PKK - Hizbullah Çatışması

32
T.C. KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ TERÖR STRATEJİK ARAŞTIRMA MASASI PKK-HİZBULLAH ÇATIŞMASI Mustafa ARSLAN EKİM 2010 www.mustafaarslan.info www.issctr.com/kousam

description

KOUSAM (Kocaeli Üniversitesi Stratejik Araştırma Masaları) - Terörizm ve Güvenlik Masası üyesi Mustafa Arslan'ın PKK ile Hizbullah'ın çatışmasını ele alan makalesi...

Transcript of PKK - Hizbullah Çatışması

Page 1: PKK - Hizbullah Çatışması

T.C.

KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ

TERÖR STRATEJİK ARAŞTIRMA MASASI

PKK-HİZBULLAH

ÇATIŞMASI

Mustafa ARSLAN

EKİM 2010

www.mustafaarslan.info www.issctr.com/kousam

Page 2: PKK - Hizbullah Çatışması

ii

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ...................................................................................................................................... iii

KISALTMALAR ...................................................................................................................... iv

GİRİŞ ......................................................................................................................................... 1

A. PKK .................................................................................................................................. 2

1. PKK’nın Kuruluş Aşaması ve Örgütün Çalışma Biçimi .............................................. 2

2. PKK’nın Gelişme Süreci .............................................................................................. 3

B. HİZBULLAH ................................................................................................................... 6

1. Güneydoğu’da Hizbullah Oluşumları .......................................................................... 6

2. Hizbullah’ın Örgütlenme Yapısı .................................................................................. 7

3. Hizbullah’ın Çalışma Biçimi ..................................................................................... 12

4. Hizbullah Neden Kuruldu? ........................................................................................ 16

C. PKK-HİZBULLAH ÇATIŞMASI .................................................................................. 17

1. Abdullah Öcalan’ın Din Hakkındaki Hezeyanları ..................................................... 17

2. Hizbullah’ın PKK’ya Yaklaşımı ................................................................................ 19

3. PKK-Hizbullah Sürtüşmesi ........................................................................................ 21

4. PKK-Hizbullah Çatışması .......................................................................................... 24

SONUÇ .................................................................................................................................... 26

KAYNAKÇA ........................................................................................................................... 28

Page 3: PKK - Hizbullah Çatışması

iii

ÖNSÖZ

Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde “Kürt sorunu” söylemi doğrultusunda eylemler

yapıp, dış kuvvetlerin ülkemiz üzerindeki emellerine taşeronluk eden PKK ile İran rejiminin

etkisinde yapılanıp, Cumhuriyet’e ve onun değerlerine karşı mücadele veren Hizbullah’ın

oluşumunu ve gelişimini ele aldığım bu araştırmamda iki örgütün çatışma sürecine nasıl

girdiklerine yönelik bilgileri iki tarafın iddiaları ve değerlendirmeleri ışığında vermeye

çalıştım.

Araştırma sürecine yönelik olarak en çok zorlandığım konu ise PKK – Hizbullah çatışmasının

kaynaklarda geniş boyutuyla yer almayışıydı. Bu durumun temel nedeni de tarafların konuya

ilişkin olarak kaynak tutmaması, tutulmuş olsa bile bunun yok edilmesi veya ele

geçirilememesidir. Tutuklanan militanların sorun hakkındaki görüşlerine ve gerçekleştirilen

eylemlere yönelik olarak yapılan mülakatlar ise yok denecek kadar azdır. Varsa bile çoğu

konu gizlilik ve açıklanamazlık ilkesinden dolayı yayınlanmamıştır.

Araştırma çalışmamın, konu ile ilgilenenler için faydalı bir kaynak olması dileğiyle. Değerli

hocam Doç. Dr. Bekir Günay’a saygılarımı sunar, aileme ve emeği geçen herkese teşekkür

ederim.

Mustafa Arslan1

Umuttepe / KOCAELİ

1 Kocaeli Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler bölümü lisans öğrencisi. Kocaeli Üniversitesi Stratejik Araştırma

Masaları, Terör masası üyesi.

Page 4: PKK - Hizbullah Çatışması

iv

KISALTMALAR

AB : Avrupa Birliği

A.g.e. : Adı geçen eser

A.g.m. : Adı geçen makale

Apo : Abdullah Öcalan

ASALA : Ermenistan’ın Kuruluşu İçin Gizli Ermeni Örgütü

DEP : Demokrasi Partisi

IKDP : Irak Kürdistan Demokrat Partisi

JİTEM : Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele

MİT : Milli İstihbarat Teşkilatı

s. : sayfa

s.a.v. : sallallâhu aleyhi ve sellem (salat ve selam –O’nun- üzerine olsun)

TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi

T.C. : Türkiye Cumhuriyeti

Page 5: PKK - Hizbullah Çatışması

1

GİRİŞ

Feodal bir yapının hakim olduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri onlarca yıldır

çalkantılı bir dönem geçirmekte. Halk arasında törelerin, kanunlar üzerinde bir etkiye sahip

olduğu da düşünüldüğünde görülmektedir ki devlet hala o bölgelerde etkisini gösterememiştir.

Halk üzerinde otorite sorunu yaşayan devlet, terör olayları sebebiyle yatırım alamayan

bölgeye bütçenin önemli bir bölümünü savunmaya ayırdığı için yeterince mali kaynak da

aktaramamaktadır. Terör, bir taraftan ekonomik yetersizliğin bir sonucuyken bir taraftan da

sebebidir. Bu durum ortaya bir kısır döngü çıkarmaktadır.

Toprak reformunun uzun yıllardan beri gündemde olmasına karşın bir türlü hayata

geçirilememesi sebebiyle de insanlara toprak verilememiş ve dolayısıyla iş sahası

yaratılamamıştır. Ekonomik bağımsızlığı olmayan insanlar karın tokluğuna ağaların

topraklarında çalışmaktadırlar. İşgücünün değerli olduğu bölgede aileler bu ihtiyacı

karşılamak için çok sayıda çocuk yapmaktadırlar. Aileler çocuklarını küçük yaşta

çalıştırmakta, çalışması için okula göndermemekte ve hatta kız çocuklarını belirli bir ücret

karşılığında evlendirmekte, daha doğrusu satmaktadır.

Aile planlamasının olmaması beraberinde yeni sorunları da getirmektedir. İmam nikahıyla

yapılan evlilikler çok eşliliği getirmekte; çok eşli ve çok çocuklu ailelerde, aile içerisinde

ilişkilerin kopuk olması sevgi bağlarını zayıflatmakta; bu da problemli nesiller yetişmesine

neden olmaktadır.

İşsizliğin had safhada olduğu bölgede insanlar geçimlerini sağlamak için her yola

mecburdurlar. İşsiz gençler üzerinde yoğunlaşan PKK, bu şekilde kendisine militan temin

edebilirken bir yandan da bölge halkına ve işadamlarına baskı kurup haraç

toplayabilmektedir. Eğitimsiz, işsiz, sevgisiz gençler PKK saflarına katılırken, bir kısmı da

devlete karşı kışkırtılmış durumdadır. Halk üzerinde propaganda faaliyetlerine devam eden

örgüt, destek bulamadığı zamanlarda şiddete başvurmakta, hatta zorla adam kaçırıp

savaşmaya mecbur bırakmaktadır.

Refah düzeyi düşük olan toplum, eğitime zaman ve para ayıramamakta, kültür ve sanattan

bihaber yaşamaktadır. Sosyal yaşantıları gereğince dini duyguları yoğun olan halk, bilgi

birikiminin zayıflığı sebebiyle de art niyetli kişi ve grupların hedefi haline gelmiştir. İşte

PKK ve Hizbullah art niyetli gruplardan ikisidir. PKK, propaganda malzemesi olarak “Kürt”

milliyetçiliğini ön plana çıkartırken, Hizbullah ise “din” odaklı propaganda yapıp bir yandan

Page 6: PKK - Hizbullah Çatışması

2

taraftar çekmeye çalışırken, bir yandan da din karşıtı, sosyalist ve ateist PKK’ya karşı

mücadele etmiştir.

Bu iki grubun kullandığı argümanlar ise genellikle tarihi sebeplere dayanmaktadır.

Cumhuriyetin ilanı ve Cumhuriyetle beraber gelen yenilikler iki grubu da tatmin etmezken,

özellikle Hizbullah grubunun devlete olan düşmanlığının temel nedenidir. PKK ise Kürt

kimliği yaratma çabası içerisindedir ve bu çaba doğrultusunda Batı’nın “Şark meselesi”

kapsamında yaptığı tarih araştırmalarını kaynak göstermektedir. Batılı araştırmacılar

tarafından yapılan bu araştırmaların tarafsızlığı ve doğruluğu ise ayrı bir tartışma konusudur.

PKK, bu doğrultuda devlete karşı mücadele etmekte, bu mücadelesinde de dış güçlerce

desteklenmektedir. Aynı kitle üzerinde hedefleri olan iki örgütün yollarının kesişmesi ise

doğal bir sonuçtur. Ve bu kesişme de bir süre sonra çatışmaya dönüşmüştür.

A. PKK (PARTİYA KARKEREN KÜRDİSTAN – KÜRDİSTAN İŞÇİ PARTİSİ)

1. PKK’nın Kuruluş Aşaması ve Örgütün İdeolojisi

Örgüt kurma fikri ilk olarak 1973 yılının bahar aylarında Ankara sınırları içerisinde yer alan

Çubuk Barajı yakınlarında düzenlenen bir piknikte gündeme geldi. Abdullah Öcalan, Kesire

Yıldırım (Öcalan), Cemil Bayık, Haki Karer, Kemal Pir, Ali Haydar Kayten gibi Ankara

Yüksek Öğrenim Derneği (AYÖD) isimli gençlik organizasyonu içerisinde faaliyet gösteren

bireyler, 1974 yılında Ankara’nın Tuzluçayır semtinde bir araya gelerek meseleyi ciddi olarak

görüşmeye başladılar. Yapılan toplantıda bölgeye giderek örgütlenme çalışmalarına başlaması

kararlaştırıldı.

Örgüt, ilk hareket sahası olarak Gaziantep, Diyarbakır ve Şanlıurfa illerini seçmiştir.

Diyarbakır’ın geçmişte birçok isyana merkez teşkil etmesi, Şanlıurfa’da feodal yapının

varlığını sürdürmesi, Gaziantep’te sanayinin gelişmiş olması sebebiyle yoksul köylü

sınıfından göç alması bu durumun en büyük sebepleridir.2 Bu safhada örgütün liderinin kim

olacağı ve harekete ne isim konacağı henüz belirli değildi.3

İlk toplantının katılımcılarından olan Haki Karer, propaganda amacıyla gittiği Gaziantep’te, o

dönemde zayıf bir Kürtçü örgüt olan Kızıl Yıldız mensupları tarafından öldürüldü.4 Bu,

2 Gültekin Avcı, Entrikalar Ağında Kürt Buhranı, Metropol Yayınları, İstanbul 2008, s. 31-32

3 Abdullah Manaz, Türkiye’ye Yönelik Terör Odakları, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2006, 2. Baskı, s. 23

4 A.g.e.

Page 7: PKK - Hizbullah Çatışması

3

örgütün verdiği ilk kayıptı. Dolayısıyla örgüt elemanları bu olaydan çok etkilendi.

