Sİ Kızıl Bayrak 10-22

32

description

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak 2010-22 / Haziran

Transcript of Sİ Kızıl Bayrak 10-22

Page 1: Sİ Kızıl Bayrak 10-22
Page 2: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

2 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLERSiyonist saldırganlık zıvanadan çıktı . 3-4İsrail’in kanlı katliamı, tepkiler vetuzaklar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 5İsrail’e selam, Heronlara devam! . . . . . 6İstanbul’da siyonist saldırılar lanetlendi... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7-8İsrail vahşeti çeşitli illerde eylemlerleprotesto edildi... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 9Emek ve meslek örgütlerinden siyonistvahşete ilişkin açıklamalar . . . . . . . . . . 10Gibbs: “ABD ve İsrail arasındaki ilişkideğişmez” … . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 11Siyonist rejimin şeflerinden arsızlık döküldü . . . . . . . . . . . . . . . . . . 12UPS’de sendika düşmanlığı sürüyor... . . . . . . . . . . . . . . 13IMF ve asalak patronlar kıdemtazminatına göz dikti... . . . . . . . . . . . . 14İşçi ve emekçi hareketinden.. . . . . . . . . 15TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk ile konuştuk.... . . . 16-17Sendika bürokrasisi sınıf hareketiningelişme dinamiklerini baltalamayaçalışıyor…... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 18TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürkile UPS’deki direniş süreci üzerinekonuştuk.…... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 19TMMOB Genel Kurulu gerçekleşti.. . . 20SOKAK Üniversitesi’nde gelecek sorunu tartışıldı . . . . . . . . . . . 21Rektörlük-sivil faşit-polis işbirliğine son! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 22Siyonist barbarlar katliamlaradevam ediyor!.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . 23Avrupa’da mücadele yayılıyor!... . . . . . 24Parti ve devrim şehitleri Essen’de anıldı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 25İzmir’de Şerzan Kurt için kitlesel eylem . . . . . . . . . . . . . . . . 26İnciraltı Katliamı örtbas edilmeye çalışılıyor! . . . . . . . . . 27AKP’den şimdi de sahte “kadınistihdamı” açılımı! . . . . . . . . . . . . . . . . 28CHP’yi yeniden düzenleme operasyonu... . . . . . . . . . . . 29Haluk Kırcı tahliye edildi... . . . . . . . . . 30Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:

Eksen Yayıncılık Molla Şeref Mahallesi, Simsar Sokak, No: 5, D: 3 Fatih / İstanbul

Tlf. No: (0212) 621 74 52e-mail: [email protected]

Web: http://www.kizilbayrak.orghttp://www.kizilbayrak.net

Baskı: SM MatbaacılıkÇobançeşme Mh. Sanayi Cd. Aytay Sk. No 10 A Blok

Yenibosna / Bahçelievler / İSTANBUL / Tel: 0 (212) 654 94 18

Sayı: 2010/2 2 * 04 Haziran 2010Fiyatı: 1 YTL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Ayten ÖZDOĞANEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tan...Kızıl Bayrak’tan...

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010

Devrimci işçi Alaattin Karadağ 19 Kasım 2009tarihinde yaralı bir haldeyken sokak ortasında sermayedevletinin eli kanlı tetikçileri tarafından alçakçakatledildi. Bu açık bir sokak infazıydı. Sermayenin elikanlı katilleri yaralı bir halde yakalayabilecekleri buyiğit devrimcinin vücuduna sayısız kurşun saplayarakorada katlettiler. Hemen ardından İstanbul EmniyetMüdürlüğü yetkilileri bu alçakça cinayeti örtbas etmekiçin harekete geçti. Cinayetle ilgili her türlü kanıtıortadan kaldırmak için seferber olundu. İnfaza tanıklıkyapabilecek kişiler tehdit edilerek susturuldu. Böylecebu alçakça cinayetin sorumluluğundan kurtulmayaçalıştılar. Bu cinayeti çeşitli eylemler protesto edensınıf devrimcilerine karşı ise birçok kentte eşzamanlıoperasyonlar gerçekleştirildi, gözaltı ve tutuklamaterörüne başvurularak devrimci irade susturulmayaçalışıldı.

Ancak tüm bu çabaların boş olduğu gelinen yerdeaçığa çıkmış bulunuyor. Cinayetin üstü örtülemedi vecinayeti işleyen polislerden biri hakkında dava açmakzorunda kaldılar.

Sınıf devrimcileri kimi sol güçlerle birlikte bualçakça cinayeti haftalara yayılan bir kampanya ileteşhir ettiler. “Polis cineyetlerine ve terörüne son!”şiarıyla birçok kentte basın açıklamaları, imzakampanyası, protestolar ve etkinlikler gerçekleştirdiler.Böylece bu cinayeti ilerici ve devrimci kamuoyunungündemine taşıdılar. Öte yandan hukuki süreci deişleterek cinayetin açığa çıkması yönünde çabaharcadılar. Gelinen yerde bu cinayet ile ilgili davaaçılmış bulunuyor.

Şimdi açılan bu dava ile birlikte süreç yeni birevreye girmiş bulunuyor. Sermaye devleti üstüörtülemeyen bu alçakça cinayet karşısında eli kanlıtetikçilerden biri hakkında dava açmak zorunda kaldı.Böylece sermaye devleti suçu tetikçilerden birinininüzerine yıkarak katliamcı kimliğinden kurtulmayaçalışmaktadır. Ancak bunun kolay olmayacağı bu davasüreci ile birlikte görülecektir. Nasıl ki Engin Çeber’inişkenceyle katledilmesinin üstü örtülemediyse, AlaattinKaradağ cinayetinin de üzeri örtülemeyecektir. EnginÇeber’in işkencede katledilmesi, verilen mahkumiyetkararıyla tescillenmiş bulunuyor. Alaattin Karadağ’ın

katledilmesiyle ilgili dava ile birlikte sokak infazı datescillenmiş olacaktır. Ancak bunun kendiliğindengerçekleşmeyeceği açıktır. Bunun için tüm ilerici-devrimci sol güçler, aydın-yazar-sanatçılar, meslekodaları, devrimci-basın yayın kuruluşları ve emektenyana güçler, bu davaya sahip çıkmalı, Alaattin Karadağcinayeti nezdinde devletin işkenceci, infazcı vekatliamcı kimliği açığa çıkarılarak mahkumedilebilmelidir.

Alaattin Karadağ cinayeti davası Bakırköy 9. AğırCeza Mahkemesi’nde 16 Haziran 2010 tarihinde saat10.00’de görülmeye başlanacaktır. Bu davaya sahipçıkmak tarihi bir görev ve sorumluluktur. Tüm ilerici vedevrimci güçleri, aydın-yazar ve sanatçıları, emektenyana meslek odaları ve sendikaları bu davaya sahipçıkmaya çağırıyoruz.

Sınıf devrimcileri bu davanın sahiplenilmesi içinbulundukları tüm alanlarda bugünden seferberolmalıdırlar.

Sosyalizm İçin

KKiittaappççııllaarrddaa.. .. ..

Page 3: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

Kapak Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak* 3Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010

İsrail savaş makinesinin “Gazze’ye özgürlük”yardım filosuna düzenlediği saldırı, siyonist devletin“uluslararası toplum” tarafından “sert” ifadelerleeleştirilmesine neden oldu.

Uluslararası karasularda seyrederken saldırıyauğrayan sivil gemiler, kuşatma altındaki Gazze’yeyardım malzemeleri taşıyordu. 30’u aşkın ülkeden700 civarında kişinin bulunduğu gemilere saldıranİsrail ordusu, defalarca kez yaptığı gibi uluslararasıyasa ve kuralları ayaklar altına aldı.

Filonun en büyük gemisi olan “Mavi Marmara”yıhedef alan İsrail, rezil çıkarları söz konusuolduğunda, Türkiye gibi işbirlikçilerini bile hedefalmaktan çekinmeyeceğini gösterdi.

İsrail vahşeti karşısında AKP hükümeti ile“uluslararası toplum”un siyonist rejime gösterdiği“sert tepki” tam bir ikiyüzlülük gösterisidir. Çünkübu tepkinin nedeni, İsrail’in Filistin halkına karşıonyıllardır uyguladığı geleneksel devlet terörü değil,bu pervasızlığın Türk devletine meydan okuyacaktarzda sergilenmiş olmasıdır.

Yasa ve kural tanımamak siyonist rejimin resmi politikasıdır!

İsrail’in son saldırısı siyonist rejimin tipikkatliamlarından biridir, yani yeni bir durum sözkonusu değildir. Siyonist devletin tarihi iğrençkatliamlar tarihidir. Son olaydaki tek fark, bu defakisaldırının siyonist rejimle işbirliği yapan Türksermaye devletini hedef almış olmasıdır.

1948’den beri BM Güvenlik Konseyi kararlarınıbir paçavra gibi çöpe atan siyonist rejim, 62 yıllıktarihi boyunca her tür kural, yasa ve hukukuçiğnemiştir. Sayısız sivil katliam gerçekleştirenİsrail, hiçbir zaman “uluslararası toplum” tarafındankayda değer bir yaptırıma maruz kalmamışır.

Son olarak Temmuz 2006’da Güney Lübnan’a,Ocak 2009’da Gazze Şeridi’ne vahşi saldırılargerçekleştiren İsrail savaş makinesi, her iki saldırıdatüm uluslararası sözleşmeleri ve BM kararlarınıayaklar altına almıştır. Lübnan ve Filistin halklarınınyaşam alanlarını bombalayıp evlerini yerle bir edenırkçı-siyonistler, yüzlercesi çocuklardan oluşanbinlerce sivili katletmişlerdir.

“Uluslararası toplum” diye adlandırılanriyakarlar, barbarlıkta sınır tanımayan İsrail’eyaptırım uygulamak bir yana, bu ırkçı-siyonist rejime“ayrıcalıklı” muamelesi yapmaya devam etmişlerdir.Başta ABD olmak üzere tüm Batılı emperyalistler,İsrail’e mali, askeri, siyasi, diplomatik ve diğeralanlarda destek sunmuşlardır. Siyonist işgale karşıdirenen Filistin halkına ise “terörist” muamelesiyapmaktadırlar.

Dolayısıyla, “Gazze’ye özgürlük” filosununvurulmasına karşı ortaya konan tepkiler, ırkçı-siyonist rejimin kural tanımaz vahşi politikalarınadeğil, bu icraatın Türkiye gibi NATO üyesi ve İsraildestekçisi bir devlete karşı girişilmiş olmasınadır.Buna rağmen emperyalistlerin İsrail’e yaptırım

uygulamasını beklemek budalalık olur. Nitekim olayüzerine acil toplanan Güvenlik Konseyi’nin İsrail’eherhangi bir yaptırımda bulunmaya niyeti olmadığıgörülmüştür.

İsrail’e “özel himaye” sağlayanemperyalist güçler

katliamların suç ortaklarıdır!

İsrail’i uluslararası hukukun üstünde tutanemperyalist güçler, bu devletin işlediği sayısız toplukatliamın dolaysız suç ortaklarıdır. Emperyalistgüçlerin çok yönlü desteği olmasaydı, siyonistdevletin bu kadar pervasız davranması söz konusubile olamazdı. İsrail devleti, tam da emperyalist güçodaklarının sağladığı bu “özel himaye” sayesinde hertür kural, yasa ve anlaşmayı ayaklar altına alarak,tam bir cinayet şebekesi olarak örgütlenebilmiştir.

Nükleer programını bahane ederek İran’ı tacizeden, hatta bu ülkeye askeri müdahalede bulunmatehditleri savuran emperyalist güçler, siyonistdevletin nükleer silah üretmesine göz yummaklakalmamış, bu silahların üretilmesi için gerekli olanaltyapı ve teknik donanımı da sağlamışlardır. Bu çokyönlü destek sayesinde İsrail keyfince terör estirmeimkanına sahip olmuştur. Dolayısıyla, siyonistcellatlara destek veren tüm güçler İsrail’in işlediğitoplu cinayetlerin suç ortaklarıdır.

İşin ucu kendilerine dokununca ayağa kalktılar!

Ankara’daki Amerikancı rejim İsrail’le kurduğuilişkilerde Washington’daki efendinin izindengitmiştir.

Fransız emperyalizmine karşı büyük bir halk

direnişi ile özgürlüğünü kazanan Cezayir’in, buhakkının tescil edilmesi için BM’de yapılanoylamada ret oyu kullanan Türk devleti, öte yandanİsrail’i tanıyan ilk “müslüman” devlet olmuştur.Demokrat Parti yönetimi döneminden günümüzekadar siyonist rejimle işbirliği yapan Türk sermayedevleti ile hükümetleri, İsrail’le işbirliğini “ulusalçıkarlar”ın temellerinden biri saymışlardır.

‘60’lı ve ‘70’li yıllarda dünya ve bölgeselkonjonktürün uygun olmamasından dolayı İsrail’leilişkileri mesafeli görünen Ankara’dakiAmerikancılar, ‘90’lı yılların başından itibarensiyonist rejimle ilişkileri hızla geliştirmeyebaşladılar. Bu süreç, dönemin başbakanı ve dincigericiliğin şefi Necmettin Erbakan’ın Tel Aviv’egiderek İsrail’le “stratejik işbirliği anlaşması”nıimzalamasıyla doruğa çıktı.

Erbakan-Çiller hükümetinin yıkılmasından sonrakurulan koalisyon hükümetleri ile 2002’den beriişbaşında bulunan AKP hükümeti de, “İsrail’le‘azami işbirliği’ politikası” izlediler.

İsrail’le işbirliği yaparak, bu ırkçı devletin yasave kural tanımaz politikalarını meşru kabul ettiğinigösteren Ankara’daki Amerikancılar, işin ucukendilerine dokununca ayağa kalktılar. Erdoğanİsrail’in yardım filosuna yaptığı saldırıyı “devletterörü” olarak niteledi. Oysa, İsrail’in terörist birdevlet olduğunu keşfetmek için hiç de İsrail’inyardım gemilerine saldırması gerekmiyordu.

Erdoğan ile müritleri elbette bu gerçeğinfarkındaydılar, buna rağmen siyonist rejimleişbirliğini sürdürdüler. Demek ki dinci gericiliğinşeflerinin İsrail’in Filistin halkını hedef alan devletterörüne bir itirazları yok, onlar bu terörünkendilerini hedef alacak denli fütursuzlaşmasındanrahatsız oldular.

Emperyalist-siyonist saldırganlığıdizginlemenin tek yolu

halkların birleşik militan direnişidir!

Page 4: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

Siyonist saldırganlık zıvanadan çıktı...4 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010

İsrailli pilotları eğitenler kimden yana?

Yurtdışı gezisinde bulunan Tayyip Erdoğan’ınyerine vekillik eden Bülent Arınç, yardım filosunasaldıran İsrail’e karşı ilk adımda alınan önlemlerisıralarken, Haziran, Temmuz, Ağustos aylarında Türkordusu ile İsrail ordusunun ortak yapması planlananüç askeri tatbikatın iptal edildiğini açıkladı.

Eğer İsrail ordusu Türk gemisine saldırıpAnkara’daki rejimi aşağılamasaydı, Filistin halkınıncellatlarıyla ortak tatbikatlar yakında icra edilmeyebaşlanacaktı. Bu da gösteriyor ki, Filistin halkınıntepesine bomba yağdıracak pilotları eğitenlerin, bumazlum halktan yana görünmeleri iğrenç birriyakarlıktan başka bir şey değildir.

İsrail-Türkiye arasında yaşanan diplomatik krizinhemen ardından Heron uçaklarının alınmasına onayveren dinci gerici AKP hükümeti, geçtiğimiz günlerdede siyonist rejimin OECD üyeliğini desteklemişti. Buarada Ordu-AKP ikilisi, Haziran ayından itibarenaskeri tatbikatların yapılması için hazırlıklara dabaşlamıştı.

Bu olgular, medya önünde İsrail’e esip gürleyenTayyip Erdoğan’ın, düne kadar Filistin halkınıncellatlarıyla suç ortaklığına devam ettiğini gözlerönüne sermektedir. Küstahlıkta sınır tanımayansiyonist rejim yeni aptallıklar yapmazsa eğer, AKPhükümetinin İsrail’le ilişkileri geliştirmeye devamedeceğinden kuşku duymamak gerekir.

Tayyip Erdoğan’dan “bölgesel güç” gösterisi

ABD’nin etkin taşeronluğu çerçevesinde olsa da,bölgede etkin bir güç olmanın zeminini döşemeyeçalışan sermaye iktidarı, İsrail’in Filistin halkına karşıgiriştiği vahşi saldırıları zaten kullanıyordu. Şimdi iseeline daha etkili bir koz geçmiş bulunuyor. Zira İsrailsaldırısı, tüm Arap halklarında zaten var olan öfkeyidoruğa çıkardı. Kitle gösterileri ve genel grevlerlesaldırı protesto edildi, İsrail’e karşı somut yaptırımlaruygulanması talebi yükseltildi. Bu durumu gözetengerici Mısır rejimi Gazze’deki Refah sınır kapısınıaçmak zorunda kaldı.

Saldırı üzerine Latin Amerika gezisini yarıdakeserek dönen Tayyip Erdoğan’ın meclistegerçekleştirdiği konuşma Arap dünyasından ilgiyleizlendi. İsrail yönetiminin icraatlarını teşhir ederek,kuşatma altındaki Gazze’ye her türlü desteğivereceklerini iddia eden Erdoğan sert ifadelerkullandı. Arapça yayın yapan 12 uydu kanalındaanında tercüme edilerek canlı yayınlanan konuşmadaErdoğan’ın, Arap halklarının duymak istediğiargümanları kullandığı gözlendi.

İsrail’e meydan okuyan, tehditler savuranErdoğan, siyonist rejime karşı alacakları somutherhangi bir tutumdan ise söz etmedi. Konuşmasınınsert tonuna rağmen, siyonist rejimi değil, işbaşındakihükümeti hedef almaya özen gösteren Erdoğan,İsrail’le işbirliğini sürdürme eğiliminde olduğumesajını da vermiş oldu.

AKP şefinin İsrail’in ırkçı-siyonist rejimiyle birsorunu olmadığı, saldırıyı işbaşındaki hükümeteyıkma çabasından da anlaşılmaktadır. Oysa İsrail gibimilitarist bir rejimde böylesine pervasız bir saldırınınsalt hükümet kararıyla alınması mümkün değildir.

Filistin halkıyla enternasyonal dayanışmayükseltilmelidir!

İsrail’in vahşi saldırılarına eklediği bu yeni halka,siyonist rejimin dünya genelinde daha da teşhirolmasını sağlamıştır. Saldırı sonrası oluşan atmosferırkçı-siyonist rejim üzerindeki basıncı daha da

artıracaktır. Bu noktada dünya ilerici ve devrimcigüçlerinin Filistin halkıyla dayanışmayı fiilieylemlerle ortaya koymalarının önemi artmıştır.

Oluşan atmosfer Türkiye’deki ilerici ve devrimcigüçlere de özel bir sorumluluk yüklemektedir. Ziraİsrail saldırısına karşı biriken öfkenin gerici güçlerdenetiminde harekete geçirildiği gözlenmektedir.Sorunu dini ve şoven yönleriyle öne çıkaraneylemlerin ezilen halklar lehine sonuçlar yaratmasıolası değildir. Nitekim şimdiden ırkçı güçlerin, İsrailsaldırısına karşı biriken öfkeyi Kürt halkınadüşmanlığa dönüştürme çabalarına tanıkolunmaktadır.

Verili durumda sendikalar, kitle örgütleri ileilerici ve devrimci güçlerin eylemleri gölgede kalmışgörünse de, halklar arası dayanışma ve kardeşliğitemel alması yönüyle bu eylemler özel bir önemtaşımaktadır. İlerici ve devrimci güçler, Filistinhalkını katleden siyonist rejimi ve arkasındakiemperyalist güçleri hedef alan, halkların kardeşliğiniöne çıkartan birleşik eylemler örgütlemeyibaşarmakla yükümlüdür!

Siyonist cellatlar bir kez daha işbaşında!..

İsrail ile tüm anlaşmalar iptal edilsin!

İşçiler, emekçiler, kardeşler!Siyonist İsrail devleti, tüm dünyanın gözü önünde Filistin’e yardım ulaştırmaya çalışan insanları uluslararasısularda katlederek barbar ve katliamcı yüzünü bir kez daha gösterdi. On yıllardır süren katliamlar serisine biryenisini daha ekleyen İsrail, sadece Filistinliler’e karşı değil, tüm dünya halklarına karşı suç işlemeye devamediyor. Bu katliamın hiçbir haklı ve meşru gerekçesi yoktur. Bu katliamın tek bir açıklaması vardır: İsrail, gözüdönmüş katil bir devlettir! Bu katliam, emperyalizmin ve siyonizmin halklara boyun eğdirmeyi temel alanpolitikalarının bir devamıdır. Bu katliam, İsrail’in daha dün vahşice saldırıp alt ve üstyapısına büyük zararlar verdiği Filistin’e insaniyardım taşıyan konvoya, uluslararası sularda saldırması, sivilleri öldürüp yüzlerce insanı tutsak alması ABDemperyalizminin cesaretlendirdiği siyonizmin, insanlık dışı karakterini ortaya koymaktadır. Bu katliam, siyonist İsrail devletinin yıllardır ambargo altında tecrit altında tuttukları Filistinliler’e neleryaptıklarını da göstermektedir. Bu katliam, Filistin davasının ne kadar haklı olduğunu bir kez daha göstermiştir.

Kardeşler!İsrail’e bu katliamda cesaret verenler, “ulusal çıkar” bahanesine sarılan Türk sermaye devletidir, kendi sefilçıkarlarından hiçbir biçimde vazgeçmeyen, İsrail ile ikili ilişkilerden taviz vermeyen sermaye sınıfıdır. Dahadün, İsrail’in OECD üyeliğini onaylayan sermaye devleti, bu katliam için İsrail’i cesaretlendirmiştir. Bugün Filistin halkına ölüm yağdıran uçakların pilotları Konya Ovası’nda eğitiliyorlardı. İsrail ekonomisinigüçlendiren ticari bağlantılar kurulmaya devam ediliyor. Siyonist İsrail devletinin bölge üzerindekitahakkümünü arttıran, yükselen ırkçılığına, sömürgeciliğine ve katliamcılığına rağmen bu devletinormalleştiren ve meşrulaştıran diplomatik ilişkiler sürdürülüyor. İsrail silah sanayiinin yağlı müşterisiolmaya devam ediliyor. Türkiye üniversiteleri, kimi kültür ve sanat çevreleri İsrail devletiyle akademik,kültürel ilişkiler yürüterek bu devletin meşrulaşmasına katkıda bulunmakta tereddüt etmiyor. Ne Davos efelenmeleri ne göstermelik tatbikat iptalleri İsrail’in siyonist duvarında Filistinliler’in solukalabilecekleri bir gedik açıyor. Eyleme geçmeyen sözler İsrail için sinek vızıltısından farksızdır. Emperyalizmve siyonizm işbirlikçisi Türk sermaye devletinin hiçbir “sert” açıklaması, kınaması, diplomatik şovu bukatliamın hesabını sormak anlamına gelmeyecektir. Filistin sorununda şova derhal son verilmeli, ABD ve İsrail ile başta stratejik askeri işbirliği anlaşması olmaküzere, bütün ekonomik, askeri, siyasi ve diplomatik ilişkileri kesilmelidir! Gün, başta İsrail işçi ve emekçileri olmak üzere, tüm dünya halkalarının Filistin halkıyla dayanışmayıyükseltme ve katliamların hesabını sorma günüdür!

Kahrolsun İsrail siyonizmi!Yaşasın halkların kardeşliği!İsrail ile bütün anlaşmalar iptal edilsin!Filistin halkı yalnız değildir!Emperyalizm yenilecek, direnen halklar kazanacak!

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu31 Mayıs 2010

Page 5: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

Gazze’ye yönelik ablukayı aşmak üzere yolaçıkarılan yardım gemilerinden biri İsrail’in silahlısaldırısıyla karşılaştı. 19 kişi katledildi, çok sayıda kişiyaralandı. Dünyanın gözü önünde yaşanan bu katliambüyük bir infial duygusuyla karşılandı. Siyonist İsraildevleti, başta Ortadoğu ve Türkiye olmak üzeredünyanın birçok yerinde protesto edildi.

İsrail devleti silahsız bir topluluğa canice bir saldırıdüzenleyerek, yeni bir büyük suça imza atmıştır. Busiyonistler tarafından işlenmiş sayısız katliamdanbiridir, ancak en büyüklerinden biri değildir.Onyıllardır Filistin halkına yönelik çok daha iğrençkatliamlar tüm dünyanın gözleri önünde büyük birpervasızlıkla sürdürülmüktedir.

Filistin halkına yönelik işgal ve katliampolitikalarında ısrar eden İsrail devleti iyice batağasaplanmış ve dünya ölçeğinde halkların nefretinikazanmıştır. Bu nedenle, bugüne kadar İsraildevletinin arkasında duran, dolaylı olarak destek verenve yaptıklarına ses çıkarmayan emperyalistler veişbirlikçileri İsrail’i kınamak zorunda kalmışlardır.Kuşkusuz bu ikiyüzlü bir tutumdur. Sadece İsrail ileilişkileri bakımından değil, aynı zamanda ellerindeezilen hakların kanı olmasından dolayı da böyledir.Ancak edilen sözlerin hiçbir değeri yoktur. Çünkü herzaman olduğu gibi İsrail devletine karşı bir yaptırımuygulanmayacaktır.

Yaşanan olayın “mağduru” olarak boy gösterenTürk sermaye devleti için de durum aynıdır.Yöneticileri, Türk sermaye devletinin kudretiüzerinden hamasi nutuklar atıyorlar. Ama yaşananlar,devletin politik kudretinin değil, İsrail ile kurduğuderin ilişkilerin açığa çıkmasına vesile oluyor.Bugünkü celallenmeleri, açmaza düşmüş olmanınyarattığı baskının ve tabanlarından yükselen cereyanakarşı koyamamanın sonucudur. Ancak bu sermayedevletinin ve hükümetinin ikiyüzlülüğünü daha daarttırmaktadır.

İkiyüzlülükleri o denli sırıtmaktadır ki, İsraildevletini savunmasız insanlara karşı zorbalık vehaydutlukla suçlayanlar, benzerini kendi topraklarında

uygulamaktadırlar. Kürt halkına yıllar boyu yapılanlarortadadır. Yıllara yayılan imha politikaları nedeniylebinlerce insan öldürülmüş, onbinlercesi sakatbırakılmıştır. Bunların büyük bölümü silahsızsivillerdir. İçlerinde 70’ini aşmış olanlar da vardır,bebekler de... Yine binlerce insan, kadın-çocuk-yaşlızindanlara tıkılmıştır. Taş attığı için yüksek cezalarverilen çocuklar bugünün güncel bir gerçeğidir.

Yine bu son yaşananları görüp de sayısız devletkatliamını hatırlamamak mümkün müdür? ÖrneğinUlucanlar katliamını, dört duvar arasındaki silahsızdevrimcilerin kurşunlarla, bombalarla ve insanlık dışıvahşi işkencelerle katledilmesini nasıl unutabiliriz?Böylesine vahşi bir katliamın ardından devletinsergilediği tutumun İsrail devletinin bugünkükatliamını gizlemek için yaptıklarından bir farkı varmıdır? Katillerin büyük çoğunluğu bugün devletkoruması altındadır.

Kuşkusuz bu benzerlik sadece aynı ahlaki ve siyasidünyayı paylaşmanın sonucu değildir. Aynı zamandaaralarındaki derin işbirliğinin dolaysız sonucudur. Buişbirliği sadece askeri tekniğin ve araçların değil, yanısıra deneyim ve yöntemlerin paylaşımını dakapsamaktadır.

Onun içindir ki, ne “one minute” gösterileri, ne deşimdi yapıldığı gibi bazı ortak askeri tatbikatların iptaledilmesi bu derinlik karşısında bir anlam taşımaktadır.İlişkiler o denli derin ve çok yönlüdür ki, kendileri deilk anda gösterilen tepkilerin ötesine geçmenin pekmümkün olmadığını itiraf etmek zorundakalmaktadırlar. Ayrıca, ilişkilerin düzeyi ne olursaolsun, gericilik ve katliamcılık her iki devletin deözüdür.

Tüm bunlara rağmen, katil İsrail devletininkarşısına halkların dostu ve ahlakın timsali olarakçıkılmaktadır ki, bu az-çok aklı ve vicdanı olanınkanını dondurmaktadır.

Öte yandan, ölümler üzerinden kendileriniaklamaya ve bir milli birlik-bütünlük havasıoluşturmaya çalışanların oyununa düşmemek sonderece önemlidir. Egemenler yaşananları bu amaçla

kullanmaya çalıştıkça, bu gerçeğin altı defalarcaçizilmelidir. Çünkü bu, bir katliam karşısında öfkeduyup katliamcıyı lanetlerken öteki katliamcının elinitutmaya benzemektedir. Bilerek ya da bilmeyerekbuna hizmet edenlerin karşısında durmak, işçi veemekçileri bu tuzağa düşmekten alıkoymakgerekmektedir.

Katiller, işkenceciler ve onların işbirlikçileri, İsraildevletinin döktüğü kanla ellerindeki kanı yıkamayakoşuyorlar. Bu ikiyüzlülerin maskesi düşürülmelidir.Bu ülkede daha dün 30 işçi göz göre görekatledilmiştir. Bugün İsrail’in katliamı karşısındaahlaki nutuklar çekenler bu ölümleri tam bir arsızlıkla“kader” olarak gösteriyorlardı. Sadece onlar da değil.Bugün İsrail katliamı karşısında kürsülerde boygösterip öfkeli nutuklar çeken sendika yöneticilerinene demeli? Bunlardan bazıları protestolarıbüyütmekten ve grev yapmaktan bile söz edebiliyor.Ama işçilerin kanı oluk oluk akıtılırken onları böylesokaklarda öfkeli nutuklar atarken görmedik.

Elbette işçi ve emekçiler İsrail devletini protestoetmeli, sokağa dökülmelidirler. Ancak bunu yaparkenTürk sermaye devletinin ve hükümetininikiyüzlülüğünü unutmadan, onu da hedefalabilmelidirler. Bunu yapmayanlar aynı ikiyüzlülüğüpaylaşıyor demektir.

İkincisi, işçilere, emekçilere ve kardeş halklarayönelik kıyım politikalarının tümüne karşıolunmalıdır. Bunu yapmayanlar her türden gericiliğinkaranlığına teslim olurlar. “İsrail’in katliamlarına karşıkoyalım” diye ayağa kalkarken, kendilerini Kürthalkına yönelik yeni bir kıyım savaşının ortasındasilah tutarken bulabilirler. Nitekim bugün egemenlerve medya bu ikisi arasında bağ kurmaya çalışmakta,İsrail’in katliamını Kürt halkına yönelik şovenduyguların kabarmasının vesilesi olarak kullanmayaçalışmaktadır. Sermaye devletinin Kürt halkınayönelik kapsamlı bir kirli savaş planını devreyesokmaya hazırlandığı bir dönemde, bu gerçeğigörmek, buna uygun bir uyanıklık ve politiksorumlulukla davranmak son derece önemlidir

İsrail’in kanlı katliamının ardından... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 5Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010

İsrail’in kanlı katliamı, tepkiler ve tuzaklar

Page 6: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

İsrail’e selam, Heronlara devam!6 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010

Sermaye hükümetinin sözcüsü Tayyip Erdoğan,mecliste AKP grubuna yönelik konuşmasında yineyüksek perdeden atarken, farklı kesimlerden gelenaçıklamalar, bu çıkışların ne kadar mesnetsiz olduğunubir kez daha ortaya koydu. Erdoğan, tüm demagojiksöylemlerine rağmen somut adımlar atmaktankaçınırken, askeri ve ekonomik işbirliğinden ise hiçsöz etmedi.

Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı AhmetNazif Zorlu “soğukkanlı” olma çağrısı yaparken,Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ise “Heronlardasorun yok!” dedi.

Türk burjuvazisinin İsrail’le olan ilişkilerindekiönemli yatırımcılardan biri olan Ahmet Nazif Zorlu,İsrail’in gerçekleştirdiği saldırı sonrası durumudeğerlendirirken, İsrail’e yönelik yatırım planlarındabir değişiklik olmadığını kaydetti. İsrail’de enerjialanında faaliyet gösteren Zorlu’nun bu ülkedekivarlığı toplam 800 milyon dolar hacminde.

Hükümeti “soğukkanlı” olmaya çağıran Zorluyaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Soğukkanlı hareket etmemiz lazım. Henüz yatırımplanlarımızda bir değişiklik yok. Hükümetimizin bukonudaki adımlarını bekliyoruz. Hükümetimizin bugelişmeler üzerine soğukkanlılıkla davranacağını ümitediyorum.”

İsrail’de 500 milyon dolarlık yatırımla bulunanYılmazlar İnşaat’ın Genel Müdürü Ahmet Arık dayaşanan gelişmelerin “iş”lerini engelleyeceğindenkaygılandıklarını dile getirdi.

Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ise İsrail’insaldırısının, kalan 4 Heron’un teslimatında sıkıntıyaratmayacağını söyledi. Gönül, AKP grubundagazetecilerin sorularını yanıtlarken şunları söyledi:“İsrail ile kriz, kalan 4 Heron’un teslimatında sıkıntıyaratmaz. Kalan Heronların teslimatını Haziran veyaTemmuz ayı içinde bekliyoruz.”

Özellikle Kürt hareketini tasfiye planlarındaönemli bir rol biçilen Heron casus uçaklarından altısıMart ayında Türkiye’ye getirilmiş; geri kalan 4Heron’un da Mayıs 2010 sonuna kadar Türk ordusunateslimatı bekleniyordu.

Sözleşme, ana yüklenici TAI ile İsrail IAI ve Elbitfirmaları arasında imzalanmıştı.

Durmak yok, demagojiye devam! Recep Tayyip Erdoğan, Latin Amerika gezisini yarıda keserek Ankara’ya döndükten sonra, AKP grup

toplantısında konuşmasını gerçekleştirdi. İşin esasına baktığımızda yine bir Erdoğan klasiği ile karşı karşıyayız. Yüksek perdeden esip

gürlemelerine artık alışılan Erdoğan, İsrail’e yönelik somut hiçbir yaptırımı ağzına dahi alamadı. Erdoğan, ağdalı sözlerle saldırıyı kınadığını ifade ederken, saldırıyı katliam olarak tanımladı. Saldırının

dünya barışına ve BM’nin temel felsefesine karşı yapıldığını ifade eden Erdoğan şunları söyledi: “TürkiyeCumhuriyeti, uluslararası hukukun ve diplomasinin bütün imkanlarını kullanmaktadır ve bundan sonra dakullanacaktır.”

Erdoğan, BM’yi kınamayla yetinmemeye ve uluslararası kamuoyunu da İsrail’e karşı harekete geçmeyeçağırsa da bu hareketin ne olacağını somutlamaktan kaçındı. Genel geçer, altı boş lafla konuşmasını süsleyenErdoğan, “Türkiye’nin dostluğunu kaybetmek bile başlı başına bir bedeldir. İsrail bölgedeki en önemli barışsavunucularından birini karşısına alacak tavırlar sergiliyor” dese de bedelin ne olacağını söyleyemedi.

İkiyüzlü açıklamalarını sahne şovuyla da birleştiren Erdoğan’ın konuşması boyunca sunduğu tek somuttalep, artık neredeyse bütün dünyanın söylediği Gazze’ye uygulanan ambargonun kaldırılması oldu. İsrail’isık sık “alçak”, “insanlıktan çıkmış”, “pervasız” gibi sıfatlarla niteleyen Erdoğan, dünya devletlerinin İsrail’e“yeter artık” deme vaktinin geldiğini söyledi.

Hedef olarak kendine İsrail hükümetini alan Erdoğan, konuşması boyunca hükümet değişince İsrail’intavrı değişecekmiş gibi bir hava çizdi. İsrail hükümetini “devlet terörüyle devlet yönettiğini sanan bu pervasızpolitikacılar” diye tanımlarken insanın aklına ister istemez “siz hiç aynaya bakmıyor musunuz?” diye sorasıgeliyor!

Erdoğan’ın Türkiye’deki faşist uygulamaları hatırlatan sözleri bununla da kalmadı. “Kurşunladığı ağıryaralı masum insanları bile kelepçeleyen bir anlayış. Bunun izahı yok. Sedyede yaralı ve bunu kelepçeliyor.Bunun insan haklarıyla, evrensel değerlerle izahı var mı? İnsanlıktan ne kadar nasibi olduğunu artık hiçbirşekilde dünyaya anlatmak mümkün değildir” sözleriyle utanmaz bir biçimde yaralıların kelepçelendiğindenyakınan Erdoğan, kelepçeli halde ölüme terk ettikleri hasta tutsakları, cezaevlerine düzenlenen kanlıoperasyonları unutmuşa benziyor.

Kısacası Erdoğan ve metin yazarları yine başarılı bir demagog olduklarını kanıtlamış oldular. AKPgrubundan yükselen “şak şak” seslerinin yanında toplantı salonunda kalan ise yüksek perdeden, altı boş laflareşliğinde somut hiçbir şey söylemeyen, hiçbir yaptırımı dile getirmeyen laf yığınları oldu.

Bu kadar laf yığınının arasında belki de sorunun özüne değindiği bir an ise gözlerden kaçmadı. Erdoğan’ınşu sözleri oldukça manidardı. “İsrail’in tavrı bir yerlerden aldığı güce dayanıyor anlaşılan. Bu akşam ABDBaşkanı ile görüşüp düşüncelerimi aktaracağım” diyen Erdoğan, hem İsrail’in hem de kendilerinin “dayandığıgücü” işaret etmiş oldu.

Emekli Albaydan katliamsavunusu!

Başkent Üniversitesi’nde görevli emekli Albay SadiÇaycı, katıldığı bir televizyon programında İsrailsaldırganlığına ilişkin akla ziyan açıklamalarda bulundu.

Adeta İsrail Ordusu’nun mensubu gibi konuşanÇaycı, silahlı çatışma ortamlarındaki gelişmelerin “barışhukukuyla değerlendirilemeyeceği”ni, Filistin’e yardımulaştırmaya çalışan insanların böyle bir hakkınınolmadığını iddia ederek “İsrail’in eli güçlü” dedi.

Masum insanların katledilmesi karşısında bu akılalmaz ifadeleri kullanan Emekli Albay Çaycı,“Gemilerde silah yoktu”açıklaması karşısında ise,“Terörle mücadelede gelen grubun silahsız olduğunubilemezsiniz” diyerek kan donduran ifadeler kullandı.

Öyle anlaşılıyor ki; Çaycı gibi emperyalizm vesiyonizm uşakları, tüm dünyanın gözü önünde Filistin’eyardım ulaştırmaya çalışan insanları uluslararası sulardakatletmesiyle birlikte Siyonist İsrail devletinin açığaçıkan barbar ve katliamcı yüzünü örtme çabasına girdiler.

Çaycı gibi emperyalizm ve siyonizm uşaklarının temel kaygısı, siyonist İsrail devletinin yıllardır ambargoaltında tecrit altında tuttukları Filistinliler’e neler yaptıklarının üstünü örtmek ve Filistin davasının taşıdığıhaklılık ve meşruiyete gölge düşürmektir.

Yarın, uluslararası sularda haydutluğa soyunan İsrail’e arka çıkanların sayısı daha da artabilir. Anlaşılan oki; toprağımız hayli verimli, İsrail’de de genetiği değiştirilmiş hayli çok tohum var...

İsrail’e selam, Heronlara devam!

Page 7: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

İsrail ile tüm ilişkiler kesilsin! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 7Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010

İsrail vahşeti Beşiktaş’talanetlendi...

Taksim’de bulunan AKM önünde 1 Haziran Salıgünü bir araya gelen Filistin İçin İsrail’i BoykotGirişimi (Alınteri, ESP, FHDD, Devrimci Hareket,Halkevleri, İşçi Cephesi, Kaldıraç, ÖğrenciKolektifleri, SDP, SGPH, Sosyalist Parti, SODAP,TÖP, TTB), Halk Cephesi, BDP, BDSP, DHF,Partizan, EDP, EMEP, ÖDP, Türkiye Gerçeği buradanyolu trafiğe kapatarak sloganlarla Beşiktaş’a yürüdü.

Dolmabahçe üzerinden Beşiktaş’taki BaşbakanlıkÇalışma Ofisi önüne yürümek isteyen kitleye kollukgüçlerinin, yolun tek şeridini açması üzerine, kitleyolun diğer tarafına geçerek yolu trafiğe kapattı.Kitlenin önüne barikat kuran polis barikatı kaldırmakzorunda kaldı. Beşiktaş’ta bulunan BaşbakanlıkÇalışma Ofisi önündeki polis yığınağından kaynaklıbasın açıklaması Beşiktaş Meydanı’nda yapıldı.

Kurumlar adına yapılan konuşma ise THKP-C’ninöncü ve kurucu kadrolarından Hüseyin Cevahir’in,ölümünün 40. yılında anılmasıyla başladı.Konuşmada, Hüseyin Cevahir’in İsrail BüyükelçisiEfraim Elrom’un kaçırılma eylemine katıldığı dahatırlatılarak, Denizler’in, Mahirler’in, İbolar’ın veCevahirler’in yolundan ilerleyen devrimcilerin,siyonizme karşı yine alanlarda olduğu ifade edildi.

Açıklamada, İsrail’in Filistin halkına uyguladığıablukadan söz edilerek tüm suçlarına rağmen İsrail’ebir yaptırım uygulanmadığının altı çizildi. Türkiye’ninise ABD ile ittifakı doğrultusunda Ortadoğupolitikalarını şekillendirdiği belirtilerek İsrail ilekurulan askeri işbirliğinin yanısıra ekonomikanlaşmalara da hız verildiği ifade edildi. Ortadoğuhalklarının aleyhine ve egemenlerin çıkarına uygunolarak sürdürülen bu politikanın yeni katliamların dakapısını araladığı vurgulandı.

Açıklamada ayrıca, böylesine kirli ve onursuz birittifak ilişkisinin Türkiye siyasal iktidarı açısından daaçıktan savunulabilir olmadığına dikkat çekilerek,iktidarın bu politik krizi bastırabilmek için ikiyüzlü birsöyleme sarıldığı belirtildi. AKP hükümetinin yaşananson saldırıda da aynı tutumunu sürdürdüğü, İsrail’isözde “sert” bir şekilde kınayarak NATO’yutoplantıya çağırmak gibi trajikomik girişimlerebaşvurduğu ifade edildi.

Siyonist vahşet Taksim’delanetlendi

31 Mayıs akşamı Taksim’de gerçekleştirilenkitlesel eylemlerle İsrail protesto edildi.

İlerici, devrimci, demokratik kurumlar vesendikalar siyonist vahşete karşı halkların kardeşliğisloganlarını haykırdılar.

İlerici ve devrimci kurumlar, Filistin İçin İsrail’eKarşı Boykot Girişimi’nin çağrısıyla Taksim GeziParkı’nda biraraya gelerek Galatasaray Lisesi’neyürüdü.

Siyonist İsrail’in kanlı operasyonunun protestoedildiği eylemde, işbirlikçi AKP hükümeti de teşhiredildi. “İsrail’le bütün ilişkiler kesilsin! / Filistin İçinİsrail’e Karşı Boykot Girişimi” pankartının açıldığıeylemde, FHKC ve Filistin bayraklarının yanısıraeylemi örgütleyen kurumların flamaları taşındı.

İstiklal Caddesi üzerinde bulunan Mephisto

Kitabevi önüne gelindiğinde bir süre oturma eylemiyapıldı. Yapılan konuşmalarda, siyonist İsrail’in kanlıoperasyonu protesto edilerek, emperyalist politikalarteşhir edildi.

Galatasaray Lisesi önünde yapılan basınaçıklamasında ise Gazze’den gelen mesajlar okundu.Filistin İçin İsrail’e Karşı Boykot Girişimi’nin(Kaldıraç, SDP, TÖP, Halkevleri, Öğrenci Kolektifleri)örgütlediği eyleme, BDSP, Halk Cephesi, AKA-DER,Özgür Lise ve Liseli Genç Umut da katıldı.

EMEP üyeleri, akşam saatlerinde GalatasarayLisesi önünde bir araya gelerek Taksim TramvayDurağı’na gerçekleştirdikleri yürüyüş ile İsrail, ABDve işbirlikçi AKP’yi protesto etti.

“Katil İsrail, katil ABD işbirlikçi AKP” pankartıaçıldığı basın açıklamasını okuyan EMEP İstanbul İlBaşkanı Güven Gerçek, İsrail’in özür dilemesi veTürkiye’ye tazminat ödemesi gerektiğini söyledi. Tümişçi ve emekçileri, İsrail devletinin katliamlarınıprotesto etmeye, ABD ve diğer emperyalistlerinbölgedeki politikalarına ve işbirlikçilerine karşıdayanışmayı ve mücadeleyi yükseltmeye çağırdı.

Filistin Halkıyla Dayanışma Derneği (FHDD) ileKüresel Barış ve Adalet Koalisyonu (Küresel BAK)Galatasaray Lisesi’nden Taksim Tramvay Durağı’nayürüdü.

En önde Filistin bayrağının taşındığı eylemde,“Dünyanın tüm Filistinlileri birleşin! / Küresel BAK”,“Filistin Halkıyla Dayanışma Derneği” pankartlarıtaşındı.

İstiklal Caddesi üzerinde bulunan Starbucks Cafeönünden geçerken, ajitasyon konuşmalarıyla, kafeninher cumartesi günü elde ettiği geliri İsrail’e gönderdiğibelirtilerek, kafede oturan müşterilere kafeyi terk etmeçağrısı yapıldı. Mc Donalds’a yumurta atan kitle,Taksim Tramvay Durağı’nda oturma eylemigerçekleştirdi. Burada yapılan basın açıklamasında,Filistin halkına dayanışma mesajları iletilerek,“Filistin halkına uzanan yardım ellerini kırmayaçalışanlara karşı onbinlerce el olup çoğalacağız”denildi. Eyleme ESP de destek verdi.

İlerici ve devrimci kurumlardanİsrail Konsolosluğu önünde protesto

İlerici ve devrimci kurumlar 31 Mayıs günü öğlensaatlerinde gerçekleştirdikleri eylemle Siyonistİsrail’in kanlı operasyonunu protesto etti.

Levent Metro çıkışında bir araya gelen ilerici vedevrimci kurumlar buradan İsrail Konsolosluğu’nunönüne yürüdüler. “İsrail’le bütün ilişkiler kesilsin /Filistin İçin İsrail’e Karşı Boykot Girişimi”pankartının arkasında yürüyen kitle yolu trafiğekapattı.

İsrail ve işbirlikçi AKP hükümeti karşıtısloganların atıldığı yürüyüş oldukça coşkulu geçerken,basın açıklaması İsrail Konsolosluğu’nun polisyığınağı ile korunmasından kaynaklı polis barikatınınönünde yapıldı.

Açıklamada, Türkiye’nin ABD ile ittifakıdoğrultusunda Ortadoğu politikalarını şekillendirdiği,halkların aleyhine ve egemenlerin çıkarlarıdoğrultusunda şekillenen bu politikaların halklarakatliam getirdiği söylendi. Türkiye’nin izlediği çizgişu ifadelerle anlatıldı: “Emperyalizmin bölgeselişbirlikçiliği gerçeği “bölgesel güç” söylemleri ilemaskelenmeye çalışılırken, İsrail ile ilişkilerde deekonomik, askeri, diplomatik ilişkilerin tavizsizsürdürülebilmesi kitlelerin İsrail karşıtı duygularınıokşayan demagojik şovlarla gerçekleşebilmektedir.Suç ortaklığının dozu yükseldikçe, söylemin veşovların da dozu yükselmektedir. Ancak, İsrail’denalınan heron uçakları ve son OECD oylamasındaTürkiye hükümetinin İsrail’e en zor durumunda eluzatması gibi örnekler, bu şovların ne kadar işeyarayacağını da sorgulatmaktadır.”

İsrail’le tüm ilişkilerin kesilmesi gerektiğininvurgulandığı açıklamada, Filistin halkının onuru veözgürlüğü için siyonist barbarlığa karşı topyekûndirendiği söylendi.

Basın açıklamasının ardından oturma eylemiyapıldı ve tekrar Levent Metrocity’ye yüründü.

Filistin İçin İsrail’e Karşı Boykot Girişimi’nin

İstanbul’da siyonist saldırılar lanetlendi...

“İsrail’le tüm ilişkiler kesilsin!”

Page 8: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

Katil İsrail, işbirlikçi AKP-MGK!8 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010

(Sosyalist Parti, SDP, Devrimci İşçi Partisi Girişimi,EHP, Halkevleri, Kaldıraç, SODAP, İşçi Cephesi,Sosyalist Gelecek Parti Hareketi, KESK İstanbulŞubeler Platformu) örgütlediği eyleme TÜM-İGD,Partizan, Halk Cephesi, Barış ve Demokrasi Partisi,BDSP, Devrimci Proletarya, ÖDP, EDP İstanbul İlYönetimi, Emekli-Sen İstanbul Şubeleri, Pir SultanAbdal Kültür Derneği Marmara Şubeler Platformu,ÇAG’dan avukatlar destek verdi.

Ümraniye’de İsrail protestosu1 Haziran akşamı AKA-DER, BDP, BDSP, DHF,

ESP, EMEP, ÖDP, TKP Sarıgazi’de gerçekleştirdikleriortak eylemle, İsrail’in gerçekleştirdiği katliamılanetlediler.

Eylem, kurumların farklı kollardan yürüyerekSarıgazi Meydanı’nda buluşmasıyla başladı. Eylemdeyapılan ajitasyon konuşmalarında, siyonist İsrail’ingerçekleştirdiği katliamdan, yıllardır İsrail’le her türlüişbirliği yapan Türk devletinin de sorumlu olduğu, bukatliam ve işbirliği karşısında sessiz kalan herkesinsuç ortağı olacağı ifade edildi.

Çevrede bulunanlara, katliam karşısında sessizkalmama ve eyleme destek vermek çağrısı yapılırken,alkışlar ve klaksonlarla eyleme destek verenler oldu.

Gerçekleştirilen basın açıklanmasında, İsrail ilediplomatik ilişkilerin kesilmesi, yapılan askeri, ticarianlaşmalarla birlikte gizli anlaşmaların daaçıklanması ve iptal edilmesi, her türlü uluslararasıplatformda bu saldırının hesabının sorulması talepedildi.

Kartal’da İsrail protestosu1 Haziran günü Kartal merkezde toplanan Kartal

Emek ve Demokrasi Platformu İsrail’e tepkilerini dilegetirdi.

Açıklamada şunlar söylendi: “İsrail siyonizmi busaldırgan ve uluslararası suç şebekesi gibi hareketetme cesaretini nereden alıyor? Bu emperyalizminşımarık çocuğu, Filistin toprakları üzerinde işgal veambargolarını sürdürürken başta ABDemperyalistleri olmak üzere Birleşmiş Milletler,Avrupa Birliği, İslam Konferansı ve Arap Birliği gibikuruluşlar şimdi olduğu gibi İsrail’i sadecekınamışlardır o kadar.”

Basın açıklamasında İsrail ile ikili tüm anlaşmalariptal edilmesi, İncirlik üssünün kapatılması istendi.

GOP’ta Filistin katliamı lanetlendi GOP BDSP, İsrail’in son katliamına karşı

Karadeniz Mahallesi’nde 1 Haziran akşamı yürüyüşgerçekleştirdi.

Yürüyüş başlamadan önce toplanma noktasınagelen BDSP’lilere ve yürüyüşe katılmak için gelengençlere polis müdahale etmeye çalıştı.

Kitlenin toplanması üzerine “Emperyalizm,siyonizm yenilecek direnen Filistin halkı kazanacak”şiarlı pankart ve BDSP flamaları açılarak yürüyüşbaşlatıldı. Mahalle aralarında geçerken emekçileryoğun ilgi gösterdi. Yürüyüş Mehmet Akif Parkı’ndasonlandırıldı.

Burada kitleye toplanma noktasında gerçekleşenpolis terörü teşhir edildi. Ardından gerçekleştirilenbasın açıklamasında, Filistin halkının haklı ve meşrumücadelesinden yana olma çağrısı yapıldı. AyrıcaTürkiye’nin Filistin’deki katliama nasıl ortak olduğuteşhir edildi.

Açıklamada, Filistin sorununda şova derhal sonverilmesi, ABD ve İsrail ile başta stratejik askeriişbirliği olmak üzere, bütün ekonomik, askeri, siyasive diplomatik ilişkilerin kesilmesi istendi.

Açıklamanın bitiminde çevrede toplananlaraBDSP’nin Filistin gündemli çıkardığı bildirinindağıtımı gerçekleştirildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Siyonist İsrail devletinin Gazze’ye insani yardımmalzemesi götüren 6 gemilik filoya saldırmasısonucu gerçekleşen katliam, emek ve meslekörgütleri tarafından çeşitli eylemlerle protesto edildi.

Eylemlerde İsrail devletinin katliamcı geleneğinevurgu yapan emek ve meslek örgütleri, İsrail’in ABDemperyalizmi ve Türkiye devleti ile işbirliğine dedikkat çektiler.

KESK’ten Taksim’de yürüyüşKESK İstanbul Şubeler Platformu, 31 Mayıs

akşamı Taksim Gezi Parkı'ndan GalatasarayLisesi’ne gerçekleştirdiği yürüyüş ile İsrail’in kanlıkatliamını kınadı.

“Katil İsrail Filistin’den defol! Katliamlarıkınıyoruz” pankartının açıldığı basın açıklamasınıokuyan KESK Şubeler Platformu dönem sözcüsüMehmet Demir, İsrail'in bugün yeni bir katliamaimza atarak Filistin halkının her türlü hakkını ihlalettiğini söyledi. İsrail yönetiminin, başta ABD olmaküzere bir bütün olarak emperyalizmden onay alarakbu son saldırıyı gerçekleştirdiğini söyledi.

KESK İstanbul Şubeler Platformu’nun eylemineSosyalist Parti, Devrimci İşçi Partisi Girişimi, ÖDP,SODAP, Devrimci Liseliler de destek verdi.

İMOK katliamı lanetlediİstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler

Odası, TMMOB İstanbul İKK, İstanbul Tabip Odası,İstanbul Diş Hekimleri Odası, İstanbul Eczacı Odası,İstanbul Veteriner Hekimler Odası ve İstanbulBarosu’nun oluşturduğu İstanbul Meslek OdalarıKoordinasyonu (İMOK), 31 Mayıs günügerçekleştirdiği eylemle İsrail devletini son vahşetiniprotesto etti.

Levent Metro durağında buluşan bileşenlerburadan yolu trafiğe keserek, İsrail Konsolosluğu’nayürüdüler. Burada basın açıklamasını İstanbul EczacıOdası Genel Başkanı Semih Güngör gerçekleştirdi.Güngör açıklamasında, yaşanan son saldırınınİsrail’in Filistin halkı üzerinde on yıllardır sürenişgal ve abluka siyasetinin geldiği insanlık dışıboyutu gösterdiğini belirtti.

DİSK uluslararası sendikalaraçağrı yaptı

1 Haziran’ı “İsrail Vahşetine Dur De” günü ilaneden DİSK, aynı gün saat 10.30’da İsrailKonsolosluğu önünde basın açıklamasıgerçekleştirdi. Levent Metro Durağı’nda toplananDİSK üyeleri, sloganlarla konsolosluğa yürüdü.

DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün tarafındangerçekleştirilen açıklamada, İsrail’in saldırılarına biryenisini daha ekleyerek saldırganlığını sürdürdüğüifade ederek Gazze’ye uygulanan ambargonunhemen kaldırılmasını istedi.

Görgün, DİSK’in başta Uluslararası SendikalarKonfederasyonu (ITUC) ve Avrupa SendikalarKonfederasyonu (ETUC) olmak üzere, uluslararasısendikal harekete acil çağrıda bulunduğunusöyleyerek, üye sendikaların hükümetleri üzerindeİsrail’in kınanması için baskı kurmasını istediklerinibelirtti.

DİSK’in ardından Kamu-Sen de İsrail’insaldırısını kınayarak konsolosluk girişine siyah çelekbıraktı.

Türk-İş üyeleri ise konsolosluk önünde “İsrailkatliamını lanetliyoruz” pankartıyla İsrail’in kanlıoperasyonunu protesto etti.

Genel-İş’ten Kartal’da eylemDİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası üyesi Kartal

Belediyesi çalışanları 2 Haziran günügerçekleştirdikleri eylemle İsrail vahşetini protestoettiler.

Kartal Belediyesi önünde toplanan sendikaüyeleri, Kartal Meydanı’na yürüdüler. Yürüyüştekitlenin önünde yer alan büyük Türk bayrağı dikkatçekti. Eylemin ilerleyen dakikalarında ise sendikanınimzasının bulunduğu pankart getirildi.

Basın açıklamasında DİSK’in hazırladığı merkezimetin okundu.

Eyleme, Harb-İş, Petrol-İş, BMİS, Dev Sağlık-İşsendikalarından da temsili düzeyde katılımlar oldu.Ataşehir Belediyesi’nden atılan Genel-İş Sendikasıtemsilcileri de eylemde yer aldı.

Hukukçulardan İsrail protestosuİsrail’in gerçekleştirdi kanlı operasyon ÇHD,

Çağdaş Avukatlar Grubu, Katılımcı Avukatlar Grubu,Kartal Hukukçular Derneği, Toplumsal HukukAraştırmaları Vakfı tarafından protesto edildi.

İstanbul Levent Adliyesi’nin önünde bir arayagelen avukatlar buradan İsrail Başkonsolosluğuönüne yürüdü.

ÇHD ve ÇAG pankartlarının açıldığı eylemde,basın açıklamasını ÇHD İstanbul Şubesi YönetimKurulu Üyesi Hakan Karadağ gerçekleştirdi.Karadağ, bugüne kadar onbinlerce Filistinli’yikatleden İsrail’in kana doymadığını ifade ederek,Türkiye ve dünya halklarına İsrail saldırganlığına veonların işbirlikçilerine karşı birlikte mücadele çağrısıyaptı.

Emek ve meslek örgütlerindenİsrail protestoları

Page 9: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

Siyonist İsrail devletinin Gazze’ye giden yardımkonvoyuna yönelik kanlı saldırısı İzmir, Bursa,Eskişehir ve Adana’da gerçekleştirilen eylemlerlelanetlendi.

Kayseri’de katilam protesto edildiKayseri'de 2 Haziran günü KESK Kayseri Şubeler

Platformu'nun çağrısıyla biraraya gelen emekçilerEğitim Sen binası önünden Cumhuriyet Meydanı'nayürüyerek İsrail'in kanlı katliamını protesto etti.

Basın açıklamasında, İsrail’in insani yardımtaşıyan gemi konvoyuna yönelik operasyonukarşısında dehşet içinde olunduğu söylendi.

İsrail’in bu insanlık dışı uygulamalarını şiddetlekınadıklarını belirten Ünsal, Davos’ta sergilenen “oneminute” şovlarıyla halkın Filistin halkına yönelikdayanışma duygularını okşayanların öte yandansayısız askeri ve ekonomik projede İsrail’le işbirliğihalinde olarak timsah gözyaşı döktüğünü söyledi.

Eylemde BDSP'liler “İsrail'le tüm ikili anlaşmalariptal edilsin!/ BDSP” pankartı arkasında yürüdüler.

Ezilenlerin Sosyalist Partisi ve Emek Partisi deeyleme destek verdi.

İzmir’de kitlesel İsrail protestosuİsrail’in gerçekleştirdiği katliam 31 Mayıs akşamı

İzmir’de gerçekleştirilen kitlesel eylemle protestoedildi.

KESK’in yaptığı çağrı ile bir araya gelensendikalar, kitle örgütleri ve sol güçler “Emek veDemokrasi Güçleri” imzasıyla bir yürüyüşdüzenlediler. Eski Sümerbank önünde biraraya gelenbileşenler, buradan Cumhuriyet Meydanı’na yürüdüler.

“Katil İsrail insanlığa hesap verecek! / İzmir Emekve Demokrasi Güçleri” pankartının açıldığı yürüyüşesendika ve kurumlar kendi flamaları ve dövizleri ilekatıldı. Bini aşkın kişinin katıldığı eylemdeCumhuriyet Meydanı’na gelindiğinde KESK DönemSözcüsü Ramis Sağlam basın açıklamasınıgerçekleştirdi. Sağlam, İsrail siyonizminin, Arapgericiliğinin ve emperyalist işbirlikçilerin Ortadoğu’yakan ve yıkımdan başka bir şey getirmediğinivurgulayarak son saldırıya değindi. Ayrıca medyatarafından yapılan savaş çığırtkanlığını ve Yahudidinine yönelik ayrımcı saldırıları da eleştirdi.

İsrail’le yapılan ikili askeri ve güvenlikanlaşmalarının kamuoyuna açıklanmasının ve iptaledilmesinin istendiği açıklamanın ardından 31Mayıs’ın Sinan Cemgil, Kadir Manga ve AlparslanÖzdoğan’ın katledildiği tarih olduğunu dahatırlatılarak devrim şehitleri anıldı.

Siyonist saldırı Bursa’da lanetlendi31 Mayıs günü Bursa Mahfel Meydanı’nda

toplanan KESK Bursa Şubeler Platformu, DİSK,TMMOB, TTB ve ilerici-devrimci güçler, “Adaletinbuysa, gözün kör olsun dünya. Emperyalistleryenilecek, direnen halklar kazanacak. Yaşasın küreselintifada” pankartı açarak Orhangazi Parkı’na yürüdü.

Orhangazi Parkı’na gelindiğinde KESK, DİSK,TMMOB ve TTB tarafından ortak basın açıklaması

gerçekleştirildi. Açıklamada, İsrail devleti tarafındanOrtadoğu halklarının barış içinde bir arada yaşamasınayönelik umutlarını tüketmek için Filistin halkınayönelik imha operasyonu yürütüldüğü vurgulandı.İsrail’in faşist ve soykırımcı politikalarının dünyayıyöneten emperyalist güçler tarafından görmezdengelindiği ve desteklendiği söylenen açıklamada,“Tümdünyanın gözü önünde fiilen insanlık suçu işleniyor”denildi.

Açıklamada, AKP hükümetinden göstermelikprotestolarının ötesinde İsrail’i kuşatan, tecrit eden vesaldırıyı durdurmaya zorlayan somut adımlar atılmasıistendi. “Tank Modernizasyon Projesi”, “İnsansızUçak Projesi: Heron”, Konya’da İsrail’le ortakyürütülen “Pilot Eğitim” projelerinin tek taraflı olarakfeshedilmesi gerektiği vurgulandı.

KESK Bursa Şubeler Platformu, DİSK, TMMOB,TTB tarafından çağrısı yapılan eyleme, TÜMTİS,BAMİS, BATİS, Makine Mühendisleri Grubu, ÇHD,BDSP, Partizan, Halk Cephesi, ESP, BDP, SDP,Sosyalist Parti, SODAP, ÖDP, Halkevleri ve TKP dedestek verdi.

Çevrede bulananların alkışlar ve araba kornalarıyladestek verdiği eyleme yaklaşık 350 kişi katıldı.

