Okur Yazar Ailesi Kültür Sanat Dergisi

20

description

Kültür Sanat, Edebiyat, Mizah, Felsefe, Eleştiri, Öykü, Eğitim, Şiir, Gündem, Özgün yazı ve daha fazalasını bulabileceğiniz tek site.

Transcript of Okur Yazar Ailesi Kültür Sanat Dergisi

Page 1: Okur Yazar Ailesi Kültür Sanat Dergisi
Page 2: Okur Yazar Ailesi Kültür Sanat Dergisi

1. Merhaba Okur-Yazarʼlar ( Mitoloji )2. Bize Ne! ( Felsefe )3. Tadı Gri Yaşamanın ( Felsefe )4. Kayıp Gül ( Eleştiri )5. Yha nası bi dil bu böle yaw ( Eleştiri )6. Gormenghast ( Eleştiri )7. Uçurtma Avcısı ( Eleştiri )8. Türkiyeʼnin Avrupa Birliğiʼne Girişi ( Siyasi )9. Aldatmak Üzerine Bir Yazı ( Genel )10. Gizemleri ve Etkileriyle POE ( Edebiyat )11. Diye Başlıyorum ( Edebiyat )12. Cemre ( Edebiyat )13. Hangisini Yaşamak İsterdiniz? ( Genel )14. Otobüs: Koltuk Savaşı ( Mizah )

15. Güncel Haberler ( Mizah )16. Çingene ( Öykü )

17. Mutlu Etmek İçin ( Öykü )

Merhabalar,Aralık 2009′da, gelecek olan minibüsü bekleyip tatlı tatlı sohbetediyorken aklımıza düşen bu e-dergi fikrini yanımıza kattığımız değerliarkadaşlarımızla Şubat 2010′da faliyete geçirmeye hazır olduğumuzkararını aldık.Öyle bir dergi düşündük ki her kesimden okuyucu bulsun, kimseyisıkmasın, hem eğlendirsin, hem düşündürsün, hem öğretsin hemöğrenelim istedik.Hepimizi heyecanlandıran bu fikir üzerinde canla başla çalıştık. Bazızamanlar oldu ki bir cümle üzerinde saatlerce düşündük, nasılsöylersek fikirlerimizi en iyi şekilde aktarmış oluruz diye.Elbette ki hatalarımız çok olacaktır ilk sayımızda; fakat hedefimizzaman geçtikçe pişmek, okur yazar ailemize gün geçtikçe dahafazla takipçi bulabilmektir.Bata çıka da, milim milim de olsa ilerleyebileceğimizi umduğumuzbu yolda siz okurlarımız en büyük destekçilerimiz olacaksınız. Herkonuda yenilikçi fikirlerinize ve bizi daha da ileriye götürecek olaneleştirilerinize açığız.Dergimizi öyle bir hazırladık ki isteyenler internet sayfamızınbloğunda, isteyenler .pdf formatında indirip hem arşivleyerekkendi bilgisayarında, isteyenler bir başka internet sitesiüzerinden sayfaları çevire çevire arkalarına yaslanarakokuyabilirler.Eh, daha ne diyelim, böyle imkanları sunmak bizden, ailemizekatılmak sizden sevgili okur yazarlar.

İÇİNDEKİLER

HAKKIMIZDA

Songül Eren

Page 3: Okur Yazar Ailesi Kültür Sanat Dergisi
Page 4: Okur Yazar Ailesi Kültür Sanat Dergisi

MMeerrvvee MMeettiinn

2

Page 5: Okur Yazar Ailesi Kültür Sanat Dergisi

-Tabii ki hep iyiolmayacak. Ama hep kötüde olmayacak. Hayatböyle, hayattaki her şeyböyle zaten…

-Hayatın getirisine bağlıbir şey. Bir de hayattanumudunu kestiysentamam.

-Ben kestim, sen?

-Her şeyde küçük deolsa bir umut vardırama… Hayattan umudunukesebilirsin de, neye bağlıolarak kesiyorsun; hayatdediğin ne?

-Her şey; yaşadığımız,gördüğümüz,öğrendiğimiz ya dayaşayabileceğimiz,görebileceğimiz,öğrenebileceğimiz herşey… Bize acı verebilecekolan şeyler. Bizim içinhayat, mutlu olmaya engelaslında. Yani mutluolmamalıyız burada.Çünkü bundan sonrası var,buradan sonra güzeli veçirkini var. Dünya, buhayat, yaşadıklarımız…Bunlar, “güzel”in ve“çirkin”in ortasında. Şimdine mutluluğa ne demutsuzluğa yer var. Bu,tam ikisinin ortasında birşey. Ne her şeyin çok iyiolduğu fikrine aldanıpsonsuz mutluluk yaşamakne de her şeyin çok kötüolduğu fikrine aldanıpsonsuz mutsuzlukyaşamak doğru. Mutlulukya da mutsuzluk

olmamalı. Ama bizdünyaya o kadaraldanıyoruz ki; güzel birşey olunca mutlu, kötü birşey olunca da hemenmutsuz oluyoruz…

-O zaman niyeyaşıyoruz?

-Hayatı yaşamak…Bunu istiyor muyuz? Bubir sınav. İnsanlar sınavlariçin saatlerini, paralarını,her şeylerini adayıpçalışırlar. Ama cehalet bu

şekilde yenilemez ya dabilgi bu şekildeedinilemez. Biraz doluyaşamak, fark etmekgerekir; yorumlayabilmekgerekir. İşte sonsuzmutluluk için de, hayattabirikimler edinmekgerekir. Genel bir birikim,genel bir ahlak gerekir.İnsanların başkalarınayaşattıkları önemlidir.

Atılan adımlar, seçilenyollar önemlidir. Onlaragöre kazanırsın ya dakazanmazsın. Bizimmutluluk yolundakiengellerimiz, sadecegördüklerimizle sınırlıdeğil. Hayat, bizim bugörünmeyen engellerigörmemizi sağlamak içinvar; kendimizalgılamalıyız.

-Bunları söylüyorsun da,neden hayattan umudunukesiyorsun?

-Buraya pişmeye geldik,coşmaya değil; ondan…

-Ama yaşanacak o kadarçok güzel şey varken?…

-Onlar burada değil, bizburada onları hakedeceğiz. Ya da yaşanacakbirçok kötü şey de buradadeğil, onlar da burada hakedilecekler… Ama inan ki

ne kastettiğini çok iyianlıyorum. Hayat o kadariyi de değil, o kadar kötüde…

-O zaman orta yolubulduk.

-Hayat, orta yol zaten.Şimdi ortadayız hepimiz,tüm yaşayanlar…

Tam ortasındayımyağmurun, karın, soğuğunortasındayım. Nasıl dapaylaşıyor insan isterse,nasıl da birmiş meğerhasretler, nasıl damecburmuşuz sabretmeye,sevmeye, öğrenmeye…

Tam ortasındayım yolun,koşunun ortasındayım.Tam varıyorum ki hedefe,bir yenisi başlıyor. Buoyun hep aynı,değişmiyor. Hala devam,hala figan hem de bilebile… Nasıl da paylaşıyorinsan isterse, nasıl dabirmiş meğer hasretler,nasıl da mecburmuşuzsabretmeye, sevmeye,öğrenmeye…

-Yani sonra yollarımızayrılacak?

-Sağlamlarla çürüklerayrılacak. Biz buradasağlam kalabilirsekmutluluğu hak etmişolacağız. Nasıl sağlamkalınır? İşte sorun bu.Bilinmesi gereken tek şey,“Nasıl bozulmadan kalabilirim?” sorusununcevabıdır.

MMeerrvvee MMeettiinn

3

TADI GRİ YAŞAMANIN

Page 6: Okur Yazar Ailesi Kültür Sanat Dergisi

4

40 ülkeyi gezip 28 dileçevrilen kitap uluslararasıçok satanlar ünvanınasahip. Ön ve arka kapaktakarşımıza çıkan övgülerlede albenisine tavan yaptı-ran Kayıp Gül, son zaman-larda aldığı olumsuzeleştirileri de belli belirsizkara bir leke olarak üs-tünde taşımaya devam edi-yor. Hürriyet yazarlarındanEzgi Başaran’ın, bizzatSerdar Özkan tarafındançürütülen iddiasına göre,4-5 tane ne idüğü belirsizlisteye dayanarak uluslar-arası bestseller etiketini al-nına yapıştırmış veülkemize öyle dönmüş.Yazısında “kitaba 40ülkede 28 farklı dileçevrildi bandı takmak,uluslararası bestsellertabelası çakmak, KüçükPrens’le bir tutmak neyinnesi?” diye soruyor Ezgi

Başaran.Pazarlamastratejisi diyebir şey varyahu. Hiç duy-madınız mı?Kitap başarılıysatabiî ki ortaya koy-malı bunu. Ki zatençoğumuzun ilgisiniuyandıran da buövgüler oldu ve satınaldık kitabı. Doğru değilmi?Acı olan gerçek iseşu; bir kitabın bile nekadar iyi olduğunugörmemiz için dünyayıdolaşıp, başkalarınınövgüsünü alması gerekiy-ormuş. Peki kendi fikirler-imize ne oldu? Nasıl oldu da yazarıyazdıklarıyla tersdüşürdük? Ya da belki de one yaptığının fazlasıylafarkında da biz verdiğimesajı göremedik hala. Ya bu Diana’nın değil debizim hikayemiz, bizimyolculuğumuzsa?Konusuna göre fazla basitbir anlatım kullanılmışdiyenlerin gözden kaçırdığınokta budur belkide. Asılderinlik, asıl ironi reklamlaokuyucu arasındaki ilişki

olmasın sakın? Yaldızlıpaketlere öyle kaptırıyoruzki kendimizi, içinden neçıktığı çok da umurumuzdadeğil. İlk baskının yalnızca2bin satması da bununkanıtı zaten. Meryemgülünün sözlerinden alın-tıyla son verelim yazıya.“Evet haklısın, ben öylebüyük bir şey değilimbelki. Ama bir gülüm...İnsanlar beni övseler de bir

gülüm,övmeseler de. Herkesbenim için deli olsa da birgülüm, yanıma hiç kimseuğramasa da. Sadece birgül. Dedim ya, büyük birşey değil, sadece bir gül...Ama, gül ne demek bilirmisin sen, dostum? Gül,özgürlük demek!Başkalarının övgüsüylevarolmamak, yermesiyleyok olmamak demek.”

