Özgür Düşün Sayı 46

67

description

2002’den bu yana yayınlanan, gençlik dergisi Özgür Düşün.

Transcript of Özgür Düşün Sayı 46

Page 1: Özgür Düşün Sayı 46
Page 2: Özgür Düşün Sayı 46

SUNU

KARDELEN BASIM-YAYIM REKLAM GÖSTER‹ ORGAN‹ZASYON LTD. fiT‹.Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Hakan ERTEN Yay›n Türü: Yayg›n-Süreli

Yönetim Yeri: Katip Mustafa Çelebi Mah. Tel Sok. No: 20/2 Beyo¤lu-‹STANBUL Tel: (0212) 243 91 94 Dizgi: Kardelen Yay›mc›l›k

KKooccaaeellii ‹‹rrttiibbaatt BBüürroossuu:: Belediye ‹flhan› D Blok Kat: 6 No:15 KOCAEL‹BBaasskk››:: Ezgi Matbaac›l›k Adres; Çobançeflme mah. Sanayi cad. Altay sk. No: 10 A Blok

Yenibosna Bahçelievler- ‹stanbul Tel :0212 654 94 18

Hesap Numaras›: Serpil KARAKAYA: ‹fl Bankas› ‹stanbul Parmakkap› fiubesi 1042 0677147

oozzgguurrdduussuunnkkoolleekkttiiffii@@hhoottmmaaiill..ccoomm

Emperyalist-kapitalist sistem, yaflad›¤› krizin ilk flok etkilerini atlatarak yeni projelerle halk›n ve halk güçlerininkarfl›na dikilirken, ezilen binlerce emekçi sömürünün kirli çarklar› aras›nda eritilmek isteniyor. Egemenlerin krizbahanesiyle ezilenleri her geçen gün daha fazla açl›¤›n, sefaletin kuca¤›na att›¤› böylesi bir süreçte, yaklaflan 1May›s bizler aç›s›ndan daha da anlam kazanmaktad›r.Kriz eksenli emperyalist politikalar, ABD baflkan› Obama’n›n ülkemize gelifli, Ortado¤u’da yeni dönem oluflturula-cak istikrar planlar› çerçevesinde Türk Devleti ve ABD d›fl politikas›n›n Obama’yla birlikte içerisine girdi¤i yenidöneme iliflkin röportaj›m›z, 1 May›s’› yaratan Amerika iflçi s›n›f›na dair mücadele tarihinden bir kesit, özellikleülkemizde var olan somut durum ve toplumsal hareketlenmeler ›fl›¤›nda Kaypakkaya çizgisinin önemi ve 29 MartYerel Seçimleri’ne iliflkin tespitler bu say›m›z›n öne ç›kan konular› aras›nda. Her geçen gün toplu bir flekilde fabrika önlerine konulan iflçiler, yoksul köylüler, gelece¤e dair umutlar›n› yitirmiflgençler, kad›nlar ve ayd›nlar! Gelece¤in mimarlar› olarak toplumsal alt üst olufllar›n dinami¤ini ellerimizdetafl›yoruz. Bir avuç sömürücünün bizlere dayatt›¤› geleceksizli¤e karfl› bu dinamizmden ald›¤›m›z güçle yenisay›m›zla tüm okurlar›m›za yeniden Merhaba!

‹‹ÇÇ‹‹NNDDEEKK‹‹LLEERR

özgürdüflün

01

04

10

15

20

26

31/49

61

55

50

62

40

37

32egemenler kr�ze çözüm olamaz

29 MART YEREL SEÇİMLERİ VE

BİR KEZ DAHA “AKP KARŞITLIĞI”

faş�st saldırılar

HAVA DÖNDÜ,

İŞÇİDEN YANA ESİYOR YEL

adorno

SİYASET YAPMANIN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI

OBAMA’NIN ARDINDAN

tar�he düşülen not:

kaypakkaya

röportaj: �lhan uzgel

OKUR YAZARLARDAN

çev�r�/ SAMİR AMİN

s�nema: b�r terör f�lm�

der baader me�nhof

ş��r- mend�l�mde kan sesler�

ed�p cansever

kar�katür

Page 3: Özgür Düşün Sayı 46
Page 4: Özgür Düşün Sayı 46

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

Ekonomik krizin dünya egemen güçlerinin

gündemine girdi¤inden beri uykular›n› kaç›ran

gerçeklere karfl› daha net önlem almaya girifltik-

leri bir dönemden geçiyoruz. Bu ayn› zamanda

egemenlerin bask› ve zulmü alt›nda ezilen dün-

ya halklar›n›n da daha artan ölçüde tehditlerle

karfl› karfl›ya oldu¤u anlam›n› tafl›yor.

Daha önce söylemifltik, flimdi daha net söyle-

yebiliriz. Egemen güçlerin yaflad›klar› ekonomik

kriz gerçe¤i, onlar› var olan paradigmay› onar-maya, özellikle aksayan yönlerini onarmaya vemevcut piyasa ifllerli¤ini daha iyi aç›klayabilenaraçlar yaratmaya itiyor, itmeye devam edecek.Bu yeni paradigman›n ad›n›n ne olaca¤› ya davar olan isimlendirmeyi yani neo-liberalizmikullan›p kullanmayacaklar› kendi tercihleridir.Ama art›k dünyay› eski bildik yöntemleriyleaç›klamaya güçlerinin yetmeyece¤i ve bu aç›k-laman›n revize edilece¤i bir gerçek.

Egemenler krizeçözüm olamaz

1

Page 5: Özgür Düşün Sayı 46

Bu gerçekten dolay›d›r ki dünyan›n jandar-mal›¤›na soyunmufl baflta ABD olmak üzereonun di¤er stratejik ortaklar› ve halka karfl› düfl-manl›kta birleflti¤i irili ufakl› her türlü suç orta¤›,bugün ayn› fley için ç›rp›n›yor. Daha kolay hare-

ket edebilecekleri bir dünya sosyal, siyasal veekonomik iklimi. Sadece bu iklim onlara yaflaya-bilecekleri bir zemin sunmaktad›r. Küresel krizinilk olarak patlak verdi¤i anda anl›k acil çözümyollar›na baflvuran egemen güçler, art›k ilk floketkisini üzerlerinden at›p daha kapsaml› paket-

lerle sürecin karfl›s›na dikilmifl bulunu-yorlar. Kendi strateji merkezlerindekrizi ve sosyal, siyasal, ekonomik etki-lerini enine boyuna masaya yat›ranemperyalist güçler, bu çal›flmalar› ken-di ç›karlar› do¤rultusunda bir yandanyaparken, di¤er yandan da halklarakarfl› birlefltikleri di¤er güçlerle daya-n›flma halinde dünyan›n gelece¤ine ro-ta belirleyecek olan kararlar› almaküzere zirve üzerine zirve yap›yorlar.AB zirvesi, NATO zirvesi, Medeniyetler‹ttifak› ve en önemlisi G-20 zirvesi. Herbiri benzer bir plan dahilinde yap›lanve dünyan›n gelece¤ine iliflkin kararla-r›n al›nd›¤› toplant›lard›r. Özellikle G-20 zirvesinde ifade edilen kayg›lar veal›nan önlemler emperyalist kapitalistdünyan›n ruh halini iyi yans›t›yor.

S›n›flar mücadelesinin içerisindengeçti¤imiz döneminde istenilen dü-zeyde çat›flmaya dönüflmedi¤i ve buçat›flmas›zl›k halinin egemenleri daharahat hareket etmeye olanakl› k›lansiyasal bir atmosferde gerçekleflentüm bu zirveler, her fleye ra¤men ra-hatlar›n› bozacak bir kayg›lanman›niçinde olduklar›n› gösteriyor. Krizinsebep olabilece¤i bir sosyal huzursuz-luk atmosferinin siyasal bir kalk›flma-ya dönüflme tehlikesi egemenlerinuykular›n› kaç›rmaya devam ediyor.Tüm çabalar›, istemleri bu atmosferida¤›tmak ve sadece kendileri için de-¤il; tüm ezilenler için de mevcut sta-tüko içerisinde pembe tablolar›n çizilioldu¤u bir dünya yaratabilmektir.Egemenlerin zulmü alt›nda olan halk-lar›n bir kalk›flma potansiyeli tafl›yorolmalar› dahi onlar› böylesi önlemleralmaya itmektedir. BM genel sekrete-2

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

B�l�nd�ğ� g�b� sosyal huzursuzluğun

olduğu b�r alanda bu huzursuzluk

�syana dönüşmüyorsa çürüme ve

yozlaşma kaçınılmazdır. Kend�n�

kem�ren b�r olgu olmasının önündek�

en büyük panzeh�r olan “�syan” her

zamank�nden artık daha meşrudur.

K�tlesel olarak fabr�ka önler�ne

konulan ve her türlü sosyal güvence-

den yoksun bırakılarak çalışmaya zor-

lanan �şç�ler, yoksul

köylüler, gelecek bek-

lent�s� kaybolmuş

gençler, kadınlar ve

aydınlar bu �syanın

esas gücüdür.

Page 6: Özgür Düşün Sayı 46

3

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

rinin baz› ülkeler için sosyal patlama endiflesinidile getirmesi bu kayg›lanman›n ne boyutlaraulaflt›¤›n›n göstergesidir.

Ancak onlar çözüm olamazlar. G-20 zirvesin-de karar alt›na ald›klar› milyarlarca dolarl›k kre-di rezervleri bile mevcut dünya gerçekli¤inde so-runlar›n çözümünden çok uzak bir yerde dur-maktad›r. Çözüm onlar için ne kadar uzak olsada gerçek anlamda çözümün mimarlar› olabile-cek olan dünyan›n bir alt üst oluflunun dinami¤ive burjuvazinin mezar kaz›c›lar›n›n sahip oldu¤uhantall›k da bir o kadar ifllerini kolaylaflt›rmak-tad›r. Bilindi¤i gibi sosyal huzursuzlu¤un oldu¤ubir alanda bu huzursuzluk isyana dönüflmüyorsaçürüme ve yozlaflma kaç›n›lmazd›r. Kendini ke-miren bir olgu olmas›n›n önündeki en büyükpanzehir olan “isyan” her zamankinden art›k da-ha meflrudur. Kitlesel olarak fabrika önlerine ko-nulan ve her türlü sosyal güvenceden yoksun b›-rak›larak çal›flmaya zorlanan iflçiler, yoksul köy-lüler, gelecek beklentisi kaybolmufl gençler, ka-d›nlar ve ayd›nlar bu isyan›n esas gücüdür.

Tüm bu atmosferin orta yerinde yer alan co¤-rafyam›z, büyük siyasal çalkant›lara gebe du-rumdad›r. Bu çalkant›lar›n nedeni ise kuflkusuzemperyalizmin bölge üzerindeki hakimiyet araç-lar›ndan biri olarak TC’ye biçti¤i misyondur. Bumisyonun hayata geçirilmesi içinse var olan ilifl-

kilerin yeniden düzenlenmesi ve yeni sürece da-ha uygun hale getirilmesi gerekiyor. ÖzellikleABD’nin Ortado¤u üzerindeki planlar›nda etkinbir güç olarak kullanmay› planlad›¤› ülkemiz, buplanlamada daha iyi bir rol alarak “model ortak-l›k” rolünü yerine getirebilmesi için haz›rlan›yor.Egemen gücün “Ergenekon” denilen kontrgerillaart›klar›yla sözüm ona hesaplaflmas› da, Erme-nistan, Kürt sorunu vb. konular›n daha yükseksesle tart›fl›lmaya bafllan›p kendilerince bir “çö-züme” ba¤lama çal›flmalar› da yeni sürece uygunbir yap›y› tesis etmenin parçalar› olarak düflü-nülmelidir. Emperyalistlerin “demokrat” tav›rlar›da yerli uflaklar›n›n sözde aç›l›mlar› da halklaragelecek vaat edemiyor.

******

Emperyalistlerin çizdi¤i ve yerli uflaklar›n›nda alk›fl tuttu¤u tabloya karfl›, halk›n alternatifbir dünya ve ülke umudu vard›r. Bu umut, kendiiçinde isyan› bar›nd›r›r, onunla kol kolad›r. Hare-kete geçmemifl, eyleme dönüflmemifl bir umutmümkün de¤ildir. ‹syan›m›za yön veren fley bin-lerce y›ll›k mücadele birikiminin aktar›m› olantarih bilincidir. Tarih flimdi genç kuflaklara yafla-d›¤› ana ve gelece¤e sahip ç›kma görevini ver-mifltir. Bu göreve sahip ç›kal›m. May›s’›n isyan›-n›, bilincini ve direncini kuflanal›m.

Page 7: Özgür Düşün Sayı 46

Dergimizin geçen say›s›nda “sol kesimler” içeri-sinde revaçta olan AKP karfl›tl›¤›na de¤inmifltik. Sa-dece “AKP karfl›tl›¤›” ile s›n›rl› yaklafl›mlar›n “ikti-dar” bilincindeki k›r›lman›n göstergesi oldu¤unu;bununla birlikte baflta CHP olmak üzere di¤er düzenpartilerini “temize ç›karmak” oldu¤unu söylemifltik.29 Mart Yerel Seçimleri’nden sonra çeflitli çevrelerin“AKP karfl›tl›¤›” üzerinden devam eden tutumlar› veyapt›klar› seçim de¤erlendirmeleri vesilesiyle bu ko-nuyu, bir kez daha ele almay› gerekli gördük. Bu ge-reklilik sol çevrelerin ve kiflilerin 29 Mart Yerel Se-çimleri’ni ele al›fllar›yla ve ç›kard›klar› sonuçlarla da-ha yak›c› hale geldi. Yap›lan de¤erlendirmeler, içer-dikleri yanl›fllar bak›m›ndan özenle ele al›nmal› vebu yanl›fllar›n düzeltilmesi için çaba harcanmal›d›r.Öncelikle seçimlerden sonra çeflitli sol çevrelerin vekiflilerin yapt›klar› seçim analizlerine bakal›m:

“Öncelikle Tayyip Erdo¤an’›n yenildi¤ini söyle-

yebiliriz.

...AKP’nin düflüflünün bafllad›¤›n› göstermekte-

dir. Art›k her iki kifliden birinin AKP’li olmad›¤›, tafl-

lar›n yerinden oynad›¤› bir ülkede yafl›yoruz.” (Hal-

k›n haklar› için durmak yok yola devam- Halkevleri)

“Bu seçimlerde kaybetti¤i oylar AKP için “sonun

bafllang›c›” anlam›na geliyor. Çal›flanlar› ve iflsizle-

riyle sanayi ve tar›m iflçilerinin, yoksul çiftçilerin, fle-

hir emekçilerinin AKP’den uzaklaflmas› sürecinin

gittikçe h›zlanmas› beklenmelidir. AKP, ANAP’›n ka-

derini paylaflacakt›r.” (29 Mart Seçimleri – Ürün der-

gisi)

“Ancak flu da bir gerçek ki, seçim AKP’nin burnu-

nu sürtüp, cilas›n› dökmüfltür.” (Seçimden sonra da4

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

29 MART YEREL SEÇ‹MLER‹VE

B‹R KEZ DAHA “AKP KARfiITLI⁄I” ÜZER‹NE

Page 8: Özgür Düşün Sayı 46

5

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

geldi! - ‹. Sabri Durmaz- Evrensel)

“2009 yerel seçimleri AKP’nin geriledi¤i bir so-nuç ortaya ç›kard›. AKP’nin, alternatifsiz olmas›nara¤men gerilemesi, gerilemeyi daha da çarp›c› halegetirmektedir.” (Sokak aras›ndaki seçimler –SamutKarabulut)

“Tayyip Erdo¤an yenildi. AKP kuruldu¤undanberi ilk kez bir seçim baflar›s›zl›¤›na u¤rad›.” (San-d›kta tökezledi, sokakta y›kal›m! — Aktüel Gündem)

“Türkiye'yi felaketin efli¤ine getiren AKP'yi geri-letmek ve iktidardan alafla¤› etmek için ülkemizinönünde bir f›rsat ortaya ç›km›flt›r.” (Türkiye Komü-nist Partisi- Siyasi Büro)

“Seçmen AKP’ye olan tepkisini bat›da, büyükfle-hirlerde, orta s›n›f›n ço¤unlu¤u oluflturdu¤u bölgeler-de CHP’ye, ‹ç Anadolu ve muhafazakârl›¤›n yo¤unoldu¤u yerlerde SP ve MHP’ye, Do¤u ve Güneydo¤uAnadolu’da DTP’ye yönelerek göstermifltir.” (Umu-du büyütece¤iz- Alper Tafl)

Bu de¤erlendirmelere benzerlerini eklemekmümkün. “Demokrasi güçleri” olarak de¤erlendirdi-¤imiz güçler içerisinde böylesi yaklafl›mlar›n artmas›“hayra alamet” de¤il. Zira bu yaklafl›mlar›n elefltirdi-¤imiz hatal› yönleri, düzen güçlerinin yaklafl›mlar›y-la “örtüflüyor”. Deniz Baykal yerel seçimlere iliflkinyapt›¤› de¤erlendirmede “Türkiye’nin her bölgesindeAKP’ye karfl› yeni bir de¤erlendirme ve yeni bir ba-k›fl aç›s› flekillenmifltir. AKP’nin oy kayb› önemli veanlaml› bir k›r›lmay› temsil etmektedir. AKP ilk kezsiyasal k›r›lma yaflam›flt›r” diyor. TÜS‹AD Baflkan›ise “Öyle düflünüyorum ki, halk›m›z bütün siyasipartilerimize baz› mesajlar vermifltir, o mesajlar›ntüm siyasi partiler taraf›ndan do¤ru okunup, do¤rualg›lanmas› ve de¤erlendirilmesi de ülkemiz için vedemokrasimiz için çok önemlidir” de¤erlendirmesin-de bulunuyor.

Ezilenlerin ç›karlar›n› temsil eden “Demokrasigüçlerinin” de¤erlendirmeleri ile hâkim s›n›flar›n ç›-karlar›n› temsil eden gerici güçlerin de¤erlendirme-lerinin bu kadar “yak›nl›k” göstermesi, üzerindeönemle durulmas› gereken bir konudur. Aksi haldebu tehlikenin giderek büyüyece¤ini ve bu güçleri da-ha “tehlikeli sulara sürükleyece¤ini” ifade etmekabart› olmayacakt›r. Gericili¤in bir yüzünü teflhirederken di¤er yüzlerini es geçmek kaç›n›lmaz olarak

böylesi sonuçlar do¤uracakt›r. Demokrasi güçlerisavunduklar› program ve anlay›fla sahip ç›kmal›,düzen güçleriyle aralar›ndaki s›n›rlar› mu¤laklaflt›r-mamal›d›r.

“AKP Karfl›tlar›” parlamentonun ve düzenpartilerinin niteli¤ini görmezden geliyor

AKP karfl›tl›¤›n› ön plana ç›karan çevreler parla-mentoya ve gerici partilere oldu¤undan fazla anlamyüklüyor. Ya da baflka bir deyiflle bu çevreler, bilim-sel sosyalizmin ve ülkemiz demokrasi ve devrim mü-cadelesi tarihinin say›s›z derslerini tahrif ediyor.

Çünkü bilimsel sosyalizmin önderleri ve dünya dev-rim tarihine not düflen devrim pratikleri, “parlamen-tonun” gerici sistemlerde nas›l bir ifllevi oldu¤unuaç›kça ortaya koymufltur. Bu dersler bizlere, en gelifl-kin “demokrasi” örneklerinin sergilendi¤i iddia edi-len ülkelerde dahi parlamentonun bir aldatmaca ol-du¤unu ö¤retir.

Ülkemizde de parlamento hâkim s›n›flar›n ç›kar-lar›n› korumak için vard›r. Parlamento ülkemizdehiçbir dönem “demokrasinin” belirtisi olmam›flt›r.Parlamentonun “demokrasi unsuru olmas›” ülkemi-zin sosyal ve ekonomik yap›s›na ayk›r›d›r. Çünkümevcut düzen bir taraftan iflçi ve emekçileri bask› al-t›nda tutmakta öte taraftan “demokrasi havarisi” ke-silerek gerici-faflist yüzünü maskelemeye çal›flmak-tad›r. Osmanl›’dan TC’ye geçifl döneminin ve günü-müz dünyas›n›n özellikleri, hakim s›n›flar aç›s›ndanparlamentoyu, faflist niteli¤i gölgeleyen bir görüntüolmas› bak›m›ndan gerekli k›lmaktad›r.

Page 9: Özgür Düşün Sayı 46

Ezilenlerin mücadele tarihi hâkim s›n›flar›n iste-dikleri zaman parlamentoyu kapatabilece¤ini göster-mifltir. Bizim gibi faflist diktatörlükle yönetilen ülke-lerde, parlamentonun varl›¤› ya da yoklu¤u, sömürüdüzeninin temel niteli¤ini de¤ifltirmemektedir. Bura-daki temel belirleyen parlamentonun varl›¤› ya dayoklu¤u tart›flmas› de¤ildir. Öncelikli olan hâkim s›-n›flar›n, kendi ç›karlar› ekseninde çeflitli araçlar› kul-land›klar›n›n/ kullanacaklar›n›n bilinmesidir. Dola-y›s›yla parlamentodan medet ummak, ülkemiz dev-riminin geliflimini görmezden gelmek ve ezilenlerinbeklentilerine cevap olmamakt›r. Demokrasi güçleriparlamentoya oldu¤undan fazla anlam yükleyereks›n›flar aras›ndaki mücadeleyi gölgelemekte ve ezi-lenleri bilinçli ya da bilinçsiz sistem içi çözümlere it-

mektedirler.

Yine bu konuyla ba¤lant›l› ola-rak, “AKP karfl›t› güçler”, düzenpartilerine de oldu¤undan fazla an-lam yüklemekte ve yine hâkim s›-n›flar› aklamaktad›rlar. Ülkemiz(TC’den bu yana), komprador bü-rokrat burjuvazi, toprak a¤alar›,milli burjuvazinin sa¤ kanad›, tefe-ciler, din adamlar› gibi s›n›flar tara-f›ndan yönetilmektedir. CHP, AKP,DSP, MHP, DYP, ANAP gibi dü-zen partileri ise (tabi öncelleri de)bu s›n›flar›n farkl› kliklerinin ç›kar-lar›n› temsil eden partiler olarakkurulmufllard›r. Örne¤in CHP,TC’ye geçiflle birlikte uzunca birdönem (1946’ya kadar), hâkim s›-n›flar› temsil eden tek parti oldu(1925’de ve 1930’da kurulan vekapat›lan Terakkiperver F›rka veSerbest F›rka hariç). Bu dönem içe-risinde hâkim s›n›flar› temsil edenfarkl› klikler, CHP içerisinde varl›k-lar›n› ve mücadelelerini sürdürdü.

“Çok Partili Dönem”e geçiflle birlikte bu klikler fark-l› partiler kurdu. O dönem CHP’nin yerine “hak, eflit-lik, adalet” söylemleriyle Demokrat Parti geçirildi.Daha sonra DP y›prand› ve bu sefer “demokrasiyi veözgürlü¤ü” savunmak CHP’nin ifli oldu. Bu oyun ony›llard›r sahnelenmeye devam ediyor.

AKP’nin ortaya ç›k›fl› ve geliflmesi de böyledir.Bu ç›k›fl› ve geliflmeleri do¤ru kavramayanlar, mese-

leleri sadece AKP ile s›n›rl› de¤erlendirirler. SadeceAKP ile s›n›rl› bir karfl›tl›k bu nedenlerden ötürü ha-tal› ve tehlikelidir. Böylesi bir yaklafl›m hâkim s›n›f-lar›n önemli bir baflar›s› olarak okunmal›d›r. Öyle ki,hâkim s›n›flar›n on y›llard›r uygulad›¤› politikalar, si-yasal örgütleri ve partileri de etkilemifltir. Böylelikle“halk›n kand›r›lmas›” ifllemi bizzat bu kesimlerin dedâhil oldu¤u bir sürece dönüflmüfltür. Bu çevrelerinmant›¤›na göre Kürt sorununun, ekonomik krizin,kad›n sorunun ve türlü sorunlar›n mimar› AKP ise veAKP’nin gitmesiyle her fley çözülecekse mevcut dü-zen gerçekten iyi ve demokratik demektir! Düzen içis›n›rlara hapsolmak bu de¤il de nedir? Bak›n›z CHPve di¤er düzen partileri “demokrat ve özgürlükçü”olmaya bafllad› bile. CHP de krizin sorumlusuAKP’dir diyor! Yetmedi, Taksim’deki 1 May›s yasa¤›kalks›n diyor!

Hakim s›n›flar, ezilenlerin kendi hak ve özgür-lükleri etraf›nda örgütlenmesinin ve kendi iktidarla-r›n› yaratmak için öncüleri etraf›nda mücadeleye tu-tuflmas›n›n önüne bask›yla, zorla ve katliamlarlageçmeye çal›fl›r. Ezilenlerin “alternatifsiz” oldu¤udönemlerde hakim s›n›flar, iflçi ve emekçilerin tepki-lerini ve istemlerini kald›raç olarak kullan›p baflkabir düzen partisini “alternatif” olarak sunar. Hakims›n›flar›n sundu¤u alternatif “iktidara” yerlefltiktensonra “demokrasiyi ve özgürlü¤ü” bir kenara b›raka-rak gerici-faflist yüzünü gösterir. Bu pratik düzenpartilerinin varl›k gerekçesidir. Gerici-faflist yönelim-leriyle tepkilerin oda¤› haline gelen ve y›pranan bupartinin b›rakt›¤› “özgürlük ve demokrasi” atefli, bafl-ka bir düzen partisi taraf›ndan teslim al›narak kulla-n›l›r. Ezilenlerin on y›llard›r bir gerici partinin peflin-den di¤erinin pefline tak›lmas›, s›n›f mücadelesineönderlik edecek hareketle yak›ndan ilgilidir.

45. say›m›zda yaflad›¤›m›z sorunlar›n ne AKP ilene de di¤er düzen partileriyle alakal› olmad›¤›n› ifa-de etmifltik. Yaflad›¤›m›z sorunlar›n nedeni mevcutsömürü düzenidir ve bu düzen devam etti¤i müddet-çe sorunlar da devam edecektir. Öyleyse sömürü dü-zeninin sahibi olan hakim s›n›flar› temsil eden dü-zen partilerinin tamam›n› teflhir etmek zorunludur.Bundan kaynakl› sadece AKP ile s›n›rl› bir teflhir ça-l›flmas› hatal›d›r. Yap›lmas› gereken CHP’nin solmaske ard›na gizlenen gerici-faflist maskesini kald›-r›p atmak, AKP ve di¤er düzen partilerine karfl› tutar-l› bir faaliyete giriflmektir. Aksi pratikler yerel seçim-lerde de görüldü¤ü gibi düzen partilerinin palazlan-6

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

Hakim s›n›flar yerelseçimlerden istedik-

leri baflar›y› eldeetmifllerdir.

Dolay›s›yla AKP’nin“kaybetti¤i” di¤erdüzen partilerinin“kazand›¤›” yerel

yönetimler sömürüdüzeni için kay›p

de¤ildir. Çünkü hakims›n›flar›n bir kesimi

belirli alanlar›kaybederken di¤er bir

kesimi kazanm›flt›r.

Page 10: Özgür Düşün Sayı 46

7

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

mas›na hizmet edecektir. Geçen say›m›zda bu duru-ma da yer vermifl, özellikle CHP’nin seçimlerdengüçlenerek ç›kaca¤›n› söylemifltik. Nitekim CHP,“sol, ileri, demokrat” kesimler baflta olmak üzere ge-nifl kesimlerin oylar›n› almay› baflard›. Bu “destek”devrimcilerin baflar›s›zl›¤›d›r! Ötesi yoktur!

AKP “kaybetti” peki kim kazand›?

AKP karfl›t› olan kesimlerin hep bir a¤›zdan dil-lendirdikleri konulardan birisi de AKP’nin kaybetti-¤idir. AKP’nin kaybetmesi demek; AKP’ye kumandaeden kompradorlar›n, toprak a¤alar›n›n ve di¤er ke-simlerin kaybetmesi demektir. Çeflitli sendikalar›n,konfederasyonlar›n ve bir çok kesimin dahil oldu¤usolcular›m›z “AKP kaybetsin de kim kazan›rsa ka-

zans›n” demekte ve neredeyse AKP’nin kaybetti¤iher yeri iflçi ve emekçilerin kazan›m› olarak ifade et-mektedirler. Bu kesimler AKP kaybetti; falanca böl-gede CHP, falanca bölgede MHP falanca bölgede SPkazand› diyor. De¤erli arkadafllar kaybeden kim ka-zanan kim? Ya da daha anlafl›l›r bir ifadeyle kaybe-den hangi s›n›f kazanan hangi s›n›f? Bu sorunundo¤ru ve tutarl› cevab›n› alam›yoruz. Birkaç al›nt›y-la devam edelim:

“AKP yerel seçimlerde elde edece¤i yeni bir bafla-r› ile siyaseten sahip oldu¤u üstünlü¤ü pekifltirmeyiumuyordu. Umdu¤u gerçekleflmedi ve seçime iliflkinde¤erlendirmelerde flu s›ra s›kça vurguland›¤› gibi,kendisi için kaç›n›lmaz bir bafl afla¤› gidifl süreci ni-hayet bafllad›. Bu düflüfl kaç›n›lmazd›r; zira günümü-

zün dünya konjonktürü ile Türkiye’nin gündeminde-ki yak›c› sorunlar, AKP’ye bir yeniden toparlanmaflans› b›rakmamaktad›r.

Dinci kimli¤i ve siyasetinin modern burjuva ya-flam biçimine yönelik olarak yaratt›¤› tehdit ve kay-g›lar, onu modern burjuva yaflama ba¤l› burjuva kat-manlar›n deste¤inden daha flimdiden yoksun b›rak-m›flt›r.” (Yerel seçimler ve siyasal sonuçlar – K›z›l-bayrak)

“Daha 1,5 y›l önce %47 oy alan AKP, üstelik ik-tidarda olmas›na ra¤men, Abdullah Gül’ü cumhur-baflkan› seçtirmesine ra¤men, ulusalc›lar›n ipli¤inipazara ç›karmas›na ra¤men, hiçbir yeni rakip sahne-ye ç›kmamas›na ra¤men ve Tarhan Erdem’in %52’likoy tahminine ra¤men kendisine verilen oyun yakla-

fl›k %20’sini kaybederek yerel seçimlerin ‘kaybedeni’oldu.” (Sand›kta tökezledi, sokakta y›kal›m! - AktüelGündem)

“Demek ki, ‘kazanan’ flimdilik yok! Ancak seçim-lerin ortaya ç›kard›¤› tablo, bölgesel geliflmeler veekonomik krizle birleflti¤inde önümüzdeki dönem‘kazanmaya’ dönük k›yas›ya bir mücadelenin baflla-yaca¤›n› gösteriyor.” (Örgütlü oylar- Kemal Okuyan-Sol.org.tr)

Yapt›¤›m›z al›nt›larda üzerine söz söylenecekbirçok yön var. Örne¤in; AKP’nin dinci kimli¤inin,“modern burjuva yaflama ba¤l›” burjuva katman-lardan destek almas›n›n önüne geçti¤i yanl›flt›r.AKP “dinci” kimli¤i ile de¤il; emperyalistlerin ve

Gerici- faflist yönelimleriyle tep-kilerin oda¤› haline gelen vey›pranan bir partinin b›rakt›¤›“özgürlük ve demokrasi” ateflibaflka bir düzen partisitaraf›ndan teslim al›narak kul-lan›l›r. Ezilenlerin on y›llard›r birgerici partinin peflindendi¤erinin pefline tak›lmas›, s›n›fmücadelesine önderlik edecekhareketle yak›ndan ilgilidir.

Page 11: Özgür Düşün Sayı 46

onlara uflakl›k eden s›n›flar›n ç›karlar›n› savu-nan kimli¤i ile sahnededir. Ve söylendi¤i gibi“modern yaflama ba¤l› burjuvazinin” deste¤in-den de yoksun de¤ildir. Benzer hatal› yaklafl›mdi¤er al›nt›da da mevcut. Sanki AKP tek bafl›-na, kendisini var eden s›n›flardan ba¤›ms›z bü-yük oylar alm›fl, cumhurbaflkan› seçtirmifl,devletin bütün kurumlar›n› hakimiyeti alt›naalm›fl; ama bunlara ra¤men kaybetmifl?! Ya dasömürü düzeninin kazand›¤› baflar›ya ra¤men“kazanan flimdilik yok” demek ne kadar ger-çek? Böylesi yaklafl›mlar meselenin s›n›fsal ze-minini karartmakta ve hakim s›n›flar›n yakla-fl›mlar›n› güçlendirmektedir. Bu söylemler s›-n›flar mücadelesinden bir fley anlafl›lmad›¤›n›nilan›d›r. AKP’yi var eden s›n›f gerçe¤ini gör-mezden gelmek ve AKP’yi s›n›flar üstü ilan et-mek demektir.

Hakim s›n›flar yerel seçimlerden istedikleri ba-flar›y› elde etmifllerdir. Dolay›s›yla AKP’nin “kay-betti¤i” di¤er düzen partilerinin “kazand›¤›” yerelyönetimler, sömürü düzeni için kay›p de¤ildir.Çünkü hakim s›n›flar›n bir kesimi belirli alanlar›kaybederken di¤er bir kesimi kazanm›flt›r. Parla-mentodaki “iktidar” de¤iflimlerinde oldu¤u gibi,düzen partileri flahs›nda “yerel iktidarlar” hakims›n›flar›n bir kesiminden di¤erinin eline geçmifltir.Geliflmeler bundan ibarettir. Onun için sömürüdüzeni kaybetmemifltir. Meseleyi AKP ile s›n›rl›görmek ve böylesi bir tav›r tak›nmak aktard›¤›m›zörneklerde oldu¤u gibi, hakim s›n›flar aras›ndakikamplaflmalara taraf olmak ve ezilenlerin yüksel-di¤i zemini tahrif etmektir. AKP’nin “kaybetmesi-ni” sevinçle karfl›layan dostlar›m›z, meseleye s›n›f-sal perspektifle yaklaflt›klar›nda yapt›klar› hatan›nfark›na varacaklard›r. Dolay›s›yla do¤ru yaklafl›mfludur: AKP de¤il; AKP flahs›nda hakim s›n›flar›nbir kesimi belirli yerleri kaybetmifltir. Fakat “kay-bedilen yerler” hakim s›n›flar›n baflka klikleri tara-f›ndan kazan›lm›flt›r. Bu kazan›mlar hakim s›n›flaraç›s›ndan sevinç ve baflar› kayna¤›yken ezilenleraç›s›ndan mücadele ça¤r›s›d›r! Bunun ötesindekiher türlü yaklafl›m düzenin s›n›rlar› içerisinde, dü-zenin izin verdi¤i ölçülerde “siyaset” yapmay› ka-bul etmektir. Ezilenlerin böylesi pratiklere hiç mihiç ihtiyac› yoktur. Aksine ezilenler böylesi tutum-lardan kurtuldu¤u oranda geliflme ve güçlenmee¤ilimi gösterecektir.

“Biz Var›z” ama nas›l?

Yerel seçim sürecinde demokrasi güçlerinin olufl-turdu¤u “Biz Var›z Platformu”nu eksiklerine ra¤menönemli bir ad›m olarak de¤erlendirmifl ve platformunyaflad›¤› belli açmazlara iflaret etmifltik. Nitekim ge-ride b›rakt›¤›m›z seçim süreci ve çeflitli kurumlar›nyapt›¤› de¤erlendirmeler bu tespitimizi do¤rulam›fl-t›r. Demokrasi güçlerinin önlerine koydu¤u hedeflerbir kez daha, küçük burjuva siyaset yap›fl tarz›na,dar grup- parti ç›karlar›na ve kapal› kap›lar ard›nda-ki gizli pazarl›klara kurban olmufltur. Geriye elefltiri-ler ve güvensizlikler kalm›flt›r.

Kendi sorunlar›n› çözemeyenlerin ve geliflmelerido¤ru tespit edemeyenlerin do¤ru birlikler, ittifaklaroluflturmas› beklenemez. Geçen say›m›zda “Biz Va-r›z Platformu”nun AKP ve di¤er düzen partilerineyaklafl›m baflta olmak üzere çeflitli açmazlar› oldu-¤unu ifade etmifltik. Nitekim oluflturulan platformunisimden öteye geçememesi tam da bu nedenlerdenileri gelmifltir. Sonuç olarak demokrasi güçleri yerelseçimlerde baflar›l› bir s›nav vermedi. Meseleyi dü-zenin s›n›rlar› içerisinde de¤erlendiren kesimler, al-d›klar› oylara ve kazand›klar› koltuklara göre kendi-lerini baflar›l› ya da baflar›s›z olarak de¤erlendirirler.Aç›kl›kla belirtmek isteriz ki bu kesimler aç›s›ndanyerel seçimler büyük bir baflar›s›zl›kla sonuçlanm›fl-t›r. Fakat yeni demokrasi anlay›fl›n› savunanlara gö-re bu kesimler, sadece içerisine düfltükleri açmazlar-la de¤il; yürüttükleri çal›flma ve savunduklar› anlay›flbak›m›ndan da kaybetmifltir. 8

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

Page 12: Özgür Düşün Sayı 46

9

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

Demokrasi güçleri içerisinde DTP, kendi hedefle-ri çerçevesinde, önemli bir baflar› kazanm›flt›r.DTP’nin kazand›¤› yerel yönetimler ezilenlerin talep-leriyle birleflti¤i oranda önemli mevziler olacakt›r.Fakat DTP’nin yerel seçim süreci boyunca kendisinidayatan, di¤er siyasi hareketleri dikkate almayan,kendi gibi düflünmeyeni ötekilefltiren tutumu yerelyönetim anlay›fl›nda düzeltilmesi gereken yönler ba-r›nd›rd›¤›n›n göstergesidir. Yeni demokrasi güçleri,yerel seçim sürecinde DTP’nin bu eksiklerini dostçaelefltirdi/ elefltirmeye devam edecek. Demokrasi güç-leri ise genel olarak gerek DTP konusunda gereksede di¤er konularda edilgen kalm›fl, süreci de¤ifltire-cek ad›mlar atmam›flt›r. “Biz Var›z Platformu” hata-lar›ndan gerekli dersler ç›kar›ld›¤› oranda hedefi vu-racak birlikler-platformlar kurulmas›na yard›mc› ola-bilir. Aksi her pratik kaç›n›lmaz olarak baflar›s›zl›k-larla sonuçlanacakt›r.

