Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D234988/2007/2007_AKKUSS.pdf · psikolojide iki...

23
ATATÜRK ÜNiVERSi TESi iLAHiYAT FAKÜLTESi · TÜRK-iSLAM TARiHiNDE· ERZURUM Sempozyumu 26-28 HAZIRAN 2006 BiLDiRiLER I.CILT Erzurum 2007

Transcript of Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D234988/2007/2007_AKKUSS.pdf · psikolojide iki...

Page 1: Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D234988/2007/2007_AKKUSS.pdf · psikolojide iki kavramın birbirinden ayn kullanımları sıklıkla gündeme getirilmiştir. ibn Ab~as'ın

ATATÜRK ÜNiVERSiTESi

iLAHiYAT FAKÜLTESi ·

TÜRK-iSLAM DÜŞÜNCE TARiHiNDE· ERZURUM

Sempozyumu

26-28 HAZIRAN 2006

BiLDiRiLER

I.CILT

Erzurum 2007

Page 2: Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D234988/2007/2007_AKKUSS.pdf · psikolojide iki kavramın birbirinden ayn kullanımları sıklıkla gündeme getirilmiştir. ibn Ab~as'ın

Atatürk Üniversitesi ilahiyat Fakültesi TÜRK-iSLAM DÜŞÜNCE TARiHiNDE ERZURUM Sempozyumu

ÖMER NASUHi BiLMEN'iN RUH HAKKINDAKi DEGERLENDIRMELERi VE su·oEGERLENDiRMELERiN OLUŞTURDUGU TARTIŞMALAR

Yrd. Doç. Dr. Süleyman Akkuş·

· Giriş .

insanın mahiyeti ve . kimliği ile ilgili tartışmaların odağın ı teşkil eden ruh ve bağlı konular insanlık tarihi boyunca üzerir:ıde ç~kç~ _g.örüşlerin, farklı anlayışların dile getirildiği bir alanı oluşturur. Düşünce grupları, ilim· dalları bu konularda kendi ilmi

gel~nekleri ve metodolojilerine bağlı sistemler geliştirmeye, tatminkar cevap_ vermeye çalışmışlardır; Bununla birlikte zorluklar nedeniyle bu doğrultuda ortaya konulan hiçbir düşünce, konumin bütün yönleıiyle kavranmasını ve mahiyetinin aniaşılmasını

sağlayamamışbr. Yine de konunun bilinmeyen yönleri araştırılınaktan geri

kalınmamıştır. Bu doğrultuda düşünceler üretilmiş, bir takım temel dayanaklar bulunmaya, farklı kültür havzalarından beslenilmeye, önceki medeniyetlerin miras

olarak bıraktığı kültürel zenginliklerinden, yaşanmış tecrübelerin istifade edilmiştir. insanın madde ve mana ile· bir bütün oluşturduğu, bu bütünlüğü kuşatıcı , kavrayıcı yaklaşımların ihmal edilmemesi hedeflenmiştir. Bunu gerçekleştirmek amacıyla insanın yeryüzü serüveninde yaratıcısına karşı olan tavrı, inandığı yüce yaratıcı ve

ilahi" buyrukları doğrultusunda yaşama arzusu, ruh-nefs anlayışının temel

dinamiklerini anlamada dini düşünce ve sistemlerden yararlanmayı , peygamberler aracılığıyla gönderilen ilahi mesajlar bütünlüğünü oluşturan dinlerin bu konulardaki açıklamalarına kulak kabartmayı kaçınılmaz kılmıştır:

Müellifimiz Ömer Nasuhi Bilmen Osmanlı medrese geleneğinde yetişmiş son devri n önemli · din alimlerimizdendir. Akademik çalışmalarıyla birlikte, dönemin aktif hayatına katıldığı, bir dönem Diyanet işleri Başkanlığ ı yaptığı, çeşitli yayın

organlarında yazılar yazdığı bilinmektedir. Tefsir, fı~ıh, Ahlak vb. alanlarda yazdığı eserlerinin yanı sıra Muvazzah Ilmi Kelam1, Mü/ehhas ilm-i Tevhid Akaid-i is!amiye,

' Sakarya Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi 1 Bu eser eski geleneğe bağlı ve klasik kelam kitapları tarzında yazılmış; bir giriş, altı bölü.!fl ve bir

sonuçlan ibaret olmakla birlikte yer yer yeni ilm-i kelamın konufarını da kapsamaktadır. Omeğin kelam ilminin üç ana konusu olan u/uhiyyet. nübüwet ve ahirefle ilgili konuların yanı sıra dinler tarihinin tartışma konuları arasında yer alan animizm, fetişizm, totemizm, yıldızlara lapma,

Page 3: Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D234988/2007/2007_AKKUSS.pdf · psikolojide iki kavramın birbirinden ayn kullanımları sıklıkla gündeme getirilmiştir. ibn Ab~as'ın

Yrd. Doç. Dr. Süleyman Akkuş . 452

adlı eseriyle-de akaid ve kelam sahalarında eser vermiştir. Nitekim yazdığı bu eser kelam tarihinde "eski ananeye bağlı ve klasik kelam kitaplım türündeki eserler"

kategorisinde değerlendirilmiştir. Belki de Türklere özgü ilmihal geleneğinin örneği olarak Büyük islam ilmihali ile Cumhuriyet döneminin yarım asırlık nesiinin dini

bilgileri~i öğrendiği ve halende bu eserinin kabul gördüğünü söylemek abartılı

olmasak gerek. Bunuı:ı yanında Ömer Nasuhi Bilmen (1883-1971)2 zaman zaman dönemin seçkin dergilerinden Be}tfınü'/-hak, S1rat-1 müstakim, Sebilürreşad

dergilerinde de yazılar yazmıştır. Sebilürreşad dergisinde "Ruh" hakkında yazdığı bir

makale~~ço~_~rtışmayı gündeme geti_rmiş_,_ t!arf!i!_sun~y, _Yusuf ~ya Çağlı, Raif Ogan gibi d~vrin ilim. adamlarınca tepkilere neden olmuştur. Ömer Nasuhi Bilmen'i~ makalesinde ifade ettiği görüşleri aslında ilk kez dile getirilen görüşler de değildir.

Kelam tarihinde Nazzam, Cüveyni, Fahreddin er-Razi, ibn Teymiyye, ibn Kayyim el­

Cevziyye gibi . bazı müelliflerce de ruhun bedene girmiş latif bir cisim, çözülme ve · değişme kabul etmez, ayrılmaz ve parçalanmaz; gül suyunun güle sirayeti ~ibi ruhun

da bedene sirayet etmesi, hayatın bu şekilde ·meydana gelmesi daha önceleri kabul görmüş düşüncelerdir. · Ancak Ömer Nasuhi Bilmen'in bu düşüncelerine ilave olarak,

ruhu bağlı bulunduğu bedeninden önce yaşayan bağımsız bir varlık olarak nitelendirmesi, özellikle Allah'ın ruhlardan misak alırken onları şuurlu, akıllı varlıklar

· olarak algılaması, insanın sorumluluğu, insan fiilierinin değerlendirilmesi ve islam inançları yönünden birçok problemleri değuracağı endişesini taşıması bakımından

eleştirilmiştir. Tebliğimizde özellikle kela~ literatüründe kısa da olsa ruhun mahiyeti konusundaki anlayışları özetlayerek Ömer Nasuhi. Bilmen'in bu düşüncelerinin hangi

kategoride değerlendirilmesi gerektiği, ardından dönemin bilim adamlarının yazılan makale ~erçevesinde niçin karşı tezler oluşturduklarını tespit .etmeye ve genel bir

değerlendirme yapmaya çalışacağız.

Oarvinizm, Batlamyus ve Kopemik'in teorileri hakkında bir takım açıklayıcı bilgileri de kapsamaktadır. ·

2 Ömer Nasuhi Bilmen'in hayatı, eserleri ve ilmi kişiliği hakkında. bir çok kitap, makale ve yazılar yayımlanmıştır. Bu çalışmalardan bazıları için bk. Orhan Balcı, 'Diyanet işleri Baş~anlanmız", · Diyanet Gazetesi, Ankara, 1987, sayı: 336, s. 14-17; Ahmet Selim Bilmen, Ömer Nasuhi BilmenHayatt-Eserferi-Antlar ve Bugüne Kadar Neşredilmemiş Ahlaki, Terbiyevi, Milli romant Iki Şukufe-i Taaşşuk, istanbul, 1975; Vehbi Vakkasoğlu, Osm;3nlıdan Cumhuriyete islam Alimleri, istanbul, 1987, s. 79 vd; Selahaddin Kıyıcı, 'Ömer Nasuhi Bilmen'in (1391/1971) Bazı Makaleleri•, Yüzüncü.Yıi .Üniversitesi llahiyal Fakültesi dergisi, Van, 2000, Sayı: 3,.s. 2; Rahmi Varan, 'Bilmen, Ömer Nasuhi', DlA, VI, 162-163; Canan Candan, ö. N. Bilmen'in ilmi Kişiliği ve 'Hukukılslamiyye kamusu· Adlı eserinin Tahlili, (Yayımlanmamış Yüksek lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi ilahiyat Fakültesi, 2001) s. 25-27:

Page 4: Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D234988/2007/2007_AKKUSS.pdf · psikolojide iki kavramın birbirinden ayn kullanımları sıklıkla gündeme getirilmiştir. ibn Ab~as'ın

ömer Nasuhi Bilmen'in Ruh Hakkındaki Değerlendirmeleri ... 453

Sözlükte can, nefs, kuvvet gibi anlamlara gelen ruh, canlılarda hayat kaynağı olan güç diye tanımlanır. Bedendeki etkin ilke, tin, canlılık duygusu, öz, koku vb.

anlamları ifade eden ruh· kelimesi kelime itibariyle Arapça'dan Türkçe'ye geçmiş sonralan·sözlük anlamının ötesinde kelam ve felsefede kazandığı.ıstı!ah anlamlarıyla

kollanılır olmuştur. Arapça'daki nefs kelimesi de ruh anlamındad.ır. insan maddi

bedenle ruhtan oluşmuş bir varlıktır. Ruh meselesi, eski ve yeni felsefede olduğu gibi, islam alimleri arasında da ihtilafa sebep olmuştur. Ruhun varlığını kabul eden Islam alimleri, ·mahiyeti, ve beden ile ilişkileri konularında farklı değerlendirmelerde

bulunmuşlardır. Kuran ayetleri ruhun varlığını ispat etmekte, on.un Rabbin bir emri olduğunu, ölümden sonra başka bir. aleme katılacağını bildirf!1ektedir. Bu ne~enle

ruhun varlığına inanmak gerekli olmuş, bu durum beraberinde, mahiyeti, maddi olup olmaması gibi soruları gündeme getirmiş, detay olmakla birlikte merak eden insan

zihninin cevaplamak arzusunu perçinleyen sorular olarak ~üncelliğini korumuştur.