// SSEERRDDAARR ÖÖZZKKAANN

““KKeennddiinnii bbuullmmaa””üüzzeerriinnee yyaazzııllmmıışşggüüzzeell bbiirr rroommaann..İİllkk bbaasskkııssıınnıı22000033’’ttee DDooğğaannKKiittaapp’’ıınn yyaappttıığğııKKaayyııpp GGüüll,, aassııllssüükksseessiinnii22000099’’ddaa TTiimmaaşş iillee ggeerrççeekklleeşşttiirrddii..

AAyyşşee HHüümmeeyyrraa

KKAAYYIIPPGGÜÜLLKKAAYYIIPPGGÜÜLLKKAAYYIIPPGGÜÜLL

Page 7: Okur Yazar Ailesi Kültür Sanat Dergisi

İnternet dili… Günümüzgençliğinin sıkçakullandığı bir dil.Kısaltmalar, gereksizeklemeler, farklı dillerdenalınan sözcükler, bir harfinyerine başka bir harfkullanımlarıyla dolu olanbir dil… Bu şekildekonuşmak eğlenceli vepratik olabilir, ancak böyleyazarak ve konuşarakbiliyor muyuz ki dilimizgöz göre göre bozuluyor ve

yokoluyor?

Artıkhemen hergencin dilindedolanan ‘böle,yaw, bişi, chok,baq, yoq, war,gidiom, tşk, gg, sheker,hg…’ gibi sözcüklerdilimize düzeltilemezzararlar veriyor.

Bazıları bu türkullanımların daha samimibir ifade biçimi olduğunudüşünüyorlar. Bu türkonuşma samimiyet değil,samimiyetsizlikgöstergesidir. Eğer bununsamimi olduğunudüşünüyorsak, o haldebunun konuşmayıistememe belirtisiolduğunu da düşünmemizgerekmez mi ? Sonuçta birisizinle konuşmakistemediği zaman,uzatmama adına kısa kısayazar değil mi ?

Günümüzde çoğunluklagençlerde görülen budurumun özentilik vebilinçsizlik olduğunudüşünenlerdenim. Nasıl kiçocuklar birbirlerindegördükleri oyuncaklarıailelerinden isterler, bu dili

kullananlarda çok yararlı ve özenilesibir şeymiş gibiarkadaşlarından görüp budile özeniyorlar. Fakatfarkında değiller ki onlarböylece bildiklerikelimeleri yazmayı da

unutacaklarve sınavlarda bu dilikullanacaklar. Çünkü budili kullana kullana onlaragöre normal ve doğru olandil bu olacak.

TToopplluummuummuuzzddaa ddaabbiirrççookk kkiişşii ssaaddeeccee ttaarrzzoollssuunn ddiiyyee kkeelliimmeelleerrii ttuuhhaaffbbiirr bbiiççiimmddee uuzzaa--ttııyyoorr,, ddeeğğiişşttiirriiyyoorrvvee kkııssaallttııyyoorr..KKiimmiilleerrii ddee bbuuşşeekkiillddee yyaazz--mmaannıınn ddaahhaakkoollaayy oolldduuğğuunnuuiiddddiiaa eeddiiyyoorr.. FFaakkaattuunnuuttttuukkllaarrıı bbiirr şşeeyy vvaarrbbuu şşeekkiillddee kkeennddiilleerriinnddeennssoonnrraakkii nneessiilllleerree ddee bbuu ddiilliiaaşşııllııyyoorrllaarr.. BBüüyyüükklleerriinnddee bbuukkuullllaannıımmllaarrıı ggöörrüünnccee oonnllaarr

ddaa bbuu şşeekkiillddee kkoonnuuşşmmaayyaavvee yyaazzmmaayyaa bbaaşşllııyyoorrllaarr.. BBuukkııssaallttmmaallaarrddaa aarraayyaa bbiirrkkaaçç

hhaarrff ddaahhaa eekklleemmeekkzzaammaann kkaayybbıı ddeeğğiillaammaa eekklleemmeemmeekkTTüürrkkççeemmiizziinn kkaayybbıı--ddıırr.. EEvveett,, ssoorruuyyoo--rruumm ssiizzlleerree:: NNaassııll

bbiirr ddiill bbuu bbööyyllee ??ÇÇookk mmuu eettkkiilleeyyiiccii

aaccaabbaa ?? OO kkaaddaarr eettkkiillee--yyiiccii ddee oo yyüüzzddeenn mmii hheerrkkee--ssiinn ddiilliinnddee ?? YYookkssaa ssaaddeecceeöözzeennttiilliikk vvee bbiirr mmooddaayyaauuyymmaa ddeerrddiinnee mmii ssaahhiibbiizz ??

CCeeyyllaann EEğğiillmmeezz

Merhabalar,Sizlere bu yazımda

uzun zamandırdikkatimi çeken veeminim kibirçoğunuzun daaklında olan birkonudan bahsedeceğim.Son zamanlardahepimizin, özellikle deinternet ortamında,sıklıkla karşılaştığı birdilden… Hepimizkarşılıklı düzgün veetkili iletişimi sağlamakiçin dilimizi kullanırız.Peki yıllar boyuncakullandığınız bu dildeğişirse, çevrenizdekiinsanlar farklı bir dilkonuşmaya başlarlarsane yapardınız? Bunuhayal etmeye gerek yokaslında, çünkügünümüzde sıklıklakarşılaştığımız bir olay bu.

YYHHAA NNAASSII BBİİ DDİİLL BBUU BBÖÖLLEE YYAAWW

YYHHAA NNAASSIIBBİİ DDİİLLBBUUBBÖÖLLEEYYAAWW??

5

Page 8: Okur Yazar Ailesi Kültür Sanat Dergisi

Gölgelerin arasınaçekilmiş, harap haldeduruyor. O binyıllıkduvarlar. Kuleler, genişaraziler. Bütün bunlaraşınıyor mu? Hayır. Sivriuçlu kulelerin arasındahafif bir rüzgâr geziniyor.Bir kuş ıslık çalıyor. Biryağmur seli taşmış birnehirden akıyor. Kayadanbir yumruğunderinliklerinde birkuklanın eli kıpırdıyor.Donmuş avucundakisıcaklık isyankâr. Birgölge uzuyor. Bir örümcekkıpırdanıyor…

Ve karanlık karakterlerinarasında kıvrılıyor.”

Peake’in sınırsız hayalgücünün eseri olan bu üçkitaplık seri aslında değeribilinmeyen (en azındanTürkiye’de)kitaplardandır. Gerçi bu üçkitabı Dost Körpe’ninçevirmesi önemliolduğunun göstergesiolabilir.

Mervyn Peake sıklıklaTolkien’in takipçisi olarakgörülmüştür ama aslındaCharles Dickens gibi 19.yüzyıl yazarlarındanetkilenmiştir. Peake çokyönlü bir insan olduğununGormenghastkitaplarındakikarakterlerinillüstrasyonlarıyla dagöstermiştir. Yazdığıkitapların yanı sıraMervyn Peakeillüstrasyonları, resimleri

ve şiirleriyle de tanınan birsanatçıydı.

Gormenghast serisi; TitusGroan, Gormenghast veTitus Tek Başına adlıüçlüden oluşur. Fantastiköğeler içeren bu kitaplaraslında çoğu fantastikkitapların aksine büyü ya dadeğişik canlılarla ilgilenmez.Gormenghast fantastikolmasının yanı sıra gotik vesürrealist öğelerde barındırır.

