OSMANLI ARŞİV BELGELERİNDE KALIPLAŞMIŞ ZARF, SIFAT, … · Turkish Studies International...

36
Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer 2012, p. 1123-1158, ANKARA-TURKEY OSMANLI ARŞİV BELGELERİNDE KALIPLAŞMIŞ ZARF, SIFAT, EDAT vd. İFADELER Muhittin ELİAÇIK * ÖZET Türk dili ve edebiyatının önemli kaynaklarından birisi olan Osmanlı arşiv belgelerinde birçok kalıplaşmış kelime kullanılmıştır. Bu kelimelerin çoğu Arapça olup, Farsça ve Türkçe karışık hâlde kullanılanların sayısı da az değildir. Çeşitli zaman ve mekanlarda yazılmış milyonlarca arşiv belgesinde ortak bir dil kullanılmış ve bunun sonucu olarak da kalıplaşan birçok kelime ve ibare bulunmuştur. Bunların arasında zarf, sıfat, edat vb. kelimeler önemli bir yer tutmaktadır. Bu çalışmada milyonlarca arşiv belgesinin her fonundan mümkün olduğunca yararlanılmış ve kalıp kelimeler tanıklarıyla birlikte ortaya konulmuştur. Belgelerde sık kullanılan zarf, sıfat ve edatlar yaygınlık kazanarak belgeleri okuyan ve dinleyen için çabuk, tasarruflu ve kısa yoldan bir anlatım sağlamıştır. Bu kelimeler, Osmanlı Türkçesinin üç, hatta daha da çok dilden kelimelerle kurulmuş vokabüler zenginliğini daha da artırmıştır. Her birisinin mazisi en az 3- 4 asır olan bu kelimelerden çoğunun bugün günlük dilde de kullanıldığı görülmektedir. Her ne kadar bu kelimelerden bir kısmı sadece belgelerde kullanılmış ise de, çoğunun zamanla edebî hayatta ve toplumda da yerini almakta gecikmediği görülmektedir. Çalışmamızda her kullanılan kelimenin değil, yaygınlık kazanıp kalıplaşmış olanların seçilmesine özen gösterilmiştir. Çalışmada, belgelerde geçen kalıp zarf, sıfat, edat vd. ifadeler alfabetik sırayla, tanıklarıyla ve dipnotlarda fonları veya alındıkları eserler gösterilerek verilmiştir. Kelimelere gösterilmesi gereken tanıklar epey fazla olduğundan her kelimeye birer tanık vermekle yetinilmiştir. Anahtar Kelimeler: Osmanlı arşiv belgesi, kalıp söz, zarf, sıfat, edat. THE MOLD ADVERBS, ADJECTIVES, PREPOSITIONS AND OTHER EXPRESSIONS IN THE OTTOMAN ARCHIVAL DOCUMENTS ABSTRACT In the Ottoman archival documents which were is a important source of Turkish language and literature is used many the word stereotypes. Most of these words are in Arabic, Persian and Turkish are in use from mixed to very many. At various times and places written in millions of archiving document a common language used and as a * Prof. Dr., Kırıkkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, El -mek: [email protected]

Transcript of OSMANLI ARŞİV BELGELERİNDE KALIPLAŞMIŞ ZARF, SIFAT, … · Turkish Studies International...

Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer 2012, p. 1123-1158, ANKARA-TURKEY

OSMANLI ARŞİV BELGELERİNDE KALIPLAŞMIŞ ZARF, SIFAT, EDAT vd. İFADELER

Muhittin ELİAÇIK*

ÖZET

Türk dili ve edebiyatının önemli kaynaklarından birisi olan

Osmanlı arşiv belgelerinde birçok kalıplaşmış kelime kullanılmıştır. Bu

kelimelerin çoğu Arapça olup, Farsça ve Türkçe karışık hâlde

kullanılanların sayısı da az değildir. Çeşitli zaman ve mekanlarda yazılmış milyonlarca arşiv belgesinde ortak bir dil kullanılmış ve bunun

sonucu olarak da kalıplaşan birçok kelime ve ibare bulunmuştur.

Bunların arasında zarf, sıfat, edat vb. kelimeler önemli bir yer

tutmaktadır. Bu çalışmada milyonlarca arşiv belgesinin her fonundan

mümkün olduğunca yararlanılmış ve kalıp kelimeler tanıklarıyla birlikte

ortaya konulmuştur. Belgelerde sık kullanılan zarf, sıfat ve edatlar yaygınlık kazanarak belgeleri okuyan ve dinleyen için çabuk, tasarruflu

ve kısa yoldan bir anlatım sağlamıştır. Bu kelimeler, Osmanlı

Türkçesinin üç, hatta daha da çok dilden kelimelerle kurulmuş

vokabüler zenginliğini daha da artırmıştır. Her birisinin mazisi en az 3-

4 asır olan bu kelimelerden çoğunun bugün günlük dilde de kullanıldığı görülmektedir. Her ne kadar bu kelimelerden bir kısmı sadece

belgelerde kullanılmış ise de, çoğunun zamanla edebî hayatta ve

toplumda da yerini almakta gecikmediği görülmektedir. Çalışmamızda

her kullanılan kelimenin değil, yaygınlık kazanıp kalıplaşmış olanların

seçilmesine özen gösterilmiştir. Çalışmada, belgelerde geçen kalıp zarf,

sıfat, edat vd. ifadeler alfabetik sırayla, tanıklarıyla ve dipnotlarda fonları veya alındıkları eserler gösterilerek verilmiştir. Kelimelere

gösterilmesi gereken tanıklar epey fazla olduğundan her kelimeye birer

tanık vermekle yetinilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Osmanlı arşiv belgesi, kalıp söz, zarf, sıfat,

edat.

THE MOLD ADVERBS, ADJECTIVES, PREPOSITIONS AND OTHER EXPRESSIONS IN THE OTTOMAN ARCHIVAL

DOCUMENTS

ABSTRACT

In the Ottoman archival documents which were is a important

source of Turkish language and literature is used many the word stereotypes. Most of these words are in Arabic, Persian and Turkish are

in use from mixed to very many. At various times and places written in

millions of archiving document a common language used and as a

* Prof. Dr., Kırıkkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, El-mek:

[email protected]

1124 Muhittin ELİAÇIK

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

result mold was made from a number of words and phrases. Among of these adverbs, adjectives, prepositions and similar words have an

important place. In this study utilized as possible from each fund of

millions of archive document, and the mold words is shown together

with witnesses. Adverbs, adjectives and prepositions which were used

frequently in documents and widespread and to reading and listening

has provided a narrative for the quick and short way. These words, increased the wealth of multi-language vocabulary of Ottoman Turkish,

three, or even further words was established. Each one of these words

that many of the past century at least 3-4 are used today in everyday

language. Although some of these words are used only the documents,

most of them over time, the literary life, and was quick to take its place in society. We each used the word, but took care to choose one's

widespread. In our study, mold adverbs, adjectives, prepositions, etc.

phrases in alphabetical order, showing works of witnesses and received

funds or given in footnotes. Every word was a witness to show that a lot

of witnesses.

Key Words: Ottoman archival document, mold word, adverb, adjective, preposition.

Giriş

Osmanlı arĢiv vesikaları Türk dili ve edebiyatının mühim kaynakları arasında yer

almaktadır. Bu vesikalarda, kalıplaĢmıĢ birtakım kelime veya kelime gruplarına rastlanmaktadır. Dil

ve edebiyat çalıĢmaları için büyük önem taĢıyan bu kalıp sözler, vesikaların doğru anlaĢılıp

kavranılması için de çok önemlidir. Vesikalarda kalıp hâle gelmiĢ zarf, edat, sıfat ve diğer

kelimeler, vesikalar üzerinde biraz mesai harcanıldığında hemen dikkati çekmektedir.

Kullanıla kullanıla kalıplaĢmıĢ olan bu kelimelerin çoğu Arapça olup, Farsça ve Türkçe olanları

da epey bir yekûn tutmaktadır. Bu kelimelerden bazıları, vesikalarla aynileĢip özelleĢmiĢtir

denilebilir.

Osmanlı arĢiv vesikalarının dil, üslup ve ifade özellikleri günümüzde büyük ölçüde

diplomatika bilimi kapsamında ele alınmaktadır. 17. yüzyıldan itibaren batıda bağımsız bir bilim

dalı hâline gelmiĢ olan diplomatika, vesîka veya belge bilimi Ģeklinde ifade edilmekte ve Ġslâm

geleneğinde ilm-i inĢâ veya fenn-i kitâbet adı da verilen ilimle yaklaĢık aynı konuları ele

almaktadır. “Hukûkî ve idârî yönden önem taĢıyan belge ve resmî kayıtları malzeme ve muhtevâ

yönünden inceleyen bilim dalı” Ģeklinde tanımlanan diplomatika, Grekçe diploma kelimesinden

gelmiĢ ve ikiye katlanmıĢ Ģey veya kağıt anlamında, eski Yunan‟da iki levha arasına yazılmıĢ

hukukî akd için kullanılmıĢtır. Ortaçağ‟da diploma kelimesi yerine berat, mektup, belge

anlamlarına gelen charta, epistola, littera, pagina, briet ve urkunde kelimeleri kullanılmıĢ, daha

sonra diploma kelimesi daha farklı bir anlamda resmî dile tekrar girmiĢtir (Kütükoğlu 1994:2).

Ġslâm devletlerinde Asr-ı Saadet‟ten itibaren, özellikle yabancı ülkelerle yapılacak resmî

yazıĢmalarda gözetilmesi gereken kurallara büyük önem verilmiĢ ve bunun için her biri bir

diplomatika eseri hüviyetinde olan birçok inĢã ve kitãbet eseri kaleme alınmıĢtır. Ġstanbul‟un

fethinden sonra, Latin diplomatikası ile bir etkileĢim içinde olan Osmanlı‟da da bu sahada birçok

eser yazılmıĢ, bürokraside evrak ve defter kullanma sistemlerinde büyük geliĢmeler olmuĢ,

Tacizãde ve Celãlzãde Mustafa Çelebi‟nin açtıkları yol Okçuzãde ve Ramazanzãde gibi münĢiler

tarafından devam ettirilerek Tanzimat‟a kadar bir ekol oluĢmuĢtur (Gök 2008:739). Osmanlı

diplomatikası iki ana devreye ayrılmakta ve birinci devre Kırım‟lı Hafız Hüsam‟ın Teressül,

Ahmed-i Dãî‟nin Teressül, Feridun Bey‟in MünĢeâtü‟s-selãtîn, Sarı Abdullah‟ın MünĢeât, Yahya

Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1125

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

bin Mehmed‟in Menâhicü‟l-inĢâ gibi eserlerinin yer aldığı münĢeãtlar devresi; ikinci devre ise,

modern anlamda Osmanlı diplomatikası devresi olup bu devrede belge yayınları, Osmanlı arĢiv ve

tasnif çalıĢmaları ve Cumhuriyet dönemi arĢiv çalıĢmaları yer almaktadır (Gök 2008:738-740).

MünĢeât eserleri dıĢında Osmanlı‟da ilk diplomatika çalıĢmaları, tasnif ve belge neĢri çalıĢmaları

Ģeklinde baĢlamıĢ ve öncelikle arĢivlerin kurulması ve korunması üzerinde durulmuĢtur. 1909‟da

Târîh-i Osmânî Encümeni‟nin kurulmasını müteakip bu kuruluĢun yayın organı olan mecmuada

Abdurrahman ġeref ve Musa Kâzım‟ın makaleleri Osmanlı diplomatikasını ele alan ilk çalıĢmalar

olarak kabul edilmiĢtir (Kütükoğlu 1994:7). Avrupalı bilim adamlarınca Osmanlı belgeleri üzerinde

ilk çalıĢmalar 19. yüzyılın ortalarında baĢlamıĢ ve genelde Macar, Romen ve kısmen de

Avusturyalı araĢtırmacılar tarafından yapılan bu çalıĢmalar diğer bilim adamlarının da dikkatini

çekmiĢtir. F. Kraelitz‟in çalıĢmasıyla (Kraelitz 1921) Osmanlı belgeleri ilk defa diplomatik yönden

kritiğe tâbi tutularak Avrupa belgeleri ile kıyaslanıp diplomatik unsurlar bakımından benzerliklere

dikkat çekilmiĢ, Osmanlı diplomatiği üzerinde Avrupa diplomatiğinin etkisi olabileceği iddia

edilmiĢtir (Gök 2008:740).

Osmanlı ArĢivi tasnif çalıĢmaları Cumhuriyetin ilk yıllarında Hazîne-i Evrak‟ın sınırlı

sayıda personeli ve Maârif Vekâletince görevlendirilen kiĢilere bırakılmıĢ, ciddi hiçbir çalıĢma

yapılmadığı gibi, Ġstanbul Defterdarlığı maliye arĢivi evrakının bir bölümü 1931 yılında çok cüz‟i

bir fiyatla Bulgaristan‟a satılmıĢtır. 1932‟de Muallim Cevdet‟in baĢkanlığında oluĢturulan bir heyet

“Cevdet Tasnifi” adıyla bir katalog hazırlayıp 220 bine yakın belge tasnif edilmiĢ, 1935‟te

Türkiye‟ye davet edilen Macar Lajos Fekete BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi ile Topkapı Sarayı

Müzesi ArĢivi‟nde provenance sistemi (belgelerin iĢlem gördükleri tarihteki aslî düzeninine göre

tasnifi)ni uygulamıĢtır. Bu dönemde Osmanlı diplomatikası üzerine önemli çalıĢmalar da yapılmıĢ

olup Polonyalı Zajackowski ile J. Reychman‟ın birlikte hazırladıkları çalıĢma (VarĢova 1955),

Boris Nedkov‟un çalıĢması (Nedkov 1966), onun talebesi Bulgar Asparuh Velkov‟un mâliye

belgeleri üzerinde yaptığı çalıĢmalar, Valery Stojanov‟un çalıĢması (Berlin 1983), bu çalıĢmayla

ilgili A. Ġbrahim SavaĢ‟ın tanıtımı (SavaĢ 1995), Halil Ġnalcık‟ın makaleleri (Ġnalcık 1980, 1988),

M.Tayyib Gökbilgin‟in çalıĢmaları (Gökbilgin 1979) bunların baĢında gelmiĢtir. Mübahat ve Bekir

Kütükoğlu‟nun çalıĢmaları da bu sahada yapılan en kapsamlı çalıĢmalardandır (M.Kütükoğlu 1994,

B. Kütükoğlu 1986). Ayrıca, Sait Öztürk (1996), Ali Akyıldız (1995:221-237) ve Muhittin Eliaçık

(2000:178-201)‟ın çalıĢmaları da burada anılmalıdır (Gök 2008:740-742).

Osmanlı Belgelerinde Kalıp Hâle Gelmiş İfadeler

Bir dilin söz varlığı, serbetçe seçilen öğeler ve her zaman belirli biçimde kullanılan

atasözü, deyim, ikileme ve kalıp sözler Ģeklinde iki ana gruptan oluĢmaktadır. KalıplaĢmıĢ dil

birimlerinin yaygın Ģekilde kullanımının bir sebebi olup, bu yaygınlık, kalıplaĢmıĢ öğelerin sözlü

ve yazılı iletiĢim sırasında çok fazla çaba gerektirmeden, kısa zamanda söylenip

anlaĢılabilmesinden kaynaklanmaktadır (Wray 2002; 18). Osmanlı belgelerinin yazımı ve

algılanması sürecinde de bir çabukluk ve tasarrufun bulunduğu ve bunun da büyük ölçüde

kalıplaĢmıĢ ifadelerle sağlandığı söylenebilir. Osmanlı arĢiv belgeleri çeĢitli tasnifleriyle muazzam

bir hazine olup, bu belgelerde kullanılmıĢ birçok kalıp söz ve ifade önemli bir dil ve üslup özelliği

olarak karĢımızda durmaktadır. Bu çalıĢmada bu ifadelerden daha ziyade, zarf, sıfat ve edatlar

üzerinde durulmaktadır. Bu yönde yapılmıĢ benzer baĢka çalıĢmalar (SavaĢ 1996) olsa da, kalıp

sözleri tanıklarıyla birlikte ele alan bir çalıĢma ise bildiğimiz kadarıyla yapılmamıĢtır. Belgelerde

sık geçen kalıp zarf, sıfat, edat vb. ifadelerin çoğu, devletle iç içe olan Divan Ģairlerinin

eserlerinde de aynen görülmektedir. Sâlifü'z-zikr, âtiyü'z-zikr, mârrü‟l-beyân, mârrü'z-zikr, ânifü'l-

beyân, el-hâletü hâzihi, kemâ-kân, mehmâ-emken, fî-mâ-ba'd, min-ba'd vb. sıfat, zarf veya edatlar hem

arĢiv vesikalarında, hem de manzum veya mensur her türlü edebî eserde kalıp hâlde

kullanılmıĢtır. Osmanlı‟da Ģiirle devletin iç içe olduğu ve Ģairlerle devlet görevlilerinin çoğu defa

aynileĢmiĢ hâlde bulunduğu bilinen bir husustur. PadiĢahlarından çoğu Divan Ģairi olan bir devletin

1126 Muhittin ELİAÇIK

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

resmî vesikaları Türk dili ve edebiyatının ilglendiği kaynakların baĢında gelmelidir. ÇeĢitli zaman

ve mekanlarda yazılmıĢ milyonlarca arĢiv belgesi, sultani belgesinden vilayet defterine kadar

yaklaĢık aynı dil ve üslup içinde yazılmıĢ ve ortak bir dil kullanılmıĢtır. Bu ortak dil malzemesinin

içinde öyle kullanımlar vardır ki kalıp hâlde karĢımıza çıkan diplomatik ifadelerden farklı olarak, bir

dil ve üslup özelliği olarak dikkatimizi çekmektedir. Bu kelimeler, Osmanlı arĢivlerinde çalıĢtığımız

yedi yıllık bir sürede ve sonrasında binlerce belgeler arasından süzülüp dimağımıza oturmuĢ

ürünlerdir. Dolayısıyla bunları bir yâdigâr olarak ortaya koymayı bir görev telakki ettik ve bu

çalıĢmayı hazırladık. ÇalıĢmamızda, belgelerde sık geçen zarf, edat, sıfat ve diğerleri bir araya

getirilmeye çalıĢılmıĢtır. Amacımız, belgelerde yaygın biçimde kullanılarak kalıplaĢmıĢ kelimeleri

tanıklarıyla birlikte ortaya koymaktır. Belgelerin diplomatik yönü elbette çok incelenmiĢ ve

neredeyse hiçbir boĢluk bırakılmamıĢtır. Ancak, belgelerdeki belirttiğimiz bu kalıplaĢmıĢ kelimeleri

ayrıntılı ve tanıklarıyla birlikte inceleyen bir çalıĢma bildiğimiz kadarıyla mevcut değildir.

