Platform 138

84
Avrupa’nın Avro kurbanı liderleri Türk Futbolunda Hollandalılarla olmuyor Türkiye’ye dönen malulen emeklilerinek ödeneğini kesilmesi mümkün değil Beyin avı başladı! WWW.PLATFORMMEDIA.NL P Aylık düşünce, aktüalite ve haber dergisi Yıl • Jaar 14 • NR: 138 15 DECEMBER 2011 Sosyal ödenek alanlara sıkı kontrol geliyor Geri Dönüş Yasası’nda yaş sınırı 55’e çıkıyor Tasarruf önlemleri her kesimi etkileyecek Zorunlu uyum kurslarında yeni uygulama Ticari oturum başvurusuyla Hollanda dışına çıkılabilir mi? Gelecek yıl ipotek alanlar için risk mi? Herkes gibi kıymetli ve kıymetsiz yanlarım var 8. Platform Avrupa Şiir Yarışması başladı

description

Platform Dergisi

Transcript of Platform 138

Page 1: Platform 138

Avrupa’nın Avro kurbanı

liderleri

Türk Futbolunda Hollandalılarla olmuyor

Türkiye’ye dönen malulen emeklilerinek ödeneğini kesilmesi mümkün değil Beyin avı başladı!

WW

W.P

LA

TFO

RM

ME

DIA

.NL

PA y l ı k d ü ş ü n c e , a k t ü a l i t e v e h a b e r d e r g i s i

Yıl • Jaar 14 • NR: 138 • 15 DECEMBER 2011

Sosyal ödenek alanlara sıkı kontrol geliyor

Geri Dönüş Yasası’nda yaş sınırı 55’e çıkıyor

Tasarruf önlemleri her kesimi etkileyecek

Zorunlu uyum kurslarında yeni uygulama

Ticari oturum başvurusuylaHollanda dışınaçıkılabilir mi?

Gelecek yıl ipotek alanlar için risk mi?

Herkes gibi kıymetli ve

kıymetsiz yanlarım var

8.

Platform

Avrupa Şiir

Yarışması

başladı

Page 2: Platform 138

Tandartspraktijk West 5, Slotermeerlaan 69 1064 HA Amsterdam

T: 020 4473489 • M: 06 52683329 [email protected]

Tandartsen praktijk West 5 bestaat uit een groot team die u professioneel

tandheelkundige hulp kunnen aanbieden die werkzaam zijn onder de

leiding van tandarts F. Alsaid.

Ook bieden wij Kindertandheelkunde, Kronen, Bruggen, Bleken,

Mondhygiene, Parodontologie, Zenuwbehandelingen, Kunstgebitten, en Implantologie aan op de praktijk.

+31 (0)20 614 53 63

Page 3: Platform 138
Page 4: Platform 138

15 Haziran 2011 4Platform

A y ı n P a n o r a m a s ı

Page 5: Platform 138
Page 6: Platform 138
Page 7: Platform 138
Page 8: Platform 138

15 Eylül 2011Platform 15 Haziran-Temmuz 2011Platform

Türk FutbolundaHollandalılarla olmuyor...

Sezen Aksu: Herkes gibi kıymetli ve kıymetsiz yanlarım var

Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara ve reklamların içeriğinden reklam verenler sorumludur. Doğacak hukuki sorumluluk hiçbir şekilde dergimizi bağlamaz. Dergimizde yer alan yazı, resim, karikatür ismimiz belirtilmek süretiyle kullanılabilir. Reklamlar müsade alınmadan kesinlikle kullanılamaz.

COLOFON/KİMLİK İÇİNDEKİLER

PlatformAylık düşünce, aktüalite ve haber dergisi

Yıl-Jaar 14 • Nr. 138 •15 December 2011

Sahibi / UitgeverPMG

Genel Yayın Yönetmeni / HoofdredacteurEbubekir Turgut

Yazı İşIeri Müdürü / EindredacteurSelim Turan

Kültür ve SanatH. Kerim Ece

Müzik / MagazinSümeyye Betül Turgut

Haber AraştırmaSelim Turan, Enes Akın, Özlem Özyol, Münevver Esra Turgut, Tarık Akgün, Selçuk Öztürk, Muhammed Tahtalı, Mustafa Toga, Hatice Söylemez, Banu Çelik

Danışma KuruluFuat Aslan, Dr. Kutlay Yağmur, Orhan Selim Bayraktar, Dr. Seyfi Özgüzel, Veli Yücesan, Muzaffer Yanık, Sadık Yemni, Bekir Cebeci, Sabahattin Uçar, Prof. Dr. Özcan Hıdır, Hatice Turgut, Mesut Dişli, Dr. Gürkan Çelik

Reklamlarınız için / AdvertentieTel.: 020-6138902 / 06-41780100

Bu sayıda katkıda bulunanlarM. Kübra Turgut, Cezmi Doğaner, Nuray Bossink-Tuna,Okan Akın, Mehmet Çalışkan, Kamil Kopuz, Drs. Armand Sağ, Burhanettin Carlak, Ali Osman Biçen, Mehtap Kayaoğlu, Özlem Özyol, Şahin Yıldırım

Hukuk danışmanı : Av. Ejder ve Nürsel Köse

Abone Ücreti : Hollanda Senelik 25,- euroBelçika 30,- euro. Diğer ülkeler 50,- euro

ISSN: 1574-022638-4014-29 8-13

Yazışma adresi:Postbus 69026, 1060 CA Amsterdam

Tel.: 020-6138902 • Fax: 020-613 24 23E-mail : [email protected]

www.p la t fo rmmed ia .n l

Prijs € 3,50

Platform Dergisi her ayın 15’inde yayımlanmaktadır

Dağıtım:Hollanda geneli

DOSYA

SPOR

HABER

Tasarım / Lay-out : P-Ajans - [email protected]

80

14

• Türkiye karşıtı öneri reddedildi• Erkekleri katledilen köylüler tazminat bekliyor• Zorunlu uyum kurslarında yeni uygulama için• Hükümet düğmeye bastı• Avrupa'nın Avro kurbanı liderleri• Ankara Anlaşması'yla kazanılan davalara bir yenisi daha eklendi• Sosyal ödenek alanlara sıkı kontrol geliyor• Geri Dönüş Yasası’ndan yararlanma yaş sınırı 55’e yükseltiliyor• Tasarruf önlemleri herkesimi etkileyecek

80

Platform Dergisi Kasım Sayısı Kapağı

8

Page 9: Platform 138

9

Yayın Üssü’nden

EbubekirTurgut

[email protected]

8. Avrupa Şiir Yarışması Başladı

Platform Dergisi tarafından, şiiri sevdirmek, şiir yazmayı özendirmek ve Türk edebiyatına yeni yetenekler kazandırmak amacıyla, düzenlenen ge-leneksel Avrupa Şiir Yarışmalarının 8.cisi başladı.

Geçen sene 7.Avrupa Şiir yarışmasında Avrupa’da yaşayan ve Türkçe ya-zan çok sayıda şair adayları yoğun ilgi göstermişti.Bu sene de aynı ilgi ve alakanın fazlasıyla devam edeceği kanatındayız.

Avrupa’da hiçbir kuruluş ,dernek yada dergi,gazete böyle uzun süreli yarışma yapamamıştır. Bu sene yapacağımız yarışma ile sekiz sene olacaktır.Kesintisiz ve güvenilir bir ortamda böyle bir yarışmayı düzenle-mekten gurur duyuyoruz. Burdan yarışmamıza ilgi gösteren destek olan herkese teşekkür ediyorum.

Avrupa şiir yarışmamızla alakalı detaylı haberleri ilerleyen sayfalarımızda okuyacaksınız.Fakat kısada olsa yarışma şartları hakkında bilgilendirmek istiyorum.

Yarışma Şartları: 1-Yarışmaya özellike genç şairlerin veya şair adaylarının katılmalarını bekli-yoruz. Ancak isteyen herkes katılabilir.2-Bu yarışmaya Avrupa’da veya Türkiye dışında yaşayan şairler katılabilir. (Bu demek ki Türkiye’de ikamet eden şairlerin katılması mümkün değildir.)3-Yarışmaya gönderilen şiirler şairlerin kendilerine ait olmalıdır. Başkasının şiirini gönderen veya başkasının şiirinden intihal eden (araklayan) katılımcılar tesbit edilirse yasal işlem yapılır.4-Şiirler daha önce hiç bir yerde yayınlanmamış, hiç bir yarışmaya katılmamış olmaları gerekir.5-Şiirlerde konu ve şekil serbesttir. Yani hece, serbest veya aruz olabilir. Ama şiirler belli bir seviyenin üzerinde olmaları gerekir. 6-Şiirler mümkünse kısa olmalı. Eğer uzun iseler iki bilgisayar sayfasından daha uzun olmamalı.7-Şiirler bilgisayarda yazılmış olmalı. Mutlaka e-mail yoluyla bize ulaştırılmalı. Diskete/cd’ye alınmış şekilde ulaştırmak da mümkün. Posta ile gönderilmemesi tavsiye edilir8-Her şair yarışmaya en fazla dört şiiri ile katılabilir.9- Önceki yarışmamızdan üçüne katılan şairler 4. defa bu yarışmaya katılamazlar.10-Yarışmacılar, kısa biyoğrafilerini, adreslerini, e-mail adreslerini bize mutlaka göndermeleri gerekir.

e-mail : [email protected]

Gelecek sayımızda buluşmak dileğiyle…

Ticari oturum başvurusu ileHollanda dışına gidilebilir mi?

AYIN RÖPORTAJI

HABER

HUKUK

Birlikten güç doğar

SAĞLIK

62

İş Hayatında

MODA

60

39TARİH

'Kafataslarını alın amatazminat beklemeyin'54

Cilt için beslenme tüyoları56BAKIM

Tatlı ''dil'' kocayıbaştan çıkarır

EVLİLİK OKULU

58

26

30

De ‘Modern Evliya Celebi’ prijs gaat naar de Wilco Van Herpen

Erkekleri katledilen köylüler tazminat bekliyor

9

Page 10: Platform 138

10

Hollanda Finansal denetleme şirke-ti Graydon tarafından sektör içerisinde sağlam bir yapıya sahip olan firmalara ve-rilen ödülü bu yıl Lahmacun ve her türlü döner ekmekleri üretimi alanında hizmet sunmakta olan Türk kökenli işadamlarının açmış olduğu Fırat Bakkerij kazandı. Hollanda ve Türk basının da yoğun ilgisi-nin bulunduğu ödül töreni, Fırat Bakkerij’ın Ovenbouwershoek 19 Apeldoorn ad-resindeki merkezinde yapıldı. Graydon ödülünü alan Fırat Bakkerij Yönetim Ku-rulu Başkanı Nurettin Gören düzenlenen törende, ailesine, arkadaşlarına, bu ödülü

almasında emeği geçen çalışanlarına ve diğer ilgili kişilere teşekkür etti. Gören ko-nuşmasında kendisinin de içerisinde yer aldığı, “Dare To Have a Dream” projesin-den bahsetti.Dutch Dream Foundation tarafından des-teklenmekte olan “Dare To Have a Dre-am” projesinin amacı çok kültürlü olarak yetişen, gelecek vaad eden genç yatı-rımcıların, 1 sene boyunca, bire bir etki-leşimli olarak, büyük şirketlerin üst düzey yöneticileri tarafından desteklenmesi ve yön gösterilmesi olarak belirtiliyor. Fırat Bakkerij’ın 2011 yılı içerisinde bu projede Thomas van Rijckevorsel Achmea Şirketi Yönetim Kurulu Üyesi tarafından destek görmüş.Tören sonunda, Nurettin Gören ve Tho-mas van Rijckevorsel, birlikte yeni hizmet binasının açılışını yaptı. Nurettin Gören, firmanın yeni kapasite artışıyla birlikte pa-zarda kendi ürünlerine olan yoğun talep artışını daha hızlı bir şekilde karşılamayı amaçladıklarını belirtti.

Hollanda’da Türk fırını Fırat “Graydon” ödülünü kazandı

İslami Facebook için geri sayım 8 dilde yayın yapacak site, yeni yıl-da 500 bin kullanıcıyla test yayınına başlayacak, 6 ay içinde ise yayına geçecek.

'İslami Facebook'' için geri sayım başla-dı. ''Salamworld.com'' adıyla kurulan in-ternet sitesiyle İslam dünyasındaki sosyal medya boşluğunun doldurması hedefle-niyor. 8 dilde yayın yapacak site, yeni yıl-da 500 bin kullanıcıyla test yayınına baş-layacak, 6 ay içinde ise yayına geçecek. Merkezi istanbul olarak seçilen site, 3 yıl-da 50 milyon üyeye ulaşmayı hedefliyor.Sitenin İslam dünyasından iş adamları ve entelektüellerden oluşan bir kurucular heyeti var. "Helal ekonomi"nin internet ayağı olmayı hedefleyen ''Salamworld.com'', ''helal internet hizmetleri'' sloga-nını kullanacak ve ''İslami sanal dünya'' oluşturmayı hedefliyor.

15 Aralık 2011Platform

A y ı n P a n o r a m a s ı

Hollanda Temsilciler Meclisi’nde Sosyalist Parti Milletvekili Harry van Bommel’in Türkiye karşıtı önerisi meclis çoğunluğu tarafından reddedildi. Hollanda Sosyalist Parti Milletvekili Harry van Bommel’in Hollanda Tem-silciler Meclisi’ne sunduğu öneride, “ Hollanda ile Türkiye arasında 2012 yılında yapılacak olan Diplomatik İliş-kilerde 400. Yıl Kutlamaları öncesi Türkiye'ye demokratikleşmesi, Kürt sorununu halletmesi ve Ermeni soykı-rımını tanıması için baskı yapılsın” gibi konular yer aldı.Lahey’deki Meclis binasında yapılan oylamaya Sosyalist Parti (SP), Ge-ert Wilders’in partisi Özgürlük Partisi (PVV), Yeşil Sol (GL), Hıristiyan Birlik

(CU) ve Reformist Devletçi Parti (SGP) evet kullandı.Hükümet ortaklarından Başbakan Mark Rutte’nin Lideri olduğu Liberal Parti (VVD), Maxime Verhagen’in Lideri oldu-ğu Hıristiyan Demokratlar Birliği (CDA), Job Cohen’in Lideri olduğu İşçi Partisi (PvdA) ve Alexander Pechtold’un Lideri olduğu Demokratlar 66 (D66) Harry van Bommel’in Türkiye karşıtı önerisine hayır oyu kullandı.Hollanda Parlamentosu’nda çoğun-luğu sağlamayan Türkiye karşıtı öneri meclis tarafından kabul görmedi.

Türkiye karşıtı öneri reddedildi

Harry van Bommel

Page 11: Platform 138

11 Platform

A y ı n P a n o r a m a s ı

Türkiye'nin elinde 1 milyar dolarlık Musevi altını mı var?

Wilders, Türkiye ile diplomatik ilişkilerin 400. yılı kutlamalarının iptalini istedi

TV dizisiyle gündeme gelen iddia: Nazilere krom satarak Yahudi altınları Türkiye'ye mi getirildi?

Türkiye'nin İnönü Döneminde Nazilere Krom Satarak Yahudi Altınlarını Türkiye'ye Getirdiği İd-diaları "bir Günah Gibi" Dizisiyle Yeniden Gündeme Geldi. Olayın Tarihteki Gerçekliğinin Peşine Düştük Ve Şu Sorulara Cevap Aradık: Türkiye Krom Karşılığı Al-tın Aldı Mı? Almanların Türkiye İs-veç Elçiliğine Altınları Teslim Et-tiği Doğru Mu? Alman Ajanlar 5 Milyon Dolarlık Altını Türkiye'de Piyasaya Mı Sürdü?

Türkiye'nin azınlık vakıf mallarının iadesi kararı sonrası Amerika'da bulunan Soykırımdan Kurtulan-lar Derneği ilginç bir talepte bu-lundu. Nazilerin Musevilerden aldıkları altınların 1 milyar dolar tutarındaki kısmını Türkiye'ye ka-çırdığını iddia etti. Dernek baş-kan yardımcısı Elan Steinberg "Nazi rejiminin çaldıkları kurban ailelerine geri verilmelidir" dedi. Böylelikle tarihi tartışmanın ka-pıları tekrar aralanmış oldu. Zira 1997 yılında toplanan Yahudi Kongresi kayıp altınlarla ilgili rapor yayınlamıştı. Rapordaki Türkiye ile ilgili iddialara ise dö-nemin Bakanı Şükrü Sina Gürel bir komisyon çalışmasıyla cevap vermişti.

LAHEY - Hollanda'da azınlık koalisyonuna dı-şarıdan destek veren aşırı sağcı Özgürlük Par-tisi (PVV) lideri Geert Wilders, 2012'de yapıl-ması planlanan Türkiye ile Hollanda arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. yıldönümüne ilişkin kutlamaların iptal edilmesini istedi.Wilders, partisinin dış işleri sözcüsü Wim Kor-tenhoeven ile birlikte Volkskrant gazetesinin yorum sayfasına yazdığı yazıda, kutlamalar çerçevesinde önümüzdeki yıl Hollanda'ya gelmesi beklenen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ziyaretine de karşı olduğunu belirtti."Kutlanılacak hiç bir şey olmadığını" savunan Wilders, "PVV'ye göre Gül Ankara'da kalsın ve kutlamalar iptal edilsin. Kutlanacak bir şey yok. Gül'ün ve partidaşı Başbakan Erdoğan'ın İslami rejimi Batının gerçek dostu değildir, do-

layısıyla Hollanda'nın da. Cumhurbaşkanı Gül gelmesin" ifadelerini kullandı.Türkiye'nin Avrupa'nın değerler topluluğunda yeri olmadığını, dolayısıyla kutlama için bir nedenin bulunmadığını ileri süren Wilders, "Burnunun ucunun ötesini gören herkes Gül ve Erdoğan rejiminin Türkiye'yi yeniden İslamlaştırmak için Türk laik sistemini yok etmekle meşgul olduğunu görür" yönündeki görüşlerini kaydetti. Türkiye'nin AB üyeliğine de karşı çıkan Wilders, Türkiye'nin Avrupalı-laşmayı değil Avrupa'yı İslamlaştırmak istedi-ğini iddia etti. "Başbakan Erdoğan'ın gittiği her yerde Türk göçmenlere uyum sağlama-maları yönünde çağrıda bulunduğunu" yazan Wilders, Türkiye'nin ayrıca Avrupa sınırlarının dışında yer aldığını öne sürdü.

Lahey - Konuyla ilgili olarak meclise bilgi ve-ren Göç ve Mülteciler Bakanı Gerd Leers’in planına göre, ‘özel geçici oturum izni’ alan yabancı eşcinsel, partneriyle Hollanda’da ev-lenilebilecek ya da belediyeye birlikte yaşama kaydı yaptırılabilecek. Bu kayıt sonrası yaban-cı eşcinselin ‘özel geçici oturum izni’ aile bir-leşimine bağlı oturum iznine dönüşebilecek. Bir çok ülkede eşcinsel evliliğe ya da birlikte yaşama kaydına izin verilmediği için bu gruba kolaylık sağlamayı hedefleyen Bakan Leers’in planı, kişinin Hollanda’ya gelip evlendikten ya da belediyeye birlikte yaşama kaydı yap-tırdıktan sonra yeniden ülkesine dönüp aile birleşimi için vize başvurusunda bulunmasının

önlenmesini de öngörüyor. Eşcinsellerin baş-vurularını Hollanda’da yapabilmelerine olanak sağlayacak plan, ülkelerindeki yasalara göre evlenemeyenlerin de bu uygulamadan yararla-nabilmelerine imkan sunacak.

Eşcinsellere özel ikâmet kolaylığıYurtdışından gelecek eşcinsel partnerlere ‘özel geçici oturum izni’ verilmesi için çalışma başlattı

Gerd Leers

Page 12: Platform 138

15 Aralık 2011 12Platform

A y ı n P a n o r a m a s ı

Çoğunlukla kilise ve kurumlarında teca-vüze uğrayanlara Alman hükümeti top-lam 100 milyon Avro tazminat vereceğini açıkladı, kurbanları temsil eden dernek ‘Yuvarlak Masa’nın başarısız olduğunu öne sürerek, yapılan çalışmaları eleş-tirdi. Almanya’da kilise ve kurumlarında tecavüze uğrayanlara destek olmak ve tedavi masraflarını karşılamak için Federal yönetim ve Eyalet yönetimleri tarafından toplam 100 milyon Avroluk

bir yardım fonu oluşturuluyor. Tecavüz olaylarındaki zaman aşımı süresi 5 yıldan 30 yıla çıkarılıyor, böylece yarısı Federal yönetim tarafından karşılanacak fondan 30 yıl önce tecavüze uğrayan kurbanlar da faydalanabilecek. Çocuklara tecavüz olaylarını araştırmak üzere 2010 Mart ayında hükümet tarafından oluşturulan ‘Yuvarlak Masa’ tarafından hazırlanan rapor Çarşamba günü Berlin’de kamu-oyuna açıklandı. Alman Federal Adalet bakanı Sabine Leutheusser-Schnarren-berger, ‘Yuvarlak Masa’da kararların tüm üyelerin onayıyla alındığını ve kararların bir dizi uzman kuruluş ve kişilerden alı-nan bilgiler ışığında belirlendiğini söy-ledi. Alman Federal Aile bakanı Kristina Schröder, tecavüzlerin önlenmesi için bir kampanya başlatarak halkın bu konu-daki hassasiyetinin artırılacağını belirtti. Federal Eğitim bakanı Annette Schavan ise tecavüz kurbanlarının rahatsızlıkları ve şiddetin önlenmesini sağlayacak tedbir-ler konusunda bilimsel araştırmalar yap-mak için 30 milyon Avroluk bir bütçenin ayrıldığını bildirdi.

LAHEY - Hollanda'da yaşayan yabancılar arasında en büyük kitleyi oluşturan Türk-ler ve Faslılar, eşlerini büyük oranda kendi milliyetlerinden seçiyor. Merkezi İstatistik Bürosu (CBS) tarafından yapılan açıklama-da, geçen sene bu iki gruptan evlenenlerin yüzde 80'inin eşlerini kendi milliyetlerinden seçtikleri bildirildi. Ülke genelinde 2010 yılında evlenen toplam 34 bin 500 yaban-cının dörtte birinin Türk veya Fas kökenli olduğuna yer verilen açıklamada, yabancı-ların yurt dışından evlenme oranlarında ise büyük bir değişikliğin olmadığı kaydedildi. Araştırmaya göre geçen sene yurt dışın-dan evlenenlerin oranı yüzde 10 civarında. Hollanda'da 2004 yılında uygulamaya ko-nulan katı uyum yasalarından sonra yurt dışı evliliklerde önemli azalma yaşanmıştı.

Alman tecavüz kurbanlarına 100 milyon tazminat

Türkler ve Faslılar kendi kökenlerinden gelenlerle evlenmeyi tercih ediyor

Trafik cezaları iki katına çıkıyor

2012 yılında neredeyse iki katına çıkartılma-sı söz konusu olan trafik cezaları hakkında, ANWB yetkilileri, gerçekten trafik suçu işle-yen kişiler yerine gereksiz konularda ceza verileceğini belirtiyor. Önümüzdeki yıl başından itibaren uygula-nacak cezalar hayli ilginç örneklerle dolu. Gereksiz yere çalınan klaksiyonda sürücüler 180 euro yerine 350 euro ceza ödemek zo-runda kalcaklar. Yaya geçidinden geçen bir yayaya yol vermeyen sürücü ise 340 euro ceza ödeyecek. Bunun yanı sıra engelliler için ayrılan park yerine park eden kişiler 340 euro, kırmızı ışıkta geçen sürücüler 220 euro, emniyet kemeri takmayanlar 120 euro, hareket halinde iken telefonla görüşen sürü-cüler ise 220 euro ceza ödeyecek.

PARA HARCANIRGAYRİMENKUL

KALIRAnkara’da her bütçeye

uygun sahibinden satılıkİMARLI ARSALAR

Tel. 00-31-652675100Tel. 00-90-544-2056837

Trafik cezaları önümüzdeki yıl neredeyse iki katına çıkartılıyor. Bu durum ANWB’nin tepkisine yol açtı.

Sabine Leutheusser-Schnarrenberger

Page 13: Platform 138

13 Platform

A y ı n P a n o r a m a s ı

Hastaneye kaldırılanlar arasında 10 yaşın-daki çocukların da bulunduğunu kayde-den Reinier de Graaf Gasthuis hastanesi çocuk doktoru Nico van der Leyl, Hollan-da medyasına yaptığı açıklamada, alkol komasına giren çocukların yaklaşık dörtte üçünün içki almayı anne ya da babaların-dan öğrendiklerini söyledi."Çocuklarımız ve alkol" adlı kitabının ta-nıtım toplantısında konuşan Leyl, "Bunu durdurmak istiyorsak anne ve babalardan

işe başlamamız lazım" diye konuştu.Hollanda genelinde geçen sene alkol zehirlenmesinden dolayı hastaneye kal-dırılan küçük yaştaki çocukların sayısının 2009'a kıyasla arttığını ve bu çerçevede ebeveynlere sorumluluk almaları uyarısın-da bulunan Leyl, "Aileler çocuklara bu ko-nuda az eğitim veriyor. En güzel kural 18 yaşın altındakilere alkolün yasaklanması. Bu iyi kontrol edilmeli ve iyi davranış ödül-lendirilmeli" dedi.Araştırmalara göre küçük yaştaki çocuklar özellikle hafta sonu ve eğlencelerde daha çok alkol kullanıyor. Sorunu çözmek ama-cıyla daha önce bir takım tedbirler alan hükümet, alkol satın alma yaşını 16'dan 18'e çıkarmıştı.Umuma açık alanlarda içki kullanmanın yasak olduğu ülkede, küçük yaştaki ço-cuklara alkol satan yerlere ruhsat iptaline varacak tarzda cezalar verilebiliyor.

Hollanda'da alkol kullanma yaşı 10'a kadar düştü

Yardımsever Türkler,Sivas’a akülü araç gönderdiHollanda Sivaslılar Platformu'nun des-teği ile düzenlenen kampanyada, gur-betçi vatandaşların sağladığı bir TIR dolusu engelliler için akülü tekerlekli sandalyeler Türkiye’ye gönderildi.

Engellilerin hayatını kolaylaştıracak araç-lar, ihtiyacı olan vatandaşlara dağıtılacağı-nı belirten, Hollanda Sivaslılar Platformu Başkanı İbrahim Çitil, “Amacımız, engelli olan insanlarımızın da rahatça toplum içi-ne çıkıp, yaşamlarını idame ettirmelerini sağlamaktır. Kampanyaya maddi ve ma-nevi destek veren yardım kurumlarına ve vatandaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Her birey, engelli adayıdır diyerek kampanya başlatıldı. Engelliler için akülü araçlardan oluşan bir TIR dolusu yaşam desteği sağ-landı. Bu araçlarla onlarca engellinin ha-yatı kolaylaşacak, yüzleri gülecek.” dedi.

Emniyet Genel Müdürlüğü'nün, Başba-kanlık İnsan Hakları Başkanlığı’na (BİHB verdiği bilgiye göre; Türkiye'de 6’sı ka-panmak üzere olan 52 genelevinde 3 bin civarında kayıtlı hayat kadını çalışıyor Türkiye genelindeki seks sektöründe 15 bini vesikalı yaklaşık 100 bin kadın bulu-nuyor. Genelevde çalışan kadınların yüz-de 80’inin sigortası bulunmuyor.BİHB, genelevlerde çalışan ve bu yola gir-me aşamasında olan kadınlar 4 ayrı kol-dan çalışma başlattı. Çalışmalar; “vesika-dan kurtarmak”, “sigortalı hale getirmek”,

“kesin istatistik çıkarmak” ve “genelevle-rin kapatılmasının uygun olup olmadığını belirlemek” ekseninde sürdürülüyor.BİHB, ilk somut sonucu “genelev kadınla-rından nüfus cüzdanını alarak vesika veril-mesi” uygulamasına son verilmesiyle aldı.Geneleve düşme nedenlerinin başında “maddi çaresizlik ve aile içi şiddet” geli-yor. Geneleve düşenlerin yüzde 15’i ilko-kul mezunu.Sayıları az olmasına rağmen 60 yaş gru-bunda bulunan kadınlar çaresizlik nede-niyle hâlâ genelevlerinde çalışıyor.

Türkiye'de 15 bini kayıtsız 100 bin hayat kadını var!

LAHEY - Alkol kullanma yaşının iyice düştüğü Hollanda'da zehirlenerek hastaneye kaldırılan küçük yaştaki çocukların, genelde ilk içkiye ebeveynlerin yönlendirmesiyle başladıkları belirtildi.

