PARAGRAF SORULARI VE CEVAP ANAHTARI 1. 1994-ÖYSPARAGRAF SORULARI VE CEVAP ANAHTARI 1. 1994-ÖYS...

23
PARAGRAF SORULARI VE CEVAP ANAHTARI 1. 1994-ÖYS İslamiyet'in kabulünden önce Türklerin, başka hiçbir toplumun etkisinde kalmamış bir dilleri ve edebiyatları vardı. Her ilkel edebiyatta olduğu gibi bu edebiyatta da şiirle büyü birlikte yürümekte ve dinsel törenler, önemli bir yer tutmaktaydı. Bunun yanı sıra ozan, bakşı, şaman gibi adlarla anılan şairlerde olağanüstü güçler bulunduğuna inanılırdı. Çoğu ortak ve sözlü ürünlerden oluşan bu edebiyatın en önemli bölümünü destanlar oluşturmaktaydı. Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir? A) Türk dilinin en eski ürünleri B) Eski Türk şiirinin özellikleri C) Eski Türklerde edebiyat D) Edebiyat ve dinsel törenler E) Türk toplumunda şairlerin yeri 2. 1994 - ÖYS Okuduğumuz romanlar, öyküler, şiirler; seyrettiğimiz oyunlar, filmler; dinlediğimiz müzik parçalan bizi bireysellikten kurtarıp başka insanların yaşayışları ile bütünleştiriyor. O insanların iç dünyalarını bize açarak yaşamımızı zenginleştiriyor, bizi tek boyutluluktan kurtarıyor. Diğer insanlarla, doğal ve toplumsal çevremizle kaynaştırıyor bizi. Bu sözler, aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir? A) Neden eğlenmek, oyalanmak, hoşça vakit geçirmek isteriz? B) Neden kitap okur, oyun seyreder, müzik dinleriz? C) İnsanlar, başkalarının düşüncelerini, yaşamlarını neden merak ederler? D) İnsanlar neden kendi yaşamlarından uzaklaşmak isterler? E) Okuduğumuz romanlarda, izlediğimiz oyunlarda niçin kendimizi ararız? 3. 1994 - ÖYS Çeviriye, yazarlığa hazırlık olsun diye başladım. Sonunda çevirinin de bir tür yaratıcılık olduğunu kavradım. Ancak yaratıcılığın, çeviri yapmak için yeterli olmadığını gördüm. Yaratıcılığın yanı sıra Türkçenin de çok iyi bilinmesi gerektiği düşüncesine vardım. Çünkü bir çevirmen, yabancı dili çok iyi bilse de, yapıtı sözcüğü sözcüğüne çevirse de Türkçenin havasını, suyunu, kokusunu bilmiyorsa yazarı dilimize nasıl buyur edebilir? Bu parçaya göre, çeviride başarılı olmanın koşullarından biri aşağıdakilerden hangisidir? A) Yazma denemeleri yapma B) Çeviride sınırlamadan kaçınma C) Tıpatıp çevirinin sakıncasını bilme D) Türkçenin inceliklerini tanıma E) Uzun bir hazırlık dönemi yaşama 4. 1994 - ÖYS İlk hikâyemle dört yüz hikayeci arasından birinci seçilmek bana büyük bir sorumluluk yüklemişti. Artık hep daha mükemmelini yazmak zorunluluğunu duyuyordum. Bu da benim ürün vermemi güçleştiriyordu. Hikâyelerimi çok beğenen bir sanatçı arkadaşım, bir gün bana çok seyrek yazdığım için sitem etti; beni yeni ürünler yayımlamadığım için âdeta sıkıştırdı :

Transcript of PARAGRAF SORULARI VE CEVAP ANAHTARI 1. 1994-ÖYSPARAGRAF SORULARI VE CEVAP ANAHTARI 1. 1994-ÖYS...

PARAGRAF SORULARI VE CEVAP ANAHTARI

1. 1994-ÖYS İslamiyet'in kabulünden önce Türklerin, başka hiçbir toplumun etkisinde kalmamış bir dilleri

ve edebiyatları vardı. Her ilkel edebiyatta olduğu gibi bu edebiyatta da şiirle büyü birlikte

yürümekte ve dinsel törenler, önemli bir yer tutmaktaydı. Bunun yanı sıra ozan, bakşı, şaman

gibi adlarla anılan şairlerde olağanüstü güçler bulunduğuna inanılırdı. Çoğu ortak ve sözlü

ürünlerden oluşan bu edebiyatın en önemli bölümünü destanlar oluşturmaktaydı.

Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir? A) Türk dilinin en eski ürünleri

B) Eski Türk şiirinin özellikleri

C) Eski Türklerde edebiyat

D) Edebiyat ve dinsel törenler

E) Türk toplumunda şairlerin yeri

2. 1994 - ÖYS Okuduğumuz romanlar, öyküler, şiirler; seyrettiğimiz oyunlar, filmler; dinlediğimiz müzik

parçalan bizi bireysellikten kurtarıp başka insanların yaşayışları ile bütünleştiriyor. O

insanların iç dünyalarını bize açarak yaşamımızı zenginleştiriyor, bizi tek boyutluluktan

kurtarıyor. Diğer insanlarla, doğal ve toplumsal çevremizle kaynaştırıyor bizi.

Bu sözler, aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir? A) Neden eğlenmek, oyalanmak, hoşça vakit geçirmek isteriz?

B) Neden kitap okur, oyun seyreder, müzik dinleriz?

C) İnsanlar, başkalarının düşüncelerini, yaşamlarını neden merak ederler?

D) İnsanlar neden kendi yaşamlarından uzaklaşmak isterler?

E) Okuduğumuz romanlarda, izlediğimiz oyunlarda niçin kendimizi ararız?

3. 1994 - ÖYS Çeviriye, yazarlığa hazırlık olsun diye başladım. Sonunda çevirinin de bir tür yaratıcılık

olduğunu kavradım. Ancak yaratıcılığın, çeviri yapmak için yeterli olmadığını gördüm.

Yaratıcılığın yanı sıra Türkçenin de çok iyi bilinmesi gerektiği düşüncesine vardım. Çünkü bir

çevirmen, yabancı dili çok iyi bilse de, yapıtı sözcüğü sözcüğüne çevirse de Türkçenin

havasını, suyunu, kokusunu bilmiyorsa yazarı dilimize nasıl buyur edebilir?

Bu parçaya göre, çeviride başarılı olmanın koşullarından biri aşağıdakilerden

hangisidir? A) Yazma denemeleri yapma

B) Çeviride sınırlamadan kaçınma

C) Tıpatıp çevirinin sakıncasını bilme

D) Türkçenin inceliklerini tanıma

E) Uzun bir hazırlık dönemi yaşama

4. 1994 - ÖYS İlk hikâyemle dört yüz hikayeci arasından birinci seçilmek bana büyük bir sorumluluk

yüklemişti. Artık hep daha mükemmelini yazmak zorunluluğunu duyuyordum. Bu da benim

ürün vermemi güçleştiriyordu. Hikâyelerimi çok beğenen bir sanatçı arkadaşım, bir gün bana

çok seyrek yazdığım için sitem etti; beni yeni ürünler yayımlamadığım için âdeta sıkıştırdı:

"Sen yaz; ne olursa olsun yaz; eskiyi düşünme. Ne yaptık ki bozulmasından korkuyoruz?"

dedi. Çok hoşuma gittiği için bu sözü kitabımın başına koydum.

Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine varılabilir? A) Yarışmalar yazarların tutumunu olumsuz yönde etkiler.

B) Her yazarın, ulaşabileceği belli bir başarı düzeyi vardır.

C) Yazarın başarısı, içinde bulunduğu ortama bağlıdır.

D) Kendisini aşmak, kusursuzu aramak isteği sanatçının verimini azaltır.

E) Kendisini hep başkalarıyla karşılaştıran bir yazar umutsuzluğa düşer.

5. 1994 - ÖYS Kuşkusuz, biçimsel özellikleri bakımından Yaşar Kemal'in romanları epope değildir. Ancak,

epopeyi, toplumun doğaya, olağanüstü güçlere, düşmana ve uğursuz sayılan varlıklara karşı

yürüttüğü mücadelenin bir anlatımı olarak düşündüğümüzde onun bazı romanlarında epik

özellikler bulunduğunu rahatça söyleyebiliriz.

Bu parçada, Yaşar Kemal'in yapıtları hangi nedenle epopeye benzetilmektedir? A) Toplumun, kendi dışındaki güçlere karşı koymasını anlatması

B) İnsanın kendisi ile savaşımını konu alması

C) Doğanın anlatımına ağırlık vermesi

D) İnsanların birbirleriyle çatışmasına yer vermesi

E) Toplumsal olayları anlatması

6. 1994-ÖYS "Dünya Öykücüleri" adını taşıyan bu dizi, dünya çapında üne sahip öykücülerin eserlerinden

oluşuyor. Yapıtlar, yazarlarının kendi dilleri olan İngilizce asıllarıyla birlikte verilmiştir. Her

kitabın başında, yazarı ve eserleri hakkında bilgi veren bir önsöz ve yazarın ayrıntılı

yaşamöyküsü yer alıyor. Bu önsöz ve yaşamöyküleri, klasik dünya edebiyatının okunması

gerekli yazarlarını tüm yönleriyle tanıtmayı amaçlıyor. Öte yandan kitapların boyutları ve

kapsamlarının darlığı hem taşınma hem de okunma yönünden kolaylık getiriyor.

Aşağıdakilerden hangisi parçada sözü edilen dizide yer alan kitapların bir özelliği

değildir? A) Yapıtla ilgili eleştirilere yer verme

B) Yaratıcısı hakkında bilgiler verme

C) Yapıtın asıl metnini içerme

D) Fazla uzun olmama

E) Çok tanınmış sanatçıların ürünlerini içerme

7. 1995 - OYS Ödül, her şeyden önce, yaptığınız işin onaylandığını hissettiriyor. Sizi güdülüyor, kendinize

ve işinize olan güveninizi artırıyor. Mesleğinizde sürekliliğinizi sağlıyor. Bir de size büyük

bir sorumluluk yüklüyor. Ancak kimi zaman da bunların tam tersi olabiliyor. Kişi ödülün

mutluluğuyla sorumsuzca davranabiliyor.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir? A) Sizce ödülün işlevleri nelerdir?