ÇalıĢmamız eksiklikten hâlî ve mükemmel olmayıp, görmeyip atladığımız kelimeler de olabilir.

Tespit ettiğimiz kelimelere verdiğimiz karĢılıklar öncelikle belgelerdeki kullanıma ait olup, bazen

lügat karĢılığı da belirtilmiĢtir. Kelimelere karĢılık olarak önerdiklerimizden makul karĢılanmayanlar

olabilir; bunlara iyi niyetle yaklaĢılmasını umarız. Tanıklar bir kitap oluĢturacak kadar çok

olduğundan her zarf, sıfat veya ibareye vesikalardan seçilen birer tanık verilmiĢ1 ve nereden

alındığı gösterilmiĢtir. ÇalıĢmamızda milyonlarca arĢiv belgesinin her fonundan mümkün

olduğunca yararlanmaya çalıĢtık. Yararlandığımız belgeler Dîvân-ı Humâyûn ve Bâb-ı Âsafî

defterleri (mühimme, ahkâm, nâme-i humâyûn, tahvîl, rüûs, âmedî, teĢrîfât, sadâret mektubî,

reîsülküttâblık vs.), Defterhâne-i Âmire defterleri (tahrir, tapu tahrir, timar ve zeâmet tevcih vs.)

Maliye defterleri (37 kaleme ait defterler), Sadâret defterleri, Yıldız Sarayı arĢivi defterleri, nezâret,

vilâyet, müfettiĢliklik defterleri vd. arasından seçilmiĢtir. Ayrıca, her ne kadar resmî belge

olmasalar da, çeĢitli devlet görevlilerinin yarı resmî durumdaki yazılarından da tanıklar verilme

yoluna gidilmiĢtir. Çünkü, bu tür yazılarda da belgelerdeki kalıp sözleri örnekleyen birçok nümune

bulunmaktadır.

Osmanlı arĢiv vesikalarında Arapça, Farsça, Türkçe kelimelerle kurulmuĢ birçok zarf,

sıfat, edat vb. ifade ve ibare kullanılmıĢtır. Bu çalıĢmada, Osmanlı arĢivlerinin farklı fonlarındaki

belgelerden her kelime ve ibare değil, sık kullanılıp yaygınlaĢmıĢ olanlar seçilmiĢtir. Meselâ: el-

hâletü hâzihi, hod-be-hod, refte refte, min-haysü'l-mecmû, min-ba'd vb. zarf veya sıfatlar Osmanlı resmî

belgelerinde yaygın kullanılmıĢ ve belgeleri okuyan ve dinleyenler için çabuk ve kısa yoldan bir

anlatım sağlanmıĢ, bir tür söz ayıklama ve anlam çoğaltma iĢlemi yapılmıĢtır. Belgelerde elbette

birçok zarf, sıfat, edat kullanılmıĢtır. Ancak, her kullanılanı değil, birden çok belgede kullanılarak

yaygınlaĢmıĢ olanlarını seçtiğimizden, Osmanlı belgelerinin konsantre ifadelerle sağlanmıĢ edebî

zenginliği de böylece görülmüĢ olmaktadır. Bu kalıp ifadeler, secîin kapsamına da giren

alliterasyon ve asonantların da yardımıyla arĢiv vesikalarında baĢarıyla uygulanmıĢ ve resmî

iĢlemler yapılırken edebiyatla da iç içe olunmuĢtur. ÇalıĢmamızda ele aldığımız kalıplaĢmıĢ zarf,

sıfat, edat, bazı kalıp sözler ve bildirme ifadeleri alfabetik sırayla, tanıklarıyla ve dipnotlarda

fonları veya alındıkları eserler gösterilerek aĢağıda uzun bir liste hâlinde verilmektedir.

Arapça zarflar2

Bilindiği üzere zarf, Arapça bir kelime olup, gramer anlamı: “fiil, fiilimsi, sıfat veya

baĢka bir zarfın anlamını “yer-yön, ölçü-miktar, durum, zaman, soru” gibi bakımlardan açıklayan

kelimelerdir. Osmanlı belgelerinde kalıplaĢmıĢ hâlde kullanılan zarfların çoğu Arapça olup Farsça

1 Seçilen kelimelerin tanıkları çok fazla olduğundan birer tanıkla yetinilmiĢtir. 2 Kelimenin öncelikle tanıktaki anlamı verilmiĢtir. Önceki dipnotta belirtildiği üzere, seçilen kelimelerin tanıkları çok

fazla olduğundan tek tanıkla yetinilmiĢtir.

Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1127

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

ve Türkçe olanları da çoktur. Çoğu birkaç kelimeden oluĢan bu zarflardan sık rastlananları üç

dilden kullanıma göre tasnif ederek Ģöyle sıralamak mümkündür:

adîmü’l-imkân: Ġmkansız. “Levâzımât-ı sâireden külliyyen hâlî ve hîn-i zuhûrlarında bir tedârüke

destres olmak adîmü‟l-imkân ve eyyâm-ı bahâr dahi karîb olmağla..”3

ahîren: En son olarak. "Rusyaluların ahîren ta‟dîl-i hudûd ile istedikleri arâzînin nokta-i ahîresi

Serahs'a iki bin kadem kadar takarrüb eylemekde olduğundan”4

ahyânen: Ara sıra. "...Ģu kadar ki ahyânen serkeĢlikleri zuhur eyledikde..”5

alâ-cenâhi’l-isti’câl: Hemen, çabucak. "..vezîr-i müĢârün-ileyh dahi alâ-cenâhi‟l-isti‟câl der-i

devlet-medâra arz u inhâ eyleye…”6

alâ-eyyi hâlin: Her nasıl olsa. "alâ-eyyi hâlin bu gece Üsküdar'a geçip azîmet etdirileceği ma‟lûm-

ı Ģâhâneleri buyurulmak içün...” 7

âlâ-hâlihi: Olduğu gibi. “hükûmet-i mahalliyye Bosna ve Hersek'de hâl-i hâzır-ı mezhebiyyeyi

âlâ-hâlihi terketnek istemeyip...”8

âlâ-hasbe'l-emr ve’l-fermân: Emir ve ferman gereğince. "ilâ hâze'1-ân cemî‟-i umûr u Ģü‟ûnda

alâ-hasbe'l-emr ve'l-fermân amel ve hareket ile iftihar eder bende-i sadâkatkârı olup…”9

âlâ-hidetin: Ayrıca. "..der-i devlet-medâra tevârüd eden mekâtîb-i mergûbenizin „alâ hidetin

tafsîlen ecvibe-i meveddet-iĢtimâli ketb ü irsâl olunmak üzere…”10

alâ-kadri't-tâka: Güç yettiğince. “cânib-i senâkârlarından alâ kadri‟t-tâka zahîre ve asker ile

muâvenet olunduğu…”11

alâ-kavlin: Ġddiaya göre. "alâ kavlin söyleĢmek için ceneral-i mersûm yanına gider iken; vesvese

ile avdet ve firâr etmiĢdir.”12

alâ-kile’t-takdîreyn: Her iki hâlde. "hey'et-i mezkûreye cihet-i askeriyyeden baĢka dâhil olacak

iki zâtın mülkiyyeden veya ilmiyyeden mi olacağının ve alâ kile‟t-takdîreyn harcırâhları tesviye etdirilmek

üzere ismlerinin iĢ'ârı menût-ı himmet-i atûfîleridir efendim.”13

alâ-mâ-kân: Olduğu gibi. "Ol fermân-ı kazâ-cereyânumuz alâ-mâ-kân mukarrer olmağın…”14

alâ-melei'n-nâs: Herkesin önünde. "..refîkleri tarafından alâ-melei'n-nâs Çıladere karyesinde

derdest ve baĢı kesilerek kazığa takıldığı...”15

alâ-merâtibihim: Derecelerine göre, sırasıyla. “On kadar vücûhdan kimesneye alâ-merâtibihim

esb-i müzeyyen ve sevb-i semmûr virilüp…”16

alâ-tarîki’l-muvâza’a: DanıĢıklı olarak, zâhiren. “tarafeynden alâ-tarîki‟l-muvâza‟a izhâr-ı hulûs

u dostî kemâlindedir. "17

3 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 1251-F. (1783) 4 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma:rûzât,nr.219/29.(yıl 1888) 5 Mustafa Sami Efendi, Avrupa Risalesi, s.25-39 (yıl 1840). 6 BOA Cevdet Hariciye, nr.1394, (yıl 1723). 7 BOA, Ali Emîrî, I. Abdülhamid, nr. 963, (yıl 1780). 8 BOA, Y Mtv, nr. 210/109, (yıl 1900). 9 BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.5, ss.23-25, (yıl 1688). 10 BOA Cevdet Hariciye, nr. 1394, (yıl 1723). 11 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.94-B, 94-L (yıl 1776) 12 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.36217 (yıl 1827) 13 BOA, Ġrâde Husûsî, nr. 48. (yıl 1900) 14 BOA, mühimme defteri nr.32, hüküm 456 (yıl 1578) 15 BOA, HR. SYS 2602-1/159-162. (yıl 1920) 16 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.1334 (yıl 1785) 17 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.333-B (yıl 1783)

1128 Muhittin ELİAÇIK

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

alâ-vechi’l-icmâl: Özetle, özet Ģeklinde. “alâ vechi‟l-icmâl beyân ve i‟lâm eylemek epeyce fâideyi

müstelzim olacağından…”18

alâ-vefki’l-merâm: Ġstenilene uygun olarak. “..eĢi‟‟a-i Ģân u Ģükûh-ı satvet-i enbûh-ı

ĢehenĢâhîlerin âlâ-vefki‟l-merâm bâ‟is-i istikrâr-ı nizâm u intizâm eyleyüp…”19

alâ-vechi’l-ahrâ: En iyi Ģekilde. “..tab'-ı hatîrleri alâ-vechi‟l-ahrâ mürâât u istinbâ kılındığı

hılâlde…” 20

alâ-vechi's-sıhha: Sahih bir Ģekilde. "Baron de Kalay‟ın ahvâle kesb-i ıttılâ‟ etmek üzere eyâletde

devre çıkmıĢ olduğunu alâ-vechi's-sıhha i‟lâm idüp…”21

alâ-vechi't-tafsîl: Ayrıntılıca. “her ne dinmiĢ ise 'alâ-vechi't-tafsîl ma‟lûm-ı Ģerîfim

olmuĢdur...”22

alâ-vechi'1-‘umûm: Genel olarak. “Evvelâ mâhiyet-i insâniyyeyi alâ-vechi‟1-„umûm mülâhaza

ve sâniyen…”23

ale’d-devâm: Dâimî surette. “sûy-ı dil-cûy-ı kirâmîlerine olan hulûs-ı tâmm müstelzim-i ezkâr-ı

'ale‟d-devâm olmakdan nâĢî…”24

ale'l-esâmî: Ġsim isim sayılarak. ''…ale‟l-esâmî bir kıt'a defteri tanzîm etdirildikten sonra…” 25

ale'l-gafle: Gaflete düĢürerek. “..mezbûrları hüsn-i tedârük ile a1e‟l-gafle ele getürüp…”26

ale’l-husûs: Özellikle. "Ģimdiye kadar ale'l-husûs bizim ittihâz eylediğimiz tedâbîr ile haklarında

icrâ-yı hükm ve te 'sîre muvaffak olamadık.”27

ale'l-‘ımıyâ: Körü körüne. “Yoksa ben babamdan veyahud üstâdımdan böyle gördüm, böyle

yaparım diyerek ale'l-ımıyâ çalıĢıp ihtirâ‟ât-ı cedîdeye sarf-ı efkâr etnez ise…”28

ale’l-ıtlâk: Genellikle, mutlaka. “...mersûm Aleksandri Han‟a hitâb olan emr-i âlîde ale‟l-ıtlâk

Gürcistan musarrah olup...”29

ale’l-infirâd: Birer birer. “..ale‟l-infirâd yedlerinden memhûrlu senedâtlann i‟tâ idüp…”30

ale'l-ittifâk: Birlik içinde. “..bi‟1-muhâbere ale'l-ittifâk mukâbele etmemiz emr ü fermân

buyurulduğundan…”31

ale’l-ittisâl: Aralıksız. "..ale‟l-ittisâl ol cânibün ahvâli ile sıhhat ü selâmetünüzi atebe-i ulyâma

i‟lâm itmekden hâlî olmayasız…”32

ale’l-müfredât: Döküm hâlinde, birer birer. “...sanduk muhteviyâtının neden ibâret olduğunun

me'mûrları tahtında olarak ale'l-müfredât beyân edilmesi zımnında..”33

ale’l-‘umûm: Hep, tümüyle. “..müslümanların ale‟l-„umûm nâil-i sa‟âdet olmaları ve Ruslarla

akd-i riĢte-i ittihâd eylemeleri içün…”34

18 BOA, Ġlm-i Tedbîr-i Menzil, Sahak Ebru, s.4-8 (1852) 19 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.36912 (yıl 1826) 20 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.58-B (yıl 1785) . 21 BOA Y. Mtv. nr. 210/109 (yıl 1901). 22 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm no:834(yıl 1560) 23 Hoca Tahsin, Psikoloji, ss. 26-30, (yıl l 894). 24 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.58-B (yıl 1785). 25 BOA, Y Mtv, nr. 120/109, (yıl 1895). 26 BOA, mühimme defteri nr.6, hüküm:1219 (yıl 1565). 27 BOA,Yıldız Sadâret Husûsî Ma‟rûzât, 175/23 (1883) 28 BOA, Mehmed ġerif, Mecmûa-i Fünûn,s.333-337,(1862) 29 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.36138 (yıl 1828) 30 BOA,Cevdet Hâriciye, nr.4681 (yıl 1791) 31 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.94-B, 94-L (yıl 1776) 32 BOA, mühimme defteri nr.6, hüküm:1152 (yıl 1564). 33 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma‟rûzât, 296/108(1894)

Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1129

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

ale's-sabâh: Sabahleyin. “..ale's-sabâh mihmândârlar bu husûsa vâkıf olmuĢlar iken…”35

ale's-seher: Seher vakti, sabahleyin. "..ale's-seher Rastoniçe nâm mahalde üç dört yüz kadar

eĢkıyâya bi't-tesâdüf…”36

ale's-seviyye: EĢit olarak. "Cümlesinin ale‟s-seviyye her bir kîlesine onar akçe narh

konulmuĢdur.”37

ale't-ta'cîl: Hemen. "..girü ale‟t-ta'cîl yazup i'lâm idesiz.”38 “ale‟t-ta'cîl bir gün ve bir sâ‟at

tevakkuf itmeyüp…”39

ale’t-tafsîl: Ayrıntılıca. “..mûmâ-ileyhimin takrîrlerinden ale‟t-tafsîl ma'lûm-ı âlîleri olacağını

ifâde siyâkında…”40

ale't-te’âkub ve't-tevâlî: Aralıksız. “..keyfiyyet-i hâllerin muttasıl bildürmekden hâlî

olmayasız.”41

ale't-tedrîc: Tedricen. “...avdetine kadar rütbesi ale‟t-tedrîc terfî‟ olunmağın...”42

ale'-t-tevâlî: Ardı ardına. “Rusya ahâlîsinden pek çoğu hükûmet tarafından ale'-t-tevâlî umûr-ı

zâtiyyelerine vukû‟ bulan müdâhaleden dolayı cidden ve bi-hakkin hoĢnûdsuzluk gösteriyor.”43

an-kadîmi’l-eyyâm: Eskiden beri. “bir nice timar var ki an-kadîmi‟l-eyyâm resm-i ağnâmı bizüm

idügi...”44

an-asl: Aslında, hakikatta. “..savb-ı refî‟ü‟Ģ-Ģân-ı dâverâneleriyle an-asl miyânede merbût u

müstahkem olan hulûs-ı bî-pâyân ve sıdk-ı mahabbet-i firâvân muktezâsınca…”45

ânifen: Demincek. “..ânifen zikr olunan mâddeden sonra ferîklik rütbesine nâil oldum”46

an-karîb: Yakından, çok geçmeden. "..eyle olsa bu ma‟nânun vukû‟ı benüm hâtır-ı âtırumda an-

karîb tamâm ve mukarrerdür…”47

an-samîmi'l-kalb: Gönülden. “Anlar ile olan muvâfakat ittifâkî olup an-samîmi'l-kalb

olmayup…”48

ba'dehu: Ondan sonra. “..ba'dehu ma'rifet-i Ģer‟le keĢf olundukdan sonra…”49

ba'de’l-yevm: Bundan sonra, artık. “...ba'del-yevm cemî‟-i avârız-ı dîvâniyyeden emîn ve mu‟âf

ve müsellem ola…”50 “..vusûl buldukda ba‟de‟1-yevm penç-yekden hâsıl olan akçayı kıdvetü‟'l-emâcid

Muzaffer zîde kadruhu ma'rifetiyle yarar oğlanlar alup gönderesin..”51

ba’demâ: Bundan sonra. “Beylerden biri ba‟demâ kendilerinin dahi âsâr-ı vefîreden berü muttasıf

oldukları sadâkat-ı kâmile ile hizmet eyleyeceklerini te‟mîn etmiĢdir.”52

34 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma‟rûzât, 175/23 (1883) 35 BOA, Ali Emîrî, I. Abdülhamid, nr 1595, (yıl 1783). 36 BOA, HR. SYS nr.250/1 belge nr.96. (yıl 1892) 37 BOA, Tapu tahrir defteri, nr.157 (yıl 1530) 38 BOA, A.DVN, nr.790, hüküm nr.100 (yıl 1501) 39 BOA, A.DVN, nr.790, hüküm nr.54 (yıl 1501) 40 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.58-B (yıl 1785). 41 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm no:458(yıl 1559) 42 Yakovaki (Divan Tercümanı), Castera:Rusya Tarihi, 1246/1831. 43 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma‟rûzât, 175/23 (1883) 44 BOA, A.DVN, nr.790, hüküm nr.100 (yıl 1501) 45 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.94-B, 94-L (yıl 1776) 46 Tezkire-i Napolyan, s. 2-8 (yıl 1872) 47 BOA, A.DVN, nr.790, hüküm nr.407 (yıl 1501) 48 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm no:625(yıl 1559) 49 BOA, Ali Emîrî, I. Abdülhamid, nr 1595, (yıl 1783). 50 BOA, A.DVN, nr.790, hüküm nr.154 (yıl 1501) 51 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm no:742(yıl 1560)

