FUAT DÜNDARIN OSMANLI BELGELERİNDE KAYBOLAN MODERN TÜRKİYENİN ŞİFRESİ
OSMANLI ARŞİV BELGELERİNDE KALIPLAŞMIŞ ZARF, SIFAT, … · Turkish Studies International...
Transcript of OSMANLI ARŞİV BELGELERİNDE KALIPLAŞMIŞ ZARF, SIFAT, … · Turkish Studies International...
Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer 2012, p. 1123-1158, ANKARA-TURKEY
OSMANLI ARŞİV BELGELERİNDE KALIPLAŞMIŞ ZARF, SIFAT, EDAT vd. İFADELER
Muhittin ELİAÇIK*
ÖZET
Türk dili ve edebiyatının önemli kaynaklarından birisi olan
Osmanlı arşiv belgelerinde birçok kalıplaşmış kelime kullanılmıştır. Bu
kelimelerin çoğu Arapça olup, Farsça ve Türkçe karışık hâlde
kullanılanların sayısı da az değildir. Çeşitli zaman ve mekanlarda yazılmış milyonlarca arşiv belgesinde ortak bir dil kullanılmış ve bunun
sonucu olarak da kalıplaşan birçok kelime ve ibare bulunmuştur.
Bunların arasında zarf, sıfat, edat vb. kelimeler önemli bir yer
tutmaktadır. Bu çalışmada milyonlarca arşiv belgesinin her fonundan
mümkün olduğunca yararlanılmış ve kalıp kelimeler tanıklarıyla birlikte
ortaya konulmuştur. Belgelerde sık kullanılan zarf, sıfat ve edatlar yaygınlık kazanarak belgeleri okuyan ve dinleyen için çabuk, tasarruflu
ve kısa yoldan bir anlatım sağlamıştır. Bu kelimeler, Osmanlı
Türkçesinin üç, hatta daha da çok dilden kelimelerle kurulmuş
vokabüler zenginliğini daha da artırmıştır. Her birisinin mazisi en az 3-
4 asır olan bu kelimelerden çoğunun bugün günlük dilde de kullanıldığı görülmektedir. Her ne kadar bu kelimelerden bir kısmı sadece
belgelerde kullanılmış ise de, çoğunun zamanla edebî hayatta ve
toplumda da yerini almakta gecikmediği görülmektedir. Çalışmamızda
her kullanılan kelimenin değil, yaygınlık kazanıp kalıplaşmış olanların
seçilmesine özen gösterilmiştir. Çalışmada, belgelerde geçen kalıp zarf,
sıfat, edat vd. ifadeler alfabetik sırayla, tanıklarıyla ve dipnotlarda fonları veya alındıkları eserler gösterilerek verilmiştir. Kelimelere
gösterilmesi gereken tanıklar epey fazla olduğundan her kelimeye birer
tanık vermekle yetinilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Osmanlı arşiv belgesi, kalıp söz, zarf, sıfat,
edat.
THE MOLD ADVERBS, ADJECTIVES, PREPOSITIONS AND OTHER EXPRESSIONS IN THE OTTOMAN ARCHIVAL
DOCUMENTS
ABSTRACT
In the Ottoman archival documents which were is a important
source of Turkish language and literature is used many the word stereotypes. Most of these words are in Arabic, Persian and Turkish are
in use from mixed to very many. At various times and places written in
millions of archiving document a common language used and as a
* Prof. Dr., Kırıkkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, El-mek:
1124 Muhittin ELİAÇIK
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
result mold was made from a number of words and phrases. Among of these adverbs, adjectives, prepositions and similar words have an
important place. In this study utilized as possible from each fund of
millions of archive document, and the mold words is shown together
with witnesses. Adverbs, adjectives and prepositions which were used
frequently in documents and widespread and to reading and listening
has provided a narrative for the quick and short way. These words, increased the wealth of multi-language vocabulary of Ottoman Turkish,
three, or even further words was established. Each one of these words
that many of the past century at least 3-4 are used today in everyday
language. Although some of these words are used only the documents,
most of them over time, the literary life, and was quick to take its place in society. We each used the word, but took care to choose one's
widespread. In our study, mold adverbs, adjectives, prepositions, etc.
phrases in alphabetical order, showing works of witnesses and received
funds or given in footnotes. Every word was a witness to show that a lot
of witnesses.
Key Words: Ottoman archival document, mold word, adverb, adjective, preposition.
Giriş
Osmanlı arĢiv vesikaları Türk dili ve edebiyatının mühim kaynakları arasında yer
almaktadır. Bu vesikalarda, kalıplaĢmıĢ birtakım kelime veya kelime gruplarına rastlanmaktadır. Dil
ve edebiyat çalıĢmaları için büyük önem taĢıyan bu kalıp sözler, vesikaların doğru anlaĢılıp
kavranılması için de çok önemlidir. Vesikalarda kalıp hâle gelmiĢ zarf, edat, sıfat ve diğer
kelimeler, vesikalar üzerinde biraz mesai harcanıldığında hemen dikkati çekmektedir.
Kullanıla kullanıla kalıplaĢmıĢ olan bu kelimelerin çoğu Arapça olup, Farsça ve Türkçe olanları
da epey bir yekûn tutmaktadır. Bu kelimelerden bazıları, vesikalarla aynileĢip özelleĢmiĢtir
denilebilir.
Osmanlı arĢiv vesikalarının dil, üslup ve ifade özellikleri günümüzde büyük ölçüde
diplomatika bilimi kapsamında ele alınmaktadır. 17. yüzyıldan itibaren batıda bağımsız bir bilim
dalı hâline gelmiĢ olan diplomatika, vesîka veya belge bilimi Ģeklinde ifade edilmekte ve Ġslâm
geleneğinde ilm-i inĢâ veya fenn-i kitâbet adı da verilen ilimle yaklaĢık aynı konuları ele
almaktadır. “Hukûkî ve idârî yönden önem taĢıyan belge ve resmî kayıtları malzeme ve muhtevâ
yönünden inceleyen bilim dalı” Ģeklinde tanımlanan diplomatika, Grekçe diploma kelimesinden
gelmiĢ ve ikiye katlanmıĢ Ģey veya kağıt anlamında, eski Yunan‟da iki levha arasına yazılmıĢ
hukukî akd için kullanılmıĢtır. Ortaçağ‟da diploma kelimesi yerine berat, mektup, belge
anlamlarına gelen charta, epistola, littera, pagina, briet ve urkunde kelimeleri kullanılmıĢ, daha
sonra diploma kelimesi daha farklı bir anlamda resmî dile tekrar girmiĢtir (Kütükoğlu 1994:2).
Ġslâm devletlerinde Asr-ı Saadet‟ten itibaren, özellikle yabancı ülkelerle yapılacak resmî
yazıĢmalarda gözetilmesi gereken kurallara büyük önem verilmiĢ ve bunun için her biri bir
diplomatika eseri hüviyetinde olan birçok inĢã ve kitãbet eseri kaleme alınmıĢtır. Ġstanbul‟un
fethinden sonra, Latin diplomatikası ile bir etkileĢim içinde olan Osmanlı‟da da bu sahada birçok
eser yazılmıĢ, bürokraside evrak ve defter kullanma sistemlerinde büyük geliĢmeler olmuĢ,
Tacizãde ve Celãlzãde Mustafa Çelebi‟nin açtıkları yol Okçuzãde ve Ramazanzãde gibi münĢiler
tarafından devam ettirilerek Tanzimat‟a kadar bir ekol oluĢmuĢtur (Gök 2008:739). Osmanlı
diplomatikası iki ana devreye ayrılmakta ve birinci devre Kırım‟lı Hafız Hüsam‟ın Teressül,
Ahmed-i Dãî‟nin Teressül, Feridun Bey‟in MünĢeâtü‟s-selãtîn, Sarı Abdullah‟ın MünĢeât, Yahya
Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1125
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
bin Mehmed‟in Menâhicü‟l-inĢâ gibi eserlerinin yer aldığı münĢeãtlar devresi; ikinci devre ise,
modern anlamda Osmanlı diplomatikası devresi olup bu devrede belge yayınları, Osmanlı arĢiv ve
tasnif çalıĢmaları ve Cumhuriyet dönemi arĢiv çalıĢmaları yer almaktadır (Gök 2008:738-740).
MünĢeât eserleri dıĢında Osmanlı‟da ilk diplomatika çalıĢmaları, tasnif ve belge neĢri çalıĢmaları
Ģeklinde baĢlamıĢ ve öncelikle arĢivlerin kurulması ve korunması üzerinde durulmuĢtur. 1909‟da
Târîh-i Osmânî Encümeni‟nin kurulmasını müteakip bu kuruluĢun yayın organı olan mecmuada
Abdurrahman ġeref ve Musa Kâzım‟ın makaleleri Osmanlı diplomatikasını ele alan ilk çalıĢmalar
olarak kabul edilmiĢtir (Kütükoğlu 1994:7). Avrupalı bilim adamlarınca Osmanlı belgeleri üzerinde
ilk çalıĢmalar 19. yüzyılın ortalarında baĢlamıĢ ve genelde Macar, Romen ve kısmen de
Avusturyalı araĢtırmacılar tarafından yapılan bu çalıĢmalar diğer bilim adamlarının da dikkatini
çekmiĢtir. F. Kraelitz‟in çalıĢmasıyla (Kraelitz 1921) Osmanlı belgeleri ilk defa diplomatik yönden
kritiğe tâbi tutularak Avrupa belgeleri ile kıyaslanıp diplomatik unsurlar bakımından benzerliklere
dikkat çekilmiĢ, Osmanlı diplomatiği üzerinde Avrupa diplomatiğinin etkisi olabileceği iddia
edilmiĢtir (Gök 2008:740).
Osmanlı ArĢivi tasnif çalıĢmaları Cumhuriyetin ilk yıllarında Hazîne-i Evrak‟ın sınırlı
sayıda personeli ve Maârif Vekâletince görevlendirilen kiĢilere bırakılmıĢ, ciddi hiçbir çalıĢma
yapılmadığı gibi, Ġstanbul Defterdarlığı maliye arĢivi evrakının bir bölümü 1931 yılında çok cüz‟i
bir fiyatla Bulgaristan‟a satılmıĢtır. 1932‟de Muallim Cevdet‟in baĢkanlığında oluĢturulan bir heyet
“Cevdet Tasnifi” adıyla bir katalog hazırlayıp 220 bine yakın belge tasnif edilmiĢ, 1935‟te
Türkiye‟ye davet edilen Macar Lajos Fekete BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi ile Topkapı Sarayı
Müzesi ArĢivi‟nde provenance sistemi (belgelerin iĢlem gördükleri tarihteki aslî düzeninine göre
tasnifi)ni uygulamıĢtır. Bu dönemde Osmanlı diplomatikası üzerine önemli çalıĢmalar da yapılmıĢ
olup Polonyalı Zajackowski ile J. Reychman‟ın birlikte hazırladıkları çalıĢma (VarĢova 1955),
Boris Nedkov‟un çalıĢması (Nedkov 1966), onun talebesi Bulgar Asparuh Velkov‟un mâliye
belgeleri üzerinde yaptığı çalıĢmalar, Valery Stojanov‟un çalıĢması (Berlin 1983), bu çalıĢmayla
ilgili A. Ġbrahim SavaĢ‟ın tanıtımı (SavaĢ 1995), Halil Ġnalcık‟ın makaleleri (Ġnalcık 1980, 1988),
M.Tayyib Gökbilgin‟in çalıĢmaları (Gökbilgin 1979) bunların baĢında gelmiĢtir. Mübahat ve Bekir
Kütükoğlu‟nun çalıĢmaları da bu sahada yapılan en kapsamlı çalıĢmalardandır (M.Kütükoğlu 1994,
B. Kütükoğlu 1986). Ayrıca, Sait Öztürk (1996), Ali Akyıldız (1995:221-237) ve Muhittin Eliaçık
(2000:178-201)‟ın çalıĢmaları da burada anılmalıdır (Gök 2008:740-742).
Osmanlı Belgelerinde Kalıp Hâle Gelmiş İfadeler
Bir dilin söz varlığı, serbetçe seçilen öğeler ve her zaman belirli biçimde kullanılan
atasözü, deyim, ikileme ve kalıp sözler Ģeklinde iki ana gruptan oluĢmaktadır. KalıplaĢmıĢ dil
birimlerinin yaygın Ģekilde kullanımının bir sebebi olup, bu yaygınlık, kalıplaĢmıĢ öğelerin sözlü
ve yazılı iletiĢim sırasında çok fazla çaba gerektirmeden, kısa zamanda söylenip
anlaĢılabilmesinden kaynaklanmaktadır (Wray 2002; 18). Osmanlı belgelerinin yazımı ve
algılanması sürecinde de bir çabukluk ve tasarrufun bulunduğu ve bunun da büyük ölçüde
kalıplaĢmıĢ ifadelerle sağlandığı söylenebilir. Osmanlı arĢiv belgeleri çeĢitli tasnifleriyle muazzam
bir hazine olup, bu belgelerde kullanılmıĢ birçok kalıp söz ve ifade önemli bir dil ve üslup özelliği
olarak karĢımızda durmaktadır. Bu çalıĢmada bu ifadelerden daha ziyade, zarf, sıfat ve edatlar
üzerinde durulmaktadır. Bu yönde yapılmıĢ benzer baĢka çalıĢmalar (SavaĢ 1996) olsa da, kalıp
sözleri tanıklarıyla birlikte ele alan bir çalıĢma ise bildiğimiz kadarıyla yapılmamıĢtır. Belgelerde
sık geçen kalıp zarf, sıfat, edat vb. ifadelerin çoğu, devletle iç içe olan Divan Ģairlerinin
eserlerinde de aynen görülmektedir. Sâlifü'z-zikr, âtiyü'z-zikr, mârrü‟l-beyân, mârrü'z-zikr, ânifü'l-
beyân, el-hâletü hâzihi, kemâ-kân, mehmâ-emken, fî-mâ-ba'd, min-ba'd vb. sıfat, zarf veya edatlar hem
arĢiv vesikalarında, hem de manzum veya mensur her türlü edebî eserde kalıp hâlde
kullanılmıĢtır. Osmanlı‟da Ģiirle devletin iç içe olduğu ve Ģairlerle devlet görevlilerinin çoğu defa
aynileĢmiĢ hâlde bulunduğu bilinen bir husustur. PadiĢahlarından çoğu Divan Ģairi olan bir devletin
1126 Muhittin ELİAÇIK
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
resmî vesikaları Türk dili ve edebiyatının ilglendiği kaynakların baĢında gelmelidir. ÇeĢitli zaman
ve mekanlarda yazılmıĢ milyonlarca arĢiv belgesi, sultani belgesinden vilayet defterine kadar
yaklaĢık aynı dil ve üslup içinde yazılmıĢ ve ortak bir dil kullanılmıĢtır. Bu ortak dil malzemesinin
içinde öyle kullanımlar vardır ki kalıp hâlde karĢımıza çıkan diplomatik ifadelerden farklı olarak, bir
dil ve üslup özelliği olarak dikkatimizi çekmektedir. Bu kelimeler, Osmanlı arĢivlerinde çalıĢtığımız
yedi yıllık bir sürede ve sonrasında binlerce belgeler arasından süzülüp dimağımıza oturmuĢ
ürünlerdir. Dolayısıyla bunları bir yâdigâr olarak ortaya koymayı bir görev telakki ettik ve bu
çalıĢmayı hazırladık. ÇalıĢmamızda, belgelerde sık geçen zarf, edat, sıfat ve diğerleri bir araya
getirilmeye çalıĢılmıĢtır. Amacımız, belgelerde yaygın biçimde kullanılarak kalıplaĢmıĢ kelimeleri
tanıklarıyla birlikte ortaya koymaktır. Belgelerin diplomatik yönü elbette çok incelenmiĢ ve
neredeyse hiçbir boĢluk bırakılmamıĢtır. Ancak, belgelerdeki belirttiğimiz bu kalıplaĢmıĢ kelimeleri
ayrıntılı ve tanıklarıyla birlikte inceleyen bir çalıĢma bildiğimiz kadarıyla mevcut değildir.
ÇalıĢmamız eksiklikten hâlî ve mükemmel olmayıp, görmeyip atladığımız kelimeler de olabilir.
Tespit ettiğimiz kelimelere verdiğimiz karĢılıklar öncelikle belgelerdeki kullanıma ait olup, bazen
lügat karĢılığı da belirtilmiĢtir. Kelimelere karĢılık olarak önerdiklerimizden makul karĢılanmayanlar
olabilir; bunlara iyi niyetle yaklaĢılmasını umarız. Tanıklar bir kitap oluĢturacak kadar çok
olduğundan her zarf, sıfat veya ibareye vesikalardan seçilen birer tanık verilmiĢ1 ve nereden
alındığı gösterilmiĢtir. ÇalıĢmamızda milyonlarca arĢiv belgesinin her fonundan mümkün
olduğunca yararlanmaya çalıĢtık. Yararlandığımız belgeler Dîvân-ı Humâyûn ve Bâb-ı Âsafî
defterleri (mühimme, ahkâm, nâme-i humâyûn, tahvîl, rüûs, âmedî, teĢrîfât, sadâret mektubî,
reîsülküttâblık vs.), Defterhâne-i Âmire defterleri (tahrir, tapu tahrir, timar ve zeâmet tevcih vs.)
Maliye defterleri (37 kaleme ait defterler), Sadâret defterleri, Yıldız Sarayı arĢivi defterleri, nezâret,
vilâyet, müfettiĢliklik defterleri vd. arasından seçilmiĢtir. Ayrıca, her ne kadar resmî belge
olmasalar da, çeĢitli devlet görevlilerinin yarı resmî durumdaki yazılarından da tanıklar verilme
yoluna gidilmiĢtir. Çünkü, bu tür yazılarda da belgelerdeki kalıp sözleri örnekleyen birçok nümune
bulunmaktadır.