Page 14: Platform 138

15 Aralık 2011 14Platform

D o s y a

Suat Kavukluoğlu

Sezen Aksu:Herkes gibi kıymetli ve kıymetsiz yanlarım var

Page 15: Platform 138

15 Platform

D o s y a

Öptüm albümünde kalbi "kırık cam" gibi kesen "hüzün" de var, aşka yorgun ama özlemli bir "sitem" de... Hayata dozunda

"isyan" da var, çoktan yapılması gereken ince "ayar" da... Ve her şeyden önemlisi bu gemide bizi tutan yegâne sığınılacak liman "umut" da... Şarkılar boyunca bir yanağınızı akşam güneşi okşarken, diğer yanağınızı sabah ayazı acıtıyor. Sezen Aksu, bir kez daha hepimizi; hayatı hayat yapan, bizi bize dönüştüren, çoğaltan ve eksilten her şeye doğru bir yolculuğa çıkarıyor... İyi dilek-lerini eksik etmeyerek öpüyor bizi: Bakarsınız, umduğumuzdan iyi geçer yaz…

Bu albümde Sezen Aksu müziğine nasıl yak-laştınız? Ona müzikal olarak nasıl bir katkı-nız olduğunu düşünüyorsunuz?Bu bir Sezen Aksu albümü olmalıydı. Tüm kal-bimi ve öğrendiklerimi ortaya koymaya çalıştım.Yeri geldiğinde gözlerim doldu, yeri geldiğinde de dans ettim, eğlendim. Bir yandan işi, dinleyi-ci gözünden de görmek gerekti, ki bir müzisyen için en zoru budur herhalde. Albüme katkıma gelirsek, bu camianın içine doğmuş olmam, yıl-lardır müzikle ilgileniyor olmam ve bunu okumuş olmamın dışında bir çok müziği dinlemiş ve yap-mış olmam, her zaman enerjiyi yüksek tutmuş olmam benim katkımı ifade edebilir. Hemen he-men çıkan her yeni işi takip ederim ve anlamaya çalışırım. Burada da yaptığım buydu.

Bu albümün genel ruhunu, enerjisini, duy-gusunu nasıl tarif edersiniz? Enerjisi çok yüksek ve çok keyifli bir çalışmanın ürünü bu albüm. Nispeten stressiz, hepimizin tüm kalbimizle ve çekinmeden müzisyenliğimizi konuşturduğumuz, öte yandan hepimizin Se-zen Aksu olduğu, onun gibi hissedilen bir yaz albümü bence.

Albümde yaptıklarınıza, Sezen Aksu'nun ne kadar mühadalesi oldu? Başından sonuna kadar hep beraber olduk ve tüm kararları beraber aldık. Daha önceki de-neyimlerime dayanarak bu projede çok fazla müdahele olduğunu söyleyemeyeceğim. Daha çok Sezen Aksu’nun yaptığı doğru katkılar ve verdiği güven dolu enerjisi ile ortaya çıkmış muhteşem bir takım çalışmasıdır bu. Sizin için her iki anlamda da farklı bir de-neyim olmuş olmalı. Bir yanda anneniz, bir yanda Türkiye'nin en önemli müzisyenle-rinden biri. Her iki anlamda Sezen Aksu'yla çalışmak nasıl bir şeydi? İkisi arasında iste-diğiniz dengeyi kurabildiniz mi?Bizim az rastlanılan bir dengemiz vardır hep. Bu albümde de bu denge hiç bozulmadı. Annem yapılan işlerden memnuniyetini her seferinde hepimize o kadar güzel empoze etti ki, bu bir motivasyona dönüştü. Hepimiz bundan beslen-dik. Ana-oğul ilişkimiz ise hep oradaydı, ne de olsa beni o büyüttü ve hem insan hem de mü-zisyen olarak geçirdiğim değişikliklere en yakın-dan tanık oldu. Etkisi tartışılmaz zaten, hepimiz ondan birşeyler öğrenmedik mi?

Sezen Aksu'nun oğlu olmanın bir farkı ol-madığını söylüyorsunuz ama bu soru size hep sorulmaya devam edecek. Bir "anne" olarak hayatınıza nasıl katkıları var?O gerçekten dünyanın en tatlı kadını olabilir. En tatlı annesi de. Aynı zamanda muhteşem bir arkadaştır. Yaşam enerjisi, muhteşem saflığı ve tabi o tertemiz kalbi benim hayata dair aldığım en büyük ders zaten. Çünkü ne olursa olsun hiç değişmedi. Hep böyle kalmayı başardı. Be-nim de bunu örnek almam kaçınılmaz. Bana, Tanrı'nın en büyük lütuflarından biri olsa gerek.

Sezen Aksu, bir müzisyen olarak nasıl etkili-yor sizi? Mesela annenizin en sevdiğiniz ve sizde iz bırakan şarkıları hangileridir?Sadece işini yapmak isteyen bir ruh o. Müziğe karşı çok duyarlı. Hep ilk amacı dinleyicilerini mutlu etmek oldu yıllardır. Hayatın içinde ya-şanan acıları, mutlulukları ve birçok duyguyu çok derinden hisseder ve bizle paylaşır. O an gözümüzden kaçan noktalara dikkat çeker. Bu çok özel bir durum. Ben bunu çok seviyorum. Şarkılarına gelince 1945 ve Çocuk en sevdik-lerim olabilir. Ve elbette "Işık Doğudan Yükselir albümü...Olağanüstüdür...

Bir yandan da Tarkan, Burak Kut ve Berkay gibi isimlere verdiğiniz şarkılarla sektörde başarılı adımlar atıyorsunuz. Müzikal hedef-leriniz ve hayalleriniz nedir? Bir gün şarkı söylemeyi de düşünüyor musunuz?Amacım her ne olursa olsun, basılan tek bir no-tanın, söylenen bir sözün bile her zaman kalp-ten çıkmasını sağlayabilmek.Yani müziği, müzik için yapabilmek. Bu anlayışla da çizilecek olan yolu takip etmek. Sahnede çalmak çok keyifli, muhtemelen söylemek de öyledir ama şu an bunun için net bir cevap vermek yersiz olur.

Hepimiz Sezen Aksu oldukMİTHAT CAN ÖZER (Prodüktör, Proje Tasarım)

2011'in en güzel sürprizlerin-den biri oldu Sezen Aksu ile Platform dergisine yaptığı-mız röportaj. Her şey öyle hızlı ve birdenbire oluverdi ki, insan bazen zamanın hı-zına, gücüne, mucizelerine ve tılsımına inanamıyor. Sizi siz yapan, hayata ve aşkı erken öğreten, koruyup, kollayan, her zaman şefkatle yanınız-da olan o kadınla birden ken-dinizi o çok özlediğiniz, çok beklediğiniz fotoğrafın için-de bulabiliyorsunuz. Ve yine en ihtiyacınızın olduğu o zor günlerde, o; kelimeleriyle ye-tişiveriyor, bir kez daha öpü-yor sizi, devam etme gücünü avuçlarınıza bırakarak.

Page 16: Platform 138

15 Aralık 2011 16Platform

D o s y a

"Unuttun mu Beni" şarkınızda aşkı geri ça-ğırıyorsunuz. "Sen de olmazsan batar artık bu gemi" diyorsunuz. Aşk, ne kadar canını-zı yakmış olursa olsun yine de ona şükredi-yorsunuz. Şu anda aşkla aranız nasıl?Olur da denk düşerse, aram kesinlikle çok iyi olur ama şu anda çok zor görünüyor. (Gülerek) Vallahi tık yok anlayacağınız…

Aşkın insandan, insanın aşktan vazgeçtiği bir dönem olabiliyor mu? Sizin bu her iki durum gibi hissettiğiniz oldu mu?İçinde bulunduğu ruh haline göre insan her iki hali de hissedebilir. Ama gerçekte, geldiği zaman tsunami gibi her şeyi önüne katıp sürük-leyen bir gücü var. Ben bu kadarını biliyorum ama anlat derseniz anlatamam. Hatırınız için güzel cümleler uydurabilirim ancak…

Yıllar sonra "Öptüm"e baktığınızda, neler hatırlatacak bu albüm ve şarkılar size? Na-sıl günlerdi diyeceksiniz?Bunu kestirebilmek güç. Ama şu kadarını ha-tırlayacağımı tahmin ediyorum. Ameliyat sonra-sıydı, bir nevi hayata dönüş prodüksiyonu gibi hissettim. Muhtemelen bunu hiç unutmayaca-ğım. Bunun dışında insanın geçmişine yolculuk hüzünlü bir şeydir hep. O hüznün de bir tadı

vardır ki mutlulukla karıştırır insan… Tam anla-tamıyorum, tuhaf bir şey işte…

HAYAT, AĞRI EŞİĞİ DÜŞÜK OLANLAR İÇİN ÇOK ZOR"Ayar" şarkınızda özellikle son yıllarda daha şiddetle yaşadığımız toplumsal ku-tuplaşmadan bahsediyorsunuz. "Ya biz-densin ya onlardan" noktasına geldiğimiz, getirildiğimiz günlerden. Ama o şarkıda her şeye rağmen inatla yine umudun altını çiziyorsunuz. Sizi gelecek adına umutlu tu-tan şeyler nelerdir?

Birkaç iyi insan, baharda doğanın yeniden fışkır-ması, bir şarkı, bir ro-man… Umut, yeşermek için en küçük bir fırsatı bile kaçırmıyor malum. Hayatiyetimizi koruyabil-mek için umut etmekten başka bir çaremiz yok ki.

Bir şarkınızda "Bildi-ğim kadar değilmiş meğer" diyorsunuz. Bir başkasında "Yut

hapları/ Oku kitapları/ Geldik gidiyoruz bi' haber" diye ekliyorsunuz. Böyle hisset-menizin nedeni nedir? Hayat, biz ne kadar öğrenirsek öğrenelim yine de ezberimizi her gün bozabilecek kadar acıtıyor mu ca-nınızı?Beynimizin ve algımızın sınırlı kapasitesi ile bü-tününe hakim olamayacağımız bir aşikar, bir de gizli bilgi var. Dolayısıyla hayat ile başa çıkabil-mek için, bilginin yetersiz kaldığı noktalarda yaşama içgüdüsü, öyle ya da böyle bir formül üretiyor. Hiçbir şey yapamasa, katlanma eşi-ğinizi sizin bile tahmin edemeyeceğiniz kadar yükseltiyor; yani hayat her şeye rağmen devam

Page 17: Platform 138

17 Platform

D o s y a

ediyor. Hayat asıl bu gücü bulamayanlar, yani ağrı eşiği düşük olanlar için çok zor…

Bu albüm "en neşeli albümüm" diyorsu-nuz ama albümünüzü dinlerken hüzünden başımızı kaldıramıyoruz. Ne önerirsiniz bize? İnsan genel olarak nasıl başa çıka-bilir acısıyla?(Gülerek) Valla benden bu kadar. Yeni bir De-niz Yıldızı albümü yapsam daha mı iyiydi? Latife ediyorum elbette. Goran Bregoviç ile yaptığım çalışmadaki “Düğün ve Cenaze” adı bence muazzam bir hayat özeti. Tek başına mutluluk ya da tek başına acıya denk gelenimiz yoktur herhalde. Hayat böyle bir şey. Ne kadar çok değer katabilirseniz, o kadar kâr. Hem kendi hayatınızı, hem de başkalarının hayatını anlam-landırmak için benim bildiğim en iyi yol bu. Bir de insanın yaşama tutkusu öyle bir şey ki ne olursa olsun, hayata direniyor. Ruh da tıpkı beden gibi. Nasıl ki bir yerimizi çarptığımızda hücreler o yarayı onarmak için muazzam bir faaliyete giriyorlar, bir süre sonra hiçbir iz kal-mıyor o yaradan, ruh da böyle kendini tamir etmenin bir yolunu bulur. Ayrıca acısını veren Allah, sabrını da verir.

Page 18: Platform 138

15 Aralık 2011 18Platform

D o s y a

Peki acıya bir çözüm bulamazsak, şarkınızda önerdiğiniz gibi tası tarağı toplayıp Bolluca'ya mı yerleşelim?Valla Bolluca'ya yerleşip hele bir de hiz-met verirseniz çok memnun olurum. Fırsatını bulmuşken hatırlatayım: Orada kimsesiz çocukların bakımı için kurulmuş bir çocuk köyü var biliyorsunuz. 0-8 yaş arası bakılmaya muhtaç bu çocuklar, ha-yatlarını tek başlarına idame ettirebilecek konuma gelinceye dek bu köyde aile şev-katiyle büyütülüyorlar. Bolluca tası tarağı toplayıp yerleşilecek yerlerin en başında geliyor bana göre.

ARMUT DİBİNE DÜŞTÜAlbümün en büyük sürprizlerinden biri Nazan Öncel. "Ballı"nın ve Nazan Öncel'in kalbinizde nasıl bir yeri var?Kardeş kadar yakınızdır ayrı ama hepimizin adına bir şeyler söylemek isterim. Yukarıda

sözünü ettiğimiz değer üretme meselesiy-le ilgili Nazan, kadrini kıymetini çok bilme-miz, pamuklara sarıp üzerine titrememiz gereken hediyelerinden biri Tanrı’nın…

Albümün prodüktörlüğünü oğlunuz Mithat Can Özer üstlendi. Nasıl hisse-diyor insan hayatın yıllar içinde böyle sürprizleri karşısında?Valla pek sürpriz olacak bir yanı olmadı açıkçası. Bizim evde büyüdü; müzik ve ses mühendisliği okudu. Böyle olacağı belliydi aşağı yukarı. Ez cümle, armut di-bine düştü.

Cemal Süreya'nın "Sayım" şiiri, al-bümün incilerinden biri şüphesiz. İlk ne zaman vurulmuştunuz Cemal Süreya'ya, bu şiire?Cemal Süreya’ya vurulmam daha eskidir ama bu şiire vurulmam 20 yıl önceydi.

21 yıldır Sezen'in gözüne girmeye çalışıyorum, bu albümde bir ara başardım gibi hissettimAYKUT GÜREL (Süpervizör, Aranjör)

Siz Sezen Aksu'yla uzun yıllardan beri birlikte çalı-şıyorsunuz. Bu albümün hazırlık sürecinde nasıl bir Sezen gözlemlediniz?"Öptüm" bugüne kadar yer aldığım Sezen projeleri için-de en konforlusuydu. Albüm sürecinden haz almayı, kaygılanmaya tercih eden bir Sezen Aksu vardı. Bütün ekibin birbirine inancı ve güveni tamdı. Herşey, tereya-ğından kıl çeker gibi oldu diyebiliriz. Tartışmalar, fikir ayrılıkları olmadı mı? Elbette oldu. Bir işi, ekip halinde yapmayı tercih etmenizin nedeni de bu fikir ayrılıklarının getirdiği zenginliktir diye düşünüyorum.

"Öptüm" albümü sizde nasıl hatıralar bıraktı?21 yıldır Sezen Aksu'nun gözüne girmeye çalışıyorum, bu albümde bir ara başarmışım gibi hissettim. Bu bile "Öp-tüm" projesini benim için ölümsüz kılar. Tabii bu göze gir-me meselesi belirsiz. Herşey değişebilir. (Gülüyor)

Bu albümü, müzikal açıdan hem kendi hem de Sezen Aksu diskografisinde nasıl bir yere koyuyorsunuz?Benim diskografimde bir Sezen Aksu albümünde süper-vizör olmak onur verici. Sezen tarafında ise bu albüm, di-ğerlerinden ne bir adım geride ne bir adım ileridedir. Tüm Sezen Aksu albümlerinin bir şarkı yazarı ve şairin kanın-dan, canından oluştuğunu bilirsiniz. Dünyevi kaygılarla, dinleyiciyi kandırmak için yapılmış, hesap kitap dolu bir tek Sezen albümü bile gösteremezsiniz bana.

Herkesin "Sezen"i başkadır ya, Sizdeki "Sezen" na-sıl bir şeydir?Sezen Aksu'yu çok seviyorum demek çok zor değil. Ül-kenin tamamına yakını bunu söylüyor zaten. Ama çok se-viyorum. Bambaşka bir ilişkimiz var. Çoğunlukla şiddet-lidir ama öyledir işte. En başta yetenekleri beni sarhoş etmişti, saygım da bundandır. Ama artık sevgim daha en-teresan bir yerde, özlüyorum bildiğin... Hala konuşurken heyecanlandığımı da söylemezsem olmaz. Hatta arada bir "siz" demekten de kendimi alamam.

Page 19: Platform 138

19 Platform

BENCE BENİM İŞİMİ YAPAN İNSANLARIN ÜZERİNDE-Kİ O SPOT IŞIĞI GÖZ KAMAŞTIRIYOR. YANİ SÖZÜNÜ ETTİĞİNİZ YOLCULUK GİT GİT BİTMEZ…Kabalah öğretisinde hocam bana "Bir gün her şey-den sıyrılmayı dene… Onu becerebilirse insan, bütün kaygıları, takıntıları, zaafları, egosunun zarar veren tarafları ve arızaları ortadan kalkabilir" demişti. Siz ruhsal yolculuğunuzda böyle bir noktaya ne kadar yakınsınız?Dışarıdan nasıl görünüyorum bilmiyorum ama hissettiğim kadarıyla gereğinden fazla bir anlam yükleme hali var. Ben basit bir insanım. Herkes gibi kıymetli ve kıymetsiz yanlarım var. Yaptığımız işin olmazsa olmazı o illüzyon ne-deniyle, çok ileri bir noktadaymış gibi bir his uyandırıyor olabilirim. Bence benim işimi yapan insanların üzerindeki o spot ışığı göz kamaştırıyor. Yani sözünü ettiğiniz yolculuk git git bitmez…

Geriye dönüp baktığınızda, hayatınızda en mutlu ol-duğunuz fotoğraf nasıl bir şey?Mithat Can’ın ilk süt emdiği an… Hiç unutmuyorum, “İnsan bu yüzden 20 çocuk doğurabilir…” diye hissetmiştim.

D o s y a

Sanırım beni komik buldu

ALPER ERİNÇ (Aranjör)+ Albümdeki şarkıların ritmik, enerjik ve "yeni" olmasına dikkat ettim. Karanlıktan mümkün ol-duğunca kaçmaya çalıştım. Besteler ve sözler bu kadar güzel olunca da, daha fazla bir şeye ihtiyaç kalmadı. "Unuttun mu Beni" son zaman-larda duyduğum en güzel şarkı.

+ Sezen Aksu'yu şahsen çok tanımıyordum. İlk defa bu kadar uzun zaman geçirdik. Çok sev-dim. Çok eğlenceli. Bana karşı da çok anlayışlı ve sabırlıydı. Sanırım o da beni komik buldu. Kolay bir çalışma oldu. Sancısız, gerilimsiz, güle oynaya...

Yetenekli müzisyeni hemen fark eder

AYTUĞ YARGIÇ (Aranjör)+ "Acıtmışım Canını Sevdikçe"nin demosunu yapıp Sezen'e dinletirken çok heyecanlan-dım, çaktırmamaya çalıştım. Bence "Öptüm" albümü, yıllar sonra da müzikseverlerin sound olarak yenilikçi ve müzisyenlerin istediklerini sınırsızca uygulayabildikleri bir albüm olarak hatırlanacak.

+ Yetenekli bir müzisyeni Sezen mutlaka fark eder. Ben de ne mutluyum ki onlardan birisi-yim. Bendeki yerini kelimelerle anlatmam çok zor, sadece büyük bir sevgi diyebilirim.

Masa tenisinde çok iyidir

OZAN BAYRAŞA (Aranjör)+ Bu benim ilk profesyonel işlerimden. Sezen Aksu olunca daha da heyecanlanıyor, gurur-lanıyor insan. O yüzden "Öptüm" albümü bir dönüm noktasıdır benim için. Kısa sürede çok şey öğrendim ve olgunlaştım.

+ Sezen Aksu, bir rol modeli benim için. Çocuk yaşta babamın gitar eşliği ile arkadaş toplulukla-rında onun şarkılarını söylediğimi hatırlarım. As-lında her yerde o var, çocukluk aşklarımda dahi. Onunla ilk tanıştığımızda ayağım kırıktı. İyileşir iyileşmez masa tenisi maçı yapmıştık. Yenilmek-ten kaçamamıştım. Masa tenisinde çok iyidir.

Page 20: Platform 138

15 Aralık 2011 20Platform

H a b e r

Anadoluline Hollanda Genel Müdürü Ahmet Karacadal Amsterdam’daki genel merkezin-de kış sezonu ile ilgili çalışmaları ve projele-ri hakkında önemli bilgiler verdi.Yaz sezonu ile ilgili hedeflerini yakaladıklarını belirten Anadoluline Hollanda Genel Müdü-rü Ahmet Karacadal, yaklaşık işçi ve turistik bazda 100 binin üzerinde kişiye hizmet ver-diklerini, bu sayıyı 2012’de dahada artırmayı planladıklarını söyledi.Seyahat alanında ki tecrübelerine dayana-rak bu hedefi rahatlıkla yakalayacaklarına inancının tam olduğunu belirten Karacadal şöyle konuştu: “2011 yılı Allah’a şükürler olsun çok güzel geçti.Anadoluline olarak bu güzellik sadece bizim açımızdan değil Tür-kiye açısından da hakikaten olumlu geçti.Şirket olarak yazda hedeflerimizi yakalamış olduk.Bunun yanında belirlediğimiz uçuş noktalarına da ulaşmış olduk.Anadoluline olarak hedefimiz 100 bin yolcu taşımaktı.Bu rakamın üzerine çıkmış olduk.Bu yüz bin yol-cu uçağa binen yolcu.Bunun içinde yüzde 10 ila yüzde 15’lik turistik uçuş hedeflemiş-tik.Bu rakamları da yakaladık.

Anadoluline ile İstanbul daha yakınNasıl ki Avrupa’da Barselona,Roma,Paris ve Londra’ya gidiyorlar ise bizde Anadoluline olarak İstanbul’umuzu nasıl ön plana çıkar-tabiliriz bunun içinde özel İstanbul programı yaptık.İstanbul konusunda bu yıl çok iddialı-yız.Türkiye’nin en büyük özel havayollarından biri olan Onur Hava Yolları ile iyi bir anlaşma yaptık.Anadoluline olarak İstanbul Atatürk Havaalanına haftada 3 sefer Salı,Cuma ve Pazar olarak başlattık.Onur Hava Yolları ile direkt olarak Avrupa yakasına Atatürk Hava-limanına uçuyoruz. Bu konuda biz bir araş-tırma yaptık. İstanbul Sabiha Gökçen’den uçuşlarda Avrupa yakasına geçişler de en az 2 ila 3 saat zaman kaybı oluyordu. Bizde o vesile ile İstanbul’dan insanlarımızı soğut-mamak amacı ile THY’den sonra İstanbul Atatürk Havaalanına Onur Hava Yolları ile be-

raber program yaptik. Çünkü Atatürk Havaa-lanından yolcularımızı otellerine 25 dakikada götürebiliyoruz. Bir diğer konu ise vatandaş-larımızın yüzde sekseni İstanbul’u tanımıyor.Özellikle Sultan Ahmet Camii, Eyüp Sultan ve Süleymaniye Cami ve diğer tarihi yerleri doğru dürüst bilmiyor.Yapmış olduğumuz özel paketler ile İstanbul’u tanıtıcı seferler başlattık. Pake-timizde üçlü, beşli ve haftalık paketlerimiz mevcut.Bizim insanımız gerçekten İstanbul’a gitmek istiyor.İstanbul’u öğrenmek istiyor.Bunun için özel rehberler eşliğinde özel tur-lar ayarladık.Bunun yanında gençlere yöne-lik İstanbul’umuzu tanıtmak için tur paketleri hazırladık.İstanbul’a özellikle gençlere tarihi ve kültürel zenginlikleri göstermenin yanında sportif faaliyetler amaçlı turlar düzenledik.Galatasaray,Trabzon,Beşiktaş ve Fener-bahçe takımlarımız arasında oynanacak tüm maçlarının kombine biletlerini aldık. Hollan-da Türkiye arasında 2012’de başlayacak 400.yılı diplomatik ve dostluk yılı kapsa-mında bir çalışmamız var.Özellikle iki ülkeye karşılıklı seyahatler ve fuar organizelerinde

özel koltuklar ayırmış bulunmaktayız.İki ülke arasında etkinlikler İstanbul üzerinde yoğun-laşacağı için bu çalışmayı başlattık.

Saygın havayolu şirketleri ile çalışıyoruzAnadoluline olarak THY, Corendon, Sun Expres, Onur Air, Pegasus ve Transavia gibi saygın havayollarıyla işbirliği yapıyoruz. 1995 yılında kurulan şirketimiz geçen süre zar-fında önemli bir gelişme gösterdi. İstanbul, İzmir, Dalaman, Bodrum, Ankara, Kayseri, Antalya, Konya, Sivas ve Elazığ gibi nokta-lara direkt uçuşlarımız var. En iyi havayolu şirketleriyle yaptığımız uçuşlarımızda bilet sa-tışı yanında, seyahat paketlerimizle de 2012 yılında hedeflerimize rahat ulaşacağımızı tah-min ediyoruz. Hollanda’da seyahat alanında 16 yıllık tecrübemiz var. Dolayısıyla bu tecrü-bemizle 2011 yılında iyi bir çıkış yaptığımıza inanıyoruz. Tabii ki bu çıkışta Corendon’un büyük desteği oldu. Biz bu işi çok iyi biliyo-ruz demiyoruz; çünkü eksiklerimiz var. Ancak çok iyi bir ekibimiz var ve onlara güveniyoruz. Anadoluline olarak hizmeti insanımızın ayak-larına getirdik. Bundan dolayı mutluyuz.

Kış sezonuna farklı bir konseptle çıkıyoruzAhmet Karacadal: “İstanbul’a özellikle gençlere tarihi ve kültürel zenginlikleri göstermenin yanında sportif faaliyetler amaçlı turlar düzenledik. Hollanda Türkiye arasında 2012’de başlayacak 400.yılı diplomatik ve dostluk yılı kapsamında bir çalışmamız var.Özellikle iki ülkeye karşılıklı seyahatler ve fuar organizelerinde özel koltuklar ayırmış bulunmaktayız.İki ülke arasında etkinlikler İstanbul üzerinde yoğunlaşacağı için bu çalışmayı başlattık.”

Anadolu Line’nin sahibi Ahmet Karacadal

Page 21: Platform 138

21 Platform

H a b e r

Lahey / M.İsmet Furkan - Hollanda'da hayvanların Yahudi ve Müslüman gele-neklerine göre kesilmesini yasaklama gi-rişimi, Varşova'da bir araya gelen Avrupalı Yahudi din adamlarının toplantısında baş gündem maddesini oluşturuyor.BBC'nin haberine göre, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Polonya ilk kez bu kadar çok sayıda hahamı ağırladı.Hollanda parlamentosunun alt kanadın-dan Haziran ayında onay alan tasarı, "hay-vanların çektikleri acıyı en aza indirmek gerekçesiyle" kesilmeden önce elektrik şokuyla bayıltılmalarını öngörüyor.Ancak Yahudiliğin dini vecibelerine göre, kesim sırasında hayvanın bilincinin yerin-de olması gerekiyor.Helal et kesimi için benzer geleneklere sahip olan Müslümanlar ve Yahudiler, yasalaşması için Hollanda parlamentosu-nun üst kanadından da onay alması gere-ken tasarının dini özgürlükleri kısıtladığını savunuyor.

'Asıl hedef Müslümanlar'Parlamentonun üst kanadında Ara-lık ayında oylanması beklenen tasarı, hayvan hakları kisvesi altında aslın-da Hollanda'da yaşayan 1,2 milyon Müslümana karşı düşmanca bir tavır.. Hollanda'da yaşayan yaklaşık 50 bin Yahudi, çok daha az bir nüfusu temsil ediyor.Polonya'nın Hahambaşı Michael Schudrich, dini geleneklere göre tatbik edilen kesimin hayvana ıstırap çektirdi-ği görüşünün yanlış olduğunu söyleye-rek, ''Avrupa'da bu tip bir yasak en son Nazi döneminde uygulanmıştı. Kimse şu an Hollanda'nın bir Nazi rejimi oldu-ğunu söylemiyor. Ama hafızamızda kötü anıları canlandırdığına şüphe yok'' diye konuştu.Hahambaşı, yasak girişiminin kaynağın-daki asıl nedenlerin Hollanda'da ''azın-lık gruplarıyla yaşanan sosyal problem-lerle alakalı'' olduğunu kaydetti.