Ruh hakkındaki inançlar bilinmezliğin getirdiği farklı telakkilerin qoğmasına yol açmakla birlikte inanılması zorunlu hususlardçm olmaması nedeniyle temel inançlara

aykırı kabul edilmemiştir.

Ruh konusu bu çerçevede ele alındığında konunun Kur'an'da üç anlamda kullanıldığı dikkat çekmektedir. Ruh Kur'an'da Cebrail'e verilen ad3, vahiy\ canlılarda hayat kaynağı güç ve kuvvet anlamında kullanılmıştır.5 ö. Nasuhi Bilrı:ıen'e göre: .. ·. insan; birbirinden bağı!lJsız ruh ve bedenden meydana gelmiştir. Ruh cis~-i latif veya cevher-i mücerrettir. Her in·sanın ruhu bedeninden önce yaratılmış, ayrı bir varlıktır.

Ruhlar bedenler yaratılmazdan önce ruhlar aleminde bulunmakta sırası gelenler dünyaya yaşama hakkı elde eden insanların bedenlerine . girmektedir. Ruh

kelimesiyle ortak kullanım alanlarına sahip nefs kelimesi de arapçadan türkçeye geçmiş aralarında anlam farklılıklarına rağmen zaman zaman birbirinin yerine

kullanılır olmuştur. Bununla birlikte islam felsefesinde kelamda tasavvufta ve hatta psikolojide iki kavramın birbirinden ayn kullanımları sıklıkla gündeme getirilmiştir. ibn Ab~as'ın nefsi kendisiyle akledilen ve ayrım yapılan şey, ruhu da kendisiyle hayatın

meydana geldiği şey, olarak ayrıma tabi tutması bu konudaki örneklerden sadece birisidir. Durum ne olursa olsun ruhun mahiyeti konularında ortaya konulan farklı kanaatler onun canlılara hayat veren öz, varlıkların temeli olma gerçeğini

3 Bk. Bakara 2187, Meryem 19117, Şu'ara 26/193, Mearic 70/4, Kadr 97/4. 4 Bk. Nahı16/2, Mü'min 40/15, ŞOr3a, 42152. s Bk. isra 17/85, Enbiya 21/91, Tahrim 66/12.

Page 5: Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D234988/2007/2007_AKKUSS.pdf · psikolojide iki kavramın birbirinden ayn kullanımları sıklıkla gündeme getirilmiştir. ibn Ab~as'ın

Yrd. Doç. Dr. Süleyman Akkuş 454 .

değiştirmeyecek, bilinen bir sabite olacaktır. Bu nedenle bu konuda serdedilen far~lı

düşünceler insan zihnin i besleyen zenginJikler olarak hayatiyelini sürdürecektir. islam düşünce geleneğinde· belki de teorik zeminde ruh konusunda en fazla

fikir ortaya koyan ilim dalları islam felsefesi, Kelam ve Tasawuf ilimleri olmuştur. Bu

ilim dallarının islam ana kaynaklarından hareketle ortak buluşma zeminleri olmakla birlikte metodolojilerine bağlı farklı bir anlayış belirledikleri bilinmektedir.

Bu ilim dallarından islam felsefesi ve müntesipleri olan islam filozofları

Kindi'den itibaren Farabi, ibn Sina Eski Grek felsefesinin doktrinleri ile islam dininin esaslan nı uzlaştırma çabasından hareketle ruh. -ve bağlı konularda din ve felsefeyi uzlaştırma çabası içerisinde olmaya çalışmışlardır. Aristo ve Eflatun· düşünce~inden

hareketle nefsi sınıflandırmada onlardan fazla olarak bir de kutsal ruhu kabul etmişlerdir.6 Daha çok ruh kelimesi yerine nefs veya akıl kavramlarının kullanıldığı islam felsefesinde nefs, canlılık göstergesinin tabii yetkinliğini ifade etmektedir. Bir

başka anlamda nefs hayat olarak da anlam kazanabilmektedir. Ruh ise besinlerden . elde edilen sıvıların karışımından meydana gelmekte, nefsin güçlerini bütün

organiara taşıdığı farz edilmektedir. Böylesine bir işlevi üstlenen ruh buharımsı bir

cisim olarak kabul edilmektedir.7lbri Sina öncesinde ise nefs konusunda netsin ispatı ve mahiyetinin incelenmesi üzerinde durulm~rnakta, şuurun birliği ve bütünlüğüne fazla önem verilmemektedir. Daha çok nefs, ~hlak-siyaset veya idrak yönünden ele alınmaktadır.s . ·

T asawufun ruh konusundaki görüşlerini ise genelde üç ana başlık altında değerlendirmek mümkündür. Buna göre izlenen görüşlerden birincisi, tartışmalardan uzak ruhsal gelişmeyi sağlayan, kalbi arındıran eylemler içinde olmayı temel alan,

ahlaka . dayalı yaşamayı kabul eden görüştü~. Bu düşüncede teorik bir takıf!!

düşünceler ve tartışmal_ara yer verilmez. ikinci görüş ise çok değişik . yapıya sahip mutasavvıfların yetiştiği bir dönemdir. Bu .dönemde özellikle IV. Hicri asırda doğup, V.

Asırdavefat eden sQfiler yer alır. Bunlar arasinda EbQ Ali Dekkak (ö.40511014), Ebü Ab.durrahman Sülemi (ö. 412/1021) Ebu'I-Hasan Osman Hucyiri (ö.465/1072), Serrac ·{ö.378/988), Ebü Talib Mekki (ö.386/996), Kelabazi {ö.380/990) ve Gazzali {ö.SOS/1111) gibi önemli şahsiyetler yer alır. Kelama ve akılcı düşüneeye yakınlığıyla bilinen bu çizgi itikacti anlamda Eş'arilik düşüncesini temel alır ve Sünni kelamla

6 Mehmet Dalkıltç, Islam Mezheplerinde Ruh, s. 145. lbn Sina, eş-Şifa, en-Nefs, s. 56, 232. Ali Durusoy, ibn Sina Felsefesinde {nsan ve AlemdekiYeri, s. 30.

Page 6: Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D234988/2007/2007_AKKUSS.pdf · psikolojide iki kavramın birbirinden ayn kullanımları sıklıkla gündeme getirilmiştir. ibn Ab~as'ın

ömer Nasuhi Bilmen'in Ruh Hakkındaki Değerlendirm.eleri ... . 455

tasawufu uzlaştırmaya çalışır. Üçüncü bir çizgi ise daha çok teorik nazariyelerin yer aldığı, 'farklı kültürlerden alınan malzemeyle dini metinterin uzlaştırılmaya çalışılarak unefs ve ruh" anlayı'şının geli_ştirildiği çizgidir. Bu çizgide görülen bir diğer temel

özellikte bu düşüncelerin, · 9zellikle · Mu~yiddin lbnu'l Arabi (ö. 638/1240) önderliğindeki vahdet-i vücudçu ekallerde etkili olmasıdır.s Bu temel noktalan göz

önünd~ bulundurmanın yanında tasawufun temel amacını da dikkate alarak belki de

vurgulanması gereken husus meseleye nefs terbiyesi açısından bakıldığıdır. Bu

çerçevede insan benliğinin iki ayrı varlık kabul edilmesiyle netsin vazgeçilmez!iği üzerinde durulmuştur. Nefs ve ruhun fiili tezahürferi olan akıl ve heva ayrımı

yapılarak nefsin mahiyeti üzerinde değil, terbiyesi üzerinde durulmuştur. Buna göre

nefs kötü fi.illerin kaynağı, ruh ise iyi fiilierin kaynağıdır. Temelde nefsle ruh aynı

anlamda kullanılmakla birjikte ruh terbiye edilmiş nefs, nefs ise terbiye edilmemiş ruhtur. Ahlaki açıdan olgunlaşma derecelerine göre insan nefsi emmare", mülhime, levvame ve mutmainne olarak isimlendirilmiştir.to ·

Kelamcılar arasında ruhun varlığı, ezeli olmadığı, hadis olduğu konusunda görüş birliği· varqır. Bununla birlikte ruhun mahiyeti ve bedenlerden önce yaratılmış

olup olmadığı konusunda görüş birliği yoktur. Bunun nedeni, bu konuda Kuranda

açık nasların bulunmaması, hadislerde farklı ifadeler ve sıhhat yönünden değerlendirmeye tabi tutulması gereken rivayetler, Kur'an nassına ve akli düşüneeye aykırılık teşkil eden ifadeterin olmasıdır. Islam filozoflarının insan ruhunun SOY.Ut bir cevher olduğu, cisim olmadığı gibi cisim olma özelliklerini de taşımadığı, mekan teşkil

etmediği, kendi başına var olduğu, bedene bitişik olmadığı gibi ayrı da olmadığı görüşü Mu'tezile, Kerramiyeden bazıları, Gazzali, Rağıp el-isfehani, Şeyh Müfıd'in de benimsediği görüştür. Ruhun, nefs, hayat, ya da hayatin dışında başka bir şey olması, · ·ruhun cisim olup olmaması konusunda görüş birliğine varılamadığıyla söze

başlayan Eşa'ri, Nazzam'ın ruhun cisim ve nefs, zatıyla hay olduğunu iddia ettiğini aktarmaktadır. tt Cüveyni, Fahreddin Razi, ibn Teymiyye, ibn Kayyim ei-Cevziyye ve

mütekaddimin dönemi kelamcılarının çoğunluğuna göre de ruh bedene girmiş latif bir cisim, çözülme ve değişme kabul etmez, ayrılmaz ve parçalanmaz; gül suyunun güle sirayet etmesi gibi bedene sirayet etmiş, böylece hayat, bu latif cismin bedenden

9 Muhammed Abid Cabiri, Arap-istam Düşüncesinin Akıl Yapısı, s. 379 vd, Hasan Kamil Yılmaz, Anahatlanyla Tesawufve Tarikat/er, s. 122 vd; Mehmet Dalkılıç, a.g.e., s. 145

1o Ali Durusoy, a.g.e., s. 26. 11 Eş'M, Makalatu't-lstamiyyin, s. 333-334.

