SilAHDAR - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · Sabah namazın dan yatsı namazının sonrasına kadar...
Transcript of SilAHDAR - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · Sabah namazın dan yatsı namazının sonrasına kadar...
sanatından bahseden Türkçe Tuhfetü'lguzat'ıdır.
BİBLİYOGRAFYA :
İbn Erenbuga ez-Zeredkaş. Kitabü '1-Eslil:ıa (ed. Fuat Sezgin) . Frankfurt 2004; İbn Kemal. Tevarfh-i Al-i Osman, Il, 133; Lutfı Paşa. Tarih (nşr. All Bey), istanbul 1341, s. 199; Ahmed Muhtar Paşa, Ahvalname-i Müelle{at-ı Askeriyye-i Osmaniyye, istanbul 1316, s. 31-32; a.mlf. , "Eski Osmanlı Silahlan", Malumat, lll/60, istanbul 1314, s. 241; 111/63 (1314), s. 302-303; a.mlf., "Eski Osmanlı Silahlan yahud Osmanlılar'ın Fenn-i Esliha ve Topçuluğa Ettikleri Hizmet", a.e. , lll/ 71 (1314), s. 469; Marsigli, Osmanlı imparatorluğunun Askeri Vaziyeti, tür.yer.; Uzunçarşılı,
Merkez-Bahriye, s. 389-507; V. J. Parry, "Materials of War in the Ottoman Empire", Studies in the Economic History of the Middle East (ed. M. A Cook). London-New York 1970, s. 220-227; ismail Pazıl Ayanoğlu, Okmeydanı ve Okçuluk Tarihi, İstanbul 197 4; D. Petrovic, "Fire-arms in the Balkans on the Eve of and After the Ottoman Canguests of the Fourteenth and Fifteenth Centuries", W ar: Technology and Society in the Middle East (ed. V.). Parry - M. E. Yapp), London 1975, s . 164-194; D. Nicolle, Armies o{the Ottoman Turks 1300-1774, London 1983; a.mlf., Armies of the Ottoman Empire 1775-1820, Lo ndon 1998; a.mlf., "Silal:ı" , EP Suppl., s. 736-746; Turgay Tezcan, Silahlar (tre. V. Taylor Saçlıoğlu). istanbul 1983; Tülin Çoruhlu, Osmanlı Tüfek, Tabanca ve Techizatları: Askeri Müzeden Örneklerle, Ankara 1993; a .mlf., "Tasvirlere Göre Selçuklu Silahlan ve Bu Silahiann Osmanlılardaki Devamı" , VI. Millf Selçuklu Kültür ve Medeniyet! Seminer Bildirileri (16-17 Mayıs 1996), Konya 1997, s. 51; A. R. Williams, "Ottoman Military Technology: The Metallurgy of Turkish Annour" , W ar and Society in the Eastern Mediterranean, 7th-J5th Centuries (ed. Y. Lev). Leiden 1997, s. 363-397; Ünsal Yücel, Türk Okçuluğu (ed Dursun Ayan). Ankara 1999; Osmanlı Askerlik Literatürü Tarihi (haz. Ekmeleddin İhsanoğlu v.dğr.), İstanbul 2004, 1-11; G. Agoston, Guns for the Sultan: Military Power and the Weapons lndustry in the Ottoman Empire, Cambridge 2005; Salim Aydüz, XV ve XVI. Yüzyılda Tophfıne-i Amire ve Top Döküm Teknolojisi, Ankara 2006; a.mlf., "Ateşli Silahlarla ilgili Türkçe Matbu Eserler BibliyografYa Denemesi (1727-1928) ", Kutadgubilig, sy. 5, İstanbul 2004, s. 259-309.
L
li! SALİM AYDÜZ
SilAHDAR ()~).{...,)
Bazı Türk-İslam devletlerinde ve Osmanlılar'da sultanın
silahları ile silahhanesinden sorumlu olan saray görevlisi.
