâdır. Hâlâ müretteb Dîvân’ı ve harîr-bâf-ı nesc-i

edâsı olmak müte’azzir olan zemînlerde tab‘ının cevlânı oldugundan gayrı yalnız na’t-ı

nebevîde her harfi câmi’ ber-kâ’ide müretteb Dîvân’ı vardır. Hâsılı vücûdu mahz-ı bereket

bir pîr-i pür-ma‘rifetdir. Bu birkaç güftâr ol şâ‘ir-i ‘âlî-mikdârın cümle-i âsarındandır. Âsaf-ı

‘asr olan sadr-ı a’zam vezîr-i pür-ihsân ü mükerrem devletli sa’âdetli İbrâhîm Paşa

hazretlerine verdikleri kasîde-i mültezimdendir.

Kasîde

Ne gedâyım ne ser ü sâmândayım yâ Rab meded

Pîç ü tâb-ı gayret-i akrândayım yâ Rab meded

Page 241: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Yûsuf-ı maksûdu göster çeşm-i Ya’kûb-ı dile

Zâr u giryân külbe-i ahzândayım yâ Rab meded

Meclis-i efkâr-ı dûr-â-dûrdan eyle halâs

Ayagımla gûyiyâ zindândayım yâ Rab meded

Kalmışım künc-i ferâmûşîde hayrân u hamûş

Çok zamândır gûşe-i nisyândayım yâ Rab meded

Gonca-i âmâlimi bir lahza handân görmedim

Bülbül-i şeydâ gibi efgândayım yâ Rab meded

Âstînimden akıp deryâ eder dâmânımı

Mâ-cerâ-yı dîde-i giryândayım yâ Rab meded

Şeş cihetle çâr erkâna sıgışmaz etdigim

Şeş cihetle gerçi çâr erkândayım yâ Rab meded

Ve lehû Gazel

Çeşmi der-hâbdır ebrû-yı girih-gîrinden

Fitne bîdâr olamaz haşyet-i şemşîrinden

Toldu sandûka-i sînem gibi kandîl-i derûn

O kemân-ebru-yı peykân-nigehin tîrinden

Dahı nâ-ceste iken nâvek-i nâ-geh eseri

Zahm-ı dil tâzelenip sür’at-i te’sîrinden

Âyine-hâne-i kalbimde dahı ‘aks edeli

Kanda baksam alamam dîdemi tasvîrinden

Âhû-yı Çîn-i Hıtâ vü Hoten’i eyleye mest

Nefha-rîz olsa sabâ vâdi-i nahcîrinden

Şerh-i rummân-ı lebinde iki şakk oldu Nazîm

Hâme-i şehd-i zebân lezzet-i ta’bîrinden

NAZÎMÂ

Page 242: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Vilâyet-i fâhire Buhârâ’dan olup Çorlulu ‘Alî Paşa merhûmun vezâretinde Özbek

elçisi ile Devlet-i ‘Aliyyeye gelip dört ay medîne-i Kostantıniyye’de karâr eyleyip ba’dehû

Mekke-i mükerremeye gidip hacc eyledikden sonra yine Kostantıniyye’ye gelip ol diyârda

sükûnet ü karâr ihtiyâr eylemişdir. Gürûh-ı Nakşibendiyye’den âlüfte bir dervîş-i pâk ve

Fârisî eş‘ârda zihni be-gâyet çâlâkdır. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

108œ—«œ fH- d¾- —œ ÈU2 v¹u¹ ˆbs“ UÔ œu� œ—«œ fHs UÔ —uM¥� dL� Ë

—«cJ� vJM×�

Ve lehû

109 ÊËd� bΫ »UÔ Ë ZšÄ dÄ U£ œŠ« ZM½ d� “« b£bš¦ v×¥�� ÊU2 rFM¦

‰U¦ È«d� “«

Ve lehû ez Türkiyyât

Dehen açılmaya hatt-ı lebi ma’lûm olmaz

Ma’ni-i nâme-i pîçîdesi mefhûm olmaz

Yâr içün tâze gazel söyleyelim kaddi gibi

Öyle bir mısra‘-ı berceste-i manzûm olmaz

NA’ TÎ

Nâmı Mustafâ’dır. Nu’ût-ı nebeviyye ‘aleyhi efzalü’s-salâti ve ekmelü’t-tahiyyeye

kemâl mertebe selîkası düşüp ol vâdîde pür-istihzâr olmagla mahlas-ı merkûmu teberrük edip

ihtiyâr etmişler idi. ‘Asr-ı Sultân Süleymân Han-ı Sânî’de vüzerâ-i celîlü’ş-şândan olup

defterdâr olan Hüseyin Paşa’nın ferzend-i ercümendi olup vâlid-i sütûde-hısâlleri rahmet-i

Rahmân’a intikâl eylediginden sonra Enderûn-ı Sarây-ı Hümâyûna alınıp o beytü’l-’ilmde

terbiyet-kerde olup kat’-ı merâtib ederek isti’dâd-ı râtibi kendüyü sır kâtibi edip ba’dehû

pâdişâh-ı ‘âlem-penâh halîfe-i gerdûn-iktidâr şevket-penâh ‘azamet-câh şevketli mehâbetli

108 Be-tengî b’ügzer ü ‘ömr-i suhanver tâ nefes dâred / Buved tâ zinde tûtî cây der-kabr-i kafes dâred: Şairin ömrü yaşadığı sürece sıkıntılarla geçer, nasıl ki papağanın ömrü kabir gibi olan kafesinde geçiyorsa… 109 Ez-berây-ı mâl-i mün’im cân be-sahtî mî-dehed/ Ez ser-i künc-i ejdehâ pür-pîr ü tâb âyed bürûn: Kişi velinimetinin malından dolayı zor can verir, nasıl ki ejderhanın yakınında korkular ortaya çıkarsa…

Page 243: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Sultân Ahmed-i Sâlis efendimiz hazretlerinin zamân-ı sa’âdetlerinde etmegi ile taşra çıkıp

silahdâr kâtibi ba’dehû rikâb-ı hümâyûnda yeniçeri efendiligi vekâleti ba’dehû sipâh kâtibi

olup bu hâl üzre evkât-güzâr iken sene bin yüz otuz bir târîhinde intikâl eylediler. Nâzik-

tabî‘at bir ehl-i ma‘rifet idi. Cümle-i âsârından Kasîde-i Âmâlî’yi bir nâzik tahmîs ve bundan

akdem Cevrî merhûm ‘aşere-i mübeşşereden çihâr-yâr-i güzînin hilye-i şerîfelerin sebt ü

tahrîr edip bir nazm-ı celîl ve ‘ömrü vefâ etmediginden tekmîl edemedigi eser-i cemîle

muvaffak olup bunlar dahı sitte-i bakiyyenin hilye-i şerîfelerin zam ve nazm eyleyip bir

manzûme-i bî-nazîr ve ol eserin hâtimesinde bu beyt-i latîfi tahrîr eylemişlerdir.

Beyt

Umarım kim ola bu nazm-ı güzîn

Hüccet-i mesken-i firdevs-i berîn

Bundan mâ-’adâ nu’ût-ı nebeviyyede müretteb Dîvân’ı ve nâzikâne nice güftârı

vardır. Bu rübâ’î ol zât-ı bî-hem-tânındır.

Rübâ’î

Ey vahdetinin şâhid-i ‘adli ‘âlem

Vey kudretinin müsbiti tertîb ü hikem

Efkârımı ezkârımı tevhîdin edip

Mehcûr-ı rızân etme Hudâyâ bir dem

Nİ’METÎ

Nâm-ı ser-âmedi Ahmed’dir. Fi’l-asl Anatolu’da Bolu sancagından bir karyede

mütevellid olup Kostantıniyye’ye ‘azîmet ve şehr-i merkûm içre ol ‘asrda meşhûr-ı bi’l-

kemâl olan zât-ı ‘âlî-cenâb şâ‘ir-i mâhir ‘İsmetî Efendi dâ’ire-i ‘aliyyesine intisâb ve hidmet-i

şerîflerinde feyz-yâb olup giderek kethudâlıkları şerefin iktisâb edip feyz-i

mukarenetlerinden kesb-i hezâr ma‘rifetden sonra veliyy-i ni’metlerinin intikâlinden sonra

elindeki ser-mâye-i kitâbet ü ‘irfân kendilere küttâb-ı dîvân zümresine mülhak olmalarına

vesîle olup menâsıb-ı dîvândan teşrîfatçılık hidmeti ile müstahdem iken bin yüz yigirmi bir

senesi dâr-ı bekâya intikâl eyledi. Bu güftâr cümle-i âsârlarındandır.

Beyt

Bin şerm ile ruhsârına benzer gülü buldum

Zülf-i siyehin medh ederek sünbüli buldum

Page 244: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Bin ‘ömr-i girân-mâye deger müjde-i vaslın

Keyfiyyet-i la’linde o mâhın mülü buldum

Nİ’MET

Nâmı Ni’metu’llâh olmagla Ni’met tahallus eylemişdir. Kostantıniyye muzâfâtından

hazret-i Ebî Eyyûb-i Ensârî’de vücûda gelmişlerdir. Mevâlîden Devlet-i ‘Aliyyede

Burusa’dan ma’zûl Mektûbcu ‘Osmân Efendi’nin hafîdi olmagla ma‘ârife sa’y ü gûşiş ve şi‘r

ü inşâya hayli verziş eylemişdir. Lisânı pâk bir şâ-ir-i huceste-idrâk olup iklîm-i fesâhatin ehl-

i makâli ve bâzâr-ı ma‘ârifin hâce-i kemâlidir. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt

Meh-i ruhsârına bir hâle olup hatt-ı siyâh

Kapladı tâli’-i ferhundeyi zulmet eyvâh

‘Âlemi tutdu ziyâsı dahı bir günlük iken

Hele seyr eyle gönül on beşe varsın ol mâh

NA’ÎM

Hıtta-i Üsküdar’dan zâhir ü âşikâr olmuş bir zât-ı ma‘ârif-iktidârdır. ‘Asrında kubbe-i

lâciverd-gûnun altında Sarı Nâ’ib İsma’îl Efendi deyü şöhret-şi’âr olan erbâb-ı güftârdandır.

Bâlî Efendi merhûmdan mülâzım ve kırk akça medreseden münfasıl oldukdan sonra bin yüz

dört târîhinde Dersiyye-i İskender Paşa hâricine ‘âric olup mesrûr iken bin yüz altı Ramazân-ı

şerîfinde bu merhale-i fenâdan ‘ubûr eyledi. Müretteb Dîvân’ı vardır. Bu beyt anındır.

Beyt

Gülistânı-ı cihânda bir dönüm bâg-ı mahabbetdir

Mukîm-i kûy-ı ‘aşka zâd-ı vird-i halka-i tevhîd

NA’ÎMÂ

Nâmı Mustafâ ve zâtı Halebü’ş-şehbâ’dandır. Tahsîl-i dest-mâye-i ‘irfândan sonra

dâhil-i teberdârân-ı Sarây-ı ‘Atîk olup ba’dehû gürûh-ı küttâba mülhak ve vüzerâ-i kirâmdan

Kalaycı Ahmed Paşa cenâbına intisâb ve ol vezîr-i ‘âlî-şânın dîvân efendiligi rütbesin iktisâb

edip ba’dehû paşa-yı mesbûkü’z-zikr vezîr-i a’zam oldukda mer’i vü manzûru olup

Page 245: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

muhterem ve Anatolu muhâsebeciligi ile mükerrem olmuş idi. Anlardan sonra gâh matrûd ve

gâh makbûl ve sonlarında bir müddet dahı Varadin’de şehîd olan ‘Alî Paşa’nın dâ’iresine

hulûl edip ba’dehû Şâm defterdârı olup Şâm-ı şerîfe revân olmuş idi. Ba’dehû bin yüz yigirmi

sekizde fevt olup terk-i zâviye-i cihân eyledi. Nev’i şahsına münhasır bir garîb ü ‘acîb şâ‘ir

olup her dem fikr-i beşîri hayâline tebşîr-i tarîk-ı yesîr u râhat ve kâmet-i bâlâ-yı hüsn-i

zannına hayyât-ı zann hüsn-i kabâ-dûzu her bâr murâdınca kat’ libâsın tahmîn-i suhûlet

eylediginden zu’munca zâtı pûte-i ma‘rifetin nefs-i kîmyâ-yı câvidânîsi ve mahkeme-i gayr-ı

marziyyü’l-hükm-i zâhirü’l-hilâf-ı ‘akâyidin bi-’aynihî ‘aynü’l-kuzât-ı bî-müdânîsi olup

fenn-i edebiyyâtda mâhir ve tasavvuf gâ’ib olsa zu’munca îcâdına kâdir geçinip şol mertebe

da’vâ-yı mahâret eylerdi ki reftârı âyîne-i nümâyişde gûyiyâ Kasîde-i Hamriyye’yi tashîf ü

tebdîl ve elfâzına halel gelmedin ba’zı tasarrufla ma‘nâsın tagyîr ü tahvîl etmek ‘indinde bir

şey’-i kalîl görünürdü. Bundan mâ-’adâ ‘ilm-i dekke müte’allık ba’zı şu’bede ve hüner ve

kimyevî ‘amellerden ba’zı şey’ler izhâr eylerdi. El-hâsıl bir harîf-i zarîf-i lâ’übâli-meşreb ve

bir şâ‘ir-i vâsi’u’l müzehheb idi. Ancak fenninde mâhir ve nazm u nesr-i suhana kâdir idi.