Müslümanlar hedefti, hahamları birleştirdi Hollanda'nın hayvan hakları adı altında hazırladığı ve dini kurallara uygun kesim yapmayı yasaklayan tasarısına karşı Avrupalı hahamlar birleşti

Michael Schudrich

Page 22: Platform 138

15 Aralık 2011 22Platform

H a b e r

Türkiye'nin Lahey Büyükelçiliği Çalışma ve Sosyal Güvenlik Müşaviri Mehmet Sevim, Hollanda'nın, içinde ek ödenek bulunan ma-luliyet aylığıyla kesin dönüş yapan Türk vatan-daşlarına vermek zorunda olduğu ek ödeneği kesmesinin mümkün olmadığını söyledi.Sevim, yaptığı açıklamada, Türkiye ile AB arasında imzalanan 1980 tarihli Ortaklık Kon-seyi Kararı'nın (OKK) bu konuda en büyük dayanak olduğunu belirterek, "3/80 sayılı OKK'nın 6/1 maddesi doğrudan uygulanabilir niteliktedir. Buna göre Türk vatandaşlarının ek ödenekleri durdurulamaz, azaltılamaz ve indi-rime tabi tutulamaz" dedi. Son olarak Utrecht Temyiz Mahkemesi'nin 11 Kasım'da bu yönde karar verdiğini hatırlatan Sevim, mahkemenin verdiği emsal niteliğindeki bu kararın hukuki süreçte son nokta olduğunu söyledi.

"Ek ödeneklerin yasal faiziyle birlikte top-lam miktarı tahminen 10 milyon avro"2001 yılı itibariyle Türkiye'ye maluliyet aylığıyla kesin dönüş yapanların sayısının 4 bin civarın-da olduğunu ve bunlardan bin 800'ünün ay-lıklarında ek ödenek bulunduğunu kaydeden Sevim, "Hollanda'nın 2003 yılından bu yana ödemediği ek ödeneklerin yasal faiziyle bir-likte toplam miktarının ise tahmini 10 milyon avro olduğunu" söyledi. Utrecht mahkemesi-nin bu kararından sonra söz konusu paranın yasal faiziyle birlikte en yakın zamanda ilgili kişilere ödenmesi bekleniyor. Türk makamla-rının Hollanda'da başlattıkları ek ödenek da-vası yaklaşık 10 yıldır devam ediyor. Hollanda mevzuatına göre ödenen maluliyet aylıklarının bir parçası olan ek ödeneklerin, 27 Mayıs 1999 tarihinde yürürlüğe giren ödeneklerin ihracını kısıtlayan yasa hükümleri gereğince

önce azaltıldığını, ardından 1 Ocak 2003 tari-hinden itibaren de tamamen durdurulduğunu anlatan Mehmet Sevim, 10 yıldır devam eden hukuki mücadelede başarılı olmanın mem-nuniyet verici olduğunu söyledi. Mehmet Se-vim, avukatlar Nazmi Türkkol, C. de Roy van Zuydewijn ve D. Schaap ile birlikte 10 yıldır yürüttükleri hukuksal mücadeleyle ilgili şöyle konuştu: "2001 yılından itibaren açılan dava-ların vatandaşlarımız lehine sonuçlanması ve Hollanda'nın uluslararası yükümlülükleri do-layısıyla ödemelerin bir süre daha devam et-mesi sağlandı. Devam eden yargı süreci çer-çevesinde 2007 yılında Utrecht Yüksek İdare Temyiz Mahkemesi'nce konu Avrupa Birliği Adalet Divanı'na (ABAD) götürüldü. ABAD'ın 26.05.2011 tarihinde açıkladığı karara göre, 3/80 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı'nın 6. maddesinin 1. fıkrasının doğrudan uygulana-bilirliğine hükmedildi. Hollanda'nın önerisiy-le, ek ödeneklerin AB içinde de transferinin durdurulması amacıyla yapılan değişikliğin Türkiye'de ikamet eden ve Hollanda'dan ma-luliyet ödeneği alan Türk vatandaşları üzerinde bir etkisinin bulunmadığı hüküm altına alındı. Ardından Utrecht Temyiz Mahkemesi ek öde-neklerin kesilemeyeceği kararını verdi." Bundan sonra maluliyet aylığıyla gidecek-lerin ek ödenekleri de kesilmeyecekÖdenekleri kesilenler için açılan davada alı-nan kararın bundan sonra Türkiye'ye maluliyet aylığıyla kesin dönüş yapacak olanları da kap-sadığına işaret eden Mehmet Sevim, ayrıca bu kararın tüm AB üyesi ülkeler için geçerli olduğunu bildirdi. "Bu karar emsal niteliğin-dedir" diyen Sevim, "3/80 sayılı OKK'nın 6. maddesinin 1. fıkrasının doğrudan uygulana-bilir bulunması, ek ödenekler davasını kendi öneminin dışına taşımıştır. Bu kararla ne Hol-landa ne de başka bir AB üyesi ülke Türkiye'ye transfer edilecek yaşlılık, maluliyet ve geride kalanlar (dul ve yetim) sigortaları ödenekleri ve bu sigorta ödeneklerine ilave olarak ödenen primsiz ek yardımları hiç bir şekilde durdura-mayacak, azaltamayacak ve indirime tabi tuta-mayacaktır" diye konuştu. Sırada yaşlılık aylığıyla dönenlere verilen ek ödenekler varHollanda'da yaşlılık aylığıyla Türkiye'ye dönen-

lere her ay verilen yaklaşık 33 avroluk ilave ödeneğin de 1 Haziran 2011 tarihinden bu yana kesildiğini anlatan Mehmet Sevim, bu-nun için de yakın zamanda yine hukuki süreci başlatacaklarını açıkladı. Hollanda'dan yaşlılık aylığı alan ve Türkiye'de ikamet eden yaklaşık 23 bin kişinin bulunduğunu aktaran Sevim, son 6 aydır bu insanlara verilmesi gerektiği halde ödenmeyen ilave ödeneğin toplam mik-tarının ise 4 milyon 200 bin avro civarında ol-duğunu vurguladı. "Hukuksal mücadele sona erene kadar bu meblağ daha da artar" diyen Sevim, "Yılda yaklaşık 8 buçuk milyon avro ediyor. Davanın iki yıl sürdüğünü farz edersek o zamana kadar bu miktar 16 milyon avroyu bulur. Parasal büyüklüğünden öte ABAD'ın son kararından sonra bu kesintiyi hukuka aykı-rı buluyoruz. Bu konuyla ilgili de itiraz sürecini tamamladık, en yakında konuyu yargıya götü-receğiz" şeklinde konuştu.

Türkiye'ye dönen malulen emeklilerin ek ödeneği kesilemez

Mehmet Sevim

Nazmi Türkkol

Page 23: Platform 138
Page 24: Platform 138
Page 25: Platform 138

25 Platform

M a k a l e

Çalıştığım kurum SPIOR ile Cent-rum voor Pleegzorg kurumu or-taklaşa bir Műslűman Koruyucu

aile projesi başlatmıştı. Bu proje çerçe-vesinde Koruyucu aile nedir ne değildir konusunu enine boyuna masaya yatırıp, konu ile alakalı el ilanları, posterler ve bilgilendirme materyalleri geliştirmiştik. Hemen Rotterdam’da ki bűtűn cami ve derneklerde bu konuda bilgilendirme top-lantıları yapmıştık. Hatta bu konuyu daha geniş bir kitleye ulaştırmak adına kısa bir film çekip bir kaç hafta boyunca yerel bir televizyon olan Feza TV de yayınlatmıştık.

Proje kapsamında yaptığımız bilgilendir-me toplantılarından çıkan en őnemli so-nuç ‘pleegzorg’veya ‘koruyucu aile’kav-ramının hiç bilinmiyor olmasıydı. Bunu őrneğin ne ev hanımları, ne çalışan kesim ne de yűksek okula giden őğrenciler bili-yordu. Bu kavramları ilk defa duyduklarını sőylűyorlardı. Birde beklentilerimizin ak-sine insanlarımızın koruyucu aile olmaya çok istekli olmamaları dikkatimizi çekmiş-ti. Bizim projenin sonunda Rotterdam’da yaşayan insanlarımızın en azından bűyűk bir kesimi koruyucu aile kavramıyla ta-nışmış oldu ve on aileye yakını bizzat o dőnemde koruyucu aile olmak için baş-vurdu. Aralarından bazı aileler műslűman çocuklara koruyucu aile bile oldu.

Şimdi geldiğimiz noktada yıl 2011 ve malesef koruyucu aile konusunda çok şey değişmiş değil.

Műslűman bakıma muhtaç çocuklar için yine műslűman koruyucu aileler bulu-namıyor. Yine bu çocuklar farklı din ve kűltűrden koruyucu ailelere veriliyor. Bu

cűmleden sonra akla gelen soru hemen şu oluyor. Peki bu durum sakıncalı mı? Yani Műslűman yada başka bir dine men-sup bir çocuğun faklı dinden bir koruyu-cu aileye verilmesi sakıncalı mı?

Buna gőnűl rahatlığı ile sakıncalı değil-dir demeyi çok isterdim. Ama bunun bűyűk sakıncaları var. Bir kere koruyucu aile geçici bir durum. Sonuçta çocuğun gerçek ailesine dőnme durumu burda sőzkonusu. Şayet geçici olan koruyucu aile çocuğun dini ve kűltűrel geçmişine saygı gőstermez ve ona başka bir dini veya kűltűrű empoze ederse bu çocuk gerçek ailesine dőndűğűnde bűyűk çe-lişkiler yaşayacak ve hayatı boyunca bu çelişkilerin etkisinden kurtulamayacaktır. Esasen gerçek ailesine hiç dőnmese bile bu durum sakıncalıdır.

Çelişkiler içinde yaşayan, kendi őz benli-ğine sahip olamamış çocuklar ve gençler hem kendileri için hem de bulundukları toplum için bir sorun teşkil edeceklerdir. Zira iyi bir őz benlik gelişimi ruh sağlığı açısından çok önemlidir. Ve benlik, do-ğar doğmaz bulunduğu aile ortamında ve sosyal çevrede öğrenilmeye başlanan bir kavramdır. Bu kavramının en belirgin bir şekilde kendini gösterdiği zaman ise ergenlik dőnemine ğeçiş dőnemidir. Bu dőnemlerde çocuk ‘ben kimim’ sorusunu kendine sorduğunda cevabını alamıyor veya ikilem yaşıyorsa bu çok sakıncalıdır. Bu durumda yetişen geçler hem kendi-leriyle barışık değillerdir hemde içinde yaşadıkları toplumla. İşte olaya sadece bu yőnűyle baktığımızda bile koruyucu ailenin aynı dinden, kűltűrden ve sosyal çevrden olmasının őnemi anlaşılacaktır.

Bu durumda çocuk ikilem yaşamayacak, benliği ve ruh sağlığı iyi gelişecektir.

Műslűman bir çocuğun Hırıstiyan kor-yucu ailesi tarafından vaftiz edildiği-ne şahit oluyoruz.

Bu bağlamda Hollanda pratiğine baktığı-mızda çok kısa bir sűre őnce Műslűman bir çocuğun Hırıstiyan koryucu ailesi ta-rafından vaftiz edildiğine şahit oluyoruz. Bu durum maalesef çok tepki çekmedi. Basın bu konuya fazla ilgi gőstermedi. Esasen koruyucu ailenin bőyle birşey yapması, koruyucu aile kurumunun ve ku-rallarının ruhunada ters. Bu kurallar gere-ği çocuğun dinine, kűltűrűne, geçmişine saygı gőstermeleri gerekiyor. Pratikte ise durum maalesef bőyle değil. Vaftiz edile Műslűman çocuk ile alakalı PvdA partisi meclis űyeleri Arib ve Dijsselbloem ilgili bakana soru sordular. Umulur ki bundan sonra bu gibi olaylar yaşanmasın. Ama şunuda belirtelim ki bu durum gerçek-ten çok kaygı verici çűnkű son zaman-larda bu gibi vakalar sıkça gőrűlmeye başlandı. Dolayısiyle bu olayın műnferit bir olay olduğunu dűşűnműyorum. Ço-cuğun menfati, sıhhatli yetişmesi ve aile-nin pleegzorg (koruyucu aile) kurumuna gűveni için, bakımı yapılan çocuğun di-nine saygı gősterilmeli ve başka bir dine girmesi için kesinlikle zorlanmamalıdır. Bunun yanında műslűman koruyucu aile-lerin çok olmaması tabiki ayrı bir sorun. Hollanda’da yaşayan műslűmanlara, ku-rum ve kuruluşlarına bu konuda bűyűk gőrev dűşűyor. Umarım bir kampanya başlatırlar ve koruyucu aile olurlar. Uma-rım bende bir 11 yıl sonra aynı yazıyı tek-rar yazmak zorunda kalmam.

Koruyucu aile mi?

Bundan tam 11 yıl őnce 2000 yılının Nisan ayında Platform dergisinde ‘Koruyucu aile olalım’ başlıklı bir yazı kaleme almışım. O yazı ile ‘Pleegzorg’ ‘Koruyucu aile’ olgusuna dikkat çekmek istemiştim.

Mesut Dişli

Page 26: Platform 138

15 Aralık 2011 26Platform

A y ı n R ö p o r t a j ı

Evliya Celebi is een Turkse geleerde die in 1611 in Istanbul Unkapani is geboren. Hij heeft 50 jaar van zijn

leven besteed aan het reizen door vers-chillende steden en landen. Tijdens deze reizen maakte Celebi vele notities, verhalen over hoe mensen in verschillende gebie-den leven en samenleven. Deze notities zijn verzameld in het boek ‘Seyahatname’.

Ter nagedachtenis aan de reislustige Celebi is er onlangs een evenement georganiseerd onder de naam ‘Moderne Evliya Celebi’. Hier zijn verschillende prijzen uitgereikt aan prog-rammamakers die in de geest van Celebi infor-matieve reisprogramma’s maken. Tijdens de uitreiking heeft de Nederlander Wilco van Her-pen, naast vele andere Turkse collega’s, ook een prijs ontvangen voor zijn reisprogramma.

Je bent de enige buitenlander die de ‘Mo-derne Evliya Celebi’ prijs gewonnen he-eft. Hoe voelt het om de enige niet Turkse winnaar te zijn?“Het was een hele eer! Sta je daar als eni-ge buitenlander en Nederlander tussen een aantal zwaargewichten zoals Coşkun Aral, Tayyıp Tayfunoğlu, Fatih Türkmenoğ-lu of Ayhan Siçimoğlu. Het geeft me een goed gevoel om als professioneel televisi-emaker zo’n erkenning te krijgen.

Kun je vertellen hoe belangrijk zo’n prijs voor jou type programmamaker is?“Ik geloof dat dit heel belangrijk is. De laatste tijd zijn de reisprogramma’s en documentai-res behoorlijk populair geworden. Mensen die vanwege financiële redenen of andere redenen niet kunnen reizen laat ik in mijn programma’s met mij meereizen. Ik open een raam dat anders voor hun gesloten zou blijven. Ik laat mensen een Turkije zien dat zij allemaal kennen, maar ik probeer altijd een onverwachte invalshoek te vinden.

Wat waren de reacties gedurende de prij-suitreiking? Mensen hebben mij via de sociale network Facebook gefeliciteerd. Helaas viel de prij-suitreiking samen met de grote aardbeving vlakbij Van. Vandaar dat het onderbelicht is gebleven; wat begrijpelijk is want die ramp was verschrikkelijk. Maar helaas kunnen wij nu de conclusie trekken dat Turkije na de aardbeving van 1999 nog niets geleerd he-eft. Dezelfde vragen, dezelfde antwoorden maar ondertussen zijn er weer heel veel men-sen overleden. Dat zou niet mogen gebeu-ren. Een dag na de aardbeving was er een programma waar men meedeelde dat alle ge-bouwen in Turkije waren gecontroleerd met uitzondering van de omgeving van Van. Een paar weken later vertelde de burgemeester van Istanbul dat nu (deze week) een aantal huizen zal gaan controleren om te kijken of deze huizen veilig en sterk genoeg zijn om een aardbeving te kunnen doorstaan.

Kun je vertellen hoe je begonnen bent met je programma ‘Wilco’nun Karavanı’?Ik heb jaren geleden voor het Turkse prog-ramma “Haberci” research gedaan. Ik werkte daar achter de schermen, samen met techni-ci en de montage-afdeling. Jaren later belde een vriend van dat bedrijf op met de vraag of ik voor hun een programma wilde maken. Natuurlijk wilde ik dat! Het idee was om een reisprogramma te maken waarin ik als Ne-derlander door Turkije reis in mijn camper en verslag doe van mijn avonturen. We vonden het allemaal een geweldig idee, er was alleen één klein probleem. We hadden geen cam-per! We zouden starten met filmen in januari maar de eerste week van december was er nog steeds geen sponsor, nog geen camper. Plotseling, in de tweede week van december melde zich een sponsor uit Duitsland; Hymer Campers. We zijn toen snel naar Duitsland gegaan om de camper op te halen, op de te-rugweg zijn we begonnen met filmen. Onze

De ‘Modern Evliya Celebi’ prijs gaat naar de Nederlander

Wilco Van HerpenRöportaj: Banu Çelik

Page 27: Platform 138

27 Platform

A y ı n R ö p o r t a j ı

eerste programma was geboren. We filmden mensen onderweg en vroegen ons af; hoe reizen Duitse, Nederlandse en Oostenrijkse Turken terug naar hun geboorteland om daar vakantie te vieren? Aan welke plaatsen in Tur-kije gaan zijn voorbij zonder de ware schoon-heid ervan te ontdekken? Zo is mijn verhaal begonnen, het is uiteindelijk een erg goede aflevering geworden.

Vanwege je programma heb je veel kun-nen reizen en heb je in Turkije veel pla-atsen gezien. Kun je vertellen wat je één van je favoriete plekken is?Elke keer wordt me deze vraag gesteld en elke keer is mijn antwoord hetzelfde. Ik heb geen favoriete plek; als je wilt kun je overal geweldige dingen zien en of beleven. Je moet er open voor staan. Als je dat lukt is elke plek geweldig. Maar natuurlijk zijn de plekken die de meeste mensen weten geweldig maar er is nog zoveel meer. En geloof mij maar, ik heb nog lang niet alles gezien. Ik kan en ga nog jaren door!

Kun je vertellen waarom je als Ne-derlander destijds naar Turkije bent geëmigreerd?De eerste keer dat ik naar Turkije ging was voor een vakantie in het 1987. Ik werkte toen als kok in het Okura Hotel in Amsterdam en een Turkse collega van het hotel vertelde

over zijn geweldige Turkije. Volgens deze man moest dit het paradijs op arde zijn. Al-tijd mooi weer, overheerlijk eten, geweldige natuur en... de beste buschauffeurs van de wereld. Al deze dingen kloppen wel aardig behalve één punt: de buschauffeurs. Ik heb van mijn leven niet zoveel bus ongelukken gezien of er over gehoord. Slechte wegen, gladheid of oververmoeidheid zijn vaak de redenen van zo’n ongeluk. Geïnspireerd door mijn toenmalige collega ben ik in de jaren da-arna nog diverse malen terug gegaan. Eerst als toerist, later als fotograaf. In 1990 heb ik afscheid genomen van het koksvak en ben ik fotograaf geworden. Als fotograaf ging ik minimal 4 of 5 keer per jaar naar Turkije en bezocht er de mooiste plekken. Het was pas nadat een Turkse collega, Metin Göktepe, door de politie was vermoord dat ik met heel andere ogen naar Turkije ben gaan kijken. Turkije, dat geweldige land met zijn vriende-lijke mensen maar tegelijk heel erg veel men-sen die enorm fel tegen het systeem waren. Bereid om er hun leven voor te geven, hun leven voor een rechtvaardiger Turkije. Een jaar later liep ik voor een tentoonstelling die ik had georganiseerd door Istanbul/Beyoğlu. Het was daar dat ik de beslissing heb geno-men om permanent in Turkije te gaan wonen. Maar het zou nog een paar jaar duren voordat ik de stap daadwerkelijk kon maken. Ik wilde het land leren kennen, kris kras door het land

reizen, de mensen begrijpen die door het geven van hun eigen leven zochten naar een beter Turkije. Volgens mij zou Turkije gaan ve-randeren en dat proces wilde ik van dichtbij meemaken. En ik kan je vertellen, Turkije is veranderd. Ik wist niet dat een land in 10 – 12 jaar zo enorm kon veranderen.

Kun jij uitleggen wat het verschil is tus-sen de Turken in Nederland en Turken in Turkije?De Turken in Nederland (vooral de 1e gene-ratie) leven nog steeds (in gedachte) in Tur-kije. Het is het beloofde land maar jammer genoeg voor hen is er het volgende proble-em dat voor alle mensen in de wereld geldt die geëmigreerd zijn. De ontwikkeling van het land gaat door. Je kunt de kranten lezen of naar het journaal kijken maar iets passief ver-nemen of actief beleven is een groot verschil. Zij raken vervreemd van hun eigen land maar voelen zich, jammer genoeg, ook in Neder-land niet echt thuis. Ik denk dat dat een gro-ot probleem is. Ik vergelijk het wel eens met bloemen: De mooiste bloemen van de wereld gedijen het beste in hun eigen aarde of om-geving. Als je dat bloemetje meeneemt naar een andere plaats dan groeit het misschien wel maar het zal nooit zo mooi, gezond en sterk zijn als in zijn eigen aarde. Hier in Turkije wordt over de ‘Gurbetçiler’ gesproken of Al-mancılar. Een term waarmee men de ‘buiten-

Page 28: Platform 138

15 Aralık 2011 28Platform

landse’ Turken bedoeld. Vervreemd van hun eigen land en vreemde in het andere land, een moeilijk leven. Ik heb voor Turkije geko-zen, ik heb deze problemen niet echt mee-gemaakt. Ik merk dat ik wat vervreemd ben van Nederland maar ik heb het hier in Turkije geweldig naar mijn zin.

Nederlanders hebben soms vooroorde-len over Turken die in Nederland wonen. Bestaan er ook vooroordelen over buiten-landers die in Turkije wonen?Vooroordelen; ik denk dat het in Turkije wel meevalt. Mutlaka var ama aklıma gelmiyor.Mijn vooroordeel over een buitenlanders hier is dat een aantal van deze mensen na één ma-and in Istanbul te leven, denken dat zij alles en iedereen kennen en daar met hun vooroorde-len over in gesprek gaan met anderen. Als ik dan wat inbreng dan ben ik gek (zeggen zij) en heb geen verstand over dit land. Ik denk dat het meer een voordeel is voor veel buitenlan-ders om hier in Turkije te wonen. Maar dan be-antwoord ik jou vraag tevens vrij kort door de bocht. Voor mij of mensen die net als ik met dezelfde intenties zijn gekomen is het een vo-ordeel. Voor Expats is dit land nog prachtiger want zij brengen 3 jaar door hier, werken, ver-dienen (goed) en gaan dan weer verder. Maar voor mensen die uit de 3e wereld landen ko-men of op de vlucht zijn en in Turkije wonen is Turkije geen gemakkelijk land.

Waar heb je nog steeds moeilijk mee in Turkije?Het verkeer, dat mensen zo roekeloos rijden en een ander de dood in jagen. Een mensen-

leven is hier soms niets waard. Ik vind dat nog steeds erg moeilijk te begrijpen!

Wat verbaast je in Turkije nog steeds?Alles! Als ik mij niet meer verbaasd dan houdt mijn leven hier op. Je moet je constant verba-zen en dat is erg makkelijk in Turkije. Ik ver-baas mij over de politiek, ik verbaas mij over de manier waarop er soms met hun nationale erfgoed wordt omgegaan, ik verbaas mij over de zachtheid van de mensen, ik verbaas mij over de hardheid van de mensen, ik verba-as mij erover hoe mensen er in slagen om in leven te blijven en hun kinderen een ‘goede’ opleiding weten te geven ondanks het feit dat zij weinig geld hebben, ik verbaas mij over de

geweldige rijkdom (financieel) die er hier is en ik verbaas mij over de enorme rijkdom (cultu-reel) die er hier is.

Je bent getrouwd met een Turkse vrouw, Gonca Gürses van Herpen en jullie heb-ben een dochter Şira. Kun je vertellen hoe je je vrouw hebt ontmoet? Ik heb mijn vrouw ontmoet tijdens het ‘Is-tanbul Film Festival’. Tijdens dit festival werkte Gonca als vrijwilligster. Zij introdu-ceerde de films en vertaalde interviews als er buitenlandse regisseurs of acteurs waren. Ik was zo onder de indruk van die kleine vrouw met die geweldige uitstraling; ik zou en moest haar leren kennen. Het was een jaar later dat onze paden weer kruisten, wederom tijdens het film festival. De vlam sloeg in de pan en het was liefde op het eerste gezicht. Zij stond daar op de trap in het film theater, ik keek omhoog en zag haar staan. Het was één van de groots-te en prettigste verassingen van mijn leven. Wij zijn nu inmiddels bijna 5 jaar getrouwd en hebben een prachtig dochtertje Şira en niet te vergeten onze hond Luna.

Voor je programma moet je veel reizen, wat vind je vrouw hiervan?Het is fijn om thuis te zijn maar tevens is het geweldig om weer op reis te zijn. Met nieuwe verhalen en een vernieuwde energie kom ik weer thuis. Na dagen elkaar te hebben ge-mist ben je eindelijk weer bij elkaar. Dat is wat Gonca fijn vindt aan mijn werk, maar natuurlijk wil zij af en toe ook best wel eens mee om te ervaren wat ik mee maak.

A y ı n R ö p o r t a j ı

Page 29: Platform 138

29 Platform

A k t ü e l

Değerli okuyucular, 13 kasım 2011 tarihinde Hollanda‘nın önde gelen gazetelerinden birinde “Aptal Türk-

ler” yazısı yayınlanmıstı. Kim neden ”Türk toplumuna” hakaret içeren böyle bir yazı yazmıştır derken; önce PVV- lideri Geert Wilders gibi birimi veya biri daha mı popü-ler olmak istiyor dedim. Daha sonra yaza-rın kim olduğuna bakınca; geçmiş yıllarda uyumdan sorumlu bakan olan ve 2004 yılında “inburgering”yani “uyum sınavını” getiren zatın olduğunu gördüm. Evet, Rita Verdonk. Yazısına şöyle devam ediyor:

Insanlar bir ülkeden diğer bir ülkeye git-meden, gideceği ülkenin şartlarını ve ko-şulllarını araştırır ve gideceği ülkenin dilini öğrenmek içinde çaba sarf ederler. Bunun başlıca sebeblerinden bazılarıda gidecek-leri ülkeye gitmeden; yaşam şartlarını, ko-şullarını ve yaşam biçimlerini öğrenerek “uyum” sağlaya bilmelidir.

Yalnız Türkler bunu yapmak istemiyorlar. Bunu kendilerine gerekli görmüyorlar. Kendilerini gidecekleri ülkenin yaşam ko-şullarına, şartlarına ve yaşam biçimine uy-durmak yerine baştan savıyorlar. En önem-lisi Hollanda’da bulunan Türkler, sonradan bu ülkeye gelecek olan insanların ”uyum yasasına” tabii tutulup tutulmalarına karar veriyorlar.

Ya Hollanda’da belirli bir yaşa gelen adam-lara ne demeli? Çoğu zaman Turkiye’nin kırsal kesmindeki genç bayanlarla evleni-yorlar. Bayanların erkeklerden daha aşagı olduğuna/ eşit olmadığına inanıyorlar. Oysa bu zatlar daha önce “uyum yasasına”tabii tutulmuş olsaydılar Hollanda’nın Anayasa-sında kadınların- erkeklerle eş değerde olduklarını ögrenmiş olurlardı.

Peki ya Türk babalar ? Daha cok genç yaş-ta olan çocuklarını Türkiye’den bir akraba-larıyla evlendiriyorlar. Buraya getirdikleri gelinleri de eve mahkum ediyorlar. Evden

çıktıklarında başları örtülü ve kocalarının on adım arkasında yürümeye mecbur bırakı-yorlar. Diğer taraftanda bu kızların gelecek-te çocuklarını modern hayata hazırlamasını bekliyorlar. Oysa kendi ülkelerinde ”uyum sınavına”tabii tutulan kişiler daha o ülkeye gitmeden, kendilerinden neler beklediğini ve ülkenin şartlarını, koşullarını ve yaşam biçimini öğretmiş olacaklardı.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen elbette kendini bilen, kendi sorumluluklarını yeri-ne getiren ve uyum sağlayan Türklerde var. Onlar, Hollanda’da başarının yollarının dil olduğunu iyi öğrenmiş ve geldikleri ülkenin değerlerini ve yasalarını kabul etmişlerdir.Devamında; “Bu kesim insanlar ben bu yazı-yı yazıyorum diye herhangi bir hak/talep için Hollanda Hükümetine başvuruda bulunmaz-lar, ancak “Aptal Türkler” böyle bir girişimde buluna bilirler. Yalnız bu insanların böyle bir hak talebinde bulunma hakkı yoktur, çünkü yıllardan beri buraya hala uyum sağlıyamadı-larsa bu onların sorunu. Onlar için en iyi al-ternatif hiç düsünmeden kendi geldikleri ülke-lerine geri dönmeleridir” diyor Rita Verdonk.

Gelin kendinizce bu yazıyı analiz edin ve doğruluğunu tartışın.

