osb imes ocak09

12
İşçi Bülteni Özel Sayı 395 OCAK 2009 İMES’ten, Dudullu OSB’den, Samandıra, Sultanbeyli’ye kadar birçok fabrikadan işçilerin bir araya gelerek ortak sorunlarına ortak çözümler arayacağı, örgütlenmesinin önündeki engelleri tartışacağı kurultayımız 1 Şubat Pazar günü toplanacak. Sabahtan akşama kadar haftanın 7 günü köleden farksız çalıştırılan, iş güvencesinden yoksun olan, sefalet ücretlerine mahkum edilen, sigorta, sendika hakkı yok sayılan, hayatı cehenneme çevrilen işçiler olarak bu kurultayda buluşacağız. Sermayenin yaşadığı krizin işten atmalar ve ücretsiz izinlerle fatura edildiği işçiler olarak bu kurultayda buluşacağız. Birbirimize sorunları anlatmak, yakınmak için değil; hammaddeleri işleyen, metale şekil veren, ipliği dokuyan kısacası dünyayı var eden eller olarak, bu kez yaşadığımız tüm bu sorunlara karşı çözüm üretmenin ve birlikte mücadele etmenin yollarını aramak için bir araya geliyoruz. Biz örgütsüz ve dağınık durdukça her gün yeni bir hakkımızın gasp edildiğini görüyor ve örgütlenmenin önündeki engelleri tartışmak için bir araya geliyoruz. Sırf sendika hakkını istedi diye haftalardır fabrika kapısında direnen Sinter Metal ve Gürsaş işçileri, Kriz bahanesi ile kapı önüne konulan, tazminat hakları verilmeyen Ünsa Çuval’in taşeron işçileri, Sendikalı olan, ama hiçbir sendikal hakkı, işgüvencesi olmayan, hergün birer birer işinden edilen Ünsa işçileri, Üç kuruş ücretlerini bile düzenli alamayan, ağır çalışma koşulları altında kölece çalıştırılan Önaysan işçileri, OSB-İMES işçi bülteni Örgütlenmenin önündeki engelleri aşmak için 2. Ümraniye İşçi Kurultayı 1 Şubat’ta toplanıyor! 01 Şubat Pazar Saat : 11:00 Yıldız 1 Düğün Salonu Atatürk Cad. No: 55 (Sarıgazi) SANCAKTEPE

description

osb imes ocak09

Transcript of osb imes ocak09

Page 1: osb imes ocak09

İşçi Bülteni Özel Sayı 395OCAK 2009

İMES’ten, Dudullu OSB’den, Samandıra, Sultanbeyli’ye kadar birçok fabrikadan işçilerin bir araya gelerek ortak sorunlarına ortak çözümler arayacağı, örgütlenmesinin önündeki engelleri tartışacağı kurultayımız 1 Şubat Pazar günü toplanacak.

Sabahtan akşama kadar haftanın 7 günü köleden farksız çalıştırılan, iş güvencesinden yoksun olan, sefalet ücretlerine mahkum edilen, sigorta, sendika hakkı yok sayılan, hayatı cehenneme çevrilen işçiler olarak bu kurultayda buluşacağız. Sermayenin yaşadığı krizin işten atmalar ve ücretsiz izinlerle fatura edildiği işçiler olarak bu kurultayda buluşacağız.

Birbirimize sorunları anlatmak, yakınmak için değil; hammaddeleri işleyen, metale şekil veren, ipliği dokuyan kısacası dünyayı var eden

eller olarak, bu kez yaşadığımız tüm bu sorunlara karşı çözüm üretmenin ve birlikte mücadele etmenin yollarını aramak için bir araya geliyoruz. Biz örgütsüz ve dağınık durdukça her gün yeni bir hakkımızın gasp edildiğini görüyor ve örgütlenmenin önündeki engelleri tartışmak için bir araya geliyoruz.

Sırf sendika hakkını istedi diye haftalardır fabrika kapısında direnen Sinter Metal ve Gürsaş işçileri,

Kriz bahanesi ile kapı önüne konulan, tazminat hakları verilmeyen Ünsa Çuval’in taşeron işçileri,

Sendikalı olan, ama hiçbir sendikal hakkı, işgüvencesi olmayan, hergün birer birer işinden edilen Ünsa işçileri,

Üç kuruş ücretlerini bile düzenli alamayan, ağır çalışma koşulları altında kölece çalıştırılan Önaysan işçileri,

OSB-İMESişçi bülteni

Örgütlenmenin önündeki engelleri aşmak için

2. Ümraniye İşçi Kurultayı 1 Şubat’ta toplanıyor!

01 Şubat PazarSaat : 11:00

Yıldız 1 Düğün SalonuAtatürk Cad. No: 55 (Sarıgazi)

SANCAKTEPE

Page 2: osb imes ocak09

Krizin faturasını ödüyoruz çünkü…

Patronlar örgütlüler, hem de dünyanın her yerinde. Bunun nedeni servetlerine servet katmak. Bizler hatırlarız birer köle gibi sabahın kör karanlığında fabrikaların kalın duvarları arasına hapsedilip paydos saatini onların insafına bıraktığımızı. Küfre, hakarete uğradığımızı, sesimizi çıkardığımızda kapıyı gösterdiklerini. Bunların onlar için daha fazla üretim ve daha fazla servet anlamına geldiğini.

İşyerindeki sorunlarımız söz konusu olduğunda yanı başımızdaki işçi kardeşlerimiz için bunlarla hiçbir şey olmaz dediğimizi, kendi emeğimiz ve ekmeğimiz için inceldiği yerden kopsun diyerek her seferinde erteleyişimizi.

İşte bizler bu örgütsüz tabloyu dağıtmak için harekete geçmediğimiz için patronlar kendi sefil çıkarları uğruna kriz yaratacak kadar pervasızlaştığı gibi bizleri de işten çıkartarak, ücretsiz izinleri dayatarak, sigortasız, sendikasız, iş güvencesiz çalıştırarak köleleştiriyorlar. Ücretlerimize ise düşük ücret demeyeceğim çünkü aldığımız ücrete ilk alay edende bizler oluyoruz. İşte bütün yaşamımız bu. Kendi krizlerini bize fatura etmeleri de bu.

