Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse,...

144

Transcript of Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse,...

Page 1: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.
Page 2: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

SirArthurConanDoyle

SHERLOCKHOLMES

DÖRTLÜİTTİFAK

Çeviren:UğurGülsün

Page 3: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

CepYayınNo:31SherlockHolmes-DörtlüİttifakSirArthurConanDoyleGenelYayınYönetmeni/AhmetİzciEditör/İrfanBülbülÇeviren/UğurGülsünİçTasarım/AdemŞenelKapak/YunusKaraaslanİstanbul,Ağustos2012ISBN:978-9944-979-67-2T.C.KültürBakanlığıSertifikaNo:14111©AvrupaYakasıYayıncılık2011AvrupaYakasıYayınları,İlgiYayınlarınınmarkasıdır.AvrupaYakasıYayıncılıkÇatalçeşmeSokak.No:27/10Cağaloğlu/İSTANBULTel:02125263975Belgegeçer:02125263976www.avrupayakasiyayinevi.com

Page 4: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

SirArthurConanDoyle

Page 5: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.
Page 6: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

BölümI

Page 7: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.
Page 8: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

KestirimBilimi

Page 9: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

SherlockHolmes, şömine rafının köşesinden şişeyi, halismaroken kutusundan da şırıngayı aldı.Uzun, beyaz, titreyen parmaklarıyla ince uçlu iğneyi ayarladı ve sol kolunu sıvadı. Düşüncelibakışları bir süre sayısız iğne izleriyle dolu adaleli kolunda ve bileğinde dolaştı. Nihayet iğneninucunukolundaniçeridaldırdı,küçükpistonuaşağıdoğrubastırdıvekeyiflederinbirnefesvererekkadifeçizgilikoltuğunagömüldü.

Aylarboyugündeüçkezbugösteriyetanıklıkettimamabirtürlüalışamadım.Aksinegüngeçtikçebumanzarabenidahaçokrahatsızediyor,budurumabirdurdemecesaretinigösteremediğimiçin,hergeceiçimkabarıpduruyordu.Bunamüdahaleetmekiçinkaçkezkararverdimamadostumunosakin ve soğukkanlı havası, bu hamleyi yapmama engel oluyordu. Güçlü kişiliği, ustaca tutumu,defalarcatecrübeettiğimolağanüstünitelikleriyüzündenonunladidişmektenhepçekindim.

Ta ki o güne kadar...Öğle yemeğinden sonra içtiğimBeaune[1]’denmi yoksa onun bu tutumunasürekli kafa yormamın verdiği yorgunluk ve bıkkınlıktan mıdır bilmem, birden artık daha fazladayanamayacağımıhissettim:

“Bugünkühangisi?”diyesordum,“morfinmi,kokainmi?”

Bitapdüşmüşgözlerinigotikyazılıeskiciltlikitaptankaldırdı.”Bukokain,”dedi,-“yüzdeyedilikbirçözelti.Denemekistermisin?”

“Aman, kalsın!” diye tersledim. “Benim bünyemAfgan seferinden bu yana toparlanamadı. Dahafazlasınakatlanamam.”

Butavrımagülümseyerekkarşılıkverdi.“Belkidehaklısın,Watson.”dedi.“Sanırımfizikseletkileriaçısından oldukça zararlı olduğu söylenebilir. Ne var ki, onun ruhumu uyandırıcı, zihnimiberraklaştırıcıetkileriyanında,yanetkileriönemsizkalıyor.”

“Amadüşünbir!”dedimısrarla.“Bununneleremalolabileceğinibirhesapet!Beynin,söylediğingibicanlanıyorveuyanıyorolabilir,ancakbudokudeğişimlerinihızlandıranveensonundakalıcıbirhasarbırakabilenpatolojik,yıkıcıbirsüreç.Arkasındannasıletkilerbıraktığınısendebiliyorsun.Çektiğineziyetleredeğermi?Kısasüredegeçecekbirzevk için, sanabahşedilmişobüyükgüçlerikaybetme riskine neden girersin? Unutma ki bunları yalnızca bir dost olarak değil, bir tıp adamıolarakdasöylüyorum.”

Gücenmişgibigörünmüyordu.Aksine,sohbettenkeyifalıyormuşgibiparmakuçlarınıbirleştirdi,dirseklerinikoltuğunkolçaklarınakoydu:

“Aklım,” dedi, “durağanlığa isyan ediyor. Bana sorunlar getir, iş getir, en derin şifreleri vekarmaşıkanalizleriver,bunlarıçözmemiçinuygunatmosferisağla.Ancaköylebuyapayuyarıcılarıbırakabilirim.Amavaroluşundonukluğubeni tiksindiriyor.Ruhumunyücelmesi içincanatıyorum.Bu özel mesleği işte bu yüzden seçtim. Belki de yarattım demeliyim, çünkü bu konuda dünyadatekim.”

“Serbestçalışantekdedektifolarakmı?”dedimkaşlarımıkaldırarak.

“Serbestçalışan tekuzmandedektif.”diyecevapladı.”Bendedektiflikkonusundabaşvurulabilecek

Page 10: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

ensonveenyüksekmerciyim.Gregson,LestradeveyaAthelneyJonesaltındankalkamayacaklarıbirdurumla karşılaştıklarında - genelde karşılaşırlar - konu benim önüme gelir. Bir uzman olarak,verileriincelerveuzmangörüşümübelirtirim.Böylevakalardaücretbiletalepetmem.Adımgazetemanşetlerine de taşınsın istemem. Bana özgü güçleri kullanabileceğim bir alan bulmuş olmanınkeyfiyleişinkendisitekbaşınabenimiçinenyükseködülolur.GerçiJeffersonHopevakasındazatençalışmayöntemlerimhakkındasendebirazfikirsahibiolmuşsundur.”

“Evet, oldum.” dedim, içtenlikle.”Hayatım boyunca hiçbir şey benim için bu denli çarpıcıolmamıştı.Öyleki,buçalışmayıbirkitapçıkhalinde,birazdafantastikbirbaşlıklakalemealmıştım:‘KızılSoruşturma.’”

Memnuniyetsizbirifadeylebaşınısalladı.

“Şöyle bir göz atmıştım.” dedi. “Dürüst olmak gerekirse, bunun için seni takdir edemeyeceğim.Dedektiflik, tam anlamıyla bir bilimdir ya da öyle olmalıdır. Aynen bilimde olduğu gibi deduygusallıktanuzakvesoğukkanlıyaklaşımgerektirir.SenseÖklid’inbeşinciteorisininiçinebiraşkyadaihanetöyküsüsokuştururgibi,bukonuyaromantizmilerenkkatmayaçalışmışsın.”

“Amaoradaaşkvardı.”diyegürledim.“Gerçekleriçarpıtamazdım.”

“Bazı gerçeklerin bastırılması gerekir ya da en azından onlara yaklaşırken adil bir orantıgözetilmelidir. O vakada bahse değer tek önemli nokta, sebep ve sonuçlar bağlamında merak veanalitikakılyürütmeidikibenbusayedevakayıaydınlığakavuşturdum.”

Sırf onumutlu etmek için hazırladığım bir çalışmayı böylesine eleştirmesi beni rahatsız etmişti.İtiraf etmeliyim ki ben de, hazırladığım kitapçığın sadece satır satır onun yaptığı işlere ayrılmasıgerektiğiyönündekiegoizmindenrahatsızoldum.BakerCaddesi’ndeonunlabirlikteyaşadığımyıllarboyuncaortağımınosakinveöğreticitutumununaltındabirparçakibrindeyattığınaçokdefaşahitolmuşumdur. Bir açıklama yapmadan yaralı bacağımı ovuşturmak için oturdum. Bir süre öncebacağımabirJezail[2]mermisiyemiştim.Gerçiyürümemeengelolmuyoramaherhavadeğişimindeinceincesızlıyordu.

Bir süre sonra gül kökünden yapılmış piposunu doldururken Holmes: “Artık benim şanım tümKıta’ya yayılmış durumda. Geçen hafta Francois Le Villard benden yardım istedi. Senin demuhtemelenbildiğingibikendisiFransızdedektifservisindesongünlerdeoldukçayıldızıparlayanbirisim.Keltlerehashızlısezgilerivarancakyeteneklerinidahadayukarılarataşımakiçinihtiyacıolangenişyelpazede sağlamvedoğrubilgidenyoksun.Vakabirvasiyet ile ilgiliydive ilgi çekiciözellikler taşıyordu.Ona,budurumabenzerikivakadanbahsettim,bir tanesi1857yılındaRiga’da,diğeride1871’deSt.Louis’temeydanagelmişti.Buikivakasayesindeçözümeulaştı.Budabusabahaldığım teşekkür mektubu.” Konuşurken yabancı malı buruşuk bir kâğıdı bana doğru fırlattı.Gözlerim yere düşen kâğıt üzerinde dolaşırken, Fransız’ın ateşli hayranlığını yansıtan “güzel”,“çarpıcıustalık”,“zorubaşarmak”gibibiryığınifadeyerastladım.

“Birçırağınustasıylakonuştuğugibiyazmış,”dedim.

“Evet, yaptığım yardımı oldukça önemli buluyor.” dedi Sherlock Holmes, yumuşak bir edayla.“Onun da hatırı sayılır düzeyde Allah vergisi yetenekleri var. İdeal bir dedektifin sahip olmasıgereken üç özellikten ikisini taşıyor. Gözlem ve kestirim gücü var. Yalnızca bilgi yok ama bu dazamanlaedinilebilir.BugünlerdebirtakımküçükçalışmalarımıFransızcayaçeviriyor.”

“Çalışmalarınmı?”

Page 11: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

“Evet, haberin yok muydu?” diye bağırdı, gülerek. “Evet, birkaç makale yazma gafletindebulundum. Bunlar hep teknik konular üzerine. Mesela işte bir tanesi: ‘Değişik Tütün CinslerininKülleriArasındakiFarklarÜzerine’.Bumakaledeyüzkırkçeşitpuro,sigaravepipotütününürenklitablolarlasıralayarakkülleriarasındakifarklarıgözlerönüneserdim.Budetay,cezadavalarındahepdikkate alınır ve yer yer kanıt olarak olağanüstü değer taşır. Eğer net bir şekilde söyleyebilirsen,mesela, ‘bu cinayet Hint ‘lunka’sı içen bir adam tarafından işlenmiştir ’, kesinlikle bu, araştırmabölgenioldukçadaraltacaktır.EğitimlibirgöziçinTrichinopoly’ninkarakülüile,kuşgözününbeyazkabarıkkülüarasındakifark,lahanailepatatesarasındakifarkkadarbüyüktür.”

“Küçücükayrıntılarkonusundasendeolağanüstübiryetenekvar,”dedim.

“Ayrıntılara önem veririm. Burada da iz sürme üzerine bir makalem var. İçinde izleri korumakamacıyla alçı kullanımı üzerine bazı önemli notlar var. Bu da, çatıcılar, denizciler, mantarcılar,dizgiciler, dokumacılar ve elmas parlatıcılar gibi meslek erbabının yaptıkları işlerin el yapılarıüzerineetkisikonusundamerakuyandırıcıküçükbirçalışmam.Bilimselçalışmayısevenbirdedektifiçin,özellikletanımlanmamışcesetleriteşhisetmedeyadasuçlularınçalışmageçmişiniöğrenmedebüyükpratikönemivardır.Neyse,bunlarbenimhobilerim;bunlarlasenisıkmayayım.”

“Hayır” dedim içtenlikle. “Hele de bunları uygulamalı olarak gördükten sonra oldukça ilgimiçekiyor bu yöntemler.Ama şu gözlem ve kestirim konusundan yeni bahsediyorsun.Kuşkusuz biridiğerinibirdereceyekadariçeriyor.”

“Pek de değil,” diye cevapladı, koltuğuna keyifle kurulup piposundan yoğun ve mavi dumanhalkalarıçıkarırken.“Örneğin,gözlembanaseninbusabahWigmoreCaddesiPostanesi’negittiğinisöylüyor.Kestirimisepostanedetelgrafçektiğinibilmemisağlıyor.”

“Doğru,” dedim. “Her ikisi de doğru! Ama açıkçası nasıl bu sonuçlara vardığını anlayamadım.Benimaçımdanbiranlıkbirkarardıvebundanhiçkimseyesözetmedim.”

“Çokbasit,”dedibıyıkaltındangülerek, --“okadarbasitkiaçıklamaya ihtiyaçbırakmıyor;amagözlemvekestirimarasındakifarkıgözlerönünesermesiaçısındanaçıklamaktayararvar.Gözlembana ayakkabının burnunda kırmızımsı bir toz olduğunu söylüyor.WigmoreCaddesi Postanesinintam karşısında kaldırım kazılmış ve oraya biraz toprak atılmıştı; o toprağa basmadan postaneyegirmekoldukçazor.Toprağınkendinehaskırmızıbirrengivar,yörededebildiğimkadarıylabaşkayerdebucinstoprakyok.Burayakadarıgözlem,bundansonrasıkestirim…”

“Peki,telgrafçektiğiminasılkestirdin?”

“Bütün sabah karşında oturdum. Mektup falan yazmadın, bunu biliyorum. Açılmış masanda birtabakapulvekalınbirdestekartpostalvar.Öyleysepostaneyetelgrafçekmektenbaşkaneiçingitmişolabilirsin?Olmayacakihtimallerielersen,geriyegerçeklerkalır.”

“Birazdüşündüktensonracevapverdim:“Buhadisedegerçektamdabu,amayineseninsöylediğingibi mesele çok ama çok basit. Eğer haddimi aştığımı düşünmezsen bu teorilerini daha ciddi birtesttengeçirebilirmiyim?”

“Aksine,” dedi, “böylece ikinci bir doz kokain almamın önüne geçmiş olursun. Karşımaçıkaracağınhertürproblembenimutlueder.”

“Bir ara bir insanın günlük kullandığı bir eşyada kişiliğinin izlerini bırakmamasının çok zorolduğundanveeğitimlibirgözlemcininbuizleriokuyabileceğindenbahsetmiştin.Yakınbirzamanda

Page 12: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

elime geçen bir saatim var. Rica etsem, saate bakarak, eski sahibinin kişiliği ve alışkanlıklarıhakkındabanabirazfikirverebilirmisin?”

Saationauzattım,butestiçözmesininimkânsızolduğunudüşünüyordumvebuduyguylasevinçteniçim içimesığmıyordu.Böyleliklezamanzaman takındığıdogmatik tavrakarşıdabirdersvermişolacaktım. Saati eliyle şöyle bir tarttı, minesini dikkatle inceledi, arkasını açtı, önce çıplak gözle,sonra da güçlü, dışbükey bir mercekle bakarak çalışmasını inceledi. Süngüsü düşmüş suratınabakarkengülmemekiçinkendimizortutuyordum,sonundakapağınıkapataraksaatibanageriuzattı.

“Hemen hemen hiçbir veri yok.” dedi. Saat temizleneli çok olmamış, bu da bana ışık tutacakverilerinçoğununkaybolmuşolduğuanlamınageliyor.”

“Haklısın,”dedim.“Banagönderilmedenönce temizlenmiş.” İçimden,ortağımınnekadargüçsüzvesakatbirbahaneninarkasınasığındığınıdüşünüyordum.Temizlenmemişbirsaattenebulabilecektiki?

“Tatminedicideğilsede,incelememokadardasonuçsuzkalmadı,”dedihülyalıvedonukgözlerinitavanadikerek.“Yanlışsamdüzelt,saatseninağabeyineait,odababandanmirasalmış.”

“BunutabiikisaatinarkasındayazanH.W.ifadesindençıkardın,değilmi?”

“Elbette.W. harfi senin kendi soyadın. Saat yaklaşık elli yıllık, yazılarsa neredeyse saatle yaşıt:Evladiyelik olarak üretilmiş. Genelde ziynet eşyaları, yaşça en büyük erkek çocuğa miras kalır.Genelliklebabaismidebuçocuğaverilir.Eğerdoğruhatırlıyorsambabanöleliçokoldu.Buyüzden,enbüyükağabeyindeydibusaat.”

“Şimdiyekadardoğru,”dedim.“Dahabaşka?”

“Çok düzensiz biriydi. Hem düzensiz hem de dikkatsiz. Güzel umutlarla yola çıkmış ama tümfırsatları kaçırmış. Kısa süreli refah dönemleri yaşamışsa da genelde fakirlik içinde yaşamış.Sonundadakendiniiçkiyevermişveölmüş.Tümçıkarabildiklerimbunlar.”

Sandalyeden yay gibi fırladım.Yüreğimde hatırı sayılır bir acıyla odanın içinde dönüp durmayabaşladım:

“Bu sana hiç yakışmıyor, Holmes,” dedim. “Bu yola başvurmuş olabileceğine inanamıyorum.Zavallı ağabeyimin hayat hikâyesini öğrenmişsin, şimdi de bu bilgileri şu tuhaf yöntemlerinleçıkarmışgibiyapıyorsun.Tümbunlarışueskisaattenöğrendiğinebeniinandıramazsın!Buhiçnazikdeğil,açıkçasöylemekgerekirseşarlatancabirhareket!

“Sevgili doktorum,” dedi nazikçe, “yalvarırımözrümükabul et.Vakayı böyle soyut bir problemolarakelealınca,kişiseldünyandabununsananekadaracıverebileceğinidüşünemedim.Ancaksenitemin ederim, sen bana bu saati uzatıncaya kadar, senin bir erkek kardeşin olduğunu bilebilmiyordum.”

“Peki, öyleyse söylermisin, tümgüzellikler adına, bu bilgilere nasıl ulaştın?En ince ayrıntısınakadarhepsidoğru…”

“Şansım yaver gitti diyelim. Olasılıklar üzerinden düşündüm yalnızca. Hepsinin tam tamınadoğrulanacağınıhiçtahminetmemiştim.”

“Herhaldesırftahmindeğildi?”

Page 13: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

“Hayır,hayır:Benaslatahminyürütmem.Tahminyürütmek,beyninmantıkfakültelerindeşoketkisiyapan bir alışkanlıktır. Söylediklerim sana garip geliyor, çünkü benim düşünce sıralamamı takipetmiyor, seni büyük çıkarımlara götürebilecek küçük gerçekleri benim gibi gözlemlemiyorsun.Meselaağabeyininözensizbiriolduğunusöylemeklebaşladım.Saatkutusununaltkısmınıincelediğinzamangöreceksinkibiryarıkvarvesaatinhertarafıçizikleriçinde.Buçiziklerinnedeni,saatinherzamanbozukparayadaanahtargibidiğersertcisimlerleaynıceptetaşınması…ElliGine[3]’likbirsaateböylerahatmuameleedenbirininözensizolduğuçıkarımınıyapmakbüyükbirmarifetdeğildir.Ayrıca kendisine böyle değerli bir şey kalmış birinin hayatının başlangıcında birçok imkâna sahipolduğunusöylemekdezorvarılacakbirsonuçdeğil.”

Onahakverdiğimigöstermekiçinbaşımısalladım.

“İngiltere’deki rehineciler arasında yaygın bir uygulama vardır. Bir saat geldiğinde, kutununiçindeki etikette yazan sayıyı iğne ucuyla çizerler. Böylece sayının kaybolma veya değiştirilmeolasılığı ortadan kalkar. Düz etiketlemeden daha kullanışlı bir yöntemdir. Bu kutunun içindemerceğimlegörebildiğimkadarıyla enazdört taneböyle sayıvar.Sonuç; ağabeyin sık sıkparayasıkışanbiriymiş.İkincisonuç;zamanzamandaparasalaçıdanrahatakavuşmuş,öyleolmasasaatinirehineciden geri alamazdı. Son olarak, iç tabakaya bakmanı istiyorum, anahtar deliği olan yere.Anahtardeliğininetrafındakibinlerceçiziğigörüyormusun?Ayıkbiradamanahtarıdeliğesokarkenbu kadar zorlanırmı?Ancak bir ayyaşın saatinde böyle çizikler oluşur. Saatini gece kuruyormuş,titreyenellerininizlerinianahtardeliğindebırakarak.Tümbunlardagizemfilanyok.”

“Gerçekten de gün ışığı gibi berrak.” diye cevap verdim. “İtiraf ediyorum, sana karşı haksızlıkyaptım. Fevkalade yeteneklerine güvenmek konusunda daha cesur olmalıydım. Sorabilir miyimacaba,hâlihazırdatakipettiğinbirdosyavarmı?”

“Hayır.Sadecekokain.Beyinaktivitesiolmadanyaşayamıyorum.Başkaneiçinyaşanırki?Burada,pencereönündetümgündikil.Bukadartatsız,neşesiz,faydasızbirdünyaolabilirmi?Bakşusarısis,nasıldacaddedenaşağıdönerek ilerliyor,bozrenklievlerarasındansüzülüpgidiyor.Bundandahaumutsuz, sıradanve ruhsuzne olabilir?Eğer uygulayacağınbir alanyoksa birtakımgüçlere sahipolmanınyararınedir,doktor?Suçlarsıradan,varoluşsıradanvehiçbirniteliktümbusıradanlıklaradünyaüzerindebirişlevkazandırmıyor.”

Bunutkabircevapvereyimdiyeağzımıaçmıştımkiheyecanlaçalınankapıdaniçerielindetaşıdığıpirinçtepsidebirkartilebirlikteevsahibesigirdi.

“Gençbirbayansizigörmekistiyor,efendim,”dedi,arkadaşımabakarak.

Holmes kartı okudu: “Bayan Mary Morstan… Hmm! Bu ismi hatırlamıyorum. Bayan Hudson,hanımefendiyegelmesinisöyleyin.Sendegitmedoktor,kalmanıistiyorum.”

Page 14: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.
Page 15: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

BölümII

Page 16: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.
Page 17: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

DurumunÖzeti

Page 18: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

BayanMorstankapıdaneminadımlarlaveözgüveniçindegirdi.Sarışın,ufaktefek,tatlı,gençbirbayandı.Eldivenleriveelbisesikusursuzbirzevkinürünüydü.Yinedekıyafetindeimkânlarınınkısıtlıolduğuizlenimiverenbirsadelik,basitlikgözeçarpıyordu.Elbisesisolukgriyeçalanbejrenkteydi,üzerinde örgü ya da desen yoktu. Başında da aynı donuk tonda bir başlık bulunuyordu. Başlığınyanındadabirazolsunonarenkkatanbeyazbirtüydikkatçekiyordu.Yüzhatlarındageometrikbiruyum,simasındabelirginbirgüzellikgörülmüyorduamasevimlivecanayakınbiryüzifadesivardı.Kocamanmavigözleri de ayrıca sempatikti ve insanın içine işliyordu.Üçayrı kıtadabirçokulusauzanankadınbelleğimleböylesine saf veduyarlı izlenimverenbir yüze rastlamamıştım.SherlockHolmes’in gösterdiği yere otururken, dudakları kıpırdadı, elleri titredi, her halinde bir gerginlikgözleniyordu.

“BayHolmes,sizegeldim,çünküdahaöncedepatronumBayanCecilForrester ’inküçükbirailevisorununuçözmesineyardımcıolmuşsunuz.Nezaketveyeteneğinizdenoldukçaetkilenmiş.”

“BayanCecilForrester,”diyedüşüncelişekildetekrarladı.“Sanırımkendisineçokazbiryardımımdokundu.Gerçihatırladığımkadarıylavakadaoldukçabasitti.”

“Oöyledüşünmüyorama.Gerçibenimsorunumokadarbasitdeğil.Kendimiiçindebulduğumbudurumdandahailginçvedahaizahızorbirdurumuhayalbileedemiyorum.”

Holmeselleriniovuşturdu,gözleriparladı.Yüzündebelirennet,şahincebakışlarıylasandalyesindeönedoğrueğildi.Anlatılacaklarakulakkesilmişşekilde:“Konuyuanlatın.”dedi.Sesindecanlılıkveciddiyetvardı.

Oanoradaolmaktanbirazçekinmiştim.Sandalyemdenkalkarken:“Benizninizlekalkayım.”dedim.

Birdenşaşırtıcıbirşekildebenidurdurmakiçineldivenlieliniuzattı:

“Eğerarkadaşınızdalutfedipdururvedinlersebenimiçintarifiimkânsızbiriyilikolurbu.”

Tekrarsandalyemeçöktüm.

“Kısaca,meseleşöyle:”diyedevametti.“BabambirHintalayındasubaydıvebenihenüzçokküçükbirçocukkenmemleketegerigönderdi.Annemölmüştü,İngiltere’dehiçakrabamyoktu.Edinburg’taçokrahatbiryatılıokulayerleştirildim,onyediyaşımakadardaoradakaldım.1878yılındababambirlikkomutanıolarakyıllıkizinlememleketegeldi.SağsalimyurdadöndüğünedairLondra’danbirtelgraf çekti. En kısa zamanda verdiği adrese, ‘LanghamOteli’ne gelmemi istiyordu.Hatırladığımkadarıyla sevgi ve içtenlik dolu bir mesajdı. Londra’ya ulaştıktan sonra Langham’a gittim veöğrendim ki YüzbaşıMorstan orada kalıyordu ama bir gece önce oradan ayrılmış ve henüz geridönmemişti.Birhaberalmaksızıntümgünonubekledim.Ogece,otelyöneticisinintavsiyesiüzerinepolisebaşvurdum,ertesisabahdatümgazetelereilanlarverdik.Aramalarımızbirsonuçvermedi.Ogün bugündür talihsiz babam hakkında tek kelime bile haber alamadım. Memleketine kalbindeumutlarla gelmişti, biraz olsun huzur ve rahat istemişti ama onun yerine…”Elini boynuna koydu,patlayanbirhıçkırık,cümlesiniyarıdakesti.

“Tarih?”diyesordu,Holmes,notdefteriniaçarken.

Page 19: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

“1878yılının3Aralıktarihindeortadankayboldu,neredeyseonyılönce.”

“Valizi?”

“Oteldekalmıştı.İçindedelilolabilecekhiçbirşeyyoktu.Giysiler,kitaplar,AndamanAdaları’ndanalınmış hatırı sayılır miktarda hediyelik eşya. Orada mahkûmlardan sorumlu bir birlikte subaylıkyapmıştı.”

“Memlekettehiçarkadaşıvarmıydı?”

“Tek bildiğimiz kişi, kendisiyle aynı birlikten, 34. Bombay Piyadesi’nden, Binbaşı Sholto idi.Binbaşıkısabirsüreönceemeklioldu.YukarıNorwood’dayaşıyordu.Onunlada tabiiki iletişimegeçtikamasilaharkadaşınınİngiltere’yegeldiğindenbilehaberiyoktu.”

“Sıradışıbirvaka,”dediHolmes.

“En sıradışı kısmını henüz anlatmadım. Yaklaşık altı yıl önce, kesin tarih söylemek gerekirse 4Mayıs 1882’de, Times Gazetesi’nde Bayan Mary Morstan’ın adresini soran ve ortaya çıkmasınınkendihayrınaolacağınısöyleyenbirilanyayımlandı.İlanınaltındanebirisimnedebiradresvardı.OsıralarBayanCecilForrester ’inevindedadıolarakçalışmayayenibaşlamıştım.Onuntavsiyesiyleadresimiilansütunundayayımladım.Aynıgünpostadanüzerindeadresimyazılıküçükmukavvabirkutugeldi.Kutuyuaçtığımdaçokbüyükvegözkamaştırıcıbirincibuldum.İçindebirkelimeolsunyazı yoktu. O gün bugündür her yıl aynı gün, benzer bir kutu, benzer bir inciyle ve göndericiyeilişkin başka bir ipucu olmaksızın bana geliyor.Bir uzman, bu incilerin çok nadir bulunan bir türolduğunu ve hatırı sayılır bir değeri olduğunu söylemişti. Ne kadar güzel olduklarını buyurungözlerinizle görün.”Konuşurkenbir yandandadüzbir kutuyu açtı ve o günekadar gördüğümengüzelincilerdenaltıtanesinigösterdi.

“Gerçektendedurumunuzoldukçailginç,”dediSherlockHolmes,“Başkabirşeyoldumupeki?”

“Bugüne kadar hayır. Zaten bu yüzden size geldim. Bu sabah bu mektubu aldım, belki kendinizokumakistersiniz.”

“Teşekkürler,” dedi Holmes. “Zarfı da alayım lütfen: Londra damgalı. Güney Batı yakası. 7Temmuz.Hmm.!Birparmak izivarköşede,muhtemelenpostacıyaait.En iyikalitekağıt.Zarfda,paketialtıpeniolanlardan.Kullandığıkırtasiyeyebakılırsaözelbiriolduğubelli.Adresyok:

‘BuakşamsaatyedideLyceumTiyatrosu’nundışındasoldanüçüncüsütundabekleyin.Eğerkorkuyorsanızyanınızdaikiarkadaşgetirebilirsiniz.Sizmağdurbirkadınsınızvehakkınızdaadaletyerinibulacak.Polisgetirmeyin.Getirirsenizherşeyboşagider.

MeçhulArkadaşınız’

“Pekâlâ,oldukçaesrarengizbirdurum.NeyapmayıdüşünüyorsunuzBayanMorstan?”

“Benimsizesormakistediğimtamdabu.”

“Öyleysekesinliklegideceğiz.Sizveben,birde tabiikiDr.Watson.Mektubuyazan, iki arkadaşgetirebileceğinizisöylüyor.Dr.Watsoniledahaöncedeberaberçalışmıştık.”

“Fakatgelirmiacaba?”diyesordu.Sesindeveyüzifadesindeyalvaranbirhalvardı.

Page 20: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

“Onurduyarım,mutluolurum,”dedim,hevesle,“biryardımımolacaksa.”

“Sizlerçoknaziksiniz,”dedi.“Hayattanelinieteğiniçekmişbirkimseyim,böylebirişiçinyardımisteyebileceğimhiçdostumyok.Saataltıdaburadaolursamsanırımuygunolur,değilmi?”

“Geç kalmamalısınız,” dedi Holmes. “Yalnız bunlardan önce bir nokta daha var. Kutularınüzerindekiadreslerdekullanılanelyazısıilemektuptakielyazısıaynımı?”

“Onlarıdagetirdim,”diyecevapverdiveyarımdüzinekâğıtparçasıçıkardı.

“Kesinlikle örnekbirmüşterisiniz.Doğru sezgileriniz var. Şimdi bir bakalım.”Kâğıtlarımasayayaydı, kısa ve ok gibi hızlı bakışlarla hepsini gözden geçirdi. “Mektuptaki yazı hariç diğer tümyazılardayazısınıdeğiştirmeyeçalışmış.”dedibirden,“amayazankonusundahiçşüpheyeyeryok.ŞuYunan ‘e’ sinin kalıbına sığmayan uzanımıyla, şu son “s” harfinin kuyruğuna bakın.Hiç şüpheyok, bunlar aynı elin ürünü. Sizi yersiz umutlara sevketmek istemem ama Bayan Morstan, bu elyazılarıylababanızınelyazısıarasındabirbenzerlikvarmı?”

“Aralarındaenküçükbirbenzerlikbileyok.”

“Ben de bunu duymayı umuyordum. Öyleyse sizi saat altıda bekliyoruz. Lütfen kâğıtların bendekalmasınaizinverin.Böylecebuaradabirazdahaincelemefırsatımolur.Şuansaatdahaüçbuçuk.Aurevoir,ozaman.”

“Aurevoir,”dedimisafirimiz,birimizdendiğerinegeçenparlakvezarifbirbakışla,incitanelerinisaklayan kutuyu koynuna yerleştirdi ve hızlıca çıktı. Pencere önünde, cadde boyu hızlı adımlarlaseyirtmesini izledim.Takigrişapkasıveüzerindekibeyaz tüyü,kasvetlikalabalık içindebirnoktagibikalıncayakadar…

Arkadaşımadönerek“Neçekicibirbayan!”dedim.Piposunuyenidenyaktı,geriyeyaslandıvegözkapaklarınıaşağıdüşürerek:“Öylemiydi?”dediisteksizce,“Farketmedim.”

“Gerçektensenotomatikbirmakinesin,birhesapmakinesi!”diyebağırdım.“Bazenseninbirinsanolduğunainanasımgelmiyor.”

Nazikçe gülümsedi. “Birincil derecede önemli olan şu,” dedi, “kişisel özelliklerin yargılarınısaptırmasınaizinverme.Birmüşteribenimiçinyalnızcabirbireydir,problemiçindebirfaktördür.Duygusalniteliklerberrakdüşünmenindüşmanıdır.Seniteminederim,tanıdığımenzenginkadın,üçküçükçocuğusigortaparalarınıalmakiçinzehirlemektenidamedildi.Tanıdığıminsanlariçindeeniticiolanı,birhayırseverdi,Londra’dakifakirleriçinyaklaşıkçeyrekmilyonparaharcadı.”

“Yinedebuvakada…”

“Hiçbirzaman istisnayapmam. İstisnalarkaideyibozar…Şimdiyekadarhiçelyazısındankişilikokumaçalışmalarıyaptınmı?Budostumuzunçiziktirdiklerihakkındanedüşünüyorsun?”

“Okunaklıvedüzenli,”diyecevapverdim.“İşadamlarınahasbirdüzenliliğivegüçlübirkişiliğivar.”

Holmes kafasını salladı. “Uzun harflerine bak,” dedi. “Çoğunlukla kısa harflerin pek üstüneçıkmıyorlar.Şu‘d’harfi‘a’yabenzemiş,şu‘l’harfide‘e’gibi.Kişiliksahibikişiler,okunaksızbileyazsalar,herzamanuzunharflerinioldukçauzunyaparlar.‘k’larındakararsızlık,büyükharflerindekibirvar.Neyse,şimdiçıkıyorumben.Dışarıdayapmamgerekenbazıişlervar.Sanaşukitabıtavsiye

Page 21: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

ederim, şimdiyedekkalemealınmışenönemlikitaplardanbiri.WinwoodReade[4]’nin, ‘İnsanlığınÇilesi’kitabı.Birsaatiçindegelirim.”

Elimdekikitaplapencereönündeoturdumamadüşüncelerimyazarıncesuryorumlarındanoldukçauzaktaydı. Zihnim son ziyaretçimizde takılı kalmıştı, gülüşü, sesindeki derin ve zengin tonlamalar,yaşamınıtümüylekaplamışgizemler.Eğerbabasıkaybolduğundaonyediyaşındaolmuşolsa,şuanyirmi yedi yaşında olmalıydı. Güzel bir yaştı. Tam da gençliğin ilk bilinç düzeyinden sıyrılıp,yaşanandeneyimlerışığındabirazkaramsarolunanbiryaştıgenelde.Oturdumvehayalleredaldım.Nezamankiböylesitehlikelidüşüncelerkafamaüşüştü,hemençalışmamasamakoştumveüzerindeçalıştığım patoloji tezine öfkeyle atıldım. Neydim ben? Zayıf bir bacağı ve ondan daha zayıf birbanka hesabı olan bir askeri doktor…Ne cesaret, böyle şeyleri düşünebiliyordum?O bir bireydi,yalnızca bir faktör, o kadar.Geleceğim karanlık olduğuna göre, hayal gücümün bana verdiği safiimkânsızhayallerleonuaydınlatmayaçalışmakyerine,onunlaerkekçeyüzleşmekhiçşüphesizdahadoğruolacaktı.

Page 22: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.
Page 23: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

BölümIII

Page 24: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.
Page 25: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

ÇözümArayışı

Page 26: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

Holmes döndüğünde saat beş buçuktu. Gözleri parlıyordu, istekli bir hali vardı ve enerjikgörünüyordu.Onundurumundabuhalbirsüresonrayerinienbeterbunalımlaraterkedebilirdi.

“Bumeseledeöylebüyükbirgizemyok,”dedi,onuniçindoldurduğumkahveyialırken.“Tümbugerçeklerinbirtekaçıklamasıolabilir.”

“Ne?Yoksaçözdünmüvakayı?”

“Bunusöylemekiçinhenüzerken.Yalnızcaönemlibirgerçeğikeşfettimokadar.AncakbugerçekÇOK önemli. Halen eklenmesi gereken detaylar var tabii. Yalnızca Times’in eski sayılarınıkarıştırırken,34.BombayPiyadeBirliği’ndentanıdığımızYukarıNorfold’danBinbaşıSholto’nun28Nisan1882tarihindeöldüğünüöğrendim.”

“ÇokkalınkafalıolabilirimHolmes,ancakburadannasılbirsonuççıkardığınıanlayamadım.”

“Hayır mı? Beni şaşırtıyorsun. Öyleyse benim baktığım yerden bakmalısın. Yüzbaşı Morstanortadankayboluyor.Londra’daziyaretetmişolabileceği tekkişiBinbaşıSholto.BinbaşıSholto isebırakgörüşmeyi,Morstan’ınLondra’yageldiğindenbilehabersizolduğunusöylüyor.DörtyılsonraSholtoölüyor.ÖLÜMÜNDENBİRHAFTASONRAYüzbaşıMorstan’ınkızıdeğerlibirhediyealıyorve aynı hediye her yıl aynı zamanlarda yeniden geliyor. En sonunda da ‘mağdur bir bayan’vurgusuylabumektupgeliyor.Babasınınortadankaybolmasıdışındabubayannetürbirmeseleninmağduruolabilir.NedenhediyelerSholto’nunölümündenhemensonragönderilmeyebaşlasın?Tekaçıklama şu; Sholto’nun bir varisi bayanın içinde bulunduğu durum hakkında bilgi sahibidir. Budurumu kendince telafi etmek için böyle bir yöntem seçmiştir. Tüm bu verileri karşılayabilecekalternatifbirteorinvarmı?