Yalnız bir gerçek varki; Türk toplumunun Hollanda ve diğer Avrupa'da sayılarının çoğalması Rita Verdonk ve benzeri kişileri gerçek anlamda korkutuyor. Hollanda’nın her safhasında; Islami bilen, genc, eğitim seviyesi yüksek olan Türkleri görmek ken-dilerine kabus olmaya başladı. O yüzden Türk toplumuna hakaretler içeren , ba-şörtüsüne nefret ve islam’a kin duygusu verilmeye çalışılıyor. Bu ve buna benzer yazılarla da ”Vatan elden gidiyor” imajları verilmeye çalışılıyor.

Rita Verdonk ve benzeri kişilerin yaptığı yan-lışlar: Şimdiki genç, eğitim seviyesi yüksek, inancını bilen ve Hollandanın her safhasın-da yüksek derecede iş sahibi olan nesille ile birinci nesil insanlarımızın eğitimsizlikle-rini ve suskunluğunu bir birine karıştırmak. Hollanda’ya gelen birinci nesil Türkiye’de belirli sebeblerden dolayı okuyamamış ai-lesinin rızkını temin etmek için tüm zorluk-lara katlanmış ve buralarda en kötü işlerde gece- gündüz çalıstırılıp okuma imkanıda verilmemiş. Bu yüzden de dillerini öğrene-memeleri dolayısıyla kendilerini ifade ede-memiş olmaları onlarda hep ”Aptal”diyerek ön yargıyla yaklaşmalarına sebeb olmuştur. Bazı kişiler bu insanlarımızın bu suskunluk-larından istifade edip önüne gelen her şeyi onlara yaptırdılar. ”Ama şimdi devir değişti” Artık Hollanda’daki- Türklerin okuma seviye-si yüksek, toplumun her alanındalar, sesleri dobra dobra çıkıyor, gerektiğinde çıkan ka-nunlara tepki verip değiştiriyor ve üst düzey-de televziyon kanallarında doğruyu ve eğriyi tartışa biliyorlar. Rita Verdonk gibi kişiler de artık eskisi gibi Türk toplumuna her işine geleni yaptıramadıkları ve her kanunu çıka-ramadıkları içinde etrafa saldırıyorlar. ”Aptal, yobaz, cahil, şaşkın ve haddini bilmez diyor-lar”. Şimdiki nesil ”Genç osmanlılar”bunları bu kadar mı korkuttu? Baksanıza durmadan kabus görüyorlar.

"Aptal Türkler" diyor…

Şahin Yıldırım

Page 30: Platform 138

15 Aralık 2011 30Platform

H a b e r

Aradan geçen altmış yıla rağmen, Hollandalı askerlerin küçük Endonezya köyüne yaptığı baskını ve hemen hemen köydeki tüm erkek nüfusu bir kaç saat içinde yok etmesini ha-tırlıyan Kadun bin Siot'in sesi yaşadıklarını anlatırken hala titriyor. Katliam sırasında 12 yaşında olan Siot, askerlerden bir çöp yığı-nının altına saklanarak kurtulsa da, süngü ile defalarca bıçaklanarak öldürülen babasının kanlar içindeki yüzünü hiç unutmamış. Bu-gün 76 yaşında olan çiftçi, "onu sürükleye-rek götürdüler, bir daha göremedim" diyor.Hollandalı askerlerin zayıflayan sömürge imparatorluklarına tutunmaya çalıştıkları yıl-larda, 9 Aralık 1947 tarihinde düzenlenen katliam, şafaktan önce yüzlerce askerin Ra-wagede köyünü basması ve uykudaki köylü-ler üzerine ateş açmasıyla başlamıştı.

TEK TEK İNFAZ ETTİLERAskerler Hollanda askeri üslerine saldırı dü-zenlemekle suçladıkları direniş lideri Lukas Kustario'yu arıyorlardı. Köylüler nerede ol-duğunu bilmediklerini söylediklerinde asker-ler, köydeki tüm erkekleri köy meydanında

topladı. Elleri arkadan bağlı yüzlerce genç-yaşlı erkek, dizleri üzerine çöktürüldü ve kafalarının arkalarından tek el ateş edilerek birer birer infaz edildi.

ADALETİ GÖREMEDEN ÖLÜYORLARHollanda, henüz özür bile dilemediği katli-amda 150 Endonezyalı köylünün öldürüldü-ğünü belirtiyor ancak köylüler asıl rakamın bunun yaklaşık üç katı olduğunu belirtiyor. Katliamdan, Kadun bin Siot gibi, sadece bir-kaç çocuk kurtulabilmişti. Kurbanların yakın-ları adalet için bekleyerek bir ömür geçirdi.Hollanda'da bir mahkeme geçen hafta artık 80'li ve 90'lı yaşlarda olan katliamın dul bı-raktığı kadınlara tazminat kararı vermesine rağmen, siyasi ve bürokratik labirent için-de ödemenin yıllar sonrasına sarkabileceği belirtiliyor. Davayı açan 10 Endonezyalı kur-bandan üçü zaten hayatını kaybetti. Üstelik Hollanda bu paranın tazminat olmadığını, kal-kınmaya destek amaçlı olduğunda ısrar edi-yor. Ravagede'ye, bir okul, bir hastane ve bir pazar inşaatı için 30 ay önce verileceği açık-lanan 1.2 milyon dolar ise, Endonezya İçişleri Bakanlığı ile köylüleri temsil eden iki vakıf ara-sındaki anlaşmazlık yüzünden ortada kaldı.

"MEZARLARINI ELLERİMİZLE KAZDIK"O gün iki çocuğu ile yatağın altına saklanan ve saatler süren silah seslerini büyük bir kor-

ku içinde dinleyen Wanti ise, köydeki kadınla-rın sabah dışarı çıktıklarında kocalarını, erkek kardeşlerini ve oğullarını nasıl bulduklarını anlatıyor. "Cesetlerini evlerimize taşıdık, çıp-lak ellerle, arka bahçelerimize gömdüğümüz mezarlara defnettik" diyen Wanti, çocuk-larının, babalarına yatak çarşafından kefen yapmasına yardım ettiklerini hatırlarken göz-yaşlarını tutamıyor. 1945 yılında İkinci Dünya Savaşı sona erdiğinde Endonezya, sömürge Hollanda'dan bağımsızlığını ilan etti. Hollan-da bu zengin Asya toprağını kaybetmemek için kanlı bir savaşa giriştikten sonra, nihayet 1949 yılında bağımsız olarak tanıdı.

SEREBRENİTSA'DA DA BOSNALI ERKEKLERİ ÖLÜME GÖNDERMİŞLERDİEndonezya'nın kanlı bağımsızlık savaşı sıra-sında Hollandalı askerler tarafından işlenen en korkunç katliamlardan biri olarak tanımla-nan olay ülkede çok fazla bilinmiyor. Bilenler ise, bunu hala okul kitaplarında yer alan Cha-iril Enver'in bir şiirine borçlu... Yaklaşık 50 yıl sonra, yine bir katliamda, Srebrenitza'da Müslüman erkekleri "korumak" yerine Sırp katillerine teslim eden Hollandalı askerler, bu katliamdaki rolleri nedeniyle de yargılan-madı. 20 yaşındayken iki yıllık eşini kaybe-den Cawi binti Baisa, "beklemekten yorul-dum," diyor ama fazla seçeneği olmadığını da biliyor: "Ölünceye kadar bekleyeceğim."

Erkekleri katledilen köylüler tazminat bekliyor M.İsmet Furkan

60 yıl önce köyleri Hollanda askerleri tarafından basılıp, tüm erkekleri öldürülen küçük Endonezya köyünün sakinlerine bir özür bile çok görülmüş

Page 31: Platform 138

Gentle Incasso, hem şirketten şirkete, hem de şirketten kişiye tahsilat yapan, para tahsil piyasasında uzman bir icra bürosudur. Alacaklı ve borçlu arasında iki tarafı tatmin eden bir sonuç almak için deneyimlidir.

Biz, birçok icra bürolarından farklı olarak 'no-cure-no-pay' esasına göre çalışmıyoruz. Dosya masrafı olarak az bir meblağ ödeyerek, alacağını-zın itinalı bir şekilde incelenmesi garantisini alırsınız. Alacağınızın, 'sulh yoluyla alınamaz' haberiyle sizi hayal kırıklığına uğratmayız. Mahkemeye giden bu uzun ve genellikle pahalı yolu, en medeni ölçüler içinde ve mantık çerçevesinde önlemek bizim işimizdir.

İşletmeci olarak paranızı tahsil etmek için ne kadar uzun beklediğinizi bi-liyoruz. Özellikle ekonomik sıkıntının yaşandığı bu dönemde, borçluların büyük bir kısmı, ödeme süresini uzatıyor ve daha da kötüsü iptal yoluna bile gidiyor. Bu da işletmeci olarak hiç istemediğiniz bir durumdur. Bu konuda sizden de, yapılan anlaşmaları yerine getirmeniz beklenmektedir.

Hizmetlerimizden faydalanmak için ilginizi çektiğimizi umuyo-ruz. İlgi duyarsanız veya hiz-

metlerimiz hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz, bizimle

temasa geçiniz.

Gentle IncassoTelefon: 075 771 46 36

Fax: 075 635 70 [email protected]

www.gentleincasso.nl

Page 32: Platform 138

15 Aralık 2011 32Platform

H a b e r Y o r u m

Zorunlu uyum kurslarında yeni uygulama için

Türklerin uyum zorunluluğu kaldırılmasının ardından hükümet yeni bir uygulamayı gündeme koymaya hazırlanıyor. Hollanda hükümeti uyum kursuna gitmek isteyen fakat bunun için mali bir imkânı olmayanlara hükümetten bir destek geliyor.

Hükümet düğmeye bastı

İçişleri Bakanı Piet Hein Donner

Page 33: Platform 138

33 Platform

H a b e r Y o r u m

Uyum kursuna gitmek isteyenlere 10 bin Euro kredi verecekHollanda İçişleri Bakanı Piet Hein Donner tarafından pazartesi günü meclise gönderi-len raporda, Uyum Yasası’nda yapılan deği-şiklik kursiyerlere yarayacak. Aile birleşimi nedeniyle Hollanda’ya gelen kişilere 5 bin, sığınmacı olarak gelenlere ise 10 bin Euro uyum kredi yardımı yapılacağı belirtildi. Ya-pılan bu yardımın sadece uyum kursları için kullanılması şartı da bulunuyor.

Hollanda’ya gelen yabancılar 3 yıl içerisinde uyum kursuna giderek hem Hollandacayı öğrenmek zorunda hem de topluma uyum sağlamak zorunda. Uyum yasasına uyma-yan kişiler ise elde ettikleri oturum hakkını kaybetme riski ile karşı karşıya kalıyor.

Bilindiği üzere Utrecht´teki Temyiz Mah-kemesi yıllar süren hukuk mücadelesinde son noktayı koymuştu. Hollanda´da ya-şayan Türklerin uyum zorunluluğu konu-sunda yapılan haksızlıkla mücadele eden Hollanda Türkler İçin Danışma Kurulu (IOT) ve Türk avukatları davayı kazanmışlardı. Utrecht´teki Temyiz Mahkemesi açıkladığı kararında Hollanda’da yaşayan Türk vatan-daşlarının uyum kursu ve sınav zorunlulu-ğuna tabi tutulamayacağına hükmetmişti. Daha önce bu yönde karar alan Rotterdam ve Roermond Mahkemeleri’nin kararına ya-pılan itirazları değerlendiren Temyiz Mahke-mesi, Uyum Yasası’ndaki zorlayıcı yaptırım ve uygulamaların, AB ile Türkiye arasında imzalanan Ortaklık Hukuku’na aykırı oldu-ğu kararına varmış ve AB - Türkiye anlaş-malarına göre Avrupa’da yaşayan Türkler’e uyum yasalarındaki zorlamalar konusunda haksızlıklar yapıldığı ortaya çıkmıştı. Temyiz Mahkemesi, Uyum Yasası kapsamındaki zorunluluğun, AB ile Türkiye arasındaki or-taklık anlaşmalarında "standstil düzenleme-si" olarak tanımlanan ve yasal statüde çalı-şan Türk vatandaşlarının çalışma, iş kurma ve ikamet koşullarına yeni sınırlamalar ge-tirilemeyeceği yönündeki maddesine aykırı olduğunu kararlaştırdı.

Temyiz Mahkemesi ayrıca, yine Ortaklık Hukukunun ayrımcılığı önleyen maddesi uyarınca, Hollanda´da ikamet eden Türk vatandaşlarına, diğer AB vatandaşlarından farklı muamele yapılamayacağı gerekçe-siyle, Uyum Yasası yaptırımlarının Türklere uygulanamayacağı sonucuna varmıştı.

Hollanda’da Türkler İçin Danışma Kurulu

(IOT) Başkanı Ahmet Akkaya, Müdür Ah-met Azdural ve hukuk mücadelesi veren avukat Ali Durmuş ve Ejder Köse Türklerin AB anlaşmalarından doğan haksızlıkların ortadan kaldırılması bakımından Temyiz Mahkemesi’nin beklenen kararını büyük bir memnuniyetle karşıladı. Kurul yetkilileri ba-sına yaptığı açıklamada: “Uyum Yasası gün-deme geldiği günden beri yasanın ayrımcı yönüne dikkat çeken Hollanda´da Türkler İçin Danışma Kurulu, yasada öngörülen önlemlerin, Ortaklık Hukuku’na aykırı oldu-

ğunu savunmuştur. Bugüne kadar konuyu 6–7 bakanla müzakere eden IOT, davayı açan avukatlar Ejder Köse ve Ali Durmuş'la dayanışma içinde konunun takipçisi olmuş-tur. Temyiz Mahkemesi’nin kararıyla, AB ile Türkiye arasındaki ortaklık anlaşmalarından kaynaklanan haklara işlerlik kazandırılması mücadelesinde önemli bir kazanım sağlan-mış ve bu kapsamda ayrımcı bir uygulama daha sona ermiştir. Temyiz Mahkemesi’nin kararı bir kez daha göstermiştir ki, Hollan-daca öğrenmeyi önlemlerle zorlamak ters etki yapmaktadır. IOT olarak biz, insanların gönüllülük temelinde Hollandaca öğrenme-ye teşvik edilmesi ile dil eğitim olanaklarının geliştirilmesinden daha olumlu sonuçlar alınacağını düşünüyoruz.” ifadesinde bu-lunmuşlardı.

Hollandaca öğrenmek çok önemliIOT kurumu adına Başkan Aydın Akkaya, “Hollanda’da yaşayan vatandaşların Hollan-daca öğrenmeleri, iyi bir eğitim ve iş olanağı-na sahip olmaları, gelecekleri açısından bü-yük önem taşımaktadır. Bu nedenle halen dil kursunu takip eden vatandaşların bu kursları tamamlamalarını tavsiye diyoruz. Zorunluluk yasal olarak ortadan kalksa da, Hollandaca öğrenmenin gerekliliği devam etmektedir. Dolayısıyla vatandaşların hem kendileri, hem de çocuklarının geleceği için mevcut dil öğ-renme olanaklarından en iyi şekilde yarar-lanmaları çıkarlarına olacaktır.” dedi.

Page 34: Platform 138

15 Aralık 2011 34Platform

D ü n y a B ü l t e n i

Her şey küresel ekonomik krizin patlak vermesi ile başladı. Açgözlü banka-ların sorumsuzca aldığı riskler çok

sayıda ülkenin ekonomisiniderinden sarstı. Resesyona giren Avrupa ülkelerikrizde üre-timden çok tüketime yönelik birekonomi poli-tikası izleyince Euro Bölgesi büyük bir açmaza girdi. Aslında daha basit bir ifade ileAvrupa'nın

kuzeyi üretime yönelik verimli birekono-mik politika izlerken Güney Avrupa daha çok kuzeyin ürettiğini tüketmeyi tercih etti.Kurtarma yardımları ve kemer sıkma po-litikalarına rağmen mali kriz batağından bir türlü kurtulamayan ülkelerin bu duru-mu Avrupa'da adeta domino etkisi yarattı. Şimdi yapılan hataların ve verimlilik ekono-

misine paralel bir politika izlemeyen ülke-ler birer birer faturaları ödemeye başladı.İflasın eşiğine gelen çok sayıda Euro Böl-gesi ülkesinde liderler ardı ardına koltuğunu kaybediyor. İşin kötü tarafı şu an sayıları 6'yı bulan kurban sayısının daha da artacak ol-ması. İrlanda Başbakanı Brian Cowen euro-nun ilk kurbanı oldu. Uluslararası Para Fonu

Avrupa'nın Avro kurbanı liderleriEuronun getirdiği rekabete dayalı verimlilik ekonomisine ayak uyduramayıp batan Avrupa ülkelerininliderleri birer birer koltuklarını kaybediyor. Kriz bugüne kadar altı lideri koltuğundan etti.

Selim Turan

Page 35: Platform 138

35 Platform

D ü n y a B ü l t e n i

(IMF), Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve AvrupaBirliği'nden (AB) kurtarma yardımı alan ülkelerin yaşadığı mali krize politik kriz de eklenince kurban listesinde İrlanda'yı Portekiz, İspanya, Slovakya, Yunanistan ve İtalya izledi. Şimdi gözler kemer sıkma ön-lemleri ile bütçe açığını kontrol altına almaya çalışan ve kredi notunu korumaya çalışan Sarkozy hükümetine çevrildi.

ARAP BAHARI DA 3 LİDER DEVİRDİİlk kıvılcımın Aralık 2010'da Tunus'ta çakıl-dığı ve neredeyse tüm Ortadoğu ve Kuzey Afrika'yı kapsayan Arap Baharı, politik olduğu kadar ekonomik krizin de etkisiyle 3 diktatö-rü koltuğundan etti. Artan işsizlik, gıda enf-lasyonu, siyasi yozlaşma, usulsuzlükler ve kötü yaşam koşulları yüzünden halk sokakla-ra döküldü. Önce Tunus lideri Zeynel Abidin Bin Ali, ardından Mısır Cumhurbaşkanı Hüs-nü Mübarek devrildi. Koltuğunu bırakmaya-rak isyancılarla çatışmayı seçen Libya lideri Muammer Kaddafi ise hayatını kaybetti.

EURONUN İLK KURBANI OLDUEuro Bölgesi'nin geleceğini tehdit eden mali krizin ilk kurbanı İrlanda'dan çıktı. Kamu bor-cunun gayri safi yurtiçi hasılaya oranı yüzde 96'yı aşan ülke, IMF denetiminde tasarruf önlemlerine başvurdu. İrlanda'da halkın sosyal yardımlarındaki kesintiler İrlanda Baş-bakanı Brian Cowen'ın başbakanlığını sona erdirdi. Mart 2008'de iktidara gelen ve Mart 2011'de seçimi kaybeden Cowen'ın yerine Enda Kenny seçildi.

IMF YARDIMI SOCRATES'İ KURTARAMADIMali krizden kendi başına çıkamayarak IMF-AB yardımına sarılan Portekiz'de bir yıl içinde ardı ardına 4 kemer sıkma programını mec-lise taşıyan Başbakan Jose Socrates kendi ipini de çekmiş oldu. Son kurtarma paketi mecliste kabul edilmeyen Socrates 2005'te göreve geldiği başbakanlıktan Mart 2011'de istifa etmek zorunda kaldı. Kamu borcunun gayri safi yurtiçi hasılaya oranı yüzde 93'ü bulan Portekiz'de haziran ayında yapılan se-çimlerde muhafazakar partiden Pedro Pas-sos Coelho başbakan seçildi.

KEMERİ SIKINCA KOLTUK GİTTİAvrupa'daki krizin kurbanlarından bir tane-si de İspanya'nın eski başbakanı Jose Luis Rodguez Zapatero oldu. İşsizliğin yüzde 21.5'i aşarak rekor seviyeye yükseldiği ülke-de kamu borcunun gayri safi yurtiçi hasılaya oranı yüzde 60'ı aştı. Euro Bölgesi'nin zayıf halkalarından biri olarak gösterilen İspanya'da

kemer sıkma programları uygulamaya kalkan Zapatero, sonunu getiren kararlara imza attı. Protesto gösterilerinin eksik olmadığı ülkede muhalefetin baskısıyla seçimleri dört ay öne çeken Zapatero büyük yenilgi aldı.

OYLAMA KOLTUKTAN ETTİAvrupa Finansal İstikrar Fonu'nun (EFSF) ge-nişletilmesine yönelik oylamada muhalefetin engeli ile karşılaşarak geçen ay Iveta Radi-cova başbakanlığındaki hükümetin yıkıldığı Slovakya'da geçici hükümet için pazarlıklar sürüyor. Euro Bölgesi'nin en yoksul ikinci ülkesi konumundaki Slovakya, dışarıdan ge-len baskılar üzerine EFSF'nin genişletilme-sine meclisinden onay alsa da martta erken seçim kararı aldı. Slovakya Devlet Başkanı Ivan Gasparovic, Başbakan Radicova'dan

boşalan koltuğu doldurmak üzere geçici hü-kümet kurmaya yönelik adımları attı.

ÇAREYİ ERKEN SEÇİMDE GÖRDÜİflasın eşiğindeki Yunanistan'ın 350 milyar euroyu aşan kamu borcu ülkenin ekonomik bağımsızlığının sonunu getirdi. İşten çıkar-malar ve kesintileri de kapsayan kemer sık-ma önlemleri sonucu halkın sokağa dökül-düğü ülkede iktidardaki PASOK partisi büyük kan kaybı yaşadı. Çareyi ülkeyi erken seçime götürmek üzere istifa etmekte bulan Papand-reu sonrası Yunanistan'ın nasıl bir mali ve po-litik çizgi izleyeceği de merak konusu.

17 YILLIK SİYASETE SON VERDİKamu borcunun gayri safi yurtiçi hasıla ora-nı yüzde 120'ye ulaşan İtalya'nın 1.9 trilyon euroluk kamu borcu ve iflasa yönelik artan riskler Başbakan Silvio Berlusconi'nin 17 yıllık siyaset hayatının sonunu getirdi. 3 kez başbakanlık koltuğuna oturan Berlusconi, mali refromların parlamentoda kabul edilme-sinin ardından istifa etti ve bir dahaki seçim-lerde aday olmayacağını açıkladı. Berlusco-ni, 8 Mayıs 2008'den bu yana başbakanlık koltuğunda oturuyor.

SARKOZY'NİN ADAYLIĞI TEHLİKEDEEuro Bölgesi'ndeki kriz, birliğin dev ekonomi-lerinden Fransa'da Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy'nin de koltuğunu sallıyor. Kredi no-tunun düşürülmesi gündemde olan ve 100 milyar euroluk kemer sıkan Fransa'da kamu borcunun gayri safi yurtiçi hasılaya oranı yüz-de 82'yi buluyor. Sarkozy'nin, 6 ay sonraki seçimlerde adaylığını açıklasa dahi seçilme şansının çok yüksek olmadığı belirtiliyor.

Berlusconi ve Kaddafi

Sarkozy

Page 36: Platform 138

15 Aralık 2011 36Platform

H a b e r

LAHEY - 3 sene önce Hollanda'da yasadı-şı bulunduğu gerekçesiyle hakkında sınır dışı kararı verilerek, 150 avro para cezasına çarptırılan Hamza Gürateş'in açtığı davada Delft Ceza Mahkemesi, Ankara Anlaşması'nı

gerekçe göstererek Gürateş'e Türk vatanda-şı olduğu için para cezasının verilemeyeceği-ne hükmetti.Gürateş'in avukatı Ejder Köse, yaptığı açık-lamada, Ankara Anlaşması ve sonrasında imzalanan 1973 tarihli Katma Protokol'de Türk vatandaşlarının en fazla 3 ay süreyle AB'ye vizesiz girebileceklerinin net bir şekil-de yer aldığını belirterek, "Davayı bu temelde açtık. Mahkeme de bizi haklı buldu. Mahke-me, Türk vatandaşlarının 3 ay süreyle vizesiz AB'ye girebileceklerini, Gürateş'in yakalan-dığı anda ne zaman Hollanda'ya girdiğinin belli olmadığını, dolayısıyla 3 aylık sürenin tamamlanıp tamamlanamadığının tespit edi-lemediğini ve bu yüzden para cezasının ve-rilemeyeceğine hükmetti" dedi.Avrupa genelinde Ankara Anlaşması daya-nak gösterilerek ilk kez bir ceza davasının ka-zanıldığını ileri süren Köse, bu yüzden alınan kararın son derece önemli ve emsal niteliği taşıdığına dikkati çekti.Hollanda'da yasadışı bulunma durumlarında verilen para cezalarının kişilerin sicillerine kaydedildiğine işaret eden Köse, "Aslında müvekkilime verilen para cezası yüksek de-ğildi. Ama bu durumda para cezası aldığınız

zaman sizin sicilinize yazılıyor ve bir daha herhangi bir vize almanız mümkün olmuyor. Önemi buradan kaynaklanıyor" diye konuştu.Hollanda hükümetinin, hazırladığı yeni bir yasa tasarısında söz konusu para cezasını hapis cezasına dönüştürmeyi planladığını da hatırlatan Köse, "bunun yasallaşması halinde Türkler için geçerli olamayacağını" ifade etti.Ankara Anlaşması ve sonrasında imzalanan bir çok protokolün Türk vatandaşlarına ge-niş haklar sağladığına vurgu yapan Köse, bu bağlamda Türk ehliyetlerinin Hollanda'da ge-çerli olması için de dava açtıklarını ve büyük ihtimalle bunu da kazanacaklarını söyledi.

LAHEY - Hollanda ekonomisinde bu yılın üçüncü çeyreğinde, ikinci çeyreklik döne-me kıyasla yüzde 0,3 küçülme yaşandığı bildirildi. Merkezi İstatistik Bürosu (CBS) tarafından yapılan açıklamada, küçülme-ye, tüketici harcamalarında yaşanan azal-ma ve ihracattaki yavaş büyümenin yol açtığı belirtildi. Tüketici harcamalarında geçen yıla oranla yüzde 1 azalma olduğuna değinilen açık-lamada, halkın özellikle yeni araba ile giyi-me daha az para ayırdığına yer verildi.CBS'in rakamlarına göre ülke ihracatı bir önceki yıla oranla yüzde 4 artarken, istih-dam yüzde 0,4 büyüdü. CBS'in rakamla-rına ilişkin bir değerlendirmede bulunan Başbakan Yardımcısı ve Ekonomi, Tarım ve Yenilik Bakanı Maxime Verhagen, Av-rupa'daki huzursuzluğun Hollanda'yı da etkilediğini belirterek, yatırımcı ve tüketici-lerin güvenlerinin darbe yediğini kaydetti.Hükümetin ekonomik gelişmeleri yakın-dan takip edeceğine işaret eden Verha-gen, sadece rakamlara bakmadıklarını, yatırımcılarla sık sık istişarelerde de bulun-duklarını söyledi.

Ankara Anlaşması'yla kazanılan davalara bir yenisi daha eklendi

Hollanda'nın ekonomisi küçüldü

Avukat Ejder Köse

Page 37: Platform 138
Page 38: Platform 138

15 Aralık 2011 38Platform

Page 39: Platform 138

39 Platform

Ticari oturum başvurusu ile Hollanda dışına gidilebilir mi?

Avrupa Adalet Divanı 19 Şubat 2009 tarihinde Türk iş adamları için önemli bir karar almıştı. Avru-

pa Adalet Divanı ise bu konudaki kararını 1973 tarihli Ankara anlaşmasının Katma Protokole dayandırdı. Avrupa Adalet Diva-nı Türkiye`de yerleşik bir şirket hesabına çalışıp bu şirket için Avrupa Birliği üyesi bir devletinde hizmet vermek isteyen Türk vatandaşlarına vize uygulanmasını öngör-mediğine karar verdi.

Avrupa Adalet Divanı kararında 1 Ocak 1973 tarihli Katma Protokole Gőre, 1 ocak 1973 tarihinden sonra uygulanan kısıtlamalar Türk iş adamları için geçersiz olduğuna karar verdi. Hollanda 1 Ocak 1973 tarihinde vize őngőrmediği için, şu anda yűrűrlűkte olan vize uygulamasının yeni bir kısıtlama olduğu için, bu uygula-manın Tűrk vatandaşları için geçerli olma-ması gerekmektedir.

Bu kararın ardından Hollanda Dışişleri ba-kanlığından bir açıklamada geldi. Bu açık-lamada Dışişleri bakanlığı, Adalet Divanın aldığı kararın önemli olduğunu ve Hollanda hűkemetinin de Ankara Anlaşmasında im-zası bulunduğunu, ancak 1 ocak 1973 tari-hinde yűrűrlűkte olan Hollanda Yabancılar Kanunun araştırılması gerektiğini belirtmiş-ti. Bu arıştırmanın sonucuna gőre adımlar atılacağını ve vize uygulamasının devam edeceğini ve bir kanun değişikliği için he-nüz erken olduğunu belirtmişti.

