Önce çizdi sonra filmini çekti!archive.ismmmo.org.tr/docs/YASAM/57YASAM/030_33.pdf ·...

4
TEMMUZ-AĞUSTOS 2015 30 l İSMMMO YAŞAM YAŞAM’IN PORTRESİ Önce çizdi sonra filmini çekti! Karikatürist Gürcan Yurt, mesleki kariyerine yönetmenliği de ekledi. 1997 yılında ilk olarak çizdiği ve çok sevilen Robinson ve Cuma karakterini beyaz perdeye aktaran Yurt, “Benim için gişeden çok kaç insanın filmden mutlu çıktığı önemli” diyor.

Transcript of Önce çizdi sonra filmini çekti!archive.ismmmo.org.tr/docs/YASAM/57YASAM/030_33.pdf ·...

Page 1: Önce çizdi sonra filmini çekti!archive.ismmmo.org.tr/docs/YASAM/57YASAM/030_33.pdf · 2015-11-16 · ya yakınlaşır. Çizgi roman işin daha eğlenceli ve mizahi taraflarına

TEMMUZ-AĞUSTOS 201530 l İSMMMO YAŞAM

YAŞ

AM

’IN

PO

RTR

ESİ

Önce çizdisonra filminiçekti!

Karikatürist GürcanYurt, mesleki kariyerineyönetmenliği de ekledi.1997 yılında ilk olarakçizdiği ve çok sevilenRobinson ve Cumakarakterini beyazperdeye aktaran Yurt,“Benim için gişeden çokkaç insanın filmdenmutlu çıktığı önemli”diyor.

Page 2: Önce çizdi sonra filmini çekti!archive.ismmmo.org.tr/docs/YASAM/57YASAM/030_33.pdf · 2015-11-16 · ya yakınlaşır. Çizgi roman işin daha eğlenceli ve mizahi taraflarına

B A N U B O Z D E M İ R

Gürcan Yurt, Türkiye’nin önde gelen kari-katüristlerinden… 1992 yılından beri çiziyor…İlk karikatürleri Gırgır, Avni, Hıbır, Deli ve LeMandergilerinde yayınlandı. Yurt, 1997 yılında L-Man-yak dergisinde "Robinson Crusoe & Cuma" öykü-lerini yazıp çizmeye başladı. Daniel Dafoe’nin ölüm-süz eserini Robinson ve Cuma adıyla karikatüre dön-üştüren Yurt, bu uzun maceralı seriyi kitaplaştırdıda... Şimdilerde Penguen dergisinde çizmeye de-vam eden Yurt, mesleki kariyerine senarist ve me-tin yazarlığının ardından ‘yönetmenliği’ de ekle-di. Robinson ve Cuma’nın filmini de çeken Yurt, çiz-gi karakterleri sinemaya aktardı. Gürcan Yurt ilebeyaz perdedeki yeni filmini ve projelerini konuştuk.

Önce taa işin başına dönersek… Ne-den Robinson Crouse hikayesinden bir ka-rikatür serisi yaratmayı düşündünüz?

Herkesin okuduğu bir hikaye RobinsonCrouse. Çocuk klasiği olarak okumuşsuzdur hep amaöyle değildir aslında. Çocukken daha basit haliniokumuşuzdur. Dünya çapında klasik olmasının se-bebi ilginç olmasıdır. Herkes üç aşağı beş yukarı kafayormuştur; kendini özdeşleştirmiştir. “Issız biradaya düşseniz….” klasik anket sorusudur. Tümdünyadan soyutlanmış ayrı bir dünya gibi entere-san bir şeydir çünkü. Karikatür çizerken kült ma-sallar ve karikatürlerden esinlenerek yaparız.Robinson da benim iki üç tane tek karelik karikatüryaptığım bir konuydu yeni başladığım zamanlar-da. Sonra bunları öyküleştirme yoluna girdim. Öz-gün, daha alaturka tiplerle hikaye üretmek eğlenceligeldi. Bu kadar uzun süreceğini düşünerek başla-madım. Ama beğeni alınca, insanlar sevince devamettim.

Farklıklaştırdığınız taraflar nerelerioldu karikatürde?

