SAYI 43/KIŞ 2016/2017ISSN:2547-9539

H A S T A L I K T A V E S A Ğ L I K T A

MODERN YAŞAM HASTA ETMESİN!

KIŞI NASIL DAHA GÜÇLÜ

GEÇİRİR?YAŞAM TARZINIZ

BÖBREĞİNİZE UYGUN MU?

Tümöre doğrudan

terapi

Her 10 kadından biri

ÇocuklarÖzel dosya ÖZEL DOSYA

PKOS

Günümüz modern yaşamı renkli ve hızlı. Ama bir o kadar da yorucu, hatta sıkıcı olabiliyor. Daha da önemlisi, bazı hastalıklara da yol açabiliyor. Medyada en çok ilgi gören haberler arasında

yer alan bu konuyu uzmanlarımızla konuştuk. Hepsi, modern yaşamın dayattığı hayat şeklinin altını çiziyorlar. Şu bir gerçek ki, bu dayatmalara direndiğimiz oranda daha sağlıklı olabiliyoruz. Nelere mi? Hepsinin yanıtı dergimizin ilerleyen sayfalarında. Nörolojiden ortopediye, endokrinolojiden kardiyolojiye, ağız diş sağlığından onkolojiye kadar birçok tıp disiplininden akademisyenlerimize, “Modern yaşam alışkanlıkları sağlığımıza ne tür etkiler bırakıyor?” diye sorduk. Cep telefonu kullanımından hareketsiz yaşama, yaşam alışkanlıklarımız ve beslenme veya besinlerdeki değişimin neden olduğu kalp ve kanser oluşumuna, daha sık görmeye başladığımız beyin hastalıklarına, farkında olmadan yaptığımız ve yediğimiz şeylerin birikerek sağlığımızda, hormonlarımızda neleri değiştirdiğine ışık tutmaya çalıştık.

Sıcak yaz günleri de artık geride kaldı. Ne yazık ki daha çok kapalı mekânlara mahkûm olacağız. Hem çocuklarımızı hem de kendimizi korumaya çalışacağımız aylardayız. Peki nereye kadar önlem alabiliriz? Kapalı ortamda olmaktan kaynaklanan hastalıklardan nasıl korunacağız? Yine uzmanlarımız bu sorulara yanıt verdiler.

Tıp teknolojisi sürekli yeniliklere imza atıyor. Çağdaş uygulamalar birçok hastalığın üstesinden geliyor. Biz de Medicana Sağlık Kuruluşu olarak bu yenilikleri yakından takip ediyoruz. Grubumuzun üstün teknoloji ve sofistike kanser tedavisi ekipmanlarına yaptığı yatırımlar ile özellikle radyasyon terapisi alanında en yüksek kalitede sağlık hizmetlerini sunma çalışmaları devam ediyor. Medicana International Ankara ilk kurulumun başladığı hastane oldu. En kısa sürede kanser hastalarımıza modern tıbbın son olanaklarını sağlamanın ve en gelişmiş tedavi teknolojileri ile hizmet sunmanın mutluluğunu yaşayacağız. Teknoloji, gelişmiş tedavi yöntemlerinin de uygulanmasını kolaylaştırıyor. Dergimizde bu konuda da haberler bulacaksınız.

Bizden haberlerde, geleneksel olmaya aday olan ve her yıl yinelediğimiz etkinliklerimizi paylaştık. İstanbul Anadolu Yakasında, Kadıköy Belediyesi ile ortak yaptığımız ve organ bağışına dikkat çekmeye çalıştığımız koşumuz, Avrupa yakasında Beylikdüzü Belediyesi ile gerçekleştirdiğimiz ve obeziteye dikkat çektiğimiz etkinliğimiz ve daha bir dizi haber... Tüm haberlerimiz gibi ilgi duyarak okuyacağınızı ve bizi takip edeceğinizi umuyoruz.

Kısa bir süre sonra yeni bir yıla gireceğiz. Daha sağlıklı ve sağlığımızın değerini bildiğimiz; kaliteli ve güzel bir yaşam dileğiyle.

Modern yaşamın tepkisi

EDİTÖR

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 3

SAĞLIK GRUBU DERGİ DANIŞMA KURULU

Bahçelievler Sağlık Hizmetleri A.Ş. Adres: Eski Londra Asfaltı

No: 2 Bahçelievler / İstanbul info@medicana.com.tr

ISSN: 2547 - 9539Bu dergi Doğan Burda Dergi Yayıncılık ve Pazarlama A.Ş.’ye ait Tempo Dergisi tarafından Bahçelievler Sağlık Hizmetleri A.Ş. için hazırlanmıştır. Satılamaz ve dağıtılamaz. Dergide yayımlanan yazı, fotoğraf, harita, illüstrasyon ve konuların her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz.

YAYIN YÖNETMENİ Kurtuluş Okutan (Sorumlu),

Medicana Kurumsal İletişim Direktörü

Tempo Dergisi: Trump Towers, Kule 2, Kat: 24, 34387, Şişli, İstanbul tempo@doganburda.com Tel: +90 212 410 33 10

Baskı: Apa UniprintHadımköy İstanbul Cad. Ömerli Mahallesi No: 15934555 Arnavutköy/İstanbul Tel: 0 212 798 28 40 Faks: 0 212 798 20 63

İletişim: Eyüp Erdoğan:

Tel: 0 212 410 33 10 erdogan@doganburda.com

Görsel Yönetmen: Murat KarsSayfa Operatörü: Selim Gökçe

YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜMeltem Depecik

YAYINA HAZIRLAYANDoğan Burda Dergi Yayıncılık A. Ş.

Prof. Dr. Cazip Üstün Kadın Hastalıkları ve DoğumProf. Dr. Yılmaz Tomak Ortopedi ve Travmatoloji Prof. Dr. Sabri Acar Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıProf. Dr. M. Özerk Okutan Beyin, Sinir ve Omurga CerrahisiProf. Dr. Kurtuluş Özdemir KardiyolojiProf. Dr. Barış Diren RadyolojiProf. Dr. Ayhan Koyuncu Genel CerrahiProf. Dr. Mustafa Gürelik Beyin CerrahiProf. Dr. Kasım Doğan Kalp ve Damar CerrahisiProf. Dr. Alp Gürkan Genel CerrahiProf. Dr. Ahmet Öcal Kalp ve Damar CerrahisiProf. Dr. Hasan Taşçı Genel CerrahiProf. Dr. Hidayet Akdemir Beyin ve Sinir CerrahisiProf. Dr. Muzaffer Sarıyar Genel CerrahiProf. Dr. Sebahattin Ateşal KardiyolojiProf. Dr. G. Faik Hobikoğlu KardiyolojiDoç. Dr. Cengiz Kayahan Genel CerrahiDoç. Dr. Başar Sarıkaya Girişimsel Radyoloji Doç. Dr. Erkan Öztürk Genel CerrahiYrd. Doç. Soner Büyükkınacı Beyin ve Sinir CerrahisiYrd. Doç. Dr. Bülent Koçer DahiliyeOp. Dr. Gülçin Sarıyıldız Genel CerrahiOp. Dr. Can Şener Kadın Hastalıkları ve DoğumUzm. Dr. Gülay Kılıç Enfeksiyon Hastalıkları ve MikrobiyolojiDr. Rüya Şişman Pratisyen Hekim

DA N IŞM A K U RU LU

4 • M E DI C A NA • K I Ş 2016/2017

16 Modern yaşam alışkanlıkları hasta ediyor Kanser, kalp, alzheimer, varis, adet dönemi sorunları, diz ve diş sağlığı, sigara kullanımı, hatta cep

telefonu kullanımı... Hepsinin temelinde modern yaşamın dayattığı alışkanlıklar yatıyor. Uzmanlarımız neler yapılabileceğini anlattılar.

42 Kış aylarına hazır mısınız? Ülkemizde yaklaşık 24 milyon takip altında olan kronik hastamız var. 18 yaşından büyüklerde 3

kişiden biri ise hipertansiyon. Peki soğuk kış günlerine hazırlıklı mıyız?

44 Kesisiz aort kapak değişimi mümkün Kalp rahatsızlıklarında devreye çoğu zaman narkoz gerektirmeyin TAVİ girebiliyor. Peki TAVİ nedir?

46 Nekahat dönemi neden önemli? Kalp ameliyatı kadar, ameliyat sonrasındaki dönem de çok önemli. Peki neler yapılmalı?

48 Tümöre doğrudan kemoterapi Kemoembolizasyon, hastalara daha az yan etki ile daha fazla etkinlik sunuyor.

50 Yüzünüz kış estetiği ile güneş gibi parlasın Uygulanan farklı yöntemlerle sorunlarınızdan kurtulabilirsiniz.

52 Çocuklar kışı nasıl daha güçlü geçirir? Uzman doktorlarımz, çocuklarımızda görülen kış hastalıkları ve korunma yöntemlerini anlattılar.

60 Thermal Welding ile bademcik ameliyatları artık daha kolay Artık ameliyattan korkmanıza gerek kalmadı, çünkü bu yöntem çok kolay.

62 Yaşam tarzınız böbreğinize uygun mu? Böbrek hastalığı bir yana, bu hastalığa yakalanmamak daha önemli. Aslında çok da zor değil.

64 Her 10 kadından birinin sorunu PKOS Adet düzensizliği mi yaşıyorunuz? Tüylenme sorununuz mu var? Polikistik over sendromuna

yakalanmış olabilirsiniz.

52

42

16

İÇİN DEK İLER

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 5

Organ bağışı konusunda farkındalık yaratmak ve bilinirliği artırmak amacıyla

Medicana Çamlıca Hastanesi ve Kadıköy Belediyesi desteği ile gerçekleştirilen 'Hayat Kurtarmak için Yarıştayız' etkinliğine; Kadıköy İlçe Sağlık Müdürü Arife Midyat, Medicana Çamlıca Hastanesi Genel Müdürü Murat Kaya, Başhekim Yrd. Doç. Dr. S.Cüneyt Aydemir, Organ Nakli Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alp Gürkan ve Nefroloji Uzmanı Dr. Can Kinalp, nakilli hasta ve hasta yakınlarıyla birlikte yüzlerce duyarlı vatandaş katıldı. Caddebostan'daki Migros ışıkların önünden başlayarak Caddebostan etkinlik alanında son bulan koşuda, 5 km’lik parkurda birbirleri ile yarışan sporcular organ bağışına dikkat çekmek için kıyasıya mücadele ettiler. Ülkemizde organ bağışı konusunda yeterli duyarlılığın olmadığının altını çizen Medicana Çamlıca Hastanesi Genel Müdürü Murat Kaya, ''Türkiye'de 30 bine yakın organ bekleyen hastaya derman olmak, organ bağışına dikkat çekmek için herkesi organ bağışına davet ediyoruz'' dedi. Etkinliğe katılan doktorlardan Nefroloji Uzmanı Dr. Can Kinalp ise, ''Maalesef kadavradan organ bağışında çok gerilerdeyiz'' diye konuştu. Ülkemizde organ bulamadığımız için her yıl yaklaşık 7 bin kişinin hayatını kaybettiği bilgisini veren Medicana Çamlıca Hastanesi Organ Nakli Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alp Gürkan da “Öldüğümüzde organlarımız toprak altında çürüyecek. Hiç olmazsa 5 kişiyi kurtarmak mümkün. Herkes organ bağışında bulunsun ve herkes duyarlı olsun'' şeklinde konuştu.

'Hayat Kurtarmak İçin Yarıştık'

K ISA H A BER LER

6 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

Her yıl  meme kanserine karşı farkındalığı artırmak amacıyla 'Meme Kanseri Bilinçlendirme Ayı' olan ekim ayı boyunca

birçok etkinliği hayata geçiren Medicana Sağlık Grubu, bu kez meme kanserine karşı farkındalık çabasına herkesi ortak ediyor. Medicana Sağlık Grubu Hastaneleri ve Pembe Hanım Kanserli Hasta ve Yakınlarıyla Dayanışma Derneği, katkıları ve 'Bir Öpücükle Mesajını Paylaş Kansere Karşı Bizimle Savaş' sloganı ile hastane, AVM ve sosyal medya mecralarında kansere dikkat çekiyor.

Kansere bir veda öpücüğü de siz verin

Medicana Ankara, Medicana Çamlıca ve Medicana Bahçelievler hastaneleri,

Türkiye Havayolu Pilotları Derneği'nin (TALPA) düzenlediği,  'SHT-MED Yeni Havacılık Sağlık Talimatı' değerlendirmesinin yapıldığı 'Uçucu Sağlık Çalıştayı'na katıldı.

Uçucu Sağlık Çalıştayı’ndaydık

Medicana International Ankara Hastanesi, meme kanseri farkındalık ayı kapsamında 22 Ekim 2016'da

Kanserle Dans Derneği'nin desteğiyle 'Meme Kanserine Karşı Hepimiz Birimiz İçin' sloganıyla bir seminer ve söyleşi gerçekleştirdi. Seminerde Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Erkan Öztürk, Radyoloji Uzmanı Prof. Dr.  Barış Diren, Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. İbrahim Tek, Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Kaan Oysul, Plastik Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Serhan Tuncer ve Fizik Tedavi & Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Rıdvan Alaca birer konuşma yaptı. Hastamız Derya Hanımın deneyimlerini paylaştığı bölümün ardından sorular yanıtlandı.

Meme kanserine karşı 'Hepimiz Birimiz İçin’

K ISA H A BER LER

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 7

Alem FM, Medicana Bahçelievler Hastanesi'ne konuk oldu. 20 Ekim Perşembe Fatih Yıldırım’la

'İzlenecek Bi’şey Değil' canlı yayınına Medicana Bahçelievler Hastanesi Genel Müdürü Ozan Yaşar, Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Cengiz Eriş, Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Semih Ayan, Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Soner Büyükkınacı konuk oldu.

Alem FM’e konuk olduk

Medicana Konya Hastanesi, meme kanserine farkındalık oluşturmak amacıyla bir etkinlik

gerçekleştirdi.  Her yıl meme kanserine karşı farkındalığı artırmak amacıyla 'Meme Kanseri Bilinçlendirme Ayı' olan ekim ayı boyunca birçok etkinliği hayata geçiren Medicana Sağlık Grubu, bu kez meme kanserine karşı farkındalık çabasına herkesi ortak ediyor. Gerçekleştirilen etkinliğe, Meram Belediye Başkanı Fatma Toru, Konyaspor Futbolcusu Halil İbrahim Sönmez, hastane yöneticileri, çok sayıda hastane personeli ve hasta ile hasta yakınları katıldı. Etkinlikte ayrıca, 'Bir Öpücükle Mesajını Paylaş, Kansere Karşı Bizimle Savaş' sloganıyla farkındalık oluşturan kişilerin mesajları kurulan platforma asıldı.

'Kansere karşı bizimle savaş'

Bangladeş bölgesinden Dünyaya Medikal Sağlık Turizm alanında katkı sunan Bangladeşliler, Medicana International İstanbul Hastanesi'ne konuk oldu.

Bangladeşliler konuğumuz oldu

K ISA H A BER LER

8 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

Plastik sanatları alanında dünyaca ünlü ressam Prof. Dr. Devrim Erbil, Medicana Çamlıca Hastanesi’nde başarılı bir

damar operasyonu geçirdi. Devrim Erbil’in sağlık durumu ile yakından ilgilenerek bilgi veren Medicana Çamlıca Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Öcal, “Önce invazive yöntemlerle damarları açmayı denedik ve sonra ise bypass sorununu başarıyla çözdük’’ dedi. İstanbul temalı anıtsal resimleri ile tanınan Devrim Erbil, hastane yöneticilerinden, doktorların ve personelin ilgisinden son derece memnun olduğunu ve Medicana Çamlıca Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Öcal’a ve tüm ekibine teşekkür ve minnetlerini ileterek hastanemizden ayrıldı.

Ünlü ressam damar operasyonu geçirdi

Medicana Sağlık Grubu, İstanbul Yenikapı'da 14-15-16 Ekim tarihlerinde düzenlenen 7. Sivas Günleri Fuarı'na

3 hastane ile katıldı. Medicana Sivas, Çamlıca ve Bahçelievler hastanelerinin katıldığı fuarda standı ziyaret eden katılımcılara sağlık hizmetlerinde yaşanan yenilikler hakkında detaylı bilgiler sunuldu. Standı ziyaret eden katılımcılara uzman personeller tarafından sağlık alanında çeşitli bilgiler ve hediyeler verildi.

Sivas günlerine katıldık

K ISA H A BER LER

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 9

Medicana International

İstanbul Hastanesi ve İstanbulspor Beylikdüzü Basketbol Takımı, 'Dünya Kalp Günü' etkinlikleri kapsamında, 'Kalbimi Düşünüyorum, Sağlıklı Besleniyorum' sloganı ile kahvaltı ve kalp sağlığı seminerinde buluştu.

Doktorlar ve sporcular kalp için buluştu

Medicana International İstanbul Hastanesi ve Beylikdüzü Belediyesi, obeziteye dikkat çekti. Medicana International İstanbul Hastanesi

önünden hareket eden grup, Beylikdüzü Belediyesi etkinlik alanına kadar yürüdü ve etkinlik alanında zumba, salsa, dans şovlarıyla obeziteye karşı harekete geçti. Etkinliğe Beylikdüzü Belediye Başkan Vekili Ömer

Şatır, Beylikdüzü Belediyesi Başkan Yardımcıları, Meclis Üyeleri, çalışanları, Beylikdüzü Voleybol İhtisas Kulübü, Beylikdüzü Basketbol İhtisas Kulübü, Beylikdüzü Spor Kulübü, Beylikdüzü Kırlangıç Bisiklet Kulübü, Beylikdüzü Fenerbahçeliler Derneği katıldı.

Obeziteyi zumbaladılar

K ISA H A BER LER

10 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

Medicana International Ankara Hastanesi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Bedreddin Seçkin'in başında bulunduğu ürolog ekip, 3. Ulusal

Ürolojik Cerrahi Kongresi kapsamında sözlü poster bildiri alanında birincilikle ödüllendirildi. Bildiri, 'Türkiye'deki Ürologlar Arasında Aşırı Aktif Mesane Hastalarının Değerlendirilmesi ve Antimuskarinik İlaç Reçete Edilmesindeki Eğilimler' konusu üzerineydi.

Birincilikle ödüllendirildik

Medicana İnternational İstanbul Hastanesi, Demir İnşaat

Büyükçekmece Basketbol Takımı'na sağlık sponsoru oldu.

Sağlık sponsoru olduk

TEMA Vakfı ve Kansersiz Yaşam Derneği'nin 18

Ekim Çarşamba günü 'Meme Kanseri Cerrahisi ve Tedavisi' konulu bilgilendirme seminerine, Medicana Bahçelievler Hastanesi ve Medicana International İstanbul Hastanesi hekimleriyle katıldık.

Kansersiz yaşam

Medicana Konya Hastanesi, Türk Kızılay'ı için kan bağışı kampanyası başlattı.

