İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona...

38
Hilâfet Devleti Yayınıdır 1 Cemaziyelahir 1431 (15 Mayıs 2010) - Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla - İ Çİ NDEKİ LER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 6 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 10 . . . . . . . . . . . . . . . . 17 . . . . 19 . . . . . . . . . . . . . . . 24 . . . . . . . . . . . . . . . 26 . . . . . . . . . . . 28 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 37 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 42 Mukaddime Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Nedir? Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü ve Şüphelerin Aydınlatılması Umumi Tekfir, Muayyen Tekfiri Gerektirmez Günahlar İkiye Ayrılır: Küfre Düşüren Günahlar, Küfre Düşürmeyen Günahlar İnsanı Küfre Düşüren Ameller 1. ŞÜPHE: Bir Müslümanın tağuta askerlik yapması onu dost edinmesi midir? 2. ŞÜPHE: Bir Müslüman tağuta askerliğe gittiğinde bir küfür ameli işlemediği sürece küfre girmez iddiası! 3. ŞÜPHE: Tağuta askerliğe gönüllü olarak gidenlerin kâfir olduğunu anladık, ama bir insan zorla götürülürse o insanın küfre girmesi nasıl olur?

Transcript of İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona...

Page 1: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

32

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

Hilâfet Devleti Yayınıdır

1 Cemaziyelahir 1431 (15 Mayıs 2010)

- Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla -

İÇİNDEKİLER

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 6

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 10

. . . . . . . . . . . . . . . . 17. . . . 19

. . . . . . . . . . . . . . . 24. . . . . . . . . . . . . . . 26

. . . . . . . . . . . 28

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 37

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . 42

MukaddimeTağuti Rejimlere Askerlik YapmanınHükmü Nedir?Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmüve Şüphelerin AydınlatılmasıUmumi Tekfir, Muayyen Tekfiri GerektirmezGünahlar İkiye Ayrılır: Küfre Düşüren Günahlar,Küfre Düşürmeyen Günahlarİnsanı Küfre Düşüren Ameller1. ŞÜPHE: Bir Müslümanın tağuta askerlikyapması onu dost edinmesi midir?2. ŞÜPHE: Bir Müslüman tağuta askerliğegittiğinde bir küfür ameli işlemediği süreceküfre girmez iddiası!3. ŞÜPHE: Tağuta askerliğe gönüllüolarak gidenlerin kâfir olduğunu anladık,ama bir insan zorla götürülürse o insanınküfre girmesi nasıl olur?

Page 2: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

54

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

4. ŞÜPHE: Bugün tevhidi anlamış(!)Müslümanlar, istemedikleri halde, içlerindentağutu inkâr ettikleri halde askere gidiyorlar.Bunlar kâfir olamaz iddiası!5. ŞÜPHE: Eğer tağutun yanındaaskerlik yapmak insanı kâfir yapıyorsa,Yusuf (a.s.) kâfir olan bir kralın yanındabakan olmazdı. Yusuf (a.s.) o kralın yanındanasıl bakan olduğundan dolayı kâfirolmadıysa, askere giden de sadece askerlikyaptığından dolayı kâfir olmaz iddiası!6. ŞÜPHE: Eğer tağuta askerlik yapmak küfürise, doktorluk, öğretmenlik vs. memurluklar dabu kabildendir. O zaman sadece askerlikyapanlar değil de, tüm memurlar kâfirdirdemeniz lazım iddiası!7. ŞÜPHE: Rasulullah (s.a.v.) gençliğindeFicar savaşına katıldığından dolayı nasıl kâfirolmazsa bugün tağuta askerlik yapanlar da oşekilde kâfir olmaz iddiası!8. ŞÜPHE: Hendek savaşında Nuaym b.Mesud müşriklerin ve yahudilerin ordusununyanına gidip onlardan görünmüş, hatta onu

. . . . . . . . . . . . . . . . 49

. . . . . . . . 51

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 54

. . . . . . . . . . . . . . . . . 57

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 59

. . . . . . . . 63

. . . . . . . . . . . . . 67. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 71

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 73. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 74

gönderen Rasulullah (s.a.v.) idi. Böyle birinsan nasıl tekfir edilmiyorsa, bugün tağutaaskerlik yapan Müslümanlar da tekfir edilmeziddiası!9. ŞÜPHE: Merhum Cemaleddin Hocaoğlu(Kaplan)‘ın „Sorulu-Cevaplı HanauKonuşması“ndaki „Mehmetçikler(!) bizimevladlarımızdır, Müslümandırlar“ sözündenyola çıkılarak kemalist Rejime askerlikyapanların küfre düşmedikleri iddiası!10. ŞÜPHE: Hz. Abbas’ın katılmış olduğu ordumüşrik ve kâfir mekke ordusuydu. Karşılarındada Bedir’e katılmış mücahidler, İslam ordusuvardı. Ancak bugün T.C’ye asker olan birkişinin karşısında İslam ordusu yok ki Hz. Abbasile aynı konumda olsun iddiası!Enver AydemirTağuta askerlik yapanları şu sınıflaraayırabilirizVe Netice

Page 3: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

76

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

MUKADDİME

Şüphesiz ki hamd Allah’a aittir. O’ndan yardım diler veO’na istiğfar ederiz. Nefislerimizin şerlerinden veamellerimizin kötülüklerinden Allah’a sığınırız. Allahu Tealakime hidayet ederse onu saptıracak ve kimi de saptırırsaona hidayet edecek yoktur! Allah’tan başka ilaholmadığına, tek olup ortağının bulunmadığına, Muhammed(s.a.v.)’in O’nun kulu ve Rasulu olduğuna şehadet ederiz.„Ey iman edenler! Allah’tan, O’na yaraşır şekilde

korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin!“ (Âl-i İmran, 102)„Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan

eşini vareden ve ikisinden pek çok erkek vekadınlar meydana getiren Rabb’inizden sakının.Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuzAllah’ın ve akrabanın haklarına riayetsizlikten desakının. Allah şüphesiz hepinizi görüp gözetmek-tedir.“ (Nisa, 1)„Ey iman edenler! Allah’tan sakının, dürüst söz

söyleyin de Allah işlerinizi kendinize yararlı kılsın vegünahlarınızı size bağışlasın. Kim Allah’a veRasulu’ne itaat ederse, şüphesiz büyük birkurtuluşa ermiş olur!“ (Ahzab, 70-71)İman ile küfür mücadelesi kıyamete dek bakidir. Ehl-i küfür

daima İslam ehlini ortadan kaldırma çabasını gütmüştür.Dolayısıyla İslam’ı yok etmek amacındadır. Kur’an-ı Kerim’inifadesiyle Allah’ın nurunu söndürmek için var gücüylekoştururlar. Ama Allah (c.c.)’nun, nurunu tamamlayacağı

vadi de açık ve sarih bir şekilde mezkurdur.Tağutlar iktidarlarını sürdürebilmek için çeşitli yollara

başvururlar. Bu da onların direk ve indirek yollarıkullanmasıyla tahakkuk eder. Yani Afganistan, Çeçenistanve Irak gibi ülkelerde direk cephe oluşturup savaşırlar.Sair yerlerde de Demokrasi sistemi ile savaşlarınısürdürürler. Aslında bu savaşlarında direk savaşlarındandaha muvaffak olurlar. Çünkü Müslüman halkın geneli busistemi zorba sistemlerden kurtulup bir rahatlama(!) olarakkabullenirler. Yani Demokrasi’nin vazgeçilmez unsurlarıolan parti sistemi ile ayakta dururlar. Halk hangi insanıdaha çok severse onu seçsinler derler. İnsanlar dakendilerine hürriyet(!) verildi diyerek sevine sevine oyatmaya giderler. Halbuki hürriyet tağutlar tarafındanverilmez, Allah’ın izni ile alınır.Anadolu’da ve diğer memleketlerde bunu seksen küsür

yıldır uyguladılar ve insanlara da yutturdular. Ama bir kesimAllah’ın izniyle tevhidi kavradılar ve bu mevzuda da ciddiçalışmalar oldu ve eserler yazıldı. Bu mevzuda da merhumCemaleddin Hocaoğlu (Kaplan) hocamız önderlikyapanlardan birisi idi. Başka hocalar da, baştan buçalışmalara destek verdiler. Sonradan papucun pahalıolduğunu anlayınca cemaatı terkettiler. Yani kemalizmekarşı olduğu halde çok basit fer’î ihtilaflardan dolayı ayrıkalmayı tercih ettiler. Maalesef yeri geldiği zaman Amerikave Rusya müttefik olurken, tevhidi kavramış muvahhidlerarasında bu görülemedi.Bu muvahhid zümre oy atmama hususunda müttefik iken

bir de baktık ki, bu kardeşlerimiz soluğu tağutun safındaasker olarak alıyor. Onlara: „Kardeşim senin muvahhidliğinnerede kaldı?“ derken, birden insanımız nefsî savunmayageçip (ilmî hiçbir dayanağı olmayıp): „Efendim, sen detağutun pasaportunu taşımıyor musun, vermiş olduğun

Page 4: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

98

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

en basit vergilerinde bile onları destekliyorsun!“ gibi birtakım cevaplar vermeye çalışıyorlar. Yani bir takımşüphelerle kendilerini mazur göstermeye çalışan şahıslarortaya çıkmıştır.Biz de bu meseleyi evvela sadece fetva mahiyetinde bir

yazı/bildiri şeklinde yazalım derken, baktık ki ortaya çıkanbir çok şüpheler var, bunları cevaplandırırken bir kitapcıkşeklini aldı.Aslında bu risale öyle inanıyoruz ki, etki görüp tepki de

alacaktır. Yani Kitap ve Sünneti kendine ölçü alankardeşler için çok önemli bir baş ucu eser olacaktır, tabiki bir kaç satır okuyup delilleri dahi araştırma vekarşılaştırma inceliği göstermeyip ithamlarda bulunanlarda olacaktır. Belki de „falanca böyle dedi, bu da böylediyor...“ deyip geçiştirenler de olacaktır.Halbuki bu risale akl-ı selim her Müslüman için dua etmesi

gereken bir eserdir. Çünkü bu mevzuda türkçe bir eserinolmayıp, ince bir araştırma sonucu bu telif meydanagelmiştir. Bu kitap bundan sonraki nesiller için de Allah’ınizniyle kaynak bir eser niteliğinde olacaktır. Tabi ki hiç birzaman mükemmellik iddiamız yoktur. Kitabımızda bireksiklik var ise, o bizim aczimizin ve kusurumuzun netice-sidir. Başarılmış bir hizmet sunabildiysek o Rabb’imizininayeti ve tevfikidir.Kitap, az önce de değindiğimiz gibi bir takım şüphelere

cevap verme şeklinde olmuştur.Bunlar:1. Tağuta vela meselesi.2. Askeriyede küfür ameli işlenmezse durum nedir?3. Askerliğe zorla götürülen insan kâfir olur mu?4. Tağutu reddettiği halde askere gidenin durumu nedir?5. Yusuf (a.s.)’ın bakan olması ve tağuta askerlik.6. Diğer memurlukların durumu.

7. Ficar savaşı.8. Askeriyede casusluk.9. Merhum Cemaleddin Hocaoğlu (Kaplan)’ın sözünün

açıklanması.10. T.C’ye askerlik yapıldığında karşı safta İslam ordusu

var mı?Ayriyeten kitapta bazı mevzuları da özel olarak

meselemizle ilgili olduğundan dolayı işledik.Mesela:- Umumi tekfir, her zaman muayyen tekfiri gerektirmez.- Günahların ikiye ayrılması.- İnsanı küfre düşüren ameller.- Enver Aydemir kardeşimiz.- Tağuta askerlik yapanların sınıflara ayrılmaları.Burada dikkat etmemiz gereken bir mesele de şudur ki;

bir Müslüman kendini imani noktada kontrol etmediği veşer’î delillere sarılmadığı zaman, bakıyor ki zaman aşımıylaönceden inandığı meseleleri artık inkâr ediyor ve öncedeninkâr ettiği tağutun artık destekcisi olur hale geliyor. Bununtemel sebebi de, insanların değer ölçülerinin değişmesidir.Hadis-i şerifin ifadesiyle insanlara dünya sevgisinin hâkimolup, ölüm korkusunun oluşmasıdır.Rabb’imiz (c.c.) hepimize kendi yolunda sebat etmeyi

nasip eylesin! (Amin!)„Ben gücümün yettiği kadar ıslahtan başkasını

istemem. Benim başarım ancak Allah iledir, ben yalnızO’na güvenip dayandım ve yalnız O’na dönerim!“(Hud, 88)

Gayret bizden, tevfik Allah (c.c.)’dandır.

Page 5: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

1110

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

Tağuti Rejimlere Askerlik YapmanınHükmü Nedir?

Evvela tağutun ne olduğunu bilmek gerekir! Bunun târifiniAllahu Teala Bakara Suresi’nin 257. ayet-i kerimesindeyapıyor ve şöyle diyor: „Allah, iman edenlerin velisidir.Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâredenlerin velileri de tağuttur, onları aydınlıktankaranlıklara çıkarırlar. İşte onlar cehennemliklerdir.Orada ebedî olarak kalırlar!“Bu ayet-i kerimede tağut: Allah (c.c.)’nun zıttı, şeriatına,

dinine karşı, kâfirlerin dostları ve onları nurdan zulümâta,karanlıklara çıkartan diye târif ediyor. Ve yine Kur’an-ıKerim’de tağutun mânâsını açığa çıkaran bir başka ayet-i kerime: „İman edenler, Allah yolunda savaşırlar.Kâfirler de tağut yolunda savaşırlar. O halde sizşeytanın taraftarlarına (askerlerine) karşı savaşın.Çünkü şeytanın hilesi zayıftır!“ (Nisa, 76)Bu ayet-i kerimede Allahu Teala iki tane mücadele yolu

belirlemiş:Biri Allah (c.c.) yolu ki, iman edenlerin yolu bu yoldur,

diğeri de tağut yolu ki kâfirlerin yolu da bu yoldur. Allah(c.c.)’ın karşısında, İslam’ın ve Müslümanların karşısındabulunan her ordu tağuti bir ordudur. Şeriatı ortadankaldıran ve Hilâfet’i lağveden ve gelmemesi için savaşanbir ordu tağuti bir ordudur. Dolayısıyla mevcud tağutirejimlere askerlik yapmak küfürdür! Merhum Seyyid KutubNisa Suresi’nin 76. ayet-i kerimesinin tefsirinde şöylebuyurur: „Mü’minler Allah (c.c.) yolunda, O‘nun hayat

metodunu gerçekleştirmek, şeriatını yerleştirmek ve Allahadına ‘insanlar arasında‘ adaleti uygulamak için savaşırlar,başka isim altında değil. Kâfirlerse tağut uğrunda Allah’ınmetodunun dışında değişik hayat metodlarını gerçekleş-tirmek, -Allah (c.c.)’ın izin vermediği- değişik şeriatlarıyerleştirmek ve yine Allah (c.c.)’ın izin vermediği değişikdeğerleri oturtmak ve Allah’ın nizamı dışında değişik ölçülerdikmek için savaşırlar.“Allahu Teala Kur’an-ı Kerim’de mü’minlerin sıfatından

bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede:„Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tamgönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde onlara-dır. Haydi müjdele kullarımı!“ Yani bu ayette tağutlardansakınmak mü’minin sıfatıdır.Yine Nisa Suresi 60. ayet-i kerimede: „...tağutu inkâr

etmekle emrolundular!“ ifadesi kullanılmaktadır. Hattaiman öncesinde tağutun inkâr edilmesi imanın şartıolduğunu Bakara Suresi 256. ayet-i kerimede Rabb’imizbildirmiştir. Şimdi, bugünün Müslümanı tağuta karşısavaşması gerekirken, tağutun safında gidip yer alıyor,savaşıyor ve askerlik yapıyor. Parasıyla destek oluyor! Ozaman Rabb’imizin Kur ’an-ı Kerim’de yahudilerinsıfatlarından bahsederken şöyle buyurduğu insanlarzümresine girmiş oluyor (Allah muhafaza): „Bununüzerine o zulme devam edenler sözü değiştirdiler,onu kendilerine söylenildiğinden başka bir şeklesoktular. Biz de kötülük yaptıkları için o zalimleremurdar bir azab indirdik!“ (Bakara, 59)Şimdi işin bir başka yönüne bakacak olursak, askere

zorla götürülen (hicret etme ve kaçma imkânı olduğu haldezorla götürülen) insanların durumu yine aynıdır, yani kâfirolur (zahiren kâfir muamelesi görür, ancak bâtınlarını Allahc.c. bilir). Sadece hicret etmeye gücü yetmeyip de zorla

Page 6: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

1312

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

götürülen insanın durumu müstesnadır! O şahıs küfregirmez, Allah (c.c.) nazarında mazurdur! Bakınız, öncekikavimlerden Firavun zamanı bu zamandan aşağı kalmaz.Yani o zaman nasıl bir tağuti sistem hâkim idiyse buzamanki laik sistem de aynı şekilde bir tağuti sistemdir. Ki,Kur’an-ı Kerim’de Kasas Suresi’nin 4. ayet-i kerimesindeRabb’imiz şöyle buyurur: „Çünkü Firavun, (Mısır)toprağında gerçekten azmış, halkını parça parçaetmişti. Onlardan bir zümreyi güçsüz buluyor,bunların oğullarını boğazlıyor, kızlarını ise sağbırakıyordu. Belli ki o bozgunculardandı.“ Şimdi buayette açık bir şekilde ifade ediliyor, Firavun’un ne derecezalim olduğu, ne kadar azgın olduğu ve ne derece tağutve zorba olduğu. Hatta bizim şu zamanımızdaki tağutlardandaha da zalim ve daha çok sınırları zorlayan bir tağut. VeRabb’imiz Zuhruf Suresi’nin 54. ayet-i kerimesinde:„Firavun kavmini küçümsedi. Onlar da ona itaatettiler. Çünkü onlar fâsık bir kavimdi!“ diye buyuruyor.Bugün ki tağutlar da halkını küçümsemiş, halkına istediğizaman işkence eder, cezalandırır ve kendine bu askerlikyoluyla itaat ettirir. Bakınız Allahu Teala Firavun ile zorlaaskere aldığı askerlerini, ordusunu sonuç itibarıyla aynıkefeye koyuyor. Hepsine aynı hükmü veriyor ve KasasSuresi’nin 8. ayetinde şöyle buyuruyor: „ŞüphesizFiravun ile Hâmân ve askerleri hatalıydı!“ derkenFiravun ile askerlerini aynı saymış, askerleri Firavun’danayırmamıştır ve yine Kasas Suresi’nin 40. ayetinde şöylebuyuruyor: „Biz de onu ve askerlerini yakalayıpdenize atıverdik. Bir bak, zalimlerin sonu nice oldu!“İşte bu ayet-i kerimede de Allahu Teala cezalandırmakonusunda da Firavun’la askerlerini birbirinden ayırmadanhepsine birden aynı cezayı veriyor. Rabb’imiz (c.c.) bunlarıdünyevi hükümde ayırmadığı gibi uhrevi hükümde de

ayırmıyor. Bakınız Hud Suresi’nin 98-99 ayetlerinde nasılbuyuruluyor: „Kıyamet günü, (Firavun) kavmininönüne düşer. Artık o bunları ateşe götürmüştür. Ovarılan yer, ne kötü bir yerdir. Hem burada, hem dekıyamet gününde lânetle izlendiler. Onlara karşıverilen bu destek ne fena bir destektir!“Bu karşılaştırma Firavun döneminde olduğu gibi bir de

aynı bu olayın bir benzeri Peygamber Efendimiz (s.a.v.)zamanında da gerçekleşmiştir. Rasulullah (s.a.v.)Mekke’den Medine’ye hicret ettiği zaman bazı kişiler hicretetmeyip Mekke’de kaldılar. Bunun üzerine Mekkemüşrikleri Bedir savaşına giderken o Müslümanları da zorlasavaşa götürmüşlerdir. Bunlardan bazıları müşriklerinsaflarında iken öldürülmüş ve bunun üzerine NisaSuresi’nin 97. ayeti nazil olmuştur: „Melekler,kendilerine zulmeden kişilerin canlarını aldıklarında,onlara, ,Ne işte idiniz?‘ derler. Onlar da: ,Bizyeryüzünde zayıf kimselerdik‘ derler. Melekler:,Allah’ın yeryüzü geniş değil miydi, siz de oradanhicret etseydiniz ya?‘ derler. İşte bunlarınvaracakları yer cehennemdir. O ne kötü gidişyeridir!“Bu ayetlerin iniş sebebi hakkında İbn-i Abbas (r.a.) şunu

nakletmektedir: „Peygamber (s.a.v.) zamanında bazıMüslümanlar müşriklerle birlikte durup onların sayılarınınartmalarına neden oluyorlardı. (Savaş sırasında) Ok,onlardan bazılarına isabet edebiliyor veya boynu vurulupöldürülebiliyordu. Bunun üzerine bu ayetler nazil oldu.“Yine İbn-i Abbas (r.a.)’ın rivayet ettiğine göre: „Bir kısımMekkeli’ler İslam’a girmiş, fakat müslümanlıklarını açığavurmamışlardı. Bedir savaşı gününde müşrikler onları daberaberlerinde savaşa götürdüler ve bazıları bu savaştaöldü. Müslümanlar bunun üzerine: ,Bizim arkadaşlarımız