Yeni demokrasi güçlerinin yerel seçimprati¤inden ö¤renelim, olumluluklar› bü-yütelim!

Yeni demokrasi güçlerinin yerel seçimlere iliflkinyaklafl›mlar› bilindi¤inden sadece belirli noktalar›öne ç›karaca¤›z. Yeni demokrasi güçleri kitleleri ka-zanma ve onlar›n de¤ifltirici gücünü a盤a ç›karmaperspektifiyle ele ald›¤› bu süreci baflar›l› bir flekildeörgütlemifltir. 29 Mart Yerel Seçimleri’nde ülke gene-linde faaliyet yürüten yeni demokrasi güçleri, genel

faaliyetleri içerisinde Dersim’i yo¤unlaflma alan› ola-rak belirledi. Bu yo¤unlaflmayla beraber yeni de-mokrasi güçleri, halk›n söz-yetki ve karar sahibi ol-du¤u bir oluflum yarat›lmas›na önderlik etti. Halk›nkendi haklar› için seferber oldu¤u bir sürecin temel-leri böyle at›ld›. Yeni demokrasi güçlerinin çal›flma-lar›na kat›lan ve Dersim Demokratik Halk Dayan›fl-mas›(DDHD) etraf›nda kenetlenen binlerce Dersim-li kitle inisiyatifinin a盤a ç›kar›ld›¤› bir deneyimeimza att›. Yeni demokrasi güçleri Dersim halk›ylaönemli ba¤lar kurman›n yan›nda, düzen partilerinisoka¤a ç›kamaz hale getirmifl ve Dersim merkez,Hozat ve Mazgirt’te bizzat önderlik etti¤i çal›flmalar-la düzen partilerini yenilgiye u¤ratm›flt›r.

******

Yeni demokrasi güçlerinin Dersim’de kazand›¤›baflar› önemli dersler sunmaktad›r. Dersim’de yerelseçim çal›flmalar›na kat›lan halk gençli¤i, bu çal›fl-man›n olumluluklar› mümkün olan her alana tafl›-mal›d›r. Yeni demokrasi güçleri ülkemiz demokrasive devrim tahine önemli bir not düflmüfltür. Halkgençli¤i tarihe düflülen notun mahiyetini kavramal›ve onu ilerletmelidir. Halk gençli¤i, yeni demokrasigüçlerinin pratiklerinden ö¤renerek kitlelerin de¤iflti-rici gücünü, Kürt sorununda devrimci çözümü, AKPve di¤er düzen partilerinin teflhiri gibi birçok konudayetkinleflmelidir. Bu deneyim “AKP karfl›tl›¤›” mese-lesinde ve bu mesele özgülündeki temel yaklafl›mla-r›m›zda önümüzü açacakt›r.

May›s

2009-46

DDHD mitingi/Dersim

Page 13: Özgür Düşün Sayı 46

Tarih 21 Nisan 1856… Yani bundan 153 y›l ön-ce… ‹lk olarak Avusturalya’l› iflçilerin sekiz saatlik ifl-günü talebiyle flartelleri kapatmas›n›n ve üretimdenald›klar› güce yaslanarak sömürüye karfl› uyan›fl›n›nilk k›v›lc›mlar›n›n çakt›¤› gün. Bir günlük ifl b›rakmaeylemiyle bafllayan ve sonras›nda ise her y›l yenidenalanlar› dolduracaklar› o büyük gün sadece bir takvimde¤ildir. Bu gün ayn› zamanda insanl›k tarihinin be-lirli duraklar›nda nitel dönüflümleri gerçeklefltiren ezi-lenlerin, insanca bir yaflam ve daha katlan›labilir birdünya özleminin ete kemi¤e büründürülmesi yolundatopyekun bir beraberlikle at›lan ilk ad›m›.

Avusturalya’l› iflçiler takvimler 21 Nisan1856’y› gösterdi¤inde alanlar› doldurmufllard›. Ogün onlar için 8 saatlik ifl günü talebiyle bir gün-lük ifl b›rakacaklar› ve büyük bir flölene dönüfltü-

recekleri büyük gündü. Onlar›n att›¤› bu ilk ad›m›ise Amerika iflçi s›n›f› takip etti; fakat daha farkl›bir içerikte ve boyutta…

1800’lü Y›llar›n Amerika’s›

1800’lü y›llar Amerika’da, kapitalizmin tarih sah-nesine ç›k›fl›yla birlikte kaç›n›lmaz olarak üretti¤ibask› ve sömürüsünü iflçi s›n›f› üzerinde art›rd›¤› ge-liflme dönemleridir. Zenci kölelerin ve iflyerlerindekiücretli emekçilerin çal›flt›r›ld›¤› bu dönemler, kapita-lizmin azg›n kar h›rs›n›n iflçi s›n›f›n› sar›p sarmalad›-¤› buhranl› dönemlerdir. Bu y›llarda kapitalizminçarklar› aras›ndaki iflçiler üzerinde bask›, sömürü,sindirme gibi eylemler kendisini daha fazla hissetti-riyordu. 1800’lü y›llar›n “Pinkerton Amerikas›”**10

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

HAVA DÖNDÜ, ‹fiÇ‹DEN YANA ES‹YOR

“Bütün dünya biliyor suçsuz oldu¤u-mu. E¤er as›l›rsam canili¤imden de¤il;emekçi oldu¤umdan as›laca¤›m.”

Albert PARSONS

YEL*

Page 14: Özgür Düşün Sayı 46

11

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

ac›mas›z kapitalizmin sald›rganl›¤›, günde 18 saatevaran çal›flma saatleri patronlar› daha da zenginederken iflçi s›n›f›n› da yoksullu¤un kuca¤›na itiyor-du. Sürekli artan bask›lar, kötü çal›flma koflullar›,günde 18 saatlik çal›flma zorunlulu¤u ve kapitaliz-min çeflitli sald›r›lar› karfl›s›nda her yerde grevler, di-renifller ve ifl b›rakma eylemleri art›yordu.

Marksist ve iflçi s›n›f›na önderlik edecek herhangibir kurumsal örgütlenme ise henüz yoktu. Avrupa’da,kapitalizmin derinleflmesinin yol açt›¤› Amerika’dakigibi benzer koflullara sahip iflçi s›n›f› bu sald›r›lara bü-yük sosyal demokrat partiler içinde örgütlenerek karfl›-l›k vermiflti. Fakat Amerika’da iflçi s›n›f›n›n karmafl›kl›-¤›, kendi içinde din, dil ve ›rk temelinde ayr›flm›fl olma-s› s›n›fsal temelde kendi örgütlerini yaratman›n önün-deki en büyük engeldi. Buna ra¤men 1864’te Ameri-ka’da 1. Enternasyonal’in flubesinin aç›lmas›yla Mark-sizm kurumsal bir kimli¤e kavufltu. 1868’de ise Ameri-ka’da iflçi s›n›f›n›n ülke çap›ndaki ilk örgütü olan Ulu-sal Emek Birli¤i (National Labour Union) kuruldu.Marks ve Engels’in de destekledi¤i Ulusal Emek Birli-¤i, Amerika’da iflçi s›n›f›n›n ›rk temelinde ayr›flmas› vegüçlü bir beraberlikten yoksun olufluna paralel olarakilk zamanlarda Zencileri örgütlemekten kaç›n›yordu.Tarihsel ilerlemenin ortaya ç›kard›¤› toplumsal hare-ketlerin ve onlara önderlik edecek oluflumlar›n, kendihaklar›na iliflkin taleplerinin örgütlü ve bilinçli kitle ha-reketlerine dönüflümü ve sömürüyü hedefleyen at›l›m-lar› ise ancak Bilimsel Sosyalizm’in rehberli¤inde ör-gütlenmesiyle mümkün olacakt›. Bu nedenle ezilen s›-n›flar› din, dil ve ›rk temelinde bölen ve onlar›n kitleselhareketlili¤ini bu yolla dinamitlemeye çal›flanlara kar-fl› iflçi s›n›f›n›n tek silah›, üretimden ald›¤› gücü, birlikve mücadele zemininde örgütlemekti ve ileride kurula-cak komünist partisi zencileri de kapsayan örgütlenmeçal›flmalar›na giriflecekti.

1873 Büyük Bunal›m›

XIX. yüzy›l Amerikas›’nda iflçi s›n›f›n›n yaflam›iyi ve kolay olmaktan çok uzakt›. Ço¤u kez erkek ifl-çilerin alabildikleri ücretin ancak küçük bir parças›-n› oluflturabilecek kadar para kazanabilen kad›nla-r›n ve çocuklar›n durumu ise daha da kötüydü. Eniyi dönemlerde bile ücretler düflük, çal›flma saatleriuzun ve çal›flma koflullar› tehlikeliydi. 1874’te dev-let ilk kez kad›nlar›n ve çocuklar›n 10 saat çal›flabi-lece¤ini belirleyen bir yasa ç›kartt› –ki 1930’a kadar

federal hükümet ifl mevzuat› konular›yla hiç ilgilen-medi-. Teknolojideki büyük ilerlemelerle de kalifiyeiflçiye olan ihtiyaç giderek azal›yordu. ‹flçilerin bü-yük bir ço¤unlu¤unu oluflturanlar ise göçmenlerdi.

1873’lü y›llara gelindi¤inde giderek daha fazla ç›k-maza giren ABD ekonomisi büyük bir bunal›mla sar-s›ld›. Bunal›m›n ortaya ç›k›fl› ile Amerika’da Darwin’in“do¤al ay›klanma” ilkesi, “en güçlü olana hayat hakk›tan›nmas›” fleklinde yorumlan›p meflrulaflt›r›l›rken; pa-ra sahibi olman›n yaln›zca insan›n bu paraya lay›k ol-du¤undan de¤il; ayn› zamanda siyasal ve entelektüelhayat› yönlendirecek erdemlere de sahip olman›n ka-n›t› oldu¤u anlay›fl› yayg›nlafl›yordu (1886’da AnayasaMahkemesi, bu görüfle yaslanarak flirketlerin de birer“flah›s” olarak kabul edilmeleri gerekti¤ini, dolay›s›ylaonlar›n ve mülklerinin de yasa karfl›s›nda flah›slarlaayn› dokunulmazl›¤a sahip oldu¤unu karara ba¤lad›.Bütün ideolojiler gibi Sosyal Darwinizm de toplumsalhayat içinde çarp›tarak da olsa yans›tt›¤› bir maddi te-mele dayan›yordu). Bu bunal›m›n sebebi üretimin art-mas› ile metalar›n al›c› bulamamas› aras›ndaki çeliflki-den kaynaklan›yordu. Fiyatlar›n h›zla düflmesi, bunaba¤l› olarak da yo¤un iflaslar, iflsizlik, iç ve d›fl ticare-tin azalmas› gibi sonuçlara yol aç›yordu. Sonucundaise birçok banka iflas etti, befl bin iflletme kapand›. Buve benzeri iflaslar sonucunda küçük iflletmeler çöker-ken, sermaye giderek tekelleflti. Bu da ayakta kalabilenen güçlü flirketlerin kendi sektörlerinde giderek dahada güçlenmelerini do¤urdu. Tekellerin üretiminin yo-¤unlaflmas› ve dünya pazarlar›na yönelik ticaretin as›lkarakteri olarak sermaye ihraçlar›n›n öne ç›kmas›, sö-mürgecilik ve yar› sömürgecili¤in yayg›nlaflmas›n› ge-tirdi. 1873 büyük bunal›m›n› izleyen süreç, kapitalistsistem aç›s›ndan, serbest rekabetin y›k›ld›¤›, tekellerinve finans kapital gruplar›n›n dünya ölçe¤inde etkengüçler durumuna geldi¤i yeni bir aflamay› do¤uruyor-du: Emperyalizm

Büyük Demiryolu Grevi

Özellikle farkl› politik amaçlar söz konusu oldu-¤unda problem nesnesinin tan›m› da, onun varl›k yada var edilifl koflullar›na iliflkin teori kurma çabalar›da kendili¤inden yola ç›k›lan tarihsel öncüllerinfarkl›l›¤›ndan çok, farkl› etki alanlar›n›n çözümlen-mesine yönelmek bak›m›ndan ayr›flacakt›r.

Amerika iflçi s›n›f›n›n tarihi de bu aç›dan incelen-

Page 15: Özgür Düşün Sayı 46

mesi, analiz edilmesi gereken bir tarih olarak karfl›-m›zdad›r. Mücadelesiz bir tarih de¤ildir; ama müca-deleler ve sonuçlar› kopuk kopuk, süreklilik kazan-mak, gelenekselleflmek gücünden yoksun ve rastlan-t›sal görünüyorsa da bu, s›n›f›n “do¤as›n›n” yanl›fl,çarp›k vs. olmas›ndan de¤il; kendisini bir bütününyarat›c›s› olarak toplumsal ve politik hayata sokma-y› baflarabilmifl bir s›n›f önderli¤inden yoksun olu-flundand›r. Amerika’da da iflçi s›n›f› böylesi bir ön-derlikten yoksundu; ancak 1873’ü izleyen y›llar›nyaratt›¤› sefalet bu duruma karfl›t olarak s›n›fsallafl-ma do¤rultusunda güçlü bir e¤ilimin do¤mas›na yolaçt›.

Amerika iflçi s›n›f›n›n bu yap›s›na ra¤men dire-nifllerle örülü bir tarih oluflturdu¤unu görmekteyiz.Örne¤in Ohio’da gerçekleflen demiryolu grevi o güne

kadar Amerika’n›n tarihindeki en büyük grevdi. Birdemiryolu flirketinin krizi bahane ederek ücretlerdeyüzde on indirim yapaca¤›n› aç›klamas›yla greve gi-den iflçiler, vagonlar› ve raylar› söktüler. Halktan dabüyük destek gören bu eylem karfl›s›nda hükümet,Sivil Muhaf›zlar› devreye sokarak büyük çat›flmala-r›n yaflanmas›na neden oldu. Sivil Muhaf›zlar›n cep-haneli¤ini basan halkla aralar›nda ç›kan çat›flmada

10 kifli öldü. Ölenlerin ço¤u demiryollar› d›fl›ndakiiflkollar›ndan insanlar oldu¤u gibi aralar›nda çocuk-lar da vard›. Grevler dalgas› k›sa zamanda birçokeyalete s›çrad›. Hareket ço¤u zaman mevcut sendi-kalardan tamamen ba¤›ms›z, kendili¤inden bir bi-çimde bafll›yor; sendika ve di¤er örgütler ise ancakdaha sonra gerekli örgütlenme faaliyetlerini yerinegetirmeye çal›fl›yorlard›. Yaklafl›k 100 bin grevciye,yüzden fazla ölüye, hapse at›lan binden fazla eylem-ciye, iflsizlerin yapt›¤› say›s›z destek eylemine karfl›nsomut talepleri aç›s›ndan grev dalgas› ancak k›smenbaflar›l› oldu. Ancak son tahlilde 1877 y›l› yine de,iflçi s›n›f› hareketi aç›s›ndan meflruiyetini yeniden ta-n›mlamak, savunmak zorunda b›rakacak, burjuvazi-yi reformlara zorlayacak, kitlelere bir baflka seçene-¤in ve dünyan›n olabilece¤ini kan›tlayacak olaylaragebeydi.

1877 y›l›nda demiryollar› grevinin katliamlarlabast›r›lmas›n›n ard›ndan miting dalgas› bir süreli¤inedurgunlaflm›flt›; ancak bütün büyük kentlerin ve sa-nayi merkezlerinin ortalar›na silahl› adamlar›n yer-lefltirilmesi ve sermayenin besledi¤i özel dedektif or-dular›n› (Pinkerton ajanlar›) iflçilerin aras›na sokma-ya çal›flmas› iflçilerin “sekiz saatlik ifl günü” iste¤inihiçbir zaman bast›ramad›.12

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

Page 16: Özgür Düşün Sayı 46

13

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

Haymarket Olay› ve fianl› 1 May›s’›n Do¤uflu

Demiryolu grevi, iflçiler uzun süre direnemedik-leri için çökmüfltü. ‹flçiler, tüm militan yap›lar›nave grevlerinin birçok eyalete s›çramas›na ra¤mengüçlü bir örgütlülü¤e sahip de¤illerdi. Grevin iste-nilen flekilde sonuçlanamamas› ve çökmesi iflçi ha-reketinin geçici olarak geri çekilmesine neden ol-mufltu. Fakat durgunluk döneminin ard›ndan iflçis›n›f›n›n hakl› mücadelesi yeniden alevlenerek,tüm ülkeyi bafltan bafla saracakt›. S›n›f mücadele-sinin bu militan; fakat çok seyrek biçimde siyasalbilince dönüflen niteli¤i elde edilen kazan›mlar›nsüreklili¤ini sa¤lam›yordu. Di¤er taraftan iseiflçi örgütlerinin güçlenmesini sa¤layarak herdefas›nda farkl› bir direniflin örgütlenmesiniberaberinde getiriyordu. Örne¤in 1881’dePittsburgh’da bir araya gelen iflçi delegeleri,ABD ve Kanada Örgütlü Meslek Kurulufllar›ve ‹flçi Sendikalar› Federasyonu’nu (FOTLU)kurdular. Daha sonra ise FOTLU 1886’daAmerikan ‹flçi Federasyonu’na (AFL) dönü-flecek ve Amerika’da en büyük sendika hali-ne gelecekti.

1886’ya gelindi¤inde, Amerika’da iflçi y›-¤›nlar›n›n geriye düflen ve duraklayan müca-delesi bir kez daha fliddetlenmifl ve grevler ül-keyi bafltan afla¤›ya sarmaya bafllam›flt›. 1May›s öncesinde tam 190 bin iflçi grevdeydi.Militan mücadelenin bafl›n›, Amerikan iflçi s›-n›f›n›n en büyük mevzilerini yaratt›¤› Chicagokenti çekiyordu. 1886’da bir yazar Chicagoiçin; “Kesif bir duman bulutu, yollar›n, demir-yollar›n, kanallar›n kesiflmesi, h›zla gidip ge-len insanlarla dolu sokaklar, Kudretli Dolar'aadanm›fl bir abide” diye yaz›yordu. ‹flte iflçi s›n›f› budolar abidesini sarsmaya bafll›yordu(1).

1 May›s 1886 sabah› birçok yerde ve özelliklesanayi havzalar›nda iflçiler ifl b›rakarak sokaklaraç›kt›lar. ‹flçi s›n›f›n›n alanlara taflan ve giderek ka-baran öfkesi, tüm tehditlere ve bask›lara ra¤menChicago’da 80 bin, Amerika genelinde ise 350 biniflçinin greve ç›kmas›yla görünürlük kazanm›flt›. Ni-tekim 1860’lar›n ikinci yar›s›ndan sonra pefl peflegelen grevler ve 1 May›s 1886 direnifli s›n›f müca-delesinin sert karakterini a盤a vurdu. ‹flçilerin tekslogan› vard›: “Sekiz saat çal›flma, sekiz saat din-lenme, sekiz saat can›m›z ne isterse”. Engels, 1 Ma-

y›s 1886’dan önce hiç kimse hareketin böylesinek›sa zamanda öylesine karfl› konulmayacak birgüçle patlayaca¤›n›, h›zla yay›laca¤›n› ve Amerikantoplumunu temellerinden sarsaca¤›n› tahmin etme-miflti diye yazacakt›.(2)

Binlerce iflçi, günde 18 saatlik ifl gününü protes-to için mücadeleye kat›l›yordu. Kalifiye ve kalifiyeolmayan, siyah ve beyaz, erkek ve kad›n, yerli vegöçmen, tüm iflçiler “sekiz saatlik ifl günü” için hak-lar›n› ar›yor ve Chicago sokaklar›nda binlerce emek-çinin coflkulu sesi yank›lan›yordu. fiehrin gazetesi,“Fabrika ve imalathanelerin uzun bacalar›ndan hiç

bir duman yükselmiyordu ve her fley Sebt Günü(Musevilerin çal›flmad›klar› cumartesi günü) benzeribir görünümdeydi.” diye yaz›yordu.

Bu meydan yürüyüfllerinde güdümlü bas›n›n datahrikleriyle birçok olay yafland›. Kalabal›klar›nüzerine mermiler ya¤d›. 3 May›s günü Chicago’da-ki Mc Cormic fabrikas›n›n önünde yap›lan iflçi ey-leminde, iflçilerin üzerine atefl aç›lmas›yla 4 iflçi ya-flam›n› yitirdi.

3 May›s’taki ac› kay›ptan sonra iflçi temsilcileri 1gün sonras› için de miting karar› ald›. Bu defa top-lanma yeri Haymarket Square (Samanpazar› Mey-

Egemenler dünyan›n her yerinde benzer yöntemlere baflvurur. ‹flte 1886 Chicago ve iflte 1977 Taksim...

Page 17: Özgür Düşün Sayı 46

dan›)’yd›. Yar›m milyon iflçi kitlesi Haymarket Mey-dan›’na topland›. Mitingin bitmesine az bir zamankala polislerin tam ortas›nda bir bomba patlad›. 6polis ve 10 iflçi öldü. Sanki bir plan›n parça parçauygulanmas› gibi kent alarma geçti. Tüm kent bir-denbire polis ve asker taraf›ndan iflgal edilmiflti. Bur-juvazi kenti “komünizm”den kurtar›yor ve her taraf-ta “K›z›llar kenti kana bulad›.” 盤›rtkanl›¤› yap›l›yor-du. Polisin ise iflçilerin üzerine yayl›m atefli açmas›sonucu birçok iflçi hayat›n› kaybetmiflti. ‹flçi kitleleriüzerinde estirilen terörle burjuvazi iflçileri ezmek vekabaran devrimci dalgay› bast›rmak için eline muaz-zam bir f›rsat geçirmiflti. ‹flçi önderlerini katletmekiçin haz›rlanan plan ad›m ad›m yaflama geçiriliyor-du. Nitekim Albert Parsons ve 7 arkadafl›yla birliktebirçok iflçi bombalama olay› gerekçe gösterilerek tu-tukland›. Tutuklama olay›nda dava iki y›la yak›nsürdü. Düzmece belgeler ve yalanc› tan›klarla davasonuçland›¤›nda Albert Parsons, Adolph Fischer,George Engel ve August Spies idama mahkûm oldu-lar. August Spies kendilerini yarg›layarak idam ceza-s› veren mahkemeyi ve burjuvaziyi flu sözleriylemahkûm ediyordu:

“E¤er bizi asarak tahakküm alt›ndaki milyonla-r›n, sefalet içinde çal›flan ve kurtuluflu bekleyen mil-yonlar›n bu hareketini, iflçi hareketini ezebilece¤ini-zi umuyorsan›z, e¤er düflünceniz buysa, o zamanas›n bizi! Burada bir k›v›lc›m› ezeceksiniz, ama flura-da burada veya orada, arkan›zda ve önünüzde, heryerde alevler yükselecek. Bu gizli bir atefltir. Bunuasla söndüremezsiniz.” (3).

‹flçi önderleri 11 Kas›m 1887’de idam edildiler veAmerika iflçi s›n›f›n›n 4 yi¤it iflçi önderinin idamla-r›ndan sonra 2. Enternasyonal 1889’da, 1 May›s’› ifl-çi s›n›f›n›n “Uluslararas› Birlik, Mücadele ve Daya-n›flma Günü” olarak ilan etti.

Marx, iflçi s›n›f›n›n s›n›fsal anlamdaki genel ç›-karlar›n› ifade eden, iflçi s›n›f›n› tek bir bayrak alt›n-da toplayan, ona bir s›n›f hareketi niteli¤i kazand›-ran “iflgününün yasallaflt›r›lmas›” mücadelesinin buanlamda siyasal bir mücadele oldu¤una vurgu ya-par. Ekonomik mücadele üzerinden iflçi s›n›f›n› sen-dikalarla buluflturan olgular, 8 saatlik ifl günü talebive s›n›f olma gerçe¤inin bilince ç›kmas›yla siyasalla-fl›rlar. Gerçekten de ilk dönemler tek tek flehirlerdeve ülkelerde boy veren daha k›sa iflgünü mücadelesi1800’lü y›llar›n son çeyre¤ine girildi¤inde siyasal bir

içerik ve uluslararas› bir boyut kazanarak genel birs›n›f hareketine dönüflmüfltü. Bu siyasall›k elbettegenel olarak henüz sendikal kapsamda bir siyasal-l›kt›. Bu aç›dan Amerika iflçi s›n›f›n›n 8 saatlik iflgü-nü mücadelesi birçok yönüyle büyük deneyim vetecrübelerle doludur. Uluslararas› anlamda siyasalbir boyut kazanarak iflçi s›n›f›na yol gösteren bu mü-cadele, bugün iflçi s›n›f› ve halk güçleri aç›s›ndando¤ru okunmal›d›r. Amerikan iflçi s›n›f›n›n bu dö-nemlerdeki mücadelesi bugün salt bir bayram veyatatil günü olarak alg›lat›lmak istenen 1 May›s’› do-¤urmufltur. Amerikan iflçi s›n›f›n›n her türlü etnik,mezhepsel ve cinsel ayr›mlar› reddederek s›n›f bilin-ci üzerinden ördü¤ü mücadelede yaflananlar, bugün1 May›s’›n içini boflaltmak isteyenlerin düflünceleri-nin o günün burjuvazisinin anlay›fl›ndan farkl› olma-d›¤›n› göstermektedir.

D‹PLOTLAR* Can Yücel’in 13 fiubat 1976’da D‹SK’in ku-

rulufl y›ldönümünde okudu¤u 1 May›s fliirinden** Pinkertonlar 1850 y›l›nda Allan Pinkerton

taraf›ndan kurulan özel bir ABD güvenlik ve de-dektiflik flirketi. Pinkertonlar güvenlikten özel as-keri görevlere kadar her türlü iflte görev alm›fllar-d›r. 19. yüzy›ldaki iflçi eylemleri s›ras›nda patron-lar Pinkertonlar› kiralayarak sendikalara s›zm›fl, ifl-çi önderlerinin ve sendikac›lar›n fabrikalara gir-melerini engellemifllerdir.

1. http://www.marksist.com2. http://www.marksist.com3. At›l›m Gazetesi, 18 Nisan 2009, s. 13

KAYNAKÇA“ABD’de ‹flçi Hareketi”, Sosyalizm ve Toplum-

sal Mücadeleler Ansiklopedisi, 3. Cilt, Ed. Ertu¤rulKürkçü, ‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›, 1988

http://www.marksist.com

At›l›m Gazetesi, 18 Nisan 2009

14

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

Page 18: Özgür Düşün Sayı 46

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

“Atalar›m›z›n” vakti zaman›nda dedi¤i gibi, ABD'ninyeni baflkan› Barack Hüseyin Obama ülkemizden “Bir h›-fl›mla geldi geçti”. ABD'nin “çiçe¤i burnundaki demokrat”baflkan› Obama (ülkemizdeki popüler olan ad›yla Hüse-yin) daha baflkanl›ktaki 77. gününde, hay›rlara vesile ol-mayan ilk ikili resmi ziyareti için ülkemize geldi.

ABD'de gerçeklefltirilen seçimlerde devlet baflkan›olan Barack Obama, daha baflkanl›k koltu¤una oturma-dan yeterli popülariteyi kazanm›flt›. Fakir bir aileden ge-len, Müslüman kökenli siyahî birisinin baflkanl›¤a adayolmas›, tüm dünyay› flafl›rtm›flt›. Obama’n›n ABD baflkan-l›¤›na seçilmesi ise sadece kendi ülkesinde de¤il; bütündünya kamuoyunda bir kafa kar›fl›kl›¤› yaratarakABD’nin art›k o eski ‘öcü ABD’ olmayaca¤›, ABD’de mey-dana gelen de¤iflimlerin tüm dünyay› etkileyece¤i yön-lü düflünceler oluflmufltu. Kimilerine göre art›k ABD em-peryalist zor politikalar›n› b›rakacak, dünyay› yeni bafl-kan›yla bar›fl ve demokrasinin “alt›nça¤”›na tafl›yacakt›.

ABD Demokrasi Getiriyor!

Barack Hussein Obama’n›n seçimleri kazanmas›ylabirlikte ortaya ç›kan çat›flmac› de¤il ‘uzlaflmac›’ ABDvarsay›mlar›, tüm dünyada oldu¤u gibi ülkemizde debüyük bir ilgi uyand›rd›. Peki, ABD demokrasi getirebilirmiydi? Asl›nda Obama’n›n ABD baflkanl›¤›na yükselme-sindeki esas neden, ABD’nin d›fl politikas›nda zorunlude¤iflimin kendisini dayatmas›yd›. ABD’nin kendisini ye-ni sürece haz›rlamas› kolay olmayacakt›. Özellikle Bushdöneminde ortaya ç›kan ABD’nin sald›rgan yap›s›ndakikötü izlenimi yok etmek için Obama gibi, Müslüman kö-kenli ve siyahi birinin baflkanl›¤a yükselmesi ve bu kifli-nin bar›fl, adalet gibi kavramlar› kullanmas› tüm dünya-da etkisini bulacakt›. ‹flte dünyada beliren iyimser tab-lo, özellikle de Müslüman aleminde, Obama’n›n baflkanolmas›yla netleflti. Ülkemizde yap›lan araflt›rmalar, Bushdöneminde %90’lara varan ABD karfl›tl›¤›n›n, Obama’n›ngelifliyle %60’lara gerilemifl oldu¤unu gösteriyor. Bu 15

Obama’n›nArd›ndan

Page 19: Özgür Düşün Sayı 46

araflt›rma halk›m›z›n düflüncelerindeki de¤iflimi göster-mesi bak›m›ndan önem arz etmektedir.

Neydi ABD'ye Bu De¤iflimi Dayatan?

ABD’nin d›fl politika yönelimindeki bu hava de¤iflimi-ni, esas olarak ülkenin içinde bulundu¤u kriz ortam›ylada iliflkilendirmek mümkündür. ABD’de patlak veren vedaha sonra tüm dünyay› saran finansal kriz, daha sonra

reel sektöre de yans›m›flt›r. Ulusal ekonomik kri-zin, tahminlerin ötesinde derinleflerek ulusla-

raras› ekonomik krize dönüflmesi, art›kdünya ekonomik düzeninin aksayan yan-

lar›n›n düzenlenmesini dayat›yordu.Dünya ekonomik sistemini restore et-mek ise uygulanan siyasetteki de¤i-flimleri gerektiriyordu. Obama gibi'ezilmifl', 'ac› çekmifl' birinin bafl-kanl›¤a gelmesi, siyasetteki bu bi-

çimsel de¤iflime inand›r›c›l›k ka-tacakt›. Ve bu gerçekleflti. Bu bi-

çimsel de¤iflim Amerikan hege-monyas› aç›s›ndan en sorunlu ve

stratejik bölgenin, Ortado¤u'nunnesnel koflullar› göz önüne al›nd›¤›n-

da büyük bir avantajd›.

Tabii Obama öncülü¤ünde gerçeklefl-tirilmek istenen siyasetteki bu de¤ifliklik,

söylemde kalmaktan öteye geçmemektedirve geçemez de. Obama ile ABD emperyalizminin

a¤z›ndan düflürmedi¤i bar›fl, adalet gibi kavramlar›n ger-çekli¤i emperyalizmin literatüründe yoktur. Obama’n›ndaha uzlaflmac›, bar›flç›l görünen yüzü, emperyalizminpolitikas›ndaki bir de¤iflimi de¤il, söylemdeki bir de¤ifli-mi ifade etmektedir. Bo¤aziçi Üniversitesi'nden Doç. Dr.

Koray Çal›flkan'›n söyledi¤i gibi, “S›rf Obama biraz dahaflirin diye ABD'nin emperyalizmi bitmiyor. Kimsenin gö-zü kamaflmas›n.”11

Obama Gezisinde Dikkat ÇekenlerHussein Obama göreve gelmesinin ard›ndan ilk ikili

ziyaretini ülkemize gerçeklefltirdi. ABD baflkan›n›n ülke-mize gelmesi ise tüm dünya bas›n›nda oldu¤u gibi ülke-miz bas›n›nda da hayli genifl yer buldu. K›sa ziyaretinde12 bin 534 habere konu olan Obama ziyareti, 598 köfleyaz›s›nda yer ald›. Bu haberlerin ve köfle yaz›lar›n›n ço-¤unlu¤u Obama’y› “mazlum bir halk evlad›” olarak gös-termeye odaklan›yodu.

Bu “mazlum” baflkan›n gelifli için Ankara ve ‹stan-bul'da hayat› durduracak flekilde genifl güvenlik ön-lemleri al›nd›. Obama'n›n Ayasofya ile Sultanahmet Ca-mii aras›ndaki 4 dakikal›k yürüyüflü için tüm kollukgüçleri harekete geçti. Obama için al›nan önlemler ta-

bii ki bofluna de¤ildi. Tabiî ki de gelen ABD'nin yeni po-litikalar›n› hayata geçirmekle, “dünyay› yönetmekle”görevli baflkan›yd›. Görünümü mazlum, görevi emper-yalist sömürüsü için tafleron aramak olan Obama, ülke-mizdeki devlet görevlileri taraf›ndan kendilerine lay›kbir törenle karfl›land›.

fiimdi de Obama'n›n 40 saatlik gezisinde ortaya ç›-kan ilginçliklere ve geliflmelere göz atal›m. ‹lk ziyareti-ni An›tkabir’e gerçeklefltiren Obama, Mustafa Kemal'inbüyük hayran› oldu¤unu ve ondan çok etkilendi¤inibelirtti. Ayn› zamanda daha sonra yapt›¤› laiklik vurgu-suyla birlikte düflündü¤ümüzde, “anti-emperyalist”ulusalc›lar›n iddia etti¤i gibi salt ›l›ml› ‹slam modelinide¤il; bu modelin Kemalizm ile birlefltirilerek uygulan-mas›na inand›¤›n› göstermifltir.

Daha sonra Cumhurbaflkan› Gül ile görüflen Obama,16

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

Obama, Ortado¤u’ya bar›fl›n, adaletin getirilmesi ve sorunla-r›n diyalog yoluyla çözümü gibi süslü cümlelere gizlenen em-peryalist politikalar› hayata geçirmek için Türkiye’ye gelmifl-ti. Bölgedeki, Müslüman, özellikle 'laik', 'demokrasinin hü-küm sürdü¤ü' ve yüzünü bat›ya dönmüfl bir ülke ABD içinvazgeçilmez bir araçt›r. Bu arac›n temel ayg›t› da Türk Devle-ti'nden baflkas› de¤ildi. Obama'n›n deyimiyle, Türkiye’nin enbüyük önemi, dünyadaki emperyalist politikalar›n hayatageçirildi¤i yerin tam merkezinde yer almas›yd›

Page 20: Özgür Düşün Sayı 46

17

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

tüm dünyada adet haline gelen top at›fl›ndan korkmas›da ekranlara yans›d›. Top, silah ve bomba seslerinin al-t›nda yaflad›¤›m›z ça¤da ve bu seslerin büyük ço¤unlu-¤unun ABD taraf›ndan getirilmesi de Obama'n›n korkma-s›yla bir tezatl›k yaratm›flt›r. Top at›fl›ndan korkan Oba-ma'ya bir tavsiye de bulunal›m, “Korkma Obama, seninsayende de çok duyaca¤›z bu sesleri.”

Ziyaret s›ras›nda en dikkat çekici olan ise Obama’n›nTBMM'de yapt›¤› konuflmada, 22 Temmuz 2007 seçimle-rinde, DTP’nin Meclis’te grup oluflturmas›ndan bu yanagenel kurul etkinliklerine kat›lmayan Genelkurmay he-yetinin tam kadro orada olmas›yd›. Bu da konu¤un vemesajlar›n›n ne kadar önemsendi¤inin göstergesidir. Ay-n› zamanda Genelkurmay Baflkan› ‹lker Baflbu¤'un Oba-ma'n›n konuflmalar›ndan sonra Türk yerine “Türkiyeli”ifadesini kullanmas›, direktiflerin yerine getirilmeye bafl-land›¤›n›n göstergesidir.

Obama Neden Geldi?

Peki bayram de¤il seyran de¤il Obama Tayyip’i niyeöptü? Yar›m as›rdan fazlad›r kendisine ba¤›ml› bir ülkeyineden bu kadar ciddiye al›p ilk ziyaretini ülkemize ger-çeklefltiriyordu? Ülkemizi bu kadar önemli k›lan neydi?

Bunun nedeni de ABD'nin d›fl politikas›ndaki, özellik-le Ortado¤u siyasetindeki biçimsel de¤iflimden baflka birfley de¤ildi. Obama, Ortado¤u’ya bar›fl›n, adaletin getiril-mesi ve sorunlar›n diyalog yoluyla çözümü gibi süslücümlelere gizlenen emperyalist politikalar› hayata geçir-mek için Türkiye’ye gelmiflti. Bölgedeki, Müslüman, özel-likle 'laik', 'demokrasinin hüküm sürdü¤ü' ve yüzünü ba-t›ya dönmüfl bir ülke, ABD için vazgeçilmez bir araçt›r. Buarac›n temel ayg›t› da Türk Devleti'nden baflkas› de¤ildi.Obama'n›n deyimiyle, Türkiye’nin en büyük önemi, dün-yadaki emperyalist politikalar›n hayata geçirildi¤i yerintam merkezinde yer almas›yd›. Tabii ki ABD bunu yenigörmüyordu, Türk Devleti'nin farkl› bir flekilde kullan›l-mas›n›n temelleri, 12 Eylül askeri faflist cuntas›yla yara-t›lan 'Il›ml› ‹slam' projesi ile at›lm›flt›. Daha sonra geliflenkoflullar içinse 'Il›ml› ‹slam' tezinin biraz daha d›fl›na ç›-kan ve Bat›c›l›¤a yüzünü dönmüfl bir uflak olan TayyipErdo¤an önderli¤indeki AKP göreve haz›rland›. 1996 dö-neminin ABD Türkiye Büyükelçisi ve CIA'nin ünlü darbeuzman› Morton Abromowitz'in 15 Ekim 1996 y›l›nda Tay-yip Erdo¤an ile görüflmesiyle ad›m› at›lan Türk Devle-ti'nin öne ç›kart›lmas› plan›, Ayd›nl›k Dergisi'nin kapak-tan verdi¤i haberde flöyle yer al›yordu: “Abramowitz,

Tayyip'i Erbakan’›n yerine haz›rl›yor”22 Erdo¤an’›n da di-linden düflürmedi¤i “Ortado¤u Projesi’nin eflbaflkan›y›m”söylemi de buraya dayan›yor.