1130 Muhittin ELİAÇIK

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

ba’de’n-nazar: Bakıp gördükten sonra. “Ba‟de‟n-nazar bu hükm-i Ģerîfi elinde ibkâ idesiz.”53

ba’de’s-sübût: SabitleĢtikten sonra. “..üzerlerinde güzeĢte hakkı var ise ba‟de‟s-sübût tahvîline

düĢen hakkın hükm idüp bî-kusûr alıviresin.”54

bağteten: Aniden. “..hıtta-i Kırım'ı bağteten istîlâ eyledikleri…”55

belegan mâ-belâg: Çok kâfî derecede. "...bu beyânât belegan mâ-belâğ bir tekzîbnâme

dimekdir.”56

bi-avnihi te'âlâ: Allah'ın yardımıyla. "bi-avnihi te'âlâ ledâ-Ģerefi‟l-vusûl fî-mâ-ba‟d dahi ne

vechle haberi istimâ‟ olunur ise…”57

bi-aynihi: Aynen. “..bi'l-farz bedende her ne kadar sıhhat u selâmet olsa müterekkib olduğu eczâ

derecelerine nisbetle ondan teessür edeceği gibi bi-aynihi cism-i devlet dahi…”58

bi'd-defe'ât: Defalarca. "..çend mâhdan berü bi'd-defe‟ât Gence kal‟ası mesfûr Ġrakli Han

tarafından asker-i vefîre ile mahsûr olunduğu…”59

bi-ecma’ihim: Hep, bütünüyle. "Ġki kıt'a kağıd bi-ecma‟ihim atebe-i ulyâlarına arz

olunmağla...”60

bi-esrihim: Hep birlikte. "Mektûb gönderip Ardahan kulları kethüdası olan Ali‟den bi-esrihim

kadıya varup Ģikâyet idüp…”61

bi-eyyi hâlin: Mutlaka. “Vakt fevt olmadın bi-eyyi hâlin imdâdlarına eriĢmenüz lâbüdd ü

lâzımdur.”62

bi-eyyi tarîkin(vechin) kân: Herhangi bir Ģekilde. “…bi-eyyi tarîkin kân ehl-i fesâdı ele

getürüp…” 63

bi-gayri hakkin: Haksızca. “…bi-gayri hakkin mahkûmiyetimiz cihetine gidilmesi…”64

bi-hakkin: Tamamıyla, hakkıyla. “Rusya ahâlîsinden pek çoğu hükûmet tarafından ale‟t-tevâlî

umûr-ı zâtiyyelerine vukû‟ bulan müdâhaleden dolayı cidden ve bi-hakkin hoĢnûdsuzluk gösteriyor…”65

bi-hasebi’l-iktizâ: Gerektiği için. “…bu esnâda bi-hasebi‟l-iktizâ Ģeref-efzâ-yı sudûr olat hatt-ı

humâyûn-ı inâyet-makrûnum mûcibince…”66

bi-hasebi'ş-şer'(-i şerîf): ġeriat gereğince. “…bi-hasebi'Ģ-Ģer' fesâdı zâhir olanların…”67

bi-hasebi't-takdîr: Kaza ve kader gereğince. “...bi-hasebi‟t-takdîr dûçâr-ı kazâ olur isem…”68

bi-hasebi'z-zâhir: Zâhiren. “ġimdilik bi-hasebi'z-zâhir âsâr-ı istiklâl Baban Han tarafında

nümûdâr olmağla..”69

52 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma‟rûzât, 162/57 (1879) 53 BOA, A.DVN, nr.790, hüküm nr.22 (yıl 1501) 54 BOA, mühimme defteri nr.6, hüküm:1001 (yıl 1564). 55 BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr. 9, s.221-222 ( 1788) 56 BOA,Yıldız Mütenevvi Ma‟rûzât, 205/25 (1900) 57 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.324-G (yıl 1783) 58 Tercümân-ı Ahvâl, nr. 34, s . 1-3, (yıl 1861) 59 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.94-B, 94-L (yıl 1776) 60 BOA,Cevdet Dâhiliye, nr.15122 (yıl 1783) 61 BOA, mühimme defteri 3, hüküm nr:1382 (yıl 1560) 62 BOA, Nâme-i Humâyûn deft. nr. 5, s.219-220 ( 1696) 63 BOA, mühimme defteri nr.6, hüküm:1001 (yıl 1564). 64 BOA, HR. SYS nr.259/1 belge nr.66. (yıl 1902) 65 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma‟rûzât, 175/23 (1883) 66 BOA, A.DVN, nr.1/3 (yıl 1767) 67 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm no:120 (yıl 1559) 68 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6700 (yıl 1797)

Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1131

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

bi-inâyeti’llahi te’âlâ: Allah'ın yardımıyla. “...bi-inâyeti‟llahi te‟âlâ kahr u tedmîr ve def‟-i

mazarrat-ı a‟dâda sa‟y u dikkat olunmak ma‟kûl u münâsib görüldüğin..”70

bi'l-‘aks: Tam tersi. “…kesb-i salâh etmek Ģöyle dursun bi‟l-aks o derece vahim bir Ģekl ü sûrete

girmiĢdir…”71

bi'l-beyân: Bildirerek. “Buralardaki mezhebdaĢlarının esâretden kurtarılması bir ittifâk-ı sâbit ve

sahîha mütevakkıf olduğunu bi‟l-beyân..”72

bi'l-etrâf: Ayrıntılıca. “Ahâlî-i merkûmenin ihtiyâcat ve âdâtlarını ve i'tikâdât-ı mezhebiyyelerini

bi'l-etrâf tedkîk eylemek lâbüddür.”73

bi’l-farz: Olduğunu kabul ederek, faraza. "…bi‟l-farz bedende her ne kadar sıhhat u selâmet olsa

mûterekkib olduğu eczâ derecelerine nisbetle ondan te‟essür edeceği gibi bi-aynihi cism-i devlet dahi...”74

bi’l-fi’l: Gerçekten, fiilen. “..bi‟l-fi‟l ġirvan hanı olan.."75

"..bi‟l-fi‟l kâfirden alınan kadırga ile..”76

bi’l-iktizâ: Gerektiği için. "...ve eger bi'l-iktizâ verilmek lâzım gelse…”77

bi'l-istifâde: Yararlan(ıl)arak. "..havâların müsâ‟adeli olmasından bi‟l-istifâde hemen avdet

eylemesine..”78; "..ihtilâl-i dâhilîden bi'l-istifâde Van'a duhûl eden Rusya'nın dahi bi'l-umûm ahâlî-i

Ġslâmiyyeyi katliâm eyledikleri.. "79

bi'l-isti'lâm: Bilgi istenilerek. "TaĢlıca Mutasarrıflığından bi'l-isti'lâm cevâben Ģimdi alınan

telgrafnâmede..”80

bi'l-istidlâl: Deliliyle anlayarak. "Gazeteler Ġtalya için bunda bir telâfî-i mâ-fât ciheti olduğunu

karâ‟inden bi 'l-istidlâl…"81

bi'l-istîzân: Ġzin istenilerek. "Meclis-i Mahsûs-ı Vükelâ karârıyla bi'l-istîzân Ģeref-sâdır olan irâde-

i seniyye-i cenâb-ı pâdiĢâhî mûcebince..”82

bi'l-ittifâk: BirleĢerek. "a'dâ-yı li‟âmın kahr u tedmîrinde mııktezâ-yı vakt ü hâle göre bi'1-ittifâk

teĢmîr-i sâ‟id-i dikkat ü ihtimâm eylemeleri..”83

bi'l-külliyye: Tümüyle. "..bi'l-külliyye perâkende ve müteferrik olup..”84

bi'l-ma’iyye: Birlikte. "YoldaĢlarıyla bi'l-ma‟iyye me'mûriyyet-i lâzimesini îfâ ederdi.”85

bi'l-müzâkere: GörüĢerek. "..ve sâir iktizâ edenler ile bi'l-müzâkere cevâbları verilmek muhtâc ve

taraf-ı hümâyûnuma arz oluna… "86

bi'l-umûm: Bütün. "..ihtilâl-i dâhilîden bi'l-istifâde Van'a duhûl eden Rusya'nın dahi bi'l-umûm

ahâlî-i Ġslâmiyyeyi katliâm eyledikleri.. "87

69 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6700. (yıl 1797) 70 BOA, Nâme-i Humayûn defteri nr.5, ss. 19-22. (yıl 1688) 71 BOA, HR. SYS, nr. 258 1. belge nr. 37-58. (yıl 1902) 72 BOA, Y. Mtv. nr.39/50. (yıl 1889) 73 BOA, Yıldız Sadâret Husûsi Ma'rûzât nr.175/23.( 1883) 74 Tercümân-ı Ahvâl. nr.34, s.1-3. (1861) 75 BOA, Nâme-i Hümâyûn defteri nr.9. s.148. (1784) 76 BOA, A.DVN. nr.790, hüküm 137. (yıl 1501) 77 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.31321. (yıl 1829) 78 BOA, Ġrâde-Hâriciye, nr. 9707. (yıl 1860) 79 BOA, HR. SYS 2872/2. belge nr. 19-33 (yıl 1916) 80 BOA, Y.A. HuĢusi, nr. 497/21. (yıl 1905) 81 BOA, Y.A. Hususi, nr. 525/70. (yıl 1908) 82 BOA, Y.A. Hususi, nr. 526/142. (yıl 1909) 83 BOA, Nâme-i Hümâyûn defteri nr.8,ss.l23-124( 1743) 84 BOA, A.DVN. nr.790. hüküm nr.182 (yıl 1501) 85Yakovaki (Divan Tercümanı), Castera:Rusya Tarihi, 1246/1831. 86 BOA, Ali Emîrî, I.Abdülhamid, nr. 760 (yıl 1783) 87 BOA, HR. SYS, 2872/2, belge nr. 19-33 (yıl 1916)

1132 Muhittin ELİAÇIK

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

bi'l-vücûh: Tüm yönleriyle. "umûr-ı âcizânemiz bi'l-vücûh ind-i Ģerîflerinde ta‟rîf ü tavsiyeden

müstağnî olup.. "88

bi-mennihi te'âlâ: Allah'ın yardımıyla. "bi-mennihi te'âlâ hidemât-ı dîn ü Devlet-i Aliyyede

teĢmîr-i sâid-i ihtimâm olunduğu bi-iĢtibâhdır."89

binâ'en: -den dolayı. "..aded-i sükkân 248105 adam ilâvesiyle kesb-i tezâyüd etmiĢ olduğu

melhûz olduğuna binâ 'en."90

binâ'en alâ-hâzâ: Bundan dolayı. "..binâ'en alâ-hâzâ protokolün tâ'dîli emrinde vukû‟ bulacak

teĢebbüsât ya adem-i muvaffakiyetle neticelenmek veyahud altıncı mâddedeki ahkâm-ı nâfi‟anın feshi

mukâbilinde netîce-pezîr olmak muhtemel olduğundan...”91

binâ'en alâ-zâlik: Bundan dolayı. "..binâ'en alâ-zâlik tabiat-ı tâife-i insâniyânı bu minvâl üzere

yaratmıĢ olduğu hasebiyle.."92

binâ'en aleyh: Dolayısıyla. "..binâ'en aleyh ol dahi Ağa Muhammed Han kendüyi taleb eyledikde

gitmeyüp..93

bi-nefsihi: Bizzat, kendisi. "..eyle olsa sana i‟timâd-ı tâmm olduğı ecilden binefsihi mezbûr sınurun

üzerine varup.."94

bi'n-nefs: Bizzat. "..dâmen-dermiyân-ı ihtimâm olarak bi'n-nefs ser-hudûdumuz Ahilkelek'e azîmet

olunup.."95

bi'n-nisbe: Bir dereceye kadar. "Mezkûr iki eyâlet ahâlî-i Ġslâmiyyesinin hâl-i hâzırı ile bi'n-nisbe

ıslâh-ı hâlleri için...”96

bi't-tab': Tabiî olarak. "Bu misillü tedabîrden dolayı bi't-tab' müslümanların havf u ihtirazları

ân-be-ân tezâyüd eylemekdedir."97

bi't-taharrî: AraĢtırarak. "Çete efrâdı Ġslâm hânelerini bi't-taharrî hânelerde buldukları Ġslâm ve

yahûdîlerin bâkire kızlarına tasallut..."98

bi't-tahsîs: Özellikle, hele de. "...mezkûr hastahâne gâyet dayyık olup bi't-tahsîs tezâhüm-i enfâs-ı

kesîreden hastegânın marazları müĢtedd olmak ve digerlerine sirâyet etmek gibi mahzûrdan dahi sâlim

olmadığından.."99

bi't-tahkîk: AraĢtır(ıl)arak. "..keyfiyyetin bi't-tahkîk iĢ'ârı mütevakkıf-ı himmet-i

behiyyeleridir.”100

bi't-tahvîl: Çevrilerek, döndürülerek. “Hidemât-ı hasenelerine mebnî bâlâda ismleri muharrer

Mîrlivâ Mustafa Kemâl PaĢa‟nın hâmil olduğu ikinci rütbe mecîdî niĢânı kılınçlı birinci rütbe mecîdî niĢânına

bi't-tahvîl...”101

bi't-takdîm: Sunularak. "Müsvedde-i mezkûre bi‟t-takdîm meĢmûl-i nazar-ı Ģevket-eser-i cenâb-ı

ĢehenĢâhî buyurulmuĢ...”102

88 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 324-B. (yıl 1783) 89 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.94-B, 94-L (yıl 1776) 90 Takvîm-i Vekâyi‟, nr. 57, (yıl 1833) 91 BOA, HR. HMġ. ĠġO, nr.36/4. 30677. (yıl 1912) 92 Hukûk-ı Nâs, Tasvîr-i Efkâr, nr.20. s. 4. (yıl 1862) 93 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 6748-B. (1795) 94 BOA, A.DVN. nr.790, hüküm 293. (1501) 95 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 1334. (yıl 1785) 96 BOA Y.A. Hususi, nr.413/134. (yıl 1901) 97 BOA Yıldız Sadâret Husûsî Ma'rûzât nr.175/23. (yıl 883) 98 BOA, HR, SYS 2872/2, belge nr. 92-98. (yıl 1916) 99 Rûznâme-i Cerîde-i Havâdis, nr. 480-482 (yıl 1862) 100 BOA, Ġrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 6455. (1850) 101 BOA, Harbiye Taltîfât-Tevcîhât, dosya nr.67/5( l917) 102 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 7620. (1802

Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1133

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

bi’t-tamâm: Tamamen. "Suyı bi‟t-tamâm zâviyeye akıdasın.”103

bi’t-tanzîm: Düzenlenerek. "Sâlifü‟l-arz beĢ mâddeyi hâvî evrâk-ı tahkîkiyye nâhiyenin eĢrâf ve

ahâlî-i mu'teberânından bi‟t-tahkîk anlaĢılmıĢ olmağla iĢbu evrâk-ı tahkîkiyye bi‟t-tanzîm tasdîk kılındı..”104

bi't-tav'i ve'r-rızâ: Ġsteyerek ve razı olarak. "…bi't-tav'i ve'r-rızâ mezbûre AyiĢe Hatun ve

yoldaĢlarını katl ü gâret itdüklerin ikrâr eylediklerinden sonra…”105

bi't-tecribe: Tecrübeyle. “...vebâ hastalığına karantina usûlü misillü bi't-tecribe nice keyfiyyetler

ve çâreler bulmaktadırlar.”106

bi’t-tedkîk: Ġnceleyerek. “Gümrük emîni vekîli izzetlü beyefendi bi‟t-tedkîk îcâbını ifâde

eyleyesin deyü buyuruldı”107

bi’t-tedrîc: Tedricen. “Ezmine-i kadîmeden beri Hindistan'da cem' ü iddihâr olunan esbâb-ı

servet ü sâmân bi't-tedrîc Ġngiltere‟ye intikâl etmekde olup.." 108

bi’t-tefrîk: Ayırarak. “..cesîm mektebleri bi‟t-tefrîk onlarda mümkin mertebe kulak dolgunluğu

olmak için…”109

bi-tevfîkihi te’âlâ: Allah‟ın yardımıyla. “Bi-tevfîkihi te‟âlâ her husûsda âbâ vü eslâflarından

ziyâde mesâ‟î-i hamîde ve me‟âsir-i pesendîde zuhûra getirmege..”110

bi-vechin mine’l-vücûh: Herhangi bir Ģekilde. “..kâffe-i hukûk-ı rüsûm-ı örfiyyesine bi-vechin

mine‟l-vücûh kimesne dahl u ta‟arruz itmeyüp…”111

bi’z-zarûre: Zaruri olarak, ister istemez. "..bi'z-zarûre beĢ on günlük askerlerinin ta‟yînâtı

verildikten sonra...”112

dâimen ve müstemirren: Daima. "Devlet-i Aliyyemin dâimen ve müstemirren ni‟am ve eltâf-ı

cezîlesine mazhariyyete...”113

eben an-ceddin: KuĢaktan kuĢağa. "..kadîmden eben an-ceddin Devlet-i Aliyye-i ebedü‟d-

devâmın bende-i dîrînelerinden olup…”114

ecil: Ġçin, dolayı. “Siz dahi kadîmü'l-eyyâmdan atebe-i ulyâmuza sadâkat u ihlâs ile intisâb u

ihtisâs etmiĢ kadîmî dostumuz olduğunuz ecilden…”115

ekallün mine’l-kalîl: Gayet az. “Tertîbât-ı mezkûre ekallün mine‟l-kalîl ve Kırım ordusu be-her-

hâl tedârükât-ı kaviyyeye mevkuf olmakdan nâĢî..”116

el-ân: ġu anda, hâlen. “..mûmâ-ileyhin taht-ı tâbi‟iyyetinde olup..”117

el-hâletü hâzihi: ġimdi, hâlen. “..el-hâletü hâzihi fermân-ı Ģerîfimiz üzre müĢârün-ileyh serdâr

asâkir-i nusret-Ģi‟âr ile bi-inâyeti‟llahi te‟âlâ ġirvan'a dâhil oldukları i'lam olunmağın.. “118

el-yevm: Hâlâ. “El-yevm derûn-ı Tiflis'de külliyyetlü Moskovlu olmayup...119

103 BOA, ADVN nr.790, hüküm 204 (yıl 1501) 104 BOA, HR. HU 2878/66. 105 BOA, mühimme defleri nr.3, hüküm 441. (yıl l559) 106 Mustafa Sami Efendi, Avrupa Risalesi, s.25-39. ( l840) 107 BOA, BEO-AMKT, nr. 15/40. (yıl 1844) 108 Vahan, Mecmûa-i Fünûn, nr. 8, s.343-353. (1862) 109 Takvîm-i Vekâyi‟, nr 176. (yıl 1838) 110 BOA, Nâme-i Humâyûn de£teri, nr.6, s.98-100.( 1704) 111 BOA, ADVN nr.790, hüküm 328 (1501) 112 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 1334. (yıl 1785) 113 BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr. 9, s. 221-222. (yıl 1788) 114 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 94-M (yıl 1776) 115 BOA, mühimme defteri nr.32, hüküm 456. (yıl 1578) 116 BOA, A.DVN, nr.1/56. (1778) 117 BOA, Yıldız Esas Evrakı, kısım 14, nr.382. (yıl 1880) 118 BOA, mühimme defteri, nr. 32, hüküm 456. (yıl 1578) 119 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 339. (yıl 1783)