Bilim kurgu ya dafantastik kelimelerini birkitabı tarif etmek içinkullandığımızda nedenseçoğu kişinin aklına değişikyaratıklar, büyüler ve bitmekbilmeyen iyinin ve kötününsavaşı gelir. AmaGormenghast’ta savaş

fiziksel değil hattapsikolojiktir. İlk iki kitabınkötü karakteri SteerpikeGormenghast’ta istediğimevkii elde etmek için kabakuvvete değil de kurnazcaplanlara başvurur mesela.Peake’in yaptığı tasvirleröyle etkileyici ve gerçekçi kiGormenghast sankiellerimizle uzanabileceğimizbir yerde.

Sadece fantastik öykülereilgisi olanların değilherkesin okuması gerekenklasikleşmiş eserlerdenGormenghast. Birazbasmakalıp olacak amaherkesin kendine yakın birşeyler bulabileceği bir eser.Bitirirken de kitaplarıçeviren Dost Körpe’den biralıntı yapmak

yerinde olur herhalde:

“Kolaylık adına buüçlemeyi gotik yazın olaraknitelendirebiliriz; ya da tümeleştirmenlerin hemfikirolduğu gibi, gelmiş geçmişen iyi fantastik yapıtlararasında olduğunusöyleyebiliriz. MervynPeake’in fantastikedebiyatın tahtına oturmada,Tolkien dışındaki tek adayolduğunu iddia edebiliriz.Ama tıpkı ona adını verenşato gibi devasa, uçsuzbucaksız, keşfedilmemişlabirentlerle dolu bu yapıtınher sayfasına damgasınıvuran özgünlük bizi bukolaycılığa kaçmanınhazzından mahrumbırakacaktır. ÇünküGormenghast’ta bir gotik-fantastik yapıttanbeklenebilecek bir temabulamayız. Bu kitaplardakurtarılan prensesler,doğaüstü olaylar, cinler,elfler ya da goblinler yokturtersine, bizi bir girdap gibiiçine çekip sersemletenkarmaşık olaylar zincirinde,dickensvari karakterlerinabsürd gülünçlüğü,yaşamlarına bir tanrınındemirden eli gibi damgasınıvuran o dev şatonun, binyıllık Gormenghast’ınkafkaesk atmosferiyledengelenirken sarsıcı birgünledik gerçekliğe bürünür.Bu karakterlerin tuhaf,komik, hatta fantastikbulabiliriz; ama acıları,hırsları ve tutkuları sonderece gerçektir.”

DDiiddeemm RRaauuff

6

GORMENGHAST

Page 9: Okur Yazar Ailesi Kültür Sanat Dergisi

AAyyşşee HHüümmeeyyrraa

7

“Uçurtma Avcısıarkadaşlık, ihanet vesadakatin bedeline ilişkinbir roman. Babalar veoğullar,babalarınoğullarına etkileri,sevgileri,fedakarlıkları veyalanları… Daha öncehiçbir romandaanlatılmamış bir tarihinperde arkasını yansıtanUçurtma Avcısı, zengin birkültüre ve güzelliğe sahiptoprakların yok edilişiniaşama aşama gözler önüneseriyor.”(arka kapaktan)2003 yılında ABD’de

yayımlanan UçurtmaAvcısı, üç yıl üst üste“Yılın Kitabı” ödülünelayık görülen ilk kitapolma özelliğini taşıyor.Listede ikinci sırayı iseyazarın diğer kitabı “BinMuhteşem Güneş”kapmış durumda.2007’de sinemayauyarlanan kitap, NewYork Times’ın en çoksatanlar listesinde de ilksırada.Kitabın türkçe baskısı

ise 2004’te EverestYayınları tarafındanyapıldı.İngilizce roman yazan ilkAfganistanlı olaraktanınan KhaledHosseini(Halit Hüseyni),Sovyet birliklerininülkesini işgali sonucusığınma hakkı talebiyleABD’ye yerleşmiştir vehalen California’dayaşamaktadır.Çocukluğunda yaşadığı bubüyük değişiklik iseromanına bariz bir sovyetdüşmanlığı ve Amerikapropagandası olarak

yansımış. Zaten kitabınolumsuz eleştirilere açıkolan tek yönü de bu.Sevgili yazarımız romandakurtarıcı rolünü verdiğiAmerika’nın, gerçekhayatta da Afganistan’abarış götürdüğüne can-ıgönülden inanıyor olsagerek.Gelelim romanımızınkahramanlarına. Emir veHasan, biri Afganistan’daönemli sayılan peştunlara,diğeri ise hoş görülmeyenbir etnik azınlık olanhazaralara mensup ikiküçük çocukturlar. Hemenhemen aynı yaşlarda olanbu iki arkadaş birliktebüyümüş, Emir’in ilksöylediği sözcük “baba”,Hasan’ın ki ise “Emir”olmuştur. Emir, babasınınkendisine olanilgisizliğiyle kendi içindebir mücadele verirken,hizmetçi konumundakiHasan tam da Emir’inbabasının hayalindekierkek evlattır. Bu yüzdende Emir içindeki ızdırabınbedelini en yakın arkadaşı

olan Hasan’a ödetmek içinher fırsatı kullanır. Bunakarşılık Hasan’ın Emir’eolan bağlılığı bir an olsundeğişmez. Emir ve babasısovyet işgali sonrasıABD’ye giderler. Hasanda dahil tüm geçmişinigeride bıraktığını düşünenEmir yanılmaktadır.“Yeniden iyi bir insanolmak mümkün müdür?”sorusunun cevabınıbulmak üzere ülkesinegeri döner.Hasan’la koşulsuzsadakati, sevgiyi,adanmışlığı; Emir’le iseihaneti, yalnızlığı, vekaçışı yenidenöğreneceksiniz. Hasan’aüzülüp göz yaşlarınızıtutamazken, Emir’inbencilliğine şapkaçıkaracaksınız ve okuyupda rafa kaldırdığınızkitapların yanınayakıştıramayacaksınızUçurtma Avcısı’nı. Birkitap iki kez okunmazdiyenlerdenseniz, fikrinizi değiştirmeyehazır olun.

Uçurtma AvcısıUçurtma Avcısı

-Ben senin için çamur

bile yerim.-..-..-Yapar mısın?-Neyi?-Senden çamur yemeni

istesem, yer misin?

-Böyle bir şey ister

misin ki?-Hayır, nedenisteyeyim?-Biliyordum..

Page 10: Okur Yazar Ailesi Kültür Sanat Dergisi

8

GGoonnccaa TTuuttaayyssaallggıırr

Dışarıdan bakıldığında gayet zararsızgözüken Avrupa birliğine giriş fikri,içerden bakıldığında durumun hiç de tozpembe olmadığını, Türkiyenin Avrupabirliğine girdiğinde karşılacağı ulusal

bağımsızlık problemlerinin git gideartacağını tüm açıklığıyla göz önüne serer.15 Avrupa ülkesinin birlik adı altındaçıkarlarını yürüttüğü kapitalist mentaliteninüyesi olmaya gerçekten ihtiyacı var mıdırTürkiyenin ? Yoksa zaten tehlikede olanbağımsızlık mücadelemizi göz göre göredüşmanın eline vermenin ne gibi artılarıvar ? AB konusunda ateşli tartışmalarınyapıldığı son senelerde, bazıları ısrarlaAtatürk ‘ ün yaşasaydı Avrupa birliğinegirişi onaylayacağını savunuyor. Diyorlarki ; onaylardı çünkü Atatürk çağdaşuygarlığı yakalamak isteyen bir önderdi.Onlara Atatürkün 6 Mart 1922deTBMM’de bu günleri görmüşçesinesöylediği birkaç cümleyi alıntılıyorum ; ‘’Efendiler! Avrupanın bütün ilerlemesine,yükselmesine ve medenileşmesine karşılıkTürkiye tam tersine gerilemiş ve düşüşvadisine yuvarlanmıştır. Artık vaziyetidüzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihatalmak, bütün işleri Avrupa’nın emellerinegöre yapmak, bütün dersleri Avrupa’danalmak gibi birtakım zihniyetler belirdi.Halbuki hangi istiklal (bağımsızlık) vardırki, ecnebilerin nasihatleri ile, ecnebilerinplanları ile yükselebilsin? Tarih böyle birhadiseyi kaydetmemiştir. ’’ Ne güzelsöylemiş. Tam isabet ! Çağdaş uygarlık