Page 7: Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D234988/2007/2007_AKKUSS.pdf · psikolojide iki kavramın birbirinden ayn kullanımları sıklıkla gündeme getirilmiştir. ibn Ab~as'ın

Yrd. Doç. Dr. Süleyman Akkuş 456

ayrılmasıyla da ölüm gerçekleşmiştir. Hayatın bu şekilde meydana gelmesi daha

önceleri kabul görmüş düşüncelerdir. Ebu'I~Huzeyl ei-AIIaf, Eş'ari ve Bakıllarıiye göre ise ruh maddi bir cevherin

arazıdıf. Kalpte, difnağd~Çciğerde bulunan hayvani kuwet; nefsi kuvvet ve nebati

kuwet olmak üzere üç kuwettir. Cisimlerin arazları olarak diğer zerreler gibi ruh da her an yaratılmakta ve yok olmaktadır. Bu yaratma bu şekilde sürekli bir şekilde

devam etmekted:r. insan· şekline bürünmüş bir varlık; heykel-i mahsuse olarak da kabul edilen

ruhun ayrıca manevi bir nur, mizaç •. kan, dimağda parçalanmayan cüz, hava, nur-u

ruhani olduğuna dair birbirine yakın ya da birqirinden farklı anlamları üzerinde

durulmuştur. Bütün bunlar ruhu anlama konusundaki çabalardır. Ruh konusundaki bu

farklı d~ğerlendirmelerin12 ardından tebliğimizin asıl konusunu teşkil eden Ömer Nasuhi Bilmen'in bu konudaki görüşlerini ele alabiliriz.

Ömer Nasuhi Bilmen'in Ruh Hakkındaki Değerlendirmeleri

Ömer Nasuhi'nin ruh konusundaki görüşlerini öncelikle kelama dair yazdığı

Muvazzah ilmi Ketarn isimli eserinde görmek mümkündür. Bu eserinde insanın bir beden ile bir ruhtan (nefsi natıkadan) müteşekkil bir mahluk olduğunu ifade ederek

başladığı ruh ve bağlı konularda kanaatlarını açıkça belirtmekte, farklı

değerlendirmeleri zikretmekte kendi tercihini de yapmaktadır. Müellifin bu konudaki

görüşlerini, ayrıca Kuran-t Kanimin Türkçe Meali Atisi ve Tefsin'nde ve Sebilürreşad dergisinin ilgili sayfalannda kendisine yöneltilen sorulara; "Amerikalıların Suallerine Cevap" başlığı altında dile getirdiği düşüncelerinde de açıklamaya çalışmıştır. Biz

burada konuyla ilgili görüşlerini kısa başlıklar altında aktarmaya çalışacağız. A· Ruhun varlığı ·

. Rühun varlığı maddeci ve ruhçu görüş taraftarlarınca tarih boyunca tartışma konusu olmuş bu konuda taraftarlar görüşlerini destekleyici açıklamalar yapmaya

çalışm ı şlardır. Maddeci düşünce taraftarlarınca ruhun varlığını kabul edenlerin bu

düşünceleri, aslında görülmeyen, tutulmayan bir şeyin hareket noktası yapılması ve hatta · böylesi bir düşüncenin tealogların zihninde kurguladıklan, başka yerde

ı ı Bu koniıda geniş bilgi için bk. Ceıalu'ddin Devvanl, Hakikatü'l-insan, thk. Muhammed Zahid Kevseri, 2. bsk., Erzurum, 1979, s. 7 vd. , izmirfi , !smail Hakkı, Yeni flm-i Kelam, Haz. Sabri Hizmetli, Ankara, 1981, 189~196; !rtan Abdülhamid, •islam Tefekküründe Ruh Meselesi"; trc. M. Saim Yeprem, Nesil Dergisi,lstanbul, 1978, c. ll, s. 18 vd; A. Saim Kılavuz, Anahallanyta islam Akaidi ve Kelam'a Giriş, s. 371·372; Erkan Yar, Ruh-Beden ilişkisi Aç1smdan lnsanm Bütünlüğü Sorunu, Ankara, 2000, s. 60 vd; Mehmet Dalkılıç, Islam Mezheplerinde Ruh, istanbul, 2004, s. 182-247.

Page 8: Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D234988/2007/2007_AKKUSS.pdf · psikolojide iki kavramın birbirinden ayn kullanımları sıklıkla gündeme getirilmiştir. ibn Ab~as'ın

Ömer Nasuhi Bilmen'in Ruh Hakkındaki Değerlendirmeleri .. . 457

gerçekliği olmayan bir düşünceden ibarettir. Ömer Nasuhi ise Müslümanlar olarak ruhun varlığ.ına inandığımızı, bizim için bağlayıcı olmasının temel dayanağının dini

nasların ruhun varlığı ve bir emri Rabbani. olduğunu bize haber. yenn~sini. ~elirtir.

Bununla birlikte ruhun mahiyeti, maddi olup olmaması ona göre _inanç konularından olmayıp ikinci derecede öneme haiz konulardandır. Bu nedenle zaruriyatı diniyeden sayılmamaktadır.13

Maddi ve elle tutulur olmayan her şeyi bir çırpıda inkar edecek kadar zayıf bir düşünceyi benimseyen maddeci görüş sahipleri, bedenden bağımsız ruhun varlığını kabul etmemektedirler. Onlara göre ruh, hayat; bütün ~kli melekeler, sinirlerin

hareketinden, beynin fıillerinden, maddi parçaların oluşturduğu · güzel bir terkipten

ibarettir. B- Materyalist düşüneeye f!lensup olaniann ruh hakkınd~ki düşünceleri

ve eleştirisi

Ruhun ·varlığını kabul etmeyenlerin ileri sürdükleri temel görüşler Ömer Nasuhi'ye göre üç ana başlık halinde toplanabilir. Bu temel görüşler şu.nlardır.

1- insan ile hayvanlar arasında bir fark yoktur. Aralarında mahiyet yönünden

üstünlükleri yoktur. Her ikisinde de cism~ni mizaç vardır, şuur bakımından birdirler. Aralarındaki fark yalnız derece yönündendir. Insanda hayvandakinden daha yüksek

konumda manevi bir ruhun varlığı iddia edilemez.

2- Ruh dirl)ağın fiilierinden başka bir şey değildir. 3- Maddi olmayan, elle tutulmayan, gözle görülmeyen bir şeyin varlığı kabul

edilemez, tasawur olu namaz. Müellif bunları yine sırasıyla cevaplamaya, Çürütmeye çalışır. Buna göre ileri

sürülen birinci görüş temelsizdir, zira, insan ile diğer canlılar arasında derece farkı değil mahiyet farkı vardır. Bu psikolojinin de kabul ettiği bir sabitedir. Üstelik, insanlardaki duyuların, şuurun, d!ğer canlılarla . aynı olduğu iddia edilemez .. Aralarında fark vardır, eşit konumda degildirler. insanları canlılardan ayıran temel

nitelikler vardır ki bunlar insanı insan yapan unsurlardır. Bu doğrultuda insanın akıllı, düşünen, bir takım çıkarımlarda bulunması onun . temel nitelikleridir.14 Darvin nazariyesine yönelttiği el~ştiriler altında da insan ile diğer canlılar arasındaki

farklılıklara değinerek cinsler arasındaki . ayrıma temasta bulunur. Bu doğrultuda

13 Ömer Nasuhi Bilmen, Muvazzah ilmi Kelam, istanbul, 1972, s. 342-343. 14 Ömer Nasuhi Bilmen, a.g.e, s. 342-343.

Page 9: Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D234988/2007/2007_AKKUSS.pdf · psikolojide iki kavramın birbirinden ayn kullanımları sıklıkla gündeme getirilmiştir. ibn Ab~as'ın

Yrd. Doç. Dr. Süleyman Akkuş 458

insanlarla hayvan beyinleri arasındaki zahiri anlamdaki benzeriikierin ırki bir

benzerliği doğurmaz. insanlar hayat sahibi olmalarıyla cahlı varlıklar, cisim olmalarıyla da cansız varlıklarla aynı cinsten kabul edilirler. Ancak bu aynı cinsten olma, birbiıih~ıinden neşet ettikleri anlamına gelmez.

insan ile canlılar arasında bedeni yönden bir takım benzerlikler vardır. Ancak bu benzeriikierin ötesinde, cinsler arasında, beden, zihin ve akıl yönünden bir takım

farklılıklar bulunmaktadır. insan aklının zatını, evreni tanımada mükemmel der~cede olması bilinen bir gerçekti~. insan aklı sayesinde varlıkların yüce ve sufti yönlerini, bütün genel işleri_ düşünebilir: Hayatı zo~l~ştıran bir takım_ noks~nlıklara karşı

önlemler alır, evreni keşfeder, ilimleri öğrenir; din ve medeniyet fikrine ulaşır .. Bütün

bunlar maddi olmanın ötesinde olan hususiyetlerdir. Hayvanlar ise böylesi

özelliklerden.mahrumdur. Bu nedenle söylenınesi gereken husus gayet açıktır: insan

ile diğer canlılar arasında görü~üş ve siret yönünden farklılıklar vardır. Dolayısıyla ruh-i insani ile ruh-i hayvaniyi aynı mahiyette olamaz.15

Burada sorulması gereken bir soru; dimağ gibi bölünmez parçalardan meydana gelip sürekli değişen ve yenilenen şeyin; insanda sürekli bir· şekilde ortaya

çıkan apaçık özelliklerinin, yüksek derecedeki idrakin nasıl çıkış noktası

olabilmektedir? Bu soruyla, ikinci soruyu cevaplamaya çalışmaktadır. Bilinmesi

gereken şudur ki dimağ, yalnız ruhun bir ~ıletidir. O olmadıkça ruh tecelli edemez. Bu nedenle dimağın mükemmel olması dimağdaki hasletlerln de mükemmel olmasını

gerektirir. Sanatının zirvesinde olan bir musikişinas, ustalığını, sahip olduğu musiki aletinin mükemmelfiği ile icra edebilir. Zira, kem aletle-kemalat olmaz. En usta bir hattat kırık kalemle sanatının güzelliğini g9steremez. Mükemmel olmayan dimağdaki ruh da zorunlu olarak tecelliyatını hakkıyla ibraz edemez. Tüm bu aniatınlar Ömer Nasuhi'ye göre ruh ile dimağ arasında kuwetli bir bağın olduğu gerçeğini

anlatmaktadır. Bununla birlikte böylesine bir münasebetin varlığı, ruh ile dimağın bir,.

aynı olduğunu göstermez. · Diğer iddia da temelden yanlıştır. Zira maddi olmayan şeylerin mevcut

olmadığının ileri sürülmesi asılsız bir iddiadan ibarettir. Durum böyleyken beş

duyumu~un, idrakimizin ötesinde başka şeylerin olmadığını ispatlayacak delil de yoktur. Üstelik fikir, vicdan gibi şeylerin varlığını maddeci görüş sahipleri de kabul etmektedir. Halbuki bunlar maddi değildirler .