“Fakat ne ilginç bir telafi yöntemi!Nasıl da ilginç bir yolla!Neden altı yıl önce değil de şimdimektup yazıyor?Ayrıcamektup adaletin yerine geleceğini söylüyor.Ne tür bir adalet olabilir bu?Babasının halen yaşıyor olduğunu düşünmek aşırı iyimserlik olur. Bu vakada da anladığımızkadarıylabundanbaşkaadaletsizlikyok.”

“Kapalı noktalar var, birtakım kapalı noktalar.” dedi Sherlock Holmes, dalgınca. “Ama bu geceyapacağımızkeşifonlarınhepsiniçözecek.Aa,birarabagelmiş, içindedeBayanMorstanvar.Sentamammısın?Öyleysehaydibiranönceaşağıinelim.Birazgecikmişiz.”

Benşapkamıveenağırbastonumuyanımaalmıştım,baktımkiHolmes,çekmecesindenaltıpatlarınıçıkardı ve cebine koydu. Belliydi ki bu gece olacaklar konusunda temkinli davranmayı tercihediyordu.

BayanMorstankoyubirpelerinesarınmıştı,duyguluyüzümuntazamamasolgundu.Karşıkarşıyaolduğumuz durumdan dolayı bir tedirginlik hissetmiyorsa, ona yalnızca bir kadın demek yanlışolurdu;kendisiniçokiyikontrolediyordu.AyaküstüSherlockHolmes’unsorduğubirtakımsorularadarahatçacevapverdi.

“BinbaşıSholtobabamınçokyakınarkadaşıydı,”dedi.“BabamınmektuplarıBinbaşı’danbahislerile dolu olurdu. O ve babamAndamanAdaları’ndaki birlikleri yönetiyorlardı, dolayısıyla birliktebirçok zorluğa göğüs germişlerdi. Bu arada, babamın çalışma masasında kimsenin anlayamadığı

Page 27: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

ilginçbirkâğıtdabulundu.Önemlibirşeyolduğunuhiçsanmıyorumamabakmakisteyebileceğinizidüşündüm,bunedenledeyanımdagetirdim.İşteburada.”

Holmes katlanmış kâğıdı dikkatlice açıp dizi üzerinde düzeltti. Sonra çift merceğiyle tamamensistemlibirşekildeinceledi.

“Hintmalıbirkâğıt,”dedi.“Birzamanlarbirpanoyaiğnelenmiş.Üzerinde,birçoksalon,koridorve odaya sahip geniş bir binanın bir kısmının planına benzer çizimler var. Bir noktasında kırmızımürekkeple yapılmış bir çarpı işareti var, üzerinde de ‘soldan 3.37’ yazılmış, silinmiş. Sol köşedeilginçbirhiyeroglifşekilvar,kollarıbirbirinedeğecekşekildeçizilmişdörtadetçarpı,birhizada.Yanında da kargacık burgacık bir yazı ile ‘Dörtlü İttifak, -- Jonathan Small, Muhammed Singh,Abdullah Han, Dost Ekber ’ yazılmış. Hayır, açıkçası ben de bu kâğıtla vakamız arasında bir bağkuramadımamabuönemlibirbelge.Bircepkitabınınarasındadikkatlicesaklanmış;herikitarafıdaaynıderecedetemiz.”

“Zatenbabamıncepkitabınınarasındabulunmuştu.”

“Öyleyse bunu dikkatlice saklayın Bayan Morstan, gelecekte işimize yarayabilir. Bu meseleninbaşlangıçta düşündüğümden çok daha derin ve karmaşık olacağından şüphelenmeye başladım.Fikirlerimiyenidengözdengeçirmeliyim.”

Arabada arkasına yaslandı.Kalkık kaşları ve boş bakan gözlerinden, derin düşüncelere daldığınıfark edebiliyordum. Bayan Morstan ve ben, kısık bir sesle gezimizden ve olası sonuçlarındankonuşuyorduk,ancakarkadaşımız,yolculuğunsonunakadarosarsılmazsuskunluğunukorudu.

BirEylülakşamıydı,henüzsaatyediolmamıştıamagün,bunaltıcıkasvetinikuşanmıştıbile,yoğunbir sis tabakası koca şehrin üstüne usul usul çökmeye başlamıştı. Çamur renkli bulutlar, çamurlusokaklar üzerine hüzünle çökmüştü. Kordon boyunca dizilmiş lambalar, ıslak kaldırımlarda bellibelirsizakisleryapıyordu.Dükkânlarınpencerelerindensızansarıışıklar,dışarınınbuğuluhavasınadoğru süzülüyor, kalabalık cadde boyunca bulanık izler bırakıyordu. Bu ışık huzmeleri arasındauçuşanbitmez tükenmezbuyüzler geçidindebanaöyle geliyorduki, tüyler ürpertici, hortlaksı birhavavardı.Üzgünvemutlu,bezginvehayatdoluyüzler…Tüminsanlargibi,onlardakaranlıktanaydınlığa,sonrabirkezdahakaranlığauçuşupduruyorlardı.Aslındaizlenimlerinadamıdeğilimamakasvetli veyoğunakşam, içinegirmişolduğumuzbugarip iş, bir arayagelerekbeniheyecanlı vegergin bir hale sokmuştu. Bayan Morstan’ın tavırlarından onun da benimle aynı hisler içindeolduğunu görebiliyordum. Holmes tek başına benim şu zavallı tespitlerime taş çıkartabilirdi.Defteriniaçıkşekildedizininüstündetutuyor,cepfenerinindeyardımıylayeryerçizimleryapıyor,notlartutuyordu.

Lyceum Tiyatrosu’nda yan girişlerde yoğun bir kalabalık vardı. Ön tarafta, faytonlar ve dörttekerleklilerin biri durup biri kalkıyor, her birinden smokinli adamlar, şallı, mücevherli kadınlarboşalıyordu. Randevu noktamız olan üçüncü sütuna zar zor ulaşmıştık ki arabacı kıyafetiyle ufaktefek,esmer,kıvrakbiradamyanımızayaklaştı:

“SizlerBayanMorstanvearkadaşlarımısınız?”diyesordu.

“BenBayanMorstan,buikibeyefendidearkadaşlarım.”dedi.

Adamsorusorargibibakandeliciikigözlebizitepedentırnağasüzdü:

“Beni bağışlayın hanımefendi,” dedi kararlı bir tavırla, “fakat arkadaşlarınızın polis memuru

Page 28: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

olmadığınadairsizdenteminatistemekdurumundayım.”

“Banagüvenebilirsiniz,polisdeğiller.”dedi.

Adamınkulaktırmalayıcıbirıslığıylabirsokakçocuğu,dörttekerlekliarabayıkarşıyageçirdivekapısınıaçtı.Bizarabadayerlerimizialırken,bizibulanadamdakapımızıkapattı.Tamoturmuştukkiarabacıatınıkırbaçladı,hızlasislicaddeleredoğruatıldık.

Durumoldukçamerakuyandırıcıydı.Sonumeçhulbirişiçinmeçhulbiryeredoğruyolalıyorduk.Ya bu davet bir aldatmacadan ibaretti – ki bunu aklıma bile getirmek istemiyordum – ya da buseyahatimizde önemli sonuçlar bizi bekliyordu. Böyle düşünmek için de yeterli nedenimiz vardı.BayanMorstanherzamankigibisakinvekararlıbirgörüntüsergiliyordu.Afganistanmaceralarımlaonugüldürüpeğlendirmeyeçalıştıysamda,açıkçasıiçindebulunduğumuzdurumvegideceğimizyerkonusunda duyduğum merak, hikâyelerimi de etkisiz kılıyordu. Şimdi söylediğine göre onaanlattığımensürükleyicianı,geceninbirköründeçadırımdaniçerisokulantüfeğekarşıiçindekaplanyavrusuolanbirfıçıyıfırlatışımadairolanmış.Başlardanereyedoğrugittiğimizedairbirazfikrimvardıfakatçokgeçmedenbiryandanhızımızveortalığıkaplayansis,biryandanLondrahakkındakisınırlı bilgim nedeniyle tüm dayanaklarımı kaybettim, epey bir yol gittiğimiz dışında hiçbir şeybilmez hale geldim. Fakat Sherlock Holmes yanılma nedir bilmiyor, arabamız meydanlardan,dolambaçlıarasokaklardangeçtikçetektekbumekânlarınisimlerinimırıldanıyordu:

“Rochester Sokağı” diyordu, “Bu daVincentMeydanı. Şimdi deVauxhall KöprüYolu’na çıktık.GörünüşebakılırsaSurreytarafınagidiyoruz.Evet,bendezatenöyledüşünmüştüm.Şuanköprüdengeçiyoruz.Nehrinkaraltısınıgörebilirsiniz.”

Gerçektendegenişvesakinsularboyuncadizili lambalarınyardımıylaThames’inbirbölümünühayalmeyalgörmeyemuvaffakolduk.Ancakarabamızöylehızlıhareketediyordukiçokgeçmedennehrinkarşıtarafındakilabirentgibicaddelerinarasınadalıverdik.

WordsworthYolu”dedidostum.“PrioryYolu,LarkHallSokağı.StockwellMevkii.RobertCaddesi.ColdHarborSokağı.Görünüşebakılırsamaceramızbizipekgözdemekânlarasürüklemiyor.”

Gerçektendekuşkuvekorkuuyandıranbirmuhitegelmiştik.Sırasırakasvetyüklütuğladanevlereancak köşedekimeyhanelerin hoyrat ışıkları ve cafcaflı parıltıları bir nebze renk katıyordu. Sonraönlerinde küçük bahçeleri olan iki katlı evler geldi. Sonra yeniden insana dik dik bakan uçsuzbucaksıztuğlaevler…Buevlersankidevasakentinkırlaradoğruattığıahtapotkollarıgibiydi.

Nihayet arabamız, yeni bir ev sırasındaki üçüncü evin önünde durdu.Diğer evlerde zaten yaşambelirtisiyoktu.Önündedurduğumuzevdekomşuevlergibikaranlıktı.Yalnızmutfakpenceresindenbirazcıkışıksızıyordu.Ancakkapıyıçalmamızlabirdenkapıardınakadaraçıldıvekarşımızdasarısarığı,dökümlübeyazelbisesivesarıkuşağıylaHintlibirhizmetçibelirdi.Karşımızaçıkanbudoğufigürü ile bu üçüncü sınıf varoş evinin salaş giriş kapısı arasında bir tutarsızlık hemen gözeçarpıyordu.

“Sahip sizi bekliyor,” dedi. Hemen ardından içeri odadan tiz bir ses yükseldi: “Onları içeri al,khitmutgar[5],onlarıdoğruiçerial!”

Page 29: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.
Page 30: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

BölümIV

Page 31: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.
Page 32: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

KelKafalıAdamınÖyküsü

Page 33: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

Hintliyi alçak tavanlı, kötü aydınlatılmış ve dahakötü tefriş edilmiş sıradanbir koridor boyuncatakip ettik, sağ taraftabir kapınınönündedurduvekapıyı ardınakadar açtı.Kapının ardındanbizedoğru sarı bir ışık taşarak geldi. Işığın tam ortasında yalçın kafasıyla ufak bir adam duruyordu.Kafasının yanlarından boydan boya püskül gibi kızıl saçlar taşıyordu. Kel ve parlak kafa derisiortadan,köknarağaçlarıarasındansıyrılanbirdağzirvesigibigöğeyükseliyordu.Elleribirbirinekenetli biçimde ayakta dikiliyordu. Yüzünde kâh gülen kâh kaş çatan fakat asla sabit kalmayanhareketlibirifadevardı.Tabiatonasarkıkbirdudakvehemendikkatiçekenbirdizisarıvedüzensizdişvermişti.Eliniaralıksızolarakyüzününaltyarısındadolaştırarakbugörüntüyügizlemeyeçalışırgibiydi.İlkbakıştagözeçarpankelliğinerağmengençbirgörüntüveriyordu.Aslınabakılırsadahaotuzunayenigirmişti.

İnce ve yüksek bir sesle “Hizmetinizdeyim Bayan Morstan,” diyordu sürekli. “Hizmetinizdeyimbeyler,lütfenküçükodamagirin.Küçükbirmekânfakatzevkimegöredöşettim.GüneyLondra’nınkasvetliçölündebirsanatvahasıburası.”

Davetüzerineiçerigirincehepimizşaşkınadöndük.Bupejmurdeevdebuoda,pirinçtenbirtakınınüzerine oturtulmuş birinci sınıf bir elmas kadar akılalmazdı. Duvarlar en zengin ve görkemliperdeler ve duvar halıları ile kaplıydı.Onların sağında ve solunda da görkemli bir şekilde gözlerönüneserilentablolarvedoğuişivazolarvardı.Kehribarsarısıvesiyaholanhalıöylesineyumuşakve kalındı ki ayaklarımız bir yosun yatağına serilir gibi zevkle içine gömülüyordu. Karşılıklıserilmiş iki dev kaplan postu ve köşedeki paspasın üstünde duran dev nargile, doğunun zevkiniyansıtıyordu.Güvercinşeklindegümüştenbirlamba,odanıntamortasındatavandanaşağı,neredeysegörünmeyecekkadarincealtındanbirtelileasılıyordu.Yandığızamanodanıniçinihafifvegüzelbirkokukaplıyordu.

“BayThaddeusSholto,”dediküçükadam,sallanarakvegülümseyerek.“Bubenimadım.TabiikisizBayanMorstan’sınız.Vebubeyefendiler…”

“BuBaySherlockHolmesvebudaDr.Watson.”

“Doktor mu?” diye bağırdı heyecanla. Stetoskobunuz yanınızda mı acaba? Rica etsem, mitralkapakçığım hakkında ciddi şüphelerim var, beni aydınlatır mısınız? Aortik bölgemden yana birendişemyokancakmitralhakkındavereceğinizbilgilerbenimiçinönemarzediyor.”

Ricası üzerine kalbini dinledim ama yanlış giden bir şey görmedim. Ancak korkudan tepedentırnağatirtirtitriyordu.“Normalgörünüyor,”dedim,“endişeetmeniziçinbirsebepyok.”

“Heyecanımı bağışlayın, Bayan Morstan,” dedi uçarı bir ses tonuyla. “Oldukça hastalıklı birinsanımben,uzunzamandırmitralkapakçığımdanşüpheleniyordum.Şüpheleriminyersizolduğunuduymak beni memnun etti. Babanız da birazcık kalbine özen gösterseydi belki de bugün hayattaolacaktı.”

Böylesine hassas bir konuda bu kadar patavatsız konuştuğu için o an suratına bir yumrukgeçirebilirdim.BayanMorstanoturdu,yüzüdudaklarınakadarbembeyazkesilmişti.“İçimdenbirses,öldüğünüsöylüyorduhep,”dedi.

“Size her türlü bilgiyi verebilirim,” dedi adam, “ayrıca, hakkınızda adaletin yerini bulmasını

Page 34: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

sağlayabilirimvesağlayacağımda;KardeşimBartholomewnedersedesin.Arkadaşlarınızınburadaolmalarından dolayı çok mutluyum, böylece sadece sizi korumuş olmayacaklar, aynı zamandayapacaklarımavesöyleyeceklerimeşahitliketmişolacaklar.HemüçümüzkardeşimBartholomew’ekarşı dahagüçlüdurabiliriz.Aramızdayabancı yok, değilmi, polis filan?Her şeyi pekâlâ karışangörüşenolmadanaramızdahalledebiliriz.KardeşimBartholomev’i alenidavranmakkadar rahatsızedecekbaşkabirşeyolamaz.”

Alçak bir kanepeye oturdu ve sulu, zayıf,mavi gözleriyle soru sorarcasına bize doğru bakmayabaşladı.

“Kendihesabıma,”dediHolmes,“buradaaçıkladığınızherşeyburadakalacaktır.”

Bendehemfikirolduğumubelirtmekiçinbaşımısalladım.

“Çokgüzel!Çokgüzel!”dedi. “SizebirbardakChiantiönerebilirmiyim,BayanMorstan?YadaTokay’ımıtercihederdiniz?Başkaşarapbulundurmuyorum.Birşişeaçtırayımmı?Hayırmı?Pekiöyleyse,umarımtütündumanınaaldırışetmiyorsunuzdur;hafifbalsamaromalıDoğu tütünü.Birazgerginbirmizacımvar,nargilebenimiçinpahabiçilmezbiryatıştırıcı.”

Hazneye bir miktar kor koydu, dumanla birlikte, gül suyunun içinde neşeli kabarcıklar oluştu.Üçümüz yarım daire şeklinde oturmuştuk, tuhaf, sarsak küçük adam, sivri ve parlak kafasıylaortamızdaoturaraknargilesini tüttürürken, biz dekafalarımızı öne eğmiş, çenelerimizi ellerimizinüstünekoymuşonabakıyorduk.

“Sizinle bu görüşmeyi yapmaya ilk karar verdiğimde,” dedi, “size adresimi verebilirdim, fakatricamı hiçe sayıp, hoş olmayan insanlar getireceğinizden korktum. Bu nedenle böyle bir randevudüzenleyerek öncelikle adamımWilliams’ın sizi görmesini sağladım. Onun yetkinliğine güvenimtamdır. Eğer durumunuz ona inandırıcı gelmeseydi, daha fazla ilerlemeden görüşmeyi oradakesecekti,böyletalimatalmıştı.Aldığımızbuönlemlerimazurgörün,benartıkazçokmünzevibiradamım.Neredeysekatıksızbirestetikanlayışasahibim;birpoliskadarestetiktenuzakbaşkabirşeydedüşünemiyorum.Kabamaddeciliğinher türlüsüne çekinceyleyaklaşırım.Kalabalığa çok seyrekkarışırım. Sizin de gördüğünüz gibi çok dar bir zarafet atmosferinde yaşıyorum. Kendimi sanatkoruyucusu olarak nitelendirebilirim. Bu da benim zaafım. Mesela şu manzara resmi hakiki birCorot[6] yapıtı. Şu Salvator Rosa[7]’ya bir uzman şüpheyle yaklaşabilir ama şu Bouguereau[8]’nınorijinalolduğundaenküçükbirşüpheyok.ModernFransızekolünedüşkünümbiraz.”

“Beni bağışlayınBay Sholto,” dedi BayanMorstan, “ancak burada olma sebebim, bana söylemearzusundaolduğunuzşeyiöğrenmek.Saatepeygeçoldu,bendebugörüşmeninolabildiğincekısaolmasınıistiyorum.”

“En iyi ihtimalle bile biraz zaman alır,” diye cevapladı; “çünküNorwood’a gitmek ve kardeşimBartholomew’i görmek zorundayız. Hep beraber gidip kardeş Bartholomew’i ikna etmeyeçalışacağız.Banadoğrugelenbuyoluseçtiğimiçinbanaçokkızgın.Düngeceonunlaoldukçasertbirtartışmamızoldu.Kızdığındanasıldaberbatbirherifolduğunuhayalbileedemezsiniz.”

“EğerNorwood’agitmemizicapediyorsa,belkidehemençıkmalıyız,”demecüretindebulundum.

Kulakları kızarıncaya kadar güldü. “Maalesef o kadar kolay değil,” dedi. “Sizi böyle birdenbirekarşısına çıkartsamne der bilmiyorum.Önce onunla aramızdaki hukuktan bahsederek sizleri bunahazırlamalıyım. Öncelikle söylemem gerekiyor; hikâyenin içinde öyle noktalar var ki ben de okonulardabirşeybilmiyorum.Gerçekleriönünüzeyalnızcabildiğimkadarıylasereceğim:

Page 35: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

“Babam,sizinde tahminetmişolabileceğinizgibibirzamanlarHindistanordusundagörevalmışBinbaşı JohnSholto’dur.YaklaşıkonbiryılönceemekliolduveYukarıNorwood’daPondicherryBölgesi’ne yerleşmek üzere geldi. Hindistan’da büyük bir servet edinmişti; bu sayede değerliantikalardan oluşan geniş bir koleksiyon ve bir grup Hintli hizmetkâr ile hatırı sayılır miktardaparayı yanında getirdi. Bu imkânlar ile kendisine bir ev aldı ve büyük bir lüks içinde yaşadı. İkizkardeşimBartholomewilebendenbaşkaçocuğuyoktu.

YüzbaşıMorstan’ın kaybolmasının yol açtığı etkiyi çok iyi hatırlıyorum. Detayları gazetelerdenokumuştuk, babamızın bir arkadaşı olduğunu da bildiğimiz için, babamızın huzurunda da konuyuepeyce tartıştık.Neolmuşolabileceğinedair yaptığımızyorumlara odakatılırdı.Bir anolsun, bukonudaiçindebüyüksırlarsakladığındanşüphelenmedik.Babamın,ArthurMorstan’ınakıbetinibilentekkişiolduğunuhiçdüşünmedik.

Tek bildiğimiz; bir sır, somut bir tehlike, sürekli babamızı etkisi altında bulunduruyordu.Dışarıyalnızbaşınaçıkmaktançokkorkuyordu.PondicherryBölgesi’neherçıktığındayardımcıkılığındaikikorumaonaeşlikediyordu.SiziburayagetirenWilliams,işteonlardanbiriydi.Eskiİngilterehafifsıklet şampiyonudur. Babamız korktuğu şeyin ne olduğunu bize hiç anlatmazdı ama tahta bacaklıadamlara karşı belirgin bir tahammülsüzlüğü vardı.Hatta bir keresinde, siparişler için gelen tahtabacaklı kendi halinde bir tüccara tabancasıyla ateş etmişti de konuyu kapatmak için yüklü bir paraödemek zorunda kalmıştık. Kardeşim ve ben bunun, babamın kuruntusu olduğunu düşünüyordukancakhadiselerfikrimizideğiştirmemizenedenoldu.

1882’nin başlarında babam Hindistan’dan şok etkisi yapan bir mektup aldı. Kahvaltı masasındamektubu açtığında neredeyse düşüp bayılacaktı, o günden sonra da bir daha toparlanamadı zaten,adımadımölümedoğrugitti.Omektupta ne yazdığını asla öğrenemedik.Mektubu elinde tutarkengördüğümkadarıylatekbildiğimkısaveözensizceyazılmışolduğu…Yıllarcadalakbüyümesindençekmiştiamaogündensonrahızladahadakötüleşti.Nisanayınınsonlarınadoğruhekimlerumudunbittiğinisöylüyordu,oisebizimlesonbirkonuşmayapmakistiyordu.

Odasına girdiğimizde yastıklarla desteklenmiş durumdaydı ve zor nefes alıyordu. Kapıyıkilitlememiziveyatağınınikiucunayanaşmamızıistedi.Sonra,ellerimizitutarak,bizedikkatedeğerbirkonuşmayaptı.Sesindeyalnızca acınındeğil, o ankiduygularınındanedenolduğubirkırıklıkvardı.Söylediklerinisizeelimdengeldiğikadarıylaonunkelimeleriyleaktaracağım:

‘Bir tek şey var,’ dedi, ‘şu önemli anda zihnimde ağırlık yapan bir tek şey var. O da zavallıMorstan’ın yetimine yaptığım haksızlıktır. Hayatım boyunca beni çepeçevre kuşatan günahım,açgözlülüğüm,oyetimdenhazineyiesirgememenedenoldu.Oysahazineninenazındanyarısıonunolmalıydı.Üstelikondanesirgediğimpayakendimdedokunmuşdeğilim.İşteaçgözlülükböylesinekör ve aptal bir duygu…Bir şeylere sahip olmakbenim için öyle büyük değer ifade ediyordu ki,onları birileriyle paylaşmak bana dayanılmaz geldi hep. Kinin şişenin yanındaki inci dizisinigördünüz mü? Onları ona göndermek için ayırdığım halde göndermeye elim varmadı. Sizler,oğullarım,Agrahazinesindenonaadilbirpayvereksiniz.Yalnızbenölünceyekadarincilerdedâhilhiçbirşeygöndermeyin.Çünkübelliolmaz,yenidensağlığımakavuşabilirim.’

‘SizeMorstan’ınnasılöldüğünüdeanlatacağım,’diyedevametti.‘Yıllarcazayıfbirkalptençektifakat bunu herkesten sakladı.Bunu bilen tek kişi bendim.Hindistan’da iken değişik olaylar zincirisonucuovebenhatırı sayılır birhazinenin idaresini elegeçirdik.Benhazineyidoğru İngiltere’yegetirdim. Morstan geldiği günün gecesi doğrudan hazineden payını almak için buraya geldi.İstasyondan gelmiş ve en güvendiğim adamlarımdan, toprağı bol olsun, Lal Chowdar tarafından

Page 36: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

karşılanmıştı.HazineninbölüşümükonusundaMorstanveben fikir ayrılığı içindeydik,birbirimizebiraz ağır laflar ettik. Morstan, ani bir sinir kriziyle sandalyesinden fırladı, sonra elini kalbinegötürdü,yüzükarardı, sonradaarkasıüstünedüştü.Düşerkenhazine sandığınınköşesineçarparakbaşınıdayaralamıştı.Üzerineeğilipbaktığımda,dehşetle,ölmüşolduğunufarkettim.

Uzunca bir süre ne yapacağımı bilemeden yarı şaşkın oturdum. İlk aklıma gelen tabii ki yardımçağırmak oldu ama yapamadım, çünkü cinayetle suçlanmam için her türlü sebep vardı. Tartışmasırasındaölmüştüvekafasındakiyaradabenimaleyhimeydi.Ayrıcayapılacakbirtahkikattahazineyeait bilgilerin ortaya çıkması işten bile değildi. Oysa onu saklamak için de azami gayret sarfediyordum. Bana, nereye gittiğini dünyada hiç kimsenin bilmediğini söylemişti. Zaten kimseninbilmesiiçinbirsebepdeyoktu.

HâlâdüşünüpduruyordumkihizmetçimLalChowdar ’ıkapıeşiğindegördüm.İçerisızdıvekapıyıiçeriden kilitledi. “Korkmayın Sahip,” dedi. “Onu öldürdüğünüzü kimse bilmeyecek. Haydi, onusaklayalım. Kim daha akıllıymış?” “Onu ben öldürmedim,” dedim, Lal Chowdar başını salladı vegülümsedi. “Her şeyi duydum, Sahip,” dedi. “Tartıştığınızı ve darbenin sesini duydum. Amadudaklarımmühürlü.Evdekiherkesuyuyor.Haydi,onubirlikteortadankaldıralım.”Bukadarıkararvermeme yetti. Eğer kendi hizmetkârım bilemasum olduğuma inanmadıysa, yirmi aptal tüccardanoluşan jüriyi nasıl masumiyetime ikna edebilecektim? Lal Chowder ve ben o gece cesedi ortadankaldırdık, birkaç gün içinde de Londra gazeteleri YüzbaşıMorstan’ın gizemli kayboluşunu yazdı.Anlattıklarımdan anlayacağınız gibi bumeselede benim suçlanmamı gerektirecek bir şey yok.Teksuçum, cesedi ortadankaybederken, hazineyi deortadankaybetmekveMorstan’ınpayınadakendipayımmış gibi sahip çıkmaktır. İşte bu nedenle sizden bunun telafisini istiyorum. Kulağınızı banaverin.Hazineninyeri…’

Tam bu sırada yüz ifadesi korkunç bir hal aldı; bakışları vahşileşti, çenesi düştü ve aslaunutamayacağımbirsestonuylabağırdı:“Onudışarıçıkarın,İsaaşkına,içerialmayın!”Oanikimizdebakışlarınınkilitlendiğiyere,arkamızdakipencereyebaktık.Karanlığıniçindenbiryüzbizedoğrubakıyordu. Pencereye bastırdığı yerde beyazlaşan burnunu görebiliyorduk. Saçlı sakallı bir yüzdü.Vahşi ve gaddar gözlerinden yoğun bir şekilde kötülük okunuyordu. Kardeşim ve ben, pencereyedoğrukoştukamaadamgitmişti.Geridöndüğümüzdeisebabamınbaşıdüşmüş,nabzıdurmuştu.

Ogecebahçeyiboydanboyaaradıkamapencerealtındakiçiçekliğinüzerindekitekayakizihariç,bu davetsiz misafire ilişkin bir iz bulamadık. O ayak izi olmasaydı, o vahşi ve azılı suratı hayalgücümüzün ürettiği bir şey olarak görecektik. Ne var ki çok geçmeden etrafımızda acayip şeylerolmayabaşlayıncabununbirhayalolmadığına iknaolduk.Babamınodasındakipenceresabahleyinaçık bulundu, dolaplar ve kutular didik didik edilmişti.Babamın göğsü üstüne yırtılmış bir kâğıttagayetözensizbiryazıyla“Dörtlü İttifak”yazanbirnot iliştirilmişti.Bu ifadeneanlamageliyordu,evegelenbugizliziyaretçikimdi,aslaöğrenemedik.Anlayabildiğimizkadarıylaherşeyinaltıüstünegetirilmiş olmasına rağmen evden bir şey çalınmamıştı.Doğal olarak kardeşim ve ben, bu acayiphadise ile babamı sağlığında devamlı korkuya sürükleyen şey arasında bir bağlantı olduğunudüşündükamabuişbizimiçinhâlâtambirmuamma.”

Küçükadamnargilesiniçekmeyibıraktı.Birsüredüşüncelibirşekildefokurdattı.Hepimizdalmışoturuyor,busıradışıhikâyeyidinliyorduk.BabasınınölümünedairkısaaçıklamanınardındanBayanMorstanölügibibembeyazolmuştu,hattabirarabayılacağındankorktum.Birbardaksuiçmekiçindavrandı, ben de sakin bir şekilde, sehpanın üzerinde duran Venedik sürahisiyle ona su verdim.Sherlock Holmes yüzünde dalgın bir ifadeyle arkasına yaslanmış oturuyordu. Göz kapaklarıparıldayan gözlerini gölgeliyordu. Ona şöyle bir göz ucuyla bakınca, daha bugün hayatının

Page 37: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

tekdüzeliğindenacıacıyakındığınıaklımagetirmedenedemedim.Enazındanburadaonundehasınısonuna kadar kullanmasına imkân tanıyacak bir problem vardı. Bay Thaddeus Sholto, hikâyesininbizde yaptığı etkiden dolayı bariz bir gururla hepimizi tek tek süzdü, sonra dev nargilesinifokurdatmayadevametti.

“Kardeşimveben,”dedi,“tahminedebileceğinizgibi,babamınbahsettiğihazinedendolayıoldukçaheyecanlanmıştık. Haftalar ve aylar boyunca bahçenin her bir karışını kazdık, en ufak bir izbulamadık. Hazinenin saklandığı yerin ölmeden önce babamın dudaklarının ucunda olduğu fikriçıldırtıcıydı. Hazinenin ortada olan tek parçası olan incilere bakınca kayıp hazinenin ne derecegörkemlibirşeyolabileceğinitahminedebiliyorduk.BuincidizisiüzerindekardeşimBartholomewve ben biraz tartıştık. İncilerin ne kadar değerli olduğu apaçık ortadaydı. Kardeşim onları eldençıkarmaya karşı çıkıyordu, çünkü laf aramızda, o da babamın yaptığı tarzda hataları yapmayameyilliydi.Eğerincileriverirsek,bunundedikodularayolaçacağını,sonuçolarakdabaşımızınderdegireceğinidüşünüyordu.SonundaonuBayanMorstan’ınadresinibulmayaveonabelirliaralıklarlatektekincileryollamayaiknaedebildim.Böyleceodaparayaaslamuhtaçolmayacaktı.”

“Çoknazikçebirdüşünce,”dediHolmes,içtenlikle,“nekadar,nekadariyisiniz!”

Küçük adam, umursamaz bir biçimde elini salladı. “Biz yalnızca emanetçiydik,” dedi. “Benimdüşüncetarzımhepbuoldu.GerçikardeşimBartholomewtamolarakbenimgibirahatdüşünemedi.Bizimkendimizeaityığınlaparamızvardı.Bendahafazlaistemezdim.Öteyandan,gençbirbayanaböyle bir alçaklık yapmak büyük bir ayıp olurdu. ‘Le mauvais gout mene au crime.[9]’Fransızlarböyle şeyleri bir araya getirmede oldukça hünerliler. Bu konuda aramızdaki fikir ayrılığı öyleboyutlarageldikikendievimetaşınmamınuygunolacağınıdüşündüm;böylece,eskihizmetkârıveWilliams’ıyanımaalarakPondicherryMalikânesi’ndenayrıldım.Fakatdün, çokönemlibirhadiseolduğunu öğrendim. Hazine bulunmuştu ve hemen BayanMorstan ile bağlantı kurdum. Şimdi tekyapmamızgereken,Norwood’agiderekhazinedenpayımızıalmak…DüşüncelerimigeçtiğimizgecekardeşimBartholomew’eanlattım,dolayısıylaistemeyerekdeolsabizibekliyorolacak.”

Bay Thaddeus Sholto konuşmasını bitirmişti. Kanapesinde kımıldanıp duruyordu. Bu gizemlihikâyeningeldiğinoktanınetkisiylehepimizsessizliğegömülmüştük.İlkdavrananHolmesoldu:

“Başındansonunakadarendoğrusunuyapmışsınızbayım,”dedi.“Baştanberikaranlıktakaldığınısöylediğiniznoktalarıaydınlatmakadınasanırımsizedahasonraküçükbirziyaretyapabiliriz.FakatazönceBayanMorstan’ındabelirttiğigibi,vakitgeçoldu,biranönceyolakoyulsakiyiolacak.”

Yeni dostumuz, nargilesinin hortumunu büyük bir özenle nargileye doladı ve bir perdeninarkasındanoldukçauzun,yakalarıvemanşetleriAstragan,düğmelibirpardesüçıkarıverdi.Geceninaşırı kasvetli havasına rağmen düğmelerini sonuna kadar ilikledi, kıyafetini kulaklarını da örtentavşan derisi bir şapkayla tamamladı. Bu haliyle hareketli ve sivri suratının dışında hiçbir yerigörünmüyordu. “Sağlık durumum çok hassas,” dedi kapıya doğru önümüzden yürürken, “Böylehastalıkhastasıgibidavranmayamecburum.”

Arabamızdışarıdabizibekliyordu.Programındahaöncedenayarlandığıbelliydi;arababizbinerbinmezhızlahareket etti.ThaddeusSholto, tekerleklerin tıkırtılarınıbastırırcasınayüksekbir seslehabirekonuşuyordu:

“Bartholomew akıllı bir heriftir,” dedi. “Hazineyi nasıl bulduğunu zannediyorsunuz? Hazinenineviniçindebiryerlerdeolduğunakanaatgetirmiş:evinüçboyutluşekliüzerineçalışmış,bir inçlikbiryeribileesgeçmedenevinheryerindeölçüleralmış.Birçokölçününyanısıra,evinyüksekliğinin

Page 38: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

yetmişdörtfitolduğunubulmuş.Ancaktümodalarınyüksekliğiniayrıayrıtoplayıpkataralarınıdaekleyinceyetmişfitigeçmediğinifarketmiş.Hesaptaolmayandörtfitlikbiryervarmış.Bununancakbinanıntepesindeolabileceğinidüşünmüş.Enüsttekiodanınalçıveçıtalardanyapılmıştavanındabirdelikaçmışveyukarıdaustacakapatılmışvevarlığıkimsecebilinmeyenbirbaşkaküçüktavanarasıkeşfetmiş. Tam ortada, iki kalas arasında öylece bekleyen hazineyi görmüş.Mücevherlerin yarımmilyonSterlindenazolmadığınıdüşünüyor.”

Bu devasa paranın telaffuz edilmesiyle birlikte hepimiz gözlerimiz açık, birbirimize bakakaldık.BayanMorstan,eğersağsalimhakkınıalabilirsek,yardımamuhtaçbirmürebbiyeden,İngiltere’ninenzenginvarisinedönüşecekti.Kuşkusuz,sadıkbirdostböylebirdurumdasevinirdi,ancakutanaraksöylüyorum ki bencillik ruhumu kaplamıştı, kalbim içimde kurşun gibi ağırlaşmıştı. Tebrik etmeanlamınagelecekbirkaçsözmırıldandım,sonrabaşımıöneeğerekoturdum,yenidostumuzundırdırkonuşmasına kulaklarımı tıkadım. Bu adam tescilli bir hastalık hastasıydı, ardı arkası kesilmezhastalıkbelirtilerisıraladığınıhayalmeyalhatırlıyorum.Yolculukboyuncabirkısmınıcebindekiderimuhafazaiçindesakladığıuydurukkocakarıilaçlarınınterkipveetkilerihakkındasayısızsorusordu.O gece ona anlattığım şeylerin hiçbirini umarım hatırlamaz. Holmes’in anlattığına göre onu ikidamladan fazla hintyağı almanın devasa zararlarına karşı uyarmış, sakinleştirici etki için yüksekdozda kargabüken özü önermişim. Arabamız sert bir fren yapıp, arabacı kapıyı açmak üzerefırladığında,kendimirahatlamışhissettim.