Obama konufluyor

Obama, TBMM'de yapt›¤› konuflmaya, Londra’daki G-20 toplant›s›nda, Strasbourg’daki NATO toplant›s›nda,Prag’daki AB toplant›s›nda herkes taraf›ndan yöneltilen‘Neden Türkiye’ye gidiyorsunuz?’ sorusuna cevap vere-rek bafllad›. Obama için Türkiye’nin ilk ziyaret etti¤i yerolmas›n›n sebebi; emperyalist politikalar›n› uygula-mas›n›n merkezinde yer almas›yd›. Y›llard›r hizmetindeolan Türk Devleti'nin kendi içinde var olan eksik ve ge-dikleri kapatarak Tayyip Erdo¤an'›n da dilinden düflür-medi¤i ‘Ortado¤u efl baflkanl›¤›’ görevini en iyi flekildenas›l yap›labilece¤ini, baz› ana bafll›klarla s›ralad›. NeydiObama taraf›ndan Türk Devleti'ne verilen direktifler?

— Demokrasideki gedikler kapat›lacak.— Kürtlerin eflit vatandafll›k haklar› verilecek, anayasalgüvence sa¤layacak, anadilde e¤itimi gündeme sokula-cak.— Ermenistan s›n›r› aç›lacak.— Az›nl›k haklar› korunacak ve Ruhban Okulu aç›lacak.— Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetimi tan›nacak.— Laiklikten taviz verilmeyecek

Obama'n›n bu direktiflerini herkes kendi s›n›fsalperspektifinde yorumlam›fl ve bu konuflmalardan kendipaylar›na bir fleyler ç›karm›flt›r. Faflist-milliyetçi gruplar,Kürt sorunu, az›nl›klar ve soyk›r›m konular› haricinde-kileri gerçeklefltirilebilece¤ini savundular. Dolay›s›yla bu

kesimler için ABD’nin direktifleri, k›rm›z› noktalar d›fl›ndauygulanabilir nitelikteydi. Patentli liberallerimiz ise Oba-ma ile elimize çok büyük f›rsatlar geçti¤i ve bu f›rsatlar›kaç›rmamam›z gerekti¤i konusunda uzlaflt›lar. AhmetAltan’a göre bu direktiflerle tarih bize büyük bir “imkân”

ABD’de patlak veren Ulusal ekonomik krizin, tahmin-lerin ötesinde derinleflerek uluslararas› ekonomik kri-ze dönüflmesi, art›k dünya ekonomik düzeninin yeni-den kurulmas›n› dayat›yordu. Dünya ekonomik düze-ninin yeniden kurulmas› ise emperyalizm aflamas›naulaflm›fl kapitalist sistemin yeniden kurulmas›ndanbaflka bir anlam ifade etmiyordu. Dünya ekonomiksistemini tekrardan infla etmek ise, uygulanan siya-setteki de¤iflimleri gerektiriyordu. Obama gibi 'ezil-mifl', 'ac› çekmifl' birinin baflkanl›¤a gelmesi, siyasette-ki bu biçimsel de¤iflime inand›r›c›l›k katacakt›

Page 21: Özgür Düşün Sayı 46

sunmufl ve “Makûs talihimizi” yenebilece¤imiz bir f›rsatelimize geçmifltir.33 Ulusalc›lar ise laiklik vurgusunun ya-p›lmas›ndan çok hoflnut bir flekilde Kemalizm’in halaABD’nin güvendi¤i bir ideolojik müttefik oldu¤u sonucu-na ulaflm›fllard›r.

Verilen direktiflerin yerine getirilmesini söyleyenObama, ancak bunlar›n gerçekleflmesiyle birlikte 'modelortakl›¤›n' kurulaca¤› ve Ortado¤u ile Kafkaslarda büyükifllerin gerçekleflebilece¤i mesajlar›n› verdi. Bu konudah›zl› davranan Türk Devleti, efendileri taraf›ndan verilendirektifleri önceden uygulamaya koymufltur. TRT fiefl’inaç›lmas›, Barzani ile resmi görüflmenin yap›lmas› ve Kür-distan Bölgesel Yönetimi’ni tan›mas›, Ermenistan ile maçvesilesiyle de olsa bafllayan görüflmeler, Suriye-‹srail gö-rüflmelerine arabuluculuk yap›lmas›, Cumhurbaflkan›’n›n‹ran’a gitmesi vs. giriflimler, bu düzenlemeleri gerçeklefl-tirmelerin ön ad›mlar›yd›. Ve son mesajlar da eksik ka-lan direktiflerin en k›sa zamanda yerine getirilece¤iydi.Radikal Gazetesi yazarlar›ndan Murat Yetkin’in belirtti¤igibi bu direktiflerin ülkedeki önemi fludur:

“Yeni dünya düzeninin bölgedeki ana üssü olacaksa-n›z, insanlar üzerinde daha iyi bir etki ve güven duygu-su oluflturmak için kendi binan›z› da elden geçirmeninzaman› gelmifl demektir.”44

Bizler biliyoruz ki yeni dünya düzeninin ana üssü ol-mak demek; emperyalizmin tafleronlu¤unun yap›lma-s›ndan öte bir fley de¤ildir. Bundan ülke içinde yararla-nacak olan kesim ise ülkemizdeki bir avuç kompradorburjuvazi ve onlar›n uflaklar›ndan baflkas› de¤ildir.

fiunu bilmemiz gerekir ki; bu direktifler göründü¤üveya aç›kland›¤› gibi de¤ildir. Çünkü emperyalistler as›lniyetlerini asla aç›k olarak ifade etmezler. Bu niyetlerinitoplumun kabullenece¤i süslü cümleler ve ifadelerle do-natarak aktar›p bunu halka kabul ettirmeye u¤rafl›rlar.Demokrasiyi en fazla ihlal eden bir emperyalist kuru-mun temsilcisi, demokrasi üzerine nutuk at›yorsa bununalt›nda yatan sebebi analiz etmemiz gerekir. fiimdi budirektiflerin tek tek gerçek yüzlerini bilimsel sosyalistyöntemin ›fl›¤›nda aç›klamaya çal›flal›m:

Demokrasideki gediklerin kapat›lmas›: Ça¤›m›zdaemperyalizmin diline pelesenk olmufl bir kelimedir de-mokrasi. Ama bu kavram›n ezilenler aç›s›ndan gerçeközü, halk›n yönetime dahil olmas›d›r. Halen sendikal vekitle örgütlerinin örgütlenmesinin çeflitli kanun ve uygu-lamalarla engellendi¤i bir ülkede, salt bireysel özgürlük-leri vurgulamak, neoliberal düzene özgü bir tarzd›r. Do-lay›s›yla ABD baflkan›n›n “demokrasinizin gediklerini ka-pat›n” talebi de bu liberal anlay›fl çerçevesinde, bireyeodaklanan özgürlüklerden ibarettir. Yani birey olarakkendinizi ifade edebilirsiniz, bununla birlikte elefltirileri-

nizi örgütsel bir anlay›fl çerçevesinde yaparsan›z teröristolursunuz, ayn› ABD’de oldu¤u gibi.

Kürtlerin Haklar›n›n Geniflletilmesi: Kürt ulusununhaklar›na sahip ç›kmas› ve politize olmas› hem Türk ege-men s›n›flar›n› hem de ABD’yi korkutan bir geliflme ol-mufltur. Bu yüzden örgütlenen ve savaflan Kürt ulusunakarfl›l›k, göstermelik haklarla bu ulusun mücadelesi em-peryalizmin ç›karlar›na alet edilmek isteniyor. Dolay›s›y-la ABD baflkan› Obama’n›n umurunda olan, Kürt ulusu-nun ç›karlar›ndan öte bu halk›n örgütlenmesinin nas›l18

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

Page 22: Özgür Düşün Sayı 46

19

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

frenlenerek sistem içi bir unsur haline getirilece¤idir.Ulusalc›lar›n iddia etti¤i gibi Kürt sorununu emperyalizmç›kartmam›flt›r. Bu sorun vard›r ve bu sorunun niha-i çözümü emperyalizmin veya ülkemiz egemenlerininç›karlar›na tamam›yla z›tt›r.

Ermenistan S›n›r›n›n Aç›lmas›: Obama’n›n ErmeniSoyk›r›m›’n› “kendi tarihinizle yüzleflin” fleklinde meclis-te üstü kapal› ifade etmesi, Ermenistan s›n›r kap›s›n›naç›lmas›n› ve ülkesinde yaflayan Diaspora Ermenilerinindikkatini çekmeyi hedeflemektedir. Obama aba alt›ndansopa göstererek “E¤er Ermenistan ile iliflkileri düzeltmez-seniz, soyk›r›m tasar›s›n› kabul ederim” demektedir. Bu-nun alt›nda yatan iki nedenden biri Kafkaslardaki ener-jiyi güvenle almak, di¤eri ise Rusya ile yak›n iliflkileriolan Ermenistan’› kendi yan›na çekmektir. Dolay›s›ylaObama’n›n ne Ermeni halk›n›n ç›karlar› ne de soyk›r›mumurundad›r. Bu sadece Türk Devleti’ne kendi ç›karlar›-n› kabul ettirmesinin basit bir arac›d›r.

Az›nl›k Haklar›n›n Korunmas› ve Ruhban Oku-lu’nun Aç›lmas›: Ülkemizde az›nl›k olarak adland›r›la-rak, adeta ülke içinde ikinci s›n›f vatandafl statüsüneindirgenmifl Rum, Ermeni ve Yahudi halk›n›n pek çoksorunu vard›r. Obama yönetimi bunun bilincinde olarakbu halklar›n ç›karlar›n› savunuyor gibi görünüp hem ül-ke içindeki halklar›n birbirine düflmesini sa¤lamaktahem de bu halklardan kendine iflbirlikçiler yaratmayaçal›flmaktad›r.

Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetiminin Tan›nmas›:ABD Irak’ta geri çekilme plan› yaparken arkada kendiç›karlar›n› savunacak iflbirlikçi kesimler b›rakmak iste-mektedir. Irak’taki Barzani ve Talabani bu iflbirli¤inisa¤layabilecek önderler oldu¤undan, Türk Devleti’ninbu kesimlerle yapaca¤› ittifak, Ortado¤u’da güvenli biruflak bölge kurulmas› için önemli bir ad›md›r. Bununiçin PKK’nin destabilize edilerek politik önderli¤ininazalt›lmas› da acil bir görev olarak görülmüfltür. Tarihbir kez daha emperyalizmin politikalar› sonucu Kürtulusunun kendi kaderini tayin hakk›n›n hiçe say›ld›¤›döneme tan›k olmaktad›r.

Laiklikten Taviz Verilmemesi: Obama’n›n bekle-nenin aksine Il›ml› ‹slam vugusundan öte Atatürkçülükve laiklikten övgüyle bahsetmesi, “Acaba ABD’nin BüyükOrtado¤u Projesi (BOP) çerçevesinde gelifltirilmifl Il›ml› ‹s-lam projesinde bir de¤ifliklik mi oldu?” sorusunu akla ge-tirmektedir. Bize göre bu projeden vazgeçilmemekle bir-likte Kemalizm’in yeniden yap›land›r›lmas› çerçevesinevurgu yap›lmaktad›r. Dolay›s›yla ne Kemalizm ne deIl›ml› ‹slam ideolojisi rafa kald›r›lmamakta, tam ifadesiy-le bu iki ideolojinin baz› sivri uçlar› inceltilerek BOP’a uy-gun hale getirilmektedir.

Obama’n›n yapt›¤› aç›klamalarda sakl› flöyle bir ay-r›nt› da vard›. Tüm dünyaya ABD’nin bar›flç›l yollar kulla-naca¤›n› ve bunun için özen göstereceklerini belirtenObama, kocaman bir “AMA” ekledi. Tabi bu kocaman“AMA”y› gören liberallerimiz ve burjuva medyam›z bunugörmezden geldi. Obama’n›n ama diyerek koydu¤u flerhfluydu: “Tabii ki baz›lar›na güçle karfl›l›k verilmesi laz›m”.Bu söylem de ABD emperyalizminin politikalar›na uyma-yanlar›n yine haks›z savafllarla hesab›n›n görülece¤i an-lam›na geliyor.

Ortado¤u’da “model devlet” olarak Türk Devleti’ninseçilmifl olmas›, ABD ç›karlar›n› en iyi flekilde di¤er ülke-lere tafl›yacak bir devlet yap›s›ndan olufltu¤u içindir. ABDemperyalizmi, ›l›ml› ‹slam modeli çerçevesinde “muhafa-zakar demokrat” bir kimli¤i kullanarak Ortado¤u’daki ül-kelere uflakl›k dayatacakt›r.

New York Times gazetesinin eski Ortado¤u büro fle-fi olan Stephen Kinzer, ‘Türkiye ABD için ideal müttefik’bafll›kl› yaz›s›nda yap›lan ‘Model ‹ttifak’›n gelecek on y›l-lar›n büyük jeopolitik hikâyelerinden biri olaca¤›n› belir-tiyor. Kinzer, Stratejik kâhin olarak ifade etti¤i GeorgeFriedman’›n “Gelecek 100 Y›l: 21. As›r ‹çin Bir Öngörü” ad-l› kitab›nda, Türkiye’nin dünyan›n kilit güçlerinden biri

haline gelece¤ini söyledi¤inin de alt›n› önemle çiziyor.55

Asl›nda bu kilit ülke veya büyük ülke hikayelerinigeçersek ABD baflkan› Obama’n›n ülkemizi ziyarettekitemel amac›, Kafkaslar ve Ortado¤u ç›karlar› çerçevesin-de stratejik ufla¤› olan Türk Devleti’ni yeniden yap›lan-d›rma isteklerini birinci a¤›zdan ifade etmesidir.

D‹PNOTLAR

1- www.bianet.org/bianet/kategori/bianet/113679/sirf-obama-daha-sirin-diye-abd-emperyalizmi-bitmiyor?from=rss

2- 20 Ekim 1996 tarihli Ayd›nl›k Dergisi Kapa¤›.

3- ‘Elhamdülillah laikiz...’, Ahmet Altan, Taraf Gazetesi, 7 Nisan2009.

4- ‘Obama ve de¤iflim rüzgârlar›’, Murat Yetkin, Radikal Gaze-tesi, 8 Nisan 2009.

5- ‘Türkiye ABD için ideal müttefik’, Stephen Kinzer,11.04.2009, http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=Ra-dikalHaberDetay&Date=11.04.2009&ArticleID=930586

Page 23: Özgür Düşün Sayı 46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

TTaarriihhee ddüüflflüülleenn nnoottTTaarriihhee ddüüflflüülleenn nnoott

KKaayyppaakkkkaayyaaKKaayyppaakkkkaayyaa

“Her toplumsal yaflam özünde pratiktir. Teoriyigizemcili¤e götüren bütün gizler, ussal çözüm-lerini, insan prati¤inde ve bu prati¤in kavran-mas›nda bulur.”

Karl Marx– Feuerbach Üzerine 7. Tez

“Filozoflar dünyay› yaln›zca de¤iflik biçimlerdeyorumlad›lar, sorun onu de¤ifltirmektir.”

Karl Marx – Feuerbach Üzerine 11. Tez

“‹brahim o dönemin o devrim rüzgar›n›nönünde bir meflale, bir sembol, bir köylü lide-ri, bir iflçi lideri, devrimin gerçekleflmesi için

ülke flartlar›n› tahlil eden ve bana göre az ya-n›lan bir devrimci.”

Haydar Polat – K›rm›z› Gül Buz ‹çinde Belgeseli’nden

“Uzun sözün k›sas›, adam bir güneflti, do¤du gitti iflte. Bu ka-dar biliriz; ama fikri ölmez. Yani insan ölür, ceset ölür gider, o

adam›n fikri bizim memlekette, bizim yörelerde hiç ölmedi,hiç ölmez.”

fiat Hasan (Çoban) - K›rm›z› Gül Buz ‹çinde Belgeseli’nden

Page 24: Özgür Düşün Sayı 46

21

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

1960’larda Sosyalist Hareket

1960’lar dönemi ülkemizde genel olarak solun,özelde de bilimsel sosyalist düflüncenin geliflmeye bafl-lad›¤› y›llard›r. Solun siyasal arenaya ç›kmas› hem ülke-deki konjonktürün hem de dünyadaki devrimci dönü-flüm ve geliflmelerin bir sonucu olarak ele al›nmal›d›r.Kitlelerin politize oldu¤u, geleneksel düflünme biçimle-rinden uzaklafl›p bunlar›n sorguland›¤› bu dönemlerdesosyalist siyasal alan› üç ana ak›m çerçevesinde de¤er-lendirmek mümkündür:

1- Türkiye ‹flçi Partisi(T‹P)

2- Yön-Devrim dergisi çevresi

3- Milli Demokratik Devrim(MDD) Çevresi11

T‹P 1961 y›l›nda sendikac›lar taraf›ndan kurulmuflbir partidir. O dönemde sendikac›lar›n böyle bir parti-yi kurmas›ndaki temel sebep, iflçilerde artan siyasal-laflmaya getirilen bir cevap olma iste¤idir. Kurucula-r›n›n Amerikan sendikal anlay›fl›yla hareket ettikleri,milletvekili olmak için bu ifle kalk›flt›klar›, aralar›ndaajanlar oldu¤u ve k›sa bir süre sonra da siyasetten ta-mamen uzaklaflt›klar›, bu dönemi analiz eden birçok

sosyalist taraf›ndan kabul edilen gerçekliklerdir.22 Fa-kat bu olumsuz özelliklerine ra¤men, ezilen s›n›flar›npolitizasyonu sayesinde 1965 seçimlerinde %3’e ya-k›n bir oy alan T‹P, meclise 15 milletvekili sokmufltur.Pek çok solcu ve Kürt ayd›nlar›n›, sendikac›lar› vegençleri bünyesinde toplayan parti 1965 seçimlerin-den sonra ise h›zla düflüfle geçmifltir. Partinin çözülü-flü ve gerileyiflindeki en önemli sebepler parlamenta-rizm merkezli anlay›fl, dönemin komünist hareketin-deki kuramsal tart›flmalara kay›ts›z kal›nmas› ve1967’den itibaren büyük bir ata¤a geçen devrimcigençli¤in halkla bütünleflen pratiklerini provokasyonolarak alg›lay›p d›fllamas›d›r. T‹P’in trajik sonunu özet-leyen bir örnek olarak, parti genel baflkan› MehmetAli Aybar’›n Ad›yaman’da bir toprak a¤as›n› milletve-kili aday› olarak göstermesini di¤er partililere temel-lendirmesi verilebilinir. Aybar bu aday› göstermesininnedenini, parti toplant›s›ndayken tahtaya, aday›n is-mini yazd›¤›n yerin yan›na “on bin oy” yazarak aç›k-lam›flt›r. Yani Aybar’a göre sosyalist bir parti, on binoy kazand›¤› için bir toprak a¤as›n› aday göstermesimeflru olabilmektedir.

1960 sonras› dönemde, toplumcu düflünce içerisin-de etkili olan bir baflka ak›m Do¤an Avc›o¤lu önderli-¤indeki Yön-Devrim hareketidir. ‹deolojik pozisyonuesasen Kemalizm ile sosyalizmin sentezlenmesi üzeri-

ne kuran bu hareket ordu içinde kurulacak bir devrim-ci cuntayla emperyalist-kapitalist kamptan ç›kmay› he-deflemifltir. Bu yüzden hareket kendini, esas olarak ay-d›nlara ve ordu içindeki radikal subaylara dayand›rm›fl-t›r. Hem askerlerle darbe yap›p hem de sosyalizmebenzer bir program hedefleyen bu hareket, ordu içeri-sinde belli ölçülerde örgütlenmeyi de baflarm›flt›r. Fa-kat bu hareketin etkiledi¤i subaylar›n 9 Mart kalk›flma-s› 12 Mart 1971’de yap›lan askeri darbeyle etkisiz halegetirilmifltir. Bu darbeden sonra ordu, radikal subaylar›temizleyerek kendi içindeki “devrimci safray›” bir dahaortaya ç›kmamak üzere temizlemifltir.

Yine bu dönemde etkili olan üçüncü ak›m ise Mih-ri Belli önderli¤indeki oluflturulmufl MDD hareketidir. T‹Piçerisine girip orada partiyi daha Marksist bir temeleyaklaflt›rmay› hedefleyen eski TKP’liler Belli önderli¤in-de hareket etmifller, fakat T‹P kurmaylar›n›n bu unsur-lar› parti içerisine almamalar› sonucunda kendi hare-ketlerini kurmaya çal›flm›fllard›r. MDD ayn› zamandaSovyetler Birli¤i’nin ideolojik ve siyasal önderli¤ine ke-sin bir ba¤l›l›k içindedir.

MDD Türk Solu (1967) dergisi arac›l›¤›yla T‹P’e keskinelefltiriler getirmifltir. ‹flte bu dönemde kurulan TürkiyeDevrimci Gençlik Federasyonu (Dev-Genç)’da MDD’ciak›m›n etkisi alt›na girmifltir. Fakat MDD’ci ak›m devrimstratejisi çerçevesinde 3 ana ak›ma –THKO, THKP-C, T‹-

‹KP- bölünmüfltür. MDD’ci ak›m› genel olarak di¤er T‹Pve Yön-Devrim hareketi çevrelerinden ay›rmak gerekir.Çünkü MDD’ci ak›m hem Marksizm’in ülkemiz gençleri,yoksul köylüleri ve iflçi s›n›f› taraf›ndan kavranmas›nahizmet etmifltir, hem de siyasal mücadeleyi sokaklara,fabrikalara ve k›rlara tafl›yarak devrimci ak›mlar›n olufl-mas›na zemin haz›rlam›flt›r.

MDD’cilikten do¤an üç gelenek –THKO,THKP-C, TKP-ML- kendisinden önceki bilimsel

toplumcu yöntemi benimsedi¤ini iddia edenörgütlerden köklü kopuflu sa¤layan hareket-lerdir. Bunun en temel sebebi devrimci zoruve kitlelerin içinde mücadele perspektifiyle

hareket etmeleridir. Kaypakkaya’n›n görüflleriise bu 1971 devrimcili¤i içinde ay›rt edici bir

düflünce sistemati¤ine sahiptir. Kaypakkayadiyalektik düflünceyi, ülke koflullar›n› analiz

etmede rehber edinmifl ve bunu hem kuramsalhem de pratik alanlara uygulam›flt›r.

Page 25: Özgür Düşün Sayı 46

Kaypakkaya’n›n Devrimci Kopuflu

‹brahim Kaypakkaya, bu üç ana ak›m›n MDD k›sm›-n›n T‹‹KP sektinden ayr›larak kendi siyasal kurumunukuran bir devrimcidir. Kaypakkaya’n›n ayr›m çizgileri-ne geçmeden önce o dönemde nas›l bir kiflili¤e sahipoldu¤una dair bilgiyi en yak›n yoldafl› olan MuzafferOruço¤lu’ndan aktaral›m:

“‹bo’nun en belirgin özelli¤i özgür düflünme ve öz-gür elefltiriydi. ‹nsanlar› dönüfltürme ve örgütleme ça-bas›, dikkat çeken ikinci bir özelli¤iydi onun. Yaz›lar› bi-ze onun dilinin ve mant›¤›n›n oldukça güçlü oldu¤unugösteriyor… ‹bo polemikçidir. Tart›flma ve yazma iklimipolemi¤e dayan›r… Çok yönlü okuyan ve çok yönlü tar-t›flan bir insand›. Yaflam› ›fl›lt›l› ve flafl›rt›c›d›r. ‹bo yafla-ma bir çok insandan daha yak›n bir insand›. Planl› çal›-fl›rd›, günümüz devrimci hareketin kadrolar›nda buplanl› çal›flmay› göremiyorum… ‹bo okuma ile di¤er fa-aliyetler aras›nda dengeli bir iliflki kurmay› beceriyor-du. Prati¤i ayd›nlatan güce, yani ideoloji ve teoriye bi-rinci derecede önem veriyordu. Ama teoriyi pratik fa-

aliyet içinde çal›fl›rken, pratikten ç›karmaya önem veri-yordu… ‹bo, güçlü bir sezgi ve kavrama yetene¤ine sa-

hipti…”33

MDD’cilikten do¤an üç gelenek –THKO, THKP-C, TKP-ML- kendisinden önceki bilimsel toplumcu yöntemi be-nimsedi¤ini iddia eden örgütlerden köklü kopuflu sa¤-layan hareketlerdir. Bunun en temel sebebi devrimcizoru ve kitlelerin içinde mücadele perspektifiyle hare-ket etmeleridir. Kaypakkaya’n›n görüflleri ise bu 1971devrimcili¤i içinde ay›rt edici bir düflünce sistemati¤inesahiptir. Kaypakkaya diyalektik düflünceyi, ülke koflul-lar›n› analiz etmede rehber edinmifl ve bunu hem ku-ramsal hem de pratik alanlara uygulam›flt›r. Kaypakka-

ya’n›n sistemati¤i 71 devrimcili¤i içinde flu ay›rt ediciyönlere sahiptir:

-Kemalizm’den Köklü Bir Kopufl

-Kürt Sorununda Marksist Analiz

-Devrimci Zoru, Halk Savafl› Prati¤inde Ele Alma

-Ülkenin Tarihini Marksist Aç›dan Analiz Etme

-Kitlelerden Kitlelere Anlay›fl›n›n Amans›z bir Takip-çisi Olma

Kaypakkaya’n›n fiafak revizyonistleri olarak adlan-d›rd›¤›, o günün T‹‹KP’sinden ‹flçi Partisi’ne evrilen, Ay-d›nl›k hareketinin bugün geldi¤i noktaya bakt›¤›m›zdaKemalizme devrimci bir rol biçmenin nas›l bir kurumsalyap› yaratt›¤›n› görmemiz mümkündür. Bugün devrim-cileri Süper Nato olarak adland›rd›¤› hayali bir örgütünbafl›bozuk uzant›lar› olarak adland›ran bu hareket, biz-zat NATO’nun üyesi olan Türk Silahl› Kuvvetleri’ni enbüyük devrimci güç olarak belirlemektedir. Tabi Kema-lizm ile olan ideolojik kardefllik sadece Ayd›nl›k hareke-

tine özgü bir fley de¤ildir. Yukar›da gösterdi¤imiz MDD,Yön-Devrim ve T‹P hareketleri de Kemalist düflünceyive onun bask› ayg›tlar›n› devrimci bir öze sahip olduk-lar› gerekçesiyle desteklemekten geri durmam›fllard›r.Asl›nda Kemalizm ile yak›n ba¤lar kurman›n sebepleri,ülkemiz devrimcili¤inin gizil olarak kitlelere güven duy-mama alg›s›nda da aranabilir. “Kitle olmasa da zindegüçler var ve bunlarla da devrim yap›labilinir” anlay›fl›12 Mart’ta, 12 Eylül’de veya yak›n zamanlar›m›zda 28fiubat’› veya 2000’lerdeki darbe giriflimlerini destekle-yen anlay›fllarda görmek mümkündür. 12 Eylül darbesiyap›ld›¤› zaman, Kenan Evren’i radyolar›nda devrimcipafla olarak tan›tanlar› tarih affetmeyecektir. 22

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

Kaypakkaya devrimci zoru da dönemin sosyalist hareke-tinden farkl› bir flekilde ele almaktad›r. “Savafl siyasetinbaflka araçlarla devam ettirilmesidir” ilkesinden hareketeder. Fakat zoru, uluslararas› komünist hareketin tecrü-belerinin izinden gidip, ülkenin üretim iliflkileri ve özgülkoflullar› çerçevesinde ele alarak “halk savafl›” yöntemi-ni benimser. Dolay›s›yla kendi sistemati¤iyle, döneminküçük burjuva fokocu hareketleri aras›ndaki anlay›fl far-k›n› ortaya koyar.

Page 26: Özgür Düşün Sayı 46

23

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

Kaypakkaya Kemalizm’i, üretim iliflkilerinde köklübir kopuflu gerçeklefltirmedi¤i ve emperyalizmle iliflki-leri yap›sal olarak koparmad›¤› için devrimci görmez.Bu aç›dan tarihsel analizlerini birey-devlet temelindekuran liberal anlay›flla da kökten ayr›l›r. Bugün TarafGazetesi’ndeki Kemalizm elefltirileriyle Kaypakkaya’n›naras›nda iliflki kurmak ya bilgisizlik ya da ahmakl›kt›r.Kaypakkaya analizlerinde her zaman bilimsel sosyaliz-min rehberli¤ine baflvurmufltur, liberal, mezhepçi veyabaflka bir kimlik üzerinden Kemalizm’i analiz etmemifl-tir.

Kürt sorununda 1960’larda söylenen ve tespit edi-len fleyler vard›r. Mesela T‹P “Kürtler vard›r” maddesiniprogram›na koydu¤undan kapat›lm›flt›r. Kemalist-sos-yalist Yön dergisi dahi Kürt sorununu derginin sayfala-r›na tafl›m›flt›r. Fakat Kaypakkaya e¤ip-bükmeden, çar-p›tmadan ve dosdo¤ru bir flekilde bilimsel sosyalistyöntemi, bu sorunu analiz etmede kullanm›fl ve ulusla-r›n kendi kaderini tayin hakk›n› kay›ts›z flarts›z savun-mufltur. Bugün hala sorunu “birlikte yaflayabiliriz” tar-z›nda liberal söylemlere buland›ranlarla Kaypakka-ya’n›n fikirleri ayn› yere düflmez. Kaypakkaya, Kürtlerinhaklar›n› ve kimliklerini tan›may›p, ABD ve Avrupa Bir-li¤i’nin direktifleri do¤rultusunda, onlara süs bitkisi rolübiçercesine haklar vererek, kendi sömürü ve inkar dü-zenlerini devam ettirenleri hala mahkum etmeye de-vam etmektedir.

“Yine komünistler, genel olarak büyük devletler ha-linde örgütlenmifl olmay›, küçük küçük devletler halin-de örgütlenmifl olmaya tercih ederler. Çünkü genifl biralana kurulmufl büyük devletler, s›n›f mücadelesi aç›-s›ndan, genifl çapta üretim yap›lmas› aç›s›ndan ve sos-yalizmin inflas› aç›s›ndan daha elveriflli flartlara sahiptir.Fakat komünistler, belirtti¤imiz gibi büyük devletlerhalinde örgütlenmenin, milliyetler üzerinde bask›ya vezora dayanmas›na kesinlikle karfl›d›rlar… fiafak revisyo-nistleri, sonuç itibariyle, genel olarak milletin kendi ka-derini tayin hakk›n›, özel olarak da Kürt milletinin ken-di kaderini tayin hakk›n› fiilen yok etmifllerdir. Bunuyok ettiniz mi de, “uluslar›n eflitli¤i” prensibinden geri-ye kocaman bir s›f›r kal›r; elinizi hakim ulusun sadeceburjuvazisine de¤il, polis fleflerine, faflist generallerine

de dostça uzatm›fl olursunuz.”44

Kaypakkaya devrimci zoru da dönemin sosyalisthareketinden farkl› bir flekilde ele almaktad›r. “Savafl si-yasetin baflka araçlarla devam ettirilmesidir” ilkesindenhareket eder. Fakat zoru, uluslar aras› komünist hare-ketin tecrübelerinin izinden gidip, ülkenin üretim iliflki-leri ve özgül koflullar› çerçevesinde ele alarak “halk sa-

vafl›” yöntemini benimser. Dolay›s›yla kendi sistemati-¤iyle, dönemin küçük burjuva fokocu hareketleri ara-s›ndaki anlay›fl fark›n› ortaya koyar.

Bir devrimci hareketin olmazsa olmaz›, ülke tarihinikendi metodu çerçevesinde ele almas›d›r. Kaypakka-ya’n›n Kurtulufl Savafl›’n›, 27 May›s’›, Kemalizmi, ulusalsorunu,ve TKP’yi ele al›fl flekli ezilen s›n›flar›n ve kesim-lerin tarih anlay›fl›n› oluflturma çabas› içinde de¤erlen-dirilmelidir. Ayn› zamanda Diyarbak›r cezaevinde aylar-ca gördü¤ü iflkencelere ra¤men oluflturdu¤u savunmatasla¤›nda ülke tarihini siyasal, sosyal, ideolojik ve eko-nomik çerçevede ele almas› da bu yaklafl›m›na verdi¤i

önemi aç›kça göstermektedir.55 Sonuç olarak Kaypak-kaya, y›llard›r liberal-kemalist tart›flmalar› eksenindeyürüyen tarih tart›flmalar›nda Marksist tarih anlay›fl›n›ortaya koymufltur.

“Komünistler, tarihin devrimci mücadelede bir silahhaline getirilmesini bilirler. Kurtulufl Savafl›’nda can›yla,kan›yla destanlar yaratan halk kahramanlar› vard›r,mesela bir Karay›lan vard›r, biz bunlar›n mücadeleleri-

nin mirasç›s›y›z.66 Biz, y›¤›nlar›n tükenmez enerjilerinin,mucizeler yaratan dehalar›n›n, sonsuz devrimci güçleri-nin mirasç›y›z. Her f›rsatta y›¤›nlar›n mücadelesini kan-la ve zorbal›kla bast›rmaya çal›flanlar›n, onlara düfl-manl›k gösterenlerin de¤il!”

1960’lar›n dünyas› Sovyetler Birli¤i Komünist Parti-si’nin yanl›fl talimatlar› sonucu birçok devrimci hareke-tin ezilen kitlelere dayanmaktan çok cuntac› faaliyetle-re ve asker-ayd›n zümreye odaklanmalar›na sebep ol-mufltur. MDD hareketi taraf›ndan da benimsenen buanlay›fl maalesef bugünün devrimci hareketlerine dekötü miraslar b›rakm›flt›r. Kitleleri dikkate almayan on-lar› egemenlerin ideolojik ve bask› ayg›tlar› sonucundacahil ve sinmifl olarak gören anlay›fl halen sol hareke-tin kurtulamad›¤› bir hastal›kt›r. Kitleleri sadece kurum-lar›n emirlerini yerine getirmek için birer araç olarakgören bu yaklafl›m biçimini, sosyalist düflünceden çokotoriter ve iktidar fetiflizmi içerisinde olan, çarp›k biranlay›fl olarak adland›rabiliriz. Kaypakkaya ise örgütselprati¤inde, daima “kitlelerden kitlelere” anlay›fl›n› uy-gulayarak kitlelerin hem ö¤rencisi hem de ö¤retmeniolacak bir kurumsal yap› yaratmaya çal›flm›flt›r.

Kaypakkaya ismi, k›sac›k yaflam›nda gerçeklefltirdi-¤i gerek kuramsal çal›flmalar› gerek de prati¤iyle 71devrimci kopuflunun tavan noktas›n› ifade etmektedir.Onun genç olmas›ndan hareketle “tecrübesiz” veya“yetersiz” tarz›ndaki elefltiriler, sadece elefltiri sahipleri-nin dar görüfllü¤ünü ortaya koymaktan öte fleyler de-

Page 27: Özgür Düşün Sayı 46

¤ildir. Siyasal bir insan›n yafl›, mücadele yafl›yla ve bumücadeleye harcad›¤› mesai yo¤unlu¤uyla ölçülür. Ör-nek vermek gerekirse T‹P genel baflkan› Mehmet AliAybar yafll›d›r fakat 1969’da bir sosyalist partinin Ad›-yaman milletvekili aday›n› bir toprak a¤as›ndan seçe-cek kadar da toydur. Bu haml›k da bize Aybar’›n siya-sal yafl›n› göstermektedir.

“Kaypakkaya, eylemiyle koca bir külliyata, tümteori birikimine, y›llar›n al›flkanl›¤›na sat›r darbesi indi-rip geriye çevrilmez bir kopuflun mimar›d›r. Evet, ikisoruna, Kemalizm ve Kürt Ulusal Sorununa yönelik po-litik tutum Marksizmin pratik-politik varl›¤›n›n oluflma-s›n›n temelidir. Kaypakkaya’n›n eseri bu iki sorunu eleal›fl› ve pratik-politik devrimcili¤iyle ayr›fl›r. Politik düz-lemde ‘elefltiri silah›’n›n hükmü yoktur; hüküm ‘silah-

lar›n elefltirisi’nindir.”77

Küçük burjuva entelektüelleri ülkemizde devrimci-leri analiz ederken sadece onlar›n görüfllerine de¤il ay-n› zamanda toplumsal kökenlerine at›fta bulunarakelefltirirler. Attila ‹lhan’›n Kaypakkaya ile ilgili sözleri buaç›dan çok manidard›r:

“Deniz, Mahir, Sinan ve di¤erleri, ‘küçük burjuva’

(flehirli orta burjuvazi) çocuklar›d›r: Hareket’in bafllang›-c›, biraz da Bat›’dan ‘kopya’ edilmiflti; oysa, flehir ve k›rgerillas›na kayman›n ‘itici gücü’ Anadolu k›rsal›ndanbüyük flehir gerçe¤ine intibak edemeyenler olmufltur…68 Hareketi’nin ‘miras›’ iki vahim gerçek, masam›z›nüzerindedir: 1/ PKK gerçe¤i, 2/ ‘Çeteler’ gerçe¤i!... Birey-ci düzeydeki bireysel isyan, fliddete yöneldi mi; türlüçeflitli provokasyonla onu, ‘Terörizm’e kayd›rmak ifltenbile de¤ildir: Kaypakkaya ile Öcalan’›n aras›, kaç ad›m-

l›k yer? Çatl›, Oral, A¤ca vb. nerden geliyor: Komünizm-le Mücadele örgütlerinden mi, de¤il mi?... Karfl›t›n›n, -‘Komünizmle Mücadele Cemiyetleri’nden bafllayarak-ayn› k›rsal, - daha do¤rusu ne k›rsal ne kentsel, ikisinin

aras›na s›k›flm›fl- ‘lümpen’ kesimden olmas› m›?”88

‹lhan o “eflsiz” elefltirilerini Kaypakkaya üzerindentemellendirirken bu devrimcinin anlay›fl›n›n “gerili¤i”niyar› k›rsal yar› kentli kökenine ba¤lamaktad›r. ‹lhan giz-liden gizliye flunu f›s›ldamaktad›r: Ey Kaypakkaya gibi-ler, edebiyat›ndan müzi¤ine engin burjuva kültüründennasibini almam›fllar, sizler tarlan›z, varoflunuz, öküzü-nüz, ora¤›n›z dururken ne politikaya bulafl›p yüce sos-yalizm ideolojisine bulafl›rs›n›z. Bu ifl bizim gibi Kema-lizm orijinine sahip devlet devrimcilerinin iflidir. Sizlertarlada çapa sallamak, yaylada öküz gütmek dururkendevrimci olmaya kalkmay›n. Zaten kalksan›z da ancakKaypakkaya gibi olabilirsiniz. Asl›nda burada savaflaniki birey de¤il iki ideolojidir: Attila ‹lhan’›n Kemalizm’i veKaypakkaya’n›n Marksizm’i. Dolay›s›yla as›l konu ‹l-han’›n Kaypakkaya’ya olan düflmanl›¤› de¤ildir. Bu, Ke-malizm’in ezilen s›n›flar›n bilinçlenip kendi kaderlerinesahip ç›kmas› karfl›s›nda tak›nd›¤› tavr›n “küçük burju-va entelektüelinin” söylemine basit bir yans›mas›d›r.