Partilileşme sürecine geçilmesi de hızlanmış oldu.

26-27 Kasım 1978 tarihlerinde, Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Ziyaret (Fis) köyünde

gerçekleştirilen toplantıda, PKK (Partiya Karkeren Kürdistan – Kürdistan İşçi Partisi) adında

bir parti kurulması kararı alındı. Toplantıya (kuruluş kongresine) bu isimlerin yanı sıra pek

çok örgüt üyesi de kurucu delege olarak katıldı.

Kuruluş Kongresinde, Abdullah Öcalan Genel Sekreter seçilirken Cemil Bayık ise Genel

Sekreter Yardımcısı seçildi. Baki Karaer, Şahin Dönmez ve Mehmet Hayri Durmuş

örgütlenme komitesi üyeliğine, Mehmet Karasungur askeri sorumluluğa, Mazlum Doğan ise

basın – yayın faaliyetlerinin sürdürülmesi görevine getirildi.5

Faaliyet alanı olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesini belirleyen örgütün temel

ideolojisi ise Marksist-Leninist düşünceye sahip olmasıdır.

2. PKK’nın Gelişim Süreci

PKK, adını ilk olarak 30 Temmuz 1979 yılında, Şanlıurfa'dan Adalet Partisi Milletvekili olan

Mehmet Cemal Bucak'a düzenlediği saldırı ile duyurdu. Saldırıda Mehmet Celal Bucak yaralı

olarak kurtulurken, Bucak'ın 8 yaşındaki oğlu hayatını kaybetti. Saldırganlar olay yerine

PKK'nın Kuruluş Bildirisini bırakıp kaçtılar.6

Şahin Dönmez ve Yıldırım Merkit’in güvenlik güçlerince ele geçirilmesinden sonra Kesire

Yıldırım’ın talebi doğrultusunda Abdullah Öcalan ve örgütün diğer lider kadrosu 1979 yılında

illegal yollardan Suriye’ye geçerek Şam’a yerleştiler. Suriye’nin kontrolünde bulunan Lübnan

Beka Vadisi’nde kendilerine tahsis edilen kamplara7 yerleşen örgüt mensupları burada FKÖ

(Filistin Kurtuluş Örgütü) mensuplarından eğitim aldılar. Marksist-Leninist gruplar

aracılığıyla ASALA terör örgütü ile temasa geçen Öcalan, PKK mensuplarının Filistin'deki

kamplarda eğitim görmesi konusunda anlaşmaya vardı.8 Abdullah Öcalan ise kendisine

Suriye’nin başkenti Şam’ı karargah seçmişti.

12 Eylül askeri darbesinden sonra yok olma noktasına gelen PKK, cezaevlerinde tutuklu

bulunan sempatizanlarını örgütleyerek yeniden dirilme çabası içerisindeydi. Bu amaçla

5 Avcı, A.g.e., s. 19-20

6 http://www.belgenet.com/dava/dava09.html, 17.02.2010

7 Daha önce Filistinlilere ait olan ve Suriye hududuna 2 kilometre uzaklıktaki Helve kampı, PKK terör örgütüne

tahsis edilmişti. 8 Mustafa Arslan, “Türkiye’de Terör Örgütlerinin Tarihsel Oluşumları”, KOUSAM, s. 24

Page 8: PKK - Hizbullah Çatışması

4

örgütün merkez kurulu üyesi Mazlum Doğan hücresinde kendini astı. Birçok örgüt üyesi de

açlık grevine başladı. Kendini yakanlar dahi vardı. Tüm bu çabalar ışığında gerilla modeli

savaş taktiğini benimseyen örgüt, yurt dışındaki kamplarda eğittiği militanlarını Türkiye’ye

göndererek Güneydoğu Anadolu bölge kırsalında halk arasında yapılanmayı planlıyordu.

Ancak bölgeye gönderilen üniversiteli gençler halkla entegre olamadılar ve plan başarısızlıkla

sonuçlandı. Başarısızlığın nedenleri ise şehirden gelen üniversiteli gençlerin arazi koşullarına

uyum sağlayamamaları ve halkın PKK’ya sıcak bakmamasıdır.

Yöre halkının örgüte destek vermesini sağlamak için büyük bir gözdağı verilmesi, normal

yollardan elde edilemeyen etkinliğin korku yoluyla tesis edilmesi planlandı. Bu amaçla 15

Ağustos 1984 gecesi Hakkari’nin Eruh ve Şemdinli ilçelerindeki jandarma karakolları ve

subay lojmanlarına baskın yapıldı. Terör örgütü, bu şekilde başlayan silahlı eylemleriyle

asker, memur, yaşlı ve kadın demeden katliamlara başladı.9

PKK’nın bu eylemleri

gerçekleştirmesinde Ermeni kaynaklı ASALA terör örgütüyle yaptığı işbirliğinin etkisi

şüphesiz ki çok büyüktür. ASALA terör örgütü, eylemlerini durdurup PKK ile geniş çaplı bir

işbirliğine gitti ve bu durum PKK’ya büyük ölçüde güç kazandırdı. Ancak bu gruptaki

örgütlerin (ASALA ve diğer Ermeni örgütler) kendi amaçlarından vazgeçmiş ve kendilerini

tamamen feshetmiş olduklarını söylemek olanaklı değildir.10

Faaliyetlerini Suriye ve Lübnan’da sürdüren PKK, bu dönemde ASALA ile yaptığı işbirliğine

bir yenisini daha ekleyerek 1982 başlarında IKDP ile işbirliği yaptı ve Kuzey Irak’ta

kamplaşarak gerek Türkiye’ye rahat sızabilmek adına, gerekse Türkiye’ye yaptığı

saldırılardan sonra geri dönüşte problem yaşamamak adına önemli bir üs elde etmiş oldu.

Başlarda IKDP’nin kontrolünde ve desteğiyle faaliyetlerini sürdüren PKK, militanlarının arazi

koşullarına hakim olmaya başlamasından sonra, Abdullah Öcalan’ın direktifleri

doğrultusunda kendi başına hareket etmeye başladı. Zaman zaman IKDP ile çatışmalar dahi

yaşandı.

Başta Eruh ve Şemdinli baskınları olmak üzere bu tarihlerde yapılan silahlı eylemleri,

PKK’nın alt kolu olan HRK (Kürdistan Kurtuluş Birliği) isimli örgüt yürütüyordu. 21 Mart

1985 tarihinde örgütün propaganda faaliyetlerini yürütmesi amacıyla ERNK (Kürdistan

Ulusal Kurtuluş Cephesi) adında bir örgüt kuran PKK, 1986 yılında HRK’nın yerine ARGK

(Kürdistan Ulusal Kurtuluş Ordusu) adında yeni bir silahlı mücadele kolu kurdu. Parti, Cephe

9 Manaz, A.g.e, s. 25-26

10 Necati Alkan (editör), “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri Sosyo-Ekonomik ve Sosyo-Politik Yapı ve

Araştırması”, BÜSAM, s. 33

Page 9: PKK - Hizbullah Çatışması

5

ve Ordu üçlüsünden oluşan yapılanmasını tamamlayan PKK, kendine göre Marksist –

Leninist ideolojiye dayalı halk savaşlarının oluşumunu gerçekleştirmişti.

PKK’nın bu dönemdeki en büyük gelir kaynağı uyuşturucu ticaretine aracılık etmesiydi.

Bekaa vadisindeki tarımın yaklaşık %85’ini haşhaş üretimi oluşturuyordu. Uyuşturucuyla

birlikte tarihi eser kaçakçılığını da organize eden PKK, Türkiye ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi

üzerinden yaptığı ticaretle yılda yaklaşık 900 milyon dolar para kazanıyordu. 11

1990 yılında Kuzey Irak’ta gerçekleştirdiği 4. Kongrede, siyasi çalışmalarını yoğunlaştırma

ve diğer Kürt gruplarını yanına çekme kararı alan PKK, bu karar doğrultusunda çalışmalara

başladı ve 1991 seçimlerinde desteklediği birçok adayın TBMM’ye girmesini sağladı.

Siyasi çalışmalarını daha da hızlandıran PKK, 1993 yılı Mart – Haziran ayları arasında Zeli

Kampında Türkiye’nin değişik bölgelerinden şahısları KUM (Kürdistan Ulusal Meclisi)

ismini verdiği oluşum altında, Ulusal Meclis Üyesi sıfatıyla toplayarak, örgüt ideolojisi

çerçevesinde yaklaşık 7 aylık bir siyasi eğitime tabi tuttu. 130 kişinin katıldığı toplantıya 400

kişinin katılması bekleniyordu. Katılımın düşük olması, PKK’ya verilen desteğin azaldığının

bir göstergesiydi.

Bu durum PKK’yı yeni arayışlara itti. Abdullah Öcalan’ın direktifleri doğrultusunda İslami

yönü ağır basan kesimi PKK saflarında örgütlemek ve kamuoyunda imaj değişikliği vermek

amacıyla Abdurrahman Dürre ve arkadaşlarınca Kürdistan İmamlar Birliği, Kürdistan

Mollalar Birliği ve Kürdistan Dindarlar Birliği feshedilerek yerine KİH (Kürdistan İslami

Hareketi) kuruldu.12

1992 yılından itibaren güvenlik güçlerinin örgüte yönelik olarak üst üste düzenlediği

operasyonlar neticesinde birçok örgüt üyesi etkisiz hale getirildi ve örgüt ağır yara aldı.

Bunun üzerine Abdullah Öcalan, militanlarına moral vermek ve toparlanma sürecine girmek

amacıyla 1993 yılı başlarında tek taraflı olarak ateşkes ilan etti. 24 Mayıs 1993 tarihinde

Bingöl – Elazığ karayolunda 33 askeri şehit eden PKK, sözde ateşkes sürecini sonlandırdı ve

saldırılarına devam etti.

PKK 5. Kongresini ise 1995 tarihinde yaptı. Kongrenin ardından siyasallaşma faaliyetlerine

hız veren örgüt, 12 Nisan 1995’te Hollanda’nın Lahey şehrinde sözde bir Kürt Parlamentosu

topladı. SKP (Sürgünde Kürt Parlamentosu) adını taşıyan bu oluşumda dokunulmazlıkları

11

A.g.e., s. 26 12

Avcı, A.g.e., s. 73

Page 10: PKK - Hizbullah Çatışması

6

kaldırıldığı için yurtdışına kaçan DEP milletvekilleri, PKK’nın yan kuruluşları olan ERNK,

Kürdistan İslam Harekatı, Kürdistan Aydınlar Birliği, Kürdistan Aleviler Birliği, Yezidiler

Birliği ve Asuri Federasyonu temsilcileri bulunmaktadır.

Körfez Savaşı’nın ardından “Kürt Sorunu” deyimi uluslararası kamuoyunda sıkça yer

bulmaya başlamıştı. PKK da Kürt örgütler arasında daha organize bir durumdaydı ve bu

konuda söz sahibi olmak istiyordu. Abdullah Öcalan, “1997 Perspektifleri” adı altında

yayınlamış olduğu bir değerlendirme ve talimatta “1997 çözüm ve final yılıdır” sloganıyla

militanlarına seslenmiş ve hedeflenen çözümün örgütün iç işleyiş ve faaliyet konusuna

yönelik olduğu değerlendirmesini yaptıktan sonra başarılı olamayan örgüt mensuplarının

yargılanacağını belirtti..