_j
Sözlükte "silah taşıyan" manasında Farsça bir kelime olan silah-dar, Büyük Selçuklu Devleti'nden itibaren bazı Türk-islam devletlerinde askeri ve idari bir görevi ifade etmek için kullanılmıştır. Silahdarların Osmanlılar'a gelinceye kadar daha çok
sultanların silahlarını taşıma göreviyle sınırlı olan askeri mükellefiyetieri zamanla idari bir mahiyet alarak büyük önem kazanmıştır. Selçuklular'da devlete ait silahların ve askeri malzemelerin muhafaza edildiği bir yer olan zerdhfıneyi (zırhhane) kendisine bağlı, pek çoğu Türk asıllı kişilerden oluşan "gulaman-ı silahdaran" adındaki özel bir grup vasıtasıyla korumaktan sorumlu tutulan ve silahi ismiyle de anılan silahdarlar sarayın daimi hizmetiileri arasında yer alır. Bu grubun başında olan kişi emir-i silah unvanını taşımakta olup merasim zamanlarında tahtın yanında bulunur ve geçitlerde sultanın silahını taşır. Zamanla önemi daha da artan emir-i silahların ordu kumandanlığına kadar yükseldiği olmuştur. Nizamülmülk'ün Siyasetname'sinde silahdar sarayın en güvenilir görevlisi diye tanımlanır. Anadolu Selçukluları zamanında devam eden silahdarlar, söz konusu görevlerine ilaveten bir hassa kuweti oluşturarak sultanın muhafız gücü haline gelmiştir.
Silahdarlık kurumu, yine emir-i silah adıyla ve benzer görevlerle ı. Baybars döneminde Memlükler'de teşkil edilmiş olup zamanla en önemli dokuz görevden biri haline gelmiştir. Emir-i silah en yüksek askeri rütbe olan emir-i mie ve mukaddemü elfler arasından tayin edilirdi. Emrindeki 110-120 civarında, "silahdariyye" adı veri-
Resmi geçit sırasında omzunda pad işahın kı lıcın ı taşıyan silahdar ağası (Sumilme-i Vehbf, TSMK, lll. Ahmed, nr. 3593, vr. 16"'dan detay)
SilAHDAR
len ve memlüklerden oluşan süvarilerle sarayın silah ve mühimmat deposundan sorumludur ve "zerradkfışiyye" denilen hassa birliğinin emlri konumundadır. Bu sebeple zaman zaman ez-zerradkeşü'l-keblr ismiyle de anılır. Silahdariyye grubu uşaklar ve teberdarlarla birlikte sultanın muhafazasından da sorumludur. Emir-i silah silahhanenin bütün masraflarıyla buraya giren çıkan şeyleri takip eder, savaşlarda ve merasimlerde sultanın silahlarını taşır ve darülakd adı verilen divanda sultanın arkasında oturur. x;.J. yüzyılda emir-i silahın konumu büyük önem kazanmış ve savaşlarda da yer almaya başlamıştır.
Osmanlılar'da silahdarlığın Yıldırım Bayezid döneminde ortaya çıktığı kabul edilir. Osmanlı uygulamasında silahdarlık, bir saray kurumu olmanın yanı sıra devlet adamlarının maiyetlerinden bir kısmıyla kapıkulu bölüklerinden birinin adıdır. Silahdarlık makamında bulunan kişiye silahdar ağa veya silahdik-ı şehriyari denilir. Padişahların özel hizmetlerine bakan Has Oda mensuplarından biri olan silahdar ağa, Fatih Kanunnam esi'ne göre bu oda ağalarının has odabaşından sonra ikinci büyük idarecisi olarak belirtilmiştir. Padişaha ait bütün silahların muhafazasıyla yükümlü tutulan silahdar ağa merasimlere başında kırmızı kadifeli ve zülüflü üsküf, üzerinde hazine malı olan ineili ağır bir kaftan, beline çifte paftalı, gayet pahalı som mücevherli kemer ve altın köstekli som murassa' ve değerli bıçak takarak at üstünde katılır, hükümdarın seyf-i sellml adı verilen kılıcını sol omzuna. alaylarda ise sağ omzuna alarak hünkarın sağ gerisinde yürür. Silahdarın sarayda sarık sarıp kürk giymesine de izin verilmiştir. Silahdar ağa ayrıca içinde padişahın özel silah ve teçhizatlarıyla kıymetli eşyalarının muhafaza edildiği, sarayda arzhane dairesi içinde bulunan ve silahdar hazinesi adı verilen hazinenin tek sorumlusudur. Bunlardan başka has bahçedeki gezintilerde padişaha refakat etmek, padişahlar ava çıktığında beraber bulunup sofralarını kurmak ve lll. Murad zamanından beri yapılması adet olan mevlid törenlerinde çuhadarla birlikte padişaha buhur ve gül suyu ikram etmek, ramazanın on ikisinde Hırka-i Şerif Dairesi'nde yapılan merasimlerde mukaddes emanetterin Revan Köşkü'ne taşınmasına nezaret etmek de silahdar ağaların görevleri arasındadır.
