Medikent - Aralık 2012

92
Kent Sağlık Grubu’nun ücretsiz yayınıdır. ISSN: 1307-2242 Aralık 2012 / Sayı 12 • www.kenthospital.com Kent Haber Girişimsel Radyoloji Nükleer Tıp Özel Sağlık Sigortası Radyoloji Menopoz Tanı ve Görüntüleme Merkezlerimiz Radyoloji Laboratuvar Nükleer Tıp Patoloji Girişimsel Radyoloji

description

Tanı ve Görüntüleme Merkezlerimiz; - Radyoloji - Laboratuvar - Nükleer Tıp - Patoloji Girişimsel Radyoloji

Transcript of Medikent - Aralık 2012

Page 1: Medikent - Aralık 2012

Kent Sağlık Grubu’nun ücretsiz yayınıdır.

ISSN: 1307-2242Aralık 2012 / Sayı 12 • www.kenthospital.com

Kent Haber

Girişimsel Radyoloji

NükleerTıp

Özel Sağlık Sigortası

Radyoloji Menopoz

Tanı ve Görüntüleme Merkezlerimiz

RadyolojiLaboratuvarNükleer TıpPatolojiGirişimsel Radyoloji

Page 2: Medikent - Aralık 2012

http://twitter.com/kentsaglikgrubu

MedikentKent Sağlık Grubu'nun ücretsiz kurumsal iletişim yayınıdır. İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Dr. Ruşen YıldırımGenel Yayın Yönetmeni Nesrin COŞKUNEditörElif DÜNDARYayın KuruluProf. Dr. Ahmet Yiğit GÖKTAYDoç. Dr. Latife DOĞANAYUzm. Dr. Gültekin TAŞUzm. Dr. Ebru ACARUzm. Dr. Alper YÜKSELUzm. Dr. Ali Osman EVLİCEUzm. Dr. Dilşat ÇAMLIUzm. Dr. Onur SUMANProf. Dr. Namık DEMİRProf. Dr. Ömer HARMANCIOĞLUProf. Dr. Teoman SÖHMENUzm. Dr. Atiye AYRALOpr. Dr. Safiye KÜÇÜKGÜLUzm. Dr. Zülfikar DANAOĞLUKatkıda BulunanlarErol TÜFEKÇİNejat PAKSOYDide GÖKÇENuran GÜNAYDINMüjde TEZELDerya CÖMERTAslı ERZERENAli DOĞANŞehriban ARSLANGrafik TasarımİFŞA-İ UMUMİ -Art Director Burhan GÜ[email protected]ı Öncesi HazırlıkSTL MEDYA Ltd. Şti.Tel: 0232 486 88 86 Faks: 486 51 18www.stl.com.trYönetim Yeri8229/1 Sokak No: 56 Çiğli / İZMİR Tel: 0232 386 70 70 (pbx) Faks: 0232 386 70 71www.kentsaglikgrubu.com [email protected]

Yayın Türü: Bölgesel - Süreli Basım YeriMono Matbacılık İnşaat Turizm Ticaret Sanayi Büşra Yolver 379 Sokak No: 14/208 K.2 2.Sanayi Sitesi Bornova / İZMİRTel: 0 232 461 08 98Faks: 0 232 461 08 70

Basım Tarihi: Aralık 2012Yıl: 6 Sayı: 12

Medikent Dergisi, Kent Sağlık Grubu'nun kurumsal iletişimyayınıdır. Dergide yer alan makalelerin telif hakları ve yasalsorumlulukları yazarlarına aittir. Reklamlardan doğacak haksızrekabetten reklamveren sorumludur. Kaynak gösterilmekşartıyla makale ve fotoğraflar kullanılabilir. Ücretsiz dergi talebiniz;görüş ve önerilerinizi telefon veya [email protected] posta adresimizle bizlere ulaştırabilirsiniz.

YILDA 3 SAYI YAYINLANIR. ÜCRETSİZDİR.