1998 yılı ise gerek PKK, gerekse Abdullah Öcalan için pek parlak geçmedi. Suriye’de

bulunan Öcalan, Türkiye Cumhuriyeti devletinin diplomatik yollarla Suriye devletine baskı

uygulaması sonucu Suriye’den kaçmak zorunda kaldı. 20 Ekim 1998 tarihinde Türkiye ile

Suriye arasında imzalanan Adana Anlaşması gereğince PKK, Suriye’nin desteğini kaybetti.

Abdullah Öcalan sahte pasaportla ilk önce Rusya’ya ardından da İtalya’ya gitti. Türkiye’nin

uyguladığı diplomatik baskı yöntemleri gereğince gittiği hiçbir ülke tarafından kabul

edilemeyen Öcalan son olarak gittiği Kenya’da Türkiye tarafından gönderilen özel bir birlik

tarafından yakalanarak ülkeye getirilmiş ve yargılama sürecine geçilmiştir. İdam cezasına

çarptırılan Öcalan’ın infazı geciktirilmiş olup, AB’ye uyum sürecinde çıkartılan yasa

gereğince de aldığı hüküm değiştirilerek ömür boyu hapis cezasına çevrilmiştir. Halen

İmralı’da tutuklu bulunmaktadır.

B. HİZBULLAH

1. Güneydoğu’da Hizbullah Oluşumları

Barış ve hoşgörü dini olan İslam, özellikle İran ve Mısır gibi ülkelerde bulunan din adamları

tarafından neredeyse kan ve savaş ile bütünleşecek şekilde yorumlanarak insanlara sunuldu.

Bu kimselerin yazdığı eserler Türkçeye de tercüme edilmiş olup, bu fikirlerin etkisinde kalan

insanlar gruplaşarak Türkiye’de dini motifli terör örgütlerinin temelini hazırladılar.

İran Devriminin de tesiriyle belli bir ivme kazanan radikal hareketler, yapısı itibariyle

muhafazakâr bir özellik arz eden Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan insanlarımızı

daha fazla etkiledi. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde yaşayan vatandaşlarımızın

Page 11: PKK - Hizbullah Çatışması

7

eğitim düzeyi ve toplum yapısı gibi nedenlerden ötürü kendilerine sunulan dini fikirleri

sorgulayabilecek bilgi birikimine sahip olmadıkları gibi dine karşı çok duyarlı ve sempatik

yaklaştıkları aşikârdır. Bölge insanının sosyal ve psikolojik yapısı, kendilerine din adına ne

takdim edilirse kabullenmelerini sağlamakta, bu da Ortadoğu kaynaklı radikal dini hareketler

için uygun bir propaganda zemini oluşturmaktadır.13

İşte Hizbullah terör örgütü de böyle bir ortamda, 1980’li yılların başında, Abdulvahap Ekinci,

M. Fidan Güngör, Hüseyin Velioğlu, Veysi Kaçkaç, Ahmet Tufan gibi isimler öncülüğünde,

Diyarbakır’da bulunan Vahdet Kitabevi (Abdulvahap Ekinci’ye ait) etrafında kuruldu. Zaman

içerisinde liderlik konusu ve ortaya çıkan fikir ayrılıkları sebebiyle örgütte kopmalar meydana

geldi. İlk olarak M. Fidan Güngör 1981 yılında Menzil Kitabevi’ni açarak kendi grubunu

oluşturdu. Daha sonrasında ise 1982 yılında Hüseyin Velioğlu da Vahdet Kitabevi’nden

ayrıldı ve İlim Kitabevi’ni açarak kendi grubunu kurdu. Böylelikle Hizbullah, Menzil ve İlim

grupları olmak üzere ikiye ayrıldı. Başlarda iki grup arasında bir uyum gözlenmekle birlikte,

Hizbullah’ın giderek insanlar arasında yayılmasının da etkisiyle iki grup arasında 1987

yılında, özellikle de liderlik konusunda çekişme yaşanmaya başladı ve bu çekişme zamanla

çatışmaya dönüştü. İki grup arasındaki temel farklılık ise İlim grubunun silahlı çatışma yanlısı

iken, Menzil grubunun bu fikre karşı çıkıp, silahlı çatışmanın örgüte zarar vereceği tezini

savunmasıdır.

2. Hizbullah’ın Örgütlenme Yapısı

İstihbarat birimlerince hazırlanıp devletin üst düzey birimlerine sunulan Hizbullah raporunda

örgütle alakalı çarpıcı tespitlere yer verilmiştir. İşte raporda yer alan örgütün genel yapısı:

Hizbullah kelimesi, Allah'ın yolu, taraftarları, Allah'ın safında yer alanlar, Allah'ın partisi gibi

anlamlar taşımakta olup, ''Hizb'' ve ''Allah'' kelimelerinin birleşmesinden oluşmaktadır.

Hizbullah, örgütsel anlamda Allah adına, İslam uğruna gruplaşma olarak da ifade

edilebilmektedir. Yakalanan örgüt mensuplarının ifade tutanakları incelendiğinde, kendilerini

Allah'ın askerleri olarak da tanımladıkları görülmektedir.

Aile ve sosyal yapıları:

- Genelde örgüt mensupları ve ailelerinin geçmişte soruşturma geçirmedikleri tespit

edilmiştir.

13

Avcı, A.g.e., s. 137-138

Page 12: PKK - Hizbullah Çatışması

8

- Ailelerin çoğunlukla Doğu ve Güneydoğu kökenli ve çok çocuklu oldukları

gözlenmektedir.

- Son dönemlerde, psikopat, yankesici, hırsız vb. şahısların örgüt bünyesine alındığı

tespit edilmiştir.

- Hizbullah terör örgütüne mensup militanların ailelerinin orta ve dar gelirli olduğu

görülmektedir.

- Örgüt mensuplarının genelde Diyarbakır, Batman, Bingöl, Mardin illeri nüfusuna

kayıtlı oldukları gözlenmektedir.

Eğitim durumları: Yakalanan teröristlerin ifadelerinden;

- Örgüt mensuplarının genelde orta ve lise dengi okul mezunu oldukları,

- Üniversite öğrencilerinden de az da olsa katılım olduğu,

- Üniversiteli örgüt mensuplarının genelde tebliğ çalışmalarına katıldığı, öldürme ve

yaralama türü eylemlerin, tahsilli örgüt mensuplarına yaptırıldığı,

- Halihazırda birçok örgüt mensubunun öğrenimine devam ettiği öğrenilmiştir.

Yaş durumları:

- Hizbullah terör örgütü mensuplarının, 1937 doğumlulardan 1979 doğumlulara kadar

geniş bir yaş grubunu kapsadığı görülmektedir.

- Son dönemde, örgüt içinde 1970-1974 yılları arasında doğan örgüt mensuplarının

çoğunluğu oluşturduğu gözlenmektedir.

Amacı: Hizbullah'ı oluşturan İlim ve Menzil gruplarının amacı; Türkiye Cumhuriyeti

toprakları üzerinde şer'i hükümlerle yönetilen bir ''Kürt İslam'' devleti kurmaktır. Nitekim,

terör örgütünün, mensuplarına verdiği talimatta;

- Türkiye Cumhuriyeti'nin yönetim biçiminin İslamiyet’e uygun olmadığı,

- Türkiye'ye ancak Hizbullah örgütünün İslami esaslara dayanan İran modeli bir rejim

getirebileceği vurgulanmaktadır.

Stratejisi: Hizbullahi düşünceyi esas alan örgütlenmelerde takip edilen stratejideki en belirgin

özellik; yeterli sayı ve imkân bulunduğunda cihat aşamasına geçilmesi ve silahlı mücadeleye

özel önem verilmesidir.

Hizbullahi düşünceye sahip örgütlenmeler, amaçlarına ulaşabilmek için ise tebliğ, cemaat ve

cihat üçlü stratejisi doğrultusunda hareket etmektedir.

Page 13: PKK - Hizbullah Çatışması

9

Cihat: Hizbullahi terminolojide cihat kavramı, belli bir güce erişildikten sonra, içinde

bulunulan otoriteye karşı silahlı bir başkaldırı olarak değerlendirilmektedir. Bu anlamı itibarı

ile de terörizmin her çeşidinde olduğu gibi kendi görüşü doğrultusunda faaliyet gösterdiği

alanda şiddet eylemlerinde bulunmaktadır ki, bu yönüyle kullandığı din olgusu haricinde

klasik terör örgütlerinden farkı bulunmamaktadır.

Görüldüğü üzere İlim grubu, etkilendiği İran Hizbullahi yol ilkelerine bağlı kalmış, bu

tavrıyla da genel İslami anlayışın dışına çıkarak bayrak edindiği Şii tarzını, çalışmalarında

rehber edinmiştir.

Örgüt yapısı: Örgütlenmenin, Hizbullah adı altında faaliyet gösteren İlim, Menzil gruplarınca

ve İslami Hareket örgütünce bazı ufak ayrıntılara rağmen aynen uygulanmakta olduğu

görülmektedir. Yapılanmada, hiyerarşiye gerekli önemin verilmesi ve dışına çıkılmaması esas

olarak alınmaktadır.

Örgütlenme yapısının;

A. Liderlik

1. Siyasi Lider

2. Dini Lider

B. Şura

1. Askeri Kanat

a. Birim sorumluları

b. Eylem sorumluları

2. Siyasi Kanat

a. Yükseköğretim birimi

b. Ortaöğretim birimi

c. Halk birimi

1. Cami Seydaları

2. Mahalle ve köy sorumluları

şeklinde olduğu görülmektedir.

Liderlik: Hareketi oluşturan, şekillendirip yönlendiren önderlik olarak tanımlanmaktadır.

Liderlik, yalnızca İslami hareketlerde değil, diğer ideolojik yapılanmalarda da önem arz

etmektedir.

Page 14: PKK - Hizbullah Çatışması

10

Hizbullahi örgütler, diğer ideolojik örgütlenmelerden farklı olarak dini temeller üzerinde

faaliyet gösterdiğinden, yapılanmasını da bu doğrultuda gerçekleştirmektedir. Örgütün liderlik

olgusu, siyasi ve dini liderlik olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Aslında örgütü yöneten ve

yönlendiren siyasi liderdir. Ancak, din öğesinin ağır basması ve dini çalışmalara verilen

önemin göstergesi olarak yapılanma içerisinde dini lidere de yer verilmiştir. Nitekim her iki

liderin örgüt içindeki konumları ele alındığında bu durum açıkça görülecektir.

Siyasi lider

Örgütsel çalışmaları ve hedefleri belirleyici, örgütün tamamını bağlayacak kararları alma

konumunda bulunan ve İslami bilgi donanımı ile âlim nitelemesi de verilebilen, örgütün en

üst düzeydeki yöneticisi olarak tanımlanmaktadır.

Siyasi lider, örgütü yönetirken, örgütün önde gelen isimlerinden oluşturulmuş şûradan destek

almaktadır. Her türlü tasarrufa ve kararı alma konumuna sahiptir. İlim grubunun siyasi

liderliğini Hüseyin Velioğlu , Menzil grubunun liderliğini ise Av. Mehmet Ballı üstlenmiştir.

