MUHAMMED - cdn.islamansiklopedisi.org.trMUHAMMED cariye edindiği rivayeti yanında kendisini azat...

4
MUHAMMED cariye rivayeti kendisini azat edip da kaydedilmekte- dir. Hi cretin 7. (628), ilk müslü- manlardan olup birlikte Habe- hicret eden, orada yan olunca gurbet elde kalan, ka- bilesinin reisi Ebu Ümmü Hablbe ile evlendi. O da Hz. Peygamber'- den hadis rivayet Re- sOl- i Ekrem , daha sonra Hayber Gazve- si'n de esir ve ikinci bu öl en Safiyye bint Huyeyy'i al- Safiyye on hadis rivayet iki evlilik geçen MeymOne bint Haris ile evlendi. MeymOne hadis rivayet ResOluilah ve- fat geride dokuz (Nevevl, s. 33) . Onun nikah ve hal- de sebeplerle beraber ba- ilgili rivayetler de nakledil- mektedir (Abdülmü'min b. Halef ed-Dim- yatl, s. 89-120; Zeheb! , ll, 253-261; b k. son on kadar tek evli olarak Hz. Peygamber'in bundan sonraki evliliklerinin her biri özel sebeplere ca dört noktada toplamak mümkündür. 1. Dine son derece müslüman ölüp dul üze- rine himaye etmek. z. Araplar evlilik konusunda adetleri fiili örnekle 3. Bir kabileden veya aileden alarak bu yolla toplumunun sini 4. ilgilendiren ba- özel bilgileri Cennet ü'l-baki'da H z. Muhammed'in lbrahim ile üm mü Külsüm, ve Zeyneb' in 428 müslüman bilgi için bk. ÇOK Hz. Peygamber'in dördü erkek, dördü olmak üzere sekiz üç da ti r. Peygamberlikten önce ve ken- disinin künyesiyle na sebep olan ilk ve ilk ölen ne kadar konusunda ihtilaf XXIV. 538). Onun ar- Zeyneb, Ümmü KülsOm ve Tay- yib ile Tahir peygamberlikten önce vefat etti. Tayyib ile Tahir'in iki çocu k de- Abdullah bir ol- da rivayet (Belazürl, I, 405; Abdülber, IV, 1819; Nevevl, s. 28; Mizzl, 191) Cariyesi Mariye'den 8. (630) on sekiz ay ya- sonra öldü . ResOl-i Ekrem'in so- yu, kendisinden ay kadar sonra vefat eden küçük olma torun- devam : 20, "I:Iüsnü'l-]].ulul5", 8; Müsned, I, 403; ll , IV, 395, 404; VI, 25, 68, 256; Darimi. "Mul5addime", 2, o ; Bu- har!, "Cum'a", 5, 7, "lman", 2, 22, 43, "Vuçlü'", 59, "Te- yemmüm", 8, 59, 65, 2, "Teheccüd", 5, o, 16, 20, 27, "Cena'iz", 28, 32, ll, 20, 48-50, 52, 53, 54-59, 1, "Büy ü'", 34, "Vekalet", 5, 6, "Müsal5at", 6- 8, "Hibe", 1, 6, ll, ya ", 1, "Cihad" , 24, 34, 82, 84 , 89, 161, "Far- 'l-]].umus" , 3, 5, 19, "Enbiya'", 50, "Mena- 17, 23, 18, "Me- 20, "Megazl", 14, 23, 56, "Tef- slr", 3/17-20, 61/1, 33/7, 7, 1, 80, "Nafal5at", 1, 3, "Et'ime", 21, "Libiis", 18, "Edeb", 24, 29, 31, 38, 39, 48, 61, 68, 72, 77, 81, 90, 95, 30, "Da'a- vat",3 , "Ril5a15", 17, 18,20,"Eyman", 15;Müs- lim. "iman", 71-75,201 , 252,299 , 117, "Mesacid", 3, 4, 69, 74 , 78, 79, 94, 96, 105, 139, 143,215-221,304, 311, "Cum'a", 17-22, "Cena'iz", 60, "Zekat", 31, "Müsa15at", 120, "Cihiid" , 98, "Selam", 50, "Feza'il", 77, 79, 124, 125, 138, "Birr" , '"ilim", 2, "Zikir", 42 , "Zühd", 22, 34, 36 , 41; Ebü Davüd, "Tereccül" , 8, "Diy at", - 14 , "Sünnet" , 15 , "Edeb ;', 4, 127, 128; Tir- mizi. 42, 46 , "Raçla'", ll, "Birr" , 28, 36,69, "Zühd",34, 38, 44, 9, 21; Mace, "il5a- me", 174; N esai, "Cena'iz", 9, "I<:asame" , 23 , 24; Sa'd, et-Tabak;at, 422; VIII, Belazürl. Ensab, 405; Taberani. el-Mu'cemü ' l- kebir Harndi Abdülmecld es-Sel efi). Musul XXII , Faris, Esma'ü Resalillah ue me'aniha Ma ci d ez-Zehebl), Küveyt Abdülber, (Bi- cavl) , IV, 1819; Beyhaki, M. Said b. BesyGni Beyrut ll, 154-155; Nevevl. es-Siretü'n-nebeuiyye AbdürraGf Ali - Bessam Abdülvehhab el-Cabi ). 1400/1980 , s. 28-30, 32-33; Abdül- mü'min b. Halef ed-Dimyati, Kitabü f'lisa'i Re- sülillah 'aleyhi ue sellem ue eula- dühü ue men sale{ehü min ue l)ule- fa'ihim ue gayrihim Fehmi Sa'd). Beyrut 1409/1989; Mizzi, Ze- hebl, A'lamü'n-nübela' , Il, 109-223, 227-269; Heyseml. Mecma'u'z-zeua'id, Kahire 1407, VIII, 273-274; Süyütl , er-Riyazü 'l-enik:a {i esma'i l)ayri 'l-l)alfk;a M. Said b. Besyüni Beyrut 1405/1985; Muhammed b. Yü- suf es-Salihl. Ezuacü 'n-1'/ebi M. Nizamed- din ei-Füteyyih). 1413/1992, s. 31-33 ; Münavi, Feyzü 'l-k:adir, 429; Nu'manl, lam Tarihi: Saadet (tre. ömer ru l]). istanbul II, Tecrid Tercemesi, IX, 250-252; Ahmed Ma'a Kahire, ts. Ali Peygamberimiz'in istan- bul 1997 , s. 51-53, 65-67; Salih b. Abdullah b. Humeyd - Abdurrahman b. Muhammed b. Ab- durrahman b. Mellüh, Meusü'atü 1'/açlrati'n- na'im, Cidde I, 589- 593; Celal Yeniçeri. Peygamber, Deulet Aile Reisi Hz. Muhammed ue Ha- yat, istanbul 1420/2000 , s. 299-308; M. Ab- dülhay ei-Kettani, Hz. Peygamber'in Yönetimi: et-Teratibu' l-idariyye (tre. Ahmet Özel), istan- bul 2003, 576-577, 586-587, 602, 630; II, 154; Asri Çubukçu. XXIV, 538. Iii M. F) Hitabet ve Fes ahat i. etmek üzere ilahi vahyin ola- rak gönderilen bir peygamberin içinden toplumun dilini iyi bilmesi, güzel ve etkili sahip bu- (fesahat ve belagat) peygamber- özelliklerinden Nübüvvetle görevlendirilen ve Firavun'a bu- emredilen Hz. "Sözle- rimi iyi için dilimdeki tutuklu- çöz" da (Taha 20/27- 28) buna eder. Peygamberlerin, hitap ettikleri toplumun ilim ve sanatlarla desteklenmesi de etkili sa- bir kabul Nitekim büyünün revaçta bir top- luma gönderilen Hz . Musa'ya "asa" ve "yed-i beyza" mucizeleri, önem ve- rilen bir dönemde görevlendirilen lsa'ya ilgili mucizeler Hz . Mu- hammed'in ilk muhatap olan Arap toplumu ve hitabette, belagat ve fesahatte belli mevsimlerinde kurulan da ve hitabet düzenleni- yor, birinci gelen metinler ödüllendirile- rek en kutsal mekan kabul edilen Ka be'- nin ve hatip- ler toplumda kabile reisierinin yüksek bir mevkiye sahipti. Bu sebeple Hz. Muhammed'in böyle bir topluma pey-