Arabaya doğru elini uzatırken Bay Thaddeus Sholto “İşte burası, Bayan Morstan, PondicherryMalikânesi,”dedi.

Page 39: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.
Page 40: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

BölümV

Page 41: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.
Page 42: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

PondicherryMalikânesininAcıklıHikâyesi

Page 43: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

Gece maceramızın son durağına vardığımızda saat neredeyse on bir olmuştu. O rutubetli sisiarkamızda kalan devasa şehirde bırakmıştık, burada hava oldukça güzeldi. Batı yönünden ılık birrüzgâresiyor,ağırbulutlargökyüzündeyavaşçaakıyor,yarımaybulutlarınarasındankâhgörünüpkâh kayboluyordu. Havanın durumu, oldukça uzakları görmemize olanak sağlıyor idiyse deThaddeusSholto,yolumuzuaydınlatmakiçinarabanınyanındakilambalardanbirinielinealdı.

Pondicherry Malikânesi tepesinde cam kırıkları olan oldukça yüksek taş duvarların ortasındayükseliyordu. Demirden örgülü tek ve dar bir kapıdan başka girişi yoktu. Rehberimiz bu kapıyıpostacıgibiçaldı.

İçeridensevimsizbirses:“Kimo?”diyebağırdı.

“Benimben,McMurdo,benimkapıçalışımıbilmiyormusun?”

Homurtulubirsesinardındananahtarşakırtılarıgeldi.Kapıağırcaarkayadoğruaçıldı,kapıdakısaboylu, geniş göğüslü bir adam belirdi. Fenerin sarı ışığında çıkıntılı yüzü ve parlayan, güvensizgözlerigörünüyordu.

“SizmisinizBayThaddeus?Fakatbunlardakim?Efendidenonlarlailgilibirtalimatalmadım.”

“AlmadınmıMcMurdo?Beni şaşırtıyorsun.Geçen gece kardeşime, birkaç arkadaş getireceğimisöylemiştim.”

“Bugünodasındanhiççıkmadı,BayThaddeus,banadabirtalimatvermedi.Çokiyibiliyorsunuzkikurallara harfiyen uymam gerekiyor. Sizi içeri alabilirim ancak arkadaşlarınız burada beklemekzorunda.”

Buumulmadıkbirengeldi.ThaddeusSholtoşaşkınveümitsizbakışlarlaonabaktı.“Çokkabasın,McMurdo!”dedi.“Eğerbenonlarakefilsem,buseniniçinyeterliolmalı.Bakburadabirdegençbirbayanvar.Busaattecaddeortasındabekleyemez.”

“Çok üzgünüm, Bay Thaddeus,” dedi hizmetkâr, tavizsizce. “Bu kişiler sizin arkadaşlarınızolabilirler. Ancak Efendi’nin arkadaşları değiller. Efendi, görevimi yapmam için bana iyi paraödüyor.Bendegörevimiyapacağım.Arkadaşlarınızdanhiçbirinitanımıyorum.”

“Yanılıyorsun, McMurdo,” diye neşeyle bağırdı Sherlock Holmes. “Beni unuttuğunu hiçsanmıyorum. Dört yıl önce Alison’un mekânında seninle üç raund döğüşen amatör boksörüunutmadın,değilmi?”

Döğüşçü McMurdo: “Bay Sherlock Holmes!” diye gürledi. “Tanrı aşkına! Sizi nasıl farkedemedim? Orada sus pus duracağınıza öne gelip de çenemin altından o çapraz vuruşunuzuyapsaydınız, hiç sual etmeden sizi tanırdım.Maalesef yeteneklerinizi heba ettiniz! İsteseydiniz çokyükseklereerişebilirdiniz.”

“Gördün mü Watson, tüm uzmanlıklarım beni yarı yolda bıraksa, yine kendimi kurtaracak biryeteneğimvar.”dediHolmes,gülerek.“Dostumuz,eminimbiziburada,soğuktabırakmayacaktır.”

“Girinefendim,girin,sizvearkadaşlarınız...”diyecevapladı.“ÇoküzgünümBayThaddeus,ancak

Page 44: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

emirlerçokkesin.İçerialmadanöncearkadaşlarınızdaneminolmamgerekiyordu.”

İçeride düz toprakla çevrili çakıl bir yol vardı ve kare şeklinde, alelade bir evin dev girişineuzanıyordu.Birtavanarasıpenceresiveayışığındanaydınlanmışbirköşedışındaheryerkaranlıktakalıyordu. Karanlık ve ölümcül sessizliğiyle binanın devasa boyutu, kalbe ürperti veriyordu.ThaddeusSholtobileendişeligörünüyordu;elindekifenertıkırdayaraktitriyordu.

“Anlayamıyorum,” dedi. “Bir yanlışlık olmalı. Bartholomew’e buraya geleceğimizi açıkçasöyledimamapenceresindeışıkyok.Bunaanlamveremiyorum.”

Holmessordu:“Herzamangüvenlikönlemleriböylesıkımıdır?”

“Evet, babamın izinden gitti o. Zaten sevilen evlat oydu, anlarsınız ya, bazen ona babamın banaanlattığından daha fazla şey anlatmış olabileceğini düşünürüm. Şu yukarıda, ayışığının vurduğupencereBartholomew’in.İçerisioldukçaaydınlıkgörünüyorfakatsanırımiçerideışıkyanmıyor.”

“Hayır,”dediHolmes,“ancakşukapınınyanındakiküçükpenceredebirışıkparıltısıgörüyorum.”

“Ha o kâhyanın odası. Orada ihtiyar Bayan Bernstone kalıyor. O bize olan biteni anlatır. Ancaksanırım bana birkaç dakika müsaade edersiniz; geleceğimizi bilmediği için, hepimizi bir andagörürsetelaşlanabilir.Fakatsessizolun,odane?”

Feneri yukarı kaldırdı, elinin titremesinden ışık her tarafımızda çemberler çiziyordu. BayanMorstan bileğimi tuttu, kalplerimiz güm güm vurarak kulak kesildik. Büyük siyah binada sessizgeceniniçindenseslerinenacısıyükseldi;korkmuşbirkadınıntizvekırıkinlemesi…

“BuBayanBernstone,”dediSholto.“Evdekitekkadıno.Buradabekleyin.Benbirazdandönerim.”

Kapıyadoğrukoştuvekendiacayipyöntemiylekapıyıçaldı.Uzunboyluveyaşlıbirkadınınonukarşıladığınıgörebiliyorduk.BayThaddeus’ugörmeninverdiğimutluluklaeğiliyordu.

“Bay Thaddeus, efendim, geldiğinize çokmemnun oldum! Çokmemnun oldum, Bay Thaddeus,efendim!”

Busözlerikapıkapanıncayakadardinledik,kapıkapanıncasesdegitgideboğukbirhalaldı.

Rehberimiz feneribizebırakmıştı.Holmes feneriyavaşçaetraftadolaştırıyordu,dikkatliceevivebahçeninhertarafındakiçukurvetümsekleriinceliyordu.BayanMorstanveben,ayaktaveeleleydik.Aşknehoşbirşey,ikimizogündenöncebirbirimizihiçgörmemiştik,aramızdabirbirimiziçekecekbir kelime ya da bir bakış olmamıştı, ama şimdi bu heyecan anında, ellerimiz içgüdüsel olarakbirbirinibulmuştu.Bunaogündenberihayretediyorum,amaogünbanadünyanınendoğalşeyigibigelmişti. Onun da bana sık sık anlattığına göre, o da bana karşı bir huzur ve korunma güdüsüyleyaklaşmış. İki çocuk gibi öylece el ele duruyorduk, etrafımızdaki onca karanlık şeye inat, içimizhuzurdoluydu.

“Negarip birmekân!”dedi etrafınabakarak. “Sanki İngiltere’ninbütünköstebekleri buraya akınetmiş. Böylesini bir de Ballarat yakınlarında bir tepenin yamacında görmüştüm, definecilerin birzamanlarkazdığıbiryerde...”

“Evet,aynışey,”dediHolmes.“Bunlardadefinecilerinizleri.Unutmayın,onlardabuhazineyialtıyılboyuncaaradılar.Zeminintaşocağıgibiolmasınaşaşmamakgerek.”

O sırada evin kapısı ardına kadar açıldı ve Thaddeus Sholto, ellerini öne uzatmış ve gözlerinde

Page 45: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

dehşetledışarıfırladı:

“Bartholomew’e bir şeyler olmuş!” diye bağırdı. “Korkuyorum, sinirlerim bunu kaldırmaz.”Gerçektendekorkudanyarıağlarvaziyetteydi.Tiklerledoluçelimsizyüzü,korkmuşbirçocukgibipahalıastraganyakalarınınarasındançıkmıştı.

“Evegirelimozaman,”dediHolmes,soğukkanlıvekendindeneminsesiyle.

“Evet,girin!”diyericaettiThaddeusSholto.“Yolugösterecekkadariyihissetmiyorumkendimi.”

“Hepimiz onunla birlikte kâhyanın odasına doğru gittik. Oda, koridorun sol tarafındaydı. Yaşlıkadın,dehşetekapılmışbiryüzvesüreklikımıldayanparmaklarlabirorayabirburayakoşturuyordu,BayanMorstan’ıgörmekonubirnebzeolsunyatıştırdı:

“TatlıvesükûnetdoluyüzünüzüTanrıkorusun!”diyeçılgınbirhıçkırıklahaykırdı.“Sizebakmakbanaiyigeliyor.Öyleperişanoldumki!”

Bayan Morstan, yaşlı kadının çalışmaktan nasırlaşmış ince elini avuçları içine aldı ve kulağınanazikçe ve kadınca birkaç söz fısıldadı. Bu sayede yaşlı kadının kansız yanaklarının rengi yerinegeldi,konuşmayabaşladı:

“Efendikendiniiçerikilitlemişti,şimdicevapvermiyor.Tümgünçağrısınıişitmekiçinbekledim.Geneldeyalnızolmakister.Birsaatöncekötübirşeyolduğundanendişeettim,yukarıçıkıpanahtardeliğindenbaktım.GitmelisinizBayThaddeus,gidipkendinizbakmalısınız.BayBartholomew’ionyıldır,hemsevinçlihemhüzünlügördüm.Ancakböylebirsuratlahiçgörmedim.”

SherlockHolmesfenerialdıveöndengittiçünküThaddeusSholto’nundişleribirbirinevuruyordu.Öylesinesarsılmıştıkimerdivendençıkarkenkolunagirdim,dizlerititriyordu.İkikatçıktıktansonra,Holmescebindenmerceğiniçıkardıvekathalısıolarakkullanılanhasırüstündebanaanlamsızgelenşekilsiz tozzerreciklerinedikkatlicebaktı.Feneri tutuyorve sağa soladikkatlibakışlar atarakağırağırilerliyordu.BayanMorstankâhyailebirliktegeridekalmıştı.

Üçüncü kata geldiğimizde düz ve uzun bir koridor bizi karşıladı. Sağ tarafta hint halısındanyapılmışharikabirresim,soltaraftadaüçkapıvardı.Holmeskoridorboyuncadayineaynımetodluyavaşadımlarlayürüdü.Bizdehemenarkasındangeliyorduk,uzun siyahgölgelerimizkoridordangeriye doğru akıyordu.Aradığımız kapı üçüncü kapıydı.Holmes kapıyı çaldı ama cevap alamadı,sonra kolu çevirerek açmaya çalıştı ancak kapı içeriden ve lambayı tam karşısında tuttuğumuzdagörebildiğimiz kadarıyla geniş ve güçlü bir sürgüyle kilitlenmişti. Anahtar delikteydi, fakat, deliktamamen kapalı değildi. SherlockHolmes eğildi, eğilmesiyle doğrulması bir oldu, hızlı bir nefesaldı:

BuradaşeytanibirşeylervarWatson,”dedi,dahaöncegörmediğimkadaretkilenmişgörünüyordu.“Sennediyorsun?”

Deliğe doğru eğildim ve korkuyla doğruldum. Ayışığı odaya doluyordu, odada belli belirsiz,aldatıcıbiraydınlıkvardı.Alt tarafıgölgedekaldığı içinhavadaasılıduruyormuşgibigörünenvedoğrudanbanadoğrubakanbiryüzgördüm.AynıdostumuzThaddeus’unyüzügibiydi.Aynıuzun,parlak kafa, aynı dairesel ve püskül gibi kızıl saçlar, aynı kansız çehre…Yüzünde sabit ve doğalolmayankorkunçbirgülümsemevardı.Buhareketsizveayışığıvurmuşodada,bugülümseme,asıkbirsurattan,çatıkkaştandahakorkunçgeliyordu.Yüzüküçükarkadaşımızaokadarçokbenziyordukibiraradoğruluphalayanımızdamıdiyebakmaihtiyacıhissettim.Sonraikizolduklarınısöylediği

Page 46: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

aklımageldi.“Bukorkunçbirşey!”dedimHolmes’e.“Neyapmalıyız?”

“Kapıyı kırmalıyız,” dedi.Kapının karşısında geriye doğru yaylandı, tüm ağırlığını kilide verdi.Gıcırdadıamaaçılmadı.Kapınınüstünebirliktebirkezdahaatıldık,anidenkapıaçıldıvekendimiziBartholomewSholto’nunodasındabulduk.

Burasıbirkimyalaboratuarıgibidöşenmişti.Karşıdakiduvardaikisıracamkapaklışişediziliydi.MasanınüstüBunsenocakları,testtüpleriveimbiklerledoluydu.Köşelerdehasırsepetlerdeasitdolucam balonlar vardı. Bunlardan biri çatlak veya kırık olmalıydı çünkü koyu renkli bir sıvı ondandökülmüşgibiduruyordu,havadakatrangibioldukçasertbirkokuvardı.Odanınbir tarafındabirçıta ve alçı yığınının ortasında birkaç basamaklı bir merdiven bulunuyordu, bunların üstünde detavanda bir adamın rahatlıkla geçebileceği bir açıklık vardı. Basamakların ayağında, dikkatsizceatılmışuzuncabiripvardı.

Masanın yanında, tahtadan bir koltukta, evin sahibi yığılmış, başı sol omzuna yatmış şekilde,yüzünde korkunç ve gizemli bir bakışla oturuyordu. Soğuk ve kaskatı kesilmişti, görünüşe göresaatlerönceölmüştü.Yalnızcayüzüdeğil,sankibütüneklemleriengaripşekildedeğişmişti.Masanınüstünde elinde ilginç bir alet vardı: kahverengi, sık damarlı, kafa kısmı taştan yapılmış çekicebenzeyenbirbaston…Elindedeyırtılmışbirkağıtüzerindeyazılmışkelimelervardı.Holmeskağıdagözgezdirdi,sonrabanauzattı:

“Görüyormusun?”dedi,kaşlarınıanlamlıbirşekildekaldırarak.

Fenerinışığındakorkuveheyecanlaokudum:“Dörtlüİttifak”

“Tanrıaşkına,bütünbunlarnedemekoluyor?”diyesordum.

“Cinayetdemekoluyor,”dedi,ölününüzerineeğilirken,“Ah,bunutahminetmiştim.Şurayabak!”

Eliyletamölününkulağıüzerindeuzun,koyurenklidikenebenzeyenbirşeyigösterdi.

“Dikenebenziyor.”dedim.

“Evetobirdiken,onualabilirsin.Ancakdikkatliol,çünküzehirli.”

Dikenibaşparmağımveişaretparmağımarasındasıkıştırarakaldım.Diken,saplandığıyerdenöylekolayçıktıkigeridebelirginbirizbilebırakmadı.Yalnızcadikeninçıktığıyerdenküçücükbirparçakangöründü.

“Bubenimiçinçokanlaşılmazbirgizem,”dedim.“Gitgideaydınlanacağıyerde,dahadakaranlıkbirhalalıyor.”

“Aksine,” dedi, “her geçen gün daha da aydınlanıyor. Tüm boşlukları doldurmam için yerineoturmasıgerekenyalnızcabirkaçbağlantıkaldı.”

Odaya girdiğimizden beri yeni dostumuzun varlığını neredeyse unutmuştuk. Hala kapı eşiğindedikiliyordu, dehşete kapılmış bir şekilde ellerini ovuşturuyor ve kendi kendine inliyordu. Derkenaniden,keskinveacıbirçığlıkattı.

“Hazine gitmiş!” dedi. “Hazineyi çalmışlar! İşte bu hazineyi indirdiğimiz delik.Ona ben yardımetmiştim! Onu gören son kişi bendim! Dün gece onu burada bıraktım, ben aşağı inerken kapısınıkilitlediğiniişittim.”

Page 47: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

“Saatkaçsularıydı?”

“Saatondu.Veşimdiölmüş.Polisgelecek,bucinayetteparmağımolduğundanşüphelenecek.Evet,kesinlikle bundan eminim. Fakat siz öyle düşünmüyorsunuz, değil mi baylar? Tabii ki benimyaptığımıdüşünmüyorsunuz,değilmi?Eğerbunuyapanbenolsaydımsiziburayagetirirmiydim?Hay Allah! Hay Allah! Kesin kafayı yiyeceğim!” Kollarını çılgınca sallayarak ayaklarını yerevuruyordu.

“KorkmanıziçinhiçbirsebepyokBaySholto,”dediHolmes,nazikçeeliniomzunakoyarak.“Benidinleyin ve şubeye giderek meseleyi olduğu gibi polise anlatın. Onlara her şekilde yardımedebileceğinizisöyleyin.Sizdönünceyekadarbizburadabekleyeceğiz.”

Küçükadamyarısersembirşekildedenileniyaptı,karanlıktamerdivenlerdensendeleyerekindiğiniduyabiliyorduk.

Page 48: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.
Page 49: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

BölümVI

Page 50: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.
Page 51: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

SherlockHolmesKanıtlarıTopluyor

Page 52: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

“Şimdi,Watson,”dediHomes,ellerinibirbirinesürterek,“yarımsaatimizvar.Bunuiyikullanalım.Benim dosyam, sana daha önce de söylediğim gibi, neredeyse tamamlandı ancak hemen eminolmamaklazım.Bubasitgörünenyapınınaltında,dahaderinbirşeyleryatıyorolabilir.”

“Basitmi?”diyepatladım.

“Elbette,” dedi, bir tıp profesörünün sınıfta ders anlatmasına benzer bir edayla. “Şimdi o köşedeotur,ayakizlerindelillerikarıştırmasın.Şimdiçalışmazamanı!Öncelikle,buadamlarnasılgeldilervenasılgittiler?Düngecedenberikapıaçılmamış.Pekiyapencere?”Lambayıorayadoğrugötürdü,gözlemlediğişeyleriyüksekseslemırıldanıyorduamaanlattıklarınıbendençokkendineanlatıyordu.“Pencere içeriden sürgülenmiş. Çerçeve sağlam. Yan tarafında eklem yok. Şunu bir açalım;yakınlarda su borusu da yok. Çatı da oldukça ulaşılması zor bir yerde ama pencereye birileritırmanmış.Düngecebirazyağmuryağmıştı.İşteşurada,pervazınüzerindeçamurlubirayakizivar.Buradadayuvarlakçamurlubirizvarveburada,zemindeyineaynıizveburadamasadadaaynıizvar.BakWatson!Bugerçektençokhoşbirkanıt…”

Gayetnetgörünenyuvarlakçamurizlerinebaktım.“Bunlarayakizideğil”dedim.

“Bubizimiçindahadeğerlibirşey.Birtahtaizibu…Bakşupervazınüzerindekidebirçizmeizi,ağırbirçizme,metaldenyapılmagenişbirtopuğuvar,yanındadabutahtaizi.”

“Tahtabacaklıbiradam...”

“Kuşkusuz. Fakat birileri daha varmış.Oldukça kabiliyetli bir ortak... Şu duvardan çıkılabilirmidoktor?”

Açıkpenceredendışarıbaktım.Ayhalaevinotarafınıaydınlatıyordu.Bulunduğumuzodarahatbiratmışfityüksekteydi.Ayakkoyulacakbiryeryadatuğlayarığıdayoktu.

“Bukesinlikleimkânsız!”dedim.

“Yardımolmadanevet.Fakatdüşün,buradabir arkadaşınvar, sana şuköşedegördüğümsağlam,kalınhalatısarkıtıyor.Birucunubumükemmelkancayasabitliyor.Artıkeğerbeceriklibiradamsan,tahtabacaklıyıda,dahabaşkaherkesideyukarıçıkarırsın.Ayrılırkendeyineaynıyöntemleinersiniz,arkadaşın halatı yukarı çeker ve çözer, pencereyi kapatır, içeriden sürgüler ve geldiği yerden gerigider.Küçükbirnoktayınotetmekgerek,”halatıeviripçeviriyordu,“butahtabacaklıarkadaşımız,iyibirtırmanıcıolmasınakarşın,profesyonelbirdenizcideğilmiş.Ellerindenasıryok,merceğimlebaktığımdaözellikledehalatınsonkısımlarındabirdenfazlanoktadakanizinerastladım,buradandaanlaşılacağıüzerehalattankayarkenbirazhızlıkaymışveelderisininbirkısmınıhalattabırakmış.”

“Burayakadargüzel,”dedim,“fakatişlerdahadaçetrefillihalegeliyor.Pekibugizemliyardımcı?Oodayanasılgirdi?”

“Evet, yardımcı!”diyedalgındalgın tekrarladıHolmes, “Buyardımcıkonusundagaripliklervar.Bukişi,vakayısıradanlıktançıkarıyor.Kendisinitakdiretmeklazım,zirabenzerolaylarHindistan’dave hafızam beni yanıltmıyorsa Senegambia’da gerçekleşmiş olsa da, bu yardımcı, bu ülkenin suçkayıtlarındabirçığıraçıyor.”

Page 53: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

“Öyleyse nasıl girdi içeri?” diye tekrarladım. “Kapı kilitliydi, pencereye ulaşmak imkânsızdı,bacadanmıgirdi?”

“Şömineoldukçadar,”diyecevapladı.“Oolasılığıdadüşündüm.”

“Öyleysenasıl?”diyeısrarettim.

“Benimyöntemimikullanmıyorsun,”dedi,başınısallayarak.“Sanakaçkeresöyledim;imkânsızlarıelersen, geriye İNANILMAZ DA OLSA, gerçek kalır. Kapıdan, pencereden ya da bacadangirmediğinibiliyoruz.Odadasaklanmadığınıdabiliyoruz,odadasaklanılacakbiryeryok.Öyleyseneredengirdi?”

“Tavandakidelikten”diyeheyecanlaatıldım.

“Elbetteöyleyaptı.Öyleyapmakzorundaydı.Eğerfeneribenimiçintutmanezaketinigösterirsen,araştırmamızıyukarıdakiodaya,hazineninbulunduğugizliyeredoğrugenişleteceğiz.”

Merdiveniyerleştirdi,birkalasıikieliyletutarak,kendiniyukarı,çatıkatınaattı.Sonrayüzükoyunyatarakuzanıpfenerialdı.Benimdeyukarıçıkmamiçinfenerituttu.

Kendimizi içinde bulduğumuz oda, ona altı fitlik bir odaydı. Zemin kalaslardan oluşmaktaydı.Aralarında ince çıtalar ve alçı vardı.Dolayısıyla oradayürürken, kalastankalasabasarakyürümekgerekiyordu.Çatıortayadoğruyükseliyorduvegörünüşegörebuevingerçekçatısıydı.Odadahiçbirmobilya,döşemeyoktu,zemindeyıllarınbiriktirdiğitoz,kalınbirtabakayapmıştı.

“İştegördünmü?”dediSherlockHolmes,elinieğimliduvarakoyarak.“Bubirçatıkapağı,çatıyaçıkıyor.İterekaçabilirim.Budatatlıbiraçıylaeğimliçatı.BurasıbizimBayBirNumara’nıngirdiğiyer.Bakalımonadairbaşkacaizlerbulabilecekmiyiz?”

Fenerizeminedoğrututtu.Bunuyaparyapmaz,ogeceikincikezyüzündeoürkekveşaşkınbakışıgördüm.Onabaktıkçabenimtüylerimürperiyordu.Zemin,çıplakbirayağınizleriyledoluydu.İzlerçoknetvemükemmeldiamanormalbiradamınayakizlerininyarısındanküçüktü.

“Holmes,”dedimfısıldayarak,“bukorkunçişibirçocukyapmış.”

Bir anda kendine geldi: “Bir an için bocaladım,” dedi, “fakat olay oldukça doğal. Hafızam beniyanılttı ya da daha önceden bunu öngörebilmem gerekirdi. Burada öğrenilecek bir şey kalmadı.Haydi,aşağıinelim.”

Aşağıodayayenideninerinmezheyecanlasordum:“Pekibuayakizlerihakkındateorinnedir?”

“SevgiliWatson, biraz olsun kendin yorumlamaya çalış,” dedi, tahammülsüz bir tavırla. “Benimyöntemlerimibiliyorsun.Onlarıuygula,sonuçlarıkıyasetmendesanayardımcıolurlar.”

“Gerçeklereyönelikbirşeydüşünemiyorum.”Diyecevapverdim.

Kababir tavırla“Yakındaanlayacaksın,”dedi,“benceburadaönemtaşıyanbaşkabirşeykalmadıamayinedebakacağım.”

Merceğinivemezurasınıçıkardıvedizleriüstündeodanındörtbiryanında işekoyuldu;uzunveinceburnunukalaslarayalnızbirkaçsantimkalacakşekildeyaklaştırarakölçüyor,karşılaştırıyorveinceliyordu. Boncuk gözleri bir kuşun gözleri gibi derin ve parlaktı. Hızlı, sessiz ve çevikhareketleriyle, iz süren eğitimli bir tazıyı andırıyordu. Onu izlerken bir yandan da enerjisini ve

Page 54: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

zekâsını kanunları korumak yerine çiğnemek için sarf etseydi ne yaman bir suçlu olabileceğinidüşünmekten kendimi alamıyordum. Çalışırken kendi kendine mırıldanıyordu, nihayet neşeyle birçığlıkattı.

“Kesinlikle şanslıyız,” dedi. “Çok az sorunumuz kaldı. Bay Bir Numara, katran ruhuna ayağınıdaldırmaklahiçiyietmemiş.Takmaayağınınkenarıyla,bukötükokuluşeyeçarpmışvecambalonuçatlatmış.İçindekisıvıdadışarısızmış.”

“E,neolmuş?”diyesordum.

“Adamı yakaladık yani, hepsi bu kadar,” dedi, “bu kokuyu dünyanın öbür ucuna kadar takipedebilecekbirköpekbiliyorum.Eğerbirköpeksürüsübirringabalığısürüsünütümeyaletboyuncatakipedebiliyorsa,özeleğitimlibirtazı,böylesinekeskinbirkokuyunereyekadartakipedebilir?Budaiçlerdışlarçarpımıgibioldu.Busorununcevabıbize…Heeyy...İştekanununresmitemsilcileridegeldi.”

Aşağıdanağırayakseslerivekababoydankonuşmalargeliyordu.Koridorunkapısıyükseksesleçarptı.

“Onlar gelmeden önce,” dedi Holmes, “şu zavallı adamın koluna ve bacağına bir dokun. Nehissediyorsun?”

“Kaslarıtahtagibisert.”diyecevapladım.

“Evetöyle.Kaslaraşırıkasılmışdurumda,ölülerdegörülennormalkatılığınçokötesinde.Yüzündegörülen bu Hipokratik gülümseme ya da eski yazarların dediği gibi ‘risus sardonicus[10]’ ilebirleştirildiğinde,budurumsananedüşündürüyor?”

“Ölümünegüçlübirbitkiselalkaloidnedenolmuşolabilir”diyecevapladım,“strikninbenzeribirmaddeiletetanozoluşabilir.”

“Yüz kaslarının bu halini görür görmez ben de bunu düşündüm. Odaya girer girmez de zehrinvücutsisteminenasılkarıştığınıgörmeyeçalıştım.Senindegördüğüngibihiçzorlanmadanciltaltınagirmişyadaatılmışdikenibuldum.Eğeradamınsandalyededikdurduğunuvarsayarsak,dikkatet,dikeningirdiğiyerinyönünegöre,tavandakideliktenatılmışolmasıgerek.Şimdidikeniincele.”

Dikenidikkatle aldımve fenerin ışığınadoğru tuttum.Dikenuzun,keskinve siyahtı.Sivriucunayakınbiryerde,sankisakızımsıbirmaddekurumuşgibiparlakbirgörüntüvardı.Dikeninkütucu,tıraşlanmışvebirbıçaklayuvarlatılmıştı.

“Bubirİngilizdikenimi?”diyesordu.

“Hayır,kesinlikledeğil.”

“Tüm bu verilerle oldukça isabetli çıkarımlar yapabilsin ancak görevliler geldi. Dolayısıylayardımcıkuvvetlergeriçekilebilir.”

Konuşmasıhenüzbitmiştikigitgideyaklaşanayakseslerikoridordayüksekbir tondaduyulmayabaşladı, derken iri yarı, heybetli gri takım elbiseli bir adam ağır adımlarla odaya girdi.Kocamankırmızı bir yüzü, ışıldayan ve sertçe bakan küçücük gözleri vardı.Göz torbaları kaba ve şişkindi.HemenarkasındaüniformalıbirmüfettişvehâlâheyecandantitreyenThaddeusSholtovardı.

“İştebirvakadaha!”diyeboğukveheybetlibirseslebağırdı.“Basbayağıbirvaka!Fakatbunlarda

Page 55: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

kim?AmanTanrım,eviniçitavşankümesigibikalabalık!”

“Sanırım beni tanırsın,BayAthelney Jones,” dediHolmes, sakince. “Bak sen!Tabii tanıyorum!”diye hırıldadı. “Bu teorisyen Bay Sherlock Holmes. Seni hatırlıyorum! Bishopgate mücevherdavasındahepimizedavakonusu,kanıtlarvehükümkonusundaverdiğindersiaslaunutmayacağım.Bizidoğrudüşünmeyesevketmiştin,fakatşimditakdiredersinkirehberliğindenziyadeşansfaktörüişlediorada.”

“Meseleçokbasitbirmuhakememeselesiydi.”

“Hadibayım!İtirafetmektençekinme.Bütünbunlardaneyinnesi?Fenabirşey!Çokfena!Buradaacımasızgerçeklervar,teorilereyeryok!Birbaşkadavaiçindışarıda,Norwood’daolmamneşans!Haberialdığımdapolismerkezindeydim.Adamnasılölmüşdersiniz?”

“Aslında bu üzerinde teoriler kuramayacağım kadar karmaşık bir vaka.” dediHolmes soğuk birşekilde.

“Hayır,lütfen!Bazenyorumlarınıntamisabetkaydettiğideoluyor,bunuinkâredemeyiz.Olurşeydeğil!Kapıkilitliydi,anlıyorum.Yarımmilyonlukmücevherlerdekayıp.Pencerenasıldı?”

“Kapalıydıamapervazüzerindeayakizlerivardı.”

“Pekâlâ,pencerekapalıolduğunagöre,ayakizlerininkonumuzlailgisiyok.Aklınyolubir.Adamkalp krizinden ölmüş olabilir.Öyleysemücevherler nasıl gitti?Ha!Bir teorimvar.Bazen bana daböyle ilhamlargeliyor.Müfettiş senveBaySholto,dışarı çıkın.Arkadaşınkalabilir.Bukonudanedüşünüyorsun, Holmes? Sholto kendi ifadesiyle dün gece kardeşiyle beraberdi. Kardeşi kalpkrizindenöldü,böyleceSholtohazineilebirlikteoradanuzaklaştı.Bunasıl?”

“Bununüzerineölüadambüyükbirnezaketlekalktıvekapıyıiçeridenkilitledi.”

“Hmm. Burada bir hata var. Meseleye ortak akılla yaklaşalım. Bu Thaddeus Sholto, kardeşi ilebirlikteİDİ,derkenbirtartışmaÇIKTI,bunlarıbiliyoruz.Kardeşöldüvemücevherlergitti.Bunudabiliyoruz. Thaddeus gittikten sonra kardeşi gören olmadı. Yatağı bozulmamıştı. Görünüşe göreThaddeus’un akli durumu da çok sağlıklı değil. Görünüşü de, nasıl söylesem, pek çekici değil.GördüğünüzgibiağımıThaddeusetrafındaörüyorum.Örümcekağıonunüstünekapanmaküzere.”

“Henüz tümgerçeklerieldeetmedin.”dediHolmes.Buağaçkıymıkkizehirliolduğuna inanmakiçineldetümsebeplervar,adamınkafaderisinesaplıidi,izidehalagördüğüngibiduruyor.Bukartda,gördüğüngibiyazılmış,masanınüstündeydiveyanındadagerçektenşüpheçekenbutaşbaşlıaletvardı.Tümbunlarıteorindenereyeyerleştirirsin?”

Şişmandedektif;“Heraçıdanteorimidestekliyor,”dedigururla.EviniçiHintmalıeşyalarladolu.Thaddeusbunlarıkullandı,eğerbukıymıkzehirliyse,pekâlâbirbaşkasıgibiThaddeusdabuzehirlikıymığıcinayetindekullanmışolabilir.Kartagelinceodabirhokuspokustan,gözboyamadanibaret,onu yok sayabilirsiniz. Tekmesele, işi yaptıktan sonra nasıl ayrıldığı…Ha! Sahi, çatıda bir delikvardı.” Cüssesinden beklenmeyecek bir çeviklikle merdivenden çıktı, çatı katına ulaştı. Hemenardındandaçatıkapağınıbuldu.Attığısevinççığlığıaşağıdanduyuldu.

“Odabirşeylerbulabilir,”dediHolmes,omuzsilkerek.“Bazızekâpırıltılarınasahip…Iln’yapasdessotssiincommodesqueceuxquiontdel’esprit![11]”

“Gördünüzmü?”dediAthelney Jones,merdivendenaşağı eğilerek. “Sonuçolarakgerçekler, salt

Page 56: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

teorilerden daha iyidir. Vakaya bakış açım doğrulandı. Yukarıda bir çatı kapağı var ve yarı açıkdurumda.”

“Okapağıbenaçtım.”

“Yaa,gerçektenmi?Demeksendekapağıfarkettin,”Kapağındahaöncekeşfedilmişolmasıonubiraz üzmüştü. “Her neyse, kim fark ettiyse etti, bu kapak adamımızın nasıl kaçtığını açıklıyor.Müfettiş!”

Koridordan“Buyrunefendim!”sesiyükseldi.

“BaySholto’yaburayagelmesinisöyle.–BaySholto,formaliteicabıbelirtmeliyimkisöylediğinizher şey aleyhinize delil olarak kullanılabilir. Sizi, kardeşinizin ölümü nedeniyle kraliçe adınatutukluyorum.”

Zavallı küçük adam “İşte! Ben size söylememiş miydim?” diye bağırırken gözleri tek tek bizidolaşıyor,elleriniserthareketlerlesallıyordu.

“BukonudaendişeyekapılmayınBaySholto,”dediHolmes,“sanırımsizibusuçtanaklayabilirim.”

Dedektif,“FazlasözvermeBayTeorisyen,fazlasözverme!”diyeçıkıştı,“Buişsandığındandahazorolabilir.”

“SadeceonuaklamaklakalmayacağımBayJones,düngecebuodadaolanikikişidenbirininadınıve eşgalini peşinen sana vereceğim.Adamın adı, buna inanmak için tüm deliller elimde, JonathanSmall.Jonathanfazlaeğitimlibirideğil,ufaktefek,hareketlibiradam,sağbacağıyok,onunyerineiçeridenbağlanmıştahtabirbacakkullanıyor.Solayağındakiçizmeninkabasaba,kareşeklindebirburnu,topuğunuçevreleyendemirdenbirbandıvar.Ortayaşlı,güneştenoldukçayanmışbirtenivar,aynızamandasabıkalı.Bubirkaçözellikyanındabirdeavuçiçindeciddibirsıyrıkvar.Diğeradamda…”

“Ah, diğer adam?” dedi Athelney Jones, alaylı bir sesle, ne var ki görebildiğim kadarıylamuhatabınınbukadarkesinkonuşmasındanetkilenmişti.

“Gerçektentuhafbiri,”dediSherlockHolmes,arkasınıdönerken.“Umarımçokgeçmedenikisiyledesenitanıştırırım.–Sanasöyleyeceklerimvar,Watson.”

Benimerdivenbaşındanuzaklaştırdı.“Buumulmadıkgelişme,”dedi,“seyahatimizinanaamacındanbizisaptırdı.”

“Ben de öyle düşünüyordum,” dedim. “Bayan Morstan’ın bu felaket evinde daha fazla kalmasıdoğrudeğil.”