Dini lider

Dini lider, örgütün siyasi faaliyetlerinde ve yapılanmasında belirleyici bir etkinliğe sahip

olmamakla birlikte, örgütün manevi yönden şekillenmesinde önemli bir yere sahiptir. Menzil

grubunun dini lideri Molla Mensur Güzelsoy 1996 yılında ölmüş, görüş ayrılığı nedeniyle

yerine kimse getirilememiştir. İlim grubunun dini liderliğini ise siyasi lider Hüseyin

Velioğlu'nun yürüttüğü bilinmektedir.

Şûra

Örgütün önde gelen isimlerinden oluşturulmuş bir çeşit merkez komitesi olarak

değerlendirmek mümkündür. Örgütle ilgili olarak alınacak kararların tartışıldığı ve alındığı

mekanizma olarak faaliyetini yürütmektedir. Şûrada kaç tane üye bulunduğu konusu ise

bilinmemektedir.

Askeri ve siyasi kanat faaliyetleri şûrada alınan kararlar çerçevesinde yürütülmektedir.

Örgütün en üst birimi olarak üst şûra heyetinin yanı sıra her ilde alt şûralar oluşturularak o

ildeki örgütsel faaliyetler bu şûra tarafından yönlendirilmektedir.

Şûranın, terör örgütünün yapılanmasına uygun olarak askeri ve siyasi kanat olmak üzere ikiye

ayrıldığı görülmektedir.

Page 15: PKK - Hizbullah Çatışması

11

Askeri kanat

Örgütsel faaliyetlerin eyleme yönelik çalışmalarını yürüten silahlı birimidir. Askeri kanat

sorumlusu, üst şûranın bir üyesi olduğu gibi, her ilde o ille ilgili silahlı faaliyetleri alt şûraya

bağlı olarak yürüten askeri kanat il birim sorumluları bulunmaktadır. Birim sorumlularına

bağlı olarak eylem gruplarından askeri sorumluya uzanan hiyerarşik bir yapı teşkil edilmiştir.

Silahlı faaliyetlerde daha tecrübeli olan İlim grubunda, aynı eylem grubu içerisinde faaliyet

gösterenler sadece birbirlerini tanımakta, diğer gruplar tanınmamaktadır. Bu amaçla,

kendilerine uygun bir sistematik geliştirmişlerdir. Bu sistematiğe bir örnek olarak;

- A eylem grubuna bağlı militanların kod isimlerinin A harfi ile,

- B eylem grubuna bağlı militanların kod isimlerinin B harfi ile belirlenmiş olduğu

tespit edilmiştir. Askeri kanat da birim sorumluları ve eylem timleri olmak üzere ikiye

ayrılmıştır.

Birim sorumluları

İldeki askeri kanat sorumlusuna bağlı olarak faaliyet yürütmektedirler. Kendilerine bağlı

eylem grupları mevcuttur. Askeri kanat sorumlusundan aldıkları eylem talimatlarını kendi

gruplarına icra ettirmektedirler. Her birim sorumlusuna bağlı olarak çalışan 1 ile 3 arasında

değişen eylem grubu olduğu görülmektedir.

Eylem timleri

Askeri kanat sistematiğini oluşturan zincirin son halkasıdır. Birim sorumlularına bağlı olarak

faaliyet gösterirler ve aldıkları eylem talimatlarını yerine getirirler. Eylem timlerinin 2 ile 6

arasında değişen eleman sayısına sahip olduğu görülmektedir.

Siyasi kanat

Siyasi kanat sorumlusu, üst şûra içerisinde yer almaktadır. Örgütün eleman kazanımına ve

tebliğ çalışmalarına yönelik faaliyetlerini yürüten birimdir. Siyasi kanat sorumluları, örgütün

propaganda ve halkla ilişkiler gibi konularında da örgütsel faaliyetleri organize etmektedirler.

Yükseköğretim birimi: Yüksekokullarda yürütülen faaliyetlerle ilgili çalışmaların yapıldığı,

tebliğ ağırlıklı birimdir. Üniversitelere birer sorumlu atanmakla birlikte bu sorumlulara bağlı

olarak çalışan fakülte ve bölüm sorumluları da olduğu görülebilmektedir. Özellikle son

Page 16: PKK - Hizbullah Çatışması

12

dönemlerde üniversite gençliğinden örgüte eleman kazanımının artmasında bu birimin

etkisinin büyük olduğu tespit edilmiştir.

Ortaöğretim birimi: Orta dereceli okullarda yürütülen faaliyetleri organize etmektedir.

Faaliyet gösterilen her okulda bir sorumlu mevcuttur.

Halk birimi: Toplum içerisinde ve genellikle camiler ile mahallelerde yürütülen çalışmaları

organize eden birimdir.

Örgütün camilerdeki yapılanmasının;

- Dışarıdan cami sorumlusu,

- Cami sorumlusu,

- Ders sorumluları ve grupları,

- Temizlik sorumlusu ve grubu,

- Muhasebe sorumlusu ve grubu,

- Kültür sorumlusu ve grubu,

- Ziyaret ekipleri ve sorumlusu

Şeklinde olduğu, ele geçirilen dokümanlardan anlaşılmaktadır. Ayrıca örgüt, camilerde

verilen derslerle ilgili olarak gruplandırma yapmaktadır.

Mahalle ve köy sorumluları: Örgütün mahalle veya köy bünyelerinde faaliyetlerini yürütmek

ve çalışmalarını gerçekleştirmek üzere atadığı sorumlulardır. Örgütün genel yapısı içerisinde

fazla bir etkinlikleri yoktur.

3. Hizbullah’ın Çalışma Biçimi

İstihbarat Raporlarına göre Hizbullah’ın örgütsel yapısı ve eylem stratejisi şu şekildedir :

a. Hiyerarşi: Katı bir disiplin ve emir komuta zinciri mevcuttur. Örgüt genel emiri (genel

başkan), hemen her şeyi belirleyen kişidir. Ondan sonra Şûra (Yürütme Kurulu/ Merkez Karar

Kurulu) gelmektedir. Şûra üyeleri genelde Tebliğ, İçtimai, Askeri ve İstihbarat diye ayrılan

dört ana kolun sorumlularından oluşmaktadır.

b. Gizlilik : İl ve ilçelerde hücreler şeklinde örgütlenen Hizbullah; aile, aşiret, okul, cemaat,

tarikat ve arkadaş ilişkisi gibi feodal ilişkilerden yararlanmaktadır. Elemanların birbirleriyle

tanışma yerleri, genelde cami, mescit gibi dini mekânlar olup; aile-akrabalık-iş bağları da

örgütlenmeye zemin hazırlamaktadır.

Page 17: PKK - Hizbullah Çatışması

13

c. İrtibat ve eğitim: Örgüte sempatisi ve eğilimi olan kimselerin çalıştıkları yerler, irtibat

noktaları olarak kullanılmaktadır. Genelde mekânlar ya çayevi ya da kitabevi şeklinde

seçilmektedir. Bunlar hem eğitim hem de buluşma yeri olmasının yanı sıra örgüt

mensuplarına ticari gelir getiren mekânlardır.

d. Örgüt evi: Eylem planlama ve örgüt üyelerini barındırma amacıyla kiralanmaktadır.

Sempatizanlar, gerçek kimlikleriyle kendi adlarına kiraladıkları bu evleri, örgüt elemanlarına

teslim etmekte, kirayı ise örgüt ödemektedir. Komşuları rahatsız etmemek ve dikkati

çekmemek için bağnaz dini bir yaşantı sürdürülmemeye dikkat edilmektedir. Değişik yerleşim

yerlerinden gelen sempatizan veya militanlar da bu evlerde kalabilmektedir.

e. Sığınak: Örgüt düşmanlarının veya aleyhteki insanların kaçırılarak saklandığı son derece

gizli mekânlardır. Genelde hücre evleri veya cami zeminindeki toprağın kazılması sonucunda

yapılan bu sığınaklarda; kaçırılan kişiler uzun müddet zincirlere vurulup saklanmakta, gerekli

sorgulamalar yapılmaktadır. Sığınaklar, ilk kez Diyarbakır Silvan ilçesine bağlı Hizbullah

üssü sayılan Yolaç köyündeki bir caminin altında bulunarak kamuoyuna yansımıştır.

f. İşaret ve alamet: Hizbullah'ın belli bir sembolü veya bayrağı bulunmamakla beraber;

yakalanan bazı Hizbullah militanlarının evlerinde ''yeşil zemin üzerine sarı renkle (Arapça

yazılmış) Lailahe illallah ve Allahü'' kitabesinin bulunduğu görülmüştür.

g. Model : Çoğunlukla il ve ilçelerde bir sorumlu başkanlığında hücre örgütlenmesi söz

konusudur. Sorumlu kişi; alt, üst ve yatay ilişkilerinin çok geniş olduğu çevredeki il ve

ilçelerdeki örgüt mensuplarıyla eşgüdümlü hareket etmektedir.

Odak durumundaki bu sorumlular; örgütsel istihbarat, eğitim ve eylem gibi faaliyetleri birlikte

yürütebilmekte, hatta doğrudan doğruya silahlı eylem yapabilmektedirler.

Örgüt; üst düzey elemanları dahil, orta dereceli okul öğrencileri arasında faaliyet göstermeye

ağırlık vermektedir.

Eylem yapmak üzere başka alan veya bölgeden getirilen kişi, eylemin gerçekleşeceği şehir

veya mekândaki örgüt elemanlarınca tanınmamaktadır. h. Sorgu: Yakalanıp poliste sorgusu

yapılan Hizbullah terör örgütü mensuplarının, ideolojik ve siyasi nedenlerle yalan söylemeyi

kural haline getirdikleri, sık sık ifade değiştirerek araştırmanın seyrini etkilemek suretiyle

zaman kazanma taktiği güttükleri gözlenmektedir. Teröristlerin bu konuda eğitim aldıkları

Page 18: PKK - Hizbullah Çatışması

14

tahmin edilmektedir. Örneğin, örgüt evinde yakalanan bir eleman, örgüt üyeliğini reddedip

hırsızlık için burada bulunduğunu rahatlıkla ve ısrarla söyleyebilmektedir.

ı. İstihbarat: İzlenen veya hedef haline getirilen şahıs hakkında bilgi toplamanın kolaylığı,

bölgenin feodal yapısı ile yerleşim birimlerinin küçük oluşundan kaynaklanmaktadır.

Hizbullah terör örgütü, istihbarat faaliyetlerinde özellikle küçük çocukları kullanmaktadır.

İstihbarat faaliyeti kolay olmakla birlikte; çok yönlü araştırmalar yapılıp, bilgisayarlarda

dosyalama gibi teknik inceliklere riayet edilmektedir.

j. Kod ismi: Örgüt mensuplarına, örgüt içindeki aktivitesine göre birkaç kod ismi

verilebilmektedir. Bu kod ismi uygulamasında, diğer illegal örgütlerde görülen uygulamadan

farklı olarak çapraz kod isim uygulaması görülmekle birlikte, örgütte alttan üste kimse

kimseyi tanımamaktadır.

k. Üye: Örgüte kazandırılması hedeflenen kişilerin 12-20 yaş arasında ve bekâr olmalarına

dikkat edilmektedir. Kişinin inancı, karakteri, ailesinin ideolojik görüşü ile herhangi bir

İslamcı gruba mensup olup olmadığı gibi hususlar titizlikle araştırılıp bir üst sorumluya

bildirilmektedir.