Transcript of MUHAMMED - cdn.islamansiklopedisi.org.trMUHAMMED cariye edindiği rivayeti yanında kendisini azat...

Page 1: MUHAMMED - cdn.islamansiklopedisi.org.trMUHAMMED cariye edindiği rivayeti yanında kendisini azat edip nikahladığı da kaydedilmekte dir. Hicretin 7. yılında (628), ilk müslü

MUHAMMED

cariye edindiği r ivayeti yanında kendisini azat edip nikahladığı da kaydedilmekte­dir. Hicretin 7. yılında (628), ilk müslü­manlardan olup kocasıyla birlikte Habe­şistan'a hicret eden, kocası orada hıristi­yan olunca gurbet elde kalan, Kureyş ka­bilesinin reisi Ebu Süfyan 'ın kızı Ümmü Hablbe ile evlendi. O da Hz. Peygamber'­den altmış beş hadis rivayet etm iştir. Re­sOl-i Ekrem, daha sonra Hayber Gazve­si'nde esir alınan ve ikinci eşi bu savaşta ölen Safiyye bint Huyeyy'i nikahı altına al­dı. Safiyye on hadis rivayet etmiştir. Aynı

yıl, başından iki evlilik geçen MeymOne bint H aris ile evlendi. MeymOne yetmiş altı hadis r ivayet etmiştir. ResOluilah ve­fat ettiğinde geride dokuz eşi kalmıştır

(Nevevl, s. 33) . Onun nişanlanıp nikah kıymaktan vazgeçtiği ve nikahladığı hal­de bazı sebeplerle beraber olamadığı ba­zı hanımlarla ilgili rivayetler de nakledil­mektedir (Abdülmü'min b. Halef ed-Dim­yatl, s. 89-120; Zeheb! , ll, 253-261; ayrıca

b k. ÜMMEHATÜ' I-MÜ'MİNIN) .

Hayatının yaklaşık son on yılına kadar tek evli olarak yaşayan Hz. Peygamber'in bundan sonraki evliliklerinin her biri özel sebeplere dayanmaktadır. Bunları başlı­

ca dört noktada toplamak mümkündür. 1. Dine son derece bağlı bazı müslüman hanımları kocaları ölüp dul kalmaları üze­rine himaye etmek. z. Araplar arasında evlilik konusunda yerleşmiş yanlış bazı

adetleri fiili örnekle değiştirmek. 3. Bir kabileden veya aileden kız alarak bu yolla İslam toplumunun kaynaşıp bütünleşme­sini sağlamak. 4. Kadınları ilgilendiren ba­zı özel bilgileri hanımları vasıtasıyla diğer

Cennet ü'l-baki'da Hz. Muhammed'in oğlu lbrahim ile kız­ları üm mü Külsüm, Rukıyye ve Zeyneb'in mezarları

428

müslüman hanımiara öğretmek (geniş bilgi için bk. ÇO K EVLİLİK).

Hz. Peygamber'in dördü erkek, dördü kız olmak üzere sekiz çocuğu olmuş , oğul­

larının sayısının üç olduğu da söylenmiş­tir. Peygamberlikten önce doğan ve ken­disinin Ebü'l-Kasım künyesiyle anılması­

na sebep olan ilk oğlu ve ilk ölen çocuğu Kasım'ın ne kadar yaşadığı konusunda ihtilaf vardır (DİA , XXIV. 538). Onun ar­dından sı rasıyla Zeyneb, Rukıyye , Ümmü KülsOm ve Fatıma doğdu. Oğulları Tay­yib ile Tahir peygamberlikten önce vefat etti. Tayyib ile Tahir 'in iki ayrı çocuk de­ğil Abdullah adlı bir oğlunun lakapları ol­duğu da r ivayet edilmiştir (Belazürl, I, 405; İbn Abdülber, IV, 1819; Nevevl, s. 28;

Mizzl, ı. 191) Cariyesi Mariye'den 8. yılda (630) doğan oğlu İbrahim on sekiz ay ya­şadıktan sonra öldü. ResOl-i Ekrem'in so­yu, kendisinden altı ay kadar sonra vefat eden küçük kızı Fatıma'dan olma torun­larıyla devam etmiştir.