Tevârîh-i Âl-i ‘Osmân’da bir mükemmel târîhi ve nazm u nesr vâfir âsârı ve kasâ’id ü

gazeliyyât ve mukatta’ât u müfredâtdan nice eş‘ârı vardır. Bu güftâr âsârındandır.

Matla’

‘Aşkımı efzûn eden hat mı ya ol rû mudur

Zîb-i çemenzâr-ı ân lâle mi şeb-bû mudur

mütercem-i nâzik-kelâm vüzerâ-i kirâmdan bir zât-ı pür-ihtirâmda ferşîde olmuş bir

eyüce ihrâm görüp der-hâl ol makâmda bu güftâr ile ihrâm-ı merkûmu cerr etmege kıyâm

eylemişlerdi.

Ve lehû

Safâ-yı kalb ile sa’yim bu ey düstûr-ı sâhib-nâm

Müretteb âsitânın eyleyem takbîl ü istîlâm

Harîm-i Ka’be-i kûyun tavâfa eyledim niyyet

Misâl-i hâcı ‘uryânım ‘inâyet eyle bir ihrâm

NAKŞÎ

Ol ‘azîz-i bihîn-temyîz-i vâcibü’t-tekrîmîn nâm-ı nâmîleri İbrâhîm olup zât-ı vâlâları

kân-ı hezâr-’irfân olan Kostantıniyye’den sâl-i hicrînin bin elli birinci târîhinde nümâyân

Page 246: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

olup tahsîl-i dest-mâye-i fehm ü zekâdan sonra Koca Mustafâ Paşa şeyhi merhûm u magfûr

‘Alâ’ü’d-dîn Efendi’den ahz-ı yed-i inâbet ve ol tarîkate murâd üzre hidmet ve nâ’il-i feyz ü

bereket olup haremgâh-ı ‘irfân ü sedâd olan kalb-i şerîflerinden naşk-ı mâ-sivâyı bi’l-külliye

ib’âd eylediklerinden sonra bin toksan senesi hudûdunda hacc-ı Beytu’llâhi’l-harâm ve

ziyâret-i Ravza-i Mutahhare-i seyyidü’l-enâm ‘aleyhi efzalü’s-salâti ve ekmelü’s-selâm ile

karîrü’l-’ayn-ı şevk u garâm olup ba’de kazâ’i’l-vatar yine maskat-ı re’sleri olan şehr-i

defînetü’l-berekeye güzer edip zühd ü takvâ ile evkât-güzâr-ı subh u mesâ iken bin toksan

yedi târîhinde medîne-i Kostantıniyye’de Galata-nâm şehrin muzâfâtından Rûmeli Hisârı’nda

vâkı’ Fâtih Sultân Mehemmed Han ‘aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrân Câmi‘-i şerîfinin va’ziyyesi

verilip ba’dehû medîne-i Üsküdar’da vâkî’ Vâlide Sultân-ı ‘Atîk Câmi‘-i şerîfine nakl

ba’dehû bin yüz altı târîhinde Şeh-zâde Sultân Mehemmed Han va’ziyyesine menkûl olup ol

câmi’-i şerîfde va’z u nasîhat ile hidmet-i ‘ibâdetde olup bu hâl üzre evkât-güzâr-ı eyyâm u

leyâl iken bin yüz on dört Saferinin yigirmi altınca sebt günü rahmet-i Rahmân’a intikâl

eyledi. Esnâ-yı intikâllerinde erbâb bi’l-cümle mâtem edip nâlân ve erbâb-ı güftâr fevtine

târîh ve mersiye-hˇân oldular. Ez-cümle bu mecelle-i celîlede harf-i râ-i mühmelede evsâfı

keşîde-i silk-i beyân olan Râzî ‘Abdü’l-latîf Efendi’nin şeyh-i merkûmun intikâline:

Cennetde de ey Nakşî gel hû diyelim yâ hû

târîhi meşhûr-ı cihân olmuş idi. Mütercem-i mezkûr zâhir ü bâtını ma’mûr bir vücûd-ı

fezâ’il-mevfûr idi. Sâ’ir fezâ’ilinden gayrı şi‘r ü ilâhiyyâtda dahı nazîri nâ-yâb bir zât-ı vâlâ-

cenâb idi. İlâhiyyâtı meşhûr ve makbûl-i cümle-i cumhûrdur. Anlardan mâ-’adâ lisân-ı mecâz

üzre gazeliyyatı ve nice âsârı ve nâzik ü latîf güftârı vardır. Bu beyt-i dil-ârâ ol zât-ı

vâlânındır.

Beyt

Şarâb-ı la’l-i nâbın nûş edenler

Leb-i yâre bir içim su dediler

Ve lehû

Şol ‘arak kim zeyn ola gül-gûne-i ruhsârda

Bir gül-âb-ı tâzedir kim verd-i hamrâdan çıkar

Mütercem-i merkûm ‘azîz-i merhûm nâdî-i vâdî-i aşkına münâdî şevk u

garâm-ı mübâdî olan âh u feryâdını tasavvufâne bu beyitle bir ilâhî-i şerîflerinde ta’bîr

etdikleri edâ-yı dil-pezîri hak budur ki derece-i ‘ulyâ-yı fesâhat-i tâmm oldugu müttefikun

‘aleyh-i erbâb-ı kelâmdır ki ol hâlet-i bî-tedbîri bu beyt-i kerâmet-ta’bîr ile takrîr buyururlar.

Page 247: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Beyt

Dâg yakmış şerha çekmiş sînesin çâk eylemiş

Böyledir ‘âlemde Nakşî hâl-i müştâkân-ı ‘aşk

NİGÂHÎ

Ol nûr-ı hadaka-i vefânın nâm-ı nâmîleri Mustafa’dır. Şem’-i şebistân-ı ‘irfân olan

vücûd-ı fâ’iku’l-akrânları Yenişehirfenâr’dan nümâyân olup Kara Mustafâ Paşa merhûmun

sadâretinde büyük tezkireci olup toksan beş târîhinde vâkı’ Beç seferinden sonra tekâ’üd

ihtiyâr ve maskat-ı re’si olan belde-i mesbûkü’z-zikrde karâr eylemişdi. Ba’dehû yüz üç

Şa’bânında Hâcî ‘Alî Paşa merhûm vezîr-i a’zam oldukda sâniyen büyük tezkirecilik

hidmetinde ve baş rûz-nâmede istihdâm olunup ke’l-evvel refâhiyyetle evkât-güzâr-ı eyyâm

u leyâl iken bin yüz dört sâlinin Şa’bânında dâr-ı bekâya intikâl eyledi. Serî’ü’l-kalem hoş-

rakam hurde-bîn bir şâ‘ir-i bihterîn idi. Bu güftâr cümle-i âsârlarındandır.

Beyt

Gitmez hayâl-i ‘ârızı çeşm-i pür-âbdan

Hâlî degil bu şîşe-i pür-nem gül-âbdan

Sîm-âb gibi olsa perâkende cân ü dil

Kurtulmazın firâkın ile ıztırâbdan

NİKÂTÎ

Nâmı Ahmed’dir. Ol bülbül-i gülistân-ı kelâm dârü’n-nasri ve’l-meymene şehr-i

Edirne’de Nev-bahâr Mescidinde imâm olup ol beldede ikâmet ve ol hâl üzre kıyâm eylerken

bin yüz senesi hilâlinde dâr-ı bekâya ‘azm ü hırâm eyledi. Bu beyt anındır.

Beyt

Çâk çâk oldu dilim şâne gibi sad-pâre

Hat-ber-âverde benim tâze cevânım diyerek

NİKÂTÎ-İ DÎGER

Page 248: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Nâmı ‘Alî’dir. Kân-ı ‘irfân şehr-i Kostantıniyye’den nümâyân olmuşdur. Kibâr-ı

enâmın birinden mülâzım ve kırk akça medreseden münfasıl oldukdan sonra Rûmeli kuzâtı

silkine münselik olup esnâ-yı mülâzemetde gâh medîne-i Kostantıniyyenin Kısmet-i

‘Askeriyye Mahkemesinde ve gâh ba’zı mehâkimde hidmet-i kitâbetde olurdu. Bu hâl üzre

evkât-güzâr iken sene bin yüz yigirmi yedi hilâlinde intikâl eyledi. Bu güftâr cümle-i

eş‘ârındandır.

Beyt

Görünse rûy-ı Leylî bend ederdi revzen-i çeşmin

Gözünden sakınırdı sevdigin Kays-ı belâ-dîde

NİGÎNÎ

Nâm-ı emcedleri Mehmed’dir. İstanbul’dan ser-nümâ vü ser-âmed olup ma‘ârifde

müşârün bi’l-benân-ı akrân oldukdan sonra Kara Hasanoglu demekle ma’rûf ve yeniçeri agası

ve ba’dehû İstanbul kâ’im-makâmı olan Mustafâ Aga’nın mührdârlıgı şerefiyle rûz-nâmçe-i

hâli mümzâ vü mahtûm olup mühr-i Süleymânî gibi her zamân ü zemînde beyne’l-’urefâ

ma’rûf ve beyne’l-’ulemâ ma’lûm bir zât-ı letâ’if-lüzûm olmagla âferîn-i zurafâ elden ele

gezip bu tarîk ile Hâtem-i Tayy gibi nâm-âver kâm-perver iken bin yüz otuz dört senesinde

hatm-i mecelle-i celîlemizden mukaddemce sikke-i nâmın hakkâk-i felek mermer-i

mezârında hakk eylemiş idi. Bu beyt anındır:

Beyt

Nigînî dil ser-â-pâ zahm-hvâr-ı tîg-i hicrândır

Sebeb bu inşirâh-ı kalbe nakş-ı nâm-ı cânândır

ŞEYH NÛRÎ

Bunlar ma’rûf u meşhûr olan ‘Abdü’l-ahad Nûrî degildir. Belki bu mecelle-i

celîlemizde bu harf-i nûnu vely eyleyen harf-i vâvda Vahyî mahlası ile keşîde-i silk-i tahrîr

kılınan Balat şeyhi es-Seyyid Mehmed Efendi’nin vâlid-i kesîrü’l-mahâmidleri Şeyh es-

Seyyid Hasan Efendi’dir ki bin yigirmi tokuz Saferü’l-hayrında sahn-ı pehnâ-yı vücûda

kadem basıp tahsîl-i ma‘ârif eyleyip şöhre-i cihân ve makbûl-i cihâniyân olduklarından sonra

bin yetmiş dört Şevvâlinde medîne-i Kostantıniyye’de Balat’da vâkı’ Ferruh Kethudâ

Page 249: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Zâviyesinde şeyh olup bin yüz Muharreminde dâr-ı bekâya intikâl eyledi. Pür-’irfân bir şeyh-

i celîlü’ş-şândır. Bî-bedel ilâhiyyâtı ve nâzik güftârı ve tasavvufâne nice eş‘ârı vardır. Bu

matla’-ı tıbâk-san’at anındır.

Senin esrârını keşf ede bir dil

O dili zü’l-fikâr ile iki dil

NEHCÎ

Kasaba-i Besni’den zuhûr etmişlerdir. Gürûh-ı Mevleviyândan ve sâdât-ı kesîrü’l-

berekâtdan Şerîf Nehcî demekle şöhret-şi’âr bir merd-i rûzgâr idi. Bu güftâr cümle-i

âsârındandır.

Beyt

Kaysveş âşüfte-magzım reh-güzâr-ı yârda

Eşk-rîz-i hasret oldum sîne-i pâ-mâl ile

NİYÂZÎ

Ma’rûf u meşhûr olan Şeyh Mısrî Mehmed Efendi merhûmdur. Maskat-ı re’sleri

Anatolu’da Malatiyye’de Soganlı-nâm karyeden olup ahz-ı feyezânı belde-i Kâhire-i Mısır’da

olmagla Mısrîlik ile şöhret-şi’âr olmuşdur. Vefâtları yüz beş târîhindedir. Hikâyet ü rûz-

nâmçe-i ahvâlleri şeb-i yeldâ gibi dûr-â-dûr olup vazîfe-i tevârîh olmagla tatvîl-i kelâm

olunmayıp bu mecelle-i celîlede ancak tahrîr-i nâm ve ilâhiyyâtda müdevven Dîvân’ından

bir mikdâr güftârın keşîde-i silk-i sutûr kılınmagla iktifâ olunmuşdur.