Osmanlı arĢiv vesikalarında Arapça, Farsça, Türkçe kelimelerle kurulmuĢ birçok zarf,
sıfat, edat vb. ifade ve ibare kullanılmıĢtır. Bu çalıĢmada, Osmanlı arĢivlerinin farklı fonlarındaki
belgelerden her kelime ve ibare değil, sık kullanılıp yaygınlaĢmıĢ olanlar seçilmiĢtir. Meselâ: el-
hâletü hâzihi, hod-be-hod, refte refte, min-haysü'l-mecmû, min-ba'd vb. zarf veya sıfatlar Osmanlı resmî
belgelerinde yaygın kullanılmıĢ ve belgeleri okuyan ve dinleyenler için çabuk ve kısa yoldan bir
anlatım sağlanmıĢ, bir tür söz ayıklama ve anlam çoğaltma iĢlemi yapılmıĢtır. Belgelerde elbette
birçok zarf, sıfat, edat kullanılmıĢtır. Ancak, her kullanılanı değil, birden çok belgede kullanılarak
yaygınlaĢmıĢ olanlarını seçtiğimizden, Osmanlı belgelerinin konsantre ifadelerle sağlanmıĢ edebî
zenginliği de böylece görülmüĢ olmaktadır. Bu kalıp ifadeler, secîin kapsamına da giren
alliterasyon ve asonantların da yardımıyla arĢiv vesikalarında baĢarıyla uygulanmıĢ ve resmî
iĢlemler yapılırken edebiyatla da iç içe olunmuĢtur. ÇalıĢmamızda ele aldığımız kalıplaĢmıĢ zarf,
sıfat, edat, bazı kalıp sözler ve bildirme ifadeleri alfabetik sırayla, tanıklarıyla ve dipnotlarda
fonları veya alındıkları eserler gösterilerek aĢağıda uzun bir liste hâlinde verilmektedir.
Arapça zarflar2
Bilindiği üzere zarf, Arapça bir kelime olup, gramer anlamı: “fiil, fiilimsi, sıfat veya
baĢka bir zarfın anlamını “yer-yön, ölçü-miktar, durum, zaman, soru” gibi bakımlardan açıklayan
kelimelerdir. Osmanlı belgelerinde kalıplaĢmıĢ hâlde kullanılan zarfların çoğu Arapça olup Farsça
1 Seçilen kelimelerin tanıkları çok fazla olduğundan birer tanıkla yetinilmiĢtir. 2 Kelimenin öncelikle tanıktaki anlamı verilmiĢtir. Önceki dipnotta belirtildiği üzere, seçilen kelimelerin tanıkları çok
fazla olduğundan tek tanıkla yetinilmiĢtir.
Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1127
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
ve Türkçe olanları da çoktur. Çoğu birkaç kelimeden oluĢan bu zarflardan sık rastlananları üç
dilden kullanıma göre tasnif ederek Ģöyle sıralamak mümkündür:
adîmü’l-imkân: Ġmkansız. “Levâzımât-ı sâireden külliyyen hâlî ve hîn-i zuhûrlarında bir tedârüke
destres olmak adîmü‟l-imkân ve eyyâm-ı bahâr dahi karîb olmağla..”3
ahîren: En son olarak. "Rusyaluların ahîren ta‟dîl-i hudûd ile istedikleri arâzînin nokta-i ahîresi
Serahs'a iki bin kadem kadar takarrüb eylemekde olduğundan”4
ahyânen: Ara sıra. "...Ģu kadar ki ahyânen serkeĢlikleri zuhur eyledikde..”5
alâ-cenâhi’l-isti’câl: Hemen, çabucak. "..vezîr-i müĢârün-ileyh dahi alâ-cenâhi‟l-isti‟câl der-i
devlet-medâra arz u inhâ eyleye…”6
alâ-eyyi hâlin: Her nasıl olsa. "alâ-eyyi hâlin bu gece Üsküdar'a geçip azîmet etdirileceği ma‟lûm-
ı Ģâhâneleri buyurulmak içün...” 7
âlâ-hâlihi: Olduğu gibi. “hükûmet-i mahalliyye Bosna ve Hersek'de hâl-i hâzır-ı mezhebiyyeyi
âlâ-hâlihi terketnek istemeyip...”8
âlâ-hasbe'l-emr ve’l-fermân: Emir ve ferman gereğince. "ilâ hâze'1-ân cemî‟-i umûr u Ģü‟ûnda
alâ-hasbe'l-emr ve'l-fermân amel ve hareket ile iftihar eder bende-i sadâkatkârı olup…”9
âlâ-hidetin: Ayrıca. "..der-i devlet-medâra tevârüd eden mekâtîb-i mergûbenizin „alâ hidetin
tafsîlen ecvibe-i meveddet-iĢtimâli ketb ü irsâl olunmak üzere…”10
alâ-kadri't-tâka: Güç yettiğince. “cânib-i senâkârlarından alâ kadri‟t-tâka zahîre ve asker ile
muâvenet olunduğu…”11
alâ-kavlin: Ġddiaya göre. "alâ kavlin söyleĢmek için ceneral-i mersûm yanına gider iken; vesvese
ile avdet ve firâr etmiĢdir.”12
alâ-kile’t-takdîreyn: Her iki hâlde. "hey'et-i mezkûreye cihet-i askeriyyeden baĢka dâhil olacak
iki zâtın mülkiyyeden veya ilmiyyeden mi olacağının ve alâ kile‟t-takdîreyn harcırâhları tesviye etdirilmek
üzere ismlerinin iĢ'ârı menût-ı himmet-i atûfîleridir efendim.”13
alâ-mâ-kân: Olduğu gibi. "Ol fermân-ı kazâ-cereyânumuz alâ-mâ-kân mukarrer olmağın…”14
alâ-melei'n-nâs: Herkesin önünde. "..refîkleri tarafından alâ-melei'n-nâs Çıladere karyesinde
derdest ve baĢı kesilerek kazığa takıldığı...”15
alâ-merâtibihim: Derecelerine göre, sırasıyla. “On kadar vücûhdan kimesneye alâ-merâtibihim
esb-i müzeyyen ve sevb-i semmûr virilüp…”16
alâ-tarîki’l-muvâza’a: DanıĢıklı olarak, zâhiren. “tarafeynden alâ-tarîki‟l-muvâza‟a izhâr-ı hulûs
u dostî kemâlindedir. "17
3 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 1251-F. (1783) 4 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma:rûzât,nr.219/29.(yıl 1888) 5 Mustafa Sami Efendi, Avrupa Risalesi, s.25-39 (yıl 1840). 6 BOA Cevdet Hariciye, nr.1394, (yıl 1723). 7 BOA, Ali Emîrî, I. Abdülhamid, nr. 963, (yıl 1780). 8 BOA, Y Mtv, nr. 210/109, (yıl 1900). 9 BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.5, ss.23-25, (yıl 1688). 10 BOA Cevdet Hariciye, nr. 1394, (yıl 1723). 11 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.94-B, 94-L (yıl 1776) 12 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.36217 (yıl 1827) 13 BOA, Ġrâde Husûsî, nr. 48. (yıl 1900) 14 BOA, mühimme defteri nr.32, hüküm 456 (yıl 1578) 15 BOA, HR. SYS 2602-1/159-162. (yıl 1920) 16 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.1334 (yıl 1785) 17 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.333-B (yıl 1783)
1128 Muhittin ELİAÇIK
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
alâ-vechi’l-icmâl: Özetle, özet Ģeklinde. “alâ vechi‟l-icmâl beyân ve i‟lâm eylemek epeyce fâideyi
müstelzim olacağından…”18
alâ-vefki’l-merâm: Ġstenilene uygun olarak. “..eĢi‟‟a-i Ģân u Ģükûh-ı satvet-i enbûh-ı
ĢehenĢâhîlerin âlâ-vefki‟l-merâm bâ‟is-i istikrâr-ı nizâm u intizâm eyleyüp…”19
alâ-vechi’l-ahrâ: En iyi Ģekilde. “..tab'-ı hatîrleri alâ-vechi‟l-ahrâ mürâât u istinbâ kılındığı
hılâlde…” 20
alâ-vechi's-sıhha: Sahih bir Ģekilde. "Baron de Kalay‟ın ahvâle kesb-i ıttılâ‟ etmek üzere eyâletde
devre çıkmıĢ olduğunu alâ-vechi's-sıhha i‟lâm idüp…”21
alâ-vechi't-tafsîl: Ayrıntılıca. “her ne dinmiĢ ise 'alâ-vechi't-tafsîl ma‟lûm-ı Ģerîfim
olmuĢdur...”22
alâ-vechi'1-‘umûm: Genel olarak. “Evvelâ mâhiyet-i insâniyyeyi alâ-vechi‟1-„umûm mülâhaza
ve sâniyen…”23
ale’d-devâm: Dâimî surette. “sûy-ı dil-cûy-ı kirâmîlerine olan hulûs-ı tâmm müstelzim-i ezkâr-ı
'ale‟d-devâm olmakdan nâĢî…”24
ale'l-esâmî: Ġsim isim sayılarak. ''…ale‟l-esâmî bir kıt'a defteri tanzîm etdirildikten sonra…” 25
ale'l-gafle: Gaflete düĢürerek. “..mezbûrları hüsn-i tedârük ile a1e‟l-gafle ele getürüp…”26
ale’l-husûs: Özellikle. "Ģimdiye kadar ale'l-husûs bizim ittihâz eylediğimiz tedâbîr ile haklarında
icrâ-yı hükm ve te 'sîre muvaffak olamadık.”27
ale'l-‘ımıyâ: Körü körüne. “Yoksa ben babamdan veyahud üstâdımdan böyle gördüm, böyle
yaparım diyerek ale'l-ımıyâ çalıĢıp ihtirâ‟ât-ı cedîdeye sarf-ı efkâr etnez ise…”28
ale’l-ıtlâk: Genellikle, mutlaka. “...mersûm Aleksandri Han‟a hitâb olan emr-i âlîde ale‟l-ıtlâk
Gürcistan musarrah olup...”29
ale’l-infirâd: Birer birer. “..ale‟l-infirâd yedlerinden memhûrlu senedâtlann i‟tâ idüp…”30
ale'l-ittifâk: Birlik içinde. “..bi‟1-muhâbere ale'l-ittifâk mukâbele etmemiz emr ü fermân
buyurulduğundan…”31
ale’l-ittisâl: Aralıksız. "..ale‟l-ittisâl ol cânibün ahvâli ile sıhhat ü selâmetünüzi atebe-i ulyâma
i‟lâm itmekden hâlî olmayasız…”32
ale’l-müfredât: Döküm hâlinde, birer birer. “...sanduk muhteviyâtının neden ibâret olduğunun
me'mûrları tahtında olarak ale'l-müfredât beyân edilmesi zımnında..”33
ale’l-‘umûm: Hep, tümüyle. “..müslümanların ale‟l-„umûm nâil-i sa‟âdet olmaları ve Ruslarla
akd-i riĢte-i ittihâd eylemeleri içün…”34
18 BOA, Ġlm-i Tedbîr-i Menzil, Sahak Ebru, s.4-8 (1852) 19 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.36912 (yıl 1826) 20 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.58-B (yıl 1785) . 21 BOA Y. Mtv. nr. 210/109 (yıl 1901). 22 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm no:834(yıl 1560) 23 Hoca Tahsin, Psikoloji, ss. 26-30, (yıl l 894). 24 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.58-B (yıl 1785). 25 BOA, Y Mtv, nr. 120/109, (yıl 1895). 26 BOA, mühimme defteri nr.6, hüküm:1219 (yıl 1565). 27 BOA,Yıldız Sadâret Husûsî Ma‟rûzât, 175/23 (1883) 28 BOA, Mehmed ġerif, Mecmûa-i Fünûn,s.333-337,(1862) 29 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.36138 (yıl 1828) 30 BOA,Cevdet Hâriciye, nr.4681 (yıl 1791) 31 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.94-B, 94-L (yıl 1776) 32 BOA, mühimme defteri nr.6, hüküm:1152 (yıl 1564). 33 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma‟rûzât, 296/108(1894)
Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1129
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
ale's-sabâh: Sabahleyin. “..ale's-sabâh mihmândârlar bu husûsa vâkıf olmuĢlar iken…”35
ale's-seher: Seher vakti, sabahleyin. "..ale's-seher Rastoniçe nâm mahalde üç dört yüz kadar
eĢkıyâya bi't-tesâdüf…”36
ale's-seviyye: EĢit olarak. "Cümlesinin ale‟s-seviyye her bir kîlesine onar akçe narh
konulmuĢdur.”37
ale't-ta'cîl: Hemen. "..girü ale‟t-ta'cîl yazup i'lâm idesiz.”38 “ale‟t-ta'cîl bir gün ve bir sâ‟at
tevakkuf itmeyüp…”39
ale’t-tafsîl: Ayrıntılıca. “..mûmâ-ileyhimin takrîrlerinden ale‟t-tafsîl ma'lûm-ı âlîleri olacağını
ifâde siyâkında…”40
ale't-te’âkub ve't-tevâlî: Aralıksız. “..keyfiyyet-i hâllerin muttasıl bildürmekden hâlî
olmayasız.”41
ale't-tedrîc: Tedricen. “...avdetine kadar rütbesi ale‟t-tedrîc terfî‟ olunmağın...”42
ale'-t-tevâlî: Ardı ardına. “Rusya ahâlîsinden pek çoğu hükûmet tarafından ale'-t-tevâlî umûr-ı
zâtiyyelerine vukû‟ bulan müdâhaleden dolayı cidden ve bi-hakkin hoĢnûdsuzluk gösteriyor.”43
an-kadîmi’l-eyyâm: Eskiden beri. “bir nice timar var ki an-kadîmi‟l-eyyâm resm-i ağnâmı bizüm
idügi...”44
an-asl: Aslında, hakikatta. “..savb-ı refî‟ü‟Ģ-Ģân-ı dâverâneleriyle an-asl miyânede merbût u
müstahkem olan hulûs-ı bî-pâyân ve sıdk-ı mahabbet-i firâvân muktezâsınca…”45
ânifen: Demincek. “..ânifen zikr olunan mâddeden sonra ferîklik rütbesine nâil oldum”46
an-karîb: Yakından, çok geçmeden. "..eyle olsa bu ma‟nânun vukû‟ı benüm hâtır-ı âtırumda an-
karîb tamâm ve mukarrerdür…”47
an-samîmi'l-kalb: Gönülden. “Anlar ile olan muvâfakat ittifâkî olup an-samîmi'l-kalb
olmayup…”48
ba'dehu: Ondan sonra. “..ba'dehu ma'rifet-i Ģer‟le keĢf olundukdan sonra…”49
ba'de’l-yevm: Bundan sonra, artık. “...ba'del-yevm cemî‟-i avârız-ı dîvâniyyeden emîn ve mu‟âf
ve müsellem ola…”50 “..vusûl buldukda ba‟de‟1-yevm penç-yekden hâsıl olan akçayı kıdvetü‟'l-emâcid
Muzaffer zîde kadruhu ma'rifetiyle yarar oğlanlar alup gönderesin..”51
ba’demâ: Bundan sonra. “Beylerden biri ba‟demâ kendilerinin dahi âsâr-ı vefîreden berü muttasıf
oldukları sadâkat-ı kâmile ile hizmet eyleyeceklerini te‟mîn etmiĢdir.”52
34 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma‟rûzât, 175/23 (1883) 35 BOA, Ali Emîrî, I. Abdülhamid, nr 1595, (yıl 1783). 36 BOA, HR. SYS nr.250/1 belge nr.96. (yıl 1892) 37 BOA, Tapu tahrir defteri, nr.157 (yıl 1530) 38 BOA, A.DVN, nr.790, hüküm nr.100 (yıl 1501) 39 BOA, A.DVN, nr.790, hüküm nr.54 (yıl 1501) 40 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.58-B (yıl 1785). 41 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm no:458(yıl 1559) 42 Yakovaki (Divan Tercümanı), Castera:Rusya Tarihi, 1246/1831. 43 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma‟rûzât, 175/23 (1883) 44 BOA, A.DVN, nr.790, hüküm nr.100 (yıl 1501) 45 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.94-B, 94-L (yıl 1776) 46 Tezkire-i Napolyan, s. 2-8 (yıl 1872) 47 BOA, A.DVN, nr.790, hüküm nr.407 (yıl 1501) 48 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm no:625(yıl 1559) 49 BOA, Ali Emîrî, I. Abdülhamid, nr 1595, (yıl 1783). 50 BOA, A.DVN, nr.790, hüküm nr.154 (yıl 1501) 51 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm no:742(yıl 1560)