Page 7: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

1514

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

Müslüman idiler, savaşa zorla sokuldular‘ deyip, onlaraAllah’tan mağfiret dilediler. Bunun üzerine bu ayetler naziloldu. Bu ayet Müslümanlardan kalanlar hakkında nazil olduve bildirildi ki onlar için özür yoktur!“ Ravi devamla şöyleanlatır: „Onlar hicret etmek üzere çıktıklarında müşriklerkendilerine kavuşup aralarına fitne saldılar.“ Bununüzerine: „İnsanlardan öyleleri de vardır ki, inanmadık-ları halde, ,Allah’a ve ahiret gününe inandık.‘ derler.“(Bakara, 8, İbn-i Kesir, Tefsîr‘ul Kur’an‘il Azîm, I, 542)Nisa Suresi’nin 97. ayet-i kerimesinin sebebi nuzulü iseşudur: „Bedir savaşında Müslümanların eline esir düşenlerarasında Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in amcası Abbas(r.a.) da vardı. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.) amcasına:,Kendin için, kardeşinin oğlu Akil bin Ebi Talib için,Nevfel bin Haris için ve müttefikin Haris oğullarındanbiri olan Utbe bin Cahdam için fidye ver de kendinikurtar.‘ Bunun üzerine Abbas vermek istemedi ve şöylededi: ,Ben Müslüman olduydum, bunlar beni zorla savaşaçıkardı.‘ Peygamber Efendimiz (s.a.v.): ,Allah (c.c.)durumunu en iyi bilendir, eğer gerçekten dediğin gibi isenAllah (c.c.) sana ona göre karşılığını verir, fakat seninzahirin (görünüşün) bizi ilgilendirir. Zahirin bizimaleyhimizedir (bize karşı savaşıyorsun).‘ Abbas 20 altınUkiyye ödeyerek kurtuldu.“ (Müsned, Ahmed b. HanbelHadis 3310, El-Müstedrek ales-Sahihayn Hadis 5074, El-Bidaye Ve’n-Nihaye, c. 3, s. 365)İbn-i Kesir tefsirinde şu ifade kullanılır: „Abbas, Akil ve

Nevfel esir olduklarında, Allah Rasulü (s.a.v.) Abbas’a:,Kendin ve kardeşinin oğlu için fidye ver!‘ buyurdular.Abbas: ,Ey Allah’ın Rasulü! Senin kıblene namaz kılmadıkmı? Senin şehadetini (Kelime-i Şehadet’i) getirmedik mi?‘deyince, Allah Rasulü (s.a.v.): ,Ey Abbas! Siz hasımlaştınız,size de hasım olundu!‘ buyurdular.“

Nasıl ki Abbas kâfir bir esir olarak muamele gördüyse,böyle zorla götürülmüş olanlar da zahiren kâfir muamelesigörürler.İbn-i İshak’ın Siyeri’nde şu ifade geçer: „Senin zahirin

(görünüşün) bizi ilgilendirir, kalbini Allah (c.c.) bilir!“ Dikkatedilecek olursa, bunlar savaşa zorla götürülmüş, kendiistekleriyle gelmemişlerdir, ama haklarında böyle bir ayetnazil olmuş ve Peygamberimiz (s.a.v.) amcasıyla nasılkonuşmuştur.Sonuç olarak Nisa Suresi’nin 97. ayetinde onlara:

„Allah’ın yeryüzü geniş değil miydi, siz de oradanhicret etseydiniz ya?“ denildiği gibi hicret imkânı olduğuhalde hicret etmeyip tağuta askerlik yapanlar da kâfirmuamelesi görürler ve varacakları yer de Rabb’imizinifadesiyle cehennemdir! Ki, bir sonraki ayet bu meseleyidaha net bir şekilde ifade eder: „Ancak gerçekten acizve zayıf olan, çaresiz kalan ve hicret etmeye yolbulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar hariç...Umulur ki, Allah bu kimseleri affeder. Allah çokaffedici, çok bağışlayıcıdır!“ (Nisa, 98-99)Bir de dikkat edilecek husus 97. ayet-i kerimede

meleklerin onlara ilk sorusu: „Nerede idiniz? Kiminsafındaydınız?“ diyerek onları kınamıştır. Onlar da: „Bizgüçsüz idik. Zorla getirildik!“ dediklerinde melekleronlara: „Allah’ın yeryüzü geniş değil miydi, siz deoradan hicret etseydiniz ya?“ derler.Bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor:

„Sizin başınıza bazı liderler gelecek ki bu liderlerşerli insanlara yakın olacaklar ve namazlarıvakitlerinden geciktirerek kılacaklar. Kim bunlarınzamanında yaşarsa onlara asker de olmasın, polisde, vergi tahsildarı da olmasın, haznedar da.“ (Sahihİbn-i Hibban c. 10, sf. 446) Bu hadis-i şerifte sarahaten

Page 8: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

1716

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

ifade edildiği gibi, bırakın muvahhid bir Müslümanın tağutisisteme askerlik yapmasını, hem namazlarını geciktiren,şerli insanlarla irtibata giren ve hem de onlara yakınlıkgösteren sisteme ne askerlik ve ne de memurluk bileyapması caiz değildir!İşte bugün Anadolu’da mevcud olan ordu İslam’a veşeriata savaş açmış bir ordudur. O zaman bu ordu küfürordusudur! Allah (c.c.) askere zorla götürülen (hicret etmeve kaçma imkânı olduğu halde zorla götürülen) insanınbile mazeretini kabul etmiyor, kaldı ki gönüllü olarak gideninsanların durumu nicedir.Öbür yandan da Anadolu’da insanların askerliğe

gitmemek için elinden gelen çabayı sarfetse gerçektenbunu da başarır. Allah (c.c.) bu konuda onları muvaffakkılar. Çünkü gerçekten askerlik zaruret derecesinde dedeğildir. Özellikle yurtdışında yaşayan kardeşlerimizinellerinde bu imkânlar vardır.

Tağuti Rejimlere Askerlik YapmanınHükmü ve Şüphelerin Aydınlatılması

„Andolsun ki, biz her ümmete: ,Allah’a kulluk edinve tağuttan kaçının!‘ (diye tebliğ etmesi için) birpeygamber gönderdik.“ (Nahl, 36)Bu ayet-i kerimeyle söze başlayarak belağat âlimlerinin

Beraat’ul-İstihlâl diye adlandırmış oldukları gibi, yazıbaşında iken meramımıza işaret etmek istedik. Yanigayemiz, insanları ancak Allah’a kul olmaya davet etmekve tağuta kul olmaktan sakındırmakdır. Hakkı Hakk olarak,bâtılı da bâtıl olarak görüp anlamak ve insanlara da tebliğetmektir. Gayemiz Müslümanları tekfir etmek değildir,aksine onları küfre düşmekten ve tağuta asker olmaktansakındırmaktır. Muvahhid olduğunu söyleyen bir çokMüslümanın tağuta asker olduğunu gördüğümüz haldeonları uyarmamak bizim için büyük bir vebal olurdu. İşteböyle bir vebalden kurtulmak ve üzerimize düşen tebliğgörevini yerine getirmek için „Tağuti Rejimlere AskerlikYapmanın Hükmü Nedir?“ başlıklı bir fetva yayınladık.Bizim prensiplerimizden bir tanesi de şudur: „Herşey

fetvaya bağlıdır.“Onun için, eğer bir fetva meşru ise herkes ona uyacak

ve uymak mecburiyetindedir, kimse kafasına göre hareketedemez. Fetva demek; Allah ve Rasulü’nden izin almakdemektir, onun için fetvanın ağırı hafifi olmaz, ya doğrudurya da yanlış, ya meşrudur ya da değil. Meşru olup olmadığıda ancak şer’î delillerle isbat edilir, başka hiç bir sözeitibar edilmez!

Page 9: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

1918

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

Bu vesile ile şunu da hatırlatmak isteriz; Sizinle aynı itikadıve aynı davayı paylaşmayan, Hakkı bâtıla karıştıran, Hakkıketmeden ve âlim sıfatıyla ortaya çıkan mürekkep yalamışbir takım insanların fetvalarına uyamazsınız, onlara itimadedemezsiniz. Rabb’imiz (c.c.) şöyle buyuruyor:„İndirdiğimiz, açık delilleri ve hidayeti, kitapdainsanlara açıkça beyan ettikten sonra gizleyenlere;muhakkak ki onlara, Allah lânet eder ve lânet etmekşanından olanlar da lânet eder.“ (Bakara, 159)

Neden Böyle Bir Açıklamaya İhtiyaç Duyduk?Önceden İnternet sayfamızda (ilimdiyari.com) tağuta

askerlik yapmanın hükmünün küfür olduğuna dair bir fetvayayınlamıştık. Bunun üzerine bir takım sorular, şüphelerve yanlış anlamalar oldu. Bu yanlış anlamaları ve şüpheleribertaraf etmek için o yazıya şerh mahiyetinde ikinci birdefa biraz daha detaylı olarak yazmak istedik. Bu yoldatakip ettiğimiz metod ise, Edille-i Şer’iyye sıralamasınagöre olan Kur’an-ı Kerim, Sünnet, İcma-i Ümmet ve KıyasıFukaha’dır. Bazıları çıkıp kıyıda köşede sıkıştırılmış fetvalarıalıp bayraklaştırma yoluna girmişlerdir. Bu yol ise şeriatauygun bir metod değildir. Bilakis kasıtlı çabalardır.

Umumi Tekfir, Muayyen TekfiriGerektirmez

Bir şeyin küfür olduğu hakkında söylenen söz, o şeyiyapan kimsenin de kâfir olmasını her zaman gerektirmez.Zira kişi hakkında küfür hükmünün verilmesine ve tehdidingeçerli olmasına engel olacak şer’î muteber tekfir engelleri(Hata, Tevil, Cehalet, İkrah) bulunabilir. Ancak eğer ki,tekfirin şartları meydana gelmiş ve engeller de ortadankalkmış ise, Şari’in hükmüne uyarak bu kişi tekfir edilir!Mesela şöyle denilir: Bir insan şu sözü söylerse kâfir olur

veya şu işi yaparsa kâfir olur. Bu genel bir tekfirdir. Amabu her zaman için o sözü söyleyenin veya o fiili yapanmuayyen şahsın -tekfire mani bazı sebeplerin olabil-diğinden dolayı- tekfir edilmesini gerektirmez.Buna misal olarak bir hadis-i şerifte Rasulullah (s.a.v.)şöyle buyurmaktadır: „Bana Cebrail (a.s.) geldi ve:Allah (c.c.) içkiye, içkiyi yapana, içene, taşıyana,kendisine getirilene, satana, satın alana lânetetmiştir!“* İşte bu umumi bir lânettir.Buna karşılık Buhari, Hz. Ömer’den zikredilen bir hadis-

i şerifte şöyle der: „Abdullah adında bir adam Rasulullah(s.a.v.)’i güldürürdü. Bu adam içki içtiği için Rasulullah(s.a.v.)’e getirildi. Peygamberimiz de ona had cezasıuyguladı. Bu arada adamın biri: ,Ey Allah’ım! Bu adamalânet et! Ne kadar da çok içki içen birisiymiş!‘ dedi. Bununüzerine Rasulullah (s.a.v.): „Ona lânet etmeyin! Allah’a______________________________

* Tirmizi, 5/108/1216, Müsned Ahmed b. Hanbel, 1/316/2899

Page 10: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

2120

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

yemin olsun ki ben onun (hakkında) Allah veRasulü’nü sevdiğini bilmemden başka bir şeybilmiyorum.‘ dedi.“ (Buhari, 21/34/6282, içki içeni lânetle-menin mekruh olduğu bab)Zikretmiş olduğumuz hadis-i şerifte Rasulullah (s.a.v.)

içki içeni umumi lânet ile lânetliyor. Ama o sahabeyimuayyen olarak lânetlemiyor. Hatta buna karşılıkRasulullah (s.a.v.): „İçki içen puta tapan gibidir!“ diyor.(Sünen-i İbn-i Mace, 2720) Ama bu sahabeye asla böylebir şeyi dememesi bir yana, „o Allah ve Rasulü’nü seviyor!“diyor.Aynı şekilde yine Rasulullah (s.a.v.)’e içki içmiş biri

getiriliyor. Rasulullah (s.a.v.) sahabeye: „Bu adamavurun!“ diyor. Ebu Hureyre: „İçimizden kimisi eliyle, kimisiayakkabısıyla, kimisi de elbisesiyle vuruyor“, diyor. Hadcezası uygulanan adam gidince bazıları o adam için: „Allahseni rezil etsin!“ deyince, Rasulullah (s.a.v.): „Öyledemeyin! O adama karşı şeytana yardımcı olmayın!Ey Allah’ım! Onu bağışla! Ona merhamet et, deyin!“dedi. (Sünen-i Ebî Davud, 3758)Mesela; Hâtıb b. Ebî Beltea’nın kıssasında olduğu gibi.

Mekke müşriklerine Rasulullah (s.a.v.)’e karşı yardım etti.Küfür ameli işledi. Hz. Ömer (r.a.), Hâtıb’ın boynunu vurmakiçin Allah Rasulü’nden izin istedi. Ama Rasulullah (s.a.v.):„Ne bileceksin, muhakkak ki Allah (c.c.) Bedir ehlinebaktı ve onlara; ,Ne yaparsanız yapın sizi affettim!‘dedi.“ Hâtıb b. Ebî Beltea, kendisinin bir tevili olduğunusöyleyince, içinden de sâdık birisi olduğunu Rasulullah(s.a.v.) haber verdi. „O doğru söylüyor!“ dedi.Mesela; Kudame b. Mazun ve arkadaşları Maide

Suresi’nin 93. ayet-i kerimesini „İman edip salih amelişleyenler, Allah’tan korktukları, imanlarında sebatettikleri, salih amel işlemeye devam ettikleri, sonra

Allah’tan sakındıkları, imanlarından ayrılmadıkları,yine Allah’tan korktukları ve iyilikte bulunduklarımüddetçe, yediklerinden dolayı kendilerine birgünah yoktur!“ yanlış tevil ettiler, içki içtiler ve „içkihelaldir“, dediler. Bunlar Şam’daydılar. Hz. Ömer (r.a.)bunları istetti. Bu arada Hz. Ömer (r.a.) Müslümanlarlaistişare etti ve onlar: „Ey Emîr’ul Mü’minîn! Bunlar Allah(c.c.)’ya karşı yalan söyleyip, Allah (c.c.)’nun izin vermediğimevzularda dinlerinde yeni hüküm çıkarttılar. Bunlarınboyunlarını vur!“ dediler. Hz. Ali (r.a.) da susuyordu. Hz.Ömer (r.a.): „Ey Ebu’l-Hasen (Ali) sen bunlar hakkında nedersin?“ dedi. Hz. Ali (r.a.): „Onları tevbeye çağır! Eğertevbe ederlerse o zaman sadece içki içtiklerinden dolayıseksen sopa vurursun, yok eğer tevbe etmezlerse ozaman da boyunlarını vurursun, işte o zaman bunlar Allah(c.c.)’ya karşı yalan söyleyip, Allah (c.c.)’nun izin vermediğimevzularda dinlerinde yeni hüküm çıkartmış olurlar!“ dedi.Hz. Ömer (r.a.) onları tevbeye davet etti, onlar da tevbeettiler ve onlara seksen sopa vurdu. (Müsned, Ahmed b.Hanbel, 3/132/1126)Çünkü bu ayet-i kerime şu sebep üzerine nazil olmuştur:İçkinin yasaklanışı Uhud savaşından sonra olmuştu. Bununüzerine bazı sahabeler: „Önceden içki içmiş olarak vefatetmiş kardeşlerimizin durumu acaba nasıl?“ dediler. Bununüzerine Maide Suresi’nin 93. ayet-i kerimesi nazil olmuştur.Allahu Teala da bu ayet-i kerime ile: „Eğer iman etmiş,salih amel işlemişler ve takva sahibi idiyselerönceden içmiş olduklarında onlara bir günahyoktur!“ dedi. Ancak Kudame b. Mazun ve beraberin-dekiler ayet-i kerimeyi yanlış anlayıp onu tevil ettiler veayet-i kerimenin kendilerine de şâmil olduğunu sandılarve içkiyi kendilerine helal kıldılar.İçkiyi helal kabul etmek küfürdür. Ama bu şahıslar ayet-i

Page 11: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

2322

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

kerimede Allah (c.c.)’nun muradını yanlış anladıklarındandolayı (kendilerine hüccet ikame olunmadan) bizatihi tekfiredilmediler.Aynı şekilde Adiy b. Hatim’in kıssası. Adiy b. Hatim şöyle

diyor: „Rasulullah (s.a.v.)’in yanına geldiğimde boynumdaaltından bir haç vardı, Rasulullah (s.a.v.): ,Boynundakiputu at!‘ dedi. ,Attım!‘, Rasulullah (s.a.v.)’in yanındaykeno: ,Onlar, Allah’dan başka bilginlerini ve rahiplerinide kendilerine Rabb edindiler, Meryem oğlu Mesih’ide!‘ (Tevbe, 31) ayetini okuduğunda ben: ,Biz onlaraibadet etmiyorduk ki!‘ dedim. Rasulullah (s.a.v.): ,OnlarAllah (c.c.)’nun helal dediğini haram kılıyordu da sizde onu haram kabul etmiyormuydunuz, Allah(c.c.)’nun haram kıldığını helal kılıyorlardı da, siz deonu helal olarak kabul etmiyormuydunuz?‘ dedi. Bende: ,Evet!‘ dedim. O da: ,İşte bu ibadet etmenizdir!‘buyurdu.“Adiy b. Hatim önceden hıristiyan idi, sonra Müslüman

oldu. Ama tevhidi kabul ettiği ilk günlerde tevhide dahilolan her şeyi bilmekten aciz idi. Rasulullah (s.a.v.) ilekarşılaştığı o anda kişiyi İslam dininden çıkartan iki şirkegirmiş idi. Biri boynundaki haç. Ki, bu büyük şirktir. Onuniçin Rasulullah (s.a.v.): „Boynundaki putu at!“ demiştir.Ama bununla beraber Rasulullah (s.a.v.) ona: „Sen kâfiroldun!“ veya: „Sen İslam dininden döndün, mürted oldun!“dememiştir. Ona tekrar: „Kelime-i Şehadet getir!“ dedememiştir.İkinci olarak da Allah’dan başka bilginlere, rahiplere

itaatın ve helal-haram mevzusunda Allah (c.c.)’dan başkaonlara muhakeme olunmanın onlara ibadet ve Allah’a şirkkoşma olduğunu da bilmiyordu.Ebu Vakid el-Leysi (r.a.)’den şöyle dediği rivayet

edilmiştir: „Rasulullah (s.a.v.) ile beraber Huneyn’e

gidiyorduk. O dönemde biz küfürden yeni kurtulmuştuk.Müşriklerin bir ağaçları vardı. Onu tavaf ediyorlar, üzerinesilahlarını asıyorlardı. Bu ağaca „Zatu Envat“ diyorlardı.Biz bunlardan birinin yanından geçerken: ,Ey Allah’ınRasulü! Onların ki gibi bize de bir Zatu Envat yap!‘ dedik.Rasulullah (s.a.v.): ,Allahu Ekber! Sizin bu söylediğinizşey İsrailoğulları’nın Musa’ya: ,Onların ilahları gibibizim için de bir ilah yap!‘ (A’raf, 138) sözü gibidir.Siz, sizden öncekilerin yolunu aynen takipedeceksiniz!‘ demiştir.“ (Müsned, Ahmed b. Hanbel, 36/225/21897)Sahabelerin bu teklifleri bir küfürdür. Ancak Rasulullah

(s.a.v.) onları muayyen olarak tekfir etmemiştir. Onlarıİslam’a yeni girmiş olmalarından dolayı mazur saymış vebir daha bu sözleri söylemekten onları alıkoymuştur.Muaz b. Cebel Yemen’den geldi ve Peygamber

Efendimiz’e secde etti. Rasulullah (s.a.v.) ona: „Ey Muaz!Bu nedir?“ dediğinde, o da: „Ben Yemen’e gittiğimde (bazırivayetlerde Şam’a gittiğimde) yahudilerin âlimlerine vehıristiyanların da rahip ve patriklerine secde ettiklerinigördüm. Ben de: ,Bu nedir?‘ dediğimde, onlar: ,Bupeygamberleri selamlamadır dediler.‘ Rasulullah (s.a.v.):,Onlar peygamberlerine yalan söylemişlerdir!‘ dedi.“(Sünen-i İbn-i Mace, 5/449/1843)Bu saymış olduğumuz misalleri artırmak mümkündür.