İlâhî

Esmâ-i ilâhiyyede bî-hadd hünerim var

Her demde semâvât-ı hurûfa seferim var

Gönlüm gögünün yıldızının hîç ‘adedi yok

Her burcda benim bin güneş ü bin kamerim var

‘Âlemlere ebced hâcesi olmak olurdu

Alçak görünen ebcede ‘âlî nazarım var

‘Arşı vü semâvâtı hurûfun budur el-hak

Page 250: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Hem dahı zemîninde dükenmez güherim var

Bununla bir oldu dem-i cÎsâ ile Mısrî

Gönlüme dahı ne gelir ü ne giderim var

Tahmîs

Gözlerini noldu bîdar eyledin

Âh u efgânı sana kâr eyledin

‘Aşk oduyla içini nâr eyledin

Noldu bülbül işini zâr eyledin

Ne sebebden ‘azm-i gülzâr eyledin

Noldu aglarsın ne eylersin taleb

Bu dükenmez derdine noldu sebeb

Güldeki dildârı mı gördün ‘aceb

Noldu bülbül işini zâr eyledin

Ne sebebden ‘azm-i gülzâr eyledin

Bu fenâ gülzâra tâlibsen eger

Hîç bekâsı yokdur anın tîz geçer

Bu fenâ içre bekâ duydun meger

Noldu bülbül işini zâr eyledin

Ne sebebden ‘azm-i gülzâr eyledin

Ber-karâr olup biraz eglenmedin

Dâ’im aglarsın durup dinlenmedin

Kimse bilmez hâlini anlanmadın

Noldu bülbül işini zâr eyledin

Ne sebebden ‘azm-i gülzâr eyledin

Bunca hasretden de cânın ne sezer

Firkatin günden güne artıp gider

Lutf edip gel ver Niyâzî’ye haber

Noldu bülbül işini zar eyledin

Ne sebebden ‘azm-i gülzâr eyledin

Page 251: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

NEYLÎ

Nâm-ı ser-âmedleri Ahmed’dir. Şemsü’l-ma‘ârif-i sipihr-i ‘irfân olan mihr-i dırahşân-

ı zât-ı fâ’iku’l-akrânı ufkü’s-sa’âde-i şehr-i Kostantıniyye’den nümâyân olmuşdur. Ecille-i

sudûr-ı kirâm ve ‘ulemâ-i ülü’l-ihtirâmdan İstanbul’dan ma’zûlen vedâ’-ı ‘âlem-i fânî

eyleyen fuzalânın bülendi Mîrzâ Mehmed Efendi merhûmun küçük mahdûmları olup tahsîl-i

‘ulûm-ı kesîre ve tekmîl-i ma‘ârif-i vefîreden sonra vâlid-i mâcid-i kesîrü’l-mahâmidlerinin

bin seksen tokuz târîhinden Mekke-i mükerreme kazâsı teşrîfâtından mülâzım olup evvel-i

kademe-i ihtirâm olan süllem-i tarîk-ı ikrâma irtikâ ve sene bin yüz tokuz târîhinde şeyhü’l-

islâm ve müfti’l-enâm es-Seyyid Feyzu’llâh Efendi Merhûmdan Dârü’l-hadîs-i Ca’fer Aga

hâriciyle kam-revâ olup bin yüz on birde yine anlardan hareket-i hâric ile Sayyâdbaşı

Medresesine ba’dehû bin yüz on üç târîhinde yine anlardan ibtidâ-i dâhil ile Timürkapu

Ahmed Paşa Medresesine geldiklerinden sonra bin yüz on altıda meşâyih-i İslâmiyye’nin

bülendi Paşmakçı-zâde es-Seyyid ‘Alî Efendi’den Mi’mâr Kâsım Medresesiyle sarây-ı

ârzûların ta’mîr ve bin yüz on sekiz Şa’bânında yine anlardan mûsıla-i Sahn ile ûlâ-yı

Zekeriyya Efendi Medresesiyle tevkîr olunup bin yüz yigirmi bir Cumâdâsında merhûm u

magfûr ed-dâricü ilâ rahmeti Rabbihi’l-gafûr Ebe-zâde ‘Abdu’llâh Efendi’den Sahn-ı

Semândan biriyle dil-şâd ve ol sâlin âhirinde yine anlardan ibtidâ-i altmışlı ile Nûh Efendi

Medresesiyle ber-murâd ve bin yüz yigirmi ikide yine Paşmakçı-zâde es-Seyyid ‘Alî Efendi

merhûmdan Sinân Paşa Medresesine hareket ve bin yüz yigirmi beşde Mahmûd Efendi’den

mûsıla-i Süleymâniyye ile Kalender-hâne Medresesine kıyâm ve bin yüz yigirmi tokuzda Ebû

İshak fazîletli İsma’îl Efendi hazretlerinden hasretü’l-müderrisîn olan Medâris-i

Süleymâniyyenin biriyle ikrâm buyuruldukdan sonra bin yüz otuzda erîke-nişîn-i sadr-ı fetvâ-

yı ‘âlî-makâm ve hallâl-ı müşkîlât-ı enâm olan fazîletli Yenişehirli ‘Abdu’llâh Efendi

hazretlerinden İzmir mevleviyyetine vusûl ve esmâ-yı tahrîr-i tezkiremizde ol mansıbdan

ma’zûl idiler. Hakkâ ki zât-ı ‘âlîleri hilye-i kemâl ile ârâste vücûd-ı bih-bûdları fazl u efzâl ile

pîrâste bir mahdûm-ı necâbet-mersûmdur. Mevrûs-ı hânedân-ı kemâlleri olan fazl u salâh-ı

hâlden mâ-’adâ zamânede şi‘r ü inşâda dahı yegâne bir zât-ı bî-bahânedir. Mahâret-i kemâl

ve zât-ı sütûde-hısâlleri ma’rûf-ı cümle-i enâm oldugundan evsâf u mahmidetleri tafsîle hâcet

yokdur. Binâ berîn medâyih-i şerîflerinde ıtrâ olunmayıp âsâr-ı bî-hem-tâlarından bu

güftârların tahrîr ile iktifâ olundu.

Gazel

Page 252: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Geşt-i künişde oldu o serv-i çemen çemân

Büt gibi kaldı hayret ile bir hemen hemân

Dârû-yı derd-i ‘aşk leb-i nûş-ı handidir

Renc-i firâkdan apulur anı emen emân

Verdi behişt-i heşti Hudâ cins-i tâ’ate

Bâzâr-ı fazlda olur ednâ semen semân

Ta’vîz-i hüsn olup hat-ı müşgîn-midâd ile

Oldu görünce anı nice Ehrimen remân

Ya’kût-ı la’l-i dil-beri gördükde Neyliyâ

Reşk ile oldu hâl-ı ‘akîk-i Yemen yamân

Harfü’l-vâv

Harf-i vâv’a kasd-ı tahrîr eyleyip

Etdik erbâbın o harfin hep beyân

Anda da Vâlî’den edip ibtidâ

Hâl ü şânın eyledik anın ‘ayân

VÂLÎ

Ol seyyid-i sahîhü’n-nesebin ve ol gül-gonca-i ser-sebz-i gülistân-ı hasebin nâm-ı

nâmî ve ism-i girâmîleri ‘Abdu’r-rahmân olup Ankara’da imâm u muktedâ olmuş bir merd-i

hünermendin ferzend-i ercümendidir. Tahsîl-i fezâ’il-i kesîre ve tekmîl-i kemâlât-ı vefîre

eylediklerinden sonra medîne-i Kostantıniyye’ye hicret eyleyip bi’l-istihkâk şeyhü’l-islâm ve

müfti’l-enâm Minkârî-zâde Yahyâ Efendi’den mülâzım ve kırk akça medreseden münfasıl

oldukdan sonra bin seksen Cumâdâ-yı âhiresinde Bâzergânbaşı hâricine ‘âric ve seksen bir

Muharreminde Ümmüveled Medresesine ve seksen üç Muharreminde Sekbân ‘Alî

Medresesine ve seksen dört Recebinde Şeyhü’l-islâm Mu’îd Ahmed Efendi Medresesine ve

seksen yedi Ramazânında Medâris-i Sahn-ı Semândan birine ve seksen sekiz Zü’l-ka’desinde

Zâl Paşaya ve toksan bir Muharreminde sâniye-i İbrâhîm Paşaya ve toksan üç Zü’l-hiccesinde

medrese-i merkûmenın ûlâsına ve toksan yedi Cumâdâ-yı ûlâsında Medâris-i

Süleymâniyyeden birine ve toksan sekiz Recebinde Dârü’l-hadîs-i Süleymâniyyeye gelip

Page 253: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

itmâm-ı medâris-i tarîk eylediklerinden sonra toksan tokuzda nakîbü’l-eşrâf ve Burusa

pâyesiyle arpalıklar zamm olundu ve nikâbetde iken İstanbul pâyesi ve Anatolu kâzî-

’askerligi pâyesi olup yüz bir Ramazânında mansıb-ı nikâbetden ma’zûl oldular. Ba’dehû yüz

iki Şa’bânında Rûmeli pâyesiyle ikrâm olundular. Bu hâl üzre evkât-güzâr-ı eyyâm u leyâl

iken bin yüz yigirmi yedi Ramazânında rahmet-i Rahmân’a intikâl eylediler. Ehl-i ‘ilm ü

sâhib-fazîlet zekî vü fatın bir vücûd-ı pür-ma‘rifet idi. Şugl-i dersden esnâ-yı ferâgda eş‘âra

ragbet edip teşhîz-i zihn ederlerdi. İlâhiyyât ve gazel ve müfredât ve kıt’a makûlesinden katı

çok güftârı vardır, beyt:

Ey Hudâ’dan lutf u ihsân isteyen

Mevlid-i pâk-i Resûlu’llâh’a gel

ilâhîsi bunlarındır ve şehr-i Kostantıniyye’nin Bogaziçi’nde revnak-efzâ-yı leb-i

deryâ olan mesîrelerden Sâhil-hâne-i Mîrgûn-zâde hakkında beyt:

Cinândan kıt’adır derdim bize Vâlî bu gülşende

Mü’ebbed olsa ger zevki çemenzâr-ı Emîrgûn’un

bu zât-ı bî-’adîlindir. Bunlardan mâ-’adâ meclis ü makâma münâsıb nice kıt’alar ve

müfredler ve nice ser-âmed gazeller tarh eylemişdir. Bu güftâr da ol fâzıl-ı nâmdârın ma’dûd

olan eş‘ârındandır.

Beyt

Ol süvâr esb-i hayâle kûy-ı cânâna eriş

Nâme-i eşvâkı irsâle kebûter elde bir

Derd-i hicrâna devâ eyle leb-i dildâr ile

Sâgar-ı pür-bâde-i yâkût-ı hamrâ elde bir

VÂHİB

Nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri ‘Alî’dir. Devlet-i ‘Aliyye ‘ulemâ-yı kirâmının

fukahâsından tarîk-i ‘aliyye-i ‘Osmâniyye’den İstanbul kazâsından ma’zûl ve hidemât-ı

‘aliyyede pesendîde-i fuhûl olan ‘ulemânın ercümendi Sun’u’llâh Efendi’nin büyük

mahdûmlarıdır ki zihni hadîd fikri sedîd bir zât-ı sütûde-sıfâtdır. Mahâdîm-i kirâma muhtass

olan mülâzemetle ikrâm buyuruldukdan sonra bin yüz yigirmi iki târîhinde merhûm u

magfûr el-vâsılu ilâ bahri rahmeti Rabbihi’l-gafûr meşâyih-i İslâmiyye’nin pîr-i rûşen-zamîr-

Page 254: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

i bülendi Ebe-zâde ‘Abdu’llâh Efendi hazretlerinden bâ-imtihân ibtidâ-i hâric elli ile Monlâ

Çelebi Medresesiyle çerâg-efrûhte buyurulup mesrûr ü handân ba’dehû bin yüz yigirmi altıda

Şeyhü’l-islâm Mahmûd Efendi’den hareket-i hâric ile Yûnus Paşaya ve bin yüz yigirmi

tokuzda şeyhü’l-islâm ve müfti’l-enâm fazîletli Ebû İshak İsmâ’îl Efendi hazretlerinden

ibtidâ-i dâhil ile Hüsâmiyye Medresesine ve bin yüz otuz iki Saferinde şeyhü’l-islâm ve

müfti’l-enâm fazîletli mekrümetli Yenişehirli ‘Abdu’llâh Efendi hazretlerinden sâniye-i

Nişâncı Paşa Medresesine gelip esnâ-yı tahrîr-i tezkiremizde ol medrese-i celîlede idiler.

Hakkâ ki kelâmı mevzûn zâtı nâdire-gûn olan erbâb-ı ma‘ârifden olup kasâ’id ü gazeliyyât u

kıta’âtına nihâyet ve ceste ceste bi-hasebi’l-iktizâ güftâr-senc oldugu eş‘âra hadd ü gâyet

yokdur. Bu birkaç güftâr ol zât-ı nâzik-etvârındır.

Gazel

‘Âlem bakılsa hep mütegâyir degil midir.