“Elbette. Ona eve kadar eşlik etmelisin. Kendisi Bayan Cecil Forrester ile birlikte AşağıCamberwell’de yaşıyor, buraya çok uzak değil. Onu bırakıp geri gelirsen burada seni bekliyorolacağım.Belkideçokyorulmuşsundur?”

“Kesinliklehayır.Butuhafişibirazdahaçözünceyekadardinlenebileceğimisanmıyorum.Hayatınsıkıntılıyönlerineilişkinçokşeygördüm,geçirdimamabugeceyaşadığımilginçsürprizleryumağıbütünsinirlerimialtüstetti.Yinedehazırbukadarınıgörmüşken,meseleyiseninlebirlikteçözmekistiyorum.”

“Varlığınınbanaçokyardımıdokunacaktır.”diyecevapladı.Vakayıbağımsızolarakinceleyecekve

Page 57: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

dostumuzJones’ukendikurduğusaçmalıklarlaövünmeyeterkedeceğiz.BayanMorstan’ıbıraktıktansonra,Lambeth’tesukenarındakiPinchinYoluNo.3’egitmeniistiyorum.Sağtaraftakiüçüncüevbirkuşçuya ait: Adı Sherman. Penceresinde küçük bir tavşanı tutan bir tazı figürü göreceksin. İhtiyarSherman’ın kapısını çal ve ona selamlarımla Toby’i istediğimi söyle. Toby’i yanında banagetireceksin.”

“Sanırımbirköpekbu.”

“Evet, iyi bir kırma ve dehşet bir koku alma duyusu var. Toby’nin yardımını, Londra’nın tümdedektifgücününyardımınatercihederim.”

“Öyleyseonugetireceğim,”dedim,“şuansaatbir,eğer iyibiratadenkgelirsemsaatüçtenönceburadaolurum.”

“Bu arada ben de,” dedi Holmes, “Bayan Bernstone’dan ve Bay Thaddeus’un söylediği şu yanodada uyuyan Hintli hizmetkârdan ne öğrenebileceğime bakacağım. Sonra da Büyük Jones’unyöntemleri üzerinde çalışıp, pek ince olmayan alaylarını dinleyeceğim. ‘Wir sind gewohnt das dieMenschenverhoehnenwassienichtverstehen.[12]’Goethe’ninmısralarıherzamanetkileyici.”

Page 58: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.
Page 59: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

BölümVII

Page 60: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.
Page 61: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

FıçınınHikâyesi

Page 62: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

Polisler beraberlerinde bir araba getirdiler, arabaya atladım ve BayanMorstan’ı evine bıraktım.Kadın olmanın verdiği meleksi mizaç nedeniyle kadınlar yanlarında destek isteyen, kendilerindendaha zayıf biri bulunduğunda soğukkanlı davranırlar. İşte dehşete kapılmış kâhyanın yanında onuböylesine aydınlık ve sakin bulmuştum. Ancak arabaya binince, önce fenalaştı, sonra da ağlamakrizinetutuldu;geceboyuolanbitenleronuperişanetmişti.Hepbeniogünküseyahattebirazsoğukvemesafeligördüğünüanlatır.Kalbimdeyaşadığımsavaşıvekendimehâkimolmaçabamıpekfarketmemiş. Oysa ellerim kadar aşkım ve sevgim de onunla beraberdi. Hayatın formaliteleriyle doluyıllar boyunca, onun tatlı ve cesur tabiatını o ilginç deneyimler gününde olduğu kadar hiçhissetmedim. O gün ona olan hislerimi açıklama konusunda dudaklarımı mühürleyen iki düşüncevardı. Bir kere zayıf ve çaresizdi, zihni ve sinirleri sarsılmıştı. Böyle bir durumdayken onu aşkazorlamak, onu gafil avlamak anlamına gelirdi. Daha da kötüsü, o çok zengindi. Eğer Holmes’inaraştırmalarıbaşarıyaulaşırsa,ozenginbirmirasakonacaktı.Benimgibiyarımmaaşlıbircerrahın,şanseserigelenböylebirsamimiyetikullanmasıadilmiydi,haysiyetlebağdaşırmıydı?Beniadibirservet avcısı olarakgörmeyecekmiydi?Böylebir düşüncenin zihnindenbilegeçmesi riskini gözealamazdım.BuAgrahazinesiaşılmazbirengelgibiaramızagirmişti.

BayanCecil Forrester ’in evine vardığımızda saat ikiye geliyordu.Hizmetçilerinmesaisi bitmiştifakatBayanForrester,BayanMorstan’ınaldığıilginçmesajdandolayıöylemeraklanmıştıki,gelirsediyeonubekliyordu.Kapıyıkendisiaçtı,ortayaşlı,zarifbirbayandı,birbirlerininbellerinenekadardanazikçe sarılıyorlardı,onunasıldaanaçbir ses tonuylakarşılamıştı.Sadeceücretle çalışanbirideğil,aynızamandaaziztutulanbirdostolduğuherhalindenbelliydi.TanışmafaslındansonraBayanForrester içtenlikle içeri girmemivebaşımızdangeçenleri anlatmamı istedi.Yapmamgereken işinönemini izahettimvekonuhakkındabir ilerlemeolursakendilerinihaberdaredeceğime içtenliklesözverdim.Ayrılırkengeriyedoğrubirbakışattım.Oinsanları,birbirinesıkısıkıyasarılanikizariffigürü, yarı açık kapıyı, salonun puslu cam arasından parlayan ışığını, barometreyi ve parlakbasamak çubuklarını hala görür gibi oluyorum. Bizi içine çeken bunca karanlık ve vahşetli işinortasındahuzurlubirİngilizevinintebessümünüyakalamakinsanıdinlendiriyordu.

Olan bitenler hakkında düşündükçe kafamda her şey daha karanlık ve vahşi bir hal aldı. Gazlambalarıylaaydınlatılancaddelerdegezinirkenyaşadığımızbualışılmışındışındaolaylarzincirinizihnimden geçiriyordum. Başlangıçta birçok gizli nokta vardı: En azından onlar açıklığa kavuştu.YüzbaşıMorstan’ınölümü,incilerinpostalanması,ilan,mektup,tümbuolaylaraydınlanmıştı.Ancakbuolaylar bizi daha derin ve daha trajik bir gizeme sürükledi.Hint hazinesi,Morstan’ın valizindebulunanesrarengizplan,BinbaşıSholto’nunilginçölümsahnesi,hazineninyenidenkeşfivehemenardındankeşfedeninöldürülmesi,garipsuçortakları,ayakizleri,ilginçsilahlar,YüzbaşıMorstan’ınkağıdı ile benzer şekilde kartta yazanlar; burada gerçekten girift bir şeyler vardı ve sevgili evarkadaşımkadardonanımlıolmayanbiri,birtekkanıtbileeldeedemedenbudavayıbırakabilirdi.

Pinchin Yolu, Lambeth’in aşağı kesiminde bir dizi iki katlı pejmurde tuğla evden ibaretti. Farkedilinceyekadarnumara3’ünkapısınıbirsüreçalmakzorundakaldım.Nihayetkaranlıktabirmumparıltısıveüstpenceredenbakanbirsuratbelirdi.

“Yürü,senisarhoşserseri,”dedisurat.“Kapıyıçalmayadevamedersenkulübelerinkapısınıaçıp,tamkırküçköpeğiüzerinesalacağım.”

Page 63: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

“Birtanesinisalsanızyeter,zatenonuniçinburadayım.”dedim.

“Yokol!” diye bağırdı ses, “Bu çantada bir engerek yılanı var, hemen toz olup gitmezsen kafanadüşecek.”

“Amabenbirköpekistiyorum.”diyebağırdım.

“Tartışmakistemiyorum!”diyebağırdıBaySherman.“Şimdisıkıdur,çünkü‘üç’dediğimde,yılangeliyor.”

“BaySherlockHolmes…”diyelafabaşlamışkenbirdensözlerimsihirlibirtesirgösterdi.Anidenpencerekapandıvebirdakikaiçindekapıaçılıverdi.BayShermanuzunboyluvesıskaydı.Omuzlarıdüşüktü;incebirboynuvemavigözlüklerivardı.

“BaySherlockHolmes’in arkadaşlarının başımızın üstünde yeri var.” dedi. “Buyrun bayım, içerigirin.Porsuktanuzakdurun, ısırır.Senigidiyaramaz,beyefendidenbir ısırıkalmakistermiydin?”Busözüçılgınkafasıvekırmızıgözleriylekafesinindemirleriarasındansarkanbiras’asöylüyordu.

“Onu kafanıza takmayın bayım, o sadece kör bir yılan, zehirsizdir, ortalıkta haşeratı temizliyor.Başlangıçtabirazkabadavrandım,kusurumabakmayın.Çocuklarbeniçokrahatsızediyorlar,sürekligelipgelipkapımıçalıyorlar.BaySherlockHolmes’inbendenistediğineydibayım?”

“Sizinbirköpeğinizvarmış,onuistedi.”

“Haa!Bahsettiğiköpek,Tobyolacak.”

“Evet,ismiTobyidi.”

“Toby burada sol tarafta 7 numarada.” Oradan buradan topladığı bu acaip hayvanlar topluluğuarasındanelindemumuylaağırhareketlerle ilerledi.Pusluvegölgeli ışıktaherköşedenbizi süzenparlayangözlerinvarlığınısezebiliyordum.Başımızınüzerindekikirişlerbilesırasıravakurduruşlukümes hayvanlarıyla doluydu; seslerimiz uykularını biraz bölmüş olacak, vücutlarının ağırlığınıtembelcekâhbirtarafakâhdiğertarafavererekhuzursuzluklarınıgösteriyorlardı.

Toby,çirkin,uzuntüylü,sarkıkkulaklıbiryaratıktı.Spanielilelurcherarası,kahverengivebeyazrenkte, yalpalayarak yürüyen bir köpekti. İhtiyar tabiatseverin bana uzattığı bir parça şekeri birazısrardansonraelimdenyedi,böylecearamızdadostlukkurulmuşolduvebeniarabayadoğru takipetmeye başladı. Bana eşlik etme konusunda hiç yabancılık çekmiyordu. PondicherryMalikânesinegeldiğimdesaatkulesindesaattamüçüvuruyordu.GeldiğimdeeskidöğüşçüMcMurdodasuçortağıolarak tutuklanmış, Bay Sholto ile beraber karakola götürülmüştü. Dar kapıyı iki polis memurututmuştu ancak dedektifin adını söyledikten sonra köpekle birlikte içeri girmeme izin verdiler.Holmeskapıeşiğindeduruyordu,ellericeplerinde,piposunutüttürüyordu.

“Aaa,onugetirmişsin!”dedi. “Güzelköpek!Athelney Jonesgitti.Senayrıldığındanberioldukçahareketli dakikalar geçirdik. Sadece dostumuz Thaddeus’u değil, bekçiyi, kâhyayı ve Hintlihizmetkârıda tutukladı.Üstkattabir çavuşvar,onu saymazsakmekânbizeemanet.Köpeğiburadabırak,yukarıgel.”

Toby’ikoridordakimasayabağladıkvemerdivenlerdençıktık.Odanınmerkezindekigörüntübirörtüyleörtülmüştü,onundışındaodabıraktığımızgibiduruyordu.Bezgingörünüşlübirpolisçavuşuköşeyeyaslanmışduruyordu.

Page 64: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

Fenerini ödünç ver, çavuş,” dedi arkadaşım, “Şimdi bu kartı boynuma as, önümde sallansın.Teşekkürler.Şimdiçizmelerimiveçoraplarımıçıkarmamgerek.Bunları aşağı indirWatson.Biraztırmanışyapacağım.Mendilimidekatranruhunadaldır,onunlayapacağımbirşeyvar.Şimdibenimletavanarasınagel.”

Deliktenyukarı tırmandık.Holmesbirkezdaha tozluzeminüstündekiayak izlerinedoğru feneridoğrulttu.

“Umarımkısmendeolsa şu ayak izlerini seçebiliyorsundur.Bu izlerdekaydadeğerbir şey farkettinmi?”

“Buizler,”dedim,“birçocuğayadaufaktefekbirkadınaait.”

“Boyutlarıdışında,başkabirşeyfarkettinmi?”

“Bunlarsıradanayakizleriişte.”

“Hayır,değil,şurayabak!Şubirsağayakizi.Şimdiyanınakendiçıplakayağımıkoyuyorum.Şimdifarkne?”

“Seninayakparmaklarınbitişik,buizdeisetümparmaklarbelirginşekildeayrıkduruyor.”

“Kesinlikle öyle. İşte yakaladın. Şimdi bunu aklında tut ve şu pencereye doğru git, ağaç kısmınıkokla.Mendilbendeolduğunagörebenburadakalıyorum.”

Söylediğigibiyaptım,hemengüçlübirkatranımsıkokualdım.

“Evet,dışarıçıkarken,ayağınıorayakoymuşdemekki.EğerSENbukokuyualabildinse,Toby’ninbu kokuyu almada hiç zorlanmayacağını düşünebilirim. Şimdi doğru aşağı git, köpeği çöz veBlondin[13]’iizle.

Aşağı bahçeye geldiğimde Sherlock Holmes çatıdaydı. Çatı boyunca yavaşça sürünen Holmes,aşağıdan dev bir ateşböceği gibi görünüyordu. Bir grup bacanın arkasına geçince onu gözdenkaybettim,sonrayenidengöründü,sonrakarşıtarafageçincebirkezdahakaybettim.Otarafadoğrugittiğimdeköşesaçaklarındanbirininüstündeonuotururbuldum.

“Geldinmi,Watson?”diyebağırdı.

“Evet.”

“İşteburası.Oaşağıdakisiyahşeyne?”

“Sufıçısı.”

“Onunüstüneçık.”

“Evet.”

“Duvardamerdivenizivarmı?”

“Hayır.”

“Lanetolasıherif!Burasıçoktehlikelibiryer.Onuntırmanabildiğiyerdenbendeaşağıinebilirim.Suborusuoldukçasağlamgörünüyor.Herneyse,geliyorum.”

Page 65: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

Biranayakları tökezledive fener,duvarboyuncaaşağıdüştü.SonraHolmes,hafifbir sıçrayışlaöncefıçınınüstüne,sonradayereatladı.

“Onu takipetmekkolayoldu,”dediçorapveçizmelerinigiyerken.“Tümduvarboyunca tuğlalargevşemiş,otelaşladabunudüşürmüş.Sizdoktorlarındediğigibi,‘teşhisimdoğruçıktı’.”

Elindebanagösterdiğişey,renklihasırdanörülmüşküçükbirkeseydi.Üzerindealeladeboncuklarvardı.Şekilveboyutaçısındanbirsigarakesesindenfarksızdı.İçindeokoyurenkdikenlerdenyarımdüzinevardı.BartholomewSholto’yaatılangibibirtaraflarısivri,diğertaraflarıovaldi.

“Bunlarşeytanişeyler,”dedi.“Dikkatetdebirtarafınabatırma.Bunlarıeldeettiğimiçinmutluyum.Umarım adamın elinde bunlardan başka yoktur.Bunlardan birinin tenimize saplanmaolasılığındanbir süre korkmayabiliriz böylece. Kendi adıma Martini kurşununu tercih ederim. Altı millik biryürüyüşenedersinWatson?”

“Tabiiki,nedenolmasın!”diyecevapladım.

“Ayaklarınbukadarınıkaldırabilirmi?”

“Tabiiki!”

“Haydiköpekçik!AslanToby!Koklaşunu,Toby,koklaşunu!”Katranruhunadaldırılmışmendiliköpeğinburnunadoğrugötürdü.Busıradaküçükyaratık,gösterişsizbacaklarınıayırmış,kafasındakikomikşeyleberaber,ünlübirşarabıkoklayanşarapeksperigibigörünüyordu.Holmes,mendiliuzakbiryere fırlattı,köpeğinboynunasağlambir ipbağladıveonusu fıçısınadoğrugötürdü.Hayvan,birdenheyecanlı vegür bir sesle ardı ardınahavlamayabaşladı, daha sonraburnuyerde, kuyruğuhavada,koşmayabaşladı.Hızından,boynundakiipgeriliyor,bizonazoryetişiyorduk.

Doğu tarafı yavaş yavaş aydınlanmaya başlamıştı. Bu soğuk, gri ışıkta artık biraz daha öteyigörebiliyorduk. Kare şeklindeki devasa ev, siyah, boş pencereleri ve kule gibi yüksek, çıplakduvarlarıylaüzgünveperişanhaldearkamızdakalıyordu.Yolumuzçukurvetümseklerleyaralanmışarazilerdengeçti.Bütünmekân,hertaraftavarolantepecikler,fazlagelişmişçalılıklarıileçürümüşvehastalıklıbirgörüntüveriyordu.Manzarabuhaliyle,boynunaasılıduranbukaratrajediyleuyumsağlamıştı. Bahçe duvarına ulaşınca Toby hızla koştu ve istekle havlayarak nihayet genç bir kayınağacıylaperdelenenbirköşededurdu.İkiduvarınbirleştiğiyerde,bazıtuğlalarkırılmıştı,kırıklarınaçtığı yarıklar alt taraflarından aşınmış ve pürüzsüzleşmişti. Sanki bu duvar öteden beri sıklıklamerdivenniyetinekullanılmıştı.Holmesköpeğidebendenalarakduvara tırmandıveduvarındiğertarafınaonubıraktı.

Tam yanına tırmanmıştım ki, “İşte bu da tahta bacaklının el izi”, dedi. “Beyaz alçının üstünebulaşmış kan izini görüyormusun?Dünden beri güçlü bir yağmur yağmamış olması ne şans!Busayedeyirmiküsürsaatsonrabilekokulartazeliğinikoruyorolacak.”

İtiraf etmeliyim ki başlangıçta Londra yollarındaki yoğun trafik nedeniyle, geçen süre zarfındaizlerin tamamen yok olacağından korkuyordum.Ama kısa sürede şüphelerim yok oldu. Toby aslatereddüt etmedi, yolunu değiştirmedi, kendisine has garip paytak yürüyüşüyle yuvarlanırcasınayürümeyedevametti.Anlaşılan,katranruhunundokunaklıkokusu,diğertümkokularıbastırıyordu.

“Sakın bu meselede,” dedi Holmes, “başarımı safi bu adamların kimyasala ayaklarınıdaldırmalarına bağladığımı düşünme. Şu anki bilgilerimle onların izini birçok yoldan sürebilirim.Amabu yol en kolayı, ayrıcamademkaderimiz bunu ellerimize verdi, onu görmezden gelseydim

Page 66: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

kendimisuçluhissederdim.Nevarkibudurum,vakanınbaşlangıçtavaatettiğientelektüelderinliğiortadankaldırıyor.Eğerbuaşikârkanıtolmasaydı,vakabizeepeyşankazandıracaktı.”

“Hâlâ fazlasıyla şan kazandırabilir,” dedim. “Seni temin ederim, Holmes, bu vakada yaptığınçıkarımlar,beniJeffersonHopeCinayeti’ndekindendahaçokhayretedüşürdü.Buseferkibanadahaderin ve anlaşılmaz geliyor. Mesela nasıl oluyor da tahta bacaklı adamı tarif ederken bu kadarkendindeneminoluyorsun?”

“Baksevgilidostum!Buçokbasit...Meseleyiabartmakistemiyorum.Sondereceaşikârbirdurumbu.Hapishaneyönetimindebulunanikisubay,gömülübirhazineileilgilisırlaraulaşır.Onlariçinbirİngiliz, Jonathan Small tarafından bir harita çizilir. Yüzbaşı Morstan’ın bıraktıkları arasında birçizelgede bu isme rastladığımızı hatırlıyorsundur. Çizdiği haritayı kendisi ve arkadaşları adınaimzalar,-şöyleböyleçarpıcıbirbiçimdeadlandırdığıgibi,‘dörtlüittifak’.Buçizelgeninyardımıylasubaylar,yadaonlardanbiri,hazineyialırveİngiltere’yegetirir.Busıradamuhtemelenbirileribusüreçtenmemnunolmaz.Peki,şimdisoru;nedenJonathanSmallhazineyikendialmadı?Cevabıbelli.Çizelgenin tarihi, Morstan’ın mahkumlarla haşır neşir olduğu tarihlere karşılık geliyor. JonathanSmallhazineyialamadı,çünküovearkadaşlarımahkûmduvedışarıçıkamıyorlardı.”

“Busöylediklerinbirfikiryürütmedenibaret,”dedim.

“Ondan daha fazlası…Gerçeklerle örtüşen tek hipotez bu…Bakalım işin arkası da tutuyormu?Binbaşı Sholto yıllar boyu hazinesiyle beraber huzurla yaşadı. Sonra Hindistan’dan onu dehşetedüşürenbirmektupaldı.Neydibumektup?”

“Yüzüstübıraktığıinsanlarınserbestbırakıldıklarınısöyleyenbirmektup…”

“Yadakaçtıklarını…Budahamantıklı,çünkünormalhapissürelerinizatenbiliyorolmasıgerekir.Eğerkaçmamışolsalardıbumektupokadarçokşaşırtıcıolmazdı.Peki,neyapıyor?Kendini tahtabacaklıbiradamakarşıkoruyor,dikkatiniçekerim,beyazbiradamakarşı…Çünkübeyazbirtüccarıo zannedip ateş ettiğini biliyoruz. Şimdi, çizelgede yalnızca bir tek beyaz adamın adı var. Diğerisimler Hindu ya da Müslümanlara ait. Başka beyaz adam yok listede. Dolayısıyla, kesinliklesöyleyebilirizkio tahtabacaklıadamlaJonathanSmallaynıkişi.Nasıl,burayakadarmantıktahatavarmı?”

“Hayır,açıkvekestirmebirmantık.”

“Peki, öyleyse, şimdi kendimizi Jonathan Small’ın yerine koyalım. Olaya onun bakış açısıylabakalım. Hakkı olduğunu düşündüğü şeyi geri almak ve kendisine yanlış yapan adamdan intikamalmakiçinİngiltere’yegelir.Sholto’nunyaşadığıyeribulurvekuvvetlemuhtemeldirkieviniçindenbirileriyle iletişime geçer. Şu uşak, Lal Rao, onu henüz görmedik. Bayan Bernstone onun pek iyikarakterlibiriolmadığınısöylüyor.FakatSmall,hazineninneredeolduğunubulamazçünkübinbaşıve ölmüş olan bir sadık hizmetkârı hariç hiç kimse hazinenin yerini bilmemektedir.BirdenSmall,binbaşınınölümdöşeğindeolduğunuöğrenir.Hazineninsırrınımezaragötüreceğindenendişeederekbekçileriatlatırveölümdöşeğindekiadamınpenceresindealırsoluğu,ancakikioğluyanındaolduğuiçiniçerigiremez.Ölüadamaolannefretindendeliyedöndüğündenogeceodayagirer,gizlievrakıaraştırır ve hazineye ilişkin ipuçları bulmaya çalışır, sonrasında da yaptığı ziyaretin bir nişanesiolarak o kâğıdı bırakır. Hiç şüphesiz adamımız daha önceden binbaşıyı öldürmeyi planlamıştır,binbaşının üzerinde bıraktığı notla da bunun adi bir cinayet değil, dört kafadarın bakış açısıylaadaletinyerinegelmesiolduğunugöstermek istemiştir.Suçkayıtlarındaböylesiacayipböbürlenmedavranışları çok yaygındır, genelde de suçlu hakkında çok değerli ipuçları verirler. Buraya kadar

Page 67: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

takipedebildinmi?”

“Tamanlamıylaevet...”

“ŞimdiJonathanSmallneyapabilir?Yalnızcahazineninbulunmasıiçinyapılançalışmalarıgizlidengizliye takip edebilir.Muhtemelen İngiltere’den ayrılır ve belirli aralıklarla geri döner. Sonra çatıkatı bulunur, o da anında bundan haberdar olur. Yine burada, evin içinde bir suç ortağı olduğufikrininaltınıçiziyoruz.Jonathan,otahtabacağıyla,BartholomewSholto’nunoyüksekodasınatekbaşına çıkamaz. Yanına gerçekten ilginç bir suç ortağı alır, onunla bu zorluğu aşar, ancak çıplakayağınıkatranruhunadaldırır,böyleceTobygelirveAşil tendonundasakatlıkolanyarımaaşlıbirsubayıaltımilboyuncatopallatır.”

“FakatcinayetiJonathandeğil,suçortağıişledi.”

“Kuşkusuz.AyrıcaJonathanodayagirişteyaptıklarınabakılırsabudurumdanpekhoşnutolmamış.OnunBartholomewSholtoilebiralıpveremediğiyoktu.Eğerelleriveağzıbağlanmışolsaydıbunudaha çok tercih ederdi. Onun ipini çekmeyi dilemezdi. Ama bir kere ortağının vahşi içgüdüleriharekete geçmişti. Zehir de kendinden bekleneni yapmıştı. Bundan sonra Jonathan notunu bıraktı,hazinesandığınıaşağıindirdivekendidepeşindengitti.

İşte çözebildiğim kadarıyla olaylar zinciri böyle. Görüntü olarak orta yaşlarda olması gerek.Ayrıca Andaman adalarının kavurucu sıcağında çalıştığı için bronzlaşmış olmalı. Boyunu daadımlarının uzunluğundan hesapladık zaten, bir de sakallı olduğunu biliyoruz. Adamın kıllı biriolduğuThaddeusSholto’nundapencerededikkatiniçekmişti.Bilmemkibaşkabirşeyvarmı?”

“Suçortağı?”

“Haevet,oradadabüyükbirgizemyok.Fakatçokyakındaherşeyianlayacaksın.Sabahhavasınekadar güzel! Şu küçük buluta bak, dev bir flamingonun pembe tüyü gibi gökyüzünde süzülüyor.Güneşin kırmızı yanı kendini Londra bulutlarının üstüne doğru çekiyor. Aşırı sayıda çok insanınüzerindeparlıyoramaiddiasınagirerimkişuangüneşinaltındaseninvebenimkikadargaripbirişyok.Doğanınsıradangüçlerikarşısındabizimacizhırslarımıznekadardaküçükkalıyor!ŞuseninJeanPaul[14]ilearanıznasıl?”

“Oldukçaiyi.Carlyle[15]üzerindenonuepeybirinceledim.”

“Bir nehri takip ederek gölü bulmak gibi…Tuhaf ama derin bir açıklaması var. İnsanın gerçekbüyüklüğünün kanıtının kendi küçüklüğünü fark etmesinde yattığını söylüyor. İnsanoğlunun başlıbaşınabirasaletörneğiolanmuvazeneve takdirgücünümasayayatırıyor.Richter ’dedüşünce içinepeygıdavar.Silahınyok,değilmi?”

“Bastonumvar.”

“Buadamlarıninlerinegittiğimizdeotürdenbirşeylereihtiyaçduyacağımızkuvvetlemuhtemeldir.Jonathan’ısanabırakıyorumamadiğeriyaramazlıkyaparsavurupindireceğim.”

Konuşurkenrevolveriniçıkardı,mermihaznesineikitanemermikoydu,ceketininsağcebinegeriyerleştirdi.

Bu sırada yazlık evlerle çevrili yarı kırsal yollar boyunca Toby’nin rehberliğinde büyük şehredoğru ilerliyorduk. Artık sürekli caddelere yaklaşmıştık. İşçiler, çımacılar uyanmıştı. Fahişelerpanjurlarıkapatıyor,kapıeşiklerinisüpürüyordu.Kareçatılıköşebaşımeyhanelerindehayatyeniden

Page 68: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

başlıyor, kaba saba görünüşlü adamlar, sabah içkilerinin ardından sakallarını kol yenlerine silerekdışarıçıkıyordu.Garipgörünüşlüköpekleraylakaylakgeziyor,bizgeçerkenmeraklıbakışlarlabizisüzüyordu. Eşi bulunmaz Toby’miz ise ne sağa ne de sola bakıyor, burnunu yere mıhlamış,ilerliyordu.Aradabirtazebirkokualdığındaisteklehavlıyordu.

Streatham, Brixton ve Camberwell’i geçtik, Oval’in doğusundaki ara sokaklardan geçerekkendimizi Kennington Yolu’nda bulduk. Takip ettiğimiz adamlar, kaçarken takip edilmemek içingaripbirzikzakyolizlemişgörünüyordu.Eğeranayolunparalelindegittikleriyöndebirarasokakvarsa, orayı tercih etmişlerdi. Kennington Yolu’nun ayağında, sola saparak Bond ve MilesCaddeleri’ni geçmişlerdi. Bu ikinci caddenin,Knight’inYeri’ne döndüğü noktada Toby ilerlemeyidurdurdu.Birkulağıdik,diğerisarkıkbirşekildeilerigerikoşmayabaşladı.Köpeksibirkararsızlıksergiliyordu.Sonradairelerçizmeyebaşladı,araarabizebakıyor,sankibumahcupdurumunakarşıbizdenhoşgörübekliyordu.

“Buköpeğinkararsızlığıdaneböyle?”diyehomurdandıHolmes.“Arabayabinmişyadabalonlauçmuşdeğillerya.”

“Belkideburadabirsürebeklediler.”dedim.

“Hah, tamam,yeniden ilerliyor,”dediarkadaşım, rahatlamışbiredayla.Gerçektendeetrafışöylebirkoklayarakanidenzihninitoplamış,dahaöncegöstermediğikadarbüyükbirenerjivekararlılıklaok gibi yerinden fırlamıştı. Koku görünüşe göre öncekinden daha keskindi. Artık burnunu yerekoymuyordu bile, tasmasını çekiştiriyor, bizi koşturmaya çalışıyordu. Holmes’in bakışlarındakiparlaklıktan,yolculuğumuzunsonunageldiğimizidüşündüğügörülüyordu.

Rotamız şimdi White Eagle tavernasının biraz ilerisine, Broderick ve Nelson’un geniş kerestedeposuna gelinceye kadar Nine Elms’e dönmüştü. Burada köpek, heyecandan çılgına dönmüş, dışkapıdan bıçkıcıların çalışmakta olduğu kapalı binanın içine doğru koşturdu. Köpek bir geçitinetrafından ilerleyerek iki kereste yığınının arasından geçti, nihayet bir el arabasının üstündegetirilmişveoracığabırakılmışbirfıçınınüzerinezıpladı.Sallanandilivekapanıpaçılangözleriyle,Toby fıçınınüzerindeduruyorvebir takdirbeklercesinebirbanabirHolmes’ebakıyordu.Fıçınınçıtaları ve el arabasının tekerlekleri, koyu bir sıvıyla boyanmıştı. Tümortamda da ağır bir katrankokusuvardı.

SherlockHolmesvebenbirbirimizebaktıkveaynıandateskinedilemezbirkahkahakopardık.

Page 69: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.
Page 70: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

BölümVIII

Page 71: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.
Page 72: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

BakerCaddesiÇetesi

Page 73: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

“Şimdineyapıyoruz?”diyesordum.“Tobygüvenilirliğiniyitirdi.”

“Duyularına göre hareket etti,” dedi Holmes, onu fıçının üzerinden aldı ve kereste deposundandışarı doğru yürümeye başladı. “Londra’da bir gün içinde ne kadar çok katran taşındığınıdüşünürsen, yolumuzun onlardan biriyle çakışmasına şaşmamak gerekir. Bugünlerde katran çokçakullanılıyor,özellikledeağaçişlemede.ZavallıToby’ninbirsuçuyok.”

“Yenidenbaşadönmeliyizsanırım.”

“Evet ama şükür ki fazla geriye gitmemize lüzumyok.Knight’inYeri’ndeki köşede iki farklı izbirbirine zıt istikametlerdeydi ve Toby burada şaşırdı. Sonra biz yanlış olan yoldan devam ettik.Şimdidiğerinitakipedeceğiz.”

Buoldukçakolaydı.Toby’iorayagötürdüğümüzdehatasını telafietti,genişbirdaireçizdi,sonradayenibiryoldanyürümeyebaşladı.

“Şimdidebiziofıçınıngeldiğiyeredoğruyönlendirmesin!”dedim.

“Bunudüşündüm.Fakatdikkatedersenkaldırımdangidiyor,fıçıyolunortasındangeçmiştir.Şimdidoğrukokuyutakipediyoruz.”

Nehirkenarınadoğru indi,BelmontPlacevePrinceCaddelerinedoğrukoştu.BroadCaddesi’ninsonunda doğrudan su kenarına geldi, orada küçük bir tahta iskele vardı. Toby iskelenin en ucunakadargitti,oradadurdu,karanlıkakıntıyadoğrubakmayabaşladı.

“Şansımızyokmuş,”dediHolmes,“Buradanbirtekneyebinmişler.”İskelekenarındabirçokkayıkvesandalvardı.HerbirköşedeToby’yidolaştırdık,oncakoklamasınarağmenbirizerastlamadı.

Kabasaba iskeleninyakınındaküçükbir tuğlaevvardı,evin ikincipenceresinden tahtabir tabelasarkıyordu. Tabelada büyük harflerle “Mordecai Smith” yazılıydı, altında da “Tekneler saatlik vegünlük kiralanır.” Kapının üzerindeki bir yazıda da bir istimbot seferinden bahsediliyordu. İskeleüzerindeki bir yığın kömür de bu bilgiyi doğruluyordu. Sherlock Holmes yavaşça etrafa bakındı,yüzünde kaygılı bir ifade vardı. “Bu çok kötü,” dedi. “Bu herifler umduğumdan akıllı çıktılar.Görünenokiizlerinikaybettirmişler.Korkarımbütünbunlaröncedenplanlanmışbirşeymiş.”

Holmes,evinkapısınayaklaşıyorduki,kapıaçıldıveküçük,kıvırcıksaçlı,altıyaşlarındabirçocukkoşarakçıktı.Ardındandairiyarı,kızılyüzlübirkadınelindebirsüngerleçıkageldi.

“Çabukgeridön,yıkanacaksın, Jack.”diyebağırdı.“Geridön,seniküçükafacan,babangelipdeseniböylegörürse,gününügörürsün.”

“Küçük şirin çocuk!” dedi Holmes, yaklaşmak için. “Nasıl da elma yanaklı bir çocuk! SöylebakalımJack,istediğinbirşeyvarmı?”

Çocukbirsüredüşündü.“Birşilinisterim,”dedi.“Okadarcıkmı?”

“Öyleyse iki şilin isterim,” diye cevapladı zeki çocuk, biraz düşündükten sonra. “Öyleyse albakalım!Tut!–ÇoktatlıbirçocukBayanSmith!”

Page 74: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

“Tanrı sizi korusun bayım, hem tatlı hem de huysuz. Hele de kocam günler boyu gittiği zamanonunlabaşaçıkmasıçokzoroluyor.”

“Kocanızyokmu?”dediHolmes,şaşırmışbirsestonuyla.“Bunaüzüldüm,ziraonunlakonuşmakisterdim.”

“Dün sabahtan beri yok, bayım, doğrusunu söylemek gerekirse onun hakkında endişeleniyorum.Eğerteknekiralayacaksanızbenyardımcıolabilirim.”

“İstimbotukiralamakistiyordum.”

“Maalesef,istimbotlagittibayım.Zatenbenişaşırtandabu;içindeWoolwich’egidipdönecekkadarbilekömüryok.Mavnailegitmişolsaneyse,çoğukerelerbirişiçintaGravesend’ekadargitmişveoradadaişvarsabirsüreoradakalmıştır.Amabiristimbot,kömürsüzneişeyarar?”

“Belkidenehirboyundabiriskeledenalmıştır.”

“Olabilirbayımamapekâdetideğildir.Herzamanoralardabirkaççuvalkömüriçinneçokparaistediklerindenyakınır.Birdeotahtabacaklıadamısevmedim,çirkinbiryüzüveyabancıbirşivesivar.Nedensürekliburayagelipdururki,bizdenneister?”

“Tahtabacaklıadammı?”dediHolmes,bellibelirsizbirşaşkınlıkla.

“Evetbayım,kirliyüzlü,maymunsuratlıbirherif,ihtiyareşiminyanınadefalarcageldi.Düngecedeeşimiyatağındankaldıranoydu.Dahası,eşimonungeleceğinibiliyordukiistimbotuogelmedenhazırladı.Söyledimyabayım,budurumdanhiçhoşlanmıyorum.”

“Fakat sevgiliBayanSmith,” dediHolmes, omuz silkerek, “Boşuna endişe ediyorsunuz.Geceninbir yarısı gelenin o tahta bacaklı adam olduğunu nereden biliyorsunuz? Nasıl bu kadar eminolduğunuzuanlamıyorum.”

“Sesi, bayım. Sesini tanıyorum, kalın ve boğuk bir sesi var. Pencereyi tıklattı, saat üç sularıydı,“Haydikalkdostum,”diyebağırdı:“Demiralmazamanı!”İhtiyareşimbüyükoğlumJim’ikaldırdıve bir şey söylemeden birlikte gittiler. Tahta bacağının taşlar üzerindeki tıkırdamasınıduyabiliyordum.”

“Butahtabacaklıadamyalnızmıydı?”

“Kesinbirşeysöyleyemembayımamabaşkasesduymadım.”