B) Ödül almak için ne yapmak gerekir?

C) Her yıl bir ödül almayı nasıl başardınız?

D) Sizce sanatçının tek amacı ödül kazanmak mıdır?

E) Ödül almak mı yoksa alınan ödülün sorumluluğunu taşımak mı daha zordur?

8. 1995-OYS Elbette düş kırıklıkları da yaşadım. Onları da yazıyorum; ama yayımlamıyorum. Bu

bakımdan, yayımlanan günlüklerim eksik sayılır. Ben onlarda yalnız güzel ilişkilerden söz

ediyorum. Çünkü düş kırıklıklarını, kırgınlıkları yazacak olursam, onların altındaki nedenleri

de açıklamam gerekecek. O zaman da bazı kişileri suçlamış olurum; bu suçlamaları

yayımlamak istemem.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olabilir? A) Kişisel sorunlarınızı öne çıkarmamak için mi bunlara günlüklerinizde değinmediniz?

B) Günlüklerinizin yaşamınızla sıkı sıkıya bağlantılı olmadığı doğru mu?

C) Günlüklerinizde acılara, kırgınlıklara ve incinmelere yer vermeyisiniz, bunları hiç

tatmamış olmanızdan mı kaynaklanıyor?

D) Yaşadıklarınızı günlüklerinizde olduğu gibi yansıtsaydınız, yazdıklarınız, okur üzerinde

nasıl bir etki uyandırırdı?

E) Günlüklerinizin eksik olması sizi rahatsız ediyor mu?

9. 1995-OYS Millî edebiyat akımının başlattığı hareketlerden biri de bize özgü masalları, destanları,

halk hikâyelerini yeniden canlandırma ve değerlendirme çabası olmuştur. Ziya Gökalp,

Türk masallarını yeniden işlemiş; Ömer Seyfettin masallardan, efsanelerden konular almış;

Fuat Köprülü, Nasrettin Hoca fıkralarını koşuk biçiminde yazmıştır. Daha sonraki

kuşaklar da bu girişimi günümüze kadar sürdürmüşlerdir.

Bu parçada Millî edebiyat akımının hangi özelliği vurgulanmaktadır? A) Konuşma diline yönelme

B) Halkın hoşlanacağı konuları seçme

C) Gülünç olaylara yer verme

D) Kendi kaynaklarımızdan yararlanma

E) Nesir çalışmalarına ağırlık verme

10. 1995-ÖYS (I) Göz alabildiğine uzayıp giden tarlalar su içindeydi. (II) Ova, sanki zümrütten bir denizi

andırıyordu. (III) Boyu bir karışı bulmayan ekinler, bütün ovayı kaplamıştı. (IV) Bugün

nasılsa, bulutların arasından şöyle bir yüzünü gösteren güneş, ortalığa yaydığı sıcaklıkla,

tarlaların ıslaklığını az da olsa almaya çalışıyordu. (V) Az ileride Büyük Menderes bulanık

sularıyla şırıl şırıl akıyordu.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde ayrıntılar, birden çok duyu organı

aracılığıyla seçilebilir? A) I. ve II. B) I. ve IV. C) II. ve III. D) III. ve IV. E) IV. ve V.

11. 1996-ÖYS Seyircilerin hepsi, kulak kesilip kendini oyuna veremiyordu. Arada bir konuşanlar, fındık

fıstık yiyenler, yüksek sesle duygularını belli edenler oluyordu. Oyunun her sözcüğüne, her

anına önem veren, bizim gibi "tiyatro bağnazları" bundan çok rahatsız oluyorlardı. Bütün bu

engellere karşın o akşamki oyunu hayranlıkla seyrettik.

Bu parçada, sözü edilen oyunla ilgili olarak neden yakınılmaktadır? A) İzleyicilerin izleme biçiminden

B) Konunun ilginç olmayışından

C) Eğlendirici yanının bulunmayışından

D) İzleyicinin düzeyine uygun olmayışından

E) İzleyicilerin farklı çevrelerden gelişinden

12. 1996-ÖYS Bu soru, birçok yazara sorulmuştur. Soruyu yanıtlayanlar arasında, "Kendim için yazıyorum."

diyenler de vardır. Eğer bu tür bir yanıtı benimsemiş olsaydım okurlarımı kendimle

bütünleştirirdim; yani, "Onlar demek, ben demek." derdim. Oysa ben, beni anlamak için özel

bir çaba gösterecek olanlara sesleniyorum.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir? A) Yapıtlarınızla ilgili tepkilerine göre, okurlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?

B) Niçin kendinizi okurun beklentilerine bağımlı hissediyorsunuz?

C) Okurlarınızın, "sizin gibi düşünenlerden oluştuğu" görüşüne nasıl vardınız?

D) Okurlarınızın görüşlerini değerlendirmeyi doğru buluyor musunuz?

E) Yapıtlarınızı oluştururken hangi tür okuru hedefliyorsunuz?

13. 1996-ÖYS Tanzimat edebiyatı sanatçılarının ne yaptıklarından çok, ne yapmak istedikleri önemlidir.

Halk için yazmaya çalışmışlardır; ama halk kökenli değillerdir. Bir yandan divan

edebiyatının estetik anlayışından zevk alır, öte yandan Batı edebiyatının ürünlerine yönelirler.

Yetiştikleri ortam gereği eskiden kopamazlar; ama onu sürekli eleştirirler. Şiirlerinde aynı

konuları eski biçimde işlerler.

Bu parçanın bütününde Tanzimat edebiyat sanatçıları hangi açıdan eleştirilmektedir? A) Halkı gereği gibi tanımamaları

B) Düşünceleri ile eylemlerinin birbirini tutmaması

C) Eski anlatım biçimlerini sürdürmeleri

D) Belirli konu kalıplarının dışına çıkmamaları

E) Divan edebiyatına tutkun olmaları

14. 1997 - ÖYS Soyut şiiri, ne kapalılıkla ne de anlamsız olmakla nitelendirebiliriz. Soyut şiir, olsa olsa, daha

yazılmamış bir şiirdir. Ayrıca, yazılmış gibi görünüp de belli bir şiir düzeninde yer almamış,

gelenekten kopuk, salt ozanını ilgilendiren her türlü şiir soyuttur.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisinin karşılığı olabilir? A) Günümüzde soyut şiirin başarılı örnekleri var mıdır?

B) Soyut şiir kolay yazılan bir şiir midir?

C) Soyut şiirde niçin alışılmış kalıpların dışına taşılır?

D) Soyut şiir nasıl bir şiirdir?

E) Soyut şiirin insandan kopuk oluşunu neye bağlıyorsunuz?

15. 2000-OSS Lisede öğrenciyken, elli yaşında biri ölünce, eh zamanı gelmiş de ölmüş, diye düşünürdüm.

Altmışında biri ölmüşse sanki ölümü biraz gecikmiş gibi gelirdi bana. Hele yetmişindekiler...

Yalnızca yirmi, otuz yaşlarında ölenlere acırdım. Bu acımasızlığım, hainliğimden gelmiyordu;

öyleyse neden?

Bu parçanın son cümlesindeki sorunun yanıtı aşağıdakilerden hangisi olabilir? A) Ömre yönelik değerlendirmelerin yaşla birlikte değişmesinden

B) Olgun insanın, kimsenin kötülüğünü istememesinden

C) İnsanların giderek daha merhametli olmasından

D) İnsanın, yaşlanınca doğruları yanlışlarından daha iyi ayırabilmesinden

E) Yaşlandıkça düşünceleri değiştirmenin zorlaşmasından

16. 2001 - ÖSS Bence resmin farklı bir sunuluşunun olması gerekiyor. Daha geniş çevrelerce izlenebilmesi

için bugünkü koşulların düzeltilmesi, ayrıca daha sık sergiler açılması gibi öneriler geliyor

aklıma.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı olabilir? A) Resim piyasasında çok yüksek ücretler söz konusu; bunun nedenini açıklayabilir misiniz?

B) Sergilerde en iyi parçalar satılıyor; geriye kalanlar için nasıl bir değerlendirme

yapabilirsiniz?

C) Resimlerin, ilginç olduğu ölçüde izleyici topladığı söyleniyor; sizce bu doğru mudur?

D) Bir ressamın başarılı olmasının ölçütü, resimlerinin çok satılması mıdır?

E) Günümüzde, resimlerin yalnızca müze benzeri yerlerde sergilenmesini nasıl

karşılıyorsunuz?

17. 2001 - ÖSS Öykülerimdeki anlatıcıyı ben olarak düşünmeseniz iyi olur. Bir öyküdeki sevgili, ille de

yazarın sevgilisi değildir. Elbette birkaç küçük yaşantıdan, yaşanmış, gerçek anlardan da yola

çıkarak öyküler, romanlar yazılabiliyor; ama yazarın çizdiği görüntülerin ille de yaşanmış

olması gerekmez. Önemli olan, okuru, bu görüntülerin gerçekliğine inandırması, onu bu

görüntülerin içine çekmesidir.

Bu parçaya göre, öykünün en önemli niteliği aşağıdakilerden hangisidir? A) Yazarın, başından geçenleri, başkalarının öyküsüymüş gibi anlatması

B) Yaşanmış olaylardan bir seçme yapılarak bunların anlatılması

C) Yazarın, yaşadıklarını değiştirerek vermesi

D) Gerçek olayların, gerçek olmadığı izlenimi bırakacak biçimde yansıtılması

E) Olayların, okuyucuda, yaşanmışlık duygusunu uyandıracak biçimde anlatılması

18. 2002-ÖSS Bir yazarı, içinde yaşadığı "zaman" gibi, "mekân"ın da etkilediğine inanıyorum. Yazar, bu

öğelerin ikisini de kendi merceğinden geçirdikten sonra yapıtına yansıtır. Ayrıca, yazarın

yetişmesi, var olması, yalnızca içinde yaşadığı toplumla, coğrafyayla, kültürle ilgili bir sorun

da değil. Yazarın, özellikle, okuyarak açıldığı dünyaların etkisiyle biçimlenmesi söz

konusudur.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir? A) Yazarlar yapıtlarını oluştururken nelerin etkisinde kalmaktan kaçınmalıdır?