Eskişehir’de protesto31 Mayıs Pazartesi günü Eskişehir’de Adalar

Migros önünde EHP, EMEP, ESP, Halkevleri, TKP,Öğrenci Kolektifleri, Yurtsever Cephe, EmekGençliği’nin örgütlediği BDSP, Alınteri, DGH’nindesteklediği eylemle İsrail’in kanlı saldırısı protestoedildi. Bileşenler adına konuşan Oktay Yurtsever,“Halkların kardeşliğine yapılan saldırılar yeni birboyut kazanmıştır. Emperyalistlerin gözünü kanbürümüştür” dedi. Yurtsever, AKP’nin politikalarını da

eleştirerek, İsrail’e daha etkili cevap verilmesigerektiğini söyledi.

Dinci-gerici gruplar da vilayet meydanındabaşlayan yürüyüşlerini aynı saatlerde Adalar Migrosönünde sonlandırdılar.

Adana’da eylemAdana’da bir araya gelen devrimci, demokrat

kurumlar İnönü Parkı’nda yaptıkları basınaçıklamasıyla siyonist katliamı lanetlediler.

İsrail siyonizminin Filistin halkına yapılanyardımların hiçbirine tahammül edemediğine, şimdi deFilistin’e yardım götüren gemilere saldırdığı ve yenikatliamlar yaptığına değinilen açıklamada AKPiktidarının İsrail’in OECD üyeliğini veto etmeyeceğiniaçıklayarak İsrail’le işbirliği yaptığı ve katliamlarınsorumlularından biri olduğu vurgulandı.

Kızıl Bayrak / Kayseri - İzmir – Bursa - Eskişehir- Adana

Emperyalizm-siyonizm yenilecek! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 9Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010

İsrail vahşeti çeşitli illerde eylemlerle protesto edildi...

“İsrail-Türkiye askeri ve siyasi işbirliğine son!”

31 Mayıs 2010 / Izmir

Bursa

Page 10: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

Siyonist İsrail devletinin vahşetine ilişkin emek vemeslek örgütleri de tepkilerini yükseltti.

TMMOB: Saldırısı insanlık dışıdır Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, “İsrail‘i,

onun Filistin halkına yaptığı katliamları destekleyenbaşta ABD ve tüm emperyalist güçleri ve bu saldırılarasessiz kalanları lanetliyoruz.” diyerek dünyadevletlerinin artık bu şiddete dur demesi, İsrail’in Filistintopraklarında Filistin halkına yönelik zulmüne sonvermesi gerektiği ifade edildi.

KMO: Anlaşmalar iptal edilsin Kimya Mühendisleri Odası tarafından yapılan

açıklamada İsrail’in saldırısının, Birleşmiş Milletler’inbugüne kadar İsrail’e karşı gösterdiği toleransın veyaptırımsızlığın sonucu olan bir cesaretin ürünü olduğubelirtildi.

Açıklamada İsrail devletine karşı ciddi yaptırımlaruygulanması gerektiği söylendi. İsrail ile yapılan tümaskeri ve gizli anlaşmalar iptal edilmesi talep edilirkentüm Ortadoğu halklarının emperyalizm ve onuntaşeronlarına karşı birlikte mücadele etmesi gerektiğiifade edildi.

HKMO: İsrail’i kınıyoruz Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası yaptığı

açıklamada, ABD ve İsrail’in Ortadoğu’daki emparyalistpolitikalarına dikkat çekerek Filistin halkına yapılanzulmü hatırlatıldı. Filistin halkının direnişçi kimliğinevurgu yapılan açıklamada şunlar ifade edildi: “Hiçbirinsanlık suçunun, o suçu işleyen devletleri haklıçıkaracak yönü yoktur. İsrail‘i, İsrailin katliamlarınıdestekleyen ABD’yi ve bu insanlık suçuna ortak olanherkesi kınıyoruz.”

JMO: İsrail insanlık suçu işliyor! Jeoloji Mühendisleri Odası tarafından yapılan

açıklamada en temel insani ihtiyaçların karşılanmasınabile izin vermeyen ambargoyla beraber, İsrail’in bölgedeyürüttüğü sistemli saldırılar ile Gazze halkının ölümeterk edildiğine dikkat çekildi.

Açıklama şu sözlerle sona erdi: “ Emperyalizm vesiyonizme karşı ayakta durmaya çalışan Filistin halkınayapılan saldırıdan tüm emperyalistler başta olmak üzereİsrail devleti ile anlaşmaları devam eden iktidarlar dasorumludur. İsrail ile tüm ilişkiler sonlandırılmalıdır.”

Metalurji MO: İlişkiler kesilmelidir Metalurji Mühendisleri Odası, insani yardım

malzemesi götüren gemilere yapılan saldırı ve ablukanınkabul edilemez olduğunu belirtti.

Açıklama şu sözlerle noktalandı: “Daha öncede AKP hükümetini, İsrail konusunda

uyardığımız gibi, İsrail‘in emperyalist saldırgan veyayılmacı anlayışı önü ‘one minute’ diyerek değil,yapılan silah anlaşmalarına son verilerek, İsrail‘inOrtadoğu provokasyonu konusundaki siyasetine karşıçıkılarak kesilebilir.”

İMO: İsrail’in saldırısını kınıyoruz İnşaat Mühendisleri Odası, Filistin topraklarında

yıllardır sürdürülen işgal, kıyım ve katliampolitikalarının boyutunun ve acımasızlığının da gözler

önüne serildiğini ifade etti.İnsani yardımın Gazze’ye ulaşması gerektiği

belirtilen açıklamada şunlar söylendi: “Gazze’de 3 yıldırdevam eden ambargo kaldırılmalı, İsrail OrdusununFilistinlilere yönelik operasyonları derhal son bulmalıdır.Dünya devletleri, Gazze ve Filistin‘in diğer kentlerindeyaşanan insanlık trajedisinin yaralarını sarabilmek,kentleri yeniden yaşanabilir hale getirmek için elbirliğiyapmalıdır.”

KESK: Saldırı karşısında dehşetiçindeyiz

Kamu Emekçileri Sendikaları KonfederasyonuGenel Başkan Sami Evren tarafından yapılanaçıklamada, İsrail’in bu politikalarını başta ABD olmaküzere dünyanın egemen ülkelerinin kollaması altındasürdürdüğü vurgulandı.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Savaştan,inkardan ve imhadan medet umanların, barış fırsatlarınıellerinin tersiyle itenlerin İsrail’in bu insanlık dışıyüzüne karşı alacakları tutum samimiyet ve tutarlılıktanyoksundur. Bir yandan Davos’ta sergilenen ‘one minute’gibi şovlarla halkın Filistin halkına yönelik dayanışmaduygularını okşayan, öte yandan sayısız askeri veekonomik projede İsrail’le işbirliği halinde olanlarınalacağı tavır ancak timsah gözyaşı olarak görülebilir.”

Tüm Bel-Sen: İsrail gücünü ABDve AKP’den alıyor

Tüm Belediye ve Yerel Yönetim EmekçileriSendikası, İsrail devletinin, bütün uluslararası hukukkurallarını ve insan haklarını hiçe sayarak böylesi birsaldırıya girişebilme cüretini ABD’den ve onunbölgedeki diğer stratejik ortağı AKP iktidarından aldığınısöylerken açıklamada şunlar ifade edildi: “Kendihalkına karşı sürdürdüğü inkar ve imha politikalarınıdevam ettirmek için bir vahşet ve katliam tiranlığı olanİsrail devletiyle askeri ve ticari olarak ikili ilişkileriçinde antlaşmalar imzalayanların, şimdi yüksekperdeden kınama mesajları yayınlaması timsahgözyaşlarından başka bir anlam taşımamaktadır.”

Açıklamada, askeri antlaşmaların iptal edilmesi,İsrail’le bütün askeri ve siyasi ilişkilere derhal sonverilmesi istendi.

BTS: Vahşeti kınıyoruz! Birleşik Taşımacılık Sendikası, İsrail’in, senelerdir

mazlum Filistin halkına uyguladığı vahşeti bu kezyardım gemilerinde bulunanlara tüm insanlığın gözüönünde yaptığını, İsrail’in adeta insanlığa karşı meydanokuduğunu belirtti

SES: Katliamı şiddetle kınıyoruz Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası, İsrail

devletinin günler öncesinden yardım gemilerinesaldıracağını ilan ettiğini ve söylediğini yapma cüretinigösterdiğini vurgulayarak İsrail’in bu cüreti ABD’den,onunla aynı söylemde yürüyen AKP iktidarındanaldığını ifade etti.

Kristal-İş: İsrail’i kınıyoruz Cam, Çimento, Seramik ve Toprak Sanayi İşçileri

Sendikası’nın açıklamasında ise İsrail ile bütün ikili

anlaşmaların iptal edilmesi istendi. Açıklamada şunlarsöylendi: “Kristal-iş Sendikası olarak herkesi İsrail’insaldırganlığını kınamaya ve İsrail Devletinin tehlikelisavaş oyunlarına dur demeye çağırıyoruz.”

TÜMTİS: Saldırı bütün insanlığayapılmıştır

Türkiye Motorlu Taşıt İşçileri Sendikası, İsraildevleti ile her tür ilişkinin kesilmesini, bütünanlaşmaların iptal edilmesini istedi.

DİSK: İsrail uluslararası alandayargılanmalıdır!

DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, İsrail’inuluslararası alanda yargılanması gerektiğini söyledi.

Açıklama şu sözlerle devam etti: “AKP hükümeti,yardım gemilerinin Gazze’ye doğru hareketinden buyana, yaşanan krizi iyi idare edememiş, yardımgemilerinin büyük bir risk alarak, sivillerle beraber, açıkhedef olacak bir biçimde, diplomatik dengelerikurmadan yola çıkmasına rıza göstermiştir, Türkiye busürecin sonucunda ciddi bir uluslararası krizin temeltaraflarından bir haline gelmiştir.”

Türkiye’nin, somut bir yaptırım olarak İsrail’le bütünaskeri işbirliği anlaşmalarını ve askeri ihaleleri iptaletmesi, İsrail’le ilişkilerini mesafeli bir düzeye çekmesiistendi.

BMİS: Gazze’de yaşananlarinsanlık suçudur

Birleşik Metal İşçileri Sendikası yaptığı açıklamada,Ortadoğu’yu emperyalist emellerine ulaşmak adına kangölüne çeviren ABD politikalarının sonucundagerçekleşen bu devlet terörü ve katliamın, tüm dünyaemekçilerinin ve halklarının ortak karşı duruşu olmadansona ermeyeceği ifade edildi.

Açıklamada, hem ABD’nin bölgedeki siyasetinin birparçası olup hem de Filistin’den yanaymış gibigözükmeye çalışmanın artık kimseye bir yararı olmadığıvurgulandı.

Genel-İş: Saldırının zemini BOP’taaranmalı

Genel Hizmet İşçileri Sendikası yaptığı yazılıaçıklamada, “Saldırının zemini Büyük OrtadoğuProjesi’nde aranmalı” dedi.

İsrail’in ABD’den aldığı güçle Ortadoğucoğrafyasındaki saldırganlıklarına bir yenisinieklediğinin söylendiği açıklamada, İsrail devletinin busaldırıyı yapma cüretini ABD’nin Ortadoğu’daki askerive politik varlığından aldığının bilinen bir gerçek olduğubelirtildi.

TTB: Saldırgan İsrail’i kınıyoruz! Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi yazılı bir

açıklama yaparak saldırgan İsrail’i kınadı. TTB’ninaçıklamasında ayrıca şu ifadelere yer verildi: “TTBİsrail’e karşı gerek Dünya Tabipler Birliği gerekse deİsrail Tabipler Birliği nezdinde girişimlerini yapacakolup, tepkimizin saldırganları kınama ve mağdur Filistinile dayanışma için her türlü demokratik kanalla dilegetirilebilmesi için çaba harcanacaktır.”

Kahrolsun İsrail siyonizmi!10 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010

Emek ve meslek örgütlerindensiyonist vahşete ilişkin açıklamalar

Page 11: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

Beyaz Saray Sözcüsü Robert Gibbs, bir yandanBirleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’ninİsrail’i kınayan ve saldırı ile ilgili soruşturmaaçılmasını isteyen kararını desteklediklerinibelirtirken öte yandan da ABD ve İsrail arasındagüvenilir bir ilişki bulunduğunu ve bunun saldırınedeniyle değişmeyeceğini vurguladı.

Gibbs, İsrail Başbakanı Netanyahu ile Obamaarasında bu salı günü yapılması planlanan, ancakinsani yardım konvoyuna saldırı sonrası iptal edilengörüşmenin ilerde yapılacağını söyledi. Gemilereyapılan saldırı yüzünden ABD ile İsrail arasındakiilişkilerin değişmeyeceği vurgusunu yapan Gibbs,“Açıkça ifade edeyim. ABD ve İsrail daha öncesayısızca söylediğim gibi güvenilir ilişkiye sahip.Bizim için hep önemli bir müttefik oldular. Onlarıngüvenliğine büyük destek veriyoruz. Ve budeğişmeyecek” diye konuştu.

Gibbs’in sözleri de bir kez daha gösteriyor ki,siyonist katil İsrail devletinin arkasındaemperyalizm vardır. Bu gerçek apaçıktır. ABD veAB emperyalizmi siyonist İsrail’in her bakımdanyanındadır. Ona tam destek vermektedir. Bu politikaABD emperyalizminin değişmez politikasıdır. Bushve çetesinin kendi üslubunca yürüttüğü politikayı,Obama ve çetesi de sürdürmektedir. Dolayısıylasiyonizmin gerisinde duran ABD emperyalizmiylehesaplaşılmadan, en önemlisi İsrail saldırısınıngerisindeki emperyalist politikalar görülmeden busaldırıya karşı doğru bir tutum almak olanaksızlaşır.

Filistin sorunu kapsamında bakıldığında, İsrailvahşetinin nedenleri bellidir. Siyonist İsrail, kendiçıkarlarına uygun olarak Filistin sorununu“çözme”ye çalışmaktadır. Bu çözüm, Filistinhalkının olabildiğince küçük toprak parçalarınayüksek duvarlar örülerek hapsedilmesinden başkabir şey değildir.

Batı Şeria’daki işbirlikçi Mahmut Abbasyönetimi bu dayatmaya büyük ölçüde boyuneğmektedir. Bunun için emperyalistlerin vesiyonistlerin desteğini almaktadır. Gazze ise tersineHamas şahsında ifade edilen direnişi seçtiği,emperyalist ve siyonist dayatmaları kabul etmediğiölçüde azgın bir saldırının hedefi olagelmiştir.

Siyonist İsrail emperyalistlerin tam desteğindebu direnişi kırmaya çalışmaktadır. Bu direnişkırıldığı ölçüde topraksız bir kukla Filistindevletinin yolu açılacak, İsrail de bölge üzerindetam bir egemenlik kuracaktır. İsrail saldırganlığınınFilistin sorunu çerçevesindeki amaçları böyledir.

Bu çerçevenin dışına bakıldığında ise daha ilerihedefler olduğu görülmektedir. Sözkonusu olansadece Gazze ya da bütün olarak Filistin değil,Ortadoğu’dur. Ortadoğu üzerindeki emperyalistegemenliğin pekiştirilmesi ve önündeki engellerintemizlenmesidir. Filistin’de elde edilecek başarıABD emperyalizmini ve siyonist İsrail’i daha ilerihedeflere saldırmak için cesaretlendirecektir.

Bugün İsrail siyonizmine ve ABDemperyalizmine ve Gazze’deki katliama durdemenin samimi yolu, İsrail siyonizmine ve ABDemperyalizmine olduğu kadar Türk sermayedevletine karşı durmaktan geçiyor. En başta İsrail

ve ABD ile yapılmış askeri-siyasi ve ekonomikanlaşmalara son verilmesini, tüm ilişkilerinkesilmesini istemekten geçiyor. Filistin halkıyla

dayanışmanın samimiyet ölçüsü budur. Gerisi boşaatmaktan, gerçek sorumluluklardan kaçınmaktanbaşka bir anlam taşımaz.

Emperyalizm-siyonizm yenilecek! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 11Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010

Gibbs: “ABD ve İsrail arasındakiilişki değişmez”

Erdoğan efendisiyle görüştü

İşbirlikçi-uşak AKP hükümetinin şefi Başbakan Erdoğan 1 Haziran akşamı emperyalist ABD rejimininbaşkanı Barack Obama’yla telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Yaklaşık bir saat süren görüşmede, Erdoğan,Obama’ya İsrail saldırısının “kabul edilemez bir hukuk dışılık” ve “uluslararası teamüle aykırı bir faaliyetolduğunu” belirtti.

ABD’nin tam desteğini arkasına alan Siyonist İsrail devletinin kanlı katliamı karşısında temkinliifadeler kullanan Barack Obama ise “Türkiye’nin Gazze’ye yardım konusu ve müteakip gelişmelerle ilgilihissiyatını çok iyi değerlendirdiğini, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararına katılarak bunugösterdiğini” dile getirerek, “çözüm için yoğun” çaba harcayacaklarını söyledi. “İsrail’in güvenliği”vurgusunu yapmaktan geri durmayan Obama, “güvenli bir Ortadoğu” için işbirliği çağrısında bulundu.

Obama-Erdoğan görüşmesi sırasında gerilim yaşandığına dair haberler ise Türk sermaye devletinirahatsız etti. Emperyalistlerin etkin taşeronluğuna soyunan sermaye devletinin Dışişleri Bakanı AhmetDavutoğlu, ABD Başkanı Obama ile Başbakan Erdoğan arasındaki telefon görüşmesiyle ilgili, “ABD ilearamızı bozmak isteyenlerin hevesleri kursağında kalacak” diyerek efendisiyle arasının açıldığıhaberlerinden duyduğu korkuyu dile getirdi.

Page 12: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

Siyonist rejimin arsızlığı...12 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010

Siyonist rejimin şeflerinden arsızlık döküldü

Siyonist İsrail devletinin insani yardımkonvoyuna yönelik kanlı katliamı, rejim temsilcileritarafından tam bir yüzsüzlük ve arsızlıkla savunuldu.

Böylece İsrail, “gözü dönmüş katil devlet”nitelendirilmesinin hakkını bir kez daha vermiş oldu.

Peres’den provokasyon demagojisi

Siyonist İsrail rejiminin Cumhurbaşkanı ShimonPeres, İsrail ordusunun Gazze’ye yardım gemilerineyönelik saldırısında meydana gelen can kayıplarıylailgili olarak filonun organizatörlerini suçladı.

İsrail Cumhurbaşkanı, “Marmara gemisindekiyolcuların İsrail ordusu askerlerine karşı uyguladığışiddet nedeniyle askerlerin kendilerini savunmakdurumunda kaldıklarını” iddia etti.

Katliamı haklı çıkarmaya yönelik açıklamalarıyladikkat çeken Peres “provokasyon ve terör”demagojisine başvurduğu açıklamasında demokratikbir ülke olarak İsrail’in kendi vatandaşlarınıkorumakla yükümlü olduğunu, kontrol edilmedengemilerin ve içerisindeki yüklerin Gazze’yegönderilmesine de izin veremeyeceğini ifade etti.

Lieberman’dan arsızlık döküldü

İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman ise,Ynet sitesine yaptığı açıklamada, son gelişmelere veAnkara’nın Tel Aviv’deki Büyükelçisini geriçağırmasına karşın, aynı şekilde davranmayıdüşünmediğini söyledi. Lieberman, “Türkiye’ninkararına rağmen, Büyükelçi Gabi Levi’yi çağırmakgibi bir niyetim yok” diyerek ikili ilişkilerdekigerginliği daha fazla tırmandırmak niyetindeolmadığını söyledi.

Ayalon da koroya katıldı

İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalonda Peres ve Lieberman gibi kanlı katliamı sahiplenen

açıklamalarıyla arsızlar korosuna katılan bir diğeryetkili isim oldu. Ayalon şöyle konuştu:“Gemidekilerin yöntemi şiddetle oldu. Ölenlerinolmasını talihsizlik olarak değerlendiriyoruz.Diplomatik yolları kullanarak onlarla anlaşmayaçalıştık. İnsani yardımın insani yönü yoktu. Eğer öyleolsaydı uygun kanallarla bize ulaştırırlardı.Amaçlarının Gazze’deki kuşatmayı kırmak olduğunubelirttiler. Gazze’deki kuşatmanın Hamas’tan dolayıgayet haklı bir sebebi var.”

Genelkurmay’dan ilginç gerekçe

Siyonist rejiminin yetkilileri arasından belki de en

ilginç açıklama İsrail Genelkurmay Harekat DairesiBaşkanı Albay Itzit Turgeman’dan geldi. “MaviMarmara’yı durdurmanın, büyüklüğü, gücü ve hızınedeniyle mümkün olmadığını” söyleyen Turgeman,“geminin güvertesinde bulunan iki silahın,ateşlendiği için içinde kurşun olmadığını” dasavunma yoluna gitti.

Siyonist rejimin şefleri tarafından yapılanaçıklamaların ortak noktası ise, gözü dönmüş İsrailrejiminin barbar ve katliamcı yüzünün bir kez dahaaçığa çıkmasıydı. Emperyalist ABD rejiminindesteğini arkasına alarak Filistin halkı üzerinde terörestiren siyonist İsrail rejimi tepeden tırnağa arsızlıkve ikiyüzlülük içerisine battığını kanıtlamış oldu.

Sınır güvenliği İçişleri’neveriliyor

Türkiye’nin sınır güvenliği, TSK’dan alınarak İçişleri Bakanlığı’na veriliyor. Böylece ordu tarafındanyürütülen ‘sınır güvenliği’ görevi, İçişleri Bakanlığı’na bağlı özel eğitimli sivil personelden oluşacak yeni birteşkilata devredilecek. AB uyum kapsamında yapılacak yasa değişikliğinin ardından, ordu, sınır güvenliğindençekilecek ve yerine profesyonellerden kurulu sivil kolluk gücü geçecek.

Ordunun ‘sınır güvenliği’ görevinden çekilmesi kademeli olarak gerçekleşecek. Yeni teşkilat ilk etapta 50bin personelden oluşacak. Yeni sivil kolluk gücü, askerin kullandığı ağır harp silahları ile donatılacak. SilahKanunu’ndan değişiklik öngören ve TBMM İçişleri Komisyonu’ndan, Alt Komisyon’a havale edilen tasarıdayer alan düzenlemede, sınır güvenliği için kurulacak yeni sivil kolluk gücünün ağır silahlar alabilmesineimkan tanıyacak açık kapı bırakıldı.

Silah Kanunu’nun, roket atar, makineli tüfek ve top gibi ağır silahların ithalini düzenleyen 5. maddesindeönemli bir detay bulunuyor. Mevcut yasal düzenlemede, ağır silahların Milli Savunma Bakanlığı (MSB),Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), Emniyet veOHAL Valiliği tarafından ithal edilebileceği açıkça yazarken, yeni düzenlemede bu kuruluşlardan yalnızcaMSB, TSK ve MİT’in ismi yer aldı. Bu tanımlama, yeni kurulması planlanan sivil sınır güvenliği teşkilatının,harp silahı alımında kanundan kaynaklanan bir sıkıntı ile karşılaşmaması için yapıldığı anlaşılıyor.

Yeni düzenlemede, harp silahı ithal edebilecek MSB, TSK ve MİT’in dışındaki diğer kuruluşlar ‘GenelKolluk’ ifadesiyle tanımlandı. Bu ifadenin, ilk aşamada 50 bin personel istihdam edilmesi planlanan yeni sınırgüvenliği teşkilatını da kapsadığı belirtiliyor.

Shimon Peres Avigdor Liebermann Danny Ayalon

Page 13: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

Kürt halkına özgürlük! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 13Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010

Sermaye devletinin Kürt halkına dönüksaldırganlığı Kürdistan’da gerçekleştirilenoperasyonlarla sürüyor. Kürt hareketini tasfiyeetmeyi hedefleyen askeri operasyonlaryoğunlaştırılırken, Türkiye genelinde de tutuklamaterörü devreye sokulmuş durumda. Çatışmalardaasker ve gerilla ölümleri yaşanıyor.

Sermaye devletinin temsilcileri Federal KürdistanBölgesi Başkanı Mesut Barzani’yle Haziran’ın ilkgünlerinde Türkiye’de görüşecek. Görüşmenin anakonusu kuşkusuz Kürt hareketinin tasfiyesi olacak.

Abdullah Öcalan, muhatap bulamadığı için 31Mayıs’tan itibaren süreçten çekildiğini açıkladı.Öcalan’ın çekilmesinin ardından PKK ateşkessürecine son verdi. Bir yıldan fazla süren eylemsizliksürecine rağmen Türk devletinin Kürt hareketinihedef alan saldırılarını yoğunlaştırması sonucu,çatışmalar başlamış durumda.

Saldırılar “açılım süreci”nde daha dayoğunlaştı

Türk devleti Nisan ayında yeni bir operasyondalgası başlattı. PKK’nin 13 Nisan’da aldığıeylemsizlik kararından bir gün sonra DTP’ye yönelikyapılan operasyonlar yıl içinde devam etti. Kürthalkının haklı olarak “siyasi soykırım” olaraktanımladığı bu operasyonlar nedeniyle 1500’ü aşkınKürt siyasetçi tutuklandı. 11 Aralık 2009’da DTP oybirliğiyle kapatıldı, “demokratik açılım” süreciçöktü.

“Açılım süreci”nde Kürt halkına yöneliksaldırılar görülmedik bir düzeye çıkarıldı. İHDDiyarbakır Şubesi’nin 2009 yılında Kürdistan’dayaşanan hak ihlallerine ilişkin bilançosuna göre yıliçerisinde 61 kişi devletin kolluk güçleri tarafındankatledildi. 4475 kişi gözaltına alındı, 1444’ütutuklandı, 1016 kişi işkenceye maruz kaldı.Kürdistan’da 2009 yılı içerisinde toplam 20 bin 720hak ihlali yaşandı.

Geçtiğimiz günlerde “KCK operasyonları”

kapsamında Aydın, Malatya, Şırnak, Dersim veElazığ’da gözaltına alınan, aralarında öğrenciler,İHD, BDP üyelerinin de bulunduğu 44 kişitutuklandı. Son bir hafta içinde Dersim, Elazığ,Malatya, Urfa, Aydın, Denizli, Şırnak, Sakarya,Batman ve Kars’ta gerçekleştirilen operasyonlardaağırlığını gençlerin oluşturduğu yaklaşık 200 kişigözaltına alındı.

4 bine yakın çocuk bu süreçte yargılanırken,bunların 400’ü ağır cezalarla mahkûm edildi. Taşattıkları gerekçesiyle tutuklanan ve yaşlarının iki katıceza alan çocuklar dışında, geçen yıldan bu yana 9çocuk yargısız infaz edildi.

25 Mayıs 2010’da Van’ın Özalp İlçesi’ndeOrgeneral Mustafa Muğlalı Kışlası’nın yanındameydana gelen patlamada 13 yaşındaki OğuzcanAkyürek yaşamını yitirdi. Askeri çöplükler, açıktatbikat alanları, poligon çevreleri çocuk ölümlerineneden olmayı sürdürüyor. Adeta bir askeri kışlayadönüştürülmüş Kürdistan’da, tarladaki ırgat, dağdakiçoban, yayladaki göçer, yoldaki yolcu her an biraskeri mühimmatla karşılaşmakta, ölmekte ya dayaralanmaktadır.

Öte yandan “açılım” masallarının sürdüğü 2009yılında 13 kez gazeteler yasaklanırken, 35 gazeteciyeni yılı cezaevinde karşıladı. İnternet yasakları yılboyunca sürdü. 4 Ağustos 2006 ile Aralık 2009arasında 26 Kürt gazetesi 62 kez kapatıldı. 2010itibariyle Türkiye‘de 36 gazeteci, yazar ve yayıncıcezaevlerinde bulunuyor. 13 Mayıs 2010’da günüAzadiya Welat’ın eski yazıişleri müdürü VedatKurşun’a 166 yıl hapis cezası verildi.

Türk ordusu geçen yıl da çok sayıda askeri saldırıgerçekleştirdi. 2009 yılı içerisinde PKK kaynaklarınagöre toplam 273 operasyon yapıldı, bomba ve obüssaldırıları gerçekleştirildi. ABD istihbarat paylaşımıve insansız hava uçaklarının eşlik ettiğibombalamaların, sivil halkın yaşadığı köylere çokyakın bölgeleri hedeflediği belirtiliyor. 2010 yılıbaşından itibaren saldırılar yeni boyutlar kazandı.Kürdistan sınırlarına yoğun askeri sevkiyatlar

yapıldı, özellikle Mart ayından itibaren askerioperasyonlara hız verildi.

Üçlü mekanizma üstüne üçlü mekanizma

Bu yıl içerisinde ABD ile Kürt hareketinitasfiyeyi amaçlayan yeni görüşmeler yapıldı.Erdoğan’ın 11 Nisan’daki Amerika gezisinden birgün sonra İstanbul’da yapılan Türkiye, ABD ve Irakarasındaki “üçlü güvenlik komite toplantısı”ndaPKK’ye karşı “üçlü eylem planı” üzerinde görüşbirliğine varıldığı açıklandı. Türk devletinin “Kürtaçılımı”nın en somut sonuçlarından birisi Kürthalkına yönelik kıskacı daraltmaya yönelik bu “üçlüeylem planı” oldu. Sonra Türkiye, İran ve Suriyearasında ittifaklar kurularak yeni bir “üçlümekanizma” daha devreye konuldu. Son “üçlümekanizma”yı oluşturan her üç ülke de Kürt halkıüzerinde baskıları arttırdı.

Devrimci dayanışma yükseltilmelidir!

Azgınlaşan saldırganlık, “açılım”la neyinhedeflendiğini, “Kürt sorununda demokratikçözüm”ün riyakârlıktan öte bir şey olmadığını tümaçıklığıyla ortaya koymaktadır. Sömürgeci sermayedevleti kirli savaşı yoğunlaştırmakta kararlıdır.DTP’nin kapatılması, milletvekilliklerinindüşürülmesi, kışkırtmalar, BDP’ye yöneliktutuklamalar, Ahmet Türk’e saldırı, Muğla’da ŞerzanKurt isimli Kürt gencinin ölümü ve birçok gelişme,ülkenin yeni bir şovenist histerinin içinesürüklenmek istendiğini göstermektedir.

Kürt halkının ulusal özgürlük ve eşitlikistemlerini bastırmanın mümkün olmadığını görengerici rejim saldırıları daha da yoğunlaştırma,şovenizmi tırmandırma yolunu tutmaktadır. Kürthalkının haklı ve meşru taleplere dayalı mücadelesinidestekleme, saldırganlığa karşı devrimcidayanışmayı yükseltme sorumluluğu önümüzdedurmaktadır.

Kürt hareketini tasfiye saldırısı sürüyor...

Kürt halkıyla devrimci dayanışmayıyükseltelim!

Page 14: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!14 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010

İşçiler, emekçiler!Sermaye sınıfının, kazanılmış haklarımıza yönelik

saldırılarının azgınca sürdüğü şu dönemde, kıdemtazminatı hakkımızın da elimizden alınmayaçalışıldığının işaretleri çoğalıyor. IMF, Türkiye’degerçekleştirdiği 4. Gözden Geçirmeye ilişkin raporunuönceki gece yayımladı. Rapor, IMF ile aynı saatlerdeHazine’nin internet sitesinde de duyuruldu.

Raporda, işçinin temel hakkı olan kıdem tazminatısisteminin alaycı ifadelerle eleştirilmesi dikkatçekerken Türkiye’nin “kıdem tazminatı sisteminde encömert ülke olduğu” iddia ediliyor. Daha önce kamuemekçilerinin maaşlarına artış yapılmaması ve asgariücretin düşürülmesi yönünde direktifler verenIMF’nin kıdem tazminatı hakkına göz diktiği bellioluyor.