“ÜzgünümBayanSmith,biristimbotistiyordum,birdokunupbinahişittim,adıneydi?”

“Aurora,bayım.”

“Aa!Şusarıçizgiliyeşilistimbotolmasın,çokgenişbirdüdüğüvar…”

“Pek değil. Aslında nehir üzerinde görülebilecek en küçük şeylerden biri, yeni boyandı, siyahrenkteveikikırmızıçizgisivar.”

“Teşekkürler. Umarım en kısa zamanda Bay Smith’ten haber alırsınız. Ben şimdi nehir boyugideceğim. Aurora’nın izine rastlarsam ona sizin endişelendiğinizi söylerim. Siyah bir baca mıdemiştiniz?”

“Hayır,bayım,siyahamaüzerindebeyazbirbantvar.”

Page 75: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

“Sahi siyah olan yan cidarlarıydı. İyi sabahlar Bayan Smith,-- Şurada bir kayıkçı var Watson,onunlanehrigeçelim.”

Kayığa oturduğumuzda “Bu tür insanlar hakkında bilinmesi gereken temel şey,” dedi Holmes,“verdikleribilgilerinseniniçinenküçükbirönemiolduğunuonlarasezdirmemekgerektiğidir.Eğersezdirirsen bir anda bir istiridye gibi kendilerini kapatırlar. Onları gönülsüz dinliyormuş gibiyaparsan,azönceyaptığımızgibi,istediğinialmaolasılığınçokfazladır.”

“Şimdirotamızdahadabelirginleşti.”dedim.

“Neyapmalıyızpeki?”

“BiristimbotkiralayıpnehirboyuncaAurora’nınizinisürmeliyiz.”

“Sevgilidostum,buçokzorlubirişolur.BuradanGreenwich’ekadarnehrinikiyakasındasayısıziskeleyeuğramışolabilir.Ayrıcaköprününaltında,millerboyuncaçok sayıdademirlenecekyerlervar.Eğertekbaşınahareketedersentümbuihtimalleritüketmekgünler,haftalarsürer.”

“Öyleysepolisebaşvuralım.”

“Hayır,muhtemelenAthelney Jones’u son ana kadar aramayacağım.Kötü bir adamdeğil, ayrıcaprofesyonelolarakonuüzecekhiçbirşeyyapamam,fakatburayakadargelmişkenbuişitekbaşımabitirmeyiarzuluyorum.”

“Öyleyseiskelememurlarınasorarakilerleyemezmiyiz?”

“Çokdahakötüolur!Ozamanadamlarımızenselerindeolduğumuzuanlarlarvebiranönceülkeyiterkederler.Hâlihazırdadazatenyeterikadar terketmeye isteklilerdirama tamanlamıylagüvendeolduklarını bildikleri sürece acele etmeyeceklerdir. Jones’un gayreti burada işimize yarayacaktır,onundavayabakışıgünlükgazetelerekesinyansır,böylecekaçaklarımız,herkesinyanlışizüzerindeolduğunudüşünür.”

MillbankHapishanesiönündekarayaçıkarkensordum:“Pekiöyleyseneyapacağız?”

“Şu arabaya bineceğiz, eve gideceğiz, kahvaltı edeceğiz, bir saat uyuyacağız. Bu gece dedolaşmamızkuvvetlemuhtemeldir.Birpostanededur,arabacı!Toby’yisalmıyoruz,hâlâbizefaydasıolabilir.”

Büyük Peter Caddesi’nde durduk ve Holmes telgrafını çekti. Yola devam ederken “Sence kimeçektimbutelgrafı?”diyesordu.

“Kesinliklehiçbirfikrimyok.”

“JeffersonHopevakasındabaşvurduğumBakerCaddesipolisdedektifşubesinihatırlıyormusun?”

“Eh,”dedim,gülerek.

“Pahabiçilmezyararlılıkgösterecekleribirvakabu.Eğerbaşarısızolurlarsabaşkakaynaklarımdavaramaönceonlarıbirdeneyeceğim.Telgrafşubenimküçük teğmenimçamurWiggins’eydi.Bizkahvaltımızıbitirmedensanırımoveçetesibizekatılır.”

Saat sekiz, dokuz sularıydı. Gece boyunca birbiri ardına gelen hadiselerin etkisi güçlü olmuştu,bunun farkındaydım. İyiden iyiye gevşemiş ve bitap düşmüştüm, zihnim bulanmış, bedenim

Page 76: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

yorulmuştu. Bende ne arkadaşımı sürükleyen meslek aşkı vardı ne de meselelere soyut zihinselproblemler gibi bakabiliyordum. Bartholomew Sholto’ya pek ısınamadığım için onun katillerinekarşı dabir nefret beslemiyordum.Fakathazine farklı birmeseleydi.Hazine,yada en azındanbirkısmı,BayanMorstan’aaitti.Onubulmamızküçükbirihtimalbileolsa,bugayeyehayatımıadamayahazırdım.

Doğru,eğerohazineyibulursam,muhtemelenBayanMorstanbenimiçinulaşılmazolacaktı.Ancakböylesinebirdüşüncedenetkilenenbiraşk,bencilvesefilbiraşkolurdu.Holmes’insuçlularıbulmakiçinbirsebebivarsa,benimhazineyibulmakiçinonsebebimvardı.

Baker Caddesi’nde bir duş almak ve kıyafetlerimi tepeden tırnağa değiştirmek, beni mükemmelşekildeyenilemişti.OdamızageldiğimdekahvaltıhazırdıveHolmeskahvelerikoyuyordu.

“İşte,” dedi gülerek, eliyle gazeteyi gösteriyordu. “Gayretli Jones ve tam teşekküllü gazetecimizmeseleyi aralarında çözmüşler. Neyse, bu vaka ile yeteri kadar haşır neşir oldun. İyisi mi öncejambonveyumurtadanal.”

“TheStandard”gazetesiniondanaldımvemanşetiniokudum:“YukarıNorwood’daGizemliOlay”.Haberşöyledevamediyordu:

“Geçtiğimizgecesaatonikisularında,PondicherryMalikânesininsahibiBayBartholomewSholto,odasında ölü bulundu. Deliller bunun bir cinayet olduğunu gösteriyor. Öğrenildiği kadarıyla BaySholto’nunvücudundadarp izine rastlanmazkenbabasındanmiras kalanHintmücevherleri çalındı.Cesedi o sırada evi ziyaret eden Bay Sherlock Holmes, Dr. Watson ve müteveffanın kardeşi BayThaddeus Sholto buldu. Şans eseri o sırada Norwood PolisMerkezi’nde bulunan polis teşkilatınınünlü mensuplarından Bay Athelney Jones, ihbarın ardından yarım saat içinde olay yerine ulaştı.Eğitimlivetecrübeliyardımcıları,zamankaybetmedensuçlularıtespitçalışmalarınabaşladı.OlaylailgilikardeşThaddeusSholto,KâhyaBayanBernstone,HintliuşakLalRaoveMcMurdoisimlikapıcıyadabekçitutuklandı.

BayJones’uniyibilinenteknikbilgisivetitizgözlemyeteneğisayesindeacımasızkatillerinodayakapıdan ya da pencereden girmiş olamayacakları, cesedin bulunduğu odanın bitişiğine açılan çatıkapısındangirdikleri,dolayısıylahırsızyadahırsızlarıneviiyitanıyankişilerolduklarıkesinolarakortayaçıktı.Bugerçek,olayınsıradanbirhırsızlıkvakasıolmadığınıgösteriyor.Kanunadamlarınınbuserîvegayretliçalışmaları,böyledurumlardazindeveustabirzihninvarlığınınnebüyükbirşansolduğunu ortaya koyuyor. Bu sonucun, dedektiflerimizin bağımsız çalışmaları gerektiğini, böylecearaştırmalarıgerekenvakalaradahaetkinnüfuzedebileceklerinisavunanlarakarşıdaiyibircevapteşkilettiğinidüşünmektenkendimizialamıyoruz.”

“Harikadeğilmi?”dediHolmes,kahvefincanınınüzerindensırıtarak.“Nedüşünüyorsun?”

“Bencebucinayettebizdetutuklanmaktanucuzkurtulmuşuz.”

“Bencede…Amayenibirgayretekapılırsa,bizimgüvenliğimizdetehlikeyegirer.”

TambusıradakapıziliyükseksesleçaldıveevsahibemizBayanHudson’ınyılgınvekorkulusesiyükseldi.

“TanrıaşkınaHolmes,”dedimdoğrularak,“kesinbizialmayageldiler.”

“Yok,okadardakötüdeğil.Bugelengayrıresmibirkuvvet.BakerCaddesiçetesigeldi.”

Page 77: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

Okonuşurkenmerdivenlerdenhızlaçıkanyalınayak sesleri tıkırdamayabaşladı, ardındandabirdüzine hırpani, pasaklı, küçük sokak çocuğu odaya doluştu. İçeri kargaşa ile girmelerine karşın,davranışlarında bir disiplin de seziliyordu; bir anda yan yana hizalanarak meraklı bakışlarla bizebakmayabaşladılar.Diğerlerindendahauzunveyaşçadahabüyükbir tanesigururlaöneatıldı; buküçükkorkuluktabugururifadesioldukçagülünçduruyordu.

“Mesajınızıaldımbayım,”dedi“vehepsinihızlaburayagetirdim.Biletleriçinüçşilinvealtıpeni.”

“Al bakalım,” dedi Holmes, cebinden bir miktar gümüş çıkararak. Bundan sonra onlar sanagelecek, sen de bana geleceksin. Evimi bu şekilde istila etmenizi istemiyorum. Gerçi böylecesöyleyeceklerimihepinizbirinciağızdanduymuşolacaksınız.Auroraadındabiristimbotuarıyorum,sahibiMordecaiSmith,rengisiyah,ikikırmızıçizgisivar,bacasıdasiyahveüzerindebeyazbirbantvar. Şu an nehir boyunda bir yerlerde. Biriniz de Mordecai Smith’in kendi iskelesinde beklesin,böylecegeridönersebizehaberverir.Kendiaranızdaişbölümüyapıpnehrinikiyakasınıdaetraflıcaaramalısınız.Birgelişmeolursabizebildirin.Anlaşıldımı?”

“Evetefendim!”dediWiggins.

“Ödemeeskisigibi…AyrıcaistimbotuilkbulanadabirGinevereceğim.Birgünlükücretinizidepeşinveriyorum.Haydi, şimdigidinbakalım!”Herbirinebirer şilinverdi.Birandakoşarakaşağıindiler.Birsüresonracaddeninherbiryanınadağılmışlardı.

“Eğer bu istimbot suda ise, onu bulacaklardır,” dedi Holmes,masadan kalktı ve piposunu yaktı.“Heryereulaşabilirler,herşeyigörebilirler,herkesiduyabilirler.Akşamdanöncesanırımhaberinialırız.Busıradabizedeyalnızcabeklemekkalıyor.Aurora’yıyadaBayMordecaiSmith’ibulmadanizsürmeyedevamedemeyiz.”

“Tobyşukırıntılarıyiyebilirsanırım.SenyatacakmısınHolmes?”

“Hayır:Yorgundeğilim.Garipbiryapımvar.Çalışmaktanötürüyorulduğumuhiçhatırlamıyorum,fakatataletbenitamamenbitkindüşürüyor.Biraztüttürecekvezarifmüşteriminönümüzegetirdiğibugarip işüzerinedüşüneceğim.Dünyadakolaybir işvarsabubizimkiolmalı.Sonuçta tahtabacaklıadampekfazlayok,fakatdiğeradam,sanırım,benzersizbirtip.”

“Yinemidiğeradam?”

“Sanakarşıadamabirgizemkazandırmayıdüşünmüyorum.Yalnızkendikendinebirfikrevarmışolmangerekirdi.Verilerigözdengeçir.Küçücükayakizleri,pabuçgörmemişçıplakayaklar,taşbaşlıtahtadanbaston,aşırıçevikbirbünye,küçükzehirlioklar.Tümbunlarsananeifadeediyor?”

“Birvahşi!”diyehaykırdım.“MuhtemelenJonathanSmall’ınortağıolanşuHintlilerdenbiridiroda.”

“Sanmıyorum,” dedi. “İlginç silahların izlerini ilk gördüğümde ben de öyle düşünmüştüm fakatayakizlerinindikkatçekicikarakteribenitekrardüşünmeyesevketti.HindistanYarımadası’nınbazısakinleri küçük adamlar, fakat hiçbiri böyle bir ayak izi bırakamaz. Hinduların ayakları uzun veincedir.Müslümanlardasandaletgiydikleriiçinbaşparmaklarıayrıktır,çünküsandaletinipioaradangeçer.Buküçükoklardayalnızbiryollaatılabilir;boruyla.Öyleysebuvahşiyineredenbulacağız?”

“GüneyAmerika!”diyesalladım.

Eliniuzattıveraftanhacimlibirciltindirdi.“Buyeniyayımlananbircoğrafyaansiklopedisininilk

Page 78: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

cildi.Sonotoriteolarakkabuledilebilir.Bakalımelimizdenevar? ‘AndamanAdaları, Sumatra’nın340mil kuzeyinde,BengalKörfezi’ndedir.’Hmm!Hmm!Neler neler var!Nemli bir iklim,mercankayalıkları, köpekbalıkları, Blair Limanı, hapishaneler, RutlandAdaları, kavak ağaçları, -Hah! İşteburada! ‘Bazı antropologlar tarafından Afrika Buşmanları, Amerikan Kızılderilileri ve Tierra delFuegolular dünyanın en küçük insanları olarak tanımlansa da Andaman Adaları’nın yerlileri,herhaldedünyanınenküçükırkıdır.Ortalamaboylarıdörtfitinaltındadırancakbundandakısaolanyetişkinlerin sayısı hiç de az değildir. Acımasız, aksi ve inatçı insanlardır, fakat güvenlerikazanıldığındaonlarlaçokgüçlüdostluklarkurulabilir.’BunlarıakıldatutWatson.Şimdişunudinle:‘Tabiat olarak çirkin görünüşlüdürler, geniş, şekilsiz kafaları, küçük, sert bakan gözleri vardır,şekilleri bozuktur.El ve ayakları belirgin şekilde küçüktür.O kadar inatçı ve vahşidirler ki, İngilizHükümeti’nin onları tüm kazanma çabaları boşa gitmiştir. Gemi kazalarından kurtulanlar için başbelasıdırlar.Taşbaşlısopalarıylaonlarınkafasınıdağıtıryadazehirlioklarıylaonlarıvururlar.Tümbukıyımlarınpeşindenyamyamziyafetlerigelir.’Hoşveşirinadamlar,Watson!Buadameğerkendigüdüleriylehareket etmekonusunda serbestbırakılsaydıhikâyemizçokdaha fena sonuçlanabilirdi.Düşünüyorumda,JonathanSmalldaböylebiradamlaçalışmamakiçinherşeyiniverirdi.”

“Pekibuadambukadargaripbirortağınasılbuldu?”

“Bunusöylemekzor…HernekadarSmall’unAdamanAdaları’ndangeldiğinibiliyorolsakda,buadalınınonunlagelmesioldukçazorbirihtimal.Şüphesizkizamanlabunlarıanlayacağız.Banabak,Watson;çokbitkingörünüyorsun.Şukanepeyeuzan,bakalımseniuyutabilecekmiyim?”

Kemanınıköşedenaldı,benuzandıktansonra,oanbestelediği–şüphesizkendibestesiydi,çünkübüyük bir doğaçlama gücü vardı – bir melodiyi hafif bir sesle, rüya gibi çalmaya başladı. Sıskakollarını,ciddiyüzünü,kollarınıninişçıkışınıhayalmeyalhatırlıyorum;sankiyumuşacıkbirseslerdenizinde huzur içinde yüzüyordum. Derken kendimi Mary Morstan’ın bana bakan tatlı yüzüylebirlikterüyalarâlemindebuldum.

Page 79: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.
Page 80: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

BölümIX

Page 81: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.
Page 82: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

ZincirdeBirKırılma

Page 83: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

Uyandığımdaikindivaktiidi,güçlenmişveyenilenmiştim.SherlockHolmesaynenbıraktığımgibioturuyordu, yalnızca kemanının yanına kurulmuş, derinlemesine bir kitaba gömülmüştü. Benhareketlenincebanadoğrubaktı,yüzündesıkıntılıbirhalvardı:

“Deliksizuyudun,”dedi.“Konuşmamızseniuyandırırdiyeendişeettim.”

“Benbirşeyduymadım.”dedim,“Yenihaberlervarmıpeki?”

“Maalesef hayır, hayal kırıklığına uğradım, şaşkınım, bu saate kadar belirgin bir şeyler duyarızdiye tahmin ediyordum.Wigginsgelişmeleri anlatmak içingeldi.Henüzhiçbir ize rastlanmadığınısöylüyor.Cansıkıcıbirarayışbu,hergeçensaatinönemivar.”

“Yapabileceğimbirşeyvarmı?İyicedinlendim,yenibirgecegezintisinehazırım.”

“Şu anyapabileceğimizhiçbir şeyyok.Yalnızcabekleyeceğiz.Eğer dışarı çıkarsak, haberler bizyokkengelir,budagecikmeyenedenolur.Senistediğiniyapabilirsinamabenburadakalmalıyım.”

“Öyleyse ben de Camberwell’e gidip, Bayan Cecil Forrester ’e uğrayayım. Dün uğramamısöylemişti.”

“BayanCecilForrestermı?”dediHolmes,bıyıkaltındangülerek.

“TabiiBayanMorstan’adauğramışolacağım.Olanlarımerakediyorlardır.”

“Ben olsam onlara fazla bir şey anlatmazdım,” dedi Holmes, “kadınlara asla tam anlamıylagüvenemezsin,engüvenilirolanlarınabile…”

Buacımasızfikirüzerinetartışmakistemedim.“Birikisaatiçindegelirim.”dedim.

“Pekâlâ! İyi şanslar! Ama nehri geçeceksen oradan da Toby’i bırak, artık ona göre bir işimizkaldığınısanmıyorum.”

Bunun üzerine köpeğimizi de yanıma aldım ve Pinchin Yolu’ndaki ihtiyar tabiatsevere birkaçkuruşla birlikte teslim ettim. Camberwell’de Bayan Morstan’ı gece yaşadıklarından sonra birazbezginamagelişmeleriduymakiçindeisteklibuldum.BayanForresterdamerakiçindeydi.Onlarayaptıklarımızı tek tek anlattım ama olayın en trajik yanlarını kendime sakladım. Bay Sholto’nunölümü hakkında bazı şeyler anlattım ama tam anlamıyla cinayetin ayrıntılarını gizledim. Tümgizlediklerimerağmenanlattıklarımiçindeonlarışaşkınadüşürecekveürkütecekyeterikadarayrıntıvardı.

“Tam anlamıyla bir roman gibi!” dedi Bayan Forrester. “Yaralı bir kadın, yarımmilyonluk birhazine,karabiryamyam,tahtabacaklıbireşkıya.Ejderhayadalanetlikonthikâyelerigibi.”

BayanMorstan, bana parıltılı bir bakış atarak “ve kurtarıcı olarak da iki gezgin şövalye,” diyeekledi.

“Mary, senin kaderin bu araştırmanın sonuçlarına bağlı ama yeteri kadar heyecan duyduğunudüşünmüyorum. Bu denli zengin olmanın nasıl bir şey olacağını bir düşün, dünya ayaklarınınaltında!”

Page 84: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

Buolasılıkkarşısındaenküçükbirmutlulukbelirtisigöstermemesiiçimeserinlikverdi.Aksinebukonuyaenufakbirilgiduymadığınıgösterircesinebaşınıgururlakaldırdı:

“ŞuansadeceBayThaddeusSholto’yudüşünüyorum.”dedi.“Başkahiçbirşeyinönemiyok;bencebaşındanberi çoknazikveonurludavrandı.Onubuasılsızvekorkunçsuçlamadanaklamakbizimgörevimiz.”

Camberwell’den ayrıldığımda akşam olmuştu. Eve vardığımda hava oldukça karanlıktı.Arkadaşımınkitabıvepiposu,sandalyesininüzerindeduruyordu,fakatkendisiortadankaybolmuştu.Birnotbulurumumuduylaetrafabakındımamayoktu.

Panjurları indirmek üzere geldiğinde Bayan Hudson’a “Sanırım Bay Sherlock Holmes gitmiş”dedim.

“Hayır Efendim. Odasına gitti. Biliyor musunuz efendim,” dedi, sesini etkileyici bir fısıltıyadönüştürerek,“onunsağlığındanendişeediyorum.”

“NedenBayanHudson?”

“Çokgaripbirhalivar.Sizgittiktensonrabiryukarıbiraşağıyürüdüdurdu.Artıkayakseslerindenbitkin düşmüştüm. Sonra kendi kendine konuşmaya, homurdanmaya başladı. Ne zaman zil çalsa,merdivenbaşınagelerek:“KimgelmişBayanHudson?”diyesordu.Şimdiodasınakapandıamahâlâaynışekildeodadavoltaatıyor,duyuyorum.Umarımhastalanmazefendim.Sakinleştiricibir şeylervereyimmidiyecektimkibanadönüpöylebirbaktıkiodadannasılçıktığımıbilemedim.”

“Endişelenmeniz için bir neden yok, BayanHudson,” diye karşılık verdim. “onu çok defalar buşekildegördüm.Zihnindeonuhuzursuzedenbirtakımküçükmeselelervar.”

Hernekadarkıymetlievsahibemizekarşırahatlatıcıbir tondakonuştuysamda,geceboyuodadadolaşan fersiz ayak seslerini duymaktan ve ince ruhunun bu hareketsizlik karşısında nasıl daörselendiğinidüşünmekten,bendetedirginolmuştum.

Kahvaltıdayorgunvebitkingörünüyordu.Herikiyanağındaküçükbirerkızarıklıkvardı.

“Kendiniçokyoruyorsunihtiyar,”dedim.“Geceboyuvoltaattındurdun.”

“Hayır, uyuyamadım,” dedi. “bu berbatmesele beni tüketiyor. Tüm engelleri aşmışken böylesinebasitbirengeliaşamamakçokfena…Adamlarıbiliyorum,istimbotubiliyorum,herşeyibiliyorum,fakatyinedehiçbirhaberalamıyorum.Başkalarınıdaseferberettim,tasarrufumaltındaolanheryolukullandım.Nehrin tamamı ikiyandandaarandı,hiçbir ize rastlanmadı.BayanSmithdekocasındanbirhaberalamadı.Yakındaistimbotubatırdıklarınıdüşünmeyebaşlayacağım.Gerçibunudüşünmemiçindemanilervar.”

“BelkideBayanSmithbiziyanlışyönlendirdi.”

“Hayır,oolasılığıeledim.Araştırdım,otarifeuyanbiristimbotvar.”

“Nehrinyukarısınagitmişolabilirmi?”

“Onudadüşündüm.BununiçindeRichmond’akadararaştıracakbirekipvar.Eğerbugünbirhabergelmezse, yarın kendim çıkacağım, hem de istimbotun değil, adamların peşine düşeceğim. Amakesin,kesinbirşeyduyacağız.”

Page 85: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

Fakat duymadık.Wiggins’ten ya da diğerlerinden bir kelimelik olsun bilgi gelmedi. Gazetelerinbirçoğunda Norwood trajedisi konusunda makaleler vardı. Hepsi de zavallı Thaddeus Sholto’yacephe almış görünüyordu. Ancak hiçbirinde ertesi gün yeni bir soruşturma başlatılacağı bilgisidışındayenibirayrıntıyoktu.AkşambayanlarabaşarısızlığımızıanlatmakiçinCamberwell’egittim,döndüğümdeHolmeskeyifsizdivesomurtuyordu.Sorularımabilezorlacevapverdi.Akşamboyuncaçokçaısıtma,buhar,damıtmaiçerenanlaşılmasızorbirkimyasalanalizlemeşguloldu.Sonundaöylebirkokuçıktıkikendimibinadanzorattım.Deneytüplerinintıkırdamalarınısabahınerkensaatlerinekadarişittimkibudaoiğrençkokuludeneyinosaatlerekadarsürdüğüanlamınageliyordu.

Şafakla birlikte uyandığımda onu yatağımın başında ayakta dikilir vaziyette buldum. Üzerindekruvazeceketlikababirgemicielbisesivardı.Aynıkabalıktabiratkıdaboynunuörtmüştü:

“Nehre iniyorumWatson” dedi. “Düşünüpdurdumve şimdi bir tek yol görebiliyorum.Her şeyerağmendenemeyedeğer.”

“Nedenolmasın,bendegelebilirmiyim?”dedim.

“Hayır, beni temsilen burada kalırsan daha faydalı olabilirsin. Pek gidesim yok,Wiggins geçengece biraz ümitsiz konuştu ama gün içinde yeni bir haber gelebilir. Gelen tüm notları, telgraflarıaçmanı istiyorum, herhangi bir haber gelirse de kendin karar ver ve uygula. Sana güvenebilirmiyim?”

“Kesinlikle.”

“Korkarımbanahaberulaştıramazsın,çünkübendetamolarakneredeolacağımıbilmiyorum.Amaeğerşansımvarsa,fazlauzunsürmez.Öyleyadaböylebirşeyleröğrenmişolarakdöneceğim.”

Kahvaltı süresince hiçbir gelişme olmadı. Standard gazetesini açınca, yeni bir şeylere rastladım:“YukarıNorwood trajedisinedair,meseleninbaşta sandığımızdandahakarmaşıkolduğunugösterenyeni gelişmeler oldu. Yeni kanıtlara göre Bay Thaddeus Sholto’nun her hangi bir şekilde bucinayetlerle ilişkili olması imkânsız görünüyor. Bay Sholto ve kâhya Bayan Bernstone dün akşamsalıverildi. Polisin gerçek suçlular hakkında da bazı ipuçlarına sahip olduğu sanılıyor. ScotlandYard’danBayAthelneyJonesda,çokiyibilinenenerjisivezekâsıilekonuyutakipediyor.Budurumdabaşkatutuklamalardabekleniyor.”

“Şimdilikbusonuçtatminedici”diyedüşündüm.EnazındandostumuzSholtoserbestkalmıştı.Herne kadar polisin bilindik zarf atmalarından biri gibi gözükse de, buldukları yeni kanıtların neolduğunumerakediyordum.

Gazeteyimasanın üstüne attım, tam o sırada gözüm gazetenin taziye sütununda bir ilana takıldı.Şöyledeniliyordu:

“KAYIP–GeçenSalısabahısaatüçsularındaAuroraisimli,ikikırmızışeritlisiyahrenktevebacasıbeyazbantlısiyahbiristimbotileevdenayrılanSandalcıMordecaiSmithveoğluJimkaybolmuştur.MordecaiSmithveAuroraistimbotununneredeolduğuhakkındabilgisiolanlarınSmithiskelesindekiBayan Smith’e ya da 221B Baker Caddesi adresine başvurmaları rica olunur. Bilgi verenlere beşpoundödülverilecektir.”

BununHolmes’inişiolduğuaçıkçabelliydi.BakerCaddesiadresibununyeterlikanıtıydı.Oldukçaçarpıcı,zekicebirhamleydi.Kaçaklarbununkayıpkocasınıarayanbirkadınınkaygısındanötebirşeyolmadığınıdüşüneceklerdi.

Page 86: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

Uzunbirgünolmuştu.NezamankapıçalınsayadacaddedesertbirayaksesiduyulsaHolmes’ingeri döndüğünü ya da ilanına bir cevap geldiğini sandım. Birazcık kitap okumaya çalıştım amadüşüncelerim sürekli bu garip olaya ve peşinde olduğumuz kötü tabiatlı alçak ikiliye kayıyordu.Arkadaşımınyürüttüğümantıktaköklübirhataolabilirmiydi?Aşırıözgüvenininesiriolduğu içingerçeklerigörmeyetisinikaybetmişolabilirmiydi?Çevikvekuramsalzihnibuhamteoriyiyanlıştemeller üzerine bina etmiş olamazmıydı?Hiç yanıldığını görmemiştim; oysa en ustamantıkçılarbile arada sırada yanılırdı. Kurduğu aşırı ince mantık nedeniyle yanılmış olabileceğinidüşünüyordum.Dahadüzvesıradanbiraçıklamadururkençokdahaincevetuhafaçıklamalarıtercihediyordu. Öte yandan kanıtları kendi gözlerimle görmüştüm, yaptığı kestirimleri de ondandinlemiştim. Bu garip olaylar zincirinde geriye doğru baktığımda, birçoğu kendi içinde sıradandıamahepsideaynıyönebakıyordu.Holmes’inaçıklamalarıyanlışçıksabilegerçeklerinaynıdüzeydeacayipvesarsıcıolacağınıdüşünmektenkaçınamıyordum.

Öğledensonrasaatüçtekapıziliyükseksesleçaldı,şaşırtıcıbirşekildeevingirişindeotoriterbirsestonuylaBayAthelneyJonesbelirdi.Yalnızçokfarklıgörünüyordu.YukarıNorwood’dakidavayıkendindengayeteminbirşekildealmışolanokamuvicdanınınustavekudretli temsilcisindeneserkalmamıştı. Moralman çökmüş bir ifadesi vardı, gayet uysal hatta özür dilercesine bir havayabürünmüştü.

“İyigünlerbayım,iyigünler,”dedi,“BaySherlockHolmesyokgaliba,anlıyorum.”

“Evet, ne zaman geleceğini de bilmiyorum. Fakat belki beklemek istersiniz. Lütfen oturun, puroalın.”

“Teşekkürederim,bekleyeyim.”dedi,yüzünübüyükkırmızıbirmendillekuruladı.

“Viskisodaalırmıydınız?”

“Peki,yarımbardakalayım.Yılınbuzamanınagörehavaoldukçasıcak.Başımdadaoldukçabelabirişvar.ŞuNorwooddavasıileilgiliteorimibiliyormuydunuz?”

“Açıkladığınızıhatırlıyorum.”

“Aslındabirdahagözdengeçirmekzorundakaldım.AğımıBaySholtoetrafındasımsıkıörmüştümbayım, fakat Sholto bu ağı tam ortasından parçaladı. Suçsuzluğunu şüpheye yer bırakmaz şekildekanıtladı. Kardeşinin odasından ayrıldığı andan itibaren gözden kaybolduğu bir an bile yok.Dolayısıylaoçatıyatırmanankişioolamaz.Buçokkaranlıkbirdavavemeslekiitibarımtehlikede.Birazcıkyardımalmakbeniçokmutlueder.”

“Hepimizbellizamanlardayardımaihtiyaçduyarız.”dedim.

“Bayım, arkadaşınız Bay Sherlock Holmes harika bir adam,” dedi, boğuk ve fısıltılı bir sesle.“yenilmez bir adam o. O genç adamın içinde yer aldığı birçok vaka gördüm ama onun bir ışıktutamadığıbirdavahenüzgörmedim.Yöntemleribilindiktürdendeğilayrıcateorilerkurmaktabirazda aceleci ama son tahlilde, bence gelecek vaat eden bir polis olurdu; bunu kim biliyordur,umursamıyorum.Busabahondanbirtelgrafaldım.AnladığımkadarıylabuSholtoişihakkındabazıkanıtlaraulaşmış.İştemesajı.”

Telgrafı cebinden çıkardı ve bana uzattı. Poplar ’dan saat on ikide atılmıştı. “Hemen BakerCaddesi’negit,”yazıyordu. “Eğer gelmemişsem beni bekle. Sholto çetesinin izini bulmak üzereyim.Eğerişisonuçlandıranekibiniçindeolmakistiyorsanbugecebizimlegelebilirsin.”

Page 87: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

“Buçokiyi…Bellikiyinebazıyenikokularalmış,”dedim.Belirginbirhoşnutluklaatıldı:“Haa,demek ki o da benimgibi başta yanılmış.Bazen en iyilerimiz bile gerçekleri ıskalayabiliyor.Çoktabii ki bu da yanlış bir alarm olabilir. Ancak bir kanun görevlisi olarak vazifem hiçbir olasılığıkaçırmamak…Kapıdabirilerivar,geldigaliba.”

Ağır adımlarla merdivenlerden çıkan ayak sesleri ve nefes nefese kalmış birinin hırıltılı nefesiduyuldu.Merdivenlerfazlagelmişolacaktıkibiryadaikikezdurakladı,nihayetodamızaulaştıveiçerigirdi.Görünüşüde işittiğimiz seslerleuyumluydu.Yaşlıbir adamdı,üzerindedenizcikıyafetivardı. Eski kruvaze ceketinin düğmelerini boğazına kadar iliklemişti. Sırtı kamburlaşmıştı, dizlerititriyorduveağırastımlıbirnefesivardı.Kalınmeşedenyapılmışbastonunadayanırkenciğerlerinehava doldurma gayreti içinde omuzları inip kalkıyordu. Çenesini kaplayan renkli bir atkısı vardı,koyuvekeskinbakışlıgözleri,gürvebeyazkaşları,kırlaşmışuzunfavorileridışındayüzününçokazkısmıgörünüyordu.Bütünbugörüntü,banayaşlıvefakir,birokadardasaygıdeğer,ustabirdenizciizlenimiveriyordu.

“Neolduadamım?”diyesordum.

Yaşlıinsanlaraözgüyavaşvemuntazambakışlarlaetrafınısüzdüktensonra,“BaySherlockHolmesburadamı?”dedi.

“Hayır,fakatonunyerinebenvarım.Onabirmesajınvarsabanasöyleyebilirsin.”

“Bunuancakonasöyleyebilirim.”dedi.

“Fakatdedimya,onutemsilenbenburadayım.KonuMordecaiSmith’inteknesimiydi?”

“Evet,onunneredeolduğunubiliyorum.Peşindeolduğuadamlarındaneredeolduğunubiliyorum.Hazinenindeyerinibiliyorum.Herşeyibiliyorum.”

“Öyleysebanasöyle,bendeonasöyleyeyim.”

Yineihtiyarlaramahsushuysuzbirinatçılıkla“Yalnızonasöyleyebilirim”diyetekrarladı.

“Peki,öyleysebeklemengerekiyor.”

“Hayır, hayır, kimsenin keyfi olsun diye bütün günümü harcayamam. Eğer Bay Holmes buradadeğilse, tüm bunları kendi bulsun. İkinizin de kim olduğu umurumda değil, bir tek kelimesöylemem.”

Kapıyadoğruatılırken,AthelneyJonesönünegeçti:

“Biraz bekle dostum,” dedi. “önemli şeyler biliyorsun, böyle çekip gitmemelisin. İstesen deistemesendearkadaşımızgelinceyekadarsenikoruyacağız.”

Yaşlı adam, kapıya doğru küçük bir hamle yaptıysa da, Athelney Jones, geniş sırtıyla kapıyıkapayınca,direnmeninbeyhudeolduğunuanladı.

Bastonunu yere vurarak: “Bu nasıl bir muamele böyle?” diye bağırdı. “Buraya bir beyefendiyigörmeyegeliyorumvesiz ikiniz,hayatımboyuncahiçgörmediğim ikikişi,benialıkoyarakböyledavranıyorsunuz!”

“Merak etme, sana bir şey olmayacak,” dedim. “Kaybettiğin zamanı sana ödeyeceğiz. Şuradakikanepeyeotur,çokbeklemezsin.”

Page 88: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

Öfkeylegelerek,oturup,yüzünüellerininarasınaaldı. Jonesvebenpurolarımızavesohbetimizegeridöndük.Biranda,Holmes’insesiçınladı:

“Sanırımbanadabirpuroikramedersiniz”dedi.

İkimizdesandalyelerimizdenfırladık.Holmes,yanıbaşımızdagülerekoturuyordu.

“Holmes!”diyehaykırdım.“Senburadasında,ihtiyarnerede?”

“İşte ihtiyar,”dedi,elindebirbeyazsaçyığını tutarak.“İşteburada,peruk,favoriler,kaşlar,hepsiburada. Kamuflajımın gayet başarılı olduğunu biliyordum ama bu testi geçebileceğiniummuyordum.”

Jones, keyifle “Nasıl bir düzenbazlık bu!” diye bağırdı. “Oyuncu olmalıymışsın, az bulunan biroyuncu olurdun. O darülaceze öksürüğü, o titrek bacaklarla haftada on pound kazanırdın. Gerçigözlerindeki parıltı bana yabancı gelmemişti ama biz de kaçmana öyle kolay müsaade etmedik,gördün.”

Purosunuyakarken“Bununiçintümgünçalıştım.”dedi.“Biliyorsunuz,artıksuçdünyasındakilerinbüyükbirçoğunluğubenitanımayabaşladı.Heledebuarkadaşımızbenimbazımaceralarımıkalemealıp bastırdıktan sonra… Bu yüzden araştırmalarım sırasında böylesi birtakım kılık değiştirmeleryapmamgerekiyor.Telgrafımıaldınmı?”

“Evet,beniburayagetirendeooldu.”

“Soruşturmannesonuçverdi?”

“Hiçbirşeyeldeedemedik.İkimahkûmumuserbestbırakmakzorundakaldım,diğerikisihakkındadaelimdekanıtyok.”