. ıs Ömer Nasuhi Bilmen, a.g.e., s. 197-198, 343.

Page 10: Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D234988/2007/2007_AKKUSS.pdf · psikolojide iki kavramın birbirinden ayn kullanımları sıklıkla gündeme getirilmiştir. ibn Ab~as'ın

Ömer Nasuhi Bilmen'in Ruh Hakkındaki DeğerlendiımeJeri ... 459

Bütün bunlara rağmen genel anlamda kabul ettiğimizin ötesinde maddeci düşünce mensuplarının ruhun varlığını kabul etmemeleri kabul edilecek bir düşünce

değildir. Kabul · edilmesi durumun~a bunun anlamı, insan topluluğunu hayvanlar

derecesine indirmek, bir takım faziletlerden mahr\lm bırakmak, insanJan ümitsizlik ve hüsrana itmek, alçak bir amaca sevk etmek, yöneltmek olacaktıc 1&

Dön.emindeki gelişmelere paralele, bu konudaki haklılıklarını destekley~n

gelişmelere de işaret eden müellifimize göre, ruhun varlığını ileri sürenleri cehaletle, akılsızlıkla suçlayan bir çok filozof ve biljm adamı yaptıkları tecrübe ve araştırmalarla dü-şüncelerinden vazgeçmişlerdir. Hatta bu gibileri kitaplar yazmışlar ruhun bağımsız

varlığını ortaya koymaya çalışmışlardır. Ancak bu kçıdarıyla da ~alınmamış

iddialarını, aslı . astarı olmayan noktalara vardırmışlar, ruhtarla konuştuklannı,

fotoğraflarını çektiklerini iddia etineye kadar götürmüşlerdir.

Ömer Nasuhi'ye göre işin vehamet boyutuna vardırılan noktası, bir zamanlar

görülen varlıklardan başka bir şeye inanmak istemeyenleri~ daha da ileri boyutlara giderek, yayiniarta bu sefer ruhun varlığını hissedilebilir, maddi bir k?numa

indirgemiş olmalarıdır. Bu konuda ona göre yapılması gereken işin tabiatma uygLin açıklama tarzlarının geliştirilmesi, ispatlayıcı delillerin ortaya konulmasıdır. O, konu üzerinde ileri sürdüğü akli delillerle, ruhun varlığı hususunda kaçınılmaz gerçeği

kabul etmeye, bunun insanın en doğal yönünü oluşturduğuna vurgu yapmaya çalışmaktadır.

C· Ruhun varlığı konusundaki bazı deliller insanın yalnız maddi bii' bedenden ibaret olmadığını dile getirmekle başladığı

ruhun varlığını ispat edici deliler başlığı altındaki açıklamalarla konuya açıklamaya ça_lışır. Ruhun varlığına insandaki hafıza kuvvetin in, zihnin bir takım birikimlerinin delil teşkil ettiğine değinir. Diğer taraftan insanda mevcut ahlaki sorumluluğun da ·ruhun varlığına delil olduğunu belirtirken insan bedeninin sürekli değiştiğini, geçmişte

işlenen insan fiilierinin sorumluluğunu taşıyan bir ~erciinin olması gerektiği üzerinde

durur. Bu konuda ileri sürdüğü örnek insanın geçmiŞte işlediği cinayettir. insanın

maddi yönü böyle bir cinayetin sorumluluğunu üstlenemez. Böyle olmuş olsaydı insan bedeninin sürekli değişmesiyle daha sonra hakkında verilecek ceza adalete aykırı olmuş olurdu. Halbuki cinayeti işleyen şahıs daima aynı şahıs olduğu kabul edilerek hiçbir kimse daha sonra hakkında verilecek cezanın adalete aykırı olduğunu

ı& Ömer Nasuhi Bilmen, a.g.e., s. 344.

Page 11: Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D234988/2007/2007_AKKUSS.pdf · psikolojide iki kavramın birbirinden ayn kullanımları sıklıkla gündeme getirilmiştir. ibn Ab~as'ın

Yrd. Doç. Dr. Süleyman Akkuş 460

düşünemez: Bu ise insanda maddenin ötesinde değişmeyen bir varl ığın; ruhun

varlığına delil teşkil eder.ı1

insanın seçme hürriyeti, şuur sahibi olması da maddi bedenden ibaret olmadığının göstergesidir.-Ayrıca maddi kimliğinin ötesinde-kendisinde 'ortaya çıkan bir takım hadiseler de vardır ki bunlar insanda mevcut beş duyunun ötesinde

anlaşılması gereken durum ve eylemlerdir. Bu çerçevede s ıklıkla karşılaşılan keşf,

ilham, hissi kablelvuku, istikbale ait haber vb. durumlar bir ruhun varlığı kabul edilmedikçe açıklanması imkansız olayiard ır.

Ruhun varlığı konusunda ileri sürülen bir diğer örnek de elleriyle bir kitap tutan, ağzıyla kitaptaki yazılan okuyan, okurken düşünen, her söylediğini belirli bir

muhakeme sonucu söyleyen kişinin durumudur .. Bu kişi belirli bir muhakeme sonucu

bir şeyler üretmektedir. Ürettiği bu bilgilerle kişinin kendi zatı birbirinden farklı

şeylerdir. Tıpkı bir sekreterin kullandığı kalemden, kalemtıraştan ayrı ·olması gibi. . . Öyle ise alet masabesinde olan insan bünyesinin ötesinde insanı oluşturan başka bir

yön vardır. Bu da "ben" diye isimlendirdiğimiz ruh, nefsi natıka-i insaniyeden başkası değildir. ıs

Akli delillerin ötesinde nakli deliller de ruhun varlığını ortaya koymaktadır. "Ey huzura eren nefıs ! Razı edici ve razı edilmiş olarak Rabbine dön!"19 mealindeki ayetteki "Rabbine dön!" hita~ına muhatap olan nefsi mutmainne şüphesiz ölüme

maruz olan maddi bedenden baŞkasıdır. ~ir diğer ayette de "hak yolunda şehid

olanları "ölüler• sanmayınız, belki onlar Rablerinin nezdi manevisinde hayatta olup nzıkla.nmaktadırlar"2D buyurulmaktadır.2ı

E· Ruhun mahiyeti Ruhun mahiyeti konusund.aki sorulara "ruhun mahiyeti nedir?" sorusuyla

başlayan Ömer Nasuhi ilk olarak, iman esasları , itikadi konularla ilgili müteşabih

ayetlerin tevilini caiz görmeyen Selefıyyenin kanaatını dile getirir. Selefıyye'ye g~ke

ruh ilahi bir sır, mahiyetini anlamak ise insanlık için mümkün değildir. Selefıyyenin bu tavrını doğrularcasına şimdiye kadar yapılan çalışmalar da

aslında konunun tam bir nihai çözüme kavuşmasında başarılı olmuş değildir. Konu

ır Ömer Nasuhi Bilmen, a.g.e., s. 345. ıs Ömer Nasuhi Bilmen, a.g.e., s. 345. ıs Fecr 89/27-28. ıo Al-i imran 3/169 21 Ömer Nasuhi Bilmen, a.g.e., s. 347.

Page 12: Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D234988/2007/2007_AKKUSS.pdf · psikolojide iki kavramın birbirinden ayn kullanımları sıklıkla gündeme getirilmiştir. ibn Ab~as'ın

Ömer Nasuhi Bilmen'in Ruh Hakkındaki Değerlendirmeleri ... 461

üzerinde ilim adamlan filozoflar ve binlerce kişi söz söylemiştir. Hatta Psikoloji ilmi bir

nevi ruhi olaylar ve onun kanunları çerçevesinde açıklamalarda b~lu)1maktadır. Hiçbir zaman bu açıklamalar hakiki anlamda ruhun mahiyetini açıkl~yamamaktadır.

Bununla ·birlikte ruhun mahiyetini açıklayamamak onun yokluğunu

gerektirrnemektedir. Nitekim yaşadığımız evrende nice görmediğimiz şeyler olmasına rağmen varlıkları bilinmekte, eserleri müşahede·edilememektedir. Selefın ruhun idrak edilernemesi noktasındaki temel dayanağı ise Kur'an'ın "sana ruhtan sorarlar. De ki: "Ruh rabbimin emrindendir. Size ilimden pek az şey verilmiştir" ayetidir. ·

Ruhun mahiyetinin idrak edilemeyeceğine yönelik Selefıyenin bu tutumuna karşılık müteahhirin dönem-i bir kısım islam alimleri idrak edilebileceği görüşündedirler. Zira yukarıda delil getirilen ayet ruhun bilkülliye . idrak

olunamayacağına değil, mahiyetinin bir dereceye kadar anlaşılabileceğine delalet eder; Ayette yer alan "size ilimden pek az şey verilmiştir" ifadesi buna işarettir.22

Ancak konunun kısmen bilinebilir olmasının yanında tam olarak ne olduğu

konusunda bu alimler arasında görüş birliği de y~ktur. Görüş birliğine vanlamayan konu hakkındaki görüşler Ömer Nasuhi'ye göre üç ana başlık halinde toplanabilir:

1- Birinci görüşü göre ruh; hay, müteharrik, nurani, cesede muhalif lcıtif bir cisimdir. Her hangi bir şeye hulul etmez, değişmez, . ayrılmaz, parçalanmaz. Gul suyunun güle sirayeti gibi bedene nüfuz etmiştir. Bedene sirayetiyle hayat oluşur, bedene sirayetinin sona ermesiyle ölüm gerçekleşir. Cüveyni, ibn Kayyim, Imam

Şa'rani gibi bir çok meşhur islam bilgini bu düşüncededir. 2- Bir diğer görüşe göre ise insan ruhu ·bir cevher-i rrıücerreddir. Maddi bi,r

özelliği yoktur. BÔiünniez ve herhangi bir mekana ihtiyaç hiss~tmez. Bir ·ces~de hulul

etme?, kesinlikle bedenden bağımsızdır. Hem kendini, hem de yaratıcısını bilir. Beşeri nesneleri anlar, gaybi olanlan vasıtasız olarak idn1k eder. Gazzali, Ragıp el­

isfe_hani, bir grup mutasawıf, filozofların bir çoğu bu görüştedir.

