Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM Prof. Dr. Arniran...

21
Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM Prof. Dr. Arniran Kurtkan BiLGiSEVEN G Prof. Dr. Beyza BiLGiN Yrd. Doç. Dr. Mahmut ÇAMDiBi o Doç.Dr. M.Faruk BAYRAKTAR Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÖCAL o Dr. Abdurrahman DODURGALI Dr. Mehmet Emin AY o Zeki BlYlK o Dr. Mustafa USTA

Transcript of Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM Prof. Dr. Arniran...

Page 1: Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM Prof. Dr. Arniran …isamveri.org/pdfdrg/D01239/1994_1/1994_01_BAYRAKLIB.pdf · 2015. 9. 8. · Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM

Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM

Prof. Dr. Arniran Kurtkan BiLGiSEVEN G Prof. Dr. Beyza BiLGiN

Yrd. Doç. Dr. Mahmut ÇAMDiBi o Doç.Dr. M.Faruk BAYRAKTAR

Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÖCAL o Dr. Abdurrahman DODURGALI

Dr. Mehmet Emin AY o Zeki BlYlK o Dr. Mustafa USTA

Page 2: Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM Prof. Dr. Arniran …isamveri.org/pdfdrg/D01239/1994_1/1994_01_BAYRAKLIB.pdf · 2015. 9. 8. · Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM

GİRİŞ

DİN EGİTİMİ'NDE "İHTİMAL" İLKESi

Prof.Dr.Bayraktar BA YRAKLI M.Ü. İHihiyat Fakültesi

Din Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

Öğretim faaliyeti gibi, eğitim faaliyetinin de ilk uygulayıcısı Yüce Allah'tır. Bakara Suresi'nin 31. ayetinde yer alan c~L-..'::lıi,)·ı~_,) "Adem'e isimleri öğretti", ifadesiyle insana ilk öğretimi Yüce Allah'ın yaptığını öğre­niyoruz. Aynı şekilde yasak ve görevlerden meydana gelen eğitim faaliyetini de yine Yüce Allah şu ifadesiyle başlatmıştır; ":J5., ~ı ~JJJ .;.;l ~ı i;ı 4 I.:.J.j_,

ı:ı:tı.wı v-o lip i.,r.!-lı 6.U. ~ ~., L....:.:...!ı ~ ı~.; 4.:..: "Dedik ki: Ey Adem! Sen ve eşin, cennette oturun, ondan dilediğin yerde bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz" (Bakara 35).

Cennette yerleşme, nelerin yeneceğini ve nelerin yenmeyeceğini be­lirtmekle Yüce Allah, ilk eğitim faaliyetini başlatmıştır. Dal1a sonra tutulma­yan-:bir emrin neticesinde uyguladığı ceza, eğitimde disiplini sağlamanın ge­reğiıil göstermektedir.

Burada yapılan kısa izahtan şu noktaya varmak istiyoruz. Dfnf öğretim ye eğitim faaliyetinin ilk uygulayıcısı Yüce Allah'tır. Öyle ise bu faaliyetleri hangi ilke, ya da prensipiere göre yürütmüştür? Bu soru cevaplandırılma­ğıkça günümüz din eğitiminin ilke veya prensipleri tesbit edilemez. Din .eği­timi denildiğinde, dört boyutlu bir araştırma ile karşı karşıya olduğumuzu hemen hatırlamalıyız. Bu boyutları şöyle sıralarız:

1. Din eğitiminin tarihi süreç içerisinde geçirdiği evreler. Burada din eğitimini veren müesseseler ele alınır. Buralarda hangi metot ve programlar uygulandığı tesbit edilir. Bu süreç içerisinde geçirilen değişiklikler tesbit edi­lir. Hz. Peygamberimiz'in uygulamaları da bu boyuta dahil edilebilir.

Page 3: Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM Prof. Dr. Arniran …isamveri.org/pdfdrg/D01239/1994_1/1994_01_BAYRAKLIB.pdf · 2015. 9. 8. · Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM

2 DiN EGtrtrvli ARAŞTIRMALARI

2.Günümüzde din eğitimi ya da öğretiminin uygulamalı olarak araştı­rılması yapılır. Bu araştırmaların hedefi, din eğitiminin problemlerini tesbit etmek ve bu problemlere çare aramaktır.

3.Din eğitiminin felsefi' geleneğini belirlemek ve ona beşer1 düşüncede bir yer ve temel aramaktır. Felsefe olmadan genel eğitim, genel eğitim olma­dan din eğitimi olamaz. Dünyada felsell geleneği olmayan bir eğitim sistemi bulunamaz. Felsefeleri olmayan eğitim sistemleri, hem sistem olamaz ve hem de eğitim olamazlar. Din bir mana olduğuna göre, onu müşahhas hale geti­ren, ona bir nevi ayak ve kol olan insandır. Öyle ise, insani düşünce, yani fel­sefenin ona ne tür bir hizmet ettiği, hedetine ulaşmak için vasıta olduğu iyice tesbit edilmelidir. Onun için ilahiyatçılar felsefeye, ya da tefekküre karşı çı­kamazlar ve çıkmamalıdırlar. İlahiyatçılar felsefeyi zararlı görerek kaçarlarsa, felsefenin bu etkisini azaltamazlar, aksine çoğaltırlar. Ondan kaçmak yerine oraya girmeli ve ona yön vermelidirler.

Bir taraftan insanı seveceksiniz, diğer taraftan onun ürünü olan felse­feye karşı çıkacaksınız, bu bir tezattır. Öyle ise biz düşünmeyen veya düşü­nemeyen insanları mı seveceğiz? İnsan ru~myla beraber olunca sevilir, ruhsuz ceset bizi sadece üzer. Ruhun en büyük ameliyesi olan düşünce de insanı en çok sevdiren yanıdır. Düşüncesiz insan, ancak insanları üzer.

İşte bu noktadan hareket ederek diyoruz ki, eğitim felsefesini veya fel­setl sistemlerini bilmek, din eğitimcileri için zorunlu bir görevdir. Herkes felsefeyi anlayamaz, onu anlamamak ayrı bir şey, karşı olmak ayrı bir şeydir.

Kur'an-ı Kerfm bu açıdan ele alınırsa, geçmiş insanların düşünceleri anlatılarak dinin nasıl bir temele dayandınldığı görülecektir. Mesela Zümer Suresi'nin 56, 57 ve 58. ayetlerinde üç çeşit insanın düşünce tarzları veriliyor ve sonra Yüce Allah bu düşünceleri tenkit ederek, kendi fikrini koyuyor.

4.Din eğitiminin en önemli ve sağlam boyutu Kur'an-ı Kerfm'dir. Kur' an-ı Kertm'i iyi bilmeyen, dini n nasıl öğretileceğini bi1emez. Yüce Allah'ın hangi konuyu nasıl ele aldığı ve niçin ele aldığı bilinmez ise, mesele­lere İlahi bakışın mfilumatı elde edilemezse, din eğitimcileri, din eğitimi yap­mazlar. Kendi görüşlerini halka, din olarak sunarlar. Kur' an-ı Kerim'i iyi tanımayanlar, din eğitiminde tevhfde değil ayrılığa götürürler. Onun için, İlahi düşünce ile beşeri düşüncenin ayrıldığı sınırların iyi bilinmesi, din eği­timcileri için zorunludur. Eğer din eğitimcileri Kur' an-ı Kerlm'i iyi bilirlerse, katı kalpli olma yerine toleranslı ve yumuşak, dar zihinli ve kalpli olma ye­rine açık zihinli ve açık kalpli, cezacı olma yerine affedici, yıkıcı olma yerine yapıcı, nefret ettirici olma yerine sevindirici, yanlış yolda olanlara kızına ye­rine acıyıcı, insanların küçük hatalarını büyütme yerine, şefkatle yaklaşınayı esas edineceklerdir.

Page 4: Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM Prof. Dr. Arniran …isamveri.org/pdfdrg/D01239/1994_1/1994_01_BAYRAKLIB.pdf · 2015. 9. 8. · Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM

DİN EGhiM:İNDE n-I11MAL 1LKES1 3

İşte bu esastan hareket ederek, Kur' an-ı Kertm'de tesbit ettiğimiz din eğitiminin "ihtimal ilkesi'' ni ele alacağız. Kavram olarak Kur'an'da yer' alan, (J.aJ ) ihtimali ifade etmektedir. (~ ) kavramı "ümit" anlamına gel­diği için makalemizin kapsanuna girmektedir.

. Ragıp el- İsfahanf'ye göre (~ • Ja.l ) kavramları birbirine çok yakın anlamlar taşımaktadırlar. Hatta, onlara anlam verirken "tama'" ve "tereci" kelimelerini kullanmaktadır. Ümit etmek, ihtimill daltilinde olmak anlamını taşımaktadırlar. "Le'alle" kavramı için, hırslı olmak ve meyletmek anlamla­rına gelen "işfak" kelimesini de kullanmaktadır1 • Her üç kavram, ihtimal ve ümidi ifade etmektedirler.

Ragıp el-İsfahanl'nin ifadesine göre, bazı müfessirler (Kur'iln yorum­cuları). "tama" ve "işfak"ın Allah için kullanılmayacağı görüşünü paylaş­maktadırlar2 .