düzeyine ulaşmak ayrıdır, bu kılıflarabürünüp ülkeyi yabancıların emir vedirektifleri doğrultusunda bir yerleresürüklemek, hatta yarı sömürge durumunadüşürmek ayrıdır. Peki Avrupa birliğinegirdiği taktirde , Türkiyeyi neler yarısömürge durumuna düşürür? Birincisi veen hassas noktalardan birisi, sözde ermenisoykırımıdır. Birçok ulusal parlamentosözde Ermeni soykırımını kabul etmiştir.Avrupa Parlamentosu onlardan bir adımileri giderek soykırımın varlığını kabuletmiş, ek olarak Türkiyenin de kabuletmesini karara bağlamıştır. Bu kararkonuyu ikinci aşamaya taşımıştır. Bundansonraki aşamalar tazminat ve topraktalebidir. Üye olmamızdan sonra buaşamalarla ilgili kararlar sürprizolmayacaktır. İkincisi, gümrük birliğisorunudur. Gümrük Birliği Anlaşması’nınen üzücü yanı, Türkiye’nin kendi dışında,temsilcimizin olmadığı yerlerde alınankararlara uyma zorunluluğudur. Benzer biranlaşmayı Türkiye dışında başka hiçbirülke imzalamamıştır. Tam üye olacakülkelere, üye olmadan önce, GümrükBirliği’nin neden olacağı kayıplarıkarşılamak ve altyapılarını hazırlamak içinyardım yapıldığı halde, Türkiye’ye böylebir yardım yapılmamıştır. Uygulamanıngetirdiği büyük sorunlardan bazıları iseAvrupa Birliğinin bize ne kadar zararverdiğini gözler önüne seriyor. GümrükBirliği Anlaşması imzalandığından buyana, üçüncü ülkelerle ticarette sorunlaryaşıyoruz. AB ile ticarette gittikçe artanaçıklar veriyoruz. ABD’nin AB’ye tanıdığıticari ayrıcalıklardan Türkiyeyararlandırılmıyor. Kuzey Afrika ülkeleriile yapılan anlaşmalardan yararlanmamızbaskı ile önleniyor. Anlaşmanın yürürlüğegirmesinden sonra AB-Türkiye arasındakidış ticaret ilginç bir gelişme göstermiştir.Türkiye-AB dış ticaret açığı Türkiyealeyhine 1990 yılında 2.4 milyon dolarkenGümrük Birliği Anlaşması’nın yürürlüğegirdiği 1996 yılında 5.7 milyar dolara,1998 yılında 10.7 milyar dolara fırlamıştır.1996-2000 açığı 54 milyar dolardır. 2001yılı sonunda açık 60 milyar dolarıgeçmiştir. Üçüncüsü, Ege sorunudur.Katılım Ortaklığı Belgesi, Ege Denizi ileilgili sorunların görüşmeler yolu ile 2004yılına kadar çözülmemesi durumunda,sorunun Adalet Divanına götürülmesiniöngörmektedir. Yunanistan da bunu istiyor.

Biliyorlar ki konu Adalet Divanına gittiğitakdirde sorun Yunanistan lehine kararabağlanacaktır. Adalet Divanında her üyeülkeden bir hakim bulunmaktadır. GümrükBirliği Anlaşması’nın en üzücü yanı,Türkiye’nin kendi dışında, temsilcimizinolmadığı yerlerde alınan kararlara uymazorunluluğudur. Benzer bir anlaşmayıTürkiye dışında başka hiçbir ülkeimzalamamıştır. Tam üye olacak ülkelere,üye olmadan önce, Gümrük Birliği’ninneden olacağı kayıpları karşılamak vealtyapılarını hazırlamak için yardımyapıldığı halde, Türkiyeye böyle bir yardımyapılmamıştır. Son olarak sizlere Avrupabirliğinin bayrağından bahsetmekistiyorum. Avrupa Birliği’nin 12 yıldızlımavi bayrağı, Hıristiyanlığı temsil ediyor.Başlangıçta, 12 yıldızın, 12 üye ülkeyitemsil ettiği zannedildi. 1986-1996 yıllarıarasında AB’nin 12 üyesi bulunuyordu.Fakat sonradan görüldü ki üye sayısı arttığıhalde yıldız sayısı değişmiyor. AB’nin üyesayısı 1996 yılında 15’e çıktı. ABbayrağının anlamı konusunda resmi biraçıklama bulunmuyor. Bu nedenle çeşitliyorumlar yapılıyor. Bütün yorumlar, ABbayrağının bir Hıristiyanlık simgesi olduğunoktasında düğümleniyor. 12 yıldızınHz.İsa’nın 12 havarisini temsil ettiğiyorumları yapılıyor. 12 rakamı ‘Vahiy 12’deki açıklamaya bağlanıyor: ‘’ Gökte ulubir belirti görüldü. Güneşi kuşanmış birkadın, ayaklarının altında ay, başında 12yıldızdan bir taç.’’ Mavi rengin deHıristiyanlıktaki geleneksel mavi pelerinitemsil ettiği yorumları yapılıyor. Hangidinin, hangi mezhebin, hangi anlamın,hangi egemenliğin bayrağı altındatoplanmaya çağırıldığını bilmek Türktoplumunun hakkıdır. Görüldüğü gibiAvrupa birliği Türkiyenin en hassasproblemlerinde bile görevini yapmakyerine, açıklarımızın üzerine gitmeyiprensip haline getirmiştir. Avrupa birliğimüzakere sürecinde bile siyasi bölünmelerekonomik çöküşler hukuki dalgalanmalaryaşanırken, girildiği takdirde olacaklarıönlemeye çalışmak boşuna olacaktır. Buyüzdendir ki, Türk ulusu, tarihinden,bağımsız yaşama geleneğinden, geleceğineolan inancından, milli haysiyetinden,ilerletmeye ve geliştirmeye kararlı olduğudemokratik yapısından, modernleşme,sanayileşme ve zenginleşme hedeflerindenayrılmamalıdır, ve asla taviz vermemelidir.

TÜRKİYE’NİN AVRUPA BİRLİĞİ’NE GİRİŞİ

Page 11: Okur Yazar Ailesi Kültür Sanat Dergisi

Gelelim spor dünyası ile ilgili buhafta sizlere aktarmak istediklerime.Çok konuşulan bir konu vardıgeçtiğimiz hafta, yankıları buhaftaya da sarktı. Önce ünlügolfçü Tiger Woods, ardındanda İngiltere Milli Futbol TakımıKaptanı John Terry eşlerini al-dattıkları gerekçesiyle manşetoldular gazete sütunlarına. Çe-şitli yakıştırmalar yapıldı heriki sporcuyla ilgili olarak. TigerWoods tam bir düzine ka-dınla birlikte olduğundan,“Hedefi 12’den vurdu”, de-nildi... John Terry’ye de ar-kadaşının sevgilisiyleyattığı için, “Yaramazçocuk” yakıştırması ya-pıldı. Evli bir erkeğineşini aldatması hoş karşı-lanır bir durum değil. Heleki göz önünde, önemli birisimseniz, olay hemence-cik skandal boyutuna geli-verir. Peki ya bekarsporcular. Onlara ne demeli!Colin Kazım “Kelepçeli seks

partileri”ne katıldığı için gönderil-medi mi Fenerbahçe’den? Geçirdiğitrafik kazası ön plana çıkarılsa da bi-letinin kesilmesindeki en önemlietken buydu bence. Milan’da oynayanRonaldinho’nun daha geçtiğimiz gün-lerde bir otelde üç arkadaşıyla alemyaptığı, eğlencenin faturasının ise 75bin Euro’yu bulduğu konuşuluyor.Sezon başında Manchester United’danİspanya’nın Real Madrid takımınatransfer olan Cristiano Ronaldo’nunda Paris Hilton ile Madrid’in en ünlümekanlarından birinde sabaha kadareğlenmesi hala hafızalarda. Gerçionun verdiği para devede kulak amabiz gene söyleyelim: Tam 25 binEuro. Dile kolay değil mi...

ŞŞiimmddii rreekkllaammllaarrokuryazar.com’dan sizlerlebirlikte olduğumuz gibi per-şembe günü saat 17:00-18:00, hafta sonu da saat12:00-13:30 arası Radyos-por’da sizlerle birlikteyiz.Sevgili dostum Can Tongoile “Canlı dakikalar”da haftanınmaçlarına idda tahmini yap-maktayız. İddaa oynayıp

kupon tutturamayanlara tavsi-yem bizi dinleyip hiç kafalara-nın karışmaması. Sağlıcakla kalın...

9

Öncelikle okur yazarailesini ve sitemiziziyaret eden herkesemerhabalar demekistiyorum. Sevgilikardeşim Sedat Alagöz’ede bana bu köşeden herhafta sizlerle birlikteolma fırsatını verdiği içinteşekkürler. Tanışmafaslını uzun tutmayalım,nasılsa artık hepberaberiz.

Bekarlar neyse ne deevlilerin bu tür olaylarakarışmasını son dereceyadırgıyorum. Erkeklikdemek yapılan skorsayısına bakmak değil,eşine olan sadakatdemektir. İster ünlü birsporcu olun, istersenizbenim gibi sıradan birvatandaş, siz siz oluneşinizi aldatmayın. Veşimdiden düşünün,

evlenince sadakatlailgili bir konuolduğunda siz neyapardınız? Ya da ünlübir sporcu olsanız veböyle bir durumlakarşılaşsanız sizintutumunuz ne olurdu?

SSiizz nnee yyaappaarrddıınnıızz??

ALDATMAK ÜZERİNEBİR YAZI

HHaassaann GGüürrlleevviikk

Page 12: Okur Yazar Ailesi Kültür Sanat Dergisi

Yaşamının daha ilk yıllarında tecrübe ettiği dramve çöküşler, daha çocuk yaşta doğduğu yer olan AmerikaBirleşik Devletleri’ni terk edip İngiltere’nin renksiz vekasvetli özel okullarında gördüğü eğitim, öz anne vebabanın sevgisinden yoksun geçen bir çocukluk, ve tabiki ilerleyen yaşlarda onu bitirip tüketen, yaptığıevliliği mutsuz kılan kumar tutkusu, yazarınkarakterini ve kalemini şekillendiren enönemli nedenlerdir.