“‹brahim Kaypakkaya ‘71’ in öteki devrimcilerim-den farkl› olarak, anlay›fl›n› da devrimcilefltirmiflti.Ötekiler, Kemalist mücadeleye ve Kurtulufl Savafl›’na,Karay›lanlar›, çeteleri, efeleri, Çerkez Ethemleri de ka-tarak sahipleniyordu; Kaypakkaya bu birlefltirmeyekarfl› ç›k›yordu. Baflka birileri, Kemalist mücadeleyeve Kurtulufl Savafl›na, Türklerin ve Kürtlerin ortak mü-cadelesi olarak sahip ç›k›yordu; Kaypakkaya bu birlefl-tirmeye de karfl› ç›k›yordu. Kürtlerin Kemalist ordudasavaflmas›, baz› Kürtlerin Kurtulufl Savafl› Meclisinde24

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

Kaypakkaya ismi, k›sac›k yaflam›nda gerçeklefltirdi¤i

gerek kuramsal çal›flmalar› gerek de prati¤iyle 71

devrimci kopuflunun tavan noktas›n› ifade etmekte-

dir. Onun genç olmas›ndan hareketle “tecrübesiz”

veya “yetersiz” tarz›ndaki elefltiriler, sadece elefltiri

sahiplerinin dar görüfllü¤ünü ortaya koymaktan öte

fleyler de¤ildir. Siyasal bir insan›n yafl›, mücadele

yafl›yla ve bu mücadeleye harcad›¤› mesai yo¤unlu-

¤uyla ölçülür. Örnek vermek gerekirse T‹P genel

baflkan› Mehmet Ali Aybar yafll›d›r fakat 1969’da bir

sosyalist partinin Ad›yaman milletvekili aday›n› bir

toprak a¤as›ndan seçecek kadar da toydur.

Page 28: Özgür Düşün Sayı 46

25

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

yer almas›, Kürtlerin bir özne olarak bu savafl›n ‘asilunsuru’ oldu¤u anlam›na gelmez diyordu. O, MustafaKemal bizim mirasç›s› olaca¤›m›z biri de¤il diyordu…O, dikkatini, tarihsel olarak burjuvazinin ad›na yaz›landevrimcilik ya da mücadele miras›na de¤il, ezilenlerin

mücadele tarihine yöneltiyordu.”99

Egemen sistem, 1968’den 1973’e çok zor bir dev-rimciyle karfl› karfl›ya kalm›flt›r. Onun mirasç›lar› da enaz onun kadar korkutucudur. Çünkü Kaypakkaya, re-formizmin arac› haline getirilememektedir. Ayn› za-manda onun içini boflalt›p popüler bir ikon haline deveya liberalizmin oyunca¤› haline de. Bir gençlik önde-riymifl gibi de geçifltirilememektedir, çünkü o sömürüsisteminin eflitsiz iliflkilerine ve tarih yaz›m›na saplan-m›fl bir ok gibidir. Bugün yaflasayd›, büyük bir ihtimal-le, ‹slamc› neo-liberaller ile Kemalist neo-liberaller ara-s›ndaki mücadeleyi iki egemen filin tepiflmesi olarakgörüp, yoldafllar›na s›n›f mücadelesinin engin denizleri-ne aç›lmay› sal›k verirdi.

Marx ve Engels’in ünlü manifestolar›nda belirttik-

leri komünizm heyulas›1100, 1968’ler Türkiye’sine, ger-çek anlamda Kaypakkaya ile u¤ram›flt›r. Egemenlerinkorkunç hayali, ezilenlerin ve yönetilenlerin ise tekumudu olan bu düflü somuta yükselten genç devrim-ci 18 May›s 1973’de katledilmifltir. Belki de Kaypakka-ya’n›n en büyük hatas›, devrimin hem önderi hem ha-mall›¤›n› üstlenme iflinde kendini koruyacak kurumsalmekanizmalara yeterli derece e¤ilmemesidir. Bunubilgisayar›n veya daktilonun tufluna basarak yarg›la-mak ise bir Kaypakkayac›’ya yak›flmaz. Her ne olursaolsun, biyolojik yafl› genç siyasal yafl› olgun olan budevrimci, ard›llar›na çok önemli miraslar b›rakm›flt›r.Bugünün halk gençli¤i, ülkesinde gerçek bir demokra-si ve devrim mücadelesini ancak Kaypakkaya’n›nkendisini, prati¤ini ve kuramsal miraslar›n› tan›y›p an-layarak sürdürebilir.

Günümüzde Kaypakkaya’ya yaklaflmak nas›l müm-kündür? Asl›nda en can al›c› soru budur. Çünkü Kaypak-kaya’y› flark›larda, fliirlerde anmak veya sadece direniflruhunu öne ç›kartarak anmak, as›l yap›lmas› gereken-lerin yan›nda tali etkinliklerdir. As›l yap›lmas› gerekenbugünün Kaypakkayalar›n›n kim oldu¤unu belirlemek-ten geçer. Bugünün Kaypakkayalar›, tafleronlaflt›r›l›psendikas›zlaflt›r›larak insanl›k d›fl› koflullarda çal›flt›r›l-maya grevle yan›t veren ülkemiz iflçi s›n›f›d›r. BugününKaypakkayalar›, IMF ve Dünya Bankas› emirleri do¤rul-tusunda yok edilmeyi reddeden yoksul köylülerdir. Bu-günün Kaypakkayalar›, imha ve inkara karfl› çocuk vekad›nlar›yla mücadele eden Kürt ulusudur. Bugünün

Kaypakkayalar›, gecekondular›n› seçim öncesi yapt›r›pdaha sonra y›kanlara karfl› direnenler; varofllarda iflsiz-lik, yozlaflma ve çeteleflme sarmal›na karfl› ç›kanlar; ko-cas›n›n daya¤›n› ve ev içi sömürüsünü reddeden kad›n-lar; üniversite ve liselerde çeflitli soruflturma, faflist sal-d›r› ve polis bask›s›na ra¤men haklar›n› aramaktan vaz-geçmeyen ö¤rencilerdir. En önemlisi de, bugünün Kay-pakkayalar›, egemenlerin karfl›s›nda dizleri üstünde li-beral veya ulusal say›klamalar› reddedip, bu bütünhakl› talepleri kurumsal olarak devrim perspektifindebirlefltirmek için u¤raflan komünistlerdir.

D‹PNOTLAR

1- Bu üç ak›m ile ilgili bilgi ve analizlerde esas olarak Ayd›no¤lu’nunkitab›ndan faydalan›lm›flt›r. Ergun Ayd›no¤lu, Türkiye Solu(1960-1980), ‹s-tanbul: Verso Yay›nlar›, 2007, s. 45-189

2- Hikmet K›v›lc›ml›,“‹kinci Bas›l›fla Ac› Bir Girifl”, Uyarmak için Uyan-mal›, Uyanmak için Uyarmal›, ‹stanbul: Tarihsel Maddecilik Yay›nlar›,1970, s.10; T‹P Elefltirisi, ‹LKE(Türkiye Sosyalist ‹flçi Partisi Yay›n Organ›), Sa-y›: 10, Ekim 1974, s. 83; A. Samim, ‘The Tragedy of Turkish Left’, New LeftReview, Mart-Nisan 1981, s. 67; Mihri Belli, ‹nsanlar› Tan›d›m, Cilt 2, ‹stan-bul: Milliyet Yay›nlar›, 1970 , s.71; Aktaran: Ergun Ayd›no¤lu, Türkiye So-lu(1960-1980), ‹stanbul: Verso Yay›nlar›, 2007, s. 89

3- Muzaffer Oruço¤lu’nun “bizdenbize” dergisindeki yaz›s›ndan al›n-m›flt›r. Eriflim Adresi: http://www.bizdenbize.de/

4- ‹brahim Kaypakkaya, Seçme Yaz›lar, ‹stanbul: Alt›nça¤ Yay›mc›l›k,s. 205-207

5- Emrah Cilasun, K›rm›z› Gül Buz ‹çinde, ‹stanbul: El Yay›nlar›, 2009,88-93

6- ‹brahim Kaypakkaya, Seçme Yaz›lar,…, 1999, s. 160

7- Süleyman Y›lmaz Bulduruç, Kaypakkaya’n›n Pratik-Politik Mark-sizmi, Teori ve Politika, Say›:42-43, Yaz-Güz 2006, s. 18

8- Attila ‹lhan, Dönek Bereketi, ‹stanbul: Türkiye ‹fl Bankas› KültürYay›nlar›, 2002, s. 124-126

9- Metin Kayao¤lu, “Hangi Tarihin Mirasç›s›y›z?”, Teori ve Politika, Sa-y›: 39, Güz 2005, s. 9

10- “Avrupa’da bir heyula(korkunç hayal) kol geziyor –komünizmheyulas›. Yafll› Avrupa’n›n bütün devletleri, Papas› ve Çar›, Metternich’i veGuizot’su, Frans›z Radikalleri ve Alman hafiyeleri bu heyulaya karfl› kut-sal bir sürgün av›nda el ele vermifllerdir.” Karl Marx – Friedrich Engels,Komünist Manifesto ve hakk›nda yaz›lar, Yordam Kitap,2008, s. 21

Page 29: Özgür Düşün Sayı 46

ÖÖzzggüürr DDüüflflüünn:: Obama’n›n ABD baflkan› olmas›dünyada büyük yank› uyand›rd›. Hem dünyadahem de ABD’nin d›fl politikalar›nda de¤iflikliklerinoldu¤u söylendi. Obama’n›n ülkemize ziyareti s›ra-s›nda medya Obama’n›n geliflini tarihsel bir olayolarak de¤erlendirdi. Obama’n›n geliflini nas›l de-¤erlendirmek gerekiyor? Obama’n›n ABD Baflkan›

olduktan sonra ABD’nin d›fl politikalar› de¤iflti mi,halen ayn› m›?

‹‹llhhaann UUzzggeell:: fiöyle söyleyeyim, ABD’nin ne iç po-litikas› ne de d›fl politikas› baflkanlarla de¤iflmez. Ya-ni de¤iflen araçlar›d›r, görünümüdür, imaj›d›r. Kiimaj›n günümüzde giderek önemi art›yor. Dolay›s›y-26

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

röportaj

Siyahi bir lider oldu¤u için dünya kamuoyunun ABD politikalar›n›de¤ifltirecek bir kahraman gözüyle bakt›¤› H. Barack Obama, ABD Baflkanl›¤›na seçildikten hemen sonra ziyaret-lerine bafllad›. ‹lk olarak Kanada’y› daha sonra 6 Nisan günü de Türkiye’yi ziyaret etti. Bu ziyarette burjuvamedya Obama’ya kilitlendi ve daha önce pek an›lmayan ilk ad›n› yani Hüseyin’i öne ç›kartt›. Bu ziyaretin nedeni-ni sormaktan çok topluma ziyareti “tarihi ziyaret” olarak sunulup Hüseyin’in gelifli “sevinç ve onurla” karfl›land›.Sadece devrimci bas›n, de¤iflenin emperyalist-kapitalizmin rengi oldu¤unu söyleyebilmiflti. Burjuva medya iseObama’n›n nerede kald›¤›na, ona hangi yemekler sunuldu¤una, hangi yollar›n onun için kapand›¤›na yani nas›la¤›rland›¤›na odaklanm›flt›.

Türkiye’ye gelen Amerika’n›n ilk siyahî baflkan› Obama, bir anda bütün sorunlar unutturularak ülkenin enönemli gündem maddesi oldu. Sadece 1-7 Nisan tarihleri aras›nda Obama ile ilgili olarak gazete, dergi ve habersitelerinde yay›nlanan tüm haberler toplam› 12 bin 534’tür. Yine ayn› tarihlerde toplam 598 köfle yazar›n›n367’si, köflelerini Obama’ya ay›rd›.

Özgür Düflün Kolektifi olarak çok de¤inilen popüler konular› bir yana b›rakarak; Obama’n›n ülkemize ziyare-tinin önemini, nedenlerini ve Türkiye-ABD iliflkilerinde nas›l bir sürece girildi¤ini Ankara Üniversitesi Uluslararas›‹liflkiler Bölümü Ö¤retim Üyesi Doç. Dr. ‹lhan Uzgel ile konufltuk.

Page 30: Özgür Düşün Sayı 46

27

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

la Obama’yla ne ABD iç politikas› ne de ABD d›flpolitikas›nda öze iliflkin köklü de¤ifliklik olmad›, ol-maz da. Dünyan›n, ABD sisteminin ihtiyaç duydu-¤u bir yüz de¤iflikli¤ini, görüntü de¤iflikli¤ini sadeceTürkiye de¤il; dünyan›n di¤er ülkeleri de gördü veObama’y› bir kurtar›c› olarak de¤erlendirdi. Bu ABDsistemindeki de¤iflikli¤in ihtiyac›n› hisseden di¤ermüttefik ülkelerin ve toplumlar›n verdi¤i destektiryaln›zca. Böyle tan›mlamak laz›m, yoksa ABD’nin,siyasette bir de¤iflim içinde oldu¤unu söyleyemeyiz.fiimdi 1945’ten bu yana küresel sistem, bir Ameri-kan hegemonyas› etraf›nda örgütlenmifl durumda veABD bu kapitalist sistemin bütün üst yap›s›n› olufl-turuyor. Bunun kolektif ifllerini yerine getiriyor. Bu-rada flu tür sorunlar ç›k›yor: Amerika’daki Cumhuri-yetçi parti iktidara geldi¤inde Amerikan kapitalizmi-nin tekil ihtiyaçlar›na daha fazla karfl›l›k gelecek si-yasetleri istiyor. Bu dünyada bir gerilim yarat›yor.Bu gerilimin ad› yanl›fl kondu, yani Amerika’yla yada Bat› dünyas›yla ‹slam dünyas› aras›ndaki iliflkigibi gösterildi. Esas gerilim kapitalist sistemin için-de yarat›l›yor. Irak krizinde bunu çok belirgin gör-dük. Demokratlar iktidara geldi¤inde daha liberalve enternasyonalist bir çizgide hareket ediyorlar vedaha çok küresel kapitalizmin ihtiyaçlar›n› göz önü-ne al›yorlar. fiimdi bu hem Amerikan sistemi içinhem de küresel kapitalizm için çok ideal bir durumuda yans›tacak. E¤er Amerika yaln›zca Cumhuriyet-çilerin yürüttü¤ü gibi bask› ve kuvvet kullan›m›n›,onlar›n kendi nötr terimleriyle tek tarafl› siyaset iz-lerlerse, bu küresel ölçekte bir meflruiyet kayb›nayol açar. R›zay› üretemiyorlar; ama meflruiyet kriziöncesinde yeni gelecek bir demokrat hükümetle, yö-netimle gidermeye çal›fl›yorlar. Fakat onu da ‹ngiliz-ce deyimiyle çok tarafl›, yani müttefiklerini de gözönüne alan diplomasi, ekonomi, uluslararas› hu-kuk, uluslararas› örgütler gibi araçlar kullanarak ya-p›yorlar. Fakat gücü arka plana att›¤› için hep de-mokrat parti çizgisinde de götüremiyor. Çünkü o daAmerikan gücünün zaafiyeti gibi yorumlanmayabafllan›yor. Dolay›s›yla bununla da dönemsel ola-rak el de¤ifltiriyor olmas›, Amerikan sisteminin iflle-yiflini çok kolaylaflt›r›yor. Ve dünya bir dönem cum-huriyetçilere k›z›yor sonra bir demokrat geliyor iflteJimmy Carter geliyor, sonra Ronald Reagan geliyor,sonra Clinton geliyor, sonra tekrar Bush geliyor,sonra Obama geliyor ve kapitalizm böyle devamediyor. Küresek kapitalizmde de¤iflen bir fley olmu-yor. Problem bu!

ÖÖDD:: Irak savafl›n›n da bunun göstergesi oldu¤un-dan bahsettiniz. Peki Obama’n›n Irak üzerindensöylemlerine bakt›¤›m›zda, Irak ile olan iliflkilerindaha sonraki süreçlerde farkl›laflaca¤›n› söyleyenObama, Irak’ta var olan savafl›n bitece¤ine dair me-sajlarda bulundu. Obama’n›n bu söylemlerini nas›lde¤erlendirmek gerekiyor, bu söylemleri az önce debelirtti¤iniz gibi politikan›n de¤iflmesi de¤il de araç-lar›n de¤iflmesi olarak m› de¤erlendirmek gerekiyor?

‹‹UU:: Irak’tan çekilme konusunda zaten bir kon-sensus olufltu. Çünkü Irak’› askeri iflgal alt›nda tut-man›n Amerika’ya art›k bir faydas› kalmad›. 2006sonunda Amerikan yönetimi bu karar› ald›. Ve afla-mal› olarak burada baz› düzenlemeler yapt›, Sünni-leri ve fiiileri sistemin içine dahil etti. ‹lk önce orada

Sünniler ve fiiiler aras›nda bir tür kan davas› yaratt›-lar. Büyük bir olas›l›kla bunu Amerika da tetikledi.Düflünebiliyor musunuz bir ülke iflgal ediliyor ve buülke içindeki gruplar birbirleriyle savafl›yor. Bu dün-ya tarihinin en anlams›z olay›yd›. Muhtemelen butetiklendi; çünkü bu iki güç birleflseydi, yani Sünni-ler ve fiiiler Amerikan iflgaline karfl› savaflsalard›,Amerika’n›n kay›plar› bunun on kat› olurdu. Amabirbirleriyle savaflt›lar çok tuhaf bir fley yafland› vedikkat ettiyseniz kimse de bundan bahsetmedi.Medyada buna dair bir fley duymad›k, bunu haberdüzeyinde duyduk hep. Küreselleflme dönemindedo¤rudan toprak iflgali pahal›, bedeli çok yüksek birfley. Dolay›s›yla zaten bunun kendisi, kapitalistmant›¤›n günümüzdeki boyutlar›na çok uymuyordu.Biraz zorlad› ve bundan zarar da gördü, baz› nokta-larda kendisi için baz› sonuçlara da ulaflt›. Ama ar-t›k Irak’ta Amerikan askeri tutman›n bir yarar› ve an-

Page 31: Özgür Düşün Sayı 46

lam› kalmad›. Çünkü bir kukla hükümeti var, yanidünyan›n baflka yerlerinde bu merkezle çevre ara-s›ndaki ba¤›ml›l›k iliflkisi nas›l sürüyorsa Irak ile desürdürebilir. Orada yüz k›rk bin Amerikan askeri tut-man›n maliyetini üstlenmesine gerek kalmad›. O as-ker zaten nerede laz›m? O asker Afganistan’da la-z›m! 90’lar da Amerika’n›n Balkanlarda 40 bine ya-k›n askeri vard›. Oradaki çat›flmalar bitince bu as-kerleri Irak’ta kulland›. fiimdi Irak’ta çat›flmalar› ya-vafllatt›. Onlar› Afganistan’da kullanacak, oray› to-parlayacak kendisine göre düzenleyecek. fiu andaIrak’ta kukla bir yönetim var ve bu Obama dönemi-

ne denk getirildi ki, Irak’tan asker çeken bafl-kan olarak Obama görülsün, onun dün-

yadaki imaj›n› dolay›s›yla Ameri-ka’n›n imaj›n› toparlam›fl olsun.

ÖÖDD:: Böyle bir süreçte, bur-juva medyas› bir yana devletyetkilisi bir yana Türkiye’nintamam›, Obama’n›n Türki-ye’ye geliflini tarihi bir olayolarak de¤erlendirdi. Med-ya bu olay› çok abartt›. Ay-n› zamanda AbdullahGül’ün çeflitli konulardaObama’ya karfl› sözlerininas›l ele almak gerekiyor?

‹‹UU:: Tabi tabi, abartt› do¤-ru söylüyorsunuz, bu feci bir

fley. Türkiye gibi bir ülkedemaalesef ‹slamc›s›ndan sosyal

demokrat›na kadar Amerika ile ya-k›n iliflkiler kuran herhangi bir siyasi

aktör baflar›l› gibi görünüyor, temelproblem burada. Yani sizin alg›lay›fl›n›zda, iliflkilerikuruflunuzun mant›¤›nda bir sakatl›kla bafll›yorsu-nuz. Obama’n›n Türkiye’ye geliflini, Türkiye’de kimedyan›n yans›t›fl biçimi feci korkunç bir fleydir. Ya-ni bir Amerikan baflkan›n›n bizatihi Türkiye’ye ad›matmas› Türkiye aç›s›ndan mutluluk ve gurur vericibir olay olarak de¤erlendirildi, Türkiye tarihinin hiç-bir zaman, hiçbir döneminde böyle bir fley olmad›.Bu gelinen noktada burada da bir ortakl›k var. Hanimesela birbiriyle kavga eden Do¤an grubuyla hükü-met aras›nda, ikisi de bunu kutsad›lar, bunun büyükönemli bir olay oldu¤unda hem fikirdiler. Oysa birAmerikan baflkan›n›n Türkiye’ye gelmesi dünya aç›-

s›ndan da gitti¤i yer önemli olmakla birlikte, bununiçeri¤i önemliydi. Geldi¤inde hegemonik yap›lanmagibi bir taleple geliyor. Geldi ve neler istedi¤inin ba-z›lar›n› aç›kça söyledi. Büyük bir olas›l›kla dolayl›kapal› görüflmelerde dillendirmifltir, bunun en önem-li ayaklar›ndan bir tanesi de Afganistan’a asker talepedilmesi. Dolay›s›yla Obama bu tür talepler için gel-di. Bir de bu Bush döneminde özellikle Müslümantoplumlarla yarat›lan ayr›m› gidermek için. Türki-ye’ye buradan mesaj verdi: “Benim ailemde de Müs-lüman var, yani ‹slam dünyas›yla savafl içinde de¤i-liz”. Oysa Bush, a¤z›ndan Haçl› Seferi laf›n› kaç›r-m›flt›. Obama bu imaj› de¤ifltirmek için Türkiye’yegeldi. Bu Türkiye ile do¤rudan sorunlarla ve Türki-ye’nin içindeki s›k›nt›larla do¤rudan ilgisi olan birkonu de¤il. Türkiye’nin gündemi ve sorunu bu de¤il.

ÖÖDD:: Geçti¤imiz günlerde Abdullah Gül ‹ran’a birziyarette bulunmufltu. Bu ziyareti nas›l de¤erlendir-mek gerekiyor? Bunun yan› s›ra Obama Türkiye’yegeldi¤i zaman Meclisteki parti yetkilileriyle ayr› ayr›görüflme yapt›. Çeflitli parti yetkilileriyle kulisler yap-t›. Obama’n›n DTP ile görüflmesini nas›l de¤erlendir-mek gerekiyor? Önümüzdeki günlerde yap›lacakKürt Konferans›’na bu görüflmelerin ne gibi bir etki-si olabilir? (Röportaj yap›ld›¤›nda konferans henüzertelenmemiflti.)

‹‹UU:: Amerika için flöyle bir problem vard›: Bushyönetimi s›ras›nda, Türkiye’nin AKP gibi muhafaza-kâr ve neo-liberalleri ile Amerika’n›n muhafazakârve neo-liberalleri örtüfltü. Ve burada da zihinsel birparalellik var. Bir de Türk medyas› nedense AKP dö-neminde, Türk Amerikan iliflkilerinde kriz varm›fl gi-bi bir hava yaratt›. Oysa yoktu ve AKP dönemindeTürk-Amerikan iliflkileri bak›m›ndan, Türk tarihininen yak›n iliflkileri yafland›. Birçok Amerikal› uzmanflunu fark etti: Türkiye’deki halklar›n içinden Türki-ye’de yükselen bir milliyetçilik, ulusalc›l›k ve Ameri-kan karfl›tl›¤› var. Yani Ortado¤u co¤rafyas› içindeAmerikan karfl›tl›¤› en yüksek neredeyse Türkiye’deseyretti. Bunu fark ettiler ve bunu gidermenin yolla-r›na bakt›lar. Haz›rlanan birçok rapor flunu söyledi:Amerikan yönetimi sanki Türkiye ile de¤il de “Türki-ye’de bir tek AKP ile ifl yap›yormufluz” gibi bir izle-nim yaratt›k dediler. Dolay›s›yla bu görüntünün gi-derilmesi ve Türk siyaseti ile Türk toplumunun fark-l› kesimlerine ulafl›lmas› konusunda zaten öncedençeflitli raporlar yazd›lar. Bunun yerine flöyle bir izle-28

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

Dolay›s›ylaObama bu tür talepler

için geldi. Bir de bu Bushdöneminde özellikle Müslü-

man toplumlarla yarat›lan ay-r›m› gidermek için. Türkiye’yeburadan mesaj verdi: “Benim

ailemde de Müslüman var, yani‹slam dünyas›yla savafl içindede¤iliz”. Oysa Bush, a¤z›ndanHaçl› Seferi laf›n› kaç›rm›flt›.

Obama bu imaj› de¤ifltir-mek için Türkiye’ye

geldi.

Page 32: Özgür Düşün Sayı 46

29

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

nim yaratmay› hedefliyorlar: “Biz bir tek AKP ile iflyapm›yoruz, tamam bizim Türkiye’deki adam›m›zAKP; ama Türkiye’de di¤er sektörler var, siyasi hare-ketler var, di¤er toplumsal talepler var.” Amerikand›fl politikas› için mademki toparlanma dönemi,“Türkiye’deki di¤er politik aktörlere de uzanmak isti-yoruz” düflüncesi hâkim. CHP, MHP ve DTP ile gö-rüflmesini bu ba¤lamda ele alabiliriz. Ama DTP ile il-gili ayr› bir boyut daha var. O da Kürt sorunununkendi dinamikleri. Zaten DTP’ye bir mesaj gönderil-di. O mesaj da asl›na bakarsan›z, Türkiye’dePKK’nin tasfiyesi karfl›l›¤›nda Kürt Konferans›d›r.Türkiye’nin Kuzey Irak’taki Kürdistan Bölgesel Yö-netimi’ni tan›mas› karfl›l›¤›nda PKK’nin silahl› gücü-nün tasfiye edilmesi pazarl›¤›d›r. Bu pazarl›¤› yeni-den dile getirin ve PKK’den kendinizi uzaklaflt›r›ndenmifltir. Mesela dün bafllayan operasyon da bu-nun bir uzant›s›d›r.

ÖÖDD:: Önümüzdeki günlerde DTP kendi kongresi-ni gerçeklefltirecek, Kürt konferans›ndan önce devle-tin, DTP’ye Kürt Konferans›n› yapt›rmamak gibi birdüflüncesi söz konusu iken DTP’ye bir operasyondüzenledi. DTP’ye yönelik devletin bu sald›r›s›n›nalt›nda yatan nedenler ne? Sizce bu sald›r›, yap›la-cak olan Kürt Konferans›nda DTP’nin alaca¤› karar-lar› etkiler mi?

‹‹UU:: Do¤ru olabilir. Türkiye biliyorsunuz 2004’tenitibaren, yani Kürdistan Bölgesel Kürt Yönetimi ku-rulduktan itibaren hiçbir Türk devlet yetkilisi bu yö-netimle aç›k siyasi temasta bulunmad›; ama el alt›n-dan görüfltü. Ama konuflmay› reddediyordu. Halaherhangi bir d›fliflleri bakan› gidip Erbil’de görüflmeyapm›yor. Ama yapacak! Bunun iflaretini AbdullahGül verdi biliyorsunuz, Kürdistan laf› edildi. Yani buKuzey Irak karfl›l›¤›nda, PKK’nin tasfiyesi görüflme-sidir.

ÖÖDD:: Son zamanlarda gündemi yo¤un bir flekildemeflgul eden Ermeni Soyk›r›m› konusunda Obama,meclisteki konuflmas›nda Ermeni Soyk›r›m›n› ima edipdüflüncelerinin de¤iflmedi¤ini söyledi. Bu söylemlersöz konusu düflünceyi Türkiye’ye kabul ettirmeye ha-z›rl›k m›d›r acaba? Bu ABD’nin Türkiye üzerinde kur-du¤u hegemonyan›n bir göstergesi olabilir mi?

‹‹UU:: Tabi bu topraklarda bir Ermeni Soyk›r›m› ya-fland›¤›n› Türkiye kabul etmez. Bunu kabul etmesini

beklemek de do¤ru olmaz. Amerika kabul eder mi?Amerika’da kabul etmiyor. Bu konu onun elinde kul-land›¤› kozlardan sadece bir tanesidir. Mesela bukozu çok aç›k bir flekilde flimdi Türkiye-Ermenistans›n›r›n›n aç›lmas› için kullan›yor. Ve bütün pazarl›¤›bunun üzerine kurdu. Yani siz Ermenistan ile kap›y›aç›n, biz de Ermeni soyk›r›m› oldu¤unu hem söyle-meyelim hem de kongreden geçmesini engelleyelim.Bunu da niye yap›yorlar. Çünkü Ermenistan siyasive askeri olarak Rusya ile çok yak›n iliflkidedir. Tür-kiye Ermenistan kap›s›n› açs›n ve Türkiye-Ermenis-tan ba¤lar› güçlensin, böylelikle Rusya’n›n etkisin-den uzaklaflt›ral›m, siyaset budur: T›pk› Suriye ileyapt›klar› gibi. Suriye de biliyorsunuz asl›nda Orta-

do¤u’da ba¤›ms›z ha-reket eden, Amerikanhegemonyas›ndanuzak duran bir ülke.Türkiye’nin Suriye’yeiliflkin aç›klamas›n›nalt›nda da bu vard›r.Yani Türkiye üzerin-den Amerika’ya ya-k›nlaflmak, bat›ya ya-k›nlaflmak siyasetivard›r. Bunu Türki-ye’de yanl›fl yorumlu-yorlar. Mesela bunu,Türkiye’nin kendiözerk ve ba¤›ms›z d›flpolitikas›n›n biruzant›s› olarak görü-yorlar. Amerika’yara¤men yap›ld›¤›n› savunuyorlar. Asl›nda bu Ameri-ka ile koordineli bir flekilde Suriye’yi dünya sistemi-

Obama’yla ne ABD iç politikas› nede ABD d›fl poli-tikas›nda öze iliflkin köklü de¤ifliklik olmad›, ol-maz da. Dünyan›n, ABD sisteminin ihtiyaç duydu-

¤u bir yüz de¤iflikli¤ini, görüntü de¤iflikli¤ini sadeceTürkiye de¤il dünyan›n di¤er ülkeleri de gördü ve Oba-ma’y› bir kurtar›c› olarak de¤erlendirdi. Bu ABD siste-mindeki de¤iflikli¤in ihtiyac›n› hisseden di¤ermüttefik ülkelerin ve toplumlar›n verdi¤i des-tektir yaln›zca. ”

Page 33: Özgür Düşün Sayı 46

ne entegre etme sürecidir. Türkiye’deki hükümetin‹slamc› kimli¤inden yararlanarak buraya yaklafl›yor-lar. Afla¤› yukar› Ermenistan’da da ayn› fleyi yapma-ya çal›fl›yorlar bence.

ÖÖDD:: Türkiye-ABD iliflkileri, ABD ile Ortado¤uiliflkilerinde ne gibi de¤ifliklikler olacak?

‹‹UU:: Biri Afganistan. Zaten Türkiye Afganistan’adaha fazla asker göndermeyi kabul ediyor. ‹kincisi‹ran; çünkü önümüzdeki bir-iki y›l içinde ‹ran’dakinükleer tesisleri, yani flu anda enerji alan›nda önem-li olan silaha dönüflmemifl nükleer tesisleri, ya Ame-rika ya da ‹srail vuracak. O zaman da dünya kamu-oyunda, “Obama da zannetti¤imiz gibi biri de¤il; bi-

zim beklentimiz böyle de¤ildi” gibi karfl›lanacak.Ama sonra baflka bir fley olur, yumuflat›l›r. Ama‹ran’› vurma ihtimali var ve burada Türkiye’nin ala-ca¤› pozisyon çok önemli. Yani, ya Türkiye üzerin-den vuracak, yani Akdeniz’den vuracak, ya da K›z›l-deniz üzerinden vuracak. Ama burada Türkiye’ye birfley düflebilir ve hükümet üzerinde bir bask› olufltu-rulabilir. fiu anda diplomatik süreç zorlan›yor. E¤eroradan bir sonuç elde edemezse, bunu muhtemelenBush yönetimi yapacakt›; ama Irak’ta ifller çok iyigitmedi. Irak’ta ifller iyi gitmeyince ‹ran’a geçemedi.Yoksa planlar›nda vard› muhtemelen. fiimdi bu ifl

Obama yönetimine kald›.

ÖÖDD:: Türkiye’de süreç medyas›yla, siyasetiyle negibi etkiler yaratabilir? Ermeni soyk›r›m›n›, Türki-ye’nin kabul etmesi ve Ermenistan s›n›r›n›n aç›lmas›söz konusu olabilir mi?

‹‹UU:: Ermeni soyk›r›m›n› kesinlikle Türkiye kabuletmez. Türkiye’de flu an tart›fl›lan fley s›n›r›n aç›l-mas›d›r. Hemen de¤il; ama önümüzdeki y›l›n so-nuna kadar s›n›r aç›l›r. S›ca¤› s›ca¤›na de¤il, Oba-ma gelir gelmez de¤il, çünkü s›ca¤› s›ca¤›na s›n›r›açamaz. Siyasetin ana ilkelerinden biri de ba¤lan-t›lar›n çok görülmemesi, bir flekilde örtülmesi; buyüzden hemen olmaz. Bu aflamal› olur, biliyorsu-nuz baflka pazarl›klar da var. 2007 y›l›ndan beriTürkiye ve Ermenistan ‹sviçre’de kapal› görüflme-ler yap›yor. Bu görüflmeler bir yere var›r m› varmazm› bilinmez. Ama iflin içine baflka pazarl›klar dagirebilir. Önümüzdeki dönem Türkiye’de ne gibigeliflmeler olur bu çerçevede diye soruyorsan›z bu-na flöyle cevap verebilirim: Türkiye flimdi dönüflü-yor. H›zl› giden bir muhafazakârlaflma vard› vedinsel bir olguyla Türkiye toplumunun iç bölgelerihep muhafazakârd›. Fakat bunun içine bir dinselö¤e kat›ld›. Yani böyle cemaat, tarikat temelli birmuhafazakârlaflma eklendi. Burada bir problemoldu¤u görülüyor. Amerika da bu kadar›n› istemi-yor. Biraz buna frene basma ihtiyac› içinde oldu¤ugörülüyor. Buraya geliflinde hem verdi¤i mesajlarhem de Clinton’›n D›fliflleri Bakan›’n› ziyareti vetabiî ki de Obama’n›n ziyareti bunu gösteriyor. Bu-na ra¤men biz bir dönüflümün ortas›nda yafl›yo-ruz. Onun içinden geçiyoruz, bu yüzden belki tamolarak alg›lam›yor olabiliriz; ama Türkiye de¤ifli-yor. Yani yeni Türkiye Cumhuriyeti oluyor. Haya-t›n temel ilkesi silahl› kuvvetler de de¤ifliyor. Ulu-salc› direnifl k›r›l›yor, biraz muhafazakârlaflma, pi-yasac›l›k, Amerikan hegemonyas›n›n bu bölgedekiifllevini yerine getirme, bu fonksiyonlarla belirgin-lefliyor. Dolay›s›yla önümüzdeki 5-10 y›l içinde buyeni dönüflüm baya¤› bir ilerler. Buradan iyi birfley ç›kar m› tart›fl›l›r.

ÖÖDD:: Bize zaman ay›rd›¤›n›z için teflekkür ede-riz…

‹‹UU:: Ben teflekkür ederim…

************30

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

Ermeni soyk›r›m›n› kesinlik-le Türkiye kabul etmez. Türkiye’de fluan tart›fl›lan fley s›n›r›n aç›lmas›d›r. He-men de¤il; ama önümüzdeki y›l›n sonu-na kadar s›n›r aç›l›r. S›ca¤› s›ca¤›na de¤il,Obama gelir gelmez de¤il, çünkü s›ca¤›s›ca¤›na s›n›r› açamaz. Siyasetin ana il-kelerinden biri de ba¤lant›lar›n çok gö-rülmemesi, bir flekilde örtülmesi; buyüzden hemen olmaz. Bu aflamal› olur,biliyorsunuz baflka pazarl›klar da var.2007 y›l›ndan beri Türkiye ve Ermenis-tan ‹sviçre’de kapal› görüflmeler yap›-yor. Bu görüflmeler bir yere var›r m›,varmaz m› bilinmez. Ama iflin içine bafl-ka pazarl›klar da girebilir.