Örgütlenme şemasının, İran istihbarat servisine bağlı Pasdar (Devrim Muhafızları) ile büyük

benzerlikler gösterdiği belirlenmiştir.

l. İfade-sorgu: ''Hizbullah terör örgütüne ilişkin bilgilere, yakalanan militanların ifadelerinden

çok, ele geçirilen belge ve dokümanlardan yola çıkılarak ulaşmaya çalışılmaktadır. Çünkü,

yakalanan militanları sorguda konuşturmak oldukça zor olmaktadır. Militanlar her türlü

şiddete karşı direnç gösterebilecek şekilde eğitilmişlerdir.

m. Deşifrasyona önlem: Yakalanıp sorgulanan veya tutuklandıktan sonra salıverilen örgüt

mensupları deşifre olduklarından, bu şahısların örgütle tüm bağları koparılarak birey olarak

Hizbullahçı kalmaları sağlanmakta veya sorgulamaya tabi tutulmakta, verdiği ifadeler

değerlendirildikten sonra örgüte kabul edilmesi yönünde karar alınmaktadır.

n. Haberleşme: Örgüt mensupları arasındaki haberleşmede kesinlikle kurye sistemi

kullanılmakta; dinlenebilir/ gözlenebilir teknolojik cihazlar, elverdiğince kullanılmamaktadır.

o. Eylem-silah : Eylem, kural olarak, hücre mensubu mücahitler tarafından

gerçekleştirilmektedir. Eylemde kullanılan silahlar örgüt elemanlarınca bireysel yollarla temin

Page 19: PKK - Hizbullah Çatışması

15

edildiğinden, değişik çap ve nitelikte olmaktadır. Silahların saklandığı güvenilir mekanlardan

biri de cami ve mescitlerdir.

Kişiye zimmetli silah bulunmadığı gibi, aynı silahın sürekli aynı şahıs tarafından taşınması da

söz konusu değildir. Silahlar ayrı ayrı olaylarda farklı kişilerce kullanılmaktadır.

Eylem türleri

Hizbullahçıların gerçekleştirdikleri eylem türlerini, 11 ana başlıkta toplamak mümkündür:

a) Silahlı saldırı, b) Kundaklama, c) Satırla vurma, d) Zincir ve kezzap kullanma, e) Adam

kaçırma, f) Darp/dövme, g) Tehdit, h) Propaganda amaçlı eylemler, ı) Sorgulama, j) Yol kesip

silahla tarama, k) İntihar eylemi.

Eylemlerin üstlenilmemesi

Normalde, asıl amacı şiddet ve terör yoluyla gücünü, etkinliğini gösterip propaganda yapmak

olan Hizbullah terör örgütü mensuplarının, genellikle gerçekleştirilen eylemleri

üstlenmedikleri ve propagandasını yapmadıkları gözlenmektedir.

Profesyonel eylem tarzı

İncelenen eylemlerin, gayet profesyonelce gerçekleştirildiği görülmektedir. Özellikle,

şahıslara yönelik bireysel silahlı saldırılarda, son derece ustaca çalışan ''tetikçiler ve ölüm

makineleri'' kullanıldığı görülmektedir.

Eylemler, genelde iki silahlı militan tarafından gerçekleştirilmekte, biri tetikçilik yaparken,

diğeri çevreyi kollayan gözcü görevini üstlenmekle birlikte, gözcülük yapan da aynı anda

hedefe ateş ederek tetikçi arkadaşının işini kolaylaştırmaktadır.

İlim grubunun yeni taktik ve teknikleri

Hizbullah İlim grubunun dinamik bir yönetici kadrosuna sahip olduğu ve güvenlik güçlerinin

örgüt hakkında neyi bilip neyi bilmediklerini güncel olarak takip ettikleri, geçmiş dönemlerde

tespit edilen hususlar arasında yer almaktadır. Buna göre yeni taktik ve teknikler geliştiren

örgütün son zamanlarda yapılan operasyonlarla büyük bir şaşkınlık içerisine düştüğü

gözlenmektedir.

Yapılan operasyonlardan en az zayiatla kurtulabilmek için; örgüt için büyük bir propaganda

ve taban kazanma alanı olan camilerde güvenlik güçlerince yapılan kontrol ve denetim

Page 20: PKK - Hizbullah Çatışması

16

çalışmalarına dönük yeni tedbirler almaya çalıştıkları ve bu amaçla istihbarat topladıkları,

haberleşme ve örgüte verilen yazılı raporlarda yeni şifresel taktikleri sürekli güncelleştirerek

geliştirdikleri bilinmektedir.

4. Hizbullah Neden Kuruldu?

PKK kanadından bakıldığı zaman “Hizbullah neden kuruldu” sorusunun cevabı gayet açık:

Türk istihbarat yetkilileri tarafından, PKK ile mücadelede örgüte karşı kullanılmak amacıyla

illegal yolardan kuruldu. Bu tezlerini savunurken de ortaya Hizbullah militanlarının JİTEM

(varlığı kanıtlanmamış bir kurum), MİT ve emniyet teşkilatı tarafından desteklendiğine ve

eğitildiğine yönelik birtakım iddialar ortaya attılar. Hatta PKK, Hizbullah’tan bahsederken

sürekli olarak “Hizbulkontra” ifadesini kullanıyordu.

Hizbullah kanadının etkin isimlerinden olan Cemal Tutar’ın yargılanması sırasında

mahkemeye sunduğu savunmasında “Bir yapının, teşkilatın veya organizasyonun ortada

hiçbir sebep yokken kurulması, aklen mümkün değildir. Elbette Hizbullah Cemaati de durup

dururken kurulmamıştır” şeklinde bir giriş yaparak genel bir kurala vurgu yapmış ve kuruluş

gayesini başlıca iki temele dayandırmıştır. Bunlardan birincisi tarihi sebepler, ikincisi ise

İslami yükümlülüklerdir.

Cemal tutar’ın tarihi sebepler başlığı altında öne sürdüğü konular başlıca şunlardır: hilafetin

kaldırılması, kıyafet kanunu ve özellikle şapka devrimi, tekke ve zaviyelerin kapatılması,

takvim ve ölçülerde değişiklik, harf inkılabı, Tevhid-i Tedrisat kanunu, laiklik ilkesinin 1937

yılında benimsenmesi, Hac farizasının yasaklanması, Ezanın Türkçeleştirilmesi, Kur’an

eğitiminin yasaklanması vb.14

Tutar’ın öne sürdüğü bu konulardan bazıları Cumhuriyet’in

ilanıyla birlikte hayatımıza girmişken, bazıları da tek parti döneminde kısa süreli olarak

yaşanmıştır.

Cumhuriyetin ilanından sonra bu duruma karşı olarak radikal gruplar arasında hoşnutsuzluklar

görülmeye başlanmış ve çeşitli ayaklanmalar yaşanmıştı. Devletin aldığı tedbirler sonrasında

bu durum bastırılmış gibi görünse de küçük gruplar arasında “hilafet özlemi” varlığını

sürdürmekteydi. Bu grupların varlığı bilinse de Cumhuriyet için tehdit oluşturacak boyutta

olmamaları sebebiyle hep geri planda kaldılar. Cemil Tutar’ın açıklamaları göstermektedir ki

Hizbullah, bu düşüncede olan bir akımın dışa vurulmuş biçimidir.

14

Doğru Haber gazetesinden aktaran http://hurseda.net/Bir-Surecin-Ardindan-V-18, 25.09.2010

Page 21: PKK - Hizbullah Çatışması

17

Cemal Tutar’ın İslami vazifeler başlığı altında öne sürdüğü konu ise cemaatleşmedir. Al-i

İmran suresinin “Sizden; hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran bir topluluk

bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.” şeklindeki 104. ayetini kaynak göstererek

cemaatleşmenin gerekliliğinden bahsetmiş ve Hizbullah’ı cemaatleşme uğruna

oluşturduklarını belirtmiştir.

C. PKK – HİZBULLAH ÇATIŞMASI

1. Abdullah Öcalan’ın Din Hakkındaki Hezeyanları15

Marksist – Leninist ideolojiye dayalı olarak kurulan sosyalist ve ateist PKK, kazanmaya

çalıştığı hedef kitle itibariyle de din konusundan uzak kalamamıştır. Bu doğrultuda örgüt,

yayınladığı bildirilerde, Abdullah Öcalan’ın Kürtleri kurtarmak için Allah tarafından

görevlendirildiğini öne sunarak halkı etkilemeye çalışmıştır.

“İslam dinini istismar eden T.C.’yi Tecrit ve Teşhir edelim.” başlıklı bildirilerde; “Yeri, göğü,

taşı, toprağı, canlı cansız bütün varlıkları, yoktan var eden, var’dan da yok edecek olan, ay ve

güneşin şavkıyla tüm karanlıkları aydınlatan, iyi ile kötüyü ameline göre cezalandıran ya da

mükafatlandıran en son dinimiz olan Müslümanlığı yeryüzüne yaymak için Hz. Muhammed

(s.a.v.)’i yaratan ve bugün de katliamcı, barbar, zulümkar, faşist Türk egemenlerine karşı

Kürdistan halkının önderliği yapmasını emrettiği Abdullah Öcalan’ı başımıza önder eden

yüce rabbimize şükürler ederiz. Yine yüce Allah’ımızdan dileriz ki zalimlere ve kafirlere karşı,

ezilen mazlum halkların, hak sahibi insanların başından, hak arayan böyle önderler eksik

etmesin.” şeklindeki açıklamalarıyla insanlara Abdullah Öcalan’ın kendilerine (esasında

varlığına inanmadıkları) Allah tarafından önder tayin edildiğini lanse edip, insanların buna

inanmalarını, girdikleri bu yolda kendilerini desteklemelerini belirtmişlerdir.

Bu bildiride din konusunda oldukça ılımlı düşünceler besleyen, Allah ve peygamber hakkında

yüceltici ithamlarda bulunan Abdullah Öcalan, belirttiği görüşlerinde çarpıcı fikirlere yer

vermiştir. Oruç tutmayı, namaz kılmayı, kurban kesmeyi, dua etmeyi ve bayramlar kutlamayı

halkların önemli mevsimsel zamanlarda yaptıkları gösterilere benzeten Öcalan, bu ibadetleri

birer tiyatro olarak nitelendirip camilerin, ibadethanelerin ve kutsal yerlerin halkın eğitildiği

akademi ve tiyatro gibi sanatsal işlevlere kavuşturulması gerektiğini belirtmiştir. İbadetler

konusundaki en çarpıcı görüşü ise yaşlı, kadın, çoluk çocuk, kundaktaki bebek demeden

15

Abdullah Öcalan, Oligarşik Cumhuriyet Gerçeği, Mem Yayınları’ından aktaran Avcı, A.g.e., s. 197-207

Page 22: PKK - Hizbullah Çatışması

18

birçok kimseyi öldüren (katleden) Öcalan’ın, kurban kesmeyi “vahşet” olarak

değerlendirmesidir.

İslam inancını hastalık olarak nitelendiren Öcalan, Sümer ve Mısır rahip yaratmaları olarak

gördüğü cennet, cehennem, mahşer, sırat köprüsü, kurtarıcı bekleme gibi düşüncelerin biran

önce terk edilmesi gerektiğini vurguluyor. Bu kavramların edebi olduğunu belirtip, cennete

girmeyi bir fantezi olarak görüyor.