1130 Muhittin ELİAÇIK
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
ba’de’n-nazar: Bakıp gördükten sonra. “Ba‟de‟n-nazar bu hükm-i Ģerîfi elinde ibkâ idesiz.”53
ba’de’s-sübût: SabitleĢtikten sonra. “..üzerlerinde güzeĢte hakkı var ise ba‟de‟s-sübût tahvîline
düĢen hakkın hükm idüp bî-kusûr alıviresin.”54
bağteten: Aniden. “..hıtta-i Kırım'ı bağteten istîlâ eyledikleri…”55
belegan mâ-belâg: Çok kâfî derecede. "...bu beyânât belegan mâ-belâğ bir tekzîbnâme
dimekdir.”56
bi-avnihi te'âlâ: Allah'ın yardımıyla. "bi-avnihi te'âlâ ledâ-Ģerefi‟l-vusûl fî-mâ-ba‟d dahi ne
vechle haberi istimâ‟ olunur ise…”57
bi-aynihi: Aynen. “..bi'l-farz bedende her ne kadar sıhhat u selâmet olsa müterekkib olduğu eczâ
derecelerine nisbetle ondan teessür edeceği gibi bi-aynihi cism-i devlet dahi…”58
bi'd-defe'ât: Defalarca. "..çend mâhdan berü bi'd-defe‟ât Gence kal‟ası mesfûr Ġrakli Han
tarafından asker-i vefîre ile mahsûr olunduğu…”59
bi-ecma’ihim: Hep, bütünüyle. "Ġki kıt'a kağıd bi-ecma‟ihim atebe-i ulyâlarına arz
olunmağla...”60
bi-esrihim: Hep birlikte. "Mektûb gönderip Ardahan kulları kethüdası olan Ali‟den bi-esrihim
kadıya varup Ģikâyet idüp…”61
bi-eyyi hâlin: Mutlaka. “Vakt fevt olmadın bi-eyyi hâlin imdâdlarına eriĢmenüz lâbüdd ü
lâzımdur.”62
bi-eyyi tarîkin(vechin) kân: Herhangi bir Ģekilde. “…bi-eyyi tarîkin kân ehl-i fesâdı ele
getürüp…” 63
bi-gayri hakkin: Haksızca. “…bi-gayri hakkin mahkûmiyetimiz cihetine gidilmesi…”64
bi-hakkin: Tamamıyla, hakkıyla. “Rusya ahâlîsinden pek çoğu hükûmet tarafından ale‟t-tevâlî
umûr-ı zâtiyyelerine vukû‟ bulan müdâhaleden dolayı cidden ve bi-hakkin hoĢnûdsuzluk gösteriyor…”65
bi-hasebi’l-iktizâ: Gerektiği için. “…bu esnâda bi-hasebi‟l-iktizâ Ģeref-efzâ-yı sudûr olat hatt-ı
humâyûn-ı inâyet-makrûnum mûcibince…”66
bi-hasebi'ş-şer'(-i şerîf): ġeriat gereğince. “…bi-hasebi'Ģ-Ģer' fesâdı zâhir olanların…”67
bi-hasebi't-takdîr: Kaza ve kader gereğince. “...bi-hasebi‟t-takdîr dûçâr-ı kazâ olur isem…”68
bi-hasebi'z-zâhir: Zâhiren. “ġimdilik bi-hasebi'z-zâhir âsâr-ı istiklâl Baban Han tarafında
nümûdâr olmağla..”69
52 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma‟rûzât, 162/57 (1879) 53 BOA, A.DVN, nr.790, hüküm nr.22 (yıl 1501) 54 BOA, mühimme defteri nr.6, hüküm:1001 (yıl 1564). 55 BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr. 9, s.221-222 ( 1788) 56 BOA,Yıldız Mütenevvi Ma‟rûzât, 205/25 (1900) 57 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.324-G (yıl 1783) 58 Tercümân-ı Ahvâl, nr. 34, s . 1-3, (yıl 1861) 59 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.94-B, 94-L (yıl 1776) 60 BOA,Cevdet Dâhiliye, nr.15122 (yıl 1783) 61 BOA, mühimme defteri 3, hüküm nr:1382 (yıl 1560) 62 BOA, Nâme-i Humâyûn deft. nr. 5, s.219-220 ( 1696) 63 BOA, mühimme defteri nr.6, hüküm:1001 (yıl 1564). 64 BOA, HR. SYS nr.259/1 belge nr.66. (yıl 1902) 65 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma‟rûzât, 175/23 (1883) 66 BOA, A.DVN, nr.1/3 (yıl 1767) 67 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm no:120 (yıl 1559) 68 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6700 (yıl 1797)
Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1131
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
bi-inâyeti’llahi te’âlâ: Allah'ın yardımıyla. “...bi-inâyeti‟llahi te‟âlâ kahr u tedmîr ve def‟-i
mazarrat-ı a‟dâda sa‟y u dikkat olunmak ma‟kûl u münâsib görüldüğin..”70
bi'l-‘aks: Tam tersi. “…kesb-i salâh etmek Ģöyle dursun bi‟l-aks o derece vahim bir Ģekl ü sûrete
girmiĢdir…”71
bi'l-beyân: Bildirerek. “Buralardaki mezhebdaĢlarının esâretden kurtarılması bir ittifâk-ı sâbit ve
sahîha mütevakkıf olduğunu bi‟l-beyân..”72
bi'l-etrâf: Ayrıntılıca. “Ahâlî-i merkûmenin ihtiyâcat ve âdâtlarını ve i'tikâdât-ı mezhebiyyelerini
bi'l-etrâf tedkîk eylemek lâbüddür.”73
bi’l-farz: Olduğunu kabul ederek, faraza. "…bi‟l-farz bedende her ne kadar sıhhat u selâmet olsa
mûterekkib olduğu eczâ derecelerine nisbetle ondan te‟essür edeceği gibi bi-aynihi cism-i devlet dahi...”74
bi’l-fi’l: Gerçekten, fiilen. “..bi‟l-fi‟l ġirvan hanı olan.."75
"..bi‟l-fi‟l kâfirden alınan kadırga ile..”76
bi’l-iktizâ: Gerektiği için. "...ve eger bi'l-iktizâ verilmek lâzım gelse…”77
bi'l-istifâde: Yararlan(ıl)arak. "..havâların müsâ‟adeli olmasından bi‟l-istifâde hemen avdet
eylemesine..”78; "..ihtilâl-i dâhilîden bi'l-istifâde Van'a duhûl eden Rusya'nın dahi bi'l-umûm ahâlî-i
Ġslâmiyyeyi katliâm eyledikleri.. "79
bi'l-isti'lâm: Bilgi istenilerek. "TaĢlıca Mutasarrıflığından bi'l-isti'lâm cevâben Ģimdi alınan
telgrafnâmede..”80
bi'l-istidlâl: Deliliyle anlayarak. "Gazeteler Ġtalya için bunda bir telâfî-i mâ-fât ciheti olduğunu
karâ‟inden bi 'l-istidlâl…"81
bi'l-istîzân: Ġzin istenilerek. "Meclis-i Mahsûs-ı Vükelâ karârıyla bi'l-istîzân Ģeref-sâdır olan irâde-
i seniyye-i cenâb-ı pâdiĢâhî mûcebince..”82
bi'l-ittifâk: BirleĢerek. "a'dâ-yı li‟âmın kahr u tedmîrinde mııktezâ-yı vakt ü hâle göre bi'1-ittifâk
teĢmîr-i sâ‟id-i dikkat ü ihtimâm eylemeleri..”83
bi'l-külliyye: Tümüyle. "..bi'l-külliyye perâkende ve müteferrik olup..”84
bi'l-ma’iyye: Birlikte. "YoldaĢlarıyla bi'l-ma‟iyye me'mûriyyet-i lâzimesini îfâ ederdi.”85
bi'l-müzâkere: GörüĢerek. "..ve sâir iktizâ edenler ile bi'l-müzâkere cevâbları verilmek muhtâc ve
taraf-ı hümâyûnuma arz oluna… "86
bi'l-umûm: Bütün. "..ihtilâl-i dâhilîden bi'l-istifâde Van'a duhûl eden Rusya'nın dahi bi'l-umûm
ahâlî-i Ġslâmiyyeyi katliâm eyledikleri.. "87
69 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6700. (yıl 1797) 70 BOA, Nâme-i Humayûn defteri nr.5, ss. 19-22. (yıl 1688) 71 BOA, HR. SYS, nr. 258 1. belge nr. 37-58. (yıl 1902) 72 BOA, Y. Mtv. nr.39/50. (yıl 1889) 73 BOA, Yıldız Sadâret Husûsi Ma'rûzât nr.175/23.( 1883) 74 Tercümân-ı Ahvâl. nr.34, s.1-3. (1861) 75 BOA, Nâme-i Hümâyûn defteri nr.9. s.148. (1784) 76 BOA, A.DVN. nr.790, hüküm 137. (yıl 1501) 77 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.31321. (yıl 1829) 78 BOA, Ġrâde-Hâriciye, nr. 9707. (yıl 1860) 79 BOA, HR. SYS 2872/2. belge nr. 19-33 (yıl 1916) 80 BOA, Y.A. HuĢusi, nr. 497/21. (yıl 1905) 81 BOA, Y.A. Hususi, nr. 525/70. (yıl 1908) 82 BOA, Y.A. Hususi, nr. 526/142. (yıl 1909) 83 BOA, Nâme-i Hümâyûn defteri nr.8,ss.l23-124( 1743) 84 BOA, A.DVN. nr.790. hüküm nr.182 (yıl 1501) 85Yakovaki (Divan Tercümanı), Castera:Rusya Tarihi, 1246/1831. 86 BOA, Ali Emîrî, I.Abdülhamid, nr. 760 (yıl 1783) 87 BOA, HR. SYS, 2872/2, belge nr. 19-33 (yıl 1916)
1132 Muhittin ELİAÇIK
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
bi'l-vücûh: Tüm yönleriyle. "umûr-ı âcizânemiz bi'l-vücûh ind-i Ģerîflerinde ta‟rîf ü tavsiyeden
müstağnî olup.. "88
bi-mennihi te'âlâ: Allah'ın yardımıyla. "bi-mennihi te'âlâ hidemât-ı dîn ü Devlet-i Aliyyede
teĢmîr-i sâid-i ihtimâm olunduğu bi-iĢtibâhdır."89
binâ'en: -den dolayı. "..aded-i sükkân 248105 adam ilâvesiyle kesb-i tezâyüd etmiĢ olduğu
melhûz olduğuna binâ 'en."90
binâ'en alâ-hâzâ: Bundan dolayı. "..binâ'en alâ-hâzâ protokolün tâ'dîli emrinde vukû‟ bulacak
teĢebbüsât ya adem-i muvaffakiyetle neticelenmek veyahud altıncı mâddedeki ahkâm-ı nâfi‟anın feshi
mukâbilinde netîce-pezîr olmak muhtemel olduğundan...”91
binâ'en alâ-zâlik: Bundan dolayı. "..binâ'en alâ-zâlik tabiat-ı tâife-i insâniyânı bu minvâl üzere
yaratmıĢ olduğu hasebiyle.."92
binâ'en aleyh: Dolayısıyla. "..binâ'en aleyh ol dahi Ağa Muhammed Han kendüyi taleb eyledikde
gitmeyüp..93
bi-nefsihi: Bizzat, kendisi. "..eyle olsa sana i‟timâd-ı tâmm olduğı ecilden binefsihi mezbûr sınurun
üzerine varup.."94
bi'n-nefs: Bizzat. "..dâmen-dermiyân-ı ihtimâm olarak bi'n-nefs ser-hudûdumuz Ahilkelek'e azîmet
olunup.."95
bi'n-nisbe: Bir dereceye kadar. "Mezkûr iki eyâlet ahâlî-i Ġslâmiyyesinin hâl-i hâzırı ile bi'n-nisbe
ıslâh-ı hâlleri için...”96
bi't-tab': Tabiî olarak. "Bu misillü tedabîrden dolayı bi't-tab' müslümanların havf u ihtirazları
ân-be-ân tezâyüd eylemekdedir."97
bi't-taharrî: AraĢtırarak. "Çete efrâdı Ġslâm hânelerini bi't-taharrî hânelerde buldukları Ġslâm ve
yahûdîlerin bâkire kızlarına tasallut..."98
bi't-tahsîs: Özellikle, hele de. "...mezkûr hastahâne gâyet dayyık olup bi't-tahsîs tezâhüm-i enfâs-ı
kesîreden hastegânın marazları müĢtedd olmak ve digerlerine sirâyet etmek gibi mahzûrdan dahi sâlim
olmadığından.."99
bi't-tahkîk: AraĢtır(ıl)arak. "..keyfiyyetin bi't-tahkîk iĢ'ârı mütevakkıf-ı himmet-i
behiyyeleridir.”100
bi't-tahvîl: Çevrilerek, döndürülerek. “Hidemât-ı hasenelerine mebnî bâlâda ismleri muharrer
Mîrlivâ Mustafa Kemâl PaĢa‟nın hâmil olduğu ikinci rütbe mecîdî niĢânı kılınçlı birinci rütbe mecîdî niĢânına
bi't-tahvîl...”101
bi't-takdîm: Sunularak. "Müsvedde-i mezkûre bi‟t-takdîm meĢmûl-i nazar-ı Ģevket-eser-i cenâb-ı
ĢehenĢâhî buyurulmuĢ...”102
88 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 324-B. (yıl 1783) 89 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.94-B, 94-L (yıl 1776) 90 Takvîm-i Vekâyi‟, nr. 57, (yıl 1833) 91 BOA, HR. HMġ. ĠġO, nr.36/4. 30677. (yıl 1912) 92 Hukûk-ı Nâs, Tasvîr-i Efkâr, nr.20. s. 4. (yıl 1862) 93 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 6748-B. (1795) 94 BOA, A.DVN. nr.790, hüküm 293. (1501) 95 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 1334. (yıl 1785) 96 BOA Y.A. Hususi, nr.413/134. (yıl 1901) 97 BOA Yıldız Sadâret Husûsî Ma'rûzât nr.175/23. (yıl 883) 98 BOA, HR, SYS 2872/2, belge nr. 92-98. (yıl 1916) 99 Rûznâme-i Cerîde-i Havâdis, nr. 480-482 (yıl 1862) 100 BOA, Ġrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 6455. (1850) 101 BOA, Harbiye Taltîfât-Tevcîhât, dosya nr.67/5( l917) 102 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 7620. (1802
Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1133
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
bi’t-tamâm: Tamamen. "Suyı bi‟t-tamâm zâviyeye akıdasın.”103
bi’t-tanzîm: Düzenlenerek. "Sâlifü‟l-arz beĢ mâddeyi hâvî evrâk-ı tahkîkiyye nâhiyenin eĢrâf ve
ahâlî-i mu'teberânından bi‟t-tahkîk anlaĢılmıĢ olmağla iĢbu evrâk-ı tahkîkiyye bi‟t-tanzîm tasdîk kılındı..”104
bi't-tav'i ve'r-rızâ: Ġsteyerek ve razı olarak. "…bi't-tav'i ve'r-rızâ mezbûre AyiĢe Hatun ve
yoldaĢlarını katl ü gâret itdüklerin ikrâr eylediklerinden sonra…”105
bi't-tecribe: Tecrübeyle. “...vebâ hastalığına karantina usûlü misillü bi't-tecribe nice keyfiyyetler
ve çâreler bulmaktadırlar.”106
bi’t-tedkîk: Ġnceleyerek. “Gümrük emîni vekîli izzetlü beyefendi bi‟t-tedkîk îcâbını ifâde
eyleyesin deyü buyuruldı”107
bi’t-tedrîc: Tedricen. “Ezmine-i kadîmeden beri Hindistan'da cem' ü iddihâr olunan esbâb-ı
servet ü sâmân bi't-tedrîc Ġngiltere‟ye intikâl etmekde olup.." 108
bi’t-tefrîk: Ayırarak. “..cesîm mektebleri bi‟t-tefrîk onlarda mümkin mertebe kulak dolgunluğu
olmak için…”109
bi-tevfîkihi te’âlâ: Allah‟ın yardımıyla. “Bi-tevfîkihi te‟âlâ her husûsda âbâ vü eslâflarından
ziyâde mesâ‟î-i hamîde ve me‟âsir-i pesendîde zuhûra getirmege..”110
bi-vechin mine’l-vücûh: Herhangi bir Ģekilde. “..kâffe-i hukûk-ı rüsûm-ı örfiyyesine bi-vechin
mine‟l-vücûh kimesne dahl u ta‟arruz itmeyüp…”111
bi’z-zarûre: Zaruri olarak, ister istemez. "..bi'z-zarûre beĢ on günlük askerlerinin ta‟yînâtı
verildikten sonra...”112
dâimen ve müstemirren: Daima. "Devlet-i Aliyyemin dâimen ve müstemirren ni‟am ve eltâf-ı
cezîlesine mazhariyyete...”113
eben an-ceddin: KuĢaktan kuĢağa. "..kadîmden eben an-ceddin Devlet-i Aliyye-i ebedü‟d-
devâmın bende-i dîrînelerinden olup…”114
ecil: Ġçin, dolayı. “Siz dahi kadîmü'l-eyyâmdan atebe-i ulyâmuza sadâkat u ihlâs ile intisâb u