“Üzülme. Onların yerine başka iki kişi vereceğiz sana. Ama benim emirlerim altına girmengerekiyor. Resmiyette bütün başarı senin hanene yazılacak, ancak çalışırken yalnızca benimgösterdiğimyolutakipedeceksin.Anlaştıkmı?”

“Tamamen…Yeterkioadamlarıbulalım.”

“Güzel,öyleyseilketaptahızlıbirpolisteknesiisteyeceğim–biristimbot-,saatyedideWestminsterMerdivenleri’ndeolacak.”

“Sorundeğil,ayarlarım.Zatenoradaherzamanbir tanebulunur,fakateminolmakiçincaddeninkarşısınaçıkıpbirtelefonaçabilirim.”

“Sonra,dirençlekarşılaşmaihtimalimizekarşıikisağlamadamistiyorum.”

“Teknedeikiyadaüçadambulunacak.Başka?”

“Adamları hakladıktan sonrahazineyi alacağız.Sanırımhazine sandığını, yarısınahakkıyla sahipolangençbayanagötürmekbuarkadaşımiçinzevkolacaktır.Gençbayan,sandığıilkaçankişiolsun.Ee,Watson?”

“Benimiçinbüyükbirzevkolur.”

“Teamüllere aykırı bir plan,” dedi Jones, başını sallayarak. “Ne var ki zaten olan biten her şeyteamüllere aykırı. Sanırım bunu da görmezlikten gelmek durumundayız. Yalnız bunun ardından

Page 89: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

hazineresmitahkikatiçinyetkililereteslimedilmekzorunda.”

“Tabiiki,buayarlanabilir.Birdiğernokta:BumeselehakkındaJonathanSmall’ınkendiağzındanbazıdetaylarıduymaktanmemnunolurum.Biliyorsunuz,dosyalarımındetaylarıüzerindeçalışmayıseverim.Onunlagayrıresmibirgörüşmeyapmamaengelolunmayacak,burada,benimevimdeyadabaşkabiryerdeolabilir.Tabiiadamakıllıkorunmasısağlandıktansonra…”

“Pekâlâ,patronsensin.BuJonathanSmall’ıngerçektenvarolduğunadairbilebirdelilyokelimde.Eğeronuyakalarsanız,onunlabirgörüşmeyapmaisteğinizinasılgeriçevirebilirim?”

“Ozamananlaştıkyani…”

“Tamamen.Başkabirşeyvarmı?”

“Akşam yemeğini lütfen bizimle yiyin. Yarım saat içinde hazır ederim. İstiridyem ve bir çiftkekliğim, bir iki çeşit de beyaz şarabım var. Watson, henüz ev işlerindeki hünerlerimi görmüşdeğilsin.”

Page 90: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.
Page 91: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

BölümX

Page 92: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.
Page 93: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

AdalınınSonu

Page 94: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

Yemekoldukçakeyifliydi.Holmeseğeristerseçokmükemmelkonuşabiliyorduveogeceistemişti.Heyecanın verdiği coşkunluk içinde görünüyordu. Zekâsının hiç bu kadar parıldadığınıgörmemiştim. Hemen ardı ardına bir sürü şeyden bahsetti, -Ortaçağın efsane piyeslerinden veçömlekçiliğinden, Stradivarius kemanlarından, Sri Lanka Budizminden ve geleceğin savaşgemilerinden- öyle ki bunların her birinde sanki özel ihtisas yapmıştı. Önceki günlerin karanlıkdepresyonuna karşın şimdi parlak espri anlayışı coşmuştu. Athelney Jones da istirahat saatlerindesosyal bir insan olabildiğini gösterirken, yemeklere iştahla yumuldu. Bana gelince, ben degörevimizinsonunayaklaştığımıziçinveHolmes’inbumutluhalinigörmektendolayısevinçliydim.Akşamyemeğiboyuncabizibirarayagetirensebephakkındahiçbirimizbirimadabilebulunmadık.

Ortalık toparlanınca, Holmes saatine baktı, sonra da üç bardağı porto şarabıyla doldurdu. “Tekkadeh,”dedi,“küçükserüvenimizinbaşarısına…Artıkvakitgeldi.SilahınvarmıWatson?”

“Masamınçekmecesindebeylikrevolverimvar.”

“Onualsaniyiedersin.Hazırlıklıolmaklazım…Arabakapıyagelmiş.Saataltıbuçuktagelmesinisöylemiştim.”

Westminsteriskelesineulaştığımızdasaatyediyibirazgeçiyorduveistimbotumuzbizibekliyordu.Holmesistimbotuiyiceinceledi:

“Bununbirpolisteknesiolduğunubelliedecekbirişaretvarmıüzerinde?”

“Var.Şuyantarafındakiyeşillamba…”

“Öyleyseonuçıkarın.”

Buküçükdeğişiklikyapıldı.Tekneyeatladıkvehalatlarçekildi.Jones,Holmesvebenkıçtarafındaoturduk.Dümendebiradam,makinelerebakanbiradamveilerideikiirikıyımpolismüfettişivardı.

“Nereyegidiyoruz?”diyesorduJones.

“Kuleye.OnlaraJacobson’unyerinintamkarşısındadurmalarınısöyle.”

Görünüşe göre teknemiz oldukça hızlıydı. Uzun uzun dizilmiş yüklü mavnaları sankiduruyorlarmış gibi hızla geçtik. Bir buharlı nehir vapurunu da geçtiğimizde Holmes keyiflegülümsedi:

“Herhaldebuhızlanehirdekiherşeyigeçebiliriz.”dedi.

“Enazındanbizigeçebilecekpekfazlanehiraracıyok.”

“Aurora’yı yakalamamız gerekecek, o da hızıyla nam salmış bir istimbot. Sana işin iç yüzünüanlatacağımWatson.Böyleküçükbirşeyinbenifrenlemesinenasıldabozulmuştum,değilmi?”

“Evet.”

“Kimyasal deneylere gömülerek zihnime iyi bir istirahat verdim. Büyük devlet adamlarımızdanbirinin dediği gibi, ‘en iyi dinlenme iş değişikliğiyle olur ’. Bence de öyledir.Üzerinde çalıştığım

Page 95: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

hidrokarbonu çözdürmeyi başardıktan sonra, Sholto’lar sorununa tekrar döndüm ve tüm vakayıtekrardüşündüm.Çocuklarnehrinyukarısınadaaşağısınadagitmiş,birsonuçalamamıştı.İstimbotherhangibirrıhtımyadaiskelededeğildi,evedegeridönmemişti.Diğertümihtimallerçürüdüğündegeriye izlerini kaybettirmek için onubatırmış olma ihtimalleri kalıyor idiyse de bu çokküçükbirihtimaldi.BuSmalldenenadamınzekâolarakbelirlibirdüzeyinüstündeolduğunubiliyordumamaböylesi incelikleri düşünebilecek biri olduğunu sanmıyordum. Çünkü genelde böylesi şeyleridüşünmekileridüzeyeğitimgerektirir.Sonradandüşündümki,buadambirsüreLondra’dakalmışolduğuiçin–PondicherryMalikânesinisürekligözetlediğinedairelimizdedelillervar–hemenbiranda buradan ayrılamazdı. Bir gün bile olsa işlerini düzenlemesi için biraz zamana ihtiyacı vardı.Neyse,bubirolasılıksonuçta.”

“Yalnızbuhesapbanabirazzayıfgeldi.”dedim.“Yolculuğaçıkmadanöncebütün işleriniyolunakoymuşolmasıdahabüyükbirolasılıkbence.”

“Hayır, ben öyle düşünmüyorum. Kaldığı barınak onsuz yapabileceğine emin oluncaya dek çokdeğerlibirşeydionuniçin.Fakatikincibirmeseledahavardı.JonathanSmall,arkadaşınınbugaripfizikselgörünümünün,tümgizlemelerinerağmensöylentilereyolaçacağınınvebunundaNorwoodtrajedisi ile alaka kurulmasına neden olacağının farkındaydı. Zekâsı bunu görecek kadar keskindi.Karanlığın örtüsünde karargâhlarından çıktılar ve ortalık aydınlanmadan geri dönmelerigerekiyordu.Şimdi,BayanSmith’egöre istimbotabindiklerindesaatüçügeçiyordu.Birsaatkadarsonrahavaoldukçaaçılmışolacakveinsanlaretraftaolacaktı.Buyüzdençokuzağagitmediklerinekararverdim.Smith’eçenesinitutmasıiçiniyiparaverdiler,sonkaçışiçinistimbotunuayarladılarveo gece ellerinde hazine sandığıyla iskeleye koştular. İki gece içinde ki bu süre içinde gazetelerinkonuyabakışlarınıvekimlerdenşüphelenildiğinigörmefırsatlarıolacaktı,karanlığınörtüsüaltındaGravesend’de ya da Downs’ta bir gemiye doğru yola çıkacaklardı. Oradan da hiç şüphe yok kiAmerika’yayadakolonileregeçişiayarlamışlardı.”

“Pekiyaistimbot?Onudabarınaklarınagötürmüşolamazlar.”

“Kesinlikle. Bulunamıyor olmasına karşın istimbotun çok uzağa gittiğini sanmıyordum. Bununüzerine kendimi Small’ın yerine koydum ve o kapasitede bir adamın bakışıyla olaya baktım.Muhtemelen istimbotu geri göndermenin ya da onu bir iskelede tutmanın eğer polis onun peşinedüşerse takibikolaylaştıracağınıdüşünmüşolmalıydı.Öyleysehemonugözdenkaybetmekhemdeihtiyaç duyduğunda elinin altında bulundurmak nasıl mümkün olacaktı? Onun yerinde olsam neyapardım diye düşündüm. Aklıma bir tek yol geliyordu. İstimbotu bir tersaneye ya da teknetamircisinedemirlerdim.Busayedeüzerindeküçükdeğişiklikleryaptırabilirdim.Böyleceistediğimyere onu götürebilir, hem gözlerden saklamış hem de birkaç saat içinde elimin altında kullanımahazırhalegetirmişolurdum.”

“Oldukçabasitgörünüyor.”

“Ancakböylebasitşeylerbudenlirahatgözdenkaçırılır.Sonrabufikrinpeşindengitmeyekararverdim. Bu zararsız ihtiyar denizci kıyafetine büründüm ve nehir boyu bütün tersanelerdearaştırmalara başladım. İlk on beş tanesinde bir şey bulamadım fakat on altıncısında, yaniJacobson’unkinde,ikigünönceAurora’nınorayatahtabacaklıbiradamtarafındanteslimedildiğini,dümen kısmında küçük birtakım değişiklikler istendiğini öğrendim. ‘Aslında dümeninde bir sorunyoktu,’ dedi ustabaşı, ‘işte orada duruyor, kırmızı şeritli…’ Tam o sırada şu kayıp tekne sahibiMordecaiSmithgelmesinmi?Zirzurnasarhoştu.Tabiionutanımamolanaksızdı,fakatkendiisminive istimbotun ismini telaffuz etti, öyle tanıdım. ‘Onubu akşamsaat sekizde istiyorum,’dedi. ‘Tam

Page 96: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

sekizde hazır olacak, zira beklemeye tahammülü olmayan iki beyefendi var.’Belli ki ona iyi paraödemişlerdi,oldukçafazlaparasıvardı,adamlarışilineboğdu.Onubirazuzaktanizliyordum,obirmeyhaneye dalınca ben de yolda bulduğum çocuklardan birini istimbotun başına nöbetçi dikmeküzere tersaneye geri geldim. Şu an suyun kenarında bekliyor, harekete geçtiklerinde mendilinisallayacak.Bizaçıktabekleyeceğiz,buncahazırlığarağmenadamları,hazineyiveherşeyialamazsakçokgaripolur.”

“Bunlardoğrukişilerolsunlar,olmasınlar,herşeyikusursuzcaplanlamışsın,”dediJones,“fakatişiben yönetiyor olsaydım, Jacobson’un tersanesine bir polis timi koyar ve geldiklerinde onlarıtutuklardım.”

“Buaslagerçekleşmezdi.Buherifoldukçakurnazbiri…Öncedenbirgözcügönderecekveşüphelibirdurumarastlarsabirsonrakihaftayakadarsaklanmayadevamedecektir.”

“AmaMordecaiSmith’itakipedip,saklandıklarıyerideöğrenebilirdin.”dedim.

“Odurumdadabütüngünümühebaetmişolurdum.BenceSmith’inonlarınneredesaklandıklarınıbiliyorolmaihtimaliancakyüzdebir.İçkiveparageldiktensonranedensorularsorsunki?Onaneyapacağınıhabercileraracılığıylasöylüyorlardır.Yok,bütünmuhtemelyollarıdüşündüm,buyoleniyisi.”

Bukonuşmadevamederken,Thames’ikaplayansırasıraköprülerinaltındangeçiyorduk.Şehirdençıktığımızda, güneşin son ışıkları Aziz Paul katedralinin tepesindeki haçı parıldatıyordu. LondraKulesi’neulaştığımızdaalacakaranlıkolmuştu.

“İşte Jacobson’un tersanesi,” dedi Holmes, Direkleri ve Surrey tarafındaki gemi armasınıgöstererek. “bumavnaları kendimize siper yaparak yukarı, aşağı dikkatlice hareket edelim.”Gecegözlüklerinicebindençıkararakbirsürekıyıyıgözetledi.“Gözcüyerindeduruyor,görebiliyorum,”dedi,“fakathenüzmendilgöremiyorum.”

“Benceakıntıyönündebirazgidippusuyayatarakonlarıbeklemeliyiz.”dedi Jones,heyecanlıbirşekilde. Hepimizde bir heyecan vardı, ne olup bittiği konusunda çok az bir fikri olan polisler vegemicilerbileheyecanlıydı.

“Varsayımlarüzerinehareketetmelüksümüzyok,”diyecevapladıHolmes.“Bireonihtimalleakıntıyönündegidecekler,fakatbukesindeğil.Bulunduğumuznoktadan,tersaneningirişigörünüyor,fakatbizioradangöremezler.Berrakbirgeceolacakveheryerdefazlasıylaışıkvar.Buradakalmalıyız.Şuötelerdegazlambasınınışığındakikalabalıkinsanselinebakın.”

“Tersaneişçilerievlerinedönüyorlar.”

“Paspal görünüşlü hergeleler, bence herkeste bir miktar ölümsüzlük pırıltısı gizli. Fakat onlarabaktığındabunufarketmekihtimaldışı…İnsanoğlunasılbirgizemböyle!”

“Bazıları insanı, hayvan bedeninde saklı ruh olarak tanımlıyor.” dedim.Holmes, “Konu ile ilgiliWinwoodReade’ningüzeltespitlerivar.”dedi.“Bireyolarakinsanınçözülmezbirbilmeceolduğunu,ancak gruplar haline geldiğinde bu gizemden sıyrılıp matematiksel bir kesinliğe büründüğünüsöylüyor.Örneğinbirtekinsanınneyapacağınıöncedenkestiremezsinamaortalamabüyüklüktebirgrubunneyapacağınıbüyükbirkesinliklesöyleyebilirsin.Bireylerfarklılıkgöstersedetopluluklarailişkinyüzdeler sabit kalır. İstatistikçilerböyle söylüyor.Birmendilmigörüyorum?Evet şuötedebeyazbirmendilsallanıyor.”

Page 97: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

“Evetbuseninadamın,”diyebağırdım.“Onugayetnetgörebiliyorum.”

“Evet,işteAuroradaorada,”diyebağırdıHolmes“veşeytangibihızlailerliyor!”

“Ateşçi, tam yol ileri. Şu sarı ışıklı istimbotu izle. Tanrım, eğer bizi atlatırsa kendimi aslaaffetmem!”

Aurora, tersane girişinden görünmeyecek şekilde süzülmüş ve iki ya da üç küçük tekneninarkasından geçmişti, böylece biz onu görmeden önce büyük oranda hızlanmıştı. Şimdi nehir boyuneredeyse kanatlanmıştı, kıyıya yakın bir şekilde büyük bir hızla gidiyordu. Jones, sessizceAurora’yadoğrubaktıvebaşınısalladı:

“Çokhızlıgidiyor,”dedi.“Onuyakalayabileceğimizdenemindeğilim.”

Holmes, dişlerini sıkarak: “OnuYAKALAMALIYIZ!” diye bağırdı. “Kazanı kömürle ateşçi! Sonhızaulaştır!Tekneyiyakmapahasınaonlarayetişmeliyiz!”

İyiden iyiye yaklaşmıştık. Fırınlardan homurtuya benzer sesler çıkıyordu, güçlü makinelervızıldıyor,büyükmetalbirkalpgibimadeniseslerçıkarıyordu.Teknenindikvesivripruvasınehirsuyunuikiyeyarıyor,sağvesolumuzdaaçılarakilerleyenikidalgabırakıyordu.Makinelerinherbirvuruşundazıplıyorduk.Teknemizcanlıbirmahlûkgibikıpırdanıyordu.Teknemizinucundakibüyüksarıfener,önümüzdeuzunvetitrekbirışıkyoluoluşturuyordu.BuışığınbirazilerisindedekaranlıkbirgölgehalindeAuroragörünüyordu.Ardındabıraktığıbeyazköpüklernekadarhızlıgittiğininbirgöstergesiydi.Mavnaların, buharlı vapurların, ticaret gemilerinin arasından, bir sağdanbir soldan,birinin arkasından, bir diğerinin etrafından hızla geçiyorduk.Karanlığın içinden sesler yükseliyor,Auroraşimşekgibiakıyor,hemenarkasından,onunizindendebizilerliyorduk.

Holmes, kazan dairesine doğru eğilerek bağırdı: “Kömürleyin, beyler, kömürleyin!” Ateşli vekartalgörünüşlüyüzüneaşağıdanalevlerinışığıyansıyordu.“Eldeedebildiğinizkadarbuharüretin!”

Jones,gözleriAuroraüzerinde:“Sanırımbirazyaklaştık”dedi.

“Bencede”dedim.“Birkaçdakikaiçindeyetişiriz.”Nevarkitamosıradakemtalihimizinkurbanıolduk. Birbirine halatla bağlı üç mavnadan oluşan bir filo aramıza dalıverdi. Sert bir dümenhareketiyleçarpışmaktansonandakurtulduk.OnlarıatlatıpAurora’nınpeşineyenidendüştüğümüzdeAurora, arayı iki yüz yarda kadar açmıştı. Yine de hâlâ net olarak görünüyordu. Bulanık, bellibelirsiz alacakaranlık, yerini berrak, yıldızlı bir geceye bırakıyordu. Kazanlarımızın basıncı sonadayanmıştı, teknenin zayıf iskeleti, bizi ilerleten devasa enerji karşısında sarsılıyor, gıcırdıyordu.Pool’dan geçtik, West India doklarını aştık, uzun Deptford kıyıları boyunca ilerleyip, KöpeklerAdası’nınetrafınıdolaşaraktekraraçığaçıktık.ÖnümüzdekiflugörüntükendiliğindenaçıldıvezarifAurora yeniden net bir şekilde görünür oldu. Jones, ışıldağımızı oraya doğrulttu, böylecegüvertesindeki karaltıları görmeye başladık. Birisi kıç kısmında, dizleri arasında siyah bir şeyüzerindeeğilerekoturuyordu.Yanıbaşında ternövköpeğinebenzerkoyubir şeyvardı.Gençoğlandümenyekesini tutuyor, fırınınkızılalevlerikarşısında ihtiyarSmithgörülüyordu.Beldenyukarısıçıplak bir şekilde canla başla kürek kürek kömür atıyordu. Başlangıçta onları takip edipetmediğimizden emin olmayabilirlerdi, fakat şimdi, her bir dönemeçte peşlerini hiçbırakmayışımızdanartıkşüphekalmamışolmalıydı.Greenwich’teüçyüzadımkadargerilerindeydik.Blackwall’damesafemizikiyüzellidenfazladeğildi.İnişliçıkışlıkariyerimdesayısızülkedesayısızyaratığınpeşinedüşmüştüm,fakathiçbirindeThamesboyuncabuçılgıncaveuçarcasınayaptığımızadamavıkadarvahşibirheyecanduymamıştım.Onlarasürekliyardayardayaklaşıyorduk.Gecenin

Page 98: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

sessizliğindeonlarınmakinelerininsoluklarınıvetıkırtılarınıişitiyorduk.Kıçkısmındakiadamhalagüverteye doğru eğilmiş, bir şeylerle meşgul gibi kollarını oynatıyor, arada bir başını kaldırıparamızdaki mesafeyi ölçmeye çalışıyordu. Gitgide daha da yaklaştık. Jones bağırarak durmalarınısöyledi. Aramızda ancak dört tekne boyu mesafe vardı ve her iki tekne de inanılmaz bir hızlailerliyordu.BiryanımızdaBarkingLevel,diğeryanımızdakasvetlihavasıylaPlumsteadBataklıkları,nehrin açıklarında seyrediyorduk.Mesafe iyice daralınca, kıç kısmındaki adamyerinden fırladı vesıkılmış yumruklarını bize doğru sallayarak çatlak bir sesle küfürler savurdu. İri yarı, güçlü biradamdı,bacaklarınıayırarakayaktaduruyordu,baldırlarınınaşağısınabaktığımdasağbacağındabirtahta olduğunu gördüm. Keskin ve kızgın bağrışları üzerine güvertede yatan bir tomarda birdenhareketlenmeoldu.Kendiliğindendoğrulduveküçük,siyahîbiradamadönüştü.Gördüğümenküçükadamdı. Kocaman, şekilsiz bir kafası, kıvırcık, darmadağınık saçları vardı. Holmes çoktanrövelverini çıkarmıştı; bu vahşi, biçimsiz yaratığı görünce ben de kendiminkine davrandım.Koyurenklibirçeşitpardesüyadabattaniyeyebürünmüştü.Yalnızcayüzügörünüyordu;fakattekbaşınaoyüzbileinsanauykusuzbirgecegeçirtebilirdi.Acımasızlıkvevahşetinderinlemesinenakşolunduğuböylesibiryüzüdahaöncegörmemiştim.Küçücükgözlerikaranlıkbirışıklayanıyorveparlıyordu.Kalındudaklarıdişlerininarkasındakalmıştı,dişleriyarıhayvansıbirhırslasırıtıyor,tıkırdıyordu.

Holmes, sessizce konuştu: “Elini kaldırdığı anda ateş et.”Artık aramızdabir teknelik bir uzaklıkvardı,neredeyseuzansakdokunacaktık.Şuanikisinideayaktadururvaziyettegörebiliyordum.Beyazadam, bacakları ayrık bir vaziyette avazı çıktığı kadar bağırarak küfürler savuruyordu. Berbatyüzüylevefenerimizinışığındabizedoğrugıcırdattığıgüçlü,sarıdişleriyleohabiscücedeşükürkinet bir şekilde gözümüzün önünde duruyordu. Derken bakışlarımız arasında üzerindeki örtününaltındanokulcetveliniandırankısa,yuvarlakbirtahtaparçasıçıkardıvedudaklarınagötürdü.Birdensilahlarımız aynı anda patladı. Olduğu yerde döndü, kollarını yukarı fırlattı, boğuk bir öksürükleyanlamasınanehredüştü.Suyagömülürken,beyazköpüklerarasındabiraniçinnefretdolu,tehditkârgözlerinigördüm.Osırada, tahtabacaklıadamkendinidümenedoğruattıvedümenihızlaçevirdi,tekne bir anda yönünü güneye döndü. Kıç tarafından geçerken, aramızda yalnız birkaç fit mesafevardı.Birandayenidenardınadüştük,fakatAuroraneredeysekıyıyaulaşmıştı.Kıyı,ıssızveyabanibir yerdi, ayışığı durgun su birikintileri ve çürümeye yüz tutmuş bitkilerle dolu geniş bir bataklıkaraziüstündeparlıyordu.Aurora,boğukbirgümbürtüylebirçamuryığınınasaplandı.Burnuhavada,kıçtarafısuyuniçindeydi.Kanunkaçağı,teknedendışarıatlaratlamaz,tahtabacağıtamamenbalçığasaplandı.Beyhudekendinikurtarmayaçalışıyordu.İleriyadageribiradımbileatamıyordu.Acizbiröfkeyle çığlıklar koparıyordu, çılgına dönmüş şekilde dışarıdaki ayağıyla çamuru dövüyordu.Çırpındıkçatahtabacağıbalçığadahafazlagömülüyordu.Bizdeteknemizleyanaştığımızda,çamuraöyle bir gömülmüştü ki, omuzlarından bir halat bağlayarak onu çekmek suretiyle yanımıza zorçıkardık.Smithailesi,babaveoğul,Aurora’nın içindeasıksuratlıbirbiçimdeoturuyorlardı, fakatçağrıldıklarında kuzu kuzu geldiler. Aurora’yı da saplandığı yerden çıkarıp teknemizin arkasınabağladık.SağlamdemirdenyapılmışHintişibirsandıkgüvertededuruyordu.Busandık,hiçşüphesizSholto’ların lanetli hazinesini taşıyan sandıktı.Anahtarı yoktu ama hatırı sayılır bir ağırlığı vardı.Onu kendi teknemize dikkatlice taşıdık. Yeniden nehirde yola koyulurken, ışıldağımızla yol boyusuyu taradık ama Adalı’ya ait bir ize rastlayamadık. Kıyılarımıza gelen bu garip ziyaretçininkemikleri,şimdiThamesnehrinindibindekikoyubalçığıniçindebiryerlerdeyatıyor.

Tahtadöşemeyigöstererek, “Şurayabakın,”dediHolmes, “silahlarımızahızlıdavranmışız.”Çokiyi tanıdığımız o öldürücü oklardan biri bizim durduğumuz bölmenin arkasındaki tahtayasaplanmıştı. Tam silahlarımızı ateşlediğimiz sırada ikimizin arasından geçip oraya saplanmışolmalıydı.Holmesokabakarakgülümsedivebasitçeomuz silkti.Fakat itiraf etmeliyimki, ogeceoldukçayakınımızdangeçenokorkunçölümüdüşünmekbenideliyedöndürmüştü.

Page 99: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.
Page 100: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

BölümXI

Page 101: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.
Page 102: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

BüyükAgraHazinesi

Page 103: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

Tutsağımız,tekneninkabininde,eldeetmekiçinçokçabasarfettiğiveuzunzamanbeklediğidemirsandığın karşısındaoturuyordu.Vücudubronzlaşmış, deli bakışlı bir adamdı,maun rengi yüzününheryanındazorveevsiz,barksızgeçenbirhayatınizleriolanörümcekağıgibikırışıklıklarvardı.Sakallıvesivriçenesiyle,amacındankolaykolayvazgeçirilemeyecekbiradamgörüntüsüveriyordu.Büyük kısmı ağarmış siyah, kıvırcık saçlarına bakılırsa, yaşı elli veya o civarda olmalıydı. Kalınkaşları ve uzun çenesinin, sinirlendiğinde ona ne kadar korkunç bir görüntü verdiğini az öncegörmüştüm, fakat şimdi, bu durgun haliyle hiç de sevimsiz gelmiyordu. Şimdi, kelepçeli elleridizinin üstünde, başı göğsüne gömülü oturuyor, keskin, parıldayan gözleriyle ona bütün bunlarıyaptırankutuyabakıyordu.Banaöylegeliyorduki,suskunçehresindekızgınlıktançok,kedervardı.Gözlerininiçindebirgülümsemeilebaşınıkaldırıpbanabakınca,Holmesbirpuroyaktıve:

“Eveet,JonathanSmall,olayınbuboyutlaragelmesindendolayıüzgünüm.”dedi.

“Bendebayım,”dediadamsamimibirsestonuyla.“Buiştenkolaysıyrılabileceğimisanmıyorumama kutsal kitaba yemin ederim ki Bay Sholto’ya karşı elimi kaldırmadım. Bunu yapan o küçükşeytan,Tongaidi.Olanetoklarındanbiriniattıona.Buişteparmağımyokbayım.Sankibirakrabamölmüşgibikahroldum.Oküçük şeytanıbuyaptığındandolayıhalatladövdüm, fakatolanolmuştu,onugerigetiremezdim.”

“Puroal,”dediHolmes,“şuşişedendebirazçek,ıslanmışsın.SenipetırmanırkenbukadarküçükvezayıfbiradamınBaySholto’nunüstesindengeliponuzaptedebileceğininasıldüşünebildin?”

“Olan biteni sanki oradaymış gibi biliyor görünüyorsunuz bayım. Gerçek şu ki ben odanın boşolacağınıumuyordum.EvdekilerinalışkanlıklarınıiyibiliyordumveosaatlerdeBaySholtogeneldeyemek için aşağı inerdi. Hiçbir şeyi saklamadan anlatacağım. Kendimi savunmamın en iyi yolusadecegerçeklerianlatmak.Konubizimbinbaşıolsaydı,büyükbiriçhuzuruylaidamedilmeyikabulederdim.Onubıçaklamakonusunda,şupuroyuiçmeyidüşündüğümkadarbiledüşünmezdim.FakatbugençSholto’yuöldürmekaklımınucundangeçmezdi,ziraonunlabirmeselemhiçolmadı.”

“Şu an Scotland Yard’dan Bay Athelney Jones’un tasarrufu altındasın. Bay Jones seni banagetirecek,bende sanaolayhakkındakigerçekleri soracağım.Sorularımı içtenlikle cevaplamalısın,öyleyaparsansanafaydalıolabilirim.Sanırımadamınsenodayagirmedenönceölmesinisağlayacakgüçlübirzehiraldığınıispatlayabilirim.”

“Evet, öyle oldu bayım. Hayatım boyunca böyle çarpıldığımı hatırlamıyorum; pencereyetırmandığımda, onu başı omzunda, bana doğru sırıtır vaziyette gördüm.Bu beni çok sarstı bayım.Kaçıpgitmeseydineredeyseovahşiyiöldürüyordum.Anlattığıkadarıylaokaçışyüzündenbastonunuve oklarının bir kısmını orada bırakmış.Bana kalırsa sizi peşimize düşüren de bu oldu, sonrasınınasıl getirdiğinize ise aklım ermez benim. Bunun için size düşmanlık besleyecek değilim fakatşaşılacakşeydoğrusu,”diyeekledi,yüzündeacıbirgülümsemevardı,“yaklaşıkyarımmilyonlukbirparaya sahip olma iddiasıyla yaşayan ben, hayatımın yarısını Andaman adalarında mendirek inşaederek,diğeryarısınıDartmoor ’dakanalizasyonkazarakgeçirdim.TüccarAhmet’iilkgördüğümveAgrahazinesindenhaberdarolduğumgünhayatımınenkötügünüymüşmeğer.Öylebirhazineki,onasahipolandadâhilhiçkimseyekötütalihtenbaşkabirşeyvadetmiyor.Onaölümgetirdi,BinbaşıSholto’yakorkuvesuçlulukduygusuverdi,benimiçindeanlamıhayatboyuköleliktenbaşkabirşey

Page 104: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

olmadı.”

OsıradaAthelneyJones,genişyüzünüveağıromuzlarınıküçükkamaradaniçerisoktu.“Tambirailepartisi,”dedi.“OiçkidenbendebirazalacağımsanırımHolmes.Bencebirbirimizikutlayabiliriz.Yazıkkidiğerinicanlıyakalayamadık;fakatbaşkaseçeneğimizyoktu.İtirafederimkiHolmes,hızlıdavrandın.Onualtetmekiçinyapabileceğimiztekşeybuydu.

“Güzelbitenherşeygüzeldir,”dediHolmes,“fakatAurora’nınbukadarhızlıolduğunukesinliklebilmiyordum.”

“Smith’in söylediğine göre Aurora, nehir üzerindeki en hızlı istimbotlardan biriymiş. ‘Eğermakinelerde bana yardım edecek biri daha bulunsaydı, asla yakalanmazdık’ diyor. Ayrıca buNorwoodişiyleilgilidehiçbirşeybilmediğineyeminediyor.”

Tutuklumuz “Hiçbir şey bilmiyor,” diye bağırdı. “bir kelime bile bilmiyor. Onun istimbotunuseçtim,çünküonunhızınıdahaönceduymuştum.Onahiçbirşeysöylemedik,fakat iyiparaödedik,eğer Brazils’e gitmek üzere Gravesend’de demirli teknemiz Esmeralda’ya ulaşabilseydik hatırısayılırbirmeblağdahaalacaktı.”

“Yani,eğeryanlışbirşeyyapmamışsa,onadabiryanlışyapılmaz.Suçlularıçabukyakalarızamaonları mahkûm etmek için acele etmeyiz.” Mağrur Jones’un, bu tutuklamanın ardından nasıl dahavalara girdiğini görmek, oldukça eğlenceli oluyordu. Sherlock Holmes’in yüzündeki hafifgülümseme,onundabueğlencelidurumukaçırmadığınıgösteriyordu.

“BirazdanVauxhallKöprüsü’ndeolacağız,”dediJones,“sizihazinesandığıylaberaberindireceğiz.Söylememgerekirki,bunuyapmaklaçokbüyükbirsorumluluğuüzerimealıyorum.Bukuraldışıbirşey,fakattabiikianlaşmaanlaşmadır.Görevicabısizinlebirliktebirpolismüfettişinidegöndermekzorundayım, çünkü çok değerli bir yükünüz var.Herhalde arabayla gideceksiniz, değilmi?” “Evetarabaylagideceğim.”

“Sandığınanahtarınınolmayışıçokkötü,olsaönce içeriğinedairbirdökümçıkarırdık.Sandığınkilidinikırmakzorundakalacaksınız.Anahtarneredeadamım?”

“Nehrindibiniboyladı,”dediSmallkısaca.

“Hmm. Neyse, bu gereksiz meseleyle sizi yormayalım. Zaten yeterince yorduk sizi de. Yalnız,doktor, sizi dikkatli olmanız konusundauyarmalıyım.SandığıBakerCaddesi’ndeki pansiyonagerigetirin.Bizioradabulacaksınız,oradandapolismerkezinegideriz.”

Beni yanımda demir sandıkla birlikte Vauxhall’da indirdiler, iri yarı, güleç yüzlü bir polismüfettişinibanarefakatetmeküzerebıraktılar.OnbeşdakikalıkbiryolculuktansonraBayanCecilForrester ’in evine ulaştık. Evin hizmetçisi böyle geç bir saatte ziyaretçi gelmesine şaşırmışgörünüyordu.

Bayan Cecil Forrester akşam yemeği için dışarıdaydı ve muhtemelen çok geç gelecekti. AncakBayanMorstankabulsalonundaydı:bendenazikpolismüfettişiniarabadabırakıp,elimdesandıklakabulsalonunagittim.

BayanMorstanaçıkpencereninönünde,boyunvebelkısmındahafifkırmızılıkolanyarısaydam,beyaz bir malzemeden yapılmış elbiseler içinde oturuyordu. Gölgeli bir lambanın yumuşak ışığı,hasır sandalyesine yaslanmış Mary’nin tatlı ve vakur yüzünde geziniyor, gür saçlarının bolkıvrımlarınahafifmetalikbirrenkveriyordu.Sandalyeninyantarafındanbeyazbirkolaşağıdoğru

Page 105: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

sarkıyor, bu duruşta insanı kendine çeken bir hüzün dile geliyordu.Ayak seslerimle birlikte ayağakalktı,benigörmesiylebirlikteyaşadığışaşkınlıkvememnuniyet,solgunyanaklarınarenkgetirdi.

“Bir araba sesi duydum,” dedi. “Bayan Forrester erken geldi diye düşündüm, fakat gelenin sizolacağınızaklımagelmedi.Bananehaberlergetirdiniz?”

“Haberdendahafazlasınıgetirdim,”diyerek,sandığımasanınüstünekoydum.Canlıvesevinçlibirifadeylekonuşmuştum,hâlbukikalbimyerinesığmıyordu.“Sizedünyadakibütünhaberleredeğecekbirşeygetirdim.Sizebirservetgetirdim.”dedim.

Demirsandığadoğruşöylebirbaktı.Gayetsoğukkanlıbirşekilde“Hazinebumu?”dedi.

“Evet,iştebüyükAgrahazinesi.Yarısısizin,yarısıdaThaddeusSholto’nun.İkinizedeikiyüzerbindüşüyor. Bunu bir düşünün! Her yıl için on bin pound demek bu. İngiltere’deki zengin gençbayanlarınçoğundandahazenginolacaksınız.Buharikadeğilmi?”

Sanırım sevincimi biraz abartılı göstermiştim, konuşmalarım da ona pek inandırıcı gelmemişti.Kaşlarınıbirazkaldırdıvebanaşüpheilebaktı.

“Eğerbuhazinebugünburayagelmişse,”dedi,“bunusizeborçluyum.”

“Hayır,hayır,”dedim,“banadeğil,dostumSherlockHolmes’a.Onunbileanalitikdehasınızorlayanböylesibirmeselede,dünyaçapındabirgayretesahipolsambilebukanıtlarınpeşinedüşüpsonucaulaşamazdım.Buncagayreterağmensonandaonuneredeysekaybediyorduk.”