Burada kastetmiş olduğumuz, bazen kişinin yeni İslam’agirmiş olması veya Müslümanların yaşadığı ortamdan çokuzak bir yerde yaşamış olması gibi tekfire mani sebeplerolabilir. Dolayısıyla bu sebeple kendisine hüccet deulaşmamış olabilir. Bu gibi durumdaki insanlar eğermevzumuz itibariyle tağuta askerlik yapma gibi bir küfürameli işlemişlerse onlara hüccet ikamesi olmadan tekfiredilmezler.

Page 12: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

2524

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

Günahlar İkiye Ayrılır:Küfre Düşüren Günahlar,

Küfre Düşürmeyen Günahlar

Ehl-i Sünnet âlimleri günahları aslen sahibini dindençıkaran ve aslen sahibini dinden çıkarmayan günahlarolmak üzere ikiye ayırmışlardır. Aslen sahibini dindençıkarmayan günahlarda kişi bunları işlemekle kâfir olmaz.Kişinin bu günahları işlemekle dinden çıkması ancak inkâr,istihlal ya da tekzib şartına bağlıdır. Aslen sahibini dindençıkaran günahlarda ise bu şartların hiç biri aranmaz. Kişikendisini küfre düşüren bir söz ya da bir ameli sadeceişlemesi sebebiyle kâfir olur.Günahların küfür olması için şart olan istihlal (günahları

helal görme), mutlak anlamda bütün günahlarda değil,bilakis sadece küfür olmayan günahlarda söz konusudur.Bizzat küfür olan günahlara gelince, kişi onları helal görsünveya görmesin her halukârda imandan çıkarır. Hatta AllahuTeala’nın o günahı haram kıldığına kesin olarak inansabile onu işlemekle dinden çıkar.Ebu’l-Beka şöyle der: „Küfür, bazen söz ile bazen de fiil

ile meydana gelir. Küfrü gerektiren söz, nassa dayanılarakhakkında icma bulunan bir şeyi inkâr etmektir. Bu isterinandığı için, ister inadından, isterse alay konusuyaptığından dolayı olsun, farketmez.“ (İbn-i Kesir, Tefsir,2/171)Fakihler, riddeti fıkhın mütaaddit bölümlerinde anlatmış-

lardır. Mesela abdest konusunda riddetten bahsederek,riddet nedeni ile kişinin abdestinin bozulacağını söylerler.

Hatta âlimler, tasavvur edilemeyecek durumlarda bileriddetin vuku bulabileceğinden bahsederek, bu konudaduyarlı olmaya çağırmaktadırlar.İbn-i Kudame el-Makdisi (r.h.) şöyle der: „Müezzinin ezan

esnasında dinden dönmesi, ezanı geçersiz kılar!“ (El-Muğni, 1/438) Acaba günümüz Müslümanı, hiç ezanesnasında müezzinin dinden dönebileceğini düşündü mü?İşte bu nedenle Hamid el-Fakih, „Fethu’l-Mecid“ isimlikitaba yazdığı şerhinde şöyle der: „Âlimlik iddiasındabulunan bir çok kimse, „La İlahe İllallah“ kelimesinin nedemek olduğunu bilmedikleri için, kabir ve putlara ibadet,dinin kesin haram kıldıklarını helal görmek, Allah’ın indirdiğihükümlerden başkasıyla hükmetmek, Allah’ı bırakıp kendihahamlarını ve papazlarını rabb edinmek gibi açıkca küfürolan şeyleri işleyenleri ve yine bunları açıkça savunanlarıbile, „La İlahe İllallah“ kelimesini telaffuz ettikleri süreceMüslüman olarak kabul ederler.“İbn-i Hacer el-Askalanî (r.h.) şöyle diyor: „Kim putlara

tapınırsa, secde ederse İslam’a inansa bile küfre girer.Sübki bu konuda icma olduğunu söylemiştir.“ (Feth’ul-Bari,12/299)Merhum İskilipli Atıf Hoca şöyle diyor: „Zaruret olmaksızın

ve kendi seçimi ile puta, aya, yıldıza, güneşe, secde vetazim etmek, onlar için kurban kesmek, hıristiyanlarlaberaber kiliseye gidip ayin yapmak, haç takınmak,Allah’tan başkasına ibadet etmek gibi küfür alameti veşirklik belirtisi olan bir fiili irtikab etmek, yahut AllahuTeâlâ’yı, meleklerini, şeriatı, ahireti inkâr veya bunlardanbirini tahkir etmek, (mesela Kur’an-ı Kerim’i çiğnemek gibi)dildeki ikrar ile kalbteki tasdikin yalan olduğuna şeriattarafından zahir alamet kılınan bir söz, bir fiil kendisindensadır olan kimse mü’min değildir. Zira o söz ile o hareketio kimsenin dilindeki ikrar ile kalbindeki tasdikin yalan

Page 13: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

2726

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

olduğuna delil ve burhandır. Onun için her ne kadarMüslüman isminde olup İslam davasında bulunsa bileirtikab ettiği söz ve hareketi ile Peygamber Efendimiziyalanladığı cihetle İslam dininin sahasından ve ehl-i kıblelik-ten çıkıp hem Allah (c.c.) katında ve hem Müslümanlarnazarında kâfir olmuş olur.“(Frenk Mukallidliği ve Şapka, İman ve Küfür, İskilipli AtıfHoca (r.h.), Nizam Yayınları)Merhum Cemaleddin Hocaoğlu (Kaplan) şöyle diyor:„İyi niyyet; ne haramı helal kılar ne de insanı küfürden

kurtarır! İyi niyyetle de yapılsa, haram yine haramdır, küfüryine küfürdür.“ (Beyyineler 5, Hâkimiyyet, s. 199-200)

İnsanı Küfre Düşüren Ameller

- Allah’ın indirdiği ile hükmetmemek.1

- Allahu Teala’nın şeriatını başka kanunlarladeğiştirmek.2

- Allahu Teala’nın şeriatına muhalif kanun koymak.3

- Küfür kanunlarına muhakeme olmak.4

- Müşriklerle dostluk (Muvâlât) ve mü’minlere karşıonlara yardım etmek.5

- Dinle ya da dinin bir hükmüyle alay etmek.6

- Dinle alay edenlerle birlikte oturmak.7

- Dine açık bir şekilde sövmek.8

- Müslümanlara karşı savaşmak ve onlara sövmek.9

- Sihir.10

- Kehanet.11

- Namazı terketmek (âlimler arasında ihtilaflı).12

- Yaratılmışlardan meded istemek.13

- İbadet niteliğinde bir amelle yaratılmışa yönelmek.14

- Zekat vermeyenlere karşı riddet savaşı (âlimlerarasında küfür olduğu ihtilaflı).15

- Belam’ın Firavun’a dua etme sonucu kâfir olması.16

- Münafıkların Hendek gazvesinde sahabe ile alayetmeleri.17

- Kâfirin safında yer alan Abbas’a kâfir muamelesininuygulanması.18

- Haram aylarının yerlerinin değiştirilmesi.19

- Müşriklerin kanunlarına itaat etmek.20

______________________________

Maide, 44, Yusuf, 40, Furkan, 43, Casiye, 23, Nisa,65, Muhammed, 25-26Maide, 50, İbn-i Kesir, Tefsiru’l Kur’an’il Azim, 2/63/ Ahmed Şakir, Umdetu’t-Tefsir,4/173-174/ (Maide, 44), Fethu’l-Mecid haşiyesi, 396, Ahkamu’l-Kur’an, 3/181Kehf, 26, Şura, 21, Tevbe, 31Nisa, 60, Nisa, 65, Es-Sarimu’l-Meslul, 38, El-Tibyan fi Ahkami’l-Kur’an, 270,Tefsir-u İbn-i Kesir, 1/553 (Nisa, 59), İ’lamu’l-Muvakkiin, 1/50Nisa, 144, Al-i İmran, 28, Maide, 51, Nisa, 97-99, Nahl, 28-29, Nisa, 88-89,Fi Zilali’l Kur’an, 2/731, Maide, 51, Kehf, 102, A’raf, 165-166, Er-Resailu’l-Müfide,64, el-Muhalla, 33/12Tevbe, 64-66, Taberi Tefsiri, Camiu’l-Beyan, 6/172-174, İ’lamu’l-Muvakkiin, 3/135-137Nisa, 140, Maide, 78-79, Mecmuatu’t-Tevhid, 48Tevbe, 74, Fethu’l-Kadir, 2/383, El-Camiu li-Ahkam’il Kur’an, 8/206Mutaffıfin, 29-34Bakara, 102, Kurtubi, 2/43-47-48Sahihu’l-Camiu’s-Sağir, 5435, Sahihu’l-Cami, 5939Tevbe, 11, Sahihu’t-Terğib, 563, 564, 569, 574, el-Muhalla, Kitabu’s-Salat veHükmü Tarikuha, 65Yunus, 18, Zümer, 3, Begavi Tefsiri, 4/71/ (Yunus, 106-107), (Ahkaf, 5),(Fatır, 13-14), (Şura, 21), Kitabu’t-Teysiru’l-Aziz fi Serhi Kitabi’t-Tevhid, 230,Mecmuatu’t-Tevhid, 219-227Nisa, 48, Zümer, 65, En’am, 88İmam Nevevi, Müslim Şerhi, 1/212 A’raf, 175-176Tevbe, 65-66Nisa, 97Tevbe, 37En’am, 121

______________________________

12

34

5

6

789101112

13

14151617181920

Page 14: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

2928

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

Şimdi Öne Sürülen En Meşhur Şüpheleri VeSorulan Soruları Cevaplandırmaya Çalışalım:

1. ŞÜPHE: Bir Müslümanın tağuta askerlik yapmasıonu dost edinmesi midir?CEVAP: Vela ve Bera mevzuları da Kelime-i Tevhid’in

gereklerindendir.İslam’a göre dostluk ve düşmanlık:Vela kelimesinin luğat anlamı: Yardımcı, destek, müttefik,

seven, arkadaş, soyca yakın olan, köle azad eden, azadedilen, köle ve bir işi üstlenen kimse; örneğin veliyy’ul-emr, kadının nikahta velisi ve yetimin velisi gibi.Vela kelimesinin şer’î anlamı: Muvâlât kelimesi birçok

anlamda kullanılır. Kastedilen şey, sözün akışına göreanlaşılır. Muvâlât kelimesinin şer’î anlamlarının tümü luğatanlamına dönüktür. O da yakınlık anlamıdır. Bunlardanbazıları şöyledir:Yardım anlamında dostluk, itaat ve tâbî olma anlamındaki

dostluk, sevgi ve muhabbet anlamında dostluk, kardeşlikanlamındaki dostluk, azad etme anlamındaki dostluk.Bunun zıddı ise muâdât (bera) düşmanlıktır.Şer’an vacib olan muvâlât (dostluk) Müslümanın tüm bu

hasletleri Allah’a, Rasulü’ne ve mü’minlere yöneltmesidir.Allahu Teala şöyle buyurur: „Kim Allah’ı, Rasulü’nü vemü’minleri veli edinirse (dost edinirse) hiç şüpheyok ki, galip gelecek olanlar Allah’ın taraftarlarıdır!“(Maide, 56)Şer’an haram olan muvâlât (dostluk) ise; Müslümanın

bunlardan birisini kâfirlere yöneltmesidir. Allahu Teala şöylebuyurur: „Ey iman edenler, benim de düşmanım sizinde düşmanınız olanları dostlar edinmeyiniz!“(Mümtehine, 1)Allahu Teala mü’minler üzerine kâfirlere düşmanlık

etmeyi, onlara buğz etmeyi ve güç yetirebildikleri kadarıylaonlarla savaşmayı vacib kılmıştır.*Bir Müslümanın Allah için dost olup Allah için düşmanlık

beslemesi, Allah için sevip Allah için buğz etmesi vaciptir.Çünkü vela ve bera imanın en kuvvetli bağlarından vedinin en önemli temellerindendir. Rasulullah (s.a.v.) EbuZerr’e şöyle dedi: „İmanın hangi bağı daha sağlamdır?“Ebu Zerr: „Allah ve Rasulü daha iyi bilir!“ Rasulullah(s.a.v.): „Allah için dostluk Allah için düşmanlık, Allahiçin sevme ve Allah için buğzdur!“ buyurdu. (Ahmedb. Hanbel, 20341)Kâfirleri dost edinmek imanı bozan unsurlardandır. Bu

Kur’an ve Sünnet ile sabittir. Allahu Teala şöyle buyuruyor:„Allah’a ve ahiret gününe inanan bir milletin,

babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları daolsa Allah’a ve Rasulü’ne düşman olanlarla dostlukettiğini göremezsiniz!“ (Mücadele, 22)Yine Rabb’imiz (c.c.) şöyle buyurmaktadır:„Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dostlar

(veliler) edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar.Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz o daonlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunahidayet vermez!“ (Maide, 51)Seyyid Kutub (r.h.), bu ayetin tefsirinde şöyle der:

„Öncelikle mü’minler ile yahudi ve hıristiyanlar arasında,Allah’ın yasaklamayı uygun gördüğü dostluğun neyi ifadeettiğine değinmemiz yerinde olacaktır. Bu dostluk, onlarındinine tabi olmayı değil, onlarla işbirliği ve dayanışmayıifade etmektedir. Zaten, din konusunda Müslümanların,yahudilere ve hıristiyanlara tabi olmaya eğilim duymalarıgerçekten çok uzak bir olasılıktır. Burada kast olunan______________________________

* Dostluk ve Düşmanlık, Abdulkadir b. Abdulaziz

Page 15: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

3130

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

dostluk, işbirliği ve yardımlaşma konusundadır. Yahudilerve hıristiyanlar birbirlerinin dostları olduklarına göre, ancakkendilerinden olan bir kimseyi dost edinirler. Müslümanlarınsafları arasındaki bir kimse yahudi ve hıristiyanları dostedindiğinde, Müslümanların safını bırakmış, kendini „İslam“niteliğinden soyutlamış ve karşıt safa katılmış demektir.Müslümanın, hem -birbirlerinin dostları olan- yahudiler vehıristiyanlarla dostluk kurması, hem de Müslüman vemü’min kalabilmesi, ayrıca -sadece Allah’ı, peygamberi vemü’minleri dost bilen- Müslümanlar safındaki yerinikaybetmemesi mümkün değildir!“Tağutların destekçilerinden sözü ile onlara destek olanlar

vardır ki bunlar kâfir yöneticileri şer’î bir İslam kisvesinesokarak küfür töhmetini onlardan kaldıran bazı kötü âlimler(ulema-i su’) ve ilim talebeleri gelmektedir. Bunun yanısıra her kim tağutu sözüyle desteklerse küfre girer ve onunaskeri olmuş olur.Bir de tağutları fiilleriyle destekleyenler vardır ki bunların

başında kâfir yöneticilerin askerleri ve polisleri gelir.Tağutun destekçileri, Allah’ın şeriatı ile hükmetmeyen

mürted yöneticilerin yandaşları, korumaları ve saltanatları-nın direkleridirler. Eğer tağutun destekçileri ve yardımcılarıolmasaydı şuanki yöneticiler yönetimde olmayacak vesaltanatlarını devam ettiremiyeceklerdi.Ve yine Rabb’imiz şöyle buyurmaktadır:„Eğer onlar, Allah’a, Peygambere ve ona indirilen

Kur’an’a inanmış olsalardı, kâfirleri dost tutmazlar-dı!“ (Maide, 81)Muhammed Suresi’nin 25-26. ayet-i kerimelerinde de

Rabb’imiz şöyle buyurmaktadır:„Gerçekten doğru yol kendilerine açıkça belli

olduktan sonra gerisin geri küfre dönenlere şeytan,kötülüklerini güzel göstermiş ve onları uzun

emellere düşürmüştür. Çünkü onlar Allah’ın indir-diğini beğenmeyen kimselere: ,Bazı işlerde biz sizeitaat edeceğiz!‘ demişlerdi. Oysa Allah onlarıngizlediklerini bilir.“Tüm işlerinde onlara itaat etmemelerine rağmen sadece

bazı işlerinde onlara itaat etmelerinden dolayı mürtedlerolmuşlarsa bütün işlerinde onlara itaat edenlerin hattaonları destekleyenlerin, onlara yardımcı olanların,saltanatlarını güçlendirenlerin ve devletlerini koruyanlarınhali nice olur?Başka bir ayet-i celilede Allahu Teala şöyle buyuruyor:„Üzerine Allah’ın adı anılmadan kesilen hayvan-

lardan yemeyin. Kuşkusuz bu büyük günahtır.Gerçekten şeytanlar dostlarına, sizinle mücadeleetmeleri için telkinde bulunurlar. Eğer onlara itaatederseniz şüphesiz siz de Allah’a ortak koşanlarolursunuz!“ (En’am, 121)Bu ayetin sebebi nuzulü: müşriklerin eti yenilecek

hayvanlar üzerine ortaya çeşitli şüpheler atmalarıdır.Bilindiği üzere dinimizce kendi kendisine bir hastalık, kazasonucu ya da başka bir sebeple ölen hayvanların etlerininyenilmesi haram kılınmıştır. Şer’î kesim yapılmadığı sürecehiçbir hayvanın etinin yenmesi caiz değildir. Bu hükmebinaen müşrikler, şer’î kesim olmadan ölen hayvanlarınAllah’ın kılıcı ile öldürüldüğüne inanıyorlar ve: „Muhammed(s.a.v.) Allah’ın kılıcı ile ölen bir hayvanın etini yemiyor da,kendi kestiğini yiyor!“ şeklinde bir şüphe ortaya atmışlardır.İşte bunun üzerine bu ayet nazil olmuştur. Görüleceğiüzere Allah’ın indirdiği hükme muhalif böyle bir durumdamüşriklere itaat etmenin, insanı şirk ehlinden yapacağıayetin ifadesinden açıkca anlaşılmaktadır.Seyyid Kutub (r.h.) bu ayeti tefsir ederken şöyle demiştir:

„Yani siz Allah’ın emrettiği hususlardan yüz çevirip, şeriatını

Page 16: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

3332

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

terk edip başkalarının sözüne uyarsanız, Allah’ınhükmünün yerine başkalarının hükmüne koşarsanız, iştebu yaptığınız şirktir. Kim bir insanın kendisinden uydurduğuhükümlere itaat ederse, bu hüküm çok küçük ve basit birmesele dahi olsa o şüphesiz müşriklerdendir. Müslümanolup da böyle bir fiil işleyenler doğrudan doğruyaİslam’dan çıkıp şirke girmiş demektir. Ne kadar Kelime-iŞehadet getirirse getirsin, diliyle Müslüman olduğunu nekadar söylerse söylesin, fark etmez… Madem ki o Allah’tanbaşkasının hükmüne uymakta, Allah’tan başkasınınhükmüne itaat etmektedir, bu onun durumunu değiştirmez.Bu kesin hükümlerin ışığı altında bugün yeryüzündekicemiyetlere göz attığımızda tamamen şirk ve cahiliyedenbaşka bir şey göremeyiz. Allah’ın koruduğu kitlelerdenbaşka yığınlarca insanın şirk ve cahiliye bataklığı içindeyüzdüğünü müşahede ederiz. Allah’ın muhafaza ettiğikimseler yeryüzünde ilahlık taslayan zalim putlarakarşı gelirler, cebir hududu dışında kalan hiçbirhalde onların hüküm ve şeriatına itibar etmezler.“(Fî Zilâl’il Kur’an, 5/415-416)İbn-i Kesir (r.h.), bu ayetin tefsirinde şöyle der: „Eğer

onlara itaat eder (boyun eğer)seniz şüphesiz siz deAllah’a ortak koşanlardan olursunuz!“ kısmınıntefsirinde şöyle der: „Yani eğer, Allah’ın emrini ve siziniçin koyduğu hükümleri bırakıp başkalarının emirlerineyönelip itaat ederseniz, şirke düşersiniz. Bu cümle:,(Yahudiler) Allah’ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını),(Hıristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i (İsa’yı)rabbler edindiler‘, ayet-i kerimesi gibidir.“ (İbn-i Kesir, Tefsir2/171)Teşride (kanun yapmada) itaat ibadet türlerinden bir

tanesidir. Ve itaat edilen merciye ibadet etmek olduğuiçin sahibini müşrik yapar. Tağuti rejimler saltanatlarını

sürdürebilmek için vatandaşlarını kendine asker olmayamecbur tutar, bunu da kanunla belirler. Misal olarak T.Ctağuti rejiminin Askerlik Kanunu’nun 1. maddesinde şöyleder: „Türkiye Cumhuriyeti tebaası olan her erkek, işbukanun mucibince askerlik yapmağa mecburdur.“ Allah(c.c.)’nun şeriatında tağuta asker olmak küfürdür (Nisa,76), ancak tağutun kanunlarında bu bir farziyettir.Dolayısıyla, hiç bir ikrah olmadan ve gönüllü olarak kimbu kanuna itaat ederse küfre girer ve tağutun askeri olur!Haşr Suresi’nin 11. ayet-i kerimesinde ise Rabb’imiz şöyle

buyuruyor: „Münafıkların, kitap ehlinden kâfir olankardeşlerine: ,Eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız,mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız, sizinaleyhinizde kimseye asla uymayız. Eğer savaşatutuşursanız, mutlaka yardım ederiz.‘ dediklerinigörmedin mi? Allah, onların yalancı olduklarınaşahitlik eder.“Bu ayette münafıkların, kâfirlerin kardeşleri oldukları ifade

edilmektedir. Çünkü onlar kâfirlere; Müslümanlara karşısavaşa çıktıklarında onlarla birlikte savaşacaklarını, aslaonlardan başka kimseye itaat etmeyeceklerini, savaşlardave harplerde onlara destek olacaklarını vaad etmiştir.

Hadis-i şeriften delil ise, Hâtıb b. Ebi Beltea’nınkıssasıdır:Bu kıssa Buhari’ye ait bir rivayette şöyle geçer: Humeydî

bize Sufyan’dan, o da Amr b. Dînâr’dan şöyle dediğinianlattı: Hasen b. Muhammed b. Ali, Ali’nin kâtibi Ubeydullahb. Ebî Rafi’yi şöyle derken işitmiştir: Ali (r.a.)’nın şöyledediğini duydum: „Rasulullah (s.a.v.) beni, Zübeyr’i veMikdâd’ı göndererek şöyle dedi: ,Hâh bahçesine kadargidin. Orada Mahfe içerisinde bir kadın veberaberinde bir mektup bulunmakta, mektubu o

Page 17: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

3534

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

kadından alın!‘ Hemen yola çıktık. Bizi bahçeye ulaştıranadek atlarımızı koşturduk. Oraya ulaştığımızda kadınlakarşılaştık ve hemen: ,mektubu çıkar!‘ dedik. Kadın:,yanımda herhangi bir mektup yok‘ diye cevap verdi. Bizde:,ya mektubu verirsin ya da üzerini biz ararız!‘ dedik. Bununüzerine mektubu saçının topuzu arasından çıkardı.Mektubu Nebi’ye (s.a.v.) getirdik. Gördük ki mektup Hâtıbb. Ebî Beltea tarafından Mekke’deki müşriklerden bazıkimselere Nebi’nin (s.a.v.) bazı planlarını haber vermeküzere yazılmış. Nebi (s.a.v.): ,Hâtıb, bu da nedir?‘ diyesorunca, dedi ki: ,Hakkımda hüküm vermede acele etmeya Rasulallah. Ben Kureyşli olan fakat onların nesebindenolmayan birisiyim. Senin çevrendeki muhacirlerin ise,Mekke’deki yakınlarını ve mallarını koruyan akrabalarıbulunmakta. Ben de onların arasında nesebim olmadığıiçin akrabalarımı korusunlar diye kendilerine bir iyiliktebulunmak istedim. Bunu ne kâfir olduğum için ve nede dinden döndüğüm için yapmış değilim!‘ Nebi(s.a.v.): ,O size doğruyu söylüyor!‘ deyince, Ömer (r.a.):,Ya Rasulallah, izin ver onun boynunu vurayım!‘ dedi.Rasulullah ise şöyle buyurdu: ,O, Bedir’de bulun-muştur. Ne bileceksin; muhakkak ki Allah Azze veCelle Bedir ehline baktı ve onlara: ,Ne yaparsanızyapın sizi affettim!‘ dedi.“Ömer (r.a.) der ki: Onun hakkında şu ayet inmiştir: „Ey

iman edenler, benim de sizin de düşmanınız olankimseleri dost edinmeyin!“ (Mümtehine,1)Hadis’in Müslim’e ait bir rivayetinde ise şöyle geçer:

„Bunu ne kâfir olduğum, ne dinimden döndüğüm ve nede İslam’dan sonra küfre razı olduğum için yapmışdeğilim!“Hâtıb b. Ebî Beltea kıssası Müslümanlara karşı kâfirlerle

yardımlaşmanın ve kâfirlere destek olmanın küfür ve

İslam’dan dönme olduğuna delâlet etmektedir, şöyle ki:1- Hâtıb b. Ebî Beltea’nın Buhari’de geçen başka bir

rivayetinde şöyle bir cevabı geçmektedir: „Bana ne oluyorki, Allah’a ve Rasulü’ne iman etmeyeyim. Ne dinimdendöndüm ne de dinimi değiştirdim!“ Bu sahabe de dahilolmak üzere diğer sahabeler yanında, kâfirlere yardımcıolmanın, onlar için casusluk yapmanın, Müslümanlarınsırlarını onlara açmanın, Müslümanlara karşı onlarayardımcı olmanın İslam dininden dönme olarak biliniyordu.2- Hz. Ömer (r.a.): „Ya Rasulallah, izin ver onun boynunu

vurayım!“ dedi. Başka rivayette: „Ey Allah’ın Rasulü,kuşkusuz o, Allah’a, Rasulü’ne ve mü’minlere ihanet etti.İzin ver onun boynunu vurayım!“ dedi. Ömer b. Hattab’ınyanında şu kesin olarak belliydi ki: Müslümanlara karşıkâfirlerle yardımlaşmak, onlara destek olmak, onlar içincasusluk yapmak küfürdür. Onun için boynunu vurayımdemiştir. Hz. Ömer’in sözünün zahirinde bir kapalılık yoktur!3- Rasulullah (s.a.v.), Ömer (r.a.)’ın bu sözünü olumsuz

karşılamayıp yalnızca ona Hâtıb (r.a.)’ın mazeretinde doğrusöylediğini zikretmiştir.4- Hafız İbn-i Hacer’in Feth’ul-Bari’de geçen şu rivaye-

tinde: „O Bedir’e katılmadı mı?“ diye sorunca „Evet, fakato döndü ve sana karşı senin düşmanların ile yardımlaştı!“Bundan şu anlaşılmaktadır ki, kâfirlere destek olmak veonlarla anlaşmalar yapmak İslam ahdini bozmaktır ve buaçık bir küfürdür.5- Hâtıb (r.a.) Rasulullah (s.a.v.)’e malı ve canı ile destek

olmasına rağmen onunla birlikte gazvelere çıkmasına veonunla birlikte tüm olaylara katılmasına, Bedir veHudeybiye’de bulunmasına rağmen Hz. Ömer (r.a.) onunhakkında şöyle demiştir: „Muhakkak ki o, Allah’a, Rasulü’neve mü’minlere ihanet etmiştir!“ Onun bu fiilini müşriklerleyardımlaşma ve Müslümanlara karşı işlenmiş bir casusluk

Page 18: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

3736

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

olarak addetmiştir. Halbuki Hâtıb bunu yalnızca Allah’ınRasulü’ne yardım edeceği ve onun Rasulullah (s.a.v.)’inhazırlandığını haber vermesinin Allah’a ve Rasulü’ne hiçbirzarar vermeyeceği zannı ile yapmıştır. Rasulullah (s.a.v.)ona: „Ey Hâtıb, seni bu yaptıklarına sevk eden nedir?“Hâtıb: „Ey Allah’ın Rasulü, ailem onların arasında idi. Bende onlara, Allah’a ve Rasulü’ne zararı olmayacak birmektup yazdım.“ Hadis’in başka rivayetinde Hâtıb şöyleder: „Allah’a yemin olsun ki, Müslüman olduğumdan berihiçbir zaman Allah’ın dininden şüphe etmedim. Fakat benyabancı birisiydim ve benim Mekke’de oğullarım vekardeşlerim vardı.“6- Hâtıb’ın (r.a.) Kureyşlilere göndermiş olduğu mektubun

içeriği hiçbir şekilde onlarla yardımlaşmayı içermiyordu.Mektubun içeriği şu şekildedir: „Ey Kureyş topluluğu!Muhakkak ki Rasulullah (s.a.v.) size sel gibi akan gecekaranlığı gibi bir ordu ile gelmektedir. Allah’a yemin olsunki eğer size tek başına bile gelecek olsa Allah ona yardımcıolur ve vaadini gerçekleştirir. Durumunuzu tekrar gözdengeçirin. Vesselam...“1 Hâtıb (r.a.)’ın mektubunun içeriğin-den onun Müslümanlara karşı müşriklerle anlaşma yaptığıanlaşılmamaktadır. Mektupta onun Müslümanlara karşıkâfirlere yardım ettiği ve onlara desktek olduğuna delâleteden bir şey yoktur. Aksine, mektubun yazılış uslubu tehditmahiyetindedir.7- Hâtıb (r.a.) İbn-i İshak’ın rivayetinde: „Benim onların

arasında ailem ve çocuklarım bulunuyordu. Ben de onlarabir faydam dokunsun istedim“ diyerek onlara bir yararıdokunması ve daha önceki iyiliklerine bir karşılık olarakyapmıştır. Bu İslam’da her ne kadar başlı başına bir küfürtüründen olsa da Hâtıb (r.a.) bunun herhangi bir küfür

türünden olmadığını zannetmiştir!2

Bakınız bu kıssa gibi bir başka sahabe kıssası göstere-mezsiniz ki, sahabeden birisi bir daha böye bir iş yapmışolsun. Bir kerre işin yanlışlığını Hâtıb (r.a.)’ın o amelindenanladıklarından bir daha öyle bir işi yapmaya yeltenme-mişlerdir. Nedense insanımız bir yandan şer’î delilleri dinler,bir yandan da kemalistlere askerlik yapmaya yine gider.Bakınız İbn’ul-Muflih „Adab’uş-Şer’iyye“ adlı eserinde ne

kadar da güzel bir ifade kullanır: „Zamanının insanlarınınİslam’a verdiği değeri öğrenmek istiyorsan, onların necamii önlerindeki kalabalıklarına ne de vakfeyi lebbeyklerleinletmelerine bakma. Bilakis onların şeriat düşmanları ileuyuşmalarına bak!“3

2. ŞÜPHE: Bir Müslüman tağuta askerliğe gittiğindebir küfür ameli işlemediği sürece küfre girmeziddiası!CEVAP: Askeriyede küfür ameli işlememe gibi bir ihtimal

yoktur. Kemalist T.C ordusunda askerlik yapan istisnasızherkes yemin törenine katılır.Kemalist rejimin askeriye yemin metni şu şekildedir:„Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada her

zaman ve her yerde milletime ve cumhuriyetime doğrulukve muhabbetle, hizmet ve kanunlara ve nizamlara veamirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu TürkSancağının şanını canımdan aziz bilip icabında vatan,cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı fedaeyliyeceğime namusum üzerine andiçerim.“Burada askerlik yapanın yemin esnasındaki niyeti

muteber değildir. Yemin ettiren tağutların niyeti muteberdir.

______________________________

1 Feth’ul-Bari, 7/521

______________________________

2 Bu mesele ile ilgili daha detaylı bilgi için Abdurrahman b. Abdulhamid el-Emin’in „İslam’da Askerliğin Hükmü“ adlı kitabına muracaat edebilirsiniz.3 Nevakıd’ul İman el-Kavliyye ve’l-Ameliyye, 360

Page 19: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

3938

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

Çünkü Rasulullah (s.a.v.) Ebu Hureyre’den rivayet edilenbir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: „Yemin,yemin ettirenin niyetine göredir!“ (Müslim, 5/87/4374)Din ile alay edenlerin meclisinde oturmak, müstakil bir

küfür sebebidir. Dolayısıyla tağutun ordusunda askerlikyapmak bunun gibi müstakil bir küfürdür. Kişi, alayedenlerin sözlerini reddetmediği ya da onların meclis-lerinden ayrılmadığı sürece, kendisi alay etmese dahi alayedenlerin hükmünü alır. Allahu Teala şöyle buyurur:„O, size Kitapta şunu indirdi: Allah’ın ayetlerinin inkâredildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz vakitonlar başka bir söze dalıncaya kadar yanlarındaoturmayın. Çünkü o zaman siz de onlar gibiolursunuz. Doğrusu Allah münafıkları da kâfirleri decehennemde bir araya toplayacaktır.“ (Nisa, 140)„Çünkü o zaman siz de onlar gibi olursunuz!“ yani

onlar gibi kâfir olursunuz.* Çünkü ikrah altında olmadığınızhalde, onlarla birlikte oturdunuz ve onların söylediklerinireddetmediniz. Sizin onlarla birlikte oturmanız, onların dinile alaylarını ve küfürlerini kabul ettiğiniz yönünde açık birişarettir. Küfre rıza ise, şüphesiz küfürdür!İbn-i Cerir et-Taberi (r.h.) şöyle der: „Allahu Teala’nın

ayetlerini inkâr eden ve onlarla alay eden kimseler ileoturur ve onların bu küfür ve alay etmelerini dinlerseniz,onların Allah’ın ayetlerini alaya alarak isyan etmeleri gibibir suç ile Allah’a isyan etmiş olursunuz.“İbn-i Kesir (r.h.) şöyle der: „Size ulaştıktan sonra

nehyedileni işlediğinizde, Allah’ın ayetlerinin küfredilipalaya alındığı, noksan görüldüğü bir yerde onlarla birlikteoturmaya razı olduğunuzda ve bu konuda onlara sesçıkarmadığınızda, onların içinde bulunduğu duruma

onlarla birlikte siz de ortak olmuşsunuz, demektir. Bununiçindir ki Allahu Teala: ,Çünkü o zaman siz de onlargibi olursunuz!‘ buyurmaktadır.“İmam Beğavi (r.h.), tefsirinde der ki: „Siz de onlar gibi

olursunuz! yani, onlar alay ederken ve eğlenirken onlarlaoturur ve bunu kabullenirseniz, artık siz de onlar gibi kâfirolursunuz.“Süleyman b. Abdullah Alu’ş-Şeyh şöyle der: „Ayet zahiri

anlamına göre değerlendirilir. Buna göre, Allahu Teala’nınayetlerinin inkâr edildiği ve alay edildiğini işittiği halde,ikrah altında olmaksızın, onların söylediklerini reddetmek-sizin veya onların meclislerinden ayrılmaksızın kâfirlerlebirlikte oturmaya devam eden kişi, onların işlediği fiiliişlemese dahi aynen onlar gibi kâfir olur. Zira bu, küfrerızayı içerir, küfre rıza ise küfürdür. Âlimler, herhangi birgünahtan razı olan kişinin, aynen o günahı işleyen gibiolduğu konusunda bu ayetler ile delil getirmişlerdir. Kişi,kalben bundan hoşlanmadığını iddia etse dahi bu kabuledilmez, çünkü hüküm zahire göre verilir. Küfrü izhar edenkişi, kâfir olur!“ (Mecmuatu’t-Tevhid, 48)Allahu Teala şöyle buyurur:„İsrailoğullarından kâfir olanlar, Davud’un ve

Meryem oğlu İsa’nın diliyle lânetlenmişlerdir. Bu,onların isyan etmeleri ve haddi aşmalarından dolayıidi. Onlar, işledikleri herhangi bir kötülüktenbirbirlerini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Onlarınyapmakta oldukları gerçekten ne kötü bir şeydi.“(Maide, 78-79)Bu ayetin tefsirinde şu geçmektedir: Onlardan birileri

(münker işleyen) birisini ilk gördüğünde onu bundannehyeder, fakat ertesi günü onunla karşılaşır, ancak budurumu, onunla birlikte oturup yiyip içmesine engel teşkiletmezdi. Onlar bu işi yapınca, Allah da onları birbirine

______________________________

* Bu şekilde tefsir eden müfessirler: Beğavi, Fahr’ur-Razi, Hazin, Mukatil, Bahr’ul-Medid, Tefsiru Ebu’s-Suud, Feth’ul-Kadir, Bahr’ul-Muhit.

Page 20: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

4140

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

benzetti. Davud, Süleyman ve İsa bin Meryem’in diliyleonlara lânet etti.Onların yaptıklarını reddeden ve işledikleri konusunda

onları nehyedenlerin durumu bu ise, acaba, onlarla birlikteoturan ve onlarla birlikte yemek yiyen, reddetmedenonlarla birlikte vakit geçirenlerin durumu nasıl olur?Şüphesiz böyle bir kişinin lâneti haketmesi, İsrailoğulları’nınâlimlerinden daha öncelikle geçerlidir.Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurur: „Benden önce

Allah’ın gönderdiği her peygamberin mutlakaümmetinden havarîleri ve ashabı olmuştur. Bunlaronun sünnetiyle amel ederler, emirlerini de yerinegetirirlerdi. Sonra, bu peygamberlerin ardındanöylesi kötüler zuhur etmişti ki, yapmadıklarınısöyleyip, kendilerine emredilmeyeni de yapmışlardır.Onlara karşı eli ile cihad eden mü’mindir, dili ilecihad eden mü’mindir, kalbi ile cihad edenmü’mindir, bunun ötesinde ise hardal tanesi kadariman yoktur!“ (Müslim)İbn-i Mes’ud (r.a.)’dan merfu olarak şöyle rivayet edilir:

„Kim bir kavmin sayısını artırırsa, o kimseonlardandır. Kim bir kavmin yapmış olduğu işe rızagösterirse, o kimse o işte onlarla ortaktır!“İbn-i Hacer (r.h.) şöyle der: „Bu hadiste, masiyet ehli

arasında kendi isteğiyle ikamet eden kişinin hatasıbelirtilmektedir. Ancak, münkeri nehyetmek veya birMüslümanı helak olmaktan kurtarmak gibi doğru bir kastıvarsa, bu müstesnadır. Yine bu hadisten anlaşılanlardanbir diğeri ise, o meclisten ayrılmaya gücü yetenin, mazurolmadığıdır.“ (Feth’ul-Bari, 13/38)Kişinin, küfre rıza gösterdiğini, zahiri tavırlarından anlarız.