Âdem esîr-i bend-i ‘anâsır degil midir

Pîş-i sutûr-ı nâmeye zîver-nümûd olan

‘Arz-ı hulûs-ı devlete dâ’ir degil midir

Cellâd-ı gamze dest-be-dest-i nigâh olan

Ehl-i dilin helâkine hâzır degil midir

Ve lehû

Ne dem fart-ı gamımdan olsa ger sûz-ı derûn peydâ

Hurûş-ı eşk-i çeşmimden olur seyl-âb-ı hûn peydâ

VÂKIF

Nâm-ı nâmîleri Yahyâ’dır. Ol seyyid-i ser-sebz-i gülistân-ı siyâdet ve ol bülbül-i

hezâr-dâstân-ı bâg-ı ma‘rifet bu mecelle-i celîlede harf-i fâ’da evsâf-ı cemîlleri keşîde-i ser-

safha-i temhîd olan Fâyiz es-Seyyid ‘Abdu’r-rahîm Efendi’nin mahdûm-ı sa’îdleri ve ke-zâlik

harf-i ‘ayn-ı mühmelede ezkâr-ı celîlleri zîver-ârâ-yı sutûr olan ‘allâme-i nihrîr fâzıl-ı

mülhemü’t-ta’bîr fuzalânın bülendi ‘Abdü’l-bâkî ‘Ârif Efendi’nin hafîdidir. Vâlid-i mâcid-i

kesîrü’l-mahâmidimiz Mîrzâ Mustafâ Efendi hazretlerinin def’a-i sâniye Rûmeli kâzî-

’askerliginde bin yüz on târîhinde mülâzım ve kırk akça medreseden münfasıl olduklarından

sonra şeyhü’l-islâm ve müfti’l-enâm Ebe-zâde ‘Abdu’llâh Efendi merhûmdan def’a-i

ûlâsında bin yüz yigirmi târîhinde ibtidâ-i hâric elli ile Defterdâr İbrâhîm Efendi Medresesine

Page 255: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

olup ba’dehû yine Ebe-zâde Efendi merhûmun def’a-i sâniyelerinde hareket eylediklerinden

sonra peder-i muhteremimiz fetvâlarında bin yüz yigirmi yedi târîhinde cedd-i emcedlerinin

hazret-i Ebî Eyyûb-ı Ensârî’de olan medreseleri intikâllerinden sonra binâ olunup henüz

tamâm ve kendilerin vasiyyetleri üzre dâmâdları olan mütercem-i mezkûrun pederleri itmâm

ve henüz bir nizâm vermekle hafîd-i sa’îdlerine tevcîh buyurulup bulundukları medreseden ol

medrese-i celîleye hırâm ba’dehû şeyhü’l-islâm ve müfti’l-enâm Ebû İshak İsma’îl Efendi

hazretlerinden yerlerinde dâhil i‘tibâr olmagla ikrâm buyurulup ba’dehû şeyhü’l-islâm ve

müfti’l-enâm fazîletli Yenişehirli ‘Abdu’llâh Efendi hazretlerinden Timürkapu’da Ahmed

Paşa Medresesine ve yine anlardan Bâlî Efendi Medresesine menkûl olup esnâ-yı tahrîr-i

tezkiremizde ol medresede idiler. Hânedân-ı ma‘ârifden zâtı ma’mûr bir zât-ı şerîf ve eş‘ârı

tâze-zebân-ı yek-edâ-yı latîfdir. Bu güftâr cümle-i âsârlarındandır.

Gazel

Her nihâl-i serv-i gülşen tîrdir sensiz bana

Tavk-ı kumrî halka-i zih-gîrdir sensiz bana

Nâliş-ülfet ‘andelîb-i nagme-elvân-ı gamım

Hande-i gül bâ’is-i tekdîrdir sensiz bana

Nagme-i mutrib mükedder savt-ı bülbül dil-hırâş

Hâr-ı gam gülşende dâmen-gîrdir sensiz bana

Kayd-ı gamdan dil rehâ-yâb olmasa sâkî nola

Devr-i sâgar halka-i zencîrdir sensiz bana

Ey gül-i gül-bün-tırâz-ı nâz-ı bâg-ı ‘âlemin

Bûy-ı verdi mâye-i tenfîrdir sensiz bana

Sedd-i râh olsa nola âmed-şûd-i nezzâreye

Cûy-ı gülşen râh-ı pür-şemşîrdir sensiz bana

Gonca-i bâgı görüp Vâkıf hamûş olsa nola

Her biri mühr-i leb-i takrîrdir sensiz bana

Ve lehû

Etmiyor hîç eser âh-ı seher-gâh sana

Meger insâf vere hazret-i Allâh sana

Ve lehû

Page 256: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Eyler hemîşe râst-eser mihriken dürüst

Olmaz egerçi hatt-ı ‘akîk-i Yemen dürüst

Tîr-i ciger-şikâfına etmiş hedef beni

Şast-ı cefâsın ol kaşı yanın eden dürüst

Huşyâr olur mu ‘aşkın ile tâbe-rûz-i haşr

Bezm-i cihânda sâgar-ı mihnet çeken dürüst

Dil-bend-i ‘aşkıyım o bütün râstî bu kim

Ehl-i mahabbet içre gerekdir suhen dürüst

Gülşen-sarây-ı tab‘ına gül-çîn-i kâm olur

Hep gül-bün-i mahabbeti Vâkıf diken dürüst

VÂKIF-I DÎGER

Ol vücûd-ı bih-bûdun nâm-ı nâmîleri Mahmûd olup bu mecelle-i celîlede harf-i elif’de

tercemeleri sebk eyleyen ‘allâme-i devrân fâzıl-i cihân İshak Hvâcesi Ahmed Efendi

merhûmun mahdûmlarıdır. Maskat-ı re’sleri olan şehr-i Burusa’da müderrisîn-i kirâmdan

olup zš�« d� b¼u¼« 110 neş’esinden feyzmend olan zâtlardandır. Bu güftâr-ı dil-ârâ zâde-i

tab‘-ı ra’nâlarındandır.

Beyt

Nigâh-ı şefkat eder mi ‘aceb o meh-pâre

Dil-i sitem-zede-i bî-karâr anıldıkça

Vücûdu ‘âşık-ı ser-geştenin gubârâsâ

Reh-i nigâra düşer rûzgâr anıldıkça

VÂSIF

Nâmı ‘Abdu’llâh’dır. Devlet-i ‘Aliyyede nice zamân şıkk-ı sâlis defterdârı olup

Muhteşem lakabı ile şöhret-şi’âr ve li-ecli zâlik bu cerîde-i cedîdede harfü’l-mîm’de o

mahlas ile keşîde-i kilk-i güher-bâr kılınan Şa’bân-zâde Mehmed Efendi’nin ferzendidir ki

110 El-veledu sırru ebihi: Çocuk, babasına benzer.

Page 257: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

anlar da Dîvân-ı Hümâyûn küttâb-ı vâlâ-cenâbı zümresinden olup ol tarîkın kul ogullarından

olmagla fenn-i kitâbetde ‘azîm mümâreset tahsîl etmiş idi. Binâ’en ‘aleyh ba’zı paşalar

hazarâtına dîvân kâtibi olur idi. Egerçi bir âteş-pâre şâ‘ir-i bî-hemâl ve hiddet-i zihni maksûd

u merâma ceriyyü’l-intikâl idi fe-ammâ be-gâyet serî’ü’l-infi’âl olup ednâ şey’den kendüye

îrâs-ı keder eylemekde bî-ihtiyâr ve esnâ-yı gazabda yemîn ü yesârın fark etmege bî-iktidâr

olup belki nişestgâhında fikr edip tururken bir nice eyyâm-ı mukaddem bir kimesne ile

miyânesinde güzerân eyleyen dîrîne-i güzeştesin fikr ü tezekkür eyleyip kendi kendine

söylenip mütekeddir ve min-gayrı sebeb ol mâ-fâtı tezekkür sebebi ile ‘ayneyninden dümû’-ı

te’essüf mütekâtır olur idi. El-hâsıl gazabı vâfir ‘afvı nâdir idi. Bin yüz yigirmi tokuzda dâr-ı

bekâya intikâl eyledi. Bu güftâr anındır.

Beyt

Hem-tâ bulunmaz ey gül-i nâzik-beden sana

Oldum hezâr nagme-zen-i ‘aşk ben sana

Zülfünden olma dûr çekersin firâkını

Vâsıf o kâr-hâne-i Çîn’dir resen sana

VÂSIF-I DÎGER

Nâmı Ahmed zâtı ser-âmed bir serv-i gülistân-ı hezâr-’irfân olup hadîka-i nihâlistân-ı

zekâ olan diyâr-ı Burusa’dan nümâyân olmuşlardır. Peder-i muhteremleri ol diyârda zümre-i

tüccârdan olup bir sâhib-i sevret merd-i muhibb-i metâ’-ı ma‘rifet oldugundan bunların

zâtının istikmâl-i kemâl etmesine bezl-i kudret etmesi hasebi ile cevân iken vâdî-i ‘irfâna

sa’y-i bî-kerân eyleyip miyâne-i akrânda fâyık olmalarına ‘illet-i müstakille olmuşlardı. li-

ecli zâlik vaktinin zurafâsından ve ‘asrının şu‘arâ-yı pâk-edâsındandır. Bu beyt anındır.

Beyt

Eden ser-mâye-i nakd-i tevekkül der-kef-i ihlâs

Girîbân-i dilin tahlîs eder dest-i temennâdan

VÂSIF-I DÎGER

Emîr Buhârî şeyhi sâhib-i târîh vefeyâtında bunların rûz-nâme-i hâlini böyle tahrîr

Page 258: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

eylemiş kim mütercem-i mezkûrun nâmı Hüseyin ve diyâr-ı Kostantıniyye’den nümâyân

eş‘âra pür-iktidâr bir merd-i rûzgâr olup sene bin yüz dört hilâlinde intikâl eylemiş ola fe-

ammâ Safâyî, tezkiresinde nâmı İsma’îl olup on sekiz yaşında bir cevân iken fevt olup eş‘ârı

intikâlinden sonra şöhret buldu deyü sebt ü tastîr eylemiş.

Li-münşi’ihî:

İki devletlinin her biri kesmiş atmış ammâ kim

Benim el-hâsıl ikisinde bile hayli şübhem var

Muhassal mütercem-i mezkûrun mahlası Vâsıf oldugunda iştibâh yok ve bu güftâr

âsârından olmak üzre (Târîh-i Vefeyât-ı Emîr Buhârî’de) mestûrdur.

Beyt

Kef-i havâya verelden seri habâb gibi

Ayakda kaldı gönül cür’a-i şerâb gibi

Olur fütâde-i hâk-i mezellet ey magrûr

Serin ererse de ger çarha âftâb gibi

VÂSIF-I DÎGER

‘Asr-ı Sultân Ahmed Han-ı Sânî’de ser-etibbâ olup tarîk-ı ‘aliyye-i ‘ulemâdan Rûmeli

kâzî-’askerligi pâyesin ihrâz eyleyen Hasan Efendi merhûmun mahdûmudur. Bin yüz bir

târîhinde Ebû Sa’îd-zâde Feyzu’llâh Efendi merhûmdan mülâzım olup bin yüz on tokuzda

Sâdık Efendi merhûmun def’a-i sâniyesinde ibtidâ-i hâric elli ile Fîrûz Aga Medresesine olup

ba’dehû Paşmakçı-zâde es-Seyyid ‘Alî Efendi merhûmun def’a-i sâniyelerinde hareket-i hâric

ile Magnisalı Çelebi Medresesine gelip ba’dehû vâlid-i mâcidimiz fazîletli Mîrzâ Mustafâ

Efendi hazretlerinin zamân-ı fetvâlarında bin yüz yigirmi yedi Muharreminde ibtidâ-i dâhil

ile ‘Abdu’r-rahmân Paşa Medresesine ve yigirmi yedi senesi evâhirinde ‘Abdu’r-rahîm

Efendi’den hareket-i dâhil ile Hâdim Hasan Paşa’ya ve bin yüz otuzda şeyhü’l-islâm ve

müfti’l-enâm fazîletli Yenişehirli ‘Abdu’llâh Efendi hazretlerinden mûsıla-i Sahn ile Cedîde-i

‘Osmân Efendiye gelip altı ay mürûrundan sonra yine anlardan hareket-i misliyye ile Ca’fer

Aga Medresesine gelmişlerdir. Fenn-i tıb mevrûsları olmagla ol fende mahâretlerinden mâ-

’adâ terâkîb-i kelâmiyyenin eczâsını cem’ u terkîb etmege kâdir hayli bir zât-ı hüner-

mübâdirdir. Bu beyt anların olmak üzre tastîr olundu.

Page 259: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Beyt

Terâne-senc-i visâlin olan dil-efgârın

Küdûret-i gam-ı hicrânı anlamaz bilmez

VÂSIK-I DÎVÂNE

Nâmı Ahmed’dir. Ol silsile-bend-i zülf-i bütân olan şâ‘ir-i etvâr-ı perîşân şehr-i

Kostantıniyye’den nümâyân olup evâ’il-i hâlînde hurşîd-i zâtı pür-feyz-i isti’dâd oldugundan

Pertev Paşa Vakfının kitâbetiyle ber-murâd olup ol cihet-i ta’ayyüş-medâr ile bezmgâh-ı

cihânda evkât-güzâr iken bi-emri’llâhi te’âlâ nûr-ı bâsıra-i akl-ı hurde-bîni hıyredâr ve

ebhire-i sevdeviyyenin dimâgına su’ûdundan nâşi muhtelü’d-dimag olup cihân bî-çârenin

serine teng u târ ve giderek kâmet-i sefâhetin dırâz eyleyip sifâl-pâre ve şetm ü düşnâmla ser-

â-pâ miyâne-i cihâna ta’n-endâz olup günden güne cünûnun açıga boyayıp ve vaz’-ı şenî’in

dûr u dırâz etmekle herkes yed ü lisânından ihtirâz eylediklerinden nâşî vaz’-ı bîmâristân ve

der-bend-i zencîr olup bî-çâre bu derd ile perîşân iken bin yüz üç târîhinde şifâ-hâne-i her-

derd-i bî-müdâvâ olan dâr-ı bekâya revân oldu. Kitâbeti ekserü min-en yuhsâ ve ceste ceste

katı çok güftârı var bir şâ‘ir-i gûyâdır ve ekser kitâbet eyledigi evrâka Ahmed Vâsık deyü

ketebe koyup sâl-i tamâmını belki şehr ve hefte ve sâ’at hitâmını bi’l-cümle tahrîr ederdi.

Yazdıgı kütüb ü devâvîn ve mecmû‘alar vezn olunsa kendine ber-â-ber belki kefe-i terâzû-yı

tercîhde kendiden berterdir. Bu güftâr ol şâ‘irin cümle-i âsârındandır.