1134 Muhittin ELİAÇIK

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

fe-emmâ: Ne var ki. “..fe-emmâ parkan-ı mezbûrun binâsına mübâĢeret olınmadın fevt

olup…”120

fe-lâ cerem: ġüphesiz. "..fe-lâ cerem bu makûle bağteten zuhûr etmiĢ böyle bir hâdise-i garîbenin

inhâsında mecbûriyyet-i çâkerânem olduğu, ancak...”121

fevka’l-‘âde: Olağanüstü. "cânib-i saltanat-ı seniyyeden Afganistan'a öyle fevka'l-„âde bir sefîr

i'zâm olunur ise..”122

fevka’l-gâye: Son derece. “..ana ve oğlunun fevka‟l-gâye bâ‟is-i mesrûriyyet ü mübâhâtları olacak

bir keyfiyyet olmakdan nâĢî..”123

fevka’l-hadd: Fevkalâde. ''.Re‟âyâ fevka‟l -hadd zulm u hayf itmiĢdür diyü itdügi bid‟atleri defter

idüp..”124

fi'l-asl: Aslında. "Gence kal‟ası derûn-ı Azerbaycan'da kılâ‟-ı sâireye kıyâs olmayup fi'l-asl

Devlet-i Aliyye'nin binâsı ve metîn ü müstahkem bir kal'ası olup...”125

fi’1-cümle: 1. Hâsıl-ı kelâm. “Fi'l-cümle bunun yirinde olan kovandan ve koyundan ne

müteveccih olursa hükm idüp alıviresiz.”126

2. Hep, bir hayli. “..fi'l-cümlemiz size da‟vâcı oluruz.”127

fi'l-hakîka: Gerçekten. “Mîr-i mûmâ-ileyh fi'l-hakîka reĢîd ü fehîm bendeleri olup..”128

fi'l-vâki’: Gerçekte, hakikaten. “..fi'l-vâki‟ Devlet-i Aliyye‟nin han-ı mesfûr üzerine sefer

eylemege emr-i Ģerîfleri olur ise…129

fî-mâ-ba'd: Bundan sonra. “..fî-mâ-ba'd dahi her hâlde sıdk-ı niyyet ve hulûs-ı taviyyet ile dîn-i

mübîn ve Devlet-i Aliyyemize muvâfık hidemât-ı celîle ve mesâ‟î-i cezîle melhûz-ı humâyûnumuz

olmağla…”130

fî-nefsi’l-emr: ĠĢin aslında. “fî-nefsi‟l-emr Revan kal‟ası ziyâdesiyle metîn olup.."131

fî-vaktinâ hâzâ: Zamanımızda. “...milel-i ütemeddine miyânında mevcûd olan ulûm ve sanâyi‟i

tefahhusa mecbûr olarak fî-vaktinâ hâzâ dünyâda en ilk millet olmuĢlardır.”132

halefen an selef: KuĢaktan kuĢağa. “Han-ı mûmâ-ileyh halefen an-selef ol diyârın hükümdârı

olmayup…”133

hâliyâ: Hâlen. “..hâliyâ Ģöyle arz olundu ki..” “..hâliyâ bunlardan nesne taleb idüp ta‟addî

iderlermiĢ.”134

husûsâ: Özellikle. “..avları kurt ve tilki ve husûsâ öküz kadar beyaz ayı imiĢ..”135

icâleten: Hemen, acilen. "..fi‟l-hakîka müĢârün-ileyhe icâleten külliyyetlü akça irsâli muktezî

idügi..”136

120 BOA, mühimme defteri nr. 3, hüküm 342. (yıl 1559) 121 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 6722-E. (yıl 1798) 122 BOA, Ġrâde-Hâriciye, nr. 16642/3. (yıl 1877) 123 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 36138. (yıl 1828) 124 BOA, mühimme defteri nr. 3, hüküm 220. (yıl 1559) 125 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 94-M (yıl 1776) 126 BOA, A.DVN nr.790, hüküm nr.41 (1501) 127 BOA, HR.SYS 2877/5, belge nr.1,3-6 (yıl 1919) 128 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 94-B, 94-L (yıl 1776) 129 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 860-M (yıl 1784) 130 BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.7, s 65-66./1723 131 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 860-M (yıl 1784) 132 Tarih-i Amerika (terc. Ali Rıza), vrk.2a-3b (1858) 133 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 36547. (yıl 1713) 134 BOA, A.DVN, nr. 790 hüküm 98. (yıl 1501) 135 Cerîde-i Havâdis, nr.151. (1843) 136 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 9992,9978. (yıl 1790)

Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1135

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

ilâ-hâzihi’l-ân: Bu ana dek. “..ilâ-hâzihi‟l-ân cemî‟-i umûr u Ģü‟ûnda alâ-hasbe‟l-emr ve‟l-fermân

amel ve hareket ile…”137

ilâ-inkırâzi'd-devrân: Kıyamete dek. “..ilâ-inkırâzi'd-devrân mâye-i mübâhât olacak vechle..”138

imdi: Artık, Ģimdi, öyleyse. “..imdi yapdurup itmâma iriĢdürmesin emr idüp buyurdum ki..”139

imtisâlen li’l-emr: Emre uymak için. “..imtisâlen li‟l-emr ve tahsîlen li-rızâikümü 'l-âlî..”140

inde'l-îcâb: Gerektiginde. “..inde'l-îcâb kendi kumandanlarına ve me'mûrlarına bilâ-te‟hîr lâzım

gelen me‟zûniyyeti i'tâ eylemekliğini Ģimdiden ta‟ahhüd ederler..”141

inde'l-iktizâ: Gerektiginde.“Bosna muhâcirlerinin inde'l-iktizâ havâlî-i hudûdiyyeye ba‟îd

mevâki‟de iskân edilecekleri tabî‟îdir.”142

kadîmü’l-a’vâmdan: Eskiden beri. “..kadîmü‟l-a‟vâmdan ilâ-hâzihi‟l-ân mâbeynimüzde olan

hüsn-i sebkat ve vüfûr-ı mahabbet muktezâsınca…”143

kâyinen mâ-kân: Olup bulunan. “..hîç ehad kâyinen mâ-kân mâni‟ ü müzâhim olmayup..”144

ke-ennehu: Sanki, güya. “..müzâkere olunan Ģeylere ke-ennehu ittifâk-ı ârâ ile karâr verildiğine

zehâb olunmakda ise de…”145

ke-en-lem-yekûn: Hiç yokmuĢ gibi. "..fevka‟l-âde münbit ve hem de vâsi‟ olan arâzîsine nisbeten

ahâlî-i mevcûdesi ke-en-lem-yekûn hükmünde olup muhâcirîn iskânı hâlinde muhassenâtı derkârdır.”146

ke’l-evvel: Eskisi gibi. “..ke'l-evvel miyânede merbût olan ta‟ahhüdleri üzerinde sâbit-akdâm

oldukları..”147

kemâ fi’1-evvel: Önceki gibi. “..lâkin muhafız-ı mûmâ-ileyh icrâ-yı tedâbîr ile kârbân-ı Revanı

celb ü tergîb etmekle kemâ fi'l-evvel âmed-Ģüd üzere oldukları..”148

kemâ fi's-sâbık: GeçmiĢte olduğu gibi. "..ebnâ-yı sebîl ve tüccâr Hoy üzerinden gidip gelmekde

ve kemâ fi‟s-sâbık alıĢ veriĢ etmekde oldukları..”149

kemâ hiye hakkıhâ: Hakkıyla. "...mâ-ba‟de‟t-tabî‟iyyenin agrâzına kemâ hiye hakkıhâ muttali‟

olduğuma teĢekküren..”150

kemâ hüve fi’s-sâbık: Eskiden olduğu gibi. “..mu‟âvenet-i mâddiyyenin kemâ hüve fi‟s-sâbık bî-

dirîğ buyurulmasını istirhâm eylemek ümniyye-i yegânesiyle gelmiĢdim.”151

kemâ hüve hakkıhi: Hakkıyla. “..bu kaziyyeyi dahi kemâ hüve hakkıhi teftîĢ ü tefahhus

idesiz.”152

Kemâ yenbagî: Gereğince. “..mugâyir-i Ģer‟-i Ģerîf hâlâtın vukû‟a getirilmemesine kemâ yenbagî

sa‟y ü gayreti akdem-i umûr add eylediğimden..”153

137 BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.5, s 23-25. (yıl 1688) 138 BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.7, s 237-239.(yıl 1731) 139 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 585. (yıl 1559) 140 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 7093. (yıl 1796) 141 BOA, Mu‟âhedenâmeler, nr.56/15. (1879) 142 BOA, HR.HMS ĠġO, nr.29/2-4, belge 18/2 a, b. (1910) 143 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 893. (yıl 1560) 144 BOA, A.DVN, nr. 790 hüküm 47. (yıl 1501) 145 Meclis-i Ahkâm-ı Adliyede meĢveret usûlü lâyihası, Takvîm-i Vekâyi‟, nr.188. (1839) 146 BOA, Y.A. Hus., nr.1763/32. (yıl 1884) 147 BOA, Cevdet Hâriciye, nr. 4681. (yıl 1791) 148 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 860. (yıl 1784) 149 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr 6748-B. (yıl 1795) 150 Ebû Ali Sînâ (Abdülkerim Efendi), s.2-5. (yıl 1862) 151 BOA, Yıldız Esas Evrakı, kısım 14, nr.382. (1880) 152 BOA, A.DVN, nr. 790 hüküm 420. (yıl 1501) 153 BOA, Ġrâde-Hâriciye, nr. 9707. (yıl 1860)

1136 Muhittin ELİAÇIK

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

kemâ-kân: Eskiden olduğu gibi. “Dağıstan hanlığı kemâ-kân han-ı mûmâ-ileyhin uhdesine tevcîh

ü ihsân-ı humâyûn buyurulmuĢ olduğundan..”154

ke’ş-şemsi fî-vasati’n-nehâr: Gün ortasındaki güneĢ gibi (açık). “…bu kadar a‟dânın mülkünüze

tasallutu ke‟Ģ-Ģemsi fî-vasati‟n-nehâr zâhir ü âĢikâr iken..”155

keyfe mâ-yeşâ: Dilediği gibi. “..bunları keyfe mâ-yeĢâ tazyîk eylemekde bulunmuĢdur.”156

keyfe me’ttefak: Hangisi olursa, nasıl rast gelirse. "Taraf-ı hükûmetden keyfe me‟ttefak nasb

olunan re‟îs-i ulemâ hükûmetin arzû ve evâmirine tamâmıyla munkâddır.”157

külliyen: Tamamen, büsbütün. "..levâzımât-ı sâireden külliyen hâlî ve hîn-i zuhûrlarında bir

tedârüke destres olmak adîmü‟l-imkân ve eyyâm-ı bahâr dahi karîb olmağla...”158!

lâ-ale't-ta'yîn: Rastgele. “..lâ-ale't-ta'yîn bir mes'ele-i düveliyye zuhûr edince önünü almağa

çalıĢıyorlar..”159

lâ-ilâc: Çaresiz. "..her ne kadar kûĢiĢ ü ihtimâm olundu ise de lâ-ilâc bir mikdârı mürur

etmiĢler..”160

la-siyyemâ: Özellikle. "..ve lâ-siyyemâ her bir sınıf-ı alîlin ve emrâz-ı sâriyye ashâbının baĢka

olarak velhâsıl her bir Ģehir ve kasabada ve bazı karyelerde bile zükûr u inâs için müte‟addid ve muntazam

hastaneler olup..”161

lâ-yenkatı’: Durmadan. "..Lezgi tâifesi han-ı mesfûrun Kâhıt ülkesini lâ- yenkatı‟ nehb ü gâret

idüp..”162

ledâ şerefi’l-vusûl: Varıp teĢrif ettiğinde. "ĠnĢâallahu ta‟âlâ ledâ Ģerefi‟l-vusûl mîr-i mûmâ-ileyh

fi'l-hakîka reĢîd ü fehîm bendeleri olup çend mâhdan berü bu havâlînin cümle keyfiyyâtına vâkıf olmağla

mantûkından ma'lûm-ı âlîleri buyurulur.”163

lede’l-hâce: Gerektiğinde. “..ve asâkir-i mürettebe sefâyin-i muntazamaları her-bâr ta‟lîm ü

ta‟allüm üzere olup lede‟l-hâce hâzır u âmâde sûretinde bulunup..”164

lede’l-îcâb: Gerektiğinde. “Bosna‟da mevcûd asâkirin lede'l-îcâb ta‟lîm etmeleri içün...”165

lede’l-iktizâ: Gerektiğinde. "..lede‟l-iktizâ hudûdda bulunan vüzerâ ve mîr-i mîrâna..”166

lede’l-kırâ’e: Okunduğunda. "..melfûflarıyla Meclis-i Vükelâda lede‟l-kırâ‟e zikr olunan

talîmâtnâme mündericâtı muvâfık görünmüĢ..”167

lede’l-vusûl: Varıp ulaĢtığında. “..lede‟l-vusûl inâyet ü ihsânım olan hil‟at-ı fâhire kisve-i

zâhiremi hutuvât-ı ta‟zîm ü iclâl ile istikbâl ve iktisâ eyledikden sonra…”168

lede'l-vürûd: Geldiğinde. "Sâlih Bey kulları Çıldır valisi vezîr-i mükerrem Süleyman PaĢa

tarafına lede'l-vürûd..”169

154 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 31321. (yıl 1829) 155 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 40705-E. (yıl 1827) 156 BOA, Y. Mtv. nr.210/109. (yıl 1901) 157 BOA, Y. Mtv. nr.210/109. (yıl 1901) 158 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 1251-F. (1783) 159 BOA,Yıldız Mütenevvi Ma‟rûzât, 205/25. (1900) 160 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6702-B. (yıl 1804) 161 Mustafa Sami Efendi, Avıupa Risalesi s.25-39.( 1840) 162 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 58-A. (yıl 1785) 163 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 94-B, 94-L (yıl 1776) 164 Sadık Rıfat PaĢa, Avrupa ahvâli,Müntehabât-ı âsâr, s.1-12 165 BOA, HR.SYS 259/1, belge nr.26-31 (yıl 1906) 166 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr 6748. (yıl 1795) 167 BOA, BEO, dosya nr. 54/2, belge 342984.(1919) 168 BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.7, s 229. (yıl 1730) 169 BOA, Ali Emîrî, I. Abdülhamid, nr 1595, (yıl 1783).

Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1137

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

lede't-tahkîk: Ġncelenip araĢtırıldığında. “..Mehmed Efendi dâ‟îleri tarafından lede‟t-tahkîk

bunların zükûr u inâs on nefer olarak Rusya devleti himâyesinde olup..”170

leffen: Dürülü ve iliĢtirilmiĢ olarak. “..derûn-ı arîzama leffen takdîm Medenî Ağa‟nın

varakasından…”171

li-ecli’l-maslaha: ĠĢ icabı. “Bundan akdemce Hoy hanı tarafından li-ecli‟l-maslaha Der-aliyye‟ye

vârid Hüseyn Ali Bey‟e..”172

li-ecli’t-ticâre: Ticaret için. "Ġtalya Devteti tüccâr-ı mu‟teberânından olup li-ecli‟t-ticâre

Buhara‟ya gitmiĢ oldukları hâlde ba‟zı zan ve iĢtibâha mebnî ahz u habs olunmuĢ olan..”173

li-maslahatin: ĠĢ icabı. “ale'l-usûl hükûmet-i âidesinden evrâk-ı mürûriyye ahzıyla li-maslahatin

çâr-aktâr-ı âlemde seyâhat ise hükûmât-ı medeniyyeye mensûb her ferde te'mîn edilmiĢ hukûk-ı

tabî‟iyyedendir.”174

ma’a hâzihî: Bunun yanı sıra. “Hükûmet-i mahalliyye „inde'l-îcâb kendü tasavvurâtını sektedâr

edebilecek müstakil ve ma'a-hazihî mütemevvil bir kısım müslimân ashâb-ı emlâkin vücûdını arzû

etmediginden..”175

ma’al-kasem: Yemin ederek. "..bi'l-hâssa orduya „âid olan iĢlerinde mümâna‟at gösterdiklerini

ma'a'l-kasem arzeylerim.."176

ma’a’l-mecbûriyye: Mecburen. "..nihâyetü'l-emr Rusun Van hudûdunu tecâvüz etmesi üzerine

ma‟a‟l-mecbûriyye ma‟a-âile Van‟dan çıkdım.”177

ma’a'l-mesârr: Memnuniyetle. “..bu bâbda bir de komisyon-ı mahsûs teĢkîl kılındığı ma‟a'l-

mesârr istihbâr kılınmıĢdı.”'178

ma’a-âile: Aileyle birlikte. "..nihâyetü'l-emr Rusun Van hudûdunu tecâvüz etmesi üzerine ma‟a‟l-

mecbûriyye ma‟a-âile Van‟dan çıkdım.”179

ma’a-hâzâ: Bununla beraber. “..ma‟a-hâzâ Afganistan ahâlîsi umûmen Hanefiyyü'l-mezheb ve

beĢ altı milyon nüfûsdan mürekkeb olarak..”180

ma’a-mâ-fîh: Böyle iken. "..firârîlerin ta 'kîbine geldiğimizi ve ma‟a-mâ-fîh telefât-ı hayvândan

baĢka bir Ģey olmadığından teslîm olurlarsa mutasarrıf beyin afvedeceğini söyledim.."181

ma’an: Birlikte. “..âcil tahrîrâtıyla ma‟an ma‟rûz-ı atebe-i ulyâ-yı Ģâhâneleri kılındığı,."182

ma’a’t-te’essüf: Yazık ki, esefle. “..mesele-i fi‟liyyeye gelince; Türkiye‟nin vaziyet-i hâzırası bu

adaların bizde kalmaları ümidini ma‟a‟t-te‟essüf bahĢ etmemekte ise de..”183

mâ-dâme'l-hayât: YaĢadıkça. “..bundan böyle mâ-dâme'l-hayât ol makâm-ı mübârekde bi‟l-

ikâme..”184

mâ-tekaddem: Önceleri. “..oğullarıyla mâ-tekaddemden Akpınar yolın görüp gözedüp..”185