Kişi küfür ve alay meclislerinde, yapılanları reddetmediği,onlara karşı koymadığı ve ikrah olunmadığı halde

oturmaya devam ediyorsa, dili ile aksini iddia etse dahi,meclisteki küfre rıza göstermiş olur.Bu ayetler ve rivayetler gösteriyor ki bir insan tağuta

askerlik yapıyorsa niyeti her ne olursa olsun zahiren kâfirhükmünü alır. Velev ki o askerlik süresince küfrü gerektirenbir amel veya söz söylemese dahi orada bulunmanınkendisi küfürdür.Meselenin vehametini anlatmak için şu gerçeği de

zikretmekte fayda vardır:„Küfre niyet eden kimse o andan itibaren kâfir olur!“*

Küfür olan bir fiili işleyeceğini dili ile izhar etmediği sürecebu insanın hali müslümanlarca mestûr’ul-hal’dir. Yani halikapalıdır. Ancak niyetini dili ile açığa vurduğu andanitibaren zahiren küfrüne hükmolunur. Nasıl ki bir kişi:„Önümüzdeki demokratik seçimlerde falanca partiye oyvereceğim“, diye niyetlense ve bunu toplumda açıkça ifadeetse, bu şahsın küfre girdiği gibi „Falanca tarihte T.C’yeaskerliğe gideceğim“, diye niyetlenen şahıs da aynı şekildebu niyetini toplum içinde ifade ettiği andan itibaren küfregirer. Zira Allah (c.c.) Haşr Suresi’nin 11. ayet-i kerime-sinde ise: „Münafıkların, kitap ehlinden kâfir olankardeşlerine: ,Eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız,mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız sizinaleyhinizde kimseye asla uymayız. Eğer savaşatutuşursanız, mutlaka yardım ederiz.‘ dediklerinigörmedin mi? Allah, onların yalancı olduklarınaşahitlik eder!“ buyurmaktadır.İşte bu ayet-i kerimede o münafıklar kâfirlerle beraber

savaşa katılmadıkları halde, „Biz sizinle savaşa çıkacağız!“dediklerinden dolayı Allahu Teala onlara kâfirlerinkardeşleri ifadesini kullanmaktadır.______________________________

* Frenk Mukallidliği ve Şapka, Şiâr-ı Küfür, İskilipli Atıf Hoca (r.h.), Nizam Yayınları

Page 21: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

4342

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

Maalesef günümüzde bazı Müslümanlar tağuta askerlikyapmamak için Demokrasi’yi benimsediklerine dair bir imzaatarak yabancı bir ülkenin pasaportunu alırlar, bu daküfürdür ve asla caiz değildir. İmza atmak da söz ile olanifade gibidir. Aralarında bir fark yoktur. Bu mevzuda Hukukiİslamiyye Kamusu’nda „Yazı hitap gibidir“ cümlesi yeralmaktadır. (Hukuki İslamiyye Kamusu, 1/278) Aynı kuralmecellede şu ifade ile geçmektedir: „Mükatebe, muhatabegibidir.“ (El-Eşbah ve’n-Nezair, 1/339, 341)Ayrıyeten Hanefi mezhebinde örfler de Edille-i Şer’iyye

arasında geçmektedir. Bugün yeryüzünde kağıt üzerindekiakitlerin altına imza atan şahsın üzerinde bir mesuliyetiolduğu müsellemdir. Bunu günlük yaşantımızın bir çokalanında müşahede etmekteyiz. Adeta tevatür yoluylaörfleşmiştir.Bu hususda imza atan şahsın niyetine itibar olunmaz.

Akitte geçen muhtevaya itibar edilir. Abdurrahman el-Cezerî şu ifadeyi kullanmaktadır: „Yazı, sarih lafız yerinegeçerlidir. Niyete gerek yoktur.“ (Dört mezhebe göre İslamfıkhı, 4/250) Yani kişinin niyeti muhtevayı reddetme olsada o niyete itibar olunmaz. Bir küfrü yapmamak için başkabir küfür işlenmez, necaset necasetle temizlenmez. Budurumda ehven-i şer kaidesi de geçerli değildir, çünkühicret etme alternatifi vardır.

3. ŞÜPHE: Tağuta askerliğe gönüllü olarakgidenlerin kâfir olduğunu anladık, ama bir insanzorla götürülürse o insanın küfre girmesi nasıl olur?CEVAP: „Onlar ki nefislerine zulm edenler olarak

melekler ruhlarını alırlarken: ,Biz hiçbir fenalıkyapmazdık‘, diyerek teslim olurlar. Hayır, Allah sizinbütün yaptıklarınızı çok iyi bilendir. O halde içindeebedî kalıcılar olarak girin cehennemin kapılarından.

Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür.“ (Nahl, 28-29)Tefsir ve ilim ehli, bu ayetlerin, Müslüman olduğu halde

Mekke’de müşriklerle kalmayı Medine-i Münevvere’ye,Peygamberin yanına hicret etmeye tercih eden bir toplulukhakkında nazil olduğu üzerinde ittifak etmiştir. Onlar, Bedirsavaşında Müslümanlara karşı savaşa çıkmaya zorlandılar.Bazıları, Kureyş müşriklerinden öldürülenlerle birlikte kâfirolarak öldürüldüler. Zira Allahu Teala şöyle buyurmaktadır:„O halde içinde ebedî kalıcılar olarak girin

cehennemin kapılarından. Kibirlenenlerin yeri nekötüdür.“ (Nahl, 29)Bu, kâfirler dışında kimseye hamledilmeyecek bir tehdittir.Hususiyle bu tağuta askerlik konusunda ikrah mazeret

değildir. Ancak askerliğe zorlanmadan önce kaçma imkânıolmadığı halde daha sonra askere zorla götürülürse buinsan gerçekten şer’an mazurdur. Abbas (r.a.)’ın kıssasınabakarsanız mesele daha net bir şekilde anlaşılacaktır.İmam Kurtubi (r.h.) şöyle der: „İkrime’den şöyle rivayet

edilmiştir: Müslümanlardan bazı kimseler, müşriklerlebirlikte olup Rasulullah (s.a.v.) döneminde müşriklerinkalabalığını artırıyorlardı. Atılan bir ok gelir onlardan birisineisabet ederdi, onu öldürürdü. Mekke’deki insanlar, İslam’ıkabul ettiler fakat hicret etmediler. Onları zorla Bedirsavaşına çıkardılar. Bir kısmı öldürüldü. Onlar hakkındaAllah şu ayeti indirdi: „Nefislerine zulmedenler olarakcanlarını alacağı kimselere melekler: ,Ne işteidiniz?‘ derler. Onlar da: ,Biz yeryüzünde mustaz’afkimselerdik‘ derler. Melekler: ,Allah’ın arzı genişdeğil miydi, siz de oradan hicret etseydiniz!‘ derler.İşte onların durakları cehennemdir.“ (Nisa, 97)Zira onlar Müslüman oldukları halde Mekke’de müşriklerle

kalmayı Medine-i Münevvere’ye, Peygamberin yanınahicret etmeye tercih eden bir topluluktu. Müşriklerle birlikte

Page 22: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

4544

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

yaşamayı tercih etmişlerdi. Daha sonra ise, Bedirsavaşında Müslümanlara karşı savaşa çıkmaya zorlandılar.Bazıları, Kureyş müşriklerinden öldürülenlerle birlikte kâfirolarak öldürüldüler. Sunmuş oldukları mazeretleri kabuledilmedi. Zira bu duruma düşmelerindeki asıl sebep,kendileriydi.“ (El-Camiu li Ahkam’il-Kur’an, 5/349)Eğer, „İkrah, ikrah olunan için mazeret niteliğindedir.

Ancak bu kimseler için mazeret olarak kabul edilmemiştir.Bunun sebebi nedir?“ denirse, şöyle cevap veririz: Çünküonlar, Müslümanlara karşı savaşa çıkmaya ve müşriklerinsafında kalıp, onların sayılarını artırmaya zorlanmadanönce, hicret için hiçbir yol bulamayan ve ikrah altında olanmustaz’aflardan değillerdi. Onlar, müşrikler tarafındanzorlanmadan önce oradan hicret edebilme imkânına sahipkişilerdi. Bu nedenle mazeretleri kabul edilmedi. FakatAbbas’ın oğlunun mazereti kabul edildiğini oğlu kendisisöylüyor: İbn-i Abbas (r.a.) şöyle der: „Ben ve annem,kadın ve çocuklardan olup, Allahu Teala tarafından mazurolarak kabul edilmiş olan mustaz’aflardandık.“Buhari’de Enes b. Malik’in rivayetinde Hz. Abbas hakkındaşöyle bir rivayet geçer: „Ensardan bazı adamlar Rasulullah(s.a.v.)’den izin isteyerek şöyle dediler: ,Bize izin ver dekız kardeşimizin oğlu Abbas’tan fidye almayalım?‘Rasulullah (s.a.v.): ,Allah’a yemin olsun ki, ondan birdirhem bile almamazlık etmeyeceksiniz!‘ buyurdu.“(Buhari, 2/896/2400)İmam Süddi (r.h.) diyor ki: „Hz. Ali’nin kardeşi Akiyl ve

Nevfel esir düşünce Rasulullah (s.a.v.) Abbas’a dedi ki:,Hem kendi fidyeni hem de kardeşinin oğlu Akiyl’infidyesini ödeyeceksin!‘ Abbas dedi ki: ,Ey Allah’ınRasulü, senin kıblene karşı namaz kılmadık mı? Seningetirdiğin şehadeti getirmedik mi?‘ Rasulullah (s.a.v.) debuyurdu ki: ,Ey Abbas, sizler, savaştınız ve mağlup

oldunuz.‘ Sonra ayetin şu bölümünü okudu: „Allah’ınyeryüzü geniş değil miydi? Oradan hicret etseydiniz!derler. İşte bunların varacağı yer cehennemdir. O,ne kötü bir yerdir.“ (Nisa, 97) Bu ayet-i kerimenin indiğigün Müslüman olup da hicret etmeyen kimse kâfirsayılıyordu. Ancak bir çare bulamayan, hicret etmek içinmalı olmayan ve yolu bilmeyenler bundan müstesna idi.“(Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri,Hisar Yayınevi, 3/80-82)Evet yukarıda da değindiğimiz gibi askerlik hususunda

ikrah mazeret değildir. Ama ikrah ile ilgili olarak Kur’an vesünnete baktığımız zaman ikrahın sınırı belirlenmemiştir.Kur’an ve sünnetin, küfür sözü ve fiiline cevaz veren ikrahınşartlarını net ve madde madde ortaya koymamasımüçtehitlerin ihtilaf etmesine sebep olmuştur. Birine göreikrah için gerekli olan şart, bir diğerine göre ikrah için şartdeğildir. Ancak ikrah ayeti umumi olup hiç tahsisedilmemiştir. Allah (c.c.) ikrahın temel delili olan NahlSuresi’nin 106. ayet-i kerimesinde, insanları küfre zorlananve göğüs açan diye iki kısma ayırır. Daha sonra 107. ayet-i kerimesinde: „Bunun nedeni onların dünyayı ahiretetercih etmelerindendir.“ buyurmuştur.Bu da gösterir ki bugün insanların genelinin dünya

menfaatlerinden mahrumiyet korkusu ile ikrahı önesürmeleri geçersizdir. Konumuzun temeli olan askerliktebirçok insanın iş ve benzeri gibi bahaneleri öne sürdüğügörülmüştür. Oysa bu ayet dünya hayatının tercihini küfür-ikrah sınırına değil, küfre göğüs açanların sınırlarınıniçerisinde zikreder. Bu da ikrah ayetindeki ruhsatın umumiolmadığını gösterir.„Kalplerinde hastalık bulunan kimseler, ,devrin

aleyhimize dönmesinden korkuyoruz‘, diyerekkâfirleri dost edindiğini görürsün…“ (Maide, 52)

Page 23: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

4746

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

Bu ayette insanın kendine zarar verecekleri vehmi ilekâfirlerden korkmasının özür olmadığı açıktır. Bir sonrakiayette (Maide, 53) iman edenler münafıkların amellerininboşa gittiğini haber vermişlerdir.Bizim meselemize de bu ayet delildir. Kişinin oturduğu

yerden askerlik yapmazsam şöyle olur, böyle olur vb. gibisözleri ikrah olarak ileri sürmesi kabul edilemez. Buinsanlar henüz olmamış bir şeyin, olabileceği korkusu ilekâfirleri dost edinmiştir. Öyleyse birçoğunun ikraha dahilettiği, vuku bulmamış, tehdit mahiyetindeki vehimlerAllah’ın yanında özür değildir. Çünkü bu insanlar mazursayılmamıştır. Doğal olarak ikrah ayeti de umumu üzeredeğildir.Hz. Abbas (r.a.) kıssasına müracaat edilecek olursa;

kaçma imkânı olduğu halde kaçmayan ve kâfirin küfrezorladığı kimseleri Allah mazur görmemiştir. Dikkat edilirsebunlar Müslümanlara karşı savaşmamıştır. Bir fiildebulunmamışlardır. Buna rağmen Allah bu insanları özürsahibi saymamıştır. Demek ki ikrah ayeti umumu üzeredeğildir. İnsan hicret etme veya kaçma imkânı olduğuhalde kaçmaz ve bu küfre zorlanırsa mazur değildir.Nisa Suresi‘nin 97. ayetine ve nuzul sebebine bakmanızı

tavsiye ederiz. Sonra da içinde bulunduğunuz şartlara veyaptığınız fiillere kıyaslayın. Unutmayın ki Allah (c.c.) sizibu ayetle hesaba çekecek ve cezalandıracaktır.Buhari’de geçtiği üzere Hz. Ömer (r.a.) şöyle der:

„Rasulullah (s.a.v.) zamanında insanlar vahiy ilehükmediyorlardı. Kim bize hayrı izhar ederse onungüvenliğini sağlıyor ve ona yaklaşıyorduk. Gizliliklerikonusunda ise hiçbir araştırmaya girmiyorduk. Kim de bizekarşı kötülük izhar ederse, kalbinde gizlediklerinin iyilikolduğunu iddia etse bile, onun güvenliğini teminat etmiyorve onu doğrulamıyorduk.“

Yine Buhari’de geçen ve Kâbe’ye karşı savaş maksadıile sefer düzenleyen ordunun kıssası da bu meselededelildir. Ki o orduda zorlama ile veya buna benzer bir sebepile çıkarılanlar olduğu halde, Allah Subhanehu ve Tealatamamını helak etmiştir.Bu hadis, üzerinde durduğumuz mesele ile alakalı olarak

açık bir delildir. Hadis şu şekildedir:„Âişe (r.ha.) şöyle demiştir: Rasulullah (s.a.v.) şöyle

buyurdu: ,Bir ordu Kâbe’yi tahrip edecektir. BunlarBeydâ mevkiine geldiklerinde komutanlarından sonneferlerine kadar hepsi yere batırılırlar!‘ buyurdu.Ben: ,Ya Rasulullah! Bunlar başlarından sonlarınakadar nasıl batırılırlar; halbuki bunların arasında(alış-veriş ile geçinen) çarşı halkı vardır. Bunlardandeğildirler!‘ dedim. Rasul-i Ekrem: ,(Evet) bunlarbaşlarından sonlarına kadar batırılırlar. Sonra bubatanlar (kıyâmet gününde) niyetlerine görediriltilirler!‘ buyurdu.“ (Buhari, 7/314/1975)„Ümmü Seleme (r.ha.) Rasulullah (s.a.v.)’den

Mekke ile Medine arasında batırılacak olanlarınkıssasını haber verip şöyle devam etti: ,YaRasulullah, bu orduya istemeyerek zorla götürülenne olacak?‘ dedim. Rasulullah (s.a.v.): ,Öbürleriylebirlikte o da batırılacak, ama kıyamet günü niyetinegöre diriltilir!‘ buyurdu.“ (Sünen-i Ebî Davud, 11/358/3738)Ayrıyeten bu konuda şu ayete de dikkat çekmenizi tavsiye

ederiz:„Allah, onları kazandıkları yüzünden baş aşağı

yıkıvermişken, münafıklar hakkında ne diye iki grubaayrıldınız? Allah’ın saptırdığını doğru yola getirmekmi istiyorsunuz? Allah’ın saptırdığına asla doğru biryol bulamazsınız. Onlar kendileri gibi sizin de kâfir

Page 24: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

4948

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

olup böylece birbirinize eşit olmanızı arzu ederler.O halde Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerin-den kimseyi veli edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse,onları bulduğunuz yerde yakalayıp öldürünüz. Veonlardan hiçbir veli ve hiçbir yardımcı edinmeyin!“(Nisa, 88-89)Ayette izah edilen kişiler, Müslümanların yanına hicret

etmediler, müşriklere ve onların dostlarına yardım ettiler.Müşriklere destek olmaları, izhar ettikleri Müslümanlıklarınıyalanlamaktadır.Bu ayetin nuzul sebebi hakkında İbn-i Kesir (r.h.), İbn-i

Abbas’tan (r.a.) şunu aktarır: „Bu ayet, Mekke’deMüslüman olduklarını söyleyen ve müşriklere yardımcı olanbir topluluk hakkında nazil olmuştur. Onlar ihtiyaçlarınıgidermek üzere Mekke’den çıkmışlardı. (Kendi aralarında):,Eğer Muhammed’in (s.a.v.) ashabına rastlarsak, onlardanbize bir zarar gelmez!‘ diyorlardı. Onların Mekke’dençıktıklarını mü’minler haber alınca içlerinden bir grub:,Haydi korkakların üzerine gidin ve onları öldürün. Ziraonlar size karşı düşmanlarınıza yardımcı oluyorlar!‘ demişti.İçlerinden diğer bir grup ise: ,Subhanallah, sizinsöylediğiniz gibi söyleyen bir topluluğu mu öldüreceksiniz?Memleketlerini terketmemeleri ve hicret etmemelerisebebiyle kanları ve malları helal mı kılınacak?‘ demiş veikiye bölünmüşlerdi. Allah Rasulü onların yanında olup bugrubtan hiçbirini menetmemişti. Bunun üzerine AllahuTeala şu ayetini indirdi: „Allah, onları kazandıklarıyüzünden baş aşağı yıkıvermişken, münafıklarhakkında ne diye iki gruba ayrıldınız?..“ (Nisa, 88-89)Müslümanlara karşı müşriklere destek olmak müstakil bir

küfürdür. Kim bu duruma düşerse, apaçık bir küfre düşmüşolur ve kesinlikle dinden çıkar.