B) Yazarın bir toplumdan etkilenmesi için, o toplumda hangi nitelikler bulunmalıdır?

C) Okurlar, yazarların yapıtlarında yaşadıkları çevreyi yansıtmalarını beklerler mi?

D) Kimi kentlerin, o kentte yaşayan yazarları etkilediği görüşünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

E) Yazarların, yaşadıklarını yazması, onları başarıya götürür mü?

19. 2002-ÖSS Ünlü yazar, genç yazara mektubunda şöyle diyordu: "Doğa betimlemelerinizde gerçek

sanatçılara özgü bir çaba içindesiniz. Ancak 'deniz derin derin nefes alırken', 'ağaçlar hiç

durmadan mırıldanırken' türünden betimlemeleriniz, anlatımı basmakalıplaştırıyor; bazen de

anlaşılmaz durumlara sokuyor. Unutmamak gerekir ki, doğa betimlemelerinde güzellik,

'Güneş battı.', 'Yağmur başladı.' gibi cümlelerle elde edilir."

Bu parçaya göre, ünlü yazar genç yazara aşağıdakilerden hangisini önermektedir? A) Ayrıntıları seçmede gözlemlerden yararlanmasını

B) Birbirini çağrıştıran sözcükleri kullanmasını

C) Anlatımda yalınlığa özen göstermesini

D) Varlıkları eylem içinde vermesini

E) Değişik anlatım biçimlerine yönelmesini

20. 2002-ÖSS Bir romanı elime alıp okumaya başladığımda kendimi okyanusta kaybolmuş küçük bir balık

gibi hissederim. Neredeyim? Nereye sürükleniyorum? Biraz şaşkınlık, biraz kaybolmuşlukla

sözcüklerin arasında bir şeyler bulmaya çalışırım Sonra, bir anda kendimi, yazarın oltasına

takılmış bulurum ve roman çok iyiyse bittiğinde hâlâ oltadayımdır. Aksi hâlde, bir yerlerde

oltadan kurtulmuş, zihnim dağılmış, nerede olduğumu unutmuş, dolanmaya başlamışımdır.

Bu parçaya dayanarak aşağıdaki genellemelerden hangisine varılabilir? A) Romanlar, okuyucuları gerçek yaşamdan uzaklaştırır.

B) Okurların bir romanı sonuna değin anlayarak okuması, o romanın değerini ve etki gücünü

gösterir.

C) Her romanın kendine özgü bir okuyucu kitlesi vardır.

D) Okuru şaşırtan romanlar, anlatım gücü üstün olanlardır.

E) Güçlü romanlar, okurların duygu ve düşünce dünyasını biçimlendirir.

21. 2003-ÖSS İstiyorum ki yazdıklarım insanlarımızın sorunlarını, özlemlerini anlatsın. Onların acılarını

çektiklerini başkalarına duyurabilsin. Açıkçası, yaşamı değiştirsin, güzelleştirsin. Bu amaçla

insanımızdan, ülkemizden kopmamaya çalışıyorum. Ancak yine de dergilerde yer verilmiyor

şiirlerime Yayımlananlara bakıyorum, çoğu, toplum gerçeklerine kapalı; belli bir düşünceyi

savunmuyor bir sorunu dile getirmiyor.

Bu parçada şair, aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır? A) Şiire özgü ilkelerin belirgin olmayışından

B) Şiirde, içerikten çok anlatımın öne çıkmasından

C) Şairlerin, ortak bir tutum izlemeyişinden

D) Yaşananları yansıtmayan şiirlerin ilgi görmesinden

E) Ozanların toplumu gereği gibi tanımlayışından

22. 2003-ÖSS Kimi yazarlar, kendi yaratma yöntemlerini açıklarken gerçeğe her yönüyle bağlı kaldıklarını,

gerçeği eksiksizce yansıtmayı yazarlığın temel ilkesi saydıklarını söylerler. Düşsellikten

kaçındıklarını, söz arasında özellikle belirtmeye özen gösterirler. Yazdıklarıyla yaşananlar

arasındaki ilişkiyi vurgulamaya çabalarlar. Dahası, bir romancıdan, öykücüden çok, bir

tarihçi, toplumbilimci, ruhbilimci gibi davrandıklarını söyleyenler bile vardır.

Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada belirtilen görüşle uyumludur? A) Bir sanat yapıtında yansıtılan gerçek, gerçeğin kendisi değil, törpülenmiş, cilalanmış bir

görünümüdür.

B) Bir yapıtta yansıtılan gerçekleri yaşamla özdeşleştirmeye çalışmak, doğru bir tutum

değildir.

C) Yaşamdan alınan öğeler, yazarın yüreğinde ve kafasında yeniden biçimlendirilmezse

yazınsal bir yapıta dönüşemez.

D) Düş gücüyle oluşturulmamış bir yapıt, gerçek anlamda yazınsal bir yapıt sayılamaz.

E) Yapıtların, içerik yönünden yaşama sıkı sıkıya bağlı olması gerekir.

23. 2003 -ÖSS İnsanın kendini değerlendirebilmesi çok güç; ancak, önceki yapıtlarımı gözden geçirirken

zaman içinde dilimin biraz daha geliştiğini anladım. Giderek bir üslup oluşturmaya

başladığımı, dile daha fazla hâkim olabildiğimi gördüm.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir? A) İlk yapıtlarınızla bugünküler arasında ne gibi farklar görüyorsunuz?

B) Yeni öyküleri ve öykücüleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

C) Öykülerinizi oluştururken nasıl bir yol izliyorsunuz?

D) Yaşadıklarınızla yazdıklarınız arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz?

E) Duygu ve düşüncelerinizi yapıtlarınıza aktarırken zorluk çekiyor musunuz?

24. 2003-ÖSS Bizde eleştiri alanında bir acelecilik var. Diyelim ki bir eleştirmen, Türk edebiyatında yeni

çıkmış bir kitapla ilgili eleştiri yazacak. Bunu yaparken bırakın o yazar hakkında eskiden

çıkmış yazıları derleyip toplamayı, en son çıkan yazıları bile gözden geçirmiyor. Oysa bir

kitap için eleştiri yazılacaksa daha önce yazılmış eleştirilerin incelenmesi, el altında

bulundurulması ve yeri geldiğinde bunlara gönderme yapılması bile gerekir.

Bu parçadaki gibi düşünen bir yazar, aşağıdakilerden hangisini söylerse kendi tutum ve

düşüncesiyle çelişmiş olur? A) Bu yapıta yönelik eleştiriler arasında özgün düşünceler içerenine rastlamadım.

B) Eleştirmenlerin bu yapıt karşısındaki tutumlarını haksız ve son derece öznel buldum.

C) Bu yapıt üzerine yazılan son eleştirilerde, farklı değerlendirme ölçütlerinin kullanıldığını

gördüm.

D) Bu kitaba yönelik eleştirimi onun, üzerimde bıraktığı izlenime göre oluşturdum.

E) Bu kitapla ilgili görüşlerin, yazarın kişiliğine değil, kitaba yönelik olmasını isterdim.

25. 2003-ÖSS Bu yazarımızın, anlattığı çevre ve kişiler hakkında geniş bilgisi vardır. Ama o, bunu hiçbir

zaman açıkça gözler önüne sermez. Anlattıkları, buzdağının suyun üstünde kalan kısmı

gibidir. Okur, zamanla buzdağının altında kalan kısmını fark eder ve yazarın asıl kimliğinin

orada saklı olduğunu anlar.

Bu parçada anlatılmak istenenle aşağıdaki yargılardan hangisi arasında anlamca

yakınlık vardır? A) Her yazarın, olayları ve kişileri algılama biçimi farklıdır.

B) Kimi yazarlar, yapıtlarında kendilerini bütünüyle açığa vurmaktan kaçınır.

C) Bir yapıtı, her okur farklı biçimlerde algılayailir.

D) Okur, beğendiği yazarların yapıtlarından her okuyuşta değişik tatlar alır.

E) Kimi yazarlar, olayların değerlendirmesini

okura bırakarak ilgi çekmeye çalışır.

26. 2004-ÖSS Gerçekte "doğru" diye bellediğimiz düşüncelerin bir bölümü yinelene yinelene bu niteliğin

yüklendiği yanlışlardır. Tek yönlü yüzeysel gözlemlerin, yanılsamaların ürünüdür bunlar.

Diyelim ki yıllarca önce bir eleştirmen ya da yazın tarihçisi bir değerlendirme yapmış; kimi

belirlemelere gitmiş bir yapıt üzerinde. Ardından gelenler de onun söylediklerini bir tartımdan

geçirmeden benimseyip yinelemişler. Böylece yapıtlar ve yazarlar üzerinde basmakalıp, üç

aşağı beş yukarı "aslının aynı" diyebileceğimiz etiket yargılar oluşturulmuştur.

Bu parçada eleştirilen yaklaşım aşağıdakilerden özellikle hangisiyle nitelendirilebilir? A) Kişiden kişiye değiştiği için doğru olup olmadığı her zaman tartışılan

B) Yazın adamlarınca öne sürülmemiş, belirli ölçütlere uygun olup olmadığı bilinmeyen

C) Dar bir bakış açısıyla, derinliğine inilmeden oluşturulmuş, yanlış algılamaların tekrarına

dayalı

D) Çok tekrarlandığı için herkesçe bilinen, özgünlüğü kalmamış

E) Daha önce ortaya konmuş, sonradan değiştirilmesi için herhangi bir neden olmayan

27. 2004-ÖSS En güzel konuları berbat eden ressamlar olduğu gibi en sıradan konulardan şaheser yaratan

ressamlar da vardır. Cezanne gibi, iki elmayı masaya koyar, resmini yaptıktan sonra kübizmin

temelini atmış olursunuz. Onun için Rafael: "İyi çizilmiş bir limon resmi, kötü çizilmiş bir

kadın resminden her zaman güzeldir." der. Ben, konularıma bu açıdan bakarım. Bir resmin

değeri, ne konusuyla ne de yansıttığı gerçeklerle ölçülemez.