IMF’nin bir dediğini iki etmeyen sermayehükümeti, uzun zamandır kıdem tazminatını işçilerinelinden alacak bir saldırı paketinin hazırlığını yapıyor.Bu hazırlığı yaparken kıdem tazminatını gereksiz veçağdışı, tazminatı bir fona devretmeyi ise işçilerinçıkarına gibi göstermeye çalışıyor. Hükümet, bir fonoluşturup işçilerin tazminatlarını bu fondanalabileceklerini söylüyor. Ancak bir işçinin bu fondantazminatını almayı hak edebilmesi için, en az 10 yılsigortalı olarak çalışmış olması gerekiyor. Üstelik bufondan elde edilecek faiz geliri de gaspedilip hazineyeaktarılacak.

İşçiler, kardeşler!Geçmiş yıllarda oluşturulan Tasarruf Teşvik Fonu

ve Konut Edindirme fonlarında oynanan oyunlarabaktığımızda, kıdem tazminatı fonunun da başına negeleceğini anlayabiliriz. Tasarruf Teşvik Fonu taksittaksit geri ödendiğinde işçiler sözde güvence anlamınagelen bu paralarla ancak çerez alabilmişti. KonutEdindirme Yardımı için işçilere geri ödenen paraylaise işçiler çocuklarına oyuncak bir ev bile alamadılar!

Sermaye devletinin 2003 yılında çıkardığı 4857sayılı İş Yasası ile başlayan saldırılarla işçilerinelindeki birçok hak gaspedildi. 8 saatlik iş günüortadan kaldırıldı. Tüm sınırlamalara rağmen çalışmasaatleri fiilen 12 saatin üzerine çıktı. Esnek çalışmayasalaştırıldı. İşçilerin hafta sonu tatili patronlarınkeyfine bırakıldı. Emekli olma yaşını 65’e ve primgün sayısını 7000’e yükselterek emekli olmayı birhayale dönüştürdü. İşçilerin kendi parası olan işsizlikfonu patronların kasasına aktarıldı. Sırada bekletilensaldırı paketi ise kıdem tazminatını hedefliyor.

Kardeşler!Kıdem tazminatı hakkının gasbıyla birlikte işten

atmalar daha da kolaylaşacak. Patronları tazminatödemekten kurtaracağı gibi işten atılan işçiler,haklarını almak için mahkemeye gidip dava bileaçamayacak. Bir yıla 1 ay olarak hesaplanan kıdemtazminatı, yeni yasayla birlikte 1 yıla 15 gün halinegetirilecek. İşçilerin çok büyük bir bölümü yapılacakyasal düzenlemelerle bu fondan faydalanamayacak.Tıpkı İşsizlik Fonu’nda 42 milyar lira biriktiği halde15 milyon işsizin çok az bir bölümünün işsizliksigortasından yararlanabiliyor olması gibi. İşsizlikFonu’ndan yararlanan işçilere ödenen miktar ise

asgari ücretin yarısı gibi çok komik bir miktaratekabül ediyor. İşsizlik sigortası yağmalanıyor.Nihayet kıdem tazminatı fona devredildiğinde, birikenpara sermaye sınıfına ve onun devletine aktarılacak,işçilerin çoğunluğu ise bu fondan hiçyararlanamayacak. Ama patronların temsilcisipolitikacılar, gözümüzün içine baka baka yalansöylüyor, kafamızı bulandırmaya çalışıyorlar.Örgütsüz ve bilinçsiz olan milyonlarca işçikardeşimiz, bu saldırı yasaları karşısında çoğu zamannasıl davranacağını bilmiyor.

Sendikalar, kıdem tazminatının tasfiyesi gündemegeldiğinden beri, “kıdem tazminatına dokunmak genelgrev sebebi olur”, “bu, işçi sınıfı için bir felaket olur”şeklinde açıklamalar yaptılar. Fakat şimdiye kadar neciddi bir direniş gösterdiler ne de bunun hazırlığına

giriştiler. IMF’nin ve patronların isteklerinin

yasalaştırılmasını beklememeliyiz. Bugüne kadarzamanında ve yeterince harekete geçmediğimiz içinbirçok hakkımızın gaspedilmesine göz yumduk. Birhakkımızı daha yitirmemek için yasanın çıkmasınıbeklemeden gücümüzü birleştirerek harekete geçelim.Saldırıyı beklemeden fabrikalardan başlayarak tabanörgütlülüklerinde bir araya gelelim ve haklarımızasahip çıkalım!

Kıdem tazminatı hakkımız gaspedilemez!Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!Yaşasın sosyalist işçi-emekçi iktidarı!

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu

IMF ve asalak patronlar kıdem tazminatına göz dikti...

Kıdem tazminatı hakkımızın gaspınakarşı mücadeleyi yükseltelim!

Madenciler “güzel” ölmüş... Zonguldak’ta yayın yapan 67 TV’de bir programa katılan bakan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

ÖmerDinçer, Karadon’da yaşanan iş cinayetini kendi cephesinden aktarırken iş güvenliği ile ilgili oldukça “ilgiçekici” tespitlerde de bulundu.

Dinçer, bir yüzsüzlük örneği daha sergileyerek, ölen madencilerin bir kısmının vücudunda yanık olmamasını“güzel ölüm” olarak tanımladı. Bakan Dinçer, kimlik tespitinde zorlanılan madencilerde ise “hafif yanık”olduğunu ileri sürecek kadar izandan yoksun olduğunu kanıtlamış oldu.

Bakan Dinçer, madenlerde özel sektörde ölümlerin kamudan düşük olduğunu iddia ederken, altı ayda bir dedenetim yapıldığını söyledi.

Bakanın iddialarının aksine son beş ay içerisinde meydana gelen maden facialarının tamamı özel sektöreaitti. 10 Aralık 2009’da Bursa’da 19 işçi, 23 Şubat’ta Balıkesir’de 17 işçi ve son olarak da Zonguldak’ta 30işçinin öldüğü iş cinayetlerinde, toplam 66 işçi hayatını kaybetti.

Konuşmasının başında, Zonguldak’ta hayatını kaybeden madencilerin acemi olmadığını söyleyen bakan,daha sonra ağız değiştirerek “işçilerin bilinçlendirilmesi” gerektiğini ileri sürdü.

“Ölenlerin içinde TTK’dan emekli 5 kişi var. Yine bunların dışında 5-6 yıldır çalışanlar var. En azçalışanların 261, 712, 836 ve 908 günlük ödenmiş primi var. Buradaki hadise acemi işçilerden dolayıyaşanmadı.”

Ancak bu açık gerçekleri kabul ettikten bir süre sonra bile sorumluluğun yönünü değiştirmek için suçuişçilerin bilinçsizliğine atmaya kalktı. Dinçer konuşmasını şöyle sürdürdü:

“İşveren ve çalışanların davranışlarıyla ilgili sorunlarımız var. Bunu tespit ettik. Şimdi eğitime de ağırlıkverdik. Şimdi bilinç yaratmaya çalışmaktayız. İşçiler kesinlikle bilinçlendirilmeli.”

Bakan Dinçer, bu arada taşeron sistemini aklamayı da ihmal etmedi. Artık birçok işin taşerona verildiğinigöğsünü gererek anlatan bakan, kazaların taşerondan kaynaklandığı tespitinin hatalı olduğunu ileri sürdü.Sendikaların özel sektörde örgütlenemedikleri için bu tarz çıkışlar yaptığını iddia eden bakan teşhisin doğrukoyulması gerektiğini söyledi.

Konuyu saptırarak sorumluluğunun üzerini örtmeye çabalayan Dinçer, taşeron sisteminde kristalleşengüvencesiz çalıştırmanın ve azgın sömürünün, tüm bu koşulların kendini var ettiği sistemin, bu sisteminbekçilerinin ve sürdürücülerinin maden cinayetlerindeki sorumluluğunu hasır altı etmeye çalışıyor.

Page 15: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

Kundura işçileri direnişte!Türkiye’nin önde gelen ayakkabı üreticilerinden

biri olan Yeşil Kundura’nın Çorlu Edirne Yoluüzerinde bulunan fabrikasında çalışan ve Türk-İş’ebağlı Deri-İş Sendikası’nda örgütlenen işçiler iştenatma saldırısına maruz kaldı. Fabrikadakisendikalaşmayı engellemek için 3 kadın işçiyi ‘işdaralması’ bahanesiyle işten atan Yeşil Kundurapatronuna karşı deri işçilerinin yanıtı direniş olduCat, Harley Davidson, Hush Puppies, Crocs, Merrell,Wolverine, Land Rover, Adidas, Nike, Puma veConverse gibi dünyaca ünlü markaların da satışınıyapan Yeşil Kundura sefalet ücreti ve kölelik koşullarıaltında çalıştırdığı işçilerin sendika hakkını baskı veişten atmalarla sindirmeye çalışıyor.

Bünyesinde çalışan 5-10 senelik işçilere 550-600TL ücreti reva gören Yeşil Kundura patronu, 2009 yılıiçinde işçilerin ikramiye haklarını gasp etti. Sendikaüyesi işçiler üzerindeki baskılarını arttıran YeşilKundura patronu, işçileri tek tek odalara çekereksendikadan istifa baskısında bulunurken işçilerinakrabaları yoluyla da sendikal örgütlenme üzerindekisaldırılarına hız verdi.

Bilgi emekçilerineakademisyenlerden destek

İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde yürütülen sendikalörgütlenme mücadelesine akademisyenlerden destekgeldi. Aralarında Prof. Dr. İzge Günal, Prof. Dr. AzizKonukman, Prof. Dr. Erinç Yeldan, Prof. Dr. İzzettinÖnder, Prof. Dr. Rıfat Okçabol, Prof. Dr. Tülin Öngen,Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ve Prof. Dr. YükselAkkaya’nın da bulunduğu 169 akademisyen iştenatılan sendika üyelerinin işlerine iade edilmesini vesendikal örgütlenme üzerindeki baskılara sonverilmesini istediler.

Tersaneler ölüm kustuTuzla’da kurulu Selahattin Arslan Tersanesi’nde

biten bir geminin kızağının çekilmesi sırasında işçilervinç yerine kullanılınca 23 yaşındaki Metin İnanırisimli tersane işçisi üzerine vinç bomunun düşmesisonucu yaşamını yitirdi. Ramazan Kocatepe isimli işçiise ağır yaralandı.

Deniz Raspa Boya adlı taşeron firmada çalışanişçilerden Metin İnanır’ın cesedi morga kaldırılırkenİnanır’ın evli ve eşinin 3 aylık hamile olduğu ifadeedildi.

Fırınlarda toplu sözleşme imzalandıTüm Ekmek Sanayi İşverenleri Sendikası ile Tek

Gıda-İş Sendikası arasında devam eden toplu işsözleşmesi görüşmeleri anlaşmayla sonuçlandı.

Ankara’da kurulu 140 fırın işyerinde çalışan TekGıda-İş üyesi yaklaşık 1200 işçiyi kapsayan 19.Dönem Toplu-İş Sözleşmesi kapsamında fırınişçilerinin ücretlerine birinci yıl %9, ikinci ve üçüncüyıllarda ise TÜİK tarafından açıklanan enflasyonoranında zam yapılması kararlaştırıldı. Ayrıca aylıksosyal yardımlarda da artış sağlandı.

Koşuyolu’nda işten çıkarmalarprotesto edildi

26 Mayıs eylemi kapsamında Kartal KoşuyoluKalp Hastanesi’nde iş bırakma eylemi gerçekleştiren

Dev Sağlık-İş Sendikası üyesi sağlık işçilerinden4’ünün işten atılması 28 Mayıs günü gerçekleştirilenbasın açıklaması ile protesto edildi.

Kartal Koşuyolu Kalp Hastanesi’ndegerçekleştirilen basın açıklamasına işten atılan taşeronsağlık işçileri, sendikalaştıkları için işten atılandirenişçi Samka Metal işçileri ve TEKEL işçileri dekatıldı. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi’nin dekatıldığı eylemde ilk olarak işten atılan işyeritemsilcisi Ziya İncedere konuşma yaptı. İncedere, 10aydır sendikal çalışma içerisinde olduklarını ve 2 ayönce taşeron firmanın değişmesi ile zaten kötü olançalışma koşullarının daha da kötüleştiğini ifade etti.

Dev Sağlık-İş Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu iseTEKEL işçileri ile dayanışma içerisinde olmayadevam edeceklerini söyledi.

Procast’ta baskılar sürüyor...Tuzla Boya ve Vernikçiler Organize Sanayi

Bölgesi’nde kurulu Procast Metal fabrikasında iştenatılan işçilerin direnişi sürüyor.

Procast işçileri her gün fabrika önüne gelereksendika haklarına sahip çıkıyorlar. Yine işçilertarafından BVOSB’de çalışan diğer işçilerindayanışmasını sağlamak amacıyla her Cuma namazıçıkışında cami önünde direniş süreçlerini anlatanbildiri dağıtımı gerçekleştiriliyor. Bölgede bulunandiğer işletmelerin patronlarının rahatsızlığı sonucudağıtımlar sırasında hem patronların adamları hem degüvenlikler tarafından işçiler sürekli taciz ediliyor.

Sendikanın fabrikadaki üye çoğunluğunu eldeetmiş olması karşısında kuduran Procast patronu hergün yeni yeni seanslar eşliğinde baskının dozunuarttırarak işçileri sendikadan istifaya zorluyor. Destekziyaretlerinin azlığından şikayet eden işçilerdirenişleriyle dayanışmanın artmasını bekliyorlar.

Batman’da TEKEL işçilerindenAtalay protestosu

AKP İl Danışma Meclisi ve Türkiye BuluşmalarıToplantısı’na katılmak için Batman’a giden İçişleriBakanı Beşir Atalay, direnişçi TEKEL işçilerininprotestosunun hedefi oldu.

Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kaan Köksal ilebirlikte Batman’a giden Atalay, Vali Ahmet Turan’lagörüşmesinin ardından Muğla’da polislercekurşunlanarak katledilen Şerzan Kurt için kurulantaziye çadırına ziyarette bulundu. Sermaye düzenininhas sözcülerinden Atalay, iki yüzlülükten ibaret‘dayanışma ziyareti’ sonrasında AKP İl Danışma

Meclisi ve Türkiye Buluşmaları Toplantısı içinBatman Kapalı Spor Salonu’na hareket etti.

TEKEL işçileri ise Bakan Atalay’ın Batman’agelmesi üzerine sermaye hükümetine dönük tepkilerinidile getirmek için eylem gerçekleştirdiler. Sporsalonuna girişleri polisler tarafından engellenenTEKEL işçileri, bekledikleri güzergahtan geçmeyenAtalay’ı alkış ve sloganlarla protesto ettiler. TEKELişçileri açıklamanın ardından sloganlar atarakeylemlerini sonlandırdılar.

TMMOB’den “güzel öldüler”protestosu

TMMOB 41. Dönem Olağan Genel Kurulu’nakatılan delegeler Kızılay’da gerçekleştirdiklerieylemle Ömer Dinçer’in, iş cinayetine kurban gidenmadenciler için kullandığı “güzel öldüler” ifadeleriniprotesto ettiler. TMMOB üyeleri, Madenci Anıtı önüne“Kazalar kader değildir / TMMOB 41. Genel KuruluDelegasyonu” yazılı siyah çelenk bıraktılar.

“Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber yahiçbirimiz!”, “İş cinayetleri durdurulsun!”,”Madenlerde ölüm kader değildir!” sloganlarınınatıldığı yürüyüşün ardından anıta gelindiğindekatledilen madenciler için saygı duruşugerçekleştirildi.

TMMOB üyeleri eylemde kollarına siyah kurdelabağlarken basın açıklamasını TMMOB MadenMühendisleri Odası Genel Başkanı Mehmet Torungerçekleştirdi. Torun, “Madenlerde yaşanan ölümlerkader değildir. Tüm bu yaşananlar iş cinayetleridir”diyerek ölümlerin, yetkililerin dediği gibi madencininkaderi olmadığını, sadece emek sömürüsü,özelleştirme ve taşeronlaşmanın sonucu olduğunuifade etti.

İşçilerin birliği sermayeyi yenecek! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 15Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010

İşçi ve emekçi hareketinden..

30 Mayıs 2010 / Batman

Page 16: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

- İşçi sınıfı hareketi uzun yıllardır üzerindetaşıdığı ölü toprağını TEKEL işçilerinin 2009 yılınınsonlarına doğru yaktığı direniş ateşiyle attı. ÖncelikleTEKEL Direnişi ile birlikte sınıf hareketinin içerisinegirdiği yeni dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz? Bumücadele nasıl bir tablo ortaya çıkardı?

- Son dönemlerde çeşitli bölgelerde gelişensendikalaşma çalışmaları, özelleştirmeye karşımücadeleler lokal düzeyde kaldı ve yeterli sınıfdayanışması ve desteği gösterilemedi. Özellikle sonsüreçte bir umutsuzluk ve karamsarlık havası hakimdi.İşçi ve emekçilerde özelleştirmeyi, taşeronlaştırmayıgeri püskürtmenin olanağının kalmadığı yönünde birruh hali gelişti. Tabii ki bunda sendikal bürokrasininrolü çok büyüktür. Sendikal bürokrasinin geçmiştenberi özellikle özelleştirme ve taşeronlaştırmaya karşıçeşitli söylem ve tespitleri olmasına rağmen, bunupüskürtecek bir mücadele ortaya koyma eğilimi hiçbirzaman olmadı. Sadece tespit yapılarak, bunun kötü veyanlış olduğunun söylenmesinin ötesine geçilemedi.

Bu anlamda değerlendirildiğinde, TEKEL Direnişibir milattır. Türkiye’deki sınıf mücadelesi açısındanönemli bir süreçtir. TEKEL işçilerinin direnişi ilebirlikte bütün emekçilerin gündemine yeniden sınıfdayanışması ve mücadele eğilimi girmiştir. Bumücadele süreci ile birlikte, “seçeneksiz değiliz,bugünkü sömürü koşullarına, saldırılara ve AKPiktidarının pervasızlığına karşı emekçiler seçeneksizdeğildir” düşüncesi oluştu. Kendi gücünü görmekbakımından TEKEL Direnişi tüm olumsuz koşullararağmen Türkiye’de gündemin ortasına oturmuştur.TEKEL’deki mücadele sürecinde, esnafından taksişoförüne kadar sendikacı olduğumuzu öğrenen herkes“TEKEL Direnişi ne olacak?” diye soruyordu. Birtakımyapay gündemleri, örneğin laik-şeriatçı kutuplaşmasınıTEKEL’deki mücadele süreci boşa çıkardı. Türkiye’degerçek gündemin açlık, yoksulluk, işsizlik, AKP’ninemekçilere dönük saldırıları ve hak gaspları olduğugörüldü. Erdoğan’ın ve AKP’nin TEKEL işçilerineyönelik saldırganlığı ve düşmanca tutumu buradangeliyor.

TEKEL işçilerinin mücadelesi aslında bir şeyidayatmış, konfederasyonların yukarıda birarayagelmelerinin önünü açmıştır. Ben Türk-İş BaşkanlarKurulu üyesiyim. Daha önce “bu saldırı kapsamlıdır.Bunu ancak büyük birliklerle püskürtmek mümkündür.Dolayısıyla konfederasyon ayrımı yapmadan bütünsendikaları bu mücadeleye katmamız gerekiyor” fikrinidile getirmemize rağmen, Başkanlar Kurulu’nda buöneriye karşı epey bir dirençle karşılaştık. Birçoksendikacı arkadaş “Biz Türk-İş olarak kendi başımızayapacağız, başkasına ihtiyacımız yok” diyordu.

Bu anlamda değerlendirdiğimizde, TEKEL işçisinin

verdiği 78 günlük onurlu mücadele, sınıfın üzerindekiölü toprağını bir kenara atmıştır. Yeniden mücadele vedayanışma eğilimini geliştirmiş, işçi sınıfına kendiözgücüne güvenme ve gücünü görme olanağı vermiştir.

Tabii TEKEL işçileri sadece AKP’ye karşımücadele etmedi. TEKEL işçileri aynı zamandaTürkiye’deki emekçilere, sendikal bürokrasiye karşınasıl bir mücadele verilebileceğini ve sendikalbürokrasinin bu işin içine nasıl katılabileceğini degösterdi. Bu açıdan da TEKEL Direnişi tarihselanlamda birçok derslerle dolu. Bu süreç, sendikaların,işçilerin mücadele örgütleri olduğunu yeniden hatırlattı.İşçiler arasında ve tabanda, birçok sektördesendikaların daha mücadeleci bir çizgiye nasılgetirilebileceği tartışmasını başlattı.

Çok sayıda sendikacı arkadaşla değerlendirdiğimizbir başka sonucu ise şu oldu. TEKEL sürecinden sonraçok sayıda işçi sendikalara yöneldi. Bizim işkolumuzda dahil olmak üzere çeşitli işkollarında işçiler “bizörgütlenmek istiyoruz, hangi işkoluna giriyoruz,görüşmek istiyoruz, bize yardımcı olun” diyorlar.Mesela tekstil sektöründen bizi arayan işçiler olmuştur.“Biz hangi sendikaya gidelim, bize önerin” diyesoruyorlar. Yine taşıma işkolunda bizim örgütsüzolduğumuz işyerlerinde örgütlenme talebi ve eğilimigelişmiştir. Diğer sendikacı arkadaşlarla yaptığımızdeğerlendirmelerimizde, birçok sektörde aynı durumunyaşandığına dair tespitlerde bulunuldu.

Buradan bakıldığında, TEKEL işçilerininmücadelesi tam sonuçlanmasa da, aslında birçokkazanımı vardır. Sınıf hareketine çok şeykazandırmıştır. TEKEL işçilerinin mücadelesiylebirlikte emekçiler arasında dayanışma fikrinin ön planaçıkması ve 1 Mayıs’ta yüzbinlerce emekçinin kenditalepleriyle alanlarda olması, olumsuz koşullararağmen, bu sürecin devam edeceği yönünde sinyallerveriyor.

Önümüzdeki süreçte özellikle kamu sektöründe 170bin işçiyi daha 4/C uygulaması bekliyor. AKPiktidarının önümüzdeki dönemle ilgili programında buda var. Geçmişe oranla siyasi iktidarın işi daha dazorlaşmıştır. Yine yakın zamanda Zonguldak’tayaşanan ve 30 emekçinin yaşamını yitirdiği iş cinayeti(ki son 6 ayda 65 emekçi yaşamını yitirmiştir ve hemenhemen tamamı özel ve taşeron şirketlerde yaşanmıştır)bu sürecin onlar açısından zor geçeceğinigöstermektedir.

- TEKEL Direnişi sınıf hareketinin önündekitemel engellerden birinin sendikal bürokrasiolduğunu gösterdi. Uzun yıllardır suskunluklakarşılanan sendikal bürokrasinin ihanetlerine karşıTEKEL işçilerinin eylemleri şahsında anlamlı tepkiler

oluştu. Siz son yaşanan 26 Mayıs deneyimi üzerinden,hem genel hem de Türk-İş cephesinden bu durumunasıl değerlendiriyorsunuz?

- Kuşkusuz bu konuda sendikal alan son süreçlebirlikte sorgulanmaya başlandı. Sendikalar işçilerinmücadele örgütü müdür, değil midir? Ben bu konudaözellikle yerelde birliklerin güçlendirilerek sendikalbürokrasiye karşı konfederasyon ayrımı yapmadan birmücadelenin örgütlenmesi gerektiğini düşünüyorum.“Türk-İş’te bürokrasi var diğer konfederasyonlardayok” düşüncesine katılmıyorum. Diğerkonfederasyonlarda da bunun sayısızca örneklerinibiliyoruz.

Bu noktada özellikle sendikaların işlevi ve görevleriüzerine daha çok işçiyi aydınlatarak, şubeler düzeyindeduyarlı davranan sendikalarımızın daha samimidavranmaları gerekiyor. Sendikal alanla ilgili değişikşeylere şahit oluyorum. Şube yöneticisi veya daha altdüzeydeki yöneticilere bakıyoruz. Bugün varolanyapıdan kendisi de rahatsız ama durumu idare etmekistiyor. Sendikasının durumunu işçiyle paylaşmaktanbile çekinen sendikacı arkadaşlarımız var. Buradansarsmak olanaklı değil.

Ama bir süreç başlamıştır. Türkiye’deki işçihareketi sendikaları sorgulamaya başlamıştır.Sendikaların gerçek mücadele örgütleri halinedönüştürülmesi yönünde işaretler var. İşçilerin bukonuda ciddi çabaları var. Her işkolundan bunugörebiliyoruz. Geçmişte olduğu gibi “sendika neyaparsa doğru yapar” anlayışı kırılıyor, yanlış eğilimisorgulamak ve hesap sormak yönünde olumlu çabalarartıyor. Elbette bunun kısa sürede aşılabilmesininolanağı yoktur. Türkiye’de sendikal bürokrasinin altedilmesi ve sendikal örgütlerin gerçek bir mücadelemerkezlerine dönüşmesi kısa dönemde çözülebilecekbir sorun değildir. Bu, 12 Eylül’le birlikte katmerleşen,sistemin bilinçli politikalarının ürünü olan birdurumdur. Sendikalar Yasası buna olanak sağlamıştır.Bu yasa anti-demokratiktir. Dolayısıyla şubelerin vetabandaki işçilerin çok rahatlıkla bu yapılarıdeğiştirmesi olanaklı değildir. Ama bu noktada umutsuzdeğilim. Bu süreç başlamıştır ve güçlenerek sürecektir.İşçilerin sendikaların bugünkü atıl durumundankurtulması, gerçek bir mücadele merkezine dönüşmesinoktasındaki talebi ve mücadelesinin devam edeceğinidüşünüyorum.

Sendikalarda sadece üyelik ve aidat ilişkisindençıkılması gerekiyor. Türkiye’deki emekçilerinörgütlerine ve sendikalarına sahip çıkma ve sorgulamageleneği ne yazık ki biraz zayıf. Yeni yeni güçleniyor.Sendikaların sendikacıların mülkiyetinde olmadığı,işçilerin mücadele örgütleri olduğu ve buna sahipçıkmak gerektiği noktasında bilinç eksiklikleri var.

CMYK

TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk ile sınıf hareketi ve

“Bugünkü mücadele a püskürtmenin olan

TÜMTİS Genel Başkanı Ke 16 * Kızıl Bayrak * Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010

Page 17: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

CMYK

Biraz önce de söyledim; işçilerin sınıf bilinciningelişmesi, sendikal mücadeleyi daha iyi kavranması vedaha sorgulayıcı bir gözle bakmasıyla bu hareket dahada güçlenerek devam edecek. Fiili birtakımmüdahalelerle bu bürokrasiyi bertaraf etmek mümkündeğil. Dönem dönem tabii ki tepkiler oluyor, ancaksadece bununla sendikal bürokrasiyi tasfiye etmek veyadeğiştirmek olanaklı değil diye düşünüyorum.

- İşçi sınıfı sendikal bürokrasi engelini nasılaşabilir? Sendikalar işçilerin gerçek mücadeleörgütleri haline nasıl çevrilebilir?

- Özelleştirmeye, taşeronlaştırmaya vegüvencesizleştirmeye karşı mücadelenin artıksendikalar tarafından yayınlanan bir başsağlığımesajıyla savuşturulmasının olanağı yoktur.Mücadeleyi yükseltmekten başka şansımızınolmadığını, aslında bunun dayanaklarının olduğunu,emekçilerin bu süreci daha iyi algılamaları noktasındaavantajlı bir döneme girildiğini, TEKEL Direnişi’ylebirlikte emekçilerde mücadele eğiliminin yükseldiğinigörüyoruz. Bu süreç, bu mücadeleyi yükseltmeyeçalışan sendikaların önüne yeni görevler koyuyor.

Sendikalarda bugün halen çaba harcayan, gidişatlailgili rahatsızlık duyan bütün arkadaşların bilmesigerekiyor. Bugünkü mücadele anlayışıyla busaldırıların püskürtülmesinin olanağı kalmamıştır.Sürecin önümüze koyduğu görev, daha militanca birmücadeleyle bu saldırıların püskürtülmesidir.Dolayısıyla günü kurtarma, idare etme, iyi geçinme veprotokol düzeyinde “şu kadar konfederasyon birarayageldi ve kararlar aldı” düşüncesi çok fazla bir anlamifade etmiyor. Çeşitli konfederasyonlarda “kopmamaveya sürecin dışında kalmama” tutumu bugünküdurumu kurtarmıyor. Bugün çok daha net politikalarizlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Sadece kaba veyukarıda oluşturulan birliklerin de bugünkümücadelenin ihtiyaçlarını karşılayacak birliklerolduğunu düşünmüyorum. Asıl aşağıda, tabanda bubirlikteliğin sağlanması gerektiğini düşünüyorum.

Biz sendika olarak bu konudaki çabalarımızısürdürüyoruz. Hayalci değiliz. Sadecekonfederasyonlardan beklentiyle bu mücadeleninilerlemesinin olanağı yoktur. TEKEL işçisininmücadelesini değerlendirirken bir bu anlamdadeğerlendirmek (TEKEL işçilerinin mücadelesi veönümüze çıkardığı olanaklar, emekçiler cephesindengelişen mücadele eğilimi); bir de “ne de iyi yönetipgidiyorduk, bu TEKEL işçileri de nereden çıktı,rahatımız bozuldu” diyen sendikal bürokrasinin eğilimiaçısından değerlendirmek gerekiyor. Bu süreçte bununsayısızca örneğini gördük.

Dolayısıyla, buralardan bir beklenti içerisinde

olmadan bölgesel (bölgelerde şubeler düzeyinde, yereldüzeyde) güçlü birlikler oluşturarak bu hareket yolunadevam edebilir. Yoksa sadece konfederasyonlarınbiraraya gelerek açıklama yapmalarıyla sonuca gitmekolanaklı değildir. 26 Mayıs’ta dört konfederasyonunortak kararı vardı. Bu karar aslında coşkuylakarşılanmıştı ve umut yaratmıştı. Fakat son andayeniden “koşullar uygun değil, tabanımız buna hazırdeğil” gerekçesiyle üç konfederasyon bu eylemin içiniboşaltmıştır ve bir saatlik iş bırakmaya indirgemiştir.Ben ve 7-8 genel başkan arkadaş, Türk-İş BaşkanlarKurulu’nda bunun doğru olmadığını, alınan kararınarkasında durulması gerektiğini, belirlenen 12 taleptebugün olumlu bir yönde bir değişiklik olmadığınısöyledik. Fakat ne yazık ki bu konuda gücümüzyetmedi. Üç konfederasyon bir saatlik bir basınaçıklamasına indirgedi. Bu süreçten sonra biz sendikaolarak emekten, demokrasiden yana bütün güçlerleyerellerde daha güçlü birliktelikler örerek yolumuzadevam edeceğiz.

26 Mayıs’a bir kez daha değinmek istiyorum.Konfederasyonlar özellikle bir önceki genel eyleminzayıf geçmesi üzerine, “süre yoktu, çok kısa süre içindeçalışma yapamadık ve zayıf geçti” dediler. 26 Mayıskararı alınırken de, “önümüzde şu kadar süre var”dediler. Sadece Türk-İş değil, hiçbir konfederasyon bunoktada tabanda samimi bir çalışma yürütmemiştir. Bizkendi konfederasyonumuzun toplantılarında dönemdönem çağrıda bulunmamıza rağmen bu böyle. Diğerkonferderasyonlar da tabanda, işyerlerinde bir çalışmasürdürmemiştir. Bu eylemin içinin boşaltılacağı aslındaortadaydı. Bu son 3-5 gün kala yaşanan bir durumdeğil. Yapılmayacak bir kararın alınması daha kötü.Almamak daha dürüst ve samimidir. Bir taraftan böylebir protokol imzalayacaksınız, “26 Mayıs’ta üretimdengelen gücümüzü kullanacağız” diyeceksiniz, fakat 26

Mayıs’a kadar hiçbir çalışma yapılmayacak. Sonra da,“Taban hazır değil, koşullar uygun değil, biz bu eylemibir saate indirdik” diyeceksiniz. Bu, sendikal hareketinbugünkü durumunu veya mecalsizliğini ortayakoyuyor. Bir kısmı için ise samimiyetsizliğini vebürokratik anlayışını ortaya koyuyor.