Kızılay tarafından hastanenin konferans salonuna kurulan sedyelere, hastane personeli ve tedavi gören hasta yakınları gelerek kan verdi. Kampanya hakkında bilgi veren Medicana Konya Hastanesi Genel Müdürü Belgin Danış, hastane olarak bu yıl içinde yaptıkları ikinci kan bağışı etkinliği olduğunu anımsattı. Kızılay’a destek olduklarını kaydeden Danış, “Hem hasta yakınlarımız hem çalışanlarımız olarak ülkenin kan ihtiyacını karşılamak için biz de elimizden geleni yapıyoruz. Tüm toplumu da kan vermeye davet ediyoruz” dedi.

Kan bağışı kampanyası başlattık

K ISA H A BER LER

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 1 1

BİZDEN H A BER LER

1 2 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

Osmaniyeli İmam Selim Gümüş, geçen

yıl hastaneye baş ağrısı şikâyetiyle başvurduğunda acil böbrek nakli olması gerektiğini öğrendi. Eşinin böbreğiyle hayata tutunan İmam Gümüş (43), tıbbi mecburiyet ve kişilerin rızası halinde organ bağışlayarak hayat kurtarmanın dinen doğru olduğunu, bir insana yapılabilecek en büyük iyiliğin de ona sağlık hediye etmek olduğunu vurguladı. Gümüş,"Rahatsızlığımı öğrendim ama 3 gün sonra Ramazan ayı başlayacağı için hemen nakil olmak istemedim. Cemaat beni bekler, olmaz dedim. Ama tabii mecbur kaldık. O zaman ben de imamsız kalan cemaat de organ bağışının önemini anladık" diye konuştu.

Nakli gerçekleştiren Medicana International Ankara Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Ulaş Sözener, şunları söyledi: "Hastamız, böbreklerinin iflas etmiş olduğunu öğrendiğinde çok şaşırdı. Öncesinde hiç bir rahatsızlığı olmadığını belirtmişti. Maalesef böbrek yetmezliği, bir kesim hastada geri dönülmez noktaya gelinceye kadar belirti vermeyen bir hastalık. Selim Bey, telkinlerimizi dinledi ve hayata küsmek yerine bu işten mümkün olan en kısa sürede kurtulmayı

seçti. Eşinden yaptığımız başarılı bir nakilin ardından sağlıklı şekilde hayatına ve çok sevdiği işine geri döndü. Şimdi cemaatine de organ bağışı mesajı veriyor olması, toplumumuzu aydınlatıyor olması bizim için ayrıca mutluluk verici..."

Osmaniyeli imam organ bağışına dikkat çekti

Hayatını diyaliz teknisyenliği yaparak kazanıyordu. O da

diyalize mahkûm oldu. Aycan Yücekök 42, eşi Sevil Yücekök ise 40 yaşında. İkisi de yıllarını diyaliz makinesine bağlı geçirdi. Diyaliz makinesi aslında onların hayatının dönüm noktasıydı. Tanıştıkları diyaliz makinesinde başlayan arkadaşlıkları kısa sürede aşka dönüştü. Dokuz yıl boyunca, evlilikleri süresince beraber girdikleri diyaliz ünitesinden ilk kurtulan Aycan Yücekök oldu.Aycan Yücekök duygularını şöyle aktardı: “Benim bademcik üşütmesinden sonra oldu. Böbreklerim zehirlenmiş. Bu nedenle 17 yıldır diyalize giriyorum. Bu süre içerisinde hiç sıraya yazılmadım. "Çıkmaz", "Olmaz" dedim, ama sonuçta eşimin ısrarıyla geldim. Yüzlerce kişinin yıllarca beklediği organ üç ayda çıktı.

Şaşırdım, hiç beklemiyordum. Mucize gibi geldi. Ameliyat olduktan sonraki güne kadar bile inanmadım, inanamadım. Şu an çok mutluyum,

çok iyiyim. İnşallah eşime de çıkar.” Eşi Sevil Yücekök de kısa sürede nakil olmayı bekliyor. Sonraki hedefi ise çocuk sahibi olmak. Aycan Yücekök sözlerine şöyle devam etti: "Ülkemizde yaklaşık 80 bin böbrek yetmezliği hastası bulunmasına

karşın, böbrek bekleme sisteminde sadece 25 kişi var. Çünkü bana çıkmaz diye düşünüyorlar. Ancak toplumumuzdaki organ bağışına

bakış değiştiğinde diğer hastalarımızın da nakil olma inançları artacak." Organ nakli ameliyatını gerçekleştiren Medicana Bahçelievler Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Hasan Taşçı şu bilgileri verdi: “Bu hastamızın ameliyatında beni de çok etkileyen, hastamızın diyaliz teknisyeni, yani bir sağlık çalışanı olmasıydı. Bu hastalığın bir gün hepimizin başına gelebileceğinin en bariz

örneklerinden biri. Herkesi organ bağışı yapmaya davet ediyorum” dedi. 15 gün önce bağışlanan böbrek nakledildi ve bir hafta boyunca böbreğin çalışması beklendi. Çiftin hikâyesi kısmen de olsa mutlu sona ulaştı.

Diyaliz teknisyeniydi, 17 yıl diyalizle yaşadı

BİZDEN H A BER LER

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 1 3

Konya’da yaşayan 71 yaşındaki Hüseyin Önsarı, kesik olmadan

kasıktan girilerek yapılan aort ameliyatı sayesinde sağlığına kavuştu. Operasyonu gerçekleştiren Medicana Konya Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Kurtuluş Özdemir, operasyon hakkında bilgi vererek, aort duvarı anevrizması (genişlemesi) hastalığının özellikle ileri yaştaki insanlarda sık görülebilecek bir durum olduğunu söyledi. Bu hastalığın özellikle 60 yaşın üzerindeki her insanda mutlaka taranması ve birtakım tetkiklerle aşılmasının gerekli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Özdemir şöyle devam ediyor: “Bu hastada var olan tam olarak bu değil. Daha önce 2 bacak damarına stent konulmuş. Buradaki hadise, bu stentlerin yukarısında bulunan bölgede, aort damarında bir yırtılma söz konusu ve bu yırtılma sonrası o bölgeden kanın karın içerisine doğru bir kese şeklinde sızması. Bunun sonucu hasta şiddetli karın ağrısıyla, özellikle karnın alt bölgesinde bele vuran şiddetli ağrıyla bize müracaat etmişti. Bunun üzerine yapılan tetkiklerde tomografi ve daha sonrasındaki anjiyografi ile bu yırtık tespit edildi.” Yırtığı tespit ettikten sonra, acilen

tedaviye başladıklarını söyleyen Prof. Dr. Özdemir, tedavinin günümüzde iki şekilde yapıldığını anlatarak, “Cerrahi olarak karnın açılması oranın onarılması şeklinde tedavi şekli var, bu daha uzun yıllardır uygulanan bir tedavi şeklidir. Ama son zamanlarda özellikle ameliyatsız olarak kapatılması şeklinde bir tedavi şekli de var. Kısa ismiyle EVAR dediğimiz bir işlem; açılımı, Endovasküler Aort Ameliyatı. Bu yöntem, herhangi bir cerrahi müdahaleye gerek kalmadan her iki kasık damarından girerek bu yırtığı stentle kapatma şeklinde uygulanan bir tedavi şekli. Buradaki hadise, genişlemiş olan yırtık bölgesinin, greft stent dediğimiz damar duvarını tamamen örten stentlerle kaplanması hadisesi. İstediğimiz

miktarda stenti buraya yerleştirme şansımız var; rüptürü kapatana kadar. Rüptür neredeyse o rüptürün yerine, uzunluğuna göre değişik ebatlardaki stentlerle bu rüptürün kapatılması ve bunun sonucunda hastanın sağlığına kavuşması mümkün olabiliyor” şeklinde konuştu. Bu arada, tedavi için kasıktan bir iğne ile giriliyor. Açılan delik özel cihazlarla kapatılıyor. Gerçekleştirilen operasyondan sonra konuşan 71 yaşındaki Hüseyin Önsarı ise, “Kaç tane doktora gittiysek ameliyatın çok riskli dediler. Güvenip ameliyat da olamadım. En sonunda Kurtuluş Hocam’a geldim. Tahlil sonuçlarına bakıp, “Seni ameliyatsız kurtaracağız dedi. Dediği gibi de oldu. Bir sıkıntım yok, Allah’a şükür” dedi.

Kasıktan, kesisiz aort ameliyatı oldu

Bulgaristanlı Tanya (24), 1 yıldır sara nöbetleri geçiriyordu. Bulgaristan’daki doktorlar ameliyat yapılamayacağını söyleyerek, nöbet önleyici ilaçlar verilerek

taburcu edildi. Eylül 2016’da Medicana İnternational İstanbul Beylikdüzü Hastanesi’nde yapılan muayenesinde nörolojik defisit yoktu. Testlerinde hastanın beyinin sol tarafında derin yerleşimli takriben 16x12x12 mm büyüklüğünde lezyon ve etrafında ödemli bölge olduğu tespit edildi. Beyin Elektroensefalik incelemesinde sol beyinde bozukluk olduğu görüldü. Tekrarlayan sara nöbetlerinin bu tümöre bağlı oluştuğu kanaatı sonrası beyin ameliyatı yapılması kararlaştırıldı. Ameliyatı Beyin Sinir ve Omurga Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Hidayet Akdemir ve Op. Dr. Türker Karancı, Anestezi Uzmanı Dr. Şener Demiroluk’tan oluşan ekip, 4 saatte gerçekleştirdi. Prof. Dr. Akdemir, lezyonun mikrocerrahi yötemlerle tamamının çıkarıldığını belirtti. Sara nöbetleri sona erdi.

Bulgaristanlı Tanya ‘sara’dan kurtuldu

BİZDEN H A BER LER

14 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

Turist olarak Türkmenistan’dan ülkemize gelen 52 yaşındaki Oğuljemal Annagelieva, bir anlık

dikkatsizlik sonucu bir AVM’nin merdivenlerinden düştü. Bahçelievler Medicana Hastanesi’nde yatışı gerçekleştirilen hastaya, boyun kırığı tanısı konuldu. Hastada ayrıca, boyun bölgesinde (orta bölgede) çıkıklı kırık nedeniyle omurlar arasında metalik stabilatör ve fiksatör vidalarla tespit yapıldı ve boyunluk takıldı. Bu nedenle omuz, dirsek ve el bileğinde çok az hareket vardı. Sakral bölgede yatak yarası oluşmuş, idrar ve gaita kontrolü de yoktu. Oğuljemal Annagelieva, FTR programına alındı. Fizyotrapistler, yatak içi egzersizler (eklem hareket açıklığı, germe omuz, dirsek ve el bileğine kas kuvvetlendirme egzersizleri) uyguladı. Elektroterapi olarak cihaz yardımıyla kasları uyarıcı elektrik akımları uygulandı. Bu arada uzun süre yatmaya bağlı olarak hastada olan veya olması muhtemel kompilikasyonlarla mücadele edildi. Beyin cerrahisi, kardiyoloji, dahiliye ve üroloji hekimlerinden destek alındı. Hasta, her gün biraz daha

iyiye giderek üçüncü ayın sonunda boynunda boyunluk ile yatak içinde ve yatak kenarında oturabilir, çatal, kaşık tutarak yemeğini yiyebilir, tekerlekli sandalye ile hastane içersinde gezinir hale geldi. Omuriliğin hasar almasından dolayı bütün hayati fonksiyonlarda risk oluşturması, hastanın durumunda anlık bozulmalara,

kötüleşmelere neden olabildiğinden, ekip olarak takibi çok dikkat ve özen isteyen bir tabloydu. Omurgada oluşan hasarın seviyesi, kırığın oluşma şekli ve yapısı dikkatli bir şekilde değerlendirilmeliydi. Ciddi ağır omurilik zedelenmesi meydana gelmiş ise felç durumunun düzelmesi için FTR uygulamaları uzun sürebiliyor. Yapılan bütün uygulamalara rağmen boyun

kırıklarında ve omurilik hasarı durumunda hastalarda bazen çok fazla iyileşme sağlanamayabiliyor ve bu hastalar hayatlarının geri kalan kısmını kısmi veya tam felçli olarak devam ettirmek zorunda kalabiliyor. Bu riskler göz önünde bulunduğunda boynunu etkileyici kazalardan korumak çok önemli ve riskli faaliyetlerde çok dikkatli olunması gerekli.

Ukranyalı Aleksandır Sheretun (45), üç yıl önce sara nöbetleri

geçirmeye başlamış. Ülkesinde gittiği beyin doktorları, sol beyinde tümör olduğunu, ancak ameliyatın tehlikeli olacağını söyleyerek nöbet önleyici ilaçlar vermişler. Beynindeki tümörün yavaşça büyümeye devam etmesi sonucu sara nöbetleri artmış. Aleksandır, ülkesinde verilen nöbet önleyici ilaçlar etkisiz kalınca önce Rusya’da çare aramış. Ancak burada kendisine felç kalma olasılığından bahsedilmiş. Bunun üzerine Macaristan’a geçmiş. Burada da ameliyat yapılamayacağı yanıtını alınca İsrail’e gitmiş. Yine olumlu yanıt alamayınca bu kez Almanya’ya gitmiş. Orada da ameliyat yapabileceklerini ancak riskli ve tehlikeli bir ameliyat olacağı söylenmiş. Ukranya’daki

Nöroloji profösörü, hastayı, İstanbul Medicana International Hastanesi’ne yönlendirmiş. Ağustos 2016 tarihinde Medicana International İstanbul Hastanesi’ne beyindeki

tümöre bağlı dirençli epilepsi tedavisi için yatırılan Aleksandır Sheretun’a yapılan tıbbi testler ve muayenesinde; konuşamama ve konuşulanı anlayamama, sağ kol ve bacağında güç kaybı (hemiparezi) ile duyu kaybı tespit edildi. Yapılan tıbbi testlerde beyinde sol

tarafında takriben 53x46 santim büyüklüğünde tümör olduğu, sara nöbetlerinin bu tümör baskısı sonrası oluştuğu, ameliyatla alınması konsey kararı ile alındı. Tümör ve sara nöbetleri için planlanan beyin ameliyatını Beyin, Sinir ve Omurga Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Hidayet Akdemir ve Op. Dr. Türker Karancı, Anestezi Uzmanı Dr. Şener Demiroluk’tan oluşan ekip 6 saatte gerçekleştirdi. Ameliyatı yapan Prof. Dr. Akdemir, tümörü gros total olarak aldıklarını belirtti. Ameliyatın erken döneminde hastanın konuşmasında belirgin iyileşmeler, daha düzgün cümleler kurabildiği, sağ tarafındaki his ve felçlerinde iyileşmeler gözlemlediklerini ve daha önemlisi ameliyat öncesi her gün gelen sara nöbetlerinin görülmediğini belirtti.

Omurgası kırıldı, tedaviyle harekete başladı

Ameliyatla sara nöbetlerinden kurtuldu

BİZDEN H A BER LER

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 1 5

Evlilik işlemleri sırasında böbrek yetmezliği

teşhisi konan ve zorlu bir mücadelenin ardından nakil olarak hayata tutunan Fatma Topkaya (30), "ikinci hayat" mucizesine bir yenisini ekledi. Medicana International Ankara

Hastanesi'nde yapılan operasyonla sağlığına kavuşan Topkaya, nakilden 10 ay sonra bebek beklediğini öğrendi. Nakil hastalarına umut olan Topkaya, 2 ay sonra bebeğini kucağına almayı bekliyor. Kırıkkale'de yaşayan Fatma Topkaya, "Organ bağışı

mucizeler yaratıyor. Olmasa ne ben ne de bebeğim şu an hayattaydık" diyerek mutluluğunu paylaştı.Nakli gerçekleştiren Medicana International Ankara Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Ulaş Sözener, Topkaya'nın Mayıs 2015 tarihinde böbrek yetmezliğinin ilerleyip diyaliz gerekliliğinin başlaması üzerine kendilerine başvurduğunu söyledi ve şöyle devam etti:"Fatma Hanım annesinden nakil olmak üzere geldi. Kısa bir süre içerisinde gerekli hazırlıkları tamamlayıp nakil işlemini gerçekleştirdik. Bu sayede diyalize hiç girmeden böbrek yetmezliğinden kurtuldu. Uzun dönem yetmezlik ve diyalizi getireceği zararlı etkilere maruz kalmadığı için de kısa sürede özlemini duyduğu bebek sevincini tattı. Topkaya ailesine sağlıkla dolu mutlu bir yaşam diliyoruz."

Organ nakilli gazeteci Didem Seymen ile ikinci hayatları konuştuk

HASTA EDIYORKANSER, KALP, ALZHEIMER, VARIS, ÂDET DÖNEMI SORUNLARI, DIZ VE DIŞ SAĞLIĞI, HAREKETSIZ YAŞAM, SIGARA KULLANIMI

HATTA CEP TELEFONU KULLANIMI... HEPSININ TEMELINDE MODERN YAŞAMIN DAYATTIĞI ALIŞKANLIKLAR YATIYOR. PEKI

ÖNLENEMEZLER MI? MEDICANA DOKTORLARIMIZ BU SORUNUN YANITINI VERDILER. NELER YAPABILECEKLERIMIZI ANLATTILAR.

MODERN YAŞAMALIŞKANLIKLARI

16 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

DOSYA

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 17

DOSYA

Ortopedi ve Travmatoloji Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Muzaffer Gökhan

Kahraman'ın önerileri şöyle: Plaza ortamı daha çok masa başı veya daha az dolaşıma izin veren

kat ortamı olması nedeniyle mobilizasyon, yani hareketin daha az olduğu ortamlar. Beyaz yakalılar olarak adlandırılan eğitimli, işinde ehil çalışanların toplandığı bu ortamlar, özellikle kadınlar

açısından yanlış ayakkabı seçimi ile ortopedik problemleri karşımıza çıkarıyor.Sedanter yani hareket azlığı ve koltuk merkezli çalışılan ortamlarda, özellikle bacakların

GELECEĞE YATIRIM İÇİN EGZERSIZ YAPINHareketsiz ortam, beyaz yakalıları ve kadınları etkiliyor. Hangi önlemlerin alınabileceğini Medicana Bahçelievler Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Muzaffer Gökhan Kahraman anlattı.

1 8 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

DOSYA

toplar damar sistemi bozuklukları (varisler), yanlış oturuş postür bozuklukları (bel, sırt ve boyun ağrısı), özellikle kadınlarda sivri uçlu ve yüksek topuklu ayakkabı seçimi sonrasında görülen ayak şekil bozuklukları ve birinci parmak ağrısı (hallux Valgus), ve bilgisayar kullanımının artmasıyla doğru orantılı olarak artış gösteren özellikle sağ el bilek ve dirsekte görülen tendinit vakaları bunlardan birkaçı.Varis diye adlandırılan, bacakların toplar damar sisteminin yetmezlik bulguları, bacaklarda şişme, ağrı

ve damarların mavi mor şekilde görünmesidir. Uzun süre ayakta kalmak, hareketsizce koltukta dizler 90 derecede oturmak, bu göllenmenin ve oluşumun sebebi. En azından saat başı 10 dakika kadar yürümek, yürünemiyor ise oturuştan yerde bacak germe gevşeme egzersizleri yapmak, riskli grup ya da mevcut hastalığı olanlar ise varis çorabı kullanmak ve mesai sonrası istirahatte bacaklarını 1-2 yastık yüksekliğine kaldırıp dinlenmek sureti ile bu oranı düşürebilir. Bilgisayar kullanımının ve

buna bağlı sabit pozisyonda bir noktaya bakma süresinin arttığı iş hayatında, özellikle boyun, sırt, bel ve omuz ön kol bilek ağrılarının da artması olağan. Bilgisayar ekranının boynu ne çok dik, ne de çok eğik duruma getirmesinden kaçınılmalı, özellikle maus kullanan el bileği altına slikondan yükseltici ped konularak el bilek ve ön kol desteklenmeli.