Edgar Allen Poe’ nun hemenhemen tüm kısa öykülerindekarşımıza çıkan karanlık veaydınlatılmaya aç olaylar,aslında bu büyük ustanın kendiruhunun ızdıraplarının kağıtüzerine yansımış halidir. Onuedebiyatçı yapan bu özelliğikimileri tarafından “hastalıklıbir karakterin dışavurumları”olarak yorumlansada, EdgarAllen Poe’nun eserleri dünyaokuyucusu tarafından inanılmazbir kabul görmüştür ve yazarınölümünün üzerinden neredeyse birbuçuk asır geçmesine karşın,yazdığı her bir öykü hala gotikgeleneğin vazgeçilmez eserleriarasında ilk sıraları işgal etmektedir.

Poe, sadece okuyucuyu değil, aynızamanda kendi jenerasyonunun yazarlarınıda etkilemişbir ustadır. Ünlü dedektif Sherlock Holmes’in yaratıcısıİskoçyalı yazar, Sir Conan Doyle, eserlerindeki herkarakterde ve olay örgülerinde, Poe’nin ünlü dedektifiDupin’den beslendiğini söylemiştir. Ve amacının Poe’ninbaşlattığı bu polisiye-dedektiflik türüne katkı sağlamakolduğunu belirtmiştir. Öyle ki, geçtiğimiz ay ülkemizdegösterime giren ve baş rollerini Robert Downey Jr. ileJude Law’ın paylaştığı son Sherlock Holmes filminde,kötü adam Lord Blackwood’un işlediği her cinayet

mahalinin bir köşesinde ( ya bir ağaç dalında ya da tipikbir İngiliz evinin tuğla bacasında) Edgar Allen Poe’nunvazgeçilmez ölüm habercisi kuzgunu gördük. Bu elbetteki basit bir örnektir; ancak Poe’nun bu türdeki edebiyatakattığı sembollerin ortaya konması bakımından oldukçamanidardır.

40 gibi çok genç bir yaşta hayatını kaybedenyazarın aslında nasıl öldüğü bugün bile sırrınıkorumaktadır. Kimileri bir barda ölü bulunduğunu,kimileriyse Baltimor sokaklarında baygın bir şekildebulunduğu ve Washington Collage Hospital’e kaldırıldığısöylemektedir. Ölümünden sonra, küçük bir cenaze

töreniyle Westminster Hall mezarlığına defnedilenPoe’nun bedeni daha sonra daha büyük bir

mezarlığa defnedildi. Ancak bu yenidendefin esnasında yanlış bedenin taşındığı

ortaya atıldı.

Tıpkı yazdığı esrarengizöyküler gibi Edgar Allen Poe’nunölümü de büyük bir gizemperdesiyle çevrili kalmıştır. Ölümnedeni üzerine kesin bir teşhiskonulamayan Poe’nun arkadaşçevresi yazarın alkol bağımlılığınedeniyle hayatını kaybettiğiniöne sürmüştür.

Yaşadığı dönemdeanlaşılamayan Poe, hem

hayattayken hem de ölümündensonra birçok karalama kampanyasına

kurban gitti. Bunların en ünlüsü RufusWilmot Griswold’un çabalarıdır.

Poe’nun kişiliğine ve edebiyat kariyerinekarşı “karakter suikastçısı” olarak bilinen

Griswold, yazarın çevresindeki insanlardan nefretettiğini, onları vahşi yaratıklar olarak küçümsediğini veçoğu zaman sokaklarda tek başına bir “ delilik haliyle”sayıklayarak gezindiğini ileri sürmüştür. Fakat tümbunlara rağmen Edgar Allen Poe dünya edebiyatçevrelerince saygın bir yere konmuş ve öyle de kalmayıbaşarmıştır. Bugün Amerika Birleşik Devletleri’ndeonlarca Edgar Allen Poe vakfı yazarın anısını yaşatmayadevam etmektedir. Her ölüm yıldönümünde mezarıbaşında anılan yazar, yıllar geçmesine ve gotik tarzdabinlerce eser verilmesine karşın okuyucuları arasındapopülaritesini sürdürebilmiştir.

FFaattiihh YYııllddıızz

GGeeççttiiğğiimmiizz ggüünnlleerrddee iinntteerrnneett ggaazzeetteelleerriinnddee bbiirr hhaabbeerr ookkuudduumm.. ÜÜnnllüü yyaazzaarr EEddggaarr AAlllleenn PPooee’’nnuunn mmeezzaarrıı bbaaşşıınnddaa hheerryyııll bbiilliinnmmeeyyeenn bbiirrii ttaarraaffıınnddaann bbıırraakkııllaann bbiirr şşiişşee kkoonnyyaakk vvee kkaarraannffiilliinn ssaahhiibbiinniinn bbuu yyııllddaa yyaakkaallaannaammaaddıığğıı hhaakkkkıınnddaaiillggiinnçç bbiirr hhaabbeerrddii.. İİççiimmddee EEddggaarr AAlllleenn PPooee hhaakkkkıınnddaa uuffaakk bbiirr aarraaşşttıırrmmaa yyaappmmaa iisstteeğğii ddooğğdduu vvee oonnuunn ggiizzeemmlleerrllee ddoolluuççaallkkaannttııllıı eeddeebbii yyaaşşaannttııssıı,, bbeennii PPooee’’nnuunn hhaayyrraannıı yyaappmmaayyaa yyeettttii..

10

Gizemleri ve Etkileriyle Poe....

“ Edgar Allen Poe, Amerikalı şair, kısa öykü yazarıve editör…” tanımı , gotik ve dolayısıyla romantikyazının bu büyük üstadını takdim etmek için yetersizbir giriş olur. “ Edebiyatçı “ sözü, belki de EdgarAllen Poe için kullanılabilecek, onun gerçek kimliğiniokuyucuya açıklayabilecek en güçlü sözcüktür.

Page 13: Okur Yazar Ailesi Kültür Sanat Dergisi

SSeellccaann TTooppaall

11

üyük bir ıhlamurağacının altında,henüz yeniyeşeren

dallarıyla, geceninserinliğine sarılmışken,yaşamımdan akan yağmurdamlacıkları şimşeklerleboşanırken gözlerimden,yorganlara bürünmek,başımı yastıklarlakapamak istiyordum.Bundan sonraki hayatımınnasıl gelişeceğine ait en

ufak bi fikrim yoktu.Hergün, günün ilkışıklarıyla, insanlar arasınagülücüklerimle karışanben şimdi sessizlikle vekaranlıkla, sankibedenimden çekilenruhumun hala esiri altındakalmış, zindanlaragötürülmek istenirmiş gibisürükleniyordumbulutların üstünde…Gecenin ıssızlığı biryandan huzur veriyor, bir

yandan da ürkütüyordubedenimi. Tüylerimiürperten rüzgar ruhumu darahatlatıyordu aslında…Ama yine dekarmaşıklaşan hayatım nehuzuru depoluyor ne desessizliği şarj ediyordubeynime. Kalbim ise sankibedenimden çıkmış gibi,böyle bir vücutta herşeyerağmen çırpınıyordu biryerlerde. Kimi zamanbaşka kalplerin ziyaretine

açılıyordu. Ama mahkemekapısı gibi de sertkapanıyordu…

Bazen kalp ağrılarınınhançer gibi saplandığı budünyada, aklımızıkaybedip yine deyüreklerimizitaçlandırsakta, bu hayatherşeye rağmen nefesalmaya ,tekrar tekrar canbulmaya, bir solukta olsada yaşamaya değer…

BDİYE BAŞLIYORUM

Page 14: Okur Yazar Ailesi Kültür Sanat Dergisi

Takvim yapraklarındanbaşka okunacak bir şeyolmamasına rağmenokuma yazma bilmenin nekadar önemli olduğunuancak kavradığım yıllardı.Gündüz rahmetli dedemenamaz vakitlerinisöylerdim. Birkaç gündebir de 5 ile 25 lira arasındadeğişen harçlıklar alırdım.Okumanın parakazandırdığı yıllardıanlayacağınız. Kırlangıçfırtınası, eyyam-ı bavırsoğukları, leylekleringöçü, cemrenin düşüşütakvim yapraklarındanedindiğim ama paraetmeyen bilgilerdi.

Günün yemeği ve o gündoğacak çocuklar için isimönerileri de ha kezaeğlence olsun diye okunanşeylerdi. Bir gün anneminde evdeki malzeme ile

yapabileceği bir yemekolur mu diye hiçaksatmadan her günokurdum yemekbölümünü. Genç kızlarınpaşabahçe borularahohlayıp bir gün öncekigecenin isini sildiğiakşamın alacalığındatakvim yaprağınıkoparmak içinsabırsızlığım artardı. Gazlamba yakılır boruısındıktan sonra fitilyukarı çıkarılıp o kızıl ışıkodaya dolunca takvimyaprağını koparma zamanıgelmiş demekti. Evdeakşam yemeği için sofrabezi serilip tahta yersofrasının etrafınaminderler dizildiği anlarasığdırırdım takvimyaprağını okuma işini.