Ümit ve ihtimal kavramının Yüce Allah için kullanılıp kullanılmayaca­ğını anlamak için şu izahı yapmamız gerekir. Yüce Allah'ın t1zik1, yani maddi illemle olan ilişkisi, insanlar alemi ile olan ilişkisinden farklıdır. Fiziki alem için "irade'' ve bunun sonucu olan "seçme" söz konusu değildir. Oysaki, insanlara bir irilde ve bir seçmek imkanı vermiştir. İnsanların Allah ile olan bazı ilişkileri, maddi illem ile Allah'ın ilişkisine benzerler. Mesela: Bir insanın erkek veya kız doğması, nerede doğacağı konuları, ne bize ve ne de babanuza sorulur. Ama öyle konular vardır ki, kul istemezse Allah vermez. Külll ira­denin tecelllsi beşeri irildenin tecellisine bağlıdır. Kur' an-ı Kerfm'de bunun pek çok örneği vardır. Bunlardan biri, Bakara Silresi'nin 186. ayetidir. "Dua eden kimse bana dua edince, onun duasını kabul ederim". Görülüyor ki, kul bazı konuları istemez ise, Allah vermez. Zümer, SOresi'nin 7. ayetinde "Allah kulunun inkarına razı değildir" ifil.desi yer almaktadır. Demek ki, Allah razı olmadığı halde kul "inkar" t1ilini işleyebiliyor.

Bu anlamda konuya bakınca ihtimalin, Allah için değil kul için düşü­nülmesi zorunluluğu doğmaktadır. Yüce Allah, inanmayı ve ibadet yapınayı emrediyor. ama kulun bu emirleri yerine getirip getirmeme ihtimali vardir. Buradaki ihtimill seçme imkanından doğmaktadır. Ele alacağımız "ihtimal ilkesi'' Allah'a bir noksanlık getireceği açısından değerlendirilmemelidir. ihtimal, ya da ümit, İlahi' terbiyenin beşeri terbiyeye bahşettiği çok önemli bir ilke olarak görülmelidir.

"ihtimal İlkesi'', eğitimin bir siltir değneği olmadığını, diğer taraftan tamamen kötümser bir çizgiyi izlemesinin doğru olmayacağını göstermek­tedir. Her şeyi, her zaman, her yerde ve her insana karşı yapamayacağını göstermektedir. Eğer eğitim her şeyi yapsaydı, İlahi eğitimin bize gösterdiği bu ihtiınaı ilkesine rastlaınamız mümkün olmayacaktı. Din adamının karşı­sında. din bakımından herkes ihtimill ki bir zaman ımana gelir ve doğru yolu bulabilir. Yüce Allah, muhtelif ayetleriyle bu ihtimill veya ümidi elden bı-

Page 5: Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM Prof. Dr. Arniran …isamveri.org/pdfdrg/D01239/1994_1/1994_01_BAYRAKLIB.pdf · 2015. 9. 8. · Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM

4 DİN EGtnMt ARAŞTIRMALARI

rakmamamızı bize önermektedir. Şimdi, din eğitiminin "ihtimal ilkesi''nin hangi alanlarda geçerli olduğunu izah edebiliriz.

HİDA YETTE İHTİMA.L

Rehberlik, yön, yol, işaret, aydınlık ve idare anlamlarına gelen hidayet, fıil halinde yol göstermek, işaret etmek, aydınlatmak ve idare etmek Irianala­nna gelir.

Bakara Sılresi'nin 53. ayetinde Yahudiler'e, başka bir ifadeyle Hz. Musa'nın halkına hitap eden Yüce Allah şöyle diyor:ı:ıü.)JI..ı yt..s:JI ı..r_,.l L:.:;l ~!J ıJJ.>.:.fJ ~' "Ve hatırlayın ki, doğru yolu bulasınız diye, Kitab'ı ve hak ile batılı ayıran Furkan'ı vermiştik".

Ayetten din eğitimi açısından şu esasları çıkarabiliriz. Hz. Musa kendi 11kirleriyle insanları yola getirmeye çalışmıyor. İlahi kitap sayesinde bu gö­revi yapmaya çalışıyor. Din adamları da kendi fikirleriyle insanları doğru yolda tutamazlar. Kur' an-ı Kerfm'siz bu görevi yerine getireınezler. Onun için Kur'an-ı Kerfm'e vakıf olmalıdırlar.

İlfihf kitaba muhatab olan insanların doğru yola girecekleri kesin de­ğildir. Bu arnelde bir "ihtim1i1" vardır. Din eğitimi bu ihtimfil uğruna sabır sarfedecektiı:=

Ayette geçen hidayet kavramı; fiil halinde muhataptır., Başına, ihtimill kavramı olan "lealle" gelmiştir. "Umulurki, doğru yolu bulursunuz".

Burada doğru yolu bulacak olan Hz. Musa'nın topluluğudur. Fiilide kulun iradesi rol oyuayacağı için, kesin bir ifade kullanılmamaktadır.

Aynı anlamda Mu'minı1n Sılresi'nin 49. ayetinde geçen "hidayet" kavramı, bu sefer üçüncü çoğul şahıs olarak geçmektedir. "Biz Musa'ya, doğru yolu bulurlar ümidiyle, kitabı verdik".

Demek ki Yüce Allah doğru yolu mecburi etmiyor. Kulu serbest bıra­kıyor. Aksi takdirde, kitabı göndermez, kulunu içten bir duyguyla doğru yola sokar ve onun için kötü yol da var olmazdı. Kitabın varlığı, kulun kötü yola gitmesiyle doğru yola gitmesinin bir ihtimal dahilinde olduğunu gös­termektedir. Bu durumda kitap bir eğitim görevini yerine getirerek, doğru yola girmek ihtimalini arttırmaktadır.

Din adamları, yaptıkları din tebliğinde kesin bir netice beklemeleri doğru olmaz. Onlar, bir ihtimal, ya da ümidin peşini takip edecekleroir.

İlahf kitabın gönderilmesi, insanların doğru yolu bulmaları için bir ha­zırlık faaliyetidir. Eğitimsiz insandan bir ürün veya faaliyet beklemek boşu­nadır.

Page 6: Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM Prof. Dr. Arniran …isamveri.org/pdfdrg/D01239/1994_1/1994_01_BAYRAKLIB.pdf · 2015. 9. 8. · Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM

DiN EGtrtM1NDE ilTI1MAL iLKESi 5

Secde Suresi'nin 3. ayetindcn, kendilerine eğitici peygamber gelmemiş olan bir toplumun doğru yola gelme ihtimalini oluşturmak için, Allah'ın bir kitap gönderdiği ve bu kitapla insanları uyaracak bir peygambere görev verdiği anlaşılmaktadır. Yine bu ayet, hidayeti bulacak olanın toplum oldu­ğunu bize ifade etmektedir. Yüce Allah, kulun fiilinin doğru olarak tecelli etmesi için, eğitimiyle ön hazırilkları yapmaktadır. Öyle ise din adamları İla.hi kitabı anlatıp, insanları hazırlayacaklar, doğru yola bizzat kendileri girecek­lerdir.

Kur'an-ı Kerim'in çeşitli ayetlerinde insanların doğru yolu bulması, başka bir ifadeyle hidayete kavuşması için neleri yapmaları gerektiğini öğ­renmekteyiz.

Hidayete ulaşacak olan kişiler öncelikle düşünce ve davranışlannda yönlerini tayin etmelidirler. Yüce Allah bu yönün ne olması gerektiğine ışık tutmaktadır. Bakara Suresi'nin 150. ayetinde Yüce Allah Müslümana; niyet, düşünce ve davranış bakımından bir gaye tayin ediyor. Müslüman kıblesi, onun gayesini, yönünü, düşünce biçimini ve davranış şeklini tayin eder. Onun için bu ayette hangi düşünce tarzlarının dışarıda kalacağı da tayin edilmektedir. Müslüman düşünce, gaye ve davranış bakımından çizgisini bulunca, başkaları düşünce bakımından ona hükmedemiyecek ve Müslüman başkalarına karşı korku ve endişe içinde olmayacaktır. Bağımsız düşünce, bağımsız hareket eden ve bağımsız bir kıblesi olanlar başkalarına karşı korh.LI duymazlar. Onlar sadece Allah'tan çekinirler. İşte bu düzeyde bir şahsiyete sahip olan Müslümanlara, Allah, nimetini, hidayeti bulabilmeleri için tamam­lar. Demek ki, hidayet ihtimalinin belirebilmesi için, bağımsız düşünce, ba­ğımsız davranış, bağımsız hedef ve Allah korkusunun getireceği nimet şarttır.

Aı-i İnıran Suresi'nin 103. ayetinde, başka hazırlık sat11a1an sayılmak­tadır. Kur' an-ı Kerlın'e sımsıkı sarılmak, ayrılığa düşmeme k, kalpleri n kay­naşması, kardeşlik duygusunun yaşanması, yanlış yolun ne olduğunu anla­mak, İlaili ayetleri anlamak hidayet ümidini doğurmaktadır.

Bu ayette din eğitimcileri için çok ilginç esaslar vardır. Ayette Yüce Allah, Kur' an-ı Kerlm'e sarılınamızı emrediyor. Din adamları da insanları Kur' an-ı Kerlm'e götürmelidirlcr. Nasıl ki Yüce Allah, İnsanların kalplerini kaynaştırmış ve onları kardeş yapmış ve yapıyorsa, din adamları da insanlar arasında tefrika değil, dostluğun tesisine çalışmalıdırlar. Onların kardeş ola­cağının yollarını araştırmalıdırlar. Din eğitimcileri, insanların kalpleri arasında Kur' an-ı Kerim'le kanallar açan ve bir iletişim sağlayacak düşünce ve idealde

olmalıdırlar. Ayetin son bölümünde yer alan (.ı.Jltl ~ .ı.JJI ~ .ı.U.iS' ) "İşte Allah size ayetlerini öylece açıklıyor". İnsanların doğru yolu bulması için. Allah kendi ayetlerini açıkladığı gibi.