BİBLİYOGRAFYA :

el-Muuaıta' , "Nikal:ı", 20, "I:Iüsnü'l-]].ulul5" , 8; Müsned, I, 403; ll , 38ı; IV, 395, 404; VI, 25, 68, ı55 , 256; Darimi. "Mul5addime", 2, ı o; Bu­har!, "Cum'a", ı, " Bed'ü'l-val:ıy", 5, 7, "lman", 2, ı3, 22, 43, "Vuçlü'" , 59, "I:IayıZ " , ı3, ı4, "Te­yemmüm", ı, "Şalat" , 8, 59 , ıo6, "Eıan", ı4, ı6, 65, '"İdeyn", 2, "Tal5şlr" , 7-ıo, "Teheccüd", ı, 5, ı o, 16, 20, 27, "Cena'iz" , 28, 32, "İcare", ll, "Şavm", 20, 48-50, 52, 53, 54-59, "İ'tikiif" , 1, "Büyü'", 34 , "Vekalet", 5, 6, "Müsal5at", 6-8, "Hibe", 1, "Şehiidat " , 6, "Şull:ı " , ll, "Yeşa­ya", 1, "Cihad" , 24, 34, 82, 84, 89, 161 , "Far­zü 'l-]].umus" , 3, 5 , 19, "Enbiya'" , 50, "Mena-15ıb" , 17, 23, "Feza'ilüaşl:ıabi'n-nebl", 18, "Me­nal5Jbü'l-enşar", 20, "Megazl", 14, 23, 56, "Tef­slr", 3/17-20, 61/1, 33/7, " Feza'ilü'l-ı<:ur'an " , 7, "Nikal:ı" , 1, 80, "Nafal5at" , 1, 3, "Et'ime", 21, "Libiis" , 18, "Edeb", 24, 29, 31, 38, 39, 48, 61, 68, 72, 77, 81, 90, 95, "İsti'ıan" , 30, "Da'a­vat",3 , "Ril5a15", 17, 18,20,"Eyman", 15;Müs­lim. "iman", 71-75,201 , 252,299 , " I:Iayız", 117, "Mesacid", 3, 4, "Müsafırin", 69, 74, 78, 79 , 94, 96, 105, 12ı, 139, 143,215-221,304, 311, "Cum'a", 17-22, "Cena'iz", 60, "Zekat" , 31, "Şıyam", 55-6ı, ı72-180 , "Müsa15at", 120, "Cihiid" , 98, "Selam" , 50, 5ı , "Feza'il", ı, 5ı ,

77, 79, ıo9, 124, 125, ı26 , ı27, ı28, 138, "Birr" , ı42, '"ilim", 2, "Zikir", 42, "Zühd", 22, 34, 36, 41; Ebü Davüd, "Tereccül" , 8 , "Diyat",

-14 , "Sünnet" , 15, "Edeb ;', ı, 4 , 127, 128; Tir­mizi. "Şıfatü'l-J.5ıyame", 42, 46, "MenaJ.5ıb", ı, "Raçla'", ll, "Birr" , 28, 36,69, "Zühd",34, 38, 44, "Feza'ilü'l-ı<:ur'an", 9, 21; İbn Mace, "il5a­me", 174; N esai, "J<:ıyamü'l-leyl", ı7, "Cena'iz", ıo3, " Tal:ırim", 9, "İsti'aıe", ı, "I<:asame" , 23, 24; İbn Sa'd, et-Tabak;at, ı, 422; VIII, 52-ı40 ; Belazürl. Ensab, ı, 405; Taberani. el-Mu'cemü 'l­kebir (nşr. Harndi Abdülmecld es-Sel efi). Musul 1404/ı983, XXII , ı55-156 ; İbn Faris, Esma'ü Resalillah ue me'aniha (nşr. Ma ci d ez-Zehebl), Küveyt ı409/1989 ; İbn Abdülber, el-İstf'ab (Bi­cavl) , IV, 1819; Beyhaki, Şu'abü 'l-iman (nşr.

M. Said b. BesyGni ZağiGI), Beyrut 14ı0/1990,

ll, 154-155; Nevevl. es-Siretü'n-nebeuiyye (nşr. AbdürraGf Ali - Bessam Abdülvehhab el-Cabi ). Dimaşk 1400/1980, s. 28-30, 32-33; Abdül­mü'min b. Halef ed-Dimyati, Kitabü f'lisa'i Re­sülillah şallallahü 'aleyhi ue sellem ue eula­dühü ue men sale{ehü min jfureyş ue l)ule­fa'ihim ue gayrihim (n ş r. Fehmi Sa'd). Beyrut 1409/1989; Mizzi, Teh~ibü'l-Kemal, ı, 19ı; Ze­hebl, A'lamü'n-nübela', Il, 109-223, 227-269; Heyseml. Mecma'u'z-zeua'id, Kahire 1407, VIII, 273-274; Süyütl , er-Riyazü ' l-enik:a {i şeri).i esma'i l)ayri ' l-l)alfk;a (nşr. M. Said b. Besyüni Zağ!GI). Beyrut 1405/1985; Muhammed b. Yü­suf es-Salihl. Ezuacü 'n-1'/ebi (nşr. M. Nizamed­din ei-Füteyyih). Dımaşk 1413/1992, s. 31-33; Münavi, Feyzü 'l-k:adir, ı, 429; Şibll Nu'manl, İs­lam Tarihi: Asr-ı Saadet (tre. ömer Rı za !Doğ­ru l]). istanbul 1347/ı928, II, 842-ı052; Tecrid Tercemesi, IX, 250-252; Ahmed eş-Şerebasl, Ma'a esma'i'l-Muştafa, Kahire, ts. (Darü ' ş-şa ' b) ; Ali Yardım. Peygamberimiz'in Şemaili, istan­bul 1997, s . 51-53, 65-67; Salih b. Abdullah b. Humeyd - Abdurrahman b. Muhammed b. Ab­durrahman b. Mellüh, Meusü'atü 1'/açlrati'n­na'im, Cidde ı420/2000, I, ı94, 4ı5-5ı9, 589-593; Celal Yeniçeri. Peygamber, Deulet Başka­nı, Aile Reisi Hz. Muhammed ue Yaşadığı Ha­yat, istanbul 1420/2000, s . 299-308; M. Ab­dülhay ei-Kettani, Hz. Peygamber'in Yönetimi: et-Teratibu ' l-idariyye (tre. Ahmet Özel), istan­bul 2003, ı , 576-577, 586-587, 602, 630; II, ı50, 154; Asri Çubukçu. " Kasım" , DİA, XXIV, 538. Iii M. YAŞAR KANDEMİR

F) Hitabet ve Fesahati. İnsanları irŞad etmek üzere ilahi vahyin tercümanı ola­rak gönderilen bir peygamberin içinden çıktığı toplumun dilini iyi bilmesi, güzel ve etkili konuşma yeteneğine sahip bu­lunması ( fesahat ve belagat) peygamber­liğin özelliklerinden sayılır. Nübüvvetle görevlendirilen ve Firavun'a tebliğde bu­lunması emredilen Hz. Musa'nın , "Sözle­rimi iyi anlamaları için dilimdeki tutuklu­ğu çöz" şeklindeki duası da (Taha 20/27-

28) buna işaret eder. Peygamberlerin, hitap ettikleri toplumun önemsediği ilim ve sanatlarla desteklenmesi de etkili sa­yılmalarının bir gereği kabul edilmiştir. Nitekim büyünün revaçta olduğu bir top­luma gönderilen Hz. Musa'ya "asa" ve "yed-i beyza" mucizeleri, tıbba önem ve­rilen bir dönemde görevlendirilen lsa'ya tıpla ilgili mucizeler verilmiştir. Hz. Mu­hammed'in tebliğine ilk muhatap olan Arap toplumu şiir ve hitabette, belagat ve fesahatte altın çağını yaşıyordu. Yılın belli mevsimlerinde kurulan panayırlar­da şiir ve hitabet yarışmaları düzenleni­yor, birinci gelen metinler ödüllendirile­rek en kutsal mekan kabul edilen Ka be'­nin duvarına asılıyordu. Şairler ve hatip­ler toplumda kabile reisierinin arkasından yüksek bir mevkiye sahipti. Bu sebeple Hz. Muhammed'in böyle bir topluma pey-