10 Kent Haber

12 GirişimselRadyoloji

34 Patoloji

54

48Özel SağlıkSigorta’nınGeleceği

67 Kent Hastanesi

Menopoz

http://www.facebook.com/kentsaglikgrubu

Blog http://saglikkenti.com/

www.kenthospital.com • www.kenttipmerkezi.com • www.internationalkent.com www.karacigernakli.org • www.bobreknaklikent.com

Page 3: Medikent - Aralık 2012

1aralık 2012 / www.kenthospital.com

Değerli Medikent okurları, Her sayısında çeşitli sağlık- hastalık konularında bilgilere yer verdiğimiz Medikent’te Kent Hastanesi ve Kent Alsancak Tıp Merkezi’ni bünyesinde bulunduran ve her geçen gün yenilenerek büyüyen Kent Sağlık Grubu’nu ve hizmetlerini de sizlere tanıtmayı sürdürüyoruz. Size bu yılın son sayısında 2012’nin bir genel değerlendirmesini yapmak istiyorum.

Geçen yıl 30’u yoğun bakım olmak üzere yatak sayımızı 162’ye yükseltirken, karaciğer nakli hastaları-mızın kullanımına özel olarak hazırlanan 27 yataklık yeni bir katı hizmete açmıştık. Ancak araştırma ve eğitim hastanelerinde verilebilen üçüncü seviye tıbbi hizmetler, Kent Hastanesi’nde yaygın olarak sunulmaktadır. Bu hizmetlerden biri karaciğer nakilleridir. 2009 Temmuz’dan bu yana 150’si bebek ve çocuk 500’e yakın karaciğer nakli gerçekleştiren Kent Hastanesi, Türkiye’nin bu alandaki en önemli sağlık merkezlerinden biri haline geldi. Özellikle bebek- çocuk hastalara uygulanan nakil ameliyatla-rında sadece Türkiye’nin değil dünyanın sayılı kliniklerinden birisi olduğumuzu söyleyebilirim. Ara verip daha sonra Üroloji ekibi ile başladığımız böbrek nakillerinde de ameliyatlar artarak sürerken, ”çapraz nakil” yöntemiyle de donörsüz hastalara çare üreten bir merkez olduk.

Karaciğer ve böbrek nakil programlarından sonra Organ Nakli Merkezimizde Sağlık Bakanlığı’nın onayladığı yeni bir programın son hazırlıklarını yapıyoruz. Siz bu satırları okurken belki de biz hemato-loglarımız Prof. Dr. İsmet Aydoğdu ve Doç. Dr. Özcan Çeneli yönetiminde Kemik İliği Nakli Merkezimizi açmış ve ilk hastalarımızı kabul etmiş olacağız. Ülkemizde her yıl lösemi, lenfoma, anemi gibi hasta-lıklarla mücadele eden 5 bin civarında hastanın bu tedaviye ihtiyacı olduğu, en fazla 2 bininin bu şansı bulabildiği göz önüne alındığında yeni merkezimiz bize Kent Sağlık Grubu olarak önemli bir sağlık hizmetini daha sunuyor olmanın onurunu yaşatacak. Merkezimizde allojenik (kardeş, aile ya da akraba dışı donörden yapılan nakil) ve otolog nakiller (hastanın kendi kök hücrelerin kullanılması) gerçekleştirilecek. Kemik iliği nakillerinde de hastalar karaciğer ve böbrek nakillerinde olduğu gibi hiç ücret ödemeden bu hizmeti alacak. Amacımız doku ve organ nakillerinde Türkiye ve çevre coğrafyanın en büyük Organ ve Doku Nakli Merkezi konumuna gelmek.

Kent’te nakiller gibi yine benzer biçimde girişimsel radyoloji, kalp damar cerrahisi ve kardiyoloji, jineko-loji, ortopedi, beyin cerrahisi ve üroloji branşlarında da sadece üniversite hastanelerinde yapılabilecek birçok ameliyat ve girişim gerçekleştirilmiştir.

Kanser ve kansere bağlı hastalıklar her geçen gün artmakta, daha fazla sayıda tanı ve tedavi yöntemi gerektirmektedir. Medikal onkoloji ve kanser cerrahisi alanında başarılı

hizmet vermekte olan Kent Hastanesi, Radyasyon Onkolojisi Merkezi’ni kurarak yakın zamanda bu alandaki en son teknolojileri hastalarımızın hizmetine sunmayı planlamaktadır. Bu konuyla ilgili olarak Sağlık Bakanlığı ile ruhsatlandırma çalışmaları konusundaki görüşmelerimiz devam etmektedir.