Page 7: Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM Prof. Dr. Arniran …isamveri.org/pdfdrg/D01239/1994_1/1994_01_BAYRAKLIB.pdf · 2015. 9. 8. · Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM

6 DİN EG111Mt ARAŞTIRMALARI

Din adamları da Allah'ın ayetlerini açıklamak ve insanlara aktarmakla, onların doğru yolu bulmalarının ihtimalini sağlayabilirler.

Hidayet ihtimali için benzer bir hazırlık tarzı da, A'ril.f Suresi'nin 158. ayetinde görülmektedir. İnsan, göklerin ve yerin Allah'a ait olduğuna, dirilip öldün!nin O olduğuna inanınca, Allah fikrini dünyaya yayan peygamberine inanıp tabi olunca, hidayete ulaşma ihtimalini doğurmuş olacaktır.

Tevbe Suresi'nin 18. ayeti ise hidayet ihtimali için şu arnelleri öner­mektedir. Allah'a, ahirete inanmak, namazı kılmak, zekatı vermek, Allah'tan başkasından çekinmemek, mescitleri marnur hale _getirmektedir. Bu. ayetten anlaşılıyor ki, doğru yolu bulacak olan kişiler, Allah ve insanlara karŞı nasıl davranacağını bilen ve tatbik edenlerdir.

Kehf Suresi'nin 24. ayeti bize Hz. Peygamber'in, Allah tarafından doğ­ru bilgi ye ulaştırma ümidinde olması gerektiği emredilmektedir . .ı.l.ll ~ ~ ı:ıi ':l! l.ı...!.; l..i:ı v-o yj':J ı,I.J V!-4-t ı:ıl ~ J.iJ ,:;.._; 1~! ..ı.L.J )'~[, "Ancak Allah dilerse ya-. panm de. Unuttuğun zaman Rabbini an ve: 'Rabbimin, beni bundan daha doğru bir bilgiye ulaştıracagını umarım".

Din eğitimini yürütenler, görevlerinde daima Allah'ı hatırlayacak, en doğru bilgiye ulaşmayı Allah'tan ümit edeceklerdir. Daha doğru bilgiye ulaşmak için kul, yapacağı bir iş için "İnşaallah" demeli, unuttuğunda Allah'ı hatırlamalı ve ona ancak Allah vasıtasiyle ulaşabileceği ümidini açık­lamalıdır. Bu anlamiyle ayette geçen hidayet kavramı, tam biröğretim faali­yetini ifade etmektedir.

Kısaca diyebiliriz ki, İlahf eğitimin bedetlerinden biri ve en önemlisi, insanın doğru yolu bulması hususunda bir ihtimal yaratmaktadır. Din eği­timcileri, bu ihtimali takip ederek insanlara karşı hiç bir zaman kötümser ol­mayacaklardır.

DÜŞÜNCEDE İHTİMAL

Kur' an-ı Kerim'in çeşitli ayetlerinde İlahi eğitim ve öğretimin hedef­lerinden birinin düşünceyi harekete geçirmek ve doğru düşünceyi insana öğretmek olduğu açıklanmaktadır. Bu ayetlerde düşünme kavranu, hatırlama, anlama ve akıl erdirmek gibi kavramlarla beraber kullanılmıştır. Biz bunları "düşünce" kavramı altında bir araya getirmeye çalıştık. Bazen düşünceyi ha­rekete geçirmenin metotları gösteri1irken, bazan da hangi tür bilgilerle bu­nun temin edileceği gösterilmektedir.

Nah1 Suresi'nin 44. ayetinde Yüce A11ah şöyle buyuruyor: .ı'j[,ı:.ı~~ ıJJ~ ~J ~! J; L.. 1.1"'\.:lJ ~ )'.lJI u.ı.f..:J!l:J;iiJ "Biz o peygamberleri mucize­lerle ve kitap1arla gönderdik. Sana da Kur' an'ı i ndirdik ki, kendilerine indirileni insanlara anlatsın, olur ki iyi düşünürler". ~

Page 8: Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM Prof. Dr. Arniran …isamveri.org/pdfdrg/D01239/1994_1/1994_01_BAYRAKLIB.pdf · 2015. 9. 8. · Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM

DİN EGtrlMlNDE İHTİMAL İLKESİ 7

Ayette düşünceyi ifade eden "tefekkür" kavramı ku11anılmaktadır. İlfihi' kitabın Hz. Peygamber'e indiriliş sebebi, ne indirildiğini insanlara açık-· lamaktadır. Bu açıklamanın hedefi insanları düşüneeye sevketmektiL Fakat bu düşünme arnelinde ferdin iradesi söz konusu olacağından, kesinlik yok­tur, aksine ihtimal vardır. Hz. Peygamber'in uygulayacağı eğitim hedefi· de bu olmalıdır.

A 'raf Suresi'nin 176. ayeti de insanı düşüneeye sevketmek için nelerin yapılacağı anlatılmaktadır. Yüce Allah bu ayetinde, insanların yüceltıneyi is­temeyip yere çakılıp kaldıklarını, onların üzerine gidildiği zaman soluyan, gidilmediği zaman da soluyan köpeklere benzediklerini, ABah'ın ayetlerini yalanlayanların böyle bir benzetmeyle ifade edildiğinin insanlara anlatılına­sını Hz. Peygamber'den istemektedir. Böylesi bir benzetmenin hedefi, insan­ları düşünmeye sevketmektiL Düşünecek olan insan olduğu için, ihtimal un­surunun dikkate alınmasını istemektedir. Böyle bir benzetmeden herkes aynı payı alabilseydi, herkes aynı derecede düşünebilseydi, "ihtimal" kelimesi lcullanılmazdı.

Haşr Suresi'nin 21. ayetinde verilen misallerin hedet1, insanları düşün­eeye sevketmek olduğu beyan edilmiştir. Demek ki, misaller vererek öğretim faaliyetini sürdürmek, İlahi bir metot olduğu için, insanlar da bu metodu öğ­retim faaliyetlerinde kullanmalıdırlar.

Diğer taraftan Kur'an-ı Kerlm'de; hatırlamak, anmak ve düşünmek anlamına gelen "tezekkür" kavramı yer almaktadır.

İnsanı düşüneeye sevketmek için, Yüce Allah, değerlerin öğretimini programına almaktadır. Bakara Suresi'nin 221. ay eti ile A 'raf Suresi'nin 26. ayetlerinde, hatırlamak, anmak ve düşünmek anlamını ifade eden "tezekkür" kavramı, eş seçiminden, utanma duygusunun işlenmesine kadar uzanan çizgide cereyan etmektedir. İnsanın ayıp yerlerini örten elbise ilkri­nin insanda doğuşu ile, sakınma duygusunun insanda oluşturduğu değer duygusunun karşılaştırılması, insanı düşüneeye sevkedecek ihtimali berabe­rinde getirmektedir. Bakara Suresi'nin 221. ayeti, inanan kişinin seçim ve tercihine ışık tutmakta, tercihlerinin neticesi gösterilmektedir. Bir yasağın ne­denleri izah edilirken, onun neticelerinden hareket edilir. Neticeler, seçimle­rin kalitesini, doğruluğunu ve faydasını göstereceğinden, üzerinde düşünül­mesi doğru bir tavır· olacaktır.

Kur' an-ı Kedm'de Yüce Allah, bazen cezanın düşünceyi harekete ge­çirici bir özelliğe sahip olduğunu zikretmektedir. A 'raf Suresi'nin 130. ayeti buna işaret etmektedir. iJj.fl,_ ~ ..::.ıl_,..!ll ıJA ~J ı:ı::-Jlı i.J..t&-.) Jl l.;~i ..ıılJ "An­dolsun ki, biz Firavun ailesini, düşünüp ibret alsınlar diye, tuttuk senelerce mahsul kıtlığı ve kuraklıkla kıvrandırdık". ·

Page 9: Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM Prof. Dr. Arniran …isamveri.org/pdfdrg/D01239/1994_1/1994_01_BAYRAKLIB.pdf · 2015. 9. 8. · Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM

8 DİN EGhiMİ ARAŞTIRMALARI

Ayette, Firavun ve halkımn yanlış hareketlerinin, kıtlıkla cezalanmala­rına sebep olduğu görülmektedir. Bu ceza, onların düşüncesini harekete ge­çirmek için uygulanmıştır. Onun için, cezalar düşünme ihtimalinin bulun­duğu zaman ve zeminlerde uygulanmalıdır. Eğitimde ceza, onur kıncı, nefsi tatmin edici değil, ca ydırıcı nitelikte olmalıdır. Kur' an-ı Kerim' de bu ayetin yeralması bir hikaye değil, aksine insanların uyguladıkları cezanın düşündü­rücü bir düzeyde olmasını öğretınektedir.