Page 34: Özgür Düşün Sayı 46

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

31

Hay

dar

Baya

r-1

Nol

uF

Tipi

Hap

isha

nesi

Teki

rda¤

Y›lm

azG

üney

Kül

tür

veSa

nat

Fest

ival

i

....Nar›n morlaflt›¤› yerdeyiz yine Ayn› kutsal mavinin yüre¤indeyiz Ne tap›naktay›z flu anda Ne agorada ne sarayday›z Her yerde birden kutlanan Ç›¤l›k 盤l›¤a bir zaferdeyiz Y›llar sonra bütün bask›lara inat Yefleren bir dal Ve k›r›lan bir zincir sevincindeyiz.....

Adnan Yücel

Page 35: Özgür Düşün Sayı 46

Y›llardan beri devrimci gençli¤in özellikle üniversi-telerde verdi¤i mücadele faflizm taraf›ndan birçok yol-la bast›r›lmaya çal›fl›l›yor. Üniversitelerde konuflland›r›-lan çevik kuvvet, özel güvenlik birimleri (ÖGB) ve y›llar-d›r bir üniversitenin temel bilefleni olarak(!) üniversite-lerde çal›flan sivil polisler ve istihbarat elemanlar› vas›-tas›yla uygulanan fiziksel ve psikolojik fliddet, devrim-ci ö¤rencilerin mücadelesi karfl›s›na ç›kart›lm›flt›r. Bun-lar etraf›nda hayat bulan soruflturma, gözalt› ve tutuk-lama terörü de s›kça kullan›lan metotlard›r. Son za-manlarda mizah dergilerine dahi tafl ç›kartacak sudansebeplerle aç›lan soruflturmalar ve akabinde verilencezalarla sindirme politikas› daha da keskinlefltiriliyor.Egemen güçlerin, üniversitelerdeki mücadeleyi siste-

matik olarak bast›rmak için bafl vurduklar› bir baflkayol da sivil faflistleri devrimci-demokrat ö¤rencilerinüzerine salarak t›rmand›rmaya çal›flt›klar› gerilimdir.Bizzat devletin kolluk güçleri ve üniversite yönetimle-ri taraf›ndan korunan sivil faflitler, ihtiyaç dahilindedevletin yarg›s›z infaz ve katliam gibi politikalar›ndahaz›r birer eleman haline getirilebilmektedir. Bahçeli-evler Katliam›, 16 Mart Beyaz›t Katliam› ve yak›n za-manda ifllenen Hrant Dink cinayeti bu duruma örnekteflkil etmektedir. Fakat yaz›m›z›n amac›, son dönem-lerde baflta Ankara, ‹stanbul, Çanakkale, Eskiflehir,Adana, Kocaeli, Edirne, Mersin ve Uflak’ta devrimci, de-mokrat ve yurtsever ö¤rencilere yönelik gerçeklefltiri-len faflist sald›r›lar›; alt›nda yatt›¤› temel nedenler, an-32

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

ÜniversitelerdeÜniversitelerdeYaflanan FaflistYaflanan Faflist

Sald›r›larSald›r›lar Üzerine…Üzerine…

“Birini öldürmenin çeflitli yollar› vard›r. Karn›na birb›çak saplars›n›z, ekme¤ini çalars›n›z, hastal›¤›n›sa¤altmazs›n›z, berbat bir evde yaflat›rs›n›z,ölümüne çal›flt›r›rs›n›z, intihara sürüklersiniz,savafla yollars›n›z vb. Memleketimizde bunlar›n çok az› yasakt›r.”

Bertolt Brecht

Page 36: Özgür Düşün Sayı 46

33

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

lay›fl ve söylemleriyle birlikte analiz etmek olacakt›r.

Yukar›da bahsetti¤imiz gibi son dönemlerde birçokyerelde devrimci, demokrat, yurtsever ö¤rencilere yö-nelik sald›r›lar gerçekleflti. Bu sald›r›larda birçok ö¤ren-ci yaraland›. Genellikle darp ya da sat›r, b›çak gibi ke-sici aletlerle yaralanan ö¤rencilerden baz›lar›na, alt›aya varan ifl göremez raporu verildi. Yabanc›s› olmad›-¤›m›z di¤er bir nokta ise gerçekleflen onca sald›r›dahiçbir olay›n faillinin yakalanamamas› ya da bilinen fa-iller hakk›nda herhangi bir yasal ifllem yap›lmamas›d›r.En dikkat çekici nokta ise birçok sald›r›n›n “güvenlik”güçlerinin gözetiminde yap›lmas›d›r. Birçok üniversite-de yürürlükte olan kap›larda üst ve çanta aramas›nara¤men; silah, sat›r, b›çak gibi öldürücü aletlerin orga-nize bir flekilde rahatl›kla üniversitelere sokulup çeflit-li olaylarda kullan›lmas›, yap›lan aramalar›n ö¤rencile-rin güvenli¤inden ziyade demokratik haklar mücade-lesinin engellenmesini amaçlamas›ndan kaynaklan›-yor. Zaten demokrasi bilincinin yerleflti¤i bir üniversi-tede üst, çanta aramas› gibi insanl›k onurunu rencideeden hiçbir uygulamaya gerek kalmaz.

Çanakkale’de 18 Mart Üniversitesi yerleflkesindeözel güvenlik birimleri ve sivil polislerin gözetimindegerçekleflen faflist sald›r›dan sonra dekanl›¤a durumuanlatmak için giden ö¤rencileri, dekanl›k binas›ndatehdit etmek için haz›r bekleyen ve kendisinin jitemelman› oldu¤unu söyleyen kifliler, sald›r›lar›, devletinbizzat kendi eliyle organize etti¤ini bir kez daha kan›t-lam›flt›r. Yine ‹stanbul Üniversitesi’nde toplu ç›k›fl yap-makta olan ö¤rencilere Unkapan›’nda yap›lan ve üçö¤rencinin yaraland›¤› sald›r›dan hemen sonra, k›sa birsüre içinde sivil polislerin olay yerine ulaflmas› ve gö-zalt›na al›nan bir sivil faflistin ifadesi al›nd›ktan sonraserbest b›rak›lmas›, sald›r›lar›n kimin taraf›ndan orga-nize edildi¤inin ve sald›r›y› gerçeklefltirenlerin nas›l ko-rundu¤unun ç›plak bir flekilde ifadesidir. Elbette ki sis-temin hiçbir kurumundan olaylara nesnel yaklafl›padalet da¤›tmas› gibi bir beklentimiz olamaz. Böyle birbeklenti eflyan›n tabiat›na ayk›r› olur. Ancak verdi¤i-miz örneklerin, sald›r›n›n bütünlüklü olarak halk genç-li¤inin mücadelesini çeflitli yollarla sindirmenin nas›lorganize edildi¤ine iflaret etmesi bak›m›ndan, anlaml›olaca¤›n› düflünüyoruz.

Gerçekleflen sald›r›lar esnas›nda kullan›lan söylem-leri inceledi¤imizde ise sald›r›lar›n içi bofl söylemlerüzerinden gerçekleflti¤ini çok rahatl›kla görebiliriz. Ör-ne¤in sald›r›lar esnas›nda s›kl›kla kullan›lan “Vatan Ha-inleri!”, “fiehitler ölmez, vatan bölünmez!”, “Komünist-ler Moskova’ya!”, “Bölücüler Kandil’e” gibi söylemler,

sistemin genel anlamda bilinçlerde yaratt›¤› faflist ide-olojinin ne kadar güçlü oldu¤unu gösteriyor. “Vatan”alg›s› art›k tümüyle egemen s›n›flar›n ve ulusun ç›kar-lar›n› temsil eden bir noktaya oturuyor. Faflistlerin ka-fas›ndaki vatan anlay›fl› genel anlamda, ayn› topraklarüzerinde yaflayan insanlar›n s›n›fsal ve ulusal çeliflkile-rinin yok say›larak sadece ezen s›n›flar ve ulusun kim-li¤ini ifade etmektedir. Bu anlay›fl da esasta sisteminbu co¤rafya özgülünde, ezilenlerin verdi¤i mücadeleyibast›rmak için izledi¤i ve belli oranda da baflar›l› oldu-¤u yan›lsamal› bir bilinç yaratma çabas›ndan ibarettir.Egemen güçlerin genifl y›¤›nlar›n bilincinde yaratmayaçal›flt›¤› “vatan” alg›s› tam da Naz›m Hikmet’in bir fliirin-de anlatt›¤› gibi kendilerinin çiftliklerini, kasalar›n›, çekdefterlerini, ödeneklerini, maafllar›n› ezilenlerin ise flo-se boylar›nda açl›ktan ölmelerini, so¤ukta it gibi titre-melerini, yaz›n s›tmadan k›vranmalar›n›, fabrikalarda,atölyelerde, tarlalarda kölece çal›flma koflullar› alt›ndasömürülmesini meflrulaflt›rmaktan baflka bir fley de¤il-dir. Bu alg›, ezilenler üzerindeki bask› araçlar›n›n dameflrulaflt›r›lmas›d›r. Ya da emperyalistlerle yap›langizli ve aç›k anlaflmalarla bu ülkenin ham maddeleri-nin, do¤al kaynaklar›n›n, ifl gücünün emperyalistlerepeflkefl çekilmesinin gizlenmesidir. Ayn› flekilde özel-likle Kürt ulusu özgülünde bu co¤rafyada yaflayan di-¤er ezilen ulus ve az›nl›klar› yok sayarak kendi kontro-lünde tek tip insan yaratma çabas›d›r.

Yaflam›n her alan›nda Kürtlere, devrimcilere yöne-lik linç kampanyalar› düzenlemekten geri kalmayanfaflist anlay›fl, s›n›f savafl›n› ve Kürt ulusal hareketininverdi¤i mücadeleyi marjinallefltirmeye çal›flmaktad›r.Ortaya konulan ideoloji elbette sadece s›n›fsal ve ulu-sal anlamda fliddet içermiyor. Ayn› zamanda cinsel an-lamda kad›nlara yönelik iki yönlü fliddeti de bünyesin-de bar›nd›r›yor. Birinci yön, sald›r›larda genellikle kulla-

Y›llard›r kendisini tek dil, tek bayrak tek millet po-litikas› üzerinden var eden bir resmi ideolojiye sa-

hip devlet yap›s› bu co¤rafyadaki s›n›f ve ulusalfarkl›l›klar› inkar etmekte ve kültürel zenginlikleride yok etmek istemektedir. Üniversitelerde bu res-mi ideoloji çerçevesinde yürütülen ve kolluk güçle-

rinin de bir parças› oldu¤u faflist sald›r›lar bizzatdevlet eliyle var edilip, büyütülüyor. Bu politikalar,hayata geçirilirken, sistemin tüm kurumlar›na biçi-

len belli görevler çerçevesinde yürütülüyor.

Page 37: Özgür Düşün Sayı 46

n›-lan flid-det ve sin-kafl› küfürlerle fizikive psikolojik fliddetin ancakfaflizmin kendini var etti¤i erkek egemen anlay›fl› ifadeediyor. ‹kinci yönü ise kendi içlerinde yüksek mertebebahflettikleri “Asenalar›” ve di¤er kad›nlar› faflist ide-oloji üzerinden “erkeklefltirmekteyi” ifade ediyor. Ken-disini sadece güç ve iktidar fetiflizmi üzerinden vareden bir ideolojinin, insanlara s›n›fsal, ulusal ve cinselkimlikleri üzerinden fliddet uygulamas› kaç›n›lamaz birdurumdur.

Bu politikalar hayata geçirilirken sistemin medya-s›yla, yarg›s›yla, kolluk güçleriyle, istihbarat teflkilatla-r›yla, üniversite idareleriyle sokakta, fabrikalarda, üni-versitelerde, semtlerde faflizmi örgütlemek için bütün-lüklü bir hareket gelifltirdi¤ini görmekteyiz. Bunlar sis-temin hem bask› hem de ideoloji ayg›tlar› olarak sö-mürü ve inkar sisteminin yeniden üretilmesine hizmetetmektedir. Örne¤in son dönemlerde, neredeyse bir-çok televizyon kanal›nda moda haline gelen “Kürt düfl-manl›¤›” üzerine kurgulanm›fl diziler, halklar aras›ndayarat›lan suni düflmanl›¤› artt›ran ifllev görmektedirler.Neredeyse tüm dizilerde ezilen s›n›f ve uluslar›n de¤eryarg›lar› ayak alt›na al›n›rken, egemen s›n›flar›n veegemen ulusun koflaflm›fl de¤erleri yerlere gökleres›¤d›r›lamaz bir duruma getirilmektedir. Ortaya konu-lan tabloda asker oldu¤u için öldürülen veya öldürenemekçi çocuklar› “vatanlar› u¤runa kahramanca sava-flan gençlerimiz” aldatmac›s› üzerine kurgulan›r. Dev-rimcileri veya kendi kaderini tayin etmek isteyen Kürtgençlerini öldürmek, vatanseverlikle iliflkilendirilemez.Di¤er taraftan da her an birbirini satmaya haz›r, kor-kak, ahlaki erozyona u¤ram›fl, ne için savaflt›klar›n› bil-meyen, tek gayeleri insan öldürmek olan bir izlenimyarat›larak devrimciler halk nezdinde küçük düflürül-

meyeç a l › fl › l -

maktad›r. Za-man zaman ölen as-

kerlerin cenaze törenlerindeözellikle Genelkurmay’a ve politikac›lara

yöneltilen elefltiriler gizlenmeye ya da sapt›r›lmaya ça-l›fl›l›r. Çünkü onlar da bilirler ki yaflanan olaylarda ha-yat›n› kaybeden askerler “vatan” için de¤il; bu co¤raf-yadaki egemen güçlerin ç›karlar› için ölürler. Ölen as-kerleri ihtiflaml› törenlerle “u¤urlarken” kendi çocukla-r› en iyi okullarda okur, en iyi iflleri yaparlar, askerlikyapmazlar ya da tehlikenin neredeyse olmad›¤› bölge-lerde “vatan borcunu” öderler. Tekrar egemen güçlerinyaratmaya çal›flt›klar› “vatan” alg›s›na dönersek; bukavram›n kof bir söylemden ibaret oldu¤unu net birflekilde görürüz. E¤er u¤runda kahramanca dövüflüle-cek bir de¤erden bahsedeceksek; o da ezilen s›n›f veuluslar› özgürlü¤e götürecek devrim ve sosyalizm mü-cadelesinden baflka bir kavga olamaz. Bunun d›fl›ndabize görev olarak biçilen, egemen güçlerin ç›karlar› içinölme borcundan baflka bir fley de¤ildir. Bu biçilen gö-revi vatanseverlikle tan›mlamak, asl›nda bu ülkeninemekçilerine karfl› olmaktan ötesi de¤ildir.

Yarat›lan “sahte kahramanlarla” yani ülkesinin ç›-karlar› için “kirli ifllere” bulaflmak zorunda kalm›fl “Po-lat Alemdar” gibi tiplemelerle, sokaklarda var olanlümpen kitlelerin geri duygular› okflanarak yeni katil-ler, uyuflturucu tüccarlar› ve mafya babalar› yarat›l-mak isteniyor. Bu dizilerde insanlar›n güce taparakkendilerini koruyacak güç odaklar› aramalar›n›n zorun-lulu¤u anlat›l›yor. Bu durumu ülkedeki “adalet” anlay›-fl›yla birlefltirdi¤imizde, kafalar›ndaki “hukuk devleti”alg›s› zedelenen birçok insan›n, salt kiflisel ç›karlar› içingüçlüden yana olma güdüsüyle hareket etti¤ini görü-rüz. Bu dizilerde ayn› zamanda, y›llard›r emekçilerin veezilen uluslar›n kendisine karfl› verdi¤i her türlü müca-deleyi engellemek için tüm kirli metotlar› kullanan34

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

Page 38: Özgür Düşün Sayı 46

35

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

devleti masumlaflt›ran bir anlay›fl da mevcuttur.

Burjuva medyas›, yaflananlar› ve sebeplerini ustacagizlemeye çal›fladursun, yaflanan faflist sald›r›lara kat›-lan bireylerin flekillenmesinde kendisine verilen mis-yonu yerine getirmektedir. Ama insanlar›n kafas›ndayaratt›klar› de¤ersizlefltirmeyle, yaflananlar›n bir par-ças› olduklar› gerçe¤ini gizleyemezler. Yaratt›klar› sah-te kahramanlar›n, egemen güçlerin ç›karlar› çerçeve-sinde kazand›klar› imtiyazlarla hayatlar›n› sürdürdük-leri ortadad›r.

Tüm bunlar› birlefltirdi¤imizde yaflan›lanlar›n sade-ce birkaç sivil faflistin sald›r›s›ndan ibaret olmad›¤›, y›l-lardan beri ezilenlerin hakl› mücadelesini her alandaçeflitli yöntemlerle bast›rma u¤rafl›ndan kaynaklanansistematik bir sorun oldu¤u net bir flekilde karfl›m›zaç›k›yor. Bundan kaynakl› üniversitelerdeki anti-faflistmücadeleyi, ülkeye seksen alt› y›ld›r hükmeden devle-tin faflist karakterinden ayr› ele al›p sadece sivil faflist-lere karfl› yönelik mücadeleyle s›n›rl› bir anlay›flla elealmam›z mümkün de¤ildir.

Y›llard›r kendisini “tek dil, tek bayrak, tek millet”politikas› üzerinden var eden bir resmi ideolojiye sahipdevlet yap›s›, bu co¤rafyadaki s›n›f ve ulusal farkl›l›kla-r› inkar etmekte ve kültürel zenginlikleri de yok etmekistemektedir. Üniversitelerde bu resmi ideoloji çerçe-vesinde yürütülen ve kolluk güçlerinin de bir parças›

oldu¤u faflist sald›r›lar, bizzat devlet eliyle var edilipbüyütülüyor. Bu politikalar, hayata geçirilirken siste-min tüm kurumlar›na biçilen belli görevler çerçevesin-de yürütülüyor. Sald›r›lar› gerçeklefltiren kiflilerin ka-rakterlerini, söylemlerini inceledi¤imizde yukar›dabahsetti¤imiz tüm kurumlar›n bu kiflilerin flekillenme-sinde ya da örgütlenmesinde dolays›z veya dolayl›katk›lar›n› net bir flekilde görürüz.

Üniversiteler özgülünde yaflanan son sald›r›lar›nyeni olaylar olmad›¤› göz önünde bulunduruldu¤unda,içinden geçmekte oldu¤umuz süreç ve dahas› yak›ngelece¤in tafl›d›¤› ekonomik ve siyasi çalkant›lar üze-rinden varl›¤›n› ve fliddetini artt›rarak ülke genelindeyayg›nlaflaca¤›n› öngörmek zor de¤il. Üniversitelerdeyaflan olaylar›n sebeplerini anlat›rken de¤inmeden ge-çemeyece¤imiz bir konu da, özellikle ‹stanbul Üniver-sitesi (‹Ü) ve Y›ld›z Teknik Üniversitesi’nde (YTÜ) islam-c› (AKP ve Saadet Partisi gibi egemen güçleritemsileden unsurlar hariç) ve ulusalc› kesimlerle yaflanangerginliklerdir. Bilindi¤i gibi son dönemlerde bu kesim-lerle çeflitli gerginlikler yaflanm›fl ve bunun üzerine bir-çok kurum, bu kesimlere dönük ortak tav›r alma tar-t›flmalar› açm›fl; ancak ortakl›k sa¤lanamam›flt›r. Bukesimlere yönelik ortak tav›r al›nmas›, çeflitli siyasalgençlik guruplar›n›n islamc› ve ulusal kesimlere dairfarkl› programatik bak›fl aç›lar›n›n olmas› dolay›m›ylazaten imkâns›zd›r. Örne¤in; baz› islamc› gruplar›n fizik-sel fliddet kullanmas› gibi yanl›fl bir tutumla birlikte solcenahta bulunan ve kendisini Kemalizm’den ar›nd›ra-mam›fl birçok grubun hatal› yaklafl›m› da gerginli¤i te-tikleyen bir unsur olmufltur. Daha önce de yaflananbirçok gerginlikte oldu¤u gibi son yaflanan gerginlikler-de de “gericilik” kavram› sadece din olgusuna ba¤l›olarak ele al›nm›fl, bu kesimde yer alan herkes “gerici”ve “emperyalizmin ufla¤›” olmakla suçlanm›flt›r. ‹nsan-lar›n yetifltikleri nesnel flartlar atlanarak onlar›n inanç-lar›n› rencide eden bu tutum, do¤all›¤›nda islamc› ce-nahta örgütlü- örgütsüz herkesin tepkisini çekmekte-dir. E¤er bu ülke topraklar›nda “gericilik” tart›flmas› ya-pacaksak, bu kesimleri s›n›fsal durufllar›yla iliflkilendi-rerek bir analiz yapman›n daha do¤ru oldu¤unu düflü-nüyoruz. Dini do¤uran toplumsal koflullar› atlayaraksadece “din karfl›tl›¤›” üzerinden yap›lan tart›flmalar,do¤ru bir ideolojik anlay›fl›n ürünü de¤ildir. Bu tart›fl-malar, sadece dinin nüfuz etti¤i ezilen kesimlerin ön-yarg›lar›n› daha da keskinlefltirecektir. Bunda ›srar et-mek ise bu durumu tepeden de¤ifltirmeyi hedefleyen,yaratt›¤› sahte “laiklik” tart›flmalar›yla din olgusunukendi ç›karlar› do¤rultusunda araçsallaflt›rmay› hedef-leyen Kemalist ideoloji ile ayn› yol ve yöntemleri kul-

Yaflam›n her alan›ndaKürtlere, devrimcilere yöne-lik linç kampanyalar› dü-zenlemekten geri kalmayanfaflist anlay›fl, s›n›f savafl›n›ve Kürt ulusal hareketininverdi¤i mücadeleyi marji-nallefltirmeye çal›flmakta-d›r. Ortaya konulan ideolojielbette sadece s›n›fsal veulusal anlamda fliddet içer-miyor. Ayn› zamanda cinselanlamda kad›nlara yönelikiki yönlü fliddeti de bünye-sinde bar›nd›r›yor.

Page 39: Özgür Düşün Sayı 46

lanarak din gerçekli¤iyle mücadeleye tekabül eder.Gerginli¤in yafland›¤› bir di¤er kesim ise ulusalc› ke-simdir. ‹stanbul Üniversitesi’nde MHP ve BBP’l‹ faflistler-le neredeyse her gün gerginlik yafland›¤› bir dönemdeYTÜ’de yaflanan gerginlik, Türkiye Gençlik Birli¤i (TGB)adl› gurubun ABD baflkan› Obama’n›n ülkemizi ziyare-tiyle ilgili bildiri da¤›tmas› üzerine birçok üniversitedengüçlerini toplayan baz› siyasal gençlik gruplar›n›n buçal›flmay› engellemeye çal›flmas› üzerinden ç›km›flt›r.Yaflanan gerginlik üzerine üniversitede tam bir polisterörü yaflanm›fl, üniversiteye giren çevik kuvvet, dev-rimci ö¤rencilere müdahale etmifl, birçok ö¤renci yara-lanm›flt›r. Akabinde al›nan toplant›larda bu kesime debütünlüklü olarak müdahale edilmesi tart›fl›lm›flt›r. Fa-kat birçok meselede oldu¤u gibi konu özgülünde de

gruplar›n farkl› programatik yaklafl›mlar›ndan dolay›tav›r al›namam›flt›r. Yap›lan tart›flmalarda, ulusalc› ke-simin “Kürt sorunu”na faflist yaklafl›m›ndan veya TürkSilahl› Kuvvetleri’ne(TSK) yükledi¤i “devrimci” misyon-dan kaynakl› faflistlerle ayn› de¤erlendirmeye tabi tu-tulmas› gereklili¤i üzerinden tart›flma yürütülmüfltür.Bahsi geçen kesimin bugünkü pratiklerinin karfl› dev-rime hizmet etti¤i, ayn› flekilde “Kürt sorunu” mesele-sinde de kafalar›n›n Kemalist ideolojiyle buland›¤›, do-lays›yla da yaklafl›m›n ideolojik dokusunu Türk flove-nizminden ald›¤› do¤rudur. Fakat atlan›lmamas› gere-ken nokta ise fludur: Herhangi bir parti ya da hareketiçin yap›lacak de¤erlendirmede, de¤erlendirmeye tabitutulan kurumun program›n›n ve eylem çizgisinin bü-tünlüklü olarak analiz edilmesinin zorunlulu¤udur. Ya-

flanan bu durum, ulusalc› kesimin temsil etti¤i s›n›f›nkarakteriyle tutarl›d›r ve s›kça yaflanan bir durumdur.Ayn› flekilde s›n›f mücadelesinin bugünkü zay›fl›¤›ylado¤rudan ilintili de bir durumdur. Özellikle ulusalc›la-ra karfl› izlenecek ideolojik mücadele daha esas biryerde durmaktad›r. Onlar› yaln›zlaflt›racak ve hareketalanlar›n› daraltacak olan budur. Elefltirilmesi gerekenas›l nokta ise küçük burjuva devrimci gruplar›n içinedüfltükleri küçük burjuva radikalizmi ve önünü göre-meyen taktiklerle gelifltirdikleri hareket tarz›d›r. Asl›n-da burada düflülen temel hata fludur: Faflistlerle mü-cadelede yap›lan baz› geri çekilmeler ve esnek tu-tumlarda, çal›flma alan› neden olarak gösterilebilmek-tedir. Fakat ayn› itinal› davran›fl flekli, s›ra ulusalc› ke-simlere geldi¤inde rahatl›kla çöpe at›labilmektedir.

Ayn› zamanda bu itinal› olmayan davran›fl flekli çal›fl-ma alan›n›n devlet taraf›ndan terörize edilmesine ze-min haz›rlamaktad›r.

Faflizmin halk gençli¤ine yönelik giriflti¤i bask›,fliddet ve sindirme politikalar›na karfl› mücadele, bü-tünlüklü bir flekilde ele al›nmad›kça çözüm mümkünde¤ildir. Salt zor üzerinden de¤il; zorla birlikte özellik-le üniversitelerde yürütülecek ideolojik mücadele bukirli ve kanl› ideolojiyi deflifre etmeyi hedeflemelidir.Özellikle “vatanseverlik” anlay›fl›n›n asl›nda sömürüsistemini devam ettiren devletin kutsanmas›, yaniegemen s›n›flar›n ç›karlar›n›n savunulmas› oldu¤ugerçe¤i, halk gençli¤inin bütün kesimlerine kavrat›l-mal›d›r.36

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

Page 40: Özgür Düşün Sayı 46

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

‹kinci Dünya Emperyalist Paylafl›m Savafl›’n›nsona ermesinin ard›ndan, savafl›n getirdi¤i bunal›mve insan›n kendisini yeniden sorgulamas› birçok fel-sefe ak›m›n› da beraberinde getirdi. Esteti¤in ve gü-zelin yeniden sorguland›¤› bu dönemde Avrupa’dakarfl›laflt›¤›m›z en etkili felsefe ve estetik anlay›flla-r›ndan birisi de; Adorno, Markuse ve Habermas’›nöncülük etti¤i Frankfurt Okulu’nunkidir. Uzun birsüre dünyadaki Marksist hareketlili¤in dinamik güç-lerinden olan devrimci ö¤renci gençli¤in heyecankayna¤› ve gözdesi olan Marksist kökenli FrankfurtOkulu, as›l etkinlik alan›n› sanat felsefesinde bulur.Özgün bir sanat anlay›fl› getiren Frankfurt Oku-lu’nun en etkili objektivist tavr› ve düflünceleri Ador-no taraf›ndan getirilmifl ve gelifltirilmifltir:

“Frankfurt Okulu’nun estetik teoriye ilgi duy-mas›, kendini politik ilgiler üzerine düflünmek ola-rak anlamas› yönünden baz› güçlükler gösteren

ça¤dafl felsefe için bir belirtidir. Bu, hiç olmazsaAlmanya için böyledir. Sanat, burjuva bireyin s›¤›-na¤› olarak yorumlan›r.”

Sanat›n bir s›¤›nak oldu¤u anlay›fl›n› kavrayabil-mek için ilk önce sanat›n içinden do¤du¤u toplumunsosyo-ekonomik tahlilinin yap›lmas› gerekir.Marks’›n tahliline göre; burjuva toplumu eflitsiz biryap›lanma içersinde olan ve yanl›fl bilinç ile egemen-lerin iliflkilerini ola¤an gören bir toplumdur. Sanat›da içinden do¤mufl oldu¤u bu burjuva toplumunözellikleriyle de¤erlendirmek gerekmektedir. Burjuvatoplumu, çürümüfl, yanl›fl ve eflitsiz bir toplum oldu-¤una göre, “sanat›n böyle bir toplumdaki yeri ne-dir?” sorusuna Adorno “burjuva toplumundaki birbireyin s›¤›na¤›” olarak yan›t verir:

“Ama bu s›¤›nak, burjuva toplumunun kötüflimdi’si içinde do¤ruluk (hakikat) olarak var kalan 37

ADORNO’NUNADORNO’NUNSANAT VESANAT VEESTET‹⁄E ESTET‹⁄E BAKIfiIBAKIfiI

Page 41: Özgür Düşün Sayı 46

en son yer diye anlafl›l›r. Sanat› böyle bir belirle-me, sanat›n felsefe için politik bir teori olma fonk-siyon’unu oluflturur.”

Burjuva toplumunun çürümüfllü¤ü, sa¤l›ks›zl›¤›,bozuklu¤u onun bir görünüfl özelli¤i de¤il, onun ya-p›sal bir özelli¤idir. Bu durum, Adorno’nun düflünce-sine bir soruyla yaklaflmakla daha anlafl›l›r hale ge-lebilir. Böyle bir çarp›k ve bozuk düzen içerisindedo¤an sanat do¤ru olabilir mi? Veya bozuk ve çürü-müfl olan›n içinde do¤ruyu bulmak, do¤ruyu yarata-bilmek mümkün müdür?

“Bütün, yanl›fl oldu¤una göre, - bu yanl›fl içindebat›p kalmamak için, bu yanl›fl içinde öyle bir yeraranmal›d›r ki, bu yer yanl›fla ilkece ba¤›ml› olmas›nve çevresinin yanl›fl olmas›na karfl›n, hakikat (do¤ru-luk) sav›nda bulunabilsin.”

Yanl›fllar içinde, çürümüfl ve eflitsiz iliflkilerinyeniden üretildi¤i burjuva dünyas›nda do¤mas›nakarfl›n, bu yanl›flla-ra ilkesel olarakkarfl› duran, do¤-ruluk ve hakikat-ten yana olan›arayan FranfurtOkulu ve Adorno,burjuva toplumuiçinde arad›¤›n›sanat alan›ndabulur. Adorno’yagöre sanat, yan-l›fll›¤›n içindedo¤rulu¤un aran-mas› ve daha iyibir gelece¤in modelidir.

Adorno’ya göre toplumun yanl›fll›¤›n›, Marksistbak›fl aç›s›yla incelemek gerekir. Marksizm’e göretoplumun bozulmufllu¤unun ve bölünmüfllü¤ününnedeni, burjuva toplumunda kiflinin kendi üretti¤i-ne yabanc›laflmas› ya da toplumun bir k›sm›n›nüretimden kopmas›, toplumu bölünmüfllü¤e iter.‹nsanl›k bu bölünmüfllü¤ü ve yanl›fll›¤› kald›rmakister. Ancak onu kald›rd›¤› taktirde do¤rulu¤a ula-flabilir. Adorno bütünleflmenin var oldu¤u en iyiörne¤i sanatta bulur.

“Bundan ötürü sanat, yanl›fll›klar ve bölün-müfllükler ortas›nda bir s›¤›nma yeridir, bütünselli-

¤in ve do¤rulun ülkesidir. Burjuva toplumun kur-tuluflu da yine bu sanat ülkesinin örnek al›nmas›ile olanak kazanabiliry.”

Adorno’ya göre sanat, do¤rulu¤u ve güzelli¤iörnekliyorsa, Platon ve Aristoteles’ten beri gelenyans›tma (mimesis) ve buna dayal› Naturalist an-lay›fllar, bafltan afla¤›ya yeni bir bak›fl aç›s›yla sor-gulanmal›d›r. Bugüne kadar gelen tüm bu anlay›fl-lar›n ortak noktas›, sanat›n toplumsal gerçekli¤iyans›tt›¤›d›r. Oysa Adorno’nun görüflüyle bu fikirtemelden sars›lmaktad›r.

“Çünkü, toplumsal gerçeklik yetkinlikten yok-sun, yanl›fl ve çarp›k bir gerçekliktir. Bu durumdatoplumsal gerçekli¤in sanat için bir örnek olufltura-mayaca¤› aç›kt›r. Örnek olma de¤eri, toplumda de-¤il, sanatta bulunur. Sanat art›k toplumsal gerçek-li¤i anlatmayacak, onu yans›tmaya çal›flmayacak,tersine, toplum gerçekli¤ine örnek oluflturacak,ona yol gösterecektir.”

“Buradan yan-s›tma ö¤retisinintersine çevrilmesiortaya ç›kar. Plo-ton’da sanat›n ger-çekli¤i yans›tmas›-na karfl›l›k – bu ger-çeklik yanl›fl oldu-¤una ve toplumsaldo¤rulu¤u içermedi-¤ine göre ancak sa-nattan mümküngerçeklik için ufukaçmas› istenir.”

Yani sanat toplum gerçekli¤ini yans›tmayacak,ancak, toplum gerçekli¤in yetkin bir gerçeklik olma-s› için fark›ndal›k yaratacakt›r. Çünkü sanat burjuvadüzeninin sahip olmad›¤› bir düzeni ve do¤rulu¤uiçerir. Bu bak›fl aç›s›yla toplumsal gerçeklik ve sanatyap›t› ontolojik bir karfl›tl›k içerisinde yer al›rlar.Burjuva toplumun gerçekli¤i, burjuva toplumunuoluflturan unsurlar›n çarp›kl›¤› ve yanl›fll›¤›ndan do-¤ar; sanat yap›s› ise kendisini oluflturan unsurlar›ndo¤ru düzenlenmesi ile oluflur. Bu bak›fl aç›s›yla sa-nat, burjuva toplumunun çürümüfl gerçekli¤ininelefltirisi ve karfl›tl›¤›d›r. Burjuva toplumunda sanat,burjuva toplumunun çürümüfllü¤ü ve s›k›flm›fll›¤›na38

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

Adorno’ya göre sanat, içinde do¤mufl ol-du¤u topluma yönelir ve yanl›fl gerçekli-¤e karfl›l›k do¤rulu¤u ifade eder. Ancak

sanat toplumsal gerçekli¤i de¤ifltirenbir eylem alan› de¤ildir. Toplumsalgerçekli¤in içinde, s›n›rl› bir bölgede,

gerçek de¤erlere sahip ve tavr›n› getto-lardan (eme¤ine yabanc›laflan, burjuvatoplumun d›fllad›klar›) yana koyan bir

örnek alan›d›r.

Page 42: Özgür Düşün Sayı 46

39

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

bir protesto unsuru olarak do¤ar ve “kendi kuca¤›n-da bir karfl› kültürü meydana getirir.”

Sanat kendisini yaratan burjuva toplumununiçerisinde, yine burjuva toplumu taraf›ndan s›n›rlan-d›r›l›r. Bu s›n›rland›rmalar, sanat›n karfl›tl›¤›n› da-raltmak yerine, sanat›n tavr›n› ve temelini güçlendi-rir. “Çünkü, sanat do¤ru ve düzenli bir toplum ger-çekli¤inin güvencesidir.”

Adorno’ya göre sanat, içinde do¤mufl oldu¤utopluma yönelir ve yanl›fl gerçekli¤e karfl›l›k do¤ru-lu¤u ifade eder. Ancak sanat toplumsal gerçekli¤ide¤ifltiren bir eylem alan› de¤ildir. Toplumsal ger-çekli¤in içinde, s›n›rl› bir bölgede, gerçek de¤erleresahip ve tavr›n› gettolardan (eme¤ine yabanc›la-flan, burjuva toplumun d›fllad›klar›) yana koyanbir örnek alan›d›r. Bu da sanat›n toplumsal bask›-ya boyun e¤memesini sa¤lar.

“Ne var ki, ak›l, toplum-sal bask›y› sürdürdü¤ü hal-de, sanat yap›t›, bask›ya da-yanmayan bir toplumsal dü-zen ufkunu açmak ve onuaç›k tutmak gere¤indedir.”

Ancak yine Adorno’ya gö-re, sanat›n, yanl›fl toplum ger-çekli¤ine ufuk açmas›, do¤ru-dan do¤ruya bir müdahaleyletoplumu de¤ifltirmesi anlam›-na gelmez. Çünkü sanat›nvarl›k alan› toplumsal gerçek-li¤in d›fl›ndad›r. Sanat›n top-lumsal gerçekli¤in d›fl›nda ol-mas›n›, sanat›n gerçeklik d›fl›bir görünüfl olmas›nda temel-lendirir.

“Toplum bir gerçeklik olarak çarp›kl›¤› ve yan-l›fll›¤› içerir. Çünkü onda emek ile ürün aras›ndabir çeliflme, bir karfl›tl›k, bir uzlaflmazs›zl›k söz ko-nusudur. Oysa sanat bir görünüfl olarak bu karfl›t-l›ktan ve ikililikten uzakt›r.”

Adorno’da sanat yap›n›n temel ilkesini de buoluflturur. Ona göre sanat yap›t› gelifl kurallar›n› afl-mal›, toplumsal yanl›fltan kaçabilmelidir. Adorno’dasanat yap›t›, estetik obje ve gerçeklik koflullar›n›n d›-fl›nda bir örnek görünüfl varl›¤›d›r. Bu görüfl çat›flma-

n›n ve çeliflkinin getirdi¤i do¤ruluk anlay›fl›d›r.

Adornu’nun sanat›, toplumsal gerçeklikten tama-men soyutlayarak ele almas›, baz› yöntemsel prob-lemleri beraberinde getirmifltir. ‹lk olarak toplumsalgerçekli¤in belirleme alan›n›n d›fl›na ç›kan tözsel birsanat anlay›fl› mümkün de¤ildir. Çünkü bir toplu-mun sosyo-ekonomik yap›s› sanat› ve sanatç›y› daflekillendirir. Dolay›s›yla sanat›n muhalefetinin so-nucunda, burjuva toplumsal iliflkileri y›kmas› ve ye-ni bir toplumu estetize ederek göstermesinin ölçütütoplumsal mücadeleyle iliflkilenme biçimi taraf›ndabelirlenir. ‹kinci olarak burjuva sanat›n›n elefltirisiözünde s›n›fsal bir elefltiridir. Bu da elefltiri biçiminindevrimcili¤inin esas olarak iflçi s›n›f›na dayan›larakoluflturulmas›n› gerektirir. Burjuva sanat› karfl›s›nas›n›fsal zemini belli olmayan bir muhalefet sanat›konulursa bu muhalefetin burjuva toplumunu yeni-den üreten veya reformize eden yan›n›n niyetten ba-¤›ms›z kabul edilmesi anlam›na gelmektedir.