Bu süreçte yaşanan budur. İşçi sınıfı tabii ki bunusorguluyor. Birçok alanda bu tepkilere yol açmıştır.

- TEKEL sürecinde konfederasyonlar tarafındankararlaştırılan genel eylem kararları ciddiyetle elealınmadı ve 26 Mayıs eylemi ortada bırakıldı. TEKELDirenişi’nden itibaren farklı aşamalarda alınaneylem kararları ve bu eylemlerin sonuçları üzerindenbaktığınızda bir genel grev-genel direnişin nasılörgütleneceğini düşünüyorsunuz?

- Genel grev-genel direnişi sadece sendikalarınörgütlü olduğu yerler üzerinden ifade etmek doğrudeğil. Sendikalı işçi sayısı bugün ortadadır. Sadece üyeolanların değil Türkiye’deki bütün emekçilerinkatılması sağlanmaya çalışılmalıdır. Türkiye’deyüzbinlerce işçinin çalıştığı sanayi havzaları vardır.Örgütsüz, asgari ücretle kölece koşullarda işçiçalıştırılıyor. Yüzbinlerce emekçi bu koşullardaçalışıyor. Dolayısıyla buraya dönük bir çalışmagerekiyor. İşçisi, köylüsü, esnafıyla bugünkü sisteminpolitikalarından mağdur olan tüm müttefikleri vekesimleri kapsayabilecek geniş bir çalışmayla ancakbunun yaşam bulması mümkün. Sadece sendikalarınkendi tabanını alana taşımasıyla gerçekleşecek bireylemi genel grev olarak nitelendirmek olanaklı değil.Bunun dışına taşması, milyonlarca emekçiyi bu işekatma görevi olmasına rağmen, kendi kitlesine yönelikbir çalışma bile yapılmamıştır. Böyle bir çalışmayla birgenel grevin veya eylemin örgütlenmesinin olanaklarızaten yoktu. Dolayısıyla sendikalar böyle bir çaba

sendikal hareket üzerine konuştuk...

anlayışıyla saldırıları nağı kalmamıştır!”

enan Öztürk ile konuştuk... Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010 * Kızıl Bayrak * 17

Page 18: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

Sendikal bürokrasiyi aşalım!18 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010

TEKEL işçilerinin kararlı direnişini bitirmek içinfarklı manevralar deneyen sendikal bürokrasi,tabandan gelen güçlü bir dirençle karşılaşınca, buuğursuz emellerine ulaşmakta zorlandı. Reformistakımların sunduğu desteğe rağmen TEKELişçilerinin mücadele kararlılığını pasifize edemeyenbürokrat takımı, ancak bir eylem planı açıkladıktansonra direniş çadırlarını söktürmeyi başarabildi.

Fakat sınıf hareketinin gelişimini baltalamakonusunda deneyimli olan sendikal bürokrasi, işbırakma eyleminin tarihini üç ay sonrasına atarakuğursuz rollünü yine oynadı. Bu pervasız kararınaltına imza atan bürokratlar, TEKEL işçilerininmücadele kararlılığının üç ayda sönümleneceğinihesap etmişlerdi. Bu hesaba göre, “baş ağrısı”nadönüşen TEKEL Direnişi’nin defteri, çadırlarınsökülmesiyle fiilen kapanmış olacaktı.

Bürokratların hesabı bir kez daha TEKELişçilerinin direnme kararlılığına çarptı. Taksimalanına çıkan TEKEL işçileri, Türk-İş şefi MustafaKumlu’nun kürsüden atılmasına öncülük ederek,direnme kararlılığının devam ettiğini ortaya koydular.

Hainler şebekesinin şefi Mustafa Kumlu’nunkürsüden atılmasını ortak bir açıklama ile kınayankonfederasyonlar, 26 Mayıs iş bırakma eyleminiortada bırakacaklarının işaretini de verdiler. Bu utançverici kararın altına DİSK-KESK ikilisinin imzaatması, Türk-İş şeflerinin ihaneti daha daderinleştirmesini kolaylaştırdı. Nitekim 26 Mayıs işbırakma eyleminin sabote edilmesi noktasındagösterilen “rahatlık” bu suç ortaklığından bağımsızele alınamaz.

26 Mayıs eylemini ortada bırakarak ihaneti biradım ileri taşıyan Türk-İş bürokrasisi, ummadığıtepkilerle karşılaştı. Başta İstanbul olmak üzere pekçok kentte Türk-İş binalarını işgal eden işçiler,ihanetten hesap sorma konusundaki kararlılıklarınıortaya koydular.

İleri/öncü işçilerin önderlik ettiği eylem, sınıfıntemel kitle örgütü olan sendikaların başınaçöreklenen düşkün bürokratlar şebekesinin, okoltuklarda oturmasının artık eskisi kadar kolayolmayacağını gözler önüne serdi. Bu eylemlerMustafa Kumlu ile diğer hainlerin tahtını sarstı,ancak onlar halen mevkilerinde bulunuyorlar.

Bu arada 1-3 Haziran Ankara buluşması vesonrasında yapılması planlanan eylemleri de boşadüşüren bürokratlar çetesi, ihanetten hesap soranileri/öncü işçileri hedef alan bir karşı saldırı dabaşlattı. 1-3 Haziran buluşmasına dair hiçbir çalışmayürütmeyen Türk-İş şefleri ile onların izinden gidenTek Gıda-İş yönetimi, belli ki, TEKEL Direnişi’nitamamen gündemden düşürme hesabı içindedirler.

Bu fütursuzluğu sergileyen sendika ağaları,mevkilerinin henüz risk altında olmadığınıdüşünüyorlar. Buna dayanarak, aynı anda hemileri/öncü işçileri hedef alıyor hem TEKEL işçilerinin1-3 Haziran Ankara buluşmasını boşadüşürebiliyorlar.

Tablo artık çok açıktır: Mustafa Kumlu başta olmak üzere, Türk-İş’e

çöreklenen bürokratik kast, kimi zaman yüzünetaktığı “işçi dostu” maskesini de bir kenara atarak,

direnişçi TEKEL işçilerine karşı cephe almışbulunuyor. 1 Mayıs ve 26 Mayıs’ta burunları sürtülendüşkün şefler, ileri/öncü işçilere “sınıf kini” kusaraksermayenin organik bir parçası olduklarını bir kezdaha kanıtladılar.

Sınıf hareketindeki gelişme eğilimini saptayan vemisyonu gereği bu eğilimi kırmak için çeşitlimanevralar çeviren düşkün bürokratik kast, bututumu ile ileri/öncü işçilere, ilerici sendikalara vedevrimci güçlere meydan okumaktadır.

Yeni olmamakla birlikte, son süreçte belirginleşenbu durum işçi sınıfı ve emekçilerden yana olan,sermayenin Truva atlarının sınıfa ihanetinden rahatsızolan tüm güçlere önemli sorumluluklaryüklemektedir.

Nasıl ki, asalak kapitalistlerle yardakçıları işçisınıfı hareketinin gelişimini baltalamayı “özel dert”edinmişlerse; ilerici ve devrimci olma iddiası taşıyanparti, örgüt, sendika, kitle örgütü gibi yapılar da, sınıfve kitle hareketinin gelişip güçlenmesi için azamiçaba sarf etmekle yükümlüdürler. Bu çabanın biryönü işçi sınıfı saflarında biriken mücadeledinamiklerinin açığa çıkartılması, örgütlü/birleşik birgüce dönüştürülmesi ise, diğer yönü de hareketingelişimi önündeki engelleri ortadan kaldırmak içingüç ve olanakların seferber edilmesidir.

Hareketin gelişimi önündeki temel engel,düşkünleşmiş sendikal bürokratik kast olduğuna göre,bu engelin ortadan kaldırılmasında ilerici sendikalarönemli bir rol üstlenmelidir. TEKEL işçilerinin Türk-İş binalarını işgali eyleminde bu, kısmen de olsayapılmıştır. Ancak bürokratik kastın meydan okuduğubir yerde bu kadarının yetersiz kaldığı ortada.

Artık yapılması gereken, işçi sınıfına ihanetihiçbir gerekçeyle mazur görmemek, dahası, herihanete karşı açık bir mücadele yürütmektir. Bumücadeleyi, sınıfın temsilcisi olmanın sağladığımeşruluk ve bundan alınan güçle yükseltmek ihmaledilemez bir sorumluluktur.

İlerici sendikaların bu mücadelede sergileyeceğisağlam duruş hem ileri/öncü işçilerin direnme azminigüçlendirecek hem sınıf tabanında sendikal ihanetekarşı biriken öfkenin akacağı bir kanal açılabilecektir.Bu duruşun sağlayacağı bir başka önemli olanak ise,devrimci güçlerin sürece daha etkin katılımı içinzemini daha elverişli hale getirecek olmasıdır.

Gelinen yerde “mevzileri koruma” kaygısı,“tabanın geri olduğu” iddiası, “konfederasyonla karşıkarşıya gelmeme” ürkekliğinin terk edilmesigerekiyor. Elbette bu, sermaye ve sendikalar içindekiTruva atlarıyla çatışmayı göze almak anlamına dageliyor. Ancak bu kadarını göze alamayanların ne işçisınıfı temsilciliğinin ne ilerici-devrimci olmaiddialarının bir inandırıcılığı kalabilir.

Sınıf hareketinin önüne dikilen bu engelinyıkılması noktasında ilerici-devrimci güçlere de özelbir sorumluluk düşmektedir. Bu konuda temelsiz birbeklenti içinde değiliz elbet, ancak bu konudasorumluluklara dikkat çekmek de önemlidir.

Sınıf devrimcileri ise bu konudaki çabalarını aynıısrarla sürdürmeli, ilerici-devrimci güçlerin üstlerinedüşen sorumluluğu yerine getirmeleri için de çabasarf etmeye devam etmelidir.

Sendika bürokrasisi sınıf hareketinin gelişme dinamiklerinibaltalamaya çalışıyor…

Sınıf hareketinin önündeki engelleritemizlemek için seferber olalım!

içinde olmamıştır. Son Ecevit hükümeti döneminde ben sendikamızın

Gaziantep şube başkanıydım. Bu dönemde bir eylemsüreci vardı. O dönem Gaziantep’te yerel bir EmekPlatformu vardı ve 20 gün süren bir çalışma yaptık. Kararalırken de çok zorlanmıştık. Sendikacı arkadaşlarımızınbir bölümü “kimseyi getiremeyiz, kamuoyu karşısında dazor duruma düşeriz” dedi. Biz bir aya yakın süre çalışmayaptık. Anons araçlarıyla, televizyon programlarıyla,binlerce bildiriyi kapı kapı dağıtarak etkin bir çalışmayürüttük. Başpınar Organize Sanayi Bölgesi’nde işyeriişyeri çalışma yürüttük. Mitingin başlama saati 10.00’du.Sabah 08.00’de görevli arkadaşlar aradılar ve Antep’inmeşhur İstasyon Meydanı’nın tıklım tıklım dolu olduğunusöylediler. O gün 80 bine yakın kişi katılmıştı. Anteptarihinin 12 Eylül’den sonraki en büyük eylemlerindenbiriydi. Bu noktada sendikaların, demokratik kitleörgütlerinin örgütsüz yığınlara yönelik çalışma yürütmegibi bir sorumluluğu var. Bugünkü saldırılar karşısındadurma ve bunu püskürtmede sadece kendi üyelerimizüzerinden bir sonuca gitmemiz olanaklı değil. Örgütsüzmilyonlarca emekçiyi bu işin içerisine nasıl katabiliriz?Özellikle sanayi sitelerini, örgütsüz işyerlerini bu işiniçine nasıl katabiliriz noktasında bir politika olmakzorunda. Saldırılar karşısında alınabilecek mücadele veeylem kararlarında bu alanı gözetmek zorundayız.

Biz bunu kendi içimizde sorguluyoruz. Bunu kısmende olsa uygulamaya çalışıyoruz. Çeşitli bölgelerde bizimüye sayımız 300’dür ama biz 1 Mayıs’a 1000 kişiylekatılıyoruz. Mahallelerde çalışma yürütüyoruz. Bir sürüörgütsüz insan gelip kortejimizde yürüyor. Eksiklerinerağmen böyle bir çaba içerisindeyiz.

- Sermayenin saldırılarının yoğunlaştığı bir dönemdesendikal bürokrasinin işçi hareketi önünde temel birengel olduğu ve bu engelin aşılması gerektiği tespitiniyaptık. Ancak bu saldırıların salt sendikal mücadeleyleaşılmasının da mümkün olmadığı ortada. İşçi sınıfınıntoplumsal ölçekte siyasal bir güç olarak mücadelesahnesine çıkması ve sermayeye karşı sınıf mücadelesinibüyütmesinin imkan, araç ve yöntemleri nelerolmalıdır?

- İşçi sınıfının daha çok bilinçlenmesiyle, sınıf bilincialmasıyla, kendi politik örgütlenmeleri içerisindeyeralmasıyla, bu düzeni daha fazla tanımasıyla bugünkümücadelenin daha da yükselmesi olanaklı. Varolan devasasaldırıları sadece sendikal mücadeleyle püskürtmeninolanakları elbette yoktur. Ülkedeki emekten,demokrasiden yana bütün güçlerin bu noktada seferberolması ve güçlü birliktelikler oluşturması, buna karşı birset örmesi gerekiyor.

Türkiye’de milyonlarca emekçi düzen partilerininpeşinde sürükleniyor. AKP’den, CHP’den ve çeşitlisiyasal partilerden umut bekliyor. Bu sistemi ve partileriniiyi tanımasıyla bu hareketin daha da yükselebileceğineinanıyorum. Geçmişte AKP’ye ezici çoğunlukla oyverenler yine yoksullar, işçiler ve emekçilerdir. AslındaAKP’nin bugünkü rolü yavaş yavaş görülüyor. Sınıfın veemekçilerin biraz daha politikleşmesi ve sistemi daha iyitanımasıyla elbette hareket güçlenecek ve ilerleyecektir.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Page 19: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

- UPS’deki örgütlenme süreci nasıl başladı,gelinen yerde tablo nedir?

- Türkiye’de özellikle son dönemde uluslararasıtekeller birçok sektörde hakim olmaya başladı. Birçoksektörde artık küçük ve orta ölçekli işletmeler tasfiyeoluyor. Uluslararası tekeller bu sektöre gitgide hakimoluyor ve ele geçiriyor. Bizim işkolumuz olan taşımaişkolunda da özellikle bu tür uluslararası firmalar(başta UPS olmak üzere) bu alana hakim olmayabaşladı. UPS dünya çapında 408 bin civarında işçiçalıştırıyor ve bir Amerikan şirketi. Sadece geçen yılkicirosu 46 milyar dolar. Yani neredeyse bir ülkeninbütçesine eşdeğer bir cirosu var. Fakat bizimülkemizde bu tekellerin hemen hemen tamamındataşeron işçi çalıştırılıyor. Çok düşük ücrete günde 10-12-14 saat kölece koşullarda işçi çalıştırılıyor.

Uzun süreden beri bağlı olduğumuz uluslararasıkonfederasyon ITF aracılığı ile bizim işkolumuzdabulunan uluslararası tekellerle ilgili bir çalışmabaşlatma çabamız vardı. Bu sadece TÜMTİS’in projesideğil. 154 ülkede örgütlü olan ITF’in uluslararası birkampanyası çerçevesinde bizim buradaki çalışmamız.Biz son 5-6 aydır bu şirketle ilgili pratikgörevlendirmeler ve çalışma başlattık. Koşullarınolumsuz olmasından kaynaklı çalışmamıza hemencevap bulduk. İşçi arkadaşlarımızın sendikalaşmayayönelik bir eğilimi var. Hiçbir hakları yok, günde 12-14 saat asgari ücrete işçi çalıştırılıyorlar. Birçok işçiarkadaşımız kıdem tazminatının dahi ödenmemesi içinbir yere kadar çalıştırılıyor. En ufak bir hak arayışıveya eylemde işçi çağrılıyor. “Siz çok iyiçalışıyorsunuz. Sizi ödüllendiriyoruz. Sizi Edirne’yegönderiyoruz. Yarın Edirne’de işbaşı yapın” deniyor.İl dışına gidemediği için hiçbir tazminat almadankendisi işi bırakmış gibi gösterilerek bir kuruştazminat dahi ödenmeden işten çıkarılıyor. Özellikleson aylarda başlayan bu mücadele bütün illerdegüçlenerek devam etti. Tabii UPS işverenleri hemensaldırıyı başlattı. Bugün itibariyle 86 işçi iştençıkarılmış durumda. İşveren temsilcileri sorgusuz-sualsiz işçileri çağırıyor. Sendikadan istifa formuveriyor; “istifa mı, kapı mı?” diyor. Bu arkadaşlarımızda istifa etmeyenlerdir. İstifa noktasında başarılıolunamadı çünkü, şimdiye kadar istifa yok. İstifaetmeyen işçileri sabahleyin kapı önüne koyuyorlar.

Şu anda İstanbul’da Kurtköy ve Mahmutbey ileİzmir’de direniş devam ediyor. Bu alanda, uluslararasıkargo şirketlerinde çalışan 30-40 bin civarında işçi var.Hepsi kölece koşullarda çalışıyor. Taşıma işkolundakibütün işçilerin gözü bu mücadelededir. Şu anda çoksayıda taşıma firmasında yönetici pozisyonundabulunanlar (şef, müdür) ve işçiler bizi arıyor.“UPS’deki mücadele nasıl sonuçlanacak ve nasılgidiyor? Yapabileceğimiz bir şey var mı, biz degeleceğiz” biçiminde bir eğilim var. Biz UPS’dekimücadelenin mutlaka kazanımla sonuçlanmasınıistiyoruz. UPS’deki mücadele bu alanın kaderinibelirliyor. Buradaki mücadelenin başarıylasonuçlanması aynı zamanda bu sektörde diğer kargofirmalarında çalışan 30-40 bin işçinin örgütlü halegelmesidir. Bu konuda direnişler devam ediyor vekararlılar. Bütün illerde örgütlenme çalışmaları da aynıhızla sürüyor. Hatta giremediğimiz birtakım iller vardı.

İsim vermek istemiyorum, ama işçilerden gelen talepüzerine bu illerde de örgütlenme çalışması başlattık.Oldukça olumlu gidiyor.

- UPS’deki örgütlenme sürecine ilişkinsendikalara, ilerici, devrimci ve duyarlı kamuoyunagazetemiz aracılığı ile bir mesajınız var mı?

- Bu işçi düşmanı tutuma karşı emekten,demokrasiden yana bütün güçleri dayanışmayaçağırıyoruz. Bu mücadelenin başarısı için bunaihtiyacımız var. UPS devasa bir firma ve Türkiye’deçalıştırdığı işçi 5 bin civarında. Diğer ülkelerdeçalıştırdığı işçiyle birlikte 408 bin işçi çalıştırıyor. Yine500 uçaklık bir filosu var. Dolayısıyla bu mücadeleninbaşarısı için biz sendika olarak üzerimize düşen herşeyi yapacağız.

Fakat bütün sendikaları, emekten ve demokrasiden

yana bütün güçleri dayanışmaya çağırıyoruz. Bumücadelenin kazanılması sadece TÜMTİS’in kazanımıdeğil Türkiye işçi sınıfının kazanımı olacaktır.Geçmişte Mersin Limanı’nda uluslararası dayanışmave Türkiye’deki kardeş sendikalarımızındayanışmasıyla birlikte başarıyla sonuçlandı. İşçilerintamamı işbaşı yaptı ve uluslararası PSA isimli birşirket, Akansel isimli firmada TİS imzalandı. Budurum işçiler tarafından coşkuyla karşılandı. UPS’dekimücadelenin başarısı için de somut dayanışmayaihtiyacımız var. Bu konuda bütün kardeş sendikalara,demokratik kitle örgütlerine yeniden sizinaracılığınızla çağrıda bulunuyoruz. UPS işçileri kararlıve bu mücadele başarıyla sonuçlanacak amadayanışmaya ihtiyacımız var.

Kızıl Bayrak / İstanbul

UPS’de direniş kazanacak! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 19Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010

İşten atmalar sürüyor...TÜMTİS’te örgütlenen işçileri istifaya zorlayan

ve bu çabası sonuç vermeyince işten atma saldırısınabaşvuran UPS patronu, son olarak 31 Mayıs günüHadımköy’deki aktarma merkezinde çalışan sendikaüyesi 11 işçiyi işten attı. İşten atılan işçilerMahmutbey’deki aktarma merkezi önündedirenişlerini sürdüren diğer işçilerin yanınakatıldılar.

Patron-jandarma işbirliği İş akitleri feshedilen 11 işçi, işten atma

saldırısına iş bırakarak yanıt verdi. İşletmedenayrılmayacaklarını belirten ve işten atmalarınhukuksuz olduğunu söyleyen işçileri aktarmamerkezinden çıkaramayan patron temsilcileri,“çare”yi jandarma çağırmakta buldu. Bir süreaktarma merkezi önünde bekleyen kolluk güçleriişçilerin kararlı tutumu sonucunda istediklerinialamadan geri döndüler.

İşçilerle uluslararası dayanışmaUPS’de devam eden işçi kıyımını protesto etmek

için dünyanın farklı kıtalarındaki pek çok ülkedendayanışma mesajları geliyor.

Hollanda’nın en büyük sendikası olan FNV

Bondgenoten başkanı Henk van der Kolk, UPSAvrupa Bölgesi Çalışma ilişkileri Başkan YardımcısıGerry O’Shea’ya gönderdiği protesto mektubundaUPS Türkiye’de işten atılan işçilerle ilgili derinendişe duyduklarını ifade etti. UPS işçilerininsendikaya üye oldukları için atıldıklarının belirtildiğiprotesto mektubunda bu durumdan duyulanrahatsızlık dile getirildi.

Japonya Tüm Taşıma İşçileri SendikalarıFederasyonu Başkan Yardımcısı Takayuki TakahashiUPS Türkiye temsilcisi Haluk Ündeğer’e gönderdiğiprotesto mesajında işten atmaları kabuledemeyeceklerini bildirdi.

ITF’ye bağlı UNYU-ROREN üyesi 140 binkamyon şoförü adına gönderilen mesajda yaşanansorunun uzlaşma yoluyla çözülmesi için çağrıdabulunuldu.

Avusturya’dan Vida ve GPA.djp Sendikaları ileGlobal paket ulaştırma şirketlerinde çalışantemsilciler de UPS patronuna sendikal haklara saygıgöstermesi çağrısında bulundular. ITF Genel Başkan Yardımcısı ve VİDA SendikasıTaşımacılık bölüm başkanı Wilhelm Haberzettl,Türkiye’de Avrupa standartlarına uygun bir iş yasasıuygulanmadığını belirttiği açıklamasında UPS’in budurumu istismar ederek işçi düşmanlığı boyutunaçıkarmasının şaşırtıcı olmadığını dile getirdi.

TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk ile UPS’deki direniş süreci üzerine konuştuk...

“Emekten yana bütün güçleridayanışmaya çağırıyoruz!”

UPS’de direniş sürüyor!

Page 20: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

27-28-29 Mayıs’ta Ankara’da yapılan, TMMOB 41.Genel Kurulu “tamamlanamadan” bitti. Çok az sayıdasomut kararın alınabildiği ve oldukça renksiz geçenTMMOB Genel Kurulu, son gün olan üçüncü gün saat21.00’de halen görüşmeye dahi açılamamış … önergebulunduğu için “olağanüstü genel kurul” kararı alarakdağıldı. Oldukça cansız ve tartışmasız geçen genelkurulda salonun bu sessiz hali TMMOB YönetimKurulu Başkanı Mehmet Soğancı’nın konuşmasısırasında yükselen homurtularla ve kadın mühendis,mimar ve şehir plancılarına dönük yapılan seviyesizeleştirilerin yarattığı ve kavga noktasına kadar gelentartışmalar dışında neredeyse hiç bozulmadı.

Genel kurul TMMŞP olarak bizim öncedensöylediğimiz her şeyi doğrular şekilde geçti. Önden sıkıtutulan delege seçimi ile kendini sağlama alan mevcutanlayışı temsilen kürsüye birkaç kez çıkan MehmetSoğancı her şeyi açık ve net olarak ortaya koydu.Soğancı, ücretli ve işsiz mühendislere dönük hiçbir şeyyapılmayacağını ve bu konuda adresin sendikalarolduğunu söylerken apolitiklik eleştirisi yapanlara da“siyasal faaliyet için” siyasal partilere gidilmesinibuyurdu. Ayrıca genel kurulda tekrar aday olan birTMMOB yönetim kurulu üyesinin eleştirilerine de çoksert tepki gösterirken genel kurula da oy vermemeçağrısı yaptı. Geçtiğimiz yıl İMO’daki yaşanan kavgayailişkin, yönetimlerce “iç düşman” ilan edilen +İvmedergisi okurlarını bir kez daha hedef gösteren MehmetSoğancı, Bartın İKK’nın feshedilmesini de savundu.Böylece TMMOB’nin liberal cenahının efsanedensaydığı başkan Soğancı, geçmişin liberal politikalarınıkatbekat aşacağının sinyallerini verirken, örgütünyönünün de “mesleğe” doğru çevrileceğini/çevrilmesigerektiğine dair açık bir de söz verdi. Ayrıca Soğancı,Kürt sorununa dair takınılan geri tutuma ilişkineleştirileri de kaçamak cevaplarla geçiştirmeye çalıştı.Yani alışık olduğumuz üzere oda beyleri işlerinegelmediği yerde meslek örgütü, işlerine geldiği yerde“emek örgütü” yaptıkları TMMOB’nin bir-iki yılınıdaha ipotek altına almış oldu.

Mehmet Soğancı’ya ve onun temsil ettiği düşünsel“zenginliğe” dair daha önceden pek çok kezeleştirilerimizi sunduk, aynı şeyleri yinelemek niyetindedeğiliz. Ancak başkanın üstten herkesi azarlayan, öğütveren bir tarzda delegelere, “nasıl politika” yapılacağınıanlatmaya kalkması, akıl(lar) vermesi kabul edilebilirbir şey değildir. Her şeyin ötesinde hiç kimsenin buliberal algıdan öğrenecek bir şeyi de bulunmamaktadır.

Genel kurulun en çok tartışılan başlıklarından biri deİKK’lar (İl Koordinasyon Kurulları) oldu. İKKüyelerinin genel kurullara direkt delege (doğal delege)olabilmesi, İKK’ların bütçe sorunları, İKK’larda kararalmayı kolaylaştırmak adına oybirliği yerine nitelikliçoğunluk aranabilmesi gibi başlıklar tartışıldı. Hementüm öneriler reddedildi. Her ne kadar İKK gibi birkurumun işletilebilmesi yönünde olumlu bir çaba gibigörünse de ve tüm bu önergeler TMMOB’de ilericibilenen oda yönetimlerince savunulmuş olsa da İKK’yailişkin tartışmalar örgüt içinde ufkun nasıl daraldığınıaçıkça ortaya koymuştur. İKK’lar “atanma” yoluylaindirilen temsilcilerin katıldığı toplantılardır ve bukurulların hiçbir şubenin üstünde en ufak bir yaptırımşansı bulunmamaktadır. Pratik uygulaması içinde

İKK’lar oldukça işlevsiz, karar alamayan, alsa dauygulayamayan yapılar durumundadır. Yönetimkurullarınca atanmış üyelerle oluşturulan ve pratikteoldukça hantal ve işlevsiz olan bu yapıları hele dedemokrasi adına ön plana çıkartmak olsa olsa talihsizlikolur. Zaten delege seçiminin fiilen atama yoluylayapıldığı bir genel kurula sayısı belki de iki yüzleribulacak resmen atanmış delegeyi sokmak iyi bir terciholmayacaktır. Burada yapılması gereken tartışmaTMMOB’nin il bazında da örgütlenmesini, birliğinmeslek ayrımlarına takılmadan taban örgütlenmesinitamamlamasını savunmak olabilir.

Genel kurulda dikkat çeken ise kadın kurultayınınyarattığı havanın bir dizi çok temel eksiklikle de olsasalona taşınma çabası oldu. Kim zaman önü kesilenhatta aşağılanmaya çalışan kadın mühendis, mimar veşehir plancılarının tartışmaları genel kurula damgasınıvurmuş oldu. Örgütlü bir şekilde hareket eden kadındelegeler ve delege yapılmayanlar, birçok kez örgütün“nasıl çalıştığı anlaşılamayan bürokrasisinin” görünmezbarikatlarına takılırken, her şeye karşın kadın üyelerinbağımsız tutumlarını genel kurula taşımak için büyükbir mücadele gösterildi. Ancak, ne yazık ki aynı şeyleriücretli ve işsiz mühendis, mimar ve şehir plancılarıçalışması ve onun bileşenleri için dillendirmek mümkündeğil. Kurultayda gösterilen ortak irade, ertesindegerçekleşen seçim sürecinde büyük bir yara aldığından“ücretli ve işsiz” mimar mühendis şehir plancılarıçalışması da fiilen zayıflamış durumda. Her ne kadarfarklı oda şubelerinde de bir dizi yeni çalışma başlamışolsa da yaratılan “koltuk kavgası” ortamı, seçimin

ardından yaşanan hesaplaşmalar ve “intikam almalar”yüzünden çalışma kurultay öncesinin çok gerisinedüşerken tabandan gelen bağımsız bir tutum dageliştirilememiş oldu.

TMMOB Genel Kurulu’nun en canlı anı 29 Mayısgünü öğlen verilen arada gerçekleştirilen yürüyüş vebasın açıklaması oldu. Öğlen verilen ara ile birlikte 3odanın (Gıda MO, Kimya MO, Ziraat MO) ortak olarakhazırladığı ve genel kurul katılımcılarının da destekverdiği “Halk Sağlığı tehdit altında, işsizlik artıyor;iktidar çözüm değil sorun yaratıyor!..” başlıklı basınaçıklaması gerçekleştirildi. Açıklamada meclistegörüşülecek “Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıdave Yem Kanun Tasarısı’nın” hem halk sağlığını hem demühendislerin iş güvenliğini tehdit ettiğine dikkatçekildi. Bu açıklamanın ardından Olgunlar Sokak’takiMadenci Anıtı’na yapılan yürüyüşe yaklaşık bin kişikatılırken, kortej de oldukça canlıydı.

TMMOB Genel Kurulu bitmeden sonlandırılırken,tartışmaların büyük ve önemli kısmı, ücretli ve işsizmühendis, mimar ve şehir plancıları ve kadın mimarmühendis şehir planlamacılara ilişkin önergeler en geçaltı ay içinde yapılacak olağanüstü genel kurula taşınmışoldu. Özetle cansız, dağınık ve üretimsiz bir genel kurulolurken TMMOB’nin geleceği açısından değişen tekşey örgütün rotasının açıktan sermayeye döndüğününilan edilmesi oldu.

TMMŞP’de Genel Kurul’un üçüncü günü olan 29Mayıs günü Mühendislik, Mimarlık ve PlanlamadaToplumcu Eksen dergisinin standı açıldı.

Toplumcu Mühendis, Mimar & Şehir Plancıları

ATO: Hekimlik esnaflığa dönüştürülüyor!29 Mayıs günü Ankara Tabip Odası’nda gerçekleştirilen basın açıklaması ile Ankara’da uygulanmaya

başlayacak Aile Hekimliği uygulaması ve bu uygulamada doktorların konumunu belirleyen puanlar eleştirildi.“Hekimlik esnaflığa dönüştürülmeye çalışılıyor!” başlığıyla gerçekleştirilen açıklamada hekimleringeleceksizleştirildiği söylendi.

Açıklamada, Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın birinci basamak ayağı olan Aile Hekimliği’nin Ankara’da dauygulanmaya başlanacağı ifade edilirken, ilgili yönetmeliğin bu süre içinde 4 kere değişikliğe uğradığı ve 25Mayıs’ta çıkan “Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği” nin ise bu uygulamanın nasıl sonuçlar doğuracağınadair fikir verdiği belirtildi.