Dağıttığı bildiride “…son dinimiz olan Müslümanlığı yeryüzüne yaymak için Hz. Muhammed

(s.a.v.)’i yaratan… yüce rabbimize şükürler ederiz.“ ifadesini kullanan Öcalan bu sefer Hz.

Muhammed (s.a.v.)in kişiliğinin çelişkili olduğu değerlendirmesini yapıp, kadınlara olan

saygısının eşinden kaynaklandığını, fikri gelişmişliğinin ise Hıristiyan rahiplerle yaptığı

sohbetlerin etkisi altında yaşandığını ifade etmiştir. Ayrıca eşi Hz. Hatice olmadan da

peygamber olamayacağını söylemiştir. Nedeni ise Hz. Hatice’nin zengin ve güçlü olmasıdır.

Hz. Muhammed (s.a.v.)’in kendini son peygamber olarak ilan etmesi konusunda da

düşünceleri olan Öcalan, bu durumu Marx’ın sosyalizmle devleti uygarlık çağına son

vermesine benzetmektedir. Ayrıca bu konudaki en çarpıcı yorumu ise bu hamleyle

İslamiyet’in din çağına son verdiğini belirtmesidir. Öcalan’a göre bu durum göstermektedir ki

“kendi özgür iradesiyle yönetim gücüne kavuşan toplumlar peygamberlere ihtiyaç

duymayacaktır. Bu anlamıyla da İslamiyet din çağına son vermektedir. Daha doğrusu, dinden

felsefe çağına geçişin evrensel dini biçimi olmaktadır.”

İslamiyet konusunda bu denli çarpıcı görüşleri olmasına rağmen halkın desteğini toplamak

maksadıyla ılımlı ifadeler verip kendisiyle çelişen Öcalan’ın İslam’a karşı olmasının temel

nedeni ise İslam’ın etnik kimlikleri geri planda tutup, İslam kardeşliğini öne çıkartmasıdır.

Zira Öcalan da görüşlerinde belirttiği üzere İslamlaşan Kürtlerin Kürtlüklerini unuttuklarını

öne sürmüştür. Bunun yanı sıra Papa’ya gönderdiği mektubunda ise kendisini Hıristiyanlığa

yakın hissettiğini belirtip, Hıristiyan çevrelerden destek beklediğini ifade etmiştir. Abdullah

Öcalan, Papa’ya yazdığı mektubunda şu ifadelere yer vermiştir: “Aziz Peder. Hıristiyanlığa

çok yakınım. Sizin şahsınıza ve dininize duyduğum saygı benim savaşımın ve düşüncelerimin

merkezindedir.

Suriye’de bulunduğum sırada Ortodoks Kilisesi’nin Başpiskoposu Yuhanna İbrahim Mar

Gregorius ile bir çok kez görüştüm. Türkiye’deki rejim sadece Kürt’leri değil Ermeni’leri,

Süryani’leri ve Rum’ları da imha etmiştir. Ben, Kürdistan topraklarında yaşayan Hıristiyan

Page 23: PKK - Hizbullah Çatışması

19

azınlıkları da Türk vahşetinden korumak için savaşıyorum. Beni bu savaşta yalnız

bırakmayacağınıza eminim.”

2. Hizbullah’ın PKK’ya yaklaşımı

Hizbullah, “Kendi Dilinden Hizbullah”16

ismiyle yayınladığı kitabında PKK ile yaşanan

sürtüşmelere, yaşanan çatışmalara yer verirken örgüt hakkındaki düşüncelerini de belirtmiştir.

Kitapta yer alan “Bu parti (PKK), gayr-ı İslami ideolojisi bir yana, uzun süreli mücadelesinde

takip ettiği yanlış politika ve stratejiler ile uyguladığı gayr-ı insani taktikler neticesinde,

Müslüman Kürt halkının özgürlüğü ve kurtuluşu doğrultusunda bir başarı gösteremediği gibi,

halkın toplumsal yapısına, değerlerine, inanç ve kültürüne de büyük darbeler vurmuştur. Kürt

halkının haklı talepleri hususunda samimiyetsiz, kaypak ve ilkesiz bir seyir çizgisi izlediği,

Kürt halkının özgürlüğü ve bağımsızlığı gibi bir endişesinin olmadığı bugün geldiği noktada

daha net bir şekilde ortaya çıkmıştır.” şeklindeki ifadelerinden de anlaşılacağı üzere

Hizbullah, PKK’yı Kürt halkının taleplerine cevap vermekten uzak görürken, örgütün İslam

düşmanlığına da değiniyor.

Ayrıca “PKK’nin içine girdiği bu durumun ve geldiği noktanın bizce pek şaşılacak bir yanı

yoktur. Eğer sorun sadece PKK’yi bağlayan ve ilgilendiren bir sorun olsaydı, fazla

önemsemez ve üzerinde durmaya değer bir sorun olarak görmezdik. Ancak, meseleyi önemli

kılan PKK’nin bütün bu ihanetine, teslimiyetçi ve işbirlikçi tutumuna rağmen, bazı güç

odaklarının Kürt sorununu PKK’ye endekslemeye çalışmalarıdır. Bu güç odakları ısrarla

PKK’yi Kürt halkının tek temsilcisi ve Kürt sorununu da PKK’nin tekelinde göstermek için

özel çaba harcamaktadırlar. Kürt halkının büyük çoğunluğu tarafından sevilmeyen ve kabul

görmeyen PKK’nin, bu şekilde bilinçli olarak Kürt sorunuyla eşanlamlı anılması ve

gündemde tutulması, Kürt halkına yapılan büyük bir haksızlık olduğu gibi, Kürt davasına da

ihanettir. Bununla, Kürt halkının haklı talep ve isteklerinin içi boşaltılarak, meşru mücadelesi

asli mecrasından uzaklaştırılmak istenmektedir. Bu doğrultuda sahnelenen senaryolar, Kürt

halkının ne kadar vahim ve ciddi bir durumla yüz yüze olduğunu göstermektedir.” İfadesi

16

“Kendi Dilinden Hizbullah” İ. Bagasi kod adlı bir örgüt mensubunun yazmış olduğu 256 sayfalık bir kitaptır. Başlarda e-mail yoluyla belirli kişilere postalanan kitap, http://huseynisevda.net/ adresinden yayınlanmaktadır. Hizbullah’ın kendini anlattığı tek kitap olma özelliğinin yanı sıra içerdiği bilgiler itibariyle de yazarının örgütte üst düzey yönetici olduğu anlaşılmaktadır. Ruşen Çakır, bu konuda yaptığı araştırmalar sonrasında kaleme aldığı yazısında “örgütün kurucularından ve Hüseyin Velioğlu’ndan sonra en etkili isimlerinden olan, halen Almanya’da yaşadığı ileri sürülen İsa Altsoy’a, yakın çevresinde Bagasi dendiğini öğrendim.” diyor. Ayrıca da İsa Altsoy, Batman’ın Bagasi köyü doğumluymuş Bu da bize kitabın yazarının İsa Altsoy olabileceği yönünde bir işaret veriyor.

Page 24: PKK - Hizbullah Çatışması

20

göstermektedir ki Hizbullah, PKK’nın “Kürt davası” ve Kürt halkıyla özdeşleşmesinden son

derece rahatsızdır.

“PKK, çeyrek asırdır sözde Kürdistan’ın bağımsızlığı, Kürt halkının özgürlüğü ve kurtuluşu

uğruna; Emperyalizme, sömürgeciliğe, zulüm ve adaletsizliğe karşı mücadele adı altında on

binlerce Kürt insanını peşinden koşturup dağlarda savaştırdı. Aralarında binlerce masum ve

günahsızın da bulunduğu binlerce insanın ölümüne sebep olan ve bölgeyi kan gölüne

dönüştüren PKK’nin bu savaşının, Kürtlerin kurtuluşu ve Kürdistan’ın bağımsızlığıyla bir

ilgisinin olmadığı Apo’nun yakalanmasıyla daha net bir şekilde ortaya çıktı. Apo, işbirlikçi ve

teslimiyetçi tavrını şahsıyla sınırlandırmayıp, PKK’yi de peşinden sürükleyerek, Kemalist

rejimin milis gücü haline dönüştürme sürecini başlattı. Böylece, Kürt sorununu bugüne kadar

kendi ilhadi ideolojilerine malzeme yapanlar, şimdi de şahsi çıkarları ve siyasi ikballeri için

bir araç ve pazarlık unsuru olarak kullanmak istemektedirler. Müslüman Kürt halkının gözü

önünde gerçekleşmekte olan bu ihanet, zillet ve onursuzluk durumu, Apo ve partisinin gerçek

mahiyetini ve içyüzünü net bir şekilde ortaya koyduğu gibi, halkın PKK gerçeğini tüm

çıplaklığıyla görüp tanımasını da sağlamaktadır.” Hizbullah, Abdullah Öcalan’ın

yakalandıktan sonraki tavırlarına da atıfta bulunarak PKK’yı samimiyetsizlikle suçluyor ve

Kürt gençlerini kandırıp, boş yere dağlara çıkartarak savaşta öldürdüğünü ifade ediyor.

PKK’nın Kürt gençlerini öldürme konusunu daha da değinen eden Hizbullah, “PKK içinde

bugüne kadar çok sayıda örgüt içi infaz olayı yaşanmıştır. Ancak bu infazların çok cüzi bir

kısmı kamuoyuna yansımıştır. Özellikle Apo’nun yakalanmasından sonra TC’ye karşı

sergilediği teslimiyetçi tavrıyla beraber PKK’nin içine sürüklendiği yeni süreç ve benimsediği

politikalara karşı çıkan ve örgütün bu tavrını kabul etmeyen dağ kadrolarından çok sayıda

elaman PKK tarafından değişik taktiklerle öldürülmüştür.“ açıklamasıyla ilginç bir iddiada

bulunurken, konuyla alakalı olarak “Bu infaz olayları PKK mücadelesinin her döneminde

olmuş ve bugüne kadar süregelmiştir. Hiç şüphesiz PKK’nin Kürt örgütleriyle yaşadığı

çatışmalarda öldürdüğü veya ölümüne sebep olduğu insanlar ile örgüt içi ihtilaflar ve

ayrılıklar nedeniyle öldürdüğü insanların toplam sayısı, TC ile uzun süre yaşadığı silahlı

çatışmalarda verdiği kayıpların çok daha üzerindedir.“ değerlendirmesini de yapmaktadır.

PKK’nın diğer Kürt örgütlerle olan durumuna da değinen Hizbullah, “…kendisi gibi Marksist

olan Kürt gruplarına da baskı uygulayarak, bunların varlık göstermelerine tahammül etmedi.

Bu grupların çoğu PKK’nin silahlı mücadeledeki yanlış strateji ve taktiklerini

onaylamadıkları ve PKK ile aralarında derin görüş ayrılıkları olduğu halde, ya

Page 25: PKK - Hizbullah Çatışması

21

güçsüzlüklerinden veya PKK ile TC arasındaki çatışmalarda taraf olmak istemediklerinden

dolayı PKK ile çatışmaya girmekten kaçındılar. Bu Kürt gruplarının bazıları da ideolojik ve

siyasi olarak meseleye yaklaşıp, PKK’nin kendileri için bir şans olduğunu düşünerek,

aralarındaki örgütsel ve düşünsel ayrılıklara rağmen PKK’ye destek verdiler. Ancak buna

rağmen PKK, kendisi dışında Kürdistan’da hiçbir Kürt sol grubunun varlık göstermesine izin

vermedi ve yaşama hakkı tanımadı. Bu grupların birçoğuna baskı uygulayıp maddi güç

kullanarak, ya imha edip dağıttı, ya bölgeden kaçmalarını sağladı, ya da teslim alıp kendisine

katarak etkisiz hale getirdi.” tespitini yapmaktadır.