ihtisâs etmiĢ kadîmî dostumuz olduğunuz ecilden…”115
ekallün mine’l-kalîl: Gayet az. “Tertîbât-ı mezkûre ekallün mine‟l-kalîl ve Kırım ordusu be-her-
hâl tedârükât-ı kaviyyeye mevkuf olmakdan nâĢî..”116
el-ân: ġu anda, hâlen. “..mûmâ-ileyhin taht-ı tâbi‟iyyetinde olup..”117
el-hâletü hâzihi: ġimdi, hâlen. “..el-hâletü hâzihi fermân-ı Ģerîfimiz üzre müĢârün-ileyh serdâr
asâkir-i nusret-Ģi‟âr ile bi-inâyeti‟llahi te‟âlâ ġirvan'a dâhil oldukları i'lam olunmağın.. “118
el-yevm: Hâlâ. “El-yevm derûn-ı Tiflis'de külliyyetlü Moskovlu olmayup...119
103 BOA, ADVN nr.790, hüküm 204 (yıl 1501) 104 BOA, HR. HU 2878/66. 105 BOA, mühimme defleri nr.3, hüküm 441. (yıl l559) 106 Mustafa Sami Efendi, Avrupa Risalesi, s.25-39. ( l840) 107 BOA, BEO-AMKT, nr. 15/40. (yıl 1844) 108 Vahan, Mecmûa-i Fünûn, nr. 8, s.343-353. (1862) 109 Takvîm-i Vekâyi‟, nr 176. (yıl 1838) 110 BOA, Nâme-i Humâyûn de£teri, nr.6, s.98-100.( 1704) 111 BOA, ADVN nr.790, hüküm 328 (1501) 112 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 1334. (yıl 1785) 113 BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr. 9, s. 221-222. (yıl 1788) 114 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 94-M (yıl 1776) 115 BOA, mühimme defteri nr.32, hüküm 456. (yıl 1578) 116 BOA, A.DVN, nr.1/56. (1778) 117 BOA, Yıldız Esas Evrakı, kısım 14, nr.382. (yıl 1880) 118 BOA, mühimme defteri, nr. 32, hüküm 456. (yıl 1578) 119 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 339. (yıl 1783)
1134 Muhittin ELİAÇIK
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
fe-emmâ: Ne var ki. “..fe-emmâ parkan-ı mezbûrun binâsına mübâĢeret olınmadın fevt
olup…”120
fe-lâ cerem: ġüphesiz. "..fe-lâ cerem bu makûle bağteten zuhûr etmiĢ böyle bir hâdise-i garîbenin
inhâsında mecbûriyyet-i çâkerânem olduğu, ancak...”121
fevka’l-‘âde: Olağanüstü. "cânib-i saltanat-ı seniyyeden Afganistan'a öyle fevka'l-„âde bir sefîr
i'zâm olunur ise..”122
fevka’l-gâye: Son derece. “..ana ve oğlunun fevka‟l-gâye bâ‟is-i mesrûriyyet ü mübâhâtları olacak
bir keyfiyyet olmakdan nâĢî..”123
fevka’l-hadd: Fevkalâde. ''.Re‟âyâ fevka‟l -hadd zulm u hayf itmiĢdür diyü itdügi bid‟atleri defter
idüp..”124
fi'l-asl: Aslında. "Gence kal‟ası derûn-ı Azerbaycan'da kılâ‟-ı sâireye kıyâs olmayup fi'l-asl
Devlet-i Aliyye'nin binâsı ve metîn ü müstahkem bir kal'ası olup...”125
fi’1-cümle: 1. Hâsıl-ı kelâm. “Fi'l-cümle bunun yirinde olan kovandan ve koyundan ne
müteveccih olursa hükm idüp alıviresiz.”126
2. Hep, bir hayli. “..fi'l-cümlemiz size da‟vâcı oluruz.”127
fi'l-hakîka: Gerçekten. “Mîr-i mûmâ-ileyh fi'l-hakîka reĢîd ü fehîm bendeleri olup..”128
fi'l-vâki’: Gerçekte, hakikaten. “..fi'l-vâki‟ Devlet-i Aliyye‟nin han-ı mesfûr üzerine sefer
eylemege emr-i Ģerîfleri olur ise…129
fî-mâ-ba'd: Bundan sonra. “..fî-mâ-ba'd dahi her hâlde sıdk-ı niyyet ve hulûs-ı taviyyet ile dîn-i
mübîn ve Devlet-i Aliyyemize muvâfık hidemât-ı celîle ve mesâ‟î-i cezîle melhûz-ı humâyûnumuz
olmağla…”130
fî-nefsi’l-emr: ĠĢin aslında. “fî-nefsi‟l-emr Revan kal‟ası ziyâdesiyle metîn olup.."131
fî-vaktinâ hâzâ: Zamanımızda. “...milel-i ütemeddine miyânında mevcûd olan ulûm ve sanâyi‟i
tefahhusa mecbûr olarak fî-vaktinâ hâzâ dünyâda en ilk millet olmuĢlardır.”132
halefen an selef: KuĢaktan kuĢağa. “Han-ı mûmâ-ileyh halefen an-selef ol diyârın hükümdârı
olmayup…”133
hâliyâ: Hâlen. “..hâliyâ Ģöyle arz olundu ki..” “..hâliyâ bunlardan nesne taleb idüp ta‟addî
iderlermiĢ.”134
husûsâ: Özellikle. “..avları kurt ve tilki ve husûsâ öküz kadar beyaz ayı imiĢ..”135
icâleten: Hemen, acilen. "..fi‟l-hakîka müĢârün-ileyhe icâleten külliyyetlü akça irsâli muktezî
idügi..”136
120 BOA, mühimme defteri nr. 3, hüküm 342. (yıl 1559) 121 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 6722-E. (yıl 1798) 122 BOA, Ġrâde-Hâriciye, nr. 16642/3. (yıl 1877) 123 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 36138. (yıl 1828) 124 BOA, mühimme defteri nr. 3, hüküm 220. (yıl 1559) 125 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 94-M (yıl 1776) 126 BOA, A.DVN nr.790, hüküm nr.41 (1501) 127 BOA, HR.SYS 2877/5, belge nr.1,3-6 (yıl 1919) 128 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 94-B, 94-L (yıl 1776) 129 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 860-M (yıl 1784) 130 BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.7, s 65-66./1723 131 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 860-M (yıl 1784) 132 Tarih-i Amerika (terc. Ali Rıza), vrk.2a-3b (1858) 133 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 36547. (yıl 1713) 134 BOA, A.DVN, nr. 790 hüküm 98. (yıl 1501) 135 Cerîde-i Havâdis, nr.151. (1843) 136 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 9992,9978. (yıl 1790)
Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1135
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
ilâ-hâzihi’l-ân: Bu ana dek. “..ilâ-hâzihi‟l-ân cemî‟-i umûr u Ģü‟ûnda alâ-hasbe‟l-emr ve‟l-fermân
amel ve hareket ile…”137
ilâ-inkırâzi'd-devrân: Kıyamete dek. “..ilâ-inkırâzi'd-devrân mâye-i mübâhât olacak vechle..”138
imdi: Artık, Ģimdi, öyleyse. “..imdi yapdurup itmâma iriĢdürmesin emr idüp buyurdum ki..”139
imtisâlen li’l-emr: Emre uymak için. “..imtisâlen li‟l-emr ve tahsîlen li-rızâikümü 'l-âlî..”140
inde'l-îcâb: Gerektiginde. “..inde'l-îcâb kendi kumandanlarına ve me'mûrlarına bilâ-te‟hîr lâzım
gelen me‟zûniyyeti i'tâ eylemekliğini Ģimdiden ta‟ahhüd ederler..”141
inde'l-iktizâ: Gerektiginde.“Bosna muhâcirlerinin inde'l-iktizâ havâlî-i hudûdiyyeye ba‟îd
mevâki‟de iskân edilecekleri tabî‟îdir.”142
kadîmü’l-a’vâmdan: Eskiden beri. “..kadîmü‟l-a‟vâmdan ilâ-hâzihi‟l-ân mâbeynimüzde olan
hüsn-i sebkat ve vüfûr-ı mahabbet muktezâsınca…”143
kâyinen mâ-kân: Olup bulunan. “..hîç ehad kâyinen mâ-kân mâni‟ ü müzâhim olmayup..”144
ke-ennehu: Sanki, güya. “..müzâkere olunan Ģeylere ke-ennehu ittifâk-ı ârâ ile karâr verildiğine
zehâb olunmakda ise de…”145
ke-en-lem-yekûn: Hiç yokmuĢ gibi. "..fevka‟l-âde münbit ve hem de vâsi‟ olan arâzîsine nisbeten
ahâlî-i mevcûdesi ke-en-lem-yekûn hükmünde olup muhâcirîn iskânı hâlinde muhassenâtı derkârdır.”146
ke’l-evvel: Eskisi gibi. “..ke'l-evvel miyânede merbût olan ta‟ahhüdleri üzerinde sâbit-akdâm
oldukları..”147
kemâ fi’1-evvel: Önceki gibi. “..lâkin muhafız-ı mûmâ-ileyh icrâ-yı tedâbîr ile kârbân-ı Revanı
celb ü tergîb etmekle kemâ fi'l-evvel âmed-Ģüd üzere oldukları..”148
kemâ fi's-sâbık: GeçmiĢte olduğu gibi. "..ebnâ-yı sebîl ve tüccâr Hoy üzerinden gidip gelmekde
ve kemâ fi‟s-sâbık alıĢ veriĢ etmekde oldukları..”149
kemâ hiye hakkıhâ: Hakkıyla. "...mâ-ba‟de‟t-tabî‟iyyenin agrâzına kemâ hiye hakkıhâ muttali‟
olduğuma teĢekküren..”150
kemâ hüve fi’s-sâbık: Eskiden olduğu gibi. “..mu‟âvenet-i mâddiyyenin kemâ hüve fi‟s-sâbık bî-
dirîğ buyurulmasını istirhâm eylemek ümniyye-i yegânesiyle gelmiĢdim.”151
kemâ hüve hakkıhi: Hakkıyla. “..bu kaziyyeyi dahi kemâ hüve hakkıhi teftîĢ ü tefahhus
idesiz.”152
Kemâ yenbagî: Gereğince. “..mugâyir-i Ģer‟-i Ģerîf hâlâtın vukû‟a getirilmemesine kemâ yenbagî
sa‟y ü gayreti akdem-i umûr add eylediğimden..”153
137 BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.5, s 23-25. (yıl 1688) 138 BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.7, s 237-239.(yıl 1731) 139 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 585. (yıl 1559) 140 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 7093. (yıl 1796) 141 BOA, Mu‟âhedenâmeler, nr.56/15. (1879) 142 BOA, HR.HMS ĠġO, nr.29/2-4, belge 18/2 a, b. (1910) 143 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 893. (yıl 1560) 144 BOA, A.DVN, nr. 790 hüküm 47. (yıl 1501) 145 Meclis-i Ahkâm-ı Adliyede meĢveret usûlü lâyihası, Takvîm-i Vekâyi‟, nr.188. (1839) 146 BOA, Y.A. Hus., nr.1763/32. (yıl 1884) 147 BOA, Cevdet Hâriciye, nr. 4681. (yıl 1791) 148 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 860. (yıl 1784) 149 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr 6748-B. (yıl 1795) 150 Ebû Ali Sînâ (Abdülkerim Efendi), s.2-5. (yıl 1862) 151 BOA, Yıldız Esas Evrakı, kısım 14, nr.382. (1880) 152 BOA, A.DVN, nr. 790 hüküm 420. (yıl 1501) 153 BOA, Ġrâde-Hâriciye, nr. 9707. (yıl 1860)
1136 Muhittin ELİAÇIK
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
kemâ-kân: Eskiden olduğu gibi. “Dağıstan hanlığı kemâ-kân han-ı mûmâ-ileyhin uhdesine tevcîh
ü ihsân-ı humâyûn buyurulmuĢ olduğundan..”154
ke’ş-şemsi fî-vasati’n-nehâr: Gün ortasındaki güneĢ gibi (açık). “…bu kadar a‟dânın mülkünüze
tasallutu ke‟Ģ-Ģemsi fî-vasati‟n-nehâr zâhir ü âĢikâr iken..”155
keyfe mâ-yeşâ: Dilediği gibi. “..bunları keyfe mâ-yeĢâ tazyîk eylemekde bulunmuĢdur.”156
keyfe me’ttefak: Hangisi olursa, nasıl rast gelirse. "Taraf-ı hükûmetden keyfe me‟ttefak nasb
olunan re‟îs-i ulemâ hükûmetin arzû ve evâmirine tamâmıyla munkâddır.”157
külliyen: Tamamen, büsbütün. "..levâzımât-ı sâireden külliyen hâlî ve hîn-i zuhûrlarında bir
tedârüke destres olmak adîmü‟l-imkân ve eyyâm-ı bahâr dahi karîb olmağla...”158!
lâ-ale't-ta'yîn: Rastgele. “..lâ-ale't-ta'yîn bir mes'ele-i düveliyye zuhûr edince önünü almağa
çalıĢıyorlar..”159
lâ-ilâc: Çaresiz. "..her ne kadar kûĢiĢ ü ihtimâm olundu ise de lâ-ilâc bir mikdârı mürur
etmiĢler..”160
la-siyyemâ: Özellikle. "..ve lâ-siyyemâ her bir sınıf-ı alîlin ve emrâz-ı sâriyye ashâbının baĢka
olarak velhâsıl her bir Ģehir ve kasabada ve bazı karyelerde bile zükûr u inâs için müte‟addid ve muntazam
hastaneler olup..”161
lâ-yenkatı’: Durmadan. "..Lezgi tâifesi han-ı mesfûrun Kâhıt ülkesini lâ- yenkatı‟ nehb ü gâret
idüp..”162
ledâ şerefi’l-vusûl: Varıp teĢrif ettiğinde. "ĠnĢâallahu ta‟âlâ ledâ Ģerefi‟l-vusûl mîr-i mûmâ-ileyh
fi'l-hakîka reĢîd ü fehîm bendeleri olup çend mâhdan berü bu havâlînin cümle keyfiyyâtına vâkıf olmağla
mantûkından ma'lûm-ı âlîleri buyurulur.”163
lede’l-hâce: Gerektiğinde. “..ve asâkir-i mürettebe sefâyin-i muntazamaları her-bâr ta‟lîm ü
ta‟allüm üzere olup lede‟l-hâce hâzır u âmâde sûretinde bulunup..”164
lede’l-îcâb: Gerektiğinde. “Bosna‟da mevcûd asâkirin lede'l-îcâb ta‟lîm etmeleri içün...”165
lede’l-iktizâ: Gerektiğinde. "..lede‟l-iktizâ hudûdda bulunan vüzerâ ve mîr-i mîrâna..”166
lede’l-kırâ’e: Okunduğunda. "..melfûflarıyla Meclis-i Vükelâda lede‟l-kırâ‟e zikr olunan
talîmâtnâme mündericâtı muvâfık görünmüĢ..”167
lede’l-vusûl: Varıp ulaĢtığında. “..lede‟l-vusûl inâyet ü ihsânım olan hil‟at-ı fâhire kisve-i
zâhiremi hutuvât-ı ta‟zîm ü iclâl ile istikbâl ve iktisâ eyledikden sonra…”168
lede'l-vürûd: Geldiğinde. "Sâlih Bey kulları Çıldır valisi vezîr-i mükerrem Süleyman PaĢa
tarafına lede'l-vürûd..”169
154 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 31321. (yıl 1829) 155 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 40705-E. (yıl 1827) 156 BOA, Y. Mtv. nr.210/109. (yıl 1901) 157 BOA, Y. Mtv. nr.210/109. (yıl 1901) 158 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 1251-F. (1783) 159 BOA,Yıldız Mütenevvi Ma‟rûzât, 205/25. (1900) 160 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6702-B. (yıl 1804) 161 Mustafa Sami Efendi, Avıupa Risalesi s.25-39.( 1840) 162 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 58-A. (yıl 1785) 163 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 94-B, 94-L (yıl 1776) 164 Sadık Rıfat PaĢa, Avrupa ahvâli,Müntehabât-ı âsâr, s.1-12 165 BOA, HR.SYS 259/1, belge nr.26-31 (yıl 1906) 166 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr 6748. (yıl 1795) 167 BOA, BEO, dosya nr. 54/2, belge 342984.(1919) 168 BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.7, s 229. (yıl 1730) 169 BOA, Ali Emîrî, I. Abdülhamid, nr 1595, (yıl 1783).
Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1137
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
lede't-tahkîk: Ġncelenip araĢtırıldığında. “..Mehmed Efendi dâ‟îleri tarafından lede‟t-tahkîk
bunların zükûr u inâs on nefer olarak Rusya devleti himâyesinde olup..”170
leffen: Dürülü ve iliĢtirilmiĢ olarak. “..derûn-ı arîzama leffen takdîm Medenî Ağa‟nın
varakasından…”171
li-ecli’l-maslaha: ĠĢ icabı. “Bundan akdemce Hoy hanı tarafından li-ecli‟l-maslaha Der-aliyye‟ye
vârid Hüseyn Ali Bey‟e..”172
li-ecli’t-ticâre: Ticaret için. "Ġtalya Devteti tüccâr-ı mu‟teberânından olup li-ecli‟t-ticâre
Buhara‟ya gitmiĢ oldukları hâlde ba‟zı zan ve iĢtibâha mebnî ahz u habs olunmuĢ olan..”173
li-maslahatin: ĠĢ icabı. “ale'l-usûl hükûmet-i âidesinden evrâk-ı mürûriyye ahzıyla li-maslahatin
çâr-aktâr-ı âlemde seyâhat ise hükûmât-ı medeniyyeye mensûb her ferde te'mîn edilmiĢ hukûk-ı
tabî‟iyyedendir.”174
ma’a hâzihî: Bunun yanı sıra. “Hükûmet-i mahalliyye „inde'l-îcâb kendü tasavvurâtını sektedâr
edebilecek müstakil ve ma'a-hazihî mütemevvil bir kısım müslimân ashâb-ı emlâkin vücûdını arzû
etmediginden..”175
ma’al-kasem: Yemin ederek. "..bi'l-hâssa orduya „âid olan iĢlerinde mümâna‟at gösterdiklerini
ma'a'l-kasem arzeylerim.."176
ma’a’l-mecbûriyye: Mecburen. "..nihâyetü'l-emr Rusun Van hudûdunu tecâvüz etmesi üzerine
ma‟a‟l-mecbûriyye ma‟a-âile Van‟dan çıkdım.”177
ma’a'l-mesârr: Memnuniyetle. “..bu bâbda bir de komisyon-ı mahsûs teĢkîl kılındığı ma‟a'l-
mesârr istihbâr kılınmıĢdı.”'178
ma’a-âile: Aileyle birlikte. "..nihâyetü'l-emr Rusun Van hudûdunu tecâvüz etmesi üzerine ma‟a‟l-
mecbûriyye ma‟a-âile Van‟dan çıkdım.”179
ma’a-hâzâ: Bununla beraber. “..ma‟a-hâzâ Afganistan ahâlîsi umûmen Hanefiyyü'l-mezheb ve
beĢ altı milyon nüfûsdan mürekkeb olarak..”180
ma’a-mâ-fîh: Böyle iken. "..firârîlerin ta 'kîbine geldiğimizi ve ma‟a-mâ-fîh telefât-ı hayvândan
baĢka bir Ģey olmadığından teslîm olurlarsa mutasarrıf beyin afvedeceğini söyledim.."181
ma’an: Birlikte. “..âcil tahrîrâtıyla ma‟an ma‟rûz-ı atebe-i ulyâ-yı Ģâhâneleri kılındığı,."182
ma’a’t-te’essüf: Yazık ki, esefle. “..mesele-i fi‟liyyeye gelince; Türkiye‟nin vaziyet-i hâzırası bu
adaların bizde kalmaları ümidini ma‟a‟t-te‟essüf bahĢ etmemekte ise de..”183
mâ-dâme'l-hayât: YaĢadıkça. “..bundan böyle mâ-dâme'l-hayât ol makâm-ı mübârekde bi‟l-
ikâme..”184
mâ-tekaddem: Önceleri. “..oğullarıyla mâ-tekaddemden Akpınar yolın görüp gözedüp..”185
170 BOA, Ġrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 6455. (yıl 1850) 171 BOA, Cevdet-Hâriciye, nr.3629. (1828) 172 BOA, Cevdet-Hâriciye, nr.9166. (1784) 173 BOA, Ġrâde-Hâriciye, nr.11667. (1863) 174 BOA, HR.SYS 259/1, belge nr.65 (yıl 1903) 175 BOA, Y.A. Hus., nr.413/8. (yıl 1901) 176 BOA, HR.SYS 2872/2, belge nr.167-175 (yıl 1916) 177 BOA, HR.SYS 2872/2, belge nr.19-33 (yıl 1916) 178 BOA, Y. Mtv. nr.175/183. (yıl 1898) 179 BOA, HR.SYS 2872/2, belge nr.19-33 (yıl 1916) 180 BOA, Ġrâde-Hâriciye, nr.16642/3. (yıl 1877) 181 BOA, HR.SYS 2872/2, (yıl 1916) 182 BOA, Cevdet-Dâhiliye, nr.11750. (1780) 183 BOA, Ali Fuad Türkgeldi Evrakı, 9/75/3 ġubat 1922 184 BOA, Ġrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 9114. (1852)
1138 Muhittin ELİAÇIK
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
matviyyen: Dürülü, sarılı olarak. "..tahrîrâtın tercemesi dahi matviyyen arz u tesyîr
olunmağla..”186
mebnî: Ġçin, dolayı. "..cemî‟-i zamânda merâsim-ihtiyâtiyyeye ri‟âyet ü dikkat kavâid-i mer'iyye-i
mu'tebere-i düveliyyeden bulunduğuna mebni..”187
mehmâ emken: Olabildiği kadar. “'..nüfûz-ı âlîsini Avusturya devleti kendü menâfiine muhâlif bir
mecrâya sevketdirmemek için mehmâ emken Devlet-i Aliyyeye karĢu bir mülk-i i‟tidâlkârîde
bulunmağı..”188
melfûfen: Sarılı olarak. “..bu def‟a derûn-ı arîza-i çâkerâneme melfûfen hâk-i pây-i devletlerine
irsâl olunmağla..”189
merreten ba'de uhrâ: Birbiri ardınca. “Amerikalılar dünyanın kâffe-i milletlerinden ziyâde cebân
ve zarîfü‟l-kalb bir millet iken merreten ba'de uhrâ Ġspanyalulara ale‟l-gafle hücum idüp..”190
min ba'd: Bundan sonra. “.min ba'd münâza‟a ve mütâlebeye müeddî bir hâlet kalmamak
üzere...”191
min-ciheti'l-mecmû’: Toplamda. ".min ciheti'l-mecmû‟ saray ve kenîse ve hâne ve mahzen ve
dükkân misillü takriben üç yüz bin ecnâs-ı ebniyeden ibâret olduğu hisâb u tahmin olınup..”192
min-cihetin: Bir yönden. “..ammâ insâf olunsa min-cihetin ma‟zûr bulunmuĢlardır.” 193
mine’l-kadîm: Eskiden beri. "Ġngiltere ahâlîsi mine‟l-kadîm iki fırka olarak birine Tory ve
diğerine Whig ta‟bîr olunup..194
min gayri resmin: Adet dıĢı olarak. “Sefîr-i mûmâ-ileyhin kangı gün ve ne vaktde min-gayri
resmin mâbeyn-i humâyûn-ı Ģâhâne cânib-i eĢrefine azimeti emr ü fermân buyurulur ise..”195
min haysü’l-mecmû’: Toplam. "...çünki bu iki komite min-haysü‟l-mecmû‟ bir milyon iki yüz bin
ahâlînin vekili olduğundan..”196
min külli’l-vücûh: Her yönden. "Bu serhaddin husûsu ve umûr-ı mahlası min külli'1-vücûh enzâr-
ı merhamet-evliyâ-yı ni'amîye muhtâc olmağla..”197
mirâren: Defalarca. “..mirâren ahkâm-ı Ģerîfe ve kullar gönderüp emr itmiĢ idüm.”198
mu’accelen: Hemen. "...muaccelen mezbûrile bildüresin.” 199
mu'ahharen: Sonradan, bilâhere. "Kont Ziçı tarafından mu'ahharen Bâb-ı Âlî'ye teklif olunan
mukâvelenâme hakkında..”200
mukaddemâ: Önceden. “mukaddemâ Nâdir ġâh vaktinde Gence kal‟asına ecdâdınız vezîr Ġshak
ve Yusuf PaĢa merhumlar tarafından kemâliyle mu‟âvenet olunduğuna binâen.."201
185 BOA, A.DVN nr.790, hüküm nr.244 (1501) 186 BOA, Y.A. Hus., nr.412/8. (yıl 1900) 187 Sadık Rıfat PaĢa, Avrupa ahvâli, Müntehabât-ı âsâr, s.1-2 188 BOA, Y.A. Res., nr.117/77 (1902) 189 BOA, Hatt-ı Hümâyûn,, nr. 6686 (1802) 190 BOA, Târîh-i Amerika (çev.Ali Rıza) vrk.2a-3b(1858) 191 BOA, Cevdet Hariciye, nr. 1349, (yıl 1731). 192 Takvîm-i Vekâyi‟(Londra üzerine), nr. 57, (yıl 1833) 193 Maârife dâir, Tercümân-ı Ahvâl, nr.34, s. 1-3, (yıl 1861) 194 Seyâhatnâme-i Londra, s 53-55, (1852). 195 BOA, Ġrâde-i Dâhiliye, nr.60716(1877). 196 BOA, Y Mtv, nr. 210/109, (yıl 1900). 197 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.324-B(yıl 1783). 198 BOA, A.DVN, nr.790, hüküm 257 (1501) 199 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm no:210(1559) 200 BOA, Mu‟âhedenâmeler, nr.56/8. (1909) 201 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.94-B, 94-L(yıl 1776).
Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1139
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
muttasıl: Aralıksız, biteviye. "Keyfiyyet-i hâllerin muttasıl bildürmekden hâlî olmayasız.”202
müceddeden: Yeniden, tekrar. "..iĢbu çârsû-yı kebîr bin üç yüz on dört sene-i bahriyyesi Rebî‟ü‟l-
evvelinde müceddeden ta'mîr olunmuĢdur.”203
mücerred: Sadece, yalnızca. “Avrupalılar bu lisân-ı dil-pezîrin tahsiline cân u dilden arzû-keĢ
oldukları hâlde mücerred beyân olunan yolsuzlukdan neĢ‟et eden su‟ûbet hasebiyle öğrenemeyip...”204
müsâra’aten: Çabucak. "Ġrsâli muktezî olan akçanın icâleten ve müsâra‟aten Der-aliyye'den
hazîne-bend ile ordu-yı humâyûna irsâl buyurulması.."205
müşevveşü’l-hâl: Hâli periĢan. “Re‟âyâ, zulmlerinden müĢevveĢü‟l-hâl olmuĢlardur diyü arz
itdüği..”206
müttefekun-aleyh: Üzerinde birleĢilmiĢ. “Mütekaddimîn indinde müttefekun-aleyh olduğu
vechle..”207
nev’an-mâ: Bir bakıma. "Gerçi bu meveddetin temâdî edeceği Ermeni fesedesini iyiden iyiye
safahât-ı te‟emüle daldırdığı nev‟an-mâ rû-nümâ idi..”208
nihâyetü’l-emr: ĠĢin sonunda, nihayet. “..nihâyetü‟l-emr Rusun Van hudûdunu tecâvüz etmesi
üzerine ma‟a‟l-mecbûriyye ma‟a-âile Van‟dan çıkdım.”209
re’ye’l-ayn: Kendi gözüyle görerek. ".adem-i muhâlefetlerin re‟ye‟l-ayn müĢâhede etmiĢ
olduğu..”210
sâbıkâ: Evvelce. “sâbıkâ üzerüme yazılmıĢ müsellemlik çiftliğüme Emirze nâm kimesne nizâ‟
idüp..”211
tebdîlen: DeğiĢtirilerek. "..ve bir yüzbaĢının mevcûd beĢinci rütbe mecîdî niĢânının yerine tebdîlen
dördüncü rütbe mecîdî niĢânı i‟ tâ edilmiĢdir.”212
teberrüken: Uğur ve bereket olarak. "KaĢgar ile civâr memâlikde lihye-i saâdet-i cenâb-ı risâlet-
penâhî bulunmadığından bahisle teberrüken bir lihye-i saâdet ihdâ vü i‟tâsı istid‟âsına dâir..”213
vaktâ: Ne vakit (ki), o zaman. "..vaktâ mezkûr tiyatronun duhûliyyesi elli beĢ guruĢa olup.."214
vakten mine’l-evkât: Herhangi bir zaman. "..her bir ahz u i‟tâlarında sened ve temessük tahrîriyle
vakten mine‟l-evkât dâiye-i tezvîr ü inkâra ugramakdan masûn olurlar”.215
vechen mine'1-vücûh: Hiçbir yönden. "..bu makûle hudûd-ı Devlet-i Aliyyeye tevârüd eden olur
ise vechen mine‟l-vücûh kabûl olunmayarak.."216
vech-i meşrûh(üzere): Açıklanan tarzda. "Bir sûreti Revan hanı Mehmed Han'a vech-i meĢrûh
üzere...”217
202 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm no:458(1559) 203 Ġstanbul‟da KapalıçarĢı giriĢ kapısındaki sultani yazı. 204 Tercümân-ı Ahvâl, nr.34, s. 1-3, (yıl 1861) 205 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.9992, 9978(1790). 206 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 2. (1559) 207 Münif PaĢa, (Sokrat üzerine) Müntehabât-ı Âsâr-ı Osmâniyye, s.39-45. (1871) 208 BOA, HR. SYS 2872/2, belge nr.56-62 (1916) 209 BOA, HR. SYS 2872/2, belge nr.19-33 (1916) 210 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.339(1783). 211 BOA, A.DVN, nr.140, hüküm nr.257 (1501) 212 BOA, Harbiye Taltîfât-Tevcîhât, dosya nr. 67/5 (l917) 213 BOA Yıldız Sadaret Husûsî Ma:rûzât,nr.337/133.(1895) 214 Seyâhatnâme-i Londra, s 53-55. (1852) 215 Mustafa Sami Efendi, Avrupa Risalesi, s.25-39. (1840) 216 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6686(1802). 217 BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.9, ss.221-222. (1788)
1140 Muhittin ELİAÇIK
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
vech-i muharrer: Yazıldığı üzere. "Hânân-ı mûmâ-ileyhimin vech-i muharrer üzre ittihâd u
ittifâkları ber-kemâl olduğundan...”218
ve illâ: Aksi hâlde. “Sebeb-i ma‟nâ içün her biri her cânibe perâkende olmuĢlar ise fe-bihâ, ve illâ
bir yerde cem'iyyet ile konmayup basîret üzre olasın kim...“219
yevmen fe-yevmen: Günden güne. “Mukaddemâ Dağıstan‟dan celb olunması emr ü fermân
buyurulan Lezgi tâifesinden yevmen fe-yevmen elliĢer ve altmıĢar nefer piyâde ve süvârî vürûd ederek..”220
zeylen: Ek olarak. “Sefâret-i müĢârün-ileyhâdan bu kerre zeylen vürûd eden...”221
Arapça-Farsça zarflar
Belgelerde sık geçen zarflar arasında Arapça-Farsça olanlar da çok kullanılmıĢtır:
ân-be-ân: Gittikçe, yavaĢ yavaĢ. “Sırbiye eĢkıyasının ân-be-ân tecâvüz-i hudûd ile hayvânât
gasbetmek gibi ef'âl-i kabîhadan aslâ fâriğ olamamaları...”222
ba'd-ez-ân: Ondan sonra. "Ba'd-ez-ân mersûm EĢbethar Acem tarafında olan köprüye dört yüz
nefer soltat gönderüp..”223
ba'd-ez-în: Bundan sonra. "..bi-mennihi te‟âlâ rehîn-i ilm-i Ģerîfleri oldukda ba'd-ez-în dahi ibrâz-ı
âsâr-ı muvâlât-kârîye himmetleri mem‟mûl-i hâlisânemizdir.”224
bâ-husûs: Özellikle. “..ve bâ-husûs el-eĢyâ‟u tenkeĢifü bi-azdâdihâ müfâdınca..”225
bâ-vücûd ki:: Bununla beraber, böyle iken. "bâ-vücûd ki tapuyı ben dahi virürem diyü
bildürdi.”226
be-gâyet: Son derece, hayli. "..ve odalarının be-gâyet pâk u temîz ve et‟ime ve nânlarının kemâl
mertebe ihtimâmlı ve hâs olmasına mütehayyir olmuĢumdur.”227
be-heme-hâl: Elbette, mutlaka. "..cism-i memleket be-heme-hâl helâk veyâhûd bî-mecâl olur.”228
be-her-hâl: Her hâlde. "Kırım ordusu be-her-hâl tedârükât-ı kaviyyeye mevkûf olmakdan
nâĢî..”229
ber-karâr-ı sâbık: Önceki karar üzere. "min-ba‟d ber-karâr-ı sâbık her kanda diler ise anda
ikâmet idüp..”230
ber-minvâl-i meşrûh: Açıklandığı üzere. “..ber-minvâl-i meĢrûh bir mâddede ekseriyyet-i ârâ
bulunmayup da..”231
ber-minvâl-i muharrer: Yazıldığı üzere. "Bir sûreti ümerâ-i Dağıstandan Zozan Bey'e ber-
minvâl-i muharrer.."232
218 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6748-A(1795). 219 BOA, mühimme defteri nr. 3, hüküm 863. (yıl 1560) 220 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.860 (1784) 221 BOA, Y.A. Hus., nr.412/8. (1900) 222 BOA, HR. SYS, 250/1, nr.184. (1876) 223 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6677-A. (1803) 224 BOA, Ġrâde-Hâriciye, nr. 15225. (1872) 225 Münif PaĢa, Mecmûa-i Fünûn, nr.14, s.74-77.(1863) 226 BOA, A.DVN, nr.790, hüküm nr.42. (1501) 227 Mustafa Sami Efendi, Avrupa Risalesi, s.25-39. (1840) 228 Mehmed Said, Mecmûa-i Fünûn, 5/186-196. (1862) 229 BOA, A. DVN, nr.1, hüküm 56. (1778) 230 BOA, A. DVN, nr.790, hüküm nr.91. (1501) 231 Takvîm-i Vekâyi‟, nr. 188. (yıl 1839) 232 BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.9, ss.221-222 .(1788)
Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1141
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
ber-mûceb-i…: Gereğince. "..mevcûd olanlarına ber-mûceb-i defter hediyye-i pâdiĢâhâneyi teslîm
ve.. "233
ber-mu'tâd: AlıĢıldığı üzere. "Nevrûzda ber-mu‟tâd hey'et-i süferâ ile huzur-ı Ģâhîye
çıkıldukda..”234
ber-tafsîl: Ayrıntılı olarak. “..fî-mâ-ba'd kendilerine mutî‟ bulunacağımızı ber-tafsîl söyledik ise
de..”235
ber-vech-i âtî: AĢağıdaki gibi. "Novel Press Liber gazetesinde münderic bendin bir fıkrası ber-
vech-i âtî derc ve nakl edilir.”236
ber-vech-i bâlâ: Yukarıdaki gibi. "ber-vech-i bâlâ arz olunan havâdisât menâbi‟-i mevsûkadan
me‟hûz olmağla ol bâbda..”237
ber-vech-i emânet: Emanet Ģeklinde. “Ta‟yîn eyledügün kimesneye iltizâmla mı virilmiĢdür,
yohsa ber-vech-i emânet mi virilmiĢdür?”238
ber-vech-i isticâl: Hızlıca, çabucak. "..mukayyed olup ber-vech-i isti'câl kesdürmek bâbında
ihtimâm eyleyesiz.”239
ber-vech-i meşrûh: Açıklandığı Ģekilde. ”..Ģimdilik Revan tarafına dâir bir mülâhaza edecek hâlât
olmadığını ber-vech-i meĢrûh i‟lân ederek..”240
ber-vech-i muharrer: Yazıldığı üzere. "Mes‟ûdât-ı mezbûreye ber-vech-i muharrer müsâ‟ade
buyurulduğu sûretde..241
ber-vech-i tahmîn: Tahminen. “..ber-vech-i tahmîn yüz elli kîselik emvâli zikr olunan
mihmândârlar ma‟rifetleriyle Çıldır valisi mûmâ-ileyh tarafına nakl ü teslîm olunmuĢ olduğını..”242
ber-vech-i zîr: AĢağıdaki gibi. “..ma‟rûzât-ı lâzime-i bendegânemi ber-vech-i zîr hulâsa
ederek..”243
bî-vech: Sebepsiz. “..bî-vech almak isterse men‟ ü def‟ idüp aldurmayasız.”244
çend def’a: Birkaç defa. “..birkaç mâh zarfında han-ı mesfûr tarafından çend def‟a mahsur u
tazyîk olundukda..”245