Günün yemeği yineayniydi ve hiçbir takvimyaprağındarastlamamıştım. Zaten kızolursa Burcu oğlan olursaBurak yazdığı bir gündedoğan yeğenimin adı daVedat olunca takvimyaprağını okumak artıksadece alışkanlıktandı.Anladım ki benden başkaönemseyen yoktuyazanları, bir de dedemezani kaçırdıkçabaktırıyordu namazsaatine.

Son bir şans dahaverecektim takvimdeyazanların gerçekliğine. Ogün cemre düşecektitoprağa. Birkaç arkadaşımıda alıp yeni erimeyebaşlamış karlarınarasından filizlenenkardelenlerin etrafındacemre aramayabaşlamıştık. Neydi, nasılbir şeydi bilen yoktu;ama ne olursa olsuntoprağa düşersekardelenlere yakınolmayı seçer diyedüşünmüştük. Henüz“kardelen” temizliği,masumiyeti, güzelliğitemsil ediyordubenim için. Yıllarsonra “kardelen”demektenürkeceğimi onunyerine kar çiçeğideyip geçeceğimihayal bileedemezdim oyıllarda. Ensonundaçıkardığım birkar çiçeğinindibindebuldum

cemreyi. Kara sinektenküçük belki sivrisinekkadar kara bir böcekti.Evet cemre buydu. O güntoprağa inmiş gibi şaşkınbir şeydi işte. Bahardatoprağa düşen siyah birböcekti artık cemre.Akşam babamamüjdelemiştim “tıpkıtakvimde yazdığı gibibugün cemre toprağadüştü ve biz onu bulduk”diye. “Ha aferin iyietmişsiniz” dedi. Bilebilirmiydi babam yıllar sonracemrenin yüreğimedüşeceğini, yüreğimi usulusul kemireceğini. Ya daşimdi desem babama“Cemre yüreğime düştübaba. Takvimde deyazmıyor üstelik.Yüreğime hapsettim onuyakıyor, kemiriyor oradaniçimi” diye. Yine aferin iyietmişsin deyip geçiştirirmi beni?

Takvim yapraklarınınyetmediği bir gündenereden geldiğini kiminverdiğini bilmediğim birkitapla tanışmıştım. AnnaKarenina’ydı kitabın adı.Benim yaşım içinhissedilmesi, yaşanmasızor şeyler yazıyordu; amasoluksuz okuyupbitirmiştim her cildini.Yüreğime düşen ilk cemreolmuştu Anna Karenina. Oküçük yüreğimdeki cemreresmi küçük siyahböcekten başka bir şeyedönüşmüştü. İlk aşkım birroman kahramanıydı.Sonrasında da bir romangibi yaşadım zaten herşeyi. Gerçeği hep kaçırdımromandakileri ararken.

MMuussttaaffaa CCaann

12

CEMRE

Page 15: Okur Yazar Ailesi Kültür Sanat Dergisi

CCeerreenn ÖÖzzbbaallççııkk

13

orla sevebilir mibir insan?Sevdirebilirmisiniz

kendinizi? Ya da kaybettiğinizsevginizi,saygınızı ondatekrar bulabilir misiniz?Hayır mı?Yoksa tabiki çokkolay yapabilirim mi?

Aşk…Tek taraflı,yoğunbir şekilde ve farkındaolmadan yaşanan bir rüyagibidir. Neden mi?Çünkübittiğinde anlarsınız onunsizi sevmediğini!Aslında onu,seviyormuşgibi gösteren de sizinsevginizdir. O kadaryoğundur ki o kadarçoktur ki sevginiz,onun dasizi sevdiğinizannedersiniz.Günlerceağlar,kahrolursunuz,gözleriniz kıpkırmızı şişmiş birşekilde,hatta dört duvararasına kapanıp hayattankoparsınız bir süre. Geri istersiniz onu, ağır

gelir bu ayrılık…Ama oyoktur artık acımasızcasiler, umrunda bileolmazsınız!Geri gelse bilemerhametindendirveya başka birdurum…Siz mutluolursunuz, artık farkındaolduğunuz,sevmediğinibildiğiniz halde ‘O yinehayatımda…’dersiniz. Peki bu aslındahiç bir zamankazanamadığınız birinitekrar kazanmak mıdır?Hayır!Kendinize bircezadır…

Peki ya sevgi?…Fark var mı diyemeyiz.Elbette var. Karşılıklı olansevgidir…Yalansız, saygıve sevgi içerisinde tatlıatışmalar,her şey için farkındalıkdurumu, hareketlerlebirbirinizi boğmadangeçinebilme…Bunlarınhepsi bizde var diyorsanızne mutlu size seviyorve seviliyorsunuz. Vardı

ama bitti…Olabilir zatenbitmeyen aşktır,büyük biryaradır başına gelen için!Sevgi ya anlaşarak biterya da ölene kadaralışkanlığa da dönerekgüzel bir şekilde devameder. Aşkın değil fakatsevginin çeşitleri vardır.Ya birini seversinizya da genel olarak herşeyi. Sevginin içindekötülük yoktur o yüzdenhayatınızda olmasıgereken bir duygukesinlikle! Farkında olaraksevin,sakın aşka çevirmeyinduygularınızı ve körolmayın, şaşı olmayınsevdiğiniz kişi veyanesnenin dışındakilere!

Herkesi sevebilirsiniz, her şeyi sevebilirsiniz…Fakat o ayrıdır, onu ayrıseversiniz!Alışkanlıkolmuştur sizde ve aynayabakar olmuşsunuzdurartık!Eğer böyle güzel bir

ilişkiniz varsakaybetmeyin derim…Ufak tefek sorunlar engelolmasın, büyütüp ayrılığadönüşmesin!İmkansızıbaşarıp dasevgide çift taraflı acıyıtattırmayın kendinize!Özellikle bu güzel aydahani şu herkesin bildiğisabırsızlıkla beklediğisevgililer gününe yakınzamanlarda en güzeliyleyaşayın, yıllardırbirlikteyseniz tazeleyin, ki bir başka heyecan olsun size veo gün değişik güzel şeyleryapın, şaşırtın mutlu edinhem kendinizi hem desevgilinizi!Sevgililergününüz kutlu olsun,en güzeliyle geçirmenizidilerim o günü!

Z

YaşamakYaşamakhangisini isterdiniz

??

* Ayrıca umarımetrafınızdaki

güzellikleri de görüphayatınızı da sevmeyi

başarırsınız…

Page 16: Okur Yazar Ailesi Kültür Sanat Dergisi

14

GGöökkhhaann DDuurraannaall

11 Dışarıya doğru bakmave buna bağlı dalıp gitmesistemleri: Bu yöntem tekkişilik koltuklardauygulandığında dahaolumlu sonuçlarvermektedir.Kendisine yervermek durumundaolduğunuz kişi gelipbaşınızda dikilmeye vesöylenmeye başlamadanönce hafiften pencereyedoğru dönüp dışarıya dalıpgidiyorsunuz. Bu öyle birdalım hareketi olmalı kibaşınızda dikilen insanıfarketmemiş gibi yapmalıve onun sizden ümidi kesipbaşka bir av bulmasınısağlamalısınız. Hadi

göreyim sizi...22 Numaradan hastalanma

yöntemi: Düzenliaralıklarla bacağınızı,kolunuzu, kafanızıgözünüzü tutarak hastaolduğunuzu ve ayaktaseyahat edemeyeceğinizihareketlerinizleanlatırsınız... Eğerbaşınızda dikilen kişiacımasız biri değilse yervermeniz için bakışlarıylaısrar etmekten vazgeçebilir.33 Meşgul karakter

pozisyonuna geçmeyöntemi: Eğer okulagidiyorsanız çantanızdanbir-iki kitap çıkarıpçalışıyormuş gibi yaparakda yer vermektenkurtulabilirsiniz. Ama buyöntemde bakışlarınızla‘Yav normalde hergördüğüme yerimi veririmama görüyosun işteçalışıyorum, neyapabilirim...’diyebilmelisiniz. İşte benbu bakışı 2 senedekazandım... Kolay olmuyoröyle...

Yer vermektenyırtmanın bir yolu da ikilikoltukta cam kenarınaoturmaktır. Bu durumdayer verecek biri olursa o dayanınızda, yani koridortarafında oturan kişi olur.Ya da ne uğraşıyosunuz,yer verin gitsin... Bi’ deöğrenci olacaksınız!!Okulda size bunları mıöğretiyorlar? Cık cık cık...

Otobüslerde sıkıntıyaratan başka hadiseler devardır... Mesela benim çokyaşadığım bir olay...Tutunmak için üretilmiş ve

otobüse takılmış olandireğe dayanan bayanarkadaşlarımız... Direğitutmaya çalışırsın, saçlarıfalan eline dolanır... Sonradirekten elini çekmeyeçalışırsın 1-2 saç teli elindekalır. Bu arkadaş bi’ dedönüp ters ters bakar... İyide burada doğru olanbenim yaptığım şey, yanidireğe tutunmak... Orasısen bütün vücudunu yasla,onunla bütünleş diyeyapılmamış ki...