Bu sözler, aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı olabilir? A) Resimlerinizin konularını nasıl seçiyorsunuz?

B) Bir resmin boyutuyla değeri arasında nasıl bir ilişki kurulabilir?

C) Resim sanatında hangi yollarla ün kazanılabilir?

D) Resim sanatındaki akımlar üzerine düşünceleriniz nelerdir?

E) Size göre, resimde konunun önemi nedir?

28. 2005-ÖSS Yazdığım şiirleri sesli olarak okurum ilk önce, kulağıma hoş geliyorsa değişiklik yapmam.

Ama fazla ya da kulağı tırmalayan sözcükler varsa onları atarım, değiştiririm. Çünkü şiir

gereksiz sözcüğü kaldırmaz. Ayrıca, yıllar sonra yeniden okuduğumda, beni ilk günkü gibi

etkileyebilecek mi. diye düşünürüm. Öyle şiirler vardır ki her gün okusanız bıkmazsınız.

Yazdığım şiirlerin de böyle olması için gayret ederim.

Bu parçada anlatılanlar aşağıdaki sorularda-hangisine karşılık olarak söylenmiş

olabilir? A) Şiirlerinizi yoğunlaştırmak, kalıcı kılmak için nelere dikkat edersiniz?

B) Eleştirmenlerin şiirlerinizi, yeterince değerlendirmemesini neye bağlıyorsunuz?

C) Şiirlerinizi yazarken okurların beklentisini göz önünde bulundurur musunuz?

D) Başka şiirlere, şairlere öykünmemek için nasıl bir yol izliyorsunuz?

E) Şiirlerinizdeki duygusal zenginliği nasıl sağlıyorsunuz?

29. 1994 - ÖYS (I) Çağımızın önemli buluşlarından biri de kuşkusuz fotoğraftır. (II) Fotoğraf, becerinin yanı

sıra teknik ve bilimsel eğitimi de gerektirir. (III) Bu eğitimin sağlıklı olması için, bilimsel

araştırma ve çalışmalar yapılmalıdır. (IV) Fotoğraf günümüzde bilim, teknoloji ve kitle

iletişiminin vazgeçilmez unsurudur. (V) Ayrıca fotoğrafçılığın ortak dilini oluşturmak,

fotoğraf araç ve gereçlerinin kullanımlarında ve işlevlerinde ortak tanımlamalara, ortak

anlatımlara varmak gerekir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi anlatımın akışını bozmaktadır? A)I. B) II. C) III. D) IV. E)V.

30. 1994 - ÖYS (I) Garip hareketi üç şairin adıyla anılır: Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat, Melih Cevdet

Anday. (II)Bu üç şair, başlangıçta konuşma dilinin yalınlığı içinde yaşama sevincini, günlük

hayatı, küçük adamın dertlerini konu edinir. (III) Garip hareketini kısa sürede yaygınlaştırır.

(IV) Melih Cevdet,Oktay Rıfat yeni denemelerle kendilerine özgü bir şiire yönelirler. (V)

Orhan Veli de ikinci kitabı "Vazgeçemediğim"den başlayarak şiiri değiştirir.

Yukarıdaki parçada, numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra "Ancak zamanla bu üç

şairin şiir anlayışlarında bir değişme olur." cümlesi getirilirse parçanın anlam bütünlüğü

bozulmaz? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

31. 1994 - ÖYS (I) Sekiz küçük roman yayımladım. (II) Ama bunlardan biri dışında öbürleri beni hiç

doyurmadı. (III) Yeniden inceleyince neden doyurmadıklarını anladım. (IV) Bunun üzerine şu

kanıya vardım: Sağlam bir kültürel temele oturmayınca, iyi sanat yapılamaz. (V) Özellikle

roman ve hikâye sağlam bir kültür ister.

Yukarıdaki parçada, numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra "Bilgi yönünden

eksiklerim vardı." cümlesi getirilirse parçanın anlam bütünlüğü bozulmaz?

A)I. B) II. C) III. D) IV. E)V

32. 1994-ÖYS ..................Her şeyden önce, sanatçının, baş kişisi kadın olan tek romanıdır. Romanın hemen

tümü, kahramanın güncesinden oluşmakta ve yaşadığı olaylar birinci tekil kişi olarak onun

bakış açısından anlatılmaktadır. Ayrıca, genellikle ele aldığı kentli aydın tipleriyle tanıdığımız

yazarın bu yapıtının kahramanı bir köylü kızıdır. Bu kızın köydeki yaşantısı belgesel

sayılabilecek ayrıntılarla işlenmiştir.

Düşüncenin akışına göre bu parçanın başına aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) Sanatçı, bu yapıtında yerellikten yola çıkarak evrenselliğe ulaşabilen bir yazar olma

özelliğini korumuştur.

B) Bu roman, birçok yönüyle sanatçının öteki romanlarından oldukça farklı özellikler taşıyor.

C) Bu romanın kahramanı, gelişme çağında kentli ailelerin yanına evlatlık verilen bir köylü

kızıdır.

D) Bu romanda yazar, eğitim düzeyi çok düşük bir köylü kızının konuşmasını, doğallığını

bozmadan, ustalıkla işliyor.

E) Sanatçı bu romanda, kent insanıyla kırsal kökenli insanların ilişkilerindeki çelişkileri,

ikiyüzlülükleri sergiliyor.

33. 1995-ÖYS Dil, başkalarının düşüncelerini, duygularını öğrenmede temel araçlarımızdan biridir. Bu,

kendi düşüncelerimiz için de geçerlidir. Çünkü düşüncelerimizi dilin toprağında oluşturur,

geliştiririz. Geliştirdiğimiz düşünceleri de yine dilin yardımıyla başkalarına iletiriz.

Böylece....................

Düşüncenin akışına göre bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) hiçbir dil olduğu gibi kalmaz, gelişir değişir.

B) dilin yapısı toplumsal yaşamın koşullarına göre biçimlenir.

C) duygu ve düşüncelerin iletimi kendine özgü bir dil gerektirir.

D) dilin, düşünceyi oluşturan ve taşıyıp yayan bir araç olduğu söylenebilir.

E) dillerin gelişimi toplumdan topluma değişiklik gösterir.

34.1995 - OYS (I) Günümüzde okuryazarlık her bireyin kazanması gereken temel bir beceridir. (II) Okumayı,

yazmayı öğrenen bireylerin oranı ülkeden ülkeye değişir. (III) Bu beceri bireylere eleştirici,

araştırıcı düşünceye ulaşmaları için kazandırılır. (IV) Bu tür düşünceye ulaşmanın değişik

yolları vardır. (V) Bu yolların başında da okuma gelir.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangisi anlatımın akışını bozmaktadır? A)I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

35.1995 - OYS (I) Çocukluğum Toroslardaki yaylalarda geçti. (II) Yayla hayatının kendine özgü, güzel

yanları olduğu kadar sıkıntılı yönleri de vardır. (III) Sanıyorum bu yüzden, suyu da ağacı da

suyla ve ağaçla haşır neşir olmayı da çok severim. (IV) İsveç'e her gidişimde bu kadar mutlu

olmam da belki bundan. (V) Çünkü İsveç gerçekten suyu da ağacı da bol bir ülke.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangisi anlatımın akışını bozmaktadır? A)I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

36. 1996-ÖYS Dergicilik yaşamımda pek zorluk çekmedim. (I) Her zaman yanımda dostlar oldu. (II) Bu

dostların çoğu da öğrencilerimdi. (III) Bana yazı getiren, işe yeni başlamış gençlerle birlikte

daima bir dost çemberi oluşurdu çevremde. (IV) Bu dostluk havası içinde, karşılaşılan tüm

güçlüklerin ve sıkıntıların rahatça üstesinden geldik. (V)

"Dergicilik bir bakıma gönül işi olduğu için çevremi daima gönüllüler sardı." cümlesi,

yukarıdaki parçada numaralanmış yerlerden hangisine getirilirse parçanın anlam

bütünlüğü bozulmaz? A)I. B) II. C) III. D) IV. E)V.

37.1996-OYS (I) Bu yaşlı yazı ustasını herkes sever ve sayardı. (II) Aşırı ölçüde kırışmış ve yorgun izlenim

uyandıran, biraz uzunca bir yüzü, derin ve zeki bakışları vardı. (III) Sanki burnunun üzerindek

kelebek gözlüğü ve elindeki ufacık kurşun kalemiyle doğmuştu. (IV) Ona üstatların üstadı

anlamına gelen "Şeyhü'l Muharririn" adını vermişlerdi. (V) Ne bu kalemden, ne de o

gözlükten onu ayıramazdınız; bunlar onun iki özelliği idi.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? A)I. B) II. C) III. D) IV. E)V.

38. 1996-ÖYS (I) Bu şairimiz başından beri hep aynı şiiri söyledi. (II) Şiir anlayışını, şiirinin temalarını,

içeriğin: hiç değiştirmedi. (III) Değiştirdiği sadece şiirin biçimiydi. (IV) ilk şiirinde

gördüğümüz aşk ve doğa zamanla yerini toplumsal olaylara bıraktı. (V) Önceleri ölçülü şiirler

ve soneler yazarken sonraları serbest biçimleri denedi.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

39. 1996-ÖYS (I) Her yazı ya da yazınsal yaratı, genel olarak insanoğlunun düşünce ve duygu evrenini

zenginleştirmek amacıyla oluşturulur. (II) Düşüncenin bireysellikten sıyrılıp toplumsal bir

boyut kazanması, söze dönüştürülebilmesine bağlıdır (III) Bunlardan kimileri bilgilendirmeyi,

kimileri de yaşantı kazandırmayı amaçlar. (IV) Yapılmak istenen hangisi olursa olsun, dilsel

ürünlerin amacına ulaşması için her şeyden önce doğru algılanması gerekir. (V) Bu da yazıları

ve yaratıları oluşturan öğeleri işlevleriyle, özellikleriyle tanımayı gerektirir.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? A)I. B) II. C) III. D) IV. E)V.