KOLTUK ÖNEMLİDevamlı oturur pozisyonda kalmak ister istemez bel ve sırtta

öne eğilmeleri artırıyor ve bel ağrısı yapıyor. Bunun önüne geçmek için beli destekleyen silikon yastıklar ya da eğilimli bele oturan sırtlık içeren koltuklar kullanılmalı.Şıklık ve güzel görünme uğruna seçilen sivri burunlu ve yüksek topuklu ayakkabılar, özellikle kadınlarda birinci parmak kenarında rahatsızlıklara yol açıyor ve hallux Valgus adı ile bilinen şişlik ve yamuklaşmalara neden oluyor.Tam aksi olarak hiç topuksuz, çok ince tabanlı babet olarak

adlandırılan ayakkabılar ise, ayak tabanında ve topukta basınç ağrıları oluşturuyor. Bu şikâyetleri azaltmak için genelde tabanı yumuşak, 3-4 santim topuklu ve burun kısmı da parmakları çok rahatsız etmeyecek genişlikte ayakkabılar öneriliyor.Oturduğumuz yerde yapılabilecek basit boyun, sırt, omuz ve ayak bilek esneme hareketleri bile bu riskleri azaltır, kan dolaşımını hızlandırır ve enerjik duruma katkı sağlar.

Op. Dr. Muzaffer Gökhan Kahraman

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 1 9

DOSYA

KALBINIZE ÖNLEM ALINDünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada her yıl 17.5 milyon, ülkemizde ise yaklaşık 200 bin kadar insan kalp damar hastalıkları nedeniyle hayatını kaybediyor.

Sağlıksız beslenme, sigara gibi kötü alışkanlıklar, stres, hava kirliliği ve

istenilen ölçüde sağlık hizmetine ulaşabilmede güçlükler kalp damar hastalığına yakalanmada en önemli faktörler olarak ortaya çıkıyor. “Hangi önlemler alınabilir?” sorusunun yanıtını Medicana Çamlıca Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Yolcu anlattı.Yaşam tarzımız daha çok hangi tür kalp rahatsızlıklarına yol açıyor?

Sigara, tansiyonumuzun yüksek seyretmesi, şeker hastalığı durumunda şekerin kontrolsüz olması ve düzensiz beslenme damar tıkanıklığının ortaya çıkması için çok önemli risk faktörleri. Dolayısıyla bu risklerin yoğunluğu damar tıkanıklığının ortaya çıkışını ciddi oranda hızlandırıyor.Kalp sağlığımızı korumak için hangi davranışlardan vazgeçmeli ve hangi alışkanlıkları edinmeliyiz?

Yaşam tarzımızdaki değişiklikler bizim için çok önemli. Çünkü değiştirebildiğimiz risk faktörlerinde istemediğimiz parametrelerin değişikliği kalp damar hastalıklarından korunmamızda önemli yer tutuyor. Kalp damar hastalıkları için cinsiyet, ırk ve ailede kalp damar hastalığı olması gibi değiştiremediğimiz risk faktörleri vardır. Sigara, kalp damar hastalığı için en önemli risk faktörlerinden biri. Mutlak sigarayı bırakmalıyız ki riskimizi azaltabilelim. Bir diğer önemli risk faktörü diyabet ya da hipertansiyon hastalığı. Bu iki hastalık da kalp damarlarının tıkanmasında önemli etken. Eğer bu hastalıkların tedavisini uygun şekilde yapabilirsek, tansiyonun ve kan şekerinin normal sınırlarda seyretmesini sağlarsak bu da riskimizi oldukça azaltacaktır.Kolesterol yüksekliği de damar tıkanması için bir risk faktörü.  Beslenmemize dikkat ederek bu risk faktörünün etkisini de azaltabiliriz. Hareketsiz yaşamdan uzak durmak ve her gün ortalama yarım saat yürüyüş

Yrd. Doç. Dr. Mustafa Yolcu

20 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

DOSYA

yapmak kalp sağlığı için önemli. Yakın mesafelere araç yerine yürüyerek gidilmeli ve asansör yerine merdivenleri kullanmalı. Kilo kontrolü de kalp sağlığı için çok önemli. Obeziteden uzak durulmalı. Bunun için en basit önlem, yiyeceklerinizi yarıya indirmek hareketinizi ikiye çıkartmak olabilir.

SAĞLIKLI KALBİN FORMÜLÜ ELİNİZDE Son yıllarda yanlış beslenme tarzı toplumumuzda ve özellikle çocuk ve gençlerde obezitenin

yaygınlaşmasına yol açtı. Günümüzün çocuk ve gençleri, erişkin yaşa geldiklerinde başta koroner kalp hastalığı olmak üzere, tip 2 diyabet ve metabolik sendrom gibi çok sayıda sağlık sorunu ile karşı karşıya kalacaklar. Bunun ekonomiye yapacağı olumsuz etkiler de sağlık sistemini hayli zorlayacak. Hâlâ koroner kalp hastalığına ve diyabete bağlı ölüm (ve maluliyet) ülkemizde ve dünyada en önemli ölüm sebeplerinin başında geliyor. Coğrafi değişkenliklerdeki farklılıklar giderek siliniyor ve

kötü yaşam koşulları kentsel yaşamı olduğu kadar kırsal yaşamı da kapsıyor. Hazır ve genetiği değiştirilmiş gıdaların artması ve bunların yaygın kullanımı durumu daha da kötüleştiriyor. Az gelişmiş bölgelerde ise kötü yaşam ve beslenme ögelerine bir de yetersiz beslenme ekleniyor. Çevre kirliliği de kötü yaşam koşullarına bir diğer örnek olarak gösterilebilir. Giderek çapları ve nüfusları artan megapollerde yukarıda saydığımız mevcut her türlü kötü koşul insanları ne yazık ki hastalıklara karşı korumasız kılıyor.

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 2 1

DOSYA

YAŞAMSAL TIP İLE KALBINIZI KORUYUNYeni bir akım olarak ortaya çıkan ‘Yaşamsal Tıp’, kronik hastalıkların, yaşam tarzı değişiklikleri ile önlenmesini, duraklatılmasını, hatta geriye çevrilmesini hedefliyor.

2 2 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

DOSYA

Medicana International Ankara Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi

Uzmanı Prof. Dr. Yavuz Yörükoğlu; sigara, trans ve rafine yağlar, şeker, suni tatlandırıcılar, gıda katkısı olarak kullanılan koruyucu ve renklendirici maddeler ile

ortamda bulunan her türlü toksik maddelerin kalp sağlığımızı doğrudan etkilediğini söylüyor. Diğer uyarıları ve son teknoloji tedavi yöntemleri ise şöyle:“Tüm dünyada bir numaralı ölüm sebebi yüzde 35 oranıyla kalp-damar hastalıkları. Koroner kalp hastalıklarının oluşumunda genetik faktörlerin rolü yüzde 25 iken, yaşam tarzımızın etkisi yüzde 75. Koroner kalp hastalıklarına neden olan en önemli faktörler; sigara, yüksek tansiyon, kolesterol tablosunun bozuk olması (özellikle yüksek 'kötü' LDL kolesterol), şeker hastalığı, kötü beslenme, obezite, hareketsizlik ve stres şeklinde sıralanabilir.Son yıllarda, bir koroner arter hastalığı risk faktörü olarak, giderek daha çok üzerinde durulan 'enflamasyon'dur. Enflamasyon (yangı ), bağışıklık sistemimizin yabancı olarak algıladığı her şeye karşı gösterdiği bir tür alerjik reaksiyon. Sigara, trans yağlar, rafine yağlar, şeker, suni tatlandırıcılar, gıda katkısı olarak kullanılan koruyucu ve renklendirici maddeler ve ortamda bulunan her türlü toksik madde birer enflamasyon nedenidir. Görüldüğü üzere, koroner kalp hastalığına neden olan bütün faktörler doğrudan yaşam tarzımız ile ilgilidir. Amerikan Kalp Derneği (AHA), kalp hastalıklarından korunma sağlamak için '7 Basit Kural'ı şöyle belirledi: sigara içmemek, normal kiloda olmak, hareketli olmak (günde en az 22 dakika yürümek), meyve ve sebzelerden zengin beslenmek, normal tansiyon, normal kan şeker düzeyleri, normal kan kolesterol düzeylerine sahip olmak.Koroner kalp hastalıklarının tedavisinde standart tedavi yöntemlerimiz olan anjiyoplasti-stent uygulamaları ile koroner

bypass ameliyatları başarıyla uygulanıyor. Standart tedavi yöntemlerimizden değişik nedenlerden dolayı (yüksek risk, uygunsuz damar yapısı gibi) yararlanamayan veya bu uygulamalardan fayda görmeyen hastalar için 'Yaşamsal Tıp (Lifestyle Medicine)' uygulamaları

önemli bir tedavi opsiyonu olarak ortaya çıktı. Dünya tıbbında yeni bir akım olarak ortaya çıkan 'Yaşamsal Tıp (Lifestyle Medicine)' kronik hastalıkların yine yaşam tarzı değişiklikleri ile önlenmesini, duraklatılmasını, hatta geriye çevrilmesini hedefleyen bir bilim dalı.Program kapsamında kişiye özel olarak belirlenecek şu tedaviler kullanılıyor: “İlaç tedavisi, kişiye özel 'hedef beslenme', kişiye özel egzersiz programı (gerekirse kardiyak rehabilitasyon), doğal Bypass EECP gibi bazı özel cihazlar ve stres kontrolü uygulamaları.”

Prof. Dr. Yavuz Yörükoğlu

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 2 3

DOSYA

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Fevzi Balkan'a sorduk.

En önemli hormonlar hangileri ve kısaca görevleri neler? İç salgı bezleri tarafından salgılanan kan yoluyla çevre

dokulara ve organlara etki gösteren salgılara hormon denir. Temel olarak hipotalamus, hipofiz, tiroid, pineal bez, pankreas, sürrenal (böbreküstü) bezi, yumurtalık ve testislerde hormonlar yapılır ve salgılanır. Bundan başka yağ dokusu, beyinde, bağırsaklarda da hormon üretimi oluyor. Vücudumuzdaki tüm hormonlar hipotalamus ve hipofiz bezi tarafından dengede tutuluyor. Hormonlar vücudumuzdaki yeme-içme, büyüme, gelişme, üreme, bazı metabolik olayların sağlanması ve vücudun dengeli görev yapmasını sağlayan kimyasal habercilerdir.Bizi hormonlar mı yönetiyor? Hormonlar hayatımızı nasıl etkiliyor? Vücudumuzda hipofiz bezi, bir orkestra şefi gibi vücuttaki tüm salgı bezlerini kontrol ediyor. Bu hormon salgılarındaki değişiklikler hayatımızı olumsuz etkileyecek durumlara yol açabiliyor.Hormonlar kadınlar üzerinde erkeklere göre daha fazla mı etkili, neden? Hormon hastalıkları kadınlarda daha fazla görülüyor. Bunun sebebi kadınların her ay âdet olmaları , menopoz ve doğum gibi hormonların salgısını değiştirecek durumların olması.Hangi rahatsızlıklar hormonlarımızı olumsuz etkiliyor, hormonlarımızdaki dengesizlik hangi hastalıklara yol açıyor? Hormonlar çevresel ve ruhsal

uyarılara çabuk adapte olurlar; bunlardaki ufak değişiklikler de hormon salgılarını etkiler. Hormon salgısındaki değişklikler de vücudumuzda çok sayıda şikâyete yol açabilir. Bu şikâyetlerin başlıcaları; halsizlik, yorgunluk, kilo alımı, âdet düzensizlikleri, tüylenme artışı, büyüme gelişme bozukluğu, boy kısalığı, boyun aşırı uzaması, göğüslerden süt gelmesi vb. çok sayıda şikâyete yol açabilir. Hastalıkların ismi organa

KULAK VERINVücudumuz, çevresel etkenlere tepki olarak hormonlarımızı devreye sokuyor. Peki hangi organımız, nasıl tepki veriyor?

Doç. Dr. Fevzi Balkan

Hormonlarınıza

2 4 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

DOSYA

göre değişir, başlıca hipofiz bezi bozuklukları, tiroid bozuklukları, paratiroid bez bozuklukları, pankreas bozuklukları, şeker hastalığı, şeker düşmeleri, böbreküstü bezi bozuklukları, erkeklerde testis ve bayanlarda yumurtalık bezi ile ilgili hastalıkların çoğu hormonal.Yaşam tarzımızın ve alışkanlıklarımızın hormonlarımız üzerinde ne gibi olumsuz etkileri olabiliyor?

Özellikle kilo alımı ve yağ dokusunun artışı, hareketsizlik, egzersiz ve spor alışkanlığının olmaması, sigara içimi, fast food tarzı beslenme, mısır şekeri ve katkı maddelerinin fazla olduğu rafine beslenme şekli, çevresel maruz kalınan endokrin bozucu çok sayıda madde (tarımda kullanılan ilaçlar, hormonlar vb.) hormon salgılarını olumsuz etkiliyor.Nasıl bir yaşam tarzı

benimsemeli, nelere dikkat etmeliyiz? Sağlıklı beslenme alışkanlığının çocukluk döneminden itibaren eğitim müfredatına girmesi ve eğitimlerin verilmesi, egzersiz ve spor alışkanlığının edindirilmesi ve bunun için spor yapılacak alanların çoğaltılması, gıdalarda içindeki maddeleri gösteren etiket uygulaması, organik ve katkısız beslenmenin özendirilmesi gibi önlemler olabilir.

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 2 5

DOSYA

Nöroloji Uzmanı Dr. Yaşar Alpaslan, cep telefonlarının

yaratabileceği hastalıkları ve alınabilecek önlemleri anlattı. Cep telefonlarının sağlığımız üzerindeki olumsuz etkilerinden bahseder misiniz? Teknolojik gelişmeler bir yandan hayatımızı kolaylaştırırken diğer taraftan da sağlımızı ciddi oranda tehdit ediyor. Etrafımız birçok elektromanyetik dalga ile sarılmış durumda. Hemen hemen günün her saatinde radyo ve televizyon dalgaları, wireless dalgaları en önemlisi de cep telefonu frekans dalgalarının sağlığımız üzerindeki olumsuz etkilerine maruz kalıyoruz.Yoğun cep telefonu kullanımının en azından beyin yorgunluğuna sebebiyet verdiği neredeyse kesin gibi. Ayrıca, baş ağrıları, uyku düzensizliği, hafıza zayıflaması, yoğun stres ve yorgunluk, konsantrasyon ve dikkat dağınıklığı gibi durumlara yol

açabiliyor. Son 10-20 yıl içerisinde gerek alzheimer ve parkinson gibi organik beyin hastalıkları, gerekse depresyon, panik atak ve okb (takıntı hastalığı) gibi psikolojik hastalıklar dikkat çekici düzeyde artış gösterdi. Cep telefonları ile beyin tümörleri arasında somut bir bağlantı kurulamamış olsa da, en azından glioma veya menengioma gibi beyin tümörlerinin gelişme ihtimalini artırdığı yaygın bir kanaat durumunda. ABD’nin finans merkezi olan Wall Street’de saatlerce cep telefonlarıyla konuşan borsacılarda beyin tümörleri normale göre çok daha fazla görülüyor. Washington Üniversitesi biyomühendislerinden Henry Lai, cep telefonu sinyallerinin, DNA sarmalındaki fizyolojik yapıyı bozduğunu ve kopmalara neden olduğunu ifade ediyor. Uluslararası Kanser Araştırmaları Enstitüsü'nün 2008’de yayınladığı raporda; 10 yıl ya da daha üzeri cep telefonu kullanan kişilerde

yüzde 40 daha fazla beyin tümörü tespit edildiği bildirildi. 2009'da İsveç’te yapılan başka bir araştırmada ise beyin kanseri oluşumunu 5 kat arttırdığı iddia edildi.Bu olumsuz etkilerden kurtulmak için neler yapmalıyız?Cep telefonlarını ve diğer elektronik cihazları mümkün olduğunca yatak odasında bulundurmamalıyız. Cep

‘CEP’ DE HASTA EDEBILIRCep telefonları hayatımızı kolaylaştırsa da, olumsuz yönleriyle de dikkat çekiyor.

Dr. Yaşar Alpaslan

2 6 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

DOSYA

telefonlarını direkt kulağa götürerek değil, kulaklıkla, eğer bu mümkün olmazsa hoparlör açılarak uzaktan görüşme yapmalıyız. Özellikle ilk arama yaparken en yoğun radyasyon yaydığı için birini aradığınızda iletişim sağlanmadan telefonu kulağa götürmemeliyiz. Cep telefonlarını cepte değil, çantada taşıyıp mümkün olduğunca vücuttan uzakta tutmalıyız. Cep telefonunuz

açıkken, kullanmıyor olsanız bile radyasyon yaymaya devam eder. Cep telefonu görüşmelerimiz günde yarım saati aşmamalı, mümkünse kablolu telefonları tercih etmeliyiz. Sinema, tiyatro veya konferans gibi topluluklarda tamamen kapatınız. Çünkü sessize alsanız bile mekândaki çok sayıda cep telefonunun sinyal alışverişi nedeniyle risk oluşturacaktır. Eğer kulaklık kullanamıyorsanız cep

telefonunu sürekli aynı kulakta tutmayın. Görüşme yaparken sürekli bir kulağınızdan öbürüne değiştirin.Çocukları bu konuda korumak için ne gibi önlemler almalıyız?Cep telefonları mümkün olduğunca çocuklardan uzak tutulmalı. Çocukların beyin gelişimleri, henüz tam olmadığı için, cep telefonlarından zarar görme ihtimali daha yüksek.

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 2 7

DOSYA

Alzheimer’ı ertelemek için ZIHNINIZI AKTIF TUTUNAlzheimer, normal yaşlanmanın bir sonucu değil. Yaşam şartlarının getirdiği bir sonuç diyebiliriz. Modern çağda daha çok görülen bu hastalığı ertelemek ise mümkün.