Beyt

‘Âşık hemîşe kayd-ı ta’allukdan el çekip

Fârig-nişîn-i fikret-i bûd (u) ne-bûd olur

Olma terâne-senc gel ey ‘andelîb-i zâr

‘Aşk ehl-i derde mâni’-i güft ü şünûd olur

VÂSIK-I DÎGER

Nâm-ı ser-âmedleri Mehmed’dir. Devlet-i ‘Aliyye-i ‘Osmâniyyede Bagdâd-ı behişt-

âbâd kâzısı olup vedâ’-ı ‘âlem-i fânî eyleyen İlâhî-zâde dâmâdı Yûsuf Efendi merhûmun

Page 260: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

küçük mahdûmlarıdır anlar dahı müderrisîn-i kirâmdan hareket-i dâhil rütbesinde idiler. Ehl-i

ma‘rifet hoş-sohbet bir zât-ı ‘âlî-mikdâr ve bu güftâr cümle-i âsârlarındandır.

Gazel

Yine erbâb-ı ‘işret geldiler meclis müheyyâdır

Getir sâkî mey-i gül-gûnu kim bu başka sevdâdır

Bize ta’n eyleyenler sâde dillerdir bu vâdîde

Rüsûm-ı fenn-i ‘aşkı anlamazlar bir mu’ammâdır

Bilir keyfiyyetin erbâb-ı ‘aşkın yine sâlikler

Ne bilsin tâbiş-i mihri o kim tahkîk-i a’mâdır

VÜCÛDÎ

Nâmı Mustafâ’dır. Sefîne-i vücûdu sâhil-i Halîc-i Kostantıniyye’de £alata

muùâfâtından İstinye-nâm mahalden nümâyân ve ol kasabada ekser karye-i merkûmenin

serdârı olan Sûfî-zâde Mehmed Aga’nın ferzendi olup Yeniçeri Kaleminde şâkird ve ma‘ârife

zihni be-gâyet çesbân bir ehl-i tabî‘at idi. Fe-ammâ bî-çâre ‘âlem-i sıgarında semm-i vücûd-ı

pâk-nihâd olan efyûn dedikleri zehr-i kâtile mu’tâd olmagla bi’l-külliye vücûddan çıkıp bî-

şu’ûr ve zevk-ı dünyeviyyeden nefs-i nâtıkasın bi’l-cümle mehcûr etmiş idi bu rütbede

mübtelâ-yı berş ü efyûn iken derdmend ‘ömrüne sîr olmayıp on sekiz on tokuz yaşında sene

bin yüz otuzda hilâf-ı ‘âdet-i tiryâkiyân maraz-ı tâ’ûndan fevt olup reh-rev-i dâr-ı cinân oldu.

Katı turfa-edâ u’cûbe-likâ şartınca tiryâkî-i mihrî idi. Fi’l-asl Boza-hâne yolundan bed’en

eş‘âr eylediginden egerçi şi‘ri o râyihadan kurtulmamış idi fe-ammâ yine şehrîligi takrîbiyle

isti’dâdı ba’zı kelâmında reh-rev-i râh-ı letâfet olup ba’zı güftârında nev’an hâlet-i feyz-i

ma‘rifet meşhûd-ı erbâb-ı tabî‘atdir. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt

Ney gibi destinde nâlân eyler insânı ecel

Tekye-i dünyâda ‘uryân eyler insânı ecel

Gel inanma bu fenânın böyle hây u hûyuna

‘Âkıbet dillerde nâlân eyler insânı ecel

VAHYÎ

Page 261: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri es-Seyyid Mehmed’dir. Şehr-i Kostantıniyye’de salâh-

ı hâlile şöhre-i emsâl olan Balat şeyhi merhûm u magfûr ed-dâricü ilâ rahmeti Rabbihi’l-

gafûr şeyhü’ş-şüyûh es-Seyyid Hasan Efendi’nin püser-i necâbet-eserleridir. Vâlid-i

mâcidleri merhûmdan ahz-ı yed-i inâbet birle tekemmül-i tarîkat eylediklerinden sonra bin

yüz Muharreminde Balâtkapusu dâhilinde Ferruh Kethudâ Zâviyesi ve civârında vâkı’ câmi’-

i şerîfin va’ziyyesiyle evkât-güzâr olup yüz yigirmi beş Şevvâlinde medîne-i

Kostantıniyye’de Galata muzâfâtından kasaba-i Top-hâne’de vâkı’ Kılıç ‘Alî Paşa Câmi‘-i

şerîfi va’ziyyesi verilip yüz yigirmi yedi Zü’l-ka’desinde hazret-i Ebâ Eyyûb-i Ensârî Câmi‘-i

şerîfi şeyhi olup yüz yigirmi sekiz Zü’l-hiccesinde Sultân Selîm Câmi‘-i şerîfi va’ziyyesi

ihsân olunup bu hâl üzre evkât-güzâr iken bin yüz otuz Şa’bân-ı şerîfinde dâr-ı bekâya

intikâl eyledi. Âyîne-i kalbi mücellâ ashâb-ı ‘irfândan bir şeyh-i bî-hem-tâ idi. Sâ’ir

ma‘ârifinden gayrı eş‘âr semti dahı latîf bir vücûd-ı şerîf idi. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt

‘Aceb mi eylese sad-pâre inkisârım anı

O mahı eyledi hod-bîn ü hod-nümâ mir’ât

Kıt’a

Çehresâ-yı resm-i pây-ı Ahmed-i Muhtâr olan

Neş’e-yâb-ı feyz olup ser-tâ-kadem envâr olur

Hâk-i pây-ı şâh-ı �«“ U¦ ’ı 111 edenler tûtyâ

Dûr-bîn-i bî-nazîr-i ‘âlem-i esrâr olur

VAHDî

Nâmı İbrâhîm’dir. Fi’l-asl menşe’leri Rûmeli’nde Hacıoglu Bazarı’ndan olup dârü’l-

mülk İstanbul’a hicret ve anda kibâr-ı enâma bir vâfir mülâzemetden sonra bin seksen yedi

târîhinde ‘Abdu’r-rahîm-zâde Yahyâ Efendi cenâb-ı ‘izzet-me’âbına mu’îd olup âsitânelerine

duhûl ve anlardan bir mülâzemete vusûl buldukdan sonra bin toksan Saferinde şeyhü’l-islâm

merhûm Debbâg-zâde Mehmed Efendi’den istidâ-i hâric elli ile Ahmed Çavuş Medresesine

111 “vG¹ U¦Ë dB¾¼« �«“ U¦ : Mâ-zâga’l-basaru ve ma tagâ: Muhammed’in gözü oradan ne kaydı ve ne de onu aştı”. Kur’an 3/1.

Page 262: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

ba’dehû yüz Şa’bânında Timürkapu’da Ahmed Paşaya hareket ve yüz iki Şa’bânında

‘Abdu’llâh Aga Medresesine ve yüz beş Zü’l-ka’desinde Merdümiyyeye ve yüz altı

Cumâdâsında Sittî Hâtûn Medresesine ve yüz sekizde Ca’fer Aga Medresesine ve yüz on

Zü’l-hiccesinde mûsıla-i Sahn ile Sekbân ‘Alî Medresesine ve bin yüz on bir Cumâdâ-yı

âhiresinde Sahn-ı Semândan birine ve yüz on ikide Hânkâha ve yüz on dört Muharreminde

Mehmed Aga Medresesine ve yüz on altı Rebî’inde Üsküdar Vâlidesine ol medreseden yüz

on sekiz Zü’l-ka’desinde Medâris-i Süleymâniyyeden birine ve yüz yigirmi Saferinde

Dârü’l-hadîs-i Süleymâniyyeye gelip ba’dehû Haleb kâzîsı olup Haleb’den ma’zûlen medîne-

i Kostantıniyye’de sene bin yüz yigirmi altı Rebî’inde intikâl eyledi. Mevlânâ-yı mezkûr

egerçi bahs ü cidâlde gâyet lecûc u gazûb idi fe-ammâ yine zâtı ma’mûr bir monlâ-yı vakûr

idi. Mutavvel’in ebyâtını şerh ve Târîh-i İbni Hallikân’ı ihtisâr ve şu‘arâ-yı ‘Arabın hurûf-ı

hecâ üzre Tezkiretü’ş-Şu’arâsı ve havâmiş ü etrâfda vâfir metâlib ü âsâr-ı kalemi vardır.

Bundan mâ-’adâ Vahdî mahlası ile sâde vü güşâde eş‘ârı ve lisân-ı kâzî-zâdeliyye üzre mey ü

mahbûb-ı mecâzîden hâlî güftârı vardır. Bu beyt eş‘ârından nümûnedir.

Beyt

Başladı bülbül figâne gâlibâ nev-rûzdur

Eyledi ‘uşşâkına ‘arz-ı nevâ nev-rûzdur

Beyt

Zülf-i siyâh-ı yâr ile dil çekse âh-ı nev

Gûş-ı semâya halka olur ol siyâh-ı nev

VESÎM

Enderûn-ı Hümâyûn hidmet-i şerîfeleriyle müşârün bi’l benân-ı ülü’l-elbâb ve hâne-i

hâssa agalarından şeref-i terbiye-i sarây-ı güzîn ile kâm-yâb olan Şâfi’î-zâde demekle şöhret-

şi’ârdırlar. Üskübî es-Seyyid Ahmed Efendilik ile meşhûr şu‘arâ-yı ‘asrın güzîdelerinden ve

dânişverân-ı vaktin pesendîdelerindendir. Bu güftâr ol bülend-iktidârın âsârlarındandır.

Beyt

Reg-i cândır beyâz-ı gerdeninde târ-ı gîsûlar

Sevâd-ı sâye-i güldür ruhunda hatt-ı hoş-bûlar

Hazer mihr etmeden her gün eder bir matla’ı tenvîr

Page 263: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Nigâh etsek katı her-câyîdir ‘âlemde meh-rûlar

Ve lehû

Âzürde eyler ol ten-i sîmîn-i nâzikin

Berg-i semenden olsa sana târ-ı pîrehen

Ve lehû

Bakmaz oldu dil-i mecrûhuma çeşm-i siyehin

Rişte-i ülfeti kesdi gibi tîg-ı nigehin

Şeref-i sohbet-i dildârı ümîd etme Vesîm

Hem-nişîni ola mümkin mi gedâ pâdişehin

VUSLATÎ

Öziçeli ‘Alî Beg demekle şehîr bir şâ‘ir-i hoş-ta’bîrdir. Semendire’de alay begi iken

bin yüz Muharreminde vâkı’ olan istîlâların birinde nûş-ı şerbet-i şehâdet eylemişlerdir. Bu

güftâr anlarındır.

Beyt

Gâhî hayâl-i zülf-i ham-ender-ham eylesek

Mecnûn-ı ‘aşk-bendini müstahkem eylesek

(25) VUSLATÎ-İ DÎGER

Nâmı Ahmed bir şâ‘ir-i ser-âmeddir. Tab’-ı âteş-pâresi şu’le-senc-i bezm-i ‘irfân ve

miyâne-i hünerverânda be-gâyet hadîdü’z-zihn bir zât-ı celîlü’ş-şân olup nişâne-i kasd u

murâda kuvvet-i zekâsı kavs-i maksûdun tîr-i kelâm-ı muhâtab tecâvüz etmedin berk-i hâtif

gibi şu’le-i hayâli menzil-i me’âle varır ve zihni serî’-i rûh-ı revân gibi ân-ı lâ-yenkasimde

gözler görmedik ‘akllar ermedik menziller alır makûlesinden Devlet-i ‘Aliyyede top

‘arabacılar agası olan Üsküdarî El-hâc Velî Aga’nın ferzend-i hünermendidir. Anlar dahı

ocag-ı mezkûrde ser-firâz ve kendilerine mahsûs olan tarîkatle bin yüz otuz ikide ‘arabacılar

kethudâlıgın ihrâz etmişler idi. ‘Asrın şu‘arâsından ve vaktin zurafâsındandır. Bu güftâr

cümle-i âsârındandır.

Page 264: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

.

Beyt

Dür-i eşkim saf-der-i dîdede nâ-süfte iken

Anı hep rişte-i müjgânıma manzûm etdim

Ve lehû

Pây-mâl-i esb-i nâzın oldugum devlet yeter

Sînem olsun şeh-süvârım rahşına bir nev-zemîn

VEFÂ

Ol mahdûm-ı ma‘ârif-nümânın nâmı Mustafâ’dır. Târîh-i tahrîr-i vesîkamızdan

mukaddem İstanbul’da Edirne’den ma’zûlen irtihâl eden ‘umde-i fuzalâ-yı kirâm zübde-i

mevâlî-i cizâm pîr-i kadîm Mehmed Müstakîm Efendi’nin semere-i şecere-i vücûdu ya’ni

mahdûm-ı köhne-bihter-i mes’ûdudur. Mukaddemâ vâlid-i mâcidleri Şâm-ı safâ-âşâm kâzîsı

iken kendileri ser-levha-i safha-i Dimeşk-ı berîn sadr-ârâ-yı bezm-i ebrâr-ı kümmelîn eş-Şeyh

‘Abdü’l-ganî-i Nablûsî hazretlerinin sohbet-i şerîfleriyle şeref-yâb ve ahz-ı nisbet ü intisâb

eylemekle peder-i mu’ammerlerinin rıhletlerinden sonra (mısra‘):

Cennet altında yâ üstünde demişler Şâm’ın

diyerek ‘azm-i diyâr-i Şâm ve şeyh-i müşârün ileyhin bezm-i sa’âdet-hıyâmlarında

kıyâm ve on seneyi mütecâviz dergeh-i hazret-i şeyh-i be-nâmın zânû-zede-i halka-i ifâdeleri

olmagı iltizâm ve mü’ellefât-ı celîleleri tahrîr ile iştigâl-i tâmm eyledigi âyende ve revende-i

mevâlî-i belde-i mezbûrdan istifhâm olunur. El-hak mahdûm-ı merkûm zühd-i salah-âmîz ve

tevâzu’u zülden ve vakârı kibrden temyîz eder makûlesinden olup harîr-bâf-ı kâlâ-yı ma‘ârif

ü ‘ulûm ve elsine-i selâsede pâk-güftâre kâdir vefâdâr şâ‘ir-i şikest-nüvîs ve hoş-tab‘ nükte-

dân ‘afîf ü zarîf pür-’irfândır. Âsârından fakat rıhlet-i vâlidlerine bu târîh-i hoş-âyendesi

birâder-i mihterlerinden tedârük ve bu makâma kayd olundu.