Seyyid Kutub (r.h.) şöyle der: „Müslümanların söyledik-lerini söylemelerine ve Müslümanların düşmanlarınayardımda bulunmak gibi bir davranışın yalanladığı şehadetcümlesini tekrarlamalarına rağmen onlar kâfirdirler!“ (FîZilâl’il Kur’an, 2/731)Hicret etme imkânı olduğu halde ikrah altında (zorla)

tağuta askerliğe götürülen şahıslara bunlar zahiren küfregirmiş insanlardır diyoruz. Çünkü Rasulullah (s.a.v.) amcasıAbbas’a şu ifadeyi kullanıp, „Kalbini Allah (c.c.) bilir.Ama zahirin bizim aleyhimizedir!“ demiştir. Aynı şekildeitikaden münafıklara zahirde kendilerini Müslüman olarakgösterdikleri için Müslüman muamelesi uygulanır.Rasulullah’da (s.a.v.) münafıkların listesi olduğu haldeonlar küfrü izhar etmedikleri sürece onlara Müslümanmuamelesini uygulamıştır. Çünkü hüküm zahire göredir.(Bahr’ul-Muhit, 5/61)

4. ŞÜPHE: Bugün tevhidi anlamış(!) Müslümanlar,istemedikleri halde, içlerinden tağutu inkâr ettiklerihalde askere gidiyorlar. Bunlar kâfir olamaz iddiası!CEVAP: „İstemediği halde, kalbinden inkâr ederek, ama

ikrah da olmadan, tağuta askerlik yapmak“ diye, insanlarınkendi zihinlerinden üretmiş oldukları böyle bir sınıflandırmaolamaz! Olsa olsa bu, Nahl Suresi’nin 107. ayet-i kerime-sinde geçen „dünya hayatını ahiret hayatına tercihetme“ olur. Yani kendilerini mazur göstermeye çalışanlarınmazereti olmadığını gösterir.„Bunun sebebi, onların dünya hayatını ahiretten

daha çok sevmeleri ve Allah’ın hiç şüphesiz kâfirlertopluluğuna hidayet vermemesidir!“ (Nahl, 107)Şunu da unutmamak gerekir ki, Belam b. Avra’yı kâfir

yapan sadece Firavun’a dua etmesi idi. Bakınız Rabb’imizne buyuruyor:

Page 25: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

5150

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

„Onlara, kendisine ayetlerimizi sunduğumuz oadamın kıssasını da anlat; ayetlerden sıyrılıp çıktı,derken onu şeytan arkasına taktı, en sonunda dahelak olanlardan oldu. Ve eğer dileseydik onu oayetlerle yüceltirdik, fakat o alçaklığa saplandı kaldıve kendi keyfinin ardına düştü. Artık onun ibretverici hali o köpeğin haline benzer ki, üzerine var-san da dilini uzatır solur, bıraksan da solur. İşte bu,ayetlerimizi inkâr eden kavmin misalidir. Bu kıssayıiyice anlat, belki biraz düşünürler.“ (A’raf, 175-176)Bu ayetler, Benî İsrail’den olup, Musa (a.s.) döneminde

yaşamış olan „Belam b. Avra“ adındaki bir adam hakkındanazil olmuştur. Allahu Teala ona ilim vermişti. Musa (a.s.)ile birlikte olan Müslümanlara karşı kâfirlere yardım etmesinedeniyle ilim ondan alındı ve kâfirlerden oldu.İmam Taberi (r.h.), tefsirinde İbn-i Abbas’tan şunu

nakleder: „Musa (a.s.), zorbalık yapan topluluğa karşısavaş maksadı ile çıkınca, bazıları Belam’ın yanına giderek:,Musa, sert bir adam, ordusu da kalabalık. Eğer bizi elegeçirirse, helak oluruz. Allah’a, Musa’yı ve ordusunu bizdenuzaklaştırması için dua et!‘ dediler. Belam: ,Eğer Allah’a,Musa’yı ve beraberindekileri bizden uzaklaştırması için duaedersem, dünya ve ahiretimi kaybederim!‘ dedi. Ancakinsanlar, dua edinceye kadar Belam’a ısrar ettiler. Bununüzerine Allahu Teala, sahip olduğu ilmi ondan aldı.Kâfir olan kavmine sadece dua etmekle yardımda

bulunan Belam, bu nedenle küfre düşmüş ve kendisineverilen ilmi yitirmiş ise, onlara silah ile yardımda bulunanve Müslüman ülkelerde kâfirler için askerî komuta merkez-leri ve üsleri kuran kişilerin durumu acaba nasıl olur?*

5. ŞÜPHE: Eğer tağutun yanında askerlik yapmakinsanı kâfir yapıyorsa, Yusuf (a.s.) kâfir olan bir kralınyanında bakan olmazdı. Yusuf (a.s.) o kralın yanındanasıl bakan olduğundan dolayı kâfir olmadıysa,askere giden de sadece askerlik yaptığından dolayıkâfir olmaz iddiası!CEVAP: Evvela şunu bilmemiz gerekir ki, Yusuf (a.s.)

hapiste iken bile, yani güçsüzken dahi tevhidi haykırıyordu.Yusuf (a.s.) lisanıyla Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:„Atalarım İbrahim, İshak ve Yakup’un dinine uydum.

Allah’a herhangi bir şeyi ortak koşmamız, yapabile-ceğimiz bir iş değildir. Bu hem bize, hem insanlaraAllah’ın lutuf ve keremindendir. Fakat insanlarınçoğu şükretmezler. Ey zindan arkadaşlarım! Darma-dağınık bir çok rabbler mi hayırlıdır, yoksa bir tekolan ve herşeyi hükmü ve iradesi altında tutan(Kahhar olan) Allah mı? Sizin O’nu bırakıp dataptıklarınız, kendinizin ve babalarınızın adlandırdığıbir takım isimlerden başkası değildir. Allah bunlaradair hiçbir delil indirmemiştir. Hüküm ancakAllah’ındır. O kendisinden başkasına ibadet etmeme-nizi emretmiştir. Dosdoğru din işte budur. Fakatinsanların çoğu bilmezler!“ (Yusuf, 37-40)Yusuf (a.s.), mustaz’af olduğu dönemlerde dahi dine

çağırdığı, onu açıkladığı ve ilan ettiği halde, belli bir gücekavuştuktan sonra bunu gizlemesi veya tahrif etmesimümkün müdür?Müfessirler Allahu Teala’nın: „Yoksa o, hükümdarın

dinine (kanunlarına) göre kardeşini alıkoyabilecekdeğildi.“ (Yusuf, 76) ayetini, Yusuf (a.s.)’ın, döneminmelikinin sistemine ve kanunlarına uymadığına ve bukanunlara uymak ile de sorumlu olmadığına dair delilolarak saymışlardır.

______________________________

* Bu konuda daha detaylı bilgi için Ebu Basir et-Tartusi’nin „İslam dininden çıkaranameller“ adlı kitabında beşinci amel olarak zikrettiği „Müşriklerle Dostluk (Muvâlât) veMü’minlere Karşı Onlara Yardım Etmek“ başlığı altındaki yazıya müracaat edebilirsiniz!

Page 26: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

5352

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

Yusuf (a.s.)’ın hazineden sorumlu olması, Allahu Teala’nınimkân vermesiyle olmuştu. Allahu Teala şöyle buyurur:„İşte böylece o yerde Yusuf’a iktidar verdik (temkinettik), o neresinde isterse orada makam tutuyordu.“(Yusuf, 56)Ve yine Allahu Teala şöyle buyurmaktadır: „Hükümdar

dedi ki: ,Onu bana getirin, kendime tahsis edeyim!‘Sonra onunla konuşunca da: ,Sen bugün yanımızdagerçekten büyük bir mevki sahibisin, güvenilirbirisin!‘ dedi.“ (Yusuf, 54)Aslında Yusuf (a.s.) kıssasında en önemli delilimiz budur.

Bu da „Temkin“ meselesidir. Şimdi acaba Kur’an-ıKerim’de Temkin nasıl zikrediliyor ve ne anlama geliyor?Kur’an-ı Kerim’in ayetleri birbirini tefsir eder. Onun için

Temkin’den Yusuf (a.s.) ile ilgili iki ayet zikretmişken diğeryerlerdeki zikredilişine bir bakalım!„Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda

bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip vehâkim kıldığı gibi, kendilerini de yeryüzüne sahipve hâkim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini(İslam’ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını vegeçirdikleri korku döneminden sonra, bunun yerineonlara güven sağlayacağnı vaad etti.“ (Nur, 55)„Onlar (o mü’minlerdir) ki, eğer kendilerini

yeryüzünde iktidar mevkiine getirirsek namazıkılarlar, zekâtı verirler, iyiliği emrederler ve fenalığıyasak ederler.“ (Hac, 41)Bu ayet-i kerimelerde de görüldüğü üzere Temkin demek:

Otorite sahibi kılmak demektir. Yusuf (a.s.) melikin yanındagörev alması son derece söz sahibi olma anlamınagelmektedir. Bugün askere gidenler veya tağutun yanındaiyi niyetlerle birşeyler yapacağım diyenlerin hali Yusuf(a.s.)’ın haline hiçbir şekilde benzememektedir. Ama

maalesef şirk meclisine girenler, parlamentoya girenlerve askere gidenler genelde nefislerini tezkiye için Yusuf(a.s.)’ın kıssasını delil almaya çalışmaktadırlar.Ama bu şüpheyi iptal eden şeylerden biri de, tefsir

ehlinden bazılarının, melikin Müslüman olduğu yönündekisözleridir. Bu, İbn-i Abbas’ın talebesi olan Mücahid’denrivayet edilmiştir. Mücahid’den aktarılan bu rivayet,parlamento ve bakanlıkların meşruluğu hakkında bukıssanın delil olarak kullanılmasını temelinden yok eder.Yusuf Suresi’nin 54. ayet-i kerimesine tekrar bakalım:

„Hükümdar dedi ki: ,Onu bana getirin, kendimetahsis edeyim!‘ Sonra onunla konuşunca da: ,Senbugün yanımızda gerçekten büyük bir mevkisahibisin, güvenilir birisin!‘ dedi.“Yusuf (a.s.) kralla ne konuştu? Tüm peygamberlerin

ortak süzünü konuştu. O da nedir? „Andolsun ki biz herümmete: ,Allah’a ibadet edin ve tağuttan sakının!‘diye (tebliğ etmesi için) bir peygamber gönderdik!“(Nahl, 36) ayetinin mefhumu tek olan Allah’a ibadet edip,tağuttan uzak durmaktır.Yani Yusuf (a.s.) hapiste iken söylemiş olduğu sözü

(Yusuf, 40) krala da söylemiş ve kral da daha sonra Yusuf(a.s.)’a: „Sen bugün yanımızda gerçekten büyük birmevki sahibisin, güvenilir birisin!“ (Yusuf, 54) dedi.Bu ise, melikin Yusuf (a.s.)’a uyduğuna, onu onayla-

dığına, küfür dinini bıraktığına, İbrahim (a.s.), İshak (a.s.),Yakup (a.s.) ve Yusuf (a.s.)’ın dinine tabi olduğuna dairaçık bir delil niteliğindedir.Yusuf (a.s.)’ın küfre düşmediği, kâfirleri dost edinmediği

ya da yasama konusunda Allahu Teala’ya şirk koşmadığıkonusunda şüphe bulunmamaktadır. Bilakis o, tevhidiemrediyor ve bütün bunları yasaklıyordu… Allahu Teala,fürû kısmından olan hükümler hakkında şöyle buyurur:

Page 27: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

5554

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

„Sizden herbiriniz için bir şeriat ve bir yol tayinettik.“ (Maide, 48)Bizden önceki ümmetlerin şeriatında yasak olan bir şey,

bizim şeriatımızda yasak olmayabilir. Yine bizden öncekiümmetlerin şeriatında yasak olmayan bir şey, bizimşeriatımızda yasak olabilir. Ganimetin, bizden öncekiümmetler için haram hükmünde olması, ancak bizimşeriatımızda ganimetin helal olması, iki kız kardeşi aynıanda bir nikah altında bulundurmanın önceden helalolduğu halde bu ümmete haram olması bu kabildendir.Ayrıyeten tüm peygamberlere iman etmekle mükellefiz

ve iman ediyoruz. Ama Rabb’imiz Kur’an-ı Kerim’de bizimPeygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) ve bir deİbrahim (a.s.)’ın yaşantısında: „Sizin için güzel örneklervar!“ demektedir. „İbrahim’de ve onunla beraberbulunanlarda sizin için güzel bir misal vardır, onlarkavimlerine demişlerdi ki: ,Biz sizden ve sizinAllah’tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizitanımıyoruz. Siz bir tek Allah’a inanıncaya kadarsizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık venefret belirmiştir.‘...“ (Mümtehine, 4)„Şanım hakkı için muhakkak ki size Rasulullah’da

pek güzel bir örnek vardır. Allah’a ve son güne ümitbesler olup da Allah’ı çok zikreden kimseler için.“(Ahzab, 21)*

6. ŞÜPHE: Eğer tağuta askerlik yapmak küfür ise,doktorluk, öğretmenlik vs. memurluklar da bukabildendir. O zaman sadece askerlik yapanlar değilde, tüm memurlar kâfirdir demeniz lazım iddiası!

CEVAP: Bu şüphe de meseleyi tam fıkh edilmemesininbir işaretidir. Çünkü asker veya polis demek bir sisteminbirinci derecede koruyucusu demektir. Bu akl-ı selim olanherkes tarafından müsellem olan meselelerdendir. NisaSuresi 76, 97 ve Nahl Suresi 28. ayet-i kerimeleri özelliklebu mesele üzere gelmiş ayet-i kerimelerdir.Bu mevzuda Ebu Muhammed Asım’ın güzel bir açıklaması

var: „Doktorluk gibi muhtelif görevlerle beşerî kanunlarıkoruma noktasında alınan polislik, askerlik gibi görevlerieşit seviyede görmek boş sözlerden bir tanesidir. Ziraâlimler kâfir ve müşriklerin yanında görev alan herkeseaynı hükmü vermemişlerdir. İbn-i Hacer’in Buhari şerhindeHabbab b. Eret’in Âs b. Vail’in yanında çalışması hakkındasözleri âlimlerin her görevi eşit seviyede görmediklerinebir delildir. Âlimler, zaruret olmadıkça, müşriklerin yanındaçalışmayı kerih görmüşlerdir. Bunun içinse bazı şartlargetirmişlerdir. Bu şartlar şunlardır:1- Yapılan iş günaha yardım etmek mahiyetinde olmama-

lıdır.2- Yapılan iş Müslümanların aleyhine olmamalıdır.3- Yapılan iş Müslümanı küçük düşüren bir tarzda olma-

malıdır.Elbette yapılan bu iş onlara bâtılları hususunda yardım

etmek ve onlarla dostluk kurmayı gerektirecek bir tarzdaolmamalıdır.„Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost

edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizdenkim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır.Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruyailetmez!“ (Maide, 51)Dolayısı ile bu kâfir hükümetlerde çalışmak bütünüyle

küfürdür ya da haramdır şeklinde bir söz söylenemez.Bunun ayrıntıları vardır. Şayet yapılan işte yasamaya

______________________________

* Yusuf (a.s.) hakkındaki bu meseleler için daha detaylı olarak Ebu Muhammed el-Makdisi’nin „Millet-i İbrahim“ adlı kitabındaki „Yusuf (a.s.)’ın Mısır Meliki’nin yanındaçalışması“ bölümüne bakınız!

Page 28: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

5756

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

katılmak varsa bu küfürdür. Tağutlara ve kanunlarınadestek olmak varsa bu küfürdür. Günah ve haramdaonlara destek vermek varsa, bu da küfürdür. Ancak buşartları taşımıyorsa günahtır ya da küfürdür denemez.Âlimlerin kerih görmesine, kâfirlerden ve onların yanındaçalışmaktan uzak durmayı teşvik etmelerine rağmen buşartlar bütün işler için geçerlidir. Doktor, öğretmen, mescidimamı ve hatta diğer memurlar için bu şartlar geçerlidir.Eğer bu memurların içinde tağutlara dostluk eden ve onlarayardım eden varsa onun hükmü tağutların hükmü gibidir.Ancak böyle bir durum söz konusu değilse o zaman:„Acaba aldığı görevde bizzat haram ya da harama destekolmak var mıdır yok mudur?“ diye mahiyetine bakılır.Ancak her ne şartta olursa olsun asker, polis, emniyet

ve istihbarat görevlisine gelince. Onlar tağutlara yönelikdostluklarını elleriyle ve dilleriyle ortaya koymuşlardır. Şirksafını seçmişlerdir. Kanunlarının uygulanmasında onlarayardımcı olmuşlardır. Bu tağutları „Tağut“ olarak isim-lendiren tevhid ehline karşı tağutlarla aynı safta yeralmışlardır. İşte biz bu kimseler hakkında onların kalplerinebakmaksızın zahiren hüküm veriyoruz. Eğer kalplerindebundan başka bir şey varsa o bizi ilgilendirmez. Zira hadistede geçtiği üzere biz bâtına göre değil bizzat zahire görehüküm vermekle mesulüz.Doktor ya da bu gibi zahiri itibarıyla tağutların kanunlarına

ve anayasalarına destekçi olmayı içermeyen memuriyet-lere gelince, daha önce de dediğimiz gibi eğer bumemuriyetlerde görev alan kimseler tağutlardan beriolarak tevhidi gerçekleştirebiliyorlarsa bir sorun yoktur.Aksi durumda tağutlara yardım eden askerlerle aynıkonumdadırlar. Buradaki ayırıcı unsur haktır.“(Ebu Muhammed Asım el-Makdisi, Millet-i İbrahim’in enÖnemli Misyonu)

7. ŞÜPHE: Rasulullah (s.a.v.) gençliğinde Ficarsavaşına katıldığından dolayı nasıl kâfir olmazsabugün tağuta askerlik yapanlar da o şekilde kâfirolmaz iddiası!CEVAP: Ficar savaşı, cahiliyye döneminde Araplar

arasında haram aylardan birisinde yapılan savaşlardır.Arap tarihinde dört Ficar savaşı vukû bulmuştur.Peygamberimizin de amcasıyla beraber katıldığı Ficarsavaşı ise, Kinâneoğulları’nın yanısıra Kureyş ile Hevâzin’inKays-ı Aylân kabileleri arasında meydana gelen savaştır.Hıre hükümdarının çıkardığı bir kervana kılavuzluk vemuhafızlık etme konusunda aralarında ihtilaf ve husûmetçıkan Kinâneoğulları’na mensup bir şahsın Kays-ıAylân’dan birisini öldürmesi bu savaşa sebep teşkil etmiştir.Kinâneoğulları’nın yanında Kureyş’in diğer sülaleleri desavaşa katılmış, bu arada Peygamber Efendimiz (s.a.v.)de amcalarıyla birlikte bu savaşta bulunmuştur. Ancakgenellikle kabul edildiğine göre o sırada yirmi yaşında olupsavaşabilecek güçte olmasına rağmen sadece savaşalanının gerisine düşen okları toplayıp amcasına vermekleyetinmiştir. Sonunda bu savaş, iki tarafın ölülerinin sayılıpölüsü fazla olan tarafa fazlalık miktarınca diyet verilmesikararı ile sulha bağlanarak neticelendirilmiştir.Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e peygamberlik gelmeden

önce daha İslam dini diye bir şey yoktu ki Rasulullah (s.a.v.)düşman safında bulunmuş olsun. Onbeş yaşında iken (bazırivayetlerde on yaşında olduğu da zikredilmektedir)Kayslılar’la savaşmayıp amcalarına ait eşyaları koruduğu,atılan okları kalkanla karşılayıp toplayarak onlara vermekleyetindiği belirtilir. (İbn-i Hişam, Ma’a Ravdi’l Unuf, I, 195-198-210) Yani karşı tarafta Müslüman bir ordu yok ki Hz.Muhammed (s.a.v.)’i gördüklerinde ona kâfir hükmüversinler.