170 BOA, Ġrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 6455. (yıl 1850) 171 BOA, Cevdet-Hâriciye, nr.3629. (1828) 172 BOA, Cevdet-Hâriciye, nr.9166. (1784) 173 BOA, Ġrâde-Hâriciye, nr.11667. (1863) 174 BOA, HR.SYS 259/1, belge nr.65 (yıl 1903) 175 BOA, Y.A. Hus., nr.413/8. (yıl 1901) 176 BOA, HR.SYS 2872/2, belge nr.167-175 (yıl 1916) 177 BOA, HR.SYS 2872/2, belge nr.19-33 (yıl 1916) 178 BOA, Y. Mtv. nr.175/183. (yıl 1898) 179 BOA, HR.SYS 2872/2, belge nr.19-33 (yıl 1916) 180 BOA, Ġrâde-Hâriciye, nr.16642/3. (yıl 1877) 181 BOA, HR.SYS 2872/2, (yıl 1916) 182 BOA, Cevdet-Dâhiliye, nr.11750. (1780) 183 BOA, Ali Fuad Türkgeldi Evrakı, 9/75/3 ġubat 1922 184 BOA, Ġrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 9114. (1852)

1138 Muhittin ELİAÇIK

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

matviyyen: Dürülü, sarılı olarak. "..tahrîrâtın tercemesi dahi matviyyen arz u tesyîr

olunmağla..”186

mebnî: Ġçin, dolayı. "..cemî‟-i zamânda merâsim-ihtiyâtiyyeye ri‟âyet ü dikkat kavâid-i mer'iyye-i

mu'tebere-i düveliyyeden bulunduğuna mebni..”187

mehmâ emken: Olabildiği kadar. “'..nüfûz-ı âlîsini Avusturya devleti kendü menâfiine muhâlif bir

mecrâya sevketdirmemek için mehmâ emken Devlet-i Aliyyeye karĢu bir mülk-i i‟tidâlkârîde

bulunmağı..”188

melfûfen: Sarılı olarak. “..bu def‟a derûn-ı arîza-i çâkerâneme melfûfen hâk-i pây-i devletlerine

irsâl olunmağla..”189

merreten ba'de uhrâ: Birbiri ardınca. “Amerikalılar dünyanın kâffe-i milletlerinden ziyâde cebân

ve zarîfü‟l-kalb bir millet iken merreten ba'de uhrâ Ġspanyalulara ale‟l-gafle hücum idüp..”190

min ba'd: Bundan sonra. “.min ba'd münâza‟a ve mütâlebeye müeddî bir hâlet kalmamak

üzere...”191

min-ciheti'l-mecmû’: Toplamda. ".min ciheti'l-mecmû‟ saray ve kenîse ve hâne ve mahzen ve

dükkân misillü takriben üç yüz bin ecnâs-ı ebniyeden ibâret olduğu hisâb u tahmin olınup..”192

min-cihetin: Bir yönden. “..ammâ insâf olunsa min-cihetin ma‟zûr bulunmuĢlardır.” 193

mine’l-kadîm: Eskiden beri. "Ġngiltere ahâlîsi mine‟l-kadîm iki fırka olarak birine Tory ve

diğerine Whig ta‟bîr olunup..194

min gayri resmin: Adet dıĢı olarak. “Sefîr-i mûmâ-ileyhin kangı gün ve ne vaktde min-gayri

resmin mâbeyn-i humâyûn-ı Ģâhâne cânib-i eĢrefine azimeti emr ü fermân buyurulur ise..”195

min haysü’l-mecmû’: Toplam. "...çünki bu iki komite min-haysü‟l-mecmû‟ bir milyon iki yüz bin

ahâlînin vekili olduğundan..”196

min külli’l-vücûh: Her yönden. "Bu serhaddin husûsu ve umûr-ı mahlası min külli'1-vücûh enzâr-

ı merhamet-evliyâ-yı ni'amîye muhtâc olmağla..”197

mirâren: Defalarca. “..mirâren ahkâm-ı Ģerîfe ve kullar gönderüp emr itmiĢ idüm.”198

mu’accelen: Hemen. "...muaccelen mezbûrile bildüresin.” 199

mu'ahharen: Sonradan, bilâhere. "Kont Ziçı tarafından mu'ahharen Bâb-ı Âlî'ye teklif olunan

mukâvelenâme hakkında..”200

mukaddemâ: Önceden. “mukaddemâ Nâdir ġâh vaktinde Gence kal‟asına ecdâdınız vezîr Ġshak

ve Yusuf PaĢa merhumlar tarafından kemâliyle mu‟âvenet olunduğuna binâen.."201

185 BOA, A.DVN nr.790, hüküm nr.244 (1501) 186 BOA, Y.A. Hus., nr.412/8. (yıl 1900) 187 Sadık Rıfat PaĢa, Avrupa ahvâli, Müntehabât-ı âsâr, s.1-2 188 BOA, Y.A. Res., nr.117/77 (1902) 189 BOA, Hatt-ı Hümâyûn,, nr. 6686 (1802) 190 BOA, Târîh-i Amerika (çev.Ali Rıza) vrk.2a-3b(1858) 191 BOA, Cevdet Hariciye, nr. 1349, (yıl 1731). 192 Takvîm-i Vekâyi‟(Londra üzerine), nr. 57, (yıl 1833) 193 Maârife dâir, Tercümân-ı Ahvâl, nr.34, s. 1-3, (yıl 1861) 194 Seyâhatnâme-i Londra, s 53-55, (1852). 195 BOA, Ġrâde-i Dâhiliye, nr.60716(1877). 196 BOA, Y Mtv, nr. 210/109, (yıl 1900). 197 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.324-B(yıl 1783). 198 BOA, A.DVN, nr.790, hüküm 257 (1501) 199 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm no:210(1559) 200 BOA, Mu‟âhedenâmeler, nr.56/8. (1909) 201 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.94-B, 94-L(yıl 1776).

Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1139

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

muttasıl: Aralıksız, biteviye. "Keyfiyyet-i hâllerin muttasıl bildürmekden hâlî olmayasız.”202

müceddeden: Yeniden, tekrar. "..iĢbu çârsû-yı kebîr bin üç yüz on dört sene-i bahriyyesi Rebî‟ü‟l-

evvelinde müceddeden ta'mîr olunmuĢdur.”203

mücerred: Sadece, yalnızca. “Avrupalılar bu lisân-ı dil-pezîrin tahsiline cân u dilden arzû-keĢ

oldukları hâlde mücerred beyân olunan yolsuzlukdan neĢ‟et eden su‟ûbet hasebiyle öğrenemeyip...”204

müsâra’aten: Çabucak. "Ġrsâli muktezî olan akçanın icâleten ve müsâra‟aten Der-aliyye'den

hazîne-bend ile ordu-yı humâyûna irsâl buyurulması.."205

müşevveşü’l-hâl: Hâli periĢan. “Re‟âyâ, zulmlerinden müĢevveĢü‟l-hâl olmuĢlardur diyü arz

itdüği..”206

müttefekun-aleyh: Üzerinde birleĢilmiĢ. “Mütekaddimîn indinde müttefekun-aleyh olduğu

vechle..”207

nev’an-mâ: Bir bakıma. "Gerçi bu meveddetin temâdî edeceği Ermeni fesedesini iyiden iyiye

safahât-ı te‟emüle daldırdığı nev‟an-mâ rû-nümâ idi..”208

nihâyetü’l-emr: ĠĢin sonunda, nihayet. “..nihâyetü‟l-emr Rusun Van hudûdunu tecâvüz etmesi

üzerine ma‟a‟l-mecbûriyye ma‟a-âile Van‟dan çıkdım.”209

re’ye’l-ayn: Kendi gözüyle görerek. ".adem-i muhâlefetlerin re‟ye‟l-ayn müĢâhede etmiĢ

olduğu..”210

sâbıkâ: Evvelce. “sâbıkâ üzerüme yazılmıĢ müsellemlik çiftliğüme Emirze nâm kimesne nizâ‟

idüp..”211

tebdîlen: DeğiĢtirilerek. "..ve bir yüzbaĢının mevcûd beĢinci rütbe mecîdî niĢânının yerine tebdîlen

dördüncü rütbe mecîdî niĢânı i‟ tâ edilmiĢdir.”212

teberrüken: Uğur ve bereket olarak. "KaĢgar ile civâr memâlikde lihye-i saâdet-i cenâb-ı risâlet-

penâhî bulunmadığından bahisle teberrüken bir lihye-i saâdet ihdâ vü i‟tâsı istid‟âsına dâir..”213

vaktâ: Ne vakit (ki), o zaman. "..vaktâ mezkûr tiyatronun duhûliyyesi elli beĢ guruĢa olup.."214

vakten mine’l-evkât: Herhangi bir zaman. "..her bir ahz u i‟tâlarında sened ve temessük tahrîriyle

vakten mine‟l-evkât dâiye-i tezvîr ü inkâra ugramakdan masûn olurlar”.215

vechen mine'1-vücûh: Hiçbir yönden. "..bu makûle hudûd-ı Devlet-i Aliyyeye tevârüd eden olur

ise vechen mine‟l-vücûh kabûl olunmayarak.."216

vech-i meşrûh(üzere): Açıklanan tarzda. "Bir sûreti Revan hanı Mehmed Han'a vech-i meĢrûh

üzere...”217

202 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm no:458(1559) 203 Ġstanbul‟da KapalıçarĢı giriĢ kapısındaki sultani yazı. 204 Tercümân-ı Ahvâl, nr.34, s. 1-3, (yıl 1861) 205 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.9992, 9978(1790). 206 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 2. (1559) 207 Münif PaĢa, (Sokrat üzerine) Müntehabât-ı Âsâr-ı Osmâniyye, s.39-45. (1871) 208 BOA, HR. SYS 2872/2, belge nr.56-62 (1916) 209 BOA, HR. SYS 2872/2, belge nr.19-33 (1916) 210 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.339(1783). 211 BOA, A.DVN, nr.140, hüküm nr.257 (1501) 212 BOA, Harbiye Taltîfât-Tevcîhât, dosya nr. 67/5 (l917) 213 BOA Yıldız Sadaret Husûsî Ma:rûzât,nr.337/133.(1895) 214 Seyâhatnâme-i Londra, s 53-55. (1852) 215 Mustafa Sami Efendi, Avrupa Risalesi, s.25-39. (1840) 216 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6686(1802). 217 BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.9, ss.221-222. (1788)

1140 Muhittin ELİAÇIK

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

vech-i muharrer: Yazıldığı üzere. "Hânân-ı mûmâ-ileyhimin vech-i muharrer üzre ittihâd u

ittifâkları ber-kemâl olduğundan...”218

ve illâ: Aksi hâlde. “Sebeb-i ma‟nâ içün her biri her cânibe perâkende olmuĢlar ise fe-bihâ, ve illâ

bir yerde cem'iyyet ile konmayup basîret üzre olasın kim...“219

yevmen fe-yevmen: Günden güne. “Mukaddemâ Dağıstan‟dan celb olunması emr ü fermân

buyurulan Lezgi tâifesinden yevmen fe-yevmen elliĢer ve altmıĢar nefer piyâde ve süvârî vürûd ederek..”220

zeylen: Ek olarak. “Sefâret-i müĢârün-ileyhâdan bu kerre zeylen vürûd eden...”221

Arapça-Farsça zarflar

Belgelerde sık geçen zarflar arasında Arapça-Farsça olanlar da çok kullanılmıĢtır:

ân-be-ân: Gittikçe, yavaĢ yavaĢ. “Sırbiye eĢkıyasının ân-be-ân tecâvüz-i hudûd ile hayvânât

gasbetmek gibi ef'âl-i kabîhadan aslâ fâriğ olamamaları...”222

ba'd-ez-ân: Ondan sonra. "Ba'd-ez-ân mersûm EĢbethar Acem tarafında olan köprüye dört yüz

nefer soltat gönderüp..”223

ba'd-ez-în: Bundan sonra. "..bi-mennihi te‟âlâ rehîn-i ilm-i Ģerîfleri oldukda ba'd-ez-în dahi ibrâz-ı

âsâr-ı muvâlât-kârîye himmetleri mem‟mûl-i hâlisânemizdir.”224

bâ-husûs: Özellikle. “..ve bâ-husûs el-eĢyâ‟u tenkeĢifü bi-azdâdihâ müfâdınca..”225

bâ-vücûd ki:: Bununla beraber, böyle iken. "bâ-vücûd ki tapuyı ben dahi virürem diyü

bildürdi.”226

be-gâyet: Son derece, hayli. "..ve odalarının be-gâyet pâk u temîz ve et‟ime ve nânlarının kemâl

mertebe ihtimâmlı ve hâs olmasına mütehayyir olmuĢumdur.”227

be-heme-hâl: Elbette, mutlaka. "..cism-i memleket be-heme-hâl helâk veyâhûd bî-mecâl olur.”228

be-her-hâl: Her hâlde. "Kırım ordusu be-her-hâl tedârükât-ı kaviyyeye mevkûf olmakdan

nâĢî..”229

ber-karâr-ı sâbık: Önceki karar üzere. "min-ba‟d ber-karâr-ı sâbık her kanda diler ise anda

ikâmet idüp..”230

ber-minvâl-i meşrûh: Açıklandığı üzere. “..ber-minvâl-i meĢrûh bir mâddede ekseriyyet-i ârâ

bulunmayup da..”231

ber-minvâl-i muharrer: Yazıldığı üzere. "Bir sûreti ümerâ-i Dağıstandan Zozan Bey'e ber-

minvâl-i muharrer.."232

218 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6748-A(1795). 219 BOA, mühimme defteri nr. 3, hüküm 863. (yıl 1560) 220 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.860 (1784) 221 BOA, Y.A. Hus., nr.412/8. (1900) 222 BOA, HR. SYS, 250/1, nr.184. (1876) 223 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6677-A. (1803) 224 BOA, Ġrâde-Hâriciye, nr. 15225. (1872) 225 Münif PaĢa, Mecmûa-i Fünûn, nr.14, s.74-77.(1863) 226 BOA, A.DVN, nr.790, hüküm nr.42. (1501) 227 Mustafa Sami Efendi, Avrupa Risalesi, s.25-39. (1840) 228 Mehmed Said, Mecmûa-i Fünûn, 5/186-196. (1862) 229 BOA, A. DVN, nr.1, hüküm 56. (1778) 230 BOA, A. DVN, nr.790, hüküm nr.91. (1501) 231 Takvîm-i Vekâyi‟, nr. 188. (yıl 1839) 232 BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.9, ss.221-222 .(1788)

Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1141

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

ber-mûceb-i…: Gereğince. "..mevcûd olanlarına ber-mûceb-i defter hediyye-i pâdiĢâhâneyi teslîm

ve.. "233

ber-mu'tâd: AlıĢıldığı üzere. "Nevrûzda ber-mu‟tâd hey'et-i süferâ ile huzur-ı Ģâhîye

çıkıldukda..”234

ber-tafsîl: Ayrıntılı olarak. “..fî-mâ-ba'd kendilerine mutî‟ bulunacağımızı ber-tafsîl söyledik ise

de..”235

ber-vech-i âtî: AĢağıdaki gibi. "Novel Press Liber gazetesinde münderic bendin bir fıkrası ber-

vech-i âtî derc ve nakl edilir.”236

ber-vech-i bâlâ: Yukarıdaki gibi. "ber-vech-i bâlâ arz olunan havâdisât menâbi‟-i mevsûkadan

me‟hûz olmağla ol bâbda..”237

ber-vech-i emânet: Emanet Ģeklinde. “Ta‟yîn eyledügün kimesneye iltizâmla mı virilmiĢdür,

yohsa ber-vech-i emânet mi virilmiĢdür?”238

ber-vech-i isticâl: Hızlıca, çabucak. "..mukayyed olup ber-vech-i isti'câl kesdürmek bâbında

ihtimâm eyleyesiz.”239

ber-vech-i meşrûh: Açıklandığı Ģekilde. ”..Ģimdilik Revan tarafına dâir bir mülâhaza edecek hâlât

olmadığını ber-vech-i meĢrûh i‟lân ederek..”240

ber-vech-i muharrer: Yazıldığı üzere. "Mes‟ûdât-ı mezbûreye ber-vech-i muharrer müsâ‟ade

buyurulduğu sûretde..241

ber-vech-i tahmîn: Tahminen. “..ber-vech-i tahmîn yüz elli kîselik emvâli zikr olunan

mihmândârlar ma‟rifetleriyle Çıldır valisi mûmâ-ileyh tarafına nakl ü teslîm olunmuĢ olduğını..”242

ber-vech-i zîr: AĢağıdaki gibi. “..ma‟rûzât-ı lâzime-i bendegânemi ber-vech-i zîr hulâsa

ederek..”243

bî-vech: Sebepsiz. “..bî-vech almak isterse men‟ ü def‟ idüp aldurmayasız.”244

çend def’a: Birkaç defa. “..birkaç mâh zarfında han-ı mesfûr tarafından çend def‟a mahsur u

tazyîk olundukda..”245

çend rûz: Birkaç gün. “..inĢâallahu te‟âlâ çend rûz zarfında vilâyetlerine müdâfa‟aları müyesser

oldukda..”246

çend rûz mukaddem: Birkaç gün önce. “Târîh-i senânâmeden çend rûz mukaddem yine kal‟a-i

mezbûre ahâlîsinin mahsus taraf-ı senâkârîlerine vürûd etdigine binâen..”247

def’a be-def’a: Defalarca. “Serhadd-i mansûrenin kâffe-i umûrında def‟a be-def‟a netâyic-i hüsn-i

himem-i hânîleri zuhûrıyla..”248

233 BOA, Ali Emîrî, I. Abdülhamid, nr. 1595. (1783) 234 BOA Y.Mtv, nr.14/28 (yıl 1884) 235 BOA, HR. SYS, 2872/2. (1916) 236 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma:rûzât,nr.177/50.(1884) 237 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma:rûzât,nr.219/29.(1888) 238 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 398. (yıl 1559) 239 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 463. (yıl 1559) 240 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.860.(1784) 241 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.324-B.(1783) 242 BOA, Ali Emîrî, I. Abdülhamid, nr. 1595.(yıl 1783). 243 BOA, Yıldız Esas Evrakı, kısım 14, nr.382. (1880) 244 BOA, A.DVN, nr.790, hüküm 93. (1501) 245 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.94-M.(1776) 246 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.1334.(1785) 247 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.94-B, 94-L.(yıl 1776) 248 BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.5, ss.220-222. (1696)