Her şeyden önce Robinson Türk olsaydı na-sıl olurdu gibi bir mantık takip ettim. Tabii illa öyleyapayım diye başlamadım ama Türkçe konuşma-sı gerekiyordu. Türkçe konuşunca ister istemez bizebenzeyen Robinson ve Cuma ortaya çıktı. Sırf butarafları bile ana romandan ayırt edici bir özellik

TEMMUZ-AĞUSTOS 2015

YAŞAM’IN PORTRESİ

İSMMMO YAŞAM l 31

oldu. Aslında kitap yetişkinler için ve tasavvufi bir yanı da var. Robinson günlüğünde Tanrı inan-cını sorgular biraz. Adaya düşene kadar dindar bir kişilik değildir; İncil’i hiç okumamıştır. Gemi-den çıkardığı malzemeler arasında İncil de olunca o ıssız adada İncil okumaya başlar. Biraz tanrı-ya yakınlaşır. Çizgi roman işin daha eğlenceli ve mizahi taraflarına bakıyor.

Karikatür dediğimiz şey birçok şeyi sorgulamaya açıktır aslında, dini de sor-gulayabilirsiniz inançları da. Neden o yönünü es geçtiniz mesela?

Es geçmek değil de din konusu bizde çok hassas. Dini öven bir şey yapsak bile bu her ta-rafa çekilebilir bir şey. Dinle ilgili on tane kişiyi bir araya koyun dinde bu caiz mi, şu haram mıbunu tartışırlar sürekli. O yüzden o taraflara girmek istemedim. Yanlış anlaşılmaya, eleştirilmeyeçok müsait bunlar...

Page 3: Önce çizdi sonra filmini çekti!archive.ismmmo.org.tr/docs/YASAM/57YASAM/030_33.pdf · 2015-11-16 · ya yakınlaşır. Çizgi roman işin daha eğlenceli ve mizahi taraflarına

TEMMUZ-AĞUSTOS 201532 l İSMMMO YAŞAM

YAŞA

M’I

N P

OR

TRES

İ

Bir de çizgi romanda küfür var tabii yoğun olarak… Fil-me ne kadarını yansıtabildiniz?

Filmimizde çok fazla küfür yok; birkaç tane var. Bunu ben ken-dim yaptım kimse benden böyle bir şey beklemeden. Hatta yapımcım bukonuda özgür ol, rahat ol demiş olsa da. Bunun birkaç sebebi var. Mi-zah dergisini isteyen insan alır ve bizim neden öyle çizdiğimizi de bilir.Bizim mizah okuyucularıyla bir sorunumuz yok. Onlar bizi anlıyorlar, onunaltında bir art niyet olmadığını biliyorlar. Mecra değişince bu beyazper-dede kalmıyor. Yarın öbür gün DVD’si çıkıyor televizyonlarda gösterili-yor. Bu sefer insanların evine davetsiz bir biçimde misafir oluyorsunuz.Gerçi argo, küfür gibi şeyler artık biplenerek yayınlanıyor. Hababam Sı-nıfı’ndaki lan, ulan gibi şeyleri kısmışlar, silmişler yani onları. Sinema-da küfürden gişe yapmak, oradan ekmek yemek gibi bir şey de var. Ti-cari film yapanlar gişeyi amaçlıyor; bu kadar kolaysa baştan sona kü-fürlerle dolu bir film yapalım, paraları cebe indirelim. Böyle bir dünyayok.

Biraz da buna tepki olarak mı azalttınız acaba? Aslında o da var. Ama bağımsız filmlerde mesela çok sevdiğim Zeki

Demirkubuz’un filmlerinde birkaç yerde küfür duyduğumda hiç rahat-sız olmuyorum. Tam tersi yansıttığı dünyanın doğallığını ortaya koyuyor.Burada her ne kadar orijinal çizgi romanda çok fazla küfür olmuş olsada öyle bir algı olsun istemedim. Duygu olarak ikisinin de aslında ne ka-dar küfürbaz olduklarını hissediyoruz. O his bize yeter. Bence bu haliy-le çok daha güzel ve tatlı oldu.

İkili arasındaki güç ilişkisini nasıl kurdunuz? Robinsonezici ama zaman zaman Cuma’nın ters köşe yaptığı yerler devar mı?