Ankara Tabip Odası’nın, Ankara’da başlatılan aile hekimliği uygulamasını ve özellikle yerleştirmeye esasson listenin belirlenmesinde yaşanan keyfi tutumları yargıya taşıdığı ifade edilerek çok sayıda hekiminlistenin oluşmasını sağlayan puanlara itiraz ettiği söylendi.

Açıklamanın devamında, yetkililer hekimlerin geleceklerini karartmaktan, halkın sağlık hakkınasaldırmaktan vazgeçmeye davet edildi.

TMMOB Genel Kurulu gerçekleşti...20 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010

TMMOB Genel Kurulu gerçekleşti...

“Cansız, dağınık veüretimsiz bir genel kurul!”

Page 21: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

Sokak Üniversitesi’nin altıncı dersi 30 Mayıs günüGalatasaray Lisesi önünde, 1 Haziran günü iseKadıköy’deydi.

Taksim’de Sokak ÜniversitesiGalatasaray Lisesi önünde Sokak Üniversitesi’nin

kurulmasıyla Ayışığı Sanat Topluluğu müzik grubu“Emeğe Ezgi” türküleri ve marşlarıyla etkinliğekatıldı.

Emeğe Ezgi’nin ardından Eğitim Hakkıİnisiyatifi’nden öğrencilerin söz alması ile dersbaşladı. İstanbul Üniversitesi’nden bir öğrenci sık sıksoruşturma konusu olan “Eğitimin ticarileştirilmesinehayır!” sloganı üzerine konuştu, neden parasız eğitimtalep edildiğini anlattı.

Eğitimin ticarileştirilmesiyle ilgili sunumunardından Önder Babat Kültür Merkezi MüzikTopluluğu ezgileriyle etkinliğe katıldı.

Ardından YTÜ’de “İMF-DB defol!” dediği için 1yıl uzaklaştırma cezası almış bir öğrenci kapitalizminkrizi üzerine konuştu. Konuşmada, özlük hakları için78 gün boyunca Ankara’nın ayazında direnen TEKELişçileri gibi kendilerinin de üniversite kapısı önündeeğitim hakları için 100 gün boyunca direndikleri ifadeedildi.

Eğitim Hakkı İnisiyatifi’nden öğrencilerin sunduğuşiir dinletisini, MSGSÜ’den bir öğrencininüniversitelerdeki baskı araçları üzerine yaptığıkonuşma izledi.

Üniversitelerde baskı araçları ile ilgili sunumunardından söz alan başka bir öğrenci halklarınkardeşliği ile ilgili bir konuşma yaptı. Üniversitelerdekullanılan baskı araçları kimi zaman polis, ÖGBsaldırıları olurken kimi zaman da benzer saldırılarınfaşistler eliyle gerçekleştiğini belirten öğrenci sondönemde Marmara Üniversitesi’nde yaşananları örnekgösterdi.

Hep bir ağızdan söylenen marşların ardındanİTÜ’de polis terörünü teşhir ettiği için soruşturma alanbir öğrenci son dönemde artan polis terörüne değinenbir konuşma gerçekleştirdi. Öğrenci, polis tarafından katledilen yurtseveröğrenciler Aydın Erdem, Şerzan Kurt, devrimcikomünist bir işçi olan Alaattin Karadağ ve cezaevindeişkencede katledilen Engin Çeber’in katilleri ilemadenlerde, tersanelerde iş cinayetlerine kurbangidenlerin, zindanlarda ölüme terkedilen hastatutsakların katillerinin aynı olduğunu belirtti.

Etkinlik, hep birlikte söylenen türküler ve çekilenhalaylarla bitirildi. Etkinliğe çevreden pek çok kişi ilgigösterirken, söz alarak destek verenler oldu. Ayrıcadirenişteki bir İSKİ işçisi ve Atık Kağıt İşçileri deetkinliğe katıldılar.

Sokak Üniversitesi’nin 6. dersiKadıköy’e taşındı!

Eğitim Hakkı İnisiyatifi, Sokak Üniversitesi’ninsoruşturma gerekçeleri konulu altıncı dersini 31Mayıs’ta Kadıköy’e taşıdı. Kadıköy Eminönü İskelesiönündeki etkinliğe ilgi gösteren çok sayıda insanaüniversiteye katılım çağrısında bulunuldu, sohbetlergerçekleştirildi.

Prof. Dr. İzzettin Önder ve Eğitim Emekçileri

Derneği’nin de katıldığı 6. ders Eğitim Hakkıİnisiyatifi’nden öğrencilerin eğitimin ticarileşmesi,üniversitelerde baskı araçları, polis ve devlet terörü,faşist saldırılar karşısında halkların kardeşliğinisavunmak, kapitalizmin krizi ve geleceksizlik üzerinegerçekleştirdikleri sunumlarla başladı.

İzzettin Önder, üniversitelerin toplumu oluşturankurumlardan biri olduğunu, bu doğrultuda toplumubaskı altına almak isteyenlerin üniversiteleri de kendiistedikleri gibi dönüştürmeye çalıştıklarını anlattı.Önder, kendisinin de bir öğretim görevlisi olarakbenzer saldırılara maruz kaldığını anlattı. Bu tablonunkarşısında emperyalistler ve onların yönlendirmesiylehareket eden siyasilerin yaptıkları politikaları iyianlamak gerektiğini belirtti.

Sokak Üniversitesi’nin toplumu aydınlatmak içinönemli bir araç olduğunu söyleyen Önderkonuşmasında eğitimin ticarileştirilmesinin yarattığısonuçlar üzerinde de durdu. Üniversite kapılarınınişçi-emekçi çocuklarına kapandığını, bunun sonucundada gençliğin geleceksizliğe terk edildiğini söyledi.

Önder’in konuşmasının ardından Marmara

Üniversitesi’nden bir öğrenci son dönemde yaşananfaşist saldırıları anlattı.

Eğitim Emekçileri Derneği adına yapılankonuşmada, öğrencilerin üniversitelerinde karşıkarşıya kaldıkları saldırı ve baskıların benzerlerinieğitim emekçilerinin de sürgünler, işten atmalar,güvencesiz çalışma koşulları gibi durumlarlayaşadıkları vurgulandı. Eğitim Hakkı İnisiyatifi’ninyürüttüğü mücadelenin çok önemli olduğunu belirteneğitim emekçisi baskılar karşısında mücadele çağrısıyaptı.

Polis terörü ile ilgili yapılan sunumda NurhakKatliamı da hatırlatıldı. Nurhak Katliamı’ndayitirilenler için şiirler okundu ve türküler söylendi.

Eğitim Hakkı İnisiyatifi adına yapılankonuşmalarda Siyonist İsrail’in saldırıları da kınandıve kapitalist sömürü çarklarında öğütülmeye razıolunmayacağı söylendi.

Etkinlik 5 Haziran’da Galatasaray Lisesi önündeyapılacak Sokak Üniversitesi’nin kapanış etkinliğineçağrı ile bitirildi.

Ekim Gençliği / İstanbul

Üniversitelerde soruşturma-ceza terörü

Çukurova Üniversitesi’nde ceza terörüAdana Çukurova Üniversitesi’nde devrimci, demokrat öğrenciler üzerindeki baskılar artıyor. En ufak bir

hak arama girişiminde dahi polis-idare işbirliği devreye sokuluyor. Bildiri dağıtan, stant açan devrimci,demokrat öğrenciler para cezaları ve gözaltı terörüyle karşılaşıyor.Öğrencilerin yılmadığını görerek soruşturma-ceza terörünü devreye sokan ve politik öğrencilerin kitlelereulaşmasını engellemek için soruşturma açan yönetim bir Ekim Gençliği okuruna bir ay okuldan uzaklaştırmacezası verdi.

Çukurova Üniversitesi giriş kapısında turnike olmadığından öğrenciler uzaklaştırma alsa dahi kampüs içinegirebiliyordu. Bunu bilen polis-idare yönetimi cezaları final haftasına denk getirerek öğrencileri bu yollakokutmaya, sindirmeye çalışıyor.

Ekim Gençliği / Çukurova Üniversitesi

Beytepe’de soruşturma terörüHacettepe Üniversitesi Rektörlüğü soruşturma-ceza terörüyle üniversitedeki ilerici-devrimci faaliyeti

sindirmeye çalışıyor. 26 Ekim’de ÖGB’lerin YÖK çalışmasına saldırması ve okula giren kolluk güçlerinin 69öğrenciyi gözaltına almasını 94 öğrenciye soruşturma açılması izlemişti.

Açılan bu soruşturmalar sonuçlandı ve 10 öğrenciye 1 yıl okuldan uzaklaştırma cezası verildi. Finaldöneminde sonuçlandırılan soruşturma saldırısıyla öğrencilerin eğitim hakkı gasp edildi.

Bunun yanı sıra “çalgı çalıp şarkı söylemek” gibi sudan gerekçelerle açılan soruşturmalarda öğrencilereğitim hakkını gaspetmekle suçlanıyorlar. Ayrıca Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü 100’e yakın öğrenciyeNewroz ve Halepçe Katliamı eylemlerine katıldıkları gerekçesiyle soruşturma açtı.

Ekim Gençliği /Beytepe

Mücadele SOKAK’ta büyüyor! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 21Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010

SOKAK Üniversitesi Taksim ve Kadıköy’deydi...

Page 22: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

Yıldız’da faşist etkinliğe geçit yok!Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Bağımsız Düşünce

Kulübü’nü ve etkinliklerini paravan olarak kullananbir grup faşist 28 Mayıs günü İstanbul’un fethi konulubir etkinlik yapmaya çalıştı.

Mehteran Takımı’nın katılımı ile gerçekleştireceğietkinliklerin duyurusunu yapan faşistlerin afişleriönceki günlerde önce duyarlı öğrencilerce söküldü.Faşistlerin toplanıp bu öğrencileri darp etmeyekalkması üzerine durumu haber alan siyasetlersaldırıya müdahale ettiler. Faşistler tehditler savurarakfakülteden ayrıldılar.

28 Mayıs günü ise üniversiteye toplu halde girişyapan devrimci demokrat yurtsever öğrencilerinsayısı gün içinde arttı ve karşılıklı bir bekleyişbaşladı. Okulu afişleri ile donatan öğrenciler “28Maden işçisi ve polis tarafından katledilen ŞerzanKurt’un hesabını soracağız!-YTÜ Öğrencileri”afişleri ile öğlen yapılacak anmaya arkadaşlarınıdavet ettiler.

Üniversitedeki tüm kantinler ve yemekhanedolaşılarak teşhir konuşmaları yapıldı ve öğrencilerfaşist etkinliği yaptırmamaya davet edildi.

Ardından da faşistlerin Bağımsız Düşünce Kulübüparavanı ardında etkinlik yaptığı oditoryumun önündebekleyiş başladı. Bu esnada Mehter Takımı’nınkampüs içerisinde yürütülmesine izin verilmedi.Mehter marşlarının oditoryum önünde söylenmeyebaşlanmasının ardından ise YTÜ Öğrencileri marşlarile onları bastırdı. Sermaye düzenini ve faşistbeslemelerini teşhir eden devrimci demokratyurtsever öğrencilerin önü ise polis barikatı ilekapatıldı.

Etkinliğin ardından faşistler bekleyişlerinisürdüren öğrenciler ile karşılaştırılmadan alandançıkartıldı. Ardından YTÜ Öğrencileri adına Tonozkantinde bir konuşma yapıldı ve gün boyuncaüniversiteyi işgal eden polisler ve onların korumasıaltında faşist yalanları üzerine bir etkinlik yapanlaryeniden teşhir edildi. Sonrasında ise devrimcidemokrat yurtsever öğrenciler toplu çıkış yaptılar.

Ekim Gençliği / YTÜ

Tunceli Üniversitesi’nde polisterörü

Tunceli Üniversitesi’nde düzenlenen 1. BaharŞenlikleri’nde 29 Mayıs akşamı üniversiteye girenözel harekat polisleri havaya ateş açtı. Polislerin biröğrencinin kafasına silah dayamasının ardındandevrimci, yurtsever öğrenciler oturma eylemigerçekleştirdi. Öğrenciler eylemde, polis tarafındankatledilen Aydın Erdem ve Şerzan Kurt’unfotoğraflarının olduğu pankart açtı.

Öğrencilerin, eylemi Rektör Prof. Dr. DurmuşBoztuğ ile görüşmeden bitirmeyeceklerini bildirmesiüzerine Rektör Boztuğ, öğrencilerin yanına gelerekyüzsüz bir şekilde sakin olunmasını istedi.

Öğrenciler, olayların görüntülerini güvenlikkameralarından rektör ile birlikte izlemek istediklerinisöyledi. Bunun üzerine Rektör Boztuğ ileöğrencilerden bir grup, rektörlük binasına gidipgörüntüleri birlikte izledi. Daha sonra Rektör DurmuşBoztuğ’un hiçbir açıklama yapmadan binadan çıkıp

gitmesi öğrenciler tarafından tepkiyle karşılandı.

Marmara Üniversitesi’nde faşistsaldırı

Marmara Üniversitesi Haydarpaşa Kampüsü’nde28 Mayıs günü sabah saatlerinde faşistlerle yaşanangerginlikte biri Ekim Gençliği okuru olmak üzere 6öğrenci gözaltına alındı.

Hukuk Fakültesi’nde derslik girişlerine afiş asanyurtsever öğrencilerle faşistler arasında gerginlikyaşandı. Bunun üzerine ilerici-devrimci öğrenciler,okul bahçesinde saldırıyı protesto ettiler. Bu aradaçevik kuvvet polisleri okula girdi.

Okula giren çevik kuvvet polisleri faşistlerlebirlikte öğrencilere saldırdı. Saldırı sonucu biri EkimGençliği okuru 6 öğrenci gözaltına alındı.

Bununla birlikte aynı saatlerde GöztepeKampüsü’nde de aynı sebepten kaynaklı bir gerginlikyaşandı. Bu kampüste de 10’dan fazla öğrenci çevik

kuvvet saldırısı sonucu darp edilerek gözaltına alındı.Marmara Üniversitesi / Ekim Gençliği

İÜ’de polis terörü protesto edildiİstanbul Üniversitesi’nde 26 Mayıs günü Şerzan

Kurt için asılan afiş ve pankartlar gerekçe gösterilerekgerçekleştirilen polis saldırısı ve ardından yaşanangözaltı terörü, 31 Mayıs günü İÜ Öğrencileritarafından protesto edildi.

YTÜ Direnişi adına bir konuşmanın da yapıldığıeylemde, çocuğu uzaklaştırma cezası alan bir anne desöz aldı. İlerici öğretim üyeleri de öğrencilerinyanında bulunarak eyleme destek verdi.

DGH, DYG, EHP, EMEP, Ekim Gençliği, ÖDP,Öğrenci Kolektifleri, TÖP ve Beyazıt Gazetesi’ninörgütleyicisi olduğu eylem, Beyazıt Meydanı’ndagerçekleştirilen oturma eyleminin ardından basınaçıklaması okunarak sona erdi.

Ekim Gençliği / İstanbul Üniversitesi

Faşizme karşı omuz omuza!22 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010

Üniversitelerde rektörlük-faşist-polis işbirliği!

Gençlik Federasyonu’na polis saldırısıGençlik Federasyonu’nun 31 Mayıs günü “Parasız eğitim istiyoruz - Alacağız” şiarı ile gerçekleştirdiği

kampanya çerçevesinde Ankara’da yaptığı basın açıklamasına polis saldırdı. Topladıkları imzaları meclisesunmak isteyen federasyon üyelerinin yürüyüşüne izin verilmedi.

Sakarya Caddesi’nde yapılan açıklamanın ardından TBMM’ye yürümek isteyen Gençlik Federasyonuüyelerinin önü çevik kuvvet polisleri tarafından kesildi. İsrail’in saldırısını yürüyüşe engel olmanın gerekçesiolarak gösteren polis gaz bombaları ve coplarla kitleye saldırdı. İki defa üst üste saldırıya maruz kalınmasınarağmen kitle dağılmadı.

Bunun üzerine altı kişilik bir heyet, meclise giderek çeşitli milletvekilleri ile görüşmeler gerçekleştiripsaldırıyı anlattı.

Genç-Sen’den ulaşım zammı protestosuEskişehir Genç-Sen 30 Mayıs günü gerçekleştirdiği yürüyüşle Eskişehir Büyükşehir Belediyesi tarafından

ulaşıma yapılan zamları protesto etti. EBB tarafından geçekleştirilen ulaşım zamları öğrenci biletinde %40’a yakın bir artışa neden oldu.

Belediyenin uyguladığı bu fahiş ulaşım zammını protesto eden Genç-Sen’liler ücretsiz ulaşım talep ettiler. Eskişehir İl Sağlık Müdürlüğü önünde toplanan Genç-Sen’liler Adalar Caddesi boyunca yürüyüş

gerçekleştirdiler. Eylem boyunca “Ulaşım haktır satılamaz!”, “Ücretsiz ulaşım istiyoruz!”, “Genç-Sen haykırulaşım haktır!” sloganları atıldı. Eyleme çevredeki insanlar da alkışlarla destek verdi.

Eskişehir Ekim Gençliği

Page 23: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

İşçiler, emekçiler!Siyonist İsrail devleti barbar ve katliamcı yüzünü

bir kez daha gösterdi. Filistin’e yardım götürmeyeçalışan insanları uluslararası sularda katlederek,katliamlarına bir yenisini ekledi.

İsrail, gözü dönmüş katil bir devlettir. Bu haydutdevlet, bir kez daha, insanlığa karşı açık ve ağır bir suçişlemiştir. Nedir ki, her zamanki gibi tam birutanmazlık örneği sergileyerek, bu cinayetini de haklıve meşru göstermeye çalışmaktadır.

Siyonist barbarlar, yıllardır, sadece mazlum Filistinhalkına karşı değil, sistematik bir biçimde tüm dünyahalklarına karşı suç işlemektedir. Onların gerisindebaşta ABD olmak üzere emperyalist güçlerdurmaktadır. Keza, onları bu katliamlar içincesaretlendiren de bu güçlerdir. Bu yeni katliam da,emperyalizm ve siyonist barbarlığın yıllardıruyguladığı, halklara boyun eğdirme politikasının yenibir örneğidir.

Emekçiler, kardeşler!Sermaye devleti ve işbaşındaki AKP hükümeti,

ezilen mazlum halklar cephesinde derin bir nefretlekarşılanıp, yaygın protestolarla karşılanan bugelişmeyi istismar etmektedir. Başta Başbakan RecepTayyip Erdoğan olmak üzere, hükümet sözcüleri,siyonist barbarları kınamakta, kuru sıkı tehditlersavurmakta, Davos örneği şovlar yapmaktadır.

Sermaye devleti, İsrail’le birlikte bulunduğubölgedeki en Amerikancı devlettir. AKP hükümeti de,bugüne kadarki gelmiş geçmiş en Amerikancıhükümetlerden biridir. Bölgede İsrail’le en çok ticaribağlantıları olan devlet sermaye devletidir. Yıllardırkardeş Filistin halkına ölüm kusan savaş uçaklarınınpilotlarını eğiten de Türk sermaye devletidir. Öteyandan, sermaye devleti de katliamcı bir devlettir ve oİsrail’in silah sanayisinin yağlı bir müşterisidir.Nitekim, günümüzde, insansız uçaklar da dahil, kardeşKürt halkına dönük kirli savaşta kullanılan savaşuçaklarının önemli bir bölümü de İsrail’den satınalınmıştır. Sermaye devleti İsrail’in sıradan değil,stratejik ortağı bir devlettir. Dahası, o tüm bunlaryetmezmiş gibi, sinsi bir biçimde yürüttüğüdiplomatik çabalarla, mazlum halkların amansız birdüşmanı olan siyonist barbarlığın ırkçı, sömürgeci vekatliamcı kimliğini meşrulaştırmaya çalışmaktadır.

Tüm bu nedenlerle, ABD ve İsrail’le başta stratejikaskeri işbirliği olmak üzere, tüm ekonomik, siyasal vediplomatik işbirliğine son verilmeden yapılan “sert”açılkamaların da, kuru sıkı tehditlerin de ve Davostürü efelenmelerin de hiçbir inandırıcılığıbulunmamaktadır. AKP hükümetinin Filistin halkınınyanında oldukları şeklindeki tüm açıklamaları da,kendilerine özgü bir ikiyüzlülük örneğidir, aşağılık biryalandır.

Tüm uluslardan işçi, emekçi, ilerici vedevrimciler!

Siyonist İsrail devleti yıllardır dünyanın veinsanlığın gözleri önünde mazlum Filistin halkı baştaolmak üzere, Ortadoğu halklarına kan kusturmaktadır.Akılalmaz bir ırkçılık ve barbarlık örneğisergilemektedir. Bu haydut devleti ayakta tutan ise,

ABD’nin açık desteği başta olmak üzere,emperyalizmin desteğidir. Bu arada, AB de tam birikiyüzlülük örneği sergilemektedir. Katliamı kınamayadönük açıklamalarının da hiçbir inandırıcılığı yoktur.

Bu gözü dönmüş katil devleti ve gerisindekiemperyalizmi durduracak yegene güç, dünya işçilerive ezilen halklarının Filistin halkına vereceği destekve kardeşçe dayanışmadır. O halde, vakit geçirilmedensiyonist barbarlara ve emperyalizme karşı kararlı birmücadele yükseltilmelidir.

İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformuolarak, tüm uluslardan işçileri, emekçileri, ilerici ve

devrimci güçleri derhal harekete geçmeye, siyonistbarbarlardan hesap sormaya, her yerde katliamıprotesto eylemleri düzenlemeye, kardeş Filistinhalkıyla eylemli tam dayanışmaya çağırıyoruz.

Kahrolsun siyonist İsrail devleti!Yaşasın halkların kardeşliği!Tüm emperyalistler Ortadoğu’dan defolsun!İsrail’le tüm anlaşmalar iptal edilsin!

İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu(BİR-KAR)

01 Haziran 2010

Her yer Filistin, her yer direniş! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 23Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010

Siyonist barbarlar katliamlara devam ediyor!..

Emperyalizm ve siyonizm yenilecek, direnen Filistin halkı kazanacak!

Siyonist katliam Avrupa’da lanetlendi

BaselÇoğunluğu Türkiyeli devrimci örgüt ve parti taraftarlarından oluşan bileşenler, 31 Mayıs Pazartesi günü

basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada, katliamcı İsrail ile birlikte ona askeri, siyasi ve ekonomik açıdandestek veren tüm emperyalist güç odakları teşhir edildi. Katliamcılıkta İsrail’den geri kalmayan Türk sermayedevletinin sözde efelenmelerinin şovdan öte bir anlam taşımadığı da vurgulandı. Sürdürülen ekonomik, siyasi,askeri ilişkiler ve stratejik ortaklıklarla iki ülke arasındaki sefil çıkarların geliştirildiği ifade edilen açıklamada,göstermelik “tatbikat iptal” etme açıklamalarının kamuoyonu yatıştırmaya dönük ikiyüzlü yaklaşımlar olduğubelirtildi.

1 Haziran Salı günü ise yerli ve göçmen kurumlar bir araya gelerek saat 17.30’da şehir merkezinde saldırıyılanetleyen ikinci bir eylem gerçekleştirdiler. Çeşitli kurumlar kendi pankartlarıyla eylemde Almanca okunanaçıklamayla katliam teşhir edildi. Eylemlerde Almanca olarak “Emperyalist savaşa ve saldırganlığa karşıbirleşelim! / BİR-KAR” pankartı açan sınıf devrimcileri “Siyonist cellatlar bir kez daha işbaşında!” başlıklıTürkçe ve Almanca bildirilerin dağıtımı gerçekleştirdiler.

Köln1 Haziran Salı günü Köln’de Sol Parti (Die Linke) ve Köln Filistin Derneği çağrısıyla yapılan protesto

Dom Kilisesi önünde gerçekleştirildi. Yaklaşık 500 kişinin katıldığı eylemde kitleye Sol Parti, Filistin Derneğive MLPD temsilcileri hitap etti. Türkiyeli devrimci-demokrat grupların da katıldığı eyleme dinci-gericiçevreler yoğun bir katılım sağladılar. Eylemde sol güçlerin bayrak ve flamalarıyla birlikte çok sayıda Türkbayrağı ve Hamas bayraklarının da taşınması dikkat çekti.

Eylemin başında özellikle sol gruplar adına konuşmaların yapıldığı esnada “Yaşasın enternasyonaldayanışma!”, “Faşizme her yerde ölüm!”, “Halkların uluslararası katliam merkezi ABD!” gibi ortak sloganlaratılırken, eylemin sonlarına doğru hakimiyet dinci-gericilerin eline geçti.

BİR-KAR / Basel - Köln

Siyonist katilam lanetlendi

New York New York Manhattan’da 42. caddede yapılan eylemde Türkiye ve Filistin bayrakları taşınırken İsrail karşıtı

sloganlar atıldı. “Gazze’deki ablukaya son verin”, “Amerikan Doları, İsrail’in savaş suçlarını besliyor”,“Gazze’ye özgürlük” yazılı pankartların taşındığı eylemde polis ablukası dikkat çekti.

Eylemde Yahudiler de yer aldı. Üzerine çarpı işareti yaptıkları İsrail bayrakları taşıyan bu grubun dinikıyafetler giymesi göze çarparken grup yakalarında da “Yahudi siyonist değildir” yazılı rozetler taşıdı. İsrailBaşkonsolosluğu önünde iki saat süren eylemin ardından Times Meydanı’na gitdildi. Burada da bir süre devameden protestonun ardından eylem sona erdi.

Yunanistan Yunanistan’da eylemlerin adresi ise Atina’daki İsrail büyükelçiliği önüydü. Protesto gösterilerine karşı

büyükelçilik önünde zırhlı otobüslerle ve çok sayıda çevik kuvvet polisi ile barikat oluşturuldu. Büyükelçilik önünde toplanan binlerce kişi “Terörist İsrail!”, “Filistin’e özgürlük!”, “Ellerinizi Gazze’den

çekin!” ve “Ambargoya son!” sloganları attı ve Filistin bayrakları taşıdı. Polisin kitleye müdahale ettiği eylemde protestoculara karşı çok sayıda göz yaşartıcı gaz ve ses bombası

kullanıldı. Kaldırımları söken gruplar, yaklaşık 2 saat boyunca polisi taş yağmuruna tuttu. Cadde ve arasokaklardaki onlarca çöp konteynırı da ateşe verilerek barikatlar kuruldu.

Page 24: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

Avrupa’da hükümetlerin saldırı dalgasınıyoğunlaştırması işçi ve emekçiler cephesindeneylemlerle karşılanıyor. İtalya, Portekiz, Norveç veRomanya’da işçi ve emekçiler grevlerle mücadeleyibüyütüyor.

İtalya’da Haziran sıcak geçecekBerlusconi hükümetini sıcak bir haziran bekliyor.

İtalya Sendikalar Birliği (CGİL) hükümetin 24 milyardolar kısıtlamaya gitmek için hazırladığı tasarrufprogramına karşı 25 Haziran’da genel greve gitmekararı aldı. CISL ve UİL sendikaları ise greve destekvermiyor.

İtalya’da son üç yıl içinde kamu sektöründe 400bin işyeri tasfiye edildi. Emekli olan her 5 kişidensadece birinin yerine yeni bir emekçi işe alınıyor.Böylece ülkede 3,3 milyon kamu emekçisininsayısının 2,9 milyona indirilmesi planlanıyor. Bu dapersonel sayısının yüzde 12 azaltılması anlamınageliyor. Bunun dışında maaşlarda da 2011-2013yılına kadar artış yapılmayacak. Devlet dairelerinde59 bin işyeri tümden yok edilecek.

Sağlık sektöründe de önümüzdeki üç yıl içinde156 bin işyerinin tasfiyesi planlanıyor. Kontratlıçalışan 12 bin doktorun çalışma süreleri dolunca birdaha uzatılmayacak. Doktorların ücretlerindedüşünülen artış da iptal edilecek. Hükümetin buuygulamasına karşı doktorlar da greve katılma kararıaldılar. Greve maaşları dondurmak istenen hakim vesavcılar da katılacak.

Romanya’da kamu sektöründegrev

Romanya’da 700 bin kişinin çalıştığı kamusektöründe emekçiler 1 Haziran günü hükümetinistifasını talep ederek greve gitti. 50’ye yakınsendikanın çağrı yaptığı greve öğretmenler, sağlıkemekçileri, cezaevlerinde, sınırlarda, gümrüklerdeçalışan kamu emekçileri katıldı. Bükreş’te metroçalışanları da greve katılarak kamu çalışanları veemeklilere destek verdiler.

Ayrıca Romanya’nın birçok kentinde de 1 Hazirangünü hükümetin kemer sıkma politikalarına karşıprotesto gösterileri yapıldı.

Norveç’te grev dalgası Norveç’te grev dalgası yayılıyor. Taşımacılık

sektöründe çalışan işçiler düşük ücret ve kötü çalışmakoşullarını protesto etmek için greve gittiler. Grevözellikle DHL, Tollpost Globe ve Nor Linesşirketlerinde yaşandı.

Ayrıca 2500 temizlik işçisinin daha fazla ücret vebu branşta asgari ücret talep ederek başlattıkları grevsürüyor. Grev özellikle bürolarda ve büyük alışverişmerkezlerinde çalışan işçiler tarafındangerçekleştiriliyor.

28 Mayıs Cuma gününden bu yana dabelediyelere bağlı hastane, okul ve kreşlerde çalışan17 bin kamu çalışanının başlattığı grev sürüyor.

Portekiz’de 300 bin kişidenprotesto yürüyüşü

Portekiz’in başkenti Lizbon’da 29 Mayıs günü300 bin kişi hükümetin tasarruf paketine karşı sokağaçıktı. CGTP-İntersindical Sendika Merkezi’nin çağrıyaptığı yürüyüşe “komünist” ve sol blok partileri dedestek verdi. Yürüyüşte sık sık “Genel grev!”

sloganları atıldı.

Fransa’da emekçiler ayakta!Yunanistan’ın ardından Fransa’da da işçi ve

emekçiler hükümetin emeklilik yaşını yükseltmeplanlarına karşı 27 Mayıs günü genel greve gittiler.Emeklilik yaşını yükseltme planlarına karşısendikaların çağrısı üzerine 24 saatlik grevyaşanırken, yüzbinlerce kişi sokaklara çıktı.

CGT, CFDT, CFTC, FSU, Unsa ve Solidairessendikalarının emeklilik ve iş için yaptığı çağrıüzerine tüm ulaşım ağları, posta, telekom, medya,enerji, adalet, eğitim, kamu hizmetleri, bankalar,sigorta şirketleri ve özel sektörde greve gidildi. Ülkegenelinde 173 gösteri düzenlendi.

Ülke genelinde düzenlenen gösterilerin en büyüğüParis’te gerçekleşti. Denfert-RochereauMeydanı’ndan Bastille Meydanı’na yapılan yürüyüşte“Hep birlikte iş, ücret, çalışma koşulları ve emeklilikiçin harekete geçelim” pankartı taşındı.

CGT sendikası, eylemlere katılanların sayısının

gün ortası itibariyle 800 bine ulaştığını bildirdi.Marsilya’da organizatörlere göre 80 bin kişi yürüyüşekatılırken, Rouen’de 23 bin, Havre ve Saint-Nazaire’de 15 bin, Nantes’de 25 bin, Nice’te 7 bin,Mans kentinde 15 bin, Orleans’da 5 bin, Lyon’da 15bini aşkın kişi yürüdü.Bordeaux, Auch, Perpignangibi diğer birçok kentte de onbinlerce kişi sokaklaraçıktı. Öte yandan CGT sendikası Ulusal DemiryollarıKuruluşu SNCF çalışanlarının yüzde 28’inin grevekatıldığını bildirdi. Birçok bölgede greve katılımlarınçok güçlü olduğu ifade edildi.