Emirler, tavsiyeler ve öğretiler her şey insanı düşündürücü nitelikte olmalıdır. İnsana kendini hatırlatıcı, diğer insanların haklarını koruyucu ma­hiyette olmalıdır. Nur Suresi'nin 1. ayeti, İlfihl öğretimin bu hedefe yönelik yapıldığına dikkat çekmektediL Bu ayette geçen "tezekkür" kavranu, İlfihl öğretimin hedetini tayin etmektedir. Yüce Allah, sureyi niçin indirdiğini, orada uygulanmasının gerekli gördüğü şeyleri niçin anlattığını ve orada ayetlerini niçin açıkladığını ifade ederken, hedefinin insanı düşüneeye sev­ketmek olduğuna işaret etmektedir.

En'am SOresi'nin 152. ayeti, insanlar arası ilişkilerin düzenli yürümesi için konan esasların ve bu hususta verilen emir ve tavsiyelerin hepsinin aynı gayeyi hedef aldığını göstermektedir.

A'raf SOresi'nin 52. ayetinde Yüce Allah, düşünceyi harekete geçir­mek için, tabi_at olaylarındaki sebep-sonuç ilişkisini öğretmektedir. Bu sebep­ler hakkındaki bilgi, öldükten sonra dirilme konusunun düşünce alanına so­kacaktır.

Bir şeyin değerini anlatırken misfiller vermek, muhatabı düşüneeye sevkeder. Bu metodun Kur'an-ı Kerim'de Yüce Allah tarafından şu şekilde kullanıldığını görüyoruz. 4151 ı,;;; ..... ~ ö~ Y WS" 'Y..:... illi y_r, 0..:?..; ı-11 U:> J5 "Götmedin mi Allah, nasıl bir benzetme yaptı; Güzel söz, kökü sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaç gibidir. O ağaç, Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Allah düşünmeleri için insanlara böyle benzetmeler yapar".

Yüce Allah manevi olan bir konuyu, tabialttan misaller vererek anlat­maktadır. Güzel söz, kökleri sağlam, dalları göğe doğru uzanmış, Allah'ın iz., niylc her mevsim ürününü veren bir ağaca benzetilmektedir. Kötü söz de, kökü sağlam olmayan, şiddetli bir rüzgarda yıkılan kötü bir ağaca benzetil­mektedir3.

Bu benzetmenin neden yapıldığı, ayetin sonundaki iJJJ~ ~ "Umulur ki, düşünürler" ibaresinden anlaşılmaktadır. İyi ile kötüyü anlatır­ken, insanların fizik! çevrelerinde cereyan eden olaylardan çıkan}ıkları neticelere başvurmak yerinde bir metottur.

Tabiat olaylarının öğretimi, insanı düşüneeye sevkedici bir nitelikte olmalıdır. Bu demektir ki, tabiat ilimlerinin insana sağlayacağı en önemli fnvchı_ onun metafizik konular üzerinde düşüneeye sevketmesidir. Zariyat

Page 10: Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM Prof. Dr. Arniran …isamveri.org/pdfdrg/D01239/1994_1/1994_01_BAYRAKLIB.pdf · 2015. 9. 8. · Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM

DİN EG1T1MlNDE lHTlMAL lLK.ESİ 9

Süresi'nin 47-49. ayetlerinden, gök, yer ve yerdeki canlılar hakkındaki bilgi­lerin öğretiminin bu hedefe yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Tabiat olayları· üzerinde düşünrneyenlere, tabiat ötesi olayları anlatmak hemen hemen im­kansız olacaktır.

Kasas Suresi'nin 46 ve Tfiha Suresi'nin 44. ayetlerinde, insanı düşü~­ceye sevkedebilmek için eğitimcilerin nasıl bir yol izleyeceklerini öğrenrnek­teyiz. iJ.J.f~ ~~V"" .,r.,l; V"" ~ı L. L._,.i .;..i::.l "Senden evvel kendilerine bir peygamber gelmemiş olan bir kavmi uyarasın, urnulur ki düşünürler".

Ayette geçen "uyarı" kavramı, bir eğitim faaliyetini ifade etmektedir. Buradaki eğitim faaliyeti, insanları düşüneeye sevketme ihtimalini hedef al­maktadır.

Bu uyarının insanı düşüneeye sevkedebilmesi için, ne tarz yapılacağı da Tahfi Suresi'nin 44-45. ayetlerinde anlatılmaktadır. Bu ayette Yüce Allah, Hz. Musa ile Hz. Harun'u Firavun'a gönderip İlahf mesajı anlatırken, nasıl bir tavır takınacaklarını da onlara söylemektedir.

~ JJ .f~ ..W~ ":J_,.i .ıJ ":lfi *u-<1.ı;! ~)ı)! Y.~l "Firavun'a gidin, çünkü o azdı. Ona yumuşak söz söyleyin, olur ki düşünür, yahut korkar".

Her iki ayetten din eğitimi, hatta genel eğitim için şu temel prensipleri çıkartabiliriz:

1- Din adamları, bütün insanların eğitilebileceği fikrinden hareket et­rnelidirler. Onların doğru yola gelme ümit ve ihtimalini hiçbir zaman gözardı etrnernelidirler. Eğitim konusunda iyimser bir tavır takınarak, kötürnserliğe prim verrnernelidirler. Eğitimin gücünü daima gözönünde bulundurmalıdır­lar. Karşısındaki kişiler ne kadar katı kalpli ve ne kadar sabit fıkirli olurlarsa olsunlar, onların da birgün düşünebileceklerini ve neticede doğruyu bulabi­leceklerini akıllarından çıkarrnarnalıdırlar.

Bu iyimser tavrı, Yüce Allah Hz. Musa'ya öğütlernektedir. Firavun da olsa din adamı, eğitim faaliyetini sürdürecektir. Fakat bazı karakterier vardır ki, verileni geç anlar ve doğruya zor gelebilir. Ama bazı karakterler kısa za­manda ve bir kıvılcım sayesinde sıçrama yapabilirler. Bunun ferdf farklılıkla­rıdan kaynaklanacağını din adamları bilrnelidirler.

Eğitim var olmayanı var edemez ama, var olanı geliştirebilir. Din adamları, insan fıtratında nelerin oldugunu arayacak ve onu geliştirmenin yollarına başvuracaktır. O bilir ki, "elest bezrni"nde Yüce Allah, insanın rna­nevf yapısında inanç duygusup.u yerleştirmiştir. Din adamlarına düşen, o inanç duygusunun tuşunu bulup basmak, İHihf imanı kalp ekranına düşür­rnektir. Bu bakımdan, onun karşısında ümidi kesilmiş insan yoktur. Bu ko­nuda Seyyid Kutub şu ibareyle fikrini beyan ediyor4:

Page 11: Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM Prof. Dr. Arniran …isamveri.org/pdfdrg/D01239/1994_1/1994_01_BAYRAKLIB.pdf · 2015. 9. 8. · Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM

!O DİN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

~ J .f~ ı:,l ~Lı ~l,i.eı ~ ü;-i~ .r,:i. ı..::JI Y,~l "Gidin onun doğru yola geleceğinden ümidinizi kesmeyin. Düşünüp (ibret alıp), inanacağını ihtimfil dahilinde tutunuz".

·"Davet ettiği insanın doğru yola gelmesinden ümidini kesen bir din adamı, davasını hararetle savunamaz" diyen Seyyid Kutub, küfür ve inkar selinin önüne duramayacağına işaret etmektedir.

2- Din adamlarının, davetlerinde yumuşak SÖZ söylemeleri Kur' am bir metottur. "Tatlı söz yılanı yuvasından çıkarır" atasözü, bu konuda söylenmiş en rnanidar bir sözdür. Davet edilen ne kadar katı ve ne kadar sabit fıkirli olursa olsun, tatlı söz onu yumuşatabilir. Yumuşak söz insanı düşündürücü ve hakikati fark ettirici bir güce sahiptir.

Onun için eğitimeHer ve din adamları, hataların üzerine sert bir tavırla giderlerse, öğrencilerin ve muhataplarının düşünme cesaretleri ve insiyatifle­rini kırarlar. Yanlış düşünce ve inancın üzerine yumuşak bir tavırla gitmenin, yapıcı, sezdirici ve doğru düşündürücü bir yanı vardır.

Aynı metodun Hz. Muhammed tarafından da kullanılmış olduğu, Al-i İmran Suresi'nin 159. ayetinde Allah tarafından şöylece irilde edilmiştir. ••• ~ ..:..:J .ı.l.ll ı:r i..>.J ~ "Allah'tan gelen merhamet sayesinde, onlara yumu­şak davrandın. Eğer kaba ve katı yürekli olsaydın, etratindan dağılıp gitmiş­lerdi. Artık onları bağışla ve kendilerine Allah'tan af dile".

Her iki ayeti birleştirdiğimizdc, yumuşak davranmanın; hatırlatıcı, dü­şündürücü, toplayıcı ve birleştirici olduğu görülecektir. Yumuşak ve tole­ranslı davranmak, aiTedici olmak, din eğitiminin en önemli metotlarıdır.

DEGERLENDİRMEDE İHTİMAL

Bazı şartlar altında yapılan değerlendirmelerin yanlış olma ihtimali vardır. Genellikle kişi subjektif davranarak değerlendirmelerinde hata ya­pabilir. Özellikle kendisiyle ilgili meseleleri değerlendirirken bu yanılma ih­timiilinin dikkate alınması İliihf bir tavsiyedir. İnsanlar hakkında yapılacak olan değerlendirmelerde de bu hata ihtimali daima göz önünde bulundu­rulmalıdır.