40. 1996 - OYS Yazılarımın çatısını yaşayarak çatarım. Bu uğraş sırasında yazı oluşmaya başlar; değişik

yerlerinden başlanarak yazılıp bozulur. Ortaya, bitmiş gibi görülen bir yazı çıktığında da

acımasız makaslamalarla kurguya yeniden girişmem gerekir. Yazının yüzlerce yerine büyük

küçük bir takım ekleme, çıkarma düzeltme işlemi uyguların. Sözün kısası...

Düşüncenin akışına göre bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilemez? A) yazılarıma özen gösteririm

B) yazılarıma son biçimini verirken oldukça yorulurum

C) ben yazılarımı böyle yazarım

D) yazılarımı bir çırpıda yazıp bitiremem

E) yazılarımı, eleştirilere göre biçimlendiririm

41. 1997 - ÖYS (I) Evimiz dere boyundaydı. (II) Kış aylarında ve baharlarda, evin içinde, avluda dolaşırken

dışarıda akan derenin sesini duyardık. (III) Derenin tahta köprülerinden biri evimizin dört -

beş adım yukarısındaydı. (IV) Derenin iki yanında yükselen tepelerin sırtları, alabildiğince

gür çam, meşe koruluklarıyla örtülüydü. (V) Köprüyü geçince, karşıda mahallenin fırını,

fırının az ötesinde de Kurşunlu Cami vardı. (VI) Cami ile fırının yakınında tahta pancurlu,

küçük pencerelerinde fesleğen, sardunya saksıları dizili, kireçle badanalanmış evler sıralıydı.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.

42. 1997 - ÖYS Hemen hemen bütün yabancı yazarların Türkçeye çevrilen deneme türündeki yapıtlarını alıp

okuyordum. (I) Bunun sonucunda o yazarlara özendim ve deneme yazarlığına başladım. (II)

Konu olarak da "dil" alanını seçtim. (III) Yazarlığa başladığımda kitap tanıtma yazıları

yazıyordum. (IV) Bu tanıtım yazılarının okur sayısını artıracağına, okuma sevgisini

geliştireceğine inanıyordum. (V) Hâlâ da bu inancımı koruyorum.

Yukarıdaki numaralanmış cümleler iki paragrafa bölünmek istense, ikinci paragraf

hangi cümleyle başlar? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

43. 1997-ÖYS Yeni romanlar çoğunlukla neden-sonuç ilişkisi dışında bir çizgi izliyor. Öykü belli belirsiz.

Yazarın iletisi ise satır aralarına itilmiş. Çoğu yazarın, okuruna bir iletide bulunmak gibi bir

savı da yok. Gerçeğin buharını veriyor ona yalnızca. Okur, tümüyle yabancı bir ortamda

buluyor kendini romanlarda. Metnin içinde kendi yolunu kendi bulmak zorunda. Çünkü.....

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi

getirilemez? A) kılavuzluğuna alıştığı yazar, bu kez bilinçli olarak ne demek istediğini söylemez ona.

B) yazar, dış gerçeği olduğu gibi yansıtan ve okura ders veren bir tutumu sürdüren biri

değildir artık.

C) günümüzün yazarı, okurundan, etkin olmasını, okuduğu romandan kendisinin anlam

üretmesini bekliyor.

D) yeni romanları okuyanlar, kendilerine sunulan bilgileri öğrenmek ve onlardan yararlanmak

istiyorlar.

E) yeni romanlar, neden - sonuç ilişkisinin yönlendirdiği bir konu çerçevesinde belirli bir ileti

içermiyor.

44. 1997-ÖYS ..............Hiçbir zaman çevresinde olup bitenlere kayıtsız kalamaz; ama bu, şairin, gününün

tarihçisi olduğu anlamına gelmez. Şair güllerle ilgili bir şiir yazar, biz ondan birtakım

olayların olup bittiğini anlarız. Yani şairin politikayı doğrudan etkilemek, yansıtmak gibi bir

görevi yoktur.

Bu parçanın başına, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) Yaşanmış olayları olduğu gibi yansıtma, şairin temel görevidir.

B) Şair, çevresine yeni duygular, yeni düşünceler aşılayan kişidir.

C) Yaşanan her olay, şiirde kendine belli bir yer bulabilir.

D) Şair toplumsal yaşamın içinde, toplumsal sorunlarla iç içedir.

E) Şair gerçeklere sırt çeviren bir duygu adamıdır.

45. 1997-ÖYS (I) Toplumsal gerçekleri sanatın imbiğinden geçirmeden, giydirip kuşatmadan yansıtmak,

sanat değildir. (II) Bunu söylemeye bile gerek yok. (III) Sanatın aynasını, insanlar üzerine

tutmak, toplumsal gerçekler üzerine tutmak benim için bir insanlık borcudur. (IV) Bu, aynı

zamanda görevim hatta var oluş nedenimdir. (V) Sanatçı aynasını, kendisini bugünlere getiren

toplumun üzerine tutmayıp da neyin, kimin üzerine tutacak?

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangisinin yerine "Bu bilinen bir gerçek."

cümlesi getirilirse parçanın anlam akışı değişmez? A)I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

46. 1997-ÖYS O, kendine özgü dil anlayışı olan bir yazardır. Yöresel sözcükleri, deyimleri sere serpe

kullanmasının yanında yeni yeni yaratımlara da başvurur. İkilemelere, pekiştirmelere,

çağrışım gücü zengin sözcüklere sıkça yer vermesi............

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi

getirilemez? A) dilinin zenginliğini, anlatımının renkliliğini ve çeşitliliğini belirtir.

B) onun, anlatımında Türkçenin söz varlığından nasıl yararlandığını gösterir.

C) anlatımını tekdüzelikten kurtarır, ona akıcılık ve hareket kazandırır.

D) Türkçenin sunduğu birçok olanaktan yararlandığını gösterir.

E) dille birlikte, ele aldığı sorunlar üzerinde de yoğunlaştığını gösterir.

47. 1997-ÖYS Yazarın, o yıllardaki toplumsal değişimleri, dönüşümleri yazmak gibi bir amacı yok.

Öyküsünü yazarken yaşadığı yılların renklerinden, çizgilerinden, havasından çocukluk ve ilk

gençlik yıllarına duyduğu özlemle söz ediyor. Çizdiği bu eski zaman tablosunda, yukarıda

sözünü ettiğim değişimin izleri kendiliğinden yer alıyor.

Bu parça, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisiyle sürdürülebilir? A) Böylece örnek aldığı yazarlar arasındaki yerini alıyor.

B) Yaşadıklarını yansıtarak, okuyucuyu buna ma yanılgısına düşmüyor.

C) Biz de bunlardan düne, yani geçmişe yöne bilgiler ediniyoruz.

D) Sonuç olarak, yaşadığı toplumu aydınlatma amaçladığını göstermiş uluyor.

E) Böylece bugünün, geçmişten fazla farkı olmadığını bir kez daha belirtmiş oluyor.

48. 1998-ÖYS (I) Posta işletmesi tarafından yeni bir grup pul piyasaya çıkarıldı. (II) Bu pullar, çeşitli

konular içeriyor. (III) Bunlar arasında, az bulunan doğa varlıklarımızdan olan Van kedisinin

tanıtımı türünün korunmasına yönelik çabaları kamuoyuna duyurmak amacıyla çıkarılan

pullar da bulunuyor. (IV) Van kedisinin dünyadaki kedi ırklaarasında özel bir yeri var. (V) Bu

değerli kedi türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. (VI) 5. nedenle Yüzüncü Yıl

Üniversitesi Van Araştırma Merkezi tarafından bu konuda bilimse çalışmalar yapılıyor.

Yukarıdaki parçayı iki paragrafa bölmek gerekse ikinci paragraf kaçıncı cümleyle

başlar? A) II. B) III. C)IV D)V. E) VI.

49. 1998-ÖYS Bir dönemde "Çalıkuşu kuşağı" vardı. "Çeviri roman okuyucusu" vardı. Yani okurların sayısı

kendi içlerinde sınıflara ayrılabilecek kadar fazlaydı. Ne var ki bu kuşağın ardından; ilgi, kitap

sayfasından görselliğe kaydı. Bu nedenle,

Bu sözler, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanabilir? A) edebiyatımızın temel taşı sayılabilecek yaptılar hak ettiği değeri bulmuş oldu.

B) her sınıftan okuyucuya seslenen yapıtlar piyasaya çıkarıldı.

C) yeni okur kitlesine uygun gelecek yapıtlar verilmesi için beklemek gerekti.

D) sözünü ettiğimiz kuşak, düşünsel bir gelişim sağlayamadı.

E) kitap okuma alışkanlığı bir sonraki kuşağa aktarılamadı.

50. 1998-ÖYS (I) Bir heykeltraş bitirdiği heykeline bir daha keski ya da çekiç vuramaz. (II) Bir ressam,

tamamladığı tablosuna fazla rötuş yapamaz. (III) Oysa yazarların durumu farklıdır; onların

malzemesi dildir. (IV) Yaratma yöntemi sanatçıdan sanatçıya değişir. (V) Onlar, yapıtlarını

her an gözden geçirme ve değiştirme gibi bir ayrıcalığa sahiptir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? A)I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

51. 1998-ÖYS Sanatımda olgunlaşmaya başladığımı kendim de hissediyorum. Son zamanlarda yazdığım

şiirlerde, sanatımdaki sıçramayı görmek mümkündür. Bunlar sık aralıklarla, üzerinde hiç

oynanmadan yazılmış, o haliyle yayımlanmış olmasına karşın çok beğenilmiş şiirlerdi. Biri

bittiği anda bir başkası ortaya çıkıyordu. Bastırılması güç, hatta olanaksız bir kaynağın

fışkırması gibiydi. Bana büyük bir mutluluk veriyordu; ama daha sonra şiir yaşamımı çok

engelledi bu şiirler. Çünkü...........

Bu parça aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanırsa sözü edilen sanatçının yeni şiirler

yazmada zorlanmasının nedenini belirtir? A) bir süre hiçbir şey yazamaz hiçbir şey yaratamaz oldum.

B) kendimi çağdaşım olan şairlerden çok farklı görüyordum.