Târîh

Mehemmed Müstakîm ol mahmidet-gîr ü fezâ’ilkâr

Edip tedrîs envâ‘-ı ‘ulûmu nice üstâda

Page 265: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Zamânı geçdi neşr-i fazl ile tâ dehrden göçdü

Erince vF2—« 112 emri bekâya oldu âmâde

Medîne hidmetiyle eyledi tenvîr-i dil evvel

Olup Şâm u Edirne mansıbı sonra ‘ale’l-’âde

Dil-i sâf-ı Vefâ târîh-i fevt-i vâlidin yazdı

Mehemmed Müstakîm’i hem-dem ede dâr-ı me’vâda

VAK’Î-İ TEFSÎRÎ-ZÂDE

Nâm-ı şerîfleri ‘Atâ’u’llâh ve Tefsîrî-zâdelikle şehîr kudemâ-yı tarîk-ı ‘ulemâdan bir

pîr-i rûşen-zamîr idiler. Bin elli târîhinde vücûda gelip altmış bir Ramazânında Ebû Sa’îd

Efendi merhûmdan mülâzım olup bin yetmiş üç Rebî’ü’l-evveli târîhinde Şeyhü’l-islâm

Sun’î-zâde’den ibtidâ-i hâric elli ile Fîrûz Beg Medresesine olup devr-i medâris-i mu’tâde

ederek yüz altı Zü’l-ka’desinde Dârü’l-hadîs-i Süleymâniyyeye varıp bin yüz sekizde Kuds-i

şerîf kâzâsı olup ve bin yüz on Cumâdâ-yı âhiresinde Edirne pâyesiyle Şâm ve bin yüz

yigirmi üç Muharreminde Mekke-i mükerreme ve bin yüz yigirmi beş Muharreminde

İstanbul kâzîsı olup dört ay kadar zabtdan sonra ma’zûl ve Tatarbazarcıgı arpalıgı ile evkât-

güzâr iken bin yüz yigirmi tokuz Şa’bânında dâr-ı cinâna revân oldu. Hâk-i İstanbul olmagla

tabî‘at-ı şi‘riyyeden behredâr idi. Bu güftâr anlarındır.

Beyt

Bir gün eser nesîm-i bahâr-ı sabâh-ı feyz

‘Uzlet-nişîn-i künc-i gama feth-i bâb eder

Elbette rûzgâr ile Vak’î gubârımız

Bir âsitân-ı ‘adle varır intisâb eder

VEHBÎ

Ol gül-gonca-i ser-sebz-i bâg-ı siyâdetin ve ol bülbül-i râst-güftâr-ı Hüseynî-lakabın

nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri Hüseyin olup pîşvâ-yı sufûf-ı dânişverân olan zât fâyıku’l-

112 “Hš’d¦ Hš’«— p�— v¼« vF2—« : İrci’î ilâ Rabbike râzıyeten marziyyeten: O, senden, sen de ondan hoşnud olarak Rabbine dön”. Kur’an: /2.

Page 266: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

akrânları mevâlî-i kirâmdan Yenişehirfenâr kazâsından ma’zûlen ‘âzim-i dârü’l-karâr olan

İmâm-zâde Efendi merhûmun kethudâları Hâcî Efendi-nâm bir zât-ı ma’rûfü’l-enâmın

semere-i şecere-i hayâtı olup cedd-i a’lâları kıbelinden irtikâ-yı nesebleri enfâs-ı tayyibeleri

kat’ ve icâbetde mânend-i seyf-i sârim olan şeyh-i savma’a-i mekârim erbâb-ı mücâhedenin

bülendi şeyhü’ş-şüyûh Hüsâmü’d-dîn Efendi tarafına müntehî olmagla hâl-i sıgâr u şebâb ve

evâ’il-i hiddet-i zihn-i ittihâbında Hüsâmî mahlas edip ba’dehû ber-fehvâ-yı âyet-i kerîme-i

Àb1§ p�— HLFM� UÒ¦«Ë 113 tahdîs-i ni’met-i Bârî ve bu tahdîs zımnında ni’met-i

vehbiyyesinin teşekkürünün izhârı maksûd-ı zât-ı ‘âlî-mikdârı olup Âyâ bu şükrün edâsının

neyli ne tarîk ile müyesser-i dâ’î ve feyz ile leb-rîz olan zât-ı ‘âlî-simâtlarına münâsib bir

mahlas nice olur ki her güftâr hitâmında zikr ü yâd oldukça bu teşekkürü mutazammın u râ’î

olur. deyü endîşe vü hayâl ederken bu mecelle-i celîlede harf-i nûnda terceme-i ‘âlîleri sebkat

eden Mîrzâ-zâde Neylî Ahmed Efendi bu emr-i hatîre mülhem-i ta’bîr olup Vehbî mahlas-ı

şerîfiyle telkîb ve ser-cümle mezkûr olan mahâsin-i melhûzâtı mahlas-ı merkûmda cem’ ü

tertîb etmişlerdi. Vâkı’â bir zât-ı huceste-simâtın ki tâ’ir-i hayâtı evc-i ma‘ârifde hümâ ile

hem-ser belki dahı bâlâ vü ter ve tab‘-ı ‘âlîsi ‘ulüvv-i rütbede sipihre ber-â-ber olup bir

sâ’atde hezâr tâze hayâle mübâdir ve yek rûzda bin beyt mikdârı nazm-ı latîfe kâdir ola. Ol

zât-ı ma‘rifet-mevhibe Vehbî mahlası da’vâ-yı istihkâkı mahkûmün ‘aleyhi irâ’e ve

ittifâkdır. Belki bu imâretgâh-ı suhan-sâzîde bunlardan gayrı fî-’asrinâ hâzâ bu mansıba

istihkâkı iddi’â-yı zımnî edip bu mahlası iddi’â vü istishâb etmek mücerred ictirâ vü irtikâb

makûlesi idigi bî-irtiyâbdır. Egerçi gayrının vehbîligi hep kendi gibidir muhassal ma‘rifet bu

zât-ı bî-akrâna vehbîdir. Ol zât-ı fezâ’il-me’âb ‘ulûm-ı müktesebesin ‘allâme-i ‘umde-i

fuzalâ-i devrân kuzât-ı ‘asâkirin bülendi Mîrzâ-zâde fazîletli Şeyh Mehmed Efendi

hazretlerinden ve ba’zı fuhûlden iktisâb eyleyip tahsîl-i ma‘ârif-i firâvân ve kemâl-i

haysiyyetle ser-firâz olduklarından sonra nakîbü’l-eşrâf olan Hvâce-zâde es-Seyyid ‘Osmân

Efendi merhûmun Anatolu kâzî-’askerliginde bin yüz sekiz târîhinde mülâzım ve kırk akça

medreseden münfasıl ve ma’zul bin yüz yigirmi üç senesi vâkı’ olan Moskov fethinde zîb

târîhler ve bî-nazîr kasîdeler eyleyip mazhar-ı kabûl-i şehenşâhî olmagla ol ‘asrda şeyhü’l-

islâm ve müfti’l-enâm olan Paşmakçı-zâde es-Seyyid ‘Abdu’llâh Efendi merhûma

mütercem-i mezkûrun bir medrese ile çerâg buyurulması içün fermân-ı cihân-metâ’ sâdır

olup ibtidâ-i hâric elli ile Hâçe Hâtûn Medresesine nâm-zâd ve ol medrese-i celîle ile ber-

murâd olduklarından sonra bin yüz yigirmi yedi Muharreminde şeyhü’l-islâm ve müfti’l-

enâm vâlid-i mâcid-i kesîrü’l-mahâmidimiz fazîletli diyânetli Mîrzâ Mustafâ Efendi

113 “ ... ve ammâ bi-ni’meti Rabbike fe-haddis: Yalnızca Rabbinin nimetini anlat”. Kur’an: 3/11.

Page 267: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

hazretlerinin zamân-ı şerîflerinde münâsib-i şeref-i zâtîleri olan ikrâm ile mükerrem olmaga

şâyân buyurulup zât-ı şerâfet-me’âbları Şerîfe Hâtûn Medresesine hareket-i pür-bereket

eylemekle bir vakt dahı te’sîs-i tarîkat eyleyip ba’dehû dâhil ba’dehû hareket-i dâhil

eylediklerinden sonra esnâ-yı tahrîr-i tezkirede mûsıla-i Sahn ile ûlâ-yı Hüsrev Kethudâ

Medrese-i celîlesinde bast-ı kâlîça-i ifâde-i tâm ve vasat-ı tarîk olan Sahn-ı Semândan birine

vusûl(e) âgûş-güşâ-yı bâzû-yı şevk u garâm idiler. Zât-ı şerîfleri mâlik-nisâb-ı ma‘ârif ve

güftâr-ı latîfleri hayret-fermâ-yı her-tab‘-ı ‘ârif olup nazm u nesrde talâkati vehebî vü dâd-ı

Hudâ ve şi‘r ü inşâda sebk ü edâsı bî-hem-tâ bir suhan-ârâdır ki ebyât u âsârı kendiyle bile

terâzû-yı hayâline vezn olunsa kendiden berter u ziyâde ve sa’bü’l-menâl olan teng-zemîn ve

mültezim kâfiyelerin deşt-i nutk u hüsn-edâsında eşheb-i tab‘-ı pür-cevlânı hâzır u âmâdedir.

Devlet-i ‘Aliyyede sudûr-ı ülü’l-ihtirâma her bâr ‘arz-ı huzur eyledigi kasâyid ü

mesneviyyâtdan mâ-’adâ bin yüz otuz ikide vâkı’ olan sûr-ı hümâyûn-ı şevket-makrûnun

vakâyi’ini münşiyâne edâ-i dil-pezîr ile tahrîr eylemek kendülere fermân olunmagla ol emr-i

hatîri bir rütbede keşîde-i silk-i ta’bîr eyleyip mecâlis-i müte’addidesin bulundugu vech tasvîr

etdirip yevmiye vâkı’ olan vakâyi’i inşâ-yı latîf ve miyâneden kıyâma münâsib elsine-i

selâsede ebyât-ı münâsib ile bir Sûr-nâme-i bî-nazîr eylemişdir ki ol nüshanın felekde Nâhîd

her târ-ı sutûr-ı sahîfesin bir risâle-i tahsîn ve zemîninde nâzırîn nigerân oldukça şevkinden

raks-künân-ı zevk-ı her-mezâmîn olup li-münşi’ihî:

Hezâr ahsent tab‘-ı pâkine ey şâ‘ir-i üstâd

Bu rütbe nutk-ı pâkîze Hudâ’dan sana vehbîdir

beyti ile tahsîn-i firâvân ve tab‘-ı ‘âlem-ârâsına sad pesend ile senâ-hvân olmak emr-i

mukarrerdir. El-hâsıl zât-ı pür-ma‘ârifi nevâdir-i rûzgârdan bir şâ‘ir-i ‘âlî-mikdâr olup her ne

rütbe ikrâm olunsa şâyeste ve vücûd-ı ‘âlî-mikdârı ile şu‘arâ-yı ülü’l-ihtirâma iftihâr eylese

bâyestedir. Âsârı mektûb-ı her-mecmû‘a-i erbâb-ı ‘irfân ve gazel ü güftâr-ı pâkiyle sudûr-ı

şu‘arâ yanında Nigâristân oldugundan ıtnab-ı erkâm ve tatvîl-i kelâm olunmayıp bu mecelle-

i fakîre birkaç beyt-i bî-nazîrleri tastîr olundu.

Gazel

Bir gönül kim ‘âşık-ı her-mâh-ı ferruh-fâl olur

Şerha (vü) dâg ile hemçün tuhfe-i remmâl olur

Âftâbı âftâba mâhı eyler pâlehenk

Tekye-i ‘aşkınla ol kim çarhveş abdâl olur

Mihr-i ‘âlem-tâb gûyâ mâha feyz-i nûr eder

Page 268: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

‘Ârızın mir’âta çün tâb-efken-i timsâl olur

Hâlimi engüşt-i âh ile beyân etdim meger

Yohsa seyr eden (seni) hayretle ey meh lâl olur

Mihnet-i idbâr ile rîzân eden hûn-âb-ı ‘aşk

‘Âkıbet gül-gûne-i ruhsâre-i ikbâl olur

Etdigine bâr-ı gam kadd-i hünermendânı lâm

İnhinâsı her nihâl-i mîvedârın dal olur

Ve lehû

Telh-kâm-ı siteme lutf tesellî vermez

Düşse bin teng şeker bahre halâvet gelmez

Beste kalırsa eger böyle reh-i bender-i kâm

Kûçe-i hâtıra kâlâ-yı meserret gelmez

Rişte-i ülfeti kat’ etse dahı cân ile ten

Senden ey ‘aşk yine bana ferâgat gelmez

Fâyizî merhûmun Leylî vü Mecnûn tekmilesinde olan mesneviyyâtından Leylî ve

Mecnûn miyânesinde hudûs-ı mahabbet şuyû’undan nâşî anası Leylî’ye ‘itâb ve mektebden

men’ eyledigi mahalli beyân eyledigi mahalde böyle gevher-nisâr ederler.