SSüürreekkllii aarrkkaa ttaarraaffaaiilleerrlleemmeemmiizz ggeerreekkttiiğğiinnii bbiizzeehhaattıırrllaattaann kkaappttaann vveeyyaa şşoofföörrddee bbaazzeenn ssiinniirr bboozzaabbiilliirr......İİlleerrlleeyyeecceekk yyeerrkkaallmmaaddıığğıınnddaa bbiillee‘‘İİlleerrlleeyyeelliimm.... GGeennççlleerr!!!!

BBoommbbooşş oorraassıı bbeennggöörrüüyyoorruumm,, iilleerrlleeyyiinn!!!!!!’’ddiiyyee bbaağğıırraann şşoofföörrüünn bbooşşoolldduuğğuunnuu ggöörrddüüğğüü oottoobbüüssbbiizziimm iiççeerriissiinnddee oolldduuğğuummuuzzoottoobbüüss ddeeğğiillddiirr hheerrhhaallddee,, yyaa ddaa şşoofföörr hhaayyaallggöörrüüyyoorrdduurr.. BBaazzıı şşoofföörrlleerr ddeeggeerreeğğiinnddeenn ffaazzllaa ssiinniirrllii vvee uukkaallaa oollaabbiilliirr.. DDuurraakkttaaiinneecceekk yyoollccuullaarr oolldduuğğuuhhaallddee dduurrmmaayyaann şşoofföörr bbiirr ddeeyyoollccuullaarraa ddöönnüüpp’’GGöörrmmeeddiikkkkaarrddeeşşiimm!!!! NNaappaallıımmyyaanniiii!!TTeerrbbiiyyeessiizzlliiğğiinn aalleemmii yyookk!!!!’’ ddiiyyee bbaağğıırraabbiilliirr,,ssuuççuunnuu kkaabbuulleettmmeekktteennssee......BBuu ttüürrşşoofföörrlleerree uukkaallaa vvee şşoofföörrkkeelliimmeelleerriinnii bbiirrlleeşşttiirreerreekkkkııssaaccaa ‘‘UUkkaafföörr’’ ddiiyyeebbiilliirriizz..

KOLTUKSAVAŞIOTOBÜS:

OOttoobbüüsslleerrddeeggeennççlleerriinn kkeennddiilleerriinnddeennyyaaşşççaa bbüüyyüükk oollaannkkiimmsseelleerree yyeerrvveerrmmeemmeekk iisstteemmeessiiyylleeiillggiillii ggeeyyiikklleerr iinntteerrnneettoorrttaammıınnddaa bboollccaabbuulluunnuuyyoorr.. KKiimmiissii yyeerrvveerrmmeemmeekk iiççiinn kkeennddiiggeelliişşttiirrddiiğğii yyöönntteemmlleerriiaannllaattııyyoorr,, kkiimmiissiikkeennddiissiinnee yyeerrvveerriillmmeeddiiğğiinnddeenn ffaallaannbbaahhsseeddiiyyoorr,, bbaazzııddeennggeessiizzlleerr ddee ‘‘NNiiyyeeyyeerr vveerrmmiiyyoossuunnkkaarrddeeşşiimm yyaaşşllııllaarraa!!!!

AAyyııpp ddeeğğiill mmii’’ttaarrzzıınnddaa ccüümmlleelleerrkkuurruuyyoorr.. OOttoobbüüsstteeaayyaakkttaa dduurruupp,, aarraaççvviirraajjllaarrıı ddöönnddüükkççee ssaağğaassoollaa ssaavvrruullmmaakkttaannnneeffrreett eeddeenn bbiirriissii oollaarraakkbbeenniimm ddee uuyygguullaaddıığğıımmbbaazzıı yyöönntteemmlleerr yyookkddeeğğiill hhaannii......

Page 17: Okur Yazar Ailesi Kültür Sanat Dergisi

GGöökkhhaann ÇÇeettiinnyyüürrüürr

15

* Yine çok karışık günleryaşıyoruz. Türkiye’ninAvrupa Birliği’ne kabuledildikten sonra “Bizvazgeçtik gelmiyoruz”açıklaması yapması tümdünyada şok etkisi yarattı.Avrupa Birliği’nin aslındaçok kötü günler yaşadığıve kişi başına düşen milligeliri 40.000 avro olanTürkiye’yi tek çıkış kapısıolarak gördüğü anlaşıldı.Fakat Türkiye’nin girmeyikabul etmemesi artıkAvrupa Birliği’nin sonuolarak görünüyor.

* İşsizlik resmi olarakkalktı. Artık ülkemizdeişsiz yok.

* Victoria’s Secret’takimankenler gerçekdeğilmiş. Samanyolu’ndanbile değillermiş. Zatenbunu tahmin etmiştik,gerçek olamaz onlar.

* C. Ronaldo son yaptığıbasın toplantısındakariyerini Türkiye’dedevam ettirmek istediğiniaçıkladı. Hatta teklifgelirse Türk vatandaşıolmaktan onur duyacağınısöyledi.

* Domuz giribinin sağlığaiyi geldiği, GDO’lugıdalar ile birleştiğindeyüzdeki kırışıklıklarıgiderdiği bilimsel olarakkanıtlandı.

* “Karı dırdırı”yasaklandı. Bundan sonrakocalarının başının etiniyiyen eşleri zor günlerbekliyor.

* Sınavlarından F alanöğrencilerin öğretmenlerisuçlu bulundu. Buna göreher öğretmen ne kadarfazla öğrencisine F verirse

maaşından kesintiyapılacak.* Fenerbahçe’ninGalatasaray’la olanmaçları iptal edildi.TFF’nin yaptığı açıkmayagöre sonucu belli olanmaçlar ligimizin markadeğerini düşürüyor.

* Deniz Baykal’dan şokaçıklama: “Ben kavgaçıkacağını anlamıştım.”

* Beşiktaşa federasyonkıyağı: Kara Kartallar zormaçlara 1-0 öndebaşlayacak.

* Windows LiveMessenger nihayet paralıoluyor. Yıllardır e-postakutularımızda dolaşan“Msn paralı olacak”haberleri artık gerçekoluyor. Bunun nedeniWindows Live Messengerekibinin bu mailleriyollamaktan bıkmayankullanıcılara hayranolmasıymış.

* Şok şok şok!…MustafaTopaloğlu aslındauzaylılara inanmıyormuş!

* Tükenmez kalemitükendiği için çok kızanve bu ismin değiştirilmesikonusunda dava açanHakkarili Ahmet Kuşaçtığı davayı kazandı. Yeniismi o belirleyecek.

* Fenerbahçe’ye transferyasağı geliyor! Diğertakımlarlar arasını iyiceaçan sarı-lacivertlilere

federasyon dur dedi.

* Fenerbahçeliler müjde!Türkiye kupsına katılantüm klüpler, bu kupayıyıllardır alamayanFenerbahçe için kupadançekilip kupayı rakiplerinehediye ettiler. Konu ileilgili Fenerbahçe SK resmiinternet sitesinden birteşekkür yazısı yayınladı.

* Üniversitelerde kıyafetserbestliği kalktı. YÖK tektip üniformaya dönmeninzamanının geldiğiniaçıkladı.

* Uzun saçlı erkekleremüjde! Artık uzun saçlıerkekler, onlara tip tipbakanlara karşı davaaçabilecek.

Güncel

Page 18: Okur Yazar Ailesi Kültür Sanat Dergisi

OO ddaa,, öömmrrüümmüünn şşuuggüünnüünnee kkaaddaarrhhaaffıızzaammıınnddeerriinnlliikklleerriinnddee yyookkoollmmaaddaann

kkaallmmaayyııbbaaşşaarraabbiilleennyyeeggaannee rrüüyyaassııüünnvvaannıınnıı

aallmmaayyaa hhaakk kkaazzaannddıı..

16

Oyun arkadaşlarımın kimi içinekurulmuş,kimi yanında koşturuyor.Yaşça en büyük olan benim. Arabayıben itiyorum ve herkes çok eğleniyor.Orta halli ailelerin oturduğu sıradan

apartmanların iki yanı çevirdiğisokaklarda geziyoruz. Hafif biryokuş çıkıyor önümüze; evet asıleğlence şimdi başlıyor.Kahkahalarımızın arasında bir

çingene -kırmızı şalvarı, üstündeher renk bulunan entarisiyleşişmanca bir kadın- kolumdantutuyor ve kendine doğru çekipgöğsüne bastırıyor beni.Saçlarımı okşuyor ve sadece“Şşşş” diyor, sanki kötü bir şeyolmuş da sakinleşmeyeihtiyacım varmış gibi. Bu yabancı kadının kollarının

arasında çırpınıyorum. Benuğraştıkça yüzüm renklientariye gömülüyor.Kurtarabildiğim tek gözümleson kez bakıyorum uzaklaşanpazar arabamızın vearkadaşlarımın arkasından.Onlar mutlular, gülüyorlarbana bakarak. Anlamıyorlarmı ne olduğunu?Son bir gayretle tek kolumu

çıkarıyorum beni sarankolların arasından veöğretmeninin karşısındaki biröğrenci gibi parmağımı

kaldırıyorum; “Bir şey söyleyebilirmiyim? Bir dakika! Bir dakikasadece bir şey söyleyeceğim!?” Söyleyecek bir şey yok. Kendimce

zaman kazanmaya çalışıyorum. Amasesim yavaşça fısıltıya dönüşüyor veyok oluyor sonunda. Ve onlargidiyorlar; oyun arkadaşlarım... Ben de kayboluyorum çingenenin

kollarında.Uyandığımda bir an gözlerimiaçıp açmadığımdan eminolamadım. Işıklar yanmıyordu.