C) nitelikli ürünler yaratabilmenin özel yetenek istediğini biliyorum.

D) yapıtlarımın daha iyisini yapabilmek için ince eleyip sık dokuyordum.

E) etkisinde kaldığım sanatçılardan daha iyi şiirler yazıyordum.

52. 1998-ÖYS Öykü yazarken, okurun ilgisini kamçılamak, düşünmesini sağlamak gibi bir kaygım yok. Bu

nedenle, onun merakını sürekli diri tutmak için, kurmaca izlenimi veren yöntemleri

kullanmaktan da özellikle kaçınıyorum. Aslında bunların, anlattıklarımın içinde,

kendiliğinden var olduğuna inanıyordum. Şu da var ki okur, merak öğesini diri tutma

amacıyla oluşturulan yapay bir kurguyu hemen anlar.......

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdaki cümlelerden hangisi

getirilebilir? A) Bunun da öyküden alınacak zevki öldüreceğini düşünüyorum.

B) İçtenlikle söylemek gerekirse, aslında öykücülükte iddialı bir yazar değilim.

C) Çünkü ben anlatımda içtenliği ön plana çıkaran bir sanatçıyım.

D) Alışkanlıktan olsa gerek, bütün öykülerimde merak uyandıracak öğelere yer verdiğimi fark

ettim.

E) Bu nedenle bütün gücümü ilginç öyküler yazmak için harcıyorum.

53. 2000-ÖSS İnsanın doğayla savaşmasında korkunun rolü yadsınamaz. Önemli olan, bu insanca duyguyu

iyi değerlendirebilmektir. Nasıl ki kullanılması bilinmeyen bir silah bazen geri tepip büyük

zararlara yol açabiliyorsa, korku da denetim altında tutulmayıp kendi başına bırakılırsa sonuç

hiç kimse için iyi olmaz. Korkalım; ama neden, niçin korktuğumuzu bilelim. Korkuya

yenilme kaygısının tutsağı olmayalım.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilemez? A) Korkuyla birlikte yaşamayı öğrenelim.

B) Korkudan, uygun biçimde yararlanmaya çalışalım.

C) Korkunun, toplumu değişik yönlerden etkilediğini unutmayalım.

D) Korkuyu bir engel değil, bir araç olarak görelim.

E) Korkumuzun nedenini öğrenip ona göre davranalım.

54. 2000-ÖSS (I) Rize'nin Pazar ilçesinde, Verçenik Yaylası'na gidecek minibüse bindiğimizde, uzun süren

otobüs yolculuğunun yorgunluğunu unutmuştuk. (II) Yaklaşık beş saat süren minibüs

yolculuğundan sonra, kararlaştırılan buluşma noktasına ulaştık. (III) Oradakilerle hoşbeşten

sonra çadırları kurduk; sırt çantalarımızı boşalttık. (IV) İlk günler için getirilen taze

yiyeceklerle, hemen küçük bir ziyafet sofrası kurduk kendimize. (V) Geceleri fark ettik ki,

gökyüzü burada her zaman yıldızlarla doluydu. (VI) Hemen her gece yıldızlara bakarak düşler

kuruyorduk.

Yukarıdaki parça iki paragrafa bölünmek istense, ikinci paragrafın kaçıncı cümleyle

başlaması uygun olur? A) II. B) III. C) IV D) V. E) VI.

55. 2000-ÖSS (I) Umarım siz benden çok daha fazla yaşarsınız; ama bu yaşlara gelince insanda yaşlılığın

farklı bir etkisi oluyor. (II) Yeni bir işe başlarken endişeleniyorsunuz, bitirebilir miyim diye.

(III) itiraf edeyim ki "Köleler ve Tutkular"a başlarken bu endişeyi yaşadım. (IV) Romanda

her konu, yazılış süresini kendi belirliyor. (V) Hiçbir kitabımın üzerinde bu kadar yoğun

çalıştığımı söyleyemem. (VI) Tam bir ağır işçi gibi sabah saat 8.30'dan akşam 20.00'ye

kadar... (VII) Böylesine yoğun çalışmama karşın, kitabı tamamlamam iki yılımı aldı.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.

56. 2001 - ÖSS Yazın değeri taşıyan bir roman, bir öykü, bir oyun, yaşam çevremizi genişletir; içinde

bulunduğumuz gerçek dünyanın dışına çıkarır bizi. Tam tersine gerçekleri değişik bir gözle

görmemizi, olaylara farklı açılardan bakmamızı sağlar.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi

getirilmelidir? A) Bu elbette, bir kaçış ya da kendi gerçeklerimizden kopuş değildir.

B) İç gerilimlerimizden, sıkıntı ve bunalımlarımızdan büyük ölçüde kurtarır.

C) Okuma, insanı her türlü tutkudan kurtararak özgürleştirir.

D) Okuyan bir kişi, bütün bilgi eksiklerini giderebilir.

E) Okunan her kitap, iç zenginliğini artırır, duyguları harekete geçirir.

57. 2001 - ÖSS (I) O, yaşamı yaşayarak öğrenmiş bir yazar. (II) Deneyimlerini ve gözlemlerini herkesle

paylaşmış. (III) Kendi kendine öğrendiği üç yabancı dili de iyi derecede konuşabilecek

düzeye erişmiş. (IV) Öğretmenlik yapmış, siyasetle uğraşmış, yurtiçi ve yurtdışında birçok

yeri görmüş. (V) Kimi roman ve öyküleri ancak ölümünden sonra yayımlanabilmiş. (VI)

Gezdiği, gördüğü yerlerin yöresel renklerini büyük bir ustalıkla yapıtlarına yansıtmış.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.

58. 2001 - ÖSS (I) Mektup on altıncı yüzyıla kadar salt haberleşme amacıyla kullanılıyor, bu anlamda bir tür

gazete görevi de yapılıyordu. (II) On altıncı yüzyıl dan sonra ise söz konusu görevinin yanı sır

duygu ve düşünceler de mektuplar aracılığla paylaşılmaya başlandı. (III) Goethe'nin ciltler

dolusu özel mektupları, Schiller'in yazışmaları. Gogol, Puşkin, Byron'ın unutulmaz

mektupları bunlar arasında sayılmaya değer niteliktedir. (IV) Candide yazarı Voltaire'in

yazdığı mektuplar bilgi vermek, danışmak, bilgi almak, yapıtlarını taramak gibi değişik

amaçlar içerir. (V) Bu büyük ustanın en başarılı mektuplarıysa, duygularını paylaşmak için

yazdığı mektuplardır. (VI) Bunlar, özentiye kaçmadan, yapaylığa düşmeden, içten geldiği gibi

yazılmış mektuplardır.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragrafın kaçıncı cümleyle başlaması

uygun olur? A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.

59. 2002-ÖSS .................Onlardan hep ağır, oturaklı kişiler olmaları istenmiştir. Sanki öyle davranınca

saygın olunacakmış gibi! Bir çocuk, öğreniminin ancak ilk yıllarında gülebilir. Daha büyük

sınıflarda hiç gülebilir mi? Adı hemen "sırıtık"a çıkar. İş yaşamında müdür memura gülmez;

memur vatandaşa gülmez. Neden bu asık yüzlülük? Nereden kaynaklanıyor bu gülme

korkusu?

Bu parçanın başına, düşüncenin akışına aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) Kimileri, beğenilen insanların, az gülen insanlar arasından çıktığı görüşünü benimser.

B) Büyükler, küçükleri eleştirip onlardan kendileriri gibi düşünmelerini beklerler.

C) Çok gülenlerin, kimi zaman çevresinde rahatsız edebileceklerini düşünmeleri gerek.

D) İnsanlarımızın gülmeye yatkınlığı vardır; at buna sürekli engel olunmuştur.

E) Toplumumuzda, genellikle, ağırbaşlı öne çıkmıştır.

60.2002 - OSS insanların beğenileri birbirine uymaz. Belki o kırmızıdan hoşlanıyor, siz yeşili

seviyorsunuzdur. Belki o, VVagner'in müziğini beğeniyor, siz Mozart'ı yeğliyorsunuzdur.

...............Gördüklerinden ve dinlediklerinden aldığı tat sizinkine uymuyor diye karşınızdakini

zevksizlikle, kabalıkla suçlamaya hakkınız yoktur.

Parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi

getirilebilir? A) Kimi zaman beğenilerinizin bağdaştığı da olur.

B) Öteki sanat dallarında da böyledir bu.

C) Öyleyse nelerden hoşlandığınızı bilmeniz gerekir.

D) Çünkü, insanların beğenileriyle davranışları arasında ilişki vardır.

E) Değerlendirmeleri belirli ölçütlere göre yapmak gerekir.

61.2002 - ÖSS Okurlarını bilgilendirmekle birlikte onları kendi düşüncelerine göre yönlendirmekten kaçınan

bir eleştirmendir. Ele aldığı kitabın niteliklerini sıralar fakat onunla ilgili öznel yorumlardan

kaçınır. Dana doğrusu, yapıtla ilgili kesin bir yargıya varmayı okurlarına bırakır. Bu

tutum................

Bu parçanın son cümlesi, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisiyle

tamamlanabilir? A) bilinçli bir okur kitlesinin oluşmasını sağlar.

B) onun, bilgilerine güvenmediğini gösterir.

C) yazarın, geniş okur kitlelerince anlaşamamasına neden olur.

D) okurun, okuma zevkini köreltir.

E) onun, kişiliğine olan saygıyı azaltır.

62.2002 - ÖSS (I) Havasından mı, suyundan mı, bilmem; ama aşkadır bu yörenin insanları. (II) Sıcacık

yürek, gülümseyen yüzler, içten yaklaşımlar... (III) Yardımsever, konuksever tavırlar ve

yoğun bir insan sevgisi... (IV) Çoğu kişiye zaman kaybı gibi gelir insanlarla ilgilenmek. (V)

Bu insanlarda sonradan öğrenilen değil, içten gelen bir yaşama sevinci vardır. (VI) Güldüler

mi içten gülerler, gözlerinin derinliklerinde yakalarsınız tebessümlerini.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? A) II. B) III. C) IV. D) V E) VI.