Page 2: MUHAMMED - cdn.islamansiklopedisi.org.trMUHAMMED cariye edindiği rivayeti yanında kendisini azat edip nikahladığı da kaydedilmekte dir. Hicretin 7. yılında (628), ilk müslü

gamber olarak gönderilmesi, Arap dilini mükemmel kullanmasını ve etkili hita­bet yeteneğine sahip bulunmasını gerek­tiriyordu. Bazı ayet ve hadisler, ResGl-i Ekrem'in üstün hitabet yeteneğinin ona Allah tarafından verildiğine işaret etmek­tedir. Necm suresinde (53/3-6) Peygam­ber'in kendi arzusuna göre konuşmadı­ğı. bütün tebliğlerinin ilahi vahye dayan­dığı, bu konuda kendisini Cebrail'in eğit­tiği belirtilir. İstarn alimlerinin örfünde Kur'an'a namazda okunduğu için "vahy-i metlüv", hadisiere de "vahy-i gayr-i met­lüv" denilmiştir. ResGlullah'ın sözlerinin edebi niteliği hakkında, "lafız azlığı ile anlatım güzelliğini, mehabetle halaveti, harf sayısı azlığı ile anlam zenginliğini bir­leştirmiş. nadir kullanılan kelimelerle so­kak tabirlerinden ve yapmacıklıktan arın­mış tabii bir kelam" değerlendirmesi ya­pılmıştır (Cah iz, ll, 16-17). Hz. Peygamber hitabetinin mükemmel olmasına karşılık şiirle ilgilenmemiştir. Tebliğ görevi sıra­sında okuduğu ayetterin edebi üstünlü­ğünden etkilenen müşriklerin onun bir şair olabileceğini söylemeleri üzerine Kur'an - ı Kerim bu iddiayı reddetmiş (el­Hakka 69/4 1-43), kendisine şiirin öğretil­mediği ve esasen bunun gerekli olmadı­ğı ifade edilmiştir (Yasin 36/69; İbn Keslr, V, 626-630) .

ResGl-i Ekrem'in Arapça'nın farklı leh­çelerini de anladığı, zaman zaman bu leh­çelerle sorulan sorulara cevap verdiği bi­linmektedir. Genellikle onun örnek ahla­kıyla ilişkitendirilen "Beni rabbim terbiye etti ve terbiyemigüzel yaptı" mealindeki hadis (SüyGtl, !, 14-15,35, 51; AclGnl, 1, 72), Hz. Peygamber'in Arapça'nın çeşitli

Hz. Muhammed'in. sabrın insanı basarıva u l ast ı rdığ ını ifade eden özlü sözlerinden biri (Hasan Rıza 'nın celi sülüs levhası ,

. Maçka Mezat Bahar Müzayedesi: 13 Nisan 2003, s. 190)

lehçelerine dair bilgisine sahabenin hay­ret etmeleri üzerine buna cevap bağla­mında söylendiğinden, ayrıca "dili düz­gün ve güzel konuşma adabmm öğretil­mesi" anlamına da gelen "te'dlb" kelime­sinin kullanılmasından dolayı ResGlullah'ın Arapça'yı mükemmel bir şekilde konuş­masının ilahi bir eğitimden kaynaklandı­ğını vurgulamış olması bağlama daha uy­gun görünmektedir.

Nübüwetle görevtendirilince kendisine özdeyişler ve nihai gerçekleri ifade etme yeteneği (cevamiu' l-kelim ve faslü'l-hi­tab) verildiğini belirtınesi (Buhar!, "i<ti­şam", ı , "Cihad", 122: Müslim, "Mesacid", 5-8) üstün hitabetin onun nübüwetinin bir gereği olduğunu göstermektedir. Bil­hassa "cevamiu'l-kelim" türü hadisler­deki güzelliğin ve tesiri n temel sebebi az sözle zengin mana ifade etmektir. Uzun hadislerde de cümleler i'caz vasfını taşı­makta olup gereksiz kelime ve ifadeler­den arındırılmıştır. İslami hayatı kısaca özetleyen. "İnandım de, sonra dürüst­lükten ayrılma" (Müsned, lll, 4 13; Müs­lim, "Iman", 62): "Utanmıyorsan dile­diğini yapa bilirsin" (Buharl, "Enbiya'", 54, "Edeb", 78; EbG DavGd, "Edeb", 6); "Anlatımın öylesi vardır ki büyü tesiri­ne sahiptir" (Buhar!, "Tıb", 51; Müslim, "Cumca", 47) mealindeki hadisler bu ko­nudaki örneklerden bazılarıdır. Cevamiu'l­kelim türü hadislerin birçoğu kısa, özlü ve çarpıcı sözler olduğundan müslüman­lar arasında yayılarak mesel halini almış­tır. Bunlar literatürde "emsalü'l-hadls" adı verilen hadislerin ikinci grubunu oluş­turur. Abdullah b. Amr b. As'ın ResGlul­lah'tan öğrenip ezberlediğini söylediği 1000 kadar meselin (Müsned, IV, 203) ço­ğunu bu tür hadisler teşkil eder. Allah Te­ala'nın Peygamber'i vasıtasıyla gönderdi­ği ilim ve hidayeti toprağa düşen bol yağ­murla, bundan yararlanan ve yararlan­mayan insanları da verimli ve killi , kaygan toprakla temsil eden hadis de (Buhar!, "<ilim", 20: Müslim, "Feza'il", 15) hadis mesellerinin birinci grubuna ait en güzel örneklerdendir (bk. MESEL)

Hz. Peygamber, kendisi Arap dilini gü­zel konuştuğu gibi ashabını da düzgün konuşmaya teşvik eder, ifade hatalarını düzeltir, insanın güzelliğinin dil ve ifade­sinde olduğunu söylerdi. Doğru bulmadı­ğı kelimeleri ve özel isimleri değiştirdiği gibi bazı kelimelerin anlamını da değiş­tirmiştir (Hattabl. I, 67; Hakim, IV. 323) . Birçok tabiri Arapça'ya ilk kazandıran odur (Müsned, I, 207; Cahiz, ll, I 5; Müslim, "Ci­had", 7 6). ResGl-i Ekrem hitap ettiği kişi-