Page 29: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

5958

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

İslam dininin kemâle ermesi, Kur’an-ı Kerim’de en soninen Maide Suresi’nin 3. ayet-i kerimesi ile gerçekleşmiştir.Bu Ficar savaşı hakkında Muhammed Ebu Zehra şöyle

demektedir: „Peygamber Efendimiz bu savaşa katılmadı.Ancak savaşın çok şiddetlenip kızıştığını gördükten sonraamcalarının da savaşa katıldıklarını görünce, ister istemezsavaşçıların saflarında yer aldı. Belki de o, savaşıseyretmek istemişti. Çünkü onun kalbi arınmış olup,insanların sıkıntıda bulunduklarını gördüğü zaman kendisirahat edemiyordu. Her ne kadar savaş sayılabilecek biriş yapmamışsa da o savaşa adeta gözlemci olarakkatılmıştı. Sadece sıkıntıları bertaraf etmek için savaşakatıldığını Peygamber Efendimiz izah ederken şöylebuyurmuştur: ,Ben amcalarıma gelen okları bertarafetmeye çalışıyordum.‘ O, amcaları için koruyucu bir zırholmuştu. Elini savaş çirkefine bulamamıştı. Sadecekendisini hakkıyla koruyup gözetmiş olan amca veakrabaları için koruyucu bir kalkan olma görevini üstlen-mişti.“ (Muhammed Ebu Zehra, Son Peygamber, cild 1)Tüm bunlara rağmen Peygamber Efendimiz’in bu savaşa

iştirak etmediğini belirten rivayetler de mevcuttur.Tabakat-ı İbn-i Sa’d’da Peygamber Efendimizin şöyle

söylediği rivayet edilmektedir: „Ben, amcalarımla busavaşa katıldım, oklar attım ama bunu yapmış olmakistemezdim!“ demiştir. (İbn-i Sa’d, I, 128) Ancak bu hadishiç bir hadis kitabında zikredilmemektedir.Abdurrahman es-Suheylî, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in bu

savaşa fiilen iştirak etmediğini, onun haram aylarda vemüşrikler arasında cereyan eden bir savaşa katılmasınınmümkün olmadığını, Cenâb-ı Hakk’ın ancak İ’lây-iKelimetullah için savaşa izin verdiğini söyler. (İbn-i HişamMa’a Ravdi’l-Unuf, I, 209; er-Ravzu’l-Unuf, II, 229)Dolayısıyla bu mesele hakkında farklı rivayetlerin ve

ihtilaflı görüşlerin olmasından dolayı, şunu belirtmek isterizki, tarih kitaplarından nakledilen haberler, helal ve haramkonusunda dahi bir hükmü tahsis edemez. Kaldı ki, imanve küfür hükümlerine dair bir hükmü tahsis etsin ve mutlakolarak küfür olan bir hükme kayıt getirsin.Ayrıyeten Usûlu Fıkıh’ta şöyle bir kaide vardır: „Ortada

ihtimal bulunursa, o zaman onunla delil getirmek bâtıl olur!“(Muzekkiretu Usûl’ul-Fıkh, 1/8)

8. ŞÜPHE: Hendek savaşında Nuaym b. Mesudmüşriklerin ve yahudilerin ordusunun yanına gidiponlardan görünmüş, hatta onu gönderen Rasulullah(s.a.v.) idi. Böyle bir insan nasıl tekfir edilmiyorsa,bugün tağuta askerlik yapan Müslümanlar da tekfiredilmez iddiası!CEVAP: Hendek savaşında Nuaym b. Mesud (r.a.)

Peygamber Efendimiz’in yanına gelip: „Ya Rasulullah! BenMüslüman oldum. Yalnız kavmimin bundan haberi yok.Şimdi bana dilediğini emret!..“ dedi. Efendimiz de ona:„Kavmine git ve düşmanımızın gayret ve gücünüzayıflat. Çünkü harp hiledir!“ buyurdu.Nuaym (r.a.) Ebu Sufyan’a küfrü mücib bir ifade kullanarakEbu Sufyan’ın yanına gidip: „Benim sizi ne kadar sevdiğimive Muhammed’i (s.a.v.) terkettiğimi biliyorsunuz. Siziuyarmayı gerekli gördüğüm bir haber bana ulaştı. Buaramızda sır olsun...“ (El-Bidaye ve’n-Nihaye, 4/113)Nuaym b. Mesud (r.a.) hile yaparak müttefik düşman

ordularının arasına nifak sokmayı başarmış ve dağılmala-rına vesile olmuştur, bu sayede Hendek savaşı Müslüman-ların zaferiyle sonuçlanmış ve Nuaym (r.a.) da bu savaşınkahramanı olmuştur.Yine aynı savaşta casusluk yapmak üzere Peygamberimiz

sırdaşı Huzeyfe b. Yeman’ı göndermiştir.

Page 30: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

6160

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

Huzeyfe şu şekilde olayı anlatıyor: „Rasulullah (s.a.v.)Efendimiz gece bir miktar namaz kıldıktan sonra yanımageldi. Soğuktan ve açlıktan iki dizim üzerine çöküpbüzülerek oturuyordum. Bana dokunarak buyurdu ki: ,Gitşu kavim ne yapıyor bir bak! Yanıma dönüp gelinceyekadar onlara, ok ve taş atma. Mızrak ve kılıç vurma.Sen benim yanıma dönüp gelinceye kadar, nesoğuktan, ne sıcaktan zarar görmeyeceksin, esiredilip, işkenceye de uğramayacaksın.‘ Rasulullah’ınbu sözlerinden anladım ki, bana hiç bir zarar gelmeyecek.Kılıcımı yayımı aldım, gitmek üzere hazırlandım. Rasulullah(s.a.v.) Efendimiz benim için dua etti: ,Allah’ım, onuönünden, ardından, sağından, solundan, üstünden,altından koru!‘ dedi.“Görüldüğü üzere bu sahabeler kâfirleri o anda hezimete

uğratcak büyük işler becermişlerdir. Yani sadece o anlık.Yıllarca, aylarca veya haftalarca onların içinde kalmamış-lardır.Yine bir gün Rasulullah (s.a.v.), huzurlarına Abdullah b.

Uneys (r.a.)’ı çağırdılar: „Ya Abdullah! Huzeli kabilesininLihyanoğulları kolundan Halid b. Sufyan, bizimleçarpışmak üzere etrafına adamlar topluyormuş. Gitonu öldür!“Başka bir rivayette Rasulullah (s.a.v.): „Beni şiirleriyle

hicveden, bana söven ve bana eziyet veren Sufyan-ı Huzeli’yi kim öldürecek?“ Abdullah: „Onun nasıl biriolduğunu bana anlat ki onu tanıyayım?“ Rasulullah (s.a.v.):„Onu gördüğünde içinde bir ürperti ve korku halidoğacaktır.“Mübarek sahabi, kılıcını kuşanarak yola çıktı. Abdullah

b. Uneys, Urene ovasında, ikindi namazı vakti Peygam-berin vasıflandırdığı gibi onu gördü. Onun yanına varınca:„Kim bu adam?“ dedi. Ben de: „İşittim ki Muhammed’in

üzerine gitmek için adam topluyormuşsun, ben de sizekatılmak için geldim.“ Onunla beraber yürüdüm. Fırsatınıbulunca hemen onu öldürdüm. Rasulullah (s.a.v.)’inyanına geldim. Bana: „yüzün mübarek olsun!“ dedi. Bende: „Ya Rasulallah! Ben o adamı öldürdüm!“ dedim. „Doğrusöylüyorsun!“ dedi. Peygamberimiz onu alarak evlerinegötürdüler ve kendi elleri ile bir asa hediye ettiler vebuyurdular ki: „Bu asayı sakla ya Abdullah b. Uneys;cennette bunu kullanırsın. Bu sebeple aramızdaişaret olur...“Abdullah b. Uneys (r.a.) vefat edeceği zaman, bu hadiseyi

nakletti ve: „Bu mübarek asayı kefenimin içine koyun!“dedi ve vefat ettiğinde asası ile beraber defnedildi. (Ahmedb. Hanbel, 2981)Muhammed b. Mesleme el-Ensârî (r.a.)’nın, onlardan biri

gibi gözükerek yahudi olan Kâ’b b. Eşref’i öldürmesikıssası. Hadise şu şekildedir:Kâ‘b b. Eşref Medine’de yahudilerin ileri gelenlerinden

birisidir. Kendisi aynı zamanda mahir bir şair olmasıhasebiyle çok güzel şiirler okur ve okuduğu şiirler dillerdedolaşırdı. Müslümanların Medine’ye gelmesiyle o bumaharetini İslam ve Müslümanlar aleyhinde kullanmayabaşlamıştır. Şiirleri ile sadece Rasulullah (s.a.v.)’ihicvetmiş, onun hakkında uygunsuz sözler sarfetmiş vehakeza aynı şekilde Müslüman kadınların hal vehareketlerini şiirleri ile resmetmeye başlamıştır. Bununüzerine Cabir (r.a.)’dan rivayet olunan bir hadistePeygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:„Kâ’b b. Eşref’e kim çıkacak? Çünkü o Allah ve

Rasulü’ne eza etmiştir!“ der. Muhammed b. Mesleme,„Ya Rasulullah! Onu öldürmemi mi istiyorsun?“ deyinceRasulullah (s.a.v.): „Evet!“ der. Muhammed b. Mesleme:„O halde bana izin verin de söyleyeceğimi söyleyeyim!“

Page 31: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

6362

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

der. Rasulullah (s.a.v.) de: „Söyle!“ buyurur. Bununüzerine Muhammed b. Mesleme Kâ‘b b. Eşref’in yanınagider ve Rasulullah’ı kastederek: „Bu adam var ya bizigerçekten çok yoruyor. Bizden sadaka vermemizi istiyor!“der. Kâ‘b b. Eşref: „Dahası da var. Allah’a yemin ederim kibundan sonra ondan daha da bıkacaksınız!“ deyince,Muhammed b. Mesleme: „Bir kere ona uymuş bulundukişte. Halinin ne şekilde sonuçlanacağını görmekistediğimizden de kendisini bırakmak istemiyoruz!“ der vekendisinden bir miktar borç ister. Aralarında bu borcakarşılık verilecek ödünç mal üzerinde anlaşırlar ve gecebuluşmak üzere ayrılırlar. Akşam olunca Muhammed b.Mesleme arkadaşlarıyla beraber gelir. Kâ‘b b. Eşref’e:„Senden çok güzel bir koku geliyor seni koklayabilirmiyim?“ diye sorar ve izin alınca kendisini koklarken biryolunu bulup arkadaşları ile birlikte Kâ‘b b. Eşref’iöldürürler. (Buhari, Meğazi 15, hadis 3032, Müslim, Cihadve Siyer 119. Rivayet ihtisar edilmiştir.)Feyruz ed-Deylemî olayı: Esved el-Ansî peygamberlik

iddia ettiğinde Yemen halkından bir gurup irtidat ederekona uydular ve savaşıp San’a’yı ele geçirdiler. O zamanFeyruz ed-Deylemî onu öldürene kadar hile yaparak onunadamı ve destekçisi gibi göründü. Buhari’nin el-Meğazibölümünde bu şahsın kıssası için bir bab ayrılmıştır. Onunöldürülme haberi Rasulullah (s.a.v.)’e ulaştığında ashabınabu haberi vermiştir. (Buhari, 13/282/4028)Bu şekilde kâfirlerin yanına gönderilenlerin hepsi

Rasulullah (s.a.v.) tarafından daha büyük bir mesele içingörevlendirilmiştir. Hiç birisi kendi kafasına göregitmemiştir. Bugün kemalist T.C ordusuna böyle bir niyetlegitmek isteyen oldu da, gitmeyin mi dedik? Kemalistleredarbe vuracak bir plan yapıldı da, biz mi engelledik?Bugün, sırf dünyalık menfaatler için, eline çantasını alıp,

hiç bir zorlama olmadan tatile gider gibi tağuta askerliğegidenler acaba hangi amaçla ve kim tarafından görevlen-dirilerek gidiyorlar?!. Bu şekilde tağuta asker olanlarınİslam’daki casusluk meselesini delil göstermesi ne kadarda yersiz ve gülünçtür. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, bugüntağuta askerliğe gidenler bir takım bürokrasi işleri birazdaha rahat olsun diye gidiyorlar. Bu kimseler Rabb’imizinifadesiyle: „Dünya hayatını ahirete tercih edenlerdir.“(Nahl, 107)

9. ŞÜPHE: Merhum Cemaleddin Hocaoğlu(Kaplan)‘ın „Sorulu-Cevaplı Hanau Konuşması“ndaki„Mehmetçikler(!) bizim evladlarımızdır, Müslüman-dırlar“ sözünden yola çıkılarak kemalist Rejimeaskerlik yapanların küfre düşmedikleri iddiası!CEVAP: Evvela şunu belirtmek isteriz ki; Hayatını şirk ve

tağutla mücadeleye adamış olan merhum hocamızınsohbetinden tağuta askerlik yapmak veya yapabilmek içindeliller aramak ve hatta: „hocamız buna cevaz veriyor!“demek, ona ve tavizsiz mücadelesine hakaret sayılır veaynı zamanda büyük bir iftira olur.Merhum hocamızın „Mehmetçikler(!) müslümandır“ sözü,

küfür ordusuna ikrahla (zorla) yakalanıp götürülen ve ikrahhalinin devam ettiği esir hükmünde olan Müslümanlar içingeçerlidir. Yoksa kaçma imkânı olduğu halde kaçmayıpgönüllü olarak küfür ordusuna katılanlar için geçerlideğildir. Aynı zamanda hocamızın bu ifadeleri yaş sınırıdolduğu için kendi eliyle tağuta teslim olanlara da şâmildeğildir. Çünkü kemalist Rejimindeki askerlik tecili için yaşsınırının dolması „yakayı ele vermek“ demek değildir,hocamız üstüne basa basa yakayı ele vermekten,yakalanıp götürülmekten bahsediyor.Adı geçen konuşmanın başında aynen şöyle diyor:

Page 32: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

6564

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

„Farzedelim ki yakayı ele verdiniz, ne yapacaksınız?“Bunu söyledikten sonra tağuta askerlik mevzuundasöylenilen sözlerin hepsi bu söze binaen yakalanıp zorlagötürülenler için söylenmiştir. Demek ki meseleyi tağutaikrahla (zorla) askerlik yapanlar için değerlendirmemizgerekmektedir.Merhum hocamızın „Kaçabildiğin kadar kaç, yakaladılar

mı da gidersin. Hiç olmazsa silah eğitimini yaparsın. Nasılsilah atılır, nasıl eğitim yapılır onu öğrenirsin!“ ifadelerinden,hiç bir zaman gönüllü olarak tağuta askerlik yapmak caizdirmânâsı çıkmaz. Bilakis, elinden geldiği kadar kaçtığı haldeve bütün imkânlarını seferber ettiği halde (hicret de dahilolmak üzere), yakalanırsa ve ikrah-ı mülci hali devamederse, o zaman hiç olmazsa silah eğitimini öğrensin deileride tağuta karşı kullansın mânâsı çıkar!„Mehmetçikler(!) müslümandır“ sözü aklen de bütün

askerler için geçerli olamaz, çünkü o „sözde mehmetçik-ler(!)“ içerisinde Allah’a inanmayan ateistler, kemalistler,atatürkcüler, İslam (şeriat) düşmanları, laik kafalılar vepartici zihniyetine sahip olanlar da vardır.Dolayısıyla merhum hocamız gönüllü olarak tağuta

askerlik yapanlara Müslümandır demiyor. Aksine kemalistordusundaki sözüm ona mehmetçiklere(!) Yasin-i ŞerifSuresi Tefsiri’nde bakınız ne diyor:„İşte mehmetçikler ve vatan evladı Allah’ın değil,

putun askerleri olacaklar!“„Mehmetçikler Cundullah değil, Allah askerleri

değil, Beton Kemal’in askerleridir...“Şimdi sormak lazım; Putun askeri olmak ne demek, Beton

Kemal’in askeri olmak ne demek? Hocamızın Hanaukonuşmasındaki sözde mehmetçiklerle ilgili ifadeleri nasılda çarpıtılarak bâtıl tevillerle nefisleri tatmin edecek şekildeyorumlanıyor!?.

Gönüllü olarak tağuta askerlik yapmaktan şu anlaşılma-ması lazım; Kemalist rejimi severek, onaylayarak ve kabulederek askere gitmek! Böyle bir kişi o rejimin ordusundaaskerlik yapmasa da o küfür rejimini sevdiği için zatenkâfirdir.Dolayısıyla gönüllü olarak tağut ordusunda askerlik

yapanları, küfür rejimini severek veya sevmeyerek,reddederek veya onaylayarak diye sınıflandırmak doğruolmaz. İkrah (zorlama) olmadan gönüllü olarak tağutaasker olanlar hangi niyetle giderlerse gitsinler, kâfir olurlar.Emir tarafından casus olarak görevlendirilenler bu hükmündışındadır.Bir kimse tağutu reddettiğini söylediği halde, kemalist

rejime dünyalık bir menfaat için gönüllü olarak asker olursabu onu kâfir olmaktan kurtarmaz. Böyle bir kişinin iyi niyetiküfrü imana çevirmez, çünkü onun işlediği o küfür ameli,onun tağutu reddettiğine dair söylediği o sözü yalanlamak-tadır.Yine aynı konuşmada hocamız şöyle söylüyor: „Rejimi

kuvvetlendirecek herhangi bir adım atılmaz (eğerelimizdeyse)!“ Dikkat edilirse, „eğer elimizdeyse“ diyebir kayıt zikrediyor, yani rejimi kuvvetlendirecek herhangibir adıma zorlanmıyorsanız böyle bir adım atamazsınız.Dolayısıyla tağuti bir rejime ikrah (zorlama) olmaksızınasker olmak o rejimi kuvvetlendirmektir, bu da apaçık birküfürdür.Yemin töreni esnasında şirk sözleri telaffuz edilirken‚

hocamızın tavsiye ettiği tutum da küfür ordusuna zorlagötürülenler için geçerlidir. Yoksa zaten bir ikrah olmadanşirk yemini yapmak veya yapanların yanında sükut edipdurmak şirktir. Çünkü İslam’da yemin edenin niyetine değil,yemin ettirenin niyetine bakılır. Küfür üzere yemin ettiri-liyorsa, bir ikrah da yoksa, ne niyetle yemin ederse etsin

Page 33: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

6766

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

veya ne niyetle orada durursa dursun küfre girer.Sonuç olarak diyebiliriz ki, herhangi bir mesele ile ilgili

bir âlimin bütün söz ve yazılarını bir arada değerlendirmekzorundayız. Nasıl ki Kur’an ve Sünnet‘ten herhangi birmevzuyu araştırırken mevzu hakkında varid olan naslarıbir bütün olarak değerlendirmek gerekiyorsa, aynı şekildeâlimlerin sözlerini de bir bütün olarak değerlendirmekgerekiyor. Bakınız bu konuda Şeyh Abdulkadir b. Abdulazizşöyle demektedir: „Âlimlerin sözlerinin hepsi bir arayagetirilerek incelenmelidir ki mutlak olanı, şarta bağlı(mukayyed) olanından; kapalı (mücmel) olanı, ayrıntılarıylaaçıklanmış (müfesser) olanından ayırt edilebilsin. Onlarınsözlerinin durumu da şer’î nasların durumu gibidir (biraraya getirilerek karşılaştırılmalıdır). Bu, âlimlerce ittifakedilmiş bir husustur.“Merhum Cemaleddin hocanın bahsi geçen konuşma-

sında kendisine askerlikle ilgili sorulan sorulara şifahenve kısaca verdiği cevapları cımbızlayarak alıp tağuta askerolabilmek için delil göstermek ne insanı küfre düşmektenkurtarır ve ne de merhum hocaya gölge düşürür. Hocanınsohbet esnasında meseleyi etraflıca ve tafsilatlı bir şekildeanlatma ortamı ve zamanı olmamıştır. Çünkü bir çok sorusorulup hepsine kısa ve özet cevaplar vermiştir. Eğermücmel bir şeyler var ise, onları da şeriata uygun şekildetevil etmek lazım, aksi takdirde bunu fırsat bilip mücmelolan bir cümleyi nefisleri tatmin edecek şekilde yorumlamakhem hakkı gizlemektir hem de kendi kendini kandırmaktır.Son olarak yine bu mevzuda merhum hocamızın „7’den