63. 2003-ÖSS (I) Dünya edebiyatında ve Türk edebiyatında yazarlara ve öteki sanatçılara ait önemli

mektuplar var. (II) Yazınsal değer taşıyan bu mektuplar, o yazarların gizli dünyalarını da açar

bize. (III) Bunlar, okuyana her dönemde yeni yeni tatlar verir. (IV) Sanatçıların ya da

yazarların birbirlerine yazdıkları mektuplar kitaplaşınca artık onların malı olmaktan çıkar. (V)

Kişisellikten kurtulur, toplumsal işlev yüklenmeye başlar. (VI) İki sanatçının özel, gizli

ürünleri olma niteliğini yitirir, kitlelerin ortak malı olur. (VII) Yığınlara seslenir, iletilerini

yüksek sesle dile getirir.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar? A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.

64. 2003-ÖSS Yazma işinde insanın başarıya ulaşması için verilecek reçetelerin, tek başına hiçbir yarar

sağlamayacağını düşünen bir yazar şöyle diyor: "Yüzde doksan dokuz yetenek, yüzde doksan

dokuz disiplin, yüzde doksan dokuz çalışma..." Yaptığı ile hiçbir zaman yetinmemeli yazar.

Yaptığı ne kadar iyi olursa olsun gene de yapılabileceğinden iyi değildir. Sanatçılar,

çağdaşlarından ya da öncekilerden daha iyi olmakla yetinmemeli. Kısacası bütün sorun--------

----------

Bu parçadan boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi

getirilebilir? A) özgün bir yapıt ortaya koyabilmekte.

B) başka sanatçıların yaptıklarını izleyebilmekte.

C) insanın kendisini yenileyip aşmasında.

D) daha önce ele aldığı konulara değinmemekte.

E) değişik türlere yönelmekte.

65. 2003-ÖSS Gözlemlerden, yaşantılardan yola çıkıp çok başarılı olmuş sanatçılar vardır; ama aynı

yöntemle yazmasına karşın başarılı olamamış, hiçbir iz bırakmamış sanatçılar da çoktur.

Örneğin Balzac, hiç evlenmemiş, babalık yapmamış; ama dünyanın en canlı babası Goriot

Baba'yı yaratmıştır. Öte yandan bütün yapıtlarını okuduğum Panait İstrati, yaşantısından,

gözlemlerinden yola çıktığı hâlde çoktan eskimiştir. Bu örneklerden çıkarılacak

sonuç,..................

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi

getirilebilir? A) edebiyatçının anlattıklarını yaşamış olmasının değil, okura yaşatmasının önemli

olduğudur.

B) başarılı romanlar yazabilmenin ilk koşulu, yazarın, anlattıklarına tanık olmasıdır.

C) her romanın, konusuna özgü bir yazma yöntemi gerektirdiğidir.

D) romandaki başarının sanatçının kişilik yapısına bağlı olduğudur.

E) kimi romanlardaki başarısızlığın birçok nedene bağlanabileceğidir.

66. 2003-ÖSS Okumaya nereden başlasam? Hangi türden kitaplar okusam? Böyle soruları yanıtlamada

zorlanmışımdır hep. Bilirim ki söyleyeceklerimin yönlendirici bir işlevi olmayacaktır. Çünkü

her kitabın etkisi, okurun okurluk yaşantısına, birikimine göre değişiklik gösterir. Birinin

yüreğinde titresimler yaratan bir kitap, bir başkasının ruhunu kurtarır; esnetir, ağırlığı altında

ezer onu. Birine çarpıcı, renkli yaşantılar sunan bir kitap, ötekine bayağı, sıradan

gelebilir..................

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) Görüldüğü gibi okuma çok yönlü bir etkinliktir.

B) Sözün kısası bir kitabın herkes üzerinde aynı etkiyi bıraktığı söylenemez.

C) Ne var ki iyi bir okur, hangi amaçla okuduğunun bilincindedir.

D) Bu nedenle okuma, okurun kimi bilgi ve becerilerle donanmış olmasını gerektirir.

E) Aslında okurun, okuduklarını bir zihinsel süzgeçten geçirmesi gerekir.

67. 2003-ÖSS ...............Ozanlar da yazarlar da yaşantı işçisidir bir bakıma. Gerçek yaşamdan, nesnel

dünyadan kazandıkları yaşantıyı yeniden üretirler. Bu yeniden üretme ya da yaratma süreci

içinde estetik bir tat katarlar ona; coşku ve düşünceyle beslenen bir özle yoğururlar onu.

Yoğurdukları özü, okura ulaştıracak uygun yollar, uygun biçimler ararlar. Şiir, öykü, roman,

oyun gibi türlere özgü yasaların içinde yeni konumlar kazandırırlar yaşantıya.

Bu parçanın başına, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) Yazınsal yaratının gücü, okurda düşünsel bir değişme yaratmasına bağlıdır.

B) Okur, romanda, şiirde ya da öyküde karşılaştığı yaşamı, düş dünyasında değiştirerek

geliştirir.

C) Kimi sanatçılara göre yazınsal yapıtlar, okurun yaşamı algılama gücünü artırmalıdır.

D) Gerçekte türü ne olursa olsun, her yazınsa yaratının malzemesi yaşantıdır.

E) Şiirler, romanlar, öyküler, okurun yüreğine yeni duygular uyandırmayı amaçlar.

68. 2003-ÖSS Klasik öyküyü çok seviyordum. Bu biçimi, özelikle ilk kitabım için, bilinçli olarak seçtim. Bu

tür kitapları ilk okuyuşumda, beğendiğim cümlelerin altını çizer, sonra onları bir deftere yazar

ve tekrar tekrar okurdum; bundan da çok zevk alırdım Sonra bir gün Knut Hamsun'un Açlık

adlı yapıtnı okudum. Altı çizilecek tek bir satır bile bulamadım. Oysa kitabı çok beğenmiştim;

beğenmek de ne kelime, çarpmıştı kitap beni. "Nerede bunaltı çizilecek satırları?" diye

düşündüm. Aynı şeyi, sevdiğim öteki yazarların yapıtlarında da gördüm...............Şimdi

niyetim, altı çizilecek tek satırı bile olmayan bir kitap yazmak.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi

getirilebilir? A) Demek ki ben, kimsenin başaramadığını başarmıştım.

B) Artık, okurken kitabın sonuna kadar dikkatimi canlı tutamıyordum.

C) Sanatta ulaşmak istediğim özgünlüğü yakaladığımı o zaman fark ettim.

D) Sonunda, özlü sözlerden çok, yalın anlatıma değer verilmesi gerektiğini anladım.

E) Söylenenlerin tersine, çağa ayak uyduramamıştım

69. 2004 - ÖSS Anlatımı güzelleştiren ya da çirkinleştiren etkenler çok yönlüdür. Dil konusunda çalışmayı

yapanlar ayrı ayrı adlar altında ele alırlar bu etkenleri. ................Doğrudur da. Çünkü duygu,

düşünce, olay ve olguları sözcüklere dökmedir anlatım. Anlatımın gücü, sözcüklerin

kullanımında, onların birbirleriyle oluşturduğu bağıntılardadır.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi

getirilebilir? A) Bununla birlikte, yazınsal söylemle bilgilendirme amaçlı söylemin farklı olduğunu bilirler.

B) Dilin sunduğu olanaklardan yararlanarak değişik cümle türlerine başvururlar.

C) Ne var ki bunlardan her birinin eninde sonunda gelip sözcüklerin seçimine ve kullanımına

dayandığını vurgularlar.

D) Sözgelimi, görüntüler yaratacak, daha doğrusu düşünsel resimler oluşturacak sözcükler

seçerler.

E) Sözcüklerin, kişilerin deneyim ve yaşantısına göre değişen anlamlarına çağrışımsal anlam

derler.

70.2004 - ÖSS Babalarla, çocukların birbirini anlayamadığı kimi dönemler vardır. Böyle bir dönemden ben

de geçtim. Bugün artık hayatta olmayan babamla ilişkilerim, yaşamımdaki en büyük

üzüntülerden biridir. Çünkü o zamanlar, dünya görüşüyle benim karşımda yer almıştı; ama

hiçbir zaman beni reddetmedi tersine anlamaya çalıştı. Bense onun o görüşte olmasını kabul

edemedim.

Bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilirse konuşan kişinin "pişman"

olduğu anlaşılır? A) Aslında, farklı düşünse de hoşgörülü olabilirmiş insan.

B) Bunda çevremin de etili olduğunu anladım.

C) Babamın öyle biri olması, beni ondan uzaklaştırıyordu.

D) Çünkü ben gençtim ve doğruları yalnız ben görebiliyordum.

E) Her sorunun, kendine özgü bir çözümü vardır.

71. 2004-ÖSS Dilleri, zengin yoksul, eksikli, yetkin gibi sözcüklerle nitelendirmek bilimsel gerçeklerle

bağdaşmaz. Her dil, olayları, durumları, varlıkları, evreni, kendince adlandırıp yansıtır. Bir

başka deyişle, o dili kullanan toplumun yaşama biçimiyle ilgilidir bu. Örneğin, Türkçede dört

ayrı sözcükle anlatılan "baldız, elti, görümce, yenge" için, İngilizcede yalnızca "sister - in -

law", Almancada ise "Schâgerin" karşılıkları vardır. Bunun gibi Türkçede "kayınbirader,

enişte, bacanak" ilişkisi, İngilizcede "brother - in - law", Almancada ise "Schvvager"

sözcüğüyle belirtilir.

Bu parça düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisiyle sürdürülebilir? A) Böyle olduğu işin, Türkçe işlenmiş, gelişmiş kültür dili sayılan bu dillerden daha zengindir

diyebiliriz.

B) Bu durumda Türkçenin insanoğlunun acılarını, tutkularını, düşlerini doğadaki varlıklardan

yararlanarak anlatan, olanakları geniş bir dil olduğu görülür.

C) Bu bizim, olsa olsa Türk toplumunda aile ve akrabalık ilişkilerinin ayrıntılı olarak yer

aldığını, bunun da söz varlığımıza yansıdığını gösterir.