Grevden posta, telekom, medya, enerji, adalet,eğitim, kamu hizmetleri, bankalar, sigorta şirketlerive özel sektörde etkilendi. 100 bin işçisi olanTelekom’da gün ortası itibariyle çalışanların yüzde21,5’i greve katılırken, postanelerde yüzde 12,8oranında katılım sağlandı. İlk öğretimde yüzde 15,99,lise ve kolejlerde yüzde 12,27 oranında grevyaşanırken, kamu hizmetlerinde çalışanların yüzde11,6’sı grevde yer aldı. Ülkenin en büyükhavaalanları olan Orly ve Roissy’de yüzde 10oranında uçuş iptali oldu.

Avrupa’da mücadele yayılıyor!24 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010

Sömürü düzeni öldürüyor!

Azgın emek sömürüsü üzerinden büyüyen kapitalistlerin saltanatları işçi ölümleri üzerinden sürüyor. Bugerçek, önde gelen teknoloji devleri için üretim yapan Tayvan merkezli Foxconn şirketinde peş peşe meydanagelen işçi intiharlarıyla bir kez daha tescillendi.

Bu yıl Tayvanlı Foxconn şirketinin yüksek binalarından atlayarak ölen işçilerin sayısı 11’i buldu. Apple,Dell ve Sony Ericsson gibi şirketlere bilgisayar, bilgisayar oyunları ve cep telefonlarının üretildiği tesislerdeağır sömürü ve baskı koşulları altında çalışan işçiler “kurtuluşu” intiharlarda buluyorlar. Foxconn’da haftanın6 günü 60 saat çalışılırken, fazla mesai eksik olmuyor. Tam anlamıyla kölelik ve kuralsızlık hüküm sürüyor.

Foxconn’da peş peşe yaşanan işçi intiharlarına karşı yazılı açıklama yapmakla yetinen kapitalistler“gelişmelerin yakından incelendiği” gibi sözlerle tedarikçi firmalardaki üretim koşullarının gözdengeçirileceğine dair göstermelik sözler vermekle yetiniyorlar.

Diğer yandan, intihar eden işçilerin yakınları Foxconn yönetiminden intiharlara ilişkin açıklama talepetmiş, ölümleri trajik olarak yorumlayan Foxconn yönetim kurulu başkanı Terry Guo, “her şeyin normalolduğunu” savunarak tam bir ikiyüzlülük örneği sergilemişti.

Terry Guo, “540 bin çalışanımız var. Uzmanlara sorduk, intihar oranı gayet normal bir seviyedeymiş”açıklamasını yapma arsızlığında bulunmuştu.

İşçi intiharlarının gündeme gelmesinden rahatsızlık duyan kapitalistlerin işçi intiharlarına bulduklarıçözüm ise hayli ilginç. Şirket yönetimi intiharlara karşı işçilere intihar girişiminde bulunmayacaklarına dairtaahhütname imzalatıyor.

Avrupa’da mücadele yayılıyor!

Page 25: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

Düşünceleri, örgütlü kimlikleri, darağaçlarında,kuşatmalarda ve işkence tezgahlarında inançları uğrunaölümü teredütsüzce karşılayan, devrimci direnişçikimlikleriyle kendilerinden sonraki kuşaklara güçlü birdevrimci miras bırakan devrim ve parti şehitleri, 29 MayısCumartesi günü Almanya’nın Essen kentinde yapılan biretkinlikle anıldı.

BİR-KAR tarafından örgütlenen anma programı kısabir açılış konuşmasıyla başladı. Açılış konuşmasında,Denizler’in, Mahirler’in, Kaypakkayalar’ın ve Partişehitlerinin devrimci kimlikleri vurgulandı ve onlarıanmanın önemine işaret edildi. Ardından devrim vesosyalizm davası uğruna yitirdiğimiz devrimciler anısınasaygı duruşu yapıldı.

Saygı duruşunun ardından sinevizyon gösterimiyapıldı. Bunu, Essenli bir grup gencin kurduğu “İntifada”adlı grubun hazırladığı rap müzik gösterisi izledi.Devrimci bir içerik taşıyan ve devrimin önderlerinesaygının dile getirildiği gösteri ilgiyle dinlendi ve gençlertarafından coşkuyla karşılandı.

Etkinliğin ilk bölümü, ‘71 devrimci kopuşundanproletarya sosyalizmi dönemine uzanan devrimci tarihinözetlendiği ikinci bir sinevizyon gösterisi ile sonlandırıldı.

İkinci bölüm, devrimci miras ve güncel görevlerüzerine yapılan bir konuşmayla başladı. Konuşmada, ‘71devrimci çıkışının anlamına değinilerek, bugün onlarıanmanın devrimci olmakla ve dahası devrimci bir örgütesahip olmakla mümkün olabileceği, bunun dışındaki hertürlü sahiplenmenin samimiyet ve ciddiyetten yoksun birpragmatizm veya oportünizmden başka bir şeyolamayacağına vurgu yapıldı.

Konuşma, devrimci önderleri savunmanın en iyiyolunun, sınıf devrimciliği zemininde yürütülecekdevrimci mücadele olduğu ve bunun bugüncoğrafyamızdaki biricik temsilcisinin ise Parti olduğuvurgulandı.

Konuşmanın ardından müzik eşliğinde kısa bir şiirdinletisi sunuldu. Şiir dinletisinin ardından ise Grup Susahne aldı. Grup, Şarkışla, Kızıldere, İbrahim’e ağıt gibidevrimci marş ve türkülerin yanısıra, 3 Haziran 1963’teyitirdiğimiz Nazım Hikmet ve geçtiğimiz hafta katledilen30 maden işçisini anmak amacıyla da çeşitli parçalarseslendirdi. 200 kişinin katıldığı etkinlik devrimci biratmosferde gerçekleşti.

BİR-KAR / NRW

Devrim şehitleri mücadelemizde yaşıyor! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 25Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010

Hollanda’nın Den Haag kentinde ülke çapında düzeyde tartışma günü düzenlendi. Dünya EmekçiKadınlar Konferansı’na Hazırlık Komitesi-Hollanda (DEKK) tarafından düzenlenen tartışma gününe 40kişi katıldı.

Çeşitli uluslara mensup farklı organizasyonlardan toplantıya katılan kadınlar önceden hazırlanmışolan 13 tema hakkında tartışmak üzere bir araya geldi.

Saat 10.30’da başlayan toplantı komite başkanı tarafından yapılan konuşmayla başladı. Almanya’nınSolingen ve Herne kentinden dayanışmacı ve gözlemci olarak katılan iki kadın katılımcınınselamlanmasıyla başlayan konuşmada DEKK hazırlıklarının Hollanda genelinde nasıl geliştiği anlatılarakçalışmaların durumu hakkında değerlendirme yapıldı.

Dünya Emekçi Kadınlar Konferansı İnisiyatif Komitesi tarafından 2011 yılında Venezuela’datartışılmak üzere saptanan konulardan bazıları şöyle:

1. Kadınların çifte sömürüsü, kadına karşı şiddet2. Kadının kendi vücudu hakkında karar verebilmesi, seksüel bilgilendirme, doğum kontrolü ve kürtaj3. Kadın hareketliliği ve feminizm4. İşçi kadınlar, eşit işe eşit ücret, annelerin dışlanması, kadınların yüksek pozisyona gelmesine

yönelik ayrımcılık5. Ezilen halklara ait kadınların ezilmesi, ayrımcılık, yabancı düşmanlığı ve migrant olmak6. Genç kadınların kadın hareketliliği ve politika içindeki yeri7. İşgalci şavaşlar ve kadınların buradaki konumu, emperyalist politika ve globalleşmenin kadınlar

üzerindeki etkileriSaat 11.00’de gruplar halinde temalar tartışmaya açıldı. Her tartışma o konuyu hazırlayan bir kadın

tarafından yönlendirildi. Temalar, üzerine önceden hazırlanan teoremler yardımıyla ele alındı. Yaklaşıkbir saat süren tartışmadan sonra sonuçlar çıkarıldı ve bunlar tüm katılımcıların bir araya geldiği gününsonunda açıklandı ve diğer gruplar tarafından tartışmaya sunuldu. Bazı konularda tartışma uzunsürdüğünden bu toplantının tekrarlanması kararı alındı.

Iki tartışma grubu arasında verilen arada Venezüela’nın politik, sosyal ve ekonomik yapısı tartışıldı bukonunun daha geniş araştırılması önerildi. Dünya Emekçi Kadınlar Konferansı’nın Chavez tarafındandesteklenmediği fakat iki kadın bakan tarafından desteklendiği belirtildi. Konferansın tamamenVenezuela ve tüm dünya kadınlarının kendi gücüyle hazırlandığı ve ekonomik sorunların çözülebilmesiiçin ise Avrupalı kadınların önlerine 300 bin Euro para toplama hedefi koyduğu açıklandı.

Tartışmalar sonucu Hollanda ve dünya çapında kapilazmin ve globalleşmenin etkisiyle haklarıntırpanlandığı, kadınların buna karşı aktif mücadele içinde olduğu fakat mücadelenin daha dagenişletilmesi ve özellikle genç kadınların bu mücadeleye çekilmesi gerektiği ifade edildi.

BİR-KAR Kadın Komisyonu / Hollanda

Parti ve devrim şehitleri Essen’de anıldı

Hollanda’da Dünya Emekçi KadınlarKonferansı’nın hazırlıkları sürüyor

Page 26: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

Şerzan Kurt’un katledilmesini protesto etmek içinİzmir’de kitlesel bir eylem yapıldı.

BDP İzmir İl Örgütü tarafından GündoğduMeydanı’nda gerçekleştirilmek istenen mitinge İzmirEmniyet Müdürlüğü ve Valiliği’nin izin vermemesiüzerine Basmane Meydanı’ndan CumhuriyetMeydanı’na yürüyerek basın açıklamasıgerçekleştirmek isteyen kitlenin yürüyüşü polistarafından saatlerce engellendi.

Basmane ve çevresini keskin nişancılar vepanzerlerle ablukaya alan polisin bu tutumuna karşıBasmane’de toplanan ve sayısı bini bulan kitlesloganlar eşliğinde beklemeye başladı. Ardından“Operasyonlara son, barış için diyalog!” pankartınınardında toplanan kitle yürüyüşe başladı ancakyürüyüşün önü polis barikatıyla kesildi. Tüm Basmaneve çevresini binlerce polis ile ablukaya alan kollukgüçleri eyleme izin vermeyeceklerini duyurdular.Polisle yapılan pazarlıkların ardından eylem Eskiİtfaiye binasında yapıldı.

BDP İzmir İl Başkanı Mukaddes Kubilay buradaEge’de yükseltilen faşist saldırılara değindi. BDP’yeyönelik baskıları da kınadı. Şiddet yolu içerenpolitikaların tıkandığını söyleyen Kubilay “demokratikçözüm” talebini dile getirdi.

BDP Milletvekili Nuri Yaman ise ilk olarak Kürtçe,ardından da Türkçe olarak kitleye seslendi.Operasyonların durmasını, Kürt siyasetçilerin serbestbırakılmasını ve BDP’ye yönelik baskıların sonbulmasını talep eden Yaman, emniyet ve valiliğinyürüyüşe engel olmasını da protesto etti.

BDP Milletvekili Sırrı Sakık ise savaşta ölenlerinyoksul Anadolu çocukları olduğunu belirttikten sonrakimsenin ölmemesi için çalıştıklarını söyledi. Sakık,barışa karşı çıkanların ölümler üzerinden rant eldeedenler olduğunu söyledi. Sakık ayrıca önümüzdekidönemde geniş bir demokrasi cephesi kuracaklarınıvurguladı.

Konuşmaların ardından eylem sloganlarla sonbuldu. Yürüyüşe, ÖDP, EMEP, SDP, ESP, EHP,Mücadele Birliği gibi çok sayıda kurum destek verdi.

Kızıl Bayrak / İzmir

Şerzan’ı katledenlerden taziye ziyareti

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Muğla’da polis kurşunuyla katledilen Şerzan Kurt’un taziye çadırını ziyaretetti. 12 Mayıs günü vurulan, 24 Mayıs günü yaşamını yitiren Şerzan Kurt için hükümet cephesinden ilkaçıklama da böylece 30 Mayıs günü yapılmış oldu.

Sermaye devletinin faşistleri de kullanarak Kürt düşmanlığı üzerinden estirmeye çalıştığı şovenist rüzgarbirçok kentte kendini gösterirken, Muğla ve Tokat gibi şehirlerde öğrencilere yönelik fiili saldırılar hat safhayaçıkmıştı. Polis destekli, sivil faşistlerin gerçekleştirdiği saldırılarda, Şerzan örneğinde de olduğu gibi saldırıyauğrayanlar polis müdahalesiyle karşılaşırken faşist beslemeler ise hiçbir yaptırımla karşılaşmadılar.

Şerzan’ın katledilmesinden sorumlu olan sermaye devleti ise bu olayda tepkilerin büyümesinden kaynaklısadece Şerzan Kurt’u vuran polisi açığa almakla yetindi.

Kürt halkına imha ve inkarı dayatan, yarattığı şovenist histeri ile halklar arasına düşmanlık tohumları eken,faşist, provokasyonlarla, linç saldırılarıyla baskı ve terörü arttıran sermaye devletinin İçişleri Bakanı BeşirAtalay, Şerzan Kurt’un ailesini ziyaret için Batman’a geldi.

Baba Ömer Kurt, faillerin gerekli cezaya çarptırılması gerektiğini söylerken Atalay da bunun içinçalıştıklarını iddia etti. Şerzan’ın katledilmesinin ardından birçok kentte benzer saldırıların yaşanması vesorumluların kollanması bile Atalay’ın boş konuştuğunu gösterirken “Olay ortaya çıkarıldı. Temennimiz birdaha böyle olayın olmamasıdır. Suçlular gerekli cezaya mutlaka çarptırılacaktır. Sizin de yargılama sürecindeoraya gitme veya buna yönelik taleplerinizi Vali beye iletebilirsiniz’’ ifadeleri hükümet cephesinde konununçoktan kapatıldığını gösterdi.

Kayıplar ülkesi Türkiye...“Kaybedenler, kaybedecek!”

17–31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplar Haftası, İstanbul ve Adana’da 31 Mayıs günü gerçekleştirileneylemlerle sonlandırıldı.

İHD İstanbul Şubesi’nin önünden Beyoğlu Tünel Meydanı’na sloganlarla yürüyen kayıp yakınları eylemde,“Onlar gözaltında kaybedildi! Onlardan geriye yalnızca giysileri, eşyaları kaldı” pankartını açtı. En öndeCumartesi Anneleri ve çocuklar yürüdü.

Tünel Meydanı’na gelindiğinde, kayıpların kişisel eşyaları mumlarla aydınlatarak, oturma eylemi yapıldı.Oturma eylemi sırasında ilk sözü çocuklar aldı.

Çocukların yaptığı konuşmaların ardından basın açıklamasını, İHD İstanbul Şubesi Gözaltında KayıplaraKarşı Komisyon adına, Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak gerçekleştirdi. Ocak yaptığı açıklamada,yakınlarının gözaltına alınırken, sorgulanırken, tanıklarının olduğunu belirterek, gözaltına alanların dasorgulayanların da kimliklerinin bilinmesine rağmen, bugüne dek yaptıkları tüm başvuruların sonuçsuz kaldığını,hukukun failleri koruduğunu söyledi.

Devrimci ve demokrat kurumların 31 Mayıs akşamı Adana İnönü Parkı’nda örgütlediği basın açıklamasıylakayıplar haftasını sonlandırdı. Kitle, İsrail’in gerçekleştirdiği kanlı saldırıyı kınadı.

Basın açıklamasında, Arjantin, Kolombiya, Salvador gibi ülkelerle birlikte Türkiye’nin de kayıplar ülkesiolarak anıldığı ifade edilen konuşma “Ömrümüz belki adalete yetmeyecek. Sizin nerede, hangi numaranınaltında gömülü olduğunuzu belki hiç öğrenemeyeceğiz. Hala bir mezarınız yok diyeceğiz. Belki sizi bir daha hiçgörmeyeceğiz. Bunun için çok yaralıyız ve öfkeliyiz. Bütün bu saydıklarımızı yerine getiremediğimiz içinbinlerce kez sizden özür diliyoruz.” sözleriyle son buldu.

Cumartesi Anneleri’nin oturma eylemi sürüyor... Cumartesi Anneleri, 170. kez Galatasaray Lisesi önünde bir araya gelerek, 20 Şubat 1994’de gözaltında

kaybedilen Mehdi Akdeniz’in dosyasının Ergenekon davası kapsamına alınmasını istedi. 28 Mayıs günü İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına basın açıklamasını

gerçekleştiren Yıldız Önen, 20 Şubat 1994’de Kulp Jandarma Karakolu’ndan askerlerin Diyarbakır’ın Kulpilçesinin Serveren köyüne gelerek tüm köylüleri köy meydanına topladığını söyledi. Bazı askerlerin, evleriyakmaya başladığını söyleyen Önen, Mehdi Akdeniz’in bir panzerin arkasına bağlanarak yerlerde sürüklendiğinive 5 kişi ile birlikte dövülerek götürüldüklerini belirtti. Önen şunları ifade etti: “Kulp Jandarma Karakolu’nagetirildiklerinde Mehdi’yi kendilerinden ayırdıklarını ve bir daha onu görmediklerini söylediler. Gözaltısüresince sürekli işkence gördüklerini, fakat Mehdi’nin daha ağır işkencelere mağruz bırakıldığını belirttiler”

Önen, Türkiye’nin AİHM’e bildirdiği “gözaltında yok” beyanından sonra “operasyon yapılmadı” beyanınında doğru olmadığının AİHM tarafından yine jandarma tutanakları kullanılarak saptandığını ve Türkiye’nin,AİHM’in saptamasından sonra gözaltı kayıtlarını 5 yıl sonra 1999’da doğrulamak zorunda kaldığını söyledi.Davanın 11 yıl sonra bittiğini ifade ederek sorumluların yargılanmasını istedi.

Kızıl Bayrak / İstanbul - Adana

Şerzan Kurt ölümsüzdür!26 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010

İzmir’de Şerzan Kurt için kitlesel eylem

Page 27: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

İnciraltı Öğrenci Yurdu Katliamı, 12 Haziran günüzamanaşımına giriyor. İzmir 78’liler Dayanışma veAraştırma Derneği, katliamın sorumluları hakkında“kitle katliamı yapmak” suçundan yargılanmaları içinsuç duyurusunda bulunacak. Bir yıldır çalışma yürütendernek, 100’e yakın tanığa ulaştı. Katliamın tanık vemağdurları yıllar sonra yeniden o günleri anlatacak.

Katliamın ardından açılan dava, sermaye devletinindiğer katliamlarında olduğu gibi kapatılmaya çalışıldı.Dava 3,5 yıl sürdü ancak sadece iki ailenin ifadesialınırken yapılan baskı avukatların davadançekilmesini koşulladı. Sıkıyönetim dönemindekifaaliyetlerinden dolayı askerlerin yargılanamayacağıhükmünü getiren yasayla dosya rafa kaldırıldı.

12 Haziran 1980’de birçok kentten öğrenci, ertesigün girecekleri sınav için İzmir İnciraltı ÖğrenciYurdu’na geldi. Bu öğrenciler için düzenlenen moralgecesinde gerçekleştirilen katliam, 78’liler Derneği’nintarafından şu şekilde anlatıldı:

“Asteğmen Necip Pınar ve Çavuş Hasan Dimiciyönetimindeki askerler panzerleriyle öğrencilerinkaldıkları blokların çevresini sarmış, yurtların kapıönüne kadar girmiş, sirenlerini sürekli açık tutmuş ve1000’in üzerinde yurt bahçesinde şarkı söyleyip, halayçeken öğrenciyi kuşatmışlardır. Saat 21.00 gibimegafonla anons yaparak öğrencilere genel aramayapılacağını duyurmuşlardır. Anonsun yapılmasındansonra araçlardan inen jandarma çavuşun verdiği emirile bahçedeki öğrencileri 3 dakika süreyletaramışlardır. Bir anda savaş alanına dönen öğrenciyurtlarında kurşun yağmuru altında öğrencilerkaçışmaya başladılar. 25 dakika süren katliamdayaşamını yitirenlerin otopsilerinde tümününsırtlarından vurulduğu, kurşunun Amerikan M-6 ve M-1 otomatik tüfeklerden çıkan mermiler olduğubelirlendi.”

Katliamda, 6 öğrenci yaşamını yitirirken, en az 60öğrenci de yaralanmıştı. Ertesi gün burjuva medyanınbüyük bölümü, olayı, “öğrencilerle jandarma arasındaçatışma” olarak vermişti.

AKP “En çevreci hükümet” miş!Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu,

Esenler Belediyesi Geri Dönüşüm Tesisi’ninaçılış töreninde yaptığı konuşmada hükümetolarak çevreye çok büyük önem verdiklerini vebu yönde önemli çalışmalar yaptıklarını ifadeetti. Eroğlu, doğayı sermayenin talanına açanlarkendileri, AKP hükümeti değilmiş gibi “Şunugururla söylüyoruz. Gelmiş geçmiş bütünhükümetler içinde en çevreci hükümet BaşbakanErdoğan başkanlığındaki hükümetimizdir.Mukayese kabul etmez’’ dedi.

Geçtiğimiz günlerde Akdeniz Üniversitesibünyesinde kurulan Akdeniz Üniversitesi ÇevreSorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin(AKÇAM) Çevre Hizmet Ödülleri çerçevesindeverdiği ‘özel ödül’ü, “AB’ye tam üyeliksürecinde çevre başlığının açılması içingösterdiği üstün gayretlerden” dolayı VeyselEroğlu almıştı. Birçok çevre katliamına adınıdolaylı ya da dolaysız olarak yazdıran Eroğlu, buödülün bir gerçekliği olduğunu düşünmüş ki,AKP hükümetinin çevre üzerinden dosyasıortadayken en çevreci hükümet olduklarını iddiaedebilmiş!

Oysa ki, taş ocağı faaliyetleri kapsamındaAKP hükümeti zamanında milyonlarca ağaç yokedildi; yalnızca Belek’te 500 bin ağaç katledildi.Yine Antalya’da çoğu orman arazisi olmak üzeremaden ve taş ocağı ruhsatı verilerek binlerce ağaç AKP döneminde kesildi.

AKP hükümeti HES’ler nedeniyle milyonlarca ağacın yok olmasına göz yumuyor ama yine yapılan bir-ikiarıtma tesisi en çevreci hükümet sıfatının kendilerine layık görülmesine yetiyor. Manavgat ormanlarındakiihmalini görmezlikten geldiği Orman Genel Müdürünü görevden almayan, 15 bin hektar ormanın yanmasındasorumluluğu olan bir çevre bakanı iki yüzlülükle ve arsızca çevreden doğadan bahsedebiliyor.

Acarkent’ler, Kazdağları, Hasankeyf... Sayısız çevre katliamının yolunu düzleyen AKP hükümeti, en“çevreci” hükümet olma vasfını ancak sermayeye peşkeş çektiği alanlarda çevresini, yandaşlarınıgözetmesiyle elde edebilir.

ŞPO: TOKİ Başkanına fahri doktoraunvanı verilmesi kabul edilemez

Şehir Plancıları Odası (ŞPO), Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkanı Erdoğan Bayraktar’a GaziÜniversitesi tarafından ‘fahri doktora’ unvanı verilmesine ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.

Açıklamada, TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar’a “toplu konut alanındaki birikimi, kamu arazileri vekaynaklarını verimli biçimde değerlendirilip halka açmasındaki çabaları; alt gelir gruplarına yönelik konutüretimi konusundaki katkıları, gecekondu önleme, kentsel gelişim ve yenilme çalışmalarından dolayı” fahridoktora unvanı verildiği belirtilerek, “TOKİ Başkanı‘na verilen fahri doktorluk unvanı bu konuda birinciderecede sorumluluğu ve yetkinliği bulunan TMMOB Şehir Plancıları Odası ve meslek çevresi açısındankabul edilebilir değildir.” denildi.

Açıklamada, TOKİ’nin kamu kaynaklarını kullanarak, uzun süredir kentlerin büyük bölümünde geridöndürülmesi mümkün olmayan hasarlara yol açtığı, birçok kentin planlı gelişme perspektifini, gelişigüzelaçtığı gelişme alanlarıyla ortadan kaldırdığı söylenerek şu ifadelere yer verildi:

“Şehirciliğin ve mimarlığın yüz karası yapılaşmalara neden olmanın yanısıra, özellikle gecekondualanlarında ve çöküntü bölgelerinde yaşayan yoksul kesimlere duyarsız bir yaklaşımla uygulamaya sokulankentsel dönüşüm projeleri bu kesimlerin daha da yoksullaşmasına ve yaşam çevrelerinden tasfiye edilmesineneden olmuştur. TOKİ Başkanı‘nın bu kesimlere yaklaşımındaki ön yargılı tavır da ayrıca dikkat çekicidir.”

Katil devlet hesap verecek! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 27Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010

İnciraltı Katliamı örtbas edilmeye çalışılıyor!

Page 28: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

Kapitalizmin krizinin sonuçlarını üretmeye devamettiği ve beraberinde işsizliğin de her geçen gün arttığıgünümüzde, kadınların istihdamda tuttukları yer detartışılmaya devam ediyor.

Geçtiğimiz haftalarda Okan Üniversitesi FinansalRiskleri Araştırma ve Uygulama Merkezi (OKFRAM)tarafından kadın işgücüne ilişkin yapılan araştırmanınsonuçları kamuoyuna açıklandı. AçıklamadaTürkiye’nin kadın istihdamında Avrupa sonuncusuolduğu belirtildi. Türkiye’de istihdama dahil olmayan27,4 milyon kişinin yüzde 44,4’ünü ev kadınlarınınoluşturduğunun gözlendiği, bunun aslında işgücüoluşturabilecek yaklaşık 12,2 milyonluk bir nüfusuifade ettiği dile getirildi.

Bu veriler, kadınların istihdamda tuttukları yeriaçıklamalarına rağmen, kadınların hangi koşullardaçalıştıklarına ilişkin ise bir şey söylemiyor. Ancak 8Mart’ın öngünlerinde Sosyal-İş Sendikası’nın“Türkiye’de ve Dünyada Kadın Emeği ve İstihdamı”raporuna göre kadınların sınırlı bir şekilde istihdamedilmelerinin yanı sıra güvencesiz bir çalışmayamahkum edildikleri dile getiriliyor. Rapora göreTürkiye’de istihdam edilen kadınların yüzde 58’ikayıtdışı çalışıyor. Ücret ya da yevmiye karşılığıçalışan dört kadından biri kayıtdışı istihdam ediliyor.Ücretsiz aile işçisi olarak çalışan kadınların yüzde 94’üde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlıdeğil.

Kadınların işgücü istihdamında tuttukları yer, güngeçtikçe gerilerken, çalışma koşulları da her geçen günağırlaşırken, sermaye hükümeti kadınların istihdamınailişkin bir genelge yayınlandı.

AKP, şimdi de kadın istihdamına el attı!

“Kadın İstihdamının Artırılması ve EşitliğinSağlanması” konulu genelgede kadın istihdamındakisorunların tespit edilmesi ve çalışmaların yapılmasıiçin Kadın İstihdamı Ulusal İzleme ve KoordinasyonKurulu oluşturulması, cinsiyet eşitliğine uyulupuyulmadığının denetlenmesi, kamuda işe girişsınavları, görevde yükselme ve üst yönetimkademelerinde görev almalarda cinsiyet ayrımcılığıyapılmaması, kamu hizmet içi programlarında fırsateşitliğine yer verilmesi, istatistik ve araştırmalar içinödenek ayrılması, kadın istihdamı için öne çıkansektörlere yönelik mesleki eğitimler verilmesi, şiddetmağduru kadınlarla tahliyesine bir yıldan az kalmışolan cezaevlerindeki kadınlar ve kocası ölmüş veyaboşanmış kadınlara, kurumlarda mesleki eğitimlerdeve istihdamda öncelik tanınması, kamu ve özelişyerlerinde kreş ve gündüz bakımevi yükümlülüğüdenetlenmesi vb. yer alıyor.

Birtakım araştırma, istatistiklerin tutulması,raporlarının hazırlanılmasının yanısıra herhangi birsomut adımı içermeyen genelgenin hiçbir tutarlılığı dabulunmuyor.

Kadınların istihdamının önündeki en temelengellerden biri çocukların bakımı sorunudur.Genelgenin 13. maddesinde ise şu ifade yeralmaktadır: “4857 sayılı İş Kanunu’nun ilgilihükümleri gereği kamu ve özel iş yerlerinde kreş vegündüz bakımevi yükümlülüğünün yerine getirilmesisağlanacak ve denetlenecektir.”

Oysaki 4857 sayılı İş Yasası’nda 150 kadın işçiden

az kadının çalıştırıldığı işyerlerinde kreş açmazorunluluğu yoktur. İş Yasası’nda kreş açılması oişyerinde çalışan kadın işçi sayısına bağlanmıştır.Üstelik AKP hükümetinin 2008 yılında yasalaştırdığı“istihdam paketi” adı altındaki yasal düzenleme ile buhükümler de ortadan kaldırılmıştır.

İstihdam paketinden önce de patronlar, tüm diğerhaklarda olduğu gibi, zaten güdük olan kreşle ilgiliyasa maddesini uygulamamaktaydı. Kreş hakkına“gereksiz bir yük” ve “masraf” gözüyle bakmaktaydı.Her türlü hak-hukuk çiğneyen patronlar isedenetlenmemekte ve cezalandırılmamaktaydı.Patronlar kâğıt üzerinde olsa bile bu haklarakatlanamamış, onların isteği doğrultusunda hazırlanan“İstihdam Paketi”yle bu konudaki yasalyükümlülükten kurtulmuşlardır. Dolayısıyla 2008yılından bu yana İstihdam Paketi ile yapılan yasaldüzenlemeler orta yerde duruyorken, İş Yasası’ndavarolan kreş hakkı ise o denli güdük bir kapsama sahipiken, genelgenin elle tutulur bir yanı bulunmamaktadır.

İkincisi, işçi ve emekçilerin istihdamındakidaralmanın asli sorumlusu kapitalizmin aşırı kârhırsıdır. Dolayısıyla kadınların istihdamının önündekien temel engel de kapitalist sistemin kendisidir.Genelgede özelikle de kamuda kadının istihdamıüzerinde durulmaktadır. Ancak gerek işçi statüsündegerekse kamu emekçisi statüsünde olsun, kamudaçalışan kadınlar için de en temel sorun iş güvencesisorunudur. Özelleştirme ve taşeronlaştırma ile birlikte,sözleşmeli çalışma vb. uygulamalar kamuda temelçalışma biçimi haline gelmektedir. TEKEL işçilerinindirenişinin temel sebebi olan iş güvencesi ve 4/Csaldırısı tüm kamu çalışanları için geçerlidir. Keza,halen gündemde olan ve henüz yasalaşmayan KamuPersonel Rejimi Yasası Tasarısı da kamu emekçilerinitümüyle güvencesiz çalışmaya mahkum edecek birkapsama sahiptir. Bu yasa da öncelikle kadınemekçileri doğrudan etkileyecektir. İstediğiniz kadar

araştırma yapın, istatistik toplayın, istediğiniz kadarcinsiyete dayalı ayrımcılığın engellenmesi gerektiğinisöyleyin, bu yasal düzenlemelerde ifadesini bulangüvencesiz çalışma varolduğu sürece kadınistihdamından da söz etmek olanaklı olmayacaktır.

AKP’nin kadın istihdamı “açılımı” da diğer tümadımları gibi sahtedir. İşçi ve emekçi kitlelerikandırmaya ve düzenin bekasına yaramaktadır.Genelge de kadınların istihdamı için hiçbir“iyileştirici” adımı içermemekte, sadece göz boyamayahizmet etmektedir.