Sanat ve sanatç›n›n eflitsiz iliflkileri ortadan kald›-racak devrimci güçlerle iliflkileri güçlendikçe yeni top-lumsal yap›lanmay› ortaya koyma biçimleri de kuv-vetlenir. Bu sayede hem estetik anlay›fllar›yla devrim-ci güçleri gelifltirirler hem de bu güçlerin mücadelesisanatç›y› devrimcilefltirir. ‹nsanl›¤›n s›n›fs›z toplumuhedefleyen bu mücadelesi felsefi, ekonomik, estetik,siyasal, ideolojik ve ekonomik bir kalk›flmadan olufl-maktad›r. Dolay›s›yla burjuva toplumunun y›k›lmas›ve yeni s›n›fs›z topluma giden sürecin h›zlanmas› saltsanat›n mücadelesiyle de¤il; bunu da bünyesinde ba-r›nd›ran bir kalk›flmaya gerçekleflecektir.

Page 43: Özgür Düşün Sayı 46

“Machiavelli’nin kitab›nda kullan›ld›¤› biçimiyle“Prens” kavram›n› ça¤dafl siyaset diline çevirmek gerek-seydi e¤er, bir s›ra ayr›ma baflvurmak gerekirdi: ‘Prens’bir devlet baflkan›, bir hükümet baflkan›, tersine, birdevleti elde etmek ya da yeni bir tip devlet kurmak iste-yen siyasal önder de olabilirdi. Bu son anlam›nda‘Prens’ ça¤dafl dile ‘siyasal parti’ olarak çevrilebilir.”

Antonio Gramsci

“Machiavelli krallara ders verir gibi görünerek uluslarabüyük ö¤ütler vermifltir. ‹l Principe adl› eseri cumhuri-yetçilerin kitab›d›r.”

J. J. Rousseau

“Bilge bir insandan beklenece¤i gibi, bu e¤er iyi biramaç ise, görünüfle göre, halk›n, bir hükümdar›n des-

potlaflmas›na yol açan nedenleri ortadan kald›rmadan,

bir despotu ortadan kald›rmakla ne büyük bir ihtiyat-

s›zl›k etmifl olaca¤›n› göstermektir.

Baruch Spinoza

“Machiavelli, bilimsel siyasi analizden önce, bize,

bütün siyasi iktidarlar›n, iflleyiflleri bak›m›ndan, ayn›

mekanizmalara dayand›klar›n› gösteriyor.”

Jean François Duvernoy

S›n›fs›z toplumun eflitlikçi, türdefl ve belli bir ast-üst

iliflkisine dayanmayan yap›s›n›n çözülmesi insanl›¤›n

binlerce y›l sürecek olan bir belayla –s›n›fl› toplum ad›-

n› verdi¤imiz sömürü düzeniyle- tan›flmas›n› sa¤lam›fl-40

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

Siyaset Yapman›n Dayan›lmaz A¤›rl›¤›

Machiavelli’nin“Prens”i

Page 44: Özgür Düşün Sayı 46

41

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

t›r. S›n›fl› toplum asimetrik ve eflitsiz iliflkilerin yeni-den üretildi¤i bir ortamd›r. Emekçinin üretti¤i art›yaadeta bir h›rs›z gibi el koyan bir k›s›m insan›n ç›kar-lar› ve bu ç›karlar›n çerçevesinde oluflturulmufl iflbö-lümü bu toplumun iki temel ö¤esidir. Sömürü ve ifl-bölümü bugüne kadar gelinen flekliyle insan türünüve do¤ay›, 6 flekilde tehdit etmektedir.

1. Toplumun ihtiyaçlar›na de¤il maksimum bi-reysel kazanca odaklanma

2. Art› de¤erin artt›r›lmas› için do¤an›n s›n›rs›ztahribat›

3. S›n›fsal, cinsel, etnik, mezhepsel, statüsel bas-k›lar›n kutsanmas› ve meflrulaflt›r›lmas›

4. Eflitsiz iliflkilerden ma¤dur olanlara karfl› yap›-lan hak gasplar› ve bask›lar

5. Toplumsal hiyerarflinin ola¤anlaflt›r›lmas›

6. ‹ktidar fetiflizmi

Bugünden bakt›¤›m›zda kar maksimizasyonuçerçevesinde yap›lan hak gasplar› piyasan›n flartlar›öne sürülerek gizlenmekte ve ola¤anlaflt›r›lmaktad›r.Toplumsal art›n›n belli ellerde toplanmas›, egemenolma halinin veya iktidarlaflma iste¤inin en önemlisebebidir. Fakat, bu art› ürün veya eme¤in gasp› in-sanl›k tarihinin ancak küçük bir k›sm›n› oluflturmak-tad›r. Tarihsel geçmifli, s›n›fs›z toplumun tarihi ilekarfl›laflt›r›ld›¤›nda k›sa bir geçmifle sahip olan özelmülkiyet düzeni, Marx’›n deyimiyle insanl›¤›n tarihöncesi dönemini temsil etmektedir. ‹nsanl›¤›n bu bü-küntüyü aflmas› ayn› zamanda kendi tarihine geçifli-ni de sa¤layacakt›r.

Binlerce y›ld›r insanl›¤›n toplumsal iliflkilerine vebilincine derin kökler salm›fl s›n›fl› toplum yap›s›n›nafl›lmas› kiflisel elefltiri veya egemenlerin özelefltirisimetoduyla mümkün de¤ildir. Çünkü toplumsal ko-flullar›n belirledi¤i konumlar›ndan kitlesel olaraközelefltiri verip istifa eden bir egemen kitleler toplu-lu¤u bugüne kadar görülmemifltir. Ayn› zamanda bi-reysel pratik veya müdahalelerin de bu eflitsiz iliflki-leri de¤ifltirebildi¤ini tarih göstermemifltir. Dolay›s›y-la toplumsal yap› ancak ve ancak toplumsal pratikile çözülebilir. Ama her toplumsal pratik bu eflitsizyap›lanmay› sonland›rabilir mi? Bu eflitsiz yap›lan-man›n özelliklerini ve çerçevesini kavramadan bueflitsiz iliflkiler sonland›r›lamaz. Ek olarak bu top-

lumsal pratik eflitsizli¤i yeniden üretemez yani revi-ze veya reforme edemez, kelimenin tam anlam›ylay›kar, yani devrimcidir. Özetlersek verili koflullar çer-çevesinde, bu koflullar› teorisi ve prati¤iyle kavramasürecinde olan devrimci toplumsal pratik, eflitsiztoplumsal iliflkiler sistemini y›kacak potansiyeli, ku-rumsal olarak bünyesinde tafl›r. Çeliflkilerin keskin-leflip niceliksel de¤iflimlerin nitel de¤iflimlere yol aç-t›¤› dönüflüm anlar›nda yapt›¤› devrimci müdahale-lerle de bu potansiyeli harekete geçirir. Bu potansi-yelin harekete geçmesi, kitlelerden ve onlar›n talep-lerinden ba¤›ms›z bir grubun tek yönlü olarak kitle-lere bilinç tafl›mas›yla gerçekleflmez. Kitlelerden ö¤-renen ve onlara ö¤reten bir diyalektik çerçevesindegeliflen bilinç tafl›ma yöntemine sahip olan bilimseltoplumcu ideoloji, di¤er bütün ideolojilerden bu yak-lafl›m›yla kendisini ay›rt etmektedir. Bu durumu da-ha iyi kavramak için baflvurulabilinecek devrimciler-den birisi olan Mao Zedung’un , “Önderlik Yöntem-lerine ‹liflkin Baz› Meseleler” adl› makalesinde eleald›¤›, “Kitlelerden Kitlelere” yöntemini, flematik ola-rak flöyle kurmak mümkündür:

Burada ilk temas kurumsal yap›n›n bir iradi tav›r-la ortaya ç›kmas› yöntemi çerçevesinde fikirlerinitoplumsal prati¤iyle tafl›mas›d›r. Fakat as›l esas te-mas, kitlelerden gelen geri bildirimle, yanl›fl fikirlerinay›klanarak do¤rular›n ortaya ç›kart›l›p, tekrar yön-tem çerçevesindeki pratik ile kitlelere gidilmesidir.George Thomson’›n bu tezden üretti¤i analizden ha-reketle ilerledi¤imizde flöyle bir tabloyla karfl›lafl›r›z.Bir kurumsal yap› olan parti, ilk baflta kuram düze-yindeki bilgi ve s›n›rl› bir prati¤e sahip olan kadrolarve önderlikten oluflur. ‹lk baflta kitlelerle kurdu¤umücadele-aktar›m iliflkisinde da¤›n›k, yöntemsiz vesistemleflmemifl devrimci fikirleri kitlelerden al›r. Da-ha sonra bu fikirleri kendi diyalektik yönteminde yo-¤unlaflt›rarak tekrar kitlelere bunlar› aç›klama ve

Önderlik Fikirler

Kadrolar Yöntem

Siyasal, ideolojik ve ekonomik pratik

Kitleler1. Temas

2. Temas

Geri bildirim

Devrimci Kurumsal Yap›11

Page 45: Özgür Düşün Sayı 46

yayma flekliyle tafl›r. Ama yine de bu düflüncelerindo¤rulu¤u ve yanl›fll›¤› hem kitlelerle hem de ege-menlerle kurulan iliflkilerde yeniden ve yeniden s›-nan›r.22 Bu yaklafl›m devrimci kurumun siyasal, ide-olojik, ekonomik ve zor prati¤inde, yöntemsel ola-rak mekanik maddecili¤in tek yönlü yöntemindenbilimsel toplumcu metoda aç›klamaktad›r.

Kitleler ve devrimci kurum aras›ndaki iliflkide kit-leler zaten verili bir biçimde var olurlar. Fakat ilkbaflta kurumsuz ve kendili¤inden bir flekilde müca-dele ederler. Ezilen s›n›flar›n mücadelesinde veriliolmayan ve iradi bir flekilde kurulan devrimci kurumniye gereklidir, buna cevap vermek zorunludur. He-

le de bugünkü gibi postmodernist yöntem çerçeve-sinde ezilenler üzerinde hegemonya kuran sivil top-lumcu, kimlikçi ve neoliberal ayd›nlar›n varl›¤›ndabu soruya cevap, acil bir ihtiyaçt›r. Bunun için Le-nin’e kulak verelim:

“‹ktidar mücadelesinde, proletaryan›n örgüttenbaflka bir silah› yoktur. Burjuva dünyas›ndaki anarflikrekabet kural› yüzünden da¤›n›klaflm›fl, sermaye içinzorla çal›flt›r›lan ezilmifl ve sürekli olarak yoksullu¤un,ilkelli¤in ve yozlaflman›n ‘derinliklerine’ itilmifl olanproletarya, ancak Marksizmin ilkelerine uygun ideolo-jik birli¤i, milyonlarca emekçiyi bir iflçi s›n›f› ordusuiçinde s›ms›k› kaynaflt›ran örgütün maddi birli¤iylepekifltirildi¤i zaman, yenilmez bir güç haline gelebilirve ister istemez gelecektir de.”33

Devrimci siyasal kurum, iflte bu verili maddi ko-flullar yüzünden da¤›n›klaflm›fl, yozlaflm›fl, ilke me-totlara sahip olup ama her zaman için kendili¤indende olsa çeflitli flekillerde bu eflitsiz iliflkilere tepki ve-ren ezilen kitleleri, birlefltirmek ve s›n›fs›z toplum ro-tas›na sokmak için vard›r. Siyasal kurumun gerekli-li¤ini ortaya koyduktan sonra yeniden bir ç›kar›myapt›¤›m›zda kurum ile kitleler aras›ndaki ba¤› kura-cak mekanizman›n ne oldu¤u sorusu ortaya ç›kmak-tad›r. Bu da siyasettir. Baflta burjuvazi olmak üzeretüm egemenler için siyaset “devlet ifllerini düzenleme

ve yürütme sanat›yla ilgili görüflleri”44 ifade eder. Yanieflitsiz iliflkilerin sürdürücüleri için sistemin koruyu-cu temel unsurlar›ndan biridir. Fakat bu eflitsizli¤eson vermek isteyen insanlar için ise kaç›n›lmaz ola-rak baflvurduklar› bir pratik. Yani toplumsal art›y›üretenlerin, bu art›y› gasp edenlerin iktidar›na karfl›üretim, yönetim, yasama ve yarg› organlar›n› ele ge-çirmeyi hedefleyen bir mücadelesidir. Dolay›s›yla bubir kurumsal yap› çerçevesinde yürütülür ve art›n›nbütün toplumun hizmetine verildi¤i ana kadar sür-dürülür. Buradan flu sonuç ç›kar: Ezilen kesimlerinbireylerinin, “ben siyaseti sevmem” veya “kiflisel ç›-karlar›ma bakar›m” türünden cümleleri abesle iflti-galdir. Çünkü siyaseti sevmemek veya u¤raflmamak,egemen olan›n siyasetine tabi olmak demektir veyakiflisel ç›karlara odaklanmak tam da siyasetle u¤rafl-may› zorunlu k›lar çünkü gasp edilen art›, kiflinineme¤inden çal›nmaktad›r. Dolay›s›yla s›n›fl› toplum-larda ç›karlar çerçevesinde yap›lan siyaset kaç›n›l-maz bir insanl›k prati¤idir.

Machiavelli: Yöntemsel olarak birç›kmaz m›, yoksa gelece¤imizin temina-t› m›?

Siyasetin kaç›n›lmazl›¤›ndan bahsedilince aklailk olarak, kendisi üzerinden çok tart›flmalar›n geçti-¤i bir düflünür olan ‹talyan filozof Niccolo Machi-42

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

Page 46: Özgür Düşün Sayı 46

43

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

avelli gelmektedir. Machiavelli “iktidar için her yolyasal ve ahlakidir.” sözüyle ün yapm›fl bir düflünür-dür. ‹lk olarak bu düflünürün ortaya ç›kt›¤› dönemianlamaya çal›fl›rsak, bu sözün niye söylendi¤i ve bu-nun alt›nda yatan temel anlay›fl daha aç›k olarak an-lafl›lacakt›r.

1500’lü y›llar›n ‹talya’s› birçok flehir devletindenoluflan bir co¤rafyayd›. Machiavelli de bu flehir dev-letlerinden Floransa’da do¤mufltur. Düflünürün ya-flad›¤› y›llarda ‹talya’da, ticari kapitalizm geliflmekteve flehirlerde nüfus artmaktayd›. Ticareti elinde bu-lunduran büyük aileler hem bankac›l›kta egemen ol-mufllard›, hem de siyasetle u¤rafl›yorlard›. Ayn› za-manda bu dönemlerde bafllayan Rönesans dönemiy-le beraber sanat anlay›fl›n›n yenilenmesi, günahkarinsan alg›s›ndan uzaklaflma ve gerçe¤i keflfetme ara-y›fllar› ortaya ç›km›flt›. Dolay›s›yla ‹talya’da o dö-nemlerde oluflan temel çeliflki, ekonomik ve düflün-sel hayat›n ilerlemesiyle siyasal bak›mdan bölün-müfllük aras›ndayd›. Bu istikrars›z ve parçalanm›fl si-yasal yap›y› analiz eden Machiavelli, bu duruma çö-züm bulmak için dönemin etkili siyasal önderlerinindüflünsel dünyas›na katk› sunmay› amaçl›yordu.Meslek olarak diplomatl›k yapan düflünür ordudagörev alm›fl, burada da düflünceleri çerçevesindeulusal bir ordu yaratmak için çabalam›flt›.

Machiavelli, en önemli çal›flmas› olarak kabuledilen “Prens” adl› eserini ithaf etti¤i, o döneminFloransa flehir devletinin bafl›nda bulunan Mediciailesi taraf›ndan sürgüne gönderilmifltir. Dönemin si-yasal çalkant›lar› hem Machiavelli’yi çok sevdi¤idevlet adaml›¤› mesle¤inden uzaklaflt›rm›fl hem deçal›flmalar›n›n önemsenmemesine sebep olmufltur.O gün için baflar›s›z olmufl s›radan bir diplomat›nönemi, burjuva ayd›nlanmas›n›n geliflti¤i on yedinciyüzy›ldan itibaren anlafl›lmaya bafllanacakt›.“Prens” eseri burjuvazinin siyaset yürütüfl tarz›ndaderin bir etki yaratm›flt›r. Özellikle eserdeki, olan ileolmas› gerekenin ayr›m›yla ilgili analizler, din eleflti-risi, siyasal otoritenin yapmas› gerekenlerle ilgiliöneriler ve laiklik vurgusu ayd›nlanma döneminindüflünürleri ve siyaset adamlar› için vazgeçilmez birbaflvuru kayna¤› olmufltur.55

Machiavelli en önemli eseri olan “Prens”i 1513y›l›nda yazm›flt›r. Fakat eser düflünür öldükten an-cak befl y›l sonra 1532 y›l›nda bas›labilmifltir. Giriflbölümünde bahsetti¤i üzere eserini, kendisini hiçbir

zaman dikkate almayacak Lorenzo II de Medici’yeithaf etmifltir. Bu eserin Floransa’daki devlet hizmet-lerinde edindi¤i on befl senelik birikimin bir sonucuolarak gören yazar dikkate al›nmay› beklemifltir. Fa-kat baflar›l› olaman›flt›r. Kitap 26 bölümden oluflsada esas olarak 4 ana bölüme ayr›labilir:

1. II.-XI. Bölümler: Devlet Tiplerinin S›n›fland›-r›lmas›

2. XII.-XIV. Bölümler: Askeri Sorunlar

3. XV.-XXII. Bölümler: Prensin Halk›na ve Dost-lar›na Karfl› Davran›fl Biçimleri

4. XXIII.-XXVI. Bölümler: ‹talya’n›n Kurtulufluve Birli¤i için Bir Manifesto66

Eser ilk baflta okundu¤unda, siyaset alan›n›n çokd›fl›nda kalan ve erdemli yaflamay› rehber edinmeyeçal›flan bir kifliyi dehflete düflürebilir. Çünkü düflü-nür siyasetin temel ölçütü olarak baflar›y› merkezekoymaktad›r. Onun d›fl›ndaki her fley –ki o dönemdeçok önemli bir kurum olan din bile- talidir, yani siya-setin arac› olabilir. Dolay›s›yla ahlaki alan kiflisel biraland›r. Siyasette ahlak›n yeri yoktur. Temel hedefbaflar›d›r. Burada ahlak› “belli bir toplum taraf›ndan

benimsenmifl veya ortaya konmufl bir davran›fl kodu”7

Ezilen kesimlerin bireylerinin,“ben siyaseti sevmem” veya“kiflisel ç›karlar›ma bakar›m”türünden cümleleri abesle iflti-galdir. Çünkü siyaseti sevme-mek veya u¤raflmamak, ege-men olan›n siyasetine tabi ol-mak demektir veya kiflisel ç›-karlara odaklanmak tam da si-yasetle u¤raflmay› zorunlu k›-lar çünkü gasp edilen art›, kifli-nin eme¤inden çal›nmaktad›r.Dolay›s›yla s›n›fl› toplumlardaç›karlar çerçevesinde yap›lansiyaset kaç›n›lmaz bir insanl›kprati¤idir.

Page 47: Özgür Düşün Sayı 46

olarak tan›mlarsak düflünür bu davran›fl kodlar›n›kiflisel alanda kabul etmekle birlikte siyasal alandabunlar› uygulaman›n mümkün olmad›¤›n› söylemek-tedir. Machiavelli’ye göre baflar›y› amaçlayan siyasalotorite olmas› gerekene de¤il olana odaklanmal›d›r.Dolay›s›yla araçlar›n› ahlaki kriterler çerçevesindeseçmemelidir.88 Yani siyasi amaç her türlü vas›tay›meflru k›lmaktad›r:

“Bu nedenle prens devleti elde etmeyi ve sürdürme-yi amaçlamal›d›r. Bu baflar›y› sa¤layan eylemler (kibu eylemlerin ahlaki olmas› önemli de¤ildir) baflar›ylaberaber herkes taraf›ndan sayg›de¤er bulunup övüle-cektir. Halk/alt tabaka/avam daima olana ve görüne-ne bakar ve bu dünya da halktan oluflmaktad›r. Halkböylece prensin izinden gider ve bunun d›fl›nda kalanküçük az›nl›k ise kendini izole edilmifl hisseder.”99

Halk veya avam Machiavelli’ye göre baflar›l› ola-n›n› arkas›ndan gider. Baflar›l› olan “Prens” bu bafla-r›s›n› kazanmak için baflvurdu¤u araçlar›n ahlaks›z-l›¤›, iktidara geldikten sonra bir anda unutulur. Yap›-lan zor uygulamalar›, katliamlar, entrikalar ve dön-dürülen dolaplar baflar›l› olan Prensin ancak elindenkurtulabilen, “soyunu kurutamad›¤›”, izole edilmiflve az say›daki düflman›n›n hat›rlad›¤› fleylerdir.

Ahlak ilkelerinin siyaset alan›ndan ç›kar›lmas›,Platon ve Aristo çizgisi olarak görebilece¤imiz siya-sette ahlaki olan› merkeze koyma yani olmas› gere-kene odaklanma görüflüne taban tabana z›tt›r. Pla-ton erdemli insan için erdemli devlet düzeni kur-man›n gereklili¤ini belirtirken bunun ancak filozofsiyaset adamlar›yla mümkün olaca¤›n› belirtmifltir.Adil, ölçülü, cesur ve bilge olan siyaset adam› top-lumu iyiye ve güzele götürebilir.1100 Dolay›s›yla siya-sal güç, ancak ö¤renmeyi, do¤ruyu ve güzelin ken-disini seven birisinin elinde olursa bir yöneticiyedönüflür.1111 Özetlersek Platon’un yöneticisi flu özel-liklere sahip olmal›d›r:

1. Bilimi bütünüyle sevmek

2. Beden zevklerinden uzak durmak

3. Küçük hesaplar yapmamak

4. Ölümden korkmamak

5. Para h›rs› içinde, kibirli ve korkak olmamak1122

Machiavelli’nin “Prens”i ise flu özelliklere sahipolmal›d›r:

1. Zamana göre karakterini uydurur.

2. Savaflmay› iyi bilir.

3. Zalimli¤i ve mükafat› nerede yapaca¤›n› bilir.

4. Kendi öz gücüne dayan›r.

5. Bireyleri de¤il genel iradeyi düflünerek iktidar›-n› korur.

6. Sözlerini tutmak zorunda de¤ildir.

7. Hem büyükleri1133 hem de halk› memnun etme-sini bilir.

8. Halka dayan›r ama halka güvenmez.

9. Yasay› ve zoru birlikte kullan›r.

10. ‹nsanlar› aldatma sanat›na sahiptir.

11. Kaba ve ahlaks›z görünmemek için dindargözükür.

12. Yöneticileri, halk› ve dan›flmanlar› aras›ndamutlaka bir mesafe bulundurur.

13. Korkutur ama nefret ettirmez.1144

‹ki düflünürün aras›ndaki temel fark hem dönem-lerindeki koflullar hem de siyaset meselesine temelyaklafl›mlar›d›r. Platon dönemindeki Antik toplum,erdemin yüceltildi¤i bir toplumdu. Kölelerden eldeedilen toplumsal art›n›n afl›r› derecedeki fazlal›l›¤›köle olmayan yurttafl statüsündeki kiflilerde nispi birgelir art›fl›na sebep olmufltu. Dolay›s›yla Antik Yu-nan’da kölelere karfl› uygulanan erdemsizlik yurttafl-lar›n birbirine karfl› erdemli olmas›n› sa¤layacakmaddi zemini yarat›yordu. Ayn› zamanda idealist birfilozof olan Platon, iyinin ve güzelin bir varl›k olarakbaflka bir dünyada yaflad›¤›na inan›yordu. ‹yinin vegüzelin yans›malar›n›n oldu¤u görünen dünyadanyani ma¤aradan ç›k›p iyinin ve güzelin kendisinin varoldu¤u idealar dünyas›na geçen insan filozoftur veayn› zamanda sitenin yöneticisi olmaya hak kazan-m›flt›r. Platon için siyaset sitede var olandan daha ötebir fleydir, dolay›s›yla olmas› gerekendir. Machiavel-li için ise bu durumun tam tersi söz konusudur. Yaniolmas› gereken kifliler için uygun olabilir ama siyasetolanla ilgilenir. ‹nsanlar›n hepsi ç›karlar›n›n peflinde44

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

Page 48: Özgür Düşün Sayı 46

45

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

kofltu¤u için herkes kötüdür. Dolay›s›yla siyaset iyiniyet anlay›fl› temelinde yap›lamaz. Prens kuvvetli vebaflar›l› oldu¤unda herkes için iyi olaca¤›na göre er-demli olmas› zorunlu de¤ildir, hatta olmamas› gere-kir. Yani siyasi amaç vas›tay› meflru k›lar. Bu çerçe-veden bak›ld›¤›nda siyasete son hükmü verenin kuv-vetli olmak oldu¤u da ç›kar›labilinir.

Machiavelli’nin “Prens” olarak kastetti¤i o dö-nem ‹talya’s›nda erken burjuvazinin ç›karlar› çerçe-vesinde monarflide iktidar› elinde tutanlar veya buiktidar› ele geçirmek isteyenlerdir. Ayd›nlanmadanitibaren ise “Prens” feodalitenin zincirlerini k›rmayaçal›flan siyasi otoriteye karfl›l›k kullan›lm›flt›r. O dö-nemin burjuvazisi ve düflünürleri için Machiavel-li’nin siyaset manifestosu vazgeçilmez bir baflvurukayna¤› olacakt›r.1155

Machiavelli’nin bir baflka analizi ise dini sekülerbir biçimde ele almas›d›r. Dini toplumsal iliflkilerdensoyutlayarak de¤il bizzat bu iliflkilerin ö¤elerindenolan egemenlik ve hakimiyet ile iliflkilendirmifltir.Düflünür, dini kilisedeki hakim güçlerin ruhani birgüvencesi olarak tan›mlamaktad›r.1166

“fiimdi geriye kilise hükümdarl›klar›ndan söz et-mek kal›yor. Burada bütün güçlük, yaln›zca bunlar›nelde edilmesindendir. Gerçekten de, bu hükümdarl›k-lar, ya talihin yard›m›, ya da üstün yetenekle (virtu)elde edilirler. Ama, bir kere elde edildikten sonra, ko-runmalar› için art›k ne birine, ne de ötekine ihtiyaçvard›r: çünkü, bu hükümdarlar, eski dini kurumlar ta-raf›ndan desteklenirler; ve bu kurumlar›n gücü o ka-dar büyük ve bünyesi o kadar kavidir ki, hükümdarlarnas›l yönetirlerse yönetsinler ve nas›l davran›rlarsa

davrans›nlar, onlar› daima iktidarda tutarlar.”1177

Machiavelli burada döneminin çok ilerisinde biranaliz yapm›flt›r. Dinin egemen s›n›f için sadece ikti-dar› kurmak veya iktidar›n› sa¤lamlaflt›rmak için biraraç oldu¤unu söylemifltir. Dolay›s›yla din siyasi oto-rite için kendi iktidar›n› meflrulaflt›racak bir araç ol-maktan öte bir anlam tafl›maz.1188 Machivavelli, dininfeodalitedeki merkezi konumunu sars›p onu tama-men erken burjuvazinin siyasi otoritesinin basit birayg›t› haline dönüfltürmenin gereklili¤ine iflaret et-mektedir. Günümüzdeki burjuvazinin dine bak›fl aç›-s›n› o günden analiz eden düflünür Ayd›nlanma düflü-nürlerinin sekülerizm anlay›fllar›na katk› sunmufltur.

Machiavelli’nin siyaseti, ahlaki ve dini alanlar-dan soyutlayarak kurgulamas›, geleneksel düflüncebiçimlerinden türeyen yanl›fl fikirlerin, önyarg›lar›nveya idollerin sorgulanmas›na zemin oluflturmufltur.Bu yüzden Machiavelli’nin düflünceleri burjuva ide-ologlar› için çok önemli bir yerde durmaktad›r. Bur-juvazinin ayd›nlar› dini yanl›fl fikir statüsüne sokar-ken, do¤ru bilinci asl›nda burjuvazinin akl›n› temsileden evrensel akl›, bunun yerine koymufllard›.

“Ak›l, sözcü¤ün iki anlam›nda ideolojiktir: Birinci-si, ç›karlar›n bir ifadesinden öte bir fley olmamas› ba-k›m›ndan ve ikincisi bu ç›karlar› bir tarafs›zl›k maske-si arkas›nda gizliyor olmas› bak›m›ndan.”1199

‹lginç bir kesiflme noktas›d›r ki, Machiavelli’nindüflüncelerine sadece burjuvazi sahip ç›kmam›flt›r.Marksist düflünür Gramsci, “Modern Prens” eserin-de Machiavelli’nin tezlerini sosyalist siyasete uygu-lama çabas› içerisindedir. Yazar “Prens”i günümüz-

Gramsci için Machiavelli vaktinden önce gel-mifl bir Jakobenli¤i temsil ediyordu. Dolay›s›yla dö-neminde kendisini dikkate almam›fl siyasi otoritele-rin aksine devrimciler taraf›ndan sahiplenilmeliydi.Machiavelli’nin siyaset tarz›n› kullanmak eskrim sa-nat›na benzetilmektedir. Düflünüre göre eskrim sa-nat›n›n hem korunma hem de öldürme için kullan›lanyönüyle bu siyaset tarz›n›n hem egemenler hem dedevrimciler taraf›ndan kullan›lmas› mümkündürGramsci Machiavelli

Page 49: Özgür Düşün Sayı 46

deki siyasal kurumlara benzetmektedir:

“Modern Prens, mitos-prens gerçek bir kifli, somutbir birey olamaz; yaln›zca bir organizma; eylemdekendini k›smen ispatlayan ve tan›n›p kabul gören ko-lektif bir iradenin, içinde art›k somutlaflmaya bafllad›-¤› karmafl›k toplumun bir ö¤esi olabilir. Bu organizmatarihsel geliflim taraf›ndan belirlenmifl olup siyasalpartinin ta kendisi olmaktad›r: Siyasal parti, kolektifiradenin, evrensel ve topyekün olmaya e¤ilim göste-ren, filizlerinin bir araya geldi¤i ilk hücredir.”2200

“Modern ça¤da yeni Prens’in bafl aktörünün kifli-sel bir kahraman olmay›p siyasal parti, yani, farkl›uluslar›n farkl› iç iliflkileri içinde her zaman yeni birdevlet tipi kurmay› amaçlayan, akla uygun ve tarih-sel bak›mdan bu erekle kurulmufl belirli bir parti ola-ca¤› söylenebilir.”2211

Gramsci için Machiavelli vaktinden önce gelmiflbir Jakobenli¤i temsil ediyordu. Dolay›s›yla döne-minde kendisini dikkate almam›fl siyasi otoritelerinaksine devrimciler taraf›ndan sahiplenilmeliydi.Machiavelli’nin siyaset tarz›n› kullanmak eskrim sa-

nat›na benzetilmektedir. Düflünüre göre eskrim sana-t›n›n hem korunma hem de öldürme için kullan›lanyönüyle bu siyaset tarz›n›n hem egemenler hem dedevrimciler taraf›ndan kullan›lmas› mümkündür.2222

“Siyasetteki siyasetçi bir yarat›c›d›r, bir hareketegeçirendir, ama ne hiç yoktan yarat›r ne de kendi öz-lem ve düfllerinin bulan›k bofllu¤unda hareket eder.Fiili gerçekli¤e dayan›r.”2233

Gramsci’ye göre fiili gerçeklik Machiavelli’nin

öngördü¤ü siyaset tarz›n› devrimcilere dayatmakta-d›r. Devrimcili¤in fark› fiili gerçekli¤i de¤ifltirmeyi he-deflemesidir. Bu taktikler devrimcinin, güç iliflkileri-ni analiz ederek ve irade gücünü en maksimum birflekilde kullanarak, düflman›n en zay›f noktas›naodaklanmas›n› sa¤lar. Ayn› zamanda siyasette olma-s› gerekene de¤il olana odaklanmak devrimci kuru-mu ütopyac›l›ktan kurtar›r.2244

Gramsci devrimci siyasal analizin olana yeterin-ce odaklanmama durumunun sonucunu “Sezarizm”ile aç›klamaktad›r. ‹lerici A gücü ile Gerici B gücü-nün mücadelesinde yeniflememe durumu sisteminkendisini yeniden üretmesi çerçevesinde bir C gücü-nün oluflmas›yla somutlanabilir.2255

Machiavelli’nin düflünceleri izinden giden tar-t›flma ve analizlerden siyaset hakk›nda olumsuz,karamsar ve etik d›fl› görüfllerin oluflmas› çok do-¤ald›r. “Prens”te, monarflinin bafl›ndakilere veyaburjuvaziye önerilen yöntemler bir toplumcu içinanormal de¤ildir. Anormal olan, nas›l oluyor da in-sanl›¤›n en büyük düflünü gerçeklefltirmek isteyendevrimcilerin bu yöntemlere baflvurdu¤udur. Yanisiyasi amac›m›z olan s›n›fs›z, iktidars›z ve sömürü-süz bir dünya için vas›talar›m›z›n bir önemi yokmudur? Araçlar›m›z ve yöntemlerimiz amac›m›zauygun olmamal› m›d›r? Bu iki can al›c› soru geçmifl-te mücadele etmifl ve flu anda bu mücadeleye de-vam eden devrimcilerin pratikleri süresince kendi-lerine çokça sorduklar› sorulard›r. Tarihsel iki ör-nekle bu soruya cevap vermeye çal›flal›m. Birinciörnek Lenin önderli¤indeki Bolfleviklerin 1917’dedevrimiyle iktidara gelmelerinden sonra Çar II. Ni-kolay’› ve tüm ailesini yok etmeleridir. ‹kinci örne-¤imiz ise Çin Komünist Partisi önderi Mao Ze-dung’un Japonya’ya karfl› anti-emperyalist savaflta,yüz binlerce devrimcinin katili olan Çin MilliyetçiPartisi’nin lideri olan Çan Kay fiek ile yapt›¤› itti-fakt›r. Her ikisine de belli etik kurallar› çerçevesin-den bakt›¤›m›zda bu liderler hakk›nda olumsuz dü-flünebiliriz. Fakat bu liderlerin tarihsel eylemlerininsonuçlar›na bakt›¤›m›zda, dünyada bugüne kadarezilenlerin yapt›¤› iki büyük tarihsel devrimle karfl›-lafl›r›z. Dolay›s›yla Machiavelli’ye veya onun dü-flüncesine sald›r›rken olan› iyi analiz etmek gerekir.Olmas› gereken, s›n›fl› toplumun birçok olumsuzçeliflkisi ve köhnemifl insan yap›s› çerçevesinde an-cak kafam›zda hofl bir ütopya olarak kalabilir. Buyüzden devrim yapmak için kullan›lan araçlar salt46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

Gramsci’ye göre fiili gerçeklik Machi-avelli’nin öngördü¤ü siyaset tarz›n›devrimcilere dayatmaktad›r. Devrim-cili¤in fark› fiili gerçekli¤i de¤ifltir-

meyi hedeflemesidir. Bu taktikler devrimci-nin, güç iliflkilerini analiz ederek ve irade gü-cünü en maksimum bir flekilde kullanarak,düflman›n en zay›f noktas›na odaklanmas›n›sa¤lar. Ayn› zamanda siyasette olmas› gere-kene de¤il olana odaklanmak dev-rimci kurumu ütopyac›l›ktan kurtar›r

Page 50: Özgür Düşün Sayı 46

47

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

hümanist de¤erler çerçevesinde de¤erlendirilemez:

“Devrim yapmak, ziyafet vermeye, yaz› yazmaya,resim yapmaya ya da nak›fl ifllemeye benzemez; o ka-dar zarif, o kadar sakin ve yumuflak, o kadar ›l›ml›,uysal, kibar, ölçülü ve alicenap olamaz. Devrim, birayaklanmad›r, bir s›n›f›n baflka bir s›n›f› devirdi¤i birfliddet hareketidir.”2266

Mao’nun bu aç›klamas› devrimcili¤in verili s›n›f-l› toplum koflullar›nda asl›nda ne kadar zor ve me-flakkatli bir pratik oldu¤unu göstermektedir. Dolay›-s›yla bu mücadelede çeflitli olumsuzluklar ve yanl›fl-l›klar olmas› da kaç›n›lmazd›r. Yine de tüm buolumsuzluklar bütünüyle Makyavelci bir zihniyetiçinde olmam›z› gerektirir mi? Yani devrimci siyasetile burjuva siyasetini sadece amaçlar m› farkl›laflt›-r›r. Asl›nda burada de¤inilmesi gereken üç tezimizbu yöntemin zay›f yan›n› yakalam›flt›r. Bir tanesiyukar›da bahsetti¤imiz “kitlelerden kitlelere” yönte-midir. Bu yöntemin daha iyi anlafl›lmas›n› tezimizledestekleyelim:

Siyaset sözcü¤ü köken olarak Arapçad›r ve seyissözcü¤ünden türetilmifltir.2277 Yani at›n idaresi ilememleketin idaresi birbirine yak›n tarzlar içermekte-dir. Dolay›s›yla s›n›fl› toplumun Arabi penceresi; se-yisin atlara bakmas›n›, beslemesini, yetifltirmesini veonlar› yürütmesini siyasetçi ile kitleler aras›ndaki ilifl-kiye benzetmifltir. Machiavelli’nin yönteminin dev-rimciler aç›s›ndan ç›kmaza düfltü¤ü yer buras›d›r.Kitlerden kitlelere yönteminde ezilen s›n›flar, basitbir al›c› veya yanl›fl bilincin dipsiz kuyusuna düflmüflbirer zavall› de¤ildir. Aksine kendi talepleri olan, sis-temin çeliflkilerinden rahats›z fakat bunu de¤ifltirme-nin tutarl› bir yöntemini bulamayan bir topluluktur.Devrimci yap›n›n kitlelere bak›fl›yla Machiavelli’ninkitlelere bak›fl›, burada temel bir yol ayr›m›na girmek-tedir. Machivalli’deki pasif, cahil ve korkak bir kitleyerine aksine müdahale eden ama yöntemi yetersizolan bir toplulu¤un vurgusu öne ç›kmaktad›r.