Bakara Süresi'nin 216. ayeti, olayları değerlendirirken ihtimfil payını ayırmanın doğru olacağını ifade etmektedir. ı.r-s:-J ~.r-> .Y'J~ l_yıp ı:ıl ~J ~ ':1 ~~J ~ .ı.l.!IJ ~ .P .Y'J ~ ~ ı:ıl "İnsan ne kadar bilgili olsa da onun bilgisi, duyuların verimine bağlıdır. Duyulara çarpan olaylardan gelir. Yargısı da görünüşlere göredir. Olayların ne kadar iyi veya kötü olduğu, bunlardan doğacak yarar veya zararları tecrübe ile bilir. Çoğu kez bir olayı tecrübeye imkan olmaz. Tecrübüye kalkıldığı zaman da iş işten geçmiş olur. Hasılı insan, olayların dış yüzünü bilir"5.

Page 12: Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM Prof. Dr. Arniran …isamveri.org/pdfdrg/D01239/1994_1/1994_01_BAYRAKLIB.pdf · 2015. 9. 8. · Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM

DİN EGtt!IvfiNDE n ITİMAL n..KEst ll

Bazen insan kötü olarak değerlendirdiği ve buna karşı hoşnutsuzluk gösterdiği yararına olabilir. İyi olarak değerlendirip, hoşlandığı şey de zara-· rına olabilir. Değerlendirmelerinde daima bu yamlma ihtimiHini açık bırak­malıdır.

Nur Suresi'nin 19. ayetinde de koca, karısını yanlış değerlendirerek,

hoşnutsuzluk gösterebilir. Fakat Yüce Allah'ın o kadına erkek adına pek çok hayır verebileceği ihtimalini elden bırakmamalıdır. Böylece aile içindeki de­ğerlendirmelerde hata olabileceği ihtimalini Yüce Allah bize öğretmektedir.

Hucurat Suresi'nin ll. ayetinde, Müslüman erkek ve kadın gruplarının birbirlerini değersiz görerek alay etmeleri yasaklanmaktadır. Çünkü alay edilen ve değersiz görülen grupların diğerlerinden daha değerli olma ihti­mali vardır. Bu ihtimali dikkate alarak, biribirierine muamele yapmalarını emreder. Yüce Allah, insanlar arası ilişkilere ne denli önem verdiğine dikkat çekmektedir.

Görüldüğü gibi, insan kendisi hakkında yapacağı tercihlerde, başkala­rını değerlendirmelerinde hata yapma ihtimali Kur'an-ı Keri'm'de önemli bir yer tutmaktadır. Onun için, din adamları, insanlar hakkında ahlak ve inanç açısından değerlendirme yaparken çok titiz davranmalı ve hata ihtimalini gö­zardı etmemelidirler. Bu yanlış değerlendirmeler, halkın din adamına yanaş­masını engeller ve onların da din adamım değerlendirmelerine, yanlış yapma­larına sebep olur.

AFFETMEDE İHTİMAL

İnsan yaptığı suç ve işlediği günahın Allah tarafından affedileceği ümidini hiç bir zaman yitirmemelidir. Şirkin dışında her günahın affedilme ihtimali vardır. Bu esastan haraket eden Kur'an-ı Keri'm, insanların af konu­sunda kötümser bir tavır takınınalarını önlemeye çalışır, günah bataklığında kalanlara dahi, daima af için bir açık kapı bırakmaktadır. Af olunma ümidini yitirmek, daha çok günah işiemek için büyük bir neden olacaktır. İşte Kur'an bu ihtimiil ve ümidi yaşatmak, insanların hayata daha iyimser bir dü­şünceyle bakınalarım temin etmek ve kötümserliğin zararlarını göstermek için "tövbe" ve "af dileme" müessesesini kurmuş ve yürümesini temin için de olanca gücünü sarfetmektedir. Tahrlm Suresi'nin 8. ayeti, bu açık kapının nasıl çalıştığını göstermektedir. ~..; ı.s-" b.__,....; l.uı illi J! ı.,....,;- ı_,.:..·ı ~.UI ~i ~ ;~\'1 ~v-o ı;Ji. ..:J4 ~.ı.._, ~1.!.:--~ ~ 0l"Ey iman edenler, Allah'a tam pişmanlıkla samimi olarak tövbe edin. Umulur ki, Rabbiniz kötülüklerinizi iter ve sizi altından ırmaklar akan cennetine koyar •.. ".

Ayet, inananların işledikleri günahtan sonra samimi olarak vazgeçtik­lerini Allah'a itiraf edince, günahların örtülmesi ve cennete girmeleri ihtimfil dahiline getirmektedir.

Page 13: Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM Prof. Dr. Arniran …isamveri.org/pdfdrg/D01239/1994_1/1994_01_BAYRAKLIB.pdf · 2015. 9. 8. · Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM

12 DİN EGti1M1 ARAŞTIRMALARI

Tevbe Suresi'nin 102. ayeti, iyi davranışlarını kötüleriyle karıştırdıkia­rına dair günillılarını itiraf eden münafıkların bile affolma ihtimali olduğunu beyan etmektedir.

Dünillıların atTalması ihtimali için, onların itiraf edilmesi şarttır. Günillı işlediğini kabullenme önemli bir erdemdir. Bu erdemin karşılığı, affolma ümidini elde etmektir.

Gücü yetmediğinden bir görevi yerine getirememekten dolayı, daima bir eziklik hissetmenin ve suçluluk duygusu içinde yaşamanın yersiz oldu­ğunu gösteren Nfsa Suresi'nin 99. ayeti, bu tip insanların toplumlarda bulu­nabileceğini ve onlar her zaman bu güçsüzlüklerinin hatırlatmasının doğru olmayacağına dikkat çekmektediL Görevini güçsüzlüğünden dolayı yerine getiremeyenlerin, alTolma ihtimali vardır. Yöneticiler ve din adamları bunu her zaman göz önünde bulundurmalıdırlar.

Müslümanlar ve özellikle din adamları, düşmanlık için değil, dostluk ve sevgi için görev yaparlar. Düşman değil, dost kazanmaya çalışırlar. Nefret değil, sevgi beslerler. Kin değil, af için uğraşırlar. Kendilerine düşman gör-

. düklerinin bir gün dost olabilecekleri "ihtimali"ni hiç göz ardı etmezler. Bu konuda Allah'ın şu ilkesine kulak verip tatbik ederler: ~ ~~i illi ~ r."J .JP. illi_, .;~.JJ illi_, i~_,.. ı*-"~~~ ~.i.JI ıJ::.ı...ı "Belki de Allah, sizinle, onlardan düşman olduJclarınız arasına bir sevgi koyar. Allah kactirdir. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir" (Mümtehine 7).

Ayetten anlıyoruz ki, Allah insanlar arasındaki düşmanlığı bir gün dostluğa çevirebilir, Şu hadis bunu ne güzel tefsir etmektedir:

"Sevdiğini ölçülü sev, bir gün düşmanın olabilir. Sevmediğine de öl­çülü buğzet, bir gün doslun olabi1ir"6•

TAKV ADA İHTİMAL

Kur'an-ı Kerim'in önerdiği eğilim hedetlerinden biri de "takva"dır. Bu dereceye ve bu ruh olgunluğuna ulaşmak kesin değil, ihtimal dahilinde­dir. Çünkü herkes bu olgunluk derecesine aynı süratle ve ayın kalitede ula­şamaz. Oraya ulaşmak için gerekli olan davranışları kul yapacağından, kesin­lik kazanamamaktadır. Ancak, Yüce Allah o ruhf olgunluğa neler vasıtasıyla ulaşılacağım Kur'an-ı Kerfm'de sıralamaktadır.

İnsam takvaseviyesine ulaştırmak için en önemli ve en zarı1ri metotlar­dan biri, onları Kur'an'la terbiye etmektir. Din adamları, kendi tikir ve zan­ları doğrultusunda, insanları eğitmeye kalkarlarsa bu hedefe ulaşma ihtima­lini ortadan kaldırırlar. İnsanları kendilerine kul yapmaya çalışmış olurlar. Onun için Yüce Allah, En'am Suresi'nin 51. ayetinde Hz. Muhammed'e in­sanları Kur'an-ı Kerfm'le uyarmasını, onların ahiretle ilgili aşırı korkularım

Page 14: Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM Prof. Dr. Arniran …isamveri.org/pdfdrg/D01239/1994_1/1994_01_BAYRAKLIB.pdf · 2015. 9. 8. · Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM

DİN EÖİTİMİNDE İHTİMAL İLKESİ 13

onunla gidermesini, kimin dost ve kimin şefaatci olabileceği tıkrini onlara vermesini istemektedir.

0A ~ ~ ':JJ JJ .ı.;J~ v-o ~ ~ ~.J ıJ%~ .:ıl ,:,_,.;~ V!.UI .d..ı.J.iilJ "Rab­leri huzurunda toplanacaklarından korkanları, Sen Kur'an'la uyar ki, onların Rablerinden başka ne bir dostu ne de bir şefaatcisi yoktur. Umulur ki onlar sakınırlar".

Ayetin sonunda yer alan (uA ~) cümlesi, takvaya ulaşacak olan kul olduğundan, ihtimali ifade etmektedir. Korunma anlamina gelen bura­daki takvii fıilihin fiiili, Allah değil kuldur. Bu bakımdan, kulun o seviyeye gelmesi ve onun eğitimden o derecede etkilenmesi bir ihtimiildir. Din adamı Kur' an-ı Kerfm'le eğitimine devam ettikçe, insanların ahiret fobisi ni ortadan kaldırdıkça, dost ve şefaatçının kim olduğunu öğrettikçe, bu ihtimalin takip­çisi olacaktır. Fakat şunu unutmamalıdırlar ki, ihtimali, kendi düşünceleriyle ortaya çıkarıp takip edemez, ancak İliilli kelamla onu yapabileceklerdir.