çend rûz: Birkaç gün. “..inĢâallahu te‟âlâ çend rûz zarfında vilâyetlerine müdâfa‟aları müyesser
oldukda..”246
çend rûz mukaddem: Birkaç gün önce. “Târîh-i senânâmeden çend rûz mukaddem yine kal‟a-i
mezbûre ahâlîsinin mahsus taraf-ı senâkârîlerine vürûd etdigine binâen..”247
def’a be-def’a: Defalarca. “Serhadd-i mansûrenin kâffe-i umûrında def‟a be-def‟a netâyic-i hüsn-i
himem-i hânîleri zuhûrıyla..”248
233 BOA, Ali Emîrî, I. Abdülhamid, nr. 1595. (1783) 234 BOA Y.Mtv, nr.14/28 (yıl 1884) 235 BOA, HR. SYS, 2872/2. (1916) 236 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma:rûzât,nr.177/50.(1884) 237 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma:rûzât,nr.219/29.(1888) 238 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 398. (yıl 1559) 239 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 463. (yıl 1559) 240 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.860.(1784) 241 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.324-B.(1783) 242 BOA, Ali Emîrî, I. Abdülhamid, nr. 1595.(yıl 1783). 243 BOA, Yıldız Esas Evrakı, kısım 14, nr.382. (1880) 244 BOA, A.DVN, nr.790, hüküm 93. (1501) 245 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.94-M.(1776) 246 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.1334.(1785) 247 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.94-B, 94-L.(yıl 1776) 248 BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.5, ss.220-222. (1696)
1142 Muhittin ELİAÇIK
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
der-‘akab: Ardından, akabinde. “..der-„akab hanı mesfûr tarafına âzim olduğunu dahi müĢâhede
etmiĢ olduğu..”249
evvel-be-evvel: Her Ģeyden önce, evvela. “ĠĢbu husûslar evvel-be-evvel cânib-i Ģerîflerine tahrîr
ve ifâde-i lâzime-i umurdan idügi..”250
ez-ân-cümle: O cümleden olarak, mesela. “..ez-ân-cümle müĢevvik-i hicret cürmüyle ithâm
edilenlerimiz altı mâh habs cezasıyla mahkûm olmuĢ..251
ez-cümle: Meselâ; özetle. “..ez-cümle ba‟zı kerre ahâlî-i Ġslâmiyyenin muhâcereti teĢvik ve ba‟zen
men‟ olunduğu gibi..”252
ez-her-cihet: Her yönden.. “..sefâretinde sebât olmayup ve olmadığı ez-her-cihet mesmû‟-ı
dâiyânem olup..”253
mâdde-be-mâdde: Madde madde. "Tesyâr olunan evrâk mâdde be-mâdde hulâsa ve iktizâsı
bâlâsına sürhle iĢâret ve takımıyla atebe-i ulyâlarına arz olundu.”254
mahal-be-mahal: Yer yer. “..mahal-be-mahal tesyîr ü îsâli cânib-i muhlisîye emr ü fermân
buyurulan atâyâ ve hedâyâ-yı humâyûn..”255
minvâl-i meşrûh: Açıklandığı üzere. "..inĢâallahu te‟âlâ vusûlünde minvâl-i meĢrûh üzere hüsn-i
himmet-i hânîleri meczûmen melhûz-ı humâyûnumdur.”256
minvâl-i muharrer: Yazıldığı üzere. “..mezbûre Safâ Hatun ber minvâl-i muharrer ile‟l-vefât
mutasarrıfa olup..”257
yek-dil ü yek-cihet: BirleĢerek. “..cümlesi yek-dil ü yek-cihet olarak..”258
Farsça zarflar
Belgelerde geçen kalıp zarfların bir kısmı da sadece Farsça kelimelerden oluĢmuĢtur:
binâ-ber-în: Dolayısıyla."..binâ-ber-în hürriyet-i ticâret dahi elzemdir.”259
câ-be-câ: Yer yer. “..cânib-i muhlisânemiz câ-be-câ mürüvvet-i esâlîbleriyle yâd u tezkâr
buyurulmak me‟mûl-i muhlisânemizdir.”260
çâr-nâ-çâr: Çaresiz, ister istemez. “..ekserîsinin telef ü helâkini gördükden sonra çâr-nâ-çâr
Rusların taht-ı tasarrufunda olan Hokand kıt'asına ilticâ eylemeğe mecbûr oldum.”261
dem-be-dem: Daima, sürekli. “..ile dem-be-dem izdiyâd u iĢtidâd bulmak müyesser ola.”262
ez-cân u dil: Ġçten gelerek. “..uğur-ı dîn-i mübîn ve devlet-i ebed-rehînimizde ez-cân u dil sarf-ı
tâb u tâkat edeceği..”263
249 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.339.(1783) 250 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6679-A.(1800) 251 BOA, HR. SYS, 2592/1, nr.66. (1902) 252 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma:rûzât,nr.175/23.(1883) 253 BOA, BEO-A.DVN DVE, nr.11/41. (1866) 254 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.1164.(1788) 255 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.58-B.(1785) 256 BOA, Nâme-i Humâyûn deft., nr.5, s.219-220. (1696) 257 Antep Ģer‟iye sicili, nr.103 (yıl 1727) 258 BOA, Yıldız Esas Evrakı, kısım 14, nr.382. (1880) 259 Münif PaĢa, (Bedâyi‟-i Edebiyye), s.363-383.(1910) 260 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.58-B.(1785) 261 BOA, Yıldız Esas Evrakı, kısım 14, nr.382. (1880) 262 BOA, Nâme-i Humâyûn deft., nr.5, s.197-198. (1710) 263 BOA, Nâme-i Humâyûn deft., nr.9, s.148. (1784)
Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1143
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
ez-ser-i nev: Yeni baĢtan, yeniden. “..sülâle-i Cengiziyeyi ez-ser-i nev ol havâlîde iĢtihâr-yâfte-i
gâlibiyyet etmek vâdîsinde olduğına nazaran..”264
gûyâ: Sanki. “..gûyâ biribirleriyle yarın muhârib olacaklar gibi umûr-ı nizâmiyye-i askeriyye ve
sâir mühimmât-ı seferiyyelerine leyl ü nehâr ikdâm ü gayret ederler.”265
hâh nâ-hâh: Ġster istemez. “.hayme-niĢîn olan aĢâyirin Kars‟dan gayri melceleri olmadığından
hâh nâ-hâh hudûd-ı Kars‟a firâr u ilticâlarında..”266
hemvâre: Daima. “Bâkî hemvâre eyyâm-ı sa‟âdet ü ikbâl-i ebediyyü‟l-ittisâl bâd.”267
her çi bâd-âbâd: Ne olursa olsun, ister istemez. "Bu miyânda kudreti olanlar her çi bâd-â-bâd
kudreti olanlar hayâtını kar içine atıyor, atamayanlar Emeni kılınçlarına boyunlarını uzadıyordu.”268
her-bâr: Her zaman, her defa. “..ve asâkir-i mürettebe sefâyin-i muntazamaları her-bâr ta‟lîm ü
ta‟allüm üzere olup lede'l-hâce hâzır u âmâde sûretinde bulunup..”269
hod-be-hod: Kendi kendine. “.hod-be-hod Rusyaluya mukâvemet ve mukâbele edemeyecekleri
ma‟lûm-ı sa‟âdetleridir.”270
hodkâmâne: Bencilce. "..Fransızlar hodkâmâne ve dürüĢtâne hâllere devâm ile..”271
mû-be-mû: Ġnceden inceye. “..elçilerinin takrîr-i sıhhat-pezîrlerinden mû-be-mû muhât-ı ilm-i
âlem-ârâ-yı veliyyü‟n-ni‟amâneleri buyuruldukda..”272
pâ-ber-câ: Sebtkâr, devamlı. “..ve ta‟assub-ı dîn-i Ģeriat-ı Muhammedîde pâ-ber-câ-yı istikâmet
olmalarını”'273
pey-â-pey: Birbiri ardınca. “Bundan sonra dahi tedârük olunan ahbâr u havâdisât pey-â-pey hâk-i
pây-i âlîlerine tahrîr olunmakda kusûr olunmayacağı..”274
pey-der-pey: Birbiri ardınca. “..tarîk-i Anamuru güĢâd etdirdikden sonra pey-der-pey kendüye
mu‟âvenet ve külliyyetlü takviyet verildiğinden..”275
refte refte: Gittikçe, gitgide. “..ve bu kâ‟ide ile refte refte zî-kudret hânedân hânedânzâde
çoğalup..”276
rûz-be-rûz: Günden güne, gitgide. “..beynlerinde buğz u adâvet ve rûz-be-rûz iĢtidâd-ı küdûretleri
vâki‟ olup..”277
rûz u şeb: Gece gündüz, daima. “..cümlemiz rûz u Ģeb du‟â-yı pâdiĢâhîyle meĢgûl olarak..”278
sâl-be-sâl: Yıldan yıla. “Ellerine ol vechle temessükler virildi ki sâl-be-sâl ta'yîn olunan hâsılların
sâhib-i tîmâra ber-vech-i nakd edâ ideler.”279
264 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.7616. (1802) 265 Sadık Rıfat PaĢa, Avrupa ahvâli,Müntehabât-ı âsâr, s.1-12 266 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.9932. (1791) 267 BOA, Nâme-i Humâyûn deft., nr.6, s.197-198. (1710) 268 BOA, HR. SYS, 2872/3, nr.66. (1916) 269 Sadık Rıfat PaĢa, Avrupa ahvâli,Müntehabât-ı âsâr, s.1-12 270 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.94-B, 94-L. (1776) 271 BOA, HR. SYS, 2544-16/16. (1920) 272 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.58-A. (1785) 273 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.94-B, 94-L. (1776) 274 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.40705-E. (1827) 275 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.94-B, 94-L. (1776) 276 Sadık Rıfat PaĢa, Avrupa ahvâli, Müntehabât-ı âsâr, s.1-12 277 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6680-B. (1800) 278 BOA, Yıldız Mütenevvi Ma'rûzât, nr. 14/95.(1883) 279 BOA, Tapu Tahrîr Defteri, nr. 211. (1542)
1144 Muhittin ELİAÇIK
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
ser-i mû: Kıl ucu kadar, zerrece. “Bu kulları hidemât-ı aliyyede nakdîne-i cân-ı nâ-tüvânımı îsâr
etmekde ser-i mû tehâvün ü tekâsül eder değilim."280
sû-be-sû: Her yanda. "..sû-be-sû kahr-ı tedmîr-i a'dâ-yı dalâlet-ittisâf ile..”281
yegân yegân: Birer birer. "..alenen itâle-i dest-i tasarrufdan hâlî olmadığı yegân yegân havânîn-i
mûmâ-ileyhimin ma‟rûzâtlarından ve elçilerinin takrîr-i sıhhat-pezîrlerinden mû-be-mû muhât-ı ilm-i âlem-
ârâ-yı veliyyü'n-ni‟amâneleri buyuruldukda..” 282
Türkçe-Arapça-Farsça karışık hâlde geçen zarflar
KalıplaĢmıĢ zarfların bir kısmı da üç dilden kelimelerle karıĢık biçimde kullanılmıĢtır:
aç bî-ilâc: Aç açık, periĢan. “Aç bî-ilâc buralara kadar geldiğimizi ve o hâin kör Moskofların ne
kadar alçak ve cânî olduklarını maa‟l-kasem arz eyleriz.”283
bir ân akdem: Bir an önce. “Bir ân akdem itmâm u ikmâline isti‟câl olunacağı..”284
bundan akdemce: Bundan önce. “Buhara hâkimi Haydar ġâh tarafından bundan akdemce südde-i
mekârim-udde-i Ģâhânelerine musâdakat-nâme teblîğine me‟mûren Kırım‟dan sefîne ile der-bâr-ı saltanata
bast-ı kâlîçe-i sefâret iden elçi..”285
bu hılâlde: Bu arada. "..bu hılâlde hân-ı mersûm resîde-i dereke-i bi'se'l-masîr olup..”286
cihetle: Dolayı, için. "Mahall-i mezkûrda mikdâr-ı kifâye peksimed mevcûd bulunmadığı
cihetle..”287
çend mâhdan berü: Birkaç aydır. "çend mâhdan berü bi'd-defe‟ât Gence kal'ası mesfûr Ġrakli Han
tarafından mahsûr olunduğu..”288
çend rûz akdemce: Birkaç gün önce. "..bir kıt'a mufassal darâ‟at-nâme-i bendegânem târîh-i
arîza-i ubûdiyetimden çend rûz akdemce takdîm-i atebe-i felek-mertebe-i veliyyü'n-ni‟amîleri kılınmıĢidi.”289
çend rûz ilerüce: Birkaç gün önce. “Tiflis hanı dahi han-ı mûmâ-ileyhin zuhûrından çend rûz
ilerüce ihtiĢâd eylediği askeriyle kal'adan taĢra altı sâ‟at mesâfede Hasan suyu ta'bîr olınur mahalde
otururken..”290
çend rûz mukaddem: Birkaç gün önce. "..pîĢgâh-ı veliyyü'n-ni‟amîlerine inbâ zımnında çend rûz
mukaddem Necîb Efendi bendeleri tarafına iĢâret kılınmıĢ olmağın..”291
çend müddetdir: Kaç zamandır. “..ilâc i‟âdesine me‟mûr olup çend müddetdir Kars muhâfızı
Mehmed PaĢa kulları nezdinde beyhûde ikâmet üzre olan Abdullah Han'ın dahi i‟âdesi paĢa-yı mûmâ-ileyhe
tahrîr olunduğu..”292
çend sene akdem: Birkaç yıl önce. “Bu dâ‟îeri bundan çend sene akdem taraf-ı Hicâz‟a azîmet ve
farzullahı edâ eyleyüp..”293
280 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 1251-F (1783) 281 BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr. 5, s.23-25.(1688) 282 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.50-A. (1785) 283 BOA, HR. SYS 2872/2. (1916) 284 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.908. (1784) 285 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.7618. (1802) 286 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 1743. (1798) 287 Mühendis Fâik, Seyâhatnâme-i Bahr-ı Muhît, s.25-32. (1868) 288 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 94-B, 94-L. (1776) 289 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 6722. (1798) 290 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 6694. (1795) 291 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 34805. (1827) 292 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 6702-B. (1804) 293 BOA, HR. SYS, nr.4/1. (1849)
Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1145
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
gün-be-gün: Günden güne. "..ancak ma‟âĢ maddesine bundan böyle bakılmayup gün-be-gün
açıkdan tevcîh ile tekessür etdikçe verilmekden kalup..”294
“..pervâsızca icrâ kılınan vahĢet tevâlî ve gün-be-
gün teĢeddüd etmekde bulunduğundan..”295
güneş gibi zâhir: GüneĢ kadar açık. “..yüz bin amele ta'yîn eyleseler on sene müddetde araba
yürür yol açamayacakları güneĢ gibi zâhir iken..”296
kadîmü'l-eyyâmdan: Öteden beri. "Siz dahi kadîmü'l-eyyâmdan atebe-i ulyâmuza sadâkat u ihlâs
ile intisâb u ihtisâs etmiĢ kadîmî dostumuz olduğunuz ecilden..”297
mukaddemce: Önce, önceden. “Bu def‟a kendüden mukaddemce Tebriz‟e gönderdiği Süleyman
Han ma‟iyyetinde..”298
mülâbesesiyle: Münasebetiyle. “ĠĢbu vâki‟ olan takrîrini kaleme alması sipâriĢ olunmak
mülâbesesiyle Fransiyyü‟l-ibâre olarak kaleme alup..”299
onat (vechle): Ġyi bir Ģekilde, güzelce. “Bu hususları onat fikr idüp..”300
“Onat vechle teftiĢ ü
tefahhus idesiz, göresiz.”301
şimdiki hâlde: Hâlen. “ġimdiki hâlde sen ki sancak begisin..”302
yek-dil ü yek-cihet: Birlik ve bütünlük içinde, müttefikan. “Cümlemüz yek-dil ü yek-cihet olup
hüsn-i ittihâd u ittifâk ile..”303
Sık geçen kalıp sözler
Bu tip sözler müstakil bir çalıĢmada incelenecek kadar çoktur. Örnek olması için en sık
geçenlerden birkaçını vermekle yetiniyoruz:
Huda ne-kerde:. Allah göstermesin. “Sırbluların bu sûretle gelüp geçenlere de tüfenk etmeleri
Huda ne-kerde bi'l-âhire tarafeyn ahâlîsi beyninde bir fenâlık zuhurunu mü‟eddî olacağı..”304
inşâallahu'l-e’azz: Yüce Allah dilerse. “inĢâallahu'1-e‟azz beglerden ve sâir kullarumdan her
kimün hidmet ve yoldaĢlığı sebât ide..”305
lehü’l-hamd: Allah‟a Ģükür ki. “Asya‟da ittihâd-ı Ġslâm farizasını fi'le getürmeğe muvaffakiyyetin
esbâb-ı kaviyye-i ma‟nevyyesi lehü‟l-hamd mevcûd iken..”306
li'llahi'l-hamd ve'l-minne: ġükür ve övgü Allah'adır ki. “li'llahi'l-hamd ve'l-minne keyfiyyet
zamânımız gibi olmayup..”307
Sık geçen bildirme ifadeleri
Bu tip kullanımlar zarf ve edatlarla iç içe ve genellikle bildirme Ģeklinde geçmektedirler:
âsûde-hâl ve müreffehü’l-ahvâl: Hâli ve durumu iyi. “Eyyâm-ı adâlet-encâm-ı hüsrevânemde
re‟âyâ vü berâyâ âsûde-hâl ve müreffehü‟l-ahvâl olup..”308
294 BOA Hatt-ı Humâyûn., nr. 31321. (1829) 295 BOA, HR. SYS, nr.2877/55. (1919) 296 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 437(1783) 297 BOA, Mühimme defteri, nr.32, hüküm 456. (1578) 298 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 6748-B. (1795) 299 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 36547. (1713) 300 BOA, Mühimme defteri, nr.32, hüküm 1134. (1564) 301 BOA, A.DVN, nr.790, hüküm 30. (1501) 302 BOA, A.DVN, nr.790, hüküm 21. (1501) 303 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 60. (1559) 304 BOA, HR. SYS, nr.250/1, nr.95. (1876) 305 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 22. (1559) 306 BOA, Ġrâde-Hâriciye, nr 16642. (1877) 307 BOA, Ali Emîrî, I.Abdülhamid, nr. 552. (1784) 308 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 196. (1559)
1146 Muhittin ELİAÇIK