Silahdarlık makamına getirilecek kişi ondan bir derece aşağıda bulunan rikabdar veya çuhadarlar arasından seçilir. Klasik dönem kanunnamelerine göre so akçe ile
191
SilAHDAR
müteferrika tayin edilerek saraydan taşra hizmetine çıkar. Terfi etmesi durumunda bölük ağası, çaşniglrbaşı veya kapıcıbaşı olarak tayin edilir. Silahdarlık görevine önceleri Enderun ağalarından tayinler yapılırken XVI. yüzyıldan sonra bu uygulamaların dışına çıkılarak kiler kethüdası, seferli kethüdası, peşkir ağası, hatta berberbaşı gibi Has Oda dışından gelen Enderun mensupları da tayin edilmeye başlanmış ve buradan terfi eden kişiler yeniçeri ağ ası, beylerbeyi, kaptan-ı derya yahut vezir olmuştur. Pek çoğu iyi yetişmiş devlet adamlarından olan silahdarlardan yirmi kadarının vezlriazamlığa kadar yükseldiği tesbit edilmektedir.
IL Mustafa döneminde silahdarlık görevinde bulunan Çariulu Ali Paşa sadrazam olduktan sonra enderun hizmetini yeni bir nizama sokarken silahdar ağaların görev ve yetkilerini yeniden düzenlemiştir. Buna göre o zamana kadar Babüssaade ağaları vasıtasıyla padişaha gönderilen hatt-ı hümayun ve telhislerin bundan böyle silahdar ağalarla ulaştırılması usulü getirilmiş ve vazifeleri daha çok sarayın harem tarafına ait olan Darüssaade mensupları hariç Babüssaade ile birlikte bütün Enderun hizmetlerinin idaresi görevi de uhdelerine verilmiştir. Böylece silahdarlık Has Oda, hazine, kiler ve seferli koğuşlarının ve zülüflü baltacıların amiri konumuna yükseltilerek çok daha önemli bir mevki halini almış. silahdarlar çeşitli görevleri dolayısıyla zamanla saray başınabeyineisi durumuna gelmiştir. Sabah namazından yatsı namazının sonrasına kadar günün tamamını padişahla birlikte geçiren silahdarlar yeni uygulamayla birlikte padişahla yapılacak her türlü yazışmayla ilgilenmiştir. Bayramlaşma, cuma selamlığı ve u!Cıfe dağıtımı merasiminin teşrifat kaidelerine göre tertip ve icrası, Enderun
192
Silahdar ve hazinedar ağaları
(TSMK,
Hazine, nr. 2164, vr. 2•)
ağalarının tahsilleri konusu ile Enderun nizam ve kanunlarının uygulanmasına özen göstermek de onun sorumluluklarındandı. Enderun Hazinesi'ndeki parayı ve kıymetli eşyaları gösteren ve defterdar tarafından mühürlenmiş olan iki defteri hazine kethüdasıyla birlikte muhafaza eden silahdar ağa bu hazinenin açılışında da hazır bulunurdu. Harc-ı hassanın bir kısmı doğrudan doğruya onun elinde olup buradan yapılan masrafları kaftancısı vasıtasıyla deftere kaydettirdiği gibi hazine kethüdası dairesindeki dolaptan harcanan miktarı da her ay başında görüp tasdik etme yetkisine sahipti.