İkili arasındaki ilişkinin aşamaları var. İkisi birbirlerinden önce kor-kuyor, sonra bu korkuyu aşıyorlar, birlikte yaşamaya başlıyorlar ama ki-tabın yazıldığı tarih 18. yüzyıl. Hikayenin geçtiği yıllar ise 1650’lerin or-taları. O yıllar tam da köle pazarının yaygın olduğu yıllar. Robinson’unbatan gemisi de Afrika’ya köle almaya giden bir gemi… O yüzden onuniçinde olduğu dünyaya çok aşina bir durum, çok normal. Siyahi biri gö-rünce bu potansiyel köle onun için. Gaddar bir kölelik muamelesi yap-mıyor orijinal kitapta. Ama yine de bir Sahip-Cuma durumu var. Bir yan-dan da ağabey – kardeş durumuna geçtiği zamanlar da oluyor. Çizgi ro-

MİZAHA İLGİ AZALDI AMAGürcan Yurt’a karikatürün ülkemizde geldiği son durumu soruyo-

ruz. Mizah okuyanların arttığını ama mizah dergilerinin tirajının düştüğünüsöyleyen Yurt, şu değerlendirmeyi yapıyor: “Tirajlar son yıllarda eskiye na-zaran azaldı. Özellikle de son iki yılda. Bunda da tüm basılı yayın organ-

larına olduğu gibi internetin etkisi demek mümkün. Tüm dünyada böyle.Bazı dergiler geçmemek için direniyor bazıları geçme hazırlığında. Haliy-le biz de nasibimizi aldık ama enteresan bir şey var. İnternet, sosyal med-yayla birlikte şimdi çok daha büyük bir kesim karikatür okuyor. Bu da işinsevindirici iyi tarafı, insanların okuması bilmesi, beğenmesi. İnsanlar dahafazla karikatür okuyor ama dergilerin tirajı düşük...”

Page 4: Önce çizdi sonra filmini çekti!archive.ismmmo.org.tr/docs/YASAM/57YASAM/030_33.pdf · 2015-11-16 · ya yakınlaşır. Çizgi roman işin daha eğlenceli ve mizahi taraflarına

manda ise bizim Robinsonumuz daha gaddar, onuaşağılamaktan ve köle muamelesi yapmaktan ke-yif alıyor. Çizgi romanın bu sekiz kitaplık serü-veni içinde de Cuma da yavaş yavaş kafa tutmayabaşlıyor; o ilişki de kendi içinde aşamalar yaşı-yor. Ama yine de baskın karakter Robinson. Cumada ona ne olursa olsun ağabey demek durumunda.

Biraz da adaya düşen kızlar ve on-ların karşısında duman olan iki yalnız ka-rakterden bahsedelim… Kadınlar nasıl birkırılma ve algı oluşturuyor sizce o dün-yada?

15 yıl ıssız bir adada yaşayan iki adamındünyasına iki kadın düşüyor ve üzerine sanki cin-sellik ağırlıklı ve merkezli bir hikaye gibi algıla-nıyor ama çizgi romanı okuyanlar da bileceklerki aslında kızlara aşık oluyorlar. Bu kızlara aşıkolmaları ve evlenmek istemeleri çok normal. Film-de de bunu o tarafından işlemek istedim. İlk baş-ta öyle yaklaşıyorlar, dişi olarak bakıyorlar amasonrasında aşık oluyorlar. Çizgi romanda çok dahafazla şey yaşamışlardı, burada neredeyse üçte bi-rini verdik. Victor ve kızlarının geldiği blok oku-yucunun da sevdiği, neşeli, eğlenceli bir bölüm…Biz de filme onunla başlamak istedik.

Film sevilirse, tutarsa devamı gele-cek mi?

Evet hikayeleri hazır. Yapımcı için devamıgişeye endeksli. Benim için gişeden çok seyirci-nin gerçek hissiyatı. Kaç insanın bilet alıp girdi-ği değil de kaç insanın mutlu çıktığı aslında. Buveriyi de bir şekilde alıyorsunuz. Bütün roman uyar-lamalarında olan handikap çizgi romanda dahafazla geçerli. Romanı okuyan kişi onun film uyar-lamasından memnun olmaz. Bir tek Suç ve Ce-za’da 1960’da çekilmiş filmde (siyah beyaz)birtek onda hayal kırıklığı yaşamadım. Biz de çiz-gi romanı hiç bilmeyen, okumayan bir kesimin degidip keyif alabileceği komik ve eğlenceli bir filmyaptık diye düşünüyorum.