MUHAMMED

terin akıl ve kültür düzeyine uygun ifade­ler kullanır. ashabın ın da böyle yapmasını isterdi. Genellikle az ve öz konuşur, bunu dinleyiciterin istekli olduğu zamanlarda ve namaz gibi ibadetlerden önce veya sonra yapardı (Buharl, "ilim", ı ı). Gerek­siz veya abartılı konuşmaları, kahin seei­leri gibi yapmacık sözleri eleştirirdi (Müs­ned, III, 117, 176; Ebu DavGd, "Edeb", 94). Ayrıca manayı boğan, aniatılmak isteneni muğlak hale getiren, kafiye ve seci adına az bilinen kelimeleri kullanan, içi boş ke­limelerle insanları etkilerneye çalışan ka­hinleri tenkit etmiştir (Kinde Kralı Hucr b. Haris'in kat ied il eceği kehanetine dair Cahiliye dönemi seei li ifadeleri için bk. Ebü'l-Ferec e l-İ sfahanl, IX , 84). Böylece Resülullah, nesri sanat simgesi kabul edi­legelen seeinin tekellüfünden kurtarmak. seeiyi tabii sınırlarına çekmek suretiyle Arap edebiyatında önemli bir değişiklik yapmıştır. Söz sanatının temel özellikle­rinden biri de hatibin edebi zevke. has­sas bir kulağa sahip oluşunun belirtisi sa­yılan üs!Gptaki ahenktir. Ahenk kelime. cümle veya kelamda olabilir. Hz. Peygam­ber'in hadislerinde bu türden birçok ör­nek bulunmaktadır.

Samimi bir eda ile konuşan ResGl-i Ek­rem harfleri ve kelimeleri tane tane ve sükGnetle telaffuz eder (Buhar!, "Mena­)5ıb", 23; E bO DavGd, "<ilim", 7, "Edeb", 18), bazan aniaşılmadığını farkettiği veya öne­mini vurgulamak istediği yerleri üç defa tekrarlar ( Buharl, "<ilim", 30; E bO DavGd, "Edeb", 18), duruma ve ihtiyaca elverişli kelimeleri özenle seçerdi. Eleştirilerinde belli kişileri hedef almadan genel ifade­ler kullanırdı. Konuşmalarını sevgi, şefkat ve merhamet dolu bir gönül (Al-i İmran 3/159), sevecen ve mütebessim bir çehre ile yapardı. Ses tonunu dinleyiciterin du­rumuna göre ayarlar ve konuşmasını ha­reketleriyle etkileyici hale getirirdi (Müs­ned, IV, 223; İbn Sa'd, I, 250) .

Hitabelerde soru- cevap tarzının ilk de­fa Hz. Peygamber tarafından uygulandığı kaydedilmektedir. Önemli ya da anlaşıl­ması zor meselelerde konuşmalarına so­ru sorarak başlardı; bu aynı zamanda di­yaloga zemin hazırlayan bir yöntemdi. Rivayete göre ResOl-i Ekrem bir gün, "Müflis kimdir. bilir misiniz?" diye sor­muş. ashap, "Bize göre müflis parası ve malı tükenen kimsedir" şeklinde cevap vermiş. bunun üzerine Resuluilah şöyle demiştir : "Ümmetimin müflisi kıyamet gününde namazı. orucu ve zekatı ile ge­len, fakat buna sövmüş. şuna iftira et­miş, onun malını yemiş. öbürünün kanı-

429

Page 3: MUHAMMED - cdn.islamansiklopedisi.org.trMUHAMMED cariye edindiği rivayeti yanında kendisini azat edip nikahladığı da kaydedilmekte dir. Hicretin 7. yılında (628), ilk müslü

MUHAMMED

nı dökmüş. diğerini dövmüş olan kimse­dir. Sonunda sevaplarından şuna buna dağıtılır. Eğer sevapiarı borcunu ödeme­den tükenirse alacaklılarının günahların­dan alınıp ona yüklenir ve neticede ateşe atılır" (Müsned, ll, 303,334, 372; Müslim , "Birr". 59). Onun sözlerinde çeşitli diya­log şekilleri görülmektedir. İlk anda ga­ripsenebilecek bir fikir ortaya atarak sö­ze başlamasının örneklerinden biri şu­dur: "Zalim de olsa mazlum da olsa kar­deşine yardım et! " Birinin, "Ya Resülel­Iah, mazlum olduğunda ona yardım ede­yim, ancak zalim ise nasıl yardım edebi-

. !irim?" demesi üzerine şu cevabı vermiş­

tir: "Zulmetmesini engellersin, bu da ona bir yardım sayı lır" (Müsned, lll, 99, 20 ı ;

Buh arl, " İkrah" , 7) . ·

Resülullah ' ın Necran'dan gelen bir he­yetle Hz. lsa hakkında yaptığı tartışma gibi bazı konuşmaları münazara şeklin­de olmuştur (Taberl.JJJ, 162-163). Hitabe­lerini zaman zaman ayet. Arap şairlerinin beyitleri, temsil ve edebi sanatlarla süs­lemiştir (Buharl, "Şavm", 2; AclGnl, ı. 272). Hakka davet. iyiye teşvik , kötülüğü en­gelleme. hidayet, ilim, tövbe, sevgi, şef­kat ve toplumsal sorumluluk bilinci gibi soyut kavramlar Hz. Peygamber'in hadis­Ierinde temsili teşbih formunda işlen­miştir.

Şiiri besleyen kaynak ve güzelliğini sağ­

layan unsur hayaldir. Şiir vasfından uzak bulunan hadislerin üslübunda ise ger­çekçilik, kapsayıcılık ve incelik hakimdir. Bununla birlikte hadisler teşbih . temsil ve tasvirle ilişkili bulunan hususlarda ha­yale de yer verir; bu tür hadislerde in'san. hayvan ve ayrıca soyut değerlerle ilgili so­mut tasvirler bulunur. Tasvirin en önemli aracı teşbih ve temsildir. Aşağıdaki hadis buna örnek teşkil eder: "Cimri ile cömer­din hali şu iki adamın durumuna benzer : İkisinin de üzerinde göğüslerinden köprü­cük kemiklerine kadar uzanan çelik zırh vardır. Cömert olan kişi her sadaka veri­şinde zırhı genişleyerek vücudunu kaplar. parmaklarını örter, hatta yerde sürünen zırh ayak izlerini siler. Cimri de sadaka vermeye niyetlendikçe zırhının halkaları bedenini sıkar. adam bunları genişletme­ye çalışsa da halkalar genişlemez" (Bu ha­ri , "Zekat". 28, "Cihad" . 89; Müslim . "Ze­kat", 76, 77 ). Hadislerdeki temsili teşbih­Ierin birçoğunda soyut değerler hikaye. anekdot ve kıssalarla temsil edilerek an­latım daha canlı hale getirilir. Allah ' ın ,

kulunun tövbesi karşısında duyduğu se­vinç şu şekilde tasvir edilmektedir : "Al­lah, kendisine dönüş yapan kulunun töv-

430

besine içinizden birinizin en üst düzeyde­ki sevincinden daha çok sevinir. Bir kişi çölde giderken üzerinde yiyecek ve içece­ği bulunan bineği elinden kurtulup kaçar. Fakat ümidini keserek bir ağacın gölge­sinde yattığı sırada birden onu baş ucun­da dikilmiş bulur. Hemen yularından ya­pışır ve aşırı sevincinden dolayı yanıla­rak, 'Allahım! Sen benim kulumsun, ben de senin rabbinim ' der" (Buharl, "Da<a­vat" , 4) .