‹kinci tezimiz ise dünyadaki bugüne kadar olmuflüç büyük devrimden –Frans›z Devrimi, Sovyet Dev-rimi, Çin Devrimi’nden- ç›kar›lm›flt›r. Her üç devrim-de de kitleler taleplerini, mevcut meclis yerine olufl-turulan alternatif alanlarda dile getirmifllerdir. Fran-s›z Devrimi’nde bu alan Jakoben kulüpleridir. Sov-yet Devrimi’nde Sovyetlerdir. Çin Devrimi’nde isehalk meclisleridir. Dolay›s›yla devrimci politika kan-d›rma temelinde de¤ildir.

Üçüncü tezimiz insan› öteki varl›klardan ay›ranbir praksise sahip olmas›d›r. Praksis insan›n kendinive çevresini de¤ifltirdi¤i özgür, evrensel ve yarat›c›etkinli¤idir.2288 Machiavelli’nin edilgin ve cahil insanyap›s›, s›n›fl› toplumun insan bilincine ve praksisinevurdu¤u bir zincirdir. Devrimci praksis ile berabertözsel olarak insan›n bünyesinde bulunan bu özgür,evrensel ve yarat›c› etkinlik a盤a ç›kar ve eflitsiz ilifl-kilerin kalbine bir b›çak gibi saplan›r. Ama devrimcipraksis sadece egemen s›n›flara uygulanan bir etkin-lik olarak görülmemelidir. Devrimci praksisin içselve kitlelerle olan boyutu da mevcuttur veya olmal›-d›r. Yani bir devrimci kurum praksisini kendine vekitlelere karfl› da uygulamal›d›r. Sadece toplumsalsistemi de¤il kitleleri ve bizzat kendini de devrimcibir flekilde de¤ifltiren ve dönüfltüren yap›lanmalar

ancak baflar›l› olabilirler. Machiavelli ise de¤iflimdensöz etse de onun alg›lad›¤›, egemen s›n›flar›n halküzerindeki tahakkümlerini devam ettiren bir de¤iflim-dir. Bu konuda Machiavelli’nin s›n›fsal bak›fl›, prak-sisi görmesine engel olan bir peçe ifllevi görmüfltür.

Siyaset sözcü¤ü köken olarak Arapçad›r ve se-

yis sözcü¤ünden türetilmifltir. Yani at›n idaresi

ile memleketin idaresi birbirine yak›n tarzlar

içermektedir. Dolay›s›yla s›n›fl› toplumun Arabi

penceresi; seyisin atlara bakmas›n›, beslemesi-

ni, yetifltirmesini ve onlar› yürütmesini siyasetçi

ile kitleler aras›ndaki iliflkiye benzetmifltir.

Machiavelli’nin yönteminin devrimciler aç›s›n-

dan ç›kmaza düfltü¤ü yer buras›d›r. Kitlelerden

kitlelere yönteminde ezilen s›n›flar, basit bir

al›c› veya yanl›fl bilincin dipsiz kuyusuna düfl-

müfl birer zavall› de¤ildir. Aksine kendi talepleri

olan, sistemin çeliflkilerinden rahats›z, fakat bu-

nu de¤ifltirmenin tutarl› bir yöntemini bulama-

yan bir topluluktur. Devrimci yap›n›n kitlelere

bak›fl›yla Machiavelli’nin kitlelere bak›fl›, bura-

da temel bir yol ayr›m›na girmektedir. Machi-

valli’deki pasif, cahil ve korkak bir kitle yerine,

aksine müdahale eden ama yöntemi yetersiz

olan bir toplulu¤un vurgusu öne ç›kmaktad›r.

Page 51: Özgür Düşün Sayı 46

Sonuç olarak dünya emperyalist-kapitalist sis-temi, s›n›fl› toplumun en yüksek aflamas›ndad›r. Butoplumda yaflayan tüm insanlarda do¤rudan beflbin y›ll›k s›n›fl› toplum iliflkilerinin ürünüdürler.“E¤iticilerin de e¤itilmesi gerekti¤i”2299 bir toplumdadevrimcileri toplumun çok üstünde, çeliflkisiz vesorunsuz bir kahramanlar kitlesi olarak alg›lamakbizi yan›ltabilir. Dolay›s›yla ne devrimcileri ne dedevrimci kurumsal yap›y› bu iliflkilerden soyutlaya-rak bir fetiflizm içinde de¤erlendirebiliriz. Fakat buyap› ve özneleri tamamen ola¤an insanlardan olufl-mufl olarak görmek de mümkün de¤ildir, çünkü he-defleri ve pratikleri eflitsiz, hiyerarflik iliflkilerin kal-bine yönelmifltir. S›n›fs›z toplumun y›k›c›lar› ve ye-ni toplumun yap› ustalar› oldu¤undan toplumdanbir ad›m öndedirler.

Makyavelci siyaset tarz›n›n etkisini azaltmakiçin tali-esas çerçevesinde düflünmemiz zorunlu-dur. Kitlelerin talepleri, ihtiyaçlar›, ç›karlar› ile ken-di devrimci praksisini, “kitlelerden kitlelere” teorisi›fl›¤›nda ve kendi yöntemi çerçevesinde sentezleyenyap›lanma tali olarak “Makyavelci” araçlara bafl-vursa da esas›n› kendi devrimci siyasal yöntemlerioluflturmal›d›r.

Kaynakça- Develio¤lu, Ferit “Siyaset”, Osmanl›ca-Türkçe Ansiklopedik Lugat,Ankara: Ayd›n Kitabevi Yay›nlar›, 2005.- Eagleton, Terry. ‹deoloji, ‹stanbul: Ayr›nt› Yay›nlar›, 2005.- Gert, Bernard “Ahlak”, Felsefe Ansiklopedisi, Ed. Ahmet Cevizci, ‹s-tanbul: Etik Yay›nlar›, 2003.- Gramsci, Antonio. Modern Prens, Çev. Pars Esin, Ankara: Birey veToplum Yay›nlar›, 1984.- Lenin, V. I. Collected Works, Volume V, Moscow: Progress Publis-hers, 1961- Machiavelli, Niccolo. Hükümdar, ‹stanbul: Sosyal Yay›nlar›, 1998.- Machiavelli, Niccolo. The Prince and the Discourses, New York:The Modern Library, 1950.- Marx, K. Theses on Feuerbach, Almanca’dan Çev. W. Lough, Mos-cow: Progress Publishers, 1969, http://www.marxists.org/archi-ve/marx/works/1845/theses/theses.htm, 3 Nisan 2009.- Petrovic, Gajo “Praksis”, Marksist Düflünce Sözlü¤ü, Eds Tom Bot-tomore, ‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›, 2005. - Platon, Devlet, ‹stanbul: Sosyal Yay›nlar›, 2002.- Thomson, George. Marx’tan Mao Zedung’a Devrimci Diyalektik, ‹s-tanbul: Kaynak Yay›nlar›, 1997.- Zedung, Mao “Önderlik Yöntemlerine ‹liflkin Baz› Meseleler”, Seç-me Eserler, Cilt III, ‹stanbul: Kaynak Yay›nlar›, 1992.- Zedung, Mao. “Hunan’daki Köylü Hareketine ‹liflkin Bir Araflt›rmaÜzerine Rapor”, Seçme Eserler, Cilt I, ‹stanbul: Kaynak Yay›nlar›,1992.- Türk Dil Kurumu, “Siyaset”, Türkçe Sözlük, Ankara:Türk Dil Kuru-mu Bas›m Evi . 1998.

D‹PNOTLAR1- fiema makaledeki fikirler çerçevesinde gelifltirilmifltir. Mao

Zedung, “Önderlik Yöntemlerine ‹liflkin Baz› Meseleler”, SeçmeEserler, Cilt III, ‹stanbul: Kaynak Yay›nlar›, 1992, s. 123-1282- George Thomson, Marx’tan Mao Zedung’a Devrimci Diyalektik,‹stanbul: Kaynak Yay›nlar›, 19973- V. I. Lenin, Collected Works, Moscow: Progress Publishers, 19.., s.4154- Türk Dil Kurumu, “Siyaset”, Türkçe Sözlük, Ankara:Türk DilKurumu Bas›m Evi , 1998, s. 19965- Eserin girifl k›sm›ndaki bilgilerden derlenmifltir. NiccoloMachiavelli, Hükümdar, ‹stanbul: Sosyal Yay›nlar›, 1998, s. 7-636- A.g.e, s. 53-547- Bernard Gert, “Ahlak”, Felsefe Ansiklopedisi, Ed. Ahmet Cevizci,‹stanbul: Etik Yay›nlar›, 2003, s. 878- Niccolo Machiavelli, The Prince and the Discourses, New York:The Modern Library, 1950, s. 56-579- Al›nt›n›n çevirisi bana aittir. Niccolo Machiavelli, The Prince andthe Discourses, …, s.6610- Platon, Devlet, ‹stanbul: Sosyal Yay›nlar›, 2002, s. 219-25511- A.g.e, s. 206-20912- A.g.e, 219-24613- Machiavelli’nin burada büyüklerden kast› egemen s›n›flard›r.14- Niccolo Machiavelli, Hükümdar, …, s. 177-22615- Ayr›nt›l› bilgi için bkz., Thomas Hobbes, Leviathan, ‹stanbul:Yap› Kredi Yay›nlar›, 2008; J. J. Rousseau, Toplum Sözleflmesi, ‹stan-bul: Çan Yay›nlar›, 1974. 16- Niccolo Machiavelli, The Prince and the Discourses, …, s. 41-4217- Niccolo Machiavelli, Hükümdar, …, s. 177-22618- Niccolo Machiavelli, The Prince and the Discourses, …, s. 81-8219- Terry Eagleton, ‹deoloji, ‹stanbul: Ayr›nt› Yay›nlar›, 2005, s. 22620- Antonio Gramsci, Modern Prens, Çev. Pars Esin, Ankara: Bireyve Toplum Yay›nlar›, 1984, s. 6-721- A.g.e, s. 3622- A.g.e, s. 1523- A.g.e, s. 7324- A.g.e, s.15025- A.g.e, s. 102-10826- Mao Zedung, “Hunan’daki Köylü Hareketine ‹liflkin BirAraflt›rma Üzerine Rapor”, Seçme Eserler, Cilt I, ‹stanbul: KaynakYay›nlar›, 1992, s. 6027- Ferit Develio¤lu, “Siyaset”, Osmanl›ca-Türkçe AnsiklopedikLugat, Ankara: Ayd›n Kitabevi Yay›nlar›, 2005, s. 95928- Gajo Petrovic, “Praksis”, Marksist Düflünce Sözlü¤ü, Eds TomBottomore, ‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›, 2005, s. 468-473 29- K. Marx, Theses on Feuerbach, Almanca’dan Çev. W. Lough,Moscow: Progress Publishers, 1969,http://www.marxists.org/archive/marx/works/1845/theses/theses.htm,3 Nisan 2009

48

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

Page 52: Özgür Düşün Sayı 46

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

49

fievket YIlmaz-‹stanbulY›lmaz Güney Kültür Sanat Festivali

Page 53: Özgür Düşün Sayı 46

Somut Devrimci Geliflme

Düflünün; köylü s›n›f›n›n genel ayaklanmas›n›destekleyen bir halk kurtulufl ordusunun baflkentinkap›s›na dayand›¤›n›. Halk›n, nöbeti üstlenip ayak-lanarak krall›¤a ait siyasi iktidar› monarflinin elin-den ald›¤›n› ve kurtar›c›s› olarak gördü¤ü ve etkilidevrimci stratejisini sergilemesine daha fazla lüzumolmayan Nepal Komünist Partisi-Maoist’ini (NKP-M) iktidara buyur etti¤ini. Burada söz konusu olança¤›m›z›n en baflar›l› ve kökten devrimci at›l›m›d›rve bu nedenle büyük geliflmelerin müjdecisidir.

Nepal’deki bu zafer, ulusal ve demokratik birhalk devriminin koflullar›n› oluflturmufltur ve NKP-M taraf›ndan anti-feodal/ anti-emperyalist bir dev-rim olarak nitelendirilmektedir. Gerçekten de, yok-sul tabakay› orta kesimle birlefltiren ve kentlerdede etki gösteren bu genifl çapl› ayaklanma, Ne-

pal’in bütün siyasi partilerini kendisini ‘cumhuri-yetçi devrimciler’ ilan etmeye zorlam›flt›r. Maoist-lerin zaferinden önce, di¤er partiler bütün ümitleri-ni ‘seçimlere’ ba¤layarak reformizm yolunda ‘ba-r›flç›l mücadele’yi seçmifllerdi. Di¤er önde gelenkomünist parti- Nepal Komünist Partisi (BirleflikMarksist-Leninist) [BNKP-(BML)], krall›¤›n devle-tine ancak 2004’te kat›labilmifl ve NKP-M’nin ‘ma-cerac›l›¤›n›’ k›nam›flt›.

NKP-M, bu partilerin (Nepal Meclisi, NKP-(BML) ve di¤erleri) devrim yolunda çal›fl›yormuflgibi görünüp halk›n sorgusuna tâbi tutulmayan birflekilde geri kazanaca¤› meflruiyeti göz önünde bu-lundurmufl, bu yüzden de bahsi geçen partilerle, bi-linçli ancak uzlaflmac› bir anlaflma yapm›flt›.

Antlaflmay› tavsiye eden Birleflmifl Milletler oto-riteleri bunu bar›fl anlaflmas› olarak nitelendirmifl-50

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

Çeviri

NNeeppaall,, ÜÜmmiitt VVeerreennDDeevvrriimmccii BBiirr

AAtt››ll››mm

Samir Âmin

Page 54: Özgür Düşün Sayı 46

51

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

tir. Bu antlaflma kurucu meclise, demokratik vehalk›n ç›karlar›n› koruyan, cumhuriyetçi yeni ana-yasay› yazma yükünü devretmifltir. Çok partili se-çimlerde NKP-M birinci s›rada yer alarak muzafferkoalisyonu oluflturduktan ve baflbakanl›k görevide Maoist lider Prachanda’ya verildikten sonraparlamento, ülke tarihinde (ve Hindistan yar›ma-das›n›n tarihinde) ilk kez, halk katmanlar›ndanyoksul köylüleri, kay›t d›fl› çal›flan kent iflçilerini,dalitleri ve kad›nlar› kapsamaktad›r.

Gelecekte Bafla Ç›k›lmas› Gereken BeflBüyük Mesele

Bu uzlaflmac› antlaflma, gelecekte oluflabile-cek bütün sorunlar› çözmüyor; aksine onlar›n nedenli genifl kapsaml› olabilece¤ini ortaya koyu-yor. Halk güçleri bu noktadan sonra muazzamsorunlarla karfl›laflacaklard›r. Bunlar›, befl bölüm-de inceleyece¤iz.

1. Toprak Reformu

Köylü isyan›, NKP-M taraf›ndan toprak sorunu-nun do¤ru analizi ve neticede al›nan do¤ru stratejikkarar›n›n -köylü s›n›f›n›n büyük ço¤unlu¤unun tekbir cephe halinde silahl› mücadeleyi sürdürecek ol-mas›, yani topraklar›n istilas›n›, toprak rant›n›nazalt›lmas› veya kald›r›lmas›n›, tefecilerin köyler-den s›n›r d›fl› edilmesini öngören karar›n›n- ürünü-dür. Fakat baflkentteki isyanc›lar›n, flehir kap›lar›n›NKP-M’ye açt›¤› esnada, halk ordusunun, henüzDelhi’deki devlet ve emperyalist güçler taraf›ndanönemli derecede desteklenen devlet kuvvetlerini,etkisiz k›lamam›fl oldu¤u do¤rudur.

fiu anki uzlaflmac› süreçte, meclisle iliflkili vemeclis taraf›ndan temsil edilen siyasi güçler taraf›n-dan iki cephe ortaya konulmufltur.

AA)) NKP-M taraf›ndan korunan cephe, yani tümyoksul köylü kesimle (k›rsal kesimdeki halk›n bü-yük ço¤unlu¤una), topra¤a ( ve toprak üzerindengeçinmek için gerekli olan yollara) eriflim sa¤lama-y› garantileyen; fakat orta ve zengin kesimden olanköylülerin mülküne dokunmayacak olan, köklü,devrimci toprak reformunun cephesi.

BB)) Belirsiz Cephe, özellikle Kongre Partisi tara-f›ndan korunan, yasan›n yeni kurallar› oluflturma-

s›ndan önce, eski feodal/tefeci düzenin, köylü s›n›-f›n›n isyan›yla özgürlü¤üne kavuflturulmufl bölgele-re geri dönüflünü gerektiren, daha ‘›l›ml›’ bir toprakreformunun savunucusu.

2. Silahl› Kuvvetlerin Gelece¤i

fiu anda ülkede iki ordu bulunmakta ise de buiki silahl› gücün, ayn› ülkede varl›¤›n› sürdürmesi-nin söz konusu olamayaca¤› aflikârd›r. NKP-M buiki ordunun birlefltirilmesinden yanad›r. Ama Mao-istlerin düflmanlar›, bu tür bir birleflmenin devletkuvvetlerinin saflar›ndaki neferlerin halk ordusu-nun neferleri ile bir etkileflime girdikleri halde Mao-ist ideolojinin etkisinde kalabilece¤inden korkuyor-lar (ve bu korkular›n› da dile getiriyorlar). Bu yüz-den de umutsuzca Maoist ordunun “rehabilitas-yon”undan söz etmekten öteye gidemiyorlar.

3. Burjuva Demokrasisi mi, Halk Demokrasisi mi?

Bu büyük sorun Nepal’deki tüm tart›flmalar›canland›rmaktad›r. Nepal toplumunda, çok partilisisteme, seçimlere, güçlerin resmi ayr›m›na, insanhaklar›n›n ve temel politikalar›n beyannamesine

Nepalli Maoistler sosyalizmsorununa çok farkl› bir bak›flaç›s› ile yaklaflmaktalar.Sosyalizmin inflas›n› fluan kiazami programlar›na (köklütoprak reformu, Halk Ordu-su, Halk Demokrasisi) indir-gemiyorlar çünkü. Kendiprogramlar›n› “ulusal de-mokratik halk program›”olarak adland›rarak sonra-s›nda infla edilebilecek olanbir sosyalizmin yolunu aç-m›fl oluyorlar.

Page 55: Özgür Düşün Sayı 46

indirgenmifl, geleneksel parlamenter demokrasi çö-zümünün savunucular› mevcuttur. ‹flte bu, büyükmedya kurulufllar›n›n (özellikle Bat›l› Emperyalist-lerin kontrolündeki medyan›n) dünya çap›nda yay-d›¤› egemen ideolojinin, demokrasi tart›flmas›n›yönlendirme çabas›n›n genel biçimidir.

Maoistler, sunulan ‘demokrasinin’ dayand›r›l-d›¤› temel haklar›n, yani sözde insan haklar› hiye-rarflisinin, en bafl›na özel mülkiyete sayg›n›n ol-du¤unu belirtirler. NKP-M, buna antitez olarak,uygulanmad›¤› halde toplumsal geliflmenin müm-kün olamayaca¤› sosyal haklar›n; yaflama, g›da,bar›nma, çal›flma, e¤itim ve sa¤l›k haklar›n›n ön-celi¤ini savunur.

Özel mülk ‘kutsal’ say›lmamaktad›r; ona duyu-lan sayg›, sosyal haklar› yerine getirme ihtiyac› ta-raf›ndan s›n›rland›r›lm›flt›r.

Bir baflka deyiflle, bir grup, özel mülkiyet hakla-r›n›n kutsall›¤›n› ileri ç›karan, toplumsal geliflmeyle

ilgili sorunlardan soyutlanm›fl bir demokrasi olgu-sunu (bask›n olan burjuva ‘demokrasisini’ yani) sa-vunurken, di¤eri toplumsal geliflimle birleflik bir de-mokrasiyi savunmaktad›r.

Nepal’deki tart›flma, kar›fl›k olmaktan ziyadepolemikler fleklinde geliflmektedir. ‘Bat›l› Demokra-si’yi savunanlar aras›nda gerçek gericiler yer al-maktad›r. Ancak, bunlar›n aras›nda ayn› zamanda

flüphesiz samimi; ama halk s›n›f›n›n u¤raflt›¤› esassorunlara karfl› hassas davranamayan demokratlarda mevcuttur. Ülke d›fl›ndan desteklenen ve önem-li boyutta hareket halinde olan ‘demokratik haklarsavunucusu’ sivil toplum örgütleri, ellerinden geldi-¤ince ›l›ml› davadan yana bayrak sallamaktad›rlar.Baz›lar› da daha fazlas›n› gerçeklefltirmenin müm-kün olmad›¤›n› düflünerek, geleneksel ve s›n›rland›-r›lm›fl demokrasinin hiç yoktan iyi oldu¤unu savun-maktad›r. Di¤erleri NKP-M’ye karfl› birçok suçla-mada bulunarak onlar› ‘dogmatik komünistler’,‘Stalinistler’, Çin’deki despot modelin ‘totaliter’ tak-litçileri olarak adland›rmaktalar.

Ancak Maoistler kendilerini savunmakta iyi birifl ç›karmaktad›rlar. Köylü s›n›f›n›n özel mülkiyeti-ne itiraz etmediklerini, hatta ulusal ve de yabanc›kapitalist mülkiyete de itiraz etmediklerini herkesehat›rlat›rlar. Fakat ulusun menfaatinin gerektirdi¤ikoflulda, mülkün ulusallaflt›r›lmas›n› da daima göz

önünde bulundurmaktad›rlar (örne¤in ülkenin, ya-banc› bankalar taraf›ndan, zorla, küreselleflmifl fi-nansal pazarla birlefltirilmesini yasaklam›fllard›r).Sadece, art arda gelen krallar›n, müflterilerine, köy-lü halk›n›n mal ve mülküne el koyma yetkisiyle be-raber verdikleri ‘feodal’ toprak ve binalar›n mülki-yetinin yerindeli¤ini sorgularlar. Kifli haklar›n› veyabu haklar› korumakla hükümlü ba¤›ms›z adli teflki-52

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

Page 56: Özgür Düşün Sayı 46

53

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

lat› sorgulamamaktad›rlar. Kurucu meclisi, sosyalhaklar›n büyük ilkelerini formüllefltirmenin yan› s›-ra, onlar› uygulatacak kurumsal yap›lar› tertipleme-ye davet ederek bu programa katk›da bulunmakta-d›rlar. Onlar›n tan›mlad›klar› halk demokrasisi, za-manla ve halk›n oluflturdu¤u örgütlenmenin vedevletin arabuluculu¤uyla, yürürlü¤e konacakt›r.

Kuflkusuz, Nepal’in gelecekte otoriter bir devletedönüflmeyece¤inin veya NKP-M’nin, düflmanlar›n›norta yolcu çizgisine yanaflmas› ile sadece yak›n gele-cekte mümkün olan ç›karlar›n peflinden koflturan biroportünizme düflmeyece¤inin bir garantisi yoktur.Ancak burada sorulan sorular›n parti saflar›nda dafarkl› görüflleri savunan gruplarca hararetle tart›fl›l-makta olan mevzular oldu¤unu göz önünde bulun-duracak olursak; böylesi bir deneyin önceden bu türsert elefltirilere mahkûm edilmesi ne kadar do¤rudur?

Bu analizler ve mücadele yürütme stratejileri1955 senesindeki Bandung Konferans› dönemindenkalma popülist ulusal kurtulufl ideolojilerinden da-ha ileridirler. O dönemde Asya ve Afrika’daki meflruve kitlesel ulusal kurtulufl mücadelelerinden ç›kandüzenler daha az geliflmiflti. Siyasi iktidar›n meflru-iyetini sa¤layan ideoloji Marksizme dayanan birideoloji de¤ildi; oradan buradan al›nm›fl düflünceflekilleri, tarihin yeniden yaz›lmas› sureti ile pragma-tizm ve milliyetçi efsaneler ile harmanlan›yor ve“ilerici” olarak lanse ediliyordu (bu da sömürgeciliköncesi dönemde var olan sözde demokratik yönetimbiçimlerine veya benzeri dini yorumlamalara daya-narak gerçeklefltiriliyordu). Bandung rejimlerine hasolan “sosyalizm” anlay›fl› pek mu¤lâk kal›yor ve“toplumsal adaleti” da¤›tan popülist devlet yönetim-lerinden pek ay›rt edilemiyordu.

Nepalli Maoistler sosyalizm sorununa çok fark-l› bir bak›fl aç›s› ile yaklaflmaktalar. Sosyalizmin in-flas›n› flu anki azami programlar›na (köklü toprakreformu, Halk Ordusu, Halk Demokrasisi) indirge-miyorlar çünkü. Kendi programlar›n› “ulusal de-mokratik halk program›” olarak adland›rarak son-ras›nda infla edilebilecek olan bir sosyalizmin yolu-nu açm›fl oluyorlar.

4. Federalizm Sorunu

Himalaya vadilerinin fiziki ve befleri co¤rafyas›-n›n çeflitlili¤ine Nepal’in köylü topluluklar›nda da

rastlamak mümkündür. ‹ki, üç veya dört “etnik top-luluk” meselesi de¤ildir mevzubahis olan, yüzlerceböyle topluluk varl›¤›d›r. Bu topluluklar›n fertlerikrallar›n hizmetinde çal›flan generallerin müflterile-ri taraf›ndan topraks›z b›rak›ld›klar›ndan bu top-raklar› tekrar iflleyebilmeye hasrettirler. Ama ayn›zamanda eflit muamele ve sayg›nl›klar›n› da talepetmektedirler. Ayn› durum yak›n tarihte d›fl müda-halelerin hedefi olmufl olan “Terai” bölgesinin(Hindistan s›n›r›ndaki düzlükler) çeflitli etnik toplu-luklar› için de geçerlidir.

Maoistlerin destekledi¤i federal cumhuriyet for-mülünün Nepal halk›n›n taleplerini karfl›layabile-ce¤ine flüphe yoktur. Ancak merkezi devlet idaresi-nin düflmanlar› pekâlâ da bu formülü kendi emelle-rine alet edebilirler.

5. Ülkenin Ekonomik Ba¤›ms›zl›¤› Sorunu

Birleflmifl Milletler standartlar›na göre Nepal“azgeliflmifl ülkeler” aras›ndad›r. Ülkede “modern”bir devlet yönetiminin, toplumsal hizmet a¤›n›n vealtyap›n›n var olabilmesi d›flsal deste¤e ba¤l›d›r.Mevcut yönetim, ülkenin bu korkunç ba¤›ml›l›k ha-linden kurtulmas› sorununun ciddiyetini bilmekte-dir. Ama ayn› zamanda bu ba¤›ms›zl›¤›n, aflamal›

bir biçimde gerçekleflebilece¤inin de bilincindedir.G›da meselesinde ba¤›ms›zl›k, Nepal’in temel so-runu de¤ildir; bu alanda kendi kendine yeterlilikçok az miktarda yiyecek girifline ba¤l›d›r. Ama ül-kenin üreticilerinin ve kentsel tüketicilerinin ara-s›nda nispeten ucuz pazar a¤lar›n›n oluflturulmas›

NNKKPP--MM ooyy aavvcc››ll››¤¤››nn››nn ppaarrllaammeenntteerr ttuuzzaa¤¤››nnaa ddüüflflmmee--mmiiflfl,, hhaallkk››nn ççoo¤¤uunnlluu¤¤uunnddaann ((yyookkssuull kkööyyllüülleerr,, hhaallkk ss››--nn››ff››nnddaann iiflflççiilleerr,, kkaadd››nnllaarr,, öö¤¤rreenncciilleerr vvee oorrttaa ss››nn››ffllaa--rr››nn yyuurrttsseevveerr vvee ddeemmookkrraatt kkeessiimmlleerrii)) mmüütteeflfleekkkkiillttoopplluummssaall zzeemmiinniinnii,, hheerr sseeççmmeenn zzeemmiinnii ggiibbii ddee¤¤iiflfl--kkeenn oollaabbiilleenn sseeççmmeenn zzeemmiinniinnddeenn aayy››rrtt eettmmiiflflttiirr.. BBuuggeenniiflfl hhaallkk ttaabbaann››nn››,, ddeevvrriikk ffeeooddaall--kkoommpprraaddoorr iittttiiffaa--kk››nnaa aalltteerrnnaattiiff oollaann,, öörrggüüttllüü eeggeemmeenn bbiirr kkuuvvvveetteeççeevviirreebbiillmmeekk NNKKPP--MM’’nniinn uuzzuunn ssüürreellii mmüüccaaddeelleessiinniinnhheeddeeffiiddiirr..

Page 57: Özgür Düşün Sayı 46

son derece ciddi bir sorundur; çünkü arac›lar›n pa-y› sorununu devreye sokmaktad›r. Yar› s›naî, yar›zanaatsal ufak çapl› üretimi gelifltiren bir programithalata olan ba¤›ml›l›¤› azaltabilir; ama istenensonuçlar›n elde edilebilmesi için çok çaba ve za-man gerekecektir.

Maoistler nüfusun sadece %20’sine yaray›p ka-lan %80’i durgunlu¤a hatta sefalete itecek olan“Hint” modeline karfl› sürecin her evresinde halk s›-n›flar›na faydal› olacak kapsaml› bir geliflim mode-lini teklif etmektedirler. Bu da zaten desteklenebile-cek yegâne ilkeli tav›rd›r. Modelin gerçeklefltirilme-si için laz›m olan programlar ise henüz haz›rlanma-y› beklemektedirler.

Süreci Kim ‹lerletecek?

Devrimci Nepal, komflusu Hindistan ile ciddi so-runlar yaflamaktad›r. Bunun sebebi Hintli egemens›n›flar›n kendi ülkelerinde de gerçekleflebilecek birdevrimden korktuklar›ndan Nepal halk›na karfl›düflmanca ve sald›rgan bir tav›r benimsemifl olmala-r›d›r. Nepalli devrimcilerin kazan›mlar›ndan derslerç›karan Hindistan’daki Naksalistlerin mücadelesi,Hindistan Yar›madas›’ndaki sömürü ve bask› düze-ninin istikrar›n› ciddi biçimde sorgulatabilir.

Bu düflmanca tav›r küçümsenmemelidir. Bu ta-v›r, Hindistan ve ABD aras›ndaki askeri uzlafl›n›ntemel sebeplerinden birini teflkil etmekte oldu¤u gi-

bi bu güçlere ciddi siyasi malzeme sa¤lamaktad›r.Hindistan’›n kendi ülkesindeki flovenist BJP, Pakis-tan’daki Siyasal ‹slam veya Dalai Lama’n›n SiyasalBudizmi gibi “alternatif” bir Hindu siyasi partisinifinanse ediyor oluflu bunlara bir örnektir. ABD’ninve baflta ‹ngiltere olmak üzere di¤er Bat›l› güçlerindeste¤i de bu tür karfl› devrimci projeler arac›l›¤› ilekoordine edilmektedir. E¤er yeni Nepal’in baflar›la-r› gecikecek olursa, Nepal’de kuvvetli bir Hindu si-yasi partisinin yol açaca¤› kutuplaflma, bu güçlerinamaçlad›¤› fleylerin pekâlâ da elde edilmesine yolaçabilir. Müdahaleleri gerçeklefltiren d›fl güçler dedaha sonra Nepal’deki karfl› devrimcileri örgütleye-rek bölücü hareketleri tahrik edebilirler. As›l iplerioynatan d›fl güçlerin yard›m› ve yine o güçlerin des-te¤i ile var olan Sivil Toplum Kurulufllar›n›n destek-ledi¤i “insan haklar›” ve “demokrasi” 盤›rtkanlar›düflman›n stratejisinde kolayl›kla yer edinirler.

Mevcut uzlafl›, NKP-M’ye halk›n deste¤ini getir-mifl olan kökten dönüflüm program›n›n uygulanma-s›n› geciktirmektedir. Bu da siyasi önderli¤in safla-r›nda mevcut uzlafl›y› aflmak istemeyen çeflitli e¤i-limlerin yetiflmesine yol açmaktad›r. Uzlafl›n›n afl›l-mamas› karfl› devrimin sald›r›s›na zemin haz›rla-maktan baflka bir fley yapmayacakt›r.

Ancak umutsuzlu¤a kap›l-man›n lüzumu yoktur. Meclisinkararlar› ne olursa olsun, Mao-istler sürekli, halk s›n›flar›n›nbu program› gerçeklefltirmekiçin sürdürecekleri mücadeleyiyürütme ve örgütlü kalma hak-k›na sahip olduklar›n› belirt-mektedirler. NKP-M oy avc›l›¤›-n›n parlamenter tuza¤›na düfl-memifl, halk›n ço¤unlu¤undan(yoksul köylüler, halk s›n›f›n-dan iflçiler, kad›nlar, ö¤rencilerve orta s›n›flar›n yurtsever vedemokrat kesimleri) müteflekkiltoplumsal zeminini, her seçmenzemini gibi de¤iflken olabilenseçmen zemininden ay›rt etmifl-tir. Bu genifl halk taban›n›, dev-

rik feodal-komprador ittifak›na alternatif olan, ör-gütlü egemen bir kuvvete çevirebilmek NKP-M’ninuzun süreli mücadelesinin hedefidir.54

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

Page 58: Özgür Düşün Sayı 46

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

lmanya’n›n 2009 Oscar aday› olan ve

28. Uluslararas› ‹stanbul Film Festiva-

li’nde öne ç›kan filmlerden biri olan “Bir

Terör Filmi: Der Baader Meinhof”, uzun-

ca bir süre tart›fl›laca¤a benziyor. Onu

tart›flmal› k›lan kuflkusuz bir dönem fil-

mi olmas› ve kaç›n›lmaz olarak tarihin

günümüze aktar›lmas›nda ortaya ç›kan

ideolojik bak›fl›n herkesçe ayn› olmad›-

¤›d›r.

Filmin konusunu k›saca özetleye-

lim. Sonras›nda elefltirdi¤imiz noktalara

de¤inelim. Film, 2 Haziran 1967’de ‹ran

fiah› Muhammed R›za Pehlevi’nin Bat›

Berlin’i ziyareti s›ras›nda yap›lan bir

gösteriyle bafll›yor. “2 Haziran” tarihi

bu gösteri nedeniyle Alman solu için bir

dönüm noktas›d›r. Bu gösteri esnas›nda

polisin sert müdahalesiyle genç bir ey-

lemci vurularak ölür ve daha sonra “2

Haziran Örgütü” olarak bilinen örgüt

politik sahneye ç›kar. Ö¤renci hareketi- 55

B‹R TERÖR F‹LM‹: DER BAADER MEINHOF DER BAADER MEINHOF KOMPLEX

Yönetmen: Uli EdelOyuncular: Martina Gedeck, Moritz Bleibtreu, Johanna WokalekAlmanya, 200835 mm / Renkli / 149'

s � n e m a

A

Page 59: Özgür Düşün Sayı 46

nin ivmelenmesiyle eylemler al›flverifl merkezlerinin

kundaklanmas› fleklinde devam eder ve o dönem bir

gazeteci olan Ulrike Meinhof köfle yaz›lar›nda bu

eylemleri destekleyen yaz›lar yazar. 11 Nisan

1968’de ö¤renci hareketinin lideri durumundaki

Rudi Dutschke’nin vurulmas› ve sokak eylemleri-

nin artmas› neticesinde Ulrike Mainhof yazd›¤› bir

yaz›da “e¤er biri bir araba yakarsa bu suçtur, e¤er

biri yüzlerce araba yakarsa, bu politik bir eylemdir”

der. Dutschke’yi vuran gencin üzerinden “Dutsc-

hke’yi Durdurun” bafll›kl› bir gazete ç›kar ve bu

olaydan sonra gençli¤in eylemlerine yönelik kara-

lama kampanyalar› yürüten Spinger bas›n kurulu-

fluna yönelik ciddi eylemler yap›lmaya bafllan›r.

Dutschke’nin vurulmas›n›n ilk gününde Springer

bas›n kuruluflu sald›r›ya u¤rar ve kurulufla ba¤l›

Bild gazetesinin da¤›t›m kamyonlar› kundaklan›r.

Ulrike Meinhof, Konkret adl› ayl›k dergide “Rudi’ye

s›k›lan kurflunlar fliddet karfl›tl›¤› düflünü sona er-

dirdi. Silahlanmayan ölür, ölmeyenlerse canl› canl›

cezaevlerine, ›slahevlerine, toplu konutlar›n kas-

vetli betonlar›na gömülür” diye yazar.

Kundaklama eylemlerinden tutuklu bulunan An-dreas Baader ile bir kitap çal›flmas› bahanesi için ha-pishanede görüflmeye giden Ulrike Mainhof di¤erbirkaç militan›n da yard›m›yla Andreas Baader’i kur-tarmay› baflar›rlar ve bu olay esnas›nda öldürülenhapishane görevlisiyle birlikte, K›z›l Ordu Fraksiyonu(RAF) olarak bilinen ve pek ço¤unca “Baader-Mein-hof Çetesi” olarak adland›r›lan örgüt sahneye ç›kar.Hemen ard›ndan örgüt militanlar›n›n Filistin kamp-lar›nda e¤itime gitti¤ini ve geri dönüp eylemlerebafllad›klar›n› görürüz.

RAF’›n birinci kuflak temsilcileri sansasyoneleylemlerini yapmaya ve Alman devletini zor duru-ma sokmaya bafllar. fiehir merkezlerinde çeflitliyerlerin kundaklanmas›, adam kaç›rma ve suikasteylemleri yap›l›rken bu eylemler bir kitle hareketi-ne dayanmaz.