Pencerenin perdeleri de sımsıkıkapalı olduğu için ay ışından danasibini almamıştı odam.Karanlıkta gözlerimi kırpıştırdım.

Onların renkleri ayırt etmesineyetecek ışık yoktu burada, amazihnimde çingenenin entarisindeki

renkleri görebiliyordum. İçimde,sanki hala kollarındaymışım gibi birhuzursuzluk vardı. Yüzümüyastığıma gömdüm, zihnimin degözlerini yumup o parlak renklerden kurtulmasını umarakuykuya daldım.

BBaabbaaaannnneemmiinnggeennççlliiğğiinnddeenn kkaallmmaappaazzaarr aarraabbaassıı;; ddöörrtttteekkeerrlleekk üüzzeerriinneeoottuurrttuullmmuuşş ggeenniişş bbiirrsseeppeett vvee iittmmeekk iiççiinnkkoonnmmuuşş ddeemmiirr bbiirr kkooll……

AAyyşşee HHüümmeeyyrraa

ÇÇİİNNGGEENNEEÇÇİİNNGGEENNEEÇÇİİNNGGEENNEE

Page 19: Okur Yazar Ailesi Kültür Sanat Dergisi

Mutlu Etmek İçinilesi ve yakındostlarından birkaçkişi hariçherkes,onun

bulunması gereken yerinhastane olması konusundahemfikirdi.Son zamanlardagarip davranışlarıçoğalmış,önü kesilemez birhal almıştı.Bazen,yirmi yılönceki kıyafetlerini deneyipiçine giremeyince ağlıyorbazen de mahallelerindekikedi ve köpekler için aldığımamaların içine zehirkarıştırıyordu.Özellikle buzehir olayı mahalledeki bazıkadınlar tarafındanduyulunca,çocukları nasılözür dileyeceklerinibilememiş,bu olayın üstünükapatmak için türlü yollardenemişlerdi.MuallaHanım’ın birçok kedisiolmuştu aslındazamanında.Birdenbireortadan kaybolan,nankördamgası yiyen,geri dönmeyenbir sürü farklı cinste ve renktekedi….Belki de yaşlanınca yada kendi tabiriyle yaşaldıkça,bu hayvanlara olansevgisi nefrete dönüşmüştüzaten bu zehirleme olayınınbaşka da bir açıklamasıolamazdı.Normalde anneleriyleoturmamalarına rağmen ikioğlu bu aralar onu yalnızbırakmıyorlardı.Günün bellizamanlarında,artık yalnızyaşamasının tehlikeliolabileceğini,biraz tedaviyeihtiyacı olduğunu annelerininaklına sokmayaçalışıyorlardı.Ruh ve sinirhastalıkları hastanesidememeye özen göstererekonun yerine hastanesözcüğünükullanıyorlardı.Oğullarındangenç olanı diğerine göre dahayakışıklıydı ve anne sevgisiniabisine göre daha çokalmıştı.Mualla Hanım büyük

oğlunu ölen kocasınabenzettiği için ona hep dahamesafeli davranırdı.Bazenaklı tamamen eskiye gideroğluna kocasının ismiylehitap ederdi.Çocuklarınınikisini de bu ahşap eviniçinde kimseye muhtaçolmadan,biraz da babalarınıkötüleyerekbüyütmüştü.Öleninarkasından kötü konuşmakayıptı belki ama kocasınınona yaptıkları da yeterinceayıptı.Sırf öldü diye ondanmelekmiş gibibahsedemezdi,bilmeliydilerbabalarının nasıl bir adamolduğunu.Bir hafta eveuğramayan, çocuklarının neyediğini nasıl olduğunumerak etmeyen, öldüğü bilekahve arkadaşları tarafındankarısına söylenen bir adama‘baba’ denemezdi. Evlilikfotoğraflarının bulunduğuçerçeveyi siyah bantlarla sarıpöyle yerleştirmiştiyerine,yaptığı bu şey gururveriyordu ona,kendincekocasının tehlikelibakışlarından koruyorduoğullarını özellikle de küçükoğlu Levent’i. Mümkün olsahayattaki her şeyden korurduonu..Garipliklerin ardı arkasıkesilmedi.Bir gün abartılı birmakyajla çıktı oğullarınınkarşısına altmışlı yaşlarınınortalarında olmak ona acıveriyor olmalıydı.Büyük oğluSamet’e birkaç krem siparişiverdi o gün.Akşam koltuktasızıp kaldığında da yüzündekimakyajı Levent sildi. Yılların,tecrübelerin yansıması olan okırışıklıklarda parmaklarıgidip geldikçe pamuğayerleşen tuhaf sarılıktakifondötenin renginden iğrendiLevent,taşırarak sürülenkıpkırmızı ruju silerkengülümsedi çünkü annesi degülümsemişti birden.Daha

fazla rahatsız edipuyandırmaktan korkaraküzerine bir battaniye örtüpayrıldı odadan.Sonrakigünlerde değişik peruklartakmaya,durup dururkenağlamaya ve birdenbirekahkahalar atmayabaşladı.Levent en çok peşisıra atılan kahkahalardansonra gelen hıçkırık sesleri veberaberinde getirdiğigözyaşlarından etkilenipkorkuyordu. Rutinsakinleştiriciler verildiktensonra sızıp kalan kadın uzunsüredir kendi odasındayatamıyordu.Samet başından beriyaşananlara bir bilim adamıedasıyla yaklaşmış en ufak biracıma üzülme ifadesigöstermemişti. Annesininhastaneye yatırılmasıkonusunda en çok ısrar edenoydu.Bir gece herkesinuyuduğuna emin olduktansonra annesinin odasına giripdolapları karıştırmayabaşladı.Amacı annesininakrabalarından en çok değerverdiği kuzeni olan SemaHanım’a ulaşabileceği birtelefon numarasıbulmaktı.İkna kabiliyetiyüksek olan bu kadın hemtatlı dilini hem yakınlığınıkullanarak onlarınyapamadığını yapabilirdibelki.Evraklar faturalarla doluolan büyükçe bir çekmeceyiiyice karıştırmayabaşladı.Siyah bir poşetedokunduğu zaman poşetinsertliğinden irkildi.Ufak birtereddüt duydu ama merakınayenilip poşeti açtı içinde beşaltı deste kemik yığınıtasmalarla tutturulmuştu.Herzamanki korkaklığıyla poşetitelaşla yerine koydu.Odasınagitmeden önce Levent’edurumu anlatıp anlatmamakarasında kaldı ama sabahanlatmanın daha doğru

olacağını düşünerek odasınagitti çok uzun bir süreuyuyamadı sonra o dayorgunluğa yenik düşerekuyudu.Samet sabah salondangelen seslerle uyandı.Düngece yaşadıkları geldi aklınabirden.Unutmaya çalışaraksalona doğru yöneldi.Annesibir koltuktan diğer koltuğageçip kendi kendinekonuşuyordu:-Nasıl yaparsın Mualla,nasılkendi çocuğunun yemeğininiçine zehir katarsın?-Öyle suç işlemişim gibikonuşma! o şimdi çokmutlu.İnsanlar kötülükleriylezehirlemeden ben zehirledimonu bana minnettar olduğunaeminim.Oğlum o benimkötülüğünü ister miyim hiçkurtardım onu-Birazdan gelir polisler belkikocan Ömer Bey de gelir nediyeceksin onlara neleryapacaklar sana düşündün mühiç?Samet duyduklarına vegördüklerine inanamadıboğazında bir şeylerdüğümlendi ve annesinedoğru koşup omuzlarındantutarak sarsmaya başladı onu:-Anne ne yaptın sen!nasılöldürdün kardeşimi nasılkıyabildin?O böyle bağırırken MuallaHanım’ın yüzüne renk gelmişve gülümsüyordu.Samet’ebakıp;-Ömer bey bak kaçmıyorumartık hadi götür benihastaneye.Levent en güvenliyerde.Bu dünyanın bütünazabından kötülüğündenkorudum onu ne sen ne birbaşkası kimse zararveremeyecek artıkona,tekmeleyip küfürlerettiğin kedilerim de onunyanındalar.Levent de onlar dahep mutlu olacaklar. Benimhiçbir zaman olamadığımkadar mutlu…

DDiillaarraa EErrddeemm

17

Mutlu Etmek İçinA

Page 20: Okur Yazar Ailesi Kültür Sanat Dergisi