1142 Muhittin ELİAÇIK

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

der-‘akab: Ardından, akabinde. “..der-„akab hanı mesfûr tarafına âzim olduğunu dahi müĢâhede

etmiĢ olduğu..”249

evvel-be-evvel: Her Ģeyden önce, evvela. “ĠĢbu husûslar evvel-be-evvel cânib-i Ģerîflerine tahrîr

ve ifâde-i lâzime-i umurdan idügi..”250

ez-ân-cümle: O cümleden olarak, mesela. “..ez-ân-cümle müĢevvik-i hicret cürmüyle ithâm

edilenlerimiz altı mâh habs cezasıyla mahkûm olmuĢ..251

ez-cümle: Meselâ; özetle. “..ez-cümle ba‟zı kerre ahâlî-i Ġslâmiyyenin muhâcereti teĢvik ve ba‟zen

men‟ olunduğu gibi..”252

ez-her-cihet: Her yönden.. “..sefâretinde sebât olmayup ve olmadığı ez-her-cihet mesmû‟-ı

dâiyânem olup..”253

mâdde-be-mâdde: Madde madde. "Tesyâr olunan evrâk mâdde be-mâdde hulâsa ve iktizâsı

bâlâsına sürhle iĢâret ve takımıyla atebe-i ulyâlarına arz olundu.”254

mahal-be-mahal: Yer yer. “..mahal-be-mahal tesyîr ü îsâli cânib-i muhlisîye emr ü fermân

buyurulan atâyâ ve hedâyâ-yı humâyûn..”255

minvâl-i meşrûh: Açıklandığı üzere. "..inĢâallahu te‟âlâ vusûlünde minvâl-i meĢrûh üzere hüsn-i

himmet-i hânîleri meczûmen melhûz-ı humâyûnumdur.”256

minvâl-i muharrer: Yazıldığı üzere. “..mezbûre Safâ Hatun ber minvâl-i muharrer ile‟l-vefât

mutasarrıfa olup..”257

yek-dil ü yek-cihet: BirleĢerek. “..cümlesi yek-dil ü yek-cihet olarak..”258

Farsça zarflar

Belgelerde geçen kalıp zarfların bir kısmı da sadece Farsça kelimelerden oluĢmuĢtur:

binâ-ber-în: Dolayısıyla."..binâ-ber-în hürriyet-i ticâret dahi elzemdir.”259

câ-be-câ: Yer yer. “..cânib-i muhlisânemiz câ-be-câ mürüvvet-i esâlîbleriyle yâd u tezkâr

buyurulmak me‟mûl-i muhlisânemizdir.”260

çâr-nâ-çâr: Çaresiz, ister istemez. “..ekserîsinin telef ü helâkini gördükden sonra çâr-nâ-çâr

Rusların taht-ı tasarrufunda olan Hokand kıt'asına ilticâ eylemeğe mecbûr oldum.”261

dem-be-dem: Daima, sürekli. “..ile dem-be-dem izdiyâd u iĢtidâd bulmak müyesser ola.”262

ez-cân u dil: Ġçten gelerek. “..uğur-ı dîn-i mübîn ve devlet-i ebed-rehînimizde ez-cân u dil sarf-ı

tâb u tâkat edeceği..”263

249 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.339.(1783) 250 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6679-A.(1800) 251 BOA, HR. SYS, 2592/1, nr.66. (1902) 252 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma:rûzât,nr.175/23.(1883) 253 BOA, BEO-A.DVN DVE, nr.11/41. (1866) 254 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.1164.(1788) 255 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.58-B.(1785) 256 BOA, Nâme-i Humâyûn deft., nr.5, s.219-220. (1696) 257 Antep Ģer‟iye sicili, nr.103 (yıl 1727) 258 BOA, Yıldız Esas Evrakı, kısım 14, nr.382. (1880) 259 Münif PaĢa, (Bedâyi‟-i Edebiyye), s.363-383.(1910) 260 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.58-B.(1785) 261 BOA, Yıldız Esas Evrakı, kısım 14, nr.382. (1880) 262 BOA, Nâme-i Humâyûn deft., nr.5, s.197-198. (1710) 263 BOA, Nâme-i Humâyûn deft., nr.9, s.148. (1784)

Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1143

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

ez-ser-i nev: Yeni baĢtan, yeniden. “..sülâle-i Cengiziyeyi ez-ser-i nev ol havâlîde iĢtihâr-yâfte-i

gâlibiyyet etmek vâdîsinde olduğına nazaran..”264

gûyâ: Sanki. “..gûyâ biribirleriyle yarın muhârib olacaklar gibi umûr-ı nizâmiyye-i askeriyye ve

sâir mühimmât-ı seferiyyelerine leyl ü nehâr ikdâm ü gayret ederler.”265

hâh nâ-hâh: Ġster istemez. “.hayme-niĢîn olan aĢâyirin Kars‟dan gayri melceleri olmadığından

hâh nâ-hâh hudûd-ı Kars‟a firâr u ilticâlarında..”266

hemvâre: Daima. “Bâkî hemvâre eyyâm-ı sa‟âdet ü ikbâl-i ebediyyü‟l-ittisâl bâd.”267

her çi bâd-âbâd: Ne olursa olsun, ister istemez. "Bu miyânda kudreti olanlar her çi bâd-â-bâd

kudreti olanlar hayâtını kar içine atıyor, atamayanlar Emeni kılınçlarına boyunlarını uzadıyordu.”268

her-bâr: Her zaman, her defa. “..ve asâkir-i mürettebe sefâyin-i muntazamaları her-bâr ta‟lîm ü

ta‟allüm üzere olup lede'l-hâce hâzır u âmâde sûretinde bulunup..”269

hod-be-hod: Kendi kendine. “.hod-be-hod Rusyaluya mukâvemet ve mukâbele edemeyecekleri

ma‟lûm-ı sa‟âdetleridir.”270

hodkâmâne: Bencilce. "..Fransızlar hodkâmâne ve dürüĢtâne hâllere devâm ile..”271

mû-be-mû: Ġnceden inceye. “..elçilerinin takrîr-i sıhhat-pezîrlerinden mû-be-mû muhât-ı ilm-i

âlem-ârâ-yı veliyyü‟n-ni‟amâneleri buyuruldukda..”272

pâ-ber-câ: Sebtkâr, devamlı. “..ve ta‟assub-ı dîn-i Ģeriat-ı Muhammedîde pâ-ber-câ-yı istikâmet

olmalarını”'273

pey-â-pey: Birbiri ardınca. “Bundan sonra dahi tedârük olunan ahbâr u havâdisât pey-â-pey hâk-i

pây-i âlîlerine tahrîr olunmakda kusûr olunmayacağı..”274

pey-der-pey: Birbiri ardınca. “..tarîk-i Anamuru güĢâd etdirdikden sonra pey-der-pey kendüye

mu‟âvenet ve külliyyetlü takviyet verildiğinden..”275

refte refte: Gittikçe, gitgide. “..ve bu kâ‟ide ile refte refte zî-kudret hânedân hânedânzâde

çoğalup..”276

rûz-be-rûz: Günden güne, gitgide. “..beynlerinde buğz u adâvet ve rûz-be-rûz iĢtidâd-ı küdûretleri

vâki‟ olup..”277

rûz u şeb: Gece gündüz, daima. “..cümlemiz rûz u Ģeb du‟â-yı pâdiĢâhîyle meĢgûl olarak..”278

sâl-be-sâl: Yıldan yıla. “Ellerine ol vechle temessükler virildi ki sâl-be-sâl ta'yîn olunan hâsılların

sâhib-i tîmâra ber-vech-i nakd edâ ideler.”279

264 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.7616. (1802) 265 Sadık Rıfat PaĢa, Avrupa ahvâli,Müntehabât-ı âsâr, s.1-12 266 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.9932. (1791) 267 BOA, Nâme-i Humâyûn deft., nr.6, s.197-198. (1710) 268 BOA, HR. SYS, 2872/3, nr.66. (1916) 269 Sadık Rıfat PaĢa, Avrupa ahvâli,Müntehabât-ı âsâr, s.1-12 270 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.94-B, 94-L. (1776) 271 BOA, HR. SYS, 2544-16/16. (1920) 272 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.58-A. (1785) 273 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.94-B, 94-L. (1776) 274 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.40705-E. (1827) 275 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.94-B, 94-L. (1776) 276 Sadık Rıfat PaĢa, Avrupa ahvâli, Müntehabât-ı âsâr, s.1-12 277 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6680-B. (1800) 278 BOA, Yıldız Mütenevvi Ma'rûzât, nr. 14/95.(1883) 279 BOA, Tapu Tahrîr Defteri, nr. 211. (1542)

1144 Muhittin ELİAÇIK

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

ser-i mû: Kıl ucu kadar, zerrece. “Bu kulları hidemât-ı aliyyede nakdîne-i cân-ı nâ-tüvânımı îsâr

etmekde ser-i mû tehâvün ü tekâsül eder değilim."280

sû-be-sû: Her yanda. "..sû-be-sû kahr-ı tedmîr-i a'dâ-yı dalâlet-ittisâf ile..”281

yegân yegân: Birer birer. "..alenen itâle-i dest-i tasarrufdan hâlî olmadığı yegân yegân havânîn-i

mûmâ-ileyhimin ma‟rûzâtlarından ve elçilerinin takrîr-i sıhhat-pezîrlerinden mû-be-mû muhât-ı ilm-i âlem-

ârâ-yı veliyyü'n-ni‟amâneleri buyuruldukda..” 282

Türkçe-Arapça-Farsça karışık hâlde geçen zarflar

KalıplaĢmıĢ zarfların bir kısmı da üç dilden kelimelerle karıĢık biçimde kullanılmıĢtır:

aç bî-ilâc: Aç açık, periĢan. “Aç bî-ilâc buralara kadar geldiğimizi ve o hâin kör Moskofların ne

kadar alçak ve cânî olduklarını maa‟l-kasem arz eyleriz.”283

bir ân akdem: Bir an önce. “Bir ân akdem itmâm u ikmâline isti‟câl olunacağı..”284

bundan akdemce: Bundan önce. “Buhara hâkimi Haydar ġâh tarafından bundan akdemce südde-i

mekârim-udde-i Ģâhânelerine musâdakat-nâme teblîğine me‟mûren Kırım‟dan sefîne ile der-bâr-ı saltanata

bast-ı kâlîçe-i sefâret iden elçi..”285

bu hılâlde: Bu arada. "..bu hılâlde hân-ı mersûm resîde-i dereke-i bi'se'l-masîr olup..”286

cihetle: Dolayı, için. "Mahall-i mezkûrda mikdâr-ı kifâye peksimed mevcûd bulunmadığı

cihetle..”287

çend mâhdan berü: Birkaç aydır. "çend mâhdan berü bi'd-defe‟ât Gence kal'ası mesfûr Ġrakli Han

tarafından mahsûr olunduğu..”288

çend rûz akdemce: Birkaç gün önce. "..bir kıt'a mufassal darâ‟at-nâme-i bendegânem târîh-i

arîza-i ubûdiyetimden çend rûz akdemce takdîm-i atebe-i felek-mertebe-i veliyyü'n-ni‟amîleri kılınmıĢidi.”289

çend rûz ilerüce: Birkaç gün önce. “Tiflis hanı dahi han-ı mûmâ-ileyhin zuhûrından çend rûz

ilerüce ihtiĢâd eylediği askeriyle kal'adan taĢra altı sâ‟at mesâfede Hasan suyu ta'bîr olınur mahalde

otururken..”290

çend rûz mukaddem: Birkaç gün önce. "..pîĢgâh-ı veliyyü'n-ni‟amîlerine inbâ zımnında çend rûz

mukaddem Necîb Efendi bendeleri tarafına iĢâret kılınmıĢ olmağın..”291

çend müddetdir: Kaç zamandır. “..ilâc i‟âdesine me‟mûr olup çend müddetdir Kars muhâfızı

Mehmed PaĢa kulları nezdinde beyhûde ikâmet üzre olan Abdullah Han'ın dahi i‟âdesi paĢa-yı mûmâ-ileyhe

tahrîr olunduğu..”292

çend sene akdem: Birkaç yıl önce. “Bu dâ‟îeri bundan çend sene akdem taraf-ı Hicâz‟a azîmet ve

farzullahı edâ eyleyüp..”293

280 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 1251-F (1783) 281 BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr. 5, s.23-25.(1688) 282 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.50-A. (1785) 283 BOA, HR. SYS 2872/2. (1916) 284 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.908. (1784) 285 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.7618. (1802) 286 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 1743. (1798) 287 Mühendis Fâik, Seyâhatnâme-i Bahr-ı Muhît, s.25-32. (1868) 288 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 94-B, 94-L. (1776) 289 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 6722. (1798) 290 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 6694. (1795) 291 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 34805. (1827) 292 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 6702-B. (1804) 293 BOA, HR. SYS, nr.4/1. (1849)

Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1145

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

gün-be-gün: Günden güne. "..ancak ma‟âĢ maddesine bundan böyle bakılmayup gün-be-gün

açıkdan tevcîh ile tekessür etdikçe verilmekden kalup..”294

“..pervâsızca icrâ kılınan vahĢet tevâlî ve gün-be-

gün teĢeddüd etmekde bulunduğundan..”295

güneş gibi zâhir: GüneĢ kadar açık. “..yüz bin amele ta'yîn eyleseler on sene müddetde araba

yürür yol açamayacakları güneĢ gibi zâhir iken..”296

kadîmü'l-eyyâmdan: Öteden beri. "Siz dahi kadîmü'l-eyyâmdan atebe-i ulyâmuza sadâkat u ihlâs

ile intisâb u ihtisâs etmiĢ kadîmî dostumuz olduğunuz ecilden..”297

mukaddemce: Önce, önceden. “Bu def‟a kendüden mukaddemce Tebriz‟e gönderdiği Süleyman

Han ma‟iyyetinde..”298

mülâbesesiyle: Münasebetiyle. “ĠĢbu vâki‟ olan takrîrini kaleme alması sipâriĢ olunmak

mülâbesesiyle Fransiyyü‟l-ibâre olarak kaleme alup..”299

onat (vechle): Ġyi bir Ģekilde, güzelce. “Bu hususları onat fikr idüp..”300

“Onat vechle teftiĢ ü

tefahhus idesiz, göresiz.”301

şimdiki hâlde: Hâlen. “ġimdiki hâlde sen ki sancak begisin..”302

yek-dil ü yek-cihet: Birlik ve bütünlük içinde, müttefikan. “Cümlemüz yek-dil ü yek-cihet olup

hüsn-i ittihâd u ittifâk ile..”303

Sık geçen kalıp sözler

Bu tip sözler müstakil bir çalıĢmada incelenecek kadar çoktur. Örnek olması için en sık

geçenlerden birkaçını vermekle yetiniyoruz:

Huda ne-kerde:. Allah göstermesin. “Sırbluların bu sûretle gelüp geçenlere de tüfenk etmeleri

Huda ne-kerde bi'l-âhire tarafeyn ahâlîsi beyninde bir fenâlık zuhurunu mü‟eddî olacağı..”304

inşâallahu'l-e’azz: Yüce Allah dilerse. “inĢâallahu'1-e‟azz beglerden ve sâir kullarumdan her

kimün hidmet ve yoldaĢlığı sebât ide..”305

lehü’l-hamd: Allah‟a Ģükür ki. “Asya‟da ittihâd-ı Ġslâm farizasını fi'le getürmeğe muvaffakiyyetin

esbâb-ı kaviyye-i ma‟nevyyesi lehü‟l-hamd mevcûd iken..”306

li'llahi'l-hamd ve'l-minne: ġükür ve övgü Allah'adır ki. “li'llahi'l-hamd ve'l-minne keyfiyyet

zamânımız gibi olmayup..”307

Sık geçen bildirme ifadeleri

Bu tip kullanımlar zarf ve edatlarla iç içe ve genellikle bildirme Ģeklinde geçmektedirler:

âsûde-hâl ve müreffehü’l-ahvâl: Hâli ve durumu iyi. “Eyyâm-ı adâlet-encâm-ı hüsrevânemde

re‟âyâ vü berâyâ âsûde-hâl ve müreffehü‟l-ahvâl olup..”308

294 BOA Hatt-ı Humâyûn., nr. 31321. (1829) 295 BOA, HR. SYS, nr.2877/55. (1919) 296 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 437(1783) 297 BOA, Mühimme defteri, nr.32, hüküm 456. (1578) 298 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 6748-B. (1795) 299 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 36547. (1713) 300 BOA, Mühimme defteri, nr.32, hüküm 1134. (1564) 301 BOA, A.DVN, nr.790, hüküm 30. (1501) 302 BOA, A.DVN, nr.790, hüküm 21. (1501) 303 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 60. (1559) 304 BOA, HR. SYS, nr.250/1, nr.95. (1876) 305 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 22. (1559) 306 BOA, Ġrâde-Hâriciye, nr 16642. (1877) 307 BOA, Ali Emîrî, I.Abdülhamid, nr. 552. (1784) 308 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 196. (1559)