3- üç~ncü bir _görüşe göre de ruh, nur-ı manevidir. ilı;ıhi tecelliierden hasıl,

ilahi teyizlerden kaynaklanır. Ruhun bu feyazanı, güneş ışığının aynaya yansıması gibidir. Güneş ışığının yansımasından geride bir eksilme söz konusu olmadığı halde, yansıma gerçekleşmektedir. Bir kısım tasavvuf ehli bu kanaatı p~ylaşmaktadır.23

22 Ömer Nasuhi Bilmen, a.g.e., s. 348. 23 Ömer Nasuhi Bilmen, a.g.e., s. 348.

Page 13: Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D234988/2007/2007_AKKUSS.pdf · psikolojide iki kavramın birbirinden ayn kullanımları sıklıkla gündeme getirilmiştir. ibn Ab~as'ın

Yrd. Doç, Dr. Süleyman Akkuş 462

Yukarıda üç ana başlık altında özetlenen görüşler arasında ikinci görüşü tercih eden müellif Sebi/ürreşad dergisindeki makalesinde de bunu teyid ~dici

ifadelere yer vermektedir. Amerikalıların konuyla ilgili sorularına verilen cevapta Müslümanların ruh konusundaki inancını "bir "cism-i fatittir veya bir cevher-i

mücerreddir" şeklinde dile getirir.24 Ruhun bu tanımı "Uşakta dersiam avukat" diye

takdim edilen Harnit Sunay tarafından bazı noktalardan eleştiriye tabi tutulmuştur. Eleştirilerde temel nokta ruhun mahiyeti, ezeli-ebedi olması çerçevesindedir.

Kur'an'da ruhun Allah'ın emrind~n olduğu buyurulmuştur. Öyleyse Harnit Sunay'a göre _ihtimal d abilinde de olsa bir din alimi nıhu "cismi latiftir'' diy~ tanımlayamaz. Ebu Hanife'nin bu konuda bilmediğini ifade etmesi de bundan dolayıdır.25 Ayrıca bir şey

hem.cevher hem mücerred olamaz. Bu iki kavramın tanımlarından da birbirin9en ayrı

oldukları anlaşılır. Dolaxısıyla bu çerçevede ruhun cevher-i mücerred olmasında ısrar etmek il.mi hakikatleri inkar etmekle eş değerdir.26 Müellifımiz Harnit Sunay'ın bu

konuda ileri sürdüğü eleştirilerine, kendisinin vermiş olduğu cevaplarda herhangi bir

tehlikenin bulunmadığı ve üstelik bu düşüncelerinin kendi kişisel düşünceleri ve kuruntusu ol~adığıyla cevap verir. Ona göre kelamda tercih edilen görüş kendi

görüşüdür. Ayrıca K~r'an'da "Ruh Rabbimin emrindendir" huyurulması "Ruh Allah 'ın

emrinden ibarettir" demek değildir. Çünkü emr-i ilahi başka bir şey, o emir ile meydana gelen ise başka bir şeydir. Ruh mahluktur, Allah'ın emri ise zatıyla kaim olmasıyla mahluklukla vasıflanmaz. Ayette emirden maksat Allah'ın fiilidir. Bu ftil de

yaratmadır. Dolayısıyla ruh Allah'ın yaratmasıyla meydana gelmiştir. Onun mahluk

olması ezeli olmasını gerektirmez. Ruh emr-i ilahiyle; Allah'ın yaratmasıyla meydana gelmiş hadis bir özelliğe sahiptir. Allah'tan bir cüz olmadığı gibi kadim de değildir.27

Fahreddin Razi'ye göre de "kulirruhu min emri rabbi" demek "min fı'li Rabbi"

CJemektir. Müşriklerin ruhun kadim mi yoksa hadis mi" sorusuna m uhatap olan ~z. Peygambere cevaben; ruhun hadis .olduğu ancak Allah'ın fiiliyle, yaratmasıyla meydana geldiği bildirilmiştir. Allah'tan başka aynı cinsi oluşturan varlıkların her birine alem denilmiştir. Bu anlamda alem-i tabiat alem-i nefis, alem-i akil terkipleri kullanılmıştır.2s Ruhların da bir alem olması ya cisim ya cevher ya da alem olmalarını

24 Ömer Nasuhi Bilmen, 'Amerikalıların Suallerine Cevaplar', Sebilürreşad, c. X, sy. 228, s. 35 25 Hami Sunay, 'Ruh Hakkında', Sebilürreşad, c. X, sy. 231 , s. 93 26 Hami Sunay, 'Ruh Hakkında·, Sebilürreşad, c. X, sy. 239, s. 210. 21 Ömer Nasuhi Bilmen, "Ruh hakkında Bir Mübahase', c. X, sy. 234, s. 131. 2s Ömer Nasuhi Bilmen, Sebilürreşad, a.g.m. s. 131. Alemin bu anlamda kullanımları için ayrıca bk. · Süleyman Hayri Bolay, 'Alem', DlA, ll, 357. · .

Page 14: Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D234988/2007/2007_AKKUSS.pdf · psikolojide iki kavramın birbirinden ayn kullanımları sıklıkla gündeme getirilmiştir. ibn Ab~as'ın

Ömer Nasuhi_Bilmen'in Ruh Hakkındaki Değerlendirmeleri ... 463

gerek~rir. Ruhun bizzat kaim olan bir varlığı vardır. Bu nedenle araz olması söz

konusu olamaz. O halde ruh, ya cisimdir ya da cevherdir. Ancak böyle olmakla birlikte bizim için ruhun· cisim ya da cevher olmasını kesin olarak belirlememiz

mümk~n değildir. Ruhun alemden bir c'üz olmasıyla eşya kabul edilmesi· gerekir. Bu nedenle insanlarca da ruh bilinen bir varlık olur. Ömer Nasuhi'ye göre bu durum

kelam ilmince de doğrulanan bir hakikattir. Eşyanın hakikatinin sabit olması ve bu

hakikatleri bilmenin mün:ıkün olması bu ilirnce benimsenen temel bir önermedir. Öyleyse ruhun eşya olması bilinmesini gündeme getirecektir. Her ne kadar ruhun

hakikati 've mahiyetini bilmede kısmilik olsa da, bu ruhun hiçbir şekilde bilinemeyeceğini anlamına gelmez. Bu doğrultuda tefsir ilminde ve kelam kitaplarında

ruhun ne olduğuna dair ileri sürülen görüşlerde "cism-i latif' veya birer "cevher-i mücerref' olduğuna dair görüş bildiren bilim adamlarının isimleri zikredilmiştir. Bu da bize kısmen de olsa ruh konusunda ortaya konulan çabaların varlığını gösterir.29 Bu

anlamda ruhun mahiyetinin ne olduğuna dair ileri sürülen görüxler, ruhun tamamıyla

bilinemezliğinin kabul edilmesinin yanında , insan aklının anlama gayretleri ve kapasitesi doğrultusunda görüş bildirebileceğinin meşru bir ifadesidir. Bir hakikatin

tam olarak anlaşılamaması, · künhüne vakıf olunamaması, üzerinde bütünüyle konuşulmamayı gerektirmez.

Fahreddin Razi'ye göre bir grup ilim adamı ruhların nurani, semavi, cevher-i

latif, güneş ışığı mesabesinde cisimler olduğu kanaatındadır. Ruhlar bir yere hülul etmeyi, değişmeyi, ayrılmayı kabul etmez. Bu görüşün güçlü bir görüş olduğunu

belirten müellife göre, ruhun, cisimler cinsind_en olmayan bir cisim, muhtemelen ilahi bir cevher-i mücerred olduğu da kabul edilen bir başka görüştür. Bir çok arif, keşf ve müşahede ehlinin görüşü budur.30 Ayrıca Harnit Sunay'ın ruhun · mahiyetiyle ilgili Ebu

Hanifeinin "bilmiyorum" demesini delil olarak dile getirmesini tutarlı bulmamakta, Ebu Hanife'nin bu ifadesinin ruhun hiç bilinmeyeceğine değil, ruhun künhünün, bütün

vasıflarının bilinemeyeceğine yönelik olabileceöiyle cevaplamaktadır. Üstelik bir şahsın bir konuyu bilmediğini söylemesi o. konunun bilinemeyeceğini göstermez. imam Malik de kendisine sorulan bazı sorular hakkında "bilmiyorum" demiştir. Bu o konunun bütünüyle bilinemeyeceğine delalet etmez. Öyle olsaydı, "bilmiyorum· değil, "bilinmez" denilmesi gerekirdi. Üstelik şimdiye kadar bir çok ümmet bu konuda bir çok

ıs -Ömer Nasuhi Bilmen, Sebilürreşad, •a.g.m'. s. 131. 3° Fahreddin Razi'nin görüşlerinin ayrıntısı için bk. Tefsiru'l-kebir, IV, 462 vd.