Bakanlıktan açıklama gecikinceHollanda’da ilk olarak Haarlem mahke-mesi Hollanda’da işyeri olan kişilerini de kapsadığını belirtti ve vize uygulanamaya-cağına karar verdi. Haarlem mahkemesin almış olduğu kararın ardından bakanlıktan bir açıklama geldi ve Temyize gidileceğini belirtti. Daha sonra acılan emsal davalar-da, Hollanda da ki diğer mahkemeler Türk vatandaşlarının lehine karar verdi. Yakın zaman içinde Roermond, Groningen ve Assen mahkemesi Türk vatandaşlarına vize uygulanamayacağını belirtti.

Tűrk iş adamlarına uygulanan Vize konu-su hakkında Mahkemelerin ortak görü-

şü 1 ocak 1973 tarihinde Hollanda’nın iş adamlarına vize uygulamadığını ve şu anda yűrűrlűkte olan vize uygulamasının Anka-ra anlaşmasına aykırı olduğunu belirtti. Avrupa Adalet Divanının verdiği karar sa-dece Hollanda’da işyeri açmak isteyen ve Türkiye’de ki bir firma adına Avrupa’da hiz-met veren Türk vatandaşlarıyla sınırlı değil. Fakat IND Maalesef halen yıldırma poli-tikalarına devam etmekte ve Amsterdam Schiphol havaalanında Türk vatandaşları zorluklarla karşılaşmakta. Hollanda’ya gi-rişte zorluklarla karşılaşan vatandaşlarımız muhakkak yıldırım mahkemesi açmaları ge-rekmektedir.

Saygılarımla,

Avrupa Adalet Divanı 19 Şubat 2009 tarihinde aldığı karara rağmen, iş adamlarına vize uygulaması devam ediyor.

H u k u k

Av. İsmet ÖzkaraTel: 026 - 351 00 04

[email protected]

Page 40: Platform 138

15 Aralık 2011 40Platform

B i l i m v e T e k n o l o j i

100'Ü AŞKIN MÜHENDİS BAŞVURDUÖzellikle havacılık sektörlerinde çalışmış veya çalışan kalifiye mühendislere web si-tesi aracılığıyla çağrıda bulunan TUSAŞ'a, 1 ay içinde başta ABD olmak üzere Al-manya, İngiltere, Kanada ve Fransa'nın da aralarında bulunduğu çok sayıda ülkeden 100'ü aşkın mühendis başvuru yaptı. Bun-

ların içinden uygun nitelikte olan 20 mü-hendis ile görüşmelere başlandı.

Büyük bir atılım içinde olan Türk havacılık sanayi, 2023 yılına kadar yerli savaş uçağı, helikopter ve uydu gibi dev projeleri haya-ta geçirmek için çalışmalarını sürdürürken, TUSAŞ da bu projelerde ihtiyaç duyulan

kalifiye Türk mühendislerini yurt dışından Türkiye'ye getirmek için harekete geçti.

TÜRK MALI JETTUSAŞ yetkilileri, milli imkanlarla geliştirile-cek Jet Eğitim ve Jet Muharip Uçağı (TX/FX), Hafif Sınıf Özgün Helikopter ve Uydu Montaj, Test ve Entegrasyon Tesisi gibi

Beyin avı başladı!Selim Turan

Yerli uçak projesi için gurbetteki süper beyinlere "yuvaya dön" çağrısı

Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. (TUSAŞ), yurt dışındaki seçkin Türk mühendislerinin, Türkiye'ye dönerek milli imkanlarla üretilecek

savaş uçağı, helikopter ve uydu projelerinde görev almaları amacıyla, 'Tersine Beyin Göçü Projesi'ni başlattı.

Page 41: Platform 138

41 Platform

Türkiye tarihinin gelmiş geçmiş en önemli projelerinin hayata geçirilmesi için çalışma-lar yapıldığını anımsatarak, bu projelerde nitelikli ve deneyimli mühendislere ihtiyaç duyulduğunu belirttiler.

İNTERNET SİTESİNDEN ÇAĞRIBu projelerle birlikte beyin göçünün olum-suz etkilerinin daha yoğun hissedilmeye başlandığını ifade eden yetkililer, şunları kaydettiler:

''Başka ülkelerdeki fırsatları değerlendir-mek amacıyla ülkemizden ayrılmak du-rumunda kalan yetkin mühendislerimize çağrı yapılması için yoğun bir çalışma başlatıldı. TUSAŞ web sitesi (www.tai.com.tr) aracılığıyla yurt dışında bulunan mühendislerimize çağrıda bulunduk. Yak-laşık 1 ay içinde başta ABD olmak üzere Almanya, İngiltere, Kanada ve Fransa'nın da aralarında bulunduğu çok sayıda ülke-den 100'ü aşkın mühendis başvuru yaptı. Bunların içinden uygun nitelikte olan 20 mühendis ile gerekli temas sağlandı ve görüşmeler yapılmaya başlandı.

TUSAŞ'ın özgün projelerinde yer almak isteyen tüm mühendislerimize kapılarımızı açıyoruz. Bu heyecanı bizimle paylaşmak isteyenlerin web sayfamızda bulunan 'Ter-sine Beyin Göçü' programına iş başvurusu bırakmaları yeterli''

Yetkililer, proje kapsamında istihdam edile-cek mühendis sayısının görüşmeler sonu-

cunda ortaya çıkacağını kaydettiler.

1512 MÜHENDİS ÇALIŞIYORTUSAŞ'ta toplam 1512 mühendis görev yapıyor ve bunların 876'sı Ar-Ge birimlerin-de görev alıyor. TUSAŞ bünyesinde görev alan mühendislere piyasa şartlarının üzerin-de ücret ödeniyor ve yılda 4 kez ikramiye veriliyor. Ayrıca özel sigorta uygulamaları, sosyal ödemeler ve görevin kritikliği ile iliş-kili olarak mühendislere çeşitli olanaklar da sunuluyor.

Uçak, uydu sistemleri ve insansız hava araçları gibi entegre havacılık ve uzay sis-temlerinin tasarım, geliştirme, moderni-zasyon ve üretim süreçlerinde Türkiye'nin teknoloji merkezi konumunda olan TU-SAŞ, son yıllarda yapılan stratejik yatırım-lar sayesinde küresel pazarda da saygınlı-ğını artırdı.

F-35'İN DE ÜRETİM ORTAĞITUSAŞ, savunma ve havacılık sanayinde dünyanın en büyük projelerinden birisi olarak gösterilen ve Türkiye'nin de ortak ülkeler arasında yer aldığı F-35 Müşterek Saldırı Uçağı (JSF), geleceğin nakliye uça-ğı olarak da bilinen ve Türkiye'nin de üretim ortağı olduğu A400M, yeni nesil ticari yol-cu uçağı Airbus A350 XWB, uzun mesafe uçağı B787 gibi uluslar arası havacılık pro-

jelerinde de önemli roller üstleniyor.

TUSAŞ'ın ürün ve faaliyet yelpazesi içe-risinde özgün olarak geliştirilen insansız hava aracı 'Anka', başlangıç ve temel eği-tim uçağı 'Hürkuş', özgün hedef uçak sis-temi Turna'nın yanı sıra, F-16 ve C-130 uçaklarının modernizasyonu, ortak geliş-tirilen T129 taarruz ve taktik keşif helikop-teri, A400M askeri nakliye ulaştırma uçağı, keşif gözetleme uyduları; F-35 Müşterek Taarruz Uçağı (JSF), Airbus ve Boeing'in yolcu uçaklarının bazı parçalarının tasarım ve üretimleri yer alıyor.

Türkiye tarihinin gelmiş geçmiş en önemli projelerinden biri olarak nitelendirilen Jet Eğitim ve Jet Muharip Uçağı (TX/FX) projesi ile Türkiye kendi özgün savaş uçağına kavu-şacak. 2023 yılına kadar geliştirilecek olan söz konusu projeyle Türkiye, küresel bir güç olma yolunda önemli bir adım atmış olacak.

TUSAŞ'ta Hafif Sınıf Özgün Helikopter Pro-jesi ile Göktürk-2 projesi çalışmaları da ba-şarıyla yürütülüyor.

Önümüzdeki dönemde kurulacak olan Uydu Montaj, Test ve Entegrasyon Tesisi-nin faaliyete geçmesi ile birlikte de gele-cekteki tüm askeri ve sivil uydu projeleri TUSAŞ bünyesinde gerçekleştirilebilecek.

B i l i m v e T e k n o l o j i

Page 42: Platform 138
Page 43: Platform 138

43 Platform

G ü n d e m

Dokuz vasıf önce üç ana katego-riye ayrılır: Kuvve-i akliyye (bilgi gücü), kuvve-i şeheviyye (arzu ve

istek gücü) ve kuvve-i gadabiyye (öfke-tepki gücü). Tüm ahlakçıların kabul ettikleri gibi bu güçlerin her birinin bir ileri (ifrat), bir geri (tefrit) ve bir de orta (itidal) derecesi vardır. Kuvve-i akliyye veya ilmiyenin ileri, aşırı de-recesi cerbeze, yani menfaat ve enaniyet adına, arzuları hesabına akı kara, karayı ak gösterme; aklı ve zekayı bu yönde kullan-ma demagogluğunun adıdır. Geri derecesi gabavet (budalalık), orta derecesi ise hik-met denilen fazilettir. Kuvve-i şeheviyye'nin aşırı derecesi sefahat veya fücur, geri de-recesi cümudet (donukluk) veya bürudet (soğukluk), orta derecesi ise iffet adı verilen fazilettir. Kuvve-i gadabiyye'nin ileri, aşırı de-recesi inhimak (saldırganlık) veya tehevvür (aniden öfkelenme ve şiddetli kızgınlık), geri derecesi cebanet (korkaklık) orta derecesi ise şecaat denilen fazilettir. Üç kuvvenin if-rat ve tefrit derecesinden rezillikler, ölçülü olmasından ise aslî faziletlerin kaynağı olan hikmet, iffet ve şecaat oluşur. Bu üç kuvve-nin itidal noktalarının birlikte ve aynı kişide bulunması ise o insanı adalet sahibi yapar.

İnsanın kendini tanıma yolculuğunda ah-lak anlayışı temel esastır. İnsanın kendini ve mahiyetini bilmesi ve tanıması, her işin başlangıç kısmını oluşturur. Eflatun akade-misinin kapısında “kendini bil” ibaresi yazılı imiş. Yunus ise “İlim ilim bilmektir, ilim ken-dini bilmektir” diye not düşer tarihe. Kedini bilmede ahlak anlayışı önemlidir. İç ve dış

bütünlüğü insanı dengeli kılar ve ahlak an-layışında iç ve dış bir bütünün parçaları şek-linde ele alınır ve bir parçanın tam manasıy-la işe yaraması için diğerinin varlığı şarttır. Ancak her iki parça bir araya gelince, insa-nın duygu, düşünce ve davranış boyutu tam teşekküllü ve terazidedir denebilir. İç ve dış bütünlüğünün olmadığı yerde, gerçek ma-nada kamil ve ahlaklı insandan bahsetmek mümkün değildir. Erdemli insan olma, kalp, kafa ve karakter eğitiminin dengeli bir şe-kilde gerçekleşmesiyle sağlanabilir. Güzel ahlakın tesisi ve faziletli davranışın kaza-nılması için, şuuraltının da düzenlenmesi lazım gelir. Şuuraltı ise ancak insanın bir ta-raftan kendini okuması ve anlaması, diğer taraftan da alışkanlıklar kazanılarak, sürekli bu konularda egzersizler yapılarak değişi-me tabi tutulabilir.

İnsanın kendini tanıma yolculuğunda, ken-disine eksikliklerini, kusurlarını ve hatalarını hatırlatıcı yol haritalarına ve işaret levhala-rına ihtiyacı vardır. İnsanın kabahatleri ve kusurlarını bilmesi, hissetmesi ve sezmesi, güzel ahlakı edinmesinde çok önemli bir aşamadır. İnsan kendi ayıplarını, eğri ve büğrüler ini, arıza ve noksanlıklarını gör-meden, bunlardan kurtulması ve doğruya yönelmesi mümkün değildir. Bu sebeple insanın kabahatlerini ve kötü huylarını ken-disine sezdirici faktörlere ve amillere ihtiyacı vardır. İnsanın kalp, kafa ve karakter gelişi-mini sağlayıcı, eğri ve kusurlarını gösterici ve ahlaki değerlerini hatırlatıcı dört önemli prensipten bahsedilir: Birincisi iyi bir mane-

vi rehberin seçimidir. İnsan, hayatını dizayn etmede kendine ışık tutacak, onu doğru yola sevk edecek, ona genel ve özel duru-munu hatırlatacak, ahlaki gelişimini kontrol edecek, yerinde ihtar çekecek, kendisine bazı hakikatleri hatırlatacak bir yol gösterici rehber bulmalı. Güzel huyları kazanıp kötü huyları bertaraf etmede ve zikzaklardan kurtulup doğru yola girmede herkes için objektif olabilecek ikinci önemli unsur ise iyi bir nasihat çının, bir arkadaşın, civanmert bir dostun seçilmesidir. İnsanın kendisine ayıplarını gösterecek, karanlık noktalarını aydınlatacak, eksiklik ve eğrilerini hatırla-tacak, insanı doğru yöne sevk edecek, kusur ve kabahatlerin içerisine girmekten kurtaracak, nasihatleri ile günahlardan uzak tutacak, yeri gelince ihtar edecek, telkinde bulunacak ve ikaz edebilecek bir hayırhah-çısı, güvenilir bir nasihatçisi olmalı. Eğri ve büğrüler den kurtulmanın, kuruntu ve kap-rislerden sıyrılmanın ve güzel ahlakı kazan-manın üçüncü önemli faktörü ise hakkınızda söylenen sözlere değer verme ve o nisbette kendinizi muhasebeye çekmektir. Zira, in-san eğer başkalarının kendi hakkında söyle-diklerine dikkat etmiyorsa kemale eremez. Güzel ahlakı kazanmanın, kötü huy ve ah-laksızlığı gidermenin dördüncü faktörü ise, insanın evrensel değerleri öğrenebilmek ve kendindeki duyguları keşfedebilmek için toplumun ve halkın içerisinde bulunmasıdır. Toplumdan uzak yaşayarak kimse kendini tam manası ile geliştiremez ve yetiştiremez. Pişmek ve olgunlaşmak için toplumun pota-sın da erimek şart.

Ahlak anlayışında orta yol

Dr. Gürkan Çelik

Bu yazımızda doğu ve batı felsefesinde yer alan orta yol anlayışına değinelim isterseniz. Aristoteles ve Platon’un ifrat ve tefrit yaklaşımında da bu orta yol yani sırat-ı müstakim çizgisi vardır. Üç saç ayağı üzerine oturtarak, şecaat, iffet, hikmetin yoğrulmasından ortaya çıkan adalet olarak ifade edilir orta yol anlayışı. Toplam dokuz mertebedir ve her potansiyelin bir ifratı ve bir tefriti vardır. Altısı zulüm, üçü ise orta yol yani adalettir.

Page 44: Platform 138

15 Aralık 2011 44Platform

Page 45: Platform 138

Eén van die ideeën ging namelijk over het verkeer in Turkije. In Antalya zijn er bijna geen verkeersregels. Terwijl je naar een zebrapad toeloopt, razen de auto's in hoge snelheid langs je heen; samen met andere voetgangers loop je krampachtig te kijken wanneer je de kans zal wagen om naar de overkant te rennen in de hoop om niet overreden te worden. Want het begrip 'zebrapad' is in Turkije niet bekend. Begrijp me niet verkeerd; het is er wel, maar niemand doet er iets mee. En dus moeten elke dag duizenden voetgangers de dood in de ogen aankijken en hun kan-sen nemen willen ze de overkant halen. Een strijd op leven en dood is het, elke dag maar weer.

Afijn, terwijl we wachten op de voorbijra-zende auto's in Antalya stopt er plotseling één vlak voor het zebrapad en gunt ons de tijd om (op ons gemak) naar de overkant te lopen. Het voorval is in Turkije zo ongeoorloofd dat de oudere man naast mij kwaad bromt: "Hmpf! Die komt zeker niet uit Antalya en kent de regels hier niet!" Tsja, een snelle blik op het kentekenplaat van de moo-

ie witte BMW X5-jeep liet inderdaad zien dat de auto uit İstanbul kwam (in Turkije hebben steden verschillende nummerpla-atseries, Antalya is -07- en Istanbul -34-), maar de chauffeur kende de regels juist wel. En om nu te zeggen dat de chauf-feurs uit Istanbul de verkeersregels wel hanteren, nou nee.

Toch lijkt de gemiddelde inwoner van Tur-kije te accepteren dat iedereen de regels overtreedt. Ook toen een taxichauffeur de twee dames die naast mij liepen bijna omverreed, terwijl er twee meter achter ons 5 politieagenten over voetbal aan het discussiëren waren, keken mensen niet de chauffeur maar ons vreemd aan. "Dit is Turkije, vriend! Auto's rijden je zo dood hier!", tsja inderdaad ja; dat bleek. Op dat moment begrijp je dat je eigenlijk gewo-on een rasechte Nederlander bent die

gewend is aan de structuur en verkeers-regels van Nederland. Maar het voordeel is natuurlijk dat je in staat bent om deze ideeën te importeren, want stel je nu eens voor: een verkeerscamera op elke hoek in Turkije, een quota voor verkeersagenten in Turkije, geldboetes bij het overtreden van verkeersregels, automatisch incas-so bij het innen van deze boetes en een klachtmeldpunt voor luierende agenten in Turkije. Als Turkije nu met zijn 11% eco-nomische groei alleen China nog voor zich moet dulden, dan zal Turkije door het hanteren van deze simpele (uit Neder-land geïmporteerde) verkeershandhaving in één klap China ook voorbijstreven, of niet soms? Aldus mijn overpeinzingen van deze maand…

Het lijkt waarschijnlijk paradoxaal om tijdens deze koude winterdagen mijn vakantie te bespreken, maar toch voel ik die behoefte. Waarom? Wil ik iedereen inpeperen dat ik een te gekke en erg coole vakantie had? Nee, alhoewel mijn vakantie zeer zeker wel erg leuk was,

wil ik het meer hebben over de ideeën die bij mij opkomen tijdens mijn vakantie.

M i j n o v e r p e i n z i n g e n

Drs. Armand SağBestuursvoorzitter ITS(Instituut voor Turkse Studies)

www.turksestudies.orgHistoricus en turkoloog

www.armandsag.nl

Verkeersregels

Page 46: Platform 138

15 Aralık 2011 46Platform

K a r t p o s t a l

Turan Gençlik teşkilatı Den Haag’da kuruldu

Orkide Toplu İkamet merkezinin Açılışı Yapıldı

Zulfi Livaneli'yi hayranları Hollanda konserinde de yalnız bı-rakmadılar

Rotterdam’ın Doktor Hekman Caddesi sakinleri Özden Eren

Korkmaz, Meral Azgın, Müzeyyen Saraç, Berkay Saraç, Nursel

Andal, Ali Andal, Zeliha Özekici, Tuncay Özekici, Türkan Şengül,

Asiye Bayram, Yener Bayram ve İkbal Yener’den oluşan organize

komitesiçok kültürlü sokak festivali düzenledi.

Dünya Türk Girişimciler Kurultayında Dünyanın değişik ülkele-

rinden ve Türkiye'den katılan girişimciler birbiriyle tanıştılar. Türk Rock Müziği'nin güçlü ismi Kıraç, Rotterdam'da seven-leriyle biraraya geldi.

Page 47: Platform 138

47 Platform

K a r t p o s t a l

Türk mutfağının tanıtımı konusunda ciddi adımlar atarak önemli bir marka olma yolunda ilerleyen Meram Restaurant'ın 5.şubesi baş-kent Amsterdam'da açıldı. Açılış törenine başta siyasetçiler, işadamları olmak üzere çok sayıda seçkin davetli topluluğu katıldı.

Page 48: Platform 138

15 Aralık 2011 48Platform

H a b e r

Sosyal İşler ve Çalışma Bakanı Henk Kamp (VVD) 2013 yılından itibaren yürürlüğe gi-recek olan yeni kurallarda, ödenek alan ve çalışmak istemeyen veya kötü alışkanlıkların-dan vazgeçmeyen kişilerin daha sıkı olarak kontrol edileceğini belirtti. Mecliste yapılan toplantıda açıklama yapan Bakan Kamp, iş bulmak için yeterli dere-cede çaba göstermeyen kişilerin maaşla-rında kesinti yapılacağını açıkladı. Kamp, Hollanda’da ödenek alan ve iş arayan birçok kişi olmasına rağmen, özellikle limanda veya tarım sektöründe aktif olan birçok şirketin, yurtdışından eleman getirmek zorunda kal-dığını sözlerine ekledi. Bu durumda kesin bir değişiklik olması gerektiğini belirten Kamp’a göre, Polonya’dan işçi getirmek yerine, ödenek alan kişilerin bu işlere yerleştirilme-leri gerekmekte. Meclis görüşmesinde Öz-gürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD) Milletvekili Malik Azmani Bakan’a bu kültür değişikliğini nasıl yürürlüğe koymayı düşün-düğünü sorması üzerine Kamp, Sosyal İşler-den Sorumlu Devlet Sekreteri Paul de Krom

ile birlikte çalıştığını belirtti. Bakan, alınacak sıkı tedbirler ve sağlanacak yeni olanaklar sayesinde bu kişilerin işe yönlendirileceğini düşündüğünü aktardı. Bakan buna örnek olarak Westland bölgesinde faaliyet gös-teren seralarda çalışabilecek kişilerin, iş yerine götürmek için minibüs ayarlandığını veya kıyafet konusunda sıkıntı çekenler için ise yardım edildiğini belirtti. Kamp, “Eğer iş varsa bu kişilerde işe gideceklerdir, yoksa ödeneklerinden kesilecektir.” dedi.Diğer taraftan Belediyeler, enerji kurumları, UWV gibi birçok kurum ve kuruluş önümüz-deki yıldan itibaren ortak çalışacak. Hükü-met; birbirine bağlanan bu sistemler saye-sinde, özellikle ödenek alan ve dolandırıcılık yapan kişilerin daha kolay ortaya çıkartıla-bileceğini savunuyor. Sosyal İşlerden So-rumlu Bakan Yardımcısı Paul de Kroon ta-rafından bu gün meclise sunulan yeni yasa tasarısı kabul edilirse, hükümet kurumları ve özel kurumlar, hiç bir engelle karşılaşmadan birlikte hareket edebilecek. De Kroon tara-fından bu yılın içerisinde önerilen tasarıda,

ödenek konusunda dolandırıcılık ya-pan kişilerin yakalanması için tüm sis-temlerin ortak çalışması hedeflenmiş-ti. Bakan yardımcısı tarafından bugün meclise sunulan değişiklik, Bölgesel Dolandırıcılık Platformu Başkanı ve aynı anda Utrecht Belediye Başkanı

olan Rinda den Besten ve diğer 30 belediye başkanı tarafından da destek görüyor.

Belediyelerde neler değişecek:2012 yılından itibaren yürürlüğe girmesi düşünülen bu yasa sayesinde, ödenek için başvuru yapan bir kişinin aynı anda eğitim bursu alıp almadığı da araştırılabilecek. Bu-nun yanı sıra örneğin Sosyal Hizmetler Ku-rumu, bir kişi hakkında Kadastro’dan kayıt incelemesi yaparak, bu kişinin şehir dışında başka bir yerde taşınmaz malı olup olmadığı-nı öğrenebilecek. Rinda den Besten konu hakkında yaptığı açıklamasında “Verilen Sosyal ödenekler, sadece ihtiyacı olan kişilere veriliyor. Bu yüz-

den bu konuda dolandırıcılık yapan ki-şilerin ortaya çıkması gerekiyor.” dedi.

UWV kurumunda da durum aynı:Belediyelerin yararlanacağı bu olanak, UWV kurumu için de geçerli olacak. Örneğin WW ve WAO/WIA ödeneği almak için başvuru yapacak bir kişi hakkında veya SVB tarafından öde-nen AOW ödeneklerinde, bu kişinin kullandığı elektrik ve su miktarı dâhil birçok konuda bilgi edinilebilecek. Bu sayede; ödenek alan kişinin, tek başı-na oturup oturmadığı da kontrol edile-bilecek. Yapılacak bu yasa değişikliği sayesinde UWV kurumunun her araş-tırmasında değişik kurumlarla anlaşma yapmasına da gerek kalmayacak.

Sosyal ödenek alanlara sıkı kontrol geliyorHollanda Sosyal İşler ve Çalışma Bakanı Henk Kamp, ödenek alan ve önerilen işleri kabul etmeyen kişilerin 2013 yılından itibaren daha sıkı bir şekilde ele alınacağını belirtti. Kamp, “Ödenek alanlar işi kabul etmiyorsa, bunu maaşlarında hissedeceklerdir.” dedi.

Çalışma Bakanı Henk Kamp

Page 49: Platform 138

49 Platform

H a b e r

Sosyal ödenek alanlara sıkı kontrol geliyor

Hollanda’da yaşayan ve ödenek alan ya-bancıları ilgilendiren bu kural, '45 Yaş Ya-sası' olarak biliniyor. Ana vatanına dönmeyi düşünen yabancılar, 45 yaşına geldiklerin-de, kanuni olarak belirlenen şartlarda uy-gun olduğunda, hem kendi ülkesine geri dönebiliyor hem de ödeneğini beraberinde götürebiliyordu. İçişleri Bakanı Piet Hein Donner tarafından önceki gün meclise sunulan teklifte, bu yasada değişiklik öne-riliyor. Bakan Donner 45 yaş sınırını, 55’e çıkartmayı düşünüyor. Bakan tarafından önerilen bu yasa değişikliği, Hollanda’da 8 yılın üzerinde ikamet eden ve en az 1 yıl ödenek alan birinci nesil yabancıları ilgilen-diriyor. Geri dönüş ödeneğinden yararlan-mak için aranan ekstra koşullar45 yaşı veya yukarısında olmak. Başvuru tarihinden önce en az üç yıl yasal olarak Hollanda’da ikamet ediyor olmak (çifte va-tandaşı olanlar için geçerli değildir) başvuru tarihinden önce en az altı ay aralıksız Hol-landa sosyal ödeneği almış olmak.

Kesin dönüş ve bazı önemli konularGeri Dönüş Yasası’ndan yararlanarak ke-sin dönüş yapanların dikkat etmesi gerekli bazı haller vardır. Örneğin şu gibi durumları

dikkate almak gerekiyor. Hollanda vatan-daşlığını iade etmek. Dönüş sonrası AOW, ANW ve AWBZ gibi Hollanda Sosyal Gü-venlik kapsamındaki haklarınız birikmiyor. Daha doğrusu bu haklardan yararlanamı-yorlar. Bazı durumlarda isteğe bağlı gönüllü AOW/ANW sigortası yaptırabiliniyor.

Kesin dönüş sonrası tekrar Hollanda’ya geri gelmek isteyenler için koşullarKişi geri dönüş yasasından yararlandığı zaman sonrasında Hollanda’ya tatil ya da aile ziyareti gibi kısa kalışlar için vize alarak gelebiliyorlar. Bu imkân kişi birlikte dönmüş olan bütün aile bireyleri için geçerli ve ço-cuklar reşit yaşa erişinceye kadar bu hak-tan yararlanabiliyorlar. Eğer ülkelerine dön-mekten pişmanlık duyanlar, Hollanda’dan ayrıldıktan sonraki ilk bir yıl içinde tekrar yasal geri dönüş hakkından yararlanabil-me imkânı bulunuyor. Hollanda'ya geri dönüş işlemlerinden sonra tekrar gelip Hollanda’ya sürekli olarak yerleşebiliyorlar.

‘Geri Dönüş Yasası’ndan yararlanma yaş sınırı 55’e yükseltiliyor Hollanda İçişleri Bakanlığı, 1985 yılında yürürlüğe giren geri dönüş yasası ve daha sonra yeni bir değişiklik ile 45 yaşına çekilen yasa ile ilgili yeni bir değişikliğe daha gidiyor. Kendi ülkesine dönmek isteyen ve ödenek alan yabancılar, yakın bir tarihte bu işlemleri başlatmak için 55 yaşına kadar beklemek zorunda kalacak.