1146 Muhittin ELİAÇIK

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

azher mine’ş-şems: GüneĢten daha açık. “..memâlik-i Ģâhâneye dahi darr-ı küllî olacağı azher

mine‟Ģ-Ģemsdir.”309

bi-dirîğ (buyurul-): Esirgenmeyen. “Mu‟âvenet-i mâddiyyenin kemâ hüve fi‟s-sâbık bî-dirîğ

buyurulmasını istirhâm eylemek ümniyye-i yegânesiyle gelmiĢdim.”310

bî-gümândır: ġüphesiz. “Bir vechle kâ‟il ü râzî olmayacakları bî-gümândır.”311

bî-iştibâhdır: ġüphesizdir. “Bi-mennihi te‟âlâ hidemât-ı dîn ü Devlet-i Aliyyede teĢmîr-i sâ‟id-i

ihtimâm olunduğu bî-iĢtibâhdır.”312

cây-ı iştibâh değildir: ġüphe yoktur, Ģüphesizdir. “Derûnuna Rusyalu duhûl etmek lâzım gelür ise

küll-i memalik-i mahrûseye dahi olduğu cây-ı iĢtibâh değildir”313

cây-ı şekk ü şübhe değildir: ġek ve Ģüpheden uzaktır. “Ekrâd mes‟elesinde dahi Rusyalu ile hem-

efkâr olması cây-ı Ģekk ü Ģübhe değildir.”314

cây-ı teessüf ol- : Esef verici. “Milel-i Ġslâmiyye menâfi‟-i müstakbelesinin pîĢ-i nazar-ı dikkat ü

i‟tinâya alınmaması cây-ı teessüf olduğunu..”315

derdest: Elde, görülmekte. “Okses üzerinde Potahisar nâm mahalden Terhan gediğine bir köprü

inĢâsı derdestdir.”316

derkâr: Açık, belli. “Fevka‟l-âde münbit ve hem de vâsi‟ olan arâzîsine nisbeten ahâlî-i

mevcûdesi ke-en-lem-yekûn hükmünde olup muhâcirîn iskânı hâlinde muhassenâtı derkârdır.”317

destres ol-: UlaĢmak, elde etmek. “Levâzımât-ı sâireden külliyyen hâlî ve hîn-i zuhûrlarında bir

tedârüke destres olmak adîmü‟l-imkân ve eyyâm-ı bahâr dahi karîb olmağla..”318

rû-nümâ (ol-): Yüz göstermek, meydana çıkmak. “Lâkin gâvurların fesâd u isyân mâddesinde

umûmen kılıçdan geçirinceye kadar rû-nümâ olan ahvâlleri..”319

rû-gerdân (ol-): Yüz döndürrmek. “Ta‟azzüz-i nefs içün anlardan rû-gerdân olarak..”320

vâreste-i iştibâh (ol-): ġüpheden uzak. “Hükûmet-i müĢârün-ileyhânın kıt‟a-i mezkûreyi

memâlikine ilhâk esbâbını teshîl içün bir zemîn-i münâsib tehyi‟esine gayret etmekde olduğu vâreste-i iĢtibâh

bulunduğunu iddiâ etmekle berâber..”321

vâreste-i kayd u îzâhdır: Ġzahı gereksiz, gayet açıktır. “Bir beyânnâmenin irsâl ve burada neĢrine

müsâ‟ade-i celîleleri Ģâyân buyurulduğu takdirde ahâlîyi havf u dehĢetden tahlîs edeceği gibi hicretin

teskînine te‟sîr-i küllîsi olacağı vâreste-i kayd u îzâhdır.”322

Sık kullanılan sıfatlar

Belgelerde kalıplaĢmıĢ hâlde geçen kelimelerin en sık görülenleri, zarflardan sonra

sıfatlardır. Bunların da çoğu Arapça olup, üç dilden müstakil veya karıĢık olanları da kullanılmıĢtır:

309 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 94-M. (1776) 310 BOA, Yıldız Esas Evrakı, kısım 14, nr.382. (1880) 311 BOA, HR. SYS, nr.259/1, nr.92-99. (1901) 312 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 94-B,94-L. (1776) 313 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 94-B,94-L. (1776) 314 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî, nr.167/45. (1881) 315 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî, nr.167/45. (1881) 316 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma‟rûzât, nr.167/29. (1888) 317 BOA, Y.A. Hususi, nr. 176/32. (1884) 318 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 1251-F. (1783) 319 Pertev PaĢa, Lâyiha-i Ġttihâdiyye. (1853) 320 Sadık Rıfat PaĢa, Müntehabât-ı âsâr, s.2-37. 321 BOA, Y.A. Hususi, nr. 507/5. (1906) 322 BOA, Yıldız, Kâmil PaĢa evrâkı, nr.3433. (1910)

Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1147

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

ânifü’l-arz: Biraz önce bildirilen. “Bu suretle on sekiz ay bilâ-ticâret sırf ânifü‟l-arz maksadın

husûlüne sâ‟î bulunmuĢ iken..”323

ânifü’l-beyân: Demin bildirilen. “Ânifü‟l-beyân mâddede mevcûd olan sadâkat ve salâhiyyete

istinaden..”324

ânifü’z-zikr: Zikredilen. “Ânifü‟z-zikr üçüncü mâddenin ta‟dîli emrinde vukû‟ bulacak

teĢebbüsâtın..”325

âtiyü’l-arz: AĢağıda arzedilen. “Esnâ-yı ric‟atlerindeki vukû‟ât âtiyü‟l-arz fecâyi‟i

mutazammındır.”326

âtiyü’z-zikr: AĢağıda zikredilen. “Gazzet dö Frankfurt gazetesi Belgrad muhbirinden aldığı

beyanıyla âtiyü‟z-zikr ma‟lûmâtı dercediyor”327

bi’l-cümle: Bütün. “Bi‟l-cümle ekâlîm-i meskûne ve düvel-i mütenevvi‟a vukû‟âtını..”328

bu gûne: Bu Ģekilde, bu türde. “Rusyalu tarafından bu gûne elçiler ve tahrîrât zuhur etdi.”329

gûn-â-gûn: Türlü türlü. “Güzel kadınların nâmûsunu lekedâr etdikden sonra çirkin olanları gûn-â-

gûn mezâlim ile öldürüyorlardı.”330

hâric ez-defter: Defter dıĢı.331

“Hâlî ve hâric ez-defter olan mezraalar erbâb-ı tîmârdan bu

kimesnelere virilmeğin..”332

her gûne: Her türlü. “Ġngilterelünün ise öteden berü Rusyalunun Asyaca olan her gûne

terakkiyyâtına mümâna‟at etmekde olduğu hâlde..”333

kâffe: Hep, bütün. “..veyâhûd rızâ-yı vâlideyniyle kâffe-i mâ-melekini ol hastahânelere vakf

eylemeleri..”; “..merkûm Seyyid Hacı Mehmed dahi fevt olup kâffe-i emvâl u eĢyâsı veresesine ba‟de‟l-

inhisâr.. 334

kâr-güzâr: ĠĢbilir, becerikli. “Âstâne-i saâdet-âĢiyânemizin umûr-dîde ve kâr-güzârı olup..”335

kâtıbe: Hepsi, tamamen. “Ol bâbda ve kâtıbe-i ahvâlde emr ü fermân hazret-i veliyyü‟l-emr ve‟l-

ihsân efendimizindir.”336

kesîrü’l-lutfi ve’l-kerem: Ġyilik ve yardımı çok. “Ol bâbda ve her hâlde emr ü fermân ve lutf u

ihsân devletlü inâyetlü mürüvvetlü merhametlü atûfetlü veliyyü‟n-niam kesîrü‟l-lutfi ve‟l-kerem efendim

sultânım hazretlerinindir.”337

kısta’l-yevm: ÇalıĢılmayan günler için kesilen para. "..sonra bizden kısta‟l-yevm mâl taleb idersiz

deyü arz olunmasın taleb idüp.."338

külliyyetlü: Çok,bol. “El-yevm derûn-ı Tiflisde külliyyetlü Moskovlu olmayup..”339

323 BOA, HR. SYS, nr.259/1, nr.92-99. (1901) 324 BOA, HR. HMġ ĠġO, nr.29/2-1, 14/1-2, S. (1913) 325 BOA, HR. HMġ ĠġO, nr.29/2-4, 1 a,b,c. (1911) 326 BOA, HR. SYS, nr.2872/3 .(1916) 327 BOA, Y.A. Hususi, nr. 389/74. (1898) 328 Sadık Rıfat PaĢa, Müntehabât-ı âsâr, s.1-12. 329 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 324-D. (1783) 330 BOA, HR. SYS, nr.2872/3 .(1916) 331 Yeni arazi tahririnde eski tahrire göre fazla çıkan nüfus ve arazi. 332 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 39. (1559) 333 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî,nr.167/45. (1881) 334 MaraĢ ahkâm defteri, vrk. 61, hükm 2. (1786) 335 BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr. 5, s.19-22.(1688) 336 BOA, Yıldız Esas Evrakı, kısım 14, nr.382. (1880) 337 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. nr.1743. (1798) 338 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 398. (1559) 339 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 339. (1783)

1148 Muhittin ELİAÇIK

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

lâ-yu’add ve lâ-yuhsâ: Sayılıp dökülemez. “Bu esnâda binlerce tüfenk sadâsı ve lâ-yu‟add ve lâ-

yuhsâ Müslüman cenazesine râst gelmiĢ olduğunu..”340

ma’lûmü’l-esâmî: Adları belli. “..Nemçe ve Ġspanya ve sâir ma‟lûmü‟1-esâmî devlet ve

hükûmetler..”341

mârru’l-arz: Bildirilen. "Mârru‟l-arz köylerin içine girerek eĢyâ ve mevâĢîsini cebren gasb ederek

götürmüĢdür.”342

mârru’l-beyân: Yukarıda bildirilen. “mârru‟l-beyân mazbata ve evrâk yine savb-ı sâmî-i

âsâfîlerine iâde kılınmıĢ olmağla..”343

mârru’z-zikr: Anılan, zikri geçen. “Mârru‟z-zikr hânân biribirleriyle akd-i revâbıt-ı ittifâk

idüp..”344

mebhûsün anhâ: Kendisinden bahsolunan. “Mâdde-i mebhûsün anhânın feshini îcâb idecek bir

tarîka gidilemeyeceği..”345

men-lehü'l-emr: Emretme yetkisi olan, hükümdar. “..ma‟lûm-ı âlîleri buyuruldukda fermân

hazret-i men-lehü'l-emrindir.”346

mer’iyyü’l-icrâ: Yürürlükte. “..veyâhûd mer'iyyü‟l-icrâ olmaz ise ol memleketde hîçbir vaktde

râhat u huzûr ve hükümdârında dahi sebât ü itminân olamaz.”347

mu'temedün aleyh: Güvenilir. "..yarar ahvâle vâkıf sika ve mu'temedün aleyh üç dört nevbet

müte‟âkiben âdemler gönderüp.”348

mücerrebü’l-etvâr: Ahval ve tavırları denenmiĢ. “Devlet-i Aliyyemizin mu'temedün aleyh ve

emekdâr ve sadâkat-Ģi‟âr ve mücerrebü‟l-etvârı olup..”349

mümkinü’l-husûl: Olması mümkün, olabilir. “Merkûmun mümkinü‟l-husûl olmayan bir Ģartın

îfâsına tâbi‟ tutulmayacaklarına nazaran..”350

müttehidü’r-re’y: Aynı düĢüncede olan. “A‟zâ-yı meclisden bir zâtın re‟yi diğer müttehidü‟r-re‟y

olan birkaç zâtın efkârına muhâlif olarak..”351

rûz-merre: Her günkü. “'.Harem ve mahdumuyla dokuz nefer tebeasının rûz-merre

masârıflariyçün.”352

sâbıku’z-zikr: Anılan, zikredilen. “Sâbıku‟z-zikr olan câmi‟-i Ģerîf ile musallâyı bi‟l-külliyye ibtâl

idüp..”353

sâlifü’l-arz: Arzedilen. “Sâlifü‟l-arz beĢ mâddeyi hâvî evrâk-ı tahkîkiyye nahiyenin eĢrâf ve ahâlî-

i mu‟teberânından bi‟t-tahkîk anlaĢılmıĢ olmağla iĢbu evrâk-ı tahkîkiyye bi‟t-tanzîm tasdik kılındı.”354

sâlifü’l-beyân: Beyan edilen. “ĠĢbu Ramazân-ı Ģerifin evâhirinde sâlifü‟l-beyân Gökçe yaylağı

sahrâsına vusul ile..”355

340 BOA, HR. SYS, nr.2872/3 .(1916) 341 Mustafa Sami Efendi, Avrupa Risalesi, s.25-39. (1840) 342 BOA, HR. SYS, nr.2878/44 .(1920) 343 BOA, Ġrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 9114. (1852) 344 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 6748-A. (1795) 345 BOA, HR. HMġ. ĠġO, nr.36/4. (1915) 346 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 437. (1783) 347 Sadık Rıfat PaĢa, Avrupa ahvâli,Müntehabât-ı âsâr, s.1-12 348 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 413. (1559) 349 BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr. 7, s.71-77.(1724) 350 BOA, HR. HMġ. ĠġO, nr.29/2-1, belge nr. 1/1,2. (1919) 351 Takvîm-i Vekâyi‟, nr. 188. (1839) 352 BOA, Ġrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 9114. (1852) 353 BOA, mühimme defteri nr.6, hüküm 1204. (1565) 354 BOA, HR Hu 2878/66

Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1149

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

sâlifü’z-zikr: Zikredilen. “Sâlifü‟z-zikr hanların keyfiyyâtına Devlet-i Aliyyenin vâkıf olması..”356

sâlifetü’z-zikr: Zikri geçen, anılan. “Makâle-i sâlifetü‟z-zikrin ba‟zı fıkarâtını nakl ve ba‟zı

tefsîrât ilâvesiyle neĢr etmektedirler.”357

tahammül-fersâ: Dayanılamaz. “Vâki‟ olan taarruz ve tecâvüzleri pek ziyâde Ģâyân-ı esef ve

tahammül-fersâ bir dereceye vâsıl olmuĢdur.”358

umûr-dîde: Tecrübeli. "Âsitâne-i saâdet-âĢiyânımızın umûr-dîde ve kârı olup..”359

vâcibü’l-ittibâ’: Uyulması vacip olan. “Hükm-i Ģerîf-i vâcibü‟l-ittibâ‟um vusul buldukda..”360

Edat ve bağlaçlar

Belgelerde kalıp hâlde geçtiği söylenebilecek edat ve bağlaçlara da birkaç örnek vermek

istiyoruz:

berây: Ġçin. "..memnûnen avdet eyledikleri berây-ı ma‟lûmât ma‟rûzdur.361

berü: Beri, itibaren. “Bu bâbda haylî vaktden berü burada sefâret-i seniyyeye teblîgât-ı mükerrere

icrâsıyla..”362

birle: Ġle. "Yehûd milletinin Avrupa‟ya götürdükleri ulûm ve fünûn-ı nâfiayı mülâhaza birle..”363

dahi: Daha “..ber-mûceb-i emr Sulumanastır‟a varılup görüldükde fi'l-hakîka kenîsenün keĢîĢleri

kadimî olan keĢîĢhânelerine muttasıl hâliyâ bir keĢîĢhâne dahi ihdâs eyleyüp..”364

gayri ez..:..den baĢka, ..ın dıĢında. “..gayri ez-eĢyâ altmıĢ yetmiĢ bin guruĢluk altun iddiâsıyla..”365

mâ-adâ: ..den baĢka. “..yollar münsedd olduğundan mâ-adâ..”366

misillü: Gibi. "Vebâ hastalığına karantina usulü misillü bi‟t-tecribe nice keyfiyetler ve çâreler

bulmaktadırlar.”367

kaldı ki: Bununla birlikte, bundan baĢkaca. “..kaldı ki Dersaâdet‟e gelen sefîre kapuda olan kulları

ve taraflarından hîç ferd gitmeyüp..”368

mine’l-cümle: Meselâ. “..bu bâbda dahi mülâhazât-ı lâzimeyi muhtevî ve mine‟l-cümle

protokolün ta‟dîli zımnında vukû‟ bulacak talebin..”369

şöyle ki: Açıklarsak.. “Bundan on sene evvel Kazan sancağı dâhilinde vâki‟ Tatar mekâtibi

müfettiĢi ile Kazandaki ulemâ ve müderrisîn beyninde bir ihtilâf zuhûr eylemiĢdi. ġöyle ki, müfettiĢ-i mûmâ-

ileyh medreselerde birer Rus muallim bulundurmak husûsunda ısrâr idüp..”370

şu kadar ki: Ancak, ne var ki. "Zikr olunan bahçelerde diledikleri vechhle geĢt ü güzâr idüp Ģu

kadar var ki ahyânen serkeĢlikleri zuhur eyledikde..”371

355 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr 6748-A. (1795) 356 BOA, Ali Emîrî, I. Abdülhamid, nr. 1595. (1783) 357 BOA Y.A. Hus. Nr. 411/115. (1900) 358 BOA, HR. SYS, nr.2555/3, 99-101. (1919) 359 BOA, Nâme-i Humâyûn Def. nr.5, s. 19-22. (1688) 360 BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 329. (1559) 361 BOA, DH.KMS, 53-3/15. (1919) 362 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî, nr.167/45. (1881) 363 Tarih-i Amerika (terc. Ali Rıza), vrk.2a-3b (1858) 364 BOA, mühimme defteri nr.6, hüküm 1200. (1564) 365 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.339.(1783) 366 BOA, mühimme defteri nr.6, hüküm 1013. (1564) 367 Mustafa Sami Efendi, Avrupa Risalesi, s.25-39. (1840) 368 BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 6720. (1805) 369 BOA, HR. HMS. ĠġO, nr. 36/4 (1915). 370 BOA, Yıldız Sadâret Husûsî, nr.175/23. (1883) 371 Mustafa Sami Efendi, Avrupa Risalesi, s.25-39. (1840)

1150 Muhittin ELİAÇIK

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

Sonuç

Osmanlı arĢiv belgelerinin Türk dili ve edebiyatı için önemi çok büyüktür. Bu

belgelerde çabuk ve kısa yoldan anlatımı sağlayan bazı kelimeler kullanılmıĢ olup, bu tür ifadeler

belgeler üzerinde mesai harcandıkça daha çabuk farkedilmektedir. Kalıp hâle gelmiĢ olan bu

ifadeler daha ziyade, zarf, edat, sıfat vd. olup yüzyıllarca kullanılarak yaygınlaĢmıĢtır. Bu tür

kelimelerin çoğunluğu Arapça olup, Türk dilinin yüzyıllarca iliĢki içinde bulunduğu Farsça ve

Arapça müĢterek hâlde kullanılmıĢ olanları da çoktur. Bu durum Türk dilinin ifade ve ibare

zenginliğini daha da artırmıĢtır. Ancak, resmî arĢiv belgelerinde geçen bu kalıp kelimelerin

kullanım alanı nispeten dar kalmıĢtır. Dolayısıyla bu tür kelimeleri arĢiv belgelerine mahsus

kullanımlar olarak tanımlamak pek yanlıĢ olmaz. Fakat, çoğu, devletle iç içe olan Divan Ģairleri

için bu yargı pek geçerli olmayıp, Divan Ģiirinin ve Ģairlerinin devletle ve belgelerle iç içe olması,

belgelerde geçen kalıplaĢmıĢ kelimelerin edebiyata ve topluma yayılmasını da beraberinde

getirmiĢtir. Osmanlı belgelerinde kalıp sözler birkaç kategoride incelebilir. ÇalıĢmalar daha ziyade

diplomatika açısından ele alınmakta ise de, diplomatika dıĢında da epey bir kalıp kullanım

görülmektedir. Bu çalıĢmada belgelerde sık geçen zarf, sıfat, edat vd. kelimeler ortaya konulmaya

çalıĢılmıĢtır.