Page 15: Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D234988/2007/2007_AKKUSS.pdf · psikolojide iki kavramın birbirinden ayn kullanımları sıklıkla gündeme getirilmiştir. ibn Ab~as'ın

Yrd. Doç. Dr. Süleymaf! Akkuş 464

görüş ileri sürmüş ve hatta ruhiyat, ilmün-nefs, psikoloji adı altında bir ilim meydana gelmiştir.31

Ruhun cevher-i mücerred olarak kabul edilmesine yönelik, "bir şey hem

cevher hem·mücerred olamaz, bu iki kavramın tanımlarından da birbiıind~n ayrı

oldukları anlaşılır, cevher-i mücerred olmasında ısrar etmek ilmi hakikatleri inkar etmekle eş değerdir",32 tarzındaki eleştiri de sağlıklı değildir. Bu konuda bir çok islam

bilgini ruhun cevher-i mücerred olduğunu dile· getirmiş, _cevherden kastın bölünmeyen bir ayn, "cüz'i layetecezza" olduğuna, cevherlerin bir kısmının mütehayyiz, bir

kısmını~ gayrı mütehayyiz olduğuna hükmetmişlerdir. Fahreddin Razi'nin de belirttiği gibi ruh bir cevherdir, mütehayyiz değildir. Cisim değil, mücerred, basit bir cevherdir,

kendi kendine hadis olamaz, bir muhdisin ya~atmasıyla meydana gelmiştir, o muhdis de Allah'tan başkası değildir. Onun "kün" emriyle yaratılmış, var olmuştur.

Bir şeyin cevher olması başka, mücerred olması başka Şeydir. Onun cevher olması mücerred olmasına aykırı değildir. Bu konu da Zebidi'nin kanaatı da böyledir.

Matüridi, Ragıp el-isfehani Gazzali de mücerredatı kabul etmişlerdir.33 Öyleyse "ruha

cevher-i mücerred tabiri daha tehlikelidir''34 tarzındaki iddianın temel dayanağı yoktur.

Harnit sunay'ın kendi görüşünü destekleyici anlamında Şerh-i Mevak1fı göstermesi de yerinde değildir. Cürcani orada ruhun nefs-i natıkanın tecerrüdü fikrini benimseyenleri de, bunu kabul etmeyenleri de göstermiştir. Ruhun kelamcılarln

çağuna göre de bir heykel-i mahsustan i~aret olduğu Şerh-i Mevak1fta belirtilmiştir.35

Ömer Nasuhi kendi düşüncelerini destekleme anlamında Muhammed Mahlfıfun36

kitabından ruh "bir cevher-i ruhani, bedenden hariç veya bedene sirayet eden, diğer

_ c~siml~re ~uhali~ir" mealindeki görüşlerini aktarır. Bu görüşlerden hiçbiri kuwetli bir delille sabit olmasa da, birini tercih etmek dinen sakıncalı değildir. Çünkü bu gibi konular zaruriyat-i diniyyeden değildir. insanların ruh konusunda temel düşünceleri Allah'ın kendilerine ihsan ettiği akıl, ilim ve iz'an sayesinde gerçekleşir. Bir anlamda

ruhun yaratılmış olması gerçeğinden hareketle, yaratılmışlar hakkında aklın vermiş olduğu; yaratılmış ruhun bu alemden sayılması ve bu alemin de ya cevher ya da

31 Ömer Nasuhi Bilmen, Sebilürreşad, 'a.g.m.', s. 131. : 32 Hami Sunay, 'R•uh Hakkında', Sebi/O"eşad, c. X, sy. 239, s. 21q_. 33 Fahreddin Razr nın görüşlerinin ayrınıısı için bk. Tefsiru'l-kebir; Om er Nasuhi Bilmen, a.g.m. s. 131. 34 Hami Sunay, 'Ruh Hakkında', Sebilürreşad, c. 10, s. 231, s. 93 .. Js Ömer Nasuhi Bilmen, 'Buh hakkında Bir Mübahase·. c. 10, sy. 235, s. 147. 36 Camiu'I-Ezher şeyhlerinden olan bu ilim adamının ruh konusundaki daha ayrıntılı düşünceleri için

müellifın zikrettiği kitabı: ei-Metalibü'l-kudsiyye fi ahkami'r-ruh ve asarihi'l kevniyye.

Page 16: Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D234988/2007/2007_AKKUSS.pdf · psikolojide iki kavramın birbirinden ayn kullanımları sıklıkla gündeme getirilmiştir. ibn Ab~as'ın

Ömer Nasuhi Bilmen'in Ruh Hakkındaki Değerlendirmeleri ... 465

cisim olması aklın ortaya koyduğu bir hükümdür. Bu akli hükmün dine aykın bir tarafı yoktur.37

Kur'an'ın "sana ruhtan sorartar. De ki: "Ruh rabbimin emrindendir. Size

ilimden pek az şey verilmiştir" ayeti . rutıun mahiyetinin bilinemezliğini göstermez.

Bazılarının bu ayetteki ruhun anlamını bilinmezliğe hamletmeleri, - bunı:ı bilmenin yalnız Allah'ın zatına mahsus kılmaları, dahası Hz. Peygamberin dahi ruhun

mahiyetini bilemeyeceğini iddia etm~leri doğru değildir. Hz. Peygamber yüksek mevki sahibi ve ruhun mahiyetini bilmeyecek bir konumda olmaktan yücedir. Ruh Kudret-i ilahiyenin ilk taalluk ettiği bir cevher-i nuraniye ve latife-i rabbaniyedir. Alem-i

emirdendir. Alem-i emir ise melekQt alemidir, bir madde ile kayıtlı degildiri bağımsız olarak yaratılmıştır.38

Harnit Sunay'ın "müceredata k~il olan üstad Nasuhi ukuli aşereye kail midir?"39 tarzındaki sorusuna ise öncelikle kısmen yukarıda aktanldığının yanı sıra

. sorudaki bir yanlış anlamaya dikkat çekerek· başlar. on·a göre ruhun mahiyeti

çerÇevesinde "bir ci sm-i latiftir veya bir cevher-i mücerreddir"40 tarzında tanimlanması bir kesin hükmü değil, tereddüdü göstermektedir. "Bir meseleyi ya o veya bu diye•

tereddüt ifade eden ifadelerle bir tarafı güçlendiribi deliller ortaya koymayan birisi için "şu hususa kaildir" diye hüküm verilmesi doğru değildir. Bu konudaki tereddüdünü gizlernemekle birlikte Ömer Nasuhi kendisinin mücerredatın varlığını benimsernede

yalnız olmadığını, bi~ çok islam aliminin bu görüşte olduğunu belirtir. Allah'ın

mahlukatı - arasında mücerred · varlıkların da bulunduğunu ifade etmede Harnit Sunay'ın "mücerredata kail olan üstad" eleştirisini kısmen haklı çıkarmaktadır.

E· Ruhun Önceden Yaratılmışlığı islam düşüncesinde Allah' ın kıdem sıfatı açısından meseleye bakıldığında

ruhun yaratılmışlığı konusunda bir tereddüt söz konusu değildir. Zira islam inançları açısından kıdem sıfatını taşıyan yegane_ varlık her şeyin yaratıcısı olan Allah'tır.41

Nitekim Kur'an açıkça O'nun evvel olduğunu bildirmiştir.42 Ruhun yaratılmışlığı - kon_usunda genel bir ittifak oluşmasına rağmen bu yaratılmanın zamanı konusunda

görüş birliğine varılamamıştır. Bu konuda söylenmesi gereken en önemli husus bu

37 Ömer Nasuhi Bilmen, Sebilüffeşad, a.g.m., c. 10, s. 235, s. 147 . . 38 Ömer Nasuhi Bilmen, a.g.m., Sebifüffeşad c. X, sy. 235, s. 148.

39 Hami Sunay, 'Ruh Hakkında', Sebifüffeşad, c. X, sy. 231, s. 93. · 40 Ömer Nasuhi Bilmen, 'Amerikalıların Suatlerine Cevap' , Sebilüffeşad, sa, 228, s. 35.

41 Mehmet Dalkılıç, a.g.e., s. 254-255. 42 el-Hadi d 5713.

Page 17: Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D234988/2007/2007_AKKUSS.pdf · psikolojide iki kavramın birbirinden ayn kullanımları sıklıkla gündeme getirilmiştir. ibn Ab~as'ın

Yrd. Doç. Dr. SQieyman Akkuş . 466

konuda açık nasların bulunmaması ve görüş ileri sürenlerin Kur'an·ve hadislerdeki ifadeleri kendi görüşleri doğrultusunda yorumlamaya çalışmaları ve bir takım akli delillerle desteklemeye çalışmalarıdır. Bu ifadelerden sonra konu hakkında ileri sürülen· femel-düşüncele-ri ruhları a) tiedenlerinderi önce yaratırdıkları b) bedenlerta

birlikte yaratırdıkları c) bedenlerden sonra yaratırdıkları şeklinde üç ana başlıkta

toplamak mümkündür.

Ömer Nasuhi bu temel görüşler doğrultusunda "Amerikalıların suallerine

cevap" başlığı attında "insan ruhunun m!Jayyen bir vücuda girmeden önce her hangi bir varlığa malik.midir?" tarzındaki yeqinçi ~OI1JY~_V.?~diği ceyapta konuyu açıklamaya

çalışmaktadır. insanın ruh ve bedenden oluşan bir varlık, ruhun bir cism-i latif veya

bir cevher-i· mücerred olduğu fikriyle başlayan müellif her insanın ruhunun kendi

bedeninden önce yaratıldığını ileri sürer. Ona göre bütün insanların var olmalarından önce ruhları. mevcuttur. Bu ruhlar alem-i ervçh denilen bir alemde yaşamakta, takdir

oluoan zam_a_nla bedenle irtibat kurmada ya da bedeniere nüfuzla hayat hasıl

olmakt~dır.43 Böyle bir yaklaşımda Harnit Sunay'a göre temel yanlı~lıklar

bulunmaktadır. 0na göre: Ruhun bedenden önce mevcut olduğunu kabul etmek soyut bir vartık olduğunu iddia etmek anlamına gelmektedir. Zamanın ise bütün anları

birbirine eşittir. o halde bir saniye önce mevcut olmakla bir milyar sene ewel mevcut olmak arasında fark yoktur. Çünkü denk parçaların birbirlerine tercih. sebebi yoktur. Bu nedenle. filozoflar soyut varlıkların kı demi görüşünü benimsemişlerdir.44 Sonraki

sayıda bu tartışmaya katılan bir diğer şahsiyet Yusuf ziya çağıldır. O da bazı

noktalarda Ömer Nasuhi'nin görüşlerini eleştirmekte ve bu konuda kendi görüşünü dile_ getirme_ktedir. Temel düşünce olarak ruhun bedend_en önce varlığının söz konusu olamayacağını dile getirmekte buna delil olarak, Fussilet süres 11. ayetini

göstermektedir. eu ayette göklere ve yere yapılan;-onların "isteyerek, istemeyerek hükmüme gelin" buyurufması nasıl temsili bir anlatım ise, ruhlara elest bezminde

yapılan hitap da aynı şekilde temsilidir.45 ·

Yörıeltilen bu itirazlara, konuyu özellikle ruhiann soyut_ varlıklar olduğunu benimseyen filozoftarla Müslümanlar arasındaki ortak yönleri ve ayrışan noktaları tespit etmelde açıklamaya çalışır. Düşüncelerini altı madde halinde Harnit Sunay'ın dile getirdiği konular üzerinden yürütmeye çalışır.