Halkı takvaya ulaştırabilmek için, öncelikle onların anlayış, sonra da düşünme kabiliyenerini harekete geçirmek gerekmektedir. En'am Süresi'nin 151, 152, 153. ayetlerinde, bir eğitimci olan Hz. Peygamber'in çizdiği yol ve bu yolun temel taşlarını görmekteyiz. Dikkat edilirse 151. ayetin başında Hz. Peygamber'in insanlara okuduğu Allah'ın yasakladıklarıdır. Kendiliğinden yasaklar uydurmamaktadır. 153. ayette, kendisinin de aynı yolu takip ettiğini hatırlatarak insanların o yola uymasını istemektedir. İlahi yolun dışındaki yolların ayrılığa götüreceğine dikkat çekerek insanı takvaya götürecek yolun ne olduğunu öğretmektedir. Bütün bu çabalar, takvaya ulaşma ihtimalini oluşturmaktadır.

Kur' an-ı Kerim'e göre ibiidetler, çok büyük bir eğitiCi güce sahiptir, ibadetler sayesinde insan kendi iç alemine yönelebilmekte, kendini tanıdıkça da Rabbine yakl_aşmaktadır. Rabbine yaklaştıkça da, takva dediğimiz ruh ol­gunluğuna, yani kemiile ulaşma ihtimalini elde etmektedir. Bakara Süresi'nin 21. ve 183. ayellcri, ibildetlerin takvii ile ilişkilerini göstermektedir. Ama, her ibildet yapanın bu seviyeye ulaşamayacağını düşünürsek, bunun ihtimiil da­hilinde kalacağı kolayca anlaşılacaktır.

Kur' an-ı Kerim'in indirili şi ve orada bazı ceza türlerinin açıklanması, takvayı elde etme ihtimali içindir. Bakara Süresi'nin 179. ayeti ile Tahii Süresi'nin 113. ayeti, cezanın caydırıcı yönüne dikkat çekmektedirler. Ceza, caydırıcı ve insanı olgunlaştırıcı olduğu nisbetle egitimde yer almalıdır. Cezanin caydırıcı olabilmesi için, önceden açıklanması gerekir. Taha Süresi'nin 113. ayeti bu hususta bize ışık tutmaktadır.

[./~ ~ .!J~ Jl ıJA ~ ~)1 v-o~ l:Jr"J l:-..r lil~ 6l:.Jjil c!.U..iS"J "Biz sa­na onu böyle Arapça bir Kur' an olarak indirdi k ve onda cezaian açıkladık ki, korunsunlar, yahut Kur' an onlara bir hatırlatma yaptırsın".

Page 15: Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM Prof. Dr. Arniran …isamveri.org/pdfdrg/D01239/1994_1/1994_01_BAYRAKLIB.pdf · 2015. 9. 8. · Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM

14 DİN EGtriMt ARAŞTIRMALARI

Ayetten şu ilkeleri çıkartabiliriz:

İnsanların takvaya ulaşabilmesi için eğitim gereklidir. İnsam olgunlaştı­racak eğitim, ana lisam ile yapılmalıdır. Cezaların neden ve niçini önceden açıklanmalıdır. Cezaya en son çare olarak başvurulmalıdır. Caydırıcı özelliğini yitirmemelidiı:.. Eğitim, olgunlaştıncı ve düşünme alışkanlığım kazandırıcı ol­malıdır.

A 'raf Sılresi'nin 164. ayeti, din adamlarının takva dediğimiz "korun­ma" ihtimalini hiçbir zaman gözardı etmemelerine işaret etmektedir. ..:Jü ~!J

ıJA ~J ~..)ı)! AJ..t...l)ü 1~..\.!ı ~~~ ı-+ı..t... Jı ~ .J.ll L.._,.i ı:ı)w ri~ i..l ·"İç­lerinden bir topluluk: Allah'ın helilk edeceği, yahut şiddetli bir şekilde azabedeceği bir kavme artık ne diye öğüt veriyorsunuz? dedi. Dediler ki, Rabbinize mazeret için, bir de belki korunurlar diye".

Ayet bize, din adamlarımn görevlerinde asla kötümser olmamalarını öğütlemektedir. Bazı insanlar halkın doğru yola gelmeyeceği, kanaatinde olabilir. Gerçek din adamları, halkın "korunması" hususunda ihtimali elden bırakmayanlardır. Kötümser olanların yaptıklarına katılmayan kişiler, onlara öğüt veriyor, onları uyarıyor, yola getirmeye çalışıyorlardı. Fakat bir türlü yola gelmedikledini, bütün öğütlerin boşa gittiğini gören bazı öğütçüler, di­ğer öğütçü arkadaşlarına, söz dinlemeyen şu insanlara ne diye boş yere öğüt verdiklerini, nefes tükettiklerini sordular. Ama daha derin düşünen arkadaş­ları, iki şeyden dolayı öğüt vermeye devam ettiklerini söylediler: Biri, Allah'a karşı vazifelerini yapmış olmak, özür beyan edebilmek; diğeri de belki bir­gün yola gelirler ümidinde bulunmak. Söz dinlemez olanlar belki birgün dinlerler. Bugün inkar edenin, yarın inanmayacağı bilinmez. Öyle ise, haya­tın sonuna kadar tebliğden geri kalmamak lazımdır7 •

ı:ıA ~ ..s.J~ ı;IJJ ·~ir ı-+ıL- ir ı:ıP. l)!..lJI ~ L..J "(Günahlardan) korunanlara, o (inanmayan)ların hesabından bir sorumluluk yoktur. Ama belki (inanıp) korunurlar diye bir hatırrlatmak lazımdır" (En 'am, 69).

Bu ayet, takvaya ulaşma ihtimalini hiç bırakmadan tebliğ yapılmasım önermektedir. Her iki fiyetin din adamları için, çok önemli bir ilke ve metot olduklarım görmekteyiz.

DÖNÜŞTE İHTİMAL

İlahi' eğitimden istifade edip, yanlış inanç ve yanlış yoldan dönmek ih­timali kul için söz konusudur. Bu dönüşte İlahi' baskı yoktur. Kulun kendi iradesi ve terci'hi rol oynadığı için Yüce Allah, ayetlerin sonunda (~Ji. ~ ) "Umulur ki, dönerler" ibilresini koymuştur. Demek ki, ayet­lerde yer alan (J.a.l ) "Umulur" kelimesi, İlahi' irade veya eğitimle alakah değil, kulun anıeliyle ilgilidir. A 'rat' Sılresi'nin 174 ve Ahkfif Sılresi'nin 27.

Page 16: Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM Prof. Dr. Arniran …isamveri.org/pdfdrg/D01239/1994_1/1994_01_BAYRAKLIB.pdf · 2015. 9. 8. · Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM

DİN EGİTİMİNDE 1I-rri:MAL İLKESİ 15

ayeti incelendiğinde, İHihf eğitimin karşısında kulun davranış ihtimalinin nasıl bir konum taşıdığı anlaşılmış olacaktır.

A 'raf Sılresi'nin 174. ayetinde yer alan (w~.x ~_, ..::.ı~-:11 J....:ıZ ı.ı.U.l.S'_, ) "işte biz ayetleri böyle açıklıyoruz, artık herhalde dönerler" ayeti, daha ön­ceki "Bezm-i Elest" eğitimiyle ilgili bir açıklamadır.

Önceki ayetlerde, İlahi eğitimin neden doğumdan önce başladığını ve bunun doğum sonrasında çevreden etkileşimin özellikle, aile terbiyesinin ağır etkisini göstermek için yapıldığı izah edilmektedir. Böylece İHihf eğitimin hem gayesi ve hem de görevi anlatılmaktadır. Eğitim sadece insana bir şeyler vermek, onu zenginleştirrnek değil, aynı zamanda bozuk olanları ıslah et­mektir. Başka bir ifadeyle eğitim, insanı bozulmadan tedbirler alır, bir nevi koruyucu hekimlik görevini terbiye alanında yürütür. Diğer taraftan hastayı tedavi etmek gibi, bozuk yola ve inanca düşmüş insanları doğruya çekmeye çalışma faaliyetini yürütür.

Bu esastan haraket eden din eğitim ve eğitimcileri, yaptıkları ve yapa­cakları faaliyet karşısında insanların hür iriideye sahip olduğunu düşünecek, doğruya gelme ihtimalini gözönünde tutacaklarıdır. Hiç bir zaman halkın iriidesine baskı unsuru haline gelmeyeceklerdiL Yoldan çıkmışların ve yanlış düşünenierin dönme ihtimalini gözardı etmeyeceklerdİr. Bir bakıma, beklenti içinde olacaklardır. İşte İlahi eğitimde, kulun dönme ihtimali bir beklentinin ifildesi olmaktadır.

Ahkaf SOresi'nin 27. ayetinde duyu organlarının neden verildiği, bun­ların çalıştırılmasının insan iriidesine bağlı olduğunun, duyu organlarının çalış~ tınlmamasının nelere mal olduğunu okumaktayız. Bütün bu yanlışlara rağ­men Yüce Allah, onlara ayetlerini tekrar tekrar izah etmiş ve onların dönme ihtimalini hiçbir zaman gözardı etmediğini ifiide etmektedir. Bu ayetten çok önemli bir sosyolojik gerçeği çıkartıyoruz. Toplumları ayakta tutan ekono­mik zenginliklerden daha büyük değerler vardır.