Hizbullah, PKK’nın bölge insanına yaptığı baskı ve zulümden de söz etmektedir: “PKK ile

hiçbir ilişkisi olmayan bir çok insan, istemediği ve karşı olduğu halde silah zoru ve ölüm

korkusuyla PKK’ye yardım etmek zorunda kalıyordu. PKK tarafından bir çok ailenin erkek ve

kız çocukları zorla evlerinden alınarak dağa çıkarılıyordu. Halkın büyük çoğunluğu vermek

istemediği halde, cezalandırma veya vergilendirme adı altında büyük paralar ödemek

zorunda bırakılıyordu. Buna karşı çıkan, para vermek istemeyen veya isteksiz davrananlar

çok sert ve acımasız bir şekilde cezalandırılıyordu.”

3. PKK – Hizbullah Sürtüşmesi

Hizbullah, yayınladığı kitapta PKK konusundaki görüşlerine yer verirken, aralarında yaşanan

sürtüşmenin nasıl ortaya çıktığı konusuna da değinmiştir.

“1991 yılına gelindiğinde Cemaatin faaliyetleri, Kürdistan’ın birçok il, ilçe ve köylerini

kapsayacak şekilde geniş bir alana yayılmıştı… Çünkü, sürdürülen bu İslami faaliyetlerin

gizli olmayan davet ve tebliğ kısmı herkesin göreceği veya hissedeceği kadar açıktı. O

dönemde Kürdistan’da örgütlü ve etkin bir güç düzeyine ulaşan ve yıllardır silahlı mücadele

veren PKK’nin, Cemaatin bu faaliyetlerinden haberdar olmaması düşünülemezdi. Nitekim

Cemaatin değişik alanlardaki bu faaliyetleri ve çalışmaları PKK’nin de dikkatini çekiyor ve

rahatsız ediyordu. Bölgenin değişik yerlerinde, özellikle kırsal alanda PKK’liler barınma,

propaganda, yiyecek ve yardım toplama gibi değişik amaçlarla gittikleri yerleşim alanlarında

Cemaat mensuplarıyla karşılaşıyorlardı. Bu karşılaşmalarda, Cemaat mensuplarıyla

PKK’liler arasında ideolojik ve siyasi sohbet veya tartışmalar yaşanıyordu. PKK, bu gerçeği

görünce bir yandan Cemaatın varlığına inanmak ve kabullenmek istemiyor, diğer yandan da

bu durumu hazmedemiyordu.” açıklamalarıyla PKK’nın kendilerine yönelik olarak bir

kıskançlık duygusuna kapıldığını ifade ediyorlar.

Page 26: PKK - Hizbullah Çatışması

22

“PKK, o güne kadar Kürdistan’da kendisi dışında örgütlü bir gücün varlık göstermesine ve

gelişmesine izin vermemişti. Sadece ayrı örgütlenmelere değil, bireysel olarak dahi kendisiyle

görüş ayrılığı içerisinde olan, kendisine bağlanmayan veya kontrolüne girmeyen hiç kimsenin

varlık göstermesine tahammül etmiyordu. Kendisine karşı çıkan ve boyun eğmeyen herkesi;

işbirlikçi, ajan, hain vb. yalan, iftira ve ithamlarla karalıyordu. Böylece ileride bu insanlara

karşı yapacağı eylemlere gerekçe ve zemin hazırlıyordu. Bu taktik ve politik yöntemlerle

teşhir ettiği insanlara sonradan darbe vurup etkisiz hale getiriyordu. Aynı taktiği Cemaate

karşı da uygulamak istiyordu. Bu amacına ve taktik hedeflerine ulaşmak için Cemaate karşı

yoğun bir karalama kampanyası yürütüyordu. Cemaatın İslami faaliyetlerini çok çirkin bir

şekilde, yalan ve iftiraya dayalı propaganda ve psikolojik savaş kampanyalarıyla engellemeye

çalışıyordu.“ ifadeleri göstermektedir ki Hizbullah, PKK’nın kendisine karşı gizli bir savaş

açtığı düşüncesinde.

Hizbullah’ın “Marksist ilhadi ideolojisi gereği İslam’ın tevhid inancını ve onun değerler

sistemini kabul etmeyen, hiçbir İslami ilke ve kurala saygı göstermeyen, İslam dinini Kürt

halkının geri kalmışlığının ve köleliğinin sebebi olarak gören ve sürekli İslam’a düşmanlık

yapan PKK, hayatlarında bir sefer dahi olsun cami yüzü görmeyen ve camiye uğramayan

kendisine bağlı ayak takımı, cahil bazı erkek ve kadınları organize edip kışkırtarak camilere

gönderiyordu. Cami kapılarında toplanan, bazen cami içine gelişigüzel ayakkabılarıyla

saygısızca giren bu zavallı insanlar, cami içinde kargaşa çıkararak Cemaat mensuplarının

çocuklara Kuran dersi vermesine engel oluyorlardı. Bu insanlar, utanmadan terbiyesiz bir

şekilde camideki Müslüman gençlere ve Cemaat mensuplarına; “Camiler halkın malıdır.

Sizin burada Kuran dersi vermenize ve İslami faaliyet yürütmenize müsaade etmeyeceğiz”

diyecek kadar küstahlaşıyorlardı. Bu gözü dönmüş yaratıklar, cami içinde namaz kılan ve

Kuran okuyan Müslüman genç ve çocuklara saldırıp dövüyor ve olay çıkarıyorlardı.”

şeklindeki ifadeleri camilerdeki PKK yandaşlarının varlıklarından rahatsız olduklarını

göstermekte.

“Tüm bunlara rağmen Cemaatın İslami faaliyetlerinde ısrarla diretmesi PKK’yi çılgına

çeviriyordu. O güne kadar kendisine muhalif veya alternatif olabilir diye, kendisiyle aynı

ideolojiyi paylaşan ve aynı hedefler için mücadele eden hiçbir Kürt sol örgütün bağımsız bir

şekilde varlık göstermesine müsaade etmeyen PKK’nin, kendisine tamamen zıt ve muhalif bir

ideoloji ve dünya görüşüne sahip, bağımsız bir yapı olan Hizbullahi hareketin varlık

göstermesine müsamaha etmesi veya böyle bir hareketin gözleri önünde gelişmesine seyirci

Page 27: PKK - Hizbullah Çatışması

23

kalması düşünülemezdi. Nitekim PKK, o güne kadar uyguladığı ve olumlu sonuç elde ettiği,

kendisi dışında kimsenin varlık göstermesine müsamaha etmeme tavrının ve mantığının gereği

olan dayatma politikasını Cemaate karşı da uygulamaya başladı.” açıklamaları aralarında bir

gerginlik yaşanacağının habercisi gibiydi.

Hizbullah, PKK ile uzlaşma yoluna gidip, onlara güvenli kaynaklar aracılığıyla uzlaşma

mesajları yolladığını fakat buna alaycı ve sert bir karşılık aldığını ise şu ifadelerle dile

getiriyor:

“Cemaat, çatışmalar öncesi dönemi kapsayan bu dört beş aylık süre içerisinde hem ülke

içinde ve hem de ülke dışında imkanları dahilinde bildiği sağlam irtibat yollarını ve kanalları

kullanarak PKK ile irtibata geçti. Özellikle yerel düzeyde çok iyi tanıdığı ve güvendiği

şahıslar vasıtasıyla, bu sürtüşmenin genel bir çatışmaya dönüşmemesi için PKK’ye mesaj

gönderdi. Cemaat, bir elçisi vasıtasıyla PKK’nin bölgedeki sorumlularına gönderdiği

mesajda; “Bağımsız İslami bir hareket olarak bölgede sürdürdüğümüz İslami mücadelemizin

esas hedefinin zulüm rejimi olduğunu, PKK’ye yönelik özel bir düşmanlık ve faaliyetimizin

olmadığını, bölge genelinde varolan sürtüşme ve gerginliklerin PKK’nin baskı ve

saldırılarından kaynaklandığını, Cemaatın PKK ile çatışmak istemediğini, patlak verecek bir

çatışmanın lokal olmaktan çıkıp bütün bölgeyi kapsayan bir savaşa dönüşeceğini, böyle bir

çatışmanın uzun süre devam edeceğini ve maliyetinin ağır olacağını, bunun her iki tarafın da

zararına olacağını, özellikle şu anda fiili bir çatışma ortamı içinde olan PKK’nin kendisine

yeni bir cephe açmakla daha fazla zarar eden taraf olacağını, iki taraftan ziyade bu savaştan

TC’nin kazançlı çıkacağını, Cemaate yönelik saldırılarını durdurmalarını, aksi takdirde bizim

de kendimizi savunmak zorunda kalacağımızı, bu mesajımızı iyi değerlendirmelerini, böyle bir

çatışma başlarsa bunun sorumlusunun kendileri olacağını’’ açık bir şekilde PKK tarafına

iletti.

PKK, o dönemin zafer sarhoşluğu içinde mesajımıza kulak asmadı ve bu fırsatı iyi

değerlendirmedi. Cemaatın mesajına müspet cevap vermeyen PKK, hiç bir insani ve ahlaki

kurala riayet etmeden ve hiç bir parti veya teşkilatta örneği görülmeyecek bir kabalık ve

terbiyesizlik örneği sergiledi. Mesajı alan PKK sorumluları, weké hové seré çiya bu mesajı

götüren Cemaat mensubuna keleş dipçiğiyle vurup, başından yaralayarak kanlar içinde

bıraktılar. Cemaatin mesajına da şu cevabı verdiler; “Biz, neyin çıkarımıza ve neyin

zararımıza olduğunu sizden daha iyi biliyoruz. Bunları siz bize öğretemezsiniz. Sizin

Page 28: PKK - Hizbullah Çatışması

24

nasihatlarınıza ihtiyacımız yoktur. Eğer gerçekten devlete muhalifseniz gelin PKK’ye katılın

ve PKK’nin önderliğinde bu mücadeleyi sürdürün. Eğer bunu yapmıyorsanız bu işi bırakın ve

bölgeyi terk edin. Eğer bunu da yapmıyorsanız, size yönelir ve sizi imha ederiz. Buna göre

hangisini istiyorsanız kendinize tercih edin” diyerek, bizi üç seçenekten birini tercihle

başbaşa bıraktılar.”

Yukarıdaki ifadeler Hizbullah kanadına aitti. PKK – Hizbullah çatışmasının nasıl başladığına

ilişkin bilgilere PKK kaynaklarında yer verilmemiş. Dolayısıyla meseleyi sadece Hizbullah

kanadının bakış açısıyla değerlendirebiliyoruz.

4. PKK – Hizbullah Çatışması

Terör örgütü PKK, 1990’lı yıllardan sonra güvenlik güçlerinin geliştirdiği yeni müdahale yol

ve yöntemleri sonucunda bölgedeki sınırlı sayıdaki halk desteğini kaybetmeye başlamıştı.