43 Ömer Nasuhi Bilmen, , • Amerikalılan n Suallerine Cevaplar", Sebilürreşad, c. X, sy. 228, s. 35 44 Hami Sunay, 'Ruh Hakkında', Sebilürreşad, c. 10, s. 231, s. 93. . 45 Yusuf Ziya çağıl, 'Açıklanması Gereken Bir Meseıe·, Sebilü"eşad, c. X, sy. 235, sy. 148-149.

Page 18: Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D234988/2007/2007_AKKUSS.pdf · psikolojide iki kavramın birbirinden ayn kullanımları sıklıkla gündeme getirilmiştir. ibn Ab~as'ın

ömer Nasuhi Bilmen'in Ruh Hakkındaki Değerlendinneleri ... 467

Ona göre öncelikle belirtilmesi gereken zaman anlayışlarında fılozoflarla

kelamcılar arasında temel bir . ayrışmanın olduğudur. Zamanın arıtar toplamından

ibaret olduğu bazı filozofların gördşüdür. Kelamcılara göre ise zaman itibari bir durumdur. Bilinmeyen bir durum, bilinen bir durumla izah edilir. Örneğin, birisinin ne

zaman geldiğinin belirlenmesi "güneşin doğmasınyla kayıtlanarak, "güneş doğduğu zaman geldi" denilmesi bunun ömeğidir. Üstelik burada Harnit Sunay'ın Allah'tan

başka kadim bir varlığın olmaması endişesinden hareketle ruhların mücerred varlıklar olması tarzındaki düşüncesinin kıdemliğe zarar. verme endişesini taşıması da

. anlamsızdır. Çünkü Ömer Nasuhi'ye göre "her insanın ruhunun be~eninden önce yaratılmış olr:nasının" zaten kadim olmadığının; hadis olduğunun bir göstergesidir. Bu anlamda ruhların . soyut varlıklar olduğunu ileri süren filozofların ezeli olmalarını da

benimsiyar olmalan biz Müslümanların Allah't~n başka kadim varlıklar benimsedikleri anlamına gelmez. Eflatun düşüncesinde ruhların soyut, kadim varlıklar olması söz konusu olabilir. Ancak Müslümanlarca bu düşünce benimsenemez. Ayrıca tüm soyut varlıklarin mutlak .anlamda kadim olmaları da gerekmez. Allah kadim olmayan, hadis soyut varlıklari da yaratmaya kadirdir. Dolayısıyla ruhların soyut varlıklardan

olduğunu benimsemenin bir sakıncası yoktur. Üstelik bu düşünceyi benimseyen pek çok bilim adamı da bulunmaktadır.46 Tartışmaya katılali Yusuf Z.iya Çağı! da Harnit Sunay'ın itirazlarında haklılık payının olduğu noktaları dile getinnekıe· birlikte, rı.ıhun

kadim olmasinın Hak Taala'nın kıdemine benzemeyeceğini, zira O'nun kendi zatıyla var olduğunu, belirtmekte bu noktada Ömer Nasuhi'ye katılmaktadır.47

Bir diğer nokta; ruhların cesetlerden bir süre önce yaratılmış oldukları sabit .

. olmasa bile bunun imkan dahilinde olmasının inkar edilemem~sidir. Ruhlar cesetlerden sonra da varlıklarını devam ettinneleri söz konusu olunca müstakil varlıkları olacaktır. Bu nedenle niçin kadim varlıklar olsun? Bir diğer husus da şudur: biz Hz. Ademin bizden binlerce sene önce yaratıldığını biliyoruz. Bu bilmemiz onun kadim olmasını gerektirmeyecektir. Ayrıca kelamcıların çoğunluğuna göre melekler

latif, nurani cisimlerden ibarettir. Melekler Allah'ın afernde varlıklarına müttali

olamadığımız' nice yaratıklarındandır.4s Hz. Adernden önce yaratılmış kendilerine has·

· 46 Ömer Nasuhi, Bilmen , "Ruh Hakkında bir Mübahase•, Sebilürreşad, c. X, sy. 236., s. 167. 47 Yusuf Ziya Çağı!, "Açıklanması Gereken Bir Meseıe•, Sebilüffeşad, c. X, sy. 235, s. 148-149. 48 Ömer Nasuhi, Bilmen, Muvazzqh ilmi Kelam, s. 288-289.

Page 19: Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D234988/2007/2007_AKKUSS.pdf · psikolojide iki kavramın birbirinden ayn kullanımları sıklıkla gündeme getirilmiştir. ibn Ab~as'ın

Yrd. Doç. Dr. Süleyman Akkuş 468

özellikleri olan, ruh-i kudsi varlıklardır.Bu anlamda meleklerin ve Hz. Ademin daha

önceden yaratılmışlıklan onlann kadim olmalarını gerektirmeyecektir.49

Ruhların cesetlerden önce yaratıldıklarına dair Kur'an'da bir ifadenin olmadığını·· biz de kabul ediyoruz. Bununla birlikte·· Kur'an'da bu arılarnda ifade

edilmeyen nice hakikatler de vardır. Bunlar hadislerte ve diğer nakli delillerte . sabittirfer. Üstelik Kur'an'da ruhl~rın daha önceleri yaratıldıklarına dair bir takım işaretler vardır. Adem aleyhisselamln cesedif!in yaratıldıktan sonra ona ruhun

üflenmesinden söz edilmektedir. Bu ruh ve cesedin başka oldı..rğunu gösterir. Ayrıca

şunu~_z_ikretmek gerekir ki ruhun üflenmesi, ruhun c:sede olan taallukunu, ru~un cesetten önce varlığını_ işaret eder. Yoksa bu cesetle beraber yaratıldıklarını · göstermez.

Ruhların bedenlerden önce yaratılmış olduk.larına dair Ö. Nasuhi'nin delil

kabul ettiği bir diğer husus da insanlardan yaratilışları sırasında Allah'ın kendilerinden bir sözleşmenin alındığını ifade eden "elestü birabbiküm" ayetidir. Bu

ayetin tefsirinde müfessirleriı:ı iki görüşü vardır. Birinci gö~üşe göre, Allah Adem'i yaratınca onun zürriyetini sulhünden çıka~mıştır. Onlar zerreler ·gibiydi. Onlardan, kendisinin Rableri olduğuna dair söz aldı. Onlar da bunu ikrar ederek şahitlikte

bulundular. Bu mana, Peygamber {s.a.v.)'den bir çok yol ile rivayet edilmiştir.

Sahabeden bir grub_ı.ın görüşü de budur. Bir diğer görüş de bunun bir temsil ve hayal ettirme kabilinden olduğudur. Zemahşeri, Ebu Hayyan ve Ebü Suüd gibi bazı

bilginiere göre Allah, ilahlığını ve birliğini gösteren delilleri onların gözü önüne sermiş, onlara lütfettiği ve sapıklıkla hidayeti birbirinden ayıncı güç kıldığı aKılları ve

basiretieri buna şahitlik etmiştir. Bununla Allah sanki onları kendi aleyhlerine şahit tutmuş ve onlara: "ben sizin rabbiniz değil miyim?" demiştir. Onlar da bunun üzerine: "Evet, Rabbimizsin" diye cevap vermişlerdir.50 Onların Allah'ın varlığını -ikrar etmeleri hakikatlerinin gereklerindendir. Ayette ikrardan söz edilmesi ruhiann bedenlerden

önce -varlığını gösterir. Zira olmadıkları takdirde ikrardan söz -edilemez. Ömer Nasuhi'nin· ayette esas aldığı yorum ikrarın gerçekleştiği tezidir. Ayetin bünyesinde

sözü edilen "bezm-i elesfteki bu sözleşmenin zamanı, keyfiyeti konusundaki tartışmalar üzerinde fazla durmamakla birlikte temel düşüncesi çerçevesinde ikrarın varlığını, ruhların bedenlerden önce varlığı için delil kabul etmektedir. Ayetin ikinci

49 Ömer Nasuhi, Bilmen. "Ruh Hakkında bir Mübahase•, Sebi/iirreşad, c. X, sy. 236., s. 167. so F. Razi, Mefatihu'l-gayb, ıv, 462-463

Page 20: Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D234988/2007/2007_AKKUSS.pdf · psikolojide iki kavramın birbirinden ayn kullanımları sıklıkla gündeme getirilmiştir. ibn Ab~as'ın

Ömer Nasuhi Bilmen'in Ruh Hakkındaki Değerlendirmeleri .. . 469

yorumu doğrultusunda . yapılacak bir itiraza karşılık fazla bir açıklamada

bulunmamakla birlikte, bu görüşü benimseyenlerin; ayetin anlamının temsilat

kabilinden; sembolik olduğunu benimseyenlerin bulund~ğunu, ancak bu görüşte

olanların bunun bir hakikat olabileceğini de benimsediklerini söylemekle cevapiamaktadır. Hatta F. Razi'nin beyanına göre üçüncü bir görüşün bulunduğunu belirterek buna göre ruhların bed~nlerden önce var olmalarıdır. Bu konuda temel aldığı Allah'ın kudreti tezidir. Bu anlamda Allah' ın kudretine göre bir şey söz konusuysa ve bunu belirten ifadeler de varsa bunu sembolik anlamda kabul etmek doğru olamaz.51

Onun ruhun mahiyeti konusundaki görüşlerin yan ı sı ra ruhun bakifiği

konusundaki görüşleri de kendi içinde ele alınması gerekli düşüncelerdir.

f) Ruhun bakiliği Ruhun bedenlerden önce varlığı, ruh-beden ilişkisi, ve ölümden sonra cesede

dönüp dönmeyeceği gibi problemlerle ilgili ileri sürülen görüşlerin yanı sıra ebediliği

hakkındaki görüşler de hem filozoflar ve hem de kelamcılar arasında tartışmalıdır.s2

Ruhun ebediliği konusunda, insan ruhu Jani midir, baki midir, temel soruları

sorulmalıdır.suyla Bir şey hadis ise haddi zatında yok olmaya da mahkum olmalıdır.