2 8 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

DOSYA

Unutkanlık hepimizin zaman zaman yaşadığı bir sorun. Bu sorun stresli

yaşam, yorgunluk gibi faktörlerden kaynaklanıyor ve bu unutkanlık geçici. Eğer bu unutkanlık yaş ilerledikçe artıyor ve bununla birlikte bilişsel fonksiyonlarda

bozulma, günlük yaşam aktivitelerini yerine getirmede zorluk yaratıyorsa nörolojik hastalığın habercisi olabilir. Halk arasında bunama olarak bilinen alzheimer hastalığının en önemli özelliği unutkanlık. Ama bunun önüne geçmek, ertelemek de mümkün. Nasıl olduğunu Medicana Konya Hastanesi Nöroloji Bölümü'nden Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Büyükgöl'e sorduk. Alzheimer hastalığı kimlerde görülür?Alzheimer genellikle 65 yaş üzeri hastalarda görülmekle birlikte, nadir de olsa daha genç yaşlarda

da görülebiliyor. Geri dönüşümü olmayan ve ilerleyen bir hastalık olan alzheimer ciddi bir hastalık. Belirtiler görüldükten 7-8 yıl sonra ölüme yol açabiliyor. İlerleyen yaşla birlikte, alzheimer hastalığının görülme sıklığı artar, ancak alzheimer hastalığının normal yaşlanmanın kaçınılmaz sonucu olmadığı bilinmeli. Hem kadınları hem erkekleri etkileyen bu hastalık kadınlarda biraz daha fazla görülüyor. Alzheimer hastalığının diğer nedenleri arasında kalıtsal faktörler, beyin hücrelerinin ölümü, sinirsel iletimin bozulması, çeşitli zehirli maddeler yer alıyor. Hastalığın belirtileri neler?

Alzheimer hastalığının belirtileri unutkanlık, günlük yaşam aktivitelerini etkileyen hafıza kaybı, kazanılmış becerilerin kaybı, muhakeme ve soyut düşünme güçlüğü, davranış ve kişilik değişiklikleri. Tanısı nasıl konuluyor?Bu hastalığın tanısının konulması için bir uzmana başvurmak gerekiyor. Yapılan nörolojik muayene, zihinsel testler, kan tetkikleri ve çekilen beyin görüntülemeleri ile bu hastalık diğer hastalıklardan ayırt edilmeye çalışılıyor. Çünkü her unutkanlık alzheimer değildir.

Nasıl tedavi ediliyor?Alzheimer hastalığını tamamen ortadan kaldıracak bir tedavi bugün için ne yazık ki yok. Ancak belli bir süre hastalığın ilerleme hızını durduracak ya da yavaşlatacak bazı yeni tedavi olanakları bulunuyor. Amaç hastanın yaşam kalitesini artırmak. Alzheimer hastalığını ertelemek için neler yapılmalı? Zihnimiz sürekli aktif tutulmalı. Düzenli uyku uyumalı, katı yağlardan uzak durmalı, yağ ve şeker tüketimi en aza indirilmeli, tansiyon ve kan şekeri normal değerlerde tutulmalı, balık, sebze ve meyve ağırlıklı beslenilmeli.

Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Büyükgöl

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 2 9

DOSYA

Medicana International Ankara Hastanesi Ortopedi ve

Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Derviş Güner, yaşam tarzı değişiklikleriyle diz ağrılarını hafifletmenin mümkün olduğunu söylüyor.Diz ağrısının bilinen birçok nedeni vardır. Genç hastalarda daha çok menisküs sorunları ve kıkırdak yaralanmaları diz ağrısına sebep olurken, yaşlı hastalarda dejeneratif osteoartrit (kireçlenme) ön plandadır. Romatizmal hastalıklara bağlı diz ağrıları ise hem genç hem de yaşlı hasta gruplarında görülebilir. Yaşam tarzı değişiklikleriyle diz ağrılarını hafifletmek mümkündür. Özellikle kilo bu konuda çok önemli bir faktördür. Vücudunuzdaki her bir fazla kilo, dizlerinize 3.5 kilogram olarak yansır. Kabaca 10 kilogram vererek dizlerimizin üzerinden 3.5 kilogramlık bir yükü kaldırmak mümkün olur. Benzer şekilde diz çevresi kaslarımızı kuvvetlendirerek, dizlerimize binen bu yükü hafifletebiliriz. Sanılanın aksine diz ağrısı yaşayan hastanın uzun yürüyüşler yapmaya başlaması ise şikâyetlerini

azaltmaz, aksine artırır.Ailede dejeneratif osteoartrit gibi diz rahatsızlıkları bulunanlar (genetik yatkınlık nedeniyle), fazla kilolu bireyler, futbol ve basketbol gibi sporlarla uğraşanlar (hobi olarak da olsa), daha önceden diz travması veya diz eklemini ilgilendiren kırık öyküsü olanlar risk grubunda sayılabilir.Düzenli egzersiz yaparak ve vücut ağırlığımızı kontrol altında tutarak diz sağlığımızı korumak mümkündür. Spor yapacaksak mutlaka kendimize uygun sporu, hekimimiz kontrolünde yapmamız gerekir.

DIZ azaltabilirsinizDiz ağrılarının bilinen birçok nedeni var. Ama yaşam tarzı değişiklikleriyle bu ağrıları hafifletmek mümkün.

Op. Dr. Derviş Güner

ağrılarınızı

30 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

DOSYA

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 31

DOSYA

DIŞINIZDEN ETMESIN

Alışkanlıklarınız

Abur cubur, çay, kahve, sigara... Bunlar dişimizin başlıca düşmanları. Bunlara bir de yanlış fırçalama eklendiğinde çürük kaçınılmaz oluyor.

32 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

DOSYA

Diş fırçalamama, düzensiz/yanlış fırçalamaya bağlı olarak diş taşları ve

çürükler oluşabiliyor. Ağız hijyeni konusunda diş hekiminden bilgi almalı ve bu doğrultuda ağız hijyenine dikkat edilmeli. Dt. Emre Tunç’a diş sağlığımız için yapılması gerekenleri sorduk.

Hangi yaşam alışkanlıkları diş sağlığımızı olumsuz etkiliyor?Stresin beraberinde getirdiği diş sıkma alışkanlığı; dişlerde aşınma, yanakta ağrı, uyurken diş gıcırdatma sesi gibi rahatsızlık verici durumlarla karşı karşıya bırakır. Bu durum çözümsüz değil. Yapılan tedaviler ile zaman içinde bu durumun üstesinden gelinebiliyor.Beslenme ile diş sağlığımız arasında ne gibi ilişki var?Özellikle çocuklara her öğünden sonra peynir yedirilmeli. Bu uygulama ile diş çürükleri önemli ölçüde azaltılabilir. Karbonhidrat ağırlıklı beslenmek dişleri çürüten bakteriler için çok uygun bir ortam oluşturur, asitli içeceklere uzun süre maruz kalma diş minelerinde zayıflamaya neden olur. Bu besinleri tükettikten yaklaşık 40 dakika sonra dişler fırçalanarak

bu besinlerin kalıntıları uzaklaştırılmalı.Diş sağlığımız için ne gibi günlük alışkanlıkları mutlaka edinmemiz gerekiyor?Abur cubur diye adlandırabileceğimiz karbonhidrat ağırlıklı gıdaları tüketmekten kaçınmalı, çay-kahve-sigara alışkanlıklarımızı minimuma indirmeliyiz. Dişlerin en az günde 2 kez diş hekiminin anlatacağı şekilde fırçalanması hem diş renklenmelerini azaltacaktır hem de diş çürüklerinin oluşumunu önemli ölçüde azaltacaktır.Çok çeşitli diş macunu, diş fırçası mevcut. Hangilerini tercih etmeliyiz?Öncelikli önem taşıyan konu dişlerimizi fırçalama şeklimiz. Diş hekiminizden nasıl diş fırçalamanız gerektiğini öğrenebilirsiniz. Macun seçiminde üzerindeki renklere dikkat etmek faydalı olacaktır. Kare şeklinde mavi ve yeşil renk taşıyan ürünleri güvenle kullanabilirsiniz. Kırmızı ve siyah kare taşıyan ürünler çok tercih edilmemeli. Ağız ve diş bakım ürünlerinin tercihi yapılırken hekime danışılmalı. En sık rastlanılan diş hastalıkları hangileri?Diş fırçalamama, düzensiz/yanlış fırçalamaya bağlı olarak diş taşları ve çürükler oluşabiliyor. Ağız hijyeni konusunda diş hekiminden bilgi almalı ve bu doğrultuda ağız hijyenine dikkat edilmeli. Ağız ve dişlerine yeterli ilgiyi gösteren hastalarda çürük ve diş taşı oranı önemli ölçüde azalıyor. Diş taşlarının varlığı diş etlerinde şişme, kanama gibi problemlere yol açar. Dişi ağızda tutan dokular bu durumdan zarar görür. Uzun vadede dişlerin ağızda kalabilmesi ağızdaki diş taşı oluşumunun önlenebilmesiyle ilişkili.

Dt. Emre Tunç

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 3 3

DOSYA

Kadınların neredeyse tüm hayatı, âdet günlerini takiple geçiyor. Bu sürede

nelere dikkat edilmesi gerektiğini Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Leyla Ercan yazdı:

21-35 günde bir olan, 2-7 gün süren, yaklaşık 50-80 ml’lik kanamalara, düzenli âdet kanaması deniyor. Âdet kanamalarının düzenli olması, beyin ve yumurtalıklardan salgılanan hormonların belli bir

düzen ve ritimde birbiriyle uyumlu salgılanması ile sağlanıyor. Bu organlardan herhangi birinin çalışmasını etkileyen durumlarda adet düzeni bozuluyor.Adet düzensizlikleri ya hormonal

YAŞAM TARZI ÂDET DÜZENİNİ DE ETKİLİYORAşırı stres, yorgunluk, ağır spor, üzüntü, ani kilo değişimleri, ortam ve iklim değişiklikleri yumurtalıkların düzenini bozuyor. Bunların temelinde ise alışkanlıklar yatıyor.

3 4 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

DOSYA

Op. Dr. Leyla Ercan

sebeplerle ya da genital organlarda meydana gelen yapısal, organik anormallikler sebebiyle oluyor.Hormonal sebepler, beyinden salgılanan hormonları etkileyen, aşırı stres, yorgunluk, ağır spor, üzüntü, ani ve fazla kilo değişimleri, ortam ve iklim değişiklikleri, yumurtalıkların düzenli hormon üretimini etkileyen geçici kistler, doğuştan ve kalıcı olan polikistik over sendromu, tiroid, hipofiz, böbrek üstü bezi gibi hormon salgılayan diğer bezlerin hastalıklarında veya bazı ilaçların

kullanımı ile hormonal sebepli âdet düzensizlikleri oluyor.Yapısal anormalliklere bağlı kanama düzensizliklerinde ise vajina ve rahim ağzında yara veya enfeksiyonlar kanama sebebi olabiliyor, ancak en çok rahim içinde polip-myom gibi iyi huylu ur oluşumlarında, rahim duvarı kalınlıklarında (hormon dengesizliğine bağlı hiperplaziler), kanser öncüsü değişikliklerde ve rahim kanserlerinde kanama anormallikleri olabiliyor. Ayrıca rahim içi araç (spiral ) kullanımında kanamayı uzatan bazı kan hastalıklarında kanama düzensizlikleri yaşanabiliyor. Hormonal sebepler daha çok genç yaşlardaki kanama düzensizliklerinde, yapısal anormallikler 35-40 yaş üstü kadınlarda daha sık görülüyor.Yaşam tarzı ve alışkanlıklar

âdet düzenini de etkiliyor. Ağır egzersiz yapanlarda, aşırı yorgunluklarda ve streste, beslenme anormalliklerinde, sık seyahatlerle iklim ve ortam değişikliği yaşayanlarda depresyon ve anti depresan kullananlarda, emzirenlerde hormonal denge dolayısıyla âdet düzeni bozulabiliyor.Düzensiz ve fazla kanamalar zamanla kansızlık, yorgunluk, bitkinlik, saç dökülmeleri, ileride kalp yetmezliğine kadar giden sonuçlar doğurabiliyor. Düzensiz âdet, gebe kalma problemlerine, cinsel yaşamda olumsuzluklara ve dolayısıyla psikolojide bozulmaya ve giderek depresyona sebep olabiliyor. Ergenlik dönemindeki anormal kanamalar ki bunlar daha çok hormonal sebepli, kansızlıklık ve buna bağlı büyüme ve gelişme bozukluğuna sebep olabiliyor.

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 3 5

DOSYA

Çağımızın hastalığı kanser. Bir türlü önüne geçilemiyor. Doç. Dr. Ali

Osman Kaya, kanseri tetikleyen çevresel faktörleri anlattı. Alınması gereken önlemleri sıraladı. Kanserin oluşumunda çevresel faktörlerin etkisi ne kadar, genetik yatkınlığın ağırlığı ne? Kanser oluşumunda sigara kullanımı, radyasyon, kimyasal kanserojen ajanlar, lifden fakir ve kırmızı etten zengin (günde 125 gramdan fazla tüketimde risk belirgin artıyor) beslenme, alkol, kanserojen virüsler vb. çevresel nedenler ile birlikte hareketsiz yaşam tarzı, obezite gibi faktörler tüm kanserlerin yaklaşık yüzde 90-95'ini oluştururken meme, yumurtalık (over), kalın bağırsak, endometrium ve böbrek kanserleri gibi familyal genetik kanser gelişimi tüm kanserlerin yüzde

5-10’unu oluşturur. Burada kanserin oluşumunda etkili çevresel faktörler deyince tam olarak neleri kast ediyoruz, açıklar mısınız?Sigara içimi, alkol, fast-food tarzı (bol yağlı – yüksek kalorili) beslenme, liften fakir ve kırmızı etten zengin beslenme, iyonize radyasyona maruziyet, kanserojen virüsler ile enfeksiyon, benzen, aromatik hidrokarbonla , arsenik ve kadmiyum vb. kimyasal kanserojenlere maruziyet gibi nedenler, çevresel kanser nedenlerinin başlıcalarını oluşturuyor. En çok hangi kanser türlerinde çevresel faktörler (yaşam tarzımız, alışkanlıklarımız vs.) daha etkili? Sigarada yaklaşık 81 adet kanserojen madde mevcut ve akciğer solunum sistemi başta olmak üzere birçok kanserden

sorumlu. Alkol tüketimi; mide, pankreas ve yemek borusu kanserlerine sıkça neden olur. Kırmızı etten zengin ve liften fakir beslenme kalın bağırsak, mide kanserine neden olabilir. Obezite, alkol kullanımı, hayvansal yağ tüketimi, hareketsiz yaşam meme kanserine yol açabilir. Günde en az 45 dakika fiziksel aktivite ile meme ve kalın bağırsak kanseri riskini azaltabiliriz. Genetik yatkınlığın öne çıktığı kanser türleri var mı?Meme-yumurtalık kanserleri, kalın bağırsak, endometrium ve böbrek kanserleri, başlıca familyal genetik kanser türlerini oluşturur. Son yıllarda artış gösteren kanser türleri hangileri? Bunların ne kadarı önlenebilir?Her iki cinste kalın bağırsak, mide ve cilt kanserinde artış gözlenirken erkeklerde prostat ve kadınlarda tiroid kanserlerinde de

MINIMIZE EDILEBILIRKANSER OLUŞUMU

Evet, kanserin bir türlü önüne geçilemiyor, ama fiziksel aktivite yapıp, düzenli beslenip, sigara ve alkolden uzak durarak korunabiliriz.

3 6 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

DOSYA

artış gözlemleniyor. Yaşam tarzımızı değiştirerek kanserden korunabilir miyiz? Ne gibi değişiklikler söz konusu?En az 45 dakika fiziksel aktivite yaparak, ideal kilomuzu koruyarak, liften zengin ve sebze-meyve ağırlıklı beslenme tarzı ile, kronik stresten uzak yaşam tarzı, alkol ve tütün kullanımından kaçınarak, ayrıca virüslerle ilişkili kanserlere karşı aşı yaparak (hepatit, HPV vb. aşılar) kanser oluşumunu hayatımızda minimize edebiliriz. Tedavi sürecinde nelere dikkat etmek gerekiyor?Kanser tedavisi gören hastalar mutlaka yaşam tarzlarında, beslenme şekillerinde ve enfeksiyonlara karşı korunmada kendilerini tedavi eden doktorlar tarafından biligilendirilmeli. Bu durumlara karşı, doktorun tavsiyelerine uyulmalı.

WCRF VE AICR UYARIYORYapılan çalışmalar, kanserin yüzde 30'unun diyet alışkanlıklarıyla ilişkili oluştuğunu gösteriyor. Dünya Kanser Araştırma Fonu (WCRF) ve Amerika Kanser Araştırma Enstitüsü (AICR), 2007 yılına kadar 7 binden fazla beslenme, fiziksel aktivite ve kanser ilişkisini inceleyen epidemiyolojik çalışmayı inceledi. Buna göre kısaca özetleyecek olursak kanseri engellemek için... • Aşırı kilolu olmak, kanser için önemli bir risk faktörü. Özellikle bağırsak, meme, rahim, yemek borusu (adenokanser tipi), pankreas, böbrek ve safra kesesi kanser riskinin artmasıyla ilişkili.• Tempolu yürüyüş, bisiklete binme gibi basit aktiviteler yeterli olmakla beraber aşırı kilolu kişilerde bu süre 60 dakika olmalı.

Düzenli egzersiz kolon kanseri, menopoz sonrası meme kanseri ve rahim kanseri riskini azaltır. • Kırmızı et ve işlenmiş etler, kolorektal kanser riskini artırıyor. Kırmızı et, bağırsaklarda emilimi sırasında serbest radikaller oluşturabiliyor. İkinci bir handikap olarak da yeterince lifli beslenilmezse bağırsaklarda kalma süresi uzuyor ve maruziyet artıyor.• Bu içecekler ile özellikle ağız, farinks, larinks, yemek borusu ve meme kanseri türleri arasında ilişki mevcut. Bunun dışında alkolün, kolon kanseri ve karaciğer kanseri riskini artırdığı bildiriliyor.• Tuzla işlenmiş gıdalar, özellikle mide kanseri riskini artırıyor. Aflatoksin içeren gıdalar; örneğin mısır gevreği, taneli tahıllar ve baklagiller karaciğer kanserine sebep olabiliyor.