Tasarruf önlemleri herkesimi etkileyecekHollanda Altyapı ve Çevre Bakanı Melanie Schultz van Haegen, bakanlıktaki memur sayısında önümüzdeki yıllarda tasarruf ted-birleri kapsamında toplam 2 bin kişilik azal-maya gidileceğini açıkladı. Bakan, işten çıkarmaların mümkün olduğu kadar önlen-meye çalışılacağını belirtti.Diğer taraftan Hollanda Sosyal Kültürel Plan Bürosu (SCP) tarafından yayınlanan rapor, hükümetin uygulamaya başladığı ta-sarruf paketinin sadece ekonomik ve mali açıdan bir gelişme sağlamak için yapıldığını fakat bu paketin sosyal alandaki etkisinin dikkate alınmadığını ortaya koydu. SCP araştırmacısı Rob Bijl tarafından yayınla-nan rapor hakkında verilen açıklamada, Hollanda’nın hem sosyal hem de ekono-mik açıdan bir dönüm noktasında olduğu,

şuana kadar yürütülen kuralların ekonomik açıdan kriz dönemini atlatmak için yeterli ol-duğu fakat önümüzdeki yıllarda bu tasarruf önlemlerinin herkesi etkileyeceği belirtildi. SCP araştırmacısı Rob Bijl buna örnek olarak ise sağlık alanında yapılan kesintile-ri verdi ve önümüzdeki dönemde özellikle psikolojik rahatsızlığı olan kişilerin bu ke-sintilerden en çok etkilenen kesim olacağı-nı belirtti. Bijl’e göre, çocuk yardımı konu-sunda yapılan kesintiler nedeniyle düşük gelirli aileler daha zor durumda kalacak ve büyük ihtimalle anneler işlerini bırakarak veya çalışma saatlerini azaltarak evde ço-cukların bakımını üstlenecek. SCP tarafından yayınlanan bu rapor Yeşil Sol (GL) ve Demokratlar66 (D66) partileri millet-vekillerince de destek gördü. GL Fraksiyon

Başkanı Jolande Sap, “SCP’nin vermiş oldu-ğu kritik bizim yapmış olduğumuz araştırma sonuçlarını da destekledi.” dedi. D66 Milletvekili Wouter Koolmees ise “D66 partisi olarak, ekonomik açıdan ye-nilenme gerektiğini biliyoruz fakat bunu yaparken küçük bir grubu etkilemekten çok, AOW yaş sınırında değişiklik yapmayı tercih ediyoruz.” dedi.

İçişleri Bakanı Piet Hein Donner

Çevre Bakanı Melanie Schultz van Haegen

Page 50: Platform 138

15 Aralık 2011 50Platform

H a b e r

LAHEY - Hollanda Ekonomi, Tarım ve İno-vasyon Bakanlığı Müsteşarı Henk Bleker, azınlık koalisyonuna dışarıdan destek veren aşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV) lideri Ge-ert Wilders'ın, 2012'de yapılması planlanan Türkiye ile Hollanda arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. yıldönümü kutlamalarının ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün bu kap-samdaki Hollanda ziyaretinin iptal edilme-sine yönelik sözlerinin hükümetin görüşü olmadığını söyledi. Hollanda Genç İşadam-ları Federasyonu'nun (HOGİAF) Lahey'de düzenlediği geleneksel sonbahar yemeği-ne katılan Bleker, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün her zaman Hollanda'ya gelebileceği-ni belirterek, "Hükümet adına konuşuyorum, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Hollanda'ya ge-lebilir. Lahey'deki tarihi Kurhaus otelinde düzenlenen programa Henk Bleker'ın yanı-

sıra Hollanda eski Dışişleri Bakanı Bernard Bot, Türkiye Cumhuriyeti Lahey Büyükelçisi Uğur Doğan, Hıristiyan Demokratlar Birliği Partisi (CDA) milletvekilleri Coşkun Çörüz ve Ad Koppejan ile çok sayıda işadamı katıldı.Hollanda ekonomisine katkıda bulunan Türk kökenli işadamlarının iki ülke ilişkilerinde de önemli bir rol oynayabileceğine değinen Bleker, "Hollanda hükümeti olarak dost ülke Türkiye ile ikili ilişkileri geliştirmekten yanayız. Bu Türk kökenli işadamlarının katkısıyla ola-bilir. Hollanda hükümeti olarak işadamlarının çalışmalarını çok önemsiyoruz. HOGİAF'ın geleneksel sonbahar yemeğine katılmak-tan dolayı son derece memnun olduğunu belirten Lahey Büyükelçisi Uğur Doğan ise, Hollanda'da bulunan Türk toplumunun iki ülke ilişkilerine önemli katkılarda bulunduğu-nu aktardı. Doğan, "Hollandalı katılımcıların mesajları gerçekten samimi ve içtendi. Başta Hollanda asıllı Türk girişimciler olmak üzere, Türk toplumunun, Hollanda Türkiye ilişkileri-ne ne denli önemli katkılar yaptığını görmüş olduk. İşadamları olarak sosyal sorumluluk çalışmalarına büyük önem verdiklerini anlatan HOGİAF başkanı Mehmet Kabakyer de, Van depremi için başlattıkları yardım kampanya-sında şimdiye kadar 150 bin avro toplandığını kaydetti. Toplanan paralarla depremzedeler için prefabrik evlerin alınacağına işaret eden Kabakyer, evlerin siparişlerinin verildiğini ve yakında bölgeye gönderileceğini ifade etti.

Henk Bleker:

Gelecek yıl ipotek alanlar için risk mi oluşturuyor?Gelecek yıl ipotek süresi bitecek ve yeni faiz oranları ile ipotek alacak yüz-binlerce ailenin, ipotek riski ile karşı karşıya kalacağı belirtildi. Zamanında avantajlı olarak ve düşük faizle ipotek alan yaklaşık 300 bin ai-lenin ipotek sürelerinin önümüzdeki yıl sona ereceğini belirten, Dynamic Credit şirketi yetkilileri, önümüzdeki yıldan itibaren artan ipotek giderleri nedeniyle oldukça zorlu günler yaşa-nacağını belirtiyor. Hollanda konut piyasasında altın yıl-lar olarak tabir edilen 2005 – 2007 yılları arasında ev satın alan aileler, o dönemde hem iyi bir konut sahibi olmuşlardı hem de fazla kredi çekme-den işlemlerini tamamlamışlardı. Öte yandan bu yıllarda faiz oranların-daki uygunluk da ev almayı daha ca-zip hale getirmişti. Dynamic Credit şirketi direktörü Ton-ko Gast bu konu üzerine yaptığı açık-lamasında, faizlerde revizyona gidil-diğini, işsizliğin son yıllarda arttığını, genel anlamda ekonominin iyiye git-mediğini, büyüme oranlarında durak-lama dönemine girildiğini belirtirken, bunlara ek olarak Avrupa’da yaşanan genel kriz ve Hollanda gayrimenkul piyasasındaki durağanlığa bakıldığın-da, önümüzdeki yıllarda iyiye doğru bir gelişmenin tahmin edilemediğini belirtti.

Türkiye'yle ilişkilerimizi geliştirmekten yanayız

Page 51: Platform 138

H a b e r

Platform51

Page 52: Platform 138

15 Aralık 2011 52Platform

Y a y ı n d ü n y a s ı

Kürt ErgenekonuDerin PKK'nın Gizli Kodları

Şamil Tayyar

Teşkilat

Cyril M. Kornbluth

Selahaddin Eyyübi'nin Gölgesinde

(I Lovens Hjerte) Thorvald Steen

Fırtına Büyücüsü(Dresden Dosyaları 1. Kitap)

Jim Butcher

Tarihi Değiştiren Gizli ServislerAli Çimen

Od - Bir Yunus Romanıİskender Pala

"PKK'nın bir Kürt sorunu yoktur; Kürtlerin PKK sorunu vardır." 60'lı yılların sonunda sağcı olarak tanınan, eylemlerde boy göste-ren Öcalan nasıl birdenbire sol örgütlerin içe-risine girdi? 70'li yılların başında hapse giren Öcalan'ı devlet nasıl kurtardı? 79'da Öcalan'a ev arkadaşlığı yapan subaylar kimlerdi? Ab-

dullah Öcalan'ın yanından ayırmadığı MİT mensubu Pilot Necati'nin sırrı ne? Tüm bu soruların ve gündem yaratacak onlarca şüphenin cevabı.

ABD'de kurulu düzenin iflasından sonra iktidarı iki güç paylaştı: Doğu'da Teşkilat, Batı'da ise Çete. Al Capone'un torunları ABD'yi politikacılardan daha iyi yönetemez-ler mi sizce? "Yuvaya saygı, evliliğin kutsallı-ğı, cinsel ahlak, kanun ve düzen... geldiğin yerde böyle şeylerden haberin bile yoktu, öyle değil mi gangster?" Orsino dişlerini sıktı. "Birileri seni yalanlarla kandırmış,"

dedi. "Teşkilat Bölgesi'nde de en az burada olduğu kadar ev ve aile hayatı, ahlak ve düzen var. Belki de buradakinden de fazla." "Saçma. İstihbarat raporlarını gördüm, sizin nasıl yaşadığınızı gayet iyi biliyorum. Şimdi sen bana sizde cinsel yozlaşma olmadığını mı söylüyorsun? Ço-keşlilik yok mu? Çokkocalılık yok mu? Kumar serbest değil mi? Alkol ticareti yapılmıyor mu? Yolsuzluk ve rüşvet yok mu?

“…Selahaddin yirmi yaşına kadar zamanının çoğunu cirit oynayarak, Kur’an ve şiir çalışa-rak geçirdi…1169 yılında Mısır’ın mutlak ha-kimi haline geldi. 1171’de Sünni ve Şii Müs-lümanları birleştirdi… Frenkleri Kudüs’te kalmaya ve daha önce sürülen Yahudileri geri dönmeye davet ettiği söyleniyor. Çılgı-nın biri mi, bilmiyoruz… Selahaddin’in oku-

ma-yazma bilmediğini öne süren Papa Hazretleri yanılmaktadır. Kendisi-nin birçok dilde okuyup yazabildiği tecrübelerimizle sabittir…”Şövalye James Sheringham, William Davenport ve Toronlu Kont Henry tarafından Kral Richard’a sunulan rapordan.

Harry Dresden işinin en iyisiydi. Eh, teknik olarak o işi yapan tek kişiydi. Dolayısıyla Chicago Emniyet Müdürlüğü fanilerin yara-tıcılığını ya da kapasitesini aşan bir vakayla karşılaştığında cevaplar almak için onun kapısını çalıyordu. Çünkü ‘günlük' dünya aslında tuhaf ve büyülü şeylerle dolup ta-şıyordu ve bunların büyük bölümünün in-

sanlarla arası iyi değildi. İşte Harry burada devreye giriyordu. Sorun çıkaran tuhaf şeyleri enselemek için bir büyücü gerekiyordu. Tek bir sorun vardı. Harry tabiri caizse sinek avlıyordu. Bu yüzden polis kara büyüyle işlenmiş bir çifte cinayet vakası için ondan yardım isteyince Harry'nin gözlerinde dolar işaretleri belirdi. Ama kara büyünün olduğu yerde onu yapan bir kara büyücü de vardır. Ve o kara büyücü Harry'nin ismini biliyordu. Olaylar işte o noktada… ilginçleşmeye başladı. Büyü. İnsanı ölüme götürebilir. “Heyecan verici, iyi kurgulanmış, karmaşık, sürükleyici ve şaşırtacak kadar iyi bir ilk roman.” - Chris Bunch

"Tarihi Değiştirenler" serisinin onuncu kita-bı olan Tarihi Değiştiren Gizli Servisler, bu sefer pek çok yabancı filme konu olmuş ve herkesin merakını uyandırabilecek bir ala-nı, gizli servisleri mercek altına alıyor. CIA, MOSSAD, KGB ve MI6 gibi isimlerini sıklıkla

duyduğumuz gizli servislerin yaptıkları operasyonlara, bilgi toplama konusunda kullandıkları akıl almaz yöntemlere kadar pek çok konu-nun değinildiği bu kitap, yeraltından denizlere, gökyüzünden uzayın derinliklerine varıncaya dek bilgi uğruna birbirlerini kovalayanların hi-kayesinden oluşuyor. Çıkarlar doğrultusunda bir tarafta yüceltilirken diğer tarafta itham edilen bu adamların; düşmanlarla ve entrikalarla çevrili hayatlarından mertlik, namertlik ve çoğu zamanda kurşunlar üzerine kurulu bir parça akıcı bir üslupla sunuluyor.

Her yazdığı romanla yüz binlerin kalbini feth eden İskender Pala yeni romanı ‘OD’ ile yeni-den okurlarını selamlıyor. Od bir Yunus Emre romanı. Gök kubbemizin her zaman parlayan ve hep çok sevilen, şiirleri gönülden gönüle dolup dilden dile dolaşan Yunus Emre, bu kez OD’un ana kahramanı. İskender Pala’nın ilim ve kültür adamı olmasının yanında, yazar kişili-

ğinin imbiğinden geçirilerek aşkın tahtına bir kez daha oturtuluyor. 13. yüzyılın her bakımdan kavruk ve yanıp yıkılan ortamına Yunus Emre’nin gelişi tarihi atmosfer içerisinde hakiki anlamına kavuşturuluyor. Yıkıntı-lar ve yangınlar içinden bir gönül ve bir insanlık anıtının inşa edilişi cüm-le cümle anlatıyor ve elbette kalbe dokuna dokuna yol alıyor. Romanın her sayfasında Yunus’un hamlıktan saflığa geçişi okunuyor.Biliyorum, “Biz bu ilden gider olduk, kalanlara selam olsun,” demişti… Yine Biliyorum, “Bizim için hayır dua kılanlara selam olsun.” Demişti… Ve Sevgili’ye gittiği o geceden sonra adının dilden dile, Aşkının gönülden gö-nüle dolaştığını da biliyorum…Şimdilerde ona kimisi Âşık Yunus, Miskin Yunus… Derviş Yunus…Varsın onu da desinler. Ve Türk yurtlarında, onu en çok “Bizim Yunus” diye çağırırlar. Biliyorum… Ten fânidir, can ölmez / Çün, gitti geri gelmez / Ölür ise ten ölür / Canlar ölesi değil

Page 53: Platform 138

53 Platform

Page 54: Platform 138

15 Aralık 2011 54Platform

Almanya, yüz yıl önce Namibya'da öldürdük-leri kabile halklarının kafataslarını bu ülkeye iade etti. Hafta içinde Berlin'den yola çıkan ve 20 kadar insan kafatası ve bazı iskelet parçalarını taşıyan uçak Namibya'nın Wind-hoek havalimanına indi. Başta ülkenin cum-hurbaşkanı Nahas Angula olmak üzere Na-mibyalı yetkililerinin hazır bulunduğu törende kafa tasları 'Hoşgeldiniz kahramanlarımız' sloganlarıyla karşılandı. Ancak kafataslarının iadesini yeterli bulmayanNamibya yönetimi, Almanya'dan tazminat talebini yineledi.Almanya, Afrika'daki sömürgecilik girişimle-ri çerçevesinde 1900'lü yılların başında 60 bin kadar Namibyalıyı öldürmüş ve bunlar-dan bazılarının kafa taslarını incelemek üze-re Almanya'ya getirmişti.

ALMAN KAFATASÇILIĞININ TARİHİ1884 Avrupa’da için yeni bir tarih olduğu ka-dar Afrikalılar için de yeni bir dönemin baş-langıcı olmuştu. Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya ve İngiltere Berlin konferansında bir araya gelerek Afrika kıtasını kendi aralarında paylaşmışlar, Afrika’nın çöllerle kaplı Nama ve Herero topluluğunun yaşadığı Namibya Almanya’nın payına düşmüştü.Almanya 1885’te Namibya çölünü işgal etti ve Afrika’daki ilk sömürgesini de kur-muş oldu. Almanya’nın işgaline karşı önce Nama topluluğu başkaldırdı ve 1896’da 12 bin Namalı, Nabib çölünde katledildi. Almanlar, yerli kabilelerin ittifakından kork-tukları için Herero ve Namalıları birbirine düşürdüler. İç savaş sonucunda Namalar-dan 45 bin, Herero topluluğundan da 15 bin insan can verdi.1904-1908’de Nama ve Herero yerlileri Al-man işgaline karşı birleşti ve direniş hareketi başlattı fakat teknolojik silah üstünlüğüne da-yalı Alman ordusu karşısında yenildiler.Alman-lar 100 binleri bulan cesetleri çölde çürümeye terk etti. Savaşın bitiminden sonra ise bölgeye

antropolog ve etnolog gibi bilim adamları gön-dererek cesetlerden sağlam kalmış olanların kafataslarını Almanya’ya getirttiler.Berlin’de maymun kafalarıyla kıyaslanarak incelenen bu kafataslarının özellikleri araş-tırıldı. İlk kafatası sergisi de birinci dünya savaşından sonra Berlin müzesinde açıldı. Hitler iktidara geldikten sonra bu kafatas-ları tekrar incelenerek Afrika toplumunun fizyolojik yapısı araştırıldı. Namibya 25 yıldır Almanya’dan kafataslarının sergilenmemesi-ni ve geri iadesini istiyordu.

İSRAİL’E YILLARDIR TAZMİNAT ÖDEYEN ALMANYA..‘The Namibian’ gazetesinin verdiği bilgiye göre, Namibya nın başkenti Windhuk yakın-larında bulunan ‘Kahramanlar Meydanı’nda yapılan yas törenine Herero ve Nama kabi-lelerinden yaklaşık 2 bin kişi katıldı. Herero lideri Alfons Maherero, kafataslarının ülkeye geri getirilmesinin Namibya’nın Almanya’dan sömürge zamanında yaptığı katliamlardan dolayı tazminat talebi için güçlü bir delil teşkil ettiğini söyledi.İkinci Dünya Savaşından sonra Yahudilere karşı kitle katliamları yapıldığı gerekçesiyle yıllardır İsrail’e milyarlarca tazminat ödeyen Almanya, Kaiser birlikleri tarafından yapılan Afrika’daki katliamların sorumluluğunu üst-lenmek istemiyor.1904 Ocak ayında Herero ayaklanmasını başlatan kabile şefi Samuel Maharero’nun soyundan Alfons Maherero, yas törenin-de yaptığı konuşmada, Berlin’de Namibya heyetinin nasıl soğuk bir şekilde karşılan-dığından şikayet ederek bunun kendilerine karşı bir hakaret olduğunu kaydetti. Nama kabilesi lideri David Fredericks de Alman hükümetini tarihi sorumluluktan kaçmakla suçladı. Fredericks, Almanların kendilerini halen insandan aşağı birer varlıklar olarak gördüklerini öne sürdü.

T a r i h B i l i n c i

'Kafataslarını alın ama tazminat beklemeyin'Almanya, yüz yıl önce katlettiği ve maymun kafalarıyla karşılaştırmak için ülkesine taşıdığı zencilerin kafataslarını Namibya'ya iade etti! Enes Akın

Page 55: Platform 138

55 Platform

Page 56: Platform 138

15 Aralık 2011 56Platform

B a k ı m

Cilt için beslenme tüyoları

Hatice Söylemez

Doğru beslenme alışkanlığı kazanarak, cildinizin gençliğini ve güzelliğini uzun yıllar koruyabilirsiniz!

Sağlıklı bir cilt, sağlıklı bir bedenin yansı-masıdır. Doğru beslenme alışkanlığı kaza-narak; cildimizin gençliğini ve güzelliğini uzun yıllar boyunca korumak, daha genç ve parlak bir cilde kavuşmak mümkün. Unut-mamak gerekir ki; genel olarak genç ve güzel bir cilt için doğru beslenme, sağlıklı bir psikolojik yapı ve genler çok önemlidir!• Vücudumuzun yaklaşık yüzde 7'si deri dokusundan oluşur. Yani 50 kg ağırlığın-daki bir kadında 3.5 kg kadar deri bulunur. İnsan derisi, bireye bağlı olarak 15 gün ila 3 ay arasında değişir. Bu kadar hızlı değişen bir dokuyu beslenme durumu önemli ölçü-de etkiler. Yeterli ve dengeli bir beslenme, cilt hücrelerini güçlü ve nemli tutar.

YEDİĞİNİZ CİLDİNİZE YANSIR!• Vücudumuzdaki dengeyi iyi anlayıp ona göre hareket etmemiz, organizmanın daha düzenli çalışmasını sağlar. Vücudumuz yaşa-dığımız ortamla; yediklerimiz, duygularımız, genlerimiz ve sosyal çevremizle sıkı bir bağ içindedir. Cildimiz de organizma ile dış çevre arasındaki yoldur. Vücudumuzun her işlevi bir diğerini belirler. Örneğin; karaciğerimiz-de yaşadığımız küçük bir problem, yüzümüz-de kocaman sivilcelere sebep olabilir.

OMEGAYLA OKSİJEN TAŞIYIN• Eğer kişi doğru beslenemiyorsa; bu du-

rum ciltte solgunluk kuruluk ya da lekelerle kendini belli eder. Örneğin; vücutta elzem yağ asidi eksikliği, cildin kurumasına ve ça-buk yaşlanmasına neden olur. Katı yağlar, kılcal damar tıkanmalarına yol açar. Uzun süren dolaşım bozukluklarında, en güzel cilt bile doğal rengini kaybeder ve sağlıksız bir görünüm alır.• Oysa ki; cilt güzelliğinin ilk şartı sağlık-lı kan dolaşımıdır! Omega 3 ve omega 6 yağ asitlerini dengeli tükettiğimizde, kan dolaşımı düzene girer ve cilde daha fazla oksijen taşınır. Bu yağ asitleri ayrıca hücre zarını güçlendirir ve cildin daha genç gö-rünmesini sağlar.

SERBEST RADİKALLERE KARŞI 1 AVUÇ YABAN MERSİNİ!• Vücutta serbest radikal sayısı arttığında cildimizde kırışıklıklar oluşur, cilt soluklaşır. Serbest radikaller; stres, sigara, alkol, faz-la kafein, kızartılmış ve kavrulmuş besinle-rin vücuda alımı sonucu oluşan ve sağlıklı hücrelere zarar veren molekülerdir. Cildin çabuk yaşlanmasına sebep olduğu gibi kanserin de ana sebebidirler. Ama serbest radikallerden, besinler aracılığıyla kurtul-mak mümkün!• Küçük meyvelerin içinde bulunan anti-oksidanlar, serbest radikallerin zararından hücreleri korur. Antioksidanlar sayesinde;

cilt kendini güneş ışınları ve çevre kirliliği gibi çevresel etmenlerin zararlı etkilerinden korur. A, C ve E vitaminleri önemli antioksi-dan vitaminlerdir. 1 avuç çilek veya yaban mersini, 1 orta boy kivi veya portakal veya mandalina cildin ihtiyaç duyduğu C vitamini ihtiyacını karşılar.

KIRIŞIKLIKLARI VİTAMİNLERLE GECİKTİRİN!Vitaminlerin antioksidan etkileri, özellikle doğru beslenme ile vücuda alındığında cilde hayli yarar sağlar. Cilt sağlığı, kırışıklıkların giderilmesi veya oluşumunun engellenme-sinde önemli rol oynarlar. A, C, D, E vitamin-lerinin eksikliği ise; cildin cansız, kuru veya fazla yağlı olmasına neden olur. İşte sağlıklı bir cilt için gerekli olan vitaminler:• A vitamini ve beta karotenler: Yaşlanmayı geciktirici etkileri için kullanılır. Sarı, turun-cu ve yeşil renkli sebzeler, yumurta akı, ci-ğer, tereyağı (doğal koşullarda üretilmiş) ve balık yağlarında bulunur.• B vitamini: B vitamini türü olan niasin (B3 vitamini) akne tedavisinde kullanılır. Tavuk, balık, şam fıstığı, hindi ve tam tahıllı ürün-lerde bulunur.• C vitamini: İyi bir antioksidan vitaminidir. Yara tedavisi üzerinde etkilidir. Yüzeysel olarak ince çizgi ve kırışıklıkların giderilme-sinde, cilt yanıklarının tedavisinde kullanılır.

Page 57: Platform 138

57 Platform

B a k ı m

Limon, greyfurt, portakal, çilek, kivi, fren-küzümü ve kuşburnu gibi meyveler; lahana, domates, karnabahar, kırmızı biber ve ye-şil biber gibi sebzeler C vitamini açısından hayli zengindir.• E vitamini: İyi bir antioksidandır. Yüzeysel olarak uygulandığında cildin nemlenmesine yardımcı olur. Yumuşaklık ve pürüzsüzlük sağlar.

HAVUÇ NEMLENDİRİCİNİZ GİNSENG TONİĞİNİZ OLSUN!Aynısafa çiçeği: Cilt hücrelerinin gelişimini arttırır. Güneşten etkilenmiş cildi yumuşatır ve mikrop kapmaya karşı korur.Cadı fındığı: Cildin dokusunu güçlendirir.Maydanoz, ısırgan: İçerdiği antioksidan ve C vitamini içeriğinin etkisiyle cildin genç kalmasını sağlar. Maydanoz aynı zamanda cildin sıkı olmasını sağlar.Papatya: Yara iyileştirici özelliği bulunur.Ginseng: Dolaşım problemlerine iyi gelir ve hücre içi metabolizmayı geliştirdiğinden, cilt için iyi bir tonik etkisi bulunmaktadır. Ayrıca cildi gençleştirir.Kekik: Sakinleştirici, antiseptik ve dezen-fektan özellikleri vardır. Kırışıklıkların gide-rilmesinde etkilidir.Kavun: İçerdiği betakaroten sayesinde, kollajen hasarını en aza indirerek kırışıklık-lara ve lekelere engel olur. Haftada 3 kez bir iki dilim kavun yenmesi cildin pul pul dö-külmesini engeller.Brokoli: Ciddi oranda A ve C vitamini içe-rir. Cilt kanseriyle savaşan moleküllere de sahiptir. Cildin elastikiyetini korur, çürükleri önler ve aynı zamanda akne tedavisine yar-dımcıdır.

Havuç: A vitamini öncüsü olan beta karo-ten deposudur. Havuç ve turuncu renkli sebzeler, güneş koruması sağlar. Ciltteki elastikiyeti korur, kurumayı önler.

SİVİLCELERE MARUL AKNEYE BROKOLİ• Ciltteki koyu renkli halkalar ve sivilceler için; ıspanak, roka, karahindiba, marul ve maydanoz gibi koyu yeşil yapraklı sebzeleri tercih edin. Salatalara keten tohumu ekle-mek, hem kabızlıktan hem de sivilceden kurtarır. Eğer akne sorununuz varsa; bro-koli tüketmek faydalı olacaktır. Bir porsiyon zeytinyağı-sarımsak soslu brokoli salatası, cildinizin gençleşmesine, canlanmasına ve nemlenmesine yardımcı olur.

KURU CİLTLERE HAKİKİ ZEYTİNYAĞI• Cilt kuruluğunuz ön planda ise; günde on bardak su için ve mutlaka hakiki zeytinyağı kullanın. Salatalara bir tatlı kaşığı zeytinyağı ekleyin ya da yemeklerinizi zeytinyağıyla pi-şirin. Günde bir dilim kavun da cildin kuru-masını önleyecektir.

SOMON BALIĞI CİLDİ GENÇLEŞTİRİR• Cilt kırışıkları için; çilek, yaban mersini, ahududu, böğürtlen, somon balığı, havuç, nar ve portakal tüketin. İçerdikleri zengin antioksidanlar sayesinde serbest radikal-lerle savaşır, vücudu kanserden korur, cil-din yaşlanmasını geciktirir ve kırışıklıkları önlerler. Zeytinyağı da kırışıklıkların azalma-sına yardımcıdır.

SAĞLIKLI CİLT İÇİN 10 ALTIN KURAL1. Güneş ışınlarına çok fazla maruz kalmayın.2. Günde en az 8-10 bardak su için.3. Sigaradan ve sigara içilen ortamdan uzak durun.4. Alkol ve kafein tüketmekten kaçının.5. Stres faktörleri ile mücadele etmeyi ve rahatlamayı öğrenin.6. Düzenli egzersiz yapın.7. Demir yönünden zengin besinler tüketmeye özen gösterin.8. Vitamin ve mineral yönünden den- geli ve yeterli beslenin.9. Kesinlikle güne kahvaltı yapmadan başlamayın.10. Günde 1 - 2 fincan yeşil çay tüketin.