Dostlar, şimdi bu tabloyu enine boyuna düşünerek çocuklarımızın gözünün içine ve yüzüne birkaç dakika bakalım ve gece başımızı yastığa koyduğumuzda da birkaç dakikada düşünelim. Ve şu soruyu kendimize soralım. Çocuklarımızın ve patronların gözünde biz kimiz? Krizin mi faturasını ödüyoruz yoksa örgütsüzlüğümüzün mü?

Biz örgütsüzlüğümüzün faturasını ödediğimizi söylüyoruz ve örgütlenmemizin önündeki engelleri aşmak için 2. Ümraniye İşçi Kurultayı’na hazırlanıyoruz. Tüm işçi kardeşlerimi bu kurultayda birlikte olmaya, birlikte mücadele etmeye çağırıyorum.

Krizin faturasını yaratanlar ödesin!Örgütlü işçi yenilmezdir!

İşten atılan bir işçi

2 OSB-İMES İşçi Bülteni Ocak 2009

Çocuk yaşta olmalarına rağmen yoğun sömürüye maruz kalan, sosyal haklardan yoksun bırakılan Vİ-KO işçileri,

Düşük ücretlerle, sendika ve sosyal hakları olmadan, patron-ustabaşı baskısı altında köle gibi çalıştırılan İMES ve DES işçileri,

Ekonomik kriz bahanesi ile işten atılan, işsiz kalma korkusu ile yaşayan Umur, Yıldız Cam, Stroeger işçileri,

Sendikalı olmalarına rağmen, ücretsiz izinler ve esnek çalışma koşulları ile sömürülen Delphi işçileri,

Sendikanın yetersizliğinden yakınan, iç birliği ve bütünlüğünü oluşturmaya çalışan ABB ve G-U işçileri,

Sendikal örgütlülüğü yok edilmek istenen, çalışma koşulları her geçen gün ağırlaştırılan Telekom işçileri,

Türksa, Uno, Çelikel, Bilen Egzost, SPS ve diğerleri…

Ümraniye, Sarıgazi, Samandıra, Sultanbeyli’de yüzlerce fabrikada, sanayi sitelerinde köle gibi çalıştırılan, buna rağmen hiçbir hakkı olmayan, sefalet içinde yaşayan tüm işçi kardeşlerimiz bu kurultay sizin kurultayınız. Hakları, onuru, geleceği için örgütlenmek ve mücadele etmek gerektiğini düşünen tüm işçilerin kurultayı.

Sigorta, sendika ve işgüvencesi hakkını savunmak, esneklik uygulamalarını ve yasalarını reddetmek için,

Vergiden muaf insanca yaşamaya yetecek bir asgari ücret talebini yükseltmek için,

İçimizdeki güvensizliği, yılgınlığı ve korkuyu yok etmek, dağınıklığa, örgütsüzlüğe boyun eğmeden gücümüzü birleştirmek için,

Krizin faturasını krizi yaratanlara, kapitalistlere ödetmek için,

İnsanca yaşam ve çalışma koşulları kavgasını büyütmek için,

Bu çağrıya kulak ver! Çünkü yıllardır sesimizi bastıranlara karşı, sorunlarımızı tartıştığımız, karar aldığımız, çözüm ürettiğimiz bir kürsü kuracağız. Bu kürsü senin kürsün olacak. Bu kürsü Ümraniye işçilerin kürsüsü olacak. Sesimize ses, gücümüze güç kat!

Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz!

Örgütlüysek her şeyiz, örgütsüzsek hiçbir şey!İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!

2. Ümraniye İşçi Kurultayı Hazırlık Komitesi

Page 3: osb imes ocak09

Sermaye sınıfı güçlülüğünü hem kendi örgütlülüğünden alıyor hem de bizim örgütsüzlüğümüzden alıyor. Buna bir örnek vermek istiyorum. Krizin ilk ortaya çıktığı günlerde, Samandıra ve Sultanbeyli’deki tekstil işyerleri (bunlar orta ölçekli, 80 ila 160 kişiyi çalıştıran işyerleri, sayıları 30’u buluyor) “Krizi nasıl karşılarız?” diye toplantı yaptılar. Bu işyerlerinin hemen hemen hepsinde iki aydır maaş ödemesi yapılmıyor ve bahaneleri de aynı: Kriz var!

Kriz var ama mesailer dur durak bilmiyor. Kriz var ama baskılar hız kesmiyor. Kriz bahanesiyle alabildiğine tehditleri, öyle bir konuşmaları var ki

sanki iki aydır maaşları alamayan biz değiliz de onlar! Bunlar bize aslında hak ettiğimiz cevabı veriyorlar. Eğer bu yapılanları hak etmediğimizi düşünüyorsak -ki, ben hak etmediğimizi düşünüyorum- o zaman asıl yapmamız gereken şey, Ünsa’da, Sinter’de, Gürsaş’taki işçi kardeşlerimizin yolundan yürümektir. Tıpkı onların yaptığı gibi örgütlü gücümüzü ortaya koymaktır. Yoksa daha nice iki aylıklarımız iş yerlerinde kalır. Ve patronların karşısında maaşımızı isterken borç ister gibi ezilir büzülürüz.

Örgütlüysek güçlüyüz, örgütlüysek her şeyiz!Samandıra’dan sınıf bilinçli bir işçi

Ocak 2009 OSB-İMES İşçi Bülteni 3

Yıllardır fabrikalarda, atölyelerde yaşanan kölece çalışma koşullarına boyun eğmeyi bir kader ve alın yazısı olarak gören işçiler sonunda ayağa kalkıyor.

Bunun aslında bir kader olmadığını ve fabrikalarda yaşanan olumsuzlukları değiştirebileceğimizi, bunu da ancak birlik ve beraberlik içinde olursak başarabileceğimizi biliriz. İşte tam bu sırada birliğin ve beraberliğin en güzel örneği SİNTER METAL’de yaşanıyor. Bundan üç yıl (2006) öncesine kadar verilen bir takım haklarımızı yavaş yavaş tırpanlamaya, gasp etmeye başlayan Sinter patronuna karşı gelen öncü işçiler, üretimden gelen güçlerini kullanmış ama Sinter patronunun saldırılarına maruz kalarak işlerine son verilmişti. Öncü işçilerin işten çıkarılmasıyla beraber bu hareketlilik kırılmış, içerde kalan işçilerde ise bir takım gerilemeler olmuştu.

Bunu fırsat bilen Sinter patronu bir bir haklarımızı vermemeye başlamıştı. Ancak içerde kalan işçiler bu saldırılara karşı “artık yeter” dediler ve Bileşik Metal İş Sendikası’na üye oldular. Bunu öğrenen Sinter patronu önce 38 işçinin işine

tazminatsız son vererek örgütlülüğü dağıtmaya çalıştı. Bunu gören Sinter işçileri ise artık boyun eğmenin, susmanın bir çözüm getirmediğini, aksine çalışma koşullarının her geçen gün daha da kötüye gittiğini gördüler. Artık kurtuluşun birlikte hareket etmekte olduğunu görüyor ve mücadele ediyorlar. 400 kişiyi birden kapı önüne koyan Sinter patronuna karşı önce fabrikalarını işgal ettiler, şimdi de kapı önünde direniyorlar. Çalışma ve yaşam koşullarını düzeltmek için hep birlikte mücadele ediyorlar. Böylelikle Sinter patronuna ise en iyi ve en tok cevabı veriyorlar.

Ben de eski bir Sinter işçisi olarak arkadaşlarımın sendikal mücadelenin sonuna kadar destekliyorum. Aslında bu yaşananların sadece Sinter patronuna değil tüm patronlara karşı işçi sınıfının bileşerek neler yapabileceğinin en güzel ve en onurlu yanıtıdır. Biz işçilere düşen görevler ise her türlü hak alma ve direnişlere sahip çıkmaktır. Oralarda kazanılacak zaferleri sadece oranın değil tüm işçi sınıfının zaferi olarak görmemiz gerekir.

Direnen tüm onurlu işçi sınıfına selam olsun!Sinter Metal işçisi yalnız değildir!Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç

birimiz!Eski bir Sinter Metal işçisi

Boyun eğmeyi bir kader ve alın yazısı olarak gören işçiler sonunda ayağa kalkıyor...

Doruktaki öfke…

Gücümüz örgütlülüğümüzdür!

Page 4: osb imes ocak09

4 OSB-İMES İşçi Bülteni Ocak 2009

Direnişçi Gürsaş işçileri dayanışmaya çağırıyor...

Mücadelemizde tüm işçilerindesteğini istiyoruz!

Bizler Gürsaş’ta çalışan işçileriz. Hemen hemen hepimiz asgari ücretin biraz üstünde çalıyoruz. Bu üç kuruş ücretle hem ev kirası ödemeye hem de geçinmeye çalışıyoruz.

Bizler bu koşullara dur demek, çalışma ve yaşam koşullarımızı düzeltmek için DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası’na üye olduk. Bunu duyan Gürsaş patronu 8 işçiyi işten attı. Atılan arkadaşlarımız iki haftadır fabrika önünde direniyor. İçeride kalan işçiler de aynı şekilde sendikayı kabul ettirmek için mücadele ediyor. Bizler insanca bir ücret, sosyal haklar ve iyi çalışma koşulları istiyoruz. Bu nedenle sendikaya üye olduk.

Gürsaş patronu sendikayı duyunca bizlerle toplantılar yaptı. Sendika üyesi olmanın anayasal bir hak olduğunu söylediler. Ama buna rağmen yasadışı davranarak sendika üyesi 8 işçiyi işten attı. İçeride kalan üye işçileri de işten atma tehdidi ile evlerine adam göndererek ya da tek-tek çekerek sendikadan istifaya zorluyor. Biz de Gürşaş patronunun tüm baskılarına karşı direniyoruz.

İşten atılan arkadaşlarımıza çeşitli bahaneler uyduruldu. Kimisine performans düşüklüğü dediler, kimisine kriz. Kimisine ise 25. maddeden tazminatsız işten atıldıklarını söylüyorlar. Bu

iddiaları reddeden arkadaşların evlerine gönderilen gerekçeler ise tam bir iki yüzlülük örneğidir. Performans düşüklüğünden atılan arkadaşımızın evine gönderilen tebligatta 2 iş günü üst üste işe gelmediği için işten atıldığı yazıyor. Bu bile patronun gerekçelerinin ne kadar yalan ve gerçek dışı olduğunu gösteriyor. Ancak tüm bu yapılanlar, bizlerin meşru ve haklı sendikalaşma mücadelemizi yıldırmadı, yıldıramayacak.

Biz biliyoruz ki bu mücadele sadece Gürsaş işçisinin değil, tüm işçilerin mücadelesidir. Bu anlattıklarımız üç aşağı beş yukarı tüm iş yerlerinde yaşanmaktadır.

Biz Gürsaş işçilerinin iki talebi vardır. Bunlar atılan işçilerin tüm haklarıyla geri alınması ve sendikanın kabul edilmesidir.

Bu mücadelemizde tüm işçilerin desteğini istiyoruz. Gürsaş patronunun baskılarına ve sendika düşmanlığına karşı bizlerle dayanışma içinde olun. Çünkü ancak tüm işçiler birlik olursa sermayeye karşı zafer kazanabiliriz.

Atılan işçiler geri alınsın!Sendika hakkı engellenemez!İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!

Gürsaş işçileri

Page 5: osb imes ocak09

Ocak 2009 OSB-İMES İşçi Bülteni 5

Merhaba, ben Ünsa direnişini sizlerle paylaşmak istiyorum. 5 Aralık 2008 tarihinde patron, “Aralık 25’te işler bitiyor, işyerini kapatıyorum!” diye bir açıklama yapmış. İşçi arkadaşlarımıza,“Kriz var paralarınızı geç vereceğim!” demiş. Oysa işçiler işyerinde gece yarılarına kadar, haftalarca aralıksız çalışmışlar. İş yok ya(!) o yüzden durmadan çalışıp stok yapmışlar.

Ünsa’da direniş yapan işçiler, bir taşeronda (fasonda) çalışan işçiler. Direnişe geçmeden önce Ünsa patronu iki taşerondaki işçileri kandırmış. Ne maaşları vermiş, ne mesaileri, ne de tazminatları… Hiçbir şey vermeden, işçileri kandırarak iş sözleşmelerinin feshini imzalatmış. “Bana güvenmiyor musunuz, 15 gün sora vereceğim!” diyerek insanları yatıştırmış. Bir şey söylemek isteyenlere ve yalaka işçilere maaş ve mesailerini çok vermiş. İşçiler de patrona güvenerek fesihleri imzalamışlar. 200 işçiyi böyle mağdur durumda bırakarak emeklerini, haklarını gasp etmiş. Bu 200 işçinin tümü de uzun yıllardır çalışan işçiler. Bu işçiler şu anda mağdurlar, maaşlarını bile alamıyorlar.

İlk tokat Eda ve Baran tekstil isimli taşeronlarda çalışan işçilere yönelikti. Bu taşeronlarda çalışan işçiler, Ünsa patronları tarafından göz göre göre soyulmuş oldular. Bu da tekstil sektöründe alışkın olduğumuz iğrenç yöntemlerle gerçekleştirildi. Fakat bu sefer Ünsa patronları krizin bedelini işçilere kurnazca ödetme tekniklerine yeni katkılar yapmış oldular.

Önce tüm fasonların paraları üç ay verilmedi. Ardından tümüyle örgütsüz işçiler hedef alınarak ilkin bu işçilerin çalıştığı taşeron firmalar kapatıldı. Böylece 2 taşerondaki işçilerin her türlü hakkı ve birikmiş maaşları kolayca talan edildi. Yani asalak Ünsa patronu kriz bahanesiyle servetine servet kattı. Bu durum karşısında üçüncü taşeron olarak kapatılan Doğa Tekstil işçileri uyanarak, birleşerek fesihlerini imzalamadılar. Tüm haklarını almak için 8 Aralık’tan bu yana direnişlerini sürdürüyorlar.

Ünsa patronu önce hiç ciddiye almadan “Ben sizi tanımıyorum!” dedi. Daha sonra işçiler Sultanbeyli’den asıl muhatap Samandıra’daki ana firmanın önünde direnişe geçince o zaman kanemici Ünsa patronu Ata Baykal işçilerin maaşlarını bayramdan önce verdiklerini ve geri kalanını da bayramdan sonra vereceklerini ifade etti. Yanımızda iyi niyetli patron rolünü oynayarak işçileri kandırmaya devam etti. İşçilere yasal olarak mahkeme üzerinden işi halletmelerini söyledi. Ama biz anlıyoruz ki patronun mahkemeden çıkarı var. 1,5 yıl bizim paramızı kullanarak faiziyle kazanacak, bize vereceği sırada ise biz ne yapsak yapalım önemini yitirecek.

Ünsa patronuyla taşeronları kan emicilikte bir biriyle yarışan asalaklar. O kadar hainler ki işsizlik fonundan yararlanmasınlar diye işçilerin çıkışını Aralık 27’sinde yaptık diyorlar ve İŞKUR’a başvuru kâğıdı vermemek için

sürekli yalanlarla gün geçiriyorlar. İşçi arkadaşlar kendileri internette bakıyorlar bir aylık süreye bir gün var ve onlar hala İŞKUR’a başvuru kâğıdı verecekler. İşçiler aradığında ise telefonun değişmiş, patronun evinin taşınmış olduğunu görüyorlar. O “iyi” taşeron birden azgınca kudurmuş, gözü dönmüş bir hırsız oluveriyor. Sonra tümü de Doğa Tekstil’de çalışan arkadaşlarımız, bir de bakıyorlar ki resmi evraklarda araba bakım, onarım, yedek parça, servis işçileri olarak gözüküyorlar. Vergi kaçaklığından tutun da her tür yolsuzluğa kadar her türlü üçkâğıdı o taşeronlar-patronlar yapıyor. Ama cezasını biz işçi ve emekçiler çekiyoruz.

Direniş alanında jandarma başımızdan eksik olmuyor. Biz işçiler kapıda yağmur, soğuk, kar demeden beklerken ne jandarma ne polis işverene baskı yapmadı. Ama biz fabrikayı işgal edince dışarıda bekleyen yakınlarımıza azgınca saldırdılar, coplayarak gözaltına aldılar. Sigortasız, yaşı tutmayan işçiler çalıştırdığı halde patrona “ne bu” diye sorulmazken, biz işçiler emeğimizin karşılığını istiyoruz diye her türlü kötü muamele ile karşılaşıyoruz. Ama biz diyoruz ki örgütlü isek güçlüyüz. Biz Ünsa’da bunu gördük. Ne sigortalıyız, ne de sendikalıyız. Ama tüm işçiler yaşanan olaydan sonra işçilerin birliğini, gücünü gördük. Örgütlü isek güçlüyüz diyoruz ve işçilere sendikalı olmalarını öneriyoruz.

Direne direne kazanacağız!Eski bir ÜNSA işçisi

ÜNSA’da direniş kazanacak!

Page 6: osb imes ocak09

6 OSB-İMES İşçi Bülteni Ocak 2009

Bu direniş bize arkadaşlığın, dostluğun, ekmeğin kavgasının nasıl olduğunu, patron sömürüsüne nasıl rest çektiğimizi gösterdi. Bunun gibi nice işçi arkadaşımızın da bizi örnek alarak bunun devamını getireceğine inanıyorum. Sendikamıza da çok minnettarız. Bize çok iyilikleri, yardımları, destekleri oldu. Ve çevreden gelen işçi kardeşlerimizin desteği bize çok büyük bir moral sağladı. Bu da direnişimizi kat kat daha arttırıyor. İçeride de zaten 40-50 ye yakın arkadaşımız var. Onların da kalplerinin bizimle birlikte attığına inanıyorum. Onlar da sendikaya üye ama onlar şu an içeride çalışıyor.

Patron bugüne kadar tüm haklarımızı engelleme, kısıtlama planını yaparken bizim sendikamızın ortaya çıkması onların planlarını alt üst etti. Bize gelen destekle bu fabrikaya tekrar gireceğimizi düşünüyorum. Ama biz sendikalı çalışmak istiyoruz. Patron yukarıdan haber gönderiyor. “Sendikadan vazgeçin, sendikadan çıkın gelin çalışın!” diyor. Ama biz kesinlikle onu yapmayacağız. Kabul etmiyoruz. Sendikayla beraber gireceğiz içeri.

Sinter Metal’den bir işçi

Biz Sinter Metal işçileri olarak direnişteyiz çünkü yıllardır aldığımız düşük ücrete, sosyal hakların teker teker elimizden alınmasına ve ağır çalışma koşullarına artık tahammülümüz kalmadı. İşten atılmadan üç gün öncesine kadar, daha çok üretim için zorunlu mesailere çağırılırken, bugün kriz bahanesiyle kapının önüne koyulduğumuz için öfkeliyiz. Şimdi artık örgütlü bir topluluğuz. Hakların ancak bu toplulukla ve dişe diş mücadele ile kazanılacağından eminiz. Tabii ki bizim bu kararlı duruşumuzu işveren bölmek, parçalamak isteyecektir ve bunun için her türlü hileyi yapacaktır. Fakat başaramayacak. Biz bundan sonra boyun eğmeyeceğiz, diz çökmeyeceğiz. Bu onurlu, haklı davamızda işçi sınıfının kazandığını herkese göstereceğiz.

İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!Sinter Metal’den bir işçi

Biz bu direnişte arkadaşlarla birlik beraberliğin ne demek olduğunu öğrendik. Birlikte mücadeleyi ve işçilerin yalnız olmadığını gördük. Aynı ekmeği paylaşmayı ve ekmek kavgasını öğrendik. Patrona karşı tek yumruk olmayı öğrendik. Bundan sonraki süreçte sendikalı olarak çalışmak istiyoruz, işimizi geri istiyoruz. Çocuklarımızın karınlarını doyuracak kadar ekmek götürebilmek, faturalarımızı kiralarımızı artık zamanında ödemek istiyoruz. Biz iyi şartlarda insan gibi yaşamak istiyoruz. Bunun için de bu direnişimizi işimize geri dönene kadar sürdüreceğiz.

Sinter Metal’den bir işçi

İşten atma saldırısına işgalle yanıt veren Sinter Metal işçileri tutulacak yolu gösteriyor...

İŞGAL! GREV! DİRENİŞ!

Çevreden gelen işçi kardeşlerimizin desteği bize çok büyük bir moral sağladı!

Biz iyi şartlarda insan gibi yaşamak istiyoruz!

Artık örgütlü bir topluluğuz!

Page 7: osb imes ocak09

Ocak 2009 OSB-İMES İşçi Bülteni 7

- Direnişe nasıl başladınız? Yeliz: İlk girdiğimde sosyal haklarımız gününde veriliyordu.

Patron zenginliğine doymayınca sosyal haklarımızı elimizden almaya başladı. İşveren bize haklarımızı vermemesiyle örgütlendik sendikaya üye olmaya karar verdik. Bunu duyan işveren 38 arkadaşımızı işine son verdi. Ondan sonra biz birlik olduk ve sendikaya üyeliklerimizi yaptırdık. 22 Aralık günü işe geldiğimizde fabrikanın kapıları kapalıydı ve hoparlörle tek tek isimlerimiz okundu. Sinter Metal A.Ş. çalışanları dışında bütün herkesin işine son verildi. Sonra sendikanın yardımıyla fabrikayı işgal ettik. İki gün fabrikanın yemekhanesinde hiç ayrılmasızın kaldık. Üçüncü gün polislerin zoru olmadan sendikanın ve bizim isteğimizle kapı önüne çıktık. Yaklaşık 13 gündür direnişimize devam ediyoruz.

- İki günlük işgal sürecinde yaşadığın duygularını bize anlatır mısın?

Necla: Güzeldi, en azından herkes birliği öğrendi. Çünkü ben buraya geldiğimde birlik yoktu. Şimdi o işgalle birlikte herkes birlik oldu. Çok güzel bir şekilde mücadele veriliyor. Kar, yağmur demeden fabrikanın önüne geliyoruz, mücadelemizi veriyoruz. Patrona sesimizi duyurmak istiyoruz.

- Önceden böyle bir direnişin parçası olmayı düşünür müydün?Necla: Hiç aklımdan geçmezdi. Böyle bir şeye katılacağım, mücadele vereceğim aklımın ucundan bile geçmezdi. - Bu direniş sizlere ne öğreti?Yeliz: Birlik beraberlik ne demektir daha iyi öğrendim. Sağ olsun diğer fabrikalardan olsun, derneklerden, işçi ve

emekçilerden yana partilerden çok destek geldi. Bundan sonra biz de elimizin uzandığı yere yardım edeceğiz.Necla: Mücadele etmeyi öğrendim. Fabrikaya geldiğimde herkes susuyordu. Bir şeye karşı çıkılsa bile

yukarıdakiler konuşma yaptıklarında herkes hemen tamam diyordu. O 35-40 kişi çıkartıldığında insanların son noktasına geldi. Herkesin bir sabrı vardı onu taşırdılar. Birlik olduk, hep birlikte mücadele veriyoruz.

Songül: Bu mücadele bana dayanışmayla her şeyi başaracağımızı öğretti. İçerde çalışırken birbirimizi tanımıyorduk. Bir araya geldik daha çok konuşup birbirimizi tanıma fırsatı bulduk. İçerde ne kadar yanlış çalıştığımızı gördük. Bu açıdan benim için daha iyi oldu. Birçok arkadaşım dostum oldu. İçerde senelerce birlikte çalışıp tanımadığım insanları bir kaç gün içinde tanıma fırsatı yakaladım.

- Şu anda Türkiye’de ve dünyada bir kriz yaşanıyor. Sizler bu krizden nasıl etkilendiniz?Yeliz: Krizden biz aslında hiç etkilenmedik, 22 Aralık gününe kadar. Üretim müdürü krizle ilgili bize açıklama,

toplantı yapmıştı. Krizin etkisi bu fabrikada yok demişti. 22 Aralık günü işe geldiğimizde hepimiz krizden dolayı işten çıkarıldık. Tabii ki biz işçiler buna inanmadık. Aslında hepimiz sendikalı olduğumuz için çıkarıldık. Bu yüzden sonuna kadar hakkımızı arayacağız.

İşten atma saldırısına işgalle yanıt veren Sinter Metal işçileri tutulacak yolu gösteriyor...

İŞGAL! GREV! DİRENİŞ!Sinter Metal’in direnişçi kadınları anlatıyor...

Sinter Metal işçileri dayanışma hesabı: • Ziraat Bankası Dudullu Organize Sanayi Şb. Şube Kodu: 1794 • Hesap No: 51641433-5001 Ümit Aydın - Hasan Binek•

Page 8: osb imes ocak09

8 OSB-İMES İşçi Bülteni Ocak 2009

- Direnişe nasıl başladınız?Melahat: Biz Ünsa Çuval fabrikasının Sultanbeyli’de bulunan

fasonunda çalışıyorduk. Taşeron, işyerini kapatacağını söyledi. Biz de üretimi bıraktık direnişe geçtik. Öncelikle Sultanbeyli’deki fabrikanın önünde beklemeye başladık. Daha sonra bizim gerçek muhatabımızın üst işveren olduğunu öğrendik. Alt işverenden alacağımız hakkımızı istemek için ana firmanın önünde direnişe geçtik.

Sadet: Taşeron battığını söyledi. Maaşımızı, mesailerimizi, tazminatlarımızı kısacası hiçbir hakkımızı vermedi. Hakkımızı vermeyen taşeron, elindeki malı bitirmek için de bizi habire çalıştırıyordu. Biz de çalışmayı bıraktık, hakkımızı almak için direnişe geçtik. Bir de ben 3 yıldır burada çalışıyordum. İşe başladığım gün sigortamın başladığını söylemişlerdi. Fakat sigortamın yatıp yatmadığını öğrenmek için baktığımda çok kötü oldum. İşi bıraktığım gün sigortamı yapmışlar. Yani yılladır bu fabrikada çalışmama rağmen sadece bir gün sigortam yatmış. Benim gibi mağdur olan çok arkadaş var. Hakkımızı aramayalım da ne yapalım?

- Direnişinizi başarıyla sonuçlandırmaya kararlı mısınız?Melahat: Tabi ki hazırız. Biz yıllarca bu işyerinde emeğimizi

harcadık. Bazen insan olduğumuzu unuttuk. Direnişimize sonuna kadar devam edeceğiz. Ölmek var dönmek yok. İşverenlerin bu kadar kolay sömürmelerine izin vermeyeceğiz.

- Direniş size ne öğretti? Sadet: Bu direniş bana haklıyı ve haksızın kim olduğunu öğretti.

Hakkımı kim olursa olsun yedirmemeyi öğretti. Mücadele etmeyi, direnmeyi öğretti. Önceki Sadet’le şimdiki Sadet arasında çok fark var. Şimdi hayatı daha farklı görüyorum. Aslında eskiden görmüyordum, şimdi artık görüyorum. Direnişimiz başarıyla sonuçlanana kadar buradayız. Sizlere de direnişimiz boyunca bizi yalnız bırakmadığınız için çok sağ olun diyorum.

Samandıra Ünsa Çuval Fabrikası önünde direnişte olan işçilerle konuştuk…

“Ölmek var dönmek yok!”

Kriz geliyor, geldi derken çoğu patron sıcak parasını kurtarmanın çabasında, diğerleri ise daha ucuz işçi bulma derdinde.

Peki, kadın işçilerin durumunu hiç düşündük mü? Kocasına destek olmak için, evini geçindirmek zorunda olan veya aileye destek olan genç kızlar... Bazıları eve iş alıyor, tekstilde çalışıyor, ekmek parası için köle gibi eziliyor. Bazıları ev işlerine yok pahasına gidiyor. Bu kadar ezilmesinin ve sömürenlere boyun eğmesinin tek sebebi ise sadece çocuklarına bakabilmek... Bir de fabrikalarda kadın olarak çalışan işçi arkadaşlarımız var. Kadınlar sömürüyü iliklerine kadar hissedenlerin başında geliyorlar.

Ama hakları için hiç düşünmeden erkek arkadaşlarla omuz omuza mücadele veren kadınlarımız da var. Onlar işçi sınıfının bir bütün olduğunu, aynı saflarda yer alması gerektiğini ispatlıyorlar.

Artık kadınlar olarak “kocam bilir” demekten vazgeçmeliyiz. Çünkü bu çözüm değil. Biz de işçiyiz, haklıyız, hakkımızı savunmalıyız. Kadınlar olarak da birbirimize kenetlenmeliyiz.

Birlik olalım, iri olalım, diri olalım. Birlik büyüsün, emekçilerin sesi büyüsün!

Ümraniye’den işsiz bir kadın

Krizin faturası kadınlara da kesilmesin!

Page 9: osb imes ocak09

Patronlar, bizleri gün geçtikçe daha ağır çalışma koşullarıyla yüz yüze bırakıyorlar. Bu kan emici asalaklar sadece kendi kârlarını düşünüyorlar ve bizi insan yerine koymuyorlar. Saldırdıkça azgınlaşıyorlar ve durmadan daha fazlasını istiyorlar. Kırıntı haklarımıza da göz dikiyor, canımızdan her gün bir parça daha koparıyorlar.

Şimdi bu saldırılar kriz bahanesiyle daha kolay yapılıyor, tehditlerin ardı arkası kesilmiyor. Bizler ise işimizi kaybetme korkusuyla sesimizi çıkartmıyor, her şeye boyun eğiyoruz.

Önaysan patronu sesini çıkarmayan işçiyi iliklerine kadar sömürmeyi kendisinde hak görüyor. Biz işçilerle yaptığı toplantılarda ise kendisini acındırmaya çalışıyor. Çocuğuna bir şişe süt alamadığını söyleyerek hem kendisini gülünç duruma düşürüyor, hem de bize geri zekâlı muamelesi yapıyor. Bizim sırtımızdan trilyonlar kazanan asalak patron, nedense fabrikaya gelirken Mercedes arabasıyla hava atmadan yapamıyor.

Sömürü çarkı haline gelen Önaysan’da kriz bahanesiyle tehditler artıyor, fakat üretim aktif halde 3 vardiya çalışıyor. Bir maaşımız içerde olarak çalışıyoruz. Asgari geçim indirimini alamadık. İşten çıkmak isteyen arkadaşlara ise hiçbir hakkı verilmiyor.

Fabrikamızda geçtiğimiz günlerde ücretsiz izin söylentisi çıkmıştı. Ücretsiz izine çıkmak istemeyen kadrolu işçiler direndiler. Direnen işçilerden 12’sinin işine son verildi. Hala fabrikamızda işten atmalar oluyor. Kadrolu işçiler ve taşeron işçileri bir hafta dönüşümlü olarak ücretsiz izine çıktılar. Arkadaşlarımız işten atılırken bizler örgütlü bir duruş sergilemedik. Arkadaşlarımıza sahip çıksaydık hem haklarımız için mücadele edecektik, hem de arkadaşlarımızı işe alana kadar fabrika önünde, fabrika içinde direnecektik.

Hiçbir şey için geç değil arkadaşlar. Yaşamı her gün yeniden üreten, dünyayı ayakta tutan bizler, her şeyin daha iyisine layığız. Bizler kan emici patronlardan artık medet ummak yerine mücadelemizi göğe çıkartmalıyız.

Yalnız değiliz arkadaşlar. Yanı başımızda Sinter’de, Gürsaş’ta işçi kardeşlerimiz onurlu direnişler sergiliyorlar. Onların direnişlerinden öğreneceğimiz çok şey var.

Kendimize güvenmeliyiz arkadaşlar. Biz patronlara muhtaç değiliz, onlar bize muhtaç. Artık insanca yaşamak için üretimden gelen gücümüzü kullanmanın, çocuklarımızın geleceği için uyuyan devi uyandırıp harekete geçmenin vaktidir.

Şimdiye kadar olmaz dedik, yapamayız dedik, yanı başımızdaki arkadaşımıza güvenmeye cesaret etmedik. Nereye kadar?

Buradan haykırıyorum. Onurumuz için ayağa kalkalım artık Önaysan işçileri!

Önaysan’dan bir işçi

Ocak 2009 OSB-İMES İşçi Bülteni 9

Ayağa kalk Önaysan işçisi!

Arkadaşlar ben yazımın içeriğinde aldatılmaktan bahsedeceğim.

Ben sendikalı bir işçi olarak bu sene toplu sözleşmeden ve zamlardan umutluydum. En azından “Gerekirse greve çıkarız!” diyebiliyordum. Ama bunun öyle olmadığını imzanın atıldığı gün öğrenmiş oldum. O saatten sonra ise sendikama bakış açımın değiştiğini görmemek mümkün değil. Çünkü bazı arkadaşlarım ve ben sendikayla yakın bir zamanda tanıştık. Buna rağmen ise tüm eylem ve faaliyetlerine katıldık. Sendikamızın eylemlerinden geri kalmamaya çalıştık.

Bir gün Mecidiyeköy’de MESS’i protesto etmek için toplanmıştık ve Türk Metal Sendikası’nın ağası Mustafa Özbek’in buna yönelik bir atfı vardı. Bize 300 çapulcu demişti. Bizler kızmıştık, ama görüyorum ki gerçekten de çapulculuğu ve fotokopi sendikacılığını benimsemiş bir sendika anlayışı içinde olan yöneticilerimiz var. Yöneticilerimize güven verememişiz ki gerçekten de fotokopi bir sözleşmeye imza attılar.

Bundan daha önemli bir konu ise hemen yanı başımızda yaşanıyor. OSB’de 2 işyeri yeni sendikalaştı ve buralarda çalışan işçi kardeşlerimiz işten çıkarıldı.

Bu arkadaşlara destek olmak için yanlarına giden arkadaşlarımız, bu işçilerin bir bölümünün sendikanın tutumundan şikayetçi olduklarını gözlemlemişler. Burada aklıma ister istemez “Acaba benim sendikam da mı Türk Metal gibi patron sendikası oluyor?” diye bir soru geliyor.

Bunu çalışan işçiler olarak sorgulamak lazım. Gerçi arkadaşlarımıza diyoruz ama sendikanın imzadan sonra herhangi bir açıklaması ve herhangi bir iş yeri ziyareti olduğunu görmediğimiz için olumsuz düşünceler yoğunlaştı kafalarımızda. Ve gidelim sendika temsilcilerine ve sendika başkanına “Neden böyle yaptın?” diye soralım dedik arkadaşlara. Aldığımız yanıt ise “Gidersek bize hikaye anlatacaklar!” vb. oldu.

Ama tabii ki her zaman için sendikalaşmanın iyi olduğunu düşünüyorum. Bu mücadeleyi ilerletmek ve buraları koltuk sevdalısı insanlara bırakmamak gerektiğine inanıyorum. Bilinmeli ki birlikten güç doğar. Bunun örneği için fazla geriye bakmaya da gerek yok. Yunanistan’da daha birkaç hafta önce sendikasından yakınan işçiler sendikayı bastılar ve birtakım sorumlulukları yerine getirmesi için sendika yöneticilerini zorluyorlar. Bizler de en az onlar kadar kararlı olabilmeliyiz diyorum.

Yazıma burada son verirken şunu da söylemekten vazgeçemiyorum.

Yaşasın örgütlü mücadelemiz!ABB’den bir işçi

Sendıkalarımıza Sahıp çıkalım!

aldatılmayalım!

Page 10: osb imes ocak09

10 OSB-İMES İşçi Bülteni Ocak 2009

İsrail’in Filistin’e saldırısının 16. gününde ölü sayısı resmi rakamlara göre 800’ü aştı. Yaralı sayısının ise 3000’i geçtiği söyleniyor. Ama İsrail hala tüm dünyanın gözleri önünde bombardımanlara ve Filistin halkını katletmeye devam ediyor. Filistin halkı ise genci, çocuğu, yaşlısıyla direnmeye…

Arkadaşlar, bu saldırılar sadece Filistin halkına değil. Bu tüm dünyanın işçi ve emekçilerine karşı açılmış büyük bir savaşın cephesidir. İsrail’in saldırılarının başlamasıyla beraber ülkemizde de büyük sermaye grupları, hükümet ve tüm sermaye sözcüleri ölen Filistinli işçi ve emekçilerin, çocukların kanları üstünden rant hesapları yapıyorlar. Ülkemiz işçi ve emekçilerinin inançlarını sömürerek din simsarlığı yapmaktan ve timsah gözyaşları dökmekten geri durmuyorlar. Oysa ki Filistin’e bombalar yağdırıp oradaki savunmasız insanları katledenlerle ülkemizde işçi ve emekçileri asgari ücrete mahkum edip açlık sefalet yoksulluk içerisine hapsedenler aynı kişilerdir.

Bugün Filistin’e yardım toplayanlar değil midir daha dün İsrail’le silah antlaşması yapanlar? Soruyorum sizlere İsrail’in bu kadar azgınca saldırmasının ve bu kadar ekonomik desteğinin olmasının gerisinde yatan sebepler nelerdir? Filistin’i bombalayan pilotlar yıllarca Konya’da eğitim görmedi mi? Ya da her gün içtiğimiz Coca Cola 2005 yılında tüm gelirini İsrail’e bağışlamadı mı? Ne çabuk unuttuk hepsini! Peki, Türkiye Cumhuriyeti devletinin İsrail ile yaptığı sayısız anlaşmalardan haberimiz var mı?

Bu antlaşmaların hepsi, var olan sermaye düzenini ayakta tutmak amacıyla sermaye sınıfının hükümetleri tarafından yapıldı. Bu anlaşmalar Ortadoğu halkları üzerinde yürüyen kanlı pazarlığın da boyutlarını ortaya koyuyor. Dolayısıyla onlardan bu savaşı durdurmalarını beklemek anlamsız ve boş bir hayaldir. Bu hayale kapılmakla ancak katliamlar daha da sert bir şekilde devam eder.

Emperyalizmin savaşına, Siyonizm’in vahşetine son verecek olan, ise tüm dünyanın ve elbette Türkiye’nin işçi sınıfıdır. Bu savaşı durdurmanın yolu ise fabrikalarımızda, iş yerlerimizde, mahalle ve semtlerimizde diğer sınıf kardeşlerimizle bir araya gelerek örgütlenmektir. Sermayeyi var eden bizleriz, dolayısıyla üretim araçları da bizim ellerimizdedir. Biz üretmezsek onlar bir an bile ayakta kalamazlar. Topyekun saldırılara karşı topyekun direnişler örgütlemek hem Ortadoğu halklarının kurtuluş mücadelesine, hem de ülkemizdeki işçi ve emekçilerin kurtuluşuna hizmet edecektir. Ortadoğu da kazanılacak bir zafer sadece oradaki halkların zaferi değil, toplamda işçi sınıfının bir zaferi olacaktır. Çünkü bu savaş dinler arası bir savaş değil, ezen ve ezilenler arası bir savaştır. Bu savaş kapitalistler ile işçi sınıfı arasında yüz yıllardır devam eden bir savaştır. İşyerlerinde ve fabrikalarda çalışan tüm işçi ve emekçileri bu emperyalist savaş durana kadar süresiz olarak iş bırakma ve genel grevi örgütlemeye çağırıyorum.

Direnen halklar kazanacak!Dudullu OSB’den bir işçi

Direnen Filistin halkı kazanacak!

Page 11: osb imes ocak09

Ocak 2009 OSB-İMES İşçi Bülteni 11

OSB-ÝMES ÝÞÇÝLERÝ DERNEÐÝ

Y. Dudullu Mah. Kerem Sok. No: 5/3 (MODOKO Camii arkasý) ÜMRANÝYETEL: 0 (216) 540 35 80 e-mail: [email protected]

Bu sefer gündemimiz ne Türkiye’yi vuran küresel kriz, ne de asalak bir sermayedarın yaptıkları. Bu sefer sadece bizim değil, tüm dünyanın gündeminde olan bir durum, İsrail vahşeti!

Hepimizin bildiği üzere İsrail yıllardır Filistin’e kan kusturmaktan vazgeçmiyor. 1987’den bu yana İsrail Filistin topraklarında Filistin halkının üzerlerine bomba yağdırıyor. 2008’in son günlerinde de İsrail cephesi yine bombalar yağdırarak herhalde yeni yıllarını kutluyor. İsrail ve Amerika gibi emperyalist barbarların mutlulukları herhalde kan görmek ki yeni yıllarını böyle kutluyorlar.

Kundaktaki çocuklara kurşun sıkıyorlar. Sokaktaki halkın üstüne bomba yağdırıyorlar. Bu vahşeti çok fazla anlatmaya gerek yok. Bizler emperyalizmin ne kadar aşağılık bir sistem olduğunu biliyoruz. Onun için mücadele bayrağımıza daha fazla sarılmamız gerekiyor.

Evet, arkadaşlar, içinde bulunduğumuz bunca sıkıntının yanında bir de Filistin’de ölen kardeşlerimizi görünce aklımıza yine bir tek şey geliyor. Bu pislikleri dünyadan

temizlemek! O ise ancak işçi sınıfının iktidarı, yani sosyalizm ile mümkündür. Ne zaman bütün dünya işçileri birleşirse işte o zaman bu dünyada da barış olacaktır.

Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!

Kapitalizm savaş demektir, barış sosyalizmle gelecektir!

Sultanbeyli’den bir işçi

Selam Olsun Direnenlere!

Page 12: osb imes ocak09

İşçi Bülteni Özel Sayı: 395 * Fiyatı: 25 YKr * OCAK 2009 * Sahibi ve S. Yazı İşleri Md.: Gülcan CEYRAN EKİNCİ * EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. * Mollaşeref Mah. Millet Cad. 50/10 Fatih/İstanbul * Tel: 0 (212) 621 74 52 *

Baskı: Özdemir Mat. * Adres: Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No: 242 Topkapı/İST * Tel: 0 (212) 577 54 92