MINIMIZE EDILEBILIR

Doç. Dr. Ali Osman Kaya

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 3 7

DOSYA

Bu tedbirleri Medicana Çamlıca Hastanesi Girişimsel Radyoloji

Uzmanı Doç. Dr. Başar Sarıkaya'ya sorduk.Varisin belirtileri neler?Varis dediğimizde bacaklarda genişleyen ve dışarı doğru çıkıntı oluşturan damarlar akla gelir. Hatta bu damarlar bazen o kadar genişler ki solucanvari kıvrıntılı yapılar oluşturur. Bu damarlarla birlikte ciltte ince kılcalların belirginleşmesi, renk değişiklikleri de eşlik eder. Bu haliyle gördüğümüzde "Sizde varis var" demek çok kolaydır. Ancak aslında şimdiye kadar bahsettiğim buzdağının görünen kısmı diyebiliriz. Çünkü varis aslında bacağın yağ doku içindeki damarlarındaki kapakçık hasarına veya o kapakçıkların düzgün görev yapmamasına bağlıdır. Varis, ayaklarda ve bacaklarda ağrılar (özellikle uzun süre ayakta kalındığı veya bacaklar sarkık vaziyette oturulduğu için) ya da

ödemle karşımıza çıkabilir. Bazen dışarıdan görülebilecek bir varis olmadan da sadece bu belirtiler saptanabilir. Varisin yol açtığı ağrılar kramp şeklinde olabileceği gibi diz veya ayak bileği eklem ağrıları ile de karışabilir.Huzursuz bacak sendromu dediğimiz bacaklarda müphem (belirsiz) bir ağrı veya rahatsızlık ve hareket ettirildiğinde sanki rahatlayacakmış hissi ile hastanın devamlı kıpır kıpır ayaklarını ve bacaklarını hareket ettirdiği bir hastalık vardır ve bunun demir eksikliğinden tutun da pek çok sebebi olabilir . İşte bu huzursuz bacak sendromunun da önemli nedenlerinden birisi varis hastalığıdır ve toplardamarla ilgili sorun düzeltilmeden, ilaçlarla tam bir yanıt alınması söz konusu olamayabilir.Varis ve sebep olan venöz yetmezlik ileri seviyelere ulaştığında ise venöz ülser adını verdiğimiz yaralar gelişir. Toplardamar dolaşımının tam

sağlanamaması sonucu ciltte renk değişikliği ve ödem ile birlikte açılmalar olur ve bunun üzerine enfeksiyon eklenebilir. Risk faktörleri neler?Risk faktörlerini tek tek irdelemek gerekirse: İleri yaşta damar cidar (duvar) elastikiyeti kaybolduğu için toplardamar sorunlarını daha sık görüyoruz. Varise erkeklere kıyasla kadınlarda daha sık rastlıyoruz . Bunun sebebi hormonal etkilerdir. Obezite bir diğer risk faktörüdür. Fazla kilolar hem kan akışını yavaşlatarak hem de karın içi basıncı artırarak varise zemin hazırlamaktadır. Varis gebelikle birlikte de ortaya çıkabilir. Bu şekilde olan varisler gebelikten sonra toparlayabilir, ancak gebelik sayısı arttıkça damarlardaki değişiklikler kalıcı hale gelebilir. Sigara kullanmak toplardamar sağlığımız için de çok kötü. Yapılan çalışmalarda sigaranın varis oluşumunu tetiklediği ispatlanmıştır. Hareket etmeden

VARISE KARŞI ameliyatsız yöntem de mümkünBelki mesleğimizi veya çalışma koşullarımızı değiştiremeyiz ama en azından gün içinde alacağımız küçük tedbirler toplardamar sağlığımız üzerinde koruyucu olabilir.

3 8 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

DOSYA

uzun süre ayakta kalınan veya oturulan meslekler de varis gelişimi açısından risk teşkil etmektedir. Bacağı ilgilendiren travmalarda kemiklerde kırık ile sonuçlanabilecek şiddetli yaralanmalar olmasa bile bazen toplardamarlardaki kapakçıklar hasarlanabilir ve bu durumda o bacakta yetmezlikler ve dolayısıyla varis gelişebilir.Varis için günümüzün meslek hastalıklarından diyebilir miyiz? Evet, diyebiliriz. Uzunca yıllar öğretmen hastalığı olduğunu düşündük ama, aslında hareket etmeden ayakta kalınan tüm mesleklerde örnek olarak vale, resepsiyon görevlisi gibi mesleklerde veya garsonlarda, döner veya pide ustalarında da sık görülüyor. Özellikle ayakta kalmak ve sıcak fırın başında çalışmaktan dolayı bu şekilde dönerci veya pideci/fırıncı hastalarımız yoğunlukta. Uzun süreli oturulan bilgisayar başı işlerde de sık görüyoruz. Yani çağrı merkezi çalışanları, bilgisayar operatörleri, yazılımcılar veya reklamcılarda da sık görüyoruz. Tedavide son gelişmelerden bahseder misiniz?Kapakçıkların çalışmaması bacağın vazgeçilebilen bir damar segmentini ilgilendirdiğinde o damarın iptali bugün için elimizdeki tek tedavi yöntemidir. Geçmiş yıllarda çeşitli ameliyat yöntemleri geliştirildi. Ancak bugün için ameliyatsız damar içinden girilerek, kesi, dikiş veya genel anestezi olmaksızın günübirlik tedavi opsiyonları vardır. Endovenöz adını verdiğimiz bu tedavilerde lazer veya RF (radyofrekans) gibi yöntemlerle damar duvarına enerji verilerek o damarın kapanması sağlanır. Bu amaçla daha az sıklıkla kullandığımız su buharı gibi yöntemler de vardır. Bir de ayrıca

son yıllarda gündeme gelen doku yapıştırıcısı ile damarın kapatılması, daha hızlı ve pratik olması sebebiyle umut vaat etmektedir.Bu tip tedavilere karar verirken mutlaka ayrıntılı bir venöz haritalama yani Doppler ultrasonografi cihazıyla bacağın tüm damarlarının haritasının çıkartılması önemlidir, çünkü tedavi planını belirleyecek olan da budur. Bacakta üç farklı

toplardamar sistemi mevcuttur ve tüm bu sistemler ayrıntılarıyla ortaya konabilmelidir. Bu şekilde bir yaklaşım olmadan uygulanacak tedaviler istenen sonucu vermeyecektir. Asıl büyük sorun bu şekilde çözüldükten sonra geriye kalacak olan yüzeysel varislerde ise köpük tedavisi düşünülebilir. Burada deterjan özellikleri de sergileyen vücuda tamamen zararsız bir lokal aneztezik maddenin hava ile karıştırılması sonucu elde edilen köpük itina ile çoğu zaman ultrasonografi kılavuzluğunda sorunlu damarlar

içine enjekte edilir.Bu yöntemler pek çok durumda ameliyata alternatif olarak öncelikle düşünülebilir. Ancak bazı durumlarda hastalar için hâlâ en iyi seçenek ameliyat olabilir.Varisten korunmak için neler yapabiliriz? Başta belirtilen risk faktörlerinden yaş, cinsiyet, aile öyküsü gibi değiştirilemez faktörler yanında çoğu zaman meslek veya çalışma koşulları ile ilişkili değişiklikler de zordur. Ancak bir de değiştirebileceğimiz şeyler vardır. Örneğin düzenli spor yapmak gibi. Hem kilomuzu kontrol altında tutmaya yardımcı olacak, hem de bacak kaslarının düzenli olarak çalışması toplardamarlardaki akışı güçlendirecektir. Sigarayı mutlaka bırakmamız gerekiyor ve pasif içiciliğin de damar hastalıkları üzerindeki etkisini düşünerek sigara içilen ortamlardan uzak kalmamız gerekiyor. Sağlıklı beslenmek, bol sebze ve meyve tüketmek yine hem kilomuzu kontrol altında tutmamıza yardımcı olacak hem de damar sağlığı üzerinde direkt etkisi olacaktır. Belki mesleğimizi veya çalışma koşullarımızı değiştiremeyiz ama en azından gün içinde alacağımız küçük tedbirler toplardamar sağlığımız üzerinde koruyucu olabilir. Örnek olarak uzun süre ayakta kaldığımızda kısa bir süreliğine de olsa oturup bacağı yukarıya kaldırmak veya uzun süreli masa başı çalışmada ara vererek oda içinde dolaşmak gibi. Eğer bir hekim tarafından varis çorabı önerilmişse, onu da önerildiği şekilde kullanmak, en azından uzun yolculuklarda veya günün büyük kısmının ayakta geçirileceği durumlarda giymek hastalığın ve semptomların kontrolü açısından önem taşımaktadır.

Doç. Dr. Başar Sarıkaya

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 3 9

DOSYA

Sağlık bakanlığı ve sivil toplum örgütleri günümüzde sigaraya karşı adeta savaş

açtı. Çünkü rakamlar gerçekten korkutuyor. Dünya genelinde sigara içen 1.2 milyar insan olduğu tahmin ediliyor. Üstelik bunların yarısı sigaraya bağlı bir nedenden, yine yılda 5.4 milyon

kişi, yani her 6 saniyede bir insan tütün tüketiminden kaynaklı nedenlerle hayatını kaybediyor. Medicana International İstanbul Göğüs Hastalıkları Uzmanı Esin Çeliker, tehlikenin altını çizerek, "Sigara salgını bu şekilde giderse bu sayının 2020'de 10 milyonu bulması bekleniyor" diyor.

Sigaranın zararları saymakla bitmiyor. Hemen tüm hastalıkların kaynağı diyebiliriz. Uzm. Dr. Esin Çeliker, sigaranın tehlikelerini anlattı. Nelere yol açtığını şöyle sıraladı: Vatandaşlarımızın yüzde 10.6'sı sigara ile ilişkili hastalıklar yüzünden hayatını kaybediyor. WHO'nun verilerine göre son 50 yılda ortaya çıkan kanser vakaları göz önüne alındığında akciğer kanseri, son 50 yılda 3 kat artarak en çok rastlanan kanser türü olarak kabul ediliyor. Türkiye’de her yıl yaklaşık 50 bin kişide akciğer kanseri görülüyor. Bu oranın 10 yıl sonra yüzde 100 artacağı ön görülüyor. Kronik bronşit vakalarının yüzde 75’inin nedeni sigara. Kalp ve damar hastalıklarının yüzde 40’ından fazlasının ise sorumlusu yine sigara. Üstelik sadece içicilerin değil, bu durum, tütün dumanına maruz kalanları da tehdit ediyor. Erkeklerde tüm kansere bağlı ölümlerin yüzde 35'inin kadınlarda ise yüzde 15'inin nedeni sigara. Akciğer kanseri için ise bu oran erkeklerde yüzde 90'ları buluyor.

ZARARLARI SAYMAKLA BİTMİYOR• Ağız kokusu yapıyor.• Diş ve diş eti hastalıklarına neden oluyor.• Dudak, yanak ve gırtlak kanserine yol açıyor.• Sigarayı yakmadan dudağında taşıyan ya da tütün çiğneyenlerde de ağız içi kanserlerine sebep oluyor. • Dilde, tat alma duyusunda

En kötü alışkanlık sigaraGünümüzde tütün ve tütün ürünleri her 10 erişkinden birinin ölüm nedeni. Tütün, yarattığı sağlık sorunlarının yanı sıra ekonomik ve sosyal gelişmeyi de engelliyor.

Uzm.Dr. Esin Çeliker

4 0 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

DOSYA

bozulmaya sebep oluyor. • Beyin hücrelerinin ölümüne yol açıyor. • Öğrenme bozukluklarına neden oluyor.• Hafıza zayıflığına sebep oluyor. • Erken bunama nedeni.• Beyin kanaması riskini 2-3 kat artırıyor. • Göz merceğinin saydamlığının azalmasına sebep oluyor. • Cildin yapısının bozulmasına neden oluyor. • Leke ve kırışıklık oluşuyor.• Selülitlere sebep oluyor. • Koku alma duyusu azalıyor. • Sinüzit, farenjit, bademcik ve orta kulak iltihabı gibi üst solunum yolu hastalıklarına yol açıyor.• Damar sertliğini hızlandırıyor.• Damar tıkanıklığına neden oluyor. • Kalp krizi ve tansiyon yükselmesi görülüyor. • Şeker hastalığı riskini artırıyor. • Erkeklerde iktidarsızlığın başlıca sebeplerinden ve mesane kanserinin önemli

nedenlerindendir. • Akciğerlerde çeşitli hasarlara, enfeksiyon, astım ve kronik bronşit gibi hastalıklara neden oluyor. • Gastrit, ülser ve reflü hastalığına sebep oluyor. • Mide ve yemek borusu kanserine yol açıyor. • Gebelikte tüketilen sigara düşük doğumlara ve bebekte gelişme geriliğine neden oluyor. • Erken menopoz ve rahim kanserinin sebebidir. 

• Parmaklarda sararmaya ve tırnaklarda zayıflamaya yol açıyor. • Kemik erimesine neden oluyor. • Yorgunluk, uykusuzluk, stres, gerilim, performansta düşme ve reflekslerde azalmaya sebep oluyor. • Hastalık, yara ve ameliyat tedavileri uzun sürüyor. • Kullanılan ilaçları etkisizleştirebilir. • Bütçenize yük olur.• Çevre kirliliğine yol açar.• Yangınların en önemli sebeplerindendir. 

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 41

DOSYA

Soğuk kış günlerinde kapımızda hazır bekleyen hastalıklara karşı

Medicana Bahçelievler Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Hasan Küçükyılmaz yapılması gerekenleri anlattı.Ülkemizde yaklaşık 24 milyon kronik hastalığı tanısı ile takip altında olan hastalarımız var, ama hepsi eşit olarak yararlanabiliyor mu? Bunu pratik, hayatta en sık rastladığımız örneklerle açıklamaya çalışalım.Diyabet vakalarımızın yaz ve kış aylarında yaşadıkları farklar, özellikle besinleri, hatta enerjimiz bile değişiyor. Dolayısıyla kışa girerken kontrolden geçerek tedavi

HAZIR MISINIZ? Soğuk kış aylarına

Ülkemizde yaklaşık 24 milyon takip altında olan kronik hastamız var. 18 yaşından büyüklerde 3 kişiden biri ise hipertansiyon. Peki soğuk kış günlerine hazırlıklı mıyız?

Dr. Hasan Küçükyılmaz

4 2 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

İÇ H A STA LIK L A R I

dozlarını yeniden gözden geçirmekte fayda var.

TAKİP ÖNEMLİYurdumuzda 18 yaşından büyüklerde her 3 kişiden birinde hipertansiyon var. Hipertansiyon tanısı çok önemli, çünkü kalp-damar hastalıklarımızı etkiliyor. Hastalarımızın en ufak bir şikâyeti hipertansiyonun habercisi olabilir. Bu nedenle bir sağlık kuruluşunda hipertansiyon takipleri düzenli olarak yapılmalı. Hipertansiyon şüphesi olanlar tam teşkilatlı bir hastanede multidisipliner bir yaklaşımla dahiliye, kardiyoloji, nefroloji polikliniklerinin kontrolünde tedavi altına alınmalıdır. Hipertansiyon iskemik kalp hastalığı tanısı ile takip edilen hastaların da, tıpkı diyabet vakalarında olduğu gibi kışa girerken kontrolden geçmeleri çok doğru olacaktır.

DOKTOR KONTROLÜNDE AŞI OLUNKişilerin istediği zaman aşı olması doğru değil. Kişi, grip ve zatürre aşılarını olmadan önce doktor muayenesinden geçmeli ve doktor kontrolü altında olmalı.Kış aylarında üst solunum yolu enfeksiyonları, akut sinüzit vakaları, akut tonsillitler sık sık olacaktır. Bu hastalarımızın, durumu kendi kendine, evinde bulunan ilaçlarla geçiştirmesi ve doktora başvurmadan kullanması doğru değil. Ayrıca iş gücü kayıplarına yol açar. Her hastalıkta olduğu gibi burada da erken tanı ve tedavi, komplikasyonların olma sıklığını azaltır. Eğer bir şahıs, kış mevsiminde en az 3 veya daha fazla üst solunum yolu enfeksiyonu geçiriyor ise daha detaylı kontrollerden geçmeli ve

daha detaylı araştırılmalı. Örneğin bir septum deviasyon olabilir ve bir KBB uzmanı tarafından ameliyat olması gerekebilir. Dolayısıyla KBB muayenesi olmalı.

KİLO VERMENİN YAZI KIŞI OLMAZTüm dünya da olduğu gibi, yurdumuzda da hem kadınlarda hem de erkeklerde obezite sıklığı gittikçe artıyor.Obezitesi olanların, genellikle kış sonu bahar-yaza girerken kilo verme isteği daha çok artar, ama bu kış aylarına girerken kilo vermemiz gerekmiyor anlamına gelmez. Kilo vermenin yazı-kışı olmaz. Kışa

girerken de kilo vermek için ilgili doktorlardan ve diyetisyenlerden profesyonel yardım almalıyız.

ENFEKSİYONLARA DİKKATSoğuk kış aylarına girerken, üst ve alt solunum yolu enfeksiyonları sıkça görülmeye başlıyor. Bu enfeksiyonlara karşı hazırlıklı olmak için özellikle aşağıda bildirilen kişilerin grip ve zatürre aşısı olmasında fayda var:• 65 yaşın üstünde olanlar• Diyabet hastaları• KOAH hastaları• İskemik kalp hastalığı olanlar• Çok yoğun tempoda çalışanlar

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 4 3

İÇ H A STA LIK L A R I

Nefes darlığı, göğüs ağrısı, bayılma gibi şikâyetler birçok hastayı

korkutuyor. Bu sayılan belirtiler bazen kalbe ait kapakların hastalıklarında ortaya çıkabiliyor. Bunlardan en önemlisi de aort kapak darlığı. 10 yıl öncesine kadar sadece açık kalp ameliyatı ile tedavi edilen bu durum artık kasıktan yapılan TAVİ işlemi ile çok konforlu hale geliyor. Hastalar neredeyse ertesi gün taburcu olacak durumda olabiliyor. Medicana Konya Hastanesi Kardiyoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Kurtuluş Özdemir, TAVİ yöntemini anlattı. Aort kapak hastalıklarında kullanılan TAVİ yöntemi nedir?Romatizmal ve kireçlenme sebebiyle kalpten kanın çıkışını sağlayan aort kapağı daralır. Darlık belli bir seviyenin altına indiğinde hastaların şikâyetleri başlar. Daha önceleri göğüs kafesinin açılmasıyla ve kalbi durdurarak yapılan kapak değiştirme işlemi yerine artık TAVİ işlemi yapılmaktadır. Yani TAVİ, çoğu zaman narkoz gerektirmeden kasıktan girilerek

eski daralmış kapağın içine yeni biyolojik kapak yerleştirme işlemidir. İşlem yaklaşık 90 dakika sürmekte hasta yapılan kontrolün ardından 2 gün içinde yürüyerek taburcu oluyor.TAVİ işlemi her hastaya uygulanabilir mi?İşlem genellikle yaşlı, şeker hastalığı, hipertansiyon, kalp

yetmezliği, KOAH veya damar kireçlenmesi olan hastalara yapılıyor. Bu hastaların açık ameliyat riski yüksek olduğu için TAVİ işlemi riski minimize ediyor.TAVİ yönteminde riskler neler?Yapılan TAVİ uygulamasının da diğer işlemler gibi birtakım riskleri bulunuyor. Bu işlemin

KESISIZ AORT KAPAK DEĞIŞIMI MÜMKÜNRomatizmal ve kireçlenme nedeniyle kalpten kanın çıkışını sağlayan aort kapağı daralıyor. İşte bunu düzeltmek için devreye çoğu zaman narkoz gerektirmeyen TAVİ giriyor. Peki TAVİ nedir? Nasıl uygulanıyor?

Prof. Dr. Kurtuluş Özdemir

4 4 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

K A LP

riski kalbin pompalama gücüne, genel sağlık durumuna ve diğer organların ne kadar sağlıklı olduğuna bağlı. İşlem ve sonrasındaki 30 günlük süreçte ölüm oranı yüzde 3-9 arasında değişiyor. Cerrahi müdahale ile benzer bir durum. Yine hastalardan yüzde 10 kadarına kalp pili ihtiyacı olabiliyor. Ancak

unutulmaması gereken, bu hastaların yüksek riskli olması sebebiyle bu işlemi yapmış olmamız sebebiyledir.Kan sulandırıcı ilaç kullanımı nasıl?Metal kapaklarda kullanım zorunluluğu olan ilaçların bu hastalarda kullanılmaması önemli bir avantaj. Bu hastalar

3-6 ay kadar kan sulandırıcı ilaç kullanmıyorlar.Kapaklar değiştirilebilir mi?Kapakların ömrü daha önce test ediliyor. Ancak daha sonra bozulma olursa tabii ki değiştirilebilir. Aynı şekilde TAVİ işlemi tekrar kapağı çıkarmadan tekrar eski kapak içine yerleştirilebiliyor.