Page 58: Platform 138

15 Aralık 2011 58Platform

E v l i l i k o k u l u

Tatlı ''dil'' kocayı baştan çıkarır

Kadın ile erkek arasında cinsel bedenden ve mideden sıyrılmış, insani özellikleri öne çıka-ran, farkında olmayı unuttuğumuz önemli bir yapılanma var:Son yıllarda ortalıkta dolaşan bazı yanlışları düzeltelim diyorum bugün. Hem de keyifle.Kadın ve erkek arasında olması gereken ile-tişimi sadece müstehcen durumlarla tanım-layan, erkek ve kadına bir arada olmaması gereken patlayıcı madde muamelesi yapan düşünce sistemini yıkmaya ne dersiniz? İlişki tanımlamasının bir ucunda ateşle barut ta-nımlaması; diğer ucunda kalbe giden yolun sadece erkeğin midesinden geçtiği sapta-ması.Kadın ile erkek arasında cinsel beden-den ve mideden sıyrılmış, insani özellikleri öne çıkaran, farkında olmayı unuttuğumuz önemli bir yapılanma var: Dil

***

Psikolojiyle ilgilenenler bilirler, psikoloji disip-

lini açısından bakıldığında dil, bilinçdışının ya-pılandırılmış şeklidir. Günlük hayatta ağzımız-dan dökülen kelimeler, sentaksı(sözdizimi) ve grameri olmayan bilinçdışımızın yansımasıdır aslında. Bütün düşünceye dayalı fikirlerimiz veya fikiraltı enerjilerimiz, kelime temsilcile-rimizle ortaya çıkarılır. Dolayısıyla bir insanın bilinçdışında ne olduğunu konuşmaları ve kullandığı dili aracılığıyla biliriz.Terapi seanslarının uzun süreli konuşmalar olmasının altında yatan temel ilke de budur zaten. Bilinçdışınızda hissettiğiniz duygu-larınız, terapi seanslarında, beynimizdeki öznelerin simgesel düzen içindeki telafuzla-rıyla, yani dilinizle ortaya çıkarılır. Tam da bu nedenle dil, en basit şekliyle sadece sesli konuşma veya yazıya aktarılan metinler değil, bir dışlama, dışa atma, farklılaştırma ilişkisi-dir. Özetle kullanan ve dinleyen açısından son derece önemli bir iletişim aracıdır.Kafası karışanlar için günlük konuşma diliyle açıklayayım yukarıda yazdıklarımı. Geliyor-

sunuz ya aile terapisi için merkezimize. Ve diyorsunuz ya “Eşim bana karşı çok kaba! Zoruma gidiyor, uyarıyorum, anlamıyor. Ben böyle konuşmaya alışmışım, sen de duyma-ya alış diyor. hangimiz hatalıyız bilemiyoruz… yol gösterir misiniz?” diye.Ben de diyorum ki bilerek hatalı davranan yok! Ama yukarıda yazdıklarım “Çorumlu-uu… bana çay verrr…” diyerek çay istemek-le “Ayşe hanımefendiciğim (veya karıcığım/ aşkım/ sevgilim/ canım/ tatlım/ bitanem…vb.) bana bir bardak çay verir misin?” demek arasındaki farkın önemsenmesi gerektiği-nin delilidir. Kişinin dili, yani seçtiği üslubu, karşısındaki kişi hakkında bilinçdışında his-settiklerinin göstergesidir. Kadına değer ver-meyen ve evdeki hizmetçi gözüyle bakan bir beynin, ağzından eşine karşı kibar kelimeler çıkarması beklenemeyeceği gibi; kadına Allah’ın emaneti gözüyle bakan ve insana insan gibi muamele yapılması gerektiğine inanan gelişmiş bir beynin de kaba ve ağır

Mehtap Kayaoğlu(Psikolojik Danışman & Psikoterapist)

Page 59: Platform 138

59 Platform

E v l i l i k o k u l u

sözler söyleyemeyeceği gibi.Demek ki dilimiz, içimizdeki simgesel dü-zenimizdir. İnandıklarımızın kelimelerle yan-sımasıdır. Dilimiz, içine doğduğumuz inanı sisteminin göstergesidir. (Bizde adet böyle-dir, deriz. “biz” kim? “adet” olmasını sağlayan ne? Gelenek/anane dediğimiz bilinçdışı ya-pılanmalarımız yani.)Dilimiz, bilinçdışımızdaki “öteki”nin bizi bile şaşırtan söylemidir. (“Ben böyle bir insan değilim aslında ama niye öyle söyledim bil-miyorum.” dediğimiz yanımızdır.) Dilimiz, eşlerimizden, çocuklarımızdan, anne/baba-larımızdan beklediğimiz istek ve arzularımızın kelimelerle şekillendirilmiş halidir.Dilimiz -eğer kendimizi doğru yapılandırmak istiyorsak ve bilinçdışımızın yapısal yansıma-larını günlük hayatımızı olumsuz etkileyecek süreçlerden alıkoyma farkındalığına kavuş-turmak istiyorsak- doğru kullanmayı öğren-mek zorunda olduğumuz en önemli iletişim aracımızdır.Ve en ilginç olan yanı… dilimiz, ancak “öteki”ler (yani bizi büyüten anne/babaları-mız ve içinde yetiştiğimiz çevre) tarafından öğrenebildiğimiz yegane hazinemizdir.

***

Aile içi ilişkiler açısından dil nedir? Aslına ba-karsanız her şeydir. Doğru kullanıldığında, güzel sözlerle, güzel ifadelerle, doğru ses tonunu vererek konuşulduğunda aile içi sev-gi, huzur ve anlayış için önemli bir anahtardır.Mesela eşine iyi davranmanın ilk koşuludur güzel konuşmak.Evladını sevmenin en inandırıcı yoludur ona güzel sözlerle ulaşabilmek.Eve yorgun gelen eşin kalbine giden ilk hızlı trendir doğru kelimeleri seçmek.Midesini fethetmek için pişirdiğiniz yemeği servis ederken kullandığınızda, ertesi güne enerjik ve mutlu uyanmaktır tatlı hitap. Ve bilgisayar başından kalkmayan kocayı, yanı-nızda uyutmaya götürebilecek en eğlenceli iletişim oyunudur özenle seçilmiş kelimele-riniz! Son yıllarda pompalanan deli saçması vamp kadın/adam olmakla değil, unutmaya başladığımız tatlı dilinizi kullanarak baştan çı-karırsınız eşinizi!

***

Diyelim ki yanlış öğrendik dilimiz kullanmayı! Diyelim ki yanlış kodlandık… hep böyle kal-mak zorunda mı?Tabii ki değil. Dilersek dilimizi düzeltebiliriz. Üslubumuzu da. Dilimizdekini düzeltince

düşüncemizdeki kendiliğinden düzelmeye başlar. İnsanoğlunda kendi ağzından çıkana inanma eğilimi var nasılsa.Güzel konuşma ve söz söyleme sanatıyla il-gili eğitim alınırsa, iyi niyetli olmaktan ziyade, iyi niyeti gösterebilmeyi sağlayan dili etkin kullanabilmenin daha anlamlı olduğunu kav-rayabiliriz.Çevrenizde görmüyor musunuz? Etraf iyi insanlarla(!) dolu. Bağırıp çağıran, kızan, kü-für eden; ama sözüm ona “özünde iyi” diye tanımlanan kişilerle. Bize ne özünde nasıl olduğundan? Sözleri canımızı yakıyorsa, kelimeleri içimize işliyorsa özündeki iyilikten bize ne! Diye isyan ettiğimiz anlar olmuyor mu? “Eşim iyi insandır ama hakaretleri çok ağırıma gidiyor” diye üzülen birileri var mı ara-nızda? Kesinlikle var biliyorum.Özü gerçekten iyiyse, sözünü de düzeltsin! Düzeltmeyi bilmiyorsa eğitim alsın, güzel ve doğru üslubla konuşmanın önemini fark etsin diye düşünüyorum şahsen. Hatta hepimiz fark edelim derim.

***

konuda ciddi şekilde sınıfta kaldığımızı dü-şünüyorum sevgili okurlar. Yıllardır sayısız aileye danışmanlık hizmeti veriyorum. Çiftler arasındaki anlaşmazlıklar çözümleniyor ama; iş dönüp dolaşıp üslup problemine takılıyor.

Sonra başlıyoruz çiftlere doğru yerde doğru söz söylemeyle ilgili eğitimler vermeye.Bana kalırsa ailede önemli sorunlar çıkınca değil, hayatımızın her alanında işimize yara-yacağını düşünerek “Güzel konuşma ve söz söyleme sanatı” eğitimleri almalıyız. Hatta sizlerden gelen istek üzerine son birkaç yıl-dır bu tarz eğitimler veriyoruz. Daha doğrusu dili ustalıkla kullanan ustaların sizlere eğitim vermesini sağlıyoruz. Ben iletişimle ilgili psi-kolojik bilgiler veriyorum, çalışma arkadaşım (Sırrı Er) güzel konuşma eğitimi. İlgilenenler, katılmak isteyenler için duyurmuş olayım, Temmuz ayının son haftasında yeni bir grup açıyoruz. (detaylı bilgi için arayabilirsiniz.) Dilimiz, en önemli iletişim aracımız. Ona ne kadar yatırım yaparsak yapalım asla pişman ol-mayız. Eşimizle, çocuğumuzla, patronumuzla, iş arkadaşımızla, dostumuzla, arkadaşımızla…herkesle herkesle nasılsa konuşuyoruz! Niye daha güzel konuşmayalım ki? Bizler terapi or-tamlarında söz söyleme sanatının inceliklerini kullanarak sizlere faydalı oluyorsak, sizler de kendi hayatlarınızda aynı inceliği kullanıp daha mutlu anlar yaşayabilirsiniz.Unutmayalım… simgesel düzen asla tam ve eksiksiz değildir. Her simgesel düzende noksanlık veya aşırılık vardır. Dil ve konuşma eğitimleri en azından özde iyi bir şeyler varsa, sözle de bu güzelliği ortaya çıkarmaya yarar.Sevgiyle kalın…

Page 60: Platform 138

15 Aralık 2011 60Platform

M o d a

Hollanda'daki Türk gençleri son yıllarda ticaret alanında başarılarla kendi isimlerin-den çokça bahsettiriyorlar. Ekonomik krize rağmen ayakta durmayı başarıyorlar. Birkaç tanıdığımız girişimciyle sohbetimiz sonucu fark ettik ki titizlikle çalışmalarının büyük rolü var. Ayrıca bu titizliği dış görünüşleriyle de gösteriyorlar. Alanımız moda olduğu için genç arkadaşlarla sohbetimizi modayla ilgili devam ettirdik. Çok keyifli söyleşiler yaptık ve sonucunda sizler için bu yazıyı hazırladık.

Doğan Holding sahibi, işadamı Seçkin Do-ğan beyi mekânında ziyaret ettik. Seçkin bey Amsterdam bölgesinde emlak sektö-ründe yıllardır faaliyet gösteriyor. Başarı-sının sırrını ve modaya bakışını konuşmak için, kendisinin ofisine misafir olduk. Uzun süredir faaliyet gösterebilmesini neye borç-lu olduğunu şöyle özetliyor: İş hayatında engelle karşılaşınca pes etmemeli. İş sana gelmiyorsa, sen işe gitmelisin. Çaba gös-termeli ve azmetmeli.

Genel olarak baktığımız zaman Seçkin Bey bugün kıyafet seçimini işadamlarının tercih ettiği beyaz gömlekle siyah takımdan yana kullanmış. Kahverengi kemer ve kahveren-gi deri iskarpinle güzel ve kaliteli bir kombi-nasyon yakalamış.

İSTANBUL GEZİSİNDE BİR İLK

Uçak, Transfer, Otel, Uygun Tur Seçenekleri veeee.. SUENO'ya özel unutamıyacağınız inanılmaz bir SÜRPRİZ ORGANİZASYON... 325,-€ Daha fazla bilgi için irtibata geçin: 0641 58 70 58/ 0642 55 56 06Facebook.com/suenoorganisatie.com

Hazırlayanlar:Esra Toprak DemirSerap Kaya Aslan

Moda di

SueNo

Page 61: Platform 138

61 Platform

M o d a

TURKUAZ Sürücü kursu hocası Döndü hanımla yoğun iş temposu arasında öğ-rencisini beklerken küçük bir söyleşi ger-çekleştirdik; uzun yıllardır sürüş dersleri veren İlknur Döndü Büyük şahin’e her zaman bu kadar şık giyinip giyinmediği-ni sorduk. Gülümseyerek bize aslında işinden dolayı rahatlığına daha çok önem verdiğini anlattı. 'Takım elbiseyi seviyo-rum, fakat özel durumlarda tercih edebi-liyorum. Ders verirken tüm gün yollarda olduğumdan dolayı, daha fazla pantolon ve spor tarz giyiniyorum' dedi.

Siyah takım elbisesi içinde resmi bir şıklık sergileyen Döndü hanım'ın etek-ceketin-deki dikiş detayları ve üstüne oturuşu ka-litesini vurguluyor.

Yeni işyeri açmasına rağmen adından kısa sürede bahsettiren, genç atılımcı

Aydın Ceyhan bizi dükkânında ağırladı. Karaca porselenlerinde kahvelerimizi yu-dumlarken, Aydın beyin moda hakkında düşüncelerini alıyoruz; 'Karaca porselen tasarım ve desen olarak iddialı olduğun-dan müşteriler genelde estetik ve höşgö-rünümüne dikkat eden bayanlar. O se-beple ben kıyafet seçimimde bunu göz önünde bulunduruyorum. 'Biz de espriy-le gömleğinin renk seçimiyle mekânın iç dizaynının ancak bu kadar uyumlu olabi-leceğini belirtiyoruz.

Aydın bey gençlerin genelde tercih ettiği kadife ceket içinde renkli gömleği ve al-tına giydiği kot pantolonla hem şık hem sportif görünüyor. Yaşına göre uygun ve kaliteli bir seçim yapmış olduğunu düşü-nüyoruz.

Bu üç arkadaşımıza bize ayırdıkları za-mandan dolayı teşekkür ediyoruz. Hem iş hayatlarındaki titizlikle hem de dış gö-rünüşlerine verdikleri özen konusunda kendilerini tebrik ediyoruz. Hollanda’da Türk gençlerinin girişimci ruhu ve başa-rıları bizi gururlandırdı. Başarılarının de-vamını diliyoruz ve umuyoruz ki gelecek nesillere de örnek olacaklar.

Bir dahaki sayıda görüşünceye dek hoş-ça kalın!

Bir dahaki sayıda kendinizi bu sayfada görmek isterseniz, bizimle irtibata geçin güzel ve kaliteli bir söyleşi yapalım.

Mail adresimiz: [email protected].

Fotoğraflarımız CT Photography tarafından çekilmiştir.

SueNo Organi atie S

300 kişilik salonda €1500’dan* başlayan fiyatlarla düğün, nişan, kına ve sünnet...

*€1500 paket içeriği: Salon, foto/kamera, içecek, kuru pasta & müzik

İrtibat: Sueno Organisatie +31 641587058 & +31 642555606www.suenoorganisatie.com

www.facebook.nl/suenoorganisatie

farkıyla

Page 62: Platform 138

15 Aralık 2011 62Platform

S a ğ l ı k

HEPİMİZ’i tanıtırmısınız? Kuruluş amacı-nız nedir?Hayır, yeterince tanıtıyoruz zaten. (şaka şaka derken hafif gülümseme) Bildiğiniz gibi HE-PİMİZ Hollanda genelinde aktif. Hollanda’nın her yerinde üyelerimiz var. Üyelerimizden aldığımız kuvvetle, vatan-daşlarımızın çıkarlarına uygun anlaşmalar yapıyoruz. Bizim sloganımız zaten kuruldu-ğumuz günden itibaren “BİRLİKTEN GÜÇ DOĞAR”. Bugüne kadar değişmedi ve değişmeyecekte, çünkü bu sloganın çok doğru olduğunu yıllar geçtikçe daha iyi an-lamaktayız. Kısacası, büyük Türk potansiyelini bir araya getirerek, toplu alım gücü oluşturuyoruz ve bu gücün sağlamış olduğu avantajı bireysel olarak sağlık, sağlık hizmetleri ve sağlıklı ya-şam konularında üyelerimize geri sunuyoruz.

Türk vatandaşlarımız neden HEPİMİZ-AGIS’i seçmeli? AGIS hem Hollanda’da hem Türkiye’de gü-zel hizmet veriyor. Şu an 100 bini aşkın Türk vatandaşımız AGIS’li zaten. Türkiye boyutu burda çok önemli bir rol oynuyor tabiki. Eğer hizmet iyi olmamış olsa bu kadar insan tercih edermi AGIS’i? O yüzden Türkçe Danışma Hattını arayarak HEPİMİZ-AGIS’i seçin ve tüm hizmetlerden BEDAVA yararlanın!

HEPİMİZ-AGIS Türkçe Danışma Hattı na-sıl çalışır?31 Aralık 2011 tarihine kadar vatandaşları-mız bize hafta içi her gün sabah saat 10’dan akşam saat 8’e kadar ulaşabilirler. AGIS’e geçiş için yoğun bir talep olduğundan Türk-çe Danışma Hattımız günde tam 10 saat hiz-metinizde.

Cenaze fonuna ekstra 2 uçak bileti hiz-meti nasıl oluştu?Cenazeyle birlikte refakatçı olarak Türkiye’ye gidecek olan kişilere çoğu cenaze fonları bir veya iki uçak bileti veriyor. Bizim Türk aile-lerimizde genelde daha fazla kişi refakatçı olarak gittiği için cenaze fonlarının vermiş oldukları biletlerin yetersiz olduğunu görü-yoruz. O yüzden HEPİMİZ üyelerine 2 uçak biletinde katkıda bulunuyoruz. Bu yazıyı okuyan vatandaşımızın muhteme-len düşündüğüne yanıt vermek istiyorum: Evet, bu hizmetimizdende BEDAVA yararla-nabileceksiniz.

HEPİMİZ üye sayısının avantajlara ya da indirimlere etkisi var mı?Olmazmı, tabiki var. “Birlikten güç doğar” sloganımız gün geçtikçe daha fazla değer kazanıyor:- Türkçe Danışma Hattımızdan yararlanabili-yorsunuz- Sağlık sigorta priminize indirim veriyoruz- MEDİKAL sağlık gazetesini evinize bedava gönderiyoruz- Cenaze olduğunda 2 adet eksta uçak bi-letine katkıda bulunuyoruz (refakatçı olarak

giden 3. ve 4. kişilerin uçak biletine ödeme yapılacaktır)- Ilk yardım paketi hediye veriyoruz (Elimiz-deki İlk Yardım Paketleri sınırlıdır. Bu kam-panyamız stok bitene kadar geçerlidir)- Sağlık sektöründe farklı kuruluşlar ile an-laşmalar yapıyoruz sizler için. Güncel anlaş-maları websitemizden takip edebilirsiniz.

Üye sayımız arttıkça avantajlarda artacaktır. O yüzden, arkadaşlarınızı ve ailenizdekileri HEPİMİZ’e üye olmaya davet edin, hem on-lar yararlansın hem siz ilerde bunun fayda-sını görün.

Son olarak okurlarımıza ne söylemek istersiniz?AGIS’e kayıt dönemi devam ediyor. Si-gorta primi zaten ödemek zorundasınız. Hollanda’da sağlık sigorta primleri hemen hemen aynı olduğu için AGIS’i seçin, burda-ki gibi Türkiye’de de tedavi olanağınız olsun. Hizmetlerimiz sadece HEPİMİZ-AGIS üyele-rine geçerlidir. Bilgi ve kayıt için bir an önce Türkçe Danışma Hattı ile irtibata geçin, 2 dakikada üyeliğinizi onaylatın ve hizmetleri-mizden sizde BEDAVA yararlanın.

Birlikten güç doğarBu ayki konuğumuz Hepimiz sigorta şirketinden Ercan Erol

Page 63: Platform 138

63 Platform

Page 64: Platform 138

K ü l t ü r S a n a t Hazirlayan:H.Kerim [email protected]@platformmedia.nl

Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) her iki yılda bir Türkçe-nin Uluslararası Şiir Şöleni düzenliyor. Her seferinde bir başka ülkede, başka bir şehirde yapılıyor. Bu şehirler ba-zen Türkiye’ye göre Güneşin doğduğu taraflardan, bazen de Türkiye’ye Güneşin battığı taraflardan seçiliyor. Mesela iki yıl önce 2009’da Azerbaycan’nın başşehri Baku’da, dört yıl önce 2007’de Mekadonya’nın başkenti Üsküp’de, altı yıl önce Kırım’da Simferopol (Türk-çe adıyla Akmescit’te) sekiz yıl önce 2003 yılında da Faransa’nın Strasbourg kentinde yapılmıştı.Bu yıl bu şölen 24-27 Kasım tarihleri arasında yeni dev-let Kosava’nın Prizren şehrinde gerçekleştirilecek. Türkiye’den ve Türk dünyasından Türkçe yazan, farklı kesimlere mensup şairler davet ediliyor. Türkiye’den, Azerbeycan’dan, Türkmenistan’dan, Kazakistan’dan, Kosova’dan, Tataristan’dan, Kırgızistan’dan, Irak’tan, Kıbrıs’tan, Bulgaristan’dan, Avrupa’dan vs... Şairler üstalıklarını bir de kendi sesleriyle şiirlerini dillendirerek ortaya koyuyorlar. Katılımcılara şiir tadında

sunumlar yapıyorlar. Bazen şiirle ilgili çalışma atelye-leri oluşturuluyor. Bazen de bu hoş şiir şölenine müzik grupları eşlik ediyor. Farklı ülkelerde yaşayan ama Türkçe eserler veren şairler böylece bir araya geliyorlar, tanışıyorlar, kaynaşıyorlar. Türkçenin lehçeleri arasında yakınlaşma ve dayanışma sağlanıyor. Her şölende geçmişin parlak yıldızları olan ilim ve sanat adamları adına, günümüzde şiirde başarılı olmuş yaşa-yan şairlere ödüller veriliyor, plaketler takdim ediliyor. Onların ustalıkları onure ediliyor. Türkçeye ve şiiri olan hizmetlerinin daha büyük olduğu dile getiriliyor. Eğer bu şölene katılma imkanımız olursa önümüzdeki sayıda daha fazla bilgi vermeyi ve orada okunan şiirler-den örnekler sunmayı ümit ediyoruz.

Bu sayımızda daha önceden bize gönderilen şiirlerden örnekler sunuyoruz.

İyi okumlar dileğiyle.

Candan canaNe zümrüt prizma, ne yakut mercek;Elemlerin odağında,Özlemlerin sapağında kalma sen !Gecenin zülfünü tarasan bileKaranlığın izdüşümü olma sen !

Bilmecende bulmacaysam çöz beni,Düşlerinde misafirsem sez beni,Zararı yok, haklı haksız üz beni,Kötülerin kapısını çalma sen!

Bilgiçlik taslama, kendini tanı;Tanı, nabızlarda candan atanı !Aştığınca yükselt erdem çıtanı;Derinden al, avgun suya dalma sen !

Menekşenin canı gülden sorulmaz;Kuralı bilmeden oyun kurulmaz;Gönül inciterek Hak'ka varılmaz;Sağır- sorun'lara, çözüm bulma sen !

Kula kulluk baş kakıncı insana,Mutlak Varlık her bakımdan ön sana,Özün özetini çıkar dön O'na,Yanılıp kendine secde kılma sen !

Kolum, kanadım ol, kırılma sakın !Yol doğru, iz doğru, yorulma sakın !Dostun dobrasına darılma sakın !Düşmanların çokluğundan yılma sen !

Gökkuşağı, ele geçmez, kaçkındır;Güzelliği, meşrebiyle aşkındır;Sayısız renk, bölük börçük anılmaz;Esin, kaynağından taşra sayılmazVe kalbine doğan ilkler, yanılmaz;İkinci el duygularda,Övgülerde, kaygılarda solma sen !

Eğer anlam, sözden taşarsa gerçek,Eyy garip kestane, gurbetten el çek!Ne zümrüt prizma, ne yakut mercek,Aşkı Bilge'sinden ödünç alma sen !Yaşa, yaşat, söyleminde kalma sen !

Yusuf Bilge

Değerli okuyucular!

Page 65: Platform 138

Düş sebepsiz olsaydı

Şu tezekli tarlanın, altı taştan yapılmış,Çevirirdi toprağa, taş sebepsiz olsaydı.Fikir yüzmüş nehirde, akıl sele kapılmış,Zikri hakim kılardı, baş sebepsiz olsaydı. Göze kudret bağışlar, varlık onu görürdü,Kimbilir haşyetinden, buz dağları erirdi,Eksilmeyen mülkünden, rızkı hazır verirdi,Sofra ihsan ederdi, iş sebepsiz olsaydı. Coşamazdı ırmaklar, haz olurdu çağlamak,Çözülürdü düğümler, gerekmezdi bağlamak,Hele insan hasleti, hıçkırarak ağlamak,Gönül daim gülerdi, yaş sebepsiz olsaydı. Gül gülşende değil de, her bahçede açardı,Güneş doğup batmayıp, nuru daim saçardı,Zamanın hasretinden, kaplumbağa uçardı,Ayrı kanat vermezdi, kuş sebepsiz olsaydı! Terazi hile çekmez, hüküm hakka ağardı,Zalime mühlet olmaz, zülmü zaman boğardı,Mevcudatın üstüne, her an rahmet yağardı,Üşümezdi Kainat, kış sebepsiz olsaydı! Herşey ihsan edilir, insan hazır alırdı,Levh-ı Mahfuz okunur, kafdağını bilirdi,Doğmadan doğurmadan, kadın huri gelirdi,Bebek sırdan olurdu, eş sebepsiz olsaydı! Ne hasret ne gam çeker, ne saçını yolardı,Umudun tadı olmaz, ne hayale dalardı,Ayan görüp alemi, kabı bilgi dolardı,Fani beka bulurdu, boş sebepsiz olsaydı! Dile izin olmazdı, dönemezdi riyada,Kimse mana aramaz, bulamazdı güyada,Acep nasıl hikmettir, gözsüz görmek rüyada,Aşikar gösterirdi, düş sebepsiz olsaydı!

Mansur İlhan Yakar

Görmek

Amsterdam gibi günah bataklığında bile

Meydanlardaki rengarenk çicekler, yeşil çayırlarYol kenarında kamette duran ağaçlar

Duvar kenarlarından fışkırmış deli otlarEğer betonlasmışsa bütün kaldırımlar

Ders almaya yeter kainattaki devasa olaylar

Mesela semada bizi seyreden güneş, ay ve yıldızlarGördüklerine dayanamayıp hep ağlayan kara bulutlar

Her mevsim başımızı ıslatan asitli damlalarBaharlarda yüzümüzü okşayan soğuk rüzgar

İfade edemediğim nice manalı olay veya manzalarDaima Allah’ı (c.c.) anlatırlar

Yeter ki biz ibret gözüyle bakalım çevremize

A. Konuksever

Kapına Geldim

Dermansız kaldım kapına geldimEllerimde hidayetin rahmetine geldim

Varlıktan öte sabrına geldimGüldür yüzümü cemalini goster

Sana hayranım bu tek kubbeli hücredeDardayım bir kutu anahtarı dehlizde

Yüz kararır oldu cam köşkteMerhamet isterim dermanım sende

Şeyda Koç

Page 66: Platform 138

15 Aralık 2011 66Platform

S a n a t v e F i k i r G ü n l ü ğ ü

Okan Akın

AMSTERDAM / Okan Akın - Son zamanlarda tekrar alevlenen 100% yerli otomobil üretimi arzu-su, 50 yıl önceki tecrübenin ışığında başarıya ula-şabilecek mi? Bu soruya net bir cevap vermek için isterseniz kısaca 50 yıl evvelki “Devrim Otomobili” projesini hatırlayalım.Dönemin 1961 ihtilal yönetimi toplumsal atılımların yanısıra sanayi alanında da milli bir üretimin temelle-rini atabilmek için devrim niteliğinde bir dizi kararlar alır. Bu kararlardan biri de ilk yerli otomobilin üre-tilmesidir. 16 Haziran 1961 tarihinde TCDD Fabri-kalar ve Cer Daireleri Yönetim binasında yapılan bir toplantıda yönetici ve Mühendislere Ulaştırma Ba-kanlığının yazısı okunarak, 29 Ekim 1961 tarihine kadar binek otomobili tipinin geliştirilmesi görevinin TCCD işletmesine verildiği bildirilir. Bütçe o zama-nın rakamlarına göre 1.400.000 TL. iken, süre ise

“Sanatın Öyküsü” kitabında Doğu SanatıGüzel sanatlarda okurken başucumuzda bulundurduğumuz ve kaynak ola-rak başvurduğumuz önemli ve bir okadar da pahalı bir kitap vardı. Ben bu kitabı maalesef alamamıştım. Ya arkadaşlardan ödünç alıyor, ya da kütüp-haneden -o da kalmışsa- belli bir süreliğine temin edebiliyordum. “Sanatın Öyküsü” isimli bu kitap, güzel sanatlar okuyan bir öğrencinin kutsal (teşbih anlamında) kitabı gibi bir şeydi.Profesör Sir Ernst Gombrich tarafından 1950’de yayınlanan “Sanatın Öykü-sü”, çeşitli eklemelerle beraber, 700 sayfalık bir içerikle popülaritesini ve önemini hiç kaybetmeden, sayısız baskılar yaparak, günümüze kadar gele-bilmiştir. Bunda en önemli etken, hiç kuşkusuz, anlatım dilindeki akıcılık ve anlaşılabilirliktir. Ayrıca, sanatsal gelişmelerin kronolojik anlatımı ve birbiriyle ilişkilendirmelerindeki bilimsel dil de başucu kitabı olmasındaki etkenlerden biridir. Kitabın ismi “Sanatın Öyküsü” olunca, ister istemez insan, tüm dünya sa-natını bu koca kitapta bulabileceğini umuyor ve içdürtüsel olarak kendi kül-türünden de birşeyler aramaya çalışıyor. Eğer Batılı değilseniz, sakın ken-dinizi yormayın! Hiç bir şey bulamayacaksınız. Dogu sanatı, Afrika sanatı, diye bir mevhum bu kitapta yoktur. Başlangıçta mağara resimleri ile başla-yan anlatım, 20 sayfalık bir yazıyla (yarısı resim) Afrika’dan Mısır uygarlığına, Ortadoğu’dan Mezopotamya uygarlıklarına dokunup, oradan Batı uygarlığı-nın kendine temel olarak kabul ettiği Antik çağa (Yunan) giriyor. Helenistik dönem uzunca anlatılıyor, oradan Roma ve Bizans’a geçilip ayrıntılarıyla an-latılıyor. Arada ne oluyorsa, Avrupa (Batı) sanatına girmeden “Doğu Sanatına Bakış” adı altında 5 sayfası yazı, 4 sayfası ise resimle doldurulmuş bir bölüm koyuluyor. Burada ne anlatılıyor? Biraz Pers, biraz Çin, biraz Japon sanatı anlatılıyor. Ne Hint var, ne Türk var, ne Arap var... Olanlar da incir çekirdeği. Sanki binlerce yıl Batı dışındaki uygarlıklar uyumuş veya yok yere yaşamış, sanat adına da hiçbir şey üretmemiş. Dünya sanatının öyküsünde Doğu yok, Uzakdoğu yok, Afrika yok. Ne var? Batı ve Batı’nın kendinden saydığı yan uygarlıklar var. Evrensel sanat anlayışı işte bu. Hiç kuşkusuz sanatın en önemli özelliği evrensel bir dil kullanması-dır. Sanat tüm dünyanın kullandığı ortak bir dildir. Her kültürün ürettiği sanat bir potada erir, ve insanlığın malı olur. Bu kitapta bariz bir şekilde görüyoruz ki insanlığın ortak malı olan sanat, bize Batı patentli olarak sunuluyor.Sevgili Dostlar, bu yazıda vurgulamaya çalıştığım gerçeğin tabi ki kendine göre mantıklı açıklamaları da olacaktır. Sizden ricam, kendi açıklamanızı be-nimle paylaşmanız. Bana gönderilen yazılardan birini veya birkaçını isminizi de vererek bu köşeden yayınlamaya söz veriyorum. Yazınızı şu adrese göde-rebilirsiniz: [email protected]

Devrim otomobili projesi mucizevi bir şekilde sonuçlandırılırken, tarajik

bir final organizasyonuyla iptal edilir. Dörtbuçuk ayda sıfırdan, kısıtlı bir bütçe ile 100 % yerli bir otomobil

yapmak mucizedir. Bu mucizevi başlangıcı organizasyondaki aptalca bir unutkanlığa kurban edip, faturayı projenin üstüne keserek iptal etmek ise, trajediden başka bir şey değildir.