KAYNAKÇA

A. Başbakanlık Osmanlı Arşiv Kaynakları

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.94-B, 94-L (yıl 1776)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.36217 (yıl 1827)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.1334 (yıl 1785)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.333-B (yıl 1783)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.36912 (yıl 1826)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.58-B (yıl 1785) .

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.36138 (yıl 1828)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.324-G (yıl 1783)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 324-B. (yıl 1783)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6700 (yıl 1797)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 7620. (1802

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 94-M (yıl 1776)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 339. (yıl 1783)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 6722-E. (yıl 1798)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 860-M (yıl 1784)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 36547. (yıl 1713)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 9992, 9978. (yıl 1790)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 7093. (yıl 1796)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr 6748-B. (yıl 1795)

Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1151

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 31321. (yıl 1829)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 40705-E. (yıl 1827)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6702-B. (yıl 1804)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 58-A. (yıl 1785)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6686(1802).

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6748-A(1795).

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.860 (1784)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6677-A. (1803)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.860.(1784)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6679-A.(1800)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.1164.(1788)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.7616. (1802)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.9932. (1791)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.58-A. (1785)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.6680-B. (1800)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 1251-F (1783)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.908. (1784)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.7618. (1802)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr.168. (1786)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 6722. (1798)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 6694. (1795)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 34805. (1827)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 324-D. (1783)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. nr.1743. (1798)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 437. (1783)

BOA, Hatt-ı Humâyûn, nr. 6720. (1805)

BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.5, ss.220-222. (1696)

BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.5, s.219-220. (1696)

BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.5, s.197-198. (1710)

BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.5, ss.23-25, (yıl 1688).

BOA, Nâme-i Humayûn defteri nr.5, ss. 19-22. (yıl 1688)

BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.6, s.98-100.( 1704)

BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.6, s.197-198. (1710)

BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.7, s 65-66./1723

1152 Muhittin ELİAÇIK

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.7, s 237-239.(yıl 1731)

BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.7, s 229. (yıl 1730)

BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr. 7, s.71-77.(1724)

BOA, Nâme-i Hümâyûn defteri nr.8,ss.l23-124( 1743)

BOA, Nâme-i Hümâyûn defteri nr.9. s.148. (1784)

BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr. 9, s. 221-222. (yıl 1788)

BOA, Nâme-i Humâyûn defteri, nr.9, s.148. (1784)

BOA, A.DVN, nr.790, hüküm nr.100 (yıl 1501)

BOA, A.DVN, nr.790, hüküm nr.54 (yıl 1501)

BOA, A.DVN, nr.790, hüküm nr.407 (yıl 1501)

BOA, A.DVN, nr.790, hüküm nr.154 (yıl 1501)

BOA, A.DVN, nr.790, hüküm nr.22 (yıl 1501)

BOA, A.DVN, nr.1/3 (yıl 1767)

BOA, A.DVN. nr.790, hüküm 137. (yıl 1501)

BOA, A.DVN. nr.790. hüküm nr.182 (yıl 1501)

BOA, A.DVN. nr.790, hüküm 293. (1501)

BOA, ADVN nr.790, hüküm 204 (yıl 1501)

BOA, ADVN nr.790, hüküm 328 (1501)

BOA, A.DVN nr.790, hüküm nr.41 (1501)

BOA, A.DVN, nr. 790 hüküm 98. (yıl 1501)

BOA, A.DVN, nr. 790 hüküm 47. (yıl 1501)

BOA, A.DVN, nr. 790 hüküm 420. (yıl 1501)

BOA, A.DVN nr.790, hüküm nr.244 (1501)

BOA, A.DVN, nr.140, hüküm nr.257 (1501)

BOA, A.DVN, nr.790, hüküm nr.42. (1501)

BOA, A. DVN, nr.1, hüküm 56. (1778)

BOA, A. DVN, nr.790, hüküm nr.91. (1501)

BOA, A.DVN, nr.790, hüküm 93. (1501)

BOA, A.DVN, nr.790, hüküm 30. (1501)

BOA, A.DVN, nr.790, hüküm 21. (1501)

BOA, A.DVN, nr.1/56. (1778)

BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm no:834(yıl 1560)

BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm no:458(yıl 1559)

BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm no:625(yıl 1559)

Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1153

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm no:742(yıl 1560)

BOA, mühimme defteri 3, hüküm nr:1382 (yıl 1560)

BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm no:120 (yıl 1559)

BOA, mühimme defleri nr.3, hüküm 441. (yıl l559)

BOA, mühimme defteri nr. 3, hüküm 863. (yıl 1560)

BOA, mühimme defteri nr. 3, hüküm 342. (yıl 1559)

BOA, mühimme defteri nr. 3, hüküm 220. (yıl 1559)

BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 585. (yıl 1559)

BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 893. (yıl 1560)

BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm no:210(1559)

BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 398. (yıl 1559)

BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 463. (yıl 1559)

BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 22. (1559)

BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 196. (1559)

BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 39. (1559)

BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 413. (1559)

BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 2. (1559)

BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 329. (1559)

BOA, mühimme defteri nr.3, hüküm 60. (1559)

BOA, mühimme defteri nr.6, hüküm:1219 (yıl 1565).

BOA, mühimme defteri nr.6, hüküm:1152 (yıl 1564).

BOA, mühimme defteri nr.6, hüküm:1001 (yıl 1564).

BOA, mühimme defteri nr.6, hüküm 1204. (1565)

BOA, mühimme defteri nr.6, hüküm 1200. (1564)

BOA, mühimme defteri nr.6, hüküm 1013. (1564)

BOA, Mühimme defteri, nr.32, hüküm 1134. (1564)

BOA, Mühimme defteri nr.32, hüküm 456 (yıl 1578)

BOA, mühimme defteri, nr. 32, hüküm 456. (yıl 1578)

BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma‟rûzât, 175/23 (1883)

BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma‟rûzât, 296/108(1894)

BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma‟rûzât, 162/57 (1879)

BOA Yıldız Sadaret Husûsî Ma:rûzât,nr.337/133.(1895)

BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma:rûzât,nr.177/50.(1884)

BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma:rûzât,nr.219/29.(1888)

1154 Muhittin ELİAÇIK

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

BOA, Yıldız Sadâret Husûsî, nr.167/45. (1881)

BOA, Yıldız Sadâret Husûsî Ma‟rûzât, nr.167/29. (1888)

BOA, Y Mtv, nr. 210/109, (yıl 1900).

BOA Y. Mtv. nr. 210/109 (yıl 1901).

BOA, Y Mtv, nr. 120/109, (yıl 1895).

BOA,Yıldız Mütenevvi Ma‟rûzât, 205/25 (1900)

BOA, Y. Mtv. nr.39/50. (yıl 1889)

BOA, Y. Mtv. nr.175/183. (yıl 1898)

BOA Y.Mtv, nr.14/28 (yıl 1884)

BOA, Yıldız Mütenevvi Ma'rûzât, nr. 14/95.(1883)

BOA, Y.A. Huş. nr. 497/21. (yıl 1905)

BOA, Y.A. Hus., nr. 525/70. (yıl 1908)

BOA, Y.A. Hus., nr. 526/142. (yıl 1909)

BOA Y.A. Hus., nr.413/134. (yıl 1901)

BOA, Y.A. Hus., nr.1763/32. (yıl 1884)

BOA, Y.A. Hus., nr.426/15. (yıl 1903)

BOA, Y.A. Hus., nr.413/8. (yıl 1901)

BOA, Y.A. Hus., nr.412/8. (yıl 1900)

BOA, Y.A. Hus., nr.511/48. (1907)

BOA, Y.A. Hus., nr. 176/32. (1884)

BOA, Y.A. Hus., nr. 507/5. (1906)

BOA, Y.A. Hus., nr. 389/74. (1898)

BOA Y.A. Hus. Nr. 411/115. (1900)

BOA, Yıldız Esas Evrakı, kısım 14, nr.382. (yıl 1880)

BOA, Y.A. Res., nr.117/77 (1902)

BOA, Yıldız, Kâmil Paşa evrâkı, nr.3433. (1910)

BOA, HR. SYS 2602-1/159-162. (yıl 1920)

BOA, HR. SYS nr.250/1 belge nr.96. (yıl 1892)

BOA, HR. SYS, nr. 258 1. belge nr. 37-58. (yıl 1902)

BOA, HR. SYS, 2872/2, belge nr. 19-33 (yıl 1916)

BOA, HR. HMŞ. İŞO, nr.36/4. 30677. (yıl 1912)

BOA, HR, SYS 2872/2, belge nr. 92-98. (yıl 1916)

BOA, HR. HU 2878/66.

BOA, HR.SYS 2877/5, belge nr.1,3-6 (yıl 1919)

Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1155

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

BOA, HR.HMS İŞO, nr.29/2-4, belge 18/2 a, b. (1910)

BOA, HR.SYS 259/1, belge nr.26-31 (yıl 1906)

BOA, HR.SYS 259/1, belge nr.65 (yıl 1903)

BOA, HR.SYS 2872/2, belge nr.167-175 (yıl 1916)

BOA, HR.SYS 2872/2, (yıl 1916)

BOA, HR. HMS. İŞO, nr. 36/4 (1915).

BOA, HR. SYS 2872/2, belge nr.56-62 (1916)

BOA, HR. SYS 2872/2, belge nr.19-33 (1916)

BOA, HR. SYS, 250/1, nr.184. (1876)

BOA, HR. SYS, 2592/1, nr.66. (1902)

BOA, HR. SYS, 2872/3, nr.66. (1916)

BOA, HR. SYS, 2544-16/16. (1920)

BOA, HR. SYS, nr.4/1. (1849)

BOA, HR. SYS, nr.2877/55. (1919)

BOA, HR. SYS, nr.250/1, nr.95. (1876)

BOA, HR. SYS, nr.259/1, nr.92-99. (1901)

BOA, HR. HMŞ İŞO, nr.29/2-1, 14/1-2, S. (1913)

BOA, HR. HMŞ İŞO, nr.29/2-4, 1 a,b,c. (1911)

BOA, HR. SYS, nr.2872/3 .(1916)

BOA, HR. SYS, nr.2878/44 .(1920)

BOA, HR. HMŞ. İŞO, nr.36/4. (1915)

BOA, HR. HMŞ. İŞO, nr.29/2-1, belge nr. 1/1,2. (1919)

BOA, HR Hu 2878/66

BOA, HR. SYS, nr.2555/3, 99-101. (1919)

BOA, Ali Emîrî, I. Abdülhamid, nr. 963, (yıl 1780).

BOA, Ali Emîrî, I. Abdülhamid, nr 1595, (yıl 1783).

BOA, Ali Emîrî, I.Abdülhamid, nr. 760 (yıl 1783)

BOA, Ali Emîrî, I.Abdülhamid, nr. 552. (1784)

BOA, İrâde Husûsî, nr. 48. (yıl 1900)

BOA, İrâde-Hâriciye, nr. 9707. (yıl 1860)

BOA, İrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 6455. (1850)

BOA, İrâde-Hâriciye, nr. 16642/3. (yıl 1877)

BOA, İrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 6455. (yıl 1850)

BOA, İrâde-Hâriciye, nr.11667. (1863)

1156 Muhittin ELİAÇIK

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

BOA, İrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 9114. (1852)

BOA, İrâde-i Dâhiliye, nr.60716(1877).

BOA, İrâde-Hâriciye, nr. 15225. (1872)

BOA, İrâde-Hâriciye, nr 16642. (1877)

BOA, İrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 9114. (1852)

BOA,Cevdet Dâhiliye, nr.15122 (yıl 1783)

BOA, Cevdet-Dâhiliye, nr.11750. (1780)

BOA Cevdet Hariciye,nr. 1394, (yıl 1723).

BOA, Cevdet Hâriciye, nr. 4681. (yıl 1791)

BOA, Cevdet-Hâriciye, nr.3629. (1828)

BOA, Cevdet-Hâriciye, nr.9166. (1784)

BOA, Cevdet Hariciye, nr. 1349, (yıl 1731).

BOA, BEO-AMKT, nr. 15/40. (yıl 1844)

BOA, BEO-A.DVN DVE, nr.11/41. (1866)

BOA, BEO, dosya nr. 54/2, belge 342984.(1919)

BOA, Mu‟âhedenâmeler, nr.56/15. (1879)

BOA, Mu‟âhedenâmeler, nr.56/8. (1909)

BOA, Tapu tahrir defteri, nr.157 (yıl 1530)

BOA, Tapu Tahrîr Defteri, nr. 211. (1542)

BOA, Harbiye Taltîfât-Tevcîhât, dosya nr. 67/5 (l917)

BOA, DH.KMS, 53-3/15. (1919)

BOA, Ali Fuad Türkgeldi Evrakı, 9/75/3 Şubat 1922

Antep şer‟iye sicili, nr.103 (yıl 1727)

Maraş ahkâm defteri, vrk. 61, hükm 2. (1786)

Diğer kaynaklar:

Cerîde-i Havâdis, nr.151. (1843)

Ebû Ali Sînâ (Abdülkerim Efendi), s.2-5. (yıl 1862)

Hoca Tahsin, Psikoloji, s. 26-30, (yıl l 894).

Hukûk-ı Nâs, Tasvîr-i Efkâr, nr.20. s. 4. (yıl 1862)

Meclis-i Ahkâm-ı Adliyede meşveret usûlü hakkında lâyiha

Mehmed Said, Mecmûa-i Fünûn, 5/186-196. (1862)

Mustafa Sami Efendi, Avrupa Risalesi, s.25-39 (yıl 1840).

Mühendis Fâik, Seyâhatnâme-i Bahr-ı Muhît, s.25-32. (1868)

Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kalıplaşmış Zarf, Sıfat, Edat vd. İfadeler 1157

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

Münif Paşa, Bedâyi‟-i Edebiyye, s.363-383.(1910)

Münif Paşa, Mecmûa-i Fünûn, nr.14, s.74-77.(1863)

Münif Paşa, Sokrat üzerine, Müntehabât-ı Âsâr-ı Osmâniyye, s.39-45.

Pertev Paşa, Lâyiha-i İttihâdiyye. (1853)

Rûznâme-i Cerîde-i Havâdis, nr. 480-482 (yıl 1862)

Sadık Rıfat Paşa, Avrupa ahvâli, Müntehabât-ı âsâr, s.1-12

Seyâhatnâme-i Londra, s 53-55, (1852).

Takvîm-i Vekâyi‟, nr. 57, 176, 188 (yıl 1833, 1838,1839)

Tarih-i Amerika (terc. Ali Rıza), vrk.2a-3b (1858)

Tercümân-ı Ahvâl, nr. 34, s . 1-3, (yıl 1861)

Tezkire-i Napolyon, s. 2-8 (yıl 1872)

Vahan, Mecmûa-i Fünûn, nr. 8, s.343-353. (1862)

Yakovaki (Divan Tercümanı), Castera:Rusya Tarihi, 1246/1831.

B. Bibliyografya

AKYILDIZ, Ali. Tanzimat Döneminde Belgelerin ġekil Dil ve Muhteva Yönünden Geçirdiği Bazı

DeğiĢiklikler (1839-1856),Osmanlı AraĢtırmaları Dergisi 15, 1995, s.221-237.

ELĠAÇIK, Muhittin. Osmanlı Belgelerinde Yakın Anlamlı (Sinonim) Kelimeler, Türk Dili, Ağustos

2000, s.178-201.

GÖK, Necdet. Osmanlı Beratları Kapsamında Diplomatika İlmi veya “İlm-i İnşâ”, Selçuk Üni.,

SBE Dergisi, 2008/20, s.731-746.

GÖKBĠLGĠN, Tayyip. Osmanlı İmparatorluğu Medeniyet Tarihi Çerçevesinde Osmanlı

Paleografya ve Diplomatik İlmi, Ġstanbul: 1979.

ĠNALCIK, Halil. Osmanlı Bürokrasisinde Aklâm ve Muâmelât, Osmanlı AraĢtırmaları Dergisi I,

1980, s.1-14;

ĠNALCIK, Halil. Şikâyet Hakkı:„Arz-ı Hâl ve „Arz-ı Mahzarlar, Osmanlı AraĢtırmaları Dergisi

VII-VIII, 1988, s.33-54.

KRAELĠTZ, F. XV.Yüzyılın İkinci Yarısında Türkçe Yazılmış Osmanlı Belgeleri, Viyana, 1921.

KÜTÜKOĞLU, Bekir. Münşeât Mecmualarının Osmanlı Diplomatiği Bakımından Ehemmiyeti,

Tarih Boyunca Paleografya ve Diplomatik Semineri-Bildiriler, 30 Nisan-2 Mayıs 1986,

ĠÜ Yayını, 1986.

KÜTÜKOĞLU, Mübahat. Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatik), Ġstanbul:Kubbealtı Akademisi,

1994a.

KÜTÜKOĞLU, Mübahat Diplomatik”, IX, DĠA, Ġstanbul: 1994b.

NEDKOV, Boris. Osmanoturska Diplomatika i Paleografiya I, Sofia:1966.

ÖZTÜRK, Sait. Osmanlı Arşiv Belgelerinde Siyakat Yazısı ve Tarihi Gelişimi, Ġstanbul: 1996.

1158 Muhittin ELİAÇIK

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

SAVAġ, A. Ġbrahim. Valery Stajanov‟un „Osmanlı Diplomatikası ve Paleografyasının Doğuşu ve

Gelişimi‟ Adlı Eseri Hakkında Bir İnceleme, Toplumsal Tarih, Temmuz, Ġstanbul: 1995.

SAVAġ, A.Ġbrahim. Osmanlı Türkçesi ile Yazılmış Eserlerde Geçen Sıfat Grubu Kelimelerin

Kullanım Özellikleri, Türk Dili- Özel Sayı-, 1996, s.307-314.

STOJANOV, Valery. Die Entstehung und Entwicklung der osmanisch-türkischen Paleographie

und Diplomatik, Berlin: 1983.

WRAY, Alison. Formulaic Language and the Lexicon, Cambridge: Cambridge University Press,

2002.

ZAJACKOWSKI-REYCHMAN, J. Zarys dyplomatyki osmansko-tueckiej,(İngilizce tercümesi:

Handbook of Ottoman-Türkich Diplomatics, The Hague-Paris,1968), VarĢova: 1955.