70’e Askeriz“ adlı konuşmasında Saf Suresi’nin son ayetinitefsir ederken söylediklerini aktarıyorum: „Allah (c.c.)diyor ki; Ey iman etmiş olanlar! Madem ki benimvarlığıma, Peygamberim Hz. Muhammed (s.a.v.)’inhak olduğuna, kitabımın Kur’an olduğuna, sistemi-

nizin Şeriat olduğuna inanıyorsunuz, o halde benidinleyiniz; Benim askerlerim olacaksınız, M. Kemal’indeğil, küfrün kâfirin değil, Demokrasi’nin değil,Komünist sistemin değil. Erkek kadın hepinize söylü-yorum, benim askerlerim olacaksınız!“ (7’den 70’e Askeriz,13.11.1993, Merhum Emîr’ül-Mü’minîn ve Halîfet’ül-Müslimîn Cemaleddin Hocaoğlu -Kaplan-)

10. ŞÜPHE: Hz. Abbas’ın katılmış olduğu ordu müşrikve kâfir mekke ordusuydu. Karşılarında da Bedir’ekatılmış mücahidler, İslam ordusu vardı. Ancakbugün T.C’ye asker olan bir kişinin karşısında İslamordusu yok ki Hz. Abbas ile aynı konumda olsuniddiası!CEVAP: Kemalist tağuti rejimin de üyesi olduğu NATO’nun

50. kuruluş yılında yeni baş düşman şu şekilde ilan edildi:„Terörist veya teröre destek veren ülkeler.“Günümüzde siyonist medya sayesinde terörist denilince

ilk akla gelenin ne olduğu herkesce mâlum.NATO’nun yeni düşmanı: İslam ve Müslümanlar!ABD’de 11 Eylül saldırısından sonra NATO tarihinde ilk

kez 5. madde uygulamaya sokuldu. Bu çerçevede tek birmüttefik ülke üzerine silahlı saldırı olduğunda, bütünmüttefikler üzerine saldırı olmuş gibi kabul edilerek ABD’yedestek verilecekti.11 Eylül saldırısı İslam’a karşı yürütülen savaşın startı

oldu. Hatta bu savaş için „Yeni bir haçlı seferi!“ dendi.Afganistan’daki emperyalist işgal gücü NATO askerlerinin

içinde ve ABD katil askerlerinin işbirliğinde T.C askerîbirlikleri de yer alıyor. Irak’a saldırı ve işgalde emperyalist-lere her türlü lojistik destek verildi, verilmeye de devamediliyor. Kemalist ordu NATO içinde yer alarak emperyalprojelere, işgallere, katliamlara destek veriyor. Türkiye’nin

Page 34: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

6968

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

İncirlik dahil bütün üs ve limanları, hava sahası ABD vesiyonist askerlere tahsis ediliyor.Laik kemalist sistem ve onun sahibi konumunu elinde

tutan ordu, İslam’ın dünyayı düzenlemesine tahammüledemeyip, onu vicdanlara hapsetmeye çalışıyor. Birinciöncelikli tehdit ve düşman kabul ettikleri İslam şeriatınakarşı verdikleri topyekûn savaş sonucu, onu her fırsattahayattan kovmaya çalışıyorlar.Manzara böyle iken, İslam’la ve Müslümanlarla

emperyalist batı kültürü adına 80 küsür yıldır savaşan vehalen bu savaşını sürdüren Kemalist T.C ordusu için aklıbaşında olan hangi Müslüman „T.C ordusu Müslümanlarlasavaşmıyor!“ diyebilir!?.Bakınız Kemalist T.C ordusu için merhum Cemaleddin

Hocaoğlu (Kaplan) ne diyor:„İki ordu savaş halinde: Biri, küfür adına imanı yıkmak,

diğeri de iman adına küfre karşı çıkmak; biri küfür rejiminikorumak, diğeri ise, İslam Devleti‘ni korumak veya kurmak!Birinin anayasası kâfir bir anayasa, diğerininki ise Kur’an!İşin garip tarafı, küfrün hüküm sürdüğü yer vatan topraklarıve daha garibi bu topraklar üzeri de senin yerin ve yurdun!Annen ve baban da hep küfrün safında yerlerini almışlar,onların davulunu çalıyorlar. Üstelik kardeşlerin de buordunun eri ve kurmayları! Öbür tarafta ise ne yer ne deyurt, ne anne ne de baba! Fakat ordu mü’min ve muvahhid;hizbullahî Müslümanlar; devlet İslam, anayasa Kur’an!..Elhasıl: Bir tarafta iman ve İslam yolunda, İslam’ın devletolması yolunda, diğer tarafta ise, küfür ve küfrün hâkimolması, tağut rejiminin (kemalist rejimin), put düzenininayakta durması yolunda bir savaş! Manzara bu! Sonderece kritik ve hassas bir nokta!.. Tercih sende! Senin,iman ve Tevhid ehli olarak, „Hâkimiyyet kayıtsız ve şartsızAllah’ındır!“ diyerek yerin ve safın elbette iman ve İslam

cephesi olacaktır. Tağutlarla, put rejimi ile yanyana,safsaf olamazsın! Velev ki, annen ve baban, hısım veakraban bu cephede olsa da! Yani, iman ve Tevhid bağıkan bağına mutlaka galip gelecektir ve gelmelidir! Bumevzuda „Vatan, bayrak, Sakarya!..“ bahis mevzuudeğildir. Mezara girdiğinde senden bunlar sorulmayacak;senden iman, İslam ve İslam’ın devleti sorulacaktır. Ayrıcabilmelisin ki; küfrün safında yer alıp çarpışanlarınşehidlikten nasipleri yoktur. Velev ki biz de müslümanızdeseler de hatta namaz kılsalar da!..“ (Beyyine 1, İki ŞeyArasında Tercih, s. 77-82, Merhum Emîr’ül-Mü’minîn veHalîfet’ül-Müslimîn Cemaleddin Hocaoğlu -Kaplan-)Yine merhum Cemaleddin Hocaoğlu (Kaplan) Beyyineler

adlı eserinde şöyle diyor: „Türk ordusu her devirde veher dönemde dine karşıdır. Çünkü kemalist zihniyetleyetiştirilmiştir. Kemalist zihniyet ise, komünist zihniyettendaha fazla İslam’a ve İslam şeriatına düşmandır. Bu itibarla,Türk ordusuna, kızıl ordu ismini de verebilirsiniz!“(Beyyineler 3, s. 86, Merhum Emîr’ül-Mü’minîn veHalîfet’ül-Müslimîn Cemaleddin Hocaoğlu -Kaplan-)Müslümanlar Cumhuriyet tarihinde kemalist askerlere

karşı cihad etti. Başka bir ifade ile de kemalistler mücahid-lere karşı cephe oluşturmuşlardır. Kemalistlerin idam etmişoldukları âlimlerin sayısının haddi hesabı yoktur. 13 Şubat1925 tarihinde Diyarbakır’ın Eğil nahiyesine bağlı Piranköyünde bir jandarma müfrezesiyle Şeyh Said’e bağlımücahidler çatışmaya girmiştir. Tarihte kemalistler bunaŞeyh Said isyanı diye isim verirler. Halbuki doğrusu ŞeyhSaid kıyamıdır. Aynı sene 7 Mart tarihinde Şeyh Said’ebağlı olan 5000 kişilik bir ordu Diyarbakır’da yine kıyamlargerçekleştirmişlerdir. Kemalist kızıl ordusu bu ayaklanmayıbastırarak aynı sene 28 Haziran günü Şark İstiklalMahkemesince Şeyh Said ve önder kadro olan 47

Page 35: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

7170

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

mücahid arkadaşları hakkında karar çıkartılmış ve ertesigün infaz edilmiştir. Şehidlerimize Allah (c.c.) rahmet etsin.(Amin!)Kemalist T.C ordusunun askerleri, merhum Cemaleddin

Hocaoğlu’nun 1995 yılında cenazesine katılan Müslüman-lara, silahlarının ağızlarına mermileri vererek: „Ya sarığınızıçıkartacaksınız ya da sizi vururuz!“ diye tehdit etmişlerdi.Bugün Türkiye’de şeriatın hâkim olmamasının birinci

nedeni T.C’nin askeriyesidir. Yani bunlar muvahhidlerekarşı savaş açmışlar, Hilâfet ve şeriatın gelmemesi içinvargüçleriyle çaba sarfetmektedirler. „Bugün T.C askerininkarşısında Abbas (r.a.)’ın kıssasında olduğu gibi Müslümanbir ordu yoktur ki biz de gidenlere kâfirdir diyelim“ iddiasıbâtıl ve yersizdir. Çünkü kâfir ve mürted olan kemalizminbirinci derecede koruyucusu ve savunucusu askeriyedir.Bugün Tayyib hükümeti demokratik açılım diyerek PKK ileişbirliği yaparken, öbür taraftan onlarca Müslümanı El-Kaide diyerek hapse atıyor ve böylece düşmanı tekeindirmek istiyor. O düşman da, kemalizmin ortadankalkmasını isteyen ve bu sisteme boyun eğmek istemeyenmuvahhidlerdir. Rabb’im imanını muhafaza edenlerdeneylesin! (Amin!)

Enver Aydemir

Özellikle Avrupa’da yaşayan kardeşlerimizin askeregitmeme noktasında Türkiye’deki kardeşlerimize nisbetlebiraz daha fazla imkânı var. Yani gerçekten askerlik yapmakistemezlerse bunun bir takım çareleri var. BakınızTürkiye’de askerliğe imanından dolayı gitmek istemeyenEnver Aydemir kardeşimiz!Enver Aydemir İslamî kimliğinden ötürü askerlik yapmayı

kabul etmeyen, üniforma giymeyi ve silah altına alınmayıreddeden ve bu tercihinden ötürü başka pek çok vicdaniredçi gibi zorunlu askerlik dayatmasının, zulmününmağduru bir insan. Askerlik yapmayı reddettiği için 2007yılında tutuklandı, hapsedildi ve askerliğini yapması içinbirliğine teslim olmak üzere tahliye edilmesinin ardındanaskerlik yapmama kararını sürdürdü ve bu yüzdenhakkında arama kararı çıkartıldı. 24 Aralık günü BoğaziçiÜniversitesi’nde yapılacak olan vicdani red konulu birpanele konuşmacı olarak katılmak üzere geldiği İstanbul’datekrar tutuklandı ve Maltepe Askeri Cezaevine götürüldü.Cezaevinde Enver Aydemir ile görüşen babası ve avukatı

üniforma giymeyi reddettiği için Enver Aydemir’in süreklidövüldüğünü ve sistematik bir işkence uygulamasınamaruz bırakıldığını ifade etmekteler. Daha önce de askerlikyapmayı reddettikleri için vicdani redçi pek çok kişininaskeri cezaevlerinde ve kışlalarda yoğun ve sistematikişkence uygulamalarına maruz kaldığı bilinen bir gerçek.Militarizmin imkân bulduğunda sokaktan okula her alanıişkence mekânına dönüştürmeye teşne olduğunubildiğimizden ne yazık ki, askeri cezaevlerinde nasıl bir

Page 36: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

7372

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

hukuksuzluğun sürdüğünü tahmin etmekte hiç zorlan-mıyoruz.*İşte bu olay, muvahhid bir kardeşimizin sadece dilinde

değil de, kalbine de yer etmiş olan imanın bir eseridir.Öyle ki, tüm Müslümanlara, tek başına, elinde gücüolmadığı halde ve o kadar işkencelere maruz kaldığı haldesırf Allah (c.c.)’ya itimad ve tevekkül ettiğinden dolayı imanibir duruşu sergileyebilmiştir. Ki bu kardeşimiz ikrah altındaolduğu halde ruhsatı seçebilirdi, ama azimeti seçmiş vedirenmiştir. Allah (c.c.) sabr-ı cemîller ihsan edip, imandasebatını artırsın! (Amin!)Bizim insanımız da, nasıl olur da bir yandan Hilâfet

iddiasında bulunsun -ki her Müslümanın iddiasıdır- biryandan da gidip kemalistlere asker olsun. Hem de hiç birzorlama olmadan, çantasını da eline alıp, askerlik öncesiişlemlerini de yapıp öyle gitsin.Bir yandan Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerim’de: „Ortalıkta fitne

kalmayıp, din tamamıyla Allah’ın dini oluncaya kadaronlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse muhakkak ki,Allah yaptıklarını görür!“ (Enfal, 39) diye buyururken,nasıl oluyor da muvahhid olduğunu söyleyen Müslümanlarbu ve benzeri ayetleri görmezden gelip tağuta askerolmaya yanaşabiliyor? Şu bir gerçek ki, böyle bir küfregöğüs açanlar gerçek mânâda tevhidi anlamamışlardır.

Netice olarak tağuta askerlikyapanları şu sınıflara ayırabiliriz:

1- Tağutu destekleyerek, benimseyerek ve severekaskerlik yapanlar. Bunların hükmü askere gitmeseler dahiküfürdür. (Nisa, 76)2- Hicret etme imkânı olmadığı halde, muteber (geçerli)

bir ikrahla tağuta askerlik yapanlar. Bunlar Allah (c.c.)’nunmazur saymış olduğu insanlardır. Hz. Abbas’ın oğlu veHanımı gibi. (Nisa, 98-99)3- Hicret etme imkânı olduğu halde ikrahla (zorla) tağuta

askerlik yapanlar. Bunu şu şekilde de söyleyebiliriz:Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle hicret etmeye imkân bulduğuhalde hicret etmeyenlerin konumu; Bunlara karşı zahiregöre hükmolunarak kâfir muamelesi uygulanır. Tağutunsafında ölürlerse cenazeleri kılınmaz. Ancak gizlilikleri Allah(c.c.)’ya aittir. Hz. Abbas’ın kıssasında olduğu gibi. (Nisa,97)4- Tağutu reddettiğini ve benimsemediğini söylediği halde

istemeyerek ve kerih görerek tağuta askerlik yapanlar.Böyle bir halde tağuta askerliğe giden bir kişinin: „Benaskerliğe isteyerek gitmiyorum!“ demesi sadece kendinikandırmadır. Böyle olan bir kişiye Rabb’imizin şu ayetleriniokuruz: „Onlar, dünya hayatını sevmiş ve onu ahiretetercih etmişlerdir. Allah da kâfirler topluluğunuhidayete erdirmez. Bunlar, o kimselerdir ki; Allahkalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlemiştir. Veonlar, gafillerin ta kendileridir. Hiç şüphesiz onlar,ahirette perişan olup hüsrana uğrayanların takendileridir!“ (Nahl, 107-109). Bu gibi insanlar, tağuta

______________________________

* „Haksöz Haber“in 28 Aralık 2009 tarihli haberinden iktibas

Page 37: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

7574

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

askerliğe gönüllü giden insanlar zümresinden olup küfregirip kâfir olmuşlardır. Bunlar da tevbe etmeden tağutunsafında ölürlerse cenazeleri kılınmaz. Nasıl ki tağutudestekleyen bir kişinin kâfir olması için tağuta asker olmasıgerekmiyorsa, yine bir kişi tağuta askerlik yapmadan:„Hiçbir ikrah (zorlama) olmaksızın tağuta askerlik yapmadabir beis yoktur veya caizdir!“ derse kâfir olur. Bu sözüsöyleyen ile şu sözü söyleyen arasında hiçbir fark yoktur:„İçki içmede bir beis yoktur veya caizdir!“5- Casus veya Fedai olarak tağuta askerlik yapanlar.

Casus, İslam emiri tarafından görevlendirilir, Fedai isekendi başına gider. Bu şekilde tağut ordusuna katılmanıncaiz olduğu tek durum şudur: Eğer Müslüman bir kimse,Allah’ın şeriatını değiştiren tağuti bir sistemi devirmeyi veyaortadan kaldırmayı ya da yöneticisine veya yönetimkadrosundan birisine suikast düzenleyerek öldürmeyihedefliyorsa ve benzeri şer’î olan amaçlarla katılabilir.Gerçekleştireceği bu fiilin şer’î bir maslahatı içeriyor olmasıgereklidir. Bunun yakın tarihteki en güzel örneği Halid el-İslambuli’nin önderliğinde Cemaat-i İslamiyye’nin Mısırtağutu Enver Sedat’a düzenlemiş olduğu suikasttır.Sahabeden misallere gelince; Bunlar 8. ŞÜPHE’de zikredil-miştir.

VE NETİCE:

Ey Müslüman kardeşim! Kâfirlere karşı müteyakkız olalım!Onların oyunlarına, sapık hocalarına, basın ve yayınlarınakanmayalım! Onları kendimize kaynak, örnek, rehberedinmeyelim! Bugün Anadolu’da özellikle Tayyib hükümetioluştuktan sonra hakkı bâtıla karıştırma ustaları ortaya

çıkmıştır. Dikkat ederseniz Hz. Ebu Bekir (r.a.)’ın hilâfetidöneminde zekât vermeyenlere karşı savaş açılmış ve busavaşın adına da „Riddet harbi“ denmiştir. Bu insanlar:„Biz zekâtı inkâr ediyoruz“, demediler, bunlar: „Biz zekâtvermiyoruz“, dediler. Bunun üzerine Ebu Bekir (r.a.)elçilere; „Zekât olarak vereceğiniz hayvanların, bağlana-cakları ipleri vermediğiniz taktirde bile sizinle savaşa-cağım!“ şeklinde sert bir cevap verdi (Taberi, III, 244).Sadece zekât vermediğinden dolayı Hz. Ebu Bekir (r.a.)bu insanları mürted sayıyor ve onlara karşı savaşıyorsa-ki Ebu Bekir (r.a.) o gün mürtedlerin safında yer alanlaracaba savaşa zorla mı çıkarıldılar yoksa gönüllü müçıkarıldılar gibi bir mesele düşünmeden onlarla savaş-mıştır- bugün İslam’ın kanunlarını tamamen ortadankaldırmış ve ona karşı savaşı kendisine bir görev bilmişkemalistlerin safında yer alanların durumu mürtedlerinsafında bulunan askerlerden farksızdır.Bakınız! Nasıl ki namazın içinde ve dışında şartlar varsa

ve onlar olmadan namaz sahih olmuyorsa, tevhidinşartlarının başında da „Vela“ ve „Bera“ gelir. Yani sadecemü’minleri dost edinip, kâfirleri de düşman edinmektir.Onları reddetmektir. Bakara Suresi’nin 256. ayet-ikerimesinin ifadesi ile tağutları reddetmektir. „Artık herkim tağutu inkâr edip, Allah’a inanırsa, sağlam birkulpa yapışmıştır ki, o hiçbir zaman kopmaz!“ BirMüslümanın bir yandan tağutu inkâr edip, öbür yandanda tağuta gidip ona askerlik yaparak dostluk göstermesidüşünülebilir mi?Şehid Seyyid Kutub (r.h.) şöyle der: „Müslümanların

söylediklerini söylemelerine ve Müslümanların düşman-larına yardımda bulunmak gibi bir davranışın yalanladığışehadet cümlesini tekrarlamalarına rağmen onlarkâfirdirler!“ (Fî Zilâl’il Kur’an, 2/731)

Page 38: İÇİNDEKİLER - WordPress.com · bahsederken Zümer Suresi 17. ayet-i kerimede: „Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, müjde

7776

Tağuti Rejimlere Askerlik Yapmanın Hükmü Ve Şüphelerin Aydınlatılması

Rabb’imiz (c.c.), bizlere Hakkı Hakk bilip Hakka tabiolmayı, bâtılı da bâtıl bilip bâtıldan ictinab etmeyi, bâtıllamücadele etmeyi, mukatele etmeyi ve bâtılı yıkıp, yerlebiredip yerine Hakkı hâkim kılmayı nasip etsin! (Amin!)

„Şüphesiz ki bunda aklı olan veya hazır bulunupkulak veren kimseler için bir öğüt vardır.“ (Kaf, 37)

Son sözümüz âlemlerin Rabb’i olan Allah (c.c.)’yahamdolsun!