ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma...
Transcript of ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma...
![Page 1: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/1.jpg)
T. C.KALKINMA BAKANLIĞI
KALKINMA PLANION BİRİNCİ
(2019-2023)
ANKARA 2018
Ö Z E L İ H T İ S A S K O M İ S YO N U R A P O R U
BÜYÜME DİNAMİKLERİ
T.C.KALKINMA BAKANLIĞI
YÖNETİM HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜBİLGİ VE BELGE YÖNETİMİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
KALKINMA BAKANLIĞI YAYINLARI BEDELSİZDİR, SATILAMAZ.
.Ankara 2018
Necatibey Cad. No: 110/A 06100 Yücetepe - ANKARA Tel: +90 (312) 294 50 00 Faks: +90 (312) 294 69 77
BÜ
YÜM
E DİN
AM
İKLER
İ - ÖİK
RA
POR
U
![Page 2: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/2.jpg)
![Page 3: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/3.jpg)
T.C.KALKINMA BAKANLIĞI
ON BİRİNCİ KALKINMA PLANI(2019-2023)
BÜYÜME DİNAMİKLERİ
ÖZEL İHTİSAS KOMİSYONU RAPORU
ANKARA 2018
![Page 4: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/4.jpg)
Bu çalışma Kalkınma Bakanlığının görüşlerini yansıtmaz.Yayın ve referans olarak kullanılması Kalkınma Bakanlığınıniznini gerektirmez.
YAYIN NO: KB: 2980 - ÖİK: 762
Bu yayın 500 adet basılmıştır.
![Page 5: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/5.jpg)
ii
İÇİNDEKİLER
ŞEKİLLER LİSTESİ ...................................................................................................... iii
TABLOLAR LİSTESİ..................................................................................................... v
BÜYÜME DİNAMİKLERİ ÖZEL İHTİSAS KOMİSYONU KATILIMCILARI .. vi
KISALTMALAR LİSTESİ .......................................................................................... viii
YÖNETİCİ ÖZETİ ......................................................................................................... ix
1. GİRİŞ ............................................................................................................................ 1
1.1. Kapsam .................................................................................................................. 1
1.2. Yöntem ................................................................................................................... 1
2. MEVCUT DURUM ANALİZİ ................................................................................... 2
2.1. Küresel Ekonomide Üretim Yapısı...................................................................... 2
2.2. Küresel Ekonomide ve Üretim Yapısında Beklenen Değişiklikler ................... 3
2.2. Küresel Ekonomiye Yön Vermesi Beklenen Eğilimler ...................................... 6
2.4. Değişen Küresel Ekonomide Türkiye’nin Büyüme Hikâyesi ............................ 8
3. BÜYÜMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER ............................................................ 19
3.1. Araştırma-Geliştirme (AR-GE) Faaliyetleri ve Yenilikçilik ........................... 19
3.2. Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler ........................................................... 24
3.3. Dijitalleşme .......................................................................................................... 28
3.4. Eğitim ve İşgücü Becerileri ................................................................................ 31
3.5. Dış Ticaret ve Dışa Açıklık ................................................................................. 38
3.6. Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve Teknoloji Transferi ................................... 45
3.7. Kamuda Kurumsal Kalite .................................................................................. 48
4. POLİTİKA ÖNERİLERİ .......................................................................................... 53
KAYNAKÇA .................................................................................................................. 60
![Page 6: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/6.jpg)
iii
ŞEKİLLER LİSTESİ
Şekil 1: Dönemler itibarıyla Türkiye’nin GSYH büyümesi ve büyümenin oynaklığı ...................... 10
Şekil 2: Toplam Faktör Verimliliği (2009=100) ............................................................................... 11
Şekil 3: OECD ülkeleri kadın işgücüne katılım oranları ve erkek katılım oranıyla farkı (%) .......... 12
Şekil 4: Sanayideki istihdamın toplam tarım dışı istihdama oranı (12 aylık hareketli ortalama, %) 13
Şekil 5: Dönemler itibarıyla Türkiye’nin cari işlemler açığı (% GSYH) ve oynaklığı .................... 13
Şekil 6: Yurtiçi tasarruf, yatırım ve cari açık oranları (% GSYH) ................................................... 13
Şekil 7: Enflasyon gelişmeleri .......................................................................................................... 15
Şekil 8: Bankacılık kredi hacmi, makine-teçhizat ve inşaat yatırımı seyri (cari fiyatlarla,
2009=100) ........................................................................................................................... 16
Şekil 9: İhracatın teknoloji içeriğinin yıllar içerisindeki seyri .......................................................... 17
Şekil 10: Diğer gruplardaki verimliliğin 1-19 çalışana sahip şirketlerdeki emek verimliliğine oranı,
2014 ..................................................................................................................................... 17
Şekil 11: Ülkelerin Ar-Ge Harcamalarının GSYH’a oranı ve bin kişi başına toplam araştırmacı sayısı,
2015 ..................................................................................................................................... 20
Şekil 12: Ülkelere göre Ar-Ge’ye ilişkin toplam harcamalarda hükümetin ve özel sektörün payı,
2015 ..................................................................................................................................... 21
Şekil 13: Türkiye’de Ar-Ge harcamaları, GSYH’dan aldığı pay ve kaynağına göre dağılımları ..... 22
Şekil 14: Türkiye’de Ar-Ge personeli sayısı ve iş gücü içerisinde bin kişi, 2015 ............................ 22
Şekil 15: Biyoteknoloji, nanoteknoloji ve bilgi iletişim teknolojileri üstünlükleri karşılaştırması .. 24
Şekil 16: Enerji ekipmanları ticaretinin teknoloji dağılımı, 2015 ..................................................... 26
Şekil 17: Türkiye’nin temiz teknoloji yenilik endeksi alt bileşenleri değerlendirmesi .................... 27
Şekil 18: Ülkelerin bilgi ve iletişim teknolojileri ve alt sektörlerinin toplam katma değerden aldıkları
pay, cari fiyatlar, 2013 ......................................................................................................... 29
Şekil 19: NACE kodlarına göre sınıflandırılan ekonomik faaliyet alanlarının Accenture dijitalleşme
endeksi puanları .................................................................................................................. 30
Şekil 20: Türkiye’nin TIMSS 2011 ve 2015 puanları ...................................................................... 35
Şekil 21: PIAAC 2015 sözel beceriler alanında Türkiye ve diğer ülkelerin sıralaması.................... 36
Şekil 22: PIAAC 2015 sayısal beceriler alanında Türkiye ve diğer ülkelerin puanları .................... 37
Şekil 23: PIAAC 2015 teknoloji zengin ortamda problem çözme becerilerinde düzey 2 veya 3 olan
katılımların oranı................................................................................................................. 37
Şekil 24: İhracat ve GSYH, milyar $, 1974-2016 ............................................................................. 38
Şekil 25: 2015 yılının en büyük 30 ihracatçısı, milyar $ .................................................................. 39
Şekil 26: Türkiye’de ihracatın niteliğinin gelişimi ve ortalama ekonomik büyüme ......................... 40
Şekil 27: Ara mal ithalatı ve brüt ihracat, brüt ihracat=100, 2011.................................................... 40
![Page 7: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/7.jpg)
iv
Şekil 28: Ülkelerin lojistik performans endeksi ve kişi başına GSYH değerleri (2016) .................. 42
Şekil 29: Lojistik merkezlerde değer hiyerarşisi .............................................................................. 43
Şekil 30: Yurtiçi ticaret yoğunluğu haritası, 2015 ............................................................................ 44
Şekil 31: Pazarlara Göre İhracat, %, 2014 ........................................................................................ 44
Şekil 32: DYY’lerin yatırımcı ülke gruplarına göre dağılımı, %, 1970-2013 .................................. 46
Şekil 33: İhracatta ileri bağlantı ve DYY stoku ................................................................................ 47
![Page 8: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/8.jpg)
v
TABLOLAR LİSTESİ
Tablo 1: Dijital alanda yapılan yatırımların yüzdesi, 2016 ............................................................... 31
![Page 9: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/9.jpg)
vi
BÜYÜME DİNAMİKLERİ
ÖZEL İHTİSAS KOMİSYONU KATILIMCILARI
BAŞKAN
Şirin TEKİNAY SABANCI ÜNİVERSİTESİ
KOORDİNATÖR
Mine ERGÜN BAKDUR KALKINMA BAKANLIĞI
Murat KÖRS KALKINMA BAKANLIĞI
Fatih BAHADIR HASPOLAT KALKINMA BAKANLIĞI
RAPORTÖR
Bengisu ÖZENÇ TEPAV-Raportör
ÜYELER
Ahmet ÇİMENOĞLU KOÇ HOLDİNG
Ahmet YAVUZÇEHRE EKPEN TEKSTİL
Aykut LENGER EGE ÜNİVERSİTESİ
Başak KARŞIYAKALI DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ
Burak Sencer ATASOY HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
Burcu ÜNÜVAR TSKB
Cengiz ULTAV TTGV
Çağlar YÜNCÜLER TCMB
Çağrı SARIKAYA TCMB
Devlet Selim PASLI EKONOMİ BAKANLIĞI
Ebru VOYVODA ODTÜ
Faik Yücel GÜNAYDIN BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
Fatma MELEK AKBANK
Halil AYDIN ZORLU HOLDİNG
Hasan CÖMERT ODTÜ
İbrahim Semih AKÇOMAK ODTÜ-TEKPOL
![Page 10: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/10.jpg)
vii
İlhan Can ÖZER ODTÜ
İzakATİYAS SABANCI ÜNİVERSİTESİ
Kerem ALKİN MEDİPOL ÜNİVERSİTESİ
Kürşat GÖNCÜ GAZİANTEP SANAYİ ODASI
Mahmut GÜNAY T.C. CUMHURBAŞKANLIĞI
Medine ATAY TİM
Murat KENANOĞLU TEPAV
Nazire Nergiz DİNÇER TED ÜNİVERSİTESİ
Ozan BAKIŞ BAHÇEŞEHİR ÜNİVERSİTESİ
Ömer Faruk ÖZER ARÇELİK
Özdem EKİNCİ EGE BÖLGESİ SANAYİ ODASI
Özgür DEMİRTAŞ SABANCI ÜNİVERSİTESİ
Pelin YENİGÜN-DİLEK TÜRKONFED
Pınar YAŞAR DB ANKARA OFİSİ
Refet GÜRKAYNAK BİLKENT ÜNİVERSİTESİ
Süleyman YILMAZ UNIDO
Şeref SAYGILI TCMB
Ü. Gülsun ÖZYURT BDDK
Zümrüt İMAMOĞLU TÜSİAD
![Page 11: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/11.jpg)
viii
KISALTMALAR LİSTESİ
ÖİK Özel İhtisas Komisyonu
BİT Bilgi ve İletişim Teknolojileri
AR Artırılmış Gerçeklik / Augmented Reality
ABD Amerika Birleşik Devletleri
AI Yapay Zeka / Artifical Intelligence
GSYH Gayri Safi Yurtiçi Hasıla
DEF Dünya Ekonomik Forumu / World Economic Forum
IoT Nesnelerin İnterneti / Internet of Things
BMGK Birleşmiş Milletler Genel Kurulu
OECD Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü
TTIP Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı
TPP Trans-Pasifik Ortaklığı
G20 Küresel 20 / Global 20
TÜİK Türkiye İstatistik Kurumu
KOBİ Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler
AR-GE Araştırma-Geliştirme
TÜBİTAK Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu
AB Avrupa Birliği
TÜSİAD Türkiye Sanayiciler ve İş İnsanları Derneği
PISA Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı
TIMMS Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması
PIAAC Yetişkin Becerileri Anketi
LPI Lojistik Performans Endeksi
DYY Doğrudan Yabancı Yatırım
![Page 12: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/12.jpg)
ix
YÖNETİCİ ÖZETİ
On Birinci Kalkınma Planı hazırlık döneminde bir araya gelmiş olan Büyüme
Dinamikleri Özel İhtisas Komisyonu (ÖİK), küresel eğilimler ışığında Türkiye
ekonomisinin uzun dönemdeki büyüme performansını artırmaya yönelik politika
seçeneklerini ortaya koymayı ve bu yolla Plan çalışmalarına ışık tutmayı amaçlamıştır.
Teknolojik gelişmeler doğrultusunda değişmekte olan mevcut üretim yöntemleri ve
onun önayak olduğu değer zincirleri kompozisyonundaki radikal değişiklikler ekonomik
ilişkileri küresel, bölgesel ve ulusal düzeyde etkilemektedir. Bu dönüşümün önümüzdeki
dönemde de hızlanarak devam etmesi beklenmektedir. Cumhuriyet tarihi boyunca kat ettiği
mesafeyle, ekonomik dönüşümün önemli bir aşamasını arkasında bırakmış ve orta
teknolojili ürün üretme kapasitesine sahip bir sanayi ülkesi haline gelmiş olan Türkiye’nin,
bu pozisyonunu ileri taşıyarak yüksek teknolojili, yüksek katma değerli ürün üretebilen
gelişmiş ülkeler arasında yer alabilmesi için, sahip olduğu beceri ve imkânların yanı sıra,
küresel eğilimlerin getireceği fırsat ve zorlukların da bilincinde olması büyük önem
taşımaktadır. Küresel eğilimlerin doğru şekilde tanımlanması, eğilimlere intibakı hedefleyen
politikaların yapım sürecinin bilgi temelli bir yaklaşımla desteklenmesi açısından fayda
sağlayacaktır. Büyüme Dinamikleri ÖİK toplantıları sonucunda ortaya çıkmış olan bu rapor,
Türkiye’nin sürdürülebilir bir ekonomik büyüme ve kalkınma patikasını yakalayabilmesi
için, mevcut durumdan hareketle, gelecekte ekonominin tüm alanlarını derinden etkileyecek
ilerlemeleri ve bu gelişmeler karşısında atılabilecek politika adımlarını tanımlamayı
amaçlamaktadır.
Küresel gelişmelere bakıldığında, ülkelerin eğilim gösterdiği robotlaşma, kavramsal
makineler ve nesnelerin interneti (IoT) gibi konuların, teknolojik ilerlemelerin bir sonucu
olarak üretim süreçlerini yeniden tanımladığı görülmektedir. Üretim yapısının yanı sıra,
kripto para birimleri gibi icatların yaygın kullanımı ile birlikte, ticaret yapma şeklinin de
gelecekte değişmesi beklenmektedir. Gelişmiş ülkelerde korumacılık politikalarının artan
etkisi sonucu ise yeninden düzenlenmekte olan değer zincirleri yaklaşımı, küreselden
bölgesele ve yerele doğru küçülmektedir. Teknolojik gelişmeler sonucu düşen üretim
maliyetlerinin, bu ülkelerin sanayilerini tekrar kendi bölgelerine, ve bazı durumlarda kendi
ülkelerine geri taşıma isteğini beraberinde getirmenin yanı sıra Transatlantik Ticaret ve
Yatırım Ortaklığı (TTIP) ve Trans-Pasifik Ortaklığı (TPP) mega ticaret anlaşmalarının da
eski önemlerini kaybetmelerine neden olmaktadır. Yeni teknolojilerin ve mega trendlerin
![Page 13: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/13.jpg)
x
dönüştürdüğü üretim ve ticaret süreçleri, ülkelerin gerek destekleyici altyapı, gerekse
kurumsal düzenlemeler açısından söz konusu dönüşümlere hazırlık seviyelerini kritik bir
noktaya taşımaktadır.
Gelişmekte olan ülkeler arasında yer alan ve ağırlıklı olarak orta teknoloji ihracatı
gerçekleştiren Türkiye’nin, hızlı şehirleşme ve sektörlerarası geçişin getirdiği verimlilik
artışının yanı sıra, coğrafi konumu ve ucuz işgücünün sunduğu avantajlarla yakaladığı
büyüme oranlarını, küresel üretim yapısının yeniden tanımlandığı bu süreçte de devam
ettirebilmesi için gelişmelere ayak uydurması zorunlu görünmektedir. Her ne kadar Türkiye
2008-2009 küresel krizi sonrasındaki dönemde, uzun dönem ortalamasının (1980-2017)
üzerinde bir performans sergiliyor olsa da, bu performans 2000’li yılların başındaki (2002-
2007) istikrarlı ve yüksek büyüme patikasının gerisinde kalmaktadır. Bu eğilimin
belirleyicisi de durgunlaşmakta olan toplam faktör verimliliği göstergeleridir. Türkiye’nin
özellikle son yıllarda yatırımlarını makine-teçhizat gibi üretken alanlara yönlendirilemediği
ve sanayi istihdamının tarım dışı istihdam içindeki payının düşüşünden de takip edilebilen
bir erken sanayisizleşme eğiliminde olduğu görülmektedir. Cari işlemler dengesi tarafında
ise, yurtiçi tasarrufların yatırımları karşılayacak seviyede olmaması nedeniyle dış kaynak
kullanımında yaşanmakta olan artış bir risk unsuru olarak ortaya çıkmaktadır. Ekonomide
bir yandan tasarruf oranlarını artırmak, diğer taraftan da uzun vadeli dış kaynak temini
sağlayacak önlemlerin alınması gerekmektedir.
Küresel gelişmeler ışığında Türkiye ekonomisinin mevcut durumunu özetleyen ve
büyüme potansiyelini bu dinamikler çerçevesinde artırmaya yönelik öneriler geliştirmeyi
hedefleyen bu raporda, büyüme dinamikleri, aşağıda da özetlenmekte olan 8 alt başlık
altında incelenmektedir. Son bölümde ise, Büyüme Dinamikleri Özel İhtisas Komisyonu
tarafından ortaya konulmuş olan politika önerileri sıralanmaktadır.
Araştırma-Geliştirme (AR-GE) ve Yenilikçilik Faaliyetleri: Küresel çapta süreklilik
arz eden büyüme sorunsalı ve sosyal sorunların kapsayıcı çözümünde, ülkelerin büyüme ve
ihracat hedeflerinin gerçekleştirilmesinin odağında, özellikle son yıllarda Ar-Ge ve yenilik
faaliyetlerinin yer aldığı görülmektedir. Özellikle teknolojik sınırlara ulaşan ülkelerin göreli
üstünlüklerini korumaları açısından kritik olan bu faaliyetlere yapılan harcamalar konusunda
ABD (502,9 milyar dolar) ve Çin (408,4 milyar dolar), takip eden ülkelerle aralarındaki
büyük farkla, lider ülke konumunda bulunmaktadır. Dünyadaki Ar-Ge faaliyetlerinin
finansmanın çok büyük bir kısmı özel sektör tarafından sağlanmaktadır. Türkiye ise, her ne
kadar politika belgelerinde de hedeflendiği gibi yıllar içerisinde Ar-Ge harcamalarını
![Page 14: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/14.jpg)
xi
artırmış olsa da, 2000-2015 yılları arasında milli gelirden aldığı payı ancak yüzde 0,5’ten
yüzde 0,9’a yükselebilmiştir. Bu seviye Türkiye’ye, küreselleşen dünyadaki büyük
rakiplerini yakalayabilecek ivmeyi ne yazık ki sağlayamamaktadır. Küresel gündem ile
Türkiye’nin sahip olduğu beceri ve potansiyeller arasında sinerji yaratan sektörlerde
geliştirilebilecek teknolojik stratejilere ihtiyaç duyulmaktadır.
Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine
girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri,
2030 yılına kadarki sürdürülebilirlik gündemi, temiz üretim, iktisadi büyüme ve kalkınma
gündemlerini bir araya getiren bir uzun vadeli politika çerçevesini sunmaktadır. Yine
Birleşmiş Milletler’in yürütmekte olduğu İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi içerisinde
yer alan Paris Anlaşması da sürdürülebilirlik konusunu iklim değişikliği özelinde
detaylandırmakta ve düşük karbonlu bir gelecek için ülkelerin taahhütlerde bulunarak,
politika patikalarını bu yönde tanımladıkları bir süreç olarak ortaya çıkmaktadır. Her iki
sürecin de yön verdiği sürdürülebilirlik çerçevesi iklim değişikliği, sağlık, gıda güvenliği, su
kalitesi, biyolojik çeşitlilik gibi ana sorun alanlarına yönelik çözümlerde; teknoloji transferi,
nitelikli eleman temini, temiz üretim yaklaşımı, Ar-Ge ve yenilikçi üretim teknikleri gibi
ekonomik büyümeyi destekleyici bileşenleri de içermektedir. Düşük karbonlu, temiz
teknolojiler, birincil kullanım alanları dışında da daha geniş alandaki teknolojilerin
geliştirilmesine katkı sağlamak anlamında önemli fırsatlar sunmaktadır. Özellikle
yenilenebilir enerji alanında yüksek potansiyele sahip olan Türkiye’nin bir yandan temiz
teknolojilerin geliştirilmesine yönelik yatırım ortamının iyileştirilmesine ağırlık verirken,
diğer taraftan da geliştirilecek ürünlerin ticarileşmesinde destek sağlayacak politikalar
geliştirmesi gerekmektedir.
Dijitalleşme: Değer zincirlerinin, ürünlerin, servislerin ve iş modellerinin dijitalleştiği
bir süreçte ülkeler, kaynaklarını ve dijital teknolojilerin getireceği avantajları kullanarak yeni
gelir, büyüme ve iş yapabilme olanaklarını ortaya çıkarmaya yönelik çalışmalar
yapmaktadırlar. Dijitalleşmenin ve dijitalleşmeyle gelen yüksek hacimli veri akışının doğru
şekilde kullanılmasıyla ekonomilerde önemli verimlilik kazançları ortaya çıkmaktadır.
Yapılan araştırmalar, Türkiye’de şirketlerin dijitalleşme eğilimlerinin sektörlere ve şirket
büyüklüklerine göre farklı seviyelerde olduğunu göstermektedir. Dijitalleşme konusunda, bu
farklılıkları da göz önüne alan bir stratejinin ortaya konulması ve bu alandaki finansman
imkânlarının artırılması Türkiye’nin rekabetçi konumunu geliştirmesine katkıda
bulunacaktır.
![Page 15: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/15.jpg)
xii
Eğitim ve İşgücü Becerileri: Hızla değişen teknolojiler, hem ulusal ekonomilerin
yapısını, hem de işgücünden beklenen yetenekleri dönüştürmektedir. Bütüncül bir ekonomik
büyüme perspektifinde, beşeri sermayeyi merkeze alan yaklaşımlarla eğitim politikalarında
da önemli değişiklikler, güncellemeler yapılmaktadır. Böylelikle iyi yetişmiş işgücünün
yüksek verimlilik oranlarına ve yatırım ortamına sunduğu katkılar ile ülkenin üretim
kapasitesini de geliştirmesi hedeflenmektedir. Eğitim seviyesinin artışı ayrıca, kuşaklar
arası sosyal hareketliliği sağlanması açısından da çok önemlidir. İş yapma biçimlerini
değiştiren teknolojik dönüşüm, rutin olmayan analitik yetenekler ile sosyal yeteneklere sahip
çalışanlara yönelik talebi artırmaktadır. Otomasyon ve yapay zekâ gibi teknolojilerin tüm
sektörlerde kullanılması ve üretim süreçlerini yeniden yapılandırması, önümüzdeki
dönemde tüm sektörlerin işgücü ihtiyacını da değiştirmektedir. Bu değişiklikleri zamanında
yakalayabilmek ve talep edilen niteliklere sahip işgücünün yetiştirilebilmesi açısından
öğrencilere temel öğrenme yeteneklerinin ve öğrenmeyi sürdürülebilir kılacak
bilişsel/analitik yetenekler, öğrenmeyi destekleyici sosyal yetenekler ve iletişim
yeteneklerinin öğretilmesi daha yaygın şekilde kabul gören bir yaklaşım haline gelmiştir.