D) Oysa Türkçede bir nesne ya da varlığı anlatabilmek için doğadaki bir başka nesne ya da

varlıktan yararlanma söz konusudur.

E) Daha doğrusu, "İstenirse Türkçeyle anlatılamayacak hiçbir kavram yoktur." düşüncesini

yaygınlaştırmak gerekir.

72. 2004-ÖSS Bilmiyorum eski dergileri gözden geçiriyor musun? Bunların kimilerinde, okurlara özel bir

sayfa ayrılırdı. Bu sayfada, dergiye gelen mektuplardan parçalar yer alırdı. Bunların büyük

bölümünde, şimdi senin yönelttiğin türden sorular ve yakındığına benzer sorunlar dile

getirilirdi. -----------Dün de böyleydi yarın da böyle olacak belki.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi

getirilebilir? A) Sana önerim, kendi sorunlarını kendin çözmendir.

B) Dergilerin yanlış bir tutumudur bu.

C) Şiir yazmayı sürdürürsen, zamanla, bu türden sorulara cevaplar bulabilirsin.

D) Diyeceğim o ki gerçekte yeni bir durum değil bu.

E) Bence her durum, ötekinden farklı özellikler taşır.

73. 2005-ÖSS (I) Romanlar vardır, daha ilk sayfasında olay örgüsünün çekim alanı içine alır okurunu. (II)

Kan basıncını yükselten heyecanlar yaratır okurda. (III) Kimi romanlar da vardır, dilsel

örüntüsüyle okurun aklına olduğu kadar yüreğine de seslenme yolunu seçer. (IV) Romanda

özgünlük, derinlik çok yönlülük aranır. (V) Daha doğrusu, okurun, okuma eylemine tüm

varlığıyla katılımını sağlar. (VI) En yüksek coşkuları, estetik tutkulara dönüştürür.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.

74. 2005-ÖSS (I) Resim ve heykel sanatçıları insan elleri üzerinde çok durmuşlardır. (II) Ortaçağdan bu

yana, ressamların yaptığı portrelere baktığınızda gözlerden çok, ellerin öne çıktığını

görürsünüz. (III) Gergef üzerinde dolaşan, çenesini avuçları içine alan, vücut boyunca sarkan

eller... (IV) Mutluluğun parıltısını, kaygıların kaynaşmasını, yaşamaktan usanışı hep bu

ellerde görürsünüz. (V) Bundan on binlerce yıl önce insan daha kafasıyla düşünemezken

elleriyle düşünmüş. (VI) İnsan geometri bilmeden su bentleri yapmış, matematik bilmeden

parmaklarıyla saymış, sanat ve güzellik üzerine hiçbir bilgisi yokken mağara duvarlarını,

bugün usta ressamların bile yapamayacağı resimlerle donatmış. (VII) Bilimsel ve sanatsal

yaratılar konusunda övündüğümüz ne varsa hepsini, insan elinin çağlar boyunca yaptığı

hareketlere borçluyuz.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar? A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.

75. 2005-ÖSS Konuşurken yeterince düşünüp en uygun sözü ve söyleyişi bulmaya zaman yoktur. Ama

yazdığımız bir yazıyı her okuyuşta, o yazıdaki, dalgınlıktan, dikkatsizlikten doğan yanlışları

görüp düzeltme; düşünme ve araştırma eksikliklerini tamamlama, gereksiz bölümleri atma

olanağı vardır.----------------

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına gi re aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) Kısacası her yazarın en çok önem verdiği nokta, sözcük seçimi olmalıdır.

B) Bunun için yazar, araştırmayı zorunlu konuları işlemelidir.

C) Sözün kısası yazar, tümcelerini ayrıntılarla doldurmaktan kaçınmalıdır.

D) Bu nedenle her yazar, yazısını gün ışığına karmadan önce döne döne denetlemelidir.

E) Açıkçası yazar, konuşma dilini değil, yazı dilini kullanmalıdır.

76. 2005-ÖSS Edebiyatta olup bitenleri, edebiyatın canlılığını yazarın verimliliğini hatta yapıtlarının basan:

ya da başarısızlığını kuşaklarla, yaşla değerlendirmek çoğu zaman bizi yanlışlığa götürür.

Dostoyevski en büyük iki yapıtından birini, "Karamazof Kardeşler"i ölmeden hemen önce

bitirdi, Thomas Mann ise gene en büyük iki yapıtından olan, "Buddenbrook Ailesi"ni

bitirdiğinde yirmi altı yaşındaydı. Bu iki yazar da ömürlerinin erken ve geç dönemlerinde

başka birçok kitap yazdılar. Bu örnekler bize-------------------

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına re aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) yazarların, yeni dünyalar kurma çabasıyla sürekli bir arayış içinde olduklarını gösteriyor.

B) bir yazarın yapıtlarının hep birbirine be meşinin yaratabileceği güçlükleri hatırlatıyor.

C) yazarların, yazma ve yaratma gücünün yaşla açıklanmayacak bir olgu olduğunu gösteriyor.

D) yazarların kimi dönemlerde kalıcı ürünler verdiğini; ancak bunu sürdürmenin güç

olduğunu kanıtlıyor.

E) yazarların, yeni konular bulduklarından çok çalışmaları gerektiğini yansıtıyor.

77.2005 - ÖSS Başarılı şairlerin hepsi, kendilerinden önceki şairlerin şiirlerini okuyarak öğrenmişlerdir şiir

yazmayı. Kendi başınıza da olsa, bir ustanın denetiminde de olsa, şiir yazmayı öğrenmek için

ne yapmanız gerektiği bellidir: Beğenilen şiirleri teker teker okuyacak, değerlendirecek, işin

sırrına varmaya çalışacaksınız. Şöyle bir okuyup geçmekte değil işin sırrı. Her şairi, her şiiri

ayrı ayrı, titizlikle irdeleyeceksiniz. Sözcükleri nasıl seçmiş, nasıl birbirine bağlamış? Dizeleri

nasıl kurmuş? Bu türden birçok sorunun yanıtını ararken bütün emeğiniz boşa da gidebilir. Bu

nedenle,--------------

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) şairliğe özenen bir insanın şiiri zevk almadan okuması düşünülemez.

B) şiir yazanlar, kimi sıkıntılara katlanmanın yanı sıra amacına ulaşamamayı da göze

almalıdır.

C) şiir yazabilmenin ilk koşulu, iyi şiiri kötüden ayırabilmektir.

D) kötü şiirler, üzerinde uzun uzun çalışılmadan, değişik denemeler yapılmadan yazılanlardır.

E) şiirin yapısını, doğasını kavramamış insanlar,kendilerini şair sanıyorlar.

78.2005 - ÖSS ----------------Bir sözcük tek basınayken ses ve anlam yönünden etkileyici özellikler

taşımayabilir. Ancak aynı sözcük cümlede öteki sözcüklerle yan yana geldiği zaman etkileyici

nitelikler kazanır. Kısaca şunu demek istiyorum: Bir yapıtta anlatımın sağlamlığı, sözcüklerin

seçimine ve bunların yerli yerinde kullanılmasına bağlıdır.

Bu parçanın başına, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) Bir yazıya başlarken akla ilk gelen sözcük en uygun sözcüktür.

B) Dillerin söz dağarcığı birbirinden farklıdır.

C) Sözcüklerin gücünü kullanımları belirler.

D) Düşünceleri, gelişigüzel söylemekten kaçınmak gerekir.

E) Süslü ve özentili anlatım iyi düşünememekten kaynaklanır.

79. 2005-ÖSS Ünlü eleştirmenlerimizden biri: "Deneme yazıyorsanız belli bir birikiminiz, söyleyecek

sözünüz olmalı." diyor.------------Çünkü onun hem engin bir bilgi birikimi hem de söyleyecek

pek çok sözü var.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi

getirilebilir? A) Kendisi de öyle bir eleştirmen olmak istiyor.

B) Bu söz o yazarımıza çok uyuyor.

C) Kimileri onun bu görüşüne katılmıyor.

D) Bu nitelikleri taşıyan pek çok sanatçımız var.

E) Bu niteliklerden yoksunsanız eleştirmen sayılmazsınız.

80. 2005-ÖSS

Yazdıklarımın herkesçe okunmasını istiyorum. Beni okuyanların, kitaplarımda kendinden bir

parça bulabilmesini, yüreğine seslenen bir şeyler yakalayabilmesini istiyorum. Çünkü önemli

olan, okurun, kitapla ve yazarla sıcak bir bağ kurabilmesidir. Bu nedenle olabildiğince duru

bir dil, yalın bir anlatım yeğliyorum. Kimi zaman kısa cümlelerim yadırganıyor; ama ben

bunu bilinçli olarak yapıyorum.--------------; ancak benim seçimim yalınlıktan yana. Bu

sadelik içinde okurun yüreğine ve beynine ulaşabiliyorsam ne mutlu bana.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi

getirilebilir? A) Ben de bilirim yarım sayfa süren tümceler kurmayı, süslü ve ağdalı bir dil kullanmayı

B) Zaten her konu kendi biçim ve biçemini birlikte getiriyor

C) Ben, sanat yapmak adına anlaşılmaz olmayı seçenlerden değilim

D) Her yazarın anlatımını renklendiren ilginç söz buluşlarından yararlanırım

E) Yazarken, sözcükleri seçmede ince eleyip sık dokuyorum

Cevap Anahtarı: 1.C 2.B 3.D 4.D 5.A 6.A 7.A 8.C 9.D 10.E 11.A 12.E 13.B 14.D 15.A 16.E 17.E 18.D

19.C 20.B 21.D 22.C 23.A 24.D 25.B 26.C 27.E 28.A 29.D 30.C 31.C 32.B 33.D 34.B 35.B 36.A 37.D 38.D

39.B 40.E 41.C 42.C 43.D 44.D 45.B 46.E 47.C 48.C 49.E 50.D 51.D 52.A 53.C 54.D 55.C 56.A 27.D 58.C

59.D 60.B 61.A 62.C 63.C 64.C 65.A 66.B 67.D 68.D 69.C 70.A 71.C 72.D 73.C 74.D 75.D 76.C 77.B 78.C

79.B 80.A