Bu değerler ayakta•tutulamadıkça, onlar nesilden nesile aktarılmadıkça, toplumlar ayakta duramaz ve durma haklarına da sahip olamazlar. İşte Yüce Allah, Ahkaf SOresi'nin 26. ayetinde (Y fl:S'.... w! L. ı) r"L:S'.... .lll_, ) "Onlara, size vermediğimiz servet ve kuvveti vermiştik". (oi.ı.:.il_, IJ~l_, ı........~~_, ) "Onlara kulaklar, gözler ve gönüller yaratmıştık" diyerek, ekonomik gücün ve biyolojik organların onlara fayda vermediğini ve neticede Allah'ın ayetle­rini inkar ve onlarla alay edecek kadar yanlış yola gittiklerine işaret etmek­tedir.

Dinlemeyen, okumayan ve anlamayan toplumların elinde ekonomik güç hayatta kalmak için yeterli değildir. Dinleme, okuma ve anlamanın ürünü, bilgi ve hikmettir. Bilgi ve hikmet, aklın kullanılıp kullanılmadığına en

Page 17: Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM Prof. Dr. Arniran …isamveri.org/pdfdrg/D01239/1994_1/1994_01_BAYRAKLIB.pdf · 2015. 9. 8. · Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM

16 DiN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

büyük delildir. Düşünürü olmayan milletler sahipsiz kalacağı için, ekonomik güç onların ayakta durmasına yeterli olmayacaktır.

·Bilgi ve hikmet insanı Allah'a götürür. Dinlemeyen, okumayan ve an­larıayan toplumlar Allalı'tan uzaklaşır; Allah'tan uzaklaşanlarda ise inkar psikolojisi hakim olur. Dinlememe, okurnama ve anlamamaya bir de inkar eklenince, toplumun çöküşü mukadder olmaktadır. Fakat toplumun bu kötü gjdişine rağmen Yüce Allah geri dönme ihtimallerini düşünmektedir.

' · Eğilirnciler ve özellikle babalar bir dÜşünceyi, başka bir ifadeyle bir d~ğed topluma, yani yetişmekte olan nesillere öğretmeli ve kalplerine yer­leŞüiıiıelidir. Bu bir bakıma eğitimin, nesiller arası köprü kı.İrma görevidir. Bir tikrin veya değerin yerleşmesi, yanlış yola girmiş olanların da doğruya gelme, doğruya dönme ihtimalini özünde taşımalıdır.

Kur' an-ı Kerim, Hz. İbrahim'in bir eğitimci ve bir baba olarak bu ih­timali izleyerek nesilleri eğittiğini ve onlara bazı değerleri intikal ettirmek iÇin çaba sarfettiğini anlatmaktadır. iJ~..r.. ~~ı) .Ylı W5 ~J "Bu sözü ardından gelecek nesillere devamlı kalacak bir miras bıraktı ki insanlar dö'nsünler". (Zuhruf, 28).

Kactf Beydavf, Neseff, İbn Abbas, Hazm gibi eski müfessirler ve onları takip eden son devir müfessirleri, ayette geçen WS" kavramının "tevhfd" anlamına geldiğini; ~ teriminin de zürriyet, yani nesil inimasını taşıdığını söylemektediri er.

.. . Tevhfdin ne olduğunu izah ederken Elmalıli Ha:mdi Yazır, .Bakara S4r'e's'i'nin 132. ayetine bakmamızı istemektedir. o ilyette Yüce Allah: "İbrahim de bunu (tevhfdi) oğullarına vasiyet etti. Ya'kı1b da: 'Oğullarım! Allah sizin için o dini seçti. O halde sadece Müslüman olarak ölünüz".

İbrahim Peygamber, hayatın üzerine kurulduğu ve yaratılışın temel kaidesi olan tevhfd akfdesini nesillere aktarmak istiyor. Bugün insanlığın sa­hip olduğu tevhfd inancının yerleşmesinde Hz.İbrillüm'in büyük bir payı ol­d~ğ~ı.h bu ayetlerden öğrenmekteyiz.

· · . . Bir babanın ve bir eğitimeinin gelecek nesillere bırakacağı, öğreteceği ve·onlatın kafa ve kalbine yerleştireceği en büyük değer tevllid inancıdır. Bu inanç, insanlığın evrensel ve müşterek değeri olacağından kırgınlıkları, kavga­ları ve büyük ayrılıkları giderecek en büyük gücü taşımaktadır. Özünde bu ka!;l.ll!:!potansiyel bir gücü taşıyan tevhfd inancı eğitiinle yeşerecek, gelişecek ve zihinlere işleyecektir. Eğer insanların doğruya dönme ihtimali olmasaydı, eğilirnciler bu eziyetlerin ve zorlukların altına girmez, netiçede insanlık başı-Hot~alırdı: ·

Kur'an-ı Kerim'in ceza anlayışında caydırıcılık vardır. Ceza, cezayı ve­renin tatmfn olması için verilmez; insan davranışlarını ıslah edici ve caydırıcı

Page 18: Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM Prof. Dr. Arniran …isamveri.org/pdfdrg/D01239/1994_1/1994_01_BAYRAKLIB.pdf · 2015. 9. 8. · Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM

DİN EGİTİMİNDE U-IT1MAL 1LKESİ 17

olması için en son çare olarak başvurulan bir metottur. Rum Süresi'nin 41., Secde Süresi'nin 21. ve Zuhruf Süresi'nin 48. ayetleri, cezanın insanı doğ­ruya, iyiye ve güzele döndürme ihtimali için uygulanacağını ifade etmekte­dirler. Islah edici, döndürücü ve caydırıcı özelliğini yitiren cezalar, eğitmek­ten çok zulüm saçarlar.

İlahi denemenin gayesi de insanı iyi yola, başanya ve doğruya dön­dürme ihtimalidir. Bir imtihanda başarısız olanların, başarılı olup olamayacakları ancak ikinci bir imtihanla tesbft edilebilir. Demek ki imtihan başarı ihtimalini izlemek için uygulanır. A 'raf Süresi'nin 168. ayeti ihtimalle, imtihan arasındaki bu ilişkiyi göstermektedir. ı:ı..,.J.L:Jf ~ lll ..JP}:lf ı) ~I.:.Ja.i.J ~.r.. ~ ..::.ıl:.:-Jf.J ..::.ıi.:.....:L~ ~l;_,.L.J ..ı.U~ .:u~ ~.J "Onları yeryüzünde topluluk­lara ayırdık. Onlardan kimi iyi kişilerdi, kimi de alçak! Belki dönerler diye iyilik ve kötülüklerle imtihan ettik".

Ayet, bazı insaların iyi, bazılarının da kötü olduğunu, ama bu durumun bir kader olmayıp dönülebileceğini vurgulamakta; bu dönüş için müsbet ve menff sorularla imtihan edildiklerine dikkat çekmektediL Görüldüğü gibi imtihan ve denemeler daima iyiden yana dönüş ihtimalini gaye almaktadır­lar.

Din adamları, yanlış yola düşmüş ve yanlış düşüncede olanları kırıcı ve itici bir şekilde tenkit etmemelidirler. Bir gün onların doğruya dönebilecek­lerinin ihtimalini daima beslemeli ve onun uğrunda dayanıklı olmalıdırlar. Bu tip insanlara da gönüllerini açmalı; mantık ve gönüllerini nefıs haline dönüş­türüp onları horlamamalıdırlar. Din adamı horlayıcı değil, alaka duyan; nefret ettirici değil, toplayıcı; küstürücü değil, barıştıncı; dar bakışlı değil, meselelere geniş olarak bakandır. Onun için o daima ümit besleyen ve iyimser davra­nandır.

KURTULUŞTA İHTİMAL

İslam dini ümitsizlik dini değildir. O daima bir çıkış kapısının varlığın­dan bahseder. Bu dini n birinci ve ana kaynağı olan Kur' an-ı kerim, bu çıkış yollarını defalarca tekrar eder. Ferdf seviyede, yanlış davranışlardan uzaklaşıp kurtuluşa varabileceğimizi; toplum seviyesinde de ısiahatlar neticesinde kur­tuluşun elde edilebileceğini daima gündemde tutmaktadır.

Nı1r Süresi'nin 31. ayetinde, yapılacak bir hatadan sonra tövbe etme­nin, kurtuluş için bir çıkış yolu olduğu açıkca beyan edilmektedir.

Al-i İnıran Süresi'nin 200. ayetinde de kurtuluş ihtimalinin dört ana ilkesi sayılmaktadır. Sabırlı olmak ve sabırda yarışmak, birbirimize candan bağlanmak ve Allah'tan sakınmak gibi arneller toplumun kurtuluş ihtimalini doğuracaktır.

Page 19: Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM Prof. Dr. Arniran …isamveri.org/pdfdrg/D01239/1994_1/1994_01_BAYRAKLIB.pdf · 2015. 9. 8. · Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM

18 DiN EGi11M1 ARAŞTIRMALARI

Milide Suresi'nin 90., Al-i imran Suresi'nin 130. ayetleri de yanlış dav­ranışlardan sakınınanın önemi ve bu yanlış haraketierin neler olduğu anlatıl­maktadır. Bu bilgilendirmenin neden yapıldığına bakılınca, toplumun veya fertlerin kutuluş ihtimalinin olduğu görülecektir.