Hz. Peygamber'in kısa teşbihleri de öz­gün olup daha önce hiçbir Arap şairi ve hatibi tarafından dile geti rilmemiştir :

"Mümin müminin aynasıdır"; " İnsanlar tarağın dişleri gibi eşittir"; "Hayra vesile olan onu yapan gibidir." Resülullah ' ın ba­zı benzetmeleri Kur'an'dan mülhem olup oradaki teşbihlerin tefsiri konumunda­dır: "Sevgi, şefkat ve merhametle kay­naşma ve dayanışmada müminlerin du­rumu taşları birbirine kenetlenip kaynaş­mış olan bir bina gibidir" temsili Saf süre­sindeki ayetten (61/4) mülhemdir (Müs­l im, "Birr", 65-67). Hadislerde. Kur'an'da olduğu gibi cinsel meselelerin edep ve nezahet dahilinde anlatımında kullanılan kinaye üslGbuyla irad edilm i ş tasvir ör­nekleri de mevcuttur: "Bir kadının peçe­sini açan erkeğe onun mehrini ödemesi vacip olur" mealindeki hadiste (Ebü' l-Fe­rec İ b n ü ' l-Cevzl , ll , 284) cinsel ilişki peçe açma kinayesiyle anlatılmıştır. Bir saha­bi hakkında söylediği, "Sopayı omuzun­dan bırakmaz" sözünde (Müslim, "Tala~" ,

36). sıkça yolculuk yapmanın veya daha kuwetli rivayete göre çok dayak atmanın (M üslim, "Tala~", 43; Nevevi, X, 97) kina­ye üslübu ile anlatımıdır.

ResGl-i Ekrem dinleyicilerini bıktırma­maya azami özen gösterir, ashabından da aynı şekilde davranmalarını isterdi. Bu sebeple konuşma ve hutbelerinin çoğu kısa ve özlü cümlelerden teşekkül eder­di. Onun bir kısım konuşmaları bazı ayet­lerle kısa süreleri okumaktan ibaretti ; özellikle bayram ve cuma hutbelerinde bazan sadece Kaf ve Kamer sürelerini okurdu (İ bn Keslr, VI. 394, 467).

Hitabelerde yüksekçe bir yere çıkma ,

konuşma esnasında elde asa. yay ve kılıç bulundurma gibi adetler Cahiliye döne­minden kalmıştır. Hz. Peygamber. Mek­ke'de Safa tepesindeki ilk konuşmasını bir kayanın üstünde yapmış. Medine dö­neminin ilk yıllarında hitabelerini Mes­cid-i Nebevl'de bir hurma kütüğü , daha sonra üç basamaklı bir minber üzerinde irad etmiştir (İ bn Sa'd, ı . 250-25 1 ). Medi­ne dışındaki konuşmalarını ise uygun bir

yüksekliğe , deve üzerine (a.g.e., ll, 185; Hakim, ı . 389). Kabe'nin basarnaklarına çıkarak ( İbn Hi şam , IV, 40 ). savaş esnasın­daki cuma hutbelerinde elinde yay (Hey­semi, ll , 187). barış zamanlarında da asa ( İbn Sa'd, ı. 377) tutarak icra ederdi.

Hz. Peygamber'in hitabeleri, Cahiliye dönemindeki benzer konuşmalardan muhteva bakımından olduğu gibi şekil

bakımından da farklıdır. Cahiliye hitabe­Ierinde başlangıç ve sonuç kısımları bu­lunmazken onun hutbeleri Allah'a hamd ve senaile başlar. selam. istiğfar veya ko­nuya uygun bir dua ile sona ererdi (Ömer el-Kutayti. s. 63-64) Cahiliye hatiplerinin savaş konuşmalarında intikam ve savaşa teşvik teması hakimken Resülullah ' ın hi­tabelerinde tevhidi yayma ve sevaba nail olma teması vurgulanmıştır. Cahiliye dev­ri taziye konuşmalarında dünyanın gad­darlığı . verdiğini geri aldığı . göçenin geri dönmeyeceği gibi konular işienirken Hz. Peygamber' in bu tür konuşmalarında ölümün fani hayattan baki hayata geçişi sağlayan bir ümit kapısı olduğu belirtil­miştir (a.g. e., s. 47-52).

ResGl-i Ekrem'in insanları dine davet esnasında muhataplarını etkileyip ikna etmek için başvurduğu en önemli yön­tem hitabetti. Nübüwetin ilk yıllarında. "En yakın akrabanı uyar!" meali n deki ayet (eş-Ş u ara 26/2 14) gelince Safa tepesinde yaptığı İslam'a çağrı konuşması İslam hi­tabetinin bilinen ilk örneğidir (Ahmed Ze­ki Safvet. ı . 147; Abdülhamld Şakir, s. 21-23). Onun Mekke dönemindeki konuşma­larında yalnız İslam'a davet teması yer alırken Medine devrinde ibadetleri yeri­ne getirme çağrısından başka fetih . sa­vaş. barış . iç ve dış siyaset, ahlak vb. ko­nularda çok sayıda hutbe irad etmiştir (Ahmed Zeki Safvet, 1, 163 -170; Şevki Dayf, s. 106-1 07 ). İnsan hayatının her alanıy­la ilgili hitabeleri bulunan Hz. Peygam­ber' in içtimal hutbelerinde insanların eşitliği , kardeşliği. batı! inanç ve hurafe­lerden kurtulma. toplumun ıslahı , aile sorunları , eşierin hak ve sorumlulukları .

eğitim öğretim meseleleri, yoksulluk, sa­daka, zekat ve sosyal dayanışma, dargın­ları barıştırma gibi konular ele alınmış­tır. Vaaz ve nasihatlerinde mükafat ve ce­zaları hatırlatma . iyiliği emretme, kötü­lükten sakındırma , yalnız dünyaya bağ­lanıp ahireti unutmama. takva, dua ve tövbe, doğruluğa teşvik, ölüm, haşir ve hesap gibi meseleler işlenmiştir. Veda haccı esnasında büyük bir kalabalığa hi­taben yaptığı konuşma Allah'a iman, in­san haklarına saygı, özellikle kadın hakla-

Page 4: MUHAMMED - cdn.islamansiklopedisi.org.trMUHAMMED cariye edindiği rivayeti yanında kendisini azat edip nikahladığı da kaydedilmekte dir. Hicretin 7. yılında (628), ilk müslü

rının gözetilmesi, dini bağların güçlendi­rilerek din kardeşliğinin korunması. Kur­'an'a ve Sünnet'e sarılmanın önemi gibi temel konuları içermektedir (bk VEDA HUTBESİ).