Kent Sağlık Grubu 2013’ten itibaren hem kapasitesini artırarak hem de farklı şehir-lerde yeni hastaneleri bünyesine katarak büyümeyi ve ülkenin en büyük sağlık kuruluşlarından birisi olmayı hedef olarak seçmiştir. Kent Sağlık Grubu’nun büyü-meye, Türkiye’nin de daha büyük ve gelişmiş bir Kent Sağlık Grubu’na olan ihtiyacını biliyor ve bu inançla çalışmalarımıza ilk günkü heyecanla devam ediyoruz.

Medikent’in bir önceki sayısında Tamamlayıcı Sağlık Sigortası ile ilgili gerekli mevzuat değişikliklerinin gerçekleşmesi halinde, tüm özel hastane ve sağlık kuruluşlarının en geniş kapsamıyla hem SGK sigortalılarına hem de özel sağlık sigortalılarına hizmet verebileceğinden söz etmiştim. Kamu sağlık harcamalarının kontrol altına alınmasını sağlayacağı gibi sunulan hizmetlerin kalitesini de yüksel-teceğine inandığım Tamamlayıcı Sağlık Sigortası ile ilgili yönetmelik değişikliği bu süreçte gerçekleşti ve bu konuda ilk adım atıldı. Umarım yeni yılda Tamamlayıcı Sağlık Sigortası en geniş haliyle uygulanmaya başlar.Sağlıklı günler dileğiyle saygılar sunarım.

Dr. İ. Ruşen YıldırımGenel Müdür

Page 4: Medikent - Aralık 2012

Kent Çiğli Hastanesi

Page 5: Medikent - Aralık 2012

Kent Alsancak Tıp Merkezi

Page 6: Medikent - Aralık 2012

4 aralık 2012 / www.kenthospital.com

KENTHABER

VERİCİLERİ KENDİLERİNE ŞİFA OLAMAYAN MUŞLU VE MANİSALI İKİ HASTANIN YOLLARI İZMİR’DE ÇAPRAZ NAKİLDE KESİŞTİ, HAYATLARI DEĞİŞTİ

Çapraz bağışla, ikinci yaşamBağışların yetersizliğinin yanında bazı böbrek yetmezliği hasta-larının canlı donörlerinin çeşitli nedenlerle organlarının kullanıla-maması çaresizliğiyle ortaya çıkan “çapraz nakil” uygulamasına başvurmayı zorunlu kılarken, yöntem Türkiye’nin doğusuyla batısını “çapraz bağış”ta buluşturdu. Yolları İzmir’de kesişen biri Muşlu, diğeri Manisalı iki hastanın kendilerine şifa olamayan donörlerinden gerçekleştirilen çapraz nakiller hayatları değiştirdi. Muşlu Taşkın kardeşler ile Manisalı Şahinkaya çifti, “Artık biz organ kardeşiyiz, bu nakillerle akraba, aile olduk, ömür boyu sürecek bir bağ kuruldu.” dedi.

Manisalı 3 çocuk 3 torun sahibi emekli Rafet Şahinkaya’da (52) böbrek yetmezliği yıllar öncesinden sinyal vermeye başladı. İlaç tedavileriyle, korunma yöntemleriyle hastalığıyla mücadele eden Şahinkaya, 4 yıl önce böbreklerinin iflas etmesiyle makineli yaşama başladı. 30 yıllık hayat arkadaşı Fahriye Şahinkaya (52) bir an bile tereddüt etmeden bir böbreğini vereceğin söyledi. Ancak dokuları tutmadı, kocasına donör olamadı. 4 yıldan beri umutla kadavradan bağış bekleyen Şahinkaya çifti çaresizlik yaşarken çapraz nakil yöntemi bir alternatif olarak karşılarına çıktı. Ancak bu naklin gerçekleşmesi için hastasına böbreğini vereceği, tam uyumlu organ bağışlayacak bir hasta yakınının çıkması gerekiyordu. Çift bu kez umutla bu şartların oluşmasını beklemeye başladı.

Hayat aşısı böbrek Muşlu ağabeydenEkmeğini kazanmak için gurbete giden, Kırgızistan’da ticaretle uğraşan 2 çocuk babası Muşlu Ferit Taşkın (32) 9 ay önce sinsi sinsi ilerleyip iflas edince ortaya çıkan böbrek yetmezliği tanısıyla yıkıldı. Kırgızistan’da tedavi önerilen Taşkın, Türkiye’