· Böylece, toplum ve fertlerin kurtuluş ihtimali, toplumun ahlak siste­nıinin üzerine oturduğu değerlere sahip çıkınakla çok yakın bir ilişkisi ol­duğu tesbit edilecektir. Ferdin davranış biçimini seçme hürriyetine saltip ol­masına rağmen, kurtuluşunun hangi yönde olduğu öğretisi, din eğitintinde çok önemli ve hayati' bir önem taşımaktadır. Demek ki, fert ve toplumların "kurtuluş ihtimali" onlara cebri hareketler yaptırmakla elde edilemez. Buradaki ihtimill, hürriyetle beslenecek, seçenekle büyütülecek, ahlaki' de­ğerlerin öğretimiyle olgunluğa ulaşacaktır. Onun için, din adamı alternatifleri sunar. Hangi yolun nereye ·varacağını öğretir. Bu hususta fertleri aydınlatır. Doğrunun, iyinin, hakkın ve güzelin neden öyle olduklarııun bilgisini verir. Bunların bilgisini verirken kendisini aradan çeker. Kendi duygu, düşünce ve tutkularını asla bu öğretime kcrıştırmaz. Bu tarz davranışı onun beceri, başarı ve dehilsının delilini teşkil edecektir._

Zorla yaptırılan ameller, kurtuluşu değil, kaçışı, yalanı ve asılsız bahane­leri getirir. Din kaçış yeri değil, varış yeridir. Ümitsizlik değil, bir çıkış ve kurtuluş yoludur. Bilgi, düşünce ve davranış bakımından bunalıma düşenierin çıkış kapısıdır. Eğer din adamları, kaçanları kurtuluşa götürmek istiyorlarsa, her ihtimali· ve her olumlu çareyi onlara sunmalıdırlar. Zaten dini n kendisi bir kurtuluş çaresidir. Dir bakıma hem çare hem de çareye giden yoldur. Böyle hem vasıta hem de gaye olan ikinci bir şeyi bulmak çok zordur. Böylece din adamı, hem çare arayan, hem çare bulan ve hem de çareye götü­rendir. Onun için o, çok zeki, kültürlü, dünyaya açık, dar düşünceden uzak, gönlü ferah ve mesleğini seven bir şahsiyete sahip olmalıdır.

İBADETTE İHTİMAL

Genellikle, ibadetlerini yapan kişiler kendilerini garantide hissederek, ibadet yapmayanları tenkit ederler. Aslında iki uçlu bir yanlış işlemektedirler. Birincisi ibadetlerinin kabul olup olmadığını bilememeleri; ikincisi gurur ya­parak başkalarını tenkit etmeleridie Başkasını ibildet konusunda tenkit etme, kendisinde bir varlık 11issetmek demektir.

Bu durum bir güven duygusundan öte, bir kibir ve sahte emniyet hls­sidir. Zira kimse ibildet ve duasına karşı garanti 11issedemez; ama iyiden yana ihtimali izler ve onun uğruna çaba sarfeder. Kendi ibadetlerinde bir varlık hlssedip başkasını yerenler, bu ihtimali de ellerinden kaçırmaktadırlar. Meryem Suresi'nin 48. ayetinde Hz. İbrahim'in duasının boŞa çıkmaması için

Page 20: Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM Prof. Dr. Arniran …isamveri.org/pdfdrg/D01239/1994_1/1994_01_BAYRAKLIB.pdf · 2015. 9. 8. · Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM

DİN EGtriMiNDE ll-ITİMAL iLKESİ 19

nasıl bir ihtimal duygusu içinde yalvardığını okumaktayız. w_,..ç.JJ L..J ~.,.;:.ı:.iJ_ ~ ~..; • ~..l.ı ı:.ı.,S"i l'i ~ ~..; ~~iJ .JJI .:u~ v-o "Sizden de, Allah'ın dışında taptı­ğınız şeylerden de uzaklaşıyor ve Rabbime yalvarıyorum. ihtimal ki Rabbime dua etmemle bedbaht olmam".

Bir peygamber bile duasının kabul olması konusunda kesin bir tavırda olamaz. Eğer ibil.det ve duil.larda kesinlik olsaydı, ikinci bir ibil.det ve duaya ihtiyaç kalmazdı.

Demek ki, ibadet ve duil.da ihtimil.l, ona bir devamlılık kazandırmakta­dır. Ayru ihtimil.l psikolojisini Secde Süresi'nin 16. ayetinde görmekteyiz. Kul, A11al1'a dua ederken endişe ve ümit içinde dua eder Buradaki korku, Süleyman Ateş ve Seyyid Kutub'un da dediği gibi Allah korkusu8; Hazin ve Kadf Beydavf ve Neseff' nin dediği gibi Allah'ın kızacağından korkma9 ihti­malinden daha çok duanın kabul olunup olunmayacağı hususunda olan bir endişedir. Ümit de bunun tam tersi, duanın kabul olunması hususunda olan bir ümittir.

İsra Süresi'nin 78 ve Tahil. Süresi'nin 130. ayetlerinde, belli vakitlerde ve geceleyin teheccüd namazı kılmakla "övgüye değer makama" ulaşmamız ve Allah'ın rızasına ermemizin bir ihtimal olduğuna Yüce Allah işaret etmek­tedir. Gerçi ayet birinci derecede Hz. Peygamber'e hitap etmektedir; ama hitap tek tek bütün inananlaradır. Hz. Peygamber'e tahsis edersek, o zaman onun bile ibadetleriyle o makama ulaşması ihtimal dahilinde olduğu ortaya çıkacaktır. Zaten Peygamberimiz'in her şeyi garanti olsaydı, günde yüz defa istiğfil.r etmezdi.

Netice olarak diyebiliriz ki, yukarıda zikredilen konulardan başka ko­nularda da ihtimal söz konusudur. İiahf eğitim, amaçlarına ulaşmaya doğru yol alırken, hemen yanı başında ihtimfile yer verir. Eğitilen irade, seçme ve düşünme hürriyetine sahip insan olunca. bu ihtimil.l zorunlu olarak kendine yer bulmaktadır. ihtimal ve ümit bizi kötümserlikten kurtarmakta ve olaylara iyimser bir gözle bakmamızı sağlamaktadır. Onun için din adamları, karam­sar bir tavır içinde olmamalıdırlar. İnsanlara daima iyimser yönlerinden bakmalı ve yanaşmalıdırlar. Her olayı kötü yanıyla ele alır, herkese kötü bir gözle bakariarsa ve onları yanlış yönleriyle değerlendirirlerse hedeflerine ulaşamazlar. Bundan dolayıdır ki, onlara bu konuyu makalemizden daha geniş bir bakış açısıyla Kur'an'dan öğrenmelerini tavsiye ediyor ve şu öne-ride bulunuyorum: ·

Gönlünüzü insanlara açınız. Teloranslı, nazik olunuz. İnsanlara ve olaylara geniş bakmaya çalışın ve alışın. ihtimali hiç elden bırakmayınız. Katı kalpliliği bırakınız ve sevecen olunuz. Mevlana'nın şu beyitlerine kulak ve­riniz:

Page 21: Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM Prof. Dr. Arniran …isamveri.org/pdfdrg/D01239/1994_1/1994_01_BAYRAKLIB.pdf · 2015. 9. 8. · Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI o Ömer ÇAM

20 DiN EGrrtM1 ARAŞTIRMALARI

"Çünkü bütün işler ümitle, ihtimalle başarılır. Sen de din işini daha üstün tut, onu seç de kurtuluşa er. Burada ümitten başka bir şeyle kapının açılmasına izin yoktur. Allah doğruyu daha da iyi bilir.

İnsanların boyunları, çalışıp çabalamaktan iğ gibi ineelse bile gene in­sariı her çeşit sanata çağıran ümittir, ihtimaldir"10•

Dipnotlar

l.Rfigıp el-lsfalıani, el-Miifredtit ji Garibi'/- Kur'tin, Beyrut ts., s.335, 45 l. 2.Rfigıp el-lsfahanl, age. s.451. 3.Ayetteki iyi ve kötü sözün ne olduğunu Süleyman Ateş tefsirinde izfih ederken, Cfiıııi 'ü'l-beyan,

XIII,203-212'den deliller getirmektedir; geniş izfih için oraya bakılabilir. 4.Seyyid Kutub, F1 Zilfili'l-Kur'iin, Beyrut 1971, V,474. Ayette geçen "Yahşii (=korkar)"

kelimesini, Hazin ve lbn Abbas "Müslüman olur" diye yorumlanuşlardır. 5.Süleyman Ateş, Yüce Kur'iin'm Çağdaş Tefsiri, Istanbul 1988, 1,363. 6.Timıizi, Birr, 60. ?.Süleyman Ateş, age. III,407. 8.Süleynıan Ateş, age, VII,l05-106; Seyyid Kutup (lrc. Bekir karlığa), II.523. 9.Yukarıda zikri geçen tefslrler, Mecma'u't-tefiislr'de yer almaktadır; V. cildin 77. sayfasına

bakılabilir. Görüldüğü gibi müfessirler de yorumlarında ittifak· halinde değillerdir. Meryem Süresi'nin 43. ayetinin desteğini alsalardı, bu yorumlara gitmeyeceklerdi.

!O.Mevlfinii, Mesnevi ve Şerhi, (Şerheden: Abdülbaki Gölpınarlı), Istanbul 1985, III,375, b.3092-3094.