Silahdar ağaların makamın artan önemine paralel olarak görev çeşitleri de fazlalaştığından maiyetlerindeki hizmetlilerin sayısı arttırılmış ve toplam otuz dördü bulmuştur. Silahdar ağanın arması kılıçtı. Silahdarlık görevine tayin edilen kişilere başta acemilik adıyla bir miktar para verilirdi. XVI. yüzyılın başlarında 20 akçe u!Cıfe alan silahdarların yevmiyeleri zamanla artmış ve XVII. yüzyıl ortalarında 40 akçeye, XVIII. yüzyılda 60 akçeye çıkmış. daha da artan önemine uygun biçimde XVIII. yüzyıl başlarında 300 akçe ile emekliye sevkedilmişlerdir. Ayrıca kendilerine came-i hassa ismiyle senede dört kat elbiselik kumaş verilirdi. Ulufeleri dışında has gelirleri de vardı.
Silahdarlık makamı, Silahdar Giritli Ali Ağa'nın Ekim 1831'de ölümü üzerine 29 Kasım 1831 tarihinde yerine kimse tayin edilmeyerek lağvedilmiş, onun görevi hazine kethüdasına nakledilmiştir. Ardından silahdar ağalığın yerine geçmek üzere Enderun nazırlığı ve bir yıl sonra da mabeyin müşirliği (1833) ihdas edilmiştir. Saraydaki silahdar dışında, Osmanlılar'da vezir ve diğer önde gelen ricalin masraflarını kendilerinin ödeyerek özel hizmetlerinde kullandıkları görevlileri arasında silahdar da bulunmaktadır. 1707'devezirlerin kapı halkı ve maiyetlerine sınırlama getirilirken ancak on silahdar istihdam edilmesi kararlaştırılmıştir, 18S1'de silahdar ağalık İ?ğvedilirken vezir[E)rin silahdar namıyla adam. istihdamları yasaklanmıştır.
Silahdar Böİügü. Osmanlılar'da silahdar bölüğü adı aıtında kapıkulu süvarileririoen birini oluşturan bir askeri grup daha vardı. Altı bölük halkılidan biri olan bu bölüğün teşkili muhtemelen ı. Murad zamanına rastlar. Fatih Sultan Mehmed dönemine kadar silahdar bölüğü kapıkulu süvarileri arasında başbölük olarak nitelendirilmiştir. Bunlar alaylarda padişahın arkasından yürür, savaş sırasında yine padi-
şahın bulunduğu yeri arka cepheden koruma altına alır, sipahi bölüğünün üzerinde bir konumda olurdu. Ancak Fatih Sultan Mehmed, sayıları artan sipahi ve bey oğullarından müstakil bir bölük teşkil ederek onlara padişahın sağ tarafında yürüme imtiyazı verince silahdar bölüğünün sol tarafta yürümesi kanun olmuş. kendilerine sarı bayrak tahsis edilmiştir. Böylece silahdarlar sipah bölüğünden sonra ikinci dereceye düşmüştür. Kendilerine bayraklarının renginden dolayı sarı bayrak bölüğü adı da verilmiştir.
Kapıkulu süvarileri içinde cemaat-i silahdaran adıyla resmi belgelerde zikredilen silahdar ocağı 260 bölüğe ayrılmıştı. Fatih Sultan Mehmed döneminde sayıları 2000 dolayındaydı. XVI. yüzyılın başlarına ait belgelerde bu sayı 1 SOO ile 1800 arasında değişir. Yüzyılın ikinci yarısında 2000'i geçmişti. lll. Murad'ın cüiCısu sırasında 2127, 996'da (1588) 2930, 1S97'de SOOO, 1609'da ise 7683 kişiden oluşuyordu. IV. Murad zamanında silahdar bölüğü mevcudu 2SOO olarak tesbit edilmişti. 1660'ta 6244 kişiden, 1711'de 6628 neferden müteşekkildi. Fakat az sonra sayı 1 0.821'e yükselmiştir. Il. Mahmud döneminde sayılarının 1 2.000 olduğu tahmin edilmektedir.