Film, örgütün birinci kuflak temsilcilerinin yaka-lanmas› ve yüksek “güvenlikli” tecrit hücrelerine ko-nulmalar›yla ve d›flar›da bir araya gelen ikinci kuflakRAF’l›lar›n eylemleriyle devam eder. Ulrike de yaka-lananlar aras›ndad›r. ‹lerleyen bölümlerde Ulrike’nin

56

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

RAF’›n birinci kuflak üyelerinin baz›lar›. Üstten ilk ikisi A. Baader ve U. Meinhof

Page 60: Özgür Düşün Sayı 46

57

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

hücrede as›lm›fl halde bulundu¤u ve filmin sonundada di¤er RAF militanlar›n›n da ayn› flekilde hücrele-rinde “intihar” ettiklerini görürüz.

******

Film k›saca bu hikayeyi izliyor. Filme iliflkin elefl-tirdi¤imiz noktalara geçmeden önce dönemin Al-manyas›’na ve RAF’a k›saca bakmakta fayda var.1968’de bütün Avrupa’y› saran gençlik hareketi Al-manya’y› da sar›p sarmalam›fl durumdad›r. Ancakbilindi¤i gibi bu hareketlerin radikallikleri bir yanadevrimci proleter çizgiyle olanmesafeli durufllar› da bilinmek-tedir. fiimdi biz bunlara girme-yece¤iz. Ama söylemek gerekirki, RAF’›n ortaya ç›k›fl›n› gerek-tirecek bir toplumsal hoflnut-suzluk ortam› mevcuttu. Viet-nam’da yaflananlara duyulan öf-kenin yaratt›¤› ABD karfl›tl›¤› vebenzer flekilde Filistin’de yafla-nanlardan dolay› ‹srail’e duyu-lan öfke, ses getirecek boyutla-ra ulaflm›flt›. Daha çok üniversi-te ö¤rencilerinden oluflan sokakgösterilerinde ise ifade edilensloganlar ve eylem tarzlar› ha-reketin küçük burjuva karakteriniyans›tmaktad›r. RAF da böylesi bir atmosferde ifltebu genç kitle içerisinde bir kadro kurumu olarakdo¤du ve genifl bir kesim üzerinde sempati uyand›r-d›. Ancak ne var ki RAF, bu kitleyi örgütlemektenuzak bir örgütsel ve siyasal perspektife sahipti. San-sasyonel flehir eylemleriyle ses getirmeye çal›flantarz›yla bir kitle hareketi olmaktansa, daha çok birprofesyonel silahl› eylem grubuna benzedi. Asl›ndabu hareket tarz› zaman›n Alman Sosyal Demokratparlamentarist çizgisine karfl› duyulan bir öfkenin desonucuydu. Reformizm ile aras›na kal›n bir çizgi çek-mek isteyen RAF, bu çizgiyi çekerken anti emperya-list mücadelenin kendi ülkelerindeki devletle aç›k-tan bir savafl ilan etmekten geçti¤ini düflünüyorlar-d›. Anarflistlikle suçland›klar›nda ise “oportünizmesavafl açmak anarflizm ise anarflist olmay› kabul edi-yoruz” diyorlard›. Koflullar, RAF’› alan çal›flmalar›n-dan uzaklaflt›rd›. Reddetmedikleri; ancak uygula-mak için de öncelik vermedikleri kitle çal›flmas› iley›ldan y›la yaln›zlaflt›lar. Kendilerine sempatiyle ba-kan kitlelerle ba¤ kuramad›lar. Dedi¤imiz gibi bu ya-z›m›z›n d›fl›nda bir konu. Biz filme tekrar dönecekolursak, öne ç›kan baz› noktalar var.

Birincisi, RAF militanlar›n›n yaflam tarzlar› ve ha-reketleri filmde disipline edilmifl bir örgüt gerçekli-¤inden çok uzak tarif edilmifl. Evet, küçük burjuvakökenli gençlerden oluflan bir örgüt gerçe¤i var kar-fl›m›zda; ama flehir züppelerinden ay›rt edebilece¤i-miz bir durufllar› da olmal›yd› karakterlerin. Özellik-le örgütün öncü çekirde¤inde yer alan Andreas Baa-der’in serserilere tafl ç›kar›rcas›na var olan hareket-leri izleyeni kuflkuya düflürüyor.

‹kincisi, Ulrike Mainhof’un örgüte kat›lmas›nda

belirleyici unsurun d›fl koflul-lara ba¤l›ym›fl gibi gösteril-mesi kiflinin inisiyatifini geriplana itmifl. Özellikle di¤erörgüt üyelerinin Ulrike’ninçocuklar›na olan sevgisinigörüp onu çocuklar›ndanay›racak bir oyuna giriflmele-ri gibi…

Üçüncüsü, silahl› eylem-lere bafllamadan önce Filis-tin’deki El-Fetih kamplar›n-da e¤itime giden RAF militanlar›n›n, kampa yaz ta-tiline gider gibi gitmeleri ve burada mini etekliRAF militanlar›na di¤er Ortado¤ulu militanlarcauzayl› görmüfl gibi bakmalar› gerçekçi olmam›fl.“Biz flehir gerillas›y›z, Almanya’da çöl yok. Yerdesürünmeyece¤iz, bize banka soymay› ö¤retin” de-yip kamp iradesini tan›mayan ve ç›r›lç›plak soyu-nup günefllenmeyi tercih eden RAF militanlar›abart›l› sahneler olmufl. Kamp yöneticilerinin “gi-yinin” talimat›na militanlar›n “savaflmakla sevifl-mek ayn› fleydir” yan›t› karikatürize edilmifl birdurum olmufl. Evet, Ortado¤ulu militanlar ile Avru-

Rudi Dutschke

Page 61: Özgür Düşün Sayı 46

pa’dan gelmifl militanlar aras›nda kültürel ve ideolo-jik-politik farklar muhakkak vard›; ancak bu fark›böylesine karikatürize etmek sineman›n anlat›m gü-cünün kullan›lamad›¤›n› gösteriyor.

Dördüncüsü ve bekli de en önemlisi, Ulrike Main-hof ve di¤er RAF militanlar›n›n ölümü üzerine süren“intihar” demagojisine film katk›da bulunarak bu id-diay› güçlendirmeye çal›flm›fl. Ulrike’nin intihar etti¤ihaberinin di¤er militanlarca yalanlanmas›n› filmdegörüyoruz. Ancak daha sonra filmin sonunda di¤ermilitanlar›n da intihar etti¤i görülünce, ikinci kuflakmilitanlar›n kendi aralar›nda yaflad›¤› tart›flma “inti-har” ihtimalini güçlendiriyor ve hatta o ana kadar Ul-rike’nin intihar etmedi¤ine dair izleyicide oluflaninanca da kuflkunun kap›lar›n› aç›yor.

Gudrun Ensslin’in avukat›na yazd›¤› son mektupta“E¤er benden geriye hiç mektup kalmad›ysa ve ölübulunduysam; suikasta u¤ram›fl›md›r” dedi¤i bilini-yor. Ayn› flekilde 18 Ekim 1977’de Andreas Baader veJean Carle Raspe enselerinden giren kurflunlarla ölühalde bulundular ve bunu kendilerinin yapt›¤› iddiaedildi. Üstelik kay›tlara Baader’in sa¤ eliyle atefl etti-¤i geçerken, Baader’in solak oldu¤u da biliniyor. Za-ten silahlar›n yüksek “güvenlikli” hapishaneye sokul-mas›n›n da dönemin avukatlar›nca imkans›z oldu¤usöyleniyor. Avukatla görüfltürülen mahkumlar›n gö-rüflme sonras› ç›r›lç›plak soyulmas› ve yeni k›yafetlergiydirilerek hücrelerine götürülmesi RAF tutuklular›-na yap›lan uygulamalar›n sadece biri. Oysa filmde ha-pishaneye silah sokulmas› ucuz bir numarayla geçifl-tirilmifl. Ulrike’nin ise yap›lan incelemelerde bo¤ul-duktan sonra as›ld›¤›n› gösteriyor. Üstelik cinsel or-gan›nda sperm bulunur halde.

******

Bu ve benzer iddialar›n yan›nda tabi ki RAF militan-lar›n›n kendilerinin intihar etti¤i fleklinde yap›lan arafl-t›rma sonuçlar› da var. Bu her devletin öldürdü¤ümahkumlardan sonra baflvurdu¤u bir yöntem. Ancakkonu bu noktada “ayd›nlanmam›flken”, film yap›mc›la-r›n›n konuyu kendilerince çözüme kavuflturmalar›aç›kça bir taraf olundu¤unu gösteriyor. Bitirirken birküçük ayr›nt›y› hat›rlatal›m. 9 May›s 1976’da hücresin-de ölü bulunan Ulrike Meinhof’un cesedi 2002 y›l›ndaailesine teslim edilirken beyninin kafatas›ndan ç›kar›l-m›fl oldu¤u görülüyor. Alman devleti Ulrike’nin beyniüzerinde araflt›rma yapma ihtiyac› duymufl. Var›lan so-nuç mu? Magdeburg Üniversitesi'nden Bernhard Bo-gerts, 1960’larda Meinhof'un beynine yap›lan bir ame-liyat sonucu terörist yap›ld›¤› iddias›nda bulundu.58

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

Irmgard Moeller söz konusu “inti-har”lardan yaral› kurtuldu. RAF’›n bi-rinci kuflak üyelerindendi ve 22,5 y›ltecrit koflullar›nda kald›. Hüseyin Ka-rabey’in “Sessiz Ölüm” filminde tecritiflöyle anlatm›flt›: “Temelde psikolojik

bir iflkence, uzun süreçte insan konufl-may› bile unutuyor. Örne¤in bir gaze-te okuyorsunuz ama orada yazan ke-limeleri alg›layam›yorsunuz, kelime-lerle iliflkiniz kesiliyor. Belli bir süre

sonra fiziksel olarak da hasta olmayabafll›yorsunuz. Bu bütün tutsaklardagörüldü. Bir süre sonra vücut art›ktüm bunlara tepki veriyor. Mesela

kan dolafl›m›nda problemler yaflan›-yordu, kan bas›nc› düflüyordu, kulakta

ç›nlamalar oluyordu, vücudun tepkivermeye bafllamas›yla kronik hasta-l›klara yakalan›yordunuz. Her vücu-

dun kendi tipik özeliklerine göre bellihastal›klar›n›z oluyordu art›k; kimininkafas›nda, kiminin bo¤az›nda, kiminin

herhangi bir iç organ›nda, herkesinkesin bir hastal›¤› oluyordu.”

Irmgard Moeller

Page 62: Özgür Düşün Sayı 46

59

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

BBeenn,, UUllrriikkee,, BBaa¤¤››rr››yyoorruumm……

Ad›: Ulrike.

Soyad›: Meinhof.

Cinsiyeti: Kad›n.

Yafl›: 41.

Evet, evlendim. Sezeryan do¤umlu iki çocu¤um var.Evet, eflimden bofland›m.

Mesle¤i: Gazeteci.

Milliyeti: Alman.

Bundan sonra 4 y›l boyunca modern bir devletin,modern bir cezaevine kapat›ld›m. Suç? Özel mülkiyeteve bunun korunma¤› için yapt›r›lan ve yasalara ve so-nuçta her fleyin mülkiyet hakk›n› s›n›rs›zca genifllete-rek, patron haklar›n›n gerçeklefltirilmesine karfl› sald›-r›da bulunmak. Her fleyin: Beynimizin, düflüncelerimi-zin, sözcüklerimizin, tav›rlar›m›z›n, duygular›m›z›n, ifl-lerimiz ve aflklar›m›z›n, k›sacas› tüm yaflam›m›z›n. Hu-kuk Devleti’nin patronlar›, bu nedenle beni yok etme-ye karar verdiniz. Kutsal yasalar›n›za boyun e¤ildi¤isürece yasalar›n›z herkesi için eflittir. Kad›n›n özgürlükve eflitli¤im en üst düzeylere erifltirdiniz; gerçekten birkad›n olarak beni bir erkek gibi cezaland›rd›n›z. Size te-flekkür ederim. Beni cezaevinden daha berbat bir yerekoyarak ödüllendirdiniz. Morgdan da so¤uk ve aseptikbir yerde ve "duyu organlar›mdan yoksun b›rakarak"beni iflkencelerin en büyü¤üne tuttunuz. Deyim yerin-deyse yani, beni sessiz bir hücreye gömmüfl oldunuz.Beyaz bir sessizlik, beyaz bir hücre, beyaz duvarlar, be-yaz döflemeler, kap›n›n s›r ifllemesi bile beyaz, masa,sandalye ve yatak, tuvaletten bahsetmek yersiz zaten.Neon lambas› beyaz, hep yan›k duruyor: Gece gündüz.Gece hangisi, gündüz hangisi peki? Nas›l bilebilirim?Pencerenin aras›ndan sürekli olarak beyaz bir ›fl›k s›z›-yor. Sahte bir ›fl›k, pencere gibi sahte, beni beyaza bo-yayarak buraya kapatt›¤›n›z zaman gibi sahte. Sessiz-lik. D›flar›n›n sessizli¤i, ne de bir ses, ne bir gürültü, nebir insan sesi. Ne koridordan geçip giden iflitiliyor, nede aç›l›p kapanan kap›lar. Hiçbir fley!

Tümü sessiz ve beyaz. Beynimin içi sessiz ve ta-van gibi beyaz.

Sesim beyaz ç›kacak, konuflmay› denersem.

Beyaz tükürü¤üm a¤z›m›n kenar›nda bir buruklukb›rak›yor. Gözlerimin içi, midem, bofl atan damar›msessiz ve beyaz.

Bir akvaryumda yelpaze yüzgeçlerimi kaybetmifl,sessizlikte batmamaya çal›flan bir Japon bal›¤› gibi çe-kingenim. Sürekli olarak kusma duygusu hissediyorum.

Beynim, odaya süzülen ›fl›¤›n bofllu¤unda kafatas›mdankopuyor. Çamafl›r makinesindeki deterjan köpükleri gi-bi yükselen tozlar›n hepsi üzerimde: Onlar› temizliyo-rum, yan yana diziyorum... Yeniden üzerime yap›fl›yor-lar... Yoo, hay›r! Hay›r! Onlar› durdurmal›y›m. Beni de-lirtmeyi baflaramayacaks›n›z... Düflünmeliyim! Düflün-mek! ‹flte düflünüyorum.. Sizi düflünüyorum. Bana buiflkenceyi yapan sizleri düflünüyorum: Sizi, bu akvaryu-mun kristal cam›na burnunuzu ezerek dayam›fl ve benihapsetmifl olman›n ilginçli¤ini izlerken görüyorum.Gösteriye bay›l›yorsunuz... Direnç göstermemden kor-kuyorsunuz... Benim gibi olan di¤erleri ve yoldafllar›mtasarlad›¤›n›z güzel dünyay› bozman›n aray›fl›nda oldu-¤undan korkuyorsunuz.

Göz al›c› renklere boyad›¤›n›z çürümüfl ve grilefl-mifl dünyan›zdan d›fllay›p, tüm renkleri yasaklad›n›zbana, ne grotesk!

‹nsanlar hiçbirfleyin fark›na var-madan tüm renkleritüketsin diye zorla-d›n›z onlar›: Ahudu-du flurubunu çi¤ k›r-m›z›ya boyad›n›z,kanser yapt›¤› ki-min umurundayd›,aperatifleri yald›zl›portakal rengine.Zümrüt yeflili, kromsar›s› ya¤lar ve re-çellerin zehirli renk-lerini çocuklar›n mi-delerine indirdiniz.

Delirmifl palya-çolar gibi boyad›n›zkad›nlar›n›z› bile...Yanaklara pespem-be, gözkapaklar›naCezayir moru ve menekfle mavisi, dudaklara zence-fil k›rm›z›s› ve karnaval›n tüm renklerinde t›rnak ci-lalar›: Alt›n, gümüfl, yeflil, turuncu hatta kobalt ma-visi bile...

Ve beni beyaza zorlay›n, çünkü beynim bir sü-rü renkli ka¤›tlar aras›nda paramparça oldu: Kor-kunuzun lunapark ve karnavallar›n›n renkli ka¤›t-lar›. Evet, çok güvenli görünüyorsunuz; ama koca-man bir korku sizi delirtmeye ve kat›laflt›rmayayetiyor. Bu nedenle her yeri saran renkli neon›fl›klar›na gereksinim duyuyorsunuz. Ve vitrinlerve sesler ve gürültüler ve radyo ve büyük ses dal-galar› her yerde, aç›k, büyük ma¤azalar›n›zda, ev-

Ulrike Meinhof

Page 63: Özgür Düşün Sayı 46

lerinizde, arabalar›n›zda, kafe barlarda, aflk yapar-ken yata¤›n›zda bile…

Sessizli¤in korkunçlu¤una ise beni mecbur edin...Çünkü siz terörün star›s›n›z tek bafl›n›za ve beyniniz-le... Çünkü sizin dünyan›z›n dünyalar›n en iyisi olma-d›¤›na dair korkunç flüpheleriniz var... Ama daha dabeteri: En çöle dönmüfl, en kurumuflu.

Beni bu akvaryuma kapatman›z›n tek nedenivar... Hay›r, sizin yaflam›n›z› onaylam›yorum. Hay›r,sizin fleffaf giysili kad›nlar›n›zdan biri olmak istemi-yorum. Cumartesi gecesi, bir restorandaki masan›zdaçeflitli yabanc› menlilerle ve budala ama ba¤›ran mü-zikle küçük gülücükler, aptal tebessümlerle bafltan ç›-kartan bir kad›n olarak sunulmay› istemiyorum. Ve omahzun ve göz süzen ve bazen deli, öngörüsüz ve ap-tal ve çocuksu ve ana ve orospu ve aniden sizin hiçeksik etmedi¤iniz banal bir f›kraya kibarca gülümse-meye kendimi zorlayan biri olmamal›y›m. Ah, iflte ha-fif bir h›fl›rt›: Kap› aç›l›yor, bir gardiyan görünüyor. Vebana sanki saydamm›fl›m ve burada yokmuflum gibibak›yor. Hiçbir fley söylemiyor; ama elinde ö¤len ye-me¤i için getirdi¤i bir tabak var. Masan›n üzerine b›-rak›p gidiyor. Kilitliyor. Yeniden sessizlik.

Yemek için ne getirdiler? Hamburger. Bir bardakgreyfurt suyu. Hafllanm›fl sebze, bir elma. Akl›ma inti-har düflüncesi tak›l›r diye endiflelendikleri anlafl›l›yor.Gerçekten ka¤›t tabak, ka¤›t bardak. B›çak yok, çatalyok. Sadece çiklet gibi yumuflak plastik kafl›k var. Ken-di kendimi yok etmeme raz› de¤iller. Bu onlara ait birkarar olacak. Zaman› geldi¤inde kendimi yok etmemiçin emirler verilecek ve o andan sonra bu hücreninpenceresindeki engel burufluk bir çarflaf›n ve bir kay›-fl›n afl›labilece¤i kadar kald›r›lacak ve kendimi asmamiçin bana yard›mc› olacaklar... Hatta çok fazla yard›mc›olacaklar. Temiz bir ifl... Beni öldürmeye haz›rlanansosyal demokrasimiz gibi tertemiz... ‹yi bir emir bu.

Kimse tek bir 盤l›¤›m›, iniltimi duymayacak... Butemiz ulusun mutlu insanlar›m huzurlu uykular›ndarahats›z etmemek için her fley sessizlik içinde gayettedbirli olacak... Emir verin. Uyuyun, uyuyun Alman-ya’n›n ve hatta Avrupa’n›n flaflk›n ve semiz halk›,öngörülü halk, sakince uyuyun, ölüler gibi! Ç›¤l›¤›msizi uyand›rmayacak... Mezarl›kta yatanlar da uyan-mayacaklar. Öfke ve nefret, büyük geminizin maki-ne dairesinde terden geberenlerde birleflecek biliyo-rum: Türk, ‹spanyol, ‹talyan. Yunan, Arap göçmenlerve tüm Avrupa’n›n düzülmüfller!, düzülmemiflleri,tüm kad›nlar, ezildi¤inin afla¤›land›¤›n›n, sömürül-dü¤ünün bilincinde olan tüm kad›nlar, neden bura-da oldu¤umu ve neden bu devletin beni öldürmeyekarar verdi¤ini anlayacaklar...

T›pk› cad›lar zaman›ndaki bir cad› gibi... iktidariçin bugün de cad›lar zaman› sürmektedir. Cad›lar tez-gahlarla, makinelerle, mengenelerle, zincirlerle, gü-rültülerle, pat›rt›larla, tiz 盤l›klarla birlikte olmak zo-rundad›r. Plafff... tritritritriii... vroommm hahaha!Tritritri, vrommvroomm... Mengene! Frufrufrufruf-luuutttss... Pres! Paat! Matkap! Frufrufrufru... motor!Popopopo... kazanlar! Ploffploffploff...

Gürültü, curcuna, 盤l›k ne güzel! Ah, ah bu pat-ronlar› siz yaratt›n›z, kazanc›n›z için... ve bende bun-dan yararland›m.

Sessizlik yeter art›k! Kendi kendime gürültü yapa-ca¤›m: Mengene: Frufrufru... Pres: Paat, paat... mat-kap frufrufru... kazanlar: ploffploffploff...

Gaz, gaz ç›k›yor! Öksür: Öhö öhö öhöö!

Zincir: Ritmik zamanlamayla, ritmik olarak ilerle,vr›nnn vroonngtraktrak tatata tatata f›rrf›rr-rf›rrr...

Yeter, yeter! Makineler dursun, susun!.. Sessizlikne kadar güzel, bana bu sessizli¤i sa¤lad›¤›n›z için te-flekkür ederim, gardiyanlar... kesinlikle... Ah, nas›l ta-d›n› ç›kar›yorum, zevk al›yorum... Dinleyin, ne tatl›,huzur verici... Ben cennetteyim... Gardiyanlar, yarg›ç-lar, politikac›lar umurumda bile de¤ilsiniz... Asla benidelirtemeyeceksiniz, beni sa¤lam öldüreceksiniz...Mükemmel bir ruh ve beyinle... Böylece herkes katil-lerin devleti ve katillerin hükümeti oldu¤unuzu anla-yacak, emin olacaklar.

fiimdiden cesedimi kaç›r›p saklaman›z›, kap›y›avukatlar›ma engellemenizi görür gibiyim... Hay›r, Ul-rike Meinhofu göremezsiniz. Evet, kendini ast›. Hay›r,otopsiyi izleyemezsiniz. Hiç kimse. Sadece hükümeti-mizin bilirkiflisi, o da zaten karar›n› verdi. Meinhofkendini ast›. Ama boynunda bo¤ulma izleri yok...Boynunda hiçbir morarma lekesi yok... Buna karfl›l›ktüm vücudu çürük içinde... Öteye gidin, donun, bak-may›n! Foto¤raf çekmek yasakt›r, bilirkifli tutana¤›n-dan bir fley sormak yasakt›r. Cesedimi incelemek ya-sakt›r. YASAK. Düflünmek yasak, tahmin etmek, ko-nuflmak, yazmak yasak, hepsi yasak! Evet hepsi ya-sak! Ama kendi aptall›¤›n›z›, her katile özgü bu klasikaptall›¤›n›z›, kahkahalar›n›z› yasaklayamazs›n›z.

Cesedim bir da¤ gibi a¤›r... Yüzbin ve yüzbin, veyüzbinlerce kad›n kolu bu kocaman da¤› kald›r›pomuzlar›na al›rken sizin yerinizi sarsacak müthifl birkahkaha atacaklar.

(Franca Rama- Dario Fo, “Kad›n Oyunlar›”, Aç›l›mYay, ‹stanbul. Çev: Füsun Demirel)

60

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

Page 64: Özgür Düşün Sayı 46

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

Her yere yetiflir Hiçbir fleye geç kal›nmaz

Çocu¤um beni ba¤›flla Ahmet Abi sen de ba¤›flla.

Boynu bükük duruyorsam e¤er içimden böyle geldi¤i için de¤il

Ama hiç de¤il Ah güzel Ahmet Abim benim

insan yaflad›¤› yere benzer O yerin suyuna, o yerin topra¤›na benzer

Suyunda yüzen bal›¤a Topra¤›n› iten çiçe¤e

Da¤lar›n›n, tepelerinin dumanl› e¤imine Konyan›n beyaz

Antepin k›rm›z› düzlü¤üne benzer Gö¤üne benzer ki gözyafllar› mavidir

Denizine benzer ki dalgal›d›r bak›fllar› Evlerine, sokaklar›na, köfle bafllar›na

Öylesine benzer ki Ve avlular›na

(Bir kuyu halkas›yla s›k›flt›r›lm›flt›r kalbi) Ve sözlerine

(Yani bir cep aynas› al›m-sat›m›na belki) Ve bir gün birinin bir adres sormas›na benzer

Sorarken üzünçlü bir ev görüntüsüne Camc›n›n cam kesmesine, dülgerin rende tutmas›na

Öyle bir cigara yak›m›na, birinin gazoz açmas›na Minibüslerine, gecekondular›na

Hasretine, yalan›na benzer An›s› ›ss›zl›kt›r Ac›s› bilincidir

B›ça¤› gözyafllar›d›r kurumakta olan Gülemiyorsun ya, gülmek

Bir halk gülüyorsa gülmektir Ne kadar benziyoruz Türkiye’ye Ahmet Abi.

Bir güzel kadeh tutuflun vard› eskiden Dirse¤in iskemleye dayal›

-- Bir vakitler gökyüzüne dayal›, derdim ben -- Cigara paketinde yaz›lar resimler

Resimler: cezaevleri Resimler: özlem

Resimler: eskidenleri Ve bir kafl›n yukar› kalk›k

Sevmen acele Dostlu¤un çabuk

Bak›yorum da flimdi O kadeh bir küfür gibi duruyor elinde.

Ve zaman dedi¤imiz nedir ki Ahmet Abi Biz eskiden seninle

istasyonlar› dolafl›rd›k bir bir O zamanlar Malatya kokard› istasyonlar

Nazilli kokard› Ve ya¤murdan ›sland›kça Edirne postas› K›l gibi ince ‹stanbul ya¤murunun alt›nda Esmer bir kad›n sevmifl gibi olurdun sen Kad›n›n ütülü patiskalardan bir teni Upuzun boynu Kirpikleri Ve sana Ahmet Abi uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki Sofran› kurard› Elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyard› Cezaevlerine düflsen cigaran› getirirdi Çocuklar do¤ururdu Ve o çocuklar›n dünyay› düzeltecek ellerini ifllerdi bir dantel gibiO çocuklar büyüyecek O çocuklar büyüyecek O çocuklar... Bilmezlikten gelme Ahmet Abi Umudu dürt Umutsuzlu¤u yat›flt›r Diyece¤im flu ki Yok olan bir fleylere benzerdi o zaman trenler Oysa o kadar kullan›fll› ki flimdi Hayalsiz yafl›yoruz nerdeyse Çocuklar, kad›nlar, erkekler Trenler t›kl›m t›kl›m Trenler cepheye giden trenler gibi ‹flçiler Almanya yolcusu iflçiler Kad›nlar Kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi Ellerinde bavullar, fileler Kolonyalar, su flifleleri, paketler Onlar ki, hepsi Bir tutsak a¤aç gibi yanl›fl yerlerde büyüyenler Ah güzel Ahmet Abim benim Gördün mü bak Da¤›lm›fl pazar yerlerine benziyor flimdi istasyonlar Ve da¤›lm›fl pazar yerlerine memleket Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile Gelse de Öyle sürekli de¤il Bir caz müzi¤i gibi gelip geçiyor hüzün O kadar çabuk O kadar k›sa iflte o kadar. Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar Difl de¤il, t›rnak de¤il, bir mendil niye kanar Mendilimde kan sesleri.

61EDİP CANSEVER

ME

ND

‹L‹M

DE

KA

NS

ES

LE

R‹

Page 65: Özgür Düşün Sayı 46

Kapitalizmin krizinin derinleflmesi ile keskinle-flen s›n›fsal sald›r›lar yozlaflma, bireyselleflme, tektiplefltirme ve duyars›zlaflt›rma politikalar› tüm halknezrinde yo¤unlaflt›r›lmaya çal›fl›ld›¤› kadar, ö¤rencigençli¤i ve özellikle liseli gençli¤i de kapsamaktad›r.

Ezberci bir metotla, eflit olmayan koflullarda bir-birleriyle yar›flt›r›lan ve daha ortaokul s›ralar›ndadershanelere mahkûm edilen, s›navlarla liselere yer-lefltirilen ö¤rencileri, sonras›nda yine ‘zeka’lar›na gö-re yönlendirilebilecek bir dizi s›nav beklemektedir.Ev, okul, dershane üçgenine hapsedilen liselileri birzamanlar okullarda verilen ücretsiz kurslar›n yerinialan özel ders alma giriflimlerine dahi yönlendirmifltir.

Düzen; toplumu çürümeye mahkûm etti¤i gibiliselileri de dizilere, flans oyunlar›na ve madde ba-¤›ml›l›¤›na sürüklemektedir. Öyle ki liselerde artanyaralamalar, sat›rl›-b›çakl›-silahl› kavgalar ve gaze-telerin 3. sayfalar›na manflet olan haberler bizzat

sistemin halk gençli¤e dayatt›¤› yoldur. Gençlik ge-lecek kayg›s› içerisindedir. Liselilerin birço¤ununüniversite kazanma ümidinin olmad›¤› gibi üniver-site sonras›nda da flekillendirebilece¤i umutlu birgelece¤i yoktur.

Emperyalist krizin faturas›n› emekçi halk›m›zdankesmeye çal›flan egemenler ö¤rencilerin zaten k›s›t-l› olan bir tak›m ekonomik sosyal hak ve taleplerinide gasp etmektedir. Bar›nma, sa¤l›k, e¤itim, ulafl›myani yaflama hakk›m›z› ve taleplerimizi sindireme-yen sermaye kendi krizini meflrulaflt›rarak külfetiniyine halk›m›za ödetmeye çal›flmaktad›r.

Kuflkusuz biz liseli ö¤renciler yaflam alanlar›m›z-da buna tan›kl›k ediyoruz. Kantinlerde artan fiyat-lar; ‘s›nav paras›’, ‘fotokopi paras›’, ‘spor paras›’,‘okul-aile birli¤i paras›’; ‘karne paras›’, ‘diploma para-s›’ adlar› alt›nda paralar toplat›lmakla beraber, endo¤al haklar›m›zdan olan ›s›nma ve okulumuzun te-62

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46

Günümüzde Liselilerinve Halk Gençli¤ininSorunlar›

Ankara’dan Liseli bir okurumuz

Page 66: Özgür Düşün Sayı 46

63

May›s

2009-46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

mizlik masraflar›n› bile ö¤retim dönemi içerisinde 2kez ya da taksitlerle ‘aidat’ paras› alt›nda toplananparalarla karfl›lanmaya çal›fl›lmaktad›r. ‹dare ve sis-teme entegre olmufl ö¤retmenler arac›l›¤›yla bu pa-ralar› zorla toplamaya çal›flmalar› ö¤rencileri karnenotlar› ve so¤ukta b›rakmak üzerinden tehdit etme-leri asl›nda durumun ne boyutlara ulaflt›¤›n› aç›kçagösteriyor. Liseliler ve halk gençli¤i tüm bu sald›r›la-ra ve y›k›mlara karfl› tepkisizlefltirilmek, susturul-mak isteniyor.

ÇÇaarreessiizz DDee¤¤iilliizz!! SSuussmmaayyaaccaa¤¤››zz!!

Tüm bu sald›r›lara, bask›lara, zorbal›klara ve da-yatmalara karfl› verilecek olan mücadele halk genç-li¤inin örgütlü mücadelesidir. Lise ö¤rencilerininekonomik, sosyal ve siyasi talepleri üzerinden flekil-lenecek özörgütlülük-ler kitleyi mücadeley-le tan›flt›ran ve uzunsoluklu mücadeleyedâhil eden kazan›m-lard›r. Ankara’daki Li-se Ö¤rencileri çal›flma-s› somut bir örnek ola-rak karfl›m›zda dur-maktad›r. Liselilerininisiyatifi do¤rultusun-da vücut bulan çal›fl-ma, bir süre sonraprograml› ve planl› biriflleyifle sahip olmufl-tur. Kendi okullar›nda-ki sorunlar› ve liseler-deki genel problemleritart›flan liseliler dahasonras›nda di¤er lise-lerdeki ö¤rencilerlebirlikte koordinasyon sa¤lam›fl ve kolektif mücade-le verebilme yetisi kazanm›flt›r. Kurduklar› atölyelerdâhilinde; okullardaki ‘tarih kitaplar›ndan anlat›lanmasallar ve zorunlu verilen din derslerinden’ s›yr›lanliseliler, felsefi-iktisadi-siyasi kavram ve ideolojileriinceleyen ve fikir yürüten bir zemin yaratm›flt›r.Gündemleflen konular ya da belirli günler üzerindensosyal kulüpler arac›l›¤›yla pekifltirdikleri pano çal›fl-malar› sayesinde birçok lisede faaliyet yürüterek ça-l›flmalar›m›z› ilgiyle takip eden liselilerle görüflmef›rsat› bulmufl ve onlar› mücadeleye ça¤›rm›fllard›r.Liselilerin ve halk gençli¤inin de özneleri olmas›ylabirlikte emekçi halk›m›z›n yaflad›¤› sorunlar ve bun-lara çözüm aray›fllar› do¤rultusunda her lisedeki ö¤-

rencilerin fikirlerini yürüttü¤ü, liselerdeki çal›flmala-ra dair bilgilendirmelerin oldu¤u, okul ve ülke siya-setinde gündemleflen konular›n tart›fl›ld›¤› ve tarihi,felsefi, ideolojik kavramlar›n tart›flmaya aç›ld›¤›, k›-sacas› liselilerin kendini buldu¤u bir bülten ç›kara-rak kitlenin kendini örgütlemesine yönelik kaza-n›mlar sa¤lam›flt›r. Lise ö¤rencileri öz örgütlülü¤übünyesinde çeflitli tiyatral, sanatsal ve sosyal etkin-liklerle beslenerek de kitle ile buluflmaktad›r.

Sonuç olarak bu ba¤lamda de¤erlendirdi¤imizde;halk gençli¤inin örgütlenmesinde ihtiyaç duyulanöznelerin kitle hareketleri içerisinde nüfuz etmesi,kitlenin sosyo-ekonomik, kültürel vb asgari taleple-ri üzerinden oluflturulacak özörgütlülüklerin ortakbir irade ile harekete geçirilmesi emperyalist-kapi-

talist krizin yak›c› hissedildi¤i günümüzde olmas›gereken elzem bir karfl›l›kt›r.

Emekçi halk›m›z› her f›rsatta hedef alan emper-yalistleri ve onun yerli uflaklar›n› alt etmek için; ta-lan, iflgal ve sömürüye dur demek için; emek veonurlu bir gelecek için örgütlü mücadeleyi yükselte-lim!

Liseliler Geliyor, Mücadele Büyüyor!

Eflit, Paras›z, Bilimsel, Anadilde E¤itim!

Yaflas›n Demokratik Halk Liseleri Mücadelemiz!

8 Mart Dünya Emekçi Kad›nlar Günü Pano Çal›flmas›/Ankara

Page 67: Özgür Düşün Sayı 46

…. Veya Fakir Baykurt, dokuz köyden ko-vuldu¤unda, onuncu köyden ba¤›ran ö¤ret-men y›lg›nl›¤a kap›ld›¤›nda ne yapaca¤›n› ne-den söylemedi? Bana bu idealizmi yükleyen,ö¤retmen olmam›n tek nedeni olan FakirBaykurt ö¤retmenleri hiç y›lmam›fllard›… Beny›ld›m… Her fleyden; okuldan ö¤rencidene¤itmenlikten, tüm bunlar›n sebebi e¤itimunsurlar›n› ranta çevirenlerden y›ld›m.

Karfl›ma ç›kan her engeli y›kar, bana ba-kan onlarca gözü bir noktaya çekerim zan-netmifltim, kafalarda bir soru iflareti b›rak›r-sam, onlar; bir gün o soru iflaretinin etraf›ndadönerler diye düflünmüfltüm… Oysa hiç amahiçbir fleyi yerinden oynatam›yorum… Yokhay›r oynuyor, ama geriye evet geriye gidi-yor. Her fley garip bir biçimde geriye… K›zlarokumak yerine evlenmeyi, kampus yerineevlerinin, gelinliklerinin hayalini kurmay›tercih ediyor, her geçen gün arabesk müzi¤inkaramsarl›¤›na bo¤ulmay› tercih eden gençsay›s› art›yor. ‹lk dakikalarda do¤ufltan getir-diklerini bildi¤im, ama kaybettikleri “meraketme” duygular›n› çok arad›m...(?) Her sefe-rinde uzun süren nutuklarda, a¤z›mda adetadevrim tad›. Sonras›, …yine y›lg›nl›k… me¤er

hababam s›n›f›ndan bu yana o nutuklar ifle

yaramaz olmufl, i¤renç kahkahalara sebep ol-

mufl.

Her geçen gün elden avuçtan ç›kan genç-

lik kurban olmaktan öte bir fley de¤il… Türlü

sapk›n davran›fl›n sahnesi s›n›flar, toplumun

küçük örne¤i ve kaderdafl›; rantlar›n hem ze-

mini hem sonucu…

Tahir ö¤retmen, (Fakir Baykurt’un as›l ad›)

an›lar›nda; “Klasiklerin en iyi okuru enstitülü

gençlerdi cepler ona göre yap›l›yordu, kitap

s›¤s›n diye; koyun gitmeye giden k›zlar, tor-

baya az›kla birlikte kitap da katard›” demifl-

sin. Bizim çocuklar›n ceplerinde de, az›klar›n-

da da arad›¤›m merak duygular› yok, hayal-

lerini bile koymuyorlar hocam.

Evet Fakir Hocam, “Kaplumba¤alar” roma-

n›nda yazd›¤›n, konusu da O’ralar olan top-

raklar› gezerken ö¤retmen olmay› kafaya

koymufltum; soyguncuyla, ars›zla, riyakarla

mücadeleyi yazm›flt›n, hocam ö¤rendim, pe-

ki ya aymaz, ald›rmaz, duyars›z, sa¤›rlaflm›fl

gençler, hocam; onlarla nas›l bafla ç›kaca¤›m›

yazmam›fls›n, anlafl›lan bu kadar›n› sen de

tahmin etmemiflsin.64

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2009-46Fa

kir

Bayk

urt

Okur-yazar kaleminden

Niye Öldü?