Bu temel hükme karşılık yaratıcı ve hikmet sahibi Allah tarafından · insan ruhu yok olmaktan masun kılınmıştır. insanın ölmesiyle ruh yok olmaz. Ruhun bedenle

irtibatını kesmesi bir nevi· yok olm~s ıdır. Ruhun bekaya yönelik olmas ını ispatlayan deliller de vardır. Ömer Nasuhi bu konuda ruhun baki olmasını ispata yönelik ilmi,

ahlaki, . tabiat ötesi delillerin mevcut olduğu gibi bir kısım nakli delilerin de

bulunduğunu bildirir. Bazı akli, ilmi olmakla nitelendird iği delillerden örnekler sunmakla birlikte nakli d~liller konusunda fazla açıklamalarda bulunmamaktadır.

Bununla birlikte insanın yaşadığı ·bu evrendeki fiilieri bütün insanlığın varlığına

inand ığı bir ebediyet aleminde değerlendirilmelidir. Bu ebedi al.emde sevapiara nail olmak için insanlar bu dünyada nice hayırlı işler meydana getirirler. Bütün insanlar

ölülerinin saadet~i ruhiyesi için dua eder, sadaka verirler. Bütün insanlığın ortak bir ahlaki kanaatı vardır. Bu gibl ali meselelerde vicdani şehadetin, fıtri temayülün kıymeti ve önemi inkar olunamaz. Ayrıca ebediyet aleminde insanın saadet ve mutsuzluğunun devamı , hayat sahibi olan ruhun devamlılığıyla mümkündür.

51 Ömer Nasuhi, Bilmen , 'Ruh Hakkında bir Mübahase', Sebilürreşad, c. X, sy. 236., s. 163. 52 Mustafa Çağıncı, 'Gazzaır, DiA,XIIf, 499.

Page 21: Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D234988/2007/2007_AKKUSS.pdf · psikolojide iki kavramın birbirinden ayn kullanımları sıklıkla gündeme getirilmiştir. ibn Ab~as'ın

Yrd. Doç. Dr. Süleyman Akkuş 470

SONUÇ · Ömer Nasuhi Bilmen Türk-islam Düşüncesinde yeni ilm-i keı§m dönemi klasik

kelam konulanrıı ihtiva e5:len eserler yazan, eski an'aneye bağlı olan alimlerimizden birisidir. Onun m·uhtemelen bu dönemde yazdığı eserlerde ruh ve ruhla ilgili

konularda yazma ihtiyacı hissetmesi, metaryalist telakkilerin insanı yalnızca

n:ıaddeden ibaret görmesi, manevi yönünü göz önünde· bulundu.rmamasıdır.

Sebilıirreşad dergisinde •Amerikalıların Suallerini Cevaplar" başlığı altında ve

Muvazzah Ilmi Ketarn isimli eserinde ruh ve ruhla ilgili konularda görüşlerini

bildirmesi, yanlış aniaşılmaları önlemeye çalıştığı çabalardır. Rı,ıh ve bağlı konular itikadi bir konu olmamakla birlikte insanlık tarihince merak uyandırması nedeniyle

kayıtsız kalınmamış farklı görüşlerin ileri sürüldüğü konular olmuştur: Bu konular tam

olarak akılla açıklığa kavuşturulamadığı gibi nakille de vuzuha kavuşturulmamış, ileri sürülen görüşler hep bir yönüyle eksik kalmıştır. Müellifımiz de bunun farkında olarak

bu konudaki farklı anlayışlan özetlemiş, konunun ~arurat-ı diniyyeden olmaya~. itikadi alanın dışında bir konu olduğuna, bununla birlikte, ruhun kısmen de olsa

bilinebileceğine izin verildiğine dikkat çekmiştir. Mahiyeti konusunda zihninde pir takım tereddütler oluşmakla birlikte ruhun mücerred bir varlığının olduğunu ve buna bağlı olarak, bedenden önce yaratılmışlığı düşüncesini benimsemiş, bu düşüncesinin beraberinde getireceği bir takım sıkıntıları ve kendisine yöneltilen eleştirilere cevap

vermeye çalışmıştır. Öncelikle bu konuda meseleyi itikadi alanın dışına taşımayı,

benimsenecek her hangi bir kanaatın tümüyle insanın kendi akli düşüncesinin bir ürünü olduğuna vurguda" bulunmaya çalışmıştır:- Bunu ·yaparken bağlı bulunduğu

klasik, an'anevi düşüncesine bağlı kalmıştır. Nasların zahiri anlamlarının haklı

gerekçeleri olmaksızın mecaz olarak anlaşılmasını, te'vil edilmesini, doğru

bulmamıştı~. Bir diğer nokta da insanın bütünlüğü göz önünde bulundurulduğunda, farklı varlık kategorileri. arasında bire · bir eşitleme yapmanın doğuracagı

sakıncalardır. Dolayısıyla Ömer Nasuhi'nin ruh konularındaki genel düşüncesi göz önünde bulundurulduğunda, ruhun önceki varlık kategorisiyle, ona dayalı ikrarı ayrı değerlendirmek~ keyfiyeti bilinmese bile bezm-i efesteki ikrarı en azından bir "kelam-ı nefsi" ile gerçekl_eştiğini kabul etmek, onun düşüncesi bakımından daha isabetli kabul edilebilir.S3

53 Elmalılı, Muhammed Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, lll, 2326-2327; Yusuf Şevki Yavuz, 'Bezm-i eıesr, · DiA, VI, 108

Page 22: Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D234988/2007/2007_AKKUSS.pdf · psikolojide iki kavramın birbirinden ayn kullanımları sıklıkla gündeme getirilmiştir. ibn Ab~as'ın

ömer Nasuhi Bilmen'in Ruh Hakkındaki Değerlendirmeleri ... 471

Kaynakça:

Ahmet Selim Bilmen, Ömer Nasuhi Bilmen, Hayatı-Eserleri-Amlar ve

Bugüne Kadar Neşredilmemiş Ahlaki, Terbiyev~. Milli romam Iki Şukufe-i Taaşşuk,

istanbul, 1975; .Ali Durusoy, ibn Sina Felsefesinde insan ve Alemdeki Yeri, istanbul, 1983. A. Saim Kılavuz, Ana Hatlarıyla islam Akaidi ve Kelam'a Giriş, istanbul,

2004. Canan Candan, Ö. N. Bilmen'in Ilmi Kişiliği ve "Hukuk; islamiwe kamusu•

Adlı eserinin Tahlili, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi

ilahiyat Fakültesi, 2001) Ebu'I-Hasan ei-Eş'~ri, Makalatu'l-lstamiwin, Nşr. Hellmut Rıtter,

Wıesbadan, 1980.

2000,

Elmalılı , Muhammed Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, (1-VIII).

Erkan Yar, Ruh-Beden ilişkisi Açısından insamn Bütünlüğü Sorunu, Ankara,

Fahreddin Razi, Tefsiru'l-kebfr, Hami Sunay, "Ruh Hakkında", Sebilürreşad, c.x, sy. 231. Hami Sunay, "Ruh Hakkında" , Sebilürreşad, c. x, sy. 239,

Hasan kamil Yılmaz, Anahatlarıyla Tasawufve tarikat/er, lrfan.Abdülhamid, "islam Tefekküründe Ruh Meselesi", tre. M. Saim Yeprem,

Nesil Dergisi, istanbul, 1978, c. ll . ismail Hakkı izmirli, Yeni ilm-iKe/am, Haz. Sabri Hizmetli, Ankara, 1981.

Mehmet Dalkılıç, islam Mezheplerinde Ruh, Muhammed Abid Cabiri, Arap-islam Düşüncesinin akıl Yapısı,

Orhan Balcı , "Diyanet işleri Başkanlarımız", Diyanet Gazetesi, Ankara, 1987, sy: 336.

Ömer Nasuhi Bilmen, "Amerikalıların Suallerine Cevap", Sebilürreşad, c. 10,

s. 228. ------- --. --,"Ruh hakkında Bir Mübahase", c.x, sy. 234, s. 131. ----- ----,"Ruh hakkında Bir Mübahase·, c. x, sy. 235, s. 147.

- --------------. "Ruh Hakkında bir Mübahase", Sebilürreşad, c. x, sy. 236., s. 163.

---- ---------, Muvazzah ilm-iKelam Ömer Nasuhi Bilmen,

Page 23: Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D234988/2007/2007_AKKUSS.pdf · psikolojide iki kavramın birbirinden ayn kullanımları sıklıkla gündeme getirilmiştir. ibn Ab~as'ın

Yrd. Doç. Dr. Süleyman Akkuş 472

Rahmi Yaran, "Bilmen, ÖmerNasuhi", DiA, VI, 162-163; Selahaddin Kıyıcı , "Ömer .Nasuhi Bilmen'in (1391/1971)'in Bazı Makaleleri ",

Yüzüncü Yıl Üniversitesi ilahiyat Fakültesi dergisi, Van, 2000, Sayı: 3. ·Süleyman Hayri Bolay, "Alem", DİA, ll, 357:-

Tehanevi Muhammed b. A'la b. Ali el-Farüki el -hanefı, Keşşafü istilaha~i'l-

fünim, ROh mad.

235.

Vehbi Vakkasoğlu , Osmanlıdan Cun:'huriyete islam Alimleri, istanbul, 1~87. Yusuf Şevki Yavuz, "Bezm-i elesf', DiA, VI, 108

~usuf ziY.~ Çağı!, "Açıklanması Gereken Bir Mesele", Sebilürreşad, c. x, sy.