Kadının kurtuluşu devrimde, sosyalizmde!28 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010

AKP’den şimdi de sahte “kadın istihdamı” açılımı!

Binler tecavüz kültürünü protesto ettiSiirt’te ilköğretim okulu öğrencilerine tecavüz edildiği gerekçesiyle açılan dava Siirt Ağır Ceza

Mahkemesi’nde 2 Haziran günü görüldü. Duruşma vesilesiyle binlerce kişi tarafından gerçekleştirilen eylemdetecavüz kültürü binlerce kişi tarafından protesto edildi.

BDP Siirt il binası önünde bir araya gelen kitlenin içerisinde BDP Mardin Milletvekilli Emine Ayna, SiirtMilletvekilli Osman Özçelik, KESK Genel Sekreteri Emir Ali Şimşek, KESK Kadın Sekreteri SongülMorsümbül, Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak da yer aldı.

“Özgürlük mücadelesini yükseltelim tecavüz kültürünü aşalım”, “Ulusal, sosyal ve cinsel soykırımına son”,“Elinizi toprağımızdan ve bedenimizden çekin!” pankartlarının açıldığı yürüyüşte kitleye polis, pankart vedöviz şiarlarını gerekçe göstererek engel olmaya çalıştı. Polisle yapılan tartışmanın arından adliyeye yüründü.

Adliye önünde gerçekleştirilen basın açıklamasında Demokratik Özgür Kadın Hareketi Üyesi Gülhan Tekinşunları söyledi: “Tecavüz kültürü sadece kadın bedeni üzerinde gelişmediğini, üzerimize yağdırılan bombalar,doğanın yakılıp yıkılması Munzur ve Hasankeyf’i sular altında bırakacak baraj projelerin yapılması, çocuk vegençlerimizin öldürülmesi, haklı ama haksız durumlarda panzere taş attıkları gerekçesiyle çocuklarımızayaşlarından kat kat fazla hapis cezaların verilmesi, Kürt gazetecilere 166 yıl gibi cezaların verilmesi,tutuklanan Kürt siyasetçi ve belediye başkanlarının, operasyonlardan sonra toprağa gömülen gençlerimizinnazik bedenleri gibi tecavüzlerden devlet sorumludur.”

Eylemde konuşma yapanlar arasında yer alan KESK Genel Sekreteri Emir Ali Şimşek sözlerine sondönemde yaşanan operasyonları kınayarak başladı. Son dönemde artan askeri operasyonlar yüzündençatışmaların şiddetlendiğine işaret eden Şimşek, tecavüz kültürünün bu sürecin yarattığı bir ürün olduğunu dilegetirdi. Şimşek şunları ifade etti: “Buradan devlete seslenmek istiyorum; bu olayda birinci dereceden sorumluolan Müdür yardımcısı ortada yok. Devlet bir tecavüzcüyü bulamıyor mu? Devlet elinde kitap olan bir genciyıllarca cezaevinde tutabiliyor, ama bir tecavüzcüyü bulamıyor.”

Page 29: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

Her şey adeta ışık hızıyla gerçekleşti, iki haftaiçinde oldu bitti... İnternete sızdırılan bir kasetle DenizBaykal CHP’nin başından uzaklaştırıldı. Alevi Kürt“kökeni” öne çıkarılan, buna “yoksul dostu” ve Gandilakabı eklenen Kemal Kılıçdaroğlu CHP’nin başınagetirildi.

Kullanılan yöntemler, zamanlama, hız ve sonuçalma konusundaki kesinlik, Doğan Medya grubununbu konudaki sistematik tutumu ve çabası dikkatealındığında, bu operasyonun çok iyi hazırlandığı ve“ustaca” uygulamaya sokulduğu söylenebilir. Tamanlamıyla bir darbe keskinliğinde...

Kuşkusuz çürümüşlüğü bir kez daha ortaya çıkanburjuva siyasetinin “ahlakının” olmadığı, sonuç almakiçin her yolun mubah görüldüğü bir siyasetgeleneğinin devrimci siyaset açısından kabuledilmezliğini vurgulamak ve geçmek istiyoruz. Bukonuyu bir önceki yazımızda kısaca vurgulamayaçalışmıştık. Burada daha çok bu operasyonun politikboyutları üzerinde durmak istiyoruz.

Genelde “iktidar”daki parti veya partilere darbeyapılır. Ama bu kez bir “ana muhalefet” partisinedarbe yapıldı, “operasyon” çekildi. Bu, aslındaşaşırtıcı değildir. Devletin bekası için kardeş katlininvacip görüldüğü, sadrazam ve vezirlerin başlarınınvurulduğu, başbakanların ve bakanların asıldığı,sayısız saray entrikalarının çevrildiği, darbe, komplove sınırsız kirli özel savaş operasyonlarınıngerçekleştirildiği bir siyaset kültüründe, Baykaloperasyonu şaşırtıcı olmak bir yana, aynı geleneğinteknolojik boyutlar kazanarak devam ettiğinigösteriyor.

Gelinen noktada Baykal’lı bir CHP, düzen ve onunarkasındaki güçlerin temel ihtiyaçlarına yanıtvermiyordu. Baykal yaptığı siyaset çizgisi ve pratiğiile bu düzene ve onun temel odaklarına “sadakatini”ne kadar kanıtlasa da artık miadını doldurmuş, dahadoğrusu onların planları ve manevraları önünde birengel haline gelmişti. Ama “normal” yollarla tasfiyeside mümkün görünmüyordu, dolayısıyla kendiyöntemleriyle tasfiye ettiler ve CHP’yi öngördüklerirole göre yeniden düzenlemenin önünü açtılar.

Aslında bu operasyon, öteden beri yürütülen vebelli noktaya getirilen iktidar kavgasının başka birzeminde sürdürülmesidir. Başka bir anlatımla bukavganın başka bir zeminde takviye ettirilmesidir.Ortaya çıkan politik işaretler, bu operasyon, AKPkarşısına hem güncel ihtiyaçlar, hem de uzun vadeliplanlar çerçevesinde “yenilenmiş” bir seçenek koyma,hazırlama hareketi niteliğinde görünüyor. CHPüzerinden yapılanları böyle okumak gerekiyor.AKP’ye seçenek oluşturma, “muhalefet boşluğunu”doldurma ve bir iktidar adayı yaratma hedefleri, anılanoperasyonun hedefleridir. Dolayısıyla bu operasyonun,esas olarak AKP’nin karşısında olan ya da en azındanonu dengeleme eğiliminde olan güçler tarafındanyapıldığını söylemek bir abartı değil, ortaya çıkangelişmelerin bir gereğidir. Zaten bu doğrultuda dabenzer değerlendirmeler yapılmış ve yapılmaktadır.“AKP’yi askeri darbe ile etkisizleştiremeyen Ordu,CHP’yi yeniden düzenleme operasyonuyla AKPkarşısında bir mücadele mevzisini yaratmak istedi”biçiminde özetlenebilir bu değerlendirmeler… Yine buoperasyonun AKP’nin işine gelmediğini, AKP’ninBaykal’lı bir CHP’yi tercih ettiğini vurgulayan

değerlendirmeler de az değildir.Şurası açık ki, yıpranma sürecine giren AKP

hükümetine bir “iktidar seçeneği” yaratmak, büyüksermaye, Ordu ve yüksek bürokrasi ile başta ABDolmak üzere emperyalist güçler için kaçınılmaz birihtiyaç haline gelmişti. İçte kazandığı iktidarmevzilerini içine sindiremeyen ordu ve bürokrasi,TÜSİAD’da temsilini bulan burjuvazi bu gelişmeleridengeleme arayışı ve çabası içindeydi. Ancak bualanda pek başarılı olamamışlardı. Bu noktada devreyesokulan Baykal operasyonu, bir bakıma bubaşarısızlıkların da bir sonucudur.

Yine AKP hükümetinin izlediği Ortadoğupolitikası, Irak ve Suriye ile geliştirdiği ilişkiler, İranile yaşadığı yakınlaşma ve son olarak nükleersilahlarla ilgili alınan inisiyatif, Rusya ile geliştirilenyakın ilişkiler, başta İsrail olmak üzere ABDtarafından hoşnutlukla karşılanmıyordu. ÖzellikleGazze üzerinden alınan tutum, İsrail’i son derecerahatsız ediyordu. Bir gün önce Türkiye’nindesteklediği bir dizi gemiden oluşan yardımkonvoyunun İsrail tarafından sınırsız bir saldırganlıkve korsanlık örneği ile bastırılması, aslında,vurgulamaya çalıştığımız çelişkinin geldiği boyutlarıgöstermesi bakımından önemlidir. Bu baskın olayı,İsrail ile Türkiye arasında öteden var olan “gelenekselstratejik işbirliğinin” sonuna mı işaret ediyor, yoksa“yeniden düzenleme” krizine mi sorusu, ayrı birtartışma konusudur. Ancak bu yazı kapsamında şunlar

vurgulanabilir: TC’nin Ortadoğu’da uygulamayakoyduğu ilişkiler stratejisi İsrail’i ve ABD’yi ciddidüzeyde rahatsız etmektedir. Bu da Türkiye üzerinden“yeni senaryoların” devreye konulması ihtiyacınıdoğurmaktadır. Dolayısıyla CHP’yi yenidendüzenleme ve bir seçenek olarak parlatma girişimi ileanılan gelişmeler arasında politik bağlar vardır. Bu da“işin” ciddiyetini gösteren başka bir önemli etkenolmaktadır.

Kısacası, Baykal operasyonu ve CHP’yi yenidendüzenleme operasyonunun iç ve dış bağlantıları var;bu, öteden beri yürütülmekte olan iktidar savaşınıbaşka bir aşamaya taşıyan ve genişleten bir hareketolmaktadır.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun uzun vadeli bir figür mü,yoksa geçici bir basamak olduğu sorusunun yanıtı,süreç içinde daha bir netleşecektir. Ancak şimdikendisine verilen hava ve ona yüklenen misyonhakkında birkaç söz söylemenin gerekli olduğunudüşünüyoruz. Alevi Kürt “kökeni” ve Gandi imajınınaltı sürekli çizilmekte ve kimliği bu özelliklerleaçıklanmaktadır. Hemen vurgulamak gerekir ki,bugüne kadar açıkladığı görüşler, pratiği ve yaşamıbirlikte değerlendirdiğinde bu konuda resmi devlet veaynı anlama gelmek üzere CHP çizgisinden farklı birşey söylemediği ve yapmadığı çok net ve kesin birbiçimde söylenebilir. Onur Öymen’in Dersim Katliamıile ilgili tutumu hakkında söylediği sözlerin arkasındadurmayarak resmi duruşun karşısında boyun eğmesi,onun politik kimliği ve politik iradesi hakkında net birbilgi vermişti. En sıradan bir “zor” karşısında irade vekişilikli bir tutum göstermeyen birinin, gerçekte bir“liderlik” sergilemesi, Kürt ve Alevi gibi resmiçizginin en temel yapı taşları olan konularda “yeni”şeyler söylemesi, resmi çizgiyi aşan bir “açılım”aönayak olması mümkün değildir! Dolayısıyla Kürt veAlevi “kökeni” ile ilgili verilen hava, sadece Kürtler’ive Aleviler’i kandırmaya dönük içi boş bir çabadanbaşka bir şey değildir!

Şu andaki genel havaya ve yapılan kamuoyuyoklamalarına bakıldığında, CHP operasyonunun,yapanlar açısından, ilk aşamasının “başarılı” olduğusöylenebilir. Bundan sonraki aşamalarını ise titizlikleizlemekte yarar var.

1 Haziran 2010

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak * 29Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010

CHP’yi yeniden düzenleme operasyonu...

M. Can Yüce

CHP’yi yeniden düzenleme operasyonu

ABF Genel Kurulu toplandıAlevi Bektaşi Federasyonu (ABF) 5. Olağan Genel Kurulu, 30 Mayıs Pazar günü Ankara Barosu Eğitim

Merkezi’nde yapıldı. ABF Genel Başkanı Ali Balkız ile Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı SelahattinÖzel’in başını çektiği iki listenin yarıştığı genel kurula Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eşbaşkanı GültenKışanak, BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, EDP Genel Başkanı Ziya Halis ve KESK Genel Başkanı SamiEvren’in de aralarında bulunduğu çok sayıda konuk katıldı.

İstiklal Marşı’nın okunmadığı genel kurulda bir delegenin “İstiklal Marşı’nın okunması”nı yönünde yaptığıitirazlar gerginliğe neden oldu. Delege, salonda bulunanlar tarafından alkışlarla protesto edildi.

Genel kurulda açılış konuşmasını yapan Ali Balkız, Anayasa değişikliğinde Diyanet İşleri Başkanlığı vezorunlu din dersleriyle ilgili hiçbir düzenlemeye gidilmemesini eleştirerek, “Bu ülkede yaşayan 20 milyonAlevi, referandum da ‘evet’ mi diyecek?” diye sordu.Alevilere yönelik baskı ve asimilasyon politikalarına dikkat çeken Balkız, açılım söylemleri altında kapananınkendi talepleri olduğunun altını çizdi.

Genel kurulda delege konuşmaları sırasında, bazı delegelerin CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelikdesteklerini açıklaması üzerine gergin anlar yaşandı.

Ali Balkız’ın konuşmasının ardından, iki listenin yarıştığı seçimlere geçildi. Seçimlerde Ali Balkız 160 oyalırken Selahattin Özel başkanlığındaki liste ise 122 oyda kaldı.

Page 30: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

Faşist katil Haluk Kırcı cezasının infazıtamamlanması nedeniyle Maltepe Cezaevi’ndentahliye edildi. Devrimcileri düzmece nedenlerletutuklayan, Kürt siyasetçilerini bir iddianameolmaksızın aylarca cezaevlerinde tutan, devrimcitutsaklara en ağır tecrit koşullarını dayatansermayenin faşist devleti, Haluk Kırcı türünden faşisttetikçilerin sırtını hep sıvazladı.

Haluk Kırcı’ya ilişkin yapılan itirazın sonucunubeklemeyen Yargıtay 1. Ceza Dairesi elinde olanHaluk Kırcı dosyasını hemen karara bağladı. HalukKırcı’nın cezasını idamdan müebbete çevirdi.Tahliyesi için de topu infaz hâkimliğine attı. DosyaHaluk Kırcı’nın hapis yattığı Ödemiş’e ulaştırıldı.Sonuç olarak bir faşist katil daha tahliye oldu. HalukKırcı’nın dava süreci ve tahliyesi sermaye devletininfaşist katillere nasıl sahip çıktığını bir kez dahagösterdi.

Haluk Kırcı faşist bir katildir. 12 Eylül öncesindenbugüne Abdullah Çatlı ve onun gibilerle yan yanabirçok devrimcinin, demokratların kanını dökmüştür.O, 1978 Bahçelievler katliamını gerçekleştirenkatillerden biriydi. Daha sonra yakalanıp idamlayargılansa da sahte bir şartlı tahliye belgesiyle1989’da hapisten çıkarıldı.

Haluk Kırcı birçok kez yakalanmış, her seferindekarakollardan yüksek yerlerin talimatıyla serbestbırakılmıştır. Abdullah Çatlı’nın cenazesine elinikolunu sallayarak katılmış ama kimse “sen de kimsin,gel buraya” dememiştir. Çünkü Haluk Kırcı devletinhukuksal platformda üstlenemeyeceği pis işleriniyürüten faşist bir kontrgerilla elemanıdır.

Susurluk olayının patlak verdiği ilk günlerdekonuya ilişkin yapılan bir televizyon programınatelefonla katılan Haluk Kırcı şöyle diyordu:“Görevimiz tehlike diye bir film vardı hatırlarsınız,bizim işimiz ona benzer. Size birileri görev verir amayakalanırsanız açığa çıkarsanız kabul etmez.” HalukKırcı’yı yaratan da bir devlettir, gerektiğindeyakalayıp göstermelik olarak yargılayan, ödül gibiceza veren de sermayenin faşist devletidir.

Haluk Kırcı 70’li yıllarda devletin önemli bir teröraracı olan ülkücü faşist hareket içinde yer almıştır. 12Eylül’den önce pek çok aydın ve işçi önderinikatleden ülkücü faşist kadroların en önemlilerindenbiri olarak öne çıkmıştır. Bu kirli geçmişi nedeniyleHaluk Kırcı Türk sermaye devletinin terör,katliamlarında kullandığı aktörlerden biri konumunayükselmiştir.

Haluk Kırcı faşisti ve arkadaşları 1978’deAnkara’da 7 TİP’li genci boğarak öldürmekten 7’şerkez idama mahkûm edilmiş, cezaları 1991’deki yasauyarınca toplam 70’er yıl ağır hapse çevrilmişti. Bunagöre 36 yıl hapis yatması gereken Haluk Kırcı1991’de, tek bir adam öldürme suçlusu gibi kabuledildi. İdamı kaldıran 4771 sayılı Uyum Yasası’nadayanan Yargıtay 1. Ceza Dairesi, kaç öldürme sözkonusu olursa olsun, bundan sonra tüm idamların ‘tekbir hücreli müebbet ağır hapse’ dönüşmesini,1991’den önce işlenmiş ise de 8 yıl hapsi yeterligördü. Böylece kontrgerilla devletinin elamanı HalukKırcı’yı koruma ve kollama işinde kontra hukuk da

üstüne düşeni layıkıyla yerine getirdi.Sadece Haluk Kırcı değil, halk düşmanı ülkücü

faşistler hep korundu. Bugüne kadar birçok Susurlukaktörü, çeteci, mafyacı, kontrgerilla, devletin yenidenyapılandırılması çerçevesinde özel timciler, OralÇelik, Yaşar Öz, Sami Hoştan, Alaattin Çakıcı vb.faşistler yakalandı. Mahkemelerde hepsi tek tektahliye edildiler. Şimdi bir türlü sonuçlanmayanduruşmalara ara sıra git-gel yapmaları dışında kontrafaaliyetlerini sürdürüyorlar.

Kontrgerilla çeteleri on yıllardan beridir Kürthalkına yönelik kirli savaştan besleniyor. Kirli savaş,kontrgerilla devletini her alanda tahkimata yöneltiyor.İstihbarat örgütlerini, kafatasçıları harekete geçiren biryandan savaştan elde edilen rantsa diğer yandan da

azgın milliyetçilik ve ırkçılıktır. Kürt halkına yönelikkirli savaşta yargısız infazlar, faili meçhul cinayetlerayyuka çıktı. Tüm bu saldırılar için sermayenin faşistdevleti her zaman elinin altında Haluk Kırcı türündenkontrgerilla elemanlarını tuttu, tutuyor.

Haluk Kırcı gibi faşist katilleri devlet gerçekanlamda sorgulamaz. Sorgulamak bir yana temizeçıkarmaya çalışır. Göstermelik olarak yargılar, mızrakçuvala sığmazsa komik cezalar verir. Bundandolayıdır ki, Kürt-Türk ve diğer milliyetlerden ezilen,sömürülen emekçilerin devrimci mücadelesi,kontrgerilla ve onun Haluk Kırcı türündenelemanlarının gerçek kanlı ve kirli yüzlerini günyüzüne çıkarabilir. Bu katillerin yargılanması zemininigüçlendirir.

Sermaye devleti katillerini koruyor30 * Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2010/22 * 04 Haziran 2010

Haluk Kırcı tahliye edildi...

Faşist katillerden hesabı işçi ve emekçiler soracak!

Engin Çeber davasında kararİşkencede katledilen Engin Çeber’in davası 1 Haziran günü sonuçlandı. Duruşma sonucunda Cezaevi

İkinci Müdürü ile 3 başgardiyan hakkında ağırlaştırılmış müebbet istenmesine rağmen işkencecilerin yargısürecindeki iyi halleri gözönüne alınarak cezalar müebbet hapse dönüştürüldü. Ayrıca kamera kayıtlarıylaişkence yapıldığı belgelenen jandarmalar hakkında beraat kararı verildi.

Sabah saatlerinde başlayan duruşma öncesinde, Halk Cephesi Bakırköy Adliyesi önünde, “Ferhat’ıvuranlar Engin’i katledenler cezalandırılsın adalet istiyoruz / Halk Cephesi” pankartı açarak sloganlarladuruşmanın bitimini bekledi.

Duruşmanın ardından ÇHD İstanbul Şube Başkanı Avukat Taylan Tanay bir açıklama yaptı. Tanayaçıklamasında Engin Çeber’e işkence yapmaktan 3 baş gardiyan ve 1 müdür hakkında müebbet hapis cezasıverildiğini, iki başgardiyan Yavuz Uzun ve Murat Çis’e hapis cezası verildiğini ancak yattıkları süre gözönünde bulundurularak tahliye kararı verildiğini açıkladı. Bu dava kapsamında yargılanan 13 polisten 3’ühakkında kolluk aşamasında işkence yapmaktan ceza verildiğini ve bunun mahkeme kayıtlarına geçtiğinisöyleyen Tanay, polis memurları Mehmet Pek ve Abdülmuttalip Bozyel için üçer kez 2 yıl 6 ay hapis cezası,Aliye Uçar için 2 yıl 6 ay hapis cezası verildiğini belirtti. Bazı eksikliklerin olduğunu söyleyen Tanay;“Kamera kayıtlarıyla işkence yapıldığı belli olduğu halde jandarmalar hakkında beraat verildi. AbdülkadirÖztekin adlı astsubay başçavuş hakkında yaralamadan 5 ay hapis cezası verildi. Nevzat Kayım, MehmetPolat, Erdoğan Coşar, Nuri Atalay isimli gardiyanlar hakkında 5’er ay hapis cezası verildi ve bu cezalarertelendi. Ertelemelere itiraz, beraat kararlarına temyiz hakkımızı kullanacağız” dedi.

Dava kapsamında sahte belge hazırlamaktan yargılanan bir doktorun da 3 yıl 9 ay hapis cezası aldığınısöyleyen Tanay şunları söyledi: “Bu kararlarla Muhsin Bodur Karakolu ve Metris Hapishanesi’nde işkenceyapıldığı belgelenmiştir. Baki Erdoğan ve Birtan Altunbaş gibi örneklerde de yargının işkencenin aklayıcısıolduğunu gördük.”

Tanay’ın ardından Engin Çeber’in babası Ali Tekin bir konuşma yaptı. Cezaların yetersiz olsa daişkenceye ceza verilmesi açısından olumlu olduğunu belirten Tekin, “Mahkemelerin kör olmaması gerekli.İnsanların coplanarak, işkencelerle gözaltına alındığını televizyonlardan hepimiz görüyoruz” dedi.

Page 31: Sİ Kızıl Bayrak 10-22

CMYK

MücadelePostası

14. öğretmen katledildi

Ücretli kölelik düzeninde işçi ve emekçilere revaolarak görülen güvencesiz, kuralsız çalışma koşullarıcan almaya devam ediyor. Ağrı’da ücretli öğretmenlikyapan Ş.D. girdiği bunalımın ardından intihar etti.

Madenlerin derinliklerinde, fabrikalarda, Tuzlatersaneler cehenneminde, okul koridorlarında…Sermaye devletinin güvencesiz ve kuralsız çalışmakoşullarının dayatıldığı her yerde ölüm kol geziyor. İşçive emekçiler, iş güvenliği önlemleri alınmadığı ya dahapsedildikleri geleceksizlik sarmalından çıkış yolubulamadıkları için yaşamlarını yitiriyorlar. Ağrı’daücretli öğretmenlik yapan Ş.D. de her geçen günderinleşen işsizlik ve geleceksizlik karşısında intiharıseçenlerden.

Binlerce atama bekleyen ya da ücretli, sözleşmeliçalışan öğretmen mevcutken, öğretmen açığı çığ gibibüyüyor. 100 bini aşkın öğretmen açığı bir yandadururken neo-liberal politikalar ekseninde eğitimemekçileri kadrosuz, iş güvencesinden yoksun, düşükücretlerle çalışmaya mecbur bırakılıyorlar.

Öğretmen adayları, KPSS’ye hazırlanırken kendimeslekleri dışında niteliksiz işlerde çalışmak zorundabırakılıyor. Dershanelerde çalışan öğretmenler ise ilkyıllarında parasız ve sigortasız haftada 50 saatçalışabiliyor. ŞD ise kendisine biçilen geleceğekatlanamayan ve sermaye devleti tarafından katledilen14. öğretmen oluyor.

Oysa, sermayenin işçi ve emekçilere reva gördüğü“kader”e boyun eğmek yerine örgütlü mücadele ileemekçiler yaşamı kucaklayabilir.

EKSEN Yayıncılık Büroları

Bir annenin feryadı...

Evet ben bir anneyim, 45 yaşındayım. Bu seslenişim 28 yaşındaki uyuşturucu bağımlısı oğlum için.Ben 12 Eylül darbesini gördüm ve yaşadım. Darbe gelmeden evvel mahallemizde bir devrimci hareket

vardı. O zamanlar ne güzeldi. Şimdiki gibi ne uyuşturucu ne kadınların kötü yola düşmesi yoktu. İnsanlarıntek bir mücadelesi vardı; devrimci mücadele. Kardeşçe... Ama 12 Eylül darbesi insanları ve bizi mahvetti.İnsanlar düşünmesin diye devlet ve çıkarcı pislikler gençliğe verdiler uyuşturucuyu. Bu benim fikrim vegerçekten de öyle oldu.

Oğlumu spor dalı olan tekvandoya yolladık. 18 yaşına kadar gazetede boy boy resimleri ve madalyalarıvardı. Başarılı bir çocuktu. Ama ortaokulu bitirmedi yani terk etti. Mahallede sen sporcusun, sen kavga iyiyaparsın diye yanlarına çektiler mafya bozuntuları. Sonra adam yaralama, cezaevi, kavga, cezaevi derkençocuğum bambaşka biri oldu çıktı. Artık hap ve esrar kullanmaya başladı. Babası ve ben çok mücadeleettik. Onlardan kurtardık diye sevinirken uyuşturucudan kurtaramıyorum. İnanın o kadar kötü bir şey kianlatılacak gibi değil. Çocuğum karşımda erim erim eriyor. Topluma zarar veriyor. Yaşadığım bir şeyianlatmak istiyorum.

Oğlum atmış hapı kullanmış, eroini sokaklarda, ben de arkasına gittim. Bıçak elinde kendini öldürecek.Evlat işte, şimdiye kadar karşı durduğum polisten yardım istedim ve karakoldayız. Polis bana bir hürmetbir hürmet deme gitsin. Bir an düşündüm. Benim oğlum buraya bir devrimci olarak gelseydi beni kapıdaniçeri almazlardı. Ama bu şekilde çocuğumu o uyuşmuş kafayla sokaklara bıraktılar. Çıkarın bir yasa içiciyede ceza alsınlar bakalım yaparlar mı. Daha bu bir tanesi neler yaşadım neler.

Şimdi oğlum eroin bağımlısı, 28 yaşında gün gün ölüme koşuyor ama ben onu ne zorluklarlabüyüttüm. Aç, susuz kaldık yine de onları büyüttüm. Ben devletin büyüklerine de seslendim. Yine de bukonuda bize cevap yok. Ben feryat etmeyeyim de kim etsin dostlar. Gelin bu uyuşmuş beyinleri bizlerörgütlü bir şekilde yok edelim. Zorluklarla büyüttüğümüz evlatlarımızı kaybetmeyelim.

Mahallemizde uyuşturucu satanlara ve onlara yön veren devletçilere karşı örgütlü bir şekilde mücadeleedelim. Varsın oğlum onurluca devrimci mücadele vererek ölsün. Bunu samimi söylüyorum. Tabii bundabizim de eksikliklerimiz oldu. Korkutulduk, sindirildik çocuklarımıza devrimci disiplini veremedik.Bundan dolayı suçluyuz. Kabul ediyorum. Burada ben şunu haykırıyorum; arkadaşlar gelin mahallemizdeuyuşturucu içen ve satanlara karşı mücadele edelim.

Adana’dan emekçi bir kadın

Demirtaş: Silah alım ihaleleri iptal edilsin

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Diyarbakır D Tipi Cezaevi’ndetutuklu bulunan BDP’lileri ziyareti öncesinde Kürdistan’da artan askeri operasyonlara ve İsrail’in yardımgemilerine yönelik saldırısına ilişkin açıklamalarda bulundu.

İsrail’in yardım gemilerine yönelik saldırısını kınayan Demirtaş, Türkiye’nin silah alım ihaleleri gibiihaleleri iptal etmesi gerektiğini belirterek, “Sayın Başbakan barış konusunda cesursa ‘One minute’konusunda samimi ise bundan sonra bunları yapmalıdır” dedi.

İsrail’in yardım gemilerine yönelik saldırısını kınayan Demirtaş, “Yardım gemileri meşru bir girişim.İsrail’in bu girişimi engelleyeceği, güç kullanacağı da belliydi. Şimdi göz göre göre Türkiye hükümetinin oinsanların canını tehlikeye atacak şekilde olaya seyirci kalması af edilebilir bir şey değildir. Hükümet dahaciddi diplomatik tedbirler alabilmeliydi. Bugün İsrail elçisini çağıracağına daha önce çağırıp uyarılarınıyapabilmeliydi. Türkiye silah alım ihaleleri gibi ihaleleri iptal ederek, İsrail ile askeri, diplomatik ilişkileriderhal gözden geçirip önemli bir kısmını iptal etmelidir. Sayın Başbakan barış konusunda cesursa ‘Oneminute’ konusunda samimi ise bundan sonra bunları yapmalıdır” dedi.

Halkevi çalışanlarınagözaltı terörü

Samsun’da 1 Haziran sabah saatlerinde yapılan evbaskınlarıyla 4’ü Halkevi çalışanı, 7’si ÖğrenciKolektifi üyesi 11 kişi gözaltına alındı.

Aralarında Samsun Halkevi Başkanı’nın dabulunduğu 11 kişi “yasadışı örgüt üyesi” olduklarıgerekçesiyle gözaltına alınırken, savcılığın gizlilikkararından dolayı gözaltına alınanlarla ilgili bilgialınamıyor.

Yaşanan saldırıyla ilgili basın açıklaması yapanHalkevleri Genel Başkanı İlknur Birol, gözaltıların, birsüredir Samsun’da ırkçı çatışmaların kışkırtılmasının,ilerici-sol kurumlara yönelik saldırıların ve polisoperasyonlarının devamı olduğunu söyledi.

Adana’da hasta tutsaklar eylemiAdana’da her hafta hasta tutsakların serbest bırakılması talebiyle gerçekleştirilen basın açıklaması 29

Mayıs Cumartesi günü İnönü Parkı’nda gerçekleştirildi. “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın / Tecride son”pankartının açıldığı eylemde temsili olarak beyaz kefen giyilerek tecrit işkencesi ve cezaevi uygulamalarıprotesto edildi.

Okunan metinde hapishanelerde tutsaklara her gün çeşitli baskıların uygulandığı ve bu baskılarlatutsakların siyasi kimliklerinden yalıtılmaya çalışıldığı söylendi. Tutsakların sessiz bir şekildekatledildiğine vurgu yapılarak katledilen devrimcilerin de, madenlerde ölen işçilerin de sorumlusunun budüzen olduğu belirtildi. Açıklama, “Bizler hapishanedeki hasta tutsakların vicdanı, dışarıdaki sesi olarakburadan bir kez daha hasta tutsakların serbest bırakılması için verdiğimiz mücadeleyi sonuna kadarsürdüreceğimizi belirtiyoruz.” sözleriyle son buldu.

Kızıl Bayrak / Adana

Şair Nedim Cd. Küçük İş Merkezi Kat 3 No: 40 Beşiktaş / İSTANBUL (Ekim Gençliği Bürosu)

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSATel: 0 (224) 220 84 92

Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 19 94

Belediye İşhanı Kat: 5 No:4 İzmit / KOCAELİ

Page 32: Sİ Kızıl Bayrak 10-22