Silahdar bölüklerinin her birinin başında bölükbaşı, serbölük denilen bir zabit bulunuyordu. Bütün silahdar bölükleri silahdar ağasının emri altındaydı. Silahdar ağası sipahi ağasından sonra geliyor, aynı zamanda rikab ve üzengi ağalarından sayılıyordu. Kanun gereğince silahdar bölüğü ağalığına sağ ulufeciler ağalığından gelinmekteydi. Silahdar ağası terfi ettiğinde sipah ağası oluyor veya 3SO.OOO akçe ile sancak beyliğine tayin ediliyordu. Ayrıca bölük ağaları nizamma göre yeni tayin olunan ocak ağası geldiği bölükten bir miktar neferi silahdar bölüğüne getirip kaydedebilirdi. Silahdar bölüğünde silahdar kethüdası, kethüda yeri, baş çavuş ve silahdar katibi gibi görevliler de bulunuyordu. Silahdar kethüdasının vekili olan kethüda yeri aynı zamanda silahdar ağasının divan nezdindeki mümessili durumundaydı.
Silahdar bölüğü mensupları maaşii statüde olup ulufeteri hizmet sürelerine göre 6-99 akçe arasında değişirdi. Bölüğe yeni kaydedilen bir serdengeçtiye 6 akçe uiQfe tayin edilirken Galatasaray Acemi Ocağı'ndan çıkanlara 12-13 akçe veriliyordu. Silahdar Ocağı mensupları uiCıfelerini oğullarına ancak silahdar ağasının muvafaka-
tiyle devredebilirdi. Sipahi ağası ise günlük 120-130 akçe arasında uh1fe alıyordu. Ocağa ait bürokratik muamelat defterdarlığa bağlı silahdar kaleminden görülüyordu. Silahdar bölük katibi aynı zamanda bu kalemin amiri durumundaydı. XVIII. yüzyıla ait bilgilere göre eşkinci veya emekli olmuş silahdarların esame denilen ulufe cüzdaniarı bu kaleme kayıtlıydı, bölüğün mevcut isim cetvelleri de burada hazırlanırdı. Uh1felerinin tediyesi, esamelerin süvari mukabelesi kaleminde gözden geçirilip tasdik edilmesiyle gerçekleşiyordu.
Padişahın yanında bir hassa bölüğü durumunda olan silahdarların başlıca görevleri alaylarda ve cuma selamiıkiarında padişahın solunda yürümek, savaş sırasında ana merkezde saltanat sancağının sol tarafında yer almak, yürüyüşlerde yahut padişahın iştirak ettiği seferlerde onun geçeceği yolları açmak, köprüler yaptırmak ve tuğların dikilmesi için yolun iki tarafına sancak tepesi denilen tümsekler hazırlatmaktı. Bu tümsekler sefere serdar olarak sadrazarnın katılması durumunda sadece yolun sol tarafına yapılırdı. Savaş düzeni ve yol hizmetleri dışında sefer sırasında padişahın veya sadrazarnın tuğlarını taşımak, merasimlerde padişahın yedek atiarını götürmek ve padişah camiye gittiğinde fakiriere sadaka dağıtmak gibi işleri de ifa ediyordu. Tuğları taşıyanlar tuğcu veya tuğkeşan 1 tuğcıyan-ı hassa adıyla anılıyordu. Sayıları yirmi üç kadar olup başlarında tuğcubaşı bulunuyordu. Padişahın yedek atiarını götüreniere yedekçi, amirlerine yedekçibaşı deniyordu. Bunların sayısı otuzdu. Padişah adına sadaka dağıtanlara buçukçu adı veriliyordu. Söz konusu hizmetler dışında XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kapıkulu süvarileri Edirne ve Bursa'dan başlayarak imparatorluğun her tarafına dağılıp vergi tahsili, beytülmal eminliği, mübayaat ve kitabet gibi çeşitli hizmetler yapmaya başlayınca silahdarlar bölüğü mensupları da cizye eminliğine, ağnam, haraç gibi vergilerin tahsiline memur edilmiştir (BA. KK, nr. 67).