Niye siz çektiniz onu da merak et-tim açıkçası?

Daha önce iki yönetmenli bir deneyimimolmuştu ama kendi adıma ilk yönetmenliğim film

bu. “Yıllarca karikatür çizdim şimdi de yönetmenlikyapayım” düşüncesiyle yapmadım. İletişim fakültesimezunuyum ve yıllardır reklam yazarlığı ve dizisenaristliği yaptım. Bu dünyaya uzak değilim. Bufilme teknik olarak eksiklerimin de farkına va-rarak girdim, öyle gözüm kapalı girmedim. “Birçizgi roman filme çekilecekse bunu ben çekme-liyim; kendi düşen ağlamaz” dedim. Olmadıysada ben becerememişim olmalıyım diyerek girdim.Ondan dolayı pişman değilim.

Filmi Küba’da çektiniz; oraya dairgözlemlerinizi paylaşabilir misiniz?

Komünizm üzerine ayrı konuşmak lazımama sinema-TV sektörü açısından bakabiliriz. Son

yıllarda sektördeki gelişme ve değişmelerin he-pimiz farkındayız. Farkında olmadan da inanıl-maz profesyonelleştik. Küba’da birçok Türk dizisiniinsanların biliyor olması, internet üzerinden iz-lemeleri ilginç. Ama sektör olarak biz çok hızlı-yız. Fazla çalışıyoruz. O performansı tabii ki ora-da Kübalı ekipten beklemedik. Bir film yapılacaksao devlete bildiriliyor ve devlet ona ekip ayarlıyor.Ekibi devlet kuruyor gibi bir sistem var. Memnunolmadığınız kişiyle çalışmama şansınız yok, o yüz-den işler bu şekilde aksayabiliyor. Tabii işine aşıkbir sürü insan da var bu arada, ama olmayan davar. Ama halkın bilinç düzeyi vs. benim hoşumagitti açıkçası.

TEMMUZ-AĞUSTOS 2015 İSMMMO YAŞAM l 33

YAŞAM’IN

POR

TRESİYAŞAM

’IN PO

RTRESİ

REKLAM YAZARLIĞI DA YAPTIGürcan Yurt, 1973 yılında Ankara' da doğdu. Nüfusa "Özgür Yurt" ismiyle kaydoldu ve

5 yaşına kadar bu ismi taşıdı. 12 Eylül öncesi olaylarının baskısı altında ismi 1978 yılında mah-keme kararıyla "Gürcan" olarak değiştirildi. 1980-84 yılları arasında Almanya'da yaşadı. İlk, ortave lise öğrenimini Ankara'da tamamladı. Gençlik yıllarını geçirdiği Ankaragücü tribününde tekbir şampiyonluk bile göremedi. İlk karikatürleri 1992'de Gırgır, Avni, Hıbır, Deli ve LeMan der-gilerinde yayınlandı. 1997 yılında L-Manyak dergisinde "Robinson Crusoe & Cuma" öyküleriniyazıp çizmeye başladı. 1998 yılında Eskişehir Anadolu Üniversitesi, İletişim Bilimleri Fakültesi,Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü’nden mezun oldu. Çeşitli reklam ajanslarında 3 yıl rek-lam yazarlığı yaptı. 1999-2000 kışında son yılların en soğuk kışı yaşanırken Türkiye'nin en so-ğuk noktalarından biri olan Sivas Temeltepe'de askerliğini yaptı. 2001 yılında da "Cabbar Baba0070" tiplemesini yaratarak, 2 yıl bu serinin öykülerini yazdı. "Robinson Crusoe & Cuma" seri-sine ait 8, "Cabbar Baba 0070" serisine ait de 2 kitabı yayınlandı. O-HAA dergisinin editörlüğü-nü yaptı ve Koala dergisini çıkardı. Şimdilerde Penguen’de çiziyor.