Mesnevî

Mekteb sana ba’d-ez-în yakışmaz

Etfâl ile yıldızın barışmaz

Hıfz eyle dü-satr-ı ebruvânı

Besdir bu kadar sevâd-hvânî

Sûzen al ele be-cây-ı hâme

Nakş işleyegör çü satr-ı nâme

Hüsnün gibi tâze bikr-i ma‘nâ

Beyt içre gerek o da mu’ammâ

Lâzım sana ey siyâh-çerde

Çün merdüm-i dîde heft-perde

Mânend-i zamîr istitâr et

Page 269: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Nagme gibi perde perde karâr et

Pîrâyede ol cemâl-i nâze

Ammâ ki hayâdan eyle gâze

Hatm oldu çü mushaf-ı nesâyih

Encâma erişdi kavl-i nâsih

Gûyâ bu söze akardı meyli

Hayrân hayrân bakardı Leylî

VEHBÎ-İ DÎGER

Nâm-ı nâmîsi İbrâhîm’dir. Maskat-ı re’si olan mahmiyye-i Edirne’de Murâdiye

Câmi‘i’nin imâmı iken terk-i imâmet ve medîne-i Konya’ya ‘azîmet eyleyip Âsitâne-i

Hazret-i Mevlânâ’da ol ‘asrda seccâde-nişîn olan Şeyh Bûstân Efendi’den inâbet edip ihtiyâr-

ı tarîkat-ı Mevlevî ve güşâde-râh-ı şems-i esrâr-ı ma’nevî olduklarından sonra bin yüz on iki

hilâlinde mısr-ı Kâhire cânibine seyâhat ve esnâ-yı tarîkda Finike-nâm mahalle vusûl

bulduklarında dâr-ı bekâya rıhlet eylediler. Pâk-güftâr bir şâ‘ir idi. Bu beyt cümle-i

âsârındandır.

Beyt

Zehr-nûşân-ı gamız câm-ı safâyı bilmeziz

Nâle-i ‘uşşâkdan gayrı nevâyı bilmeziz

Harfü’l-hâ

Harf-i hâ-i hevveze edip nakil

Eyledik tahrîr-i kilk-i pâk-edâ

Anda da mevcûd olan ehl-i dili

Eyledik tastîr bâ-’avn-i Hudâ

HÂDÎ

Nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri ‘Abdü’l-hâdî olmagla mahlas-ı merkûmu

Page 270: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

ihtiyâr eylemişlerdir. Ol ma’den-i ma‘rifet olan zât-ı pür-fazîletin cevher-i zât-ı bî-akrânları

şehr-i İremâsâ olan medîne-i Burusa’dan nümâyân olup ol belde-i ma’mûrede Gâzî

Hudâvendigâr şeyhi ‘Abdü’l-bâkî Efendi-nâm ‘azîz-i hünermendin ferzend-i ercümendi olup

‘âlem-i sinn ü temyîze vusûllerinde ‘ilm ü ma‘ârife iştigâl ve Konya mevleviyyetinden

ma’zûlen intikâl eyleyen Burusî Nâzikî ‘Abdu’llâh Efendi’den sarf-i himmet eyleyip sarf u

nahvi ve vâdî-i şi‘r ü inşâyı bi’l-cümle tahsîl eyleyip ba’dehû meşhûr-ı âfâk Hvâce-i İshak

erbâb-ı kemâlin bülendi fâzıl-ı yegâne Ahmed Efendi merhûmdan ve ke-zâlik hil’at-ı ‘ilm

be-dûş-ı iktidâr olanların bülendi merhûm u magfûr ‘Uryânî ‘Alî Efendi’den telemmüz ü

istifâde ve Şeyh Ahmed ‘İzzî’nin ‘ale’t-tertîb hadîs-i şerîf dersine âmâde olmuş bir pür-fazl u

kemâl bir zât-ı sütûde-hısâl olup medîne-i mezbûrede ‘Abdü’l-kâdir-zâde toksan iki târîhinde

yine medîne-i merkûmede vâkı’ Kadriyye Medresesinden Tokat mevleviyyetine olduklarında

anlardan mülâzım ve kırk akça medreseden ‘âdet üzre ma’zûl olduklarından sonra sene bin

yüz iki târîhinde şeyhü’l-islâm ve müfti’l-enâm mahâdîm-i kirâmın bülendi Ebû Sa’îd-zâde

Feyzu’llâh Efendi’den ibtidâ-i hâric i‘tibârıyla sâ-i selâse ile Leysî-zâde Medresesine ve bin

yüz altı târîhinde yine medîne-i merkûmede dâhil i‘tibârıyla Hüseyin Paşa Medresesine ve

yüz on bir târîhinde yine ol beldede Erzincânî Medresesine hareket-i dâhil i‘tibârıyla varıp

bin yüz on dörtde yine ol beldede Şahin Lala Medresesine mûsıla-i Sahn ile güzâr ve bin yüz

on beş târîhinde yerlerinde sahn i‘tibâr olunup ve bin yüz on altıda yine medîne-i merkûmede

altmışlı i‘tibârıyla ‘İvaz Paşa Medresesine olup birkaç günden sonra Tire mevleviyyetiyle

defter-i mevâlî-i kirâma dâhil ve bin yüz on tokuzda Şâm Trablusı mevleviyyetine vâsıl olup

bin yüz yigirmi ikide Magnisa pâyesiyle Kaysariyye olup andan dahı ma’zûl oldukdan sonra

esnâ-yı tahrîr-i tezkiremizde bin yüz otuz dört târîhinde Âmid mevleviyyetiyle mesrûr olup ol

mansıb-ı celîli zabt etmekde idiler. Hakkâ ki miyâne-i akrânda zâtı ma’mûr bir zât-ı ma‘ârif-

mevfûrdur. Esnâ-yı ferâg-ı iştigâlde teşhîz-i zihn içün şi‘r ü inşâ ile âzmâyiş-i tab‘ eyleyip

rahş-ı dil-i çâlâkların meydân-ı ‘irfânda cevlân ederlerdi. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt

Peyk-i nesîmi gülşene gönderdi ‘andelîb

Bikr-i ‘afîfe-i gül-i handânı görmege

HÂŞİM

Nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri Mehmed’dir. Ol gül-gonca-i ser-sebz-i bâg-ı fesâhat

sâdât-ı kesîrü’l-berekâtdan bir bülbül-i hezâr-dâstân-ı gülistân-ı zarâfet olup Rûmeli Kalemi

kuzâtının eşrâfından zâtı şerîf sohbeti latîf meclis-ârâ bî-hem-tâ nükte-dân ve bir meclis-i

Page 271: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

safâ-güsterde bulunması mahz-ı safâ-yı hâtır-ı yârân bir vücûd-ı bî-akrân olup makbûl-i e’âlî

memdûh-ı ehâlî bir suhan-sâz-ı nâzik- edâdır ki şöhret-i zâtları ta’rîf ü tavsîfden müstagnî ve

‘âlem harîdâr-ı sohbeti olan nâ-dîde-nazîrlerden bir mîr-i kelâm-ı hoş-âyendedir. Bu güftâr

cümle-i âsârındandır.

Beyt

Tâb-ı meyden ruhları tâbiş-füzûn olmuş gelir

Zülfü sîmîn-micmere âteş-nümûn olmuş gelir

Hadd-i gül-rengin görüp gâyet kararmış bâgda

Lâleye haclet-dih-i dâg-ı derûn olmuş gelir

HÂTİFÎ

Ol yekke-süvâr-ı meydân-ı ‘irfânın nâm-ı belâgat-’unvânları Hasan olup Burusa’dan

zuhûr ve ol diyârdan Semerci-zâde demekle meşhûr bir zât-ı ma‘ârif-mevfûrdur. Bu beytler

anındır.

Beyt

Zülfün ki dest-i şânede pür-pîç ü tâb olur

Diller esîr-i keşmekeş-i ıztırâb olur

Verse harâba dilleri çeşmin ‘aceb degil

Erbâb-ı ‘ayşın ekseri hâne-harâb olur

Harfü’l-yâ

Çünki her harfi eyledik tahrîr

Hidmet etdi kalem be-vefk-ı merâm

Ba’d-ez-în harf-i yâ’yı sebt edelim

Bu eser anınile ola tamâm

ŞEYH YAHYÂ

Medîne-i Kostantıniyye’de Eyyûb-i Ensârî ‘aleyhi rahmetü’l-bârî civârında elli dört

târîhinde sahn-ı pehnâ-yı vücûda kadem-nihâde olup şüyûh-ı Halvetiyye’den Miftâhî-zâde

Ahmed Efendi merhûmdan münîb olmagla kufl-i der-i esrâr-ı tarîkat kendülere keşf olmak

Page 272: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

nasîb olup bin seksen iki hilâlinde vâlid-i mâcidlerinin yerine civâr-ı Ebî Eyyûb-i Ensârî’de

Hvâce Sa’dü’d-dîn Efendi Zâviyesine şeyh olup bin toksan tokuz târîhinde £alata’da

‘Azablar’da vâkı’ Mehmed Paşa Câmi‘-i şerîfi va’ziyyesi kendülere tevcîh ve yüz on üç

Cumâdâ-yı âhiresinde Eyyûb Câmi‘-i şerîfi va’ziyyesine nakl buyuruldukdan sonra bin yüz

tokuz Zü’l-hiccesinde intikâl eyledi. Sâ’ir ‘irfânından gayrı tabî‘at-ı şi‘riyyesi nâzik bir şeyh-i

‘âlî-mikdâr idi. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt

Lutf eyle dil-i zâre yâ Rabb kerem eyle

Yâr olmasun agyâre yâ Rabb kerem eyle

YÜSRÎ

Nâm-ı nâmî ve ism-i girâmîleri ‘Abdu’r-rahmân olup Kebîrî-zâde Efendi demekle

şehîr bir zât-ı sütûde-ta’bîrdir ki zamânında pâ-nihâde-i sadâret-i Anatolu olup ma’rûf u

meşhûr olan kuzât-ı ‘asâkirin bülendi Kebîrî-zâde (Mustafâ) Efendi’nin mahdûm-ı

fazîletmendi olup bin yetmiş yedi târîhinde zât-ı mes’ûdları kadem-nihâde-i sahn-ı pehnâ-yı

vücûd olmuşdur. Vücûd-ı ‘âlî-kadrleri peder-i muhteremlerinin Mekke-i mükerreme

teşrîfinden mahâdîm-i kirâma muhtass olan mülâzemetle ikrâm buyuruldukdan sonra bin

toksan yedi târîhinde tarîk-ı ‘aliyyeye duhûl buyurup tekmîl-i medârisden sonra Halebü’ş-

şehbâ mevleviyyetine ba’dehû Edirne olup esnâ-yı tahrîr-i tezkiremizde Mekke-i mükerreme

kâzîsı olup henüz ma’zûl olmuşlar idi. Fâzıl u pür-ma‘rifet bir mahdûm-ı ‘âlî-menkabet idi.

Bu güftâr cümle-i âsârlarındandır.

Beyt

Bûse-çîn olmuş gibi ruhsâr-ı âlinden rakîb

Gül-fezâ-yı şîvesinde ‘ismet ol ‘ismet degil

Ve lehû

Tâ ki ola resîd hedef-i vakt-i subhgâh

Turma hadeng-i âha gönül tâze dâg ver

Page 273: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

YÜSRÎ-İ DÎGER

Magnisalı Hızr Efendi demekle meşhûr bir zât olup lu’b-i şatrancda mahâreti olmagla

bu mecelle-i celîlede harf-i kâfda Kâmil mahlası ile keşîde-i silk-i sutûr olan İshak-zâde

Çelebi ile huzûr-ı hümâyunda şatranc oynamışlardır. Bu ma‘rifetden gayrı güftâre kâdir ve

şi‘re mübâdir idi. Bu rübâ’î anlarındır.

Rübâ’î

Gurbetde kişi hemîşe mesrûr olmaz

Gündüzde yanan şem’de (hod) nûr olmaz

Âzürde-i pey-der-pey-i nâz olma sakın

Ser-mest-i mey-i niyâz mahmûr olmaz

(15) YÜSRÎ-İ DÎGER

Nâm-ı ser-âmedleri Ahmed’dir. Bin kırk altı senesinde vücûda gelip Kara Çelebi-zâde

Mahmûd Efendi’den mülâzîm olup ba’dehû Şeyhü’l-islâm Minkârî-zâde Efendi merhûmun

imtihânından ser-firâz-ı akrân ve takrîr-i dersi fuhûlün tahsînine şâyân olmagla bin seksen iki

Muharreminde Hasan Paşa Medresesi hâricine ‘âric olup tarîkıyla toksan sekiz Rebî’ü’l-

evvelinde Gevher Han Sultân Medresesine gelip ol medreseden toksan tokuz Şevvâlinde

Filibe kazâsına ve bin yüz târîhinde Şâm pâyesiyle ikrâm olunup yüz bir Cumâdında ma’zûl

olup ve bin yüz beş Recebinde bi’l-fi’l Şâm-ı cennet-meşâm kâzısı olup ol beldede seccâde-

nişîn-i hükûmet andan sene-i mezbûre zi’l-ka’desinde dâr-ı bekâya rıhlet eyledi. Bu güftâr ol

zât-ı ‘âlî-mikdârın cümle-i âsârındandır.