Osmanlı savaş sisteminde XVII. yüzyıldan itibaren başlayan dönüşüm kapıkullarını da etkilemiş, nizarnları bozulmaya başlamış, alınan tedbirlere rağmen eski düzen sağlanamamıştır. XVlll. yüzyılda silahdarların da içinde bulunduğu kapıkulu süvarileri giderek başka işlerle ve ticaretle uğraşmaya başlamış, boş yere ulufe alan gruplar haline gelmiştir. Yeniçeri Ocağı'nın
ilgasından sonra kapıkulu ocakları da kapatılmış, esameleri imha edilmiş, ancak
sadrazam huzurunda kendilerini gösterip isbat-ı vücud edenlere gümrükten maaş tahsis edilmiştir. BİBLİYOGRAFYA :
BA, Ali Em1r1, lll. Ahmed, nr. 18396; BA. Cevdet-Askeri, nr. 2186, 12171 , 22333; TSMA. nr. E. 5475; Nizamülmülk, Siyasetname (nşr. Ch. Schefer), Paris 1891, s. 94-95, 1 09; İbn Bibi, el· Evamirü 'l-'Ala'iyye, s. 216; Kalkaşendi, Şub/:ıu'la'şa, V, 462; Fatih Sultan Mehmed, Kananname-i Al-i Osman (nşr. Abdülkadir Özcan), istanbul2003, s. 15-16; idris-i Bitlis!, Heşt Bihişt, Nuruosmaniye Ktp., nr. 3209, vr. 462'; Lutfı Paşa, Asa{name, istanbul 1326, s. 17; Selanik!, Tarih (ipşirli) , s. 272, 465; Koçi Bey, Risale (Dan ışman),
s. 43, 61, 113; Hezarfen, Telhfsü 'l-beyan fi Kavanfn-i Al-i Osman (haz. Sevim ilgürel), Ankara 1998, tür.yer.; Raşid , Tarih, lll , 238; D'Ohsson. Tableau general, VII, 266, 368; Hızır İlyas, Tanh-i Enderün, istanbu11 276, s. 41, 97, 132-133, 139-140, 142-143, 345; Tayyarzade Ata Bey, Tarih, istanbul1292, 1,161-162,201 ,209, 253, 284; Marsigli, Osmanlı imparatorluğunun Askeri Vaziyeti, s. 97-100; Uzunçarşılı. Medhal, s. 336-337; a.mlf .. Saray Teşkilatı, s. 340-348; a.mlf., Kapukulu Ocakları, ll , 210, 214; A. N. Poliak. "The Influence of Chingiz-Khan's Yasa upon the General Organization of the Mamluk State", BSOAS, X/4 (1942). s. 862-876; İsmail Baykal, "Silahdar-ı Şehriyan ve Darüssaade Ağası Tayinleri Hakkında Hatt-ı Hümayunlar", TV, 11/7 ( 1943), s. 338-341; D. Ayalon, "Studies on the Structure of the Mamluk Army !" , BSOAS, XV/2 ( 1953), s. 203-228; İsmet Parmaksızoğlu, "Silahdar", TA, XXIX, 28-29; Şerafetlin Turan, "Silahdar", iA, X, 640-641; Pakalın.lll, 221-225; Shai Har-El, "Silai)dar", Ef2 (ing.), IX, 609-610. ı:;ı;:1
Imf ŞERAFETIİN 'TuRAN
ı ı
siLAHDAR İBRAHiM PAŞA (ö. 1192/ 1778'den sonra)
Osmanlı kumandanı
ve Kırım seraskeri. L _j
Ahıskalı olup Yusuf Paşa'nın oğludur. Enderun'dan yetiştikten sonra Şaban 1169'da (Mayıs 1756) çuhadar, Zilhicce 1169'da (Eylül 1756) silahdar oldu. Safer 1171 'de (Ekim 1757) aziedilip emekliye ayrıldı. Şaban 1171 'de (Nisan 1758) affedilerek görevine iadesi istendiyse de kabul edilmeyip Ahıska'ya sürüldü. Cemaziyelahir 1172'de (Şubat 1759) sürgün cezası kaldırıldı. 9 Şewal1180'de (lO Mart 1767) vezaretle (Tevcfhat Defteri, TSMK, Hazine, nr. 1648,
vr. 2b) Ahıska ve Çtidır valiliğine tayin edildi. 4 Cemaziyelahir 1181'de (28 Ekim 1767)