Türkiye’nin ilk yerli otomobil projesi

“Devrim”

Page 67: Platform 138

67 Platform

S a n a t v e F i k i r G ü n l ü ğ ü

4,5 aydır. Butçe daha sonra 900.000 TL gibi komik bir seviyeye düşürülmüştür.Hummalı bir çalışmayla 29 Ekim 1961 ta-rihine biri krem, biri siyah renkli DEVRİM markalı iki otomobil yapılmış, tecrübe sürü-şü için Eskişehir’den trene yüklenen araba-lar Ankara’ya getirilmiştir. Program basittir. Dönemin cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, TBMM önünden arabalardan birine bine-cek ve Anitkabire gidecek ve töreni orada tamamlayacaktır. İşte trajedi burada başlar.

Cemal Gürsel’in ilk deneme sürüşü ay-nen şöyle gerçekleşmiştir; 28 Ekim akşamı trene yüklenen Devrimler tedbir gerekçesiyle depoları boşaltılır. Pla-na göre TBMM’ne intikal ederken, yoldaki benzinlikte depoları doldurulacaktır. 29 Ekim sabahı, Devrimler (1 numaralı ve 2 numaralı ilk Türk otomobilleri) motosiklet-li oldukça kalabalık bir trafik ekibinden olu-şan eskortun arasında yola çıktı. Çıktı ama, eskorttakiler, benzin alma işinden haberleri olmadığı için, benzin istasyonuna uğrama-dan yola devam ettiler. Meclis' in önüne ge-lindiğinde durum anlaşıldı. Acele getirilen benzin 1 numaralı arabaya kondu. 2 numa-raya konacağı sırada Cemal Paşa Meclis'in önüne gelmiş ve Anıtkabir'e gitmek üzere 2

numaralı Devrim Otomobiline binmişti. Yola çıkıldı. Fakat 100 metre kadar sonra mo-tor öksürerek durdu. Cemal Paşa' nın “Ne oluyor ?“ sorusuna direksiyondaki Yüksek Mühendis Rıfat SERDAROĞLU “ Paşam, benzin bitti. “ cevabını verdi. Paşa'dan özür dilenilerek 1 numaralı Devrim'e geç-mesi rica edildi. Buna uyan Cemal Paşa Anıtkabir'e bu otomobil ile gitti. İnerken ünlü “ Batı kafasıyla otomobil yaptınız ama, doğu kafasıyla benzin ikmalini unuttunuz ” sözlerini söyledi.

Projenin iptali Türkiye’ye neler kaybet-tirdi?Bundan sonra ne mi oldu? Olanlar gayet açık; 100% yerli otomobil projesi bir daha denenmemek üzere iptal edildi. Yerine, bu olaydan 4 yıl sonra devlet destekli, Vehbi Koç girişimciliğinde, Amerika Ford patentli “Anadol” arabaları üretildi. Kendi otomobili-ni üreten devletleri aklınızdan şöyle bir ge-çirin ve ekonomilerini Türkiye ile karşılaş-tırın. Projenin iptaliyle neler kaybettiğimizi kolaylıkla anlayabilirsiniz.

Yerli otomobil fikrini ilk olarak ortaya atan ve bu fikri ciddi olarak devletle paylaşan kişi olmasına rağmen, proje ekibindeki 47 uzman arasında mer-hum politikacımız Prof. Dr. Necmeddin Erbakan yoktur.

Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın olduğu söylentisi zamanla gerçek gibi algılanıp, nerdeyse proje rahmetli Erbakan’ın üzerine

mal olmuştur. Necmeddin Erbakan da daha sonra “hayır ben yoktum” dememiştir. Bu projenin merhum politikacımız Erbakan’a ait olduğu tamamiyle gerçek dışıdır. Erba-kan, o dönemde tecrübe ve bilgi birikimini Gümüş Motorları projesinide paylaşıyordu. Devrim otomobili proje ekibi kendisinden konu hakkında görüş istemiş, Erbakan Hocamız ise bu konuda proje ekibini des-tekleyici bir mesaj göndermiştir. Böylelikle Atatürk’ün ölümüne dek sürecek yeni bir döneme giriliyordu. Bu döneme “yaşayan dil dönemi” diyebiliriz. Bu dönem “Güneş Dil” teorisinin etkisi altındaydı ve tüm dillerin kaynağının Türkçe olduğunu savlayan idde-alı bir görüştü. Atatürk bu dönemin parola-sını şu sözüyle belirlemişti;“Türkçe’de kalacak kelimelerin aslında Türkçe olduğu izah edilmelidir” Atatürk’ün Türkçe ile ilgili görüşünün ulaştı-ğı son noktayı “yaşayan dil” olarak kabule-debiliriz. Yaşayan dil görüşü, halkın anladı-ğı, içselleştirdiği, yabancı kelime ve ekleri dışlamayan, yalın, üretken kendi dinamikle-rinde değişime açık bir dil görüşüdür.

2 nolu Devrim arabasının ön konsulü ve soför mahli

Cemal Gürsel tecrübe sürüşü esnasında

Tecrübe sürüşüne başlamadan önce Cemal Gürsel şoför mahlinde oturuyor

2 nolu Devrim arabasının son hali

Page 68: Platform 138

15 Aralık 2011 68Platform

Page 69: Platform 138

69 Platform

M ü z i k

Livaneli’den sıradışı müzik ziyafetiFuat Aslan / Rotterdam - Türk (özgün) müzik sanatçısı, senarist, politikacı, yazar ve yönetmen, yaşayan efsane Zülfü Livane-li, Mystiek Sanat ve Kültür Vakfı’nın davetlisi olarak geldiği Hollanda’da hayranlarına sıra dışı müzik ziyafeti sundu. Rotterdam Kültür ve Kongre Merkezi ‘De Doelen’ salonunda 5 Kasım akşamı gerçek-leşen konserde Livaneli’yi, T.C. Rotterdam Başkonsolosluğu temsilcilerinin yanı sıra sanat, siyaset ve iş çevrelerinden yaklaşık 1.500 kişi izledi. Livaneli hayranları, konser boyunca hemen tüm şarkılara eşlik etti.İki bölüm halinde gerçekleşen konserde Livaneli’nin genç vokalistlere şarkı okuma-ları için imkan vermesi hayranlarının takdiri-ne şayan olurken, vokalistler de gösterdik-leri sahne performanslarıyla dinleyicilerden büyük alkış aldılar.

O siyasal ve sosyal depreme karşı bir mesajdı Toplumsal olaylara duyarlılığıyla da tanı-nan Livaneli, gerek konser öncesi kaldığı otelde yaptığı basın toplantısında, gerek-se konser esnasında, Türkiye’de yaşanan acılardan duyduğu üzüntüleri dile getirdi. Livaneli, Türkiye’nin bazı açılardan ayrıştığı, duygusal olarak birbirinden koptuğu tar-tışmalarının yapıldığı bir dönemde Van’da meydana gelen deprem ülke içindeki birlik ve berberliğin ne kadar güçlü bağlarla bağlı olduğunu bir kez daha gösterdiğini söyledi. Van depremi için dayanışma konserine katıldığını anımsatan Livaneli, bazı kişilerin

Twitter aracılığıyla oluşan bu barış ve huzur ortamını bozmak istediklerini fakat başarılı olmadıklarını belirtti. Livaneli, bu tür şahıs-ları ‘‘Twitter Kabadayısı’’ olarak nitelerken, konserin siyasal ve sosyal depreme karşı bir mesaj olduğunu kaydetti. Ergenekon tutuklularıyla dayanışma çağrı-sıyla ilgili bir soruya ise Livaneli, o çağırının kendisine ulaşmadığını ancak orasının bir torba olduğunu; içerisinde arkadaşlarının yanı sıra Türkiye’nin en karanlık döneminde faili meçhul cinayetlere imza attığı söyle-nen, bilinen birtakım eli kanlı insanlarında bulunduğunu anımsatarak, biriyle dayanış-ma yaparken öbürünü nasıl ayıracağını bi-lemediğini söyledi. Livaneli, ‘Mutluluk’ kitabını bu konuya ışık tutması için yazdığını ve kadına yönelik şiddetin çok ilkel bir şey olduğunu kaydetti.

Özgürlükler ya da insan hakları açısın-dan dünya gelişmiyor Dünyadaki ve bölgemizdeki gelişmeleri de değerlendiren Livaneli, dünyanın yeni bir paylaşım savaşına doğru gittiğinden kaygı duyduğunu belirterek, dünyanın özgür-lükler ya da insan hakları açısından geliş-mediğini ifade etti. Livaneli, bölgemizde adına ‘‘Arap Baharı’’ denilen bu şeyin ‘‘Arap Hüsranı’’na dönüşüp dönüşmeyeceği, Türkiye’nin burada nasıl bir rol alacağı, İran-Suriye, Şii-Sünni ekseninde nasıl bir rol oynayacağı konusunda biraz endişeli olduğunu kaydetti.

Page 70: Platform 138

H a b e r

Page 71: Platform 138

Platform

Derleyen: ÖMER MUHTAR

ZEKA Temel Trenden inerken kurnazca gülümseye-rek kendi kendine şöyle konuştu: - Demiryollarına bu sefer iyi kazık attım. Bile-timi gidiş dönüş almıştım . Fakat geri dönme-yeceğim . Burada kalıyorum uşağım ......

DIRDIR

Adam arkadaşına dert yanıyordu:- Karım ile iki haftadır konuşamıyorum.- Hayrola , kavga mı ettiniz?- Yok canım onun lafını kesmek istemiyorum da....

ÖNCE EŞEK

Bir gün Temel Eşeği ile köyüne dönerken yolda gördü-ğü elma bahçesindeki elmalardan tatmak ister. - Bahçeye girer ve eşeğin üstünde kolayca eriştiği el-malarla bir güzel karnını doyurur . - Tam ayrılacağı sırada bahçe sahibi iki sinide görür ve yakalar. - Önce bir güzel Eşeği döver, ardından da Temel 'i pa-taklar. - Dayaktan sonra dayanamayan Temel sorar...... - Tamam dövdün anladık da sana bir şey sormak isti-yurum! - Sor bakalım.- Neden önce beni değilde Eşeği dövdün ? - Seni önce dövseydim Eşek kaçardı da ondan!......

DEVİR NE DEVRİ

Bizim Temel, bir tv kanalında yarışmaya katılır .- Kazandığı parayı eksik verirler . - Temel sebebini sorar. - "Ee , öyle vergi kesiyoruz" cevabını alır .- Bunun üzerine Temel Avukata baş vurur - Avukat ona Televizyonu mahkemeye ver der .- Aradan zaman geçer. Avukat yolda Temeli görür, sorar. - Ula Televizyonu mahkemeye verdinmi ...- Temel cevaplar. - Verdim ama ertesi gün geri getirdiler oni... insan Tele-vizyonsuz yapamayı .

RESİM

Temel on senedir göremediği bir arkadaşına resim göndermek ister.Köyün hayvanlarının arasına girerek resim çektirir. Resimin arkasına:- Uşağım resimdeki çarpı işaretli olan benim-dur ..... Şaşırmayasun..

EHLİYET

Kadın direksiyon imtihanına girdiği gün bitkin bir halde eve döndü . - Merakla onu bekleyen kocası sordu :- Bari Ehliyeti alabildin mi ? - Bilmem !....- Ne demek bilmem - Nasıl bileyim ayol.....- Ben , Hastaneden ayrılırken , imtihan komis-yonunun Başkanı henüz komadan çıkmamıştı ki.....

F ı k r a l a r

71

Page 72: Platform 138

15 Aralık 2011 72Platform

S a ğ l ı k

Page 73: Platform 138

73 Platform

YAPILIŞIPeyniri çatalla ezip maydanozla karıştırın. Biberleri bol suyla yıkayıp yatay biçimde kesikler açın. Peynirli harçla biberleri yatay kesikten doldurun. Yayvan bir tabağa yumurtayı kırıp karıştırın. Galeta ununu düz bir tabağa alıp tuz ekleyip karıştırın. Kızartma yağını tavaya alıp kızdırın. Biberleri önce yumurtaya sonra galeta ununa bulayın. Kızgın yağda her iki tarafını pişirin. Sıcak servis yapın. Afiyet olsun.

YAPILIŞISoğanın kabuğunu soyun. Tavukgöğsünü bol suyla yıkayın. Çorba tenceresine; 8 su bardağı su, kuru soğan, tuz ve tavukgöğsünü alın. Tavuk yumuşayana kadar haşlayın. Haşlanan tavuk ve bütün soğanı delikli kepçe yardımıyla tencereden alın. Tavukgöğsünü çatal yardımıyla küçük parçalara ayırın ve tekrar çorba tenceresine alın. Kâsede; yumurta sarısı, limon suyu, un ve çorba tencer-esinden alacağını 1 kepçe tavuk suyunu iyice karıştırın. Karışımı yavaşça tencereye ilave edip hızlıca karıştırın. Çorbayı bir taşım kaynatıp sıcak olarak servis yapın. Afiyet olsun. Not: Kuru soğan; tavuğun keskin kokusunu almak için kullanılmıştır. Haşlama işlemi bittikten sonra soğanı atınız ve çorbaya ilave etmeyiniz.

YAPILIŞISarımsakların kabuklarını soyun. Salatalıkları bol suyla yıkayın. Orta boy kavanoza salatalıkları yerleştirin. Sirke, tuz, sarımsakları kavanoza ilave edin. Üzerini geçecek kadar su ekleyin. Kavanozun kapağını sıkıca kapatın. En az 2 hafta karanlık ortamda bekletin. Afiyet olsun.

Peynirli Biber Dolması

Terbiyeli Tavuk Çorbası

Salatalık Turşusu

MALZEMELER10 adet köy biberi2 dilim beyaz peynir2 yemek kaşığı ince doğranmış maydanoz1 adet yumurta1 kâse galeta unuDamak tadınıza göre tuzKızartmak için yağ

Gün davetlerinde ya da akşam yemeklerinde ara sıcak olarak ikram edebileceğiniz peynirli biber dolması; az malzemeyle lezzetli yemek yapmak iste-yenler için ideal...

Soğuk algınlığı yaşıyor ve kendinizi halsiz hissediyorsanız; enerjinizi yerine getirecek terbiyeli tavuk çorbasını mutlaka denemelisiniz.

Mutfağınıza kış hazırlıklarına salatalık turşusu yaparak başlamaya ne dersiniz? Sofranıza lezzet katacak salatalık turşusu tarifi.

MALZEMELER1 adet tavukgöğsü1 adet orta boy soğan8 su bardağı suDamak tadınıza göre tuz

Terbiyesi için1 adet yumurta sarısı1 Türk kahvesi fincanı unYarım limonun suyu

MALZEMELER1 kilo kornişon salatalık3 diş sarımsak1 yemek kaşığı üzüm sirkesi1 yemek kaşığı tuzSu

A y ı n Y e m e ğ i

Hatice Turgut

Page 74: Platform 138

15 Aralık 2011 74Platform

B u l m a c a

Page 75: Platform 138

75 Platform

Page 76: Platform 138

15 Aralık 2011 76Platform

Page 77: Platform 138
Page 78: Platform 138

15 Aralık 2011 78Platform

A y ı n ç i z g i s i

Page 79: Platform 138
Page 80: Platform 138

15 Aralık 2011 80Platform

Gerek kendi kulüpleri ve milli takım-ları gerekse yabancı kulüpler ve milli takımlarda adlarından sıkça

söz ettiren Hollandalı futbolcular ve teknik adamlar, son dönemde Türkiye'deki kulüp-lerde ya da milli takımda bir türlü başarılı olamıyor. İstanbulspor'da Leo Beenhakker, Galatasaray'da Frank Rijkaard'ın da ara-larında bulunduğu isimlere ek olarak, bir dönem Fenerbahçe'de hüsrana uğrayan Hiddink, şimdi de (A) Milli Takım'daki per-formansıyla eleştiriliyor. BeenhakkerHollanda'da Ajax ve Feyenoord'u çalıştıran Leo Beenhakker, daha sonra Real Madrid, Real Zaragoza gibi prestijli kulüplerde de görev yaparak ününe ün kattı. 1995-1996

sezonunda İstanbulspor'un başına geçen Beenhakker, burada mayayı tutturamayınca, Ajax'dan İstanbulspor'a gelirken yanında ge-tirdiği futbolcular Peter van Vossen ve Johan van den Brom ile birlikte, geldiği gibi geri gönderildi. Beenhakker, İstanbulspor'da sa-dece 9 maçta takımın başında yer aldı.

2006 Dünya Kupası elemelerinde Trinidad Tobago'yu çalıştıran Beenhakker, buradaki performansıyla beğeni topladı. Daha sonra Polonya Milli Takımı'nın başına geçen Been-hakker, ardından Feyenoord'a geçti.

Rijkaard iyi başladı, kötü bitirdiOyunculuk kariyerine son verdikten sonra Hollanda Milli Takımı'nda Guus Hiddink'in yardımcılığına getirilen Frank Rijkaard, Hid-dink görevi bırakınca takımın başına geç-ti. Tecrübesizliği nedeniyle akıllarda soru işaretleri bırakan Rijkaard, özellikle 2000 yılındaki Avrupa Futbol Şampiyonası'nda oynattığı futbolla takdir kazandı, ancak Hollanda'nın penaltılarla İtalya'ya elenmesi-nin ardından görevinden istifa etti.2001-02 sezonunda Sparta Rotterdam'ı ça-

Türk FutbolundaHollandalılarla olmuyor...

Kariyerleri başarılarla dolu Hollandalı futbol adamları, söz konusu Türk takımları olduğunda sınıfta kalıyor

Beenhakker ve Rijkaard gibi teknik adamlara ek olarak bir dönem Fenerbahçe'de hüsrana uğrayan Hiddink, (A) Milli Takım'da da başarısız oldu. De Boer ve Musampa da bekleneni verememişti. Performansıyla göz dolduran tek isim Van Hooijdonk oldu.

S p o r

İlknur Çetinbaş - Okan Yardımcı

Page 81: Platform 138

81 Platform

lıştıran ve takımı ikinci lige düşüren Rijkaard, 2003'te Barcelona'nın başına getirildi. Hol-landa ekolünü başarıyla uygulayan Rijkaard, Barcelona'da 2 kez La Liga, 1 kez Şampi-yonlar Ligi ve 1 kez İspanya Süper Kupası şampiyonluğu kazandı. Rijkaard, 2008 yılında Barcelona'dan ayrıldı ve 5 Haziran 2009'da Galatasaray ile iki yıllığına anlaştı. Galatasaray, Rijkaard'ın ilk yılında UEFA Av-rupa Ligi ön eleme turlarında sırasıyla Tobol, Maccabi Netanya ve Levadia Tallin'i eleyerek gruplara kaldı. UEFA Avrupa Ligi'nde grup maçlarını 13 puanla lider tamamlayan Gala-tasaray, 2. turda İspanya'nın Atletico Madrid takımıyla eşleşti. Deplasmanda 1-1'lik skorla avantaj sağlayan sarı-kırmızılılar, sahasındaki maçta rakibine 2-1 yenilerek elendi. O sezon Türkiye Kupası çeyrek finalinde Antalyaspor'a elenen Galatasaray, ilk yarısını 2. sırada tamamladığı ligde de 3. oldu.Yeni umutlarla başlangıç yapılan 2010-2011 sezonunda durum iyice kötüleşti. Galatasaray geçen sezon, Rijkaard yöne-timinde son 53 yılın en kötü başlangıcını yaptı. Deplasmanda Sivasspor'a 2-1 ve Ali Sami Yen'de Bursaspor'a 2-0 mağlup olan Galatasaray'da tepkiler çığ gibi büyü-dü. UEFA Avrupa Ligi'nde OFK Belgrad'ı 2-2 ve 5-1'lik skorlarla eleyen Galatasaray, Ukrayna'nın Karpaty Lviv ekibiyle sahasın-da 2-2 deplasmanda 1-1 berabere kalarak elendi ve gruplara bile kalamadı. Zvjezdan Misimovic ve Emiliano Insua'nın takıma katılmasıyla Galatasaray şampiyonluk yolunda iddialı hale geldi. Sezonun 3. haf-tasında deplasmanda alınan Eskişehirspor galibiyeti takıma ve taraftara büyük bir moral kazandırsa da sonrasında kazanılan 3 maça rağmen oynanan futbol sürekli tepki aldı.Rijkaard ile Galatasaray'ın yolları 20 Ekim 2010 tarihinde yapılan açıklamayla ayrıldı. Rijkaard, bu yıl başlarında Suudi Arabistan Milli Futbol Takımı'nın başına getirildi. Guus HiddinkTeknik direktörlük kariyerine 1982 sezonun-da De Graafschap takımında yardımcı ant-renör olarak başlayan Hiddink, 1984 yılında PSV Eindhoven'da da aynı göreve getirildi.1986'da PSV Eindhoven'ın teknik direktörlü-ğüne terfi eden Hiddink, 1986, 1987, 1988 ve 1989 yıllarında üst üste 4 lig şampiyonlu-ğu kazandı. Hollandalı teknik adam, PSV'nin 1988, 1989 ve 1990 yıllarında Hollanda Kupası'nı kazanmasını sağladı.PSV, 1987-88 sezonunda Avrupa Şampi-yon Kulüpler Kupasında Galatasaray'ı ele-dikten sonra finalde Benfica ile karşılaştı ve bu turnuvada da şampiyonluğu elde etti.

Hiddink'in Türkiye macerası ilk olarak 1990-91 sezonunda Fenerbahçe teknik direktör-lüğüyle başladı. Hiddink'in Fenerbahçe'deki ilk maçında sahasında aldığı 6-1'lik Aydıns-por yenilgisi camiada ''tokat'' etkisi yaratır-ken, takımın aldığı farklı skorlu galibiyet ve mağlubiyetler dikkati çekti. Takımın istikrar-sız gidişi sonrası kaybedilen bir Beşiktaş maçının ardından Hiddink'in görevine son verildi. Hiddink, Türkiye'deki ikinci dene-mesinde bu kez (A) Milli Takım'ın başındaki performansıyla eleştirildi. 1 Ağustos 2010 tarihinde 2 yılı opsiyonlu 4 yıllık sözleşme imzalanan Hiddink, takımın 2012 Avrupa Şampiyonası'na katılmasını sağlayamadı. Türkiye, Hiddink yönetimindeki 16 maçtan 7'sini kazandı, 5'ini yitirdi, 4'ünde de berabere kaldı. 2012 Avrupa Şampiyonası eleme grubu ve play-off turunda Hiddink ile 12 resmi maça çıkan ay-yıldızlı ekip, 5 galibiyet, 3 beraberlik, 4 yenilgi alırken, 13 gol atıp, 14 gol yedi. Grup lideri Almanya'ya her iki maçta da 3'er golle boyun eğen Hiddink yönetimindeki milliler, ikincilikteki rakipleri Belçika ve Avusturya ile deplasmanda berabere kaldı. Milliler, grubun zayıf halkalarından Azerbaycan'a deplasman-da 1-0 yenildi, Kazakistan'ı ise İstanbul'da 90+6. dakikada gelen golle yenebildi.Türk Milli Takımı, play-off turunda ise Hırvatistan'a kendi sahasında 3-0 yenildi, rövanş maçında deplasmandan 0-0'lık be-raberlikle dönen Milli Takım, Avrupa Futbol Şampiyonasına katılamadı. Hollandalı futbolcularTürkiye'de teknik adamların dışında bazı Hol-landalı futbolcular da forma giydi. Dünyanın en iyi savunma oyuncuları arasında gösteri-len Frank de Boer de Türkiye'de hüsrana uğ-rayan isimler arasında yer aldı.Hollandalı fut-bolcu, 2003-04 sezonunda Galatasaray'da oynadı ama istenileni veremeyince Glasgow Rangers'a transfer oldu. Galatasaray'da 15 maçta görev yapan De Boer, özellikle ağır olduğu gerekçesiyle eleştirilmişti. Futbolu bı-raktıktan sonra teknik adam olan ve şu anda Ajax'ı çalıştıran De Boer, 112 kez Hollanda Milli Takımı'nda oynadı.

MusampaKongo doğumlu Hollandalı futbolcu Kiki Mu-sampa da Türkiye'de bekleneni veremeyen isimler arasında. Atletico Madrid ile sözleş-mesinin bitmesinin ardından 2006'da Trab-zonspor ile 3 yıllık sözleşme imzalayan kanat oyuncusu Musampa, bordo mavili takımda 14 maçta görev yaptı ve hiç gol atamadı.Daha sonra izinsiz olarak Trabzon'dan ayrılan ve FIFA'ya başvuruda bulunarak geçici lisans çıkaran Musampa, Hollanda'nın AZ Alkmaar takımında forma giymeye başlamıştı.

Surinam asıllı van Hooijdonk istisna olduTürkiye'de isteneni veremeyen ''Hollandalı-lar'' arasında tek istisna, Surinam asıllı Pier-re van Hooijdonk oldu. Hollandalı futbolcu, profesyonel futbol yaşamına Roosendaal'da başladı. NAC Breda'da oynadıktan son-ra Celtic'e transfer oldu. İskoç liginde 89 maçta 44 gol attı. Sezon sonunda SBV Vitesse'ye transfer olan Van Hooijdonk, 2003 yılında Hollanda'nın Feyenoord ta-kımından ayrılarak Fenerbahçe'ye geldi. Kariyerinin ilk şampiyonluğunu 2003-2004 futbol sezonu sonunda sarı-lacivertli ekip-le yaşayan Van Hooijdonk, o sezon 24 gol atarken, 10 gol pasına da imzasını koydu. Fenerbahçe'nin en sevilen oyuncusu olan Van Hooijdonk, 2005'te Fenerbahçe'den ayrılarak NAC Breda takımına transfer oldu ve burada teknik heyetle yaşadığı problem-ler nedeniyle devre arasında takımdan ayrılıp eski takımı Feyenoord'a döndü.

2007'de futbolu bırakan 1969 doğumlu fut-bolcu, futboldan kopamadı ve teknik direk-törlüğe başladı. Van Hooijdonk, Hiddink'in milli takımda göreve gelmesinin ardından, A2 Milli Futbol Takımı'nın teknik direktörlü-ğüne getirilmişti. Van Hooijdonk'un, Hollan-da Milli Takımı'nda oynadığı 46 maçta 19 golü bulunuyor.

S p o r

Page 82: Platform 138
Page 83: Platform 138
Page 84: Platform 138