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
azher mine’ş-şems: GüneĢten daha açık. “..memâlik-i Ģâhâneye dahi darr-ı küllî olacağı azher
mine‟Ģ-Ģemsdir.”309
bi-dirîğ (buyurul-): Esirgenmeyen. “Mu‟âvenet-i mâddiyyenin kemâ hüve fi‟s-sâbık bî-dirîğ
buyurulmasını istirhâm eylemek ümniyye-i yegânesiyle gelmiĢdim.”310
bî-gümândır: ġüphesiz. “Bir vechle kâ‟il ü râzî olmayacakları bî-gümândır.”311
bî-iştibâhdır: ġüphesizdir. “Bi-mennihi te‟âlâ hidemât-ı dîn ü Devlet-i Aliyyede teĢmîr-i sâ‟id-i
ihtimâm olunduğu bî-iĢtibâhdır.”312
cây-ı iştibâh değildir: ġüphe yoktur, Ģüphesizdir. “Derûnuna Rusyalu duhûl etmek lâzım gelür ise
küll-i memalik-i mahrûseye dahi olduğu cây-ı iĢtibâh değildir”313
cây-ı şekk ü şübhe değildir: ġek ve Ģüpheden uzaktır. “Ekrâd mes‟elesinde dahi Rusyalu ile hem-
efkâr olması cây-ı Ģekk ü Ģübhe değildir.”314
cây-ı teessüf ol- : Esef verici. “Milel-i Ġslâmiyye menâfi‟-i müstakbelesinin pîĢ-i nazar-ı dikkat ü
i‟tinâya alınmaması cây-ı teessüf olduğunu..”315
derdest: Elde, görülmekte. “Okses üzerinde Potahisar nâm mahalden Terhan gediğine bir köprü
inĢâsı derdestdir.”316
derkâr: Açık, belli. “Fevka‟l-âde münbit ve hem de vâsi‟ olan arâzîsine nisbeten ahâlî-i
mevcûdesi ke-en-lem-yekûn hükmünde olup muhâcirîn iskânı hâlinde muhassenâtı derkârdır.”317
destres ol-: UlaĢmak, elde etmek. “Levâzımât-ı sâireden külliyyen hâlî ve hîn-i zuhûrlarında bir
tedârüke destres olmak adîmü‟l-imkân ve eyyâm-ı bahâr dahi karîb olmağla..”318
rû-nümâ (ol-): Yüz göstermek, meydana çıkmak. “Lâkin gâvurların fesâd u isyân mâddesinde
umûmen kılıçdan geçirinceye kadar rû-nümâ olan ahvâlleri..”319
rû-gerdân (ol-): Yüz döndürrmek. “Ta‟azzüz-i nefs içün anlardan rû-gerdân olarak..”320
vâreste-i iştibâh (ol-): ġüpheden uzak. “Hükûmet-i müĢârün-ileyhânın kıt‟a-i mezkûreyi
memâlikine ilhâk esbâbını teshîl içün bir zemîn-i münâsib tehyi‟esine gayret etmekde olduğu vâreste-i iĢtibâh
bulunduğunu iddiâ etmekle berâber..”321
vâreste-i kayd u îzâhdır: Ġzahı gereksiz, gayet açıktır. “Bir beyânnâmenin irsâl ve burada neĢrine
müsâ‟ade-i celîleleri Ģâyân buyurulduğu takdirde ahâlîyi havf u dehĢetden tahlîs edeceği gibi hicretin
teskînine te‟sîr-i küllîsi olacağı vâreste-i kayd u îzâhdır.”322
Sık kullanılan sıfatlar
Belgelerde kalıplaĢmıĢ hâlde geçen kelimelerin en sık görülenleri, zarflardan sonra
sıfatlardır. Bunların da çoğu Arapça olup, üç dilden müstakil veya karıĢık olanları da kullanılmıĢtır:
309 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 94-M. (1776) 310 BOA, Yıldız Esas Evrakı, kısım 14, nr.382. (1880) 311 BOA, HR. SYS, nr.259/1, nr.92-99. (1901) 312 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 94-B,94-L. (1776) 313 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 94-B,94-L. (1776) 314 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî, nr.167/45. (1881) 315 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî, nr.167/45. (1881) 316 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma‟rûzât, nr.167/29. (1888) 317 BOA, Y.A. Hususi, nr. 176/32. (1884) 318 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 1251-F. (1783) 319 Pertev PaĢa, Lâyiha-i Ġttihâdiyye. (1853) 320 Sadık Rıfat PaĢa, Müntehabât-ı âsâr, s.2-37. 321 BOA, Y.A. Hususi, nr. 507/5. (1906) 322 BOA, Yıldız, Kâmil PaĢa evrâkı, nr.3433. (1910)
Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1147
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
ânifü’l-arz: Biraz önce bildirilen. “Bu suretle on sekiz ay bilâ-ticâret sırf ânifü‟l-arz maksadın
husûlüne sâ‟î bulunmuĢ iken..”323
ânifü’l-beyân: Demin bildirilen. “Ânifü‟l-beyân mâddede mevcûd olan sadâkat ve salâhiyyete
istinaden..”324
ânifü’z-zikr: Zikredilen. “Ânifü‟z-zikr üçüncü mâddenin ta‟dîli emrinde vukû‟ bulacak
teĢebbüsâtın..”325
âtiyü’l-arz: AĢağıda arzedilen. “Esnâ-yı ric‟atlerindeki vukû‟ât âtiyü‟l-arz fecâyi‟i
mutazammındır.”326
âtiyü’z-zikr: AĢağıda zikredilen. “Gazzet dö Frankfurt gazetesi Belgrad muhbirinden aldığı
beyanıyla âtiyü‟z-zikr ma‟lûmâtı dercediyor”327
bi’l-cümle: Bütün. “Bi‟l-cümle ekâlîm-i meskûne ve düvel-i mütenevvi‟a vukû‟âtını..”328
bu gûne: Bu Ģekilde, bu türde. “Rusyalu tarafından bu gûne elçiler ve tahrîrât zuhur etdi.”329
gûn-â-gûn: Türlü türlü. “Güzel kadınların nâmûsunu lekedâr etdikden sonra çirkin olanları gûn-â-
gûn mezâlim ile öldürüyorlardı.”330
hâric ez-defter: Defter dıĢı.331
“Hâlî ve hâric ez-defter olan mezraalar erbâb-ı tîmârdan bu
kimesnelere virilmeğin..”332
her gûne: Her türlü. “Ġngilterelünün ise öteden berü Rusyalunun Asyaca olan her gûne
terakkiyyâtına mümâna‟at etmekde olduğu hâlde..”333
kâffe: Hep, bütün. “..veyâhûd rızâ-yı vâlideyniyle kâffe-i mâ-melekini ol hastahânelere vakf
eylemeleri..”; “..merkûm Seyyid Hacı Mehmed dahi fevt olup kâffe-i emvâl u eĢyâsı veresesine ba‟de‟l-
inhisâr.. 334
kâr-güzâr: ĠĢbilir, becerikli. “Âstâne-i saâdet-âĢiyânemizin umûr-dîde ve kâr-güzârı olup..”335
kâtıbe: Hepsi, tamamen. “Ol bâbda ve kâtıbe-i ahvâlde emr ü fermân hazret-i veliyyü‟l-emr ve‟l-
ihsân efendimizindir.”336
kesîrü’l-lutfi ve’l-kerem: Ġyilik ve yardımı çok. “Ol bâbda ve her hâlde emr ü fermân ve lutf u
ihsân devletlü inâyetlü mürüvvetlü merhametlü atûfetlü veliyyü‟n-niam kesîrü‟l-lutfi ve‟l-kerem efendim
sultânım hazretlerinindir.”337
kısta’l-yevm: ÇalıĢılmayan günler için kesilen para. "..sonra bizden kısta‟l-yevm mâl taleb idersiz
deyü arz olunmasın taleb idüp.."338
külliyyetlü: Çok,bol. “El-yevm derûn-ı Tiflisde külliyyetlü Moskovlu olmayup..”339
323 BOA, HR. SYS, nr.259/1, nr.92-99. (1901) 324 BOA, HR. HMġ ĠġO, nr.29/2-1, 14/1-2, S. (1913) 325 BOA, HR. HMġ ĠġO, nr.29/2-4, 1 a,b,c. (1911) 326 BOA, HR. SYS, nr.2872/3 .(1916) 327 BOA, Y.A. Hususi, nr. 389/74. (1898) 328 Sadık Rıfat PaĢa, Müntehabât-ı âsâr, s.1-12. 329 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 324-D. (1783) 330 BOA, HR. SYS, nr.2872/3 .(1916) 331 Yeni arazi tahririnde eski tahrire göre fazla çıkan nüfus ve arazi. 332 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 39. (1559) 333 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî,nr.167/45. (1881) 334 MaraĢ ahkâm defteri, vrk. 61, hükm 2. (1786) 335 BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr. 5, s.19-22.(1688) 336 BOA, Yıldız Esas Evrakı, kısım 14, nr.382. (1880) 337 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. nr.1743. (1798) 338 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 398. (1559) 339 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 339. (1783)
1148 Muhittin ELİAÇIK
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
lâ-yu’add ve lâ-yuhsâ: Sayılıp dökülemez. “Bu esnâda binlerce tüfenk sadâsı ve lâ-yu‟add ve lâ-
yuhsâ Müslüman cenazesine râst gelmiĢ olduğunu..”340
ma’lûmü’l-esâmî: Adları belli. “..Nemçe ve Ġspanya ve sâir ma‟lûmü‟1-esâmî devlet ve
hükûmetler..”341
mârru’l-arz: Bildirilen. "Mârru‟l-arz köylerin içine girerek eĢyâ ve mevâĢîsini cebren gasb ederek
götürmüĢdür.”342
mârru’l-beyân: Yukarıda bildirilen. “mârru‟l-beyân mazbata ve evrâk yine savb-ı sâmî-i
âsâfîlerine iâde kılınmıĢ olmağla..”343
mârru’z-zikr: Anılan, zikri geçen. “Mârru‟z-zikr hânân biribirleriyle akd-i revâbıt-ı ittifâk
idüp..”344
mebhûsün anhâ: Kendisinden bahsolunan. “Mâdde-i mebhûsün anhânın feshini îcâb idecek bir
tarîka gidilemeyeceği..”345
men-lehü'l-emr: Emretme yetkisi olan, hükümdar. “..ma‟lûm-ı âlîleri buyuruldukda fermân
hazret-i men-lehü'l-emrindir.”346
mer’iyyü’l-icrâ: Yürürlükte. “..veyâhûd mer'iyyü‟l-icrâ olmaz ise ol memleketde hîçbir vaktde
râhat u huzûr ve hükümdârında dahi sebât ü itminân olamaz.”347
mu'temedün aleyh: Güvenilir. "..yarar ahvâle vâkıf sika ve mu'temedün aleyh üç dört nevbet
müte‟âkiben âdemler gönderüp.”348
mücerrebü’l-etvâr: Ahval ve tavırları denenmiĢ. “Devlet-i Aliyyemizin mu'temedün aleyh ve
emekdâr ve sadâkat-Ģi‟âr ve mücerrebü‟l-etvârı olup..”349
mümkinü’l-husûl: Olması mümkün, olabilir. “Merkûmun mümkinü‟l-husûl olmayan bir Ģartın
îfâsına tâbi‟ tutulmayacaklarına nazaran..”350
müttehidü’r-re’y: Aynı düĢüncede olan. “A‟zâ-yı meclisden bir zâtın re‟yi diğer müttehidü‟r-re‟y
olan birkaç zâtın efkârına muhâlif olarak..”351
rûz-merre: Her günkü. “'.Harem ve mahdumuyla dokuz nefer tebeasının rûz-merre
masârıflariyçün.”352
sâbıku’z-zikr: Anılan, zikredilen. “Sâbıku‟z-zikr olan câmi‟-i Ģerîf ile musallâyı bi‟l-külliyye ibtâl
idüp..”353
sâlifü’l-arz: Arzedilen. “Sâlifü‟l-arz beĢ mâddeyi hâvî evrâk-ı tahkîkiyye nahiyenin eĢrâf ve ahâlî-
i mu‟teberânından bi‟t-tahkîk anlaĢılmıĢ olmağla iĢbu evrâk-ı tahkîkiyye bi‟t-tanzîm tasdik kılındı.”354
sâlifü’l-beyân: Beyan edilen. “ĠĢbu Ramazân-ı Ģerifin evâhirinde sâlifü‟l-beyân Gökçe yaylağı
sahrâsına vusul ile..”355
340 BOA, HR. SYS, nr.2872/3 .(1916) 341 Mustafa Sami Efendi, Avrupa Risalesi, s.25-39. (1840) 342 BOA, HR. SYS, nr.2878/44 .(1920) 343 BOA, Ġrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 9114. (1852) 344 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 6748-A. (1795) 345 BOA, HR. HMġ. ĠġO, nr.36/4. (1915) 346 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 437. (1783) 347 Sadık Rıfat PaĢa, Avrupa ahvâli,Müntehabât-ı âsâr, s.1-12 348 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 413. (1559) 349 BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr. 7, s.71-77.(1724) 350 BOA, HR. HMġ. ĠġO, nr.29/2-1, belge nr. 1/1,2. (1919) 351 Takvîm-i Vekâyi‟, nr. 188. (1839) 352 BOA, Ġrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 9114. (1852) 353 BOA, mühimme defteri nr.6, hüküm 1204. (1565) 354 BOA, HR Hu 2878/66
Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1149
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
sâlifü’z-zikr: Zikredilen. “Sâlifü‟z-zikr hanların keyfiyyâtına Devlet-i Aliyyenin vâkıf olması..”356
sâlifetü’z-zikr: Zikri geçen, anılan. “Makâle-i sâlifetü‟z-zikrin ba‟zı fıkarâtını nakl ve ba‟zı
tefsîrât ilâvesiyle neĢr etmektedirler.”357
tahammül-fersâ: Dayanılamaz. “Vâki‟ olan taarruz ve tecâvüzleri pek ziyâde Ģâyân-ı esef ve
tahammül-fersâ bir dereceye vâsıl olmuĢdur.”358
umûr-dîde: Tecrübeli. "Âsitâne-i saâdet-âĢiyânımızın umûr-dîde ve kârı olup..”359
vâcibü’l-ittibâ’: Uyulması vacip olan. “Hükm-i Ģerîf-i vâcibü‟l-ittibâ‟um vusul buldukda..”360
Edat ve bağlaçlar
Belgelerde kalıp hâlde geçtiği söylenebilecek edat ve bağlaçlara da birkaç örnek vermek
istiyoruz:
berây: Ġçin. "..memnûnen avdet eyledikleri berây-ı ma‟lûmât ma‟rûzdur.361
”
berü: Beri, itibaren. “Bu bâbda haylî vaktden berü burada sefâret-i seniyyeye teblîgât-ı mükerrere
icrâsıyla..”362
birle: Ġle. "Yehûd milletinin Avrupa‟ya götürdükleri ulûm ve fünûn-ı nâfiayı mülâhaza birle..”363
dahi: Daha “..ber-mûceb-i emr Sulumanastır‟a varılup görüldükde fi'l-hakîka kenîsenün keĢîĢleri
kadimî olan keĢîĢhânelerine muttasıl hâliyâ bir keĢîĢhâne dahi ihdâs eyleyüp..”364
gayri ez..:..den baĢka, ..ın dıĢında. “..gayri ez-eĢyâ altmıĢ yetmiĢ bin guruĢluk altun iddiâsıyla..”365
mâ-adâ: ..den baĢka. “..yollar münsedd olduğundan mâ-adâ..”366
misillü: Gibi. "Vebâ hastalığına karantina usulü misillü bi‟t-tecribe nice keyfiyetler ve çâreler
bulmaktadırlar.”367
kaldı ki: Bununla birlikte, bundan baĢkaca. “..kaldı ki Dersaâdet‟e gelen sefîre kapuda olan kulları
ve taraflarından hîç ferd gitmeyüp..”368
mine’l-cümle: Meselâ. “..bu bâbda dahi mülâhazât-ı lâzimeyi muhtevî ve mine‟l-cümle
protokolün ta‟dîli zımnında vukû‟ bulacak talebin..”369
şöyle ki: Açıklarsak.. “Bundan on sene evvel Kazan sancağı dâhilinde vâki‟ Tatar mekâtibi
müfettiĢi ile Kazandaki ulemâ ve müderrisîn beyninde bir ihtilâf zuhûr eylemiĢdi. ġöyle ki, müfettiĢ-i mûmâ-
ileyh medreselerde birer Rus muallim bulundurmak husûsunda ısrâr idüp..”370
şu kadar ki: Ancak, ne var ki. "Zikr olunan bahçelerde diledikleri vechhle geĢt ü güzâr idüp Ģu
kadar var ki ahyânen serkeĢlikleri zuhur eyledikde..”371
355 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr 6748-A. (1795) 356 BOA, Ali Emîrî, I. Abdülhamid, nr. 1595. (1783) 357 BOA Y.A. Hus. Nr. 411/115. (1900) 358 BOA, HR. SYS, nr.2555/3, 99-101. (1919) 359 BOA, Nâme-i Humâyûn Def. nr.5, s. 19-22. (1688) 360 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 329. (1559) 361 BOA, DH.KMS, 53-3/15. (1919) 362 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî, nr.167/45. (1881) 363 Tarih-i Amerika (terc. Ali Rıza), vrk.2a-3b (1858) 364 BOA, mühimme defteri nr.6, hüküm 1200. (1564) 365 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.339.(1783) 366 BOA, mühimme defteri nr.6, hüküm 1013. (1564) 367 Mustafa Sami Efendi, Avrupa Risalesi, s.25-39. (1840) 368 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 6720. (1805) 369 BOA, HR. HMS. ĠġO, nr. 36/4 (1915). 370 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî, nr.175/23. (1883) 371 Mustafa Sami Efendi, Avrupa Risalesi, s.25-39. (1840)
1150 Muhittin ELİAÇIK
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
Sonuç
Osmanlı arĢiv belgelerinin Türk dili ve edebiyatı için önemi çok büyüktür. Bu
belgelerde çabuk ve kısa yoldan anlatımı sağlayan bazı kelimeler kullanılmıĢ olup, bu tür ifadeler
belgeler üzerinde mesai harcandıkça daha çabuk farkedilmektedir. Kalıp hâle gelmiĢ olan bu
ifadeler daha ziyade, zarf, edat, sıfat vd. olup yüzyıllarca kullanılarak yaygınlaĢmıĢtır. Bu tür
kelimelerin çoğunluğu Arapça olup, Türk dilinin yüzyıllarca iliĢki içinde bulunduğu Farsça ve
Arapça müĢterek hâlde kullanılmıĢ olanları da çoktur. Bu durum Türk dilinin ifade ve ibare
zenginliğini daha da artırmıĢtır. Ancak, resmî arĢiv belgelerinde geçen bu kalıp kelimelerin
kullanım alanı nispeten dar kalmıĢtır. Dolayısıyla bu tür kelimeleri arĢiv belgelerine mahsus
kullanımlar olarak tanımlamak pek yanlıĢ olmaz. Fakat, çoğu, devletle iç içe olan Divan Ģairleri
için bu yargı pek geçerli olmayıp, Divan Ģiirinin ve Ģairlerinin devletle ve belgelerle iç içe olması,
belgelerde geçen kalıplaĢmıĢ kelimelerin edebiyata ve topluma yayılmasını da beraberinde
getirmiĢtir. Osmanlı belgelerinde kalıp sözler birkaç kategoride incelebilir. ÇalıĢmalar daha ziyade
diplomatika açısından ele alınmakta ise de, diplomatika dıĢında da epey bir kalıp kullanım
görülmektedir. Bu çalıĢmada belgelerde sık geçen zarf, sıfat, edat vd. kelimeler ortaya konulmaya
çalıĢılmıĢtır.