Hz. Peygamber'in yalnız Medine'de ir ad ettiği cuma hutbeleri 500 civarındadır.

Bunlara sabah namazlarından sonra yap­tığı sohbet konuşmaları da eklenirse hut­be ve hi ta be sayısı 1 OOO'i geçer (Kaza n cı. s. ı ı). Hadis, siyer, megazl. tarih. edebi­yat ve muhadarat kitaplarında dağınık halde bulunan hutbe ve hitabelerini der­leyen başlıca eserler şunlardır: Ali b. Mu­hammed el-Medainl, Ijutabü'n-nebi ( ib­nü'n-Nedlm. s. ı 14) ; Abdülazlz b. Yahya el-CelQdl, Ijutabü'n-nebi (Hediyyetü'l­'arifin, I, 57 I); Muhammed b. Ca'fer el­İsfahanl. Ijutabü'n-nebi; Ca'fer b. Mu­hammed el-Müstağfirl, Ijutabü'n-nebi (Keşfü'?-?UnO.n, I, 71 5); M. Ali Ekrem el­Arvl, el-Ijutabü'l-Muştafaviyye (Kalkü­ta 1313); Halil el-Hatlb, İt]Jdtü'l-enam bi-]].utabi Resilli'I-İslam (Tanta 1954) ve Ijutabü'l-Muştafa (Kahire 1983); Nasr b. Hızır el-Erblll, Ijutbetü'l-veda' (Keşfü'?-?UnO.n, I, 715); Ömer el-Kutaytl. Ijutabü'r-Resul (Tunus 1990); Ahmed ZeKi Safvet. Cemheretü ]].utabi'l- 'Ara b (Kah i re ı 962); Abdülhamld Şakir, Ijuta­bü'r-Resul (Trablus 1415/1995); Ahmet Lütfi Kazancı, Peygamber Efendimizin Hitabeti (istanbul ı 980) M. Şefik Arva­sl'nin, H u tab-ı Nebeviyye (Camiu 'l-hu­tab) adlı eseri, Musul hakimi Ubeydullah b. Ved'an'ın derlediği Hz. Peygamber'e ait kırk hutbenin tercümesini kapsar (is­tanbul 1965).

BİBLİYOGRAFYA :

Müsned, I, 207; ll, 244, 303, 312, 334, 372; lll, 99, 117, 176, 201, 413, 425; IV, 203, 223, 404; a.e. (ArnaOtl. XXIV, 256-258; Buhar!, "{\ader", 13, "TevJ:ıld", 34, "Vu~ü'", 75, "Da'a­vat", 4, 6, 7, 9, "ikrah", 7, "Şehadat", 10. "Edeb", 6, 78, "isti'zan", 35, "'!*", 2, "Keffa­rat", 6, "Şeriket", 6, "Ril).al).", 6, "Zekat", 28, "Talal). ", 24, "Libas", 9, "Şirb", 9, "Me~alim", 23, "İ'tişam", 1, "Cihad", 89, 122, "Th'blr", 22, '"ilim", 11, 20, 30, "Enbiya"', 40, 54 , "Edeb", 78, "Menal).ıb", 23, "Selam". 153, "Tıb" , 51, "Şavm", 2; Müslim, "Iman", 62, 136, "Mesa­cid", 5-8, "Tevbe", 7, 31, "Feza'il", 15, 17-19, "Cihad", 76, "Zekat", 35, 76, 77, "Cum'a", 47, "Talal).", 36, 43, "Birr", 59, 65-67; Ebu DavCıd, "Edeb", 6, 18, 94, '"ilim", 6, 7, "Cum'a", 23; Tir­mizi, "Et'ime", 45, "Edeb". 76-82; İbn Ma ce. "Edeb", 11, "Zühd", 30; ibn Hişam, es-Sf re, Beyrut, ts. (Darü'l-dli.l, 152, 237; ll, 147, 212; IV, 40-41, 153, 187, 219; İbn Sa'd, et-Taba~at, Beyrut 1978, 1, 200, 216, 250-251, 377, 451; ll , 185; Cahiz. el-Beyan ue't-tebyin (nşr. Abdüs­selam M. Ha rün). Kahire 1395/1975, ll , 15-17; Taberl, Tarif:ı (Ebü 'l-Fazl). lll, 162-163; Ebü'I­Ferec el-isfahan1, el-Egani, IX, 84; ibnü'n-Ne-

dim. el-Fihrist JTeceddüd). s. 114; İbn Cinn1. el­/jaşa'iş (nşr. M. Ali en-Neccar) . Beyrut, ts. ıoa­rü'l-kitabi'I-ArabTI. ll , 8; Hattab1. Garibü '1-f:ıa­diş (nşr. Abdülkerim İbrahim ei-Azbavi). Dımaşk 1402/1982, ı , 64-70;Hakim. el-Müstedrek (Ata ı. 1, 389; IV, 323; Şerif er-Rad1, el-Mecazatü'n-ne­beuiyye (nşr. Taha M. ez-Zeynil. Beyrut 1406/ 1986, tür. yer.; Ebü'I-Ferec ibnü'I-Cevz1. et- Taf:ı­~i~ fi ef:ıadişi'/-f:ıil[ıf( nşr. Mes·ad Abdülhamld M . es-Sa 'den1- Muhammed Faris). Beyrut 1415/1994, ll, 284; Nevev1, Şerf:ıu Müslim, X, 97; İbn Kesir. Te[sfrü'l-jfur'an, Beyrut 1385/ 1966, V, 626-630; VI, 394, 467; Heysem1. Mec­ma'u 'z-zeua'id, Beyrut 1982, ll , 187, 19Q; VII, 266; X, 298; Süyüt1. el-Cami'u'ş-şagir, Kahire 1402/1982, I, 14-15,35,51, 107, 109, 145; Keş­[ü ';;-;;unun, ı, 715; Aclün1. Keş[ü '1-f:ıafa', I, 72, 272, 399; Hediyyetü '1-'arifin, ı, 571; iliyya ei­Hav1. Fennü'l-f:ıatabe, Beyrut 1961, s. 77-98; Ahmed Zeki Safvet. Cemhere tü f:ıutabi 'l-'Arab fi 'uşüri'I-'Arabiyyeti'z-zahire, Kahire 1962, I, 147, 163-170; Kehhiıle. el-Edebü '1-'Arabi {i'l-Cahi­liyye ue'I-İslam, Dımaşk 1392/1972, s. 178-180, 185-189; M. Abdülmün'im ei-Hafac1. el­f;iayatü 'l-edebi fi 'aşri şadri'I-İslam, Beyrut 1973, s. 117-151; izzeddin Ali es-Seyyid, el­f;iadişü 'n-nebeui mine'l-uicheti'l-belagıyye,