Kasıktan girilerek eski daralmış kapağın içine yeni biyolojik kapak yerleştirme işlemi, çoğu zaman narkoz gerektirmiyor.

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 4 5

K A LP

Medicana Sivas Hastanesi'nden Kalp Damar Cerrahı Prof. Dr.

Kasım Doğan yazdı. Bypass ameliyatlarında kullanılan göğüs içi atardamarın açık kalma oranı 10 yılda yüzde 90, bacaktan alınan toplardamarlarda ise yüzde 70 civarında. Bu nedenle göğüs içi atardamarlarının biri veya her ikisi kalbin en önemli bölgelerinin kanlanması için kullanılır. Bu yöntem, hastanın ileriki yıllarda hayatını güvence altına alan bir yaklaşım olarak kendini kanıtlamış durumda. Bypasslarda yıllar sonra tıkanma veya daralma olduğunda tekrar ameliyata ihtiyaç olmadan ilaçla tedavi bazen yeterli oluyor veya balon ve stent çözüm olabiliyor. Eğer yeniden ameliyata ihtiyaç duyulursa, ikinci hatta üçüncü kez

Bypass ameliyatı yüksek başarı ile gerçekleştiriliyor.

EVE DÖNÜŞHastanın durumuna göre değişmekle birlikte, ortalama 4 – 5 günde hastaların büyük çoğunluğu taburcu ediliyor. Ama bu hastalarımız henüz aktif yaşantıya dönmeye hazır olmazlar. Koroner bypass, kalp kapak ameliyatları, anevrizma ve büyük damar ameliyatları gibi birçok ameliyatın iyileşme süreci birbirinden farklılık gösterir. Nekahat dönemi 2 – 3 aya kadar uzayabilir. Bunun ilk 1 ayı şikâyetlerin daha yoğun olduğu dönemdir. Hastaneden çıkışınız öncesi evdeki nekahat süresi boyunca yapmanız ve yapmamanız gerekenler hakkında hastaya ayrıntılı bilgi veriliyor.Açık kalp ameliyatı olan hastalara

taburcu olduktan 6 – 8 hafta sonra normal veya normale yakın bir aktiviteye dönmeleri için tedricen artan bir fiziksel aktivite programı öneriliyor. İlk birkaç hafta herhangi bir işi yorulana kadar yapmamalı ve uzun süren aktivitelerden kaçınılmalı. İyileşme, aktivite ile istiraharat arasında mantıklı bir denge kurularak sağlanabilir.Bu tür hastalarımızda en sık yakınma ağrı oluyor. Ameliyat yerinde, sırtta, omuzda, boyunda ve göğüs kafesinde sızlama, kramp girme, bıçak batması tarzında ağrılar zaman zaman olabiliyor. Bu ağrılar birkaç ay içinde tamamen geçiyor.

SOSYAL AKTİVİTELEREvde ilk 10 günü mümkün olduğunca sakin ve rahat geçirmeye çalışın. Bu dönemde

4 6 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

neden önemli?

NEKAHAT DÖNEMI

Kalp rahatsızlıklarına bağlı olarak gerçekleştirilen ameliyatlardaki başarı oranı her geçen yıl artıyor. Ancak bu ameliyat sonrası yapılması

gerekenler de en az ameliyat kadar önemli. Peki neler mi yapılmalı?

K A LP

ziyaretçilerin gelmesi kısıtlanmalı. Daha sonra, kısa süreli olmak şartı ile küçük gruplar halinde arkadaşlarınız ziyaret edebilir. Yorulduğunuzda mutlaka izin isteyip, dinlenin. Kitap okuma, kâğıt oynama veya TV izleme gibi aktiviteler rahatlıkla yapılabilir. Evde ilk birkaç hafta ağır bir cisim kaldırma, itme veya çekmekten kaçının. Yemeklerden sonra 1 saat süre ile egzersiz veya iş yapmayın. Her gece 6 – 7 saat uyuyun. Uyku düzensizliklerini gidermek için gündüz uyumamanız çok önemli. Eğer ağrı sebebi ile uyuyamıyorsanız, ağrı kesici ilaç kullanabilirsiniz. Tüm bunlara rağmen uyumada sıkıntı çekiyorsanız uyku ilacı alabilirsiniz.

NASIL OTURMALISINIZ?Bacağınızda kesi (ve dolayısı ile dikiş) olduğu için bir seferde çok uzun süre oturmayın. Oturduğunuzda bacak bacak üzerine atmayın, bağdaş kurarak oturmayın. Ayaklarınızı kalp hizasını aşmamak şartı ile yüksek bir yere koyun. Bacakları yukarı kaldırma, şişliklerin giderilmesine yardım olur. Sık sık kalkıp yürüyün.

YÜRÜYÜŞ VE EGZERSİZLERTaburcu olduğunuzda dinlenmek sureti ile birkaç kat merdiven çıkmanızda bir sakınca yok. Yürüyüş kardiyovasküler kondisyon geliştirmek için mükemmel bir egzersiz. Bu nedenle her gün düzenli yürüyüş yapılmalı. Önceleri evin içinde yürüyüş yapabilirsiniz. Taburcu olduktan 1 hafta sonra temiz havada, dışarıda, parklarda yürüyebilirsiniz. Dışarı ilk çıktığınızda yanınızda birisinin olmasına dikkat edin. İlk günlerde mesafe ve kondisyon artırmak için tek bir uzun yürüyüş yerine kısa, tekrarlı yürüyüşler yapın.

Önceleri 15 dakika ile başlayarak 2 ay zarfında bunu 1 saate kadar çıkarabilirsiniz. İkinci aydan sonra özellikle tempolu ve terleyecek tarzda yürümeyi hedefleyin. Egzersiz sırasında nefes darlığı, göğüs ağrısı, baş dönmesi, bulantı, kusma gibi belirtiler olursa durun ve hastaneye başvurun. Aşırı sıcak, aşırı soğuk ve rüzgâra karşı yürümeyin. 3 aydan sonra doktorunuzun görüşünü de aldıktan sonra yaşınıza ve genel vücut durumunuza uygun sporları yapabilirsiniz.

Ameliyat yerinde karıncalanma, uyuşukluk veya sertlik hissi olabilir. Bunlar normal ve geçici. Göğüs kemiği ameliyat sırasında çelik tellerle yaklaştırarak sağlamlaştırılıyor. Tam iyileşmesi için en az 8 hafta gerekiyor. Bu süre içerisinde zorlayıcı hareketlerden kaçının. Vücudunuzun düzgün duruşunu muhafaza edin, üst gövde ve kollarınızı serbest hareket ettirin. Ameliyattan sonraki 1 yıl içinde yara yerlerinizi direkt güneş ışığından korumanız yara izinin daha az belirgin olmasını sağlar. Yara yerlerine herhangi bir krem, losyon veya benzeri bir madde sürmeyin. Ayak parmak aralarında ve tırnaklarda mantar hastalığı bulunanlarda buradan yayılan etkenler özellikle damar alınmış

bacakta enfeksiyona neden olabilir. Bunun için deri hastalıkları uzmanına başvurun.Taburcu edilirken doktorunuz size ne zaman banyo yapabileceğinizi söyleyecektir. Eve gittikten sonra banyo yapabilirsiniz. Yara yerlerinizi özellikle yıkamaya çalışmayın. Islandıklarında sadece kurulamakla yetinin. İlk kontrolde dikişleriniz alındıktan 2 gün sonra tekrar banyo yapabilirsiniz. İlk banyo yapılırken birinin size yardım etmesini sağlayın. Üçüncü ayın sonuna kadar çok sıcak ve çok soğuk suya girmeyin.

KONTROLLER ÖNEMLİİlk kontrol için, aksi belirtilmedikçe, bir hafta sonra doktorunuz tarafından size randevu verilecektir. Her gelişinizde bir sonraki kontrol tarihi saptanır. Aksi belirtilmediği takdirde çıkışınızdan 1 hafta sonra cerrahi, 1 ay sonra kardiyoloji kontrolü yapılır. Birinci ayda ve daha sonra yapılacak kontrolleriniz önceden takibinizi yapan kardiyoloji uzmanı tarafından da gerçekleşecektir.Kolestrol düşürücü ilaç tedavisi alan hastaların kolestrol seviyelerine 3 ayda bir bakılması ve karaciğer fonksiyonlarının ölçülmesi gerekir. Şeker hastaları kontrollerini ve bu konu ile ilgili ilaçlarının ayarlanmasını bir diyabet uzmanına yaptırmalı.Ameliyat öncesi ağrılara benzeyen göğüs ağrısı, çarpıntı, nefes darlığı, yüksek ateş, öksürme ile birlikte kan gelmesi, bacak ve kollarda ani his ve hareket kaybı, bayılma, bulantı, kusma, ishal, dışkı ile kan gelmesi, katran görünümünde dışkı, yara yerlerinde akıntı, kanama ve kızarıklık, deri döküntüleri, idrara çıkarken yanma ve idrarda kan görülmesi gibi durumlarda kontrol tarihini beklemeden hastaneye başvurun.

Prof. Dr. Kasım Doğan

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 47

K A LP

TÜMÖRE doğrudan kemoterapi

4 8 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

R A DYOLOJ İ

Günümüzdeki bilimsel gelişmeler, kanser tedavisinde tümör içine

ilaçla birlikte özel taneciklerin bile verilebilmesine imkân tanıyor. Bu tanecikler, tümörün beslenmesini sağlayan atardamarları tıkayarak, kontrollü ilaç salınımıyla hastalara çok daha az yan etkiyle daha etkin tedavi şansı sunuyor. Medicana International Ankara Hastanesi Radyoloji Uzmanı Dr. Cemal

Yüce, 'kemoembolizasyon' adı verilen ve onkolojik tedaviler içinde görüntüleme yöntemleri kılavuzluğunda yapılan en ileri işlemlerden olan bu uygulama hakkında bilgi verdi. Uzm. Dr. Yüce, az sayıda merkezde ancak deneyimli ekiplerce yapılabilen ve özellikle karaciğer kanserinde uygulanan işlemin tümörü besleyen damarlara doğrudan kemoterapi ilacı verilmesini içerdiğini, bu sayede tümör yükünün azaltılabildiği gibi tamamen ortadan da kaldırılabildiğini kaydetti. Uzm. Dr. Cemal Yüce, deneyimli girişimsel radyoloji ekiplerince uygulanabilen ve hastanın yaşam süresini uzatan bu yöntemde, tüm vücudun etkilenmesi söz konusu olmadığından yan etkilerin de çok daha az olduğunun altını çizdi.

UYGULANAMAYAN CERRAHI YENIDEN GÜNDEME GELEBILIYORYüce, "Tümör yükünün kemoembolizasyon işlemi ile azaltılması, belki önceden uygulanması mümkün olmayan cerrahiyi tekrar gündeme getirebilmekte ve hatta kemoembolizasyon sistemik kemoterapi ile birlikte uygulanabilmekte" diye konuştu. İşlem sırasında özel anjiografi cihazı ile kasıktaki atardamarlar yoluyla karaciğerin atardamarları ile bunların hangilerinin tümörü beslediğinin tespit edildiğini söyleyen Uzm. Dr. Yüce, "Sonrasında yalnızca tümörü besleyen en ince-uç atardamar dallarına, uygun ve damarlardan daha ince 'kateter' denen tüpler ve kılavuz teller aracılığı ile ulaşılarak direkt olarak ilacın doğrudan

karaciğer içindeki tümöre verilmesi sağlanıyor" dedi.Yüce, son olarak 64 yaşında kronik hepatit-B virüs enfeksiyonu teşhisi olan erkek hastada biyopsi ile oldukça ender rastlanan bir kanser türünü teşhis ettiklerini ve cerrahi tedavi şansı olmayan bu vakada kemoembolizasyon yöntemiyle karaciğerin tamamına yakınını tümörden arındırdıklarını şöyle anlattı: "Hasta, genel durum bozukluğu, halsizlik ve yorgunluktan yakınıyordu. Yapılan tetkiklerinde karaciğerinde siroz gelişimi ile uyumlu değişikliklerin olduğu tespit edildi ve hastaya biyopsi yapılması planlandı. Radyoloji bölümünde görüntüleme kılavuzluğunda cerrahi bir işleme gerek duyulmaksızın süratle karaciğer dokusundan biyopsi yapıldı. Patoloji neticesinde hastanın karaciğerinde sirozu taklit eden teşhisi oldukça zor ve oldukça nadir rastlanan bir kanser türü gelişimi görüldü. Karaciğerinin 2/3'ünün tümörden etkilendiğini gözlediğimiz hastayı bu rezerv karaciğer dokusu yetersiz olduğundan cerrahi tedaviye yönlendiremedik. Ayrıca mevcut laboratuvar değerleri ile birlikte hastanın genel durumu sistemik kemoterapi yapmaya da uygun olarak görülmedi. Tüm bunların yanı sıra hastamızın, üzerinden daha 6 ay bile geçmeyen oldukça ağır bir kalp operasyonu geçirdiğini de öğrenince toplam 3 seans kemoembolizasyon yöntemine başvurduk. Sonuçta yapılan kontrollerde hastanın bu tedaviye çok iyi cevap verdiği ve tedavi sonrasında etkilenen karaciğer dokusunun tamamına yakınının tümörden arındırıldığı görüldü."

Kanser tedavisinde, özellikle karaciğer kanserinde tümörü besleyen damarlara doğrudan kemoterapi ilacı verilmesi işlemini içeren 'kemoembolizasyon', en ileri işlemlerden biri olarak kabul ediliyor ve hastalara daha az yan etki ile daha fazla etkinlik sunuyor.

Dr. Cemal Yüce

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 49

R A DYOLOJ İ

Gelişen teknolojiler sayesinde her yaş grubuna uygulanabilen

estetik operasyonları genel itibari ile yıpranan yüz bölgelerinde uygulanıyor. Özellikle insanların yaşlarının ilerlemesi ile zamanla deformasyona uğrayan ve genç görünümünü kaybeden yüzün belli bölgelerinde farklı estetik operasyonlar yapılabiliyor. Medicana International İstanbul Hastanesi Plastik, Estetik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Necmettin Kutlu, yüz estetiğinin tek bir operasyon olarak görülmemesi gerektiğini ve hastanın isteğine göre farklı bölgelerde ameliyatlar ya da dolgu işlemleri ile uygulanabildiğini ifade ediyor. İşte uygulanabilecek yöntemler:

BOTOX En çok uygulanan estetik işlemler arasında bulunmaktadır. Özellikle hastaya acı yaşatmadan ve 15-20 dakika içinde tamamlanabilmesinden dolayı birçok alanda kullanılmaktadır. Yaşlanmanın etkisi ile oluşan kırışıkların ve çizgilerin rahatsız edecek düzeyde olmayacak şekilde azalmasına imkân veren ve cerrahi işlem sınıfına girmeyen

operasyonlardır. Botox uygulaması aynı zamanda;• Kırışıklıklar ile mücadele• Aşırı el terlemeleri• Koltuk altı terlemesi• Genel yapıda terleme yapan bölgeler • Koku yapan ayak terlemeleri gibi birçok alanda yapılabilmektedir.

DOLGU Hastanın kendisinden alınan yağ dokularının karışımı ile oluşturulan dolgu malzemesinin hastaya kırışıkları düzenleme, dudak kalınlaştırma ve dolgunlaştırma gibi estetik operasyonlarında kullanılmaktadır. Operasyon türüne göre değişiklik göstermekle beraber ortalama

15-20 dakikada hastaya transfer edilerek istenilen görünümün oluşması sağlamaktadır.

DUDAK KALINLAŞTIRMAYüz estetiği sınıfında en çok yapılan uygulamalar arasında dudaklara yapılan işlemler gelmektedir. Yüzün en belirgin özelliklerini tamamlayan dudakları daha belirgin hale getirmek için dolgu yöntemi yardımı ile yapılabilmektedir. Dudak kalınlaştırmak için kullanılan dolgu malzemeleri farklı türlerde tercih edilebilmektedir.

ALIN GERME Cerrahi estetik sınıfına giren

YÜZÜNÜZ KIŞ ESTETIĞIYLE GÜNEŞ GIBI PARLASINYaşlılığa bağlı kırışıklıklardan mı yakınıyorsunuz? Ya da doğuştan gelen bir sorundan mı? Uygulanan farklı yöntemlerle bu sorunlardan kurtulabilirsiniz. İşte onlardan bazıları.

Prof. Dr. Necmettin Kutlu

5 0 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

PL A ST İK CER R A Hİ

operasyonlar arasında bulunduğundan dolayı genel anestezi altında yapılmaktadır. Alın germe operasyonları ortalama olarak 90-120 dakika arasında tamamlanmaktadır. Son dönemlerde endoskopik alın germe kullanılarak hastaların daha kısa sürede iyileşmesi ve istenilen görüntüye ulaşması sağlanmaktadır. Alın germe operasyonunda kesiler oluşturulduğu için kesiler belli olmayacak şekilde kendinden kaybolan dikiş sistemi ile dikilmektedir ve operasyondan sonra 7-8 gün içinde dikişler yok olarak hasta iyileşme dönemine girmektedir.

KAŞ KALDIRMA Yüz ifadelerini en belirgin şekle getiren kaşlarda genelde botox ile düzenleme yapılabilmektedir. Fakat botox dolgu uygulamasının kalıcı olmamasından dolayı cerrahi operasyon sınıfına girecek

uygulamalar yapılmaktadır. Kaş kaldırma operasyonları genel anestezi altında yapılmasından dolayı operasyon sonrası hastaların kontrol amaçlı 24 saat hastane yatması istenmektedir. Kendinden kaybolan dikiş sistemi ile kapatılan yaralar genelde 7-8 gün içinde kaybolmaya başlayarak iyileşme dönemine girmektedir.

ÇENE DÜZENLEME Yüz estetiği sınıfında en belirgin kendini gösteren operasyonlar arasında çene estetikleri gelmektedir. Bazı hastalarda çene ucunun yüz profilinin çok ilerisinde ya da gerisinde oluşabilmektedir. Dolgu yapılı ürünler kullanılarak istenilen seviyeye getirilmektedir. Hastanın yapısına göre lokal ya da genel anestezi altında uygulanan işlemler kişinin hastanede kalmasına gerek kalmadan basit bir şekilde uygulanabilmektedir. Operasyon sonrası 3-4 gün içinde morluk ve ödemler geçmeye başlayarak istenilen görüntünün oluşması sağlanmaktadır..

BURUN DÜZENLEME Burun estetikleri en sık uygulanan operasyonlar olmakla beraber açık ve kapalı olarak farklı yöntemlerle uygulanabilmektedir. Burun düzenleme operasyonlarında;• Burun genişliği daraltma ya

da genişletme yapılmaktadır.• Uzun ya da kısa olması durumunda düzenleme• Ağız ile burun arasında kalan

açıların düzenlenmesi• Kemik ya da doku kaynaklı eğriliklerin düzenlenmesibaşta olmak üzere birçok alanda burun düzenleme operasyonları yapılabilmektedir. Yapılacak operasyonun türüne göre 5-20 gün arasında iyileşme süreci

bulunmaktadır.