Beyt

Dil-ber niyâza mâ’il ü nâz-âşinâ gerek

Biri birine mahrem ü râz-âşinâ gerek

Nâziklik ile yâre sarıldım recâ edip

‘Âşık hakîkat üzre mecâz-âşinâ gerek

YÜMNÎ

Page 274: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Nâm-ı emced ve ism-i ser-âmedleri Mehmed’dir. Zât-ı melekiyyü’l-hısâlleri sâha-i

rahîbü’r-râhası meyâmin-i kemâl ü ma‘ârifle mâl-â-mâl olan dârü’l-yümni ve’l-kabûl şehr-i

İstanbul’dan kıt’atün mine’l-cenneti olan Şeh-zâde Câmi‘-i şerîfi kurbünde zâhir ü hüveydâ

ve ol hatîre-i ‘adnâsâda neşv ü nemâ bulmuşlardır. Pâdişâh-ı ‘âdil veliyy-i bî-mu’âdil Sultân

Bâyezîd Han ‘aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrân Câmi‘-i şerîfinin şeyhi iken bin yüz on dört

hilâlinde ‘âzim-i savâmi’-i cinân-ı cenân olan Şeyh ‘Osmân Efendi merhûmun mahdûm-ı

necâbet-mersûmu olup bereket-i du‘â-yı kîmyâ-eser-i vâlid-i mâcid-i kesîrü’l-mahâmidi ile

mâ-lezime-i gerden-i mahdûmiyyet olan ‘ulûm-ı şerîfü’l-menzilete şeb-zindedâr-ı hidmet

olup (mısra‘):

Gelmez hayâl-i vuslat ile hâb bir yere

vefkınca eyyâm-ı iltihâb ve hengâm-ı şebâblarından beri hayâl-i hâbı ve rûz-ı rûşen-

iktisâbı tab‘-ı âteş-pâresin şu’le-senc-i eşi’’a-i ‘irfân ve pervânevâr şem’-i fürûzân-ı

ma‘rifetle hem-zebân eyleyen bâg-ı âteşînfâm-ı zekânın bülbül-i hoş-lehçe-i letâfeti ve

gülşen-i bihîn-nizâm-ı edânın âzâde-serv-i dil-ârâ-menkabetidir ki her nevâ-yı şîrîn-edâ-yı

güftârı sükker-i terden halâvetde berter ve nutk-ı cân-bahşı ehl-i dile gıdâ-yı rûh olup cân-ı

‘azîziyle ber-â-ber olan şu‘arâ-yı pâkîze-edâlardan ve tab‘ı dil-pesend-i cümle-i ehl-i dil olan

zurafâdandır. ‘Âlem-i tufûliyyetinden beri hacr-ı fıtnat ve dâye-i ma‘rifetin âgûş-ı

terbiyetinde perverde-i dest-i himmeti tabî‘at-ı ‘âlem-ârâları her ma‘rifeti kâbil ü derrâk ve

zihn-i nakkâdları vâdî-i ma‘rifetde çâlâk oldugundan şeyhü’l-islâm ve müfti’l-enâm merhûm

u magfûr Ebe-zâde ‘Abdu’llâh Efendi hazretleri zât-ı şâyân-ı ihtirâmlarına bin yüz on tokuz

târîhinde mülâzemetle ikrâm buyurup ol zât-ı kerem-cârîden gonca-i üşküfte-i mehd-i gül-

bün-i necâbetler karîrü’l-‘ayn-ı ikbâl ü kerem olup mülâzım olduklarından sonra şeyhü’l-

islâm ve müfti’l-enâm mihr-i sipihr-i fazîlet bedr-i münîr-i burc-ı rif’at ‘umde-i ‘ulemâ-yı

ülü’l-ihtirâm ser-tâc-ı efâzıl-ı kirâm ‘alemü’l-‘ilmi ve’l-himem ‘allâmetü’l-fazli ve’l-kerem

hallâlü’l-mu’zilât kâşifü’l-müşkilât nûr-ı ahdâk ‘uyûn-i âfâk mecmû‘atü’l-mekârim-i

mahâsin-i ahlâk olan revnak-bahşâ-yı erîke-i takvâ ve zînet-bahş-ı mesned-i fetvâ ‘inâyetli

mekrümetli Yenişehirli ‘Abdu’llâh Efendi hazretlerinin mektûbculukları hidmetiyle

müteşerrif olup sene bin yüz otuz târîhinde şâyeste-i kâmet-i bâlâ-yı ikrâmları olan bir

medrese-i hâricle ihtirâm olunmuşlar idi. Hakkâ ki zât-ı huceste-simâtları hâ’iz-i her-kemâl

olup ‘asrında müşârün bi’l-benân olan şu‘arâ-yı nâdirü’l-akrândandır. Bu güftâr-ı dil-ârâ

zâde-i tab‘-ı ra’nâlarındandır.

Gazel

Çün kim hevâ-yı ‘aşk u mahabbet serindedir

Page 275: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Dil düşse hâk-i kûyına yârin yerindedir

Hâl-i gam-ı mahabbeti bizden edin su’âl

Menzilgeh-i safâda gönül kişverindedir

Seyr et ‘izâr-ı dil-beri anda cihân cihân

‘Âlem bu bezmin âyîne-i sâgarındadır

Yüz sür gubâr-ı kûy-ı dil-ârâya kim devâ

Çeşm-i ‘alîle sürme-i hâk-i derindedir

‘Âlem yıkılsa hâtırına gelmeye gubâr

Reşkim bu deyr-i köhnede Yümnî o rindedir

Ve lehû

Çeşm-i siyâhın eller öper o güzel verir

Bana gubâr-ı pâyına yüz sürsem el verir

Ve lehû

Bak ‘ârızına gerden-i kâfûr üzre

Görmekse garaz nûru eger nûr üzre

Ve lehû

Çıkmaz heves-i çeşm-i siyâhı dilden

Âhû-yı musavver gibi fagfûr üzre

YÜMNÎ-İ DÎGER

İstanbulî Mehmed Emîn Efendi’dir ki bu mecelle-i celîlede harf-i râda rûz-nâmçe-i

hâlleri keşîde-i silk-i takrîr kılınan Rıfkî Efendi merhûmun birâderleridir. Şeyhü’l-islâm Koca

‘Abdu’r-rahîm Efendi merhûmdan mülâzım ve kırk akça medreseden ma’zûl oldukdan sonra

semt-i kazâya râzî ve birkaç beldede kâzî olup âhirü’l-emr Üsküb kazâsından ma’zûl iken bin

yüz altı Şevvâlinde Zagra-i ‘Atîk’de dâr-ı bekâya intikâl eyledi. Bu beyt anlarındır.

Beyt

Hayâl-i hâl-i rûyundan gönül dâg eyledi peydâ

Derûnum ravzasında zâhir oldu lâle-i hamrâ

Page 276: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

YÜMNÎ-İ DÎGER

Nâm-ı vâlâsı Mustafâ’dır. Medîne-i Üsküdar’dan zuhûr ve hengâm-ı cevânîde tahsîl-i

ma‘ârif-i mevfûr eylemişlerdir. Bir şâ‘ir-i nâzik-reftâr ve bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt

Dilde bin gam var derûnumda melâlet bir degil

Cevher-i âyînede jeng-i küdûret bir degil

Alsam âgûşa hayâl-i mû-miyân-ı dil-beri

Vechi var zîra tarîk-ı neyl-i vuslat bir degil

YÜMNÎ-İ DÎGER

İstanbul’un şehrîlerinden Süleymân-nâm bir şâ‘ir-i huceste-kelâm olup kırkdan

münfasıl ve İstanbul’un Kısmet-i ‘Askeriyyesinde kâtib idi. Sene bin yüz yigirmi yedi

târîhinde intikâl eyledi. Bu beyt anındır.

Beyt

Şi’âr-ı halk-ı cihân şimdi bî-vefâlıkdır

Hulûs u sıdka bedel sâde âşinâlıkdır

YAKÎNÂ

Nâmı ‘Alî’dir. Diyâr-ı Isfahân’ın pîşvâsından ve tavâyif-i ‘Acem’in zurafâsından olup

dârü’l-mülk İstanbul’a gelip niçe Fürsî tâlibine ‘Urfî vü Sâ’ib tedrîs eylemişdir. Bin yüz

târîhinde yine vilâyetine gitmek içün ‘azm ü isti’câl eyleyip esnâ-yı râhda şehr-i Âmid’de

dâr-ı bekâya intikâl eylemişdir. Bu güftâr cümle-i âsârındandır.

Beyt 114 S�U£ œ“« Ãu¦ »« “« Ëd� fJ� S�UD• Êœd½ Ê«Ëdǽ U� v×�«—

Ve lehû

Perîşân eyleyen ‘uşşâkı her sû zülf-i Hindûdur 114 Râstî bâ-keç-revân kerden hatâst / ‘Aks-i serv ez-âb-ı mevc-i ejdehâst: Eğrilerle doğruluk yapmak hatadır, servinin dalgalı sudaki aksi ejderha gibi görünür.

Page 277: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Harâb eden hezârân hâneyi ol tâk-ı ebrûdur

Ve lehû

Gönüller almada çîn-i ser-i zülfü hatâ etmez

Beni medhûş u hayrân eyleyen gûyâ hemân budur

Hâtime

Hezârân hamd ü sipâs ve sad şükr-i bî-kıyâs hâlik-i leyl ü nehâr olan Perverdigâr’a

olsun ki o sadr-ı bih-bûd-ı âsaf-ı deryâ-cûdun yümn-i teveccüh ü in‘âmları ile bu tezkiretü’ş-

şu‘arâ itmâma erip ‘asr-ı şerîflerinde eserleri ile rûy-mâl-i der-i devlet-makarları eyleyen

gürûh-ı erbâb-ı hünerin ‘adâdına bu dâ‘î-i devlet-hâhları da dâhil ve ol esnâf-ı sa’âdet-ittisâfın

rütbe-i ‘ubûdiyyetlerinden bu mertebe hâsıl olup târ-ı evtâr-ı efkârım gibi perîşân-hâl-i rûzgâr

olan müsvedde-i hayâlim emr-i şerîfleri ile tebyîz olunup karîn-i hitâm ve feyz-i ‘inâyet ü

keremleriyle tamâm oldu. Otuz beş senelik vakâyi’ ‘alâ vukû’ihâ tahrîr ü tasvîr olunmaga

‘acz ü nisyân-ı beşeriyyet mâni’ oldugu sudûr-ı zî-şâna vâzıh u ‘ayândır. Be-her-hâl bu

mecellede sebk-ı zihn ü hatâ ile muhtâc-ı tashîh olur sehv ü noksân oldugu bî-merâdır.

Li-münşi’ihî

Olur elbet böyledir hâl-i kalem

Kul hatâsız olmaz ey kân-ı kerem

Nesr: Bu nigâşte-i çend-evrâka nigeh-dâşte-i iltifât olan küremâdan kalem-i

fakîrânemizden sudûr eden sehv ü hatâyı zeyl-i ‘afv ü tashîhleri ile setr ü kerem buyurmaları

mütemennâdır.

Li-münşi’ihi’l-fakîr

Hakk’a hamd olsun eyâ sadr-ı be-nâm

Tezkirem emrin ile oldu tamâm

Feyz-i nutkunla bu bî-sâmâne

Erdi bu nüsha-i nev pâyâne

Bende tâkat yog iken hîç aslâ

İltifâtın beni kıldı gûyâ

Page 278: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri

Kereminle beni kıldın memnûn

Ede Hak devlet ü ‘ömrün efzûn

‘Asr-ı pâkinde olan ‘ârifler

Eyleyip her biri bir gûne eser

Rûy-mâl-i der-i vâlâ eyler

Dergeh-i lutfuna inhâ eyler

Ben de geldim o der-i zî-şâna

Tezkiremle bile küstâhâne

Olunursa ana ger hüsn-i nazar

Cürm ü noksânımı hep setr eyler

Devletinde ere maksûda hemîn

Sâlim-i zâr gibi nice hazîn

Gören ihsânını kalmaz gamda

Kîmyâdır nazarın ‘âlemde

Feyz-i lutfunla gelip tâb-ı kelâm

Nutka verdim bu kadar hüsn-i nizâm

Tâb yogken suhana âgâze

Geldi lutfunla hayât-ı tâze

Verilip bu esere böyle hitâm

Oldu bir sâlde itmâm-ı tamâm

Hidmetim çünki tamâm oldu benim

Bunda encâma erişdi suhanım

Dedi târîhin anın hâme-i ter

Oldı encâm-resîde bu eser

sene 1134

Page 279: SIRRÎ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/Edebiyat/tezkireler/... · SIRRÎ. Ol hˇ âce-i dîvân-ı belâgatîn nâm-ı zât-ı pür-ma‘rifetleri