“Yalvarırımoturunveherşeyianlatın,Dr.Watson.”dedi.

Holmes’inyeniaramayöntemini,Aurora’yıkeşfedişini,AthelneyJones’unortayaçıkışını,akşamyolculuğumuzuveThamesboyuncayaptığımızamansıztakibi,yanionusongörüşümdenberiolupbiten her şeyi kısaca anlattım. Yaşadığımız maceraların hikâyesini parlayan gözlerle ve ağzı açıkdinledi. Bizi kılpayı ıskalayan zehirli oktan bahsederken, rengi öylesine beyaz bir hal aldı ki,bayılacaksandım.

Birazsuvermekistediğimde,“Birşeyimyok,şuaniyiyim.Dostlarımınasılkorkunçbirtehlikeyeattığımıduymakbenisarstı.”dedi.

“Hepsigeçti,”dedim,“Hiçönemlideğil.Dahabaşkaayrıntılarlacanınızı sıkmak istemem.Gelin,dahaiçaçıcıbirşeylerdenbahsedelim.İştehazineburada.Bundandahagüzelneolabilirki?Onuilkgörenkişiolmakhoşunuzagiderdiyedüşündümveyanımdagetirdim.”

“Tabii,hoşumagider,”dediysede,sesinde isteklibirhavayoktu.Hiçşüphesiz,eldeedilmesiçokpahalıya mal olan bir hazineye karşı kayıtsız kalmasının çok kabaca bir davranış olacağınıdüşünmüştü:

“Negüzelbirsandık!”dedi,sandığınüzerineeğilerek.“SanırımHintişi,değilmi?”

“Evet,Benaresişimetalişçiliği.”

“Çokdaağırmış!”dedi,sandığıkaldırmayaçalışırken.“Busandıktekbaşınadaoldukçakıymetliolmalı.Anahtarınerede?”

“SmallonuThames’eatmış,”diyecevapladım.“BayanForrester ’inşöminedemiriniödünçalmamgerekiyor.”SandığınöntarafındaoturanBudaşeklindekalınvegenişbirasmakilitvardı.Kilidinalt

Page 106: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

tarafındanşöminedemirininucunusokarak,levyegibidışarıdoğrubüktüm.Kilit,şiddetlibirçıtlamaile açıldı. Titreyen parmaklarımla sandığı açtım ve kapağını geriye yatırdım. İkimiz de şaşkınlıkiçindebakakaldık:Sandıkboştu!

Budenliağırolmasınaşaşmamakgerekirdi;demirkısım,sandığınhertarafındarahatüçteikiinçkalınlığında vardı. Sandık, yekpare ve sağlam yapılıydı, çok değerli şeyleri taşımak için yapıldığıbelliydi ama içinde bir parça, bir kırıntı kadar bile metal ya da mücevher bulunmuyordu.Mutlakanlamdavetamamenboştu.

“Hazineyok,”dediBayanMorstan,soğukkanlılıkla.

Bukelimeleriduyarduymazanlamınıkavradımveruhumdanbüyükçebirgölgeçekilipgitti.OanakadarbuAgrahazinesininruhumdanedenliağırlıkyaptığınınfarkındadeğildim,bütünağırlıkoankalktı.Bencilceydi,kabulediyordum,hainceydi,yanlıştıamaaramızdakialtındanduvarınkalkmasınasevinmekdışındabirşeyhissetmiyordum.Eniçtenhalimle“Tanrıyaşükür!”diyehaykırdım.

Çabukvesorgulayanbirgülümsemeylebanabaktı:“Nedenöylesöylüyorsunuz?”dedi.

Elinielimealdımve“Çünküyenidenulaşabileceğimyerdesiniz.”dedim.Eliniçekmedi.“Çünküsiziseviyorum Mary, bir erkeğin bir kadını sevebileceği en gerçek sevgiyle. Çünkü bu hazine, buzenginliklerdudaklarımımühürlemişti.Şimdihepsidağıldıvesizinasılsevdiğimisöyleyebiliyorum.İştebuyüzden‘Tanrıyaşükür!’dedim.”

Onukollarımadoğruçekerken fısıldadı:“Öyleysebende ‘Tanrıyaşükür!’diyeyim.”Kimhazinekaybettiyseetti,benseogünbirtanebulmuştum,bunubiliyordum.

Page 107: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.
Page 108: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

BölümXII

Page 109: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.
Page 110: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

JonathanSmall’ınİlginçHikayesi

Page 111: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

Arabadaki polismüfettişi çok sabırlı bir adamdı; yanına epey geç dönmüştüm.Ona boş sandığıgösterdiğimzaman,yüzününrengideğişti.

Sıkıntıyla“Desenizeödülgitti!”dedi.“Parayoksaödemedeyok.Eğerhazinebusandığın içindeolsaydıbugecekiçalışmabenveSamBrowniçinbireronlukanlamınagelecekti.”

“BayThaddeusSholtozenginbirinsan,”dedim.“Hazineolsunolmasın,siziödüllendirecektir.”

Ancakpolismüfettişiumutsuzcabaşınısalladı:“Bupisbiriş,”diyetekrarladı,“BayAthelneyJonesdaböyledüşünecek.”

Tahminidoğruçıktı,BakerCaddesi’negidipdeboşsandığıgösterdiğimde,dedektifboşboşbaktı.Onlarda,Holmes,mahkûmveo, eveyenivarmışlardı,planlarınıdeğiştirmişveöncedurumlarınıhaber vermek için yol üzerindeki bir polis merkezine uğramışlardı. Arkadaşım, her zamankiumursamazbakışlarıylakoltuğunayayılmıştı.Small,hissizbirşekildeonuntamkarşısındaoturmuş,tahtabacağınısağlamolanbacağınınüstüneatmıştı.Boşsandığıgösterdiğimdesandalyesineyaslanıpgürbirkahkahapatlattı.

AthelneyJoneshiddetle;“Buseninişin,Small!”dedi.

“Evet,onuhiçbirzamanelinizinerişemeyeceğibiryerekoydum,”diyesevinçlebağırdı.“Obenimhazinem ve eğer ben onu alamazsam kimsenin almasına da izin vermem. Size söylüyorum;Andaman’damahkûmüçadamvebenhariç,yaşayanhiçkimseninohazineüzerindebirhakkıyok.Artıkbiliyorumkiohazinebanayarolmazvebiliyorumkionlaradayarolmaz.Hemonlariçinhemdekendimiçinendoğruolanıyaptım.Ohazinedördümüzünyeminiydi.Biliyorumkibenimyerimdehangisi olsa benim yaptığımın aynısını yapardı. Hazinenin Sholto ya da Morstan’ın eş, dost,akrabasınagitmesineseyircikalmaktansa,onuThames’eattım.Ahmet’eyaptıklarımızonlarızenginetmek için değildi. Hazineyi anahtarın ve küçük Tonga’nın olduğu yerde bulacaksınız. Teknenizinbizeyetişeceğinianlayınca,hazineyieminbiryereattım.BumaceradasizetekRupi[16]yok.”

Athelney Jones sert çıktı; “Bizi kandırmaya çalışıyorsun, Small. Hazineyi Thames’e atmakisteseydin,sandıklabirlikteatmandahakolayolurdu.”

Small,yandankurnazbirbakışattıvecevapladı;“Benimiçinatmak,siziniçindeonugeriçıkarmakkolay olurdu,” dedi. “Beni yakalayacak kadar akıllı olan, bir demir sandığı da nehrin dibindençıkaracakkadar akıllıdır.Şuan tümhazineyaklaşıkbeşmillikbiryolboyuncadağılmışvaziyette,onu toplamak epey zor olacaktır. Gerçi bunu yapmak bana çok zor geldi. Bize yetiştiğinizdeneredeyseçıldırmıştım.Yinedebununiçinyastutacakdeğilim.Hayatımdaçokinişler,çıkışlaroldu,fakatgideninardındanağlamamayıöğrendim.”

“Bu çok ciddi bir durum Small,” dedi dedektif, “bu denli karşı gelmek yerine adalete yardımcıolmuşolsaydın,duruşmadakişansınartardı.”

Sabıkalı Small, “Adalet mi?” diye homurdandı. “Ne güzel adalet be! Eğer bizim değilse, kiminhazinesio?Onuhaketmekiçinhiçbirşeyyapmamışkişilereonuteslimetmeninadaletneresinde?Ohazineyinasılaldığımabirbakın!Osıtmayuvasıbataklıktageçenkoskocayirmiyıl!Tümgünsakızağaçları altında çalışıp, geceleri o iğrenç mahkûm barakalarında zincirlenmek, örümcekler

Page 112: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

tarafından ısırılmak, sıtma nöbetleri geçirmek, beyaz adamdan intikam alma sevdasındaki o lanetsuratlızencipolislerinzorbalıklarınakatlanmak…İştebenböylekazandımAgrahazinesini;sizisekalkmış, uğruna bedel ödediğim şey ile bir başkasının sefa sürmesine katlanamadım diye, banaadaletten söz ediyorsunuz! Bir hücrede oturup, benim olması gereken para ile keyif çatanlarıdüşünmektense,defalarcaidamedilmeyiyadaTonga’nınzehirlioklarıylapostumudeldirmeyitercihederim.”

Small,sabırmaskesiniçoktandüşürmüştü.Bütünbusözlerağzındanvahşicedökülüyordu,ellerininateşli hareketinden, kelepçeleri şıkırdayıp duruyordu. Onun bu hırs ve tutkusunu gördükten sonraartık, bu yaralımahkûmun peşinde olduğunu öğrenenBinbaşı Sholto’nun, içine düştüğü korkununtemelsizveyersizolmadığınıanlayabiliyordum.

Holmes sakince konuştu; “Yalnız şunu unutuyorsun; biz bunların hiçbirini bilemezdik. Seninhikâyenihiçduymadık,ayrıcaseninhakkındaadaletinnasıltecelliettiğinidebilemeyiz.”

“Pekâlâbayım,hernekadarşuanbileklerimdeduranşukelepçelerinnedenisizolsanızda,banakarşısamimikonuştunuz.Yinesöylüyorum,bununiçinsizekinduymuyorum.Durumgayetaçıkveadil. Eğer hikâyemi duymak isterseniz, sizden saklayacak değilim. Tanrı şahidimdir ki, sizeanlatacaklarım doğrudur. Teşekkür ederim; su bardağını şöyle yanıma koyarsanız, dudaklarımkuruduğundaonunlaıslatırım.

AslenWorcestershireliyim,Pershoreyakınlarındadoğdum.Oralarayolunuzdüşersesanırımhaleno bölgede Small’lardan bir grup yaşıyor. Oralara gidip bakmayı çok aklımdan geçirdim amadoğrusunu söylemek gerekirse ailem nezdinde hiçbir zaman sevilen biri olmadım, benigördüklerindedeçokmutluolacaklarınısanmıyorum.Akrabalarımınhepsikendihallerinde,kiliseyegidipgelen,küçükçiftçilerdi,kırsalkesimde iyi tanınanvegüvenilenkimselerdi,benseherzamanbiraz serseri tabiatlıydım. Nihayet, on sekiz yaşlarımdayken bir kızla başım belaya girdi, ben deailemin canını daha fazla sıkmamak için Kraliçe’nin şilinlerini de alarak Hindistan seferinehazırlananaskeribirliğekatıldım.

Nevarkiaskerliköyleçokbanagörebirmeslekdeğildi.Törenadımıatmayı,tüfektutmayıdahayeniöğrenmiştim,GanjNehri’neyüzmeyegidecekkadardaaptaldım.Şansımdan,oanbirliğimizinçavuşuJohnHolderdabenimleberabersudaydıvebirliğineniyiyüzücülerindenbiriydi.Tamnehrinortasında bir timsah beni kaptı ve sağ bacağımı diz üstünden itibaren bir cerrah kadar temiz birşekilde alıverdi. Olayın şokundan ve kan kaybından bayılmışım. Holder beni tutup kıyıyaçıkarmasaydıoracıktaboğulacaktım.Buolayüzerinebeşayhastanedeyattım.Baldırımasaplananbutahtabacaklataburcuolduğumda,artıkordudançürüğeçıkarılmıştım.Buhalimlehiçbiraktifiştedeçalışamazdım.

Manzarayı gözünüzün önünde bir canlandırın; daha yirmi yaşıma gelmeden işe yaramaz birkötürümolmuştum.Çokgeçmedenkaratalihimbirşansadönüştü.OrayaçivitotuüreticiliğiyapmakiçingelenAbelwhite adındabir adam, işçilerininçalışmasınıkontrol edecekbirgözetmene ihtiyaçduydu.Abelwhite, kazadan sonra benimle oldukça fazla ilgilenen alay komutanımızın arkadaşıydı.Neyse,uzun lafınkısası,alaykomutanımızbugörev içinbenişiddetle tavsiyeetti. İşçoğunluklaatsırtındayapılacağıiçin,bacağımdabüyükbirengelolmayacaktı.Sonuçtaatınüzengisinitutacakbirayağımvardı.Tekyapmamgereken,tarlaboyuncadolaşıpçalışanlarıkontroletmek,çalışmayanlarıda rapor etmekti. Kazancım güzeldi, kaldığım yer rahattı; tüm bunları düşünerek hayatımın kalankısmınıburada,çivitotutarlalarındageçirebilirdim.BayAbelwhitenazikbiradamdı,sıksıkkaldığımkulübeyegelir,benimlepipoiçerdi.Beyazlar,ogurbetortamındakendimemleketlerindeolduğundan

Page 113: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

dahafazlabirbiriylekaynaşıyordu.

Nevarkihiçbirzaman talihyüzümeuzunuzadıyagülmedi.Aniden,ortadahiçbiremareyokken,büyükisyanpatlakverdi.BirayboyuncaHindistanoldukçasakinvehuzurluydu,Surreygibi,Kentgibi bir yerdi.Ama ardından iki yüz bin kara şeytan sokaklara salınıverdi, ülke tam anlamıyla bircehennemoldu.Tabii sizbunları zatenbenden iyibiliyorsunuzdurbaylar, okumakpekbenim işimdeğil.Bensadecegözümlegördüklerimibiliyorum.Bizimçiftlik,kuzeybatısınırınayakın,Muttraadıverilen bir mevkideydi. Geceler boyu gökyüzü, yanan evlerin ışığıyla aydınlandı. Gündüzleri iseAvrupalılar,kadınlarıveçocuklarıilebirlikteküçükgruplarhalindearazimizdengeçerek,enyakınaskeri birliklerin olduğuAgra’ya doğru yol alıyordu. BayAberwhite, biraz dikkafalı bir adamdı.Aklıncadurumunbiraz fazla abartıldığını, olayların aynen çıktığı günkügibi birdenbitivereceğinidüşünüyordu.Ülkealevleriçindeyanarkenverandasındaoturuyor,viskivepuroiçiyordu.Tabiibenve Dawson da onunla kalmıştık. Dawson, karısı ile birlikte çiftliğin evrak işlerini ve yönetiminiüstlenen arkadaştı. Nihayet bir gün olan oldu. O gün uzaktaki bir tarladaydım, akşamüstü atımabinmiş, yavaş yavaş eve doğru gidiyordum. Birden gözlerim, sarp bir derenin dibinde yatan birşeyleretakıldı.Neolduğunuanlamakiçinatımıorayadoğrusürdüm.Birdenbaşımdankaynarsularboşaldı, gözümünönündeparçaparçakıyılmış,Dawson’unkarısı duruyordu.Etlerininbir kısmınıçakallarvevahşiköpekleryemişti.Yolunbirazyukarısında,ilerideDawsonyüzüstücansızyatıyordu.Elinde boş bir revolver vardı. Önünde de dört Hintli asker karşılıklı yatıyordu. Yeniden atımaatladım,hangiyoldangeridöneceğimidüşünüyordumki,osıradaAbelwhite’ınkulübesindenkesifbir duman yükseldiğini gördüm. Alevler çatıyı kuşatmak üzereydi. Artık patronuma bir faydamdokunmayacağının farkındaydım, üstelik olaya karışırsam kendi canımdan da olacaktım.Bulunduğum yerden, yüzlerce kara ifritin, sırtlarındaki kırmızı pelerinleriyle yanan evin etrafındanaralaratarakdansettiklerinigörebiliyordum.Birkaçıbeniişaretetti,ardındanbirçiftmermibaşımınüstündevızıldadı;bendeçeltiktarlalarınıniçindentopukladım.GecegeçsaatlerdekendimiAgra’nıngüvenliduvarlarıiçindebuldum.

Maaleseforadadaöyleahımşahımbirgüvenlikyoktu.Bütünülkesankiarılarınistilasınauğramışgibiydi. Nerede İngilizler küçük gruplar oluştursa, silahları elverdiği ölçüde bulundukları toprağıellerindetutmayaçalışıyorlardı.İşinenacıtarafıda;piyadesiolsun,süvarisiolsun,nişancısıolsun,bizim çarpıştığımız bu adamlar bizim eğitip öğrettiğimiz kendi devşirme birliklerimizdi, bizimsilahlarımızı kullanıyorlar, bizim borularımızı öttürüyorlardı. Agra’da 3’üncü Bengal Piyadeleri,Sihler,ikisüvaribirliğivebirtopçubataryasıvardı.Esnafvememurlardanoluşmuşbirdegönüllübirlikbulunuyordu,bendetahtabacağımlabubirliğekatıldım.TemmuzayınınbaşlarındaisyancılarıkarşılamakiçinŞahganj’agittikvebirsüresonraonlarıgeripüskürttük,fakatbarutumuzbitmiştiveşehredoğrugeriçekilmekzorundaydık.Dörtbiryandansadecekötühaberalıyorduk,oşartlardabuçoknormaldi, çünküharitayabakarsanızgöreceksinizki bizolayların tamkalbindeyer alıyorduk.Lucknow, doğu tarafında yaklaşık yüz mil mesafedeydi, Kanpur da aşağı yukarı aynı mesafede,güneydeydi.Haritadakihernoktadayalnızcaişkence,cinayetvezorbalıkvardı.

Agra şehri çokbüyükbiryerdir. İçi fanatiklerleve şeytana tapanlarınbin türlüsüyledoludur.Biravuç adamımızı da şehrin dar ve kıvrımlı sokaklarında kaybettik. Bu yüzden liderimiz, nehrinkarşısına geçti ve Agra’nın eski kalesinde konuşlandı. Siz beyefendiler daha önce o eski kaleyiduydunuzyadaokudunuzmu,bilmiyorum.Çoktuhafbiryerdir,yaşadığımbuncatuhaflığarağmengördüğüm en tuhaf yer orasıdır. Öncelikle devasa boyutlardadır, hektarlarca arazisi vardır. İçindemodernbirkısımvardır,bütüngarnizonu,kadınları,çocuklarıiçinealır,ambarlarvedahabaşkaherşeyoradadırvehepsineyetecekyervardır.Fakateskikarargâhilekarşılaştırıldığındamodernolankısımçokküçükkalır.Orayahiçkimsegitmez,akreplereveçiyanlaraterkedilmiştir.Büyükveterk

Page 114: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

edilmiş dehlizleri, kıvrımlı geçitleri, içeri ve dışarı kıvrılan koridorları vardır. İnsanların içeridekaybolmasıiştenbiledeğildir.Bunedenleorayagidildiğiçoknadirdir,yinedeşimdibileellerindemeşalelerleiçeriyikeşfeçıkanküçükgruplaratektükrastlayabilirsiniz.

Nehireskikalenintamönündengeçervekaleyikoruramayanlardavearkadabirçokkapıvardır,tabii ki eski karargâhtaki bu kapıların da, yeni birliğin yerleşik olduğu yer gibi korunmasıgerekiyordu. Adam sayımız binanın dört köşesini korumada ve her silah başına bir adamyerleştirmede yetersiz kalıyordu. Böyleyken, bu sayısız kapıları tutmak için her birine güçlü birkoruma noktası yapmamız imkânsızdı. Biz de kalenin tam ortasında merkezi bir karakol binasıdüzenledik,sonradaherkapıyabirbeyazadam,ikiyadaüçyerliyerleştirdik.

Ben de gecenin belirli saatleri için binanın güneybatı tarafında küçük, izbe bir kapıdagörevlendirildim. Emrime de iki Sih süvarisi verdiler. Görevim, yanlış giden bir şeyler olursatüfeğimi ateşlemekti, umulurdu ki merkez karakoldan yardım zamanında gelsin. Karakollaaramızdakimesaferahatikiyüzadımgelirdi,üstüneüstlükbirdebumesafeninyeryergeçitlervekoridorlardanoluşanbir labirenti andırdığını eklersek, gerçekbir saldırıdakarakoldan zamanındaçıkıpgelebileceklerikonusundaciddişüphelerimvardı.

Neyse, bu küçük nöbet noktasının benim komutamda olması bana gurur vermişti, çünkü henüzacemi bir erdim, üstelik de tek bacağım yoktu. Nöbet noktasını iki gece emrimdeki Pencaplılarlabirliktekorudum.Pencaplılar,uzunboyluvesertgörünüşlüadamlardı,isimlerideMuhammedSinghveAbdullahHanidi.İkisideeskiaskerdiveChilian-wallah’tabizekarşısavaşmışlardı.İngilizce’yiiyi konuşuyorlardı ama ben onların dilini çok az anlayabiliyordum. Birlikte durmayı tercihediyorlardı vebütüngeceo tuhafSihdiliylekonuşuyorlardı.Banagelince, bendekapınındışındaduruyor,önümüzdenakangeniş,kıvrımlınehrevebüyükşehrintitrekışıklarınabakıyordum.Davulvetamtamsesleri,afyonvemorfinlesarhoşolmuşisyancılarınbağırış,çağırışları,düşmanlarımızıngeceboyunehrinkarşıyakasındakivarlığınıbizebiranolsununutturmuyordu.Devriyesubayı,herşeyinyolundaolduğundaneminolmakiçinherikisaattebirbütünnöbetnoktalarınıgeziyordu.

Nöbetimin üçüncü gecesi karanlık ve çamurluydu, şiddetli yağmur yağıyordu. Böyle bir havadakapının önünde saatlerce durmak oldukça can sıkıcıydı. Bizim Sihleri konuşturmak için tekrar vetekrarçabasarfettimfakatçokbaşarılıolamadım.Gecesaatikisularındadevriyegelipgitti,geceninbezginliği biraz olsun açıldı.Adamlarımın benimle konuşmayacağını anlayınca, pipomu çıkardım,sonraonuyakmakiçintüfeğimiyerekoydum.BirandaikiSih,üzerimeçullandı.Birtanesitüfeğimikaptığı gibi kafama doğrulttu, diğeri de gırtlağıma kocaman bir bıçak dayadı ve dişlerini sıkarak,eğerhareketedersemboğazımıkeseceğinedairyeminetti.

İlkdüşüncembuheriflerin isyancılardanolduğuvebuhareketindebir taarruzbaşlangıcıolduğuyönündeydi.Eğerkapımızı ele geçirirlersebukaledüşer, kadınlar ve çocuklar da tıpkıKanpur ’dayaşandığı gibi muamele görürlerdi. Belki siz beyler, benim kendi reklamımı yapıyor olduğumudüşünüyor olabilirsiniz, fakat yemin olsun ki bütün bunları düşününce, bıçağın ucunu gırtlağımdahissetmeme rağmen, çığlık atmak üzere ağzımı açtım, belki bu son çığlığım olacaktı amamerkezkarakolu da teyakkuza geçirebilecektim.Beni tutan, düşüncelerimi okumuş olacak ki; tamkendimiçığlık atmaya hazırlarken, kulağıma fısıldadı, ‘Ses çıkarma. Kale yeterince güvende. Nehrin butarafında isyancı köpeklerden kimse yok.’ Konuşması oldukça inandırıcıydı, ayrıca eğer sesimiyükseltirsem,öleceğimkesindi,bunuadamınkahverengigözlerindenokuyabiliyordum.Buyüzden,bendenneistedikleriniöğrenmekiçinsessizcebekledim.

İçlerindendahauzunvedahasertbakışlıolanı,AbdullahHanisimliolan,‘DinlebeniSahip”dedi.

Page 115: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

‘Yaşimdibizimleolursunyadaebediyensusarsın.Meseletereddüteyerbırakmayacakkadarönemli.Hirstiyanların haçına olan sadakatin adına ya kalbinle ve ruhunla beraber bize katılacaksın ya dacesedinbugecehendeğeatılacak,bizlerseisyancıordusundakikardeşlerimizekatılacağız.Buikisininortasıbiryolyok.Hangisiniseçeceksin,ölümmü,yaşammı?Kararvermeniçinyalnızcaüçdakikaverebiliriz,zamangeçiyor,yenidevriyegelmedenbuişinbitmesilazım.’

‘Nasıl karar verebilirim ki?’ dedim. ‘Benden ne istediğinizi bile söylemediniz. Fakat sizesöyleyeyim, eğer konu, kalenin güvenliğine aykırı bir şeyse, bununla işim olmaz, bıçağını hemenboğazımasaplayabilirsin.’

‘Kaleyleilgilideğil,’dedi.‘Sadecehemşehrilerinburayaneyapmakiçingeldilerseonuyapmanı,zenginolmanıistiyoruz.Bugecebizdenbiriolursan,şuyalınbıçaküzerineveşimdiyekadarhiçbirSih’inçiğnemediğiüçlüyeminleyeminederizki,ganimettenhakkınolanpayıalacaksın.Dahaaçıksöylenemezdi.’

‘Fakatbuhazineneyinnesidir?’dedim.‘Yeterkibananasılyapılacağınıgösterin,zenginolmayaenazsizinkadarbendehazırım.’

‘Öyleyseyeminedeceksin,’dedi,‘babanınkemikleriüzerine,anneninşerefiüzerine,inandığınhaçüzerine, ne bugün ne de yarın bize el kaldırmayacağına ve aleyhimizde konuşmayacağına yeminedeceksin.’

‘Yeminediyorum,’diyecevapladım.‘Kalenintehlikeyedüşmemesişartıyla.’

‘O zaman dostum, ben de yemin ediyorum ki dördümüz arasında eşit olarak bölünecek olanhazinenindörttebirinialacaksın.’

‘Fakatburadaüçkişivar.’dedim.

‘Yoo,DostEkberdepayınıalacak.Onlarıbeklerkensanahikâyeyianlatabiliriz.MuhammedSingh,sen de kapıda dur da, geliyorlarmı, bak.Evet, her neyseSahip, bunu sana anlatıyorum, çünkübirFeringhee[17]’nin nezdinde yemin bağlayıcıdır, bu yüzden sana güvenebiliriz. Eğer sen yalancı birHinduolsaydınveonlarınyalanyanlıştapınaklarındakibütüntanrılarayeminetseydin,yinedekanınbıçağıma bulaşır, cesedin de suya kavuşurdu.Ancak biz Sihler İngilizleri, İngilizler de biz Sihleribilir.Öyleysesöyleyeceklerimekulakver:

Kuzeyeyaletlerindezenginliğiçok,topraklarıazbirracavar.Babasındançokşeykalmış,kendisidebunlarınüstüneservetlereklemiş,birazdüşüktabiatlıbiriolduğuiçinaltınlarınıharcamakyerine,biriktirmeyiyeğlemiş.Olaylarçıkıncahemaslanlahemdekaplanlaarkadaşolmakistemiş,yanihemİngilizlerle, hem deHindularla…Çok geçmeden bakmış ki beyazlar her yerde ölüyor, beyazlarınsonunungeldiğinidüşünmüş.Yinededikkatlibiradamolarak,neolursaolsun,servetininyarısıyinekendielindekalsındiyeplanlaryapmış.Altınvegümüşolanlarınısarayınınmahzenlerindebırakmış,ancak en değerli taşlarını, en seçkin incilerini demir bir sandığa koymuş ve tüccar süsü verdiğigüvenilirbirhizmetçisiyleAgra’dakikaleyeyollamışkibölgetamamenhuzurakavuşuncayakadaroradadursun.Böyleceeğerisyancılarkazanırsa,parasıkendindekalacak,eğerİngilizlerbölgeyielegeçirirse, bu sefer de mücevherlerine bir şey olmamış olacak. Servetini böyle böldükten sonraHindularıntarafınageçmiş,çünkükendibölgesindeonlardahagüçlü.DikkatiniçekerimSahip,böyleyaparakmalını,mülkünü,birnevigarantihalinealmışoluyor.

İştebuAhmetadıyladolaşansözdetüccar,şuanAgraşehrindevekaleyegirmeninyollarınıarıyor.YanındadaseyahatarkadaşıolarakbenimüveykardeşimDostEkbervarveonunbusırrınıbiliyor.

Page 116: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

Dost Ekber bu gece Ahmet’e, kalenin arka kapılarından birinden onu içeri sokma sözü verdi, buamaçladabukapıyı seçti.Şimdiburayagelecek,buradaMuhammedSinghvebenibeklerbulacak.Mekân ıssız, kimse de geldiğini görmeyecek. Bu saatten sonra dünya Tüccar Ahmet’ten haberalamayacak,fakatracanınbüyükhazinesibizimaramızdabölünecek.Bunanediyorsun,Sahip?’

Worcestershire’debirinsanınhayatıbüyükvekutsalbirşeyolarakgörülür;fakatdörtbiryanındaateş ve kan varsa ve her köşe başında ölümlerle karşılaşmaya alıştıysan durum çok farklı oluyor.TüccarAhmet’inyaşamasıyadaölmesibenimiçinhavakadarhafifbirşeydiamahazinehakkındakibu konuşmalardan sonra bu iş aklıma yattı. O servetle memleketimde neler yapabileceğimidüşündüm; serseri, aylak diye tanıdıkları kişi cepleri dolusu altınlarla geri döndüğünde nasıl dabakakalacaklardı. İşte bu düşüncelerle zaten ikna olmuştum, ne var ki tereddüt ettiğimi düşünenAbdullahKhan,beniiknaetmekiçinmeseleyidahadaaçıyordu:

‘Bir düşün Sahip,’ dedi, ‘bu adamı İngiliz ordusu yakalasa ya asar ya da vurur,mücevherler dedevletekalır,kimseyedebirRupifaydasıolmaz.Şimdionuyakalayanbizolacağımızagöre,nedengerikalanınıdabizüstlenmeyelim?Mücevherlerhaordununhazinesindeolmuş,habizdeolmuş.Herbirimiziyeterincezenginvebüyükyapacakkadarparavarorada.Kimsedeneolduğunubilmeyecek,zaten bütün dünyadan ilişiğimiz kesik durumda. Bundan iyi ne olabilir? Tekrar soruyorum Sahip,bizimlemisin?Eğerdeğilsensanadadüşmanmuamelesiyapacağız.’

‘Tümkalbimveruhumla,sizinleberaberim.’dedim.

‘Güzel,’ dedi ve tüfeğimi bana geri verdi. ‘Gördüğün gibi bir sözünle sana güveniyoruz.Biz dekendisözümüzüçiğnemeyeceğiz.Şimdioturupkardeşiminvetüccarıngelişinibeklemeliyiz.’

‘Kardeşinbiliyormubizimneyapacağımızı?’diyesordum.

‘Plan onun planı. O planladı. Şimdi kapıya, Muhammed Singh’in yanına gidelim de, birliktegözetleyelim.’

Yağmurhalakararlıbirşekildeyağıyordu,yağmurmevsimininbaşlangıcıydızaten.Gökyüzünden,kahverengi,yüklübulutlarsürüklenerekgeçiyordu,birtaşatımımesafedenfazlasınıgörmekzordu.Kapımızın önünde derin bir hendek uzanıyordu, fakat içindeki su büyük oranda kurumuştu veatlayarakkarşıyakolaycageçilebilirdi.OradabuikivahşiPencaplıilebirliktedikilip,ecelinedoğrugelmekteolanadamıbeklemekbenimiçinoldukçatuhafbirduyguydu.

Ansızın gözümhendeğin diğer tarafında sönükbir fener ışığına takıldı. Işık tepecikler arkasındakayboldu,sonrayenidengöründüveyavaşyavaşbizedoğrugelmeyebaşladı.

‘İşteoradalar!’diyebağırdım.

Abdullah kulağıma fısıldadı: ‘Onu sen durduracaksın, aynı konuştuğumuz gibi. Onu korkutacakhareketleryapma.Onubizimleiçeriyolla,senburadanöbettutarkenbizgerikalankısmıhallederiz.Fenerihazıret,böyleceonungerçektenbeklediğimizkişiolupolmadığınıanlayalım.’

‘Işıkkarşıdantitreyerekilerliyordu,birduruyor,biryürüyordu,sonundahendeğinkarşıtarafındaiki karanlık siluet gördüm. Hendek köprüsünü indirdim, çamur üstünden karşıya geçtiler, onlarıdurdurmadanönce, kapıya doğru yarı yola kadar ilerlemelerini bekledim.Sert bir sesle bağırdım:‘Kimvarorada?’

Cevapgeldi:‘Bizdostuz.’Fenerimiçıkardımveonlaradoğrututtum.İlkgelenneredeysekemerinekadarinenuzunsiyahsakallarıyladevgibibirSih’ti.Lafaramızda,dahaönceböyleuzunbiradam

Page 117: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

hiçgörmemiştim.Diğerikısa,şişman,yuvarlakbirherifti,başındabüyük,sarıbirsarıkvardı.Elindedeomuzatkısınasarılıbirbohçavardı.Korkuyorgibigörünüyordu,ellerisıtmalıgibi titriyor, ikiparlak,küçükvekırpışangözlekafasınıbirsağa,birsolaçeviriyordu.Buhaliylekafasınıdeliğindenkorkakorkaçıkaranbirfareyiandırıyordu.Onuöldürmefikriiçimititretti,fakathazineyidüşününcekalbim, içimde taş gibi sertleşti. Yüzümün beyaz olduğunu görünce, neşeyle küçük bir çığlık attı,sonradakoşarakbanadoğrugeldi.

Nefes nefese, ‘Koruyun beni, Sahip,” dedi. ‘Zavallı tüccar Ahmet’i koruyun. Rajputana’dangeliyorum, Agra kalesine sığınmak istiyorum. İngiliz Ordusu’nun tarafındayım diye soyuldum,dövüldüm ve her şeyime el konuldu. Ne güzel bir gece ki ben ve zavallı eşyalarım yenidengüvendeyiz.

‘Obohçadanevar?’diyesordum.

‘Demir bir kutu,’ diye cevap verdi. ‘Başkaları için hiçbir değer ifade etmeyen amakaybedersembeniçoküzecekbirikiaileyadigârıvariçinde.Bendilencifilandeğilim,siziödüllendiririm,gençSahip,komutanınızıda,yeterkibanaihtiyacımolansığınmayısağlayın.’

Adamla daha fazla konuşacak kadar kendime güvenmiyordum. O şişman, korku dolu yüzünebaktıkça, onun kanını akıtacağımız fikri bana daha zor gelmeye başladı. En iyisi bu duygulardansıyrılmaktı.

‘Onumerkezkarakolunagötürün.’dedim.İkiSihikiyanındanadamayaklaştı,devcüsseliolandaarkalarınadüştü,beraberkapıdangirdiler.Adamölümleçepeçevresarılmıştı.Benseelimdefenerlekapıdakaldım.

Issızkoridorlardaçınlayanölçülüayak sesleriniduyuyordum.Derkenanidenayak sesleri,yeriniboğuşma bağrışma ve soluma seslerine bıraktı. Bir süre sonra korkutucu bir şekilde benimbulunduğum tarafa doğru nefes nefese koşturan birinin seslerini duydum. Fenerimi uzun ve düzgeçidedoğruçevirdim,gelenoşişmanadamdı, rüzgârgibikoşuyordu,yüzükan içindeydi,hemenarkasındadaelindeparlayanbirbıçaklakaplangibisıçrayarakkoşansiyahsakallıdevSihvardı.Buküçük tüccar kadar hızlı koşanına rastlamadım. Sih ile arasını açıyordu, beni de geçip dışarıçıkabilirse, kendisini kurtaracaktı. Kalbim ona karşı yumuşamıştı ama tekrar hazineyi düşününceyenidenserteldi,katılaştı.Tamyanımdangeçiyordukitüfeğimibacaklarınınarasınasavurdum,odavurulmuş bir tavşan gibi yerde iki kez yuvarlandı.Ayağa kalkmasına fırsat vermedenSih, üzerineçullandı ve bıçağını yan taraftan iki kez sapladı. Adam ne çığlık attı, ne inledi ne de hareket etti,düştüğü yerde öylece kaldı. Sanırım düştüğü anda boynunu kırdı. Görüyorsunuz baylar, sözümütutuyorum.Sizeişintümyönlerinilehimeolsunolmasın,olduğugibianlatıyorum.”

Durdu, Holmes’in onun için hazırladığı viski ve suya doğru kelepçeli elleriyle uzandı. İtirafetmeliyim ki o an kendi adıma ona karşı azami derecede nefret duymuştum. Sadece bulaştığı busoğukkanlıcinayettendolayıdeğildibu,belkidahaçokanlatışüslubundakiküstahlıkvelakaytlıktandolayı idi. Onun için ne ceza verilecek olursa olsun, ona acımamı ya da sempati duymamıbekleyemezdibenden.SherlockHolmesveJones,elleridizlerininüstündeoturuyor,hikâyeyibüyükbirilgiylevederinlemesinedinliyorlardı,fakatikisinindeyüzündeaynıtiksintiifadesivardı.Smallbunuanlamışolacakki,konuşmailerledikçesesindedahaçokmeydanokumahavasıseziliyordu.