Kahire 1392/1973, tür.yer.; Mustafa Sadık er-Rafi1, Tarif:ıu adabi'I-'Arab, Beyrut 1394/ 1974, ll , 281-307; Ahmet Lütfi Kazancı. Pey­gamber Efendimizin Hitabeti, istanbul 1980; Muhammed b. Lutfi es-Sabbağ, el-f;iadişü 'n­nebeuf, Beyrut 1407/1986, s. 43-113; Nayif Ma'rCıf. el-Edebü '/-İslami, Beyrut 1990, s. 31-44, 51-56; Ömer ei-Kutayt1. f;iutabü 'r-Resül, Tunus 1990, s. 47-52, 63-64; Abdülkadir Hü­seyin, Min Belagati'n-nübüuue, Kahire 1412/ 1993, tür. yer.; Abdülhamld Şakir. ljutabü 'r-Re­sül, Trablus 1415/1995, s. 21-23; Şevki Dayf, ei-'Aşrü'l-İslamf, Kahire, ts. (Darü'l-maarif). s. 106-107; Ahmed Hasan ez-Zeyyat. Tarif:ıu'l­

edebi'I-Arabi, Kahire, ts. (Daru nehdati Mısr), s. 19-27; M. Ebü Zehre. el-/jatabe, Kahire, ts. 1 Darü 'l-fikri'I-Arab1). s. 225-228; M. Yaşar Kan­demir, "Cevamiu 'l-kelim", DİA, VII, 440; Hüse­yin Elmalı. "Hitabet", a.e., XVlll, 158-159.

Iii İSMAİL DURMUŞ

G) Siyasi ve Askeri Kişiliği. Resülul­lah'ın peygamberlik misyonu, ferdi ve manevi hayat kadar maddi ve içtimal ha­yatın da mükemmellik ölçüsünü ortaya koymayı ve her iki alanda insanlara kıla­vuzluk yapmayı kapsamaktadır. Müslü­manlar bu inanca sahip olmakla birlikte Kur'an ve Sünnet'in ilkeleri ışığında ma­nevi olgunluğu, erdemli bir ferdi hayat kadar düzenli ve huzurlu bir sosyal hayat için de ulaşılması gereken bir amaç ola­rak gördüklerinden teorik plandaki ilgi­leri daha çok onun ferdi ve manevi haya­ta kılavuzluğu üzerinde yoğunlaşmış ve siretiyle ilgili literatür de bu yönde geliş­miştir. Batı dünyasında ise din ile hayatın maddi alanlarını birbirinden ayıran yay­gın telakki çerçevesinde peygamberliğin yalnızca ferdi ve manevi hayata kılavuzluk şeklinde kabul edilmesi , ResGl-i Ekrem'in

MUHAMMED

sosyal misyonu ve tarihi rolünün kavran­masında karşılaşılan ciddi zorlukların ba­şında gelmekte ve dolayısıyla ResOluilah sosyal ve siyasal hayata fazlaca yönelmiş görülmektedir. Bir diğer problem de Ba­tı'nın yüzyıllar boyunca karşı karşıya kal­dığı ve savaştığı rakip bir uygarlığın kuru­cusu olarak Hz. Peygamber hakkında Or­taçağ boyunca teşekkül eden ön yargılar­dan ve menfi tasawurdan hala kurtula­mamış olmasıdır.

ResGl-i Ekrem'in olağan üstü başarısı iki farklı bakış açısına göre izah edilmeye çalışılmıştır. Birincisi, Allah tarafından peygamber olarakseçildiği ve dolayısıyla başarısının ilahi kaynaklı olduğu. ikincisi başarısının tarihi ve diğer tecrübl sebep­lere dayandığı, özellikle dikkat çekici lider­lik vasıflarının ve karizmatik şahsiyetinin bu konuda etkisinin bulunduğu şeklinde­dir. İlki genelde din alimleriyle diğer İna­nanların, ikincisi Batılı araştırmacılarla tarihçilerin takip ettiği yoldur. Onun Kur­'an'da vurgulanan örnek kişiliğiyle ta­rihi kişiliğini yansıtan bu iki yönü bir­biriyle çelişmeyip her biri kendi araş­tırma yolunu ve analiz yöntemini izle­yen iki ayrı sorgulamayı gerektirir. Al­lah'ın elçisine yardım ve desteği bir mü­min için açık ve tartışılmaz olmakla bir­likte Resülullah'ın başarısını izahtasahip bulunduğu üstün vasıfları gözardı etmek, onun bir insan olarak büyüklüğünü sade­ce ilahi mesajı nakleden önemsiz bir va­sıta seviyesine düşürme tehlikesini taşır (EF [ing. J, VII, 360). Bu durumda getirdiği mesajı bizzat aniayıp yaşayarak insanlara gösterme ve toplumu dönüştürme mis­yonunu. sosyal hayattaki kılavuzluk rolü­nü kavramada da zorlukla karşılaşılır.

Hz. Peygamber çeşitli ayetlerde belir­tildiği üzere diğer insanlar gibi bir insan­dır (el-isra I 7/93; el-Kehf 18/1 lO; Fussılet 41/6). Fakat insanlara örnek olduğuna (el­Ahzab 33121 ). yüksek bir ahlak üzere bu­lunduğuna (el-Kalem 68/4).Allah'ın lutuf ve esirgemesine nail olduğuna, kendisine hikmet bahşedildiğine (en-N isa 4/1 ı 3; el­isra ı 7139. 87), ilim verildiğine (el-Bakara 2/145;AI-i imran 3/6 1; er-Ra'd 13/37), ka­ba ve katı yürekli olmadığına (Al-i im ran 3/ 1 59). insanlardan korunduğuna (el-Ma­ide 5/67). ilahi yardımla desteklendiğine (el-Enfal 8/62; et-Tevbe 9/40; el-Feth 48/ 3). ilahi gözetim ve koruma altında bu­lunduğuna (et-Tür 52/48). hidayete, dos­doğru yola erdirildiğine (el-En'am 6/16 ı; Yasin 36/4; ez-Zu hruf 43/43; el-Feth 48/2; el -Hac 22/67; ed-Duha 93/7). hak ile gön­derildiğine (ei -Bakara 2/1 ı 9; en-N isa 4/

431