Bunun üzerine halkın desteğini kazanabilmek amacıyla, kendisini Marksist-Leninist bir örgüt

olarak ilan etmesine rağmen, “Kürdistan Mollalar ve İmamlar Birliği, Kürdistan Dindarlar

Birliği, Kürdistan İslami Hareketi, Kürdistan Din Yayınlar Birliği, Kürdistan İslam Partisi”

gibi yan örgütler kurdu.17

Din konusunda atılımlar gerçekleştiren PKK, giderek büyüyen ve kendisi için tehlikeli

boyutlara ulaşan örgütü etkisiz hale getirmek için Şırnak’ın İdil ilçesinde Hizbullah’ın önde

gelenlerinden ve Nusaybin Hizbullah’ının sorumlularından olduğu öne sürülen M. Şerif

Karaaslan’ın annesi Hayriye ile babası Sabri Karaaslan’ı evlerini basarak öldürdü.18

Hizbullah

ise bu olaya, PKK yanlısı Mihail Bayro’yu öldürerek cevap verdi. Emniyet müdürü Muzaffer

Erkan, Necati Alkan ile yaptığı söyleşide bu olay ile ilgili olarak şunları söylüyor: “Ölen anne

ve babaya Hizbullahçılar çok müthiş bir cenaze töreni düzenlediler. Çok uzun araç konvoyları

oluştu. Sonra bu işin tarihi yazıldığında anlıyoruz. Bu cenaze töreninde kalabalığın arasından

Molla Beşir Varol çıkıyor ve kürsüden bir vaaz veriyor. Müslüman kesimin bu eylemlere

boyun eğmeyeceğinden, zalimlerden ve PKK’dan bahsediyor. Karşı bir hareketten

bahsediyor.”19

17

Necati Alkan, Gençlik ve Terörizm, TEMUH Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara 2002, s. 99 18

Mehmet Faraç, Batman’dan Beykoz’a Hizbullah’ın Kanlı Yolculuğu, Günizi Yayıncılık, İstanbul 2001, s. 54 19

Necati Alkan, “Emniyet Müdürü Muzaffer Erkan ile Türkiye’de Terör Üzerine Sözlü Tarih Çalışması” Polis Bilimler Dergisi, Cilt:8(2), s. 44

Page 29: PKK - Hizbullah Çatışması

25

Bu tarihten sonra karşılıklı olarak birbirlerine saldırmaya başlayan PKK ve Hizbullah çok

sayıda üyesini kaybetti. Yaklaşık 500 civarında PKK, 200 civarında da Hizbullah

mensubunun öldüğü tahmin ediliyor.

PKK – Hizbullah çatışmasının başlangıcı olarak İdil’de meydana gelen bu olaylar

bilinmektedir. Hizbullah kaynaklarında bu konuya ilişkin şu ifadeler yer almaktadır: “Bugüne

kadar Hizbullah-PKK çatışmasının başlangıç noktası olarak, PKK’nin İdil’de Karaaslan

ailesinin evine yaptığı silahlı baskın gösterilmektedir. TC’nin resmi raporlarına bu şekilde

girdiğinden ve bu konuda kitap yazan veya görüş beyan edenlerin çoğu da bu raporları esas

aldığından, aynı yanlışlığı tekrar ederek çatışmaların başlangıç noktasını ve tarihini PKK’nin

İdil baskını olarak vermişlerdir. Oysa ki bu, doğru bir tespit değildir. Çünkü, bu olaydan çok

önce PKK bölge genelinde Cemaat mensuplarına yönelik çok sayıda silahlı eylem yapmıştı.

Bu silahlı saldırılar sonucu yaralanan ve şehid düşen Cemaat mensupları olmuştu. Ancak İdil

olayı, o güne kadar sessizce süren Hizbullah-PKK sürtüşme ve gerginliğinin su yüzüne çıkıp

alenileşmesi ve kamuoyuna yansımasına neden oldu. Ayrıca Cemaat, PKK’nin İdil eylemine

kadar PKK’ye karşı saldırıya geçmeyip, genel bir çatışmanın önünü alabilmek ümidiyle

çabalarını ve girişimlerini sürdürüyordu. PKK’nin İdil saldırısı bardağı taşıran son damla

oldu. Cemaat, PKK’nin İdil eyleminden sonra saldırılara cevap vermeye başladı ve böylece

bölge genelini kapsayan çatışma süreci başlamış oldu.”

Görüldüğü üzere Hizbullah kaynakları, İdil olayından önce de PKK ile Hizbullah arasında

çatışmaların yaşandığına ilişkin iddialar içermektedir.

İki tarafın birbirine saldırma yöntemi sadece silahlı çatışmalar yoluyla değildi. Hizbullah,

açılımı Kürdistan İşçi Partisi olan PKK’ya Kürdistan Kafirler Partisi diye hitap ediyordu. Her

iki taraf da birbirlerinin destekçilerine baskı uyguluyorlardı. Bu genelde insanların mallarına

el koymak şeklindeydi. PKK'lılara ve devlete ait her türlü taşınmaz malı ganimet olarak

niteleyen Hizbullah, özellikle göçe zorladıkları PKK'lıların tarla, ev ve iş yerlerine el

koymakta, bunları örgüt adına ya işletmekte ya da kiraya vermekteydi.20

Benzer uygulamalara

PKK tarafında da rastlamak mümkündü.

20

Ercan Çitlioğlu, Tahran – Ankara Hattında Hizbullah, Ümit Yayıncılık, Ankara 2001, s. 228

Page 30: PKK - Hizbullah Çatışması

26

Ayrıca bir noktaya da açıklık getirmek gerekirse PKK, bu çatışmalarda karşısında

Hizbullah/İlim grubunu görmekteydi. Menzil grubu ise bu çatışmaların dışındaydı. Tebliğ

aşamasında bu tür silahlı mücadelelere girmenin tebliği aşamasında örgüte zarar vereceğini

düşünen Menzil grubu İlim grubu ile ters düşmüştü. Bu durum daha sonraları çatışmaya

dönüştü ve Hizbullah, yaşadığı iç çatışma sonunda 200 militanını kaybetti.

SONUÇ

1991 - 1995 yılları arasında PKK-Hizbullah çatışması sonucu 500 civarında PKK mensubu

veya sempatizanı öldürülmüştür. Bunun sonucunda örgütsel anlamda şehir merkezlerinde

kontrol Hizbullah’ın eline geçmiş, PKK şehir merkezlerinde barınamaz hale gelmiştir.21

Hizbullah ise PKK çatışmasında yaklaşık 200 militanını kaybetmiştir. PKK ile çatışan İlim

grubuna Menzil grubu tepki gösterirken, daha sonra bu iki grup arasında çıkan çatışmalar

sonrasında da yaklaşık 200 Hizbullah mensubu yaşamını yitirmiş ve İlim grubu tek güç olarak

kalmıştır.

PKK çatışması Hizbullah’ın kamuoyunda gündeme gelmesini sağlarken güvenlik güçlerinin

de dikkatinin örgüt üzerine yoğunlaşmasına neden olmuştur. Sonraki dönemlerde yaşanan

gelişmelerin ardından güvenlik güçlerinin yaptığı operasyonlar sonucunda 600 civarında

Hizbullah örgüt mensubu yakalanmış ve 100 civarında faili meçhul cinayet aydınlatılmıştır.22

PKK – Hizbullah çatışmasının en çarpıcı noktası ise PKK’nın lider Abdullah Öcalan ile

PKK’yla mücadele eden Hizbullah/İlim grubunun lideri Hüseyin Velioğlu’nun aynı dönemde

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okumasıdır. Bu iki isim muhtemelen

hemşerilik ilişkilerinden dolayı tanışıyorlardı da. Türkiye’de uzun yıllar terör estirmiş ve

onlarca insanı katletmiş bu iki önemli örgütün liderinin geçmişlerindeki bu ortak noktanın

“kader” olarak değerlendirilmesi ne denli doğru olur bilinmez.

Türkiye üzerinde bugüne kadar birçok terör örgütü ortaya çıktı ve hepsi de ülkemize belirli

ölçülerde zarar verdi. Bu örgütler arasında en çok zararı veren ikisi olan PKK ve Hizbullah’ın

21 E.Kur.Alb. M. Sadi Bilgiç, “Terör ve Terörle Mücadele”, BİLGESAM: Türkiye’nin Vizyonu – Temel Sorunlar ve

Çözüm Önerileri, s. 107 22

A.g.m.

Page 31: PKK - Hizbullah Çatışması

27

faaliyetlerinden en çok etkilenen ise şüphesiz bölge halkıdır. PKK ve Hizbullah arasında

seçim yapmaya zorlanan ve gördükleri baskı sonucunda mallarından, canlarından,

sevdiklerinden olan halk çareyi doğdukları topraklardan kopup başka şehirlere göç etmekte

bulmuştur. Bu adıma cesaret edemeyen kimseler ise şiddet ortamında hayatlarını sürdürmeye

çalışmışlardır.

Uzun süren çatışmaların ardından iki örgüt arasında 1995 yılında, İran’ın Kum şehrinde

yapılan bir anlaşmayla çatışma ortamına son verilirken, anlaşmanın ardından iki örgüt de

Türkiye üzerindeki faaliyetlerine odaklanmışlardır. Hizbullah grubu günümüzde bitme

noktasına gelirken, PKK ise varlığını sürdürmektedir. Türkiye üzerindeki hedefleri ve

stratejileri ise duruma göre değişkenlik göstermektedir.

Page 32: PKK - Hizbullah Çatışması

28

KAYNAKÇA

KİTAPLAR

Alkan, Necati, Gençlik ve Terörizm, TEMUH Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara 2002.

Avcı, Gültekin, Entrikalar Ağında Kürt Buhranı, Metropol Yayınları, İstanbul 2008.

Bagasi, İ., Kendi Dilinden Hizbullah. Yayınlanmamış kitap.

Çitlioğlu, Ercan, Tahran – Ankara Hattında Hizbullah, Ümit Yayıncılık, Ankara 2001.

Faraç, Mehmet, Batman’dan Beykoz’a Hizbullah’ın Kanlı Yolculuğu, Günizi Yayıncılık,

İstanbul 2001.

Manaz, Abdullah, Türkiye’ye Yönelik Terör Odakları, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul

2006, 2. Baskı.

MAKALELER

Alkan, Necati, “Emniyet Müdürü Muzaffer Erkan ile Türkiye’de Terör Üzerine Sözlü Tarih

Çalışması” Polis Bilimler Dergisi, Cilt:8(2).

Alkan, Necati (Editör), “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri Sosyo-Ekonomik ve Sosyo-

Politik Yapı ve Araştırması”, BÜSAM.

Arslan, Mustafa, “Türkiye’de Terör Örgütlerinin Tarihsel Oluşumları”, KOÜSAM.

Bilgiç, M. Sadi (E.Kur.Alb.), “Terör ve Terörle Mücadele”, BİLGESAM: Türkiye’nin

Vizyonu – Temel Sorunlar ve Çözüm Önerileri.

İNTERNET SİTELERİ

http://hurseda.net/Bir-Surecin-Ardindan-V-18, 25.09.2010

http://www.belgenet.com/dava/dava09.html, 17.02.2010