“Bütünbuolanlar çokkötü şeylerdi,”dedi. “amamerak ediyorum,kaçkişi benimyerimdeolsa,bıçağı gırtlağına yiyeceğini bildiği halde, hazineden bir pay almayı reddedebilirdi? Ayrıca adamkaleyegirdiğinde,yabenölecektimyadao…Eğeradamkaçmışolsaydı,bütün işaçığaçıkacaktı,

Page 118: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

bendemahkemeyeçıkarılacakvebüyükolasılıklakurşunadizilecektim,bilirsiniz,böylezamanlardainsanlarpekmerhametgöstermezler.”

“Hikâyeyedevamet.”dediHolmes,kısaca.

“Sonra onu Abdullah, Ekber ve ben içeri taşıdık. Kısa bir adam olduğu için oldukça hafifti.MuhammedSingh, kapıda nöbet tutuyordu.Adamı Sihlerin önceden hazırladığı bir yere götürdük.Biraz uzakta, kıvrımlı bir geçidin, büyük bir meydana açıldığı bir yerdi. Buradaki tuğla duvarlarufalanıyordu.Toprakzeminbiryerdedoğalbirmezaroluşturacakşekildeçökmüştü.TüccarAhmet’iorayakoyduk,üzerini gevşek tuğlalardankoyarakkapattık.Bundan sonradahepberaberhazineyedoğrudöndük.

Hazineilksaldırıyauğradığıyerdedüşürdüğügibiöyleceduruyordu.Sandıkdaişteşumasanızınüstündeduransandığıntakendisiydi.Üstkısmındaoyularakyapılmışkulbaipektenbiriplikleasılmışbirdeanahtarvardı.Sandığıaçtık, fenerimizisandığın içinedoğru tuttuğumuzda,aynıPershore’deküçük bir delikanlı iken okuduğum ve düşündüğüm gibi bir değerli taşlar yığını ile karşılaştık.Onlara bakmak gözlerimizi kamaştırıyordu. Gözlerimize böylesine bir ziyafet çektirdikten sonra,hepsini dışarı çıkardık ve içindekilerin bir listesini yaptık. Sandıkta yüz kırk üç tane birinci kaliteelmas vardı, bunların bir tanesinin de dünyanın ikinci büyük değerli taşı olan ‘BüyükMogul’[18]olduğunainanıyorum.Doksanyeditaneiyikalitezümrütvardı.Yüzyetmiştaneyakutvardıamabirkısmı küçüktü.Kırk tane lal taşı, iki yüz on tane safir, atmış bir adet akik, çok fazla sayıda beril,damarlı akik, kedigözü, turkuaz ve diğer taşlar vardı. Bazılarının adını o zamanlar bilmiyordum,sonradan bu taşlara karşı oluşanmerakla öğrendim. Bunun yanında, yaklaşık üç yüz tane çok iyikalite inci vardı, bunlardan on iki tanesi altın bir taç üzerine işlenmişti. Bu arada, yeri gelmişkensöyleyeyim;hazineyiyenidenelegeçirdiğimdebusonsöylediklerimsandıktayoktu.

Hazinemizi saydıktan sonra tekrar sandığa yerleştirdik veMuhammed Singh’e göstermek üzerekapıyagötürdük.Sonrasırrımızavebirbirimizesadıkkalacağımızadairyenidenresmenyeminettik.Ülkeyenidenhuzurakavuşuncayadekonugüvenlibiryeresaklayıp,sonraaramızdabölüştürmeyekarar verdik. Hazineyi aynı gün bölüştürmenin bir mantığı yoktu, çünkü eğer bu değerli taşlarüzerimizde bulunursa büyük şüpheye yol açardı. Zaten kalede bunları koyabileceğimiz özel biryerimiz yoktu. Bu yüzden sandığı, cesedi gömdüğümüz dehlize taşıdık, orada en sağlam duvarınbelirlituğlalarınınaltındabirçukurkazdıkvehazineyiiçinekoyduk.Hazineyigömdüğümüznoktayıdikkatlicenotaldık.Ertesigündebenherbirimizebirertaneverilmeküzeredörttaneplançizdim,sonradaherbirimizinhepimiziçinyeminettiğini,münferithareketetmeyeceğimizibelirtmeküzereçizdiğimplanlarınaltınadördümüzünimzalarınıattırdım.Elimikalbimekoyarak,bütüniçtenliğimlesöyleyebilirimki,buyeminiaslaçiğnemedim.

Baylar,artıksizeHintayaklanmasınınnasılsonuçlandığınıanlatmamagerekyokherhalde.WilsonDelhi’yi alıp, SörColin, Lucknow’u kurtarınca, isyanın belkemiği kırıldı.Akın akın taze birliklergeldiveNanaSahibhudutlardakinüfuzunuyitirdi.AlbayGreathedkomutasındakibirbirlikAgra’yagelerekorayıasilerdentemizledi.Ülkeyavaşyavaşhuzurakavuşuyorgörünüyordu,bizlerdegüveniçinde avantadan payımızı alıp gitmenin hayallerini kurmaya başlamıştık. Ancak bir anda hepimizAhmet’inkatilleriolaraktutuklanıncaumutlarımızsuyadüştü.

Olayşöylegelişti;Raca,Ahmet’emücevherlerivermişti,çünküAhmet,güvenilirbiradamdı.Fakatdoğununinsanıbirazşüpheciolur;buracadabelkiilkindendahagüvenilirikincibiradamınıgizliceilkinin ardından hafiyelik yapmak üzere görevlendirmiş. İkinci adam, Ahmet’e kendinigöstermemesi,birgölgegibionutakipetmesikonusundasıkısıkıyatembihlenmiş.Sonuçolarako

Page 119: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

gecedeAhmet’itakipetmişvekapıdangirdiğinigörmüş.TabiikiAhmet’inkaleyesığınmatalebininolumlukarşılandığınıdüşünmüş.Ertesigünkendisidesığınmabaşvurusuiçingeldiğinde,Ahmet’inizine rastlayamamış. Bu durum ona çok ilginç gelmiş ve karakol çavuşuyla konuşmuş, o da bunukumandanınkulağınaduyurmuş.Derinlemesinebiraraştırmadansonracesetbulunmuş.Böylecetamher şey yolunda, emniyetteyiz derken, dördümüz de tutuklanıp cinayetten yargılanmak üzeremahkemeyeçıkarıldık.Üçümüz,ogecekapıyıtutankişilerolduğumuziçin,dördüncüsüdemaktulünyol arkadaşı olduğu bilindiği için…Duruşmadamücevherlerle ilgili tek kelime sorulmadı.ÇünküracagörevindenalaşağıedilmiştiveHindistan’dansürülmüştü.Mücevherlerkonusundabilgisiyadailgisiolankimsekalmamıştı.Nevarkicinayet,bütünboyutlarıylaaçığaçıkmışvedördümüzündebuişte parmağı olduğu kanıtlanmıştı. Üç Sih, ömür boyu hapsemahkûm edildi, ben de idama; fakatsonradancezamdiğerlerigibiömürboyuhapseçevrildi.

Kendimizi içinde bulduğumuz durum gerçekten tuhaf bir durumdu. Dördümüzün de ayaklarızincirliydi ve bir daha dışarı çıkma ihtimalimiz görünmüyordu. Öte yandan taşıdığımız sır, birkullanabilsek, hepimizi saraylarda yaşatacak kadar değerliydi. Dışarıdamuhteşem bir servet hazırvaziyette, sadece gidip almanı beklerken, yiyecek biraz pirinç, içecek biraz su bulabilmek uğrunakanıbeşparaetmezgörevlilerinsillevetokatlarınadayanmak,kafayıyemeniçinyeterdideartardıbile.Budurumbenidedelirtebilirdi, fakatbenherzamansabırlıbiradamolmuşumdur,buyüzdenkendimituttumvezamanımıbekledim.

Sonunda o gün geldi gibi gözüküyordu. Agra’danMadras’a, oradan da AndamanAdaları’ndakiBlair adasına gönderildim. Bu yerleşimde çok az beyaz tutuklu vardı, ben de baştan beri iyi halgösterdiğimden, orada bir nevi imtiyaz kazandım.HarrietDağı’nın eteklerinde küçük bir yer olanHopeTown’dabanabirbarakaverdilervebenibüyükorandakendimebıraktılar.Burasıbunaltıcı,sıtmalı bir yerdi, hepsinin ötesinde de etrafımız, insan eti yiyen yerlilerle doluydu. Hepsi de biraçığımızıyakalasabizezehirlioklarındanatmakiçinsabırsızlanıyordu.Kazı,yolyapımı,yerelmasıekimigibi bir düzineyapılacak iş vardı, dolayısıyla bütüngünyeterincemeşguldük, akşamları isekendimizeayırdığımızazdaolsabirzamanvardı.Diğerşeylerinyanında,doktorailaçhazırlamayıöğrendim,busayedetıpkonusundaondanyüzeyseldeolsabirşeylerkaptım.Herzamanoradankaçışiçinbirşansarayışımdevametti.Nevarkienyakınkaraparçasınayüzlercemiluzaktaydık.Üstelikbudenizlerdeyokdenecekkadarazrüzgârvardı;bunedenleoradankaçmakçokzorbirişti.

Dr.Somerton,çevik,sportmenbirgençti,diğergençsubaylaronunodasındatoplanırveakşamlarıkâğıtoynarlardı.Benimilaçlarıhazırladığımmuayenehane,onunoturmaodasınınhemenyanındaydı.Aramızdaküçükbirpencerevardı.Genelliklekendimiyalnızhissettiğimzaman,muayenehanedekilambayısöndürür,sonraoradadurup,konuşmalarınıdinler,oyunlarınıizlerdim.Benkendimdekâğıtoyunlarınıçokseverim,oyunuseyretmekdeneredeyseoynamakkadarkeyifveriyordubana.Yerelbirliklere komuta eden Binbaşı Sholto, Yüzbaşı Morstan ve Teğmen Bromley Brown, doktorunkendisi, bir de iki üç tane hapishanememuru olurdu odada.Hepsi de hilebaz, cingöz tiplerdi.Herakşamonlariçinküçükbirpartihavasındageçerdi.

Çokgeçmedenbirşeydikkatimiçekti.Herzamanaskerleryeniliyor,sivillerkazanıyordu.Yanihilefilan vardı demek istemiyorum ama hep öyle oluyordu. Bu hapishane memurları, Andaman’ageldiklerinden beri kâğıt oynamaktan başka bir şey yapmamışlardı, bu nedenle bir noktaya kadarbirbirlerininoyuntarzınıartıkezberlemişlerdi.Askerleriseoyunuzamangeçsindiye,umursamadanoynuyorlardı.Hergeçengecebizimaskerlerinparasısuyunuçekti,paralarbittikçededahagayretlioynamaya başladılar. Bunların içinde Binbaşı Sholto tam birmasa kekliğiydi. Başlangıçtamasayakâğıtparavealtınkoyuyordu,zamanlahemdebüyükmeblağlardasenetlerkoymayabaşladı.Bazen

Page 120: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

bir iki oyunda kazandığı da oluyordu, bu durum onu yüreklendiriyor, sonra eskisinden de beterütülüyordu. Bütün gün barut fıçısı gibi dolaşıyor, sonra da normalin üstünde miktarlarda içkiiçiyordu.

Bir gece öncekilerden de fazla kaybetti. O ve Yüzbaşı Morstan, sallanarak odalarına doğrugiderken ben barakamdaydım. İkisi candan arkadaşlardı, yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi. Binbaşı,kaybettiğiparalardandemvuruyordu:

‘Herşeybitti,Morstan,’diyordu,barakamınönündengeçerlerken,‘Benbitmişbiradamım,varımıyoğumualacaklar.’

‘Saçmalama eski dostum!’ dedi diğeri, omzuna vurarak: ‘Ben de feci bir sille yedim ama…’Duyabildiğimyalnızcabukadardı,fakatbukadarıbenidüşündürmeyeyetti.

İkigünsonraBinbaşıSholtosahildedolaşıyordu;buonunlakonuşmakiçiniyibirşanstı,bendebuşansıdeğerlendirdim:

‘Sizebirşeydanışmakistiyorumbinbaşım,’dedim.

Purosunuelinealarak,‘Söylebakalım,neymiş,Small’dedi.

‘Gizlibirhazinevardesem,onukimeemanetedebilirim?Yarımmilyondeğerindebirhazineninnerede olduğunu biliyorum, onu ben kullanamadığıma göre, düşündüm de, onu uygun otoriteleredevretsem,belkimahkûmiyetsüremikısaltırlardı.’

‘Yarımmilyonmu,Small?’dediheyecanla,ciddiolupolmadığımıanlamakiçingözleriminiçinesertçebaktı.

‘Evet, tam o kadar efendim, mücevherler ve incilerden oluşan bir servet. Orada öylece yatıyor,gelipalacakkişiyibekliyor.Enilginçolanıda,gerçeksahibişuansürgünde,mülkündenuzaklarda,yanikimgelipalırsaservetonun.’

‘Devlete vermek lazım, Small,’ diye kekeledi, ‘devlete…’ Konuşmalarında tereddütlü bir havavardı,tammanasıylaanladımkionuelegeçirmiştim.

‘Öyleyseefendim,bubilgiyiGeneralemivermeliyim?’diyesakincesordum.

‘Yani aceleci de davranmamalısın, yoksa pişman olabilirsin. Bana her şeyi anlat, Small, tümayrıntılarıver.’

Ona bütün hikâyeyi anlattım, tabii ki yerleri tamolarak öğrenmesini engelleyecek şekilde küçükdeğişikliklerle… Sözüm bittiğinde, düşüncelere dalmış bir şekilde ayağa kalktı. Dudaklarınıntitrediğini,içindebirmücadeleyaşadığınıgörebiliyordum.

‘Bu çok önemli bir mesele, Small.’ dedi en sonunda. ‘Kimseye bundan bahsetmemelisin, çokyakındaseninleyenidengörüşeceğim.’

İkigecesonraovearkadaşıYüzbaşıMorstan,geceyarısıellerindebirfenerlebarakamageldiler.

‘YüzbaşıMorstan’adaohikâyeyikendiağzınlaanlatmanıistiyorum,Small’dedi.

BendeaynenBinbaşıSholto’yaanlattığımhikâyeyitekraranlattım.

‘Gerçekbirhikâyeyebenziyor,ha?’dedi,‘Hareketegeçmeyeyetecekkadarsağlambirhikâyemi

Page 121: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

sence?’YüzbaşıMorstanbaşınısalladı.

‘BanabakSmall,’dedibinbaşı,‘bumeselehakkındaarkadaşımlabirlikteepeykonuştukvebuseninsırrınınbirdevletmeselesiolduğunakararverdik,fakatsonuçtabununkararınıverecekolansensin,bu konuda en iyi kararı verecek güce de sahipsin. Sorulacak soru şu; bunun için ne karşılıkistiyorsun? İstediğin şeyi gerçekleştirmek isteriz, en azından bunun için çaba gösteririz, tabiişartlardaanlaşırsak.’Serinkanlıveumursamazbiredaylakonuşmayaçalışıyorduamagözlerihırsveheyecanlaparlıyordu.

‘Neden olmasın baylar,’ dedim. Ben de onun kadar heyecanlıydım ama soğukkanlı görünmeyeçalışıyordum. ‘benim durumumda olan birinin yapabileceği tek pazarlık var. Sizden özgürlüğümüistiyorum, diğer üç arkadaşımın da tabii… O zaman biz de sizi ortak olarak alırız ve aranızdabölüşmeniziçinbeşincibirpayveririz.’

‘Hmm,’dedi,‘beşincibirpayha!Buçokcazipdeğil.’

‘Herbirinizeellibindüşer.’dedim.

‘Amasizinasılserbestbırakacağız?Sendebiliyorsunkiistediğin,imkânsızbirşey.’

‘O kadar da değil,’ dedim, ‘en ince ayrıntısına kadar düşündüm ben. Kaçışımıza tek engel,seyahatimize uygun bir tekne bulamamak, bir de tabii bu kadar uzun bir seyahate yetecek erzakkonusuvar.KalkütayadaMadras’tatambizimamacımızahizmetedecekbirsürüküçükyatvar.Birtanesinigetirirsiniz.Geceyatabinecek şekildeplanımızıyaparız.BiziHindistan sahili boyuncabiryerdebırakırsanız,sizedüşeniyapmışolursunuz.’

‘Birteksenolsaydın,’dedi.

‘Yahepyahiç!’dedim.‘Bizbuuğurdayeminettik.Dördümüzdeherzamanortakhareketederiz.’

‘GördünmüMorstan,’dedi,‘Smallsözününeribiradam.Arkadaşlarındanvazgeçmiyor.Benceonatammanasıylagüvenebiliriz.’

‘Bu pis bir iş,’ dedi diğeri. ‘dediğin gibi olsa bile, alacağımız para, göze aldığımız riskikarşılamalı.’

‘Pekâlâ Small,’ dedi binbaşı, ‘sanırım bir görüşüp sana dönsek iyi olacak. Tabii önce hikâyenindoğruluğunuaraştırmamızgerek.Sandığınneredeolduğunubanasöyle,bendeyıllıkiznimialayım,Hindistan’agideyim,hadiseyibiraraştırayım.’

‘Ağır olun,’ dedim. O heyecanlandıkça ben sakinleşiyordum. ‘Diğer üç yoldaşımın izninialmalıyım.Dediğimgibi,yadördümüzyahiç...’

‘Saçmalama!’diyeatıldı.‘Üçtanesiyahherifinbizimanlaşmamızlanealakasıvar?’

‘Siyahyadamavi,’dedim,‘onlardabenimleberaberanlaşmanıniçindevehepberabergideceğiz.’

Sonra Muhammed Singh, Abdullah Khan ve Dost Ekber ’in de hazır olduğu ikinci bir toplantıyaptık. Meseleyi yeniden masaya yatırdık, sonunda bir anlaşmaya vardık. Biz iki subaya Agrakalesindeki o bölgeyi gösteren çizimleri verecek ve hazinenin bulunduğu duvarı işaretleyecektik.BinbaşıSholtodahikâyemizindoğruluğundaneminolmak içinHindistan’agidecekti.Eğersandığıbulursaoradabırakacakvebizeseyahatiçintamtekmilhazırlanmışbiryatgönderecekti.Yat,RutlandAdası’nda bekleyecekti. Biz onunla Agra’ya gidecektik, sonra Sholto da aynı yatla görev yerine

Page 122: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

dönecekti. Sonra Yüzbaşı Morstan izin alacak, bizimle Agra’da buluşacaktı. Hazineyi son haliyleorada paylaşacaktık.Morstan hem binbaşının payını, hem de kendi payını alıp gidecekti. Bütün buanlaşmayı, akla gelebilecek ve dudaktan dökülebilecek bütün yeminleri ederek tescilledik. Bütüngece,kâğıtvemürekkepelimde,çizdimdurdum,sabahtamanlamıylahazırikiçizelgevardıelimde.Altındadördümüzünimzasıvardı:Abdullah,Ekber,Muhammedveben.

Evet baylar, sizi uzun hikayemle sıktım, biliyorum, dostumBay Jones, beni bir an önce kodesetıkmak için sabırsızlanıyor. Elimden geldiğince özetlemeye çalışacağım. Hain Sholto Hindistan’agitti, fakat bir daha asla gelmedi. Yüzbaşı Morstan daha sonra bana bir posta vapurunun yolculistesindeSholto’nunadınıgösterdi.Güyaamcasıonayüklübirmirasbırakarakvefatetmişti.Bununüzerine ordudan ayrılmıştı. Bizi kandırdığı gibi diğerlerini de kandırmakta sakınca görmüyordu.Kısa süre sonraMorstan daAgra’ya gitti, tahmin ettiğimiz gibi hazine yerinde yoktu.Alçak heriftamamınıalıpgitmişti,üstelikdebizimsırrımızınkarşılığındaverdiğihiçbirsözüyerinegetirmeden.

Ogünden sonra sadece intikam içinyaşadım.Gündüzdüşüncelerimde,gece rüyalarımda intikamvardı.Bubenimiçinezici, tüketicibir tutkuoldu.Kanunlarda, idamedilmekdeumurumdadeğildiartık. Kaçıp gitmek, Sholto’nun izini sürmek, ellerimi gırtlağına dayamak tek düşüncem olmuştu.Sholto’yugebertmefikriyanında,Agrahazinesibileküçükgeliyordugözüme.

Hayatım boyunca kafama koyduğum birçok şey oldu ve bunların hepsini gerçekleştirdim. Fakatbunu gerçekleştirmek için uzun ve sıkıntı dolu yıllar geçmesi gerekti. Tıp konusunda bir miktartecrübeedindiğimisöylemiştim.BirgünDr.Somerton,hummayatutulduveyataklaradüştü.OsıradabirgrupmahkûmAndamanAdası’nınküçükyerlilerindenbiriniormandayakalamış.Yerli,hastaydıve ölmek üzereydi. Ölmek için de kendine tenha bir yer seçmişti. Genç bir yılan kadar tehlikeligörünüyordu ama onun bakımını üstlendimve iki ay içinde kalkıp yürüyecek hale getirdiğim içinbanakarşısevgibeslemeyebaşladı,artıkormanageridönmekistemiyor,süreklibarakamınetrafındageziyordu.Dilinidebusayedebirazöğrenmem,onubanadahasıkıbağladı.

Tonga;adıbuydu, iyibirdenizciydivebüyük,genişbirkanosuvardı.Kendinibanaadadığınıvebanahizmet etmek içinher şeyi yapabileceğini anlayınca, kaçış şartlarınınoluştuğunuanladım.Bufikrimi onunla paylaştım. Kanosunu bir gece nöbetçilerin olmadığı terk edilmiş bir iskeleyegetirecek,benioradanalacaktı.Ayrıcayanınabolmiktardaiçmesuyu,yinebolmiktardayerelması,Hindistancevizivepatatesalmasınıtenbihledim.

Küçük Tonga, saf ve güvenilir biriydi. Hiçkimse kendine yoldaş olarak onun kadar sadık birinibulamazdı. Kararlaştırdığımız gece botuyla iskeledeydi. Şans bu ya, o gün gardiyanlardan biriiskeleye gelmişti; bana hakaret etmek ve beni yaralamak için hiçbir fırsatı kaçırmayan adi birPeştun’du.Ondan intikamalmak içindebir fırsatkolluyordum,o fırsatıda işteyakalamıştım.Sırtıbanadönükşekildesahildeduruyordu,omzundadakarabinasıasılıydı.Beyninidağıtmakiçinbirtaşaradım ama bulamadım. Derken aklıma acayip bir fikir geldi, halen kullanabileceğim bir silahımvardı.Karanlıktayereoturdumvetahtabacağımıyerindensöktüm.Üçuzunsekmedehemenarkasınavarmıştım. Beni fark edince karabinasını omzuna dayadı ama öyle sert vurdum ki kafatasının öntarafıolduğugibiiçinegöçtü.Tahtanınvurduğumkısmıyarıldı,bakın,buradahâlâiziduruyor…Tekbacakla dengemi koruyamadığım için ikimiz birlikte yere düştük, ayağa kalktığımda o hâlâhareketsiz yatıyordu. Doğru bota gittim, bir saat içinde açık denize çıkmıştık. Tonga, silahları vetanrılarıdadâhildünyanamınabütünmamelekiniyanınaalmıştı.Diğerşeylerinyanısıra,uzunbirbambumızrağıveAndamanusulühindistanceviziağacındanörülmüşbirhasırörtüsüvardı.Ongünboyunca şansımızagüvenip, kürek çektik durduk.Onbirinci gün,Singapur ’danCidde’yegidenveMalezyalıhacılarıtaşıyanbirticaretgemisibizialdı.Gemioldukçakalabalıktı,Tongavebendekısa

Page 123: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

süredearalarınagirmeyibaşardık.Biriyiözelliklerivarsaoda:senirahatbırakıyorlarvehiçsorusormuyorlardı.

Şimdi küçük dostumla yaşadığımız tümmaceraları anlatmaya kalksam, pekmemnun olacağınızısanmıyorum,çünkühepsinianlatsamgüneşdoğuncayakadarbitmez.Oraya,buraya,dünyanınbirçokyerinegittik,herdefasındabiziLondra’danuzaklaştıracakbirgelişmeoluyordu.Ancakhiçbirzamanasıl gayemi aklımdan çıkarmadım. Geceleri rüyamda sürekli Sholto’yu görüyordum. Uykuda onurahat bir yüz kere öldürmüşümdür. Nihayet, üç ya da dört yıl önce kendimizi Londra’da bulduk.Sholto’nun yaşadığı yeri bulmam hiç zor olmadı. Sonra hazineyi nerelerde harcadığını ve hâlâhazineden elinde bir miktar kalıp kalmadığını anlamak için derhal işe koyuldum. Bana yardımedebilecek bazı kişilerle arkadaşlık kurdum, isim vermiyorum, çünkü kimseyi gammazlamakistemiyorum, nihayet hâlâ elindemücevherlerin olduğunuöğrendim.Sonra birçok yolu deneyerekona ulaşmaya çalıştım, fakat o da epey kurnazdı, oğulları ve hizmetkârının yanı sıra iki tane dedöğüşçüyüyanınakorumaolarakalmıştı.

Nihayet bir gün ölüm döşeğinde olduğunu öğrendim. Doğru bahçeye koştum, onun bu şekildepençelerimin arasından sıyrılıp gidecek olması beni çılgına çeviriyordu. Pencerelerinden içeriyigözetliyordum.Oyatağında yatıyor, iki yanında da oğulları bulunuyordu. İçeri dalıp üçüne birdensaldırmayıkuruyordumki,osıradabirbaktım,çenesidüştü,anladımkiölmüştü.Yinedeaynıgeceodasına girdim, mücevherlerimizi nereye sakladığına dair bir kayıt bulabilir miyim diye bütünkâğıtlarını karıştırdım. Ama bir satır bile bulamadım. Olabildiğince üzgün ve sinirli bir şekildeoradan ayrıldım. Ayrılmadan önce düşündüm ki, günün birinde eğer Sih dostlarımla yenidenkarşılaşırsam Sholto’nun yanına nefretimizin bir ifadesi olarak bir not koyduğumu bilmek onlarımutluederdi.Bendedördümüzünişaretini,aynıçizdiğimharitadayaptığımgibihızlıcaçiziktirdimveSholto’nungöğsüneiğneledim.Üzerindesoyduğuveaptalyerinekoyduğuadamlardanbirişaretolmadanmımezaragidecekti?Okadardadeğildi.

Fuarlarda, panayırlarda Tonga’yı ‘kara yamyam’ olarak teşhir etmek suretiyle hayatımızıkazanıyorduk. Tonga çiğ et yiyor ve savaş dansını yapıyordu, günün sonunda bir şapka dolusuparamız oluyordu. Bu sırada tabii ki Pondicherry Malikânesinden havadisleri almaya da devamediyordum.Birkaçyılboyunca,hazineyiaramaktaolduklarıdışındabirhabergelmedi.Nihayetuzunzamandırbeklediğimizhaberiişittik.Hazinebulunmuştu.Hazineevinçatıkatında,BayBartholomewSholto’nunkimyalaboratuarınınüstündebulunmuştu.Hemenorayagittimveeviyenideninceledim.Fakatbutahtabacağımlanasılyukarıçıkacaktım?NeysekiçatıdakikapağıveBaySholto’nunyemeksaatini öğrenmiştim. Tonga’nın yardımıyla bu işin üstesinden gelebileceğimizi düşünüyordum.Tonga’yıbelinedoladığıbirhalatlayanımdagetirdim.Aynıbirkedigibitırmanıyordu;kısasüredeçatıyaulaştı,fakatşansabakınkiBartholomewSholtohalaodadaydı,budahayatınamalolduzaten.Tongaonuöldürmekleçokakıllıcabirşeyyaptığınısanıyorolacaktıkihalatlayukarıçıktığımdaonutavus kuşu gibi gururla kabarmış bir halde dolaşırken buldum.Onu bu yaptığından dolayı halatınucuyla dövüp, ‘Seni kana susamış küçük iblis!’ diye azarladığımda oldukça şaşırmıştı. Hazinesandığını aldım, önce onu indirdim, sonra arkasından ben indim, tabii önce dörtlü grubumuzunimzasını masanın üstüne bıraktım. Bununla artık mücevherlerin gerçek sahiplerini bulduğunugöstermek istemiştim.SonraTongahalatıyukarıçekti,pencereyikapattı,geldiğiyolu takipederekdışarıçıktı.

Bilmem ki daha size ne anlatayım. Denizcinin birini Smith’in Aurora teknesinin ne kadar hızlıolduğu konusunda konuşurken duymuştum. Bu teknenin kaçışımız için iyi bir seçenek olduğunudüşündüm. İhtiyar Smith’le bağlantı kurdum, ona eğer bizi gemimize sağ salim ulaştırırsa iyi bir

Page 124: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

ödeme yapacağımı söyledim. Şüphesiz bu işte bir bit yeniği olduğunu anlamıştı ama sırrımızıöğrenmeyeçalışmadı.Tümbuanlattıklarımdoğrudur,bunlarısizeeğlenesiniziçinanlatmadım,zirabugünbanayaptıklarınızbenipekeğlendirmedi.Bunlarıanlattım,çünkükendimisavunmamıneniyiyolunun hiçbir şeyi saklamadan anlatmak olduğuna inanıyorum. Ayrıca Binbaşı Sholto’nun bananeleryaptığınıveoğlununölümükonusundahiçsuçumolmadığınıbütündünyabilsinistiyorum.”

“Oldukça kayda değer bir anlatımdı.” dedi SherlockHolmes, “Çok ilginç bir vakanın, yine çokilginçsonu…Gerçihikâyeninsonkısmındabenimiçinyeniolanbirşeyyoktu,birtekohalathariç.Halatı sizin getirdiğinizi düşünememiştim. Bu arada, Tonga’nın bütün oklarını telaşla evdeunuttuğunusanıyordum,yinedeteknedebizebirtanesallamayıbaşardı.”

“Hepsiniunutmuştubayım,sadeceborununiçindekalansonokuvardı.”

“Aa,tabiiya,”dediHolmes,“bunuaklımagetirmedim.”

Tutuklunezaketlesordu;“Sormakistediğinizbaşkabirnoktavarmıydı?”

“Sanırımyok,teşekkürler!”diyecevapladıHolmes.

“Pekala,Holmes,”dediAthelneyJones,“Sohbetinkeyifvericivehepimizbiliyoruzkisenbirsuçustasısın,fakatgörevgörevdir,ayrıcasanavearkadaşınaverdiğimsözüfazlasıylayerinegetirdim.Hikâyecimizi demir parmaklıklar arkasına kilitlersem kendimi daha rahat hissedeceğim.Araba ikipolis memuruyla birlikte aşağıda bekliyor. Yardımlarınız için ikinize de şükran borçluyum. Tabiimahkemedeşahitliğinizebaşvurulacaktır.Sizeiyigecelerdiliyorum!”

“İkinizedeiyigecelerbaylar,”dediJonathanSmall.

Odadan çıktıklarında Jones, ihtiyatı elden bırakmadı ve “Önce sen, Small…” dedi.”Tedbirimialayımda,AndamanAdalarındakiadamayaptığıngibitahtabacağınıkafamageçirme.”

Bir süre karşılıklı sessizce puro içtikten sonra, “Evet, işte küçük dramımızın sonu,” dedim.“Korkarımbu,seninyöntemleriniöğrenmefırsatıbulduğumsongörevolabilir.ZiraBayanMorstan,müstakbeleşimolmayıkabulederekbenionurlandırdı.”

Derinbirahçekti,“Bendebundankorkuyordum,”dedi.“Senitebrikedemeyeceğim.”

Birazincinmiştim;“Kararımsenihayalkırıklığınamıuğrattı?”dedim.

“Hayırhayır.BayanMorstantanıdığımençekicikadınlardanbiri,aslındaböylesiişlerdebizeçokfaydası dokunabilirdi. Bu konulardaki kabiliyetini, babasının onca evrakı arasından Agra planınıbulupsaklamasıyladaortayakoydu.Fakataşkduygusalbirşeyveduygusalolanşeyler,benimherşeyin üstünde değer verdiğim katı gerçeklere taban tabana zıttır. Ben olsam asla evlenmezdim,evlenmekmuhakemeyeteneğinielindenalabilirinsanın.”

Gülerekkarşılıkverdim;“İnanıyorumkibenimmuhakemeyeteneğimbuçetinsınavdançıkacaktır.Fakatsenbitkingörünüyorsun.”

“Evet,yorucutemponunetkilerigörünmeyebaşladı.Herhaldebirhaftakendimegelemem.”

“İlginç,”dedim,“omuhteşemenerjivezindeliğin,yerinibaşkalarındagörsemtembellikdiyeceğimbirhalemibıraktı?”

“Evet,”diyecevapladı,“içimdehemkocabiraylakhemdecanlı,dinamikbiradamtaşıyorum.Şu

Page 125: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

bizimGoethe’nindizelerihepaklımdadır:

SchadedassdieNaturnurEINENMenschausDirschuf,DennzumwuerdigenMannwarundzumSchelmenderStoff.[19]

Buarada,şuNorwoodişinde,tahminettiğimgibieviniçindenkendilerinebirsuçortağıbulmuşlar,odaşuuşak,LalRao’danbaşkasıolamaz.MeğerJones,devağınıçekerkenboşçekmemiş,içindebirbalıkdayakalamış.Buonurtekbaşınaonaait.”

“Bupaylaşımbirazhaksızdeğilmi?”dedim,“Buvakadabütünişisenyaptın.Buiştenbenbireşkazandım,Jonesmeslekiitibarınıartırdı,Tanrıaşkına,sananekaldı?”

“Banamı?”dediSherlockHolmes,“Bakhalabirşişekokainimvar.”Uzunvebeyazparmaklarıylaşişeyeuzandı.

-SON-

Page 126: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

[1]BirçeşitFransızşarabı.

Page 127: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

[2]BirdönemHindistan,OrtaAsyaveOrtaDoğu’dakullanılmışçoğunluklaelyapımıtüfek.

Page 128: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

[3]Gine:AdınıbirKuzeyBatıAfrikaülkesiolanGine’denalaneskibir İngilizparası.Değeri21Şilin’dir.–U.G.

Page 129: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

[4]WilliamWinwoodReade(1838-1875),İngiliztarihçi,kaşifvefilozof.

Page 130: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

[5]Urduca,FarsçaveHintçe’dedeğişik telaffuzlarlakullanılankelime,Türkçe’dede“hizmetkâr”olarakkullanılmaktadır.–U.G.

Page 131: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

[6]JeanBaptisteCamilleCorot,Fransızressam(1796-1875).

Page 132: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

[7]SalvatorRosa,İtalyanressamveşair(1615,1673).

Page 133: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

[8]William-AdolpheBouguereau,Fransızressam(1825,1905).

Page 134: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

[9]Ayıplarsuçagötürür.

Page 135: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

[10]Tetanozyadabirtakımzehirlenmelersonucuyüzdemeydanagelenvegülmeyebenzerbirifadeverenkasılma.–U.G.

Page 136: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

[11]Zihindekiaptallıklarkadartehlikeliaptallıkyoktur.

Page 137: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

[12]İnsanlarınanlamadıklarıkonulardaalayabaşvurmalarınaalışkınız.-U.G.

Page 138: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

[13] Büyük Blondin (Jean Francois Gravelet), 1859 yılında Niagara Şelalesi üstünden ip üstündegeçendünyacaünlüipcambazı.Holmes,yapacağıakrobasihareketlerineişaretlekendisiniBlondin’ebenzetiyor.-U.G.

Page 139: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

[14] Johann Paul Friedrich Richter (1763-1825), mizahi öykü ve romanlarıyla tanınan AlmanRomantikyazar.

Page 140: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

[15] Thomas Carlyle (1795-1881), İskoç satirik yazar, tarihçi, yorumcu. Richter ’in eserlerindenoldukçaetkilenmişveonunhakkındayazılarkalemealmıştır.–U.G.

Page 141: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

[16]Rupi:Hindistanparası.

Page 142: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

[17]Hindistan’dayabancılara,özellikledeAvrupalıyabancılaraverilenisim.U.G.

Page 143: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

[18]Mogul:Hintimparatoru.

Page 144: Sir Arthur Conan Doyle - Fatimə Kərimli · 2016-09-17 · büyük pratik önemi vardır. Neyse, bunlar benim hobilerim; bunlarla seni sıkmayayım.” “Hayır” dedim içtenlikle.

[19]“Doğa’nınseniTEKinsanolarakyaratmışolmasınekötü.Aslındasendehembirasilhemdebirserserilikmalzemevar.”