GERME Her yaş grubuna (genelde 18 yaşını doldurmuş kişilere tavsiye edilmektedir) uygulanabilen germe operasyonları deride oluşan sarkmış ya da fazlalık oluşturmuş dokuların kesilerek çıkartılması ile uygulanabildiği gibi basit işlemlerde dolgu yöntemi ile de germe işlemi uygulanmaktadır. Cerrahi sınıfa giren uygulamalarda hastanın iyileşme süreci 10-15 gün arasında değişmekle beraber operasyon sonrası 2 gün içinde normal yaşam aktivitelerini yerine getirebilmektedir.

KEPÇE KULAK DÜZENLEMESIKepçe kulak, bazı kişilerde öz güven kaybı yaşanması gibi birçok etkene sebebiyet verdiğinden dolayı estetik operasyonları ile düzeltilebilmektedir. Operasyonlar yaş ile alakalı olmak üzere lokal ya da genel anestezi altında basit işlemler olarak uygulanabilmektedir. Düzeltme işlemleri kulağın arka kısmından yapıldığından dolayı görünür bir iz kalmadan hastanın istediği görünüme ulaşmasını sağlamaktadır.

GÖZ KAPAKLARI ÜZERINDE DÜZENLEMEGenelde 30 yaşını aştıktan sonra dış etkenler ya da genetik olarak göz kapaklarında sarkma görülebilmektedir. Aynı şekilde göz altında kırışık ve torbalanmaları önlemek için yapılacak operasyonlar ile tamamlayıcı bir işlem yapılmaktadır. Basit şekilde oluşmuş vakalar lazer tedavisi ile düzeltilebilirken doku sarkması oluşması durumunda cerrahi işlem uygulanması gerekmektedir. Operasyon sonrasındaki 4-5 gün içinde dikişler kaybolarak iyileşme süresi başlamaktadır.

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 51

PL A ST İK CER R A Hİ

52 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

ÇOCU K SAĞLIĞI

BURUNLAR AKIYOR, AKSIRIK, ÖKSÜRÜK, KULAK AĞRISI SIK SIK CANIMIZI SIKIYOR. BU YAZIDA, MEDICANA HASTANELERIMIZIN

UZMAN DOKTORLARI, ÇOCUKLARIMIZDA SIK GÖRÜLEN KIŞ HASTALIKLARI VE KORUMA ÖNLEMLERINI ANLATTILAR.

ÇOCUKLAR KIŞI NASIL DAHA GÜÇLÜ GEÇIRIR?

Medicana International Istanbul Hastanesi doktorlarından Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanları Dr. Ahmet Ali, Uzm. Dr. Emine Belgen ve Uzman Dr. Ayten Mutlu ile Medicana Internetional Istanbul Hastanesi Kulak Burun ve Boğaz

Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tanfer Kunt ve Medicana Bahçelievler Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Alper Özkılıç çocuk hastalıklarını ve önlemleri masaya yatırdı.

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 5 3

ÇOCU K SAĞLIĞI

BEBEKLER NASIL KORUNMALI?Kış aylarında sık hastalanan bebekler için alınması gereken önlemler neler? Doktor kontrolleri hangi aralıklarda yapılmalı? Medicana International İstanbul Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ahmet Ali önemli ipuçları verdi.Özellikle bebekler kış aylarında neden daha sık hasta oluyor?Çocuklarda akut solunum yolları viral enfeksiyonları en sık 0-6 yaşları arasında görülüyor, ancak farklı sosyal gruplar ve bölgelere göre değişiklik gösterebilir. Sık hastalanmanın nedenleri arasında çevresel faktörler (hava kirliliği, yuvaya gitme, kalabalık ortamda yaşama vs.), bağışıklık sisteminin gelişme hızı ve bazı konjenital hastalıklar ile alerjik hastalıklar rol oynuyor. Aslında her bebeğin yılda 3-4 kez hastalanması normal. Daha fazla olduğunda sık hastalanmadan söz edebiliriz.Hangi önlemler alınabilir?Çocuklar hastalandıkça bağışıklık sistemleri daha da gelişiyor ve mikroplar ile savaşmayı öğreniyor. Öncelikle çocukların beslenmelerine dikkat edilmesi gerekiyor. D vitamini ve omega açısından bol besinleri vermeliyiz (balık yağı ve bol meyve, sebze gibi). Eğer geniz eti varsa ve sık hastalanıyorsa, geceleri zor nefes alıyorsa muhakkak bir KBB uzmanına görülmeli. Ailede astım varsa ve bebeğimiz yılda 3 ya da daha fazla bronşiolit oluyorsa, grip aşısı yapılması önlemlerden biri.Doktora ne sıklıkla gidilmeli? Normalde her bebeğin bir yaşına kadar ayda bir kez doktor kontrolünden geçmesi gerekiyor, daha sonra 3 ayda bir, 3 yaşından sonra 6 ayda bir. Bunlar sağlıklı çocuklar için geçerli. Konjenital veya alerjik sorunu olan çocukların ise kendi doktorlarının önerdiği tarihlerde ve aralıklarda kontrole gitmeleri gerekir.

5 4 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

ÇOCU K SAĞLIĞI

Dr. Ahmet Ali

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 5 5

ÇOCU K SAĞLIĞI

OKUL ÇAĞINDAKİ ÇOCUKLARA DİKKAT!Medicana International İstanbul Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Emine Belgen, kış aylarında hastalıklara karşı en dirençsiz grubun çocuklar olduğunu ve özellikle kreş, okul gibi ortamların bulaşıcı hastalıkların yayılmasına uygun bir zemin hazırladığını vurguladı.Kış aylarında daha çok hangi hastalıklar görülüyor?

Kış aylarında daha çok damlacık enfeksiyonu ile çocuktan çocuğa bulaşan hastalıklar görülüyor. Çocukları kış aylarında bekleyen solunum yolu hastalıkları; nezle, grip, boğaz enfeksiyonu, zatürre, bronşit, bronşiolit gibi hastalıkları sıralayabiliriz.Peki hangi önlemleri almalıyız?Okullarda temizlik önlemlerinin alınması, çocukların küçüklükten itibaren hijyen kuralları konusunda eğitilmesi çok önemli. Çocuklara

ellerini sık sık su ve sabunla yıkamaları gerektiği öğretilmeli. Çocukların bağışıklık sistemini güçlendirmek için C vitamini yönünden (meyve-sebze) zengin dengeli bir beslenme önerilmeli. Sık sık enfeksiyon geçiren, bağışıklık sistemi zayıf alerjik bünyeli çocuklara grip aşısı önerilmelidir. Ayrıca bu çocuklara koruyucu olarak içinde betaglukan, çinko, C vitamini, propolis içeren bağışıklık güçlendiriciler verilmeli.

Dr. Emine Belgen

5 6 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

ÇOCU K SAĞLIĞI

KBB HASTALIKLARINA KARŞI ÖNLEMLER Kulak, burun ve boğaz bölgesi ağrıları çocukluk döneminde sık görülen şikâyetlerden. Her çocuk bu dönemde en az birkaç kez bu ağrıları yaşıyor. Medicana Internetional İstanbul Hastanesi Kulak Burun ve Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tanfer Kunt, çocuklarda görülen kış hastalıkları arasında en sık rastlanan KBB rahatsızlıkları konusunda önemli bilgiler verdi.Boğaz ağrısı aslında tam olarak nedir? Sonbahar ve kış aylarında çocuklarda üst solunum yolu olarak başlayan enfeksiyonlarda boğaz ağrısının yanında burun akıntısı, öksürük, hafif ateş, görülen belirtilerden bazıları. Daha çok virüslerin sebep olduğu bu enfeksiyonlarda antibiyotiklere gerek kalmadan sadece semptomatik tedavi ile birkaç günde şikâyetler geçiyor.

Boğaz ağrısı ve yutma güçlüğü viral enfeksiyonlardan başka nedenlere de bağlı. Özellikle kış aylarında sık olarak yüksek ateşle beraber tekrarlayan bademcik enfeksiyonları görülebiliyor. Bu tür boğaz enfeksiyonlarında antibiyotik kullanımı gerekli oluyor. Streptokok gibi bakteriyel etkenlere bağlı bu enfeksiyonlar yılda 5-6 kez gibi sıklıkta enfeksiyonlara neden oluyorsa, bademcikler operasyonla alınmalı.Kulak ağrısını nasıl tarif edebilirsiniz?Çocuklarda kulak ağrıları sonbahar-kış aylarında viral ve bakteriyel üst solunum yolu enfeksiyonlarını takiben gelişiyor. Kulak ağrısı semptomu önemli ve iyi değerlendirilmeli. Kulak ağrısı yapan nedenler şöyle sıralanabilir: Akut Otitis Media (akut orta kulak enfeksiyonu) ve Seröz Otitis Media (orta kulakta sıvı birikimi hastalığı. Akut Otitis Media (akut orta kulak enfeksiyonu) hakkında

bilgi verir misiniz? Orta kulak boşluğunun bakteriyel ve viral enfeksiyonu. Genelde burun ve genizde yerleşmiş enfeksiyon etkeninin genizden kanal yolu ile orta kulağa geçişi ile ortaya çıkar. Geceleri başlayan şiddetli kulak ağrısı, ateş ile karakterizedir. Takiben kulak akıntısı başlayabilir. Antibiyotik, analjezik gibi ilaçlarla tedavisi birkaç gün içinde mümkün.Seröz Otitis Media (orta kulakta sıvı birikimi hastalığı) nedir? Sonbahar ve kış aylarında üst solunum yolları enfeksiyonlarının uzaması durumunda burun tıkanıklığı, horlama, uyku apnesi, ağız kokusu gibi belirtiler ortaya çıkarır. Bu çocuklar incelendiğinde geniz etinin büyüdüğü ve müzmin iltihaplandığı görülür. Bu çocuklarda ara ara ani gelip giden kulak ağrısı görülür. Genizdeki problemler nedeniyle, genizden orta kulağa giden kanalda geçici tıkanıklıklar nedeniyle orta

Prof. Dr. Tanfer Kunt

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 57

ÇOCU K SAĞLIĞI

kulakta havasızlık ve basınç düşmesi oluşur. Bu da kulak ağrısına sebep olur. Bu durum devam ederse bir müddet sonra orta kulakta sıvı birikimi başlar. Ağrıdan başka işitme kaybı da yaşanır. Orta kulakta sıvı birikimi hastalığında ortaya çıkan kulak ağrısını ve işitme azlığını çocuklar ifade edemezler, dolayısıyla bu problemler gizli kalabiliyor, ama aileler ve öğretmenler çocuğun işitmediğini fark edebilirler. İlaç tedavisi sonucunda orta kulak düzeltilebilir. İlaç tedavileri ile düzelmeyen durumlarda, özellikle uyku apnesi olan çocuklarda geniz eti operasyonu gerekir. Orta

kulakta sıvı düzelmiyorsa kulak zarına ventilasyon tüpü takılması uygun olacaktır.

BESLENMEYLE ÜSTESİNDEN GELEBİLİRSİNİZMedicana International İstanbul Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayten Mutlu, çocukları kış hastalıklarından korumada en önemli faktörün 'beslenme' olduğunu vurguladı ve şu konuların altını çizdi:Kış aylarında , “Damlacık enfeksiyonu” denilen hastalıklar, her yaş grubunda, ama özellikle

çocuklarda daha sık görülüyor. Kış mevsiminde bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için, birtakım besinlerin tüketimine ağırlık vermeli ve sağlığımızı korumaya çalışmalıyız. Ancak çocukların bünyeleri yetişkinlere göre hastalık kapmaya daha yatkın olduğu için, bu koruma çocuklarda iki katına çıkarılmalı. Çocukların hastalıklara karşı korunması için dengeli beslenmesi gerekiyor. Yeterli miktarda karbonhidrat, protein, süt ve süt ürünleri, bol meyve, sebze, bol sıvı tüketilmeli. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirmede en etkilisi A vitamini. Savunma sistemine yardımcı bu vitamin, çocuklar tarafından sık sık tüketilmeli. A vitamini bakımından zengin olan greyfurt, havuç, kuru kayısı, Trabzon hurması, kırmızı lahana, pancar, yaban mersini, kırmızı turp yüksek miktarda kış aylarında çocuklar tarafından tüketilmeli. C vitamini, antiviral ve antibakteriyal etkisinin yanı sıra bağışıklığı artırır ve güçlendirir. Turunçgiller, maydanoz önemli kaynakları. Çinko, birçok virüs cinsinin çoğalmasını engeller. Pek çok bağışıklık sistemi reaksiyonunda hayati rolü vardır. Çinkodan zengin besinler; tam tahıllar, ekmek, et, yumurta, süt, balık, badem ve cevizdir. Omega-3 yağları kalbi desteklemelerinin yanı sıra bağışıklık sistemini de kuvvetlendirici özellikte. Çocuklarınızın beslenmesinde Omega-3 içeriğinden zengin besinler olan ton balığı, somon, uskumru, hamsi, sardalye, ceviz, fındık, buğday, semizotu, ıspanak ve brokoliye yer vermelisiniz.Probiyotik gıdalar, 'yeterli miktarda alındığında bağırsak mikroflorasının dengesini geliştirerek katkıda bulunan canlı Dr. Ayten Mutlu

5 8 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

ÇOCU K SAĞLIĞI

bakteriler içeren gıdalar' olarak tanımlanıyor. Probiyotiklerin bağışıklık sistemini geliştirdiği belirtiliyor. Çocukların birçoğu kış aylarında kansız düşer. Demir eksikliğinde hücresel imunitenin etkinliği azalır. Bunun için, demir bakımından zengin gıdaların tüketimine ağırlık verilmeli. Et, pekmez, ciğer, yumurta, kuru üzüm, bakliyat ve bazı yeşil sebzelerde bulunan demir, kış aylarında çocukların sağlığı için büyük önem taşır. Ayrıca güneşli havalarda çocukların dışarıda oynamasına izin verilmeli ki, güneş ışığından D vitamini alsınlar. Bağışıklık sistemi için, etkinliği kanıtlanmış Beta Glukan 1.3/1.6 bağ yapısı olan Beta-glukandır. Lif bakımından zengin hurma aynı zamanda beta-glukan olarak yüksek değerlere sahip. Hurma doğada hem çözülebilen hem de çözülemeyen özel bir türü olan beta-D-glukan içeriyor. Doğal ekmek mayasında bulunan 1.3/1.6 bağlı ekmek mayası bağışıklık sistemine faydalıyken, tahıllardaki 1.4 bağlı beta glukan daha çok sindirim sistemini desteklemek amaçlı kullanılıyor.

ÇOCUKLARINIZI AŞIYLA KORUYUNMedicana Bahçelievler Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Alper Özkılıç, çocuklarda kışın yapılması gereken aşıları sıraladı:• Kızamık, kızamıkçık ve kabakulak aşısı• Verem (Tüberküloz) aşısı• Pnömokok (Zatürre) aşısı• Grip Aşısı• Suçiçeği Aşısı• Rsv (Respiratuar Sinsisyal Virus) aşısı• Hemofilus İnfluenza (Hib) aşısı• Meningokok (Menenjit) aşısı• Rotavirüs Aşısı (İshal)

Dr. Alper Özkılıç

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 5 9

ÇOCU K SAĞLIĞI

Bademcik ve geniz etininin çalışması için gerekli salgıların ve hücrelerin

yapımında önemli rolleri olduğunu söyleyen Medicana Samsun Hastanesi KBB Uzmanı Dr. Selami Yavuz, "Bebeklik döneminde anneden geçen bağışıklık salgıları sayesinde bağışıklık sisteminin fazla çalışmasına gerek

yoktur. Bu nedenle geniz eti ve bademcikler küçüktürler. Ancak 2 yaşından itibaren çocuğun kendi bağışıklık sistemi görev yapmaya başlar. Çocuğun kendi bağışıklık sisteminin vücuda giren bakteri, virüs gibi mikroplarla, alerjenlerle, kimyasal ve diğer yabancı maddelerle tanışması ve bunlara karşı bir bağışıklık cevabını

oluşturması nedeniyle, çocuklar erişkinlere göre daha sık hasta olurlar” deyip, şöyle devam ediyor: “Bağışıklık sisteminin çok çalışması nedeniyle bu yaşlarda bademcik ve geniz eti büyümeleri de daha sık görülür. Enfeksiyonların ve geniz eti-bademcik büyümelerinin en sık gözlendiği yaş aralığı ise 3 ila 9 yaş arasıdır."

bademcik ameliyatları artık daha konforlu

THERMAL WELDING

Bademcik ameliyatları sizin de mi gözünüzü korkutuyor? Oysa Thermal Welding yöntemi ile bu ameliyat artık çok kolay.

ile

6 0 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

K BB

KBB Uzmanı Dr. Selami Yavuz, konuya ilişkin sorularımızı yanıtladı. Bademcik ve geniz eti hangi problemlere yol açıyor?Geniz etinin büyük olması, burundan solunuma engel oluşturur. Bu durum kulak ve sinüslerin boşalımını bozarak değişik boyutta problemlere de yol açabilir. Bu çocuklarda işitme kayıpları, horlama, ağızdan soluma,

gece öksürükleri, burun akıntıları gözlenmektedir. Kronik geniz eti iltihapları veya büyümeleri ortodontik bozukluklara, yüz gelişimi bozukluklarına ve konuşma bozukluğuna yol açabilmektedir. Bademcik ve geniz eti büyümeleri üst solunum yolunu daraltacak boyuta ulaştığında, horlama ve apne dediğimiz uykuda nefessiz kalma gibi ciddi sorunlar başlar. Bu gibi durumlarda bir KBB uzmanı ile görüşülmesinde yarar var. Hangi durumlarda cerrahi operasyon gerekir?İlaç tedavisinden fayda görülmediğinde cerrahi yöntemler gündeme gelebilir. Bu ameliyata karar vermek için kullanılan iki kriter var; kesin ameliyat gerektiren durumlar: Üst solunum yolunun bademcik ve geniz eti büyüklüğüne bağlı olarak tıkanması. Bademcik etrafında apse. Kötü huylu tümör şüphesi. Çene yapısını bozan geniz eti ve bademcik büyümeleri. Göreceli durumlar: Sık tekrarlayan bademcik enfeksiyonları. Bademcik ameliyatlarının yüzde 40'ı bu nedenle yapılmaktadır. Difteri (kuş palazı) mikrobu taşıyıcıları. Kalp kapak bozukluğu

olan kişiler. Bademcik ve geniz eti iltihaplanmasına bağlı olarak sık orta kulak iltihabı geçirilmesi.Bademcik ve geniz eti hastalıkları çocuk yaş grubu sorunu olarak bilinmekle birlikte erişkinler için de aynı kurallar geçerlidir. Ameliyata engel oluşturacak herhangi bir ciddi sağlık problemi olmayan erişkinlerde de bademcik ameliyatı uygulanmaktadır. Solunumu engelleyen geniz eti ve bademcikler yaş sınırı olmaksızın alınmaktadır. Sık tekrarlayan enfeksiyonlar nedeniyle planlanan ameliyatların ise 3 yaşından sonra yapılması tercih edilir.Thermal Welding Yöntemi ile gerçekleştirilen bademcik ameliyatları hakkında da bilgi verir misiniz? Hastanemizde yepyeni bir yöntem olan Thermal Welding ile bademcik ameliyatını çok daha rahat yapmak mümkün olmaktadır. Thermal Welding, operasyon esnasında ısı enerjisi ile ameliyat alanında kanama kontrolünü sağlar ve daha sonraki dönemde doku iyileşmesini hızlandırır. Bu yöntem ameliyat esnasında kanamayı engellediği için, ameliyat ve anestezi süresini önemli ölçüde azaltmaktadır. Thermal Welding, ameliyat esnasında önemli ölçüde rahatlık sağlarken, ameliyat sonrası dönemde kanama riskini de ortadan kaldırarak ikinci bir uygulamayı ve bunun getirdiği zorlukları önlemektedir. Ayrıca, ameliyat sonrası dönemde yine çok önemli bir problem olan ve yaklaşık 10 gün kadar süren ağrı şikayeti de önemli ölçüde azalmıştır. Sonuç olarak, hasta açısından Thermal Welding yöntemi, ameliyat sonrası dönemde hastanın toleransını artırırken önemli derecede konfor sağlar. Thermal Welding; etkin, kolay ve tolere edilebilir, yepyeni bir tonsillektomi tekniğidir.