Erzurum valisi oldu. Safer 1183'te (Haziran 1769) Erzurum ve Trabzon eyaletleri askeriyle Kırım cephesi seraskerliğine getirildi. Bu onun hayatı için önemli bir dönüm noktası oldu. Kırım tarihinin en problemli devrinde Kırım seraskerliğine tayin edilmişti. 1768'de başlayan savaşta Rus-
SilAHDAR iBRAHiM PAŞA
lar 'ın Kırım'a yönelik artan tehditleri yüzünden Osmanlılar Kırım'a asker göndermek zorunda kalmıştı. ibrahim Paşa, Kefe'ye geçtikten sonra Kırım'ın muhafazası için en önemli yer olan ürkapı'ya gitmek üzere harekete geçti. Ordunun ağırlıklarını taşımak için gerekli 4000 arabanın Tatarlar tarafından temin edilmesinde çıkarılan güçlükler Osmanlı ordusunun ürkapı'ya ulaşmasını zorlaştırdıysa da sonunda temin edilen 2700 araba ile ordunun ağırlıkları ürkapı'ya nakledildL Buradaki kaleye asker konuldu ve muhafaza tedbirleri alındı .
Silahdar ibrahim Paşa, Kırım'da iken 16 Şaban 1183'te ( 15 Aralık 1769) Anadolu valiliğine tayin edildi. Anadolu valiliği 23 Şevval1184'te (9 Şubat 1771) yenilendi (BA. Tahvil Defter/eri, nr. 16, s. 50 , 135, 147) .
Bu sırada soğukların başlamasıyla ordunun önemli bir kısmını Karasubazar'a nakleden ibrahim Paşa baharda Ruslar'ın Orkapı'ya yürümeleri sebebiyle tekrar ü rkapı'ya hareket etti. Kefe'deki askerin de bir an önce yardıma gelmesi için emir gönderdi. Or Kalesi'ne vardığında yanında sooo Osmanlı askeriyle 1 S.OOO Kırım askeri bulunuyordu. ibrahim Paşa, Rus saldırılarına karşı katı bir direniş gösterdi. Kefe'deki askerlerin yardıma gelmesiyle durumunu daha da güçlendirdi. Kaleye yeterli miktarda asker koyduktan sonra Rus ordugahına hücumda bulundu. Çevredeki Ruslar'la yapılan çatışmada birçok esir alındı. ibrahim Paşa kış gelince Karasubazar'a çekildi. Bu arada Kırım'da Ruslar hesabına casusluk yapan bazı kimseler Kırımlılar'ı Osmanlı Devleti aleyhine kışkırtıyordu. Rus propagandasına inanan Kırım ileri gelenleri de Ruslar'ı Kırım'a saldırıya teşvik ediyor, Osmanlı kuwetlerine yardım etmedikleri gibi çeşitli zorluklar çıkarıyordu. Özellikle Ruslar'ın Kırım'a istiklal vaadleri mahalli desteği azaltmış ve Osmanlı kuwetlerinin çok zor şartlar altında mücadele et melerine yol açmıştı . Ayrıca Kırım'a yardıma gönderilen Yenikale muhafızı Abaza Mehmed Paşa'nın Kırım müdafaasında lakayt davranışı Kırım müdafılerinin işini iyice zorlaştırmıştı.
Bahar geldiğinde ürkapı'ya gitmek için yine araba tedarikinde problem çıktı. ibrahim Paşa Reblülewei118S'te (Haziran ı 771) ürkapı'ya doğru harekete geçti, ancak kaleye varamadan Tatarlar'ın Ruslar'la anlaşıp kaleyi teslim ettikleri haberi geldi. ürkapı'yı rahatça geçen Ruslar kısa sürede Kefe'ye ulaştılar. ibrahim Paşa bütün gayretlerine rağmen onları durduramadı ve Temmuz 1771 'de Kefe'de esir düştü.
193