KAYNAKÇA
A. Başbakanlık Osmanlı Arşiv Kaynakları
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.94-B, 94-L (yıl 1776)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.36217 (yıl 1827)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.1334 (yıl 1785)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.333-B (yıl 1783)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.36912 (yıl 1826)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.58-B (yıl 1785) .
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.36138 (yıl 1828)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.324-G (yıl 1783)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 324-B. (yıl 1783)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6700 (yıl 1797)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 7620. (1802
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 94-M (yıl 1776)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 339. (yıl 1783)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 6722-E. (yıl 1798)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 860-M (yıl 1784)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 36547. (yıl 1713)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 9992, 9978. (yıl 1790)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 7093. (yıl 1796)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr 6748-B. (yıl 1795)
Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1151
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 31321. (yıl 1829)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 40705-E. (yıl 1827)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6702-B. (yıl 1804)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 58-A. (yıl 1785)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6686(1802).
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6748-A(1795).
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.860 (1784)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6677-A. (1803)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.860.(1784)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6679-A.(1800)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.1164.(1788)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.7616. (1802)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.9932. (1791)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.58-A. (1785)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6680-B. (1800)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 1251-F (1783)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.908. (1784)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.7618. (1802)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.168. (1786)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 6722. (1798)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 6694. (1795)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 34805. (1827)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 324-D. (1783)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. nr.1743. (1798)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 437. (1783)
BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 6720. (1805)
BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.5, ss.220-222. (1696)
BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.5, s.219-220. (1696)
BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.5, s.197-198. (1710)
BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.5, ss.23-25, (yıl 1688).
BOA, Nâme-i Humayûn defteri nr.5, ss. 19-22. (yıl 1688)
BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.6, s.98-100.( 1704)
BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.6, s.197-198. (1710)
BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.7, s 65-66./1723
1152 Muhittin ELİAÇIK
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.7, s 237-239.(yıl 1731)
BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.7, s 229. (yıl 1730)
BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr. 7, s.71-77.(1724)
BOA, Nâme-i Hümâyûn defteri nr.8,ss.l23-124( 1743)
BOA, Nâme-i Hümâyûn defteri nr.9. s.148. (1784)
BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr. 9, s. 221-222. (yıl 1788)
BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.9, s.148. (1784)
BOA, A.DVN, nr.790, hüküm nr.100 (yıl 1501)
BOA, A.DVN, nr.790, hüküm nr.54 (yıl 1501)
BOA, A.DVN, nr.790, hüküm nr.407 (yıl 1501)
BOA, A.DVN, nr.790, hüküm nr.154 (yıl 1501)
BOA, A.DVN, nr.790, hüküm nr.22 (yıl 1501)
BOA, A.DVN, nr.1/3 (yıl 1767)
BOA, A.DVN. nr.790, hüküm 137. (yıl 1501)
BOA, A.DVN. nr.790. hüküm nr.182 (yıl 1501)
BOA, A.DVN. nr.790, hüküm 293. (1501)
BOA, ADVN nr.790, hüküm 204 (yıl 1501)
BOA, ADVN nr.790, hüküm 328 (1501)
BOA, A.DVN nr.790, hüküm nr.41 (1501)
BOA, A.DVN, nr. 790 hüküm 98. (yıl 1501)
BOA, A.DVN, nr. 790 hüküm 47. (yıl 1501)
BOA, A.DVN, nr. 790 hüküm 420. (yıl 1501)
BOA, A.DVN nr.790, hüküm nr.244 (1501)
BOA, A.DVN, nr.140, hüküm nr.257 (1501)
BOA, A.DVN, nr.790, hüküm nr.42. (1501)
BOA, A. DVN, nr.1, hüküm 56. (1778)
BOA, A. DVN, nr.790, hüküm nr.91. (1501)
BOA, A.DVN, nr.790, hüküm 93. (1501)
BOA, A.DVN, nr.790, hüküm 30. (1501)
BOA, A.DVN, nr.790, hüküm 21. (1501)
BOA, A.DVN, nr.1/56. (1778)
BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm no:834(yıl 1560)
BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm no:458(yıl 1559)
BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm no:625(yıl 1559)
Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1153
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm no:742(yıl 1560)
BOA, mühimme defteri 3, hüküm nr:1382 (yıl 1560)
BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm no:120 (yıl 1559)
BOA, mühimme defleri nr.3, hüküm 441. (yıl l559)
BOA, mühimme defteri nr. 3, hüküm 863. (yıl 1560)
BOA, mühimme defteri nr. 3, hüküm 342. (yıl 1559)
BOA, mühimme defteri nr. 3, hüküm 220. (yıl 1559)
BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 585. (yıl 1559)
BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 893. (yıl 1560)
BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm no:210(1559)
BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 398. (yıl 1559)
BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 463. (yıl 1559)
BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 22. (1559)
BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 196. (1559)
BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 39. (1559)
BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 413. (1559)
BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 2. (1559)
BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 329. (1559)
BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 60. (1559)
BOA, mühimme defteri nr.6, hüküm:1219 (yıl 1565).
BOA, mühimme defteri nr.6, hüküm:1152 (yıl 1564).
BOA, mühimme defteri nr.6, hüküm:1001 (yıl 1564).
BOA, mühimme defteri nr.6, hüküm 1204. (1565)
BOA, mühimme defteri nr.6, hüküm 1200. (1564)
BOA, mühimme defteri nr.6, hüküm 1013. (1564)
BOA, Mühimme defteri, nr.32, hüküm 1134. (1564)
BOA, Mühimme defteri nr.32, hüküm 456 (yıl 1578)
BOA, mühimme defteri, nr. 32, hüküm 456. (yıl 1578)
BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma‟rûzât, 175/23 (1883)
BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma‟rûzât, 296/108(1894)
BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma‟rûzât, 162/57 (1879)
BOA Yıldız Sadaret Husûsî Ma:rûzât,nr.337/133.(1895)
BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma:rûzât,nr.177/50.(1884)
BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma:rûzât,nr.219/29.(1888)
1154 Muhittin ELİAÇIK
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
BOA, Yıldız Sadâret Husûsî, nr.167/45. (1881)
BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma‟rûzât, nr.167/29. (1888)
BOA, Y Mtv, nr. 210/109, (yıl 1900).
BOA Y. Mtv. nr. 210/109 (yıl 1901).
BOA, Y Mtv, nr. 120/109, (yıl 1895).
BOA,Yıldız Mütenevvi Ma‟rûzât, 205/25 (1900)
BOA, Y. Mtv. nr.39/50. (yıl 1889)
BOA, Y. Mtv. nr.175/183. (yıl 1898)
BOA Y.Mtv, nr.14/28 (yıl 1884)
BOA, Yıldız Mütenevvi Ma'rûzât, nr. 14/95.(1883)
BOA, Y.A. Huş. nr. 497/21. (yıl 1905)
BOA, Y.A. Hus., nr. 525/70. (yıl 1908)
BOA, Y.A. Hus., nr. 526/142. (yıl 1909)
BOA Y.A. Hus., nr.413/134. (yıl 1901)
BOA, Y.A. Hus., nr.1763/32. (yıl 1884)
BOA, Y.A. Hus., nr.426/15. (yıl 1903)
BOA, Y.A. Hus., nr.413/8. (yıl 1901)
BOA, Y.A. Hus., nr.412/8. (yıl 1900)
BOA, Y.A. Hus., nr.511/48. (1907)
BOA, Y.A. Hus., nr. 176/32. (1884)
BOA, Y.A. Hus., nr. 507/5. (1906)
BOA, Y.A. Hus., nr. 389/74. (1898)
BOA Y.A. Hus. Nr. 411/115. (1900)
BOA, Yıldız Esas Evrakı, kısım 14, nr.382. (yıl 1880)
BOA, Y.A. Res., nr.117/77 (1902)
BOA, Yıldız, Kâmil Paşa evrâkı, nr.3433. (1910)
BOA, HR. SYS 2602-1/159-162. (yıl 1920)
BOA, HR. SYS nr.250/1 belge nr.96. (yıl 1892)
BOA, HR. SYS, nr. 258 1. belge nr. 37-58. (yıl 1902)
BOA, HR. SYS, 2872/2, belge nr. 19-33 (yıl 1916)
BOA, HR. HMŞ. İŞO, nr.36/4. 30677. (yıl 1912)
BOA, HR, SYS 2872/2, belge nr. 92-98. (yıl 1916)
BOA, HR. HU 2878/66.
BOA, HR.SYS 2877/5, belge nr.1,3-6 (yıl 1919)
Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1155
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
BOA, HR.HMS İŞO, nr.29/2-4, belge 18/2 a, b. (1910)
BOA, HR.SYS 259/1, belge nr.26-31 (yıl 1906)
BOA, HR.SYS 259/1, belge nr.65 (yıl 1903)
BOA, HR.SYS 2872/2, belge nr.167-175 (yıl 1916)
BOA, HR.SYS 2872/2, (yıl 1916)
BOA, HR. HMS. İŞO, nr. 36/4 (1915).
BOA, HR. SYS 2872/2, belge nr.56-62 (1916)
BOA, HR. SYS 2872/2, belge nr.19-33 (1916)
BOA, HR. SYS, 250/1, nr.184. (1876)
BOA, HR. SYS, 2592/1, nr.66. (1902)
BOA, HR. SYS, 2872/3, nr.66. (1916)
BOA, HR. SYS, 2544-16/16. (1920)
BOA, HR. SYS, nr.4/1. (1849)
BOA, HR. SYS, nr.2877/55. (1919)
BOA, HR. SYS, nr.250/1, nr.95. (1876)
BOA, HR. SYS, nr.259/1, nr.92-99. (1901)
BOA, HR. HMŞ İŞO, nr.29/2-1, 14/1-2, S. (1913)
BOA, HR. HMŞ İŞO, nr.29/2-4, 1 a,b,c. (1911)
BOA, HR. SYS, nr.2872/3 .(1916)
BOA, HR. SYS, nr.2878/44 .(1920)
BOA, HR. HMŞ. İŞO, nr.36/4. (1915)
BOA, HR. HMŞ. İŞO, nr.29/2-1, belge nr. 1/1,2. (1919)
BOA, HR Hu 2878/66
BOA, HR. SYS, nr.2555/3, 99-101. (1919)
BOA, Ali Emîrî, I. Abdülhamid, nr. 963, (yıl 1780).
BOA, Ali Emîrî, I. Abdülhamid, nr 1595, (yıl 1783).
BOA, Ali Emîrî, I.Abdülhamid, nr. 760 (yıl 1783)
BOA, Ali Emîrî, I.Abdülhamid, nr. 552. (1784)
BOA, İrâde Husûsî, nr. 48. (yıl 1900)
BOA, İrâde-Hâriciye, nr. 9707. (yıl 1860)
BOA, İrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 6455. (1850)
BOA, İrâde-Hâriciye, nr. 16642/3. (yıl 1877)
BOA, İrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 6455. (yıl 1850)
BOA, İrâde-Hâriciye, nr.11667. (1863)
1156 Muhittin ELİAÇIK
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
BOA, İrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 9114. (1852)
BOA, İrâde-i Dâhiliye, nr.60716(1877).
BOA, İrâde-Hâriciye, nr. 15225. (1872)
BOA, İrâde-Hâriciye, nr 16642. (1877)
BOA, İrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 9114. (1852)
BOA,Cevdet Dâhiliye, nr.15122 (yıl 1783)
BOA, Cevdet-Dâhiliye, nr.11750. (1780)
BOA Cevdet Hariciye,nr. 1394, (yıl 1723).
BOA, Cevdet Hâriciye, nr. 4681. (yıl 1791)
BOA, Cevdet-Hâriciye, nr.3629. (1828)
BOA, Cevdet-Hâriciye, nr.9166. (1784)
BOA, Cevdet Hariciye, nr. 1349, (yıl 1731).
BOA, BEO-AMKT, nr. 15/40. (yıl 1844)
BOA, BEO-A.DVN DVE, nr.11/41. (1866)
BOA, BEO, dosya nr. 54/2, belge 342984.(1919)
BOA, Mu‟âhedenâmeler, nr.56/15. (1879)
BOA, Mu‟âhedenâmeler, nr.56/8. (1909)
BOA, Tapu tahrir defteri, nr.157 (yıl 1530)
BOA, Tapu Tahrîr Defteri, nr. 211. (1542)
BOA, Harbiye Taltîfât-Tevcîhât, dosya nr. 67/5 (l917)
BOA, DH.KMS, 53-3/15. (1919)
BOA, Ali Fuad Türkgeldi Evrakı, 9/75/3 Şubat 1922
Antep şer‟iye sicili, nr.103 (yıl 1727)
Maraş ahkâm defteri, vrk. 61, hükm 2. (1786)
Diğer kaynaklar:
Cerîde-i Havâdis, nr.151. (1843)
Ebû Ali Sînâ (Abdülkerim Efendi), s.2-5. (yıl 1862)
Hoca Tahsin, Psikoloji, s. 26-30, (yıl l 894).
Hukûk-ı Nâs, Tasvîr-i Efkâr, nr.20. s. 4. (yıl 1862)
Meclis-i Ahkâm-ı Adliyede meşveret usûlü hakkında lâyiha
Mehmed Said, Mecmûa-i Fünûn, 5/186-196. (1862)
Mustafa Sami Efendi, Avrupa Risalesi, s.25-39 (yıl 1840).
Mühendis Fâik, Seyâhatnâme-i Bahr-ı Muhît, s.25-32. (1868)
Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1157
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
Münif Paşa, Bedâyi‟-i Edebiyye, s.363-383.(1910)
Münif Paşa, Mecmûa-i Fünûn, nr.14, s.74-77.(1863)
Münif Paşa, Sokrat üzerine, Müntehabât-ı Âsâr-ı Osmâniyye, s.39-45.
Pertev Paşa, Lâyiha-i İttihâdiyye. (1853)
Rûznâme-i Cerîde-i Havâdis, nr. 480-482 (yıl 1862)
Sadık Rıfat Paşa, Avrupa ahvâli, Müntehabât-ı âsâr, s.1-12
Seyâhatnâme-i Londra, s 53-55, (1852).
Takvîm-i Vekâyi‟, nr. 57, 176, 188 (yıl 1833, 1838,1839)
Tarih-i Amerika (terc. Ali Rıza), vrk.2a-3b (1858)
Tercümân-ı Ahvâl, nr. 34, s . 1-3, (yıl 1861)
Tezkire-i Napolyon, s. 2-8 (yıl 1872)
Vahan, Mecmûa-i Fünûn, nr. 8, s.343-353. (1862)
Yakovaki (Divan Tercümanı), Castera:Rusya Tarihi, 1246/1831.
B. Bibliyografya
AKYILDIZ, Ali. Tanzimat Döneminde Belgelerin ġekil Dil ve Muhteva Yönünden Geçirdiği Bazı
DeğiĢiklikler (1839-1856),Osmanlı AraĢtırmaları Dergisi 15, 1995, s.221-237.
ELĠAÇIK, Muhittin. Osmanlı Belgelerinde Yakın Anlamlı (Sinonim) Kelimeler, Türk Dili, Ağustos
2000, s.178-201.
GÖK, Necdet. Osmanlı Beratları Kapsamında Diplomatika İlmi veya “İlm-i İnşâ”, Selçuk Üni.,
SBE Dergisi, 2008/20, s.731-746.
GÖKBĠLGĠN, Tayyip. Osmanlı İmparatorluğu Medeniyet Tarihi Çerçevesinde Osmanlı
Paleografya ve Diplomatik İlmi, Ġstanbul: 1979.
ĠNALCIK, Halil. Osmanlı Bürokrasisinde Aklâm ve Muâmelât, Osmanlı AraĢtırmaları Dergisi I,
1980, s.1-14;
ĠNALCIK, Halil. Şikâyet Hakkı:„Arz-ı Hâl ve „Arz-ı Mahzarlar, Osmanlı AraĢtırmaları Dergisi
VII-VIII, 1988, s.33-54.
KRAELĠTZ, F. XV.Yüzyılın İkinci Yarısında Türkçe Yazılmış Osmanlı Belgeleri, Viyana, 1921.
KÜTÜKOĞLU, Bekir. Münşeât Mecmualarının Osmanlı Diplomatiği Bakımından Ehemmiyeti,
Tarih Boyunca Paleografya ve Diplomatik Semineri-Bildiriler, 30 Nisan-2 Mayıs 1986,
ĠÜ Yayını, 1986.
KÜTÜKOĞLU, Mübahat. Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatik), Ġstanbul:Kubbealtı Akademisi,
1994a.
KÜTÜKOĞLU, Mübahat Diplomatik”, IX, DĠA, Ġstanbul: 1994b.
NEDKOV, Boris. Osmanoturska Diplomatika i Paleografiya I, Sofia:1966.
ÖZTÜRK, Sait. Osmanlı Arşiv Belgelerinde Siyakat Yazısı ve Tarihi Gelişimi, Ġstanbul: 1996.
1158 Muhittin ELİAÇIK
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/3, Summer, 2012
SAVAġ, A. Ġbrahim. Valery Stajanov‟un „Osmanlı Diplomatikası ve Paleografyasının Doğuşu ve
Gelişimi‟ Adlı Eseri Hakkında Bir İnceleme, Toplumsal Tarih, Temmuz, Ġstanbul: 1995.
SAVAġ, A.Ġbrahim. Osmanlı Türkçesi ile Yazılmış Eserlerde Geçen Sıfat Grubu Kelimelerin
Kullanım Özellikleri, Türk Dili- Özel Sayı-, 1996, s.307-314.
STOJANOV, Valery. Die Entstehung und Entwicklung der osmanisch-türkischen Paleographie
und Diplomatik, Berlin: 1983.
WRAY, Alison. Formulaic Language and the Lexicon, Cambridge: Cambridge University Press,
2002.
ZAJACKOWSKI-REYCHMAN, J. Zarys dyplomatyki osmansko-tueckiej,(İngilizce tercümesi:
Handbook of Ottoman-Türkich Diplomatics, The Hague-Paris,1968), VarĢova: 1955.