Geniz eti ve bademcik büyümelerinin en sık gözlendiği yaş aralığı 3 ila 9 yaş arası.

Op. Dr. Selami Yavuz

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 6 1

K BB

Sağlıklı böbrekle yaşama yöntemini Medicana Çamlıca Hastanesi

Nefroloji Uzmanı Dr. Can Kinalp anlattı.Kronik böbrek hastalığı, böbrek fonksiyonlarının ilerleyici ve geri dönüşümsüz kaybı olarak tanımlanabilir. Temelde yatan böbrek hastalığının sebebi ne olursa olsun, en az 3 aydır devam eden objektif böbrek hasarı varlığı, kronik böbrek hastalığı ve en az 3 aydır böbrek fonksiyonunu gösteren glomerüler filtrasyon hızının 60 ml/dak'nın altında olması durumu ise; kronik böbrek yetmezliği olarak tanımlanıyor. Böbrek hasarı yapısal veya fonksiyonel nitelikte olabilir; böbrek hasarının bulguları idrar, kan testleri, görüntüleme çalışmaları veya böbrek biyopsisinden elde edilebilir.

HASTALIĞIN EVRELERİKronik böbrek hastalığı 5 evrede incelenir. Kronik böbrek hastalığının erken evrelerinde sadece böbreğin fonksiyonel rezervinde azalma vardır. Genellikle klinik belirti ve bulgu bulunmaz.Evre 1: Kronik böbrek hastalığı glomerüler filtrasyon hızının korunduğu (90 ml/dak) en az 3 ay süren objektif böbrek hasarının gösterildiği durum. Evre 2: Kronik böbrek hastalığı, böbrek hasarı ile birlikte azalmış glomerüler filtrasyon hızının bulunması (60-89 ml/dak) durumu.

BÖBREĞİNİZE UYGUN MU?Ülkemizde yaklaşık 7.5 milyon kronik böbrek hastası var. Bu hastalığın nasıl ortaya çıktığı bir yana, nasıl yakalanmamak gerektiği sanırız daha önemli. Aslında çok da zor değil, yaşam tarzınızı değiştirin, sağlıklı böbrekler ile yaşayın.

Yaşam tarzınız

Dr. Can Kinalp

62 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

N EFROLOJ İ

Evre 3: Glomerüler filtrasyon hızında orta derecede azalma (59-30 ml/dak). Evre 4: Ciddi glomerüler filtrasyon hızı azalması (29-15 ml/dak) sözkonusu. Evre 5: Son dönem böbrek hastalığı aşaması. Glomerüler filtrasyon hızının 15 ml/dak'nın altına indiği, periton diyalizi, hemodiyaliz ve böbrek naklini içeren renal replasman tedavilerinin gerekli olduğu evre. Türk Nefroloji Derneği verilerine göre, ülkemizde bugün son dönem böbrek hastalığı nedeniyle renal replasman tedavileri ile yaşamını sürdüren 70 binin üzerinde insan var. 2014 yıl sonu itibarıyla hemodiyaliz ile 55 bin 890, periton diyalizi ile 4 bin 306 hasta tedavideyken, fonksiyonel böbrek nakilli hasta sayısı 11 bin 122. Kronik böbrek hastalığının dünya genelinde görülme sıklığı yüzde 10-16.

7.5 MİLYON HASTAKronik böbrek hastalığının giderek artan sıklığı, yüksek

tedavi maliyetlerine sebep oluyor ve önemli bir halk sağlığı sorunu haline geliyor. Kronik böbrek hastalığının ABD’deki sıklığı yüzde 15.6, ülkemizdeki sıklığı Türkiye’de Kronik Böbrek Hastalığı Prevalansı Araştırması (Chronic Renal Disease In Turkey-CREDIT) sonuçlarına göre yüzde 15.7. Yani ülkemizde yaklaşık 7.5 milyon kronik böbrek hastası var.Kronik böbrek hastalığı, diyabetes mellitus, hipertansiyon ve kardiyovasküler hastalıklar toplumun çoğunluğunu ilgilendiren kronik hastalıklardır. Kronik böbrek hastalığı sıklığındaki artış, özellikle Batı dünyasında gözlenen artan yaşlı nüfus yoğunluğu, diyabetes mellitus, hipertansiyon ve obezite sıklığı ile ilişkili. Diyabetes mellitus, hipertansiyon ve obezite yaşam tarzı ile yakın ilişkili hastalıklar olup böbrek fonksiyonlarının bozulmasına neden olur. Bu yüzden diyabetes mellitus, hipertansiyon ve obeziteden korunmak aynı zamanda böbrek yetmezliğinden

de korunmak anlamındadır. Kan şekeri düzeni bozuldukça ve kan basıncı arttıkça böbrek yetmezliği riski artıyor. Bu nedenle yaşam tarzı değişiklikleri ile diyabetes mellitus ve hipertansiyondan korunmak, bu iki önemli hastalığı iyi kontrol etmek ve sonuç olarak kronik böbrek yetmezliğinden korunmak mümkün.

MUTLAKA TARAMA TESTİ YAPTIRINAile büyüklerinizde diyabetes mellitus ya da hipertansiyon hastaları varsa bu hastalıklar için risk grubunda olduğunuzu bilerek kan ve idrar tetkikleri ile kontrolünüzü mutlaka yaptırın. 40 yaş üzerindekilerin mutlaka böbrek fonksiyonları tarama testlerini yaptırmaları öneriliyor. Hastalıkları önlemek, oluşmuş hastalıkları tedavi etmekten daha kolay ve ucuz. Asıl hedef, sağlıklı bireylerin daha uzun süre sağlıklı olmalarını sağlamak. Bu nedenle yaşam tarzınızı değiştirin ve sağlıklı yaşama devam edin.

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 6 3

N EFROLOJ İ

Medicana International Ankara Hastanesi Kadın Hastalıkları ve

Doğum Uzmanı Doç. Dr. Korhan Kahraman'ın verdiği bilgiye göre, Polikistik over sendromu (PKOS) tüm dünyada ve ülkemizde oldukça yaygın görülen bir hastalık. Yaklaşık her 10 genç kadından birinde görülüyor. Hastalık sıklıkla geç ergenlik ve genç erişkin yaş dönemlerinde (18-25 yaş) ortaya çıkıyor. Temelde bir yumurtalık hastalığı olmakla birlikte, nedenlerinin karmaşıklığı ve etkilerinin vücudun birçok sisteminde görülebilmesi nedeniyle bir hastalıktan çok bir sendrom olarak adlandırılıyor.Polikistik over sendromu, tanımlanması oldukça eskilere

dayanan bir hastalık olmasına rağmen; nedenleri, etkileri ve tedavisi alanında günümüzde en çok çalışma yapılan ve hâlâ aydınlatılmaya muhtaç bilinmezlikler içeren tıbbın 'gizemli' hastalıklarından biri olmaya devam ediyor. Genetik, ailesel yatkınlık, çevresel faktörler, etnik köken ve obezite gibi birçok faktör hastalığın ortaya çıkmasında rol alabiliyor. Bunlar içerisinde genetik olarak yumurtalığın 'sıradışı' davranış biçimi, hastalığın ortaya çıkışında temel bir neden olarak görülüyor.

YUMURTALIK SORUNUYumurtalıktaki âdet döngüsü gerçekleşmiyor ve âdet kanamaları gecikerek sıklıkla 35 günden

daha uzun aralıklarla ve süresi öngörülemeyen bir gecikme ile gerçekleşiyor. Yaygın görülen bir diğer klinik problem ise 'hirsutizm', yani erkeksi kıl yapısı. Hirsutizm, normalde kadınlarda düşük seviyelerde olan erkeklik hormonlarının, PKOS’nun neden olduğu bir dizi değişiklik neticesinde, daha fazla miktarda üretilmesi veya hormon seviyeleri normal seviyelerde olsa dahi artmış etkinliğinin bir yansıması olarak ortaya çıkıyor. Kadınlarda erkeklik hormonunun etkisindeki bu artış 'androjenizm' olarak adlandırılan bir dizi değişikliğe neden oluyor. Polikistik over sendromlu genç kadınlarda ikinci sıklıkta görülen androjenik belirti ise sivilce problemi. Erkek tipi saç

PKOSÂdet düzensizliği mi yaşıyorsunuz? Tüylenme problemiyle mi karşı karşıyasınız? Polikistik over sendromuna yakalanmış olabilirsiniz. Merak etmeyin, tedavisi kolay.

Her 10 kadından birinin sorunu

6 4 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

K A DIN H A STA LIK L A R I

dökülmesi nadir olmakla birlikte kimi zaman bir diğer androjenik bulgu olarak karşımıza çıkabiliyor. Polikistik over sendromlu genç kızlarda görülen artmış erkeklik hormon seviyelerinin ana kaynağı elbette yumurtalıklar oluyor. Ama böbrek üstü bezleri ve vücuttaki yağ hücreleri de bu hormonların artışında rol alan diğer yapılardan.

ÜÇ TANI KRİTERİ VARHastalığa adını veren, karakteristik 'minik' ve 'çok sayıda' yumurtalık kistlerinin yumurtalıkların etrafında ardı sıra sıralanması (inci kolyesi görünümü) neticesinde ortaya çıkan tipik ultrasonografik görüntü (polkistik over görüntüsü) hastalıkta sıklıkla görülen bulgulardan biri. Ancak, tamamen normal görünümde yumurtalıklara sahip bireylerde de PKOS tanısı konulabiliyor. Yumurtlamanın olmaması problemi, âdet görememe veya uzun aralıklarla âdet görme halinin tanımlanması ile birlikte erkeklik hormon seviyesinin fazlalığının laboratuvar testleri ile gösterilmesi veya bu hormonların aktivitesinin neden olduğu yukarıda sıralanan androjenik faktörlerin en az birinin varlığı tanı için yeterli. Sıralanan bu üç tanı kriterine (yumurtlama olmaması, polikistik yumurtalık görüntüsü ve androjenizm) farklı ikili kombinasyonlar ile tanı konulabiliyor.Tanıda atlanmaması gereken önemli noktalardan birisi de, bu hastalığın klinik özelliklerini taklit edebilecek diğer olası hastalıkların dışlanması. Bu nedenle, bu belirtileri gösteren hastalarda tanıyı desteklemek ve diğer olası nedenleri dışlamak için bir dizi laboratuvar tetkiki yapılması gerekiyor. Polikisitik over sendromlu bireylerde yaygın olarak görülen

problemlerden diğeri de kilo fazlalığı veya obezite. Olguların yaklaşık yarısında vücut ağırlığı ideal kilonunun üzerinde çıkıyor. Vücuttaki yağ kütlesi ile hastalığın yaygın problemleri (âdet düzensizliği, androjenizm) arasında direkt ve sıkı bir ilişki bulunuyor. Bu nedenle tedavide ana faktörlerden biri fazla kiloların, diyet ve egzersiz programlarıyla kontrol altına alınması. İnsülin hormonuna direnç (insülin

rezistansı) ve glukoz kan düzeylerinin yüksekliği (glikozin toleransı) PKOS’da sık görülen metabolik değişikliklerden biri. Bu durumların varlığı, ilerleyen yaşlarda şeker hastalığı için önemli bir risk artışına neden olabiliyor.

PKOS VE KISIRLIK Çocuk sahibi olamama problemi de PKOS’lu bireylerde görülen yumurtlama sorununun bir sonucu olarak ortaya çıkabiliyor. Kadına ait çocuk sahibi olamama (infertilite) nedenleri arasında PKOS ile ilişkili yumurtlama sorunları, azımsanamayacak oranlarda bir nedensel sıklığa sahip. Bu durum kimi zaman

hastaların kliniklere esas başvuru nedeni olabiliyor.Uzun süreli yumurtalık fonksiyon bozukluklarının neden olduğu hormonal düzensizlik, rahim iç duvarının östrojen hormonu ile uygunsuz ve kontrolsüz uyarımına neden olarak rahim iç duvarının kalınlaşmasına ve kimi zamanda bu alanda ortaya çıkan rahim kanserleri (endometrium kanseri) için az da olsa bir risk artışına neden olabiliyor. İnsülin hormonu metabolizmasındaki değişikliklerin de bu riske katkı sağladığı biliniyor.Tedavide temel yaklaşım, yaşam stilinin bu sendromun halihazırda var olan etkilerini (âdet düzensizliği, androjenizm, çocuk sahibi olamama) veya ileride ortaya çıkması muhtemel uzun dönem risklerinin (diyabet, kalp-damar hastalıkları, kanser vs.) azaltılmasına yönelik oluyor. Fazla kilolar veya yağ kütlesi, düşük karbonhidratlı diyet ve egzersiz ile azaltılmaya çalışılıyor. Bozulan âdet ritminin, doğum kontrol hapları ile düzenlenmesi yaygın olarak kullanılan farmakolojik (ilaç) tedavi stratejilerinden biri. PKOS’da kullanılan doğum kontrol ilaçlarının temel özelliklerinden birisi içeriğindeki hormonların (progestin) anti-androjenik, yani erkeklik hormonunun etkilerini engelleyen özellikte olması. Bu özellikteki doğum kontrol hapları, bozulmuş olan âdet döngüsünü düzenlemenin yanında, erkek tipi tüylenme, sivilce ve saç dökülmesi gibi problemleri de azaltıyor veya tamamen ortadan kaldırıyor.Çocuk sahibi olmak isteyen ve PKOS nedeniyle bu şansı yakalayamayan bireylerde temel tedavi seçenekleri, yumurtlamayı yeniden sağlayıcı ilaçların kullanıldığı bir dizi yardımcı üreme tekniğinin kullanımını kapsıyor.

Doç. Dr. Korhan Kahraman

K I Ş 2016/2017 • M E DIC A NA • 6 5

K A DIN H A STA LIK L A R I

OK U R A N K ET I & A BON E FOR MU

MEDICANA HASTALIKTA SAĞLIKTA DERGİSİ ABONE FORMU VE OKUR ANKETİ

Aşağıdaki bilgileri doldurun(*), ‘Hastalıkta Sağlıkta’ dergisine ücretsiz abone olun. Dergimiz hiçbir ücret ödemeden adresinize ulaştırılsın. www.medicana.com.tr

✍ Adı Soyadı: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .✍ Doğum Tarihi: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .✍ Doğum Yeri: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .✍ Mesleği: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .✍ Dergi Teslim Adresi: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ✍ Semt: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .✍ Posta Kodu: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ✍ Şehir: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .✍ Tel: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ✍ GSM: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .✍ E-Posta: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

✍ İş/Ev Adresi: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Hastanemizi ilk nereden duydunuz?

Dergimizde görmek istediğiniz konular:

En sık hizmet aldığınız bölümler:

Dergimizde eklenmesini arzu ettiğiniz konular:

YÖNETİM MERKEZİ Adres: Tekstilkent Koza Plaza, Oruç Reis Mah. Tekstilkent Cad. No: 12 A Blok Kat: 23, 34235 Esenler/İstanbulTel: +90 850 460 63 26 Fax: 0212 438 23 51

İstanbul içi kod çevirmeden

ALO MEDICANA0850 460 63 34 Tüm Medicana hastanelerinin e-posta adresi:

* Formu doldurup, Medicana hastaneleri, hasta danışma birimlerine teslim edebilirsiniz.

info@medicana.com.tr

En sık hizmet aldığınız hastanemiz:

6 6 • M E DIC A NA • K I Ş 2016/2017

MEDICANA INTERNATIONAL ANKARA HASTANESİTel: 0312 292 92 92 Fax: 0312 285 69 62Söğütözü Cad. 2165 Sok. No: 6 Söğütözü/Ankara (ATO yanı)

MEDICANA INTERNATIONAL İSTANBUL HASTANESİTel: 0212 867 75 00 Fax: 0212 872 12 36Adres: Beylikdüzü Cad. No: 3 Beylikdüzü/İstanbul

MEDICANA AVCILAR HASTANESİTel: 0212 695 48 30 Fax: 0212 695 48 30 Adres: Marmara Cad. Şamlı Sokak No: 32, 34310 Avcılar/İstanbul

MEDICANA BAHÇELİEVLER HASTANESİTel: 0212 449 14 49 Fax: 0212 555 80 09 Adres: Adnan Kahveci Bulvarı No: 2, 34180 Bahçelievler/İstanbul

MEDICANA ÇAMLICA HASTANESİ Tel: 0216 522 60 00Fax: 0216 335 86 36 Adres: Alemdağ Cad. No: 85 34764 Üsküdar/İstanbul

MEDICANA HAZNEDAR HASTANESİTel: 0212 449 14 49Adres: Bağcılar Cad. No: 1 Bahçelievler/İstanbul

MEDICANA KONYA HASTANESİTel : 0332 221 80 80Fax : 0332 221 65 56Adres: Musalla Bağları Mah. Gürz Sok. No: 1 Selçuklu/Konya

MEDICANA ANNE ÇOCUK MERKEZİTel: 0216 522 61 00Fax: 0216 521 39 01Kısıklı Mah. Alemdağ Cad. No: 103 Üsküdar / İstanbul

MEDICANA DİŞ BAHÇELİEVLERTel: 0212 506 00 00 Fax: 0212 506 06 20Adres: İzzettin Çalışlar Cad. Nurettin Paşa Sok. No: 2 / 34310 Bahçelievler/İstanbul

MEDICANA INTERNATIONAL SAMSUN HASTANESİ Tel : 0362 311 05 05Fax : 0362 240 20 42Adres: Yeni Mahalle Şehit Mesut 1. Caddesi No: 85 Canik/Samsun

MEDICANA SİVAS HASTANESİTel: 0346 215 05 55 Fax: 0346 215 05 65Adres: Kızılırmak Mah. Şehit Fethi Akyüz Cad. No: 8 Sivas