Bilişsel yetenek düzeyinin 10 yaşından itibaren sabit kaldığı göz önünde bulundurulduğunda
ise, eğitim politikalarının uzun vadeli dönüşümünün sağlanabilmesi için ise erken
aşamalarda müdahalelerin yapılması gerekmektedir. Türkiye’de öğrenciler öğretim
programlarına bağlı performansları gelişiyor olsa da, bu bilgileri gerçek hayatta uygulama
konusunda geride kalmaktadır. Yetişkin yeteneklerinde de problemlerle karşılaşıldığı,
özellikle dijitale teknolojiler ve iletişim araçlarının problem çözmekte kullanılmasında
Türkiye’nin 34 ülke arasında son sırada bulunduğu görülmektedir. Bu durum da, küresel
dijitalleşme eğiliminin yakalanabilmesi için, Türkiye’nin bu alanda yetişmiş insan
kaynağına olan ihtiyacının açık bir göstergesi niteliğindedir.
Dış Ticaret ve Dışa Açıklık: Son yıllarda korumacı politikaların yükselişiyle küresel
ticaret ortamında ortaya çıkan belirsizlikler, Gümrük Birliği’nin güncellenerek kapsamının
genişletilmesi, olası TTIP anlaşması, Kuşak ve Yol inisiyatifi ve Asya pazarının yükselişi
doğrudan ve dolaylı olarak Türkiye’nin içerisinde bulduğu ticaret ilişkilerinde önemli
değişikliklere işaret eden gelişmelerdir. Teknolojik dönüşümler de hesaba katıldığında,
Türkiye’nin ihracat potansiyelini artırabilmesi için küresel ve bölgesel şartları da göz önünde
bulunduran çok yönlü stratejiler geliştirmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Türkiye’nin
ihracatı 1980’lerden bu yana ihracatın teknoloji düzeyi önemli bir sıçrayış gerçekleştirmiş
olmasına rağmen ileri teknolojiye geçiş istenilen düzeyde sağlanamamış, son yıllarda ise
![Page 16: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/16.jpg)
xiii
ihracatının niteliğinde bir gerileme yaşanmıştır. Nitelikli ürün üretiminde rekabetçiliğin
kazanılabilmesi için ilgili kamu politikalarının ülkenin üretim yapısını belirleyen beşeri
sermaye, fiziksel altyapı, kurumsal kalite ile yetenek, beceri ve eğitim gibi faktörlerin
gelişimini dikkate alan niteliğe sahip olması gerekmektedir. Yine ticaret başlığı altında ele
alınan ve sanayi sektörünün tamamlayıcısı olan lojistik sektörü de ticari ilişkileri
kolaylaştırması bakımından kişi başına geliri olumlu yönde etkileyen bileşenlerden biridir.
Türkiye lojistik performansının ise son yıllarda diğer ülkelere kıyasla gerilemektedir. Bu
durum, ticaretin geliştirilmesi ve ekonomik büyümenin desteklenmesi için lojistik
performansın da geliştirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve Teknoloji Transferi: Doğrudan Yabancı
Yatırımlar (DYY), yatırımcıların getirdiği teknik bilgi (know-how), iş bağlantıları, idari ve
yönetim becerileri ile yerli ekonominin büyümesine doğrudan ve dolaylı katkılar
sağlamaktadır. Küresel ekonomideki belirsizlik ortamı nedeniyle, son dönemde yatırımların
gelişmekte olan ekonomiler yerine gelişmiş ekonomilere kaymakta olduğu görülmektedir.
Bu gelişmelerle paralel olarak Türkiye de DYY çekme potansiyelinde gerilemektedir.
Türkiye küresel değer zincirlerinde bir ithalatçı olarak yer alsa da, ileri bağlantıda, yani
ihracatta aynı performansı yakalayamamış durumdadır. Bu durum da artan dış ticaret
açıklarına neden olmaktadır. Yabancı yatırımlar ise sahip oldukları iş bağlantıları nedeniyle
değer zincirlerine entegrasyonda kolaylaştırıcı rol oynayabilmektedirler. Tüm bu bileşenler
göz önünde bulundurularak, DYY’lerden kısa vadede iş bağlantıları yoluyla, uzun vadede
de ise teknoloji transferi yoluyla ekonomiye fayda sağlayacak odaklandırılmış strateji
tasarımlarına ihtiyaç duyulmaktadır.
Kamuda Kurumsal Kalite: Kurumsal kalite, uzun dönem ekonomik performansın
sağlanabilmesi için son derece önemlidir. Ekonomik özgürlük, mülkiyet hakları, hukukun
üstünlüğü, politik yapı gibi kurumları temsil eden çok sayıda değişken, ekonomik
büyümenin belirleyicileri arasında yer almaktadır. Vatandaşların ve yatırımcıların mülkiyet
hakları konusunda kendilerini güvende hissettiği, hukukun egemenliğinin hüküm sürdüğü,
özel teşviklerin toplumsal hedeflerle uyumlaştırıldığı, para ve maliye politikalarının sağlam
makroekonomik temellere oturtulduğu, yapısal risklerin hesaplanarak uygun biçimde
karşılandığı ve yurttaşların sivil özgürlüklerle siyasi temsil hakkına sahip oldukları ülkelerin
yüksek gelir seviyesine sahip ülkeler olduğu görülmektedir. Gelişmiş ülkeler seviyesine
yükselmek isteyen Türkiye’nin de evrensel değerlerle uyumlu bir kurumsal yapının
![Page 17: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/17.jpg)
xiv
oluşturması ve sürdürmesi, ekonomisini küresel eğilimlerle uyumlu hale getirecek çok yönlü
reformları hızlı bir biçimde uygulayabilmesi için reformlara ihtiyaç bulunmaktadır.
Özel Sektörde Kurumsal Kalite ve İyi Yönetişim: İyi yönetişim prensipleri, özel
sektörde risk yönetimini, sağlıklı bir rekabet değerlendirmesini ve şirket stratejisinin
belirlenmesi ve teyidini mümkün kılmakta, performans değerlendirme gibi uygulamalar ile
finans organizasyonunu optimize etmekte ve böylece daha iyi ekonomik performansa
önayak olmaktadır. Söz konusu uygulamalar özellikle aile şirketleri ve KOBİ’lerin yoğun
olduğu Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde hayati önem taşımaktadır AB ülkeleri ile
karşılaştırıldığında ortalama verimlilikleri düşük seyreden Türkiye’deki KOBİ’ler inisiyatif
kullanma, sorumluluk alma, şeffaflık, risk yönetimi ve kaynakların doğru kullanımı gibi iyi
yönetişim uygulamalarını takip ederek risklerinde azalış, işlemler için harcadıkları zamanda
düşüş ve dış dünya değişimlerine çabuk adaptasyon kabiliyeti gibi avantajlar elde ederek,
vrimliliklerinde önemli bir artış yakalayabileceklerdir.
![Page 18: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/18.jpg)
![Page 19: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/19.jpg)
11
1. GİRİŞ
1.1. Kapsam
Günümüzde, büyük bir hızda değişen ve gelişen küresel ekonomi karşısında ülkeler,
mevcut risklerini azaltıp, sahip oldukları kaynakları en iyi şekilde yöneterek bu değişimlere
hızlı bir şekilde uyum sağlamaya çalışmaktadır. Türkiye’nin de bu dönüşüm içerisinde, küresel
gelişmeleri yakından takip ederek, hem iç ve dış pazarlarda rekabet gücünü artıran hem de
istihdam yaratan, insan odaklı, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir büyüme yapısına ulaşması önem
arz etmektedir. Yarattığı yüksek katma değerle küresel ekonomiye entegre ve sürdürülebilir bir
büyüme patikasının uzun vadeli hedeflere ulaşmak açısından sağlayacağı katkı aşikardır.
Bu çerçeveden yola çıkarak, On Birinci Kalkınma Planı hazırlık döneminde bir araya
gelmiş olan Büyüme Dinamikleri Özel İhtisas Komisyonu (ÖİK), küresel eğilimler ışığında
Türkiye ekonomisinin uzun dönemdeki büyüme performansını artırmaya yönelik politika
seçeneklerini ortaya koymayı ve bu yolla Plan çalışmalarına ışık tutmayı amaçlanmaktadır.
Büyüme politika ve stratejilerinin Plan dönemi sonrasını da dikkate alarak daha uzun vadeli bir
perspektiften değerlendirilmektedir.
Bu kapsamda Komisyonda, içsel kısıtlar ve uluslararası riskler ve fırsatlar dikkate
alınarak, Türkiye ekonomisinde uzun vadede istikrarlı ve yüksek oranlı büyümenin sağlayacak
ve bu anlamda büyüme potansiyelini artıracak orta ve uzun vadeli politika ve stratejiler ilgili
tüm kesimlerin katkıları ile belirlenmiş ve raporlanmıştır.
1.2. Yöntem
Ön rapor hazırlığı sürecinde, kamuya açık veri ve bilgiler derlenmiş, büyümeyi etkileyen
faktörler genel hatlarıyla belirlenmiştir. Rapor taslağı kamu, özel sektör, akademi ve sivil
toplumdaki uzman katılımcılarından oluşan ÖİK toplantılarında sunularak, katılımcılardan
küresel ekonomideki mevcut durum, ortaya çıkmakta olan eğilimler ve bu eğilimlerin
gelişmekte olan ülkelere muhtemel etkileri ile Türkiye ekonomisinin bu dönüşümü
yakalamasının önündeki sorun ve fırsat alanları hakkındaki görüşleri alınmıştır. Komisyon
üyelerinin paylaştığı görüşler raporun ilgili bölümlerine eklenmiştir. Katılımcılardan gelen
politika önerilerinin eklenmesi ile rapora son hali verilmiştir.
![Page 20: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/20.jpg)
22
2. MEVCUT DURUM ANALİZİ
2.1. Küresel Ekonomide Üretim Yapısı
Küresel ekonomideki üretim yapısı hızlı bir dönüşüm içindedir. Farklı alanlardaki
teknolojik gelişmelerin değiştirdiği üretim biçimleri ile birlikte, üretmek için ihtiyaç duyulan
bilgi ve becerilerin de değiştiği bir dönem yaşanmaktadır. Gelişmiş ülkelerin yönelim
gösterdiği otomasyon, robotlaşma, kavramsal makineler ve nesnelerin interneti (IoT) gibi
konular, teknolojik ilerlemelerin bir sonucu olarak üretim süreçlerini yeniden tanımlarken,
gelişmekte olan ülkelerin büyüme stratejilerini de yeniden gözden geçirmelerini zorunlu hale
getirmektedir. Bu bağlamda, teknolojik ilerlemelerin üretim süreçlerine entegrasyonu, ülkelerin
uygun altyapı ihtiyacını belirginleştirmekte ve gelişmekte olan ülkeleri kamu yönetimi ve özel
sektör yapılanması alanlarında yapılması zorunlu reformlar ile karşı karşıya bırakmaktadır.
Teknolojik ilerlemeler, gelecekte beklenen ve üretim yapısını derinden etkileyecek
“Mega Eğilimler” arasında sayılırken; kendisiyle birlikte aynı listede yer alan hızlı şehirleşme,
iklim değişikliği ve doğal kaynak kısıtı, demografik yapı ve sosyal değişimler ve küresel
ekonomik/politik güçteki kayma gibi diğer “Mega Eğilim”lerle de etkileşim içerisinde
bulunmaktadır (National Intelligence Council 2012). Bu eğilimlerden ortaya çıkabilecek
olumsuz sonuçlarla başa çıkabilme, olumlu sonuçların etkilerinin artırılması da yine teknolojik
ilerleme ile mümkün olabilecektir.
Teknolojik ilerlemeler aynı zamanda, üretim süreçlerinin küreselleşmesine katkıda
bulunmakta; genişleyen değer zincirlerinin yönetimini kolaylaştırarak, sürdürülebilirliğini olası
kılmaktadır. Sanayi 3.0 olarak da adlandırılan, bilgi ve iletişim teknolojileri (BİT) devrimi,
üretimin küresel işbölümünde değişikliklere neden olmuş, daha fazla sayıda üretim merkezinin
zincire dâhil olabildiği, dağıtık bir yapıyı ortaya çıkarmıştır. Küresel üretimin yüksek gelirli
ülkelerden Asya’ya (özellikle de Çin’e) doğru kaymış olması da bu dağıtık yapının bir sonucu
olarak değerlendirilmektedir (Hallward-Driemeier ve Gaurav 2017). Bu dönüşüm, gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkelerin üretim süreçlerini etkilemiş ve ülkelerin küresel zincirlere rekabetçi
şekilde eklemlenebilme hedeflerine yönelik yeni politikaların tasarımını da beraberinde
getirmiştir.
Benzer şekilde, tamamlanmaya yüz tutmuş BİT devriminin önayak olduğu gibi, içinde
bulunduğumuz Sanayi 4.0 devrimi de üretim süreçlerini ve küresel değer zincirlerini
farklılaştırmaktadır. Böylece farklı gelişmişlik seviyelerindeki ülkelerin, küresel ekonomideki
![Page 21: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/21.jpg)
33
bu dönüşüme uyum kabiliyetlerinin ve rekabet etme becerilerinin de yeniden gözden
geçirilmesi gerekmektedir.
Her ne kadar üretim süreçlerinde yaşanmakta olan küresel dönüşüm, verimliliği artırmak
ve işgücünün profilini değiştirmek yoluyla ülkelerin rekabet gücünü geliştirecek ve ekonomik
büyümeyi destekleyecek olsa da; dönüşüme uyum, tüm ülkeler için farklı seviyelerde zorluk
teşkil etmektedir. Türkiye gibi temel sanayi altyapısına sahip, ancak henüz dönüşümü
gerçekleştirecek atılımı yapamamış ülkeler, bir yandan gelişmiş ülkelerin yüksek teknoloji
baskısı ile karşı karşıya kalırken, diğer taraftan da daha az gelişmiş ülkelerin küresel piyasalara
sundukları ucuz üretim olanakları ile rekabet etmek zorunda kalmaktadır.
Ülkelerin bu dönüşümü yakalayabilmeleri için üretimi destekleyici unsurlardan
(teknoloji, yenilikçilik, beşeri sermaye, ticaret, yatırım, kurumsal yapı, talep yapısı)
iyileştirilmesi gereken alanları belirleyerek bu yönde adım atmaları gerekmektedir. Bu noktada
ülkelerin izleyecekleri yollar da farklılaşmaktadır. Dönüşümü yakalamanın tek bir doğru yolu
olmamakla birlikte, ülkelerin mevcut durumları onların geleneksel üretim yöntemleri ile devam
etmeleri, yenilikçi üretim yöntemlerine evrilmeleri ya da her ikisini birden aynı anda yapmaları
noktasında belirleyici olmaktadır. Bu nedenle ülkelerin, yukarıda sayılmakta olan üretimi
destekleyici unsurların tamamında asgari bir seviyeyi yakalamaları ve seçecekleri yöne göre
gelişim alanları belirlemeleri gerekmektedir. Yüksek ve istikrarlı büyüme ancak, daha uzun
vadeli politikalar, daha iyi işleyen kurumlar, daha iyi eğitim almış ve bilgilendirilmiş
vatandaşlar ve bir dizi sektörde kritik teknolojik kabiliyete sahip olunmasıyla birlikte daha olası
olacaktır (OECD 2017).
2.2. Küresel Ekonomide ve Üretim Yapısında Beklenen Değişiklikler
Yukarıda da bahsedildiği üzere, teknolojik ilerlemelerin iktisadi faaliyetlerde giderek
yaygınlaşacak uygulamalarının, küresel rekabetteki etkilerinin giderek yoğunlaşması
beklenmektedir.
Buna bağlı olarak, gelişmekte olan ülkelerin, ekonomilerinin mevcut durumunu ve
imkânlarını iyi analiz ederek, rekabetçi kabiliyetlerini koruyacak ve geliştirecek stratejiler
geliştirmesi, bu ülkelerdeki refah artışı için de önem taşımaktadır. Böylesine bir stratejiyi
geliştirmenin yolu, ülkelerin üretim süreçlerini derinden etkileyecek eğilimlerin tanımlanması,
bu eğilimlerin sunabileceği avantaj ve dezavantajların ülkenin sahip olduğu imkânlar
çerçevesinde değerlendirilmesinden geçmektedir.
![Page 22: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/22.jpg)
44
Üretim süreçlerinin küreselleşmesine bağlı olarak yoğunlaşan ithalat-ihracat ilişkileri,
ülkeler arası işlemlerin sayısını artırmakta ve ülkeler bir değer zinciri içerisinde bir araya
gelmektedir (OECD 2007). Türkiye gibi, bu değer zincirlerine katılımını daha çok coğrafi
konumunun sunduğu lojistik avantajlar ve ucuz iş gücü yoluyla sağlayan ülkeler için, küresel
gelişmelere uyum sağlanması, sürdürülebilir bir ekonomik büyüme için ayrıca bir önem
taşımaktadır (TÜSİAD 2016).
Üretim süreçlerini halihazırda değiştirmekte olan ve önümüzdeki dönemde de etkisini
artıracağı düşünülen gelişmelerden ilki büyük verinin (big data) kullanımıdır. Geçmişteki
mevcut teknolojiler ile analizi ve yorumlanması kısıtlı seviyede olan büyük verinin, günümüzde
de artmakta olan kullanımının verimlilik seviyelerinde artışa önayak olması beklenmektedir
(PwC 2017). Veri toplama ve analiz yapma yetisinin artması ile üretim yapısının değişmesi ve
üretimin daha hızlı, esnek ve verimli hale geleceği öngörülmektedir. Büyük verinin, tüketici,
işgücü ve nesneler tarafından sağlanan geri bildirimler yoluyla ürün optimizasyonu ve ürün
kalitesinde artışa imkân tanıyarak; şirketlere üretimde avantaj sağlaması ve ülkelerin
rekabetçilik avantajı kazanması beklenmektedir (BCG 2015). Bunların yanı sıra, büyük veri
analizi, üretimde enerji ve lojistik optimizasyonu gibi konularda da işletmelere bilgi
sağlamakta, maliyetleri düşürmeye yardımcı olmaktadır.
Büyük veri kullanımı ile üretim süreçlerinde, özellikle de rutin işler olarak tabir edilen
işlerde, otonom robot kullanımının artması ile üretim yapısının değişeceği düşünülmektedir
(BCG 2015). An itibarıyla, üretim süreçlerinde robotlaşmaya giden ülkeler grubu çoğunlukla
gelişmiş ülkelerden oluşmaktadır. 2016 yılı itibariyle, Japonya endüstriyel robot kullanımında
yaklaşık 306,000 ile başı çekerken, Japonya’yı, sırasıyla, yaklaşık 237 bin robot ile Kuzey
Amerika,
182 bin ile Çin ve 175 bin ile Güney Kore ve Almanya takip etmektedir(West 2016).
Üretimde kapasite ve verimlilik artışı ile bağdaştırılan robotlaşma, Türkiye’de de otomotiv gibi
çeşitli sektörler düzeyinde kullanılmaktadır.
Bunlara ek olarak, üretim yapısını değiştireceği düşünülen diğer teknolojik gelişmeler ise
üretime başlamadan ürünün işlevselliğini kanıtlayan ürün simülasyonu, otomatikleştirilmiş
değer zincirlerini oluşturacak sistem entegrasyonu, gerçek zamanlı bilgi paylaşımını olağan
kılacak artırılmış gerçeklik (Augmented Reality - AR), nesnelerin aralarında veri paylaşımını
ve iletişimini sağlayacak IoT, teknolojik gelişmeler karşısında makine ve bilgisayarların
![Page 23: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/23.jpg)
55
korunması için siber-güvenlik, verinin hızlı paylaşımı için bulut teknolojisi ve ürünlerin isteğe
ve çevresel ihtiyaçlara göre uyarlanmasını olağan kılacak katmanlı üretim teknolojilerdir (BCG
2015).
Söz konusu teknolojik ilerlemeler, yeni iş modellerinin oluşumuna neden olurken, ortaya
çıkan yeni modellerden bir tanesi hücresel iş modeli, hücresel üretim ya da hücresel
organizasyon adı altında, bu yeniliklerden yararlanan bir modeldir. Hücresel üretim, üretimde
büyük bir ağın parçası olan küçük birim ya da ‘hücrelerin’ hedef ve görevlerini yerine getirmek,
bunları yönetmek ve yaşadıkları güçlükleri gidermek için çalışmasını öngörmektedir.1 Küçük
birimlerin sürekli iletişim halinde olmaları ve birbirlerinden bağımsız olarak aynı hedef için
çalışıyor olmaları da bu modelin özelliklerindendir (Al-Mubarak, Khumawala ve Canel 2003).
Yeni teknolojiler ve iş modellerinin verimlilik artırıcı etkileriyle birlikte ekonomiye
sağlamaları beklenen muhtemel katkılarının yanında, özellikle emek yoğun sektörlerde iş
gücüne olası negatif etkileri de tartışılmaya devam edilmektedir. Öncelikli eleştirilerin başında
istihdamın, yeni teknolojilerin getirdiği yapısal değişimlerden negatif yönde etkileneceği
öngörüsü almaktadır. Teknolojik ilerlemeler sonucu, düşük, orta ve yüksek nitelikli işlerin
tamamında dijital beceri seviyelerinde artışlar görülmektedir. Bunun sonucunda, özellikle de
rutin iş yapılan meslekler olarak kabul edilen orta seviyeli işlerin istihdam artışında, diğerlerine
göre yavaşlama görülmüş ve teknolojinin, beceriyi tamamlayıcı değil, becerinin yerine geçen
niteliği ön plana çıkmıştır (Marin 2014).
Bahsi geçen negatif etkiler teknolojik ilerlemelerin en yoğun şekilde uygulanmaya
konulduğu gelişmiş ülkelerde kendini göstermeye başlamıştır. ABD’de düşük, orta ve yüksek
dijital beceri gerektiren işler arasında, orta seviyeli işlerdeki istihdam artışının yavaşlaması
sonucu, yüksek ve düşük beceri seviyesi talep eden işlerde yoğunlaşan bir kutuplaşma
görülmeye başlanmış ve aynı kutuplaşma ücretlere de yansımıştır (Muro 2017). Gelişmiş
ülkelerde, özellikle de ABD’de, yarım asra yakın süredir gözlemlenen üretimden hizmetler
sektörüne kayış, orta sınıf işçilerin hem ortalama maaş artışında hem de istihdam olanaklarında,
yüksek ve düşük becerili işlere göre düşüş yaşadığı sonucunu ortaya çıkarmaktadır (Barany and
Siegel 2017).
Bunun yanı sıra, robotlaşma ve yapay zekâ (Artificial Intelligence - AI) gibi teknolojik
ilerlemeler yalnızca düşük-orta becerili rutin işler içeren istihdamı değil, yüksek beceri
1 http://www.referenceforbusiness.com/management/Bun-Comp/Cellular-Manufacturing.html
![Page 24: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/24.jpg)
66
gerektiren meslekleri de etkilemeye başlamıştır. Bu durum da teknoloji devriminin, sanayi
devrimindeki gibi, beceriler ile arasındaki ilişkinin tamamlayıcı değil tam tersine dışlayıcı bir
özellik sergileyebileceğini göstermektedir. Teknolojik ilerleme ile ortaya çıkan ürünlerin
becerinin yerini alabilme özelliği, ülkelerin sürekli düşmekte olan dijitalleşmeye geçiş
maliyetleri ile bir arada ele alındığında, sanayi üretimi için yapılan yatırımların daha çok
sermaye merkezli hale geldiği tartışılmaktadır (Marin 2014). İstihdam yapısında mühim
değişimlere neden olan bu teknolojik ilerlemeler sonucu, ortaya atılan bir başka olası sonuç ise
farklı seviyelerde farklı beceriler gerektiren istihdam olanaklarının azalması ve geriye
kalanların da teknolojik ilerlemeler ile değişebileceği gerçeğinin ücretler üzerindeki baskısı
nedeniyle ücret ödemelerinin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) içindeki payının daha hızlı
düşmesidir. Dolayısıyla, talepte yaşanan bir daralma sonucu, zincirleme olarak büyümenin de
belirli bir oranda sınırlanmasına neden olabileceği öngörülmektedir.
Dünya Ekonomik Forumu (DEF) tarafından hazırlanan “Readiness for the Future of
Production Report 2018” (DEF 2018) dokümanda değişen ve dinamik küresel ekonomi
koşullarında sürdürülebilir üretim süreçlerinin: sonuç odaklı, insan merkezli, sürdürülebilir ve
kapsayıcı olması gerekliliği vurgulanmaktadır. Bu çerçevede ön plana çıkan 12 teknolojik
dönüşüm alanına atıf yapılmaktadır. Bu alanlardan bazıları olarak yapay zekâ ve robotik
teknolojiler, “internet of things” (IoT) olarak adlandırılan birbirine bağlı sensörler, sanal
gerçeklik uygulamaları, organik dokuların 3D biyometrik çizimlerini içeren imalat sanayi
uygulamaları, nanoteknoloji, nöroteknoloji bahsedilebilir.
2.2. Küresel Ekonomiye Yön Vermesi Beklenen Eğilimler
Teknolojik ilerlemeler ile paralel gelişen Sanayi 4.0’ın, Plan süresince ve Plan’ı takiben
öneminin giderek artırması beklenmektedir. Yeni teknoloji paradigmaları beraberinde yeni
sanayiler de getirmekte ve ülkeler için sıçrama yapma olanağını da ortaya çıkarmaktadır.
Dönüşümü yakalamak ve yeni alanlara sıçrama yapabilmek için ülkelerin izleyebileceği kısa
bir yol bulunmamakta, seçilecek stratejiler doğrultusunda üretimi destekleyici belirli temel
alanlarda yoğunlaşan yatırımlar yapması gerekmektedir.
Son dönemdeki ivmelenmeye rağmen, küresel kriz öncesine göre daha düşük bir büyüme
eğilimine tanıklık edilen dünyada, üretim süreçlerinde verimlilik kazanımlarının önemi giderek
artmaktadır (PwC 2017). Sanayi 4.0’ın bu artışa önayak olması için ihtiyaç duyduğu gerekli
altyapı ve eğitim yatırımları da söz konusu verimlilik kazanımlarını içselleştirmeyi hedefleyen
![Page 25: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/25.jpg)
77
ülkeler tarafından yapılmaktadır. Önümüzdeki dönemde imalat sanayii ihracatındaki artış
yoluyla büyüme yoluna giden düşük ve orta gelirli ekonomiler açısından, ortaya çıkan
teknolojilerin küreselleşme modelini nasıl değiştireceği de önemli hale gelmektedir. Buna bağlı
olarak, ülkelerde BİT'in daha hızlı yayılması ve IoT alanındaki ilgili gelişmeler, küresel değer
zincirlerinin mevcut yapısını güçlendirebilir ve bahsi geçen ülkelere bu zincirlere katılım için
fırsatlar tanıyabilir (Hallward-Driemeier ve Gaurav 2017).
Ekonomideki iş yapma biçimlerini doğrudan etkileyecek bir başka gelişme ise kripto para
birimlerinin tanınırlığının ve kullanımının artmasıdır. Bu para birimi ile işlem yapılmasını
sağlayan blockchain, en basit terim ile aslında bir veri tabanı sistemidir. Bu veri tabanı, finans
sektöründe yapılan işlemleri kayıt altında tutma amacını gütmekte ve kâğıt ile kalem gibi
geleneksel yöntemleri ortadan kaldırmayı hedeflemektedir (IBM n.d.). Ekonomik kalkınma
açısından ise; (1) Uluslararası ödemelerin daha hızlı ve daha ucuz hale getirilmesi, (2) Kimliğin
doğrulanması için güvenli bir dijital altyapının sağlanması, (3) Mülkiyet haklarının korunması,
(4) Harcamaların daha güvenli ve şeffaf hale getirilmesi konuları belirli avantajlar
sağlayabileceği alanlar olarak öne çıkmaktadır (Pisa ve Juden 2017). Blockchain’in, yeni kripto
para birimlerinin de ortaya çıkması ile giderek yaygınlaşması beklenmektedir. Bu gelişmeler
beraberinde, ilgili kanun ve düzenlemelerin de ülkeler tarafından yapılmasını gerektirmektedir.
Önümüzdeki dönemin belirleyicilerinden olan bir başka eğilim ise 2015 yılında,
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda (BMGK), Türkiye’nin de dâhil olduğu 193 üye ülkenin
oybirliği ile yürürlüğe giren ve 17 ana hedef altında tanımlanmış, sosyal ve ekonomik olarak
kapsayıcı bir kalkınma modelinin çerçevesini çizen ve özellikle de çevresel ayağı, 2016
senesinde imzalanan Paris Anlaşması ile güçlendirilmiş olan “Sürdürülebilir Kalkınma”
gündemidir. Tüm insanlar için eğitim, sağlık, beslenme gibi temel ihtiyaçların karşılandığı,
daha eşitlikçi ve adaletli bir yaşam sunulması ve iklim değişikliği ile mücadele bu gündemin
ana parçalarını oluşturmaktadır. Bu büyüme şekli, çevreye zarar vermeden ekonomiyi
canlandıran, insan onuruna yakışan, nitelikli işlerin oluşumuna imkân tanıyan şartların
hükümetler tarafından oluşturulmasını gerektirmektedir (BM n.d.). Birleşmiş Milletler’in yanı
sıra, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından da ‘Yeşil Büyüme’ adı altında,
bu kalkınma modeli desteklenmektedir (OECD n.d.). Bununla birlikte, özel sektör nezdinde
bakıldığında ise, küresel gündemde sürdürülebilirliğin ön plana çıkmış olması, şirketlerin
önemli çevresel ve sosyal konuları değer yaratacak şekilde ele almalarını ve toplumlara bu
konularda ciddi taahhütlerde bulunmalarını sağlamıştır (McKinsey 2014). Önceden
![Page 26: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/26.jpg)
88
bahsedilmiş olan teknolojik dönüşümü ise bu noktada, sürdürülebilir kalkınma çerçevesinde
belirlenmiş sorun alanlarının her biri için bir çözüm ortağı olarak ele almak mümkündür.
Uzun bir süredir küresel gündemi oyalayan Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı
(TTIP) ve Trans-Pasifik Ortaklığı (TPP) gibi gümrük vergilerinin düşürülmesini ve serbest
ticareti destekleyen mega bölgesel anlaşmalar yerini yakın gelecekte küresel ekonomiye yön
vereceği düşünülen ve özellikle de ABD tarafından desteklenen bir başka eğilime, korumacılığa
bırakmaktadır (Abrami 2014). Bir taraftan, korumacılık eğilimleri sonucu ülkeler tarafından
uygulanacağı öngörülen ticari engellerin ilgili ülkelerin enflasyonuna ve küçük ekonomilerin
uluslararası ticaret hacmine negatif etkileri olması beklenirken, bir diğer taraftan da bu
ülkelerde işsizliğin azalmasına ve üretim sektörlerinin güçlenmesine önayak olabileceği
tartışılmaktadır (Riksbank 2017). Sanayinin gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere
(özellikle Asya ülkelerine) doğru kayışın devam etmesi, gelişmiş ülkelerdeki sanayisizleşme
eğiliminin ve aynı ülkelerde işsizlik oranlarının yükselmesinin nedeni olarak görülmektedir.
Küreselleşmeyle birlikte ortaya çıkan sanayisizleşme eğiliminin yalnızca sanayileşmiş, yüksek
gelirli ülkelerde yaşanmadığı, giderek daha düşük gelirli ülkelerde de yaşanmakta olduğu
raporlanmaktadır (Rodrik 2015).
Buna cevap olarak, giderek popülerliği artan ve daha fazla ülke tarafından benimsenmeye
başlamış korumacılık eğilimleri, özellikle de ekonomilerini yeniden sanayileşme yönünde
geliştirmeyi hedefleyen ülkeler arasında yükseliş göstermektedir (Hallward-Driemeier ve
Gaurav 2017). Ülkelerin, sanayisizleşmenin getirdiği olumsuz etkilerden kendilerini korumak
için ticari ilişki ve işlemlerin önüne daha fazla engel oluşturmaya eğilimli olduğu görülmektedir
(Roland Berger 2015). Korumacılık politikalarının popüler hale gelmesinde teknolojik
ilerlemelerin üretim sektörüne olası etkileri büyük önem taşımaktadır. Küresel değer zinciri
perspektifine karşılık olarak, teknolojik ilerlemeler ve gelişmekte olan ülkelerde işçilik
maliyetlerinin artması sonucu değer zincirlerinin alansal olarak küçüldüğü (PwC 2014) ve
küçülmeye devam edeceği tartışılmaktadır. Gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkelerden
yatırımlarını çekmesi ve buralarda gelecekteki yatırımlarını azaltma planları da, bu konuların
gelecekte daha da fazla dikkat çekeceğine işaret etmektedir.
2.4. Değişen Küresel Ekonomide Türkiye’nin Büyüme Hikâyesi
Yukarıda belirtildiği gibi, teknolojik ilerlemeler, hızlı şehirleşme, iklim değişikliği ve
doğal kaynak kısıtı, demografik yapı ve sosyal değişimler ile küresel ekonomik/politik güçteki
![Page 27: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/27.jpg)
99
kayma gibi diğer “Mega Eğilim”ler birbirleri ile sürekli etkileşim içerisinde bulunmaktadır. An
itibarıyla baskın olan değer zinciri yaklaşımının bu eğilimler karşısında yeniden tanımlanacak
olması, ülkelerin daha öngörülebilir bir gelecek tahayyül edebilmeleri için mevcut durumu iyi
analiz ederek kendilerini doğru konumlandırmalarını daha da önemli hale getirmektedir. Bu
analiz, özellikle de gelişmekte olan ülkelerin, bahsi geçen eğilimler karşısındaki durumunu
mevcutta bulunan risk ve fırsatlar açısından göz önüne sereceğinden, değişimlere uyum için
daha uygulanabilir politika ve eylem tasarımlarının da temelini oluşturacaktır.
BİT devriminin bir sonucu olarak küresel üretimin yüksek gelirli ülkelerden Asya’ya
(özellikle de Çin’e) doğru kaymış olması, Sanayi 4.0 sonucu benzer radikal değişikliklerin
ortaya çıkacağı beklentisini de yükseltmiştir. Buna bağlı olarak, Türkiye gibi sağlam sanayi
altyapısına sahip ancak Sanayi 3.0 devrimini henüz tamamlamamış ülkeler, teknolojik
gelişmelerin baskısı ile karşı karşıya kalırken, diğer taraftan da daha az gelişmiş ülkelerin
küresel piyasalara sundukları ucuz üretim olanakları ile rekabet etmek zorunda kalmaktadır. Bu
bağlamda, Türkiye’nin, çok parçalı sektörel yapısını da göz önünde bulundurarak, Sanayi 4.0’ın
beraberinde getireceği yeni üretim teknolojilerine entegrasyonunu sağlaması giderek artan bir
önem taşımaktadır.
Yakın gelecekte, küresel dönüşüme önayak olacak eğilimlerden bir başkası ise, Çin’in
başını çektiği ve küresel ekonomik ve politik güçteki kayma olarak adlandırılan eğilimdir. Daha
önce de belirtildiği üzere Türkiye, su ana kadar değer zincirlerine katılımını coğrafi konumunun
sunduğu avantajlar ve ucuz iş gücü yoluyla sağlayan bir ülke konumunda bulunmaktadır. Her
ne kadar, üretim teknolojilerinin gelişimi doğrultusunda ortaya çıkan ucuz iş gücü olanaklarının
Türkiye’yi olumsuz yönde etkilemesi bekleniyorsa da, coğrafi konumu açısından Türkiye,
gelecekte de stratejik bir noktada yer alacaktır. Batı’dan Doğu’ya kaymakta olan küresel
ekonomik ve politik güç odağı, Avrupa’yı Orta Asya ile Orta Doğu’ya ve bunun sonucunda
Uzak Asya’ya bağlayan Türkiye’nin rolünün yoğunlaşma ihtimalini de beraberinde
getirmektedir. Ülkenin yükselen orta sınıfının, orta vadede büyüyen bir iç pazar olarak önemli
bir fırsat sunması beklenirken, Türkiye’nin coğrafi konumu itibariyle bir dizi önemli bölgeye
kolay erişim sağlamaya ve önemli büyük pazarlara yakın olmaya devam edecek olması bahsi
geçen güç kayışının etkilerinin görece düşük kalmasına neden olabilecektir (PwC 2012).
Bu küresel eğilimler karşısında ele alınacak önlemler ve atılacak adımların
sürdürülebilirliği açısından, yatırım ortamının öngörülebilirlik ve güven artışı yoluyla
![Page 28: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/28.jpg)
1010
iyileştirilmesi hayati önem taşımaktadır. Yukarıda da altı çizildiği üzere, mevcut durum
analizinin doğru ve kapsamlı yapılması, ülke gerçekleri ile küresel eğilimlerin kesiştiği noktada
kamunun ilgili stratejik atılım ve özel sektör girişim alanlarını tanımlamaya yardımcı olacaktır.
Şekil 1: Dönemler itibarıyla Türkiye’nin GSYH büyümesi ve büyümenin oynaklığı
Kaynak: TÜİK
Dünya’nın en büyük yirmi (G20) ekonomisi arasında yer alan ve gelişmekte olan bir ülke
olarak konumlandırılan Türkiye, 1980’lerden itibaren dışa açılarak büyümüştür. Bu süreç
içerisinde 1.500 dolarlık kişi başı gelire sahip bir tarım ülkesinden, kişi başına gelirini 10.000
doların üzerine taşımış ve orta teknolojili bir sanayi ülkesi haline gelmiştir. Bu süreçte yaşanan
köyden kente göç ise, gerçekleşen sektörler-arası verimlilik kazançlarıyla birlikte Türkiye’nin
ekonomik performansını desteklemiştir. Ancak, tarımdan sanayiye geçiş ile paralel giden kişi
başına gelirdeki artışın doyum noktasına ulaşmış olduğu görülmektedir. Her ne kadar Türkiye
2008-2009 küresel krizi sonrasındaki dönemde, uzun dönem ortalamasının (1980-2017)
üzerinde bir performans sergiliyor olsa da, 2000’li yılların başındaki (2002-2007) istikrarlı
yüksek büyüme patikasının gerisinde kalmaktadır. Oynak olan büyüme rakamlarının yanı sıra
bu oynaklıktaki düşüş de 2009 sonrası seviyenin görece olarak kalıcı hale geldiğine işaret
etmekte ve 2002-2007 arasındaki yüksek ve istikrarlı büyümenin tekrar yakalanabilmesi için
yeni atılımların ve politikaların tasarlanması gerektiğine işaret etmektedir.
Türkiye’nin 2000’lerin başında yakaladığı yüksek büyüme temposunun arkasında,
toplam faktör verimliliğindeki hızlı yükseliş bulunmaktadır. Ancak küresel kriz sonrasındaki
dönemde bu performansın korunamadığı görülmektedir Bu durum da, bugün ekonominin
görece daha düşük bir büyüme seviyesine gelmesine neden olmuştur.
4,6 3,8
5,87,1
5,0
5,84,34,4
3,7
1,7
4,3
1,7
0,01,02,03,04,05,06,07,08,0
1980-2017 1980-2002 2002-2017 2002-2007 2008-2017 2012-2017
Ortalama büyüme Büyümenin oynaklığı
![Page 29: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/29.jpg)
1111
Şekil 2: Toplam Faktör Verimliliği (2009=100)
Kaynak: T.C. Kalkınma Bakanlığı hesaplamaları
Ekonominin büyüme performansına bağlı olarak işsizlik oranları da dönemler itibarıyla
değişiklik göstermiştir. Görece hızlı büyümenin yaşandığı 2005-2007 döneminde yüzde 9,2
seviyesinde olan işsizlik, küresel kriz döneminde (2009) yüzde 13,1’e kadar yükselmiştir. Bu
dönemi takiben daha yüksek büyüme rakamlarına erişilmiş ve kriz öncesindeki seviye
yakalanmış olsa da, 2012-2017 döneminde işsizliğin, yüzde 10 düzeyinde gerçekleştiği
görülmektedir. Bu gerçekleşmede, işgücüne katılım oranlarındaki artış önemli ölçüde rol
oynamıştır. 2002-2007 döneminde ortalama yüzde 47,2 olan işgücüne katılım oranları, 2008-
2017 arasında ortalama yüzde 49,8’e yükselmiştir. Bu eğilimin son yıllarda da artış yönünde
seyrettiği, 2012-2017 yılı ortalamasında yüzde 51,3 ve 2017 Ekim ayı itibarıyla ulaşılmış olan
yüzde 53 seviyelerinden takip edilebilmektedir. Kadınların işgücüne katılım oranlarında da
benzer bir iyileşme görülüyor olsa da, söz konusu oranların oldukça düşük olduğu göze
çarpmaktadır. Türkiye, OECD ülkeleri arasında kadın işgücüne katılım oranı en düşük ülke
konumundadır. Bir taraftan toplam işgücüne katılım oranları sırlamasında gerilerde yer alan,
diğer taraftan da erkek ile kadın işgücüne katılım oranları arasında en yüksek farka sahip olan
ülke olması, Türkiye ekonomisinin üretken nüfusunun önemli bir bölümünden yararlanamıyor
olduğu anlamına gelmektedir.
80
85
90
95
100
105
110
1980198219841986198819901992199419961998200020022004200620082010201220142016
![Page 30: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/30.jpg)
1212
Şekil 3: OECD ülkeleri kadın işgücüne katılım oranları ve erkek katılım oranıyla farkı (%)
Kaynak: ILO, İşgücü Piyasası Temel Göstergeleri
Sanayileşerek büyüyen Türkiye’de istihdamın sektörel dağılımının son yıllarda değişime
uğradığı görülmektedir. 1960’larda katma değerin yüzde 20’sine sahip olan sanayi sektörü
1980’lerde yakaladığı yüzde 30 seviyesini bugüne kadar korurken; aynı dönemde tarımın katma
değere katkısı yüzde 50’den yüzde 10’a kadar gerilemiştir. Hizmetler sektöründe ise bugün
bulunduğu yüzde 60 seviyesine 2000’li yılların başında ulaşılmıştır. Tarımdan sanayiye
geçerek, sektörler arası üretkenlik artışlarının temelini oluşturan işgücünün, son yıllarda küresel
olarak da ortaya çıkan ve giriş bölümünde bahsedilen “erken sanayisizleşme” eğilimleriyle
uyumlu şekilde hizmetler sektörüne yöneldiği görülmektedir. Aşağıdaki tablodan da
izlenebileceği gibi sanayi sektöründeki istihdamın, tarım dışı istihdam içerisindeki payı 2005
yılında bulunduğu yüzde 29 seviyesinden, özellikle 2014 yılı sonrasında hızlanan bir eğilimle,
son resmi veri olan 2017 Ağustos ayındaki yüzde 24 seviyesine kadar gerilemiştir.
0,05,010,015,020,025,030,035,040,045,0
0,010,020,030,040,050,060,070,080,090,0
Kadınların işgücüne katılım oranı (%)Erkek-Kadın işgücüne katılım oranları arasındaki fark (sağ eksen)
![Page 31: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/31.jpg)
1313
Şekil 4: Sanayideki istihdamın toplam tarım dışı istihdama oranı (12 aylık hareketli ortalama, %)
Kaynak: TÜİK
Türkiye ekonomisinin önemli kırılganlık göstergelerinden bir tanesi yüksek seviyelerde
seyreden cari işlemler açığıdır. Cari işlemler açığının 1980’lerden bu yana gelişimine
bakıldığında, büyümenin daha düşük seviyelerde seyrettiği dönemlerde, cari işlemler açığının
gayrisafi yurtiçi hasıla içindeki payının, beklenin aksine yükseldiği; Türkiye’nin daha yüksek
oranda dış kaynaklara bağlı bir ülke haline geldiği görülmektedir. 1980 yılından 2000’e kadarki
dönemde birim büyüme başına ortalama 0,01 puanlık cari işlemler açığı veren Türkiye,
2000’den bugüne gelen süreçte birim büyüme başına ortalama 0,9 puanlık cari işlemler açığı
verir pozisyona gelmiştir.
Şekil 5: Dönemler itibarıyla Türkiye’nin cari işlemler açığı (%GSYH) ve oynaklığı
Kaynak: TÜİK ve TCMB
23,0
24,0
25,0
26,0
27,0
28,0
29,0
30,0
2005
-12
2006
-05
2006
-10
2007
-03
2007
-08
2008
-01
2008
-06
2008
-11
2009
-04
2009
-09
2010
-02
2010
-07
2010
-12
2011
-05
2011
-10
2012
-03
2012
-08
2013
-01
2013
-06
2013
-11
2014
-04
2014
-09
2015
-02
2015
-07
2015
-12
2016
-05
2016
-10
2017
-03
2017
-08
2,3
0,9
4,53,6
5,1 4,9
2,5
1,42,0 1,9 1,9
1,1
0,01,02,03,04,05,06,0
1980-2016 1980-2002 2002-2016 2002-2007 2008-2016 2012-2016
Ortalama cari işlemler açığı (%GSYH) Cari işlemler açığının oynaklığı
![Page 32: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/32.jpg)
1414
Şekil 6: Yurtiçi tasarruf, yatırım ve cari açık oranları (%GSYH)
Kaynak: TÜİK
Cari açıktaki bu eğilimde, yıllar içerisinde artan ithalat bağımlılığı ve yurtiçi tasarrufların
yatırımları karşılamadaki yetersizliği etkili olmuştur. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)
tarafından 2016 yılı sonunda Ulusal Hesaplar Sistemi’nde yapılmış olan revizyon sonrası
hazırlanan 2009 bazlı tasarruf-yatırım serilerinde, inşaat sektörü kaynaklı katma değer ve
yatırım artışları kaynaklı bir yükseliş görülse de, tasarruf-yatırım arasındaki fark korunmuş
görünmektedir. Tasarruf oranları artmasına rağmen yatırımları karşılayacak seviyeye
ulaşamamıştır. Bu durum, bir taraftan dış kaynak kullanımında, ekonominin istikrarını tehdit
etmeyecek, uzun vadeli finansmanın sağlanmasının; diğer taraftan da tasarruf oranlarının
artırılmasında uygulanacak olan makro ihtiyati tedbirlerin ve firma bazında verimlilik artışlarını
destekleyecek uygulamaların önemi ortaya çıkmaktadır.
Her ne kadar Türkiye’de 2000’li yılların başı, bütçe açığının ve kamu borç stokunun
GSYH içindeki payının azaldığı, enflasyonun tek haneye indiği bir dönem olsa da; özellikle
son dönemde, dünyada küresel kriz sonrasında oluşmuş düşük enflasyon ortamına rağmen fiyat
seviyesinin yükselme eğiliminde olduğu görülmektedir. Enflasyon gelişmeleri Merkez
Bankası’nın hedefi olan yüzde 5’in oldukça üzerinde seyretmekte ve fark gitgide artmaktadır.
Döviz kurundaki hızlı yükselişin getirdiği ve artan dışa bağımlılıkla etkisini iyice artıran
enflasyon baskısı, yatırımların getirisini de ciddi ölçüde etkilemektedir. Bu durum, gelişmekte
olan ülkelerin dış borca olan ihtiyacı göz önünde bulundurulduğunda bir risk unsuruna neden
olabilmektedir. Benzer şekilde, 1990 başındaki yüzde 5 seviyesinde bulunan özel sektör dış
-5
0
5
10
15
20
25
30
35
20002001200220032004200520062007200820092010201120122013201420152016
Cari açık Tasarruf Yatırım (stoklar dahil)
![Page 33: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/33.jpg)
1515
borcunun yüzde 32’ye tırmanması artan kırılganlığa örnek gösterilebilir. Düşük enflasyon
ortamında, TL cinsinden uzun vadeli kredilerin artmasıyla birlikte bu riskin ortadan
kaldırılması mümkün görülmektedir.
Şekil 7: Enflasyon gelişmeleri
Kaynak: TCMB
Kasım 2017 itibarıyla 221 milyar TL’lik kredi hacmi yaratmış olan Kredi Garanti
Fonu’nun da katkısıyla bankacılık kredi hacminin genişlediği görülmektedir. Bir yandan
mevduatın krediye dönüşme oranı yüzde 146 gibi oldukça yüksek bir seviyede bulunurken,
genişleyen kredi imkanları aynı hızda üretken yatırımlara dönüşmemektedir. İnşaat
yatırımlarında 2009 yılından bu yana önemli bir yavaşlama izlenmezken; geleceğin üretim
kapasitesi bakımından önemli bir gösterge olarak izlenebilecek makine teçhizat yatırımlarında
özellikle 2015 sonrasında bir durağanlık görünmektedir.
2468
101214
2010
-01
2010
-04
2010
-07
2010
-10
2011
-01
2011
-04
2011
-07
2011
-10
2012
-01
2012
-04
2012
-07
2012
-10
2013
-01
2013
-04
2013
-07
2013
-10
2014
-01
2014
-04
2014
-07
2014
-10
2015
-01
2015
-04
2015
-07
2015
-10
2016
-01
2016
-04
2016
-07
2016
-10
2017
-01
2017
-04
2017
-07
2017
-10
TÜFE Enflasyonu Çekirdek Enflasyon: C-EndeksiHedef 24-ay sonrasının TÜFE enflasyonu (%)
![Page 34: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/34.jpg)
1616
Şekil 8: Bankacılık kredi hacmi, makine-teçhizat ve inşaat yatırımı seyri (cari fiyatlarla, 2009=100)
Kaynak: TÜİK ve TCMB
Yukarıdaki tespitlerden de görülebileceği gibi Türkiye, bugüne kadar büyümesinin ana
motoru olan sektörlerarası verimlilik artışlarından gelen kazançların sınırına gelmiş, küresel
eğilimlerin sunduğu fırsatlardan yararlanarak kendisine yeni bir büyüme patikası çizmeye
çalışan bir ülke durumundadır. Türkiye için dünyanın en büyük 10 ekonomisi içinde yer alma
hedefine ulaşmak, bir yandan sahip olduğu makroekonomik kırılganlıklara karşı önlem alırken,
diğer taraftan da sanayi üretimindeki ileri teknolojili ürünlerin payını artırdığı bir rekabet gücü
stratejisi ile mümkün olabilecektir. Türkiye’nin de üyesi olduğu Ekonomik İşbirliği ve
Kalkınma Örgütü (OECD) ülkeleri ile karşılaştırıldığında, Türkiye’nin ileri teknolojili ürün
ihracatının ortalamanın oldukça gerisinde kalıyor olması, bu konuda atılması gereken adımlar
olduğuna işaret etmektedir. Sağlanacak makroekonomik istikrar ise, teknoloji atılımı
çerçevesinde kurgulanacak bir büyüme stratejisinin destekleyicisi olacaktır.
0
100
200
300
400
500
600
Bankacılık sistemi kredi hacmi Makine techizat yatırımı İnşaat yatırımı
![Page 35: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/35.jpg)
1717
Şekil 9: İhracatın teknoloji içeriğinin yıllar içerisindeki seyri
Kaynak: Birleşmiş Milletler COMTRADE, Lall (2000), TEPAV hesaplamaları
Not: İhracatın teknoloji dağılımında, 2016 yılına ait veri eksikliğinden dolayı Avusturya veSlovenya’nın 2015 yılı verileri OECD 2016 ortalamsına dâhil edilmiştir.
Küresel gelişmeleri takip eden, teknolojik ilerleme yoluyla verimlilik ve katma değer
artışları hedefleyen bir büyüme stratejisi çerçevesinde göz ardı edilmemesi gereken önemli bir
nokta ise Türkiye’deki girişimlerin yüzde 99,8’ini, istihdamın ise yüzde 73,5’ini oluşturan
küçük ve orta büyüklükteki işletmeler (KOBİ) ile büyük işletmeler arasındaki verimlilik
farklarıdır. Özellikle, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, Türkiye’deki 1-19 çalışana sahip
işletmelerin verimliliğinin diğer işletmelere oranla çarpıcı oranda düşük olması, kapsayıcı bir
büyüme politikasının bir parçası olarak ele alınmalıdır.
Şekil 10: Diğer gruplardaki verimliliğin 1-19 çalışana sahip şirketlerdeki emek verimliliğine oranı, 2014
Kaynak: Eurostat, TÜİK, TEPAV hesaplamaları
Dünyadan örneklere bakıldığında Japonya’nın 1950’lerden bugüne süre gelen ekonomik
büyümesinin önemli bir başarı hikayesi olduğu görülmektedir. Ekonomik yatırımlara ve
kalkınmaya öncelik veren Japonya, Türkiye örneğinde olduğu gibi bir tarım reformundan
geçmiş, ancak bu reformu tamamlamayı ve tümüyle uygulamaya koymayı başarmıştır.
![Page 36: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/36.jpg)
18
18
Yukarıda da belirtildiği gibi, Japonya üretim sektöründeki robotlaşma seviyesi ile Sanayi 4.0’ın
önde gelen, atılımcı ülkelerinden birini oluşturmaktadır. Japonya’nın bu başarıyı, son 20 senede
ortalama yüzde 1’in altında büyürken gerçekleştirmiş olduğunun da altı çizilmelidir (NYT
2016).
Dikkati çeken bir başka örnek ise Güney Kore’dir. Yardım alıp, yüksek gelirli bir ülkeye
dönüşen ülkeler grubunun olağanüstü bir örneğini teşkil etmenin yanı sıra, Güney Kore’nin
politikaları 1962-1994 yılları arasında yıllık ortalama yüzde 10'luk bir GSYH büyümesini
getirmiştir. Aynı zaman diliminde, yıllık ihracat reel olarak yüzde 20 artarken, tasarruf ve
yatırımların GSYH'daki oranı yüzde 30’ların üzerinde olacak şekilde keskin bir yükseliş
göstermiştir. Kore'nin sürdürülebilir kalkınma konusundaki deneyimi, altyapısının yanı sıra
dinamik bir bilgi ekonomisine geçiş süreci, gelişmekte olan ülkelerin çoğuna örnek teşkil
etmektedir (Dünya Bankası n.d.).
![Page 37: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/37.jpg)
19
19
3. BÜYÜMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Raporun giriş bölümünde bahsi geçen teknolojik gelişmeler, kanuni zorluklar ve yapısal
eksikliklerin tamamı, içinde bulunulan dönemden ve ülkelerin gelişmişlik seviyelerinden bağımsız
olarak, yeni politika yaklaşımlarını, altyapı değişikliklerini, kamu-özel sektör işbirliklerini; yani
ülkelerin çağa ayak uydurma uğraşlarını beraberinde getirmektedir. Ekonomik büyümenin
gerçekleşmesi ve sürdürülebilir kılınması ülkelerin mevcut durumlarını ve imkanlarını iyi tahlil
etmeleri, mevcut durumlarının işaret ettiği büyüme eksenlerine yönelik bir büyüme stratejisi
geliştirmeleri gerekmektedir. Plan dönemi büyüme dinamiklerini bu açıdan değerlendirmekte olan
bu rapor, gelecekteki üretim imkanlarını destekleyecek unsurları teknoloji ve yenilik, sürdürülebilir
kaynaklar ve temiz teknolojiler, beşeri sermaye, küresel ticaret ve yatırım, kurumsal yapı başlıkları
altında değerlendirmektedir.
3.1. Araştırma-Geliştirme (AR-GE) Faaliyetleri ve Yenilikçilik
Dünya çapında devam eden küresel teknolojik dönüşüme paralel olarak; küresel çapta
büyüme sorunsalı ve sosyal problemler karşısında Ar-Ge ve yenilik faaliyetleri, ülkelerin çözüm
arayışlarının odağında yer almaktadır. Artık, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin büyüme
hedeflerinin gerçekleştirilmesinde, yeni teknolojilerin adaptasyonu ve teknoloji transferi gibi
araçlar geçmiş yıllara kıyasla çok daha büyük önem arz etmektedir. Kamu ve özel kuruluşların
birlikteliğine dayanan uluslararası işbirliği kapsamında yenilik, yüksek teknolojili ürünlerin
üretiminden çok hizmet, tarım ve enerji gibi her sektörde öğrenme kapasitesini artıran bir süreç
olarak algılanmaktadır. Süreklilik arz eden, kapsayıcı ve sosyal sorunların çözümüne odaklı Ar-
Ge/yenilik faaliyetleri, ülkelerin dünyadaki teknolojik sınırlara ulaşmasıyla beraber büyüme ve
ihracattaki göreceli üstünlüklerini artırmasında en önemli faktörler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu bağlamda, OECD’nin 2015 yılı Ar-Ge faaliyetleri harcamaları verileri üzerinden ülkeler
arası kıyas göz önünde bulundurulduğunda, iki ülke, ABD (502,9 milyar dolar) ve Çin (408,4
milyar dolar) çok büyük bir farkla ön plana çıkmaktadır. ABD ve Çin ile onların en yakın
takipçileri, Japonya (170 milyar dolar), Almanya (114,8 milyar dolar) ve Güney Kore (74, 1 milyar
dolar) arasında çok büyük bir fark bulunmaktadır. Amerika ve Çin, Ar-Ge faaliyetlerinde bulunan
araştırmacı sayısında da üstünlük kurmayı başarmıştır. Fakat Ar-Ge harcamalarının GSYH’dan
![Page 38: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/38.jpg)
20
20
aldığı pay ve bin kişi başına araştırmacı sayıları incelendiğinde Güney Kore, İsviçre, Japonya ve
İsveç’in bu iki ülkeyi arka planda bıraktığı görülmektedir.
Şekil 11: Ülkelerin Ar-Ge Harcamalarının GSYH’ya oranı ve bin kişi başına toplam araştırmacı sayısı (2015)
Kaynak: Eurostat, TÜİK, TEPAV
Not: Balon büyüklükleri ülkelerin toplam Ar-Ge harcamalarını göstermektedir.
Dünyadaki Ar-Ge faaliyetlerinin finansmanın çok büyük bir kısmı özel sektör tarafından
sağlanmaktadır. 2015 yılında Ar-Ge faaliyetleri harcamalarında özel sektörün payı ortalama yüzde
77,1 iken, hükümetlerin payı 10,7 olarak gerçekleşmiştir. Buna göre Çin, ABD, Slovenya, Estonya,
İspanya gibi ülkelerde özel sektörün payı öne çıkarken; hükümetin Ar-Ge finansmanındaki payı
ise göreceli olarak Rusya, Meksika, Macaristan ve Romanya’da yüksek görünmektedir.
Belçika
Danimarka
FinlandiyaAlmanya
İtalya
Japonya
G. Kore
Norveç
Polonya
İspanya
İsveçİsviçre
Türkiye
B. Krallık
ABD
Çin
Rusya
0,00,51,01,52,02,53,03,54,04,55,0
0,0 1,0 2,0 3,0 4,0 5,0 6,0 7,0 8,0
Ar-
Ge
Har
cam
alar
ının
GSY
H'a
ora
nı
Toplam araştırmacı sayısı, bin kişi başına
![Page 39: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/39.jpg)
21
21
Şekil 12: Ülkelere göre Ar-Ge’ye ilişkin toplam harcamalarda hükümetin ve özel sektörün payı, 2015
Kaynak: OECD, TEPAV Hesaplamaları
Mevcut tablo çerçevesinde, pek çok ülke teknoloji kapasitesini artırma ve geliştirdiği
teknolojilerin sürdürülebilirliğini sağlama arayışı içerisindedir. Fakat Türkiye’nin, küreselleşen
dünyadaki büyük rakiplerini yakalayabilecek güçte olduğunu söylemek mümkün
gözükmemektedir. 2000 ve 2015 yılları arasında Ar-Ge faaliyetleri harcamaları, hızlı bir artış ile
2,8 milyar dolardan 16,6 milyar dolara yükselirken bu harcamaların GSYH’dan aldığı pay ancak
yüzde 0,5’ten yüzde 0,9’a yükselebilmiştir. 2015 yılında, harcamaların finansmanına göre,
Türkiye’de hükümetin Ar-Ge harcamalarından aldığı pay yüzde 10,6 iken özel sektörün aldığı pay
ise yüzde 87,6’dir.
Olumlu bir gelişme olarak, Türkiye’de Ar-Ge faaliyetlerinde çalışan kişi sayısı nüfus ile
birlikte orantılı olarak, kayda değer bir artış göstermektedir. 2000 yılında Ar-Ge faaliyetlerinde
çalışan 27 bin kişi toplam işgücü içerisinde 1000 kişiden 1,29’ denk gelirken, 2016 yılında aynı
alanda çalışan 122 bin kişi için bu rakam 4,12’ye yükselmektedir. Türkiye, elindeki mevcut nitelikli
insan gücü ile 1996-2016 yılları arasında ürettiği 485.366 akademik yayın ile dünyada 20. sırada
yer almaktadır (Scimago Journal n.d.).
7,6 8,419,4
35,3
10,0 6,5 4,3 9,4 10,6 9,3 5,5 7,1 4,313,7
63,460,5
83,5
64,8 63,7
79,8 78,087,8
81,987,6
70,6
88,279,3
93,7
69,5
34,2
Çek
Cum
.
Esto
nya
Mac
aris
tan
Mek
sika
Polo
nya
Slov
akya
Slov
enya
İspa
nya
Türk
iye
B. K
rallı
k
AB
D
Arja
ntin Çin
Rom
anya
Rus
ya
Hükümetin Ar-Ge harcamlarından aldığı pay Özel sektörün Ar-Ge harcamlarından aldığı pay
![Page 40: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/40.jpg)
22
22
Şekil 13: Türkiye’de Ar-Ge harcamaları, GSYH’dan aldığı pay ve kaynağına göre dağılımları
Kaynak: OECD, TEPAV Hesaplamaları
Şekil 14: Türkiye’de Ar-Ge personeli sayısı ve iş gücü içerisinde bin kişi, 2015
Kaynak: OECD, TEPAV Hesaplamaları
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurum (TÜBİTAK) tarafından hazırlanan “Ulusal
Bilim, Teknoloji ve Yenilik Stratejisi 2011-2016” Türkiye’nin bilim ve teknoloji politikasına ışık
tutan en önemli belgelerden biridir. “Ürettiği bilgi ve teknolojileri, ülke ve insanlığın yararına
yenilikçi ürün, süreç ve hizmetlere dönüştürebilen Türkiye” vizyonunu hedefleyen stratejik çerçeve
içerisinde Ar-Ge ve yenilik kapasitemizin güçlü olduğu alanlarda hedef odaklı, yenilik
kapasitesinin ivme kazanması gereken alanlarda ihtiyaç odaklı ve yenilik kapasitesinin
gelişmesinde ise tabandan yukarı yaklaşımlar stratejik amaçların odak noktasındadır. Bilim,
0,00,20,40,60,81,0
0,0
5,0
10,0
15,0
20,0
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
Ar-Ge harcamaları, milyar $ Ar-Ge harcamlarının GSYİH'den aldığı pay
0,001,002,003,004,005,00
0,0
50,0
100,0
150,0
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
Toplam Ar-Ge personeli, bin kişi
Toplam Ar-Ge personeli, bin kişi başıTotal R&D personnel per thousand labour force
![Page 41: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/41.jpg)
23
23
teknoloji ve yenilik alanında insan kaynaklarının geliştirilmesi, araştırma sonuçlarının ticari ürün
ve hizmete dönüşümü, çok disiplinli Ar-Ge kültürünün yaygınlaştırılması, KOBİ’lerin rolünün
güçlendirilmesi gibi amaçlar ile birlikte bilgi üreten, teknoloji geliştiren ve yenilik yapan bir
Türkiye amaçlanmaktadır (TÜBİTAK 2010). Bu amaçlar 2013-2017 dönemi TÜBİTAK stratejik
planında da vurgulanmış olup, araştırma sonuçlarının ticari ürün ve hizmete dönüşümüne öncelik
veren bir yaklaşım da söz konusudur (TÜBİTAK 2012).
Onuncu Kalkınma Planı’nda da belirtildiği üzere Ar-Ge ve yenilik politikasının temel amacı;
özel sektör ekseninde teknoloji ve yenilik faaliyetlerinin artırılması, araştırma sonuçlarının
ticarileştirilmesinin yeniliğe dayalı bir ekosistem içerisinde gerçekleştirilmesi ve Türkiye’nin
küresel ölçekte yüksek rekabet gücünün markalaşmış teknoloji yoğun ürünlerde artırılmasıdır
(Kalkınma Bakanlığı 2013). Ayrıca, bu bağlamda Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı,
“Teknolojik Ürün Yatırım Destek Programı” ve Ar-Ge faaliyetleri ile ilgili yatırımları, “Teknoloji
Geliştirme Bölgeleri”nin oluşturulması ile teknolojik bilginin üretilmesi ve ticarileştirilmesini
desteklemeyi sürdürmektedir. Sağlanan destek ve muafiyetlere ek olarak, kurulan Ar-Ge ve tasarım
merkezleri ile de Ar-Ge faaliyetleri destek kapsamına alınmaktadır. 2018 yılı Şubat ayı sonu
itibarıyla faaliyette olan Ar-Ge merkezi sayısı 827, istihdam 46.278, tamamlanan ve devam eden
toplam proje sayısı 25.293 olarak raporlanmaktadır. (Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2018).
Faaliyette olan tasarım merkezi sayısı 170, personel 3.542, toplam proje ise 2.021’dir. Türkiye’nin
sanayi stratejisi politikalarında Ar-Ge faaliyetleri kapsamında teknik bilgi eksikliği, ticarileşme,
uzun vadeli planlama ve firmaların yeterli kaynak ayırmaması mevcut problemler olarak
görülürken; nitelikli insan gücü, yenilikçilik potansiyeli ve üniversite-sanayi işbirliği imkânı; Ar-
Ge ve yenilikçilik alanında uzun vadeli stratejilerin belirleniminde önemli fırsatlar sunmaktadır
(Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014)
Tüm bu Ar-Ge ve yenilik girdilerinin ne gibi sonuçlar doğurduğuna bakıldığında,
Türkiye’nin bu alanda nasıl bir yol kat etmesi gerektiği daha net anlaşılmaktadır. Bugün, küresel
teknolojik dönüşüme dair gelişmelerin yoğunlaştığı sektörler olarak özellikle biyoteknoloji,
nanoteknoloji ve BİT ön plana çıkmaktadır. Aşağıda ülkelere göre, mukayeseli üstünlük
karşılaştırmaları aracılığı ile alınan patentlerin ne kadar biyoteknoloji, nanoteknoloji ve bilgi işlem
teknolojisi odaklı olduğu gösterilmektedir. Bu grafikten de görüldüğü üzere, Türkiye’nin
![Page 42: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/42.jpg)
24
24
performansı tüm teknoloji platformlarında diğer ülkelerin gerisinde kalmaktadır. Bu noktada,
teknoloji politikaları tasarımında ulusal ve uluslararası öncelikleri gözeten bir stratejinin izlenmesi
gerekliliği de ön plana çıkmaktadır.
Şekil 15: Biyoteknoloji, nanoteknoloji ve bilgi iletişim teknolojileri üstünlükleri karşılaştırması
Kaynak: OECD
Küresel gündem ile ülke içerisindeki ekonomik eğilimlerle sinerji yaratan sektörlerde
geliştirilebilecek teknolojik stratejilere ihtiyaç vardır. Örneğin biyoteknolojiden ilaç sektörü,
nanoteknolojide inşaat sektörü ve BİT’te ise bulut teknoloji odaklanabilinecek sektörler olarak öne
çıkmaktadır. Yapılacak kapsamlı analizlere göre sektörlerin belirlenmesinin ardından,
geliştirilecek kamu politikaları ve değerlendirme - izleme mekanizmalarının tasarımı anlamlı
olacaktır. Özel sektör yatırımlarını artırıcı, vergi oranlarını dengeleyici bir strateji ile Türkiye’nin
ihracatında ileri teknolojili ürün payını artırmak da küresel teknolojik dönüşümü yakalamak
anlamında önemli bir basamak olarak görülebilir.
3.2. Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler
Yeni teknolojiler arasında ancak ayrı bir başlık altında ele alınması gereken konulardan bir
tanesi de yeşil teknolojiler konusudur. Özellikle Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve Paris
Anlaşması süreçlerinin ortaya çıkardığı küresel sürdürülebilirlik gündemi, temiz üretim, iktisadi
büyüme ve kalkınmayı bir araya getiren alanların gelişimi için uzun dönemli politika çerçeveleri
sunmaktadır. Bu doğrultuda, sanayi politikaları da bir yandan istikrarlı bir ekonomi ve nitelikli
00,5
11,5
22,5
3
AB
D
Avu
stra
lya
Kan
ada
İngi
ltere
Bre
zily
a
Fran
sa
Hin
dist
an
Mek
sika
Rus
ya
G. K
ore
İtaly
a
G. A
frik
a
Alm
anya Çin
Japo
nya
Türk
iye
Biyoteknolojide BİT Nanoteknoloji
![Page 43: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/43.jpg)
25
25
istihdam yaratmayı hedeflerken, diğer taraftan da olumsuz çevresel etkilerin en aza indirilmesini
ve toplumun tüm kesimlerinin çıkarlarını gözeten bir yapı içerisinde ele alınmaya başlanmıştır.
Sürdürülebilir sanayi politikası olarak adlandırılabilecek bu yaklaşım, şirketlerin topluma
sürdürülebilir bir katkıda bulunmak için faaliyet göstereceği koşulların yaratılmasıyla ilgilidir.
Sürdürülebilir kalkınma gündemi içerisinde yer alan hedefleri gerçekleştirmek üzere
tasarlanacak politikaların ana hedef alanları dışında sağlayacağı yan faydaları ortaya koyan
çalışmalar da gün geçtikçe çoğalmaktadır. Örneğin Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın
yayımladığı bir rapor Paris Anlaşması’nda yer alan 1,5 derece hedefine yönelik çabaların çevresel,
iktisadi ve sosyal etkileri aracılığı ile diğer sürdürülebilir kalkınma hedeflerine muhtemel
katkısından bahsederken, söz konusu çabaların 2050 yılına kadar küresel ekonomiye en az yüzde
10’luk ek bir değer sağlayacağını da hesaplamaktadır (BMKP 2016). Uluslararası Yenilenebilir
Enerji Ajansı ise yenilenebilir enerjiden elde edilecek faydaların, yenilenebilir enerji hedeflerine
ulaşılmaması durumunda ortaya çıkacak dışsal maliyetlerin 15 katı olduğunu raporlamaktadır
(IRENA 2016).
Yukarıda bahsi geçen yan faydalar, kalkınma gündemi içerisindeki iklim değişikliği, sağlık,
gıda güvenliği, su kalitesi, biyolojik çeşitlilik gibi ana sorun alanlarına yönelik çözümlerde;
teknoloji transferi, nitelikli eleman temini, temiz üretim yaklaşımı, Ar-Ge ve yenilikçi üretim
teknikleri gibi ekonomik büyümeyi destekleyici bileşenlerin uygulamaya konulmasından ortaya
çıkmaktadır. Buradan da, ekonomik büyümenin yanında çevresel ve sosyal sürdürülebilirliği de
göz önünde bulunduran ülkelerin gelecekte rekabet avantajı sağlayacakları ve verimliliklerini
artırabilecekleri sonucuna varılabilecektir.
Temiz teknolojiler ve yenilenebilir enerji teknolojilerinin, diğer teknolojilere göre daha hızlı
yayıldığı ve daha fazla sayıda alanı etkilemekte olduğu bilimsel çalışmalar aracılığıyla da
vurgulanmaktadır. Avrupa Birliği’nde (AB) patent atıfları üzerinden yapılan çalışmalar temiz
üretim teknolojileri konusundaki çalışmaların diğer teknolojilere göre yüzde 43 daha fazla atıf
aldığını gösterirken (Dechezlepretre, Martin ve Mayra 2014), yenilenebilir enerji teknolojilerinin
kullanım alanlarının da enerji üretiminin ötesine geçtiğini söylemektedir (Noailly ve Shestalova
2017). Özellikle güneş enerjisi ve depolama teknolojilerinin, daha geniş yelpazedeki teknolojilerin
geliştirilmesine katkıda bulunduğu ortaya konulmuştur. Yani, yenilenebilir enerji teknoloji-
![Page 44: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/44.jpg)
26
26
ekipman yatırımları, imalat sanayinin birden fazla alt sektörünü aynı anda geliştirebilecek
potansiyele sahip, yüksek teknolojili bileşenler içerdiği görülmektedir.
Yenilenebilir enerji makine-ekipmanlarının teknoloji içeriği üzerinden yapılan çalışmalar
(TEPAV 2017) söz konusu ekipmanların ortalamada yüzde 23 oranında yüksek teknoloji içeriğine
sahip olduğunu göstermektedir. Türkiye’nin yüksek teknik potansiyele sahip olduğu güneş enerjisi
makine-ekipmanlarında bu oran yüzde 31’e çıkarken, rüzgar enerjisinde ise yüzde 11 seviyesinde
bulunmaktadır. Türkiye’nin toplam dış ticaretindeki yüksek teknolojili ürünlerin payının yüzde 5
olduğu göz önünde bulundurulduğunda yenilenebilir enerji ekipmanlarının Türkiye ekonomisinin
teknolojik dönüşümü açısından önemli potansiyellere sahip olduğu görülmektedir.
Şekil 16: Enerji ekipmanları ticaretinin teknoloji dağılımı, 2015
Kaynak: Birleşmiş Milletler Comtrade, BACI, Wind(2008), Basu (Yayınlanmamış Araştırma), TEPAV hesaplamaları
Dünyada pek çok ülkede, enerji dönüşümü başlığında izlenen politikalarla yenilebilir
enerjiye ayrılan payın artırılmasının hedeflendiği ve buna yönelik olarak da dönüşümün temelini
oluşturacak olan sanayilerin ön plana çıktığı görülmektedir. Türkiye’nin de içinde bulunduğu 79
üye ülkeye sahip olan Uluslararası Enerji Ajansı tarafından yapılan tahminler, yenilenebilir
enerjinin elektrik üretiminde bugün yüzde 20 seviyesinde bulunan payının, mevcut politikalar ile
hükümetlerin resmi olarak açıkladıkları hedefleri bir arada değerlendiren “yeni politikalar”
senaryosu altında 2040 yılında yüzde 40 seviyesine çıkacağını öngörmektedir (IEA 2017).
![Page 45: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/45.jpg)
27
27
Yukarıda fırsat alanları sunulmuş olan yenilenebilir enerji teknolojilerinin geliştirilmesi ve
uygulamaya konulması; bir yandan Türkiye’nin birincil enerjide yüzde 76 oranında dışa bağımlı
yapısından kaynaklı enerji fiyatlarına ve kur dalgalanmalarına olan duyarlılığını bir ölçüde
azaltabilecekken, diğer taraftan da yüksek teknolojili üretim ve genişlemekte olan dış pazarlarda
rekabetçi üretici olma fırsatını yakalamasını sağlayabilecektir.
Şekil 17: Türkiye’nin temiz teknoloji yenilik endeksi alt bileşenleri değerlendirmesi
Kaynak: WWF The Global Cleantech Innovation Index, 2017
Yenilenebilir enerji makine-ekipmanlarının mevcutta sahip olduğu yüksek teknoloji içeriği
ve hızla düşen fiyatlardan takip edilebilecek teknolojik dönüşüm, sektörde rekabetçiliğin
kazanılmasında Ar-Ge ve yenilikçilik faaliyetlerini kritik bir noktaya taşımaktadır. Bu kritik alanda
ülkelerin performanslarını değerlendiren Küresel Temiz Teknoloji Yenilikçilik Endeksi’nde
Türkiye de yer almaktadır (Cleantech n.d.). 2017 yılı değerlendirmesine göre 40 ülke arasından
33.sırada yer alan Türkiye, genel yenilik faktörleri açısından görece daha iyimser bir profil
sergilerken, temiz teknolojiler söz konusu olduğunda sıralamada ancak sondan 3.sırada yer
almaktadır. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’nin yenilik performansına ilişkin çalışmalar temiz
teknolojiler özelinde de dikkatlice ele alınarak, bu teknolojilerin sunduğu fırsatları yakalayacak
ortamın oluşturulmasına katkı sağlanmalıdır.
GenelInovasyonFaktörleri
Temiz teknolojispesifik
InovasyonFaktörleri
Temiz TeknolojiInovasyonGelişimi
TemizTeknolojideTicarileşme
Ortalama
Türkiye
![Page 46: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/46.jpg)
28
28
3.3. Dijitalleşme
Küresel boyutta yaşanan ekonomik, sosyal ve çevresel değişimler; ülkeler ve şirketleri
rekabetçiliklerini sürdürmek için mevcut durumlara ayak uydurmaya ve yeni stratejiler
geliştirmeye zorlamaktadır. Bu durum, özellikle 2011 yılında gündeme getirilen, fiziksel ve dijital
sistemler arasında bağlantı kuran, siber-fiziksel sistemlere ve dinamik veri işlemeye dayalı üretim
modelinin hayata geçirilmesini planlayan “Sanayi 4.0” stratejisi kapsamında, daha net bir biçimde
tartışılagelmektedir. Değer zincirlerinin, ürünlerin, servislerin ve iş modellerinin dijitalleşmesini
ifade eden Sanayi 4.0’a geçiş sürecinde şirketler, kaynaklarını ve dijital teknolojilerin getireceği
avantajları kullanarak yeni gelir, büyüme ve iş yapabilme olanaklarına odaklanmaktadır.
Dijitalleşme eksenindeki teknoloji kullanımı, insan ve teknoloji kaynağını yeni kombinasyonlarla
birleştirerek yeni iş modellerinin kurulumunu, yeni ürün ve hizmetlerin farklı araçlarla müşteriye
ulaştırılmasını ve kaynakların daha etkin kullanımını gerekli kılmaktadır. Dijitalleşme
uygulamaları, şirketlerin rekabet gücünü artırmada en önemli faktörlerden biri haline gelmektedir.
Bu uygulamalar ile tüketicilerin ve dağıtıcıların da üretim sürecine dâhil edilmesi, özelleşen ve
farklılaşan ürünlerin tam otomatik imalat süreçlerinde üretimi, küresel değer zincirinin farklı
konumlarındaki üreticilerin internet tabanlı protokolleri kullanarak etkileşim halinde kalması
amaçlanmaktadır.
Günümüzde verilerin verimli kullanımıyla birlikte işletmelerin üretkenliği yüzde 5 ile 10
arasında artış göstermektedir. Özellikle gelişmiş ülkelerde, internet kullanıcılarının yüzde 90’ı
çevrimiçi bankacılığı kullanırken yüzde 80’i internet üzerinden alışveriş yapmayı tercih etmekte;
OECD ülkeleri içerisinde 14 milyar elektronik araç, birbiriyle bağlantı kurabilmektedir (OECD
2016). Bu değişimin yansıması olarak; günümüzün dijital dünyasında müşteri ve organizasyonlar
arasındaki ilişki dönüşmekte, istihdamın yapısı değişmekte, farklı hizmet ve ürünler çerçevesinde
yeni iş birlikleri doğmaktadır (Accenture 2016). Yeni dijital ürün ve servisler, büyük veri analizleri,
kişiselleştirilmiş ürünler odaklı kitlesel üretime ek olarak, ürün ve servislerin dijitalleştirilmesi ile
firmalar maliyetlerini düşürmeyi ve karlılıklarını artırmayı öngörmektedir (PwC 2016). Ülkeler
mevcut sosyal ve ekonomik durumlarının belirleyiciliğine bağlı olarak ulusal öncelikler
doğrultusunda, dijitalleşme sürecinin farklı süreçlerine odaklanmaktadır. Bilgi ve iletişim
teknolojileri özelinde ülkelerin ürettiği katma değer incelendiğinde; bilgisayar, elektronik ve optik
![Page 47: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/47.jpg)
29
29
ürünler ön plana çıkarken onu telekomünikasyon takip etmektedir. Güney Kore, Japonya, İrlanda
ve İsveç dijitalleşme sürecinde yatırım ve üretim planlamasını bilgi ve iletişim teknolojilerine göre
yönlendiren ülkeler olarak ön plana çıkmaktadır.
Şekil 18: Ülkelerin bilgi ve iletişim teknolojileri ve alt sektörlerinin toplam katma değerden aldıkları pay, cari fiyatlar, 2013
Kaynak: OECD Digital Economy Outlook 2017
Türkiye’nin bu süreç içerisindeki mevcut durumunu ve dönüşümünü anlamak için yürütülen
çalışmalar önemli bulgular sunmaktadır. Bu çalışmalardan bir tanesi 2016 yılında, Accenture
Türkiye tarafından 106 şirketin Bilişim Teknolojileri ve Dijital alanlardaki liderleriyle yapılan
görüşmelere ve kamuya açık verilere dayanan çalışmasıdır. 119 farklı dijitalleşme göstergesine
göre hesaplanan dijitalleşme endeksi, dijitalleşme konusunda sektör grupları arasındaki farklara ek
olarak, sektör grupları içerisindeki şirketlerin dijitalleşme kabiliyetlerinin de farklı olduğu
göstermektedir. 18 sektör grubu arasında dijitalleşme puanı en yüksek sektörler ise finansal
hizmetler, hizmet faaliyetleri, perakende ticaret ve motorlu kara taşıtlarının ticareti ve onarımı
olarak sıralanmaktadır.
0,02,04,06,08,0
10,012,0
G. K
ore
Japo
nya
İrlan
daİs
veç
Mac
aris
tan
AB
DÇe
k Cu
m.
Finl
andi
yaB.
Kra
llık
OEC
DEs
tony
aSl
ovak
yaA
lman
yaLü
ksem
burg
Hol
land
aİs
viçr
eFr
ansa
Slov
enya
Dan
imar
kaİs
pany
aK
anad
aİta
lya
Belç
ika
Avu
stur
yaPo
rteki
zPo
lony
aN
orve
çY
unan
ista
nİz
land
aM
eksi
ka
Bilgisayar, elektronik v optik ürünler YazılımTelekomünikasyon Bilgi teknolojisi ve diğer bilgi servisleri
![Page 48: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/48.jpg)
30
30
Şekil 19: NACE kodlarına göre sınıflandırılan ekonomik faaliyet alanlarının Accenture dijitalleşme endeksi puanları
Kaynak: Accenture Türkiye Dijitalleşme Endeksi, 2016
Çalışma kapsamında ayrıca dijitalleşmenin, şirketin verimlilik ve üretkenlik kazanmasının
ve daha az kaynakla daha yüksek cirolara ulaşmasına katkı sunup sunmadığı, regresyon analiziyle
test edilmektedir. Sonuçlar, dijitalleşme endeksindeki 10 puanlık artışın, şirketlere ortalama olarak
ilave yüzde 1 faiz ve vergi öncesi kâr getirdiğini göstermektedir.
Türkiye’de dijitalleşme sürecini daha iyi anlamlandırmak adına, ikinci olarak, 2016 yılında
Türkiye Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD), Samsung Türkiye, Deloitte Türkiye, GfK
Türkiye tarafından 58 şirketin üst düzey yöneticileriyle yapılan yüz yüze görüşmelerle hazırlanan
“Türkiye’deki Dijital Değişime CEO Bakışı” raporu önemli bir kaynaktır. Çalışmaya göre
kurumları dijital değişime teşvik eden en önemli sebepler verimliliği artırmak, müşteri bağlılığını
ve yeni müşteri kazanımını yükseltmek ile karlılık olarak görünmektedir. Şirket yöneticileri dijital
teknoloji uygulamalarının en çok operasyonel verimlilik alanında şirketlerine değer yarattığına
inanırken; telekomünikasyon, sigorta ve bankacılık sektörleri dijital alanda en çok yatırım yapılan
alanlar olarak ön plana çıkmaktadır.
40%45%
48%48%
51%55%56%57%
60%62%63%
66%66%
69%75%77%79%81%
0% 10%20%30%40%50%60%70%80%90%100%
İnşaat
Diğer Metalik Olmayan Mineral Ürünlerin…
Diğer İmalat
Gıda/İçecek Ürünlerinin İmalatı
Ulaştırma ve Depolama
Elektrikli Techizat İmalatı
Yiyecek ve İçecek Hizmeti Faaliyetleri
Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti ve Onarımı
Hizmet Faaliyetleri
![Page 49: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/49.jpg)
31
31
Tablo 1: Dijital alanda yapılan yatırımların yüzdesi, 2016
Dijital alanda
yapılan
yatırımların
%'si
Tüketim* Telekomünikasyon Finansal
Hizmetler Perakende Üretim
0-10 arası 54% 17% 50%
11-30 arası 36% 34% 46% 67% 50%
31-50 arası 15% 17%
51'den fazla 9% 67% 38%
Kaynak: TÜSİAD, Samsung Türkiye, Deloitte Türkiye, GFK Türkiye; “Türkiye’deki Dijital Değişime CEO Bakışı
Dijitalleşmenin bir sonucu olarak yeni üretim modellerinin oluşumuyla dünya çapında üretim
ve tüketim pratiklerinin dönüşümü hedeflenirken; Türkiye, mevcut rekabetçi konumunu korumak
ve ileriye yönelik adımlar atmak konusunda iki önemli yapısal zorluklarla karşı karşıyadır. Artık,
iç göçün sağladığı verimlilik artışlarının sonuna gelinmiştir ve katma değeri yüksek ürünlerin
üretimdeki payı düşük kalmaktadır. Buna ek olarak, yukarıda bahsi geçen her iki çalışmada da
belirtildiği üzere genel strateji eksikliği, güvenlik sorunları, regülasyonlar, güçlü şirket kültürünün
eksikliği ve finansal kaynak tahsisindeki sorunlar da dijitalleşmenin önündeki en büyük engeller
olarak görülebilir. Bu tablo karşısında, Sanayi 4.0’a geçişte, dijitalleşme uygulamalarının politika
üretim süreçlerine dâhil edilmesi; Türkiye’nin küresel rekabet gücünün artması, küresel değer
zincirinden alınan yüksek katma değerli ürünlerin payının artması ve işgücü profilinin gelişmesi
açısından büyük önem taşımaktadır (TÜSİAD 2016). Dijitalleşme politikalarının, belirlenen yeni
teknoloji platformları üzerinden tasarlanması, bu konuda planlayıcılardan politika yapıcılara,
uygulayıcılara kadar yayılmış kapsamlı bir mutabakatın sağlanması, Türkiye’nin söz konusu
teknolojilerin sunduğu potansiyellerden faydalanmasını sağlayacaktır.
3.4. Eğitim ve İşgücü Becerileri
Beşeri sermaye ve eğitim ile ekonomik büyüme arasında makroekonomik düzeyde önemli
bir ilişki bulunmaktadır. Ülkelerin yetenek düzeyi, emek üretkenliği ile doğrudan ilişkilidir.
Dolayısıyla daha yüksek seviyede bir eğitim düzeyi, bir ülkenin daha hızlı büyümesine kaynak
teşkil etmekte, ülkelerin uzun dönemli ekonomik performansını belirleyen en önemli etken olarak
![Page 50: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/50.jpg)
32
32
öne çıkmaktadır (Goldin ve Katz 2008). Diğer taraftan, baş döndürücü bir hızla değişen bilgi ve
iletişim teknolojileri, hem ulusal ekonomilerin yapısını, hem de işgücünden beklenen yetenekleri
dönüştürmektedir. Bu durumun bir sonucu olarak pek çok ülke eğitim politikalarını gözden
geçirme ve gerek teknoloji kullanımı, gerekse de bilişsel ve sosyal-duyuşsal becerilerin
geliştirilmesi yönünde güçlendirme süreçlerini başlatmıştır. Gelişmiş ülkelerin eğitim
politikalarında yapılan güncellemeler, beşeri sermayenin öneminin bilinci ile, bütüncül bir
ekonomik büyüme perspektifinin eğitim politikasına uygulanması üzerinden gerçekleşmektedir.
Zira iyi yetişmiş bir işgücü yüksek verimlilik oranları ile ülkenin üretim kapasitesine doğrudan
katkı yaparken, en temel üretim unsuru olarak yatırım ortamının iyileştirilmesinde de önemli bir
rol oynayacaktır.
Eğitim ve beşeri sermaye ile büyüme ilişkisini ele alan erken dönem çalışmalar eğitimin
süresine odaklanmakta iken, son yıllarda yapılan çalışmalar eğitimin süresinden çok kalitesinin
ülkelerin yetenek düzeyinin belirleyicisi olduğunu ve ekonomik büyümeye önemli ölçüde etki
ettiğini göstermektedir. OECD PISA skorları cinsinden ölçülen bilişsel yetenek düzeyindeki dörtte
bir standart sapma düzeyindeki artış, 0.3 ile 0.5 puan arasında daha yüksek bir büyümeye karşılık
gelmektedir (Hanushek ve Woessmann 2012).
Eğitim, ülke içindeki gelir dağılımının da önemli bir belirleyicisidir ve eğitim seviyesinin
artması gelir adaletsizliğine çözüm sunan bir unsur olarak da öne çıkmaktadır. Gelir
adaletsizliğinin bir nedeni, kalifiye olan ve olmayan işgücü arasındaki ücret farkından
kaynaklanmaktadır. Nitekim 1970’lerden bu yana artan gelir adaletsizliğinde yetenekli ve yüksek
eğitimli çalışanlara yönelik talebin, özellikle teknolojik yeniliklerle birlikte, artmasının önemli bir
faktör olduğunu söylemek mümkündür (Katz ve Autor 1999).
Kişisel düzeyde, eğitim seviyesinin artışı, çocuğun ailesine kıyasla daha yüksek bir gelir
düzeyine sahip olmasını ifade eden kuşaklar arası sosyal hareketliliği sağlanması açısından da çok
önemlidir. Bu anlamda eğitim ile yakından ilişkili olduğunu söylemek mümkündür. Gerek teorik,
gerekse ülke verilerini karşılaştırmalı olarak inceleyen çalışmalar, kuşaklar arası sosyal
hareketliliğin aile gelir durumu tarafından sınırlandırıldığını, ancak ailenin ve devletin çocuğa
yapmakta olduğu yetenek yatırımlarının, kuşaklar arası sosyal hareketlilik için önemli bir
belirleyici olduğunu göstermektedir (Solon 2004) (Ichino et al. 2009).
![Page 51: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/51.jpg)
33
33
Teknolojik dönüşüm, dünyada iş yapma biçimlerini ve buna bağlı olarak da çalışanlardan
beklenen yeteneklerin kompozisyonunu değiştirmektedir. Bu eğilim, günümüzde yaşanan sanayide
dönüşüm ile daha da artarak devam edecek gibi görünmektedir. 2003 yılında yapılan bir çalışma,
bilgisayarların üretim sürecine dahil olması ile birlikte bilgisayarların rutin ve çeşitli kurallarla
bilgisayarlara tanıtılabilecek işleri insanlar yerine yapabildikleri, rutin olmayan ve bilişsel
yeteneklere dayalı işlerde ise insanlara destek olduklarını ifade etmektedir (Autor, Levy ve
Murnane 2003). Çalışma bu argümandan hareketle 1960’lardan bugüne rutin olmayan analitik
yeteneklere sahip çalışanlara yönelik talebin arttığını, rutin el emeği ve bilişsel yetenek gerektiren
işleri yapan çalışanlara yönelik talebin ise azaldığını göstermektedir. Yakın tarihli bir çalışma ise,
özellikle yüksek sosyal yeteneklere sahip çalışanlara yönelik talebin 1980’lerden günümüze kadar
artmakta olduğunu göstermektedir (Deming 2017).
Bu verilere ek olarak, otomasyon ve yapay zeka gibi teknolojilerin tüm sektörlerde
kullanılması ve üretim süreçlerini yeniden yapılandırması, önümüzdeki dönemde tüm sektörlerin
işgücü ihtiyacını da değiştirmektedir. Örneğin, 50 yıl içinde ABD’de şu anda var olan mesleklerin
yüzde 47’sinin, Türkiye’de ise yaklaşık yüzde 59’unun bilgisayarlar tarafından yapılabileceği
bulunmuştur (Frey ve Osborne 2013) (Nas Özen 2017). Bu işleri bilgisayarlar tarafından kolaylıkla
gerçekleştirilebilecek meslek grupları, özellikle taşımacılık ve lojistik, satış ve hizmet sektörü gibi
rutin işlerin görece daha fazla olduğu meslek gruplarıdır.
Bu gelişmeler nedeniyle, çalışanlardan beklenen yetenekler son dönemde önemli ölçüde
değişiklik göstermiş, rutin olmayan işlerin yapılabileceği yaratıcı analitik yetenekler ile
bilgisayarların sahip olmasının mümkün olmadığı sosyal yetenekler öne çıkmaya başlamıştır.
Dünyadaki teknolojik dönüşüme dayalı olarak eğitim politikası oluşturmak, eğitim politikası
çıktılarının uzun dönemli olması, teknolojinin ise çok hızlı değişmesi nedeniyle oldukça zor bir
iştir. Temel eğitim düzeyinde yapılan reformların işgücü piyasasında etkilerini görebilmek için
yeni eğitim sisteminden mezun olan öğrencilerin işgücü piyasasında yer alması gerekmektedir.
Yani, temel eğitime yönelik reformların ilk etkileri yaklaşık 20 yıl sonra görülebilmektedir
(Hanushek ve Woessmann 2012). Dolayısıyla ülkeler ekonomik dönüşüme göre eğitim reformunu
hızla gerçekleştirebilse bile, reformun etkileri işgücü piyasasında görülene kadar yeni ihtiyaçlar
ortaya çıkmaktadır.
![Page 52: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/52.jpg)
34
34
Temel eğitimdeki reformların gecikmeli etkileri, dönemdeki eğitim reformu tartışmaları
öğrencilere meslek bazlı yetenekleri öğretmek yerine, temel öğrenme yeteneklerini ve öğrenmeyi
sürdürülebilir kılacak araçları öğretmeye doğru değişmiştir. Bu noktada 3 kritik yetenek ön plana
çıkmaktadır:
1. Bilişsel/analitik yetenekler: Bu yetenekler aslında herhangi bir konuyu önceliklendirme,
anlama, planlama, karşılaştırma, bağlantılar kurma ve sorun çözme gibi yetenekleri içinde
barındıran bir araç kitidir. Geleneksel eğitim sistemleri içinde bu yetenek kiti doğrudan
öğretilmemekte, ancak matematik ve fen bilgisi gibi sayısal dersler içinde gizli olarak
bulunmaktadır. Günümüzde ise birçok ülkede doğrudan düşünme algoritmasına yönelik
eğitim sağlayan politika müdahalelerinin yanı sıra, bir konu etrafında bu yetenekleri
geliştiren programlar da bulunmaktadır.
2. Öğrenmeyi destekleyici sosyal yetenekler: Bu tip yetenekler, çalışkanlık, sorumluluk,
azim ve kararlılık gibi öğrenmeyi hızlandırıcı ve sürekli hale gelmesini sağlayıcı araçlardır.
Öğrenmeyi destekleyici sosyal-duygusal yeteneklerin önemi daha çok son yıllarda yapılan
çalışmalarda ortaya çıkmıştır: Çocukların sosyal-duygusal yetenek düzeylerini iş hayatına
girmeden önce ölçerek yetişkinlik döneminde iş hayatındaki başarısı ve ücret seviyesi ile
ilişkilendiren çalışmalar, bilişsel yetenekler ile sosyal-duygusal yeteneklerin hemen hemen
aynı oranda etkili olduğunu ortaya koymaktadır (Heckman ve Kautz 2012).
3. İletişim yetenekleri: Bu yetenekler çocukların bilgileri etkin bir biçimde aktarabilme ve
tartışabilmelerini sağlamaktadır. İletişim yeteneklerinin ilk alt grubu olarak etkin iletişim
kurabilme, dışadönük tavır gibi sosyal-duygusal yetenekleri göstermek mümkündür. Bu
gruptaki en önemli yeteneklerden biri İngilizce iletişim kurabilmeye ilişkindir. İngilizce
yazılı ve sözlü iletişim becerisi, yeniliklerden anında haberdar olabilmek için son derece
önemlidir.
İşgücü yeteneklerinin dönüşümü bakımından, bir yandan daha kısa vadede sonuç
alınabilecek bir alan olarak mesleki eğitim öne çıkarken, diğer tarafta da uzun vadede dönüşümün
sağlanabilmesi için eğitim sisteminin daha erken aşamalarında da değişikliğe gidilmesi gerektiği
ortaya çıkmaktadır. Eğitim sisteminde politika müdahalelerinin etki analizine yönelik çalışmalar,
erken yaşta yapılan müdahalelerin çok daha etkili olduğunu ortaya koymaktadır. Bilişsel yetenek
düzeyi 10 yaşlarından itibaren sabit düzeyde ilerlemektedir (Cunha ve Heckman, 2008) (Cunha,
![Page 53: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/53.jpg)
35
35
Heckman ve Schennach, 2010). Bu nedenle özellikle bilişsel yeteneklerin artırılmasına ilişkin
politika müdahalelerinin erken yaşlarda uygulanması ve öğrenmeyi teşvik edici sosyal yetenekler
ve iletişim yetenekleri ile desteklenmesi önerilmektedir. Farklı yetenek türleri birbirlerini
tamamlayıcı ve hızlandırıcı şekilde etki ettiği göz önünde bulundurulduğunda, daha erken dönemde
yapılan müdahaleler, bu verimli döngüyü daha erken çalıştıracak ve daha olumlu sonuçlara yol
açacaktır.
Türkiye, 1990’lardan günümüze eğitim erişim konusunda önemli ilerlemeler kaydetmiştir;
ancak bölgesel eşitsizlikler devam etmektedir. 1997 yılında 8 yıllık zorunlu eğitime geçilmesinin
ardından ilköğretimde net okullaşma oranı yüzde 85’ten 2012 yılına kadar yüzde 99’a yükselmiştir.
Ortaöğretimde ise okullaşma oranı yıllar içinde yükselerek 2017 itibarı ile yüzde 82 seviyesine
ulaşmıştır.
Şekil 20: Türkiye’nin TIMSS 2011 ve 2015 puanları
Kaynak: Provasnik ve diğ. (2016)
Türkiye’de eğitimin niteliği alanında da uzun dönemli bakıldığında ilerlemeler görülmekte
ise de, gerçek hayatta karşılaşılan problemleri çözme bağlamında yeteneklere göre Türkiye’deki
öğrencilerin karşılaştırılan diğer ülkelere göre alt sıralarda olduğu görülmektedir. Uluslararası
Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması (TIMSS) sonuçlarına göre Türkiye’de 4. ve 8. sınıf
öğrencilerinin fen bilgisi ve matematik performansında 2015 yılında 2011 yılına kıyasla önemli
ilerleme kaydetmiştir. Hatta, 2015 yılında 8. sınıf öğrencilerinin fen başarısı, sınava katılan tüm
ülkelerin ortalamasını yakalamıştır.
483 483
458
493
469463
452
483
4. Sınıf Matematik 4. Sınıf Fen 8. Sınıf Matematik 8. Sınıf Fen
2015 2011
![Page 54: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/54.jpg)
36
36
Ancak öğretim programlarına bağlı değil, yetenek düzeylerini gerçek hayattaki kullanımına
bağlı olarak ölçen PISA’ya göre 2015 yılında matematik, okuma ve fen alanlarının her birinde
Türkiye 2012 yılına kıyasla gerilemiş gibi görünmektedir. Ayrıca PISA 2015’in odaklandığı
işbirlikçi problem çözme yetenekleri alanında da OECD ülkeleri arasında son sıralarda yer
almaktadır.
Eğitim sistemindeki durumun bir yansıması olarak, yetişkin yetenekleri bakımından
düzeyine bakıldığında da Türkiye’nin mevcut durumunun geliştirilmesi gerektiği görülmektedir.
Türkiye, OECD tarafından yapılan ve yetişkinlerin becerilerini ölçen PIAAC testine 2015 yılında
ilk kez katılmıştır. Sonuçlara göre Türkiye, hem sözel hem de sayısal beceriler alanlarında teste
dahil olan 34 ülke arasında sondan üçüncü sırada yer aldığı görülmektedir.
Şekil 21: PIAAC 2015 sözel beceriler alanında Türkiye ve diğer ülkelerin sıralaması
200 22
022
7 250
252
254
255
256
258
262
267
267
267
268
269
269
269
270
270
271
273
273
273
274
274
275
275
276
278
279
280
281
284
288
296
050
100150200250300350
Kaynak: OECD PIAAC
![Page 55: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/55.jpg)
37
37
Şekil 22: PIAAC 2015 sayısal beceriler alanında Türkiye ve diğer ülkelerin puanları
Kaynak: OECD PIAAC
Buna ek olarak, PIAAC kapsamında teknoloji açısından zengin ortamlarda problem çözme
becerileri de değerlendirilmiştir. Dijital teknolojiler ve iletişim araçlarının problem çözmekte ne
derece kullanıldığını ölçen bu alanda da Türkiye son sırada yer almaktadır.
Şekil 23: PIAAC 2015 teknoloji zengin ortamda problem çözme becerilerinde düzey 2 veya 3 olan katılımların oranı
206
210
219 24
624
725
125
225
325
425
625
725
825
926
026
226
326
326
526
526
726
827
027
127
227
327
527
627
627
827
827
928
028
028
228
8
050
100150200250300350
0,05,0
10,015,020,025,030,035,040,045,050,0
Türk
iye
Yun
anis
tan
Şili
Litv
anya
Polo
nya
İrlan
daSl
oven
yaSl
ovak
yaR
usya
İsra
ilEs
tony
aK
uzey
İrla
nda
Gün
ey K
ore
OEC
D o
rtala
mas
ıA
mer
ika
Avu
stur
yaÇe
k Cu
mhu
riyet
iFl
aman
Böl
gesi…
Japo
nya
İngi
ltere
Alm
anya
Kan
ada
Sing
apur
Avu
stra
lya
Dan
imar
kaN
orve
çH
olla
nda
Finl
andi
yaİs
veç
Yen
i Zel
anda
Kaynak: OECD PIAAC
![Page 56: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/56.jpg)
38
38
3.5. Dış Ticaret ve Dışa Açıklık
Türkiye ekonomisi dışa açılarak büyümüş ancak ihracatta halen potansiyeline ulaşamamıştır.
1980 sonrasında dışa açılan Türkiye, Gümrük Birliği Anlaşması ile birlikte 1990’ların ortasında
yakın coğrafyasındaki büyük sanayi ülkelerinin arasına katılmıştır. 1980’de 3 milyar dolar olan
ihracat, son iki yıldaki daralmaya rağmen, 2016 yılı itibarıyla 134 milyar dolara ulaşmış
durumdadır (BM Comtrade n.d.). İhracattaki büyüme eğilimi ve ekonominin genel büyüme eğilimi
bir arada incelendiğinde, ihracatın Türkiye’nin büyümesinin önemli kaynaklardan biri olduğu
görülmektedir. Ancak son 30 yıldaki dışa açılarak büyüyen Türkiye’nin, geldiğimiz noktada,
ekonomik boyutlarına göre yeterince ihracat gerçekleştiremediği görülmektedir. Örneğin, 2015
yılında dünyadaki en büyük 17. ekonomi olan Türkiye, ihracatta çok daha gerilerde, 28. sırada
bulunmaktadır.
Şekil 24: İhracat ve GSYH, milyar $, 1974-2016
Kaynak: Dünya Bankası, TEPAV hesaplamaları
1980’lerden bu yana ihracatın teknoloji düzeyi önemli bir sıçrayış gerçekleştirmiş ancak ileri
teknolojiye geçiş istenilen düzeyde sağlanamamıştır. 1980’lerde Türkiye’nin ihracat sepetinde
fındık, pamuk gibi basit ürünler ağırlıktayken 2016’da otomotiv, beyaz eşya, televizyon gibi orta
teknolojili sektörler öne çıkmaktadır. 2016 yılı ihracat verilerinin teknoloji dağılımına
bakıldığında, orta teknolojili sektörlerin Türkiye’nin ihracatının yüzde 36’sını oluşturduğu
görülmektedir. Bu açıdan Türkiye’nin görünümü, üyesi olduğu OECD ülkelerinin ortalamasına
(yüzde 39) benzemektedir. Fakat ileri teknolojili ürünlerin ihracattaki payı karşılaştırıldığında,
Türkiye’nin yaklaşık yüzde 4 ile OECD ortalaması olan yüzde 20’nin oldukça gerisinde kaldığı
görülmektedir.
![Page 57: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/57.jpg)
39
39
Şekil 25: 2015 yılının en büyük 30 ihracatçısı, milyar $
Kaynak: Dünya Bankası, TEPAV hesaplamaları
Not: 2015 yılı için hem ihracat hem GSYH verileri mevcut 181 ülke arasında sıralama gerçekleştirilmiştir. Verileri mevcut 181 ülke, toplam dünya ekonomisinin yüzde 98,34’ünü oluşturmaktadır.
Türkiye’nin ihracatının niteliğinde son yıllarda bir gerileme görülmektedir. 1980 sonrasında
ihracatının niteliğini artırarak dünya ortalamasını geçmeyi başaran Türkiye, 2014 sonrasında dünya
ortalamasının altına düşmüştür (Düşündere 2018). 2008 ile 2013 yılları arasında hız kaybeden
ihracat niteliği ile birlikte Türkiye, yavaşlayan bir büyüme performansı sergilemiştir. Bunlara bağlı
olarak, aynı zaman diliminde Türkiye’nin nitelikli ürünlerdeki rekabet gücü azalırken, niteliksiz
ürünlerdeki rekabet gücü artmıştır. Nitelikli ürün üretiminde karşılaşılan bu düşüş karşısında,
Türkiye’den daha nitelikli ihracata sahip olan gelişmekte olan ülkeler yeni rakipler olarak ortaya
çıkmıştır. Bu durum, nitelikli ürün üretiminde rekabetçiliğin kazanılabilmesi için ilgili kamu
politikalarının önemine dikkat çekmektedir. Bu çerçevede ilgili kamu politikalarının, bir ülkenin
üretim yapısını belirleyen beşeri sermaye, fiziksel altyapı, kurumsal kalite ile yetenek, beceri ve
eğitim gibi faktörlerin gelişimini dikkate alan niteliğe sahip olması gerekmektedir.
Türkiye’nin artan ihracatına eşlik eden ithalatı ise, mevcut durum tespitinde de belirtildiği
gibi, kronikleşen cari açık sorununu beraberinde getirmiştir. Türkiye’nin ithalatı ihracatını
geçmekte yani Türkiye, dış ticaret açığı vermektedir. Dış ticaret açığı da finansman açısından dış
kaynaklara ihtiyaç duyan Türkiye için yüksek cari işlemler açığı anlamına gelmektedir. Uzun
![Page 58: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/58.jpg)
40
40
vadede incelendiğinde ise Türkiye’nin cari işlemler açığının, giderek kronikleşen bir sorun olduğu,
önceki döneme kıyasla 2000’ler sonrasında bu açığın daha yüksek seviyelere çıktığı görülmektedir.
Üretimde yerli katma değerin sınırlı oluşu, ihracatın ithalat bağımlılığı ve enerji kaynaklarındaki
dışa bağımlılık Türkiye’nin cari açık sorunundaki ana sebepler arasında yer almaktadır.
Şekil 26: Türkiye’de ihracatın niteliğinin gelişimi ve ortalama ekonomik büyüme
Kaynak: MIT The Observation of Economic Complexity, Dünya Bankası, TEPAV hesaplamaları
Şekil 27: Ara mal ithalatı ve brüt ihracat, brüt ihracat=100, 2011
Kaynak: OECD TIVA veriseti, TEPAV hesaplamaları
İhracat verileri değerlendirilirken mal ticareti ön plana çıkıyor olsa da, hizmet ticareti de
önemli bir bileşen olarak yer almaktadır. Her ne kadar toplam ihracat içerisindeki payı 2000’li
yıllar öncesinde sahip olduğu ortalama yüzde 60 seviyesinden yüzde 30’a gerilemiş olsa da, sanayi
![Page 59: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/59.jpg)
41
41
sektörlerinin tamamlayıcısı olarak değerlendirilebilecek ve muhtemel bir Gümrük Birliği
güncellemesinde müzakerelere konu olacak hizmet sektörlerinin de ele alınması gerekmektedir.
Hizmet ihracatının kompozisyonuna bakıldığında, Türkiye’nin turizm potansiyeli öne çıkmaktadır.
2003 yılında toplam hizmet ihracatında yüzde 74 ile en yüksek payı yakalamış olan turizm sektörü,
sonraki yıllarda pay kaybetmiş olsa da ortalama yüzde 60 seviyesinde seyretmiştir. Türkiye’nin
büyümesinde özellikle son yıllarda önemli pay sahibi olan inşaat sektörünün ise toplam hizmet
ihracatı içindeki payı 2000’lerin başından itibaren düşüş eğilimindedir. Bu noktada, inşaat sektörü
içerisinde, yüksek katma değeri ve ihracat potansiyeli ile yer alan müşavirlik hizmetlerinin
geliştirilmesi yoluyla inşaat sektörünün ihracat içerisindeki payının da artırılabileceği
düşünülmektedir. Bu noktada, Suriye gibi, Türkiye’nin yakın çevresinde bulunan ve önemli ölçüde
altyapı yatırımına ihtiyacı olan ülkeler, sektörün ihracat kapasitesi açısından önemli bir rol
oynayabilecektir.
Türkiye’nin ihracat potansiyelini artırmaya yönelik stratejisini geliştirirken içerisinde olduğu
küresel ve bölgesel şartları da göz önünde bulundurması ve teknoloji ile değişen oyun kurallarına
adapte olabilmesi gerekmektedir. Özellikle son yıllarda korumacı politikaların yükselişi, küresel
ticaret ortamında belirsizlikler yaratırken, Gümrük Birliği’nin güncellenerek kapsamının
genişletilmesi ve olası TTIP anlaşması ise doğrudan ve dolaylı olarak Türkiye’nin içerisinde
bulduğu ticaret ilişkilerindeki oyun kurallarında değişikliklere işaret etmektedir. Kuşak ve Yol
inisiyatifi ve Asya pazarının yükselişi de Türkiye’nin dış ticaret açığında giderek önemini artıran
Uzak Doğu ile ilişkilerinde değişiklikler olabileceğine işaret etmektedir.
Jeopolitik faktörlerdeki değişimlerin yanında, teknolojik dönüşümlerin de ihracat ilişkileri
bakımından önemli rol oynadığı görülmektedir. Türkiye’nin ihracatını sınırlı sayıda firma
tarafından gerçekleştirdiği göz önünde bulundurulduğunda, önümüzdeki dönemde elektronik
ticaret (e-ticaret) ile bu eğilimi kırmak için bir potansiyel gelişim alanı mevcuttur. Bilgi ve iletişim
teknolojilerindeki gelişim, e-ticaretteki artışı beraberinde getirirken teknoloji; üretim, ödeme,
pazarlama yöntemlerini de 3 boyutlu yazıcılar, sanal gerçeklik uygulamaları, mobil ticaret, büyük
data, blockchain ve benzeri yeni araçlar ile değiştirmektedir. Türkiye’nin ihracatının da hem üretim
hem satış alanlarında bu gelişmeleri takip etmesi, gelişimini sürdürmesi için önem arz etmektedir.
![Page 60: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/60.jpg)
42
42
Şekil 28: Ülkelerin lojistik performans endeksi ve kişi başına GSYH değerleri (2016)
Kaynak: Dünya Bankası (2016) Connecting to Compete
Kaynak: Dünya Bankası
Hizmet ticareti içerisinde de tartışıldığı gibi, sanayi sektörünün tamamlayıcı olan lojistik
konusu da dış ticaret tartışmalarının ayrılmaz bir parçasıdır. Ülkelerin lojistik performansı ile kişi
başına gelirleri arasında güçlü bir ilişkinin olması büyüme için lojistik performansının da
geliştirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Dünya Bankası tarafından 2 yılda bir yayınlanan
![Page 61: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/61.jpg)
43
43
Lojistik Performansı Endeksi (LPE) ile ülkelerin kişi başına gelirleri arasındaki ilişkinin pozitif
yönlü olduğu görülmektedir. Türkiye’nin büyüme performansının zayıfladığı 2012’den itibaren
lojistik performansının da diğer ülkelere kıyasla gerilemesi ve 27. sıradan 34. sıraya kadar düşmesi
dikkat çekmektedir. Lojistik performansının zayıflaması büyüme üzerindeki etkisini ihracat
kanalıyla göstermektedir.
Dünyada son yıllarda çok fonksiyonlu biçimde kurgulanan lojistik merkezler büyüme ve
ticareti kolaylaştırmaktadır. Söz konusu yapılar hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin
politikalarında etkili olmaktadır. İtalya’daki Interporto Bologna, Çin’deki Tianjin Serbest Ticaret
Bölgesi, Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki Cebel Ali Serbest Bölgesi, Kazakistan’daki Khorgos-East
Gate Aktarma Merkezi bu tip yapıların örnekleri arasında yer almaktadır. Lojistik yapıların
kurgulanmasında genellikle belirli bir kademelenme kullanılmaktadır. Bu kademelenme ülkeden
ülkeye farklılık gösterse de genel hatlarıyla aşağıdaki gibi üç seviyededir. Alt seviyede daha çok
depolama amaçlı küçük yapılar söz konusu iken üste doğru gidildikçe daha karmaşık ve yüksek
katma değerli faaliyetleri bulunan merkezler söz konusudur. Ayrıca, Almanya ve İspanya’daki
örneklerin lojistik yapıların genellikle çok modluluk prensibine uygun olarak kurgulandığı
görülmektedir.
Şekil 29: Lojistik merkezlerde değer hiyerarşisi
![Page 62: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/62.jpg)
44
44
Yurtiçindeki lojistik bağlantıların zayıflığı nedeniyle, özellikle Doğu bölgelerinin hem yurtiçi hem de yurtiçi ticarette zayıf bir performansa sahip olduğu görülmektedir. İller arasındaki yurtiçi ticaret yoğunluğu haritasına bakıldığında İstanbul’un yanı sıra İzmir, Ankara ve Gaziantep gibi merkezlerin oluştuğu, Doğu Anadolu Bölgesi’nde ise benzeri bir merkezin oluşmadığı ve bu bölgedeki illerin kendi aralarındaki ticaretin de oldukça zayıf olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum, söz konusu illerin erişilebilirliklerinin zayıf olduğunun bir göstergesidir. Benzeri bir tablo illerin ihracat pazarlarında da ortaya çıkmaktadır. Otoyol ve/veya liman bağlantısı olan kentlerin yoğun olarak AB ülkelerine ticaret gerçekleştirmesi dikkat çekerken diğer iller Orta Doğu pazarına yönelmek zorunda kalmıştır.
Şekil 30: Yurtiçi ticaret yoğunluğu haritası, 2015
Kaynak: GBS ve TEPAV hesaplamaları
Şekil 31: Pazarlara Göre İhracat, %, 2014
Kaynak: TÜİK ve TEPAV hesaplamaları
![Page 63: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/63.jpg)
45
45
Türkiye ihracatta bir yandan yeni teknolojilere adapte olurken, diğer taraftan da küresel değer zincirlerine entegrasyonu ve ürün/pazar çeşitliliğini hedeflemelidir. Türkiye’nin Rusya krizi ve benzeri krizlerde tecrübe etmiş olduğu ihracat kayıpları, ihracatındaki konsantre yapı nedeniyle
taşıdığı riski göstermekledir. Bu konsantrasyon, sadece olası ekonomik yaptırımlar karşısında değil, diğer ülkelerdeki ülke spesifik krizleri de Türkiye’nin ihracatı yoluyla ekonominin tümüne yansıtabilecek hassasiyet alanları yaratmaktadır. Bu sebeple, Türkiye’nin yeni ihracatçı firmaların yeni pazarlara erişimini kolaylaştırıcı ara yüzleri desteklemesi gerekmektedir.
3.6. Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve Teknoloji Transferi
Doğrudan Yabancı Yatırımlar (DYY), yatırım stokunu artırmanın ötesinde büyümeye doğrudan ve dolaylı katkılar sağlamaktadır. Yatırımcıların beraberinde getirdiği teknik bilgi
(know-how), iş bağlantıları, idari ve yönetim becerileri, yerli ekonomideki yenilikçilik ve
verimlilik düzeylerini artırabilmektedir. Bu sayede, yerli firmaların rekabet gücündeki artış, yatırım çeken ülkedeki katma değer üretimini ve büyümeyi tetikleyebilmektedir (Arnold, Javorcik
ve Matoo 2011). Örneğin 2017 yılına ait bir çalışmada, uluslararası şirketler ve Türkiye’deki tedarikçileri arasındaki iletişim ve etkileşimin Türkiye’deki üretimin niteliğini artırdığı gösterilmiştir (Javorcik, Lo Turco ve Maggioni 2017). Tedarik ilişkilerine ek olarak, yerli ve
yabancı şirketler arasındaki iş gücü hareketleri de yine benzer bir şekilde teknoloji transferini beraberinde getirebilmektedir (Balsvik 2006). Ayrıca, rekabet gücü yüksek yabancı firmaların piyasaya girişi, yerli ekonomideki rekabeti artırarak ekonomide kaynakların yeniden tahsisi ile de verimliliği dolaylı olarak artırabilmektedir (Dünya Bankası 2017).
Yavaşlayan küresel ekonomi ile birlikte DYY hacminde son iki yılda bir düşüş gerçekleşse de yükseliş eğiliminin ileride devam edeceği beklenmektedir (Kearney 2017). Ancak son yıllardaki küresel ekonomideki belirsizlik ortamı, yatırımların genel olarak gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere kaymasına neden olmaktadır. Bu eğilimlerle de uyumlu olarak, 2015 yılında, 22’inci sırada olan Türkiye, 2015 sonrasında DYY’de en çekici ilk 30 ülke arasına girememiştir. Diğer yandan, 2017’de Çin ve Hindistan, dünyadaki en çekici ilk 10 ülke arasındaki gelişmekte olan ülkeler olarak öne çıkmıştır. Türkiye’nin performansı uzun vadede değerlendirildiğine,
özellikle 2000’ler sonrası hızla yatırım çektiği (Voxeu 2017), 2016 yılında ise dünya genelinde en çok yatırım çeken 24. ülke ve en fazla yatırım stoku olan 35. Ülke (UNCTAD 2017) olduğu
görülmektedir.
![Page 64: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/64.jpg)
46
46
Küresel olarak uzun vadede öne çıkan bir diğer eğilim ise gelişmekte olan ülkelerin DYY yatırımcılarına dönüşme sürecidir. 1970’lerde yabancı yatırımların yüzde yüzü gelişmiş ülkeler tarafından gerçekleştirilirken, yıllar içerisinde gelişmekte olan ülkeler de yatırım yapmaya başlamış ve toplam yatırımların yüzde 30 civarını gelişmekte olan ülkeler gerçekleştirmeye başlamıştır. Örneğin, en çok yatırım çeken ülkelerden olan Çin, ilk defa 2016’da net yatırımcıya dönüşmüştür (OECD 2017). Benzer bir şekilde, Türkiye’de son yıllarda yurtdışındaki yatırımlarını özellikle yakın coğrafyasında artırmaya başlamıştır. 2
Şekil 32: DYY’lerin yatırımcı ülke gruplarına göre dağılımı, %, 1970-2013
Kaynak: Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD), TEPAV hesaplamaları
Bir liralık yabancı yatırımı, yerli yatırımdan ayıran özelliklerden biri teknoloji transferi iken
ülkelerin DYY çekmek için yarışa girmesinin bir diğer nedeni de yabancı yatırımların değer
zincirlerine entegrasyondaki kolaylaştırıcı etkisi olarak görülmektedir (UNIDO 2015) (Kaplinsky
2015). Yabancı firmaların, gerek iş bağlantıları gerek yatırımlarını çoğu zaman ihracat üssü olarak
değerlendirmeleri, yabancı firmaların varlığı ile değer zincirine entegrasyon arasında bir ilişki
oluşturmaktadır. Türkiye’nin dış ticaret açığının en büyük nedenlerinden biri de Türkiye’nin
küresel değer zincirlerinde bir ithalatçı olarak yer alsa da, ileri bağlantıda, yani ihracatta aynı
performansı yakalayamamış olmasıdır. DYY ve küresel değer zincirlerine ihracat yoluyla
entegrasyon arasındaki ilişki göz önünde bulundurulduğunda, DYY çekimi, sadece doğrudan
sermaye girişi dışında da Türkiye’nin cari açık sorununu hafifletici bir faktör olarak öne
çıkmaktadır.
2 FdiMarkets, raportör hesaplamaları
![Page 65: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/65.jpg)
47
47
Şekil 33: İhracatta ileri bağlantı ve DYY stoku
Kaynak: OECD TIVA veriseti, TEPAV hesaplamaları
Türkiye’nin DYY’lerden yeterince yararlanamadığı düşünülmektedir (Yılmaz 2007).
Türkiye’nin DYY’lerden daha çok yararlanabilmesi için odaklandırılmış strateji tasarımlarına
ihtiyaç duyulmaktadır. Kısa vadede, DYY’lerin niteliği çok önemli olmamakla birlikte, uzun
vadede teknoloji transferi açısından DYY’lerden maksimum getirinin sağlanabilmesi
gerekmektedir. Bunun içinse DYY’lerin bir odak etrafında seçilip bu motivasyonlarla teşvik
ediliyor olması gerekmektedir. Örneğin, seçici olma konusundaki örneklerden biri Singapur’un
2000’de başlattığı Biomedikal Bilimler İnsiyatifi olarak gösterilebilir. Odaklanmış kamu
yatırımlarını ve teşviklerini içeren inisiyatiften 5 yıl sonra, Singapur, biyoteknoloji alanında
Asya’da en çok DYY’yi çeken ülkeye dönüşmüştür (Pereira 2006). Günümüzde ise 30’dan fazla
dünya lideri biyoteknoloji firması ile Singapur biyoteknolojide önemli bir kümelenme oluşturmuş
ve bu alandaki patentlerini hızla artırmaktadır. Bu sayede de, Singapur biyoteknoloji sanayinin en
çekici üçüncü ülkesine dönüşmüştür (Grindrod 2015). Stratejik projelerin seçimi, Singapur kadar
![Page 66: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/66.jpg)
48
48
erken başlamasa da Türkiye de teşvik şemasına stratejik proje seçimini dâhil etmeye başlamıştır.
Türkiye’nin hali hazırda çoğunlukla hizmet sektöründeki DYY’leri çekmekte olduğunu göz
önünde bulundurarak, maksimum teknoloji transferinin DYY’ler aracılığıyla nasıl elde
dilebileceğine odaklanılması gerekmektedir.
3.7. Kamuda Kurumsal Kalite
Kurumsal kalite, kurumların etkin bir şekilde işleyebilmesi ve kuralların seçiminde
tercihlerin doğru ve uygulanabilir olmasını ifade etmektedir. Kurumsal kalitesi daha yüksek olan
ülkelerde gelir eşitsizliğinin daha düşük olması beklenmektedir. Hükümetlerin sınırsız karar alma
yetkisine sahip olduğu, mülkiyet haklarının korunmadığı, yolsuzluğun yüksek olduğu ve kuralların
uygulanmadığı bir toplumda kurumsal kalite düşmekte ve bu da etkin bir hizmet sunumu ve kaynak
bölüşümüne engel olmaktadır (Chong ve Calderon 2000).
Toplumun iskeletini oluşturan kurumlar, uzun dönem ekonomik performansın
sağlanabilmesi için son derece önemlidir (North 1991). Kurumlar ekonomik olarak bir teşvik yapısı
sağlamakta, değişen bu yapıyla birlikte ekonomi büyüme, durgunluk ya da daralma yönünde
hareket etmektedir. Bu sebeple ekonomik büyümenin belirleyicilerini sorgulayan çalışmalarda
ekonomik özgürlük, mülkiyet hakları, hukukun üstünlüğü, politik yapı gibi kurumları temsil eden
çok sayıda değişken büyüme modellerine dahil edilmektedir. Bu çalışmalarda, kurumları temsil
eden değişkenlerin bazıları ülkelerin özgürlük düzeyi, devletin boyutu ve ekonomideki etkinliği,
yasal sistem, ekonomik özgürlükler, ifade özgürlüğü, politik sistem, yolsuzluk düzeyi, dış ticaret
serbestliği, para politikaların uygulanışı, devletin yapmış olduğu düzenlemelerdir.
İktisadi büyümenin belirleyicilerini araştıran iktisatçılar arasında ülkeler arası büyüme
farklılıklarına yol açan anahtar faktörün kurumsal kalite olduğuna dair yaygın bir fikir birliği
oluşmuştur (Rodrik 2009). Örneklere bakıldığında zengin ülkelerin yatırımcıların mülkiyet hakları
konusunda kendilerini güvende hissettiği, hukukun egemenliğinin hüküm sürdüğü, özel teşviklerin
toplumsal hedeflerle uyumlaştırıldığı, para ve maliye politikalarının sağlam makroekonomik
temellere oturtulduğu, yapısal risklerin hesaplanarak uygun biçimde karşılandığı ve yurttaşların
sivil özgürlüklerle siyasi temsil hakkına sahip oldukları ülkeler olduğu görülmektedir.
![Page 67: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/67.jpg)
49
49
Düşük ekonomik risk düzeyi, dış dünya ile yoğun entegrasyon, yurtiçi yatırımların yüksekliği
ve kişi başı gelir artışının ülkelerin yabancı yatırım çekme kapasitesini artıran pozitif faktörler
olduğu görülmüş ve fırsat olarak değerlendirilmiştir. Kurumsal kalite açısından belirli bir eşiğin
ötesindeki gelişmekte olan ülkeler, yabancı yatırımcıları ülkeye çekerek ileri teknoloji ve yönetim
bilgisine adaptasyon gibi önemli kazanımlar sağlayabilmektedir. Bu bağlamda kişisel haklar,
yolsuzluk, bürokratik kalite, siyasi özgürlük gibi kurumsal kalite göstergeleri ile ekonomik risk
düzeyi, özellikle kalkınma yolundaki ülkelerin dış yatırımları çekebilmesi önümüzdeki dönemde
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler açısında büyüme hedeflerini yakalaması açısından çok önemli
bir araç haline gelmiştir. Yapılan çalışmalarda, kurumsal yapı ve düşük ekonomik risk düzeyinin
ülkeye gelen doğrudan yabancı yatırım hacmi üzerinde pozitif yönlü etkiye sahip olduğu bulgusuna
ulaşılmıştır. Bu konudaki çalışmaların Türkiye özelinde de desteklenmesi gerekmektedir (Özşahin
2016).
Kurumsal kalitenin iktisadi büyüme üzerindeki etkisi, Türkiye’nin de dâhil olduğu 110 ülke
için 2000-2009 yılları arasını kapsayan dönemde panel veri yöntemi kullanılarak araştırılmıştır
(Artan ve Hayaloğlu 2013). Yapılan çalışma, kurumsal yapının iktisadi büyüme üzerindeki
etkisinin ülkelerin gelir düzeylerine göre değişme gösterdiğini; kurumsal yapıya özellikle gelişmiş
olan ülkelerde büyük önem atfedildiği ve bu yapının iktisadi büyümenin önemli belirleyicilerinden
biri olduğunu ortaya koymaktadır. Bunun yanında, ele alınan modellerde kurumsal yapıyı oluşturan
değişkenlerin her ülke veya ülke grubunu aynı yönde ve aynı düzeyde etkilemediği de tespit
edilmiştir. Örneğin, ekonomik özgürlükler, gelişmiş ülkeler ve Türkiye gibi gelişmekte olan
ülkelerin yer aldığı örneklemde ekonomik performansı olumlu yönde etkilerken; az gelişmiş
ülkelerde önemli bir etkisi tespit edilememiştir. Çalışmada elde edilen bulgular, analiz edilen ülke
grubuna göre değişmekle birlikte, kurumsal yapının ülkelerin iktisadi performanslarını etkileyen
önemli faktörlerden biri olduğunu temel olarak ortaya koymaktadır.
Uzun dönemli ve istikrarlı bir büyüme patikasını hedefleyen Türkiye’de kurumsal yapının
gelişmesi kısa, orta ve uzun vadeli bakış açılarını bir arada içermelidir. Devletin kurumsal yapıyı
daha sağlam bir hale getirecek bir yasal çerçeve oluşturması bu yönde atılacak adımların ilk ayağını
oluşturması bakımından önem taşımaktadır. Devletin, sivil ve siyasi özgürlüklerin önündeki
kısıtları ortadan kaldıracak kararlar alması ve söz konusu özgürlüklerin gelişmesini teşvik edecek
![Page 68: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/68.jpg)
50
50
politikalar uygulaması bu süreci başlatabilecek bir adımdır. Demokratik açıdan gelişmiş ülkeler,
daha yüksek oranda öngörülebilir uzun vadeli büyüme oranlarına sahip, olumsuz şoklarla çok daha
iyi başa çıkabilen, daha iyi dağılımsal sonuçlara sahip ülkeler olmaktadır (Rodrik 2000).
Evrensel değerlerle uyumlu bir kurumsal yapının oluşturulması ve sürdürülmesi ve Türkiye
ekonomisini küresel eğilimlerle uyumlu hale getirecek çok yönlü reformları hızlı bir biçimde
uygulayabilmesi için idari sistemde de bir reforma ihtiyaç bulunmaktadır. Günümüzde çağdaş
hükümet sistemlerinde politikaların oluşturulması ve hayata geçirilmesinden yürütme organının
ağırlığı artmış bulunmaktadır. Bu bağlamda yürütme organı ve yürütmenin altında ve emrinde
bulunan idarenin etkin ve verimli bir biçimde işletilmesi teknoloji temelli bir kalkınma stratejisinin
de etkin işleyişini mümkün kılacaktır.
Bu çerçevede, yeni hükümet sistemini daha etkin kılmak adına, yürütmeye doğrudan destek
sağlamak üzere bir Strateji, Koordinasyon ve İzleme Birimi kurulması düşünülebilir. Bu tür
birimler İngiltere’de Bakanlar Kurulu Genel Sekreterliği (Cabinet Office), Amerika’da Ekonomik
Danışmanlar Kurulu (Council of Economic Advisors) diye anılmaktadır. Etkin idari performans
için önemlidir. Son dönemde bunun örneklerinden biri Malezya’da görülmektedir. PEMANDU,
Malezya’nın ‘Ulusal Dönüşüm Programı’nın uygulanmasını desteklemek için 2009 yılında
kurulmuştur. Başbakanlığa bağlı teknokratik bir izleme ve değerlendirme mekanizmasıdır ve
reform alanlarının belirlenmesi ve hedeflerin oluşturulması aşamasında kamu-özel bağlantısını
sağlama, reformların uygulama takibi, haftalık, aylık ve yıllık reform raporlamalarından
sorumludur. Böyle bir yapı aracılığı ile hükümet programlarının bir bütün olarak tasarımı, etki
analizleri yoluyla izlenmesi ve gerekli değişikliklerin zamanında yapılarak etkinliğinin artırılması
mümkün olmaktadır.
Ancak unutulmamalıdır ki, kurum ve kanunların performansı, oluştukları yerlerdeki kurallar-
uygulamalar, diğer tamamlayıcı kurumlar ve toplumun kabiliyetleri tarafından belirlenmektedir
(Kuran 2004). Bu açıdan bakıldığında, kurumsal kalitenin geliştirilmesi dahil diğer alanlarda da
ilerleme sağlamaya yönelik olarak geliştirilecek olan politikalar ve/veya tasarlanacak olan
modeller, içinde bulunduğumuz sosyal sistemi de dikkate almalıdır. Aksi takdirde, başka ülkelerde
işlemekte olan kurumsal çözümlerin aynı şekilde uygulanması, destekleyici/tamamlayıcı kurum ve
kuralların eksik olması nedeniyle mümkün olmayabilecektir (Rodrik:2002)
![Page 69: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/69.jpg)
51
51
3.8. Özel Sektörde Kurumsal Kalite ve İyi Yönetişim
İyi yönetişim prensipleri, kamu sektöründe karar verme mekanizmalarını geliştirmenin yanı
sıra, kaynakların verimli kullanımı, bünyesinde bulunanların gözetimi ve topluma karşı hesap
verebilme kapasitesi gibi konularda da gelişimin önünü açmaktadır. Çoğunlukla kamu sektörü
tarafından bakılan kurumsal kalite göstergeleri, değişen küresel eğilimler ve daha bilinçli bir
tüketici tabanı ile ana hedefi kar maksimizasyonu olarak kabul gören özel sektör aktörlerinde de
iyi yönetişim prensiplerini uygulama eğilimini beraberinde getirmiştir (Dalberg Global
Development Advisors 2008). Özel sektördeki yönetişim kalitesi ise, şirketin organizasyonel
yapısına ve karar verme süreçlerine olduğu kadar, yönetim kurulu ve yönetim ekibinin kalitesine
de bağlıdır (Global Corporate Governance Forum 2010).
Kamu sektörü ile karşılaştırıldığında benzer iyi yönetişim prensiplerine sahip olan özel
sektörde bahsi geçen iyi yönetişim göstergeleri ülkeler tarafından kurumsal yönetişim kanunları ile
şekillendirilmiş ancak sınırlandırılmamıştır. Özel sektörde iyi yönetişim sadece bu Kanunlar
tarafından belirlenmemekte, sektörün kendi içinde yaptığı uygulamaları da kapsamaktadır
(Dalberg Global Development Advisors 2008). Şeffaflık prensibi altında kanunlar tarafından
denetim ve izlenebilirlik yükümlülüklerini karşılamak zorunda olan özel sektör aktörleri, bununla
sınırlı kalmayıp artık kurumlar için hayati önemi yaygın biçimde kabul görmüş verimlilik artışı ve
sürdürülebilirlik gibi konuları da kurumsal kalite uygulamalarının doğru benimsenmesi yoluyla ele
almaktadır.
Bunların yanı sıra iyi yönetişim, özel sektörde risk yönetimini, sağlıklı bir rekabet
değerlendirmesini ve şirket stratejisinin belirlenmesi ve teyidini mümkün kılmakta, performans
değerlendirme gibi uygulamalar ile finans organizasyonunu optimize etmekte ve böylece daha iyi
ekonomik performansa önayak olmaktadır (KPMG 2015). Buna benzer optimizasyon sağlayıcı
uygulamalar özellikle firma kompozisyonunun büyük bir kısmını aile şirketleri ve KOBİ’lerin
oluşturduğu Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde hayati önem taşımaktadır. AB ülkeleri ile
karşılaştırıldığında ortalama verimlilikleri düşük seyreden Türkiye’deki KOBİ’ler inisiyatif
kullanma, sorumluluk alma, şeffaflık, risk yönetimi ve kaynakların doğru kullanımı gibi iyi
yönetişim uygulamalarını takip ederek risklerinde azalış, işlemler için harcadıkları zamanda düşüş
![Page 70: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/70.jpg)
52
52
ve dış dünya değişimlerine çabuk adaptasyon kabiliyeti gibi avantajlar elde ederek,
verimliliklerinde önemli bir artış yakalayabileceklerdir.
Genellikle kamu kurumları düzeyinde takip edilen, yolsuzluk, kayıtdışılık gibi suç
faaliyetlerini kontrol altında tutan ve pazarın etkin ve verimli çalışmasını sağlayan kanun ve
düzenlemelerin oluşturulması ve uygulanması konusu aynı zamanda özel sektörü de yakından
ilgilendirmektedir (KPMG 2015). Kurumsal kalitenin göstergelerinden biri olan mevzuata
uygunluk, denetimci görevini üstlenen kamu kurumlarının yanı sıra özel sektörün katkısını da
gerektirmekedir. Buna bağlı olarak, her aktörün daha verimli çalışabileceği eşit ve adil bir
ekosistemi de teşvik eden bu sorumluluk özel sektör firmalarının işleyişini şekillendirirken,
sürdürülebilirliklerine de katkı sağlamakta ve böylece ekonomik büyümeyi mümkün kılmaktadır
(Willums ve Jan-Olaf 2010).
Şirketlerin yönetici ve hissedarlarının yanı sıra çalışanları gibi paydaşları arasındaki ilişkiyi
düzenleyen ve şeffaflık, adalet ve hesap verebilirlik gibi nitelikleri mümkün kılan kurallar ve
uygulamalardan oluşan iyi yönetişim, özel sektörün hem kendi içinde ve hem de kamu ile olan
ilişkisini de tanımlamaktadır (Willums ve Jan-Olaf 2010). Böylece, kamu tarafından alınan iyi
yönetişim ile ilgili aksiyonlara uyum sağlama becerisini gösteren bir özel sektörün operasyonel
anlamda daha verimli bir hale gelmesi beklenirken aynı zamanda da kamu kurumları, özel firmalar
ve sivil toplum arasındaki ticari ve sosyal ilişkiyi de daha yetkin hale getirebilme özelliğine
sahiptir. Bunlara bağlı olarak iyi yönetişim kamuda olduğu kadar, özel sektörde de ekonomik
büyüme açısından önem teşkil etmektedir.
![Page 71: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/71.jpg)
53
53
4. POLİTİKA ÖNERİLERİ
Raporun bu kısmına kadar olan bölümlerde, küresel ekonomideki dönüşüme ve ülke ekonomisine
olan izdüşümlerine; müreffeh toplum seviyesine ulaşılmasında öne çıkan faktörlere değinilmiştir.
Bu bölümde ise 14-15 Aralık 2017 ve 17-18 Ocak 2018 tarihlerinde gerçekleştirilen Büyüme
Dinamikleri Özel İhtisas Komisyonu toplantılarında iş dünyası, sivil toplum kuruluşları, akademi
ve kamu temsilcileri tarafından ülkemizde istikrarlı ve sürdürülebilir büyüme patikasının tesis
edilmesi önerilen politikalara yer verilmektedir. ÖİK toplantılarda taslak raporda yer alan
hususların önemi hususunda fikir birliği olmakla birlikte, hali hazırdaki mevcut sorunların
çözülmesi ve yatırım ortamının iyileştirilmesi gibi konuların da istikrarlı büyümeyi sağlamak
açısından önemi vurgulanmıştır. Raporda belirtilen başlıklar kapsamında ve ÖİK temsilcilerinin
görüşleri çerçevesinde sürdürülebilir ve istikrarlı büyüme için öne çıkan politika önerileri aşağıda
sıralanmaktadır.
- Türkiye, küresel eğilimleri dikkate alan, bu doğrultuda zayıf ve güçlü taraflarının farkında
olan, bilgi temelli, bütünsel bir bakış açısıyla oluşturulmuş, kalkınmayı destekleyici,
kapsayıcı ve nitelikli bir büyüme sağlayacak bir model ortaya koymalıdır.
- Büyüme modelinin temel hedefi Türkiye’nin üretimindeki yüksek teknolojili ürünlerin
payını artırmak, sektörlerde katma değerli üretimi geliştirmek ve verimlilik artışları
sağlamak olmalıdır.
- Büyüme stratejisi içerisinde, küresel olarak ortaya çıkmakta olan yüksek teknolojili ve
yüksek verimlilik oranlarına sahip sektörler kadar, Türkiye’nin yüksek rekabet gücüne
sahip olduğu geleneksel sektörler de yenilikçi yaklaşımlar ile birlikte ele alınmalı, bu
sektörlerdeki teknoloji kullanımı ve yerli üretim desteklenmelidir.
- Yüksek teknolojili sektörlere doğru yapısal dönüşümün gerçekleşmesi için, kamunun özel
sektör yatırımlarını da özendirici şekilde piyasada aktif bir oyuncu olarak yer alması
alternatif politikalar arasında değerlendirilmelidir.
- Sanayi sektörlerinde olduğu gibi, hizmetler sektöründe de yüksek teknoloji içeriği artıracak,
sektörü verimli alanlara yönlendirecek politikalar tasarlanmalı; yüksek nitelikli işgücünün
gerçekleştirdiği yüksek teknolojiyi destekleyici hizmetler ihracatı önceliklendirilmelidir.
![Page 72: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/72.jpg)
54
54
- Bölgesel farklılıkları da göz önünde bulundurarak, her bölge için öncelikli sektörler
belirlenmeli ve sektörel politikalar bu yaklaşıma göre tasarlanmalıdır.
- Emek yoğun sektörlerin başında gelen tarım sektöründe, bir yandan fiyat istikrarına
gözeten, diğer taraftan da hizmet ve sanayi sektörlerinin yoğunlaştığı şehir hayatının
maliyetlerini azaltarak üretimi destekleyecek ucuz ve kaliteli ürün yetiştirilmesine yönelik
politikalar tasarlanmalıdır.
- Tarım sektörünün, hızla gelişmekte olan teknolojik gelişmeler doğrultusunda yenilenmesini
ve daha verimli hale getirilmesini sağlayacak bilimsel çalışmaları desteklemek amacıyla
üniversitelerde biyoteknoloji ve tarım teknolojileri gibi bölümlerin kurulmaları
desteklenmelidir.
- Enerjide ithal bağımlılığını azaltacak kaynak çeşitlendirmesi desteklenirken; enerji
ekipman yatırımlarına ilişkin politikalar da bir kalkınma hamlesi çerçevesinde ele alınmalı,
yüksek teknolojili bileşenlerin yerli üretimi ve yan sanayiler desteklenmeli, bu doğrultuda
ilgili kurumlar arası işbirliği ve koordinasyon sağlanmalıdır.
- Kapsayıcı büyüme doğrultusunda tasarlanacak olan politikalar veri temelli olmalı, gerekli
araştırmaların yapılabilmesi için kamuya açık veri kaynakları çeşitlendirilmeli ve kalitesi
iyileştirilmelidir.
- Bugüne kadar izlenmiş olan politikaların sonuçları yeni politikaların tasarımı açısından yol
gösterici olacağından, etki analizi çalışmalarına önem verilmelidir.
- Hedeflere ulaşmada tutarlı politikaların oluşturulması önem taşıdığından, yeni
düzenlemelerin tasarımı aşamasında, alternatif yaklaşımların sonuçlarının
değerlendirilmesine olanak sağlayan “Düzenleyici Etki Analizi”, politika yapım sürecinin
ayrılmaz bir parçası haline getirilmeli, bu süreçte Bakanlıklar arası işbirlikleri
oluşturulmalıdır.
- Türkiye’nin küresel ve bölgesel değer zincirlerine daha yüksek katma değerli noktalarda
katılmasını sağlayacak ticari ağların geliştirilmesi, yeni pazarların bulunması, teknoloji
transfer ve adaptasyon kapasitesinin güçlendirilmesi için adımlar atılmalıdır.
![Page 73: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/73.jpg)
55
55
- Pazar çeşitlenmesine katkıda bulunacak destekler, farklı pazarlara erişimde farklı
ihtiyaçların olabileceği öngörüsüyle tasarlanmalıdır.
- Yurtiçindeki değer zincirlerindeki eksik aşamaların tamamlanmasına yönelik olarak
kümelenme yaklaşımı etraflıca ele alınmalıdır.
- Birden fazla sektöre eşzamanlı ara-girdi sağlayabilecek yan sanayi sektörleri belirlenmeli,
bu sektörlerin geliştirilmesine yönelik politikalar tasarlanmalıdır.
- Ticareti kolaylaştırma merkezlerinin bir parçası olarak, yerli ürün ticaretine öncelik veren
bir e-ticaret sistemi ve hukuki altyapısı geliştirilmelidir.
- Firmalara e-ticaret konusunda hukuki ve teknik destek sağlanmalıdır.
- Türkiye ile çevre ülkeler arasında güçlü ve üçüncü ülkelerden bağımsız, ticareti
destekleyecek, taşımacılık ve lojistik alanlarında iyileştirilme sağlayacak, tedarik zincirleri
geliştirecek yatırımlar yapılmalıdır.
- Yurtiçi ve dışı ticaretin desteklenmesine yönelik olarak ticareti kolaylaştırma merkezleri
uygulamalarının yaygınlaştırılması sağlanmalıdır.
- OSB’lerin ulaştırma altyapıları iyileştirilmeli ve bağlanabilirlikleri artırılmalıdır.
- Hızla gelişen küresel pazarlardan daha fazla pay alabilmek adına, yurtdışı temsilciliklerdeki
ticari müşavir kadrosunun sayısı artırılmalı ve etkinleştirilmelidir.
- Verimsiz firmaları ayakta tutmaya yönelik teşvikler yerine, verimlilik artışlarını
özendirmek amacıyla teşvik sisteminde verimli firmalara öncelik veren mekanizmalar
tasarlanmalıdır.
- Firmalar arası ortaklaşmayı sağlayacak teşvikler verilmelidir.
- Teşviklerin etki analizleri yapılmalı, seçim kriterleri teknokratlar tarafından bu analizler
doğrultusunda belirlenmelidir.
- Sadece KOBİ odaklı değil, teknolojik gelişmeyi en ileri düzeyde gerçekleştirebileceği
düşünülen büyük firmaların desteklenmesi ve bu desteklerin izlenerek etki analizlerinin
yapılması önem arz etmektedir.
![Page 74: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/74.jpg)
56
56
- Teşviklerin tasarımı şeffaflaştırılmalı, sisteme güven artırılmalıdır.
- Destek, teşvik, hibe gibi desteklere ilişkin ilgili mevzuat sadeleştirilerek başvuru süreci
kolaylaştırılmalı, erişimi artırmak için mevcut desteklerin izlenebileceği, böylelikle de
mükerrerliklerin tespit edilerek engellenebileceği bir veri tabanı oluşturulmalıdır.
- Nitelikli üretimin temel unsurlarından olan nitelikli eleman eksikliğini gidermek üzere,
sanayide dönüşümle birlikte eğitimde de dönüşüm gerçekleştirilmeli, eğitim sistemi işgücü
piyasasındaki ihtiyaçlara yönelik olarak yeniden tasarlanmalıdır.
- İşgücü arz ve talep dengesinin sağlıklı işlemesi sağlamak için mesleki eğitimde özel
sektörün rolü artırılmalıdır.
- İmalat sanayinde teknoloji dönüşümünü sağlamak için, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
tarafından yürütülmekte olan “Teknik Kolej” projeleri yaygınlaştırılarak nitelikli öğrenciler
burs mekanizmalarıyla buralara yönlendirilmelidir.
- Meslek öğretmenlerinin hizmet içi eğitimlerini sanayi kuruluşlarında yapmasını sağlayacak
mekanizmalar kurulmalıdır.
- Öğrencilerin zorunlu stajları meslek öğrenecek ve mezun olmaları durumunda da, meslek
sahibi olma şanslarını artıracak şekilde planlanmalıdır.
- Meslek yüksekokulu eğitim programları, ağırlıklı olarak uygulamalı dersler verilecek
şekilde revize edilmeli, öğrencilere sanayide uzun süreli çalışma olanağı sağlanmalıdır.
- Geçici koruma statüsünde ülkemizde yer alan Suriyeli vatandaşların, Türkiye’nin işgücüne
entegrasyonu ve sosyal barışın sağlanması için orta ve uzun vadeli planlar yapılmalıdır.
- Kadınların işgücüne katılımını desteklemek amacıyla, mesleki eğitim kurslarına katılımı
özendirecek/kolaylaştıracak hizmetlerin sunumundan başlamak üzere kadınların işgücünde
kalıcılığını sağlayacak öneriler, bölgesel ihtiyaçlar da göz önünde bulundurularak
geliştirilmelidir.
- Özellikle kayıt dışı kadın istihdamının yoğun olduğu ev eksenli çalışma, tarımda mevsimlik
çalışma ve ücretsiz aile işçiliği için yeni modeller geliştirilmeli; ev eksenli çalışan kadınlar
![Page 75: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/75.jpg)
57
57
ile tarımda mevsimlik çalışanların isteğe bağlı olarak ödedikleri sosyal güvenlik primleri
düşürülmelidir.
- Eğitimin tüm kademelerinde değişen yaklaşımlar, teknikler takip edilerek, bireylerin
teknolojiye aşinalıklarını artıracak sistemler tasarlanmalıdır.
- Üniversitelerde üretilen bilimsel bilgilerin ekonomik değer yaratmasını, ekonominin
teknolojik dönüşümünü desteklemesini sağlamak amacıyla üniversite – özel sektör
ortaklıkları tüm seviyelerde (lisans, yüksek lisans, doktora... ) artırılmalıdır.
- Üniversitelerin düşünme, öğrenme ve üretme konularındaki rolü ve değişen ihtiyaçlar göz
önünde bulundurularak kalitesi artırılmalı ve bağımsızlığı sağlanmalıdır.
- Temel bilimlerde (fen, teknoloji, mühendislik, matematik) öne çıkan üniversiteler
yaygınlaştırılmalı ve cazip hale getirilmelidir.
- Üniversitelerdeki atıl bölümler kaldırılarak geleceğin mesleklerine yönelik bölümler
açılmalıdır.
- Araştırma enstitülerinin etkileşimli olarak bir arada bulunacağı ve sanayi ile işbirliği içinde
çalışacağı ortamlar oluşturulmalıdır.
- Üniversiteler, girişimcilik ekosisteminin oluşturulması, korunması ve geliştirilmesi
açısından da aktif rol oynamalıdır.
- Evrensel bilgiye ulaşma ve bilgi üretmede kritik rol oynayan yabancı dil eğitimi için mevcut
müfredat güçlendirilmelidir.
- Kilit sektörler/alanlarda üniversitelerin ürün ya da hizmet geliştirebilmeleri için sahip
oldukları araştırma imkânları kamu tarafından desteklenmelidir.
- KOBİ’lerin, gelişmiş ülkelerin küresel ortalamasının altında kalan verimliliklerinin
artırılmasına yönelik olarak kurumsallaşmalarını destekleyecek ve ana sanayii odak alan
bir teşvik stratejisi planlanmalıdır.
- KOBİ’ler nitelikli işgücüne ve finansmana erişim konularında desteklenmeli, ihtiyaç
duyulan diğer noktalarda da danışmanlık hizmetlerinden yararlanmaları sağlanmalıdır.
![Page 76: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/76.jpg)
58
58
- KOBİ’lerin dijital dönüşümde destek alabileceği, gelişmeleri takip edebileceği, resmi bir
danışmanlık sistemi oluşturulmalı, Ar-Ge desteği veren kuruluşlarla KOBİ’ler arasındaki
diyalog KOBİ’lerin gelişimine destek olacak şekilde artırılmalıdır.
- Verimliliğin artırılmasının önünde önemli engellerden biri olarak duran kayıtdışılığın
önünde geçilmesi için çalışmalar yapılmalı; idari para cezaları küçük işyerlerini dikkate
alarak yeniden düzenlenmeli, bilgilendirme ve farkındalığı esas alan rehberlik edici
denetim faaliyetleri artırılmalıdır.
- Kurumsal kalitenin verimlilik artırıcı etkisi göz önünde bulundurularak hem kamuda hem
de özel sektörde iyi yönetişim ilkeleri benimsenerek kurumsal kalite geliştirilmelidir.
- Uzlaşmazlıkların çözüme daha hızlı bağlanması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
- Sisteme olan güvenin artırılması ve uyumun güçlendirilmesi için kamu politikaları tasarım
ve uygulama süreçlerinde şeffaflık artırılmalıdır.
- Yatırım bankacılığı modeli kamuoyunda tartışılmalı ve uygun görülmesi halinde
uygulamaya konulmalıdır.
- Yatırımın finansmanı için ihtiyaç duyulan tasarruf oranlarının iyileştirilmesine yönelik
olarak hane halkı ve firma seviyelerinde önlemler alınmalıdır.
- Ekonomik istikrarı destekleyecek uzun vadeli yurtdışı finansmanın ve yatırımların
sürekliliğinin sağlanması için yatırım ortamının iyileştirilmesi sağlanmalı, bu yönde
teşvikler geliştirilmelidir.
- Kamu ve Özel Sektör İşbirliği modelleri çeşitlendirilmeli ve işbirliği sayıları, özellikle
uzmanlık/beceri transferinin yapılabileceği, katma değerli alanlarda artırılmalıdır.
- Şehir planlarında şehirlerin optimum verimlilik oranları ölçülmeli ve buna göre planlama
yapılmalıdır.
- Kentsel dönüşüm gibi büyük hacimli politikalar yerli üretimi teşvik edecek, temiz enerji
vb. gibi yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve üretilmesini göz önünde bulunduracak şekilde
tasarlanmalıdır.
![Page 77: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/77.jpg)
59
59
- Kentsel politikalar ulaştırma, iletişim, barınma, çevre gibi tüm bileşenleri içeren bütüncül
bir bakış açısıyla tasarlanmalıdır.
Yukarıda sıralanan birden çok alanı ve sektörü ilgilendiren politikaların hayata geçirilmesi,
istikrarlı ve sürdürülebilir büyüme yolunda hem ülkemizdeki mevcut sorunların çözümünü hem de
yeni bir büyüme ivmesi yakalanmasını sağlayacaktır. Raporun önceki bölümlerinde de belirtildiği
üzere, ekonomik büyüme eğitim, teknoloji, yatırım ortamı, kurumsal kalite vb. birçok alanla dolaylı
ve doğrudan ilgilidir. Bu kapsamda, söz konusu politika önerilerinin birbirini destekler nitelikte ve
eşgüdümlü bir şekilde uygulanması ülkemizin istikrarlı bir büyüme ortamını yakalayarak orta ve
uzun vadeli hedeflerine ulaşabilmesi açısından önem arz etmektedir.
![Page 78: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/78.jpg)
60
60
KAYNAKÇA
1. A.T. Kearney, “The 2017 Foreign Direct Investment Index: Glass Half Full”, 2017
2. Abrami, Regina M. “Preferential Treatment: The New Face of Protectionism.” Harvard
Business Review, 2009.
3. Accenture. Accenture Türkiye Dijitalleşme Endeksi. Accenture, 2016, Accenture Türkiye
Dijitalleşme Endeksi. https://www.accenture.com/t20170202T045842Z__w__/tr-
en/_acnmedia/PDF-42/Accenture-HBR-Rapor-Vodafone.pdfla=en
4. Alâ Mubarak, Fahad, et al. “Focused Cellular Manufacturing: an Alternative to Cellular
Manufacturing.” International Journal of Operations & Production Management, vol. 23,
no. 3, 2003, pp. 277–299., doi:10.1108/01443570310462767.
5. Arnold, J., B. S. Javorcik, and Mattoo, A. Does Services Liberalization Benefit
Manufacturing Firms?, Journal of International Economics, 2011.
6. Autor, L. and Murnane, “The Skıll Content Of Recent Technologıcal Change: An
Empırıcal Exploratıon”, The Quarterly Journal of Economics, Volume 118, Issue 4,
November 2003
7. Balsvik, R. Is Mobility of Labour a Channel for Spillovers from Multinationals to Local
Domestic Firms? Mimeo. Norwegian School of Economics, 2006
8. Barany, Zofia L., and Christian Siegel. “Job Polarization and Structural Change.”
American Economic Journal: Macroeconomics, vol. 10, no. 1, 2018, pp. 57–89.,
doi:10.1257/mac.20150258.
9. BCG, “Industry 4.0: The Future of Productivity and Growth in Manufacturing Industries.”
https://Www.bcg.com, 9 Apr. 2015, www.bcg.com/en-
tr/publications/2015/engineered_products_project_business_industry_4_future_productivi
ty_growth_manufacturing_industries.aspx.
10. Birleşmiş Milletler. “Economic Growth - United Nations Sustainable Development.”
United Nations, United Nations, www.un.org/sustainabledevelopment/economic-growth/.
11. BMKP. Pursuing the 1.5 Limit: Benefits and Opportunities. BMKP, 2016, Pursuing the
1.5 Limit: Benefits and Opportunities.
![Page 79: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/79.jpg)
61
61
12. Bonini, S. and Steven Swartz, “Profits with purpose: How organizing for sustainability
can benefit the bottom line.”, McKinsey on Sustainability & Resource Productivity,
McKinsey, July 2014.
13. Brereton, C., and Francois Mattelaer. Fit for Business: Preparing for Dramatic Change
within the Eurozone. PwC, 2014, Fit for Business: Preparing for Dramatic Change within
the Eurozone.
14. Chong, A. and Cesar Calderon. “Institutional Quality and Poverty Measures in a Cross-
Section of Countries.” Economics of Governance, 2000
15. Cleantech Group. Cleantech Group, info.cleantech.com/WWF-Index-2017_WWF-Index-
2017-Submit.html.
16. Cunha, F. and James J. Heckman. “Formulating, Identifying and Estimating the
Technology of Cognitive and Noncognitive Skill Formation.” Journal of Human
Resources, 2008.
17. Cunha, F., James Heckman and Susanne Schennach, “Estimating the Technology of
Cognitive and Noncognitive Skill Formation”, NBER Working Paper No. 15664, 2010.
18. Dalberg, Global Development Advisors, Lessons from Private Sector Governance
Practices, Independent Evaluation Office of the IMF, 2008.
19. Dechezlepretre, A., Martin, R. and Mayra, M. “Knowledge Spillovers from Clean and
Dirty Technologies”, CEP Discussion Paper No 1300, September 2014.
20. Deming, David J. “The Growing Importance of Social Skills in the Labor Market.” The
Quarterly Journal of Economics, 2017.
21. Dünya Bankası. “Overview.” World Bank, n.d.,
www.worldbank.org/en/country/turkey/overview.
22. Dünya Ekonomik Forumu. Readiness for the Future of Production Report 2018. World
Economic Forum’s System Initiative on Shaping the Future of Production, 2018,
Readiness for the Future of Production Report 2018.
23. Düşündere, Ayşegül Taşöz, Türkiye’nin İhracatının Niteliği Neden Kötüleşiyor?, Türkiye
Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı, 2018.
24. Forbes Insight, Private Company Governance; The Call for Sharper Focus, KPMG, 2015.
![Page 80: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/80.jpg)
62
62
25. Frey, Carl B., and Michael A. Osborne. “The Future of Employment: How Susceptible
Are Jobs to Computerisation?” Technological Forecasting and Social Change, 2017.
26. Geissbauer, R., et al. Industry 4.0: Building the Digital Enterprise. PwC, 2016, Industry
4.0: Building the Digital Enterprise.
27. Global Corporate Governance Forum, “A Corporate Governance Model: Building
Responsible Boards and Sustainable Businesses”, Global Corporate Governance Forum
Publication, World Bank Group, 2010
28. Globalisation and the Rise of the Robots.” Globalisation and the Rise of the Robots |
VOX, CEPR's Policy Portal, 15 Nov. 2014, voxeu.org/article/globalisation-and-rise-
robots.
29. Goldin, C. and Lawrence Katz, “The Race between Education and Technology: The Evolution of U.S. Educational Wage Differentials, 1890 to 2005”, National Bureau of Economic Research, 2009.
30. Grindrod, M., Vibrant Growth in Singapore Pharma Industry Being Driven by Innovation,
ProClinical Lif Sciences Recruitment Blog, 2015.
31. Hallward-Driemeier, Marry. Trouble in the Making? The Future of Manufacturing-Led
Development. Dünya Bankası Grubu, 2017.
32. Hanushek, Eric A., and Ludger Woessmann, “Do Better Schools Lead to More Growth?
Cognitive Skills, Economic Outcomes, and Causation.” Journal of Economic Growth,
2012.
33. Heckman, James, and Tim Kautz. “Hard Evidence on Soft Skills.” 2012.
34. IBM. “Understand the Fundamentals of IBM Blockchain.” What Is Blockchain? - IBM
Blockchain, n.d., www.ibm.com/blockchain/what-is-blockchain.html.
35. Ichino, A. And Enrico Moretti, “Biological Gender Differences, Absenteeism, and the Earnings Gap”, American Economic Journal: Applied Economics, Vol. 1, No. 1, January 2009.
36. International Energy Agency, and OECD. World Energy Outlook 2017. OECD, 2017,
World Energy Outlook 2017.
37. IRENA. REmap: Roadmap for a Renewable Energy Future, 2016 Edition. International
Renewable Energy Agency (IRENA), Abu Dhabi, 2016, www.irena.org/remap
![Page 81: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/81.jpg)
63
63
38. Javorcik, B. S., Lo Turco, A. and Maggioni, D. “New and Improved: Does FDI Boost
Production Complexity in Host Countries?” CEPR Discussion Paper, 2017.
39. Kaplinsky R., “Technological Upgrading in Global Value Chains and Clusters and Their
Contribution to Sustaining Economic Growth in Low and Middle Income Economies:
Inclusive and Sustainable Industrial Development” Working Paper Series, Vienna: United
Nations Industrial Development Organization, 2015.
40. Katz, L. and David Autor, “Changes in the wage structure and earnings inequality”,
Handbook of Labor Economics, 1999, vol. 3, Part A, 1999.
41. Kuran, T., “Why the Middle East is Economically Underdeveloped: Historical
Mechanisms of Institutional Stagnation”, Journal of Economic Perspectives, 2004.
42. Muro, M., Sifan Liu, Jacob Whiton and Siddharth Kulkarni, “Digitalization and the
American Workforce”, Brookings Institute, 2017.
43. Nas Özen, E., “Bilgisayarlı Otomasyon Ve Türkiye’de İşgücü Piyasasının Geleceği”,
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı, 2017.
44. National Intelligence Council, “Global Trends 2030: Alternative Worlds”, National
Intelligence Council, 2012.
45. Noailly, J., and Victoria Shestalova. “Knowledge Spillovers from Renewable Energy
Technologies: Lessons from Patent Citations”, Environmental Innovation and Societal
Transitions, vol. 22, 2017, pp. 1–14., doi:10.1016/j.eist.2016.07.004.
46. North, Douglass C., “Institutions”, The Journal of Economic Perspectives, 1991
47. OECD, FDI in Figures, OECD, 2017
48. OECD, “Moving Up the Value Chain: Staying Competitive in the Global Economy”,
OECD, 2007.
49. OECD, “Green Growth and Sustainable Development”, OECD,
www.oecd.org/greengrowth/
50. OECD, “Meeting of the OECD Councilat Ministerial Level” OECD, 2017,
www.oecd.org/mcm/documents/C-MIN-2017-5-EN.pdf.
51. OECD, “OECD Ministerial Meeting on the Digital Economy: Innovation, Growth and
Social Prosperity”, OECD, 2016
![Page 82: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/82.jpg)
64
64
52. Pereira, A.A., “Biotechnology Foreign Direct Investment in Singapore”, Transactional
Corporations, 2006
53. Pisa, M., and Matt Juden. “Blockchain and Economic Development: Hype vs. Reality.”
https://Www.cgdev.org/Sites/Default/Files/Blockchain-and-Economic-Development-
Hype-vs-reality_0.Pdf, July 2017.
54. PwC, 2017 Industrial Manufacturing Trends, PwC, 2017,
https://www.strategyand.pwc.com/media/file/2017-Industrial-Manufacturing-Trends.pdf
55. PwC. Turkey in 2041 Looking to the future. PwC, 2012, Turkey in 2041 Looking to the
future
56. Reference for Business, “Cellular Manufacturing”
www.referenceforbusiness.com/management/Bun-Comp/Cellular-Manufacturing.html.
57. Riksbank. “The Economic Consequences of Increased Protectionism.” Monetary Policy
Report, Apr. 2017.
58. Rodrik, D., “Institutions for High-Quality Growth: What They Are and How to Acquire
Them”, IMF, 2000
59. Rodrik, D., “Premature Deindustrialization”, National Bureau of Economic Research,
Working Paper 20935, February 2015
60. Rodrik, D., et al. “Institutions Rule: The Primacy of Institutions over Integration and
Geography in Economic Development.” International Monetary Fund Working Paper,
2002
61. Rodrik, D., “The Real Exchange Rate and Economic Growth.” Brookings Papers on
Economic Activity, 2009
62. Artan, Seyfettin ve Pınar Hayaloğlu, “Ülkelerarası Büyüme Farklılıklarının
Açıklanmasında Kurumsal Yapının Rolü: Panel Veri Analizi”, Eskişehir Osmangazi
Üniversitesi İİBF Dergisi, 2013
63. Siepen, S., et al. Industry 4.0: The Role of Switzerland within a European Manufacturing
Revolution. Roland Bergers Strategy Consultants GMBH, 2015, Roland Bergers
64. Soble, J.. “The Numbers Behind Japan’s Sputtering Economy.” New York Times, 14
Aug. 2016.
![Page 83: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/83.jpg)
65
65
65. Solon, G., “A Model of Intergenerational Mobility Variation over Time and Place.
Generational Income Mobility in North America and Europe”, Cambridge University
Press, 2004
66. Özşahin, Ş., “Kurumsal Kalite Doğrudan Yabancı Yatırımlar İçin Ne Kadar Önemli?
Türkiye Üzerine Ekonometrik Bir Analiz”, Journal of Yasar University, 2016
67. TEPAV, “Yenilenebilir Enerji Makine Ekipman Dış Ticareti: Mevcut Durum ve
Fırsatlar”, Aralık 2017
68. TÜBİTAK. Stratejik Plan 2013-2017. TÜBİTAK, 2012, Stratejik Plan 2013-2017.
69. TÜBİTAK. Ulusal Bilim, Teknoloji Ve Yenilik Stratejisi 2011-2016. TÜBİTAK Bilim,
Teknoloji Ve Yenilik Politikalar Daire Başkanlığı, 2010, Ulusal Bilim, Teknoloji Ve
Yenilik Stratejisi 2011-2016.
70. Türkiye Cumhuriyeti, “2016 Faaliyet Raporu.” 2016 Faaliyet Raporu, Bilim, Sanayi Ve
Teknoloji Bakanlığı, 2017.
71. Türkiye Cumhuriyeti, “Onuncu Kalkınma Planı (2014-2018).” Onuncu Kalkınma Planı
(2014-2018), Kalkınma Bakanlığı, 2013.
72. Türkiye Cumhuriyeti, “Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi 2015-2018.” Türkiye Sanayi
Stratejisi Belgesi 2015-2018, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, 2014.
73. TÜSİAD, Industry 4.0 in Turkey as an Imperative for Global Competitiveness: An
Emerging Market Perspective, TÜSİAD, 2016.
74. TÜSİAD. Türkiye’nin Küresel Rekabetçiliği İçin Bir Gereklilik Olarak Sanayi 4.0:
Gelişmekte Olan Ekonomi Perspektifi, TÜSİAD, 2016.
75. UN, Investment and the Digital Economy, UN, 2017
76. UNIDO, Industrial Development Report: The Role of Technology and Innovation in
Inclusive and Sustainable Industrial Development, UNIDO, 2015
77. Voxeu, Impact of foreign direct investment on the production complexity of domestic
firms, 2017
78. West, Darrell M. “How Technology Is Changing Manufacturing.” Brookings Institute, 2
June 2016, www.brookings.edu/blog/techtank/2016/06/02/how-technology-is-changing-
manufacturing/.
![Page 84: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/84.jpg)
66
66
79. Willums, Jan-Olaf, Good Governance: Key to Sustainability, Global Corporate
Governance Forum Private Sector Advisory Group, 2010
80. World Bank, 2017| 2018 Global Investment Competitiveness Report: “Foreign Investor
Perspectives and Policy Implications”, 2017
81. Yılmaz, K. “Türkiye için Doğrudan Yabancı Yatırım Stratejisi’ne Doğru”, Koç
Üniversitesi, 2007
![Page 85: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/85.jpg)
![Page 86: ON BİRİNCİ - SBB...Sürdürülebilirlik ve Temiz Teknolojiler: 2015 yılında küresel kalkınma gündemine girmiş olan ve 17 ana, 169 alt hedeften oluşmakta olan Sürdürülebilir](https://reader034.fdocuments.net/reader034/viewer/2022042420/5f3725959a3d77018e24ab81/html5/thumbnails/86.jpg)
T. C.KALKINMA BAKANLIĞI
KALKINMA PLANION BİRİNCİ
(2019-2023)
ANKARA 2018
ÖZEL İHT İSAS KOMİSYONU RAPOR U
BÜYÜME DİNAMİKLERİT.C.
KALKINMA BAKANLIĞIYÖNETİM HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜBİLGİ VE BELGE YÖNETİMİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
KALKINMA BAKANLIĞI YAYINLARI BEDELSİZDİR, SATILAMAZ.
Ankara 2018
BÜ
YÜM
E DİN
AM
İKLER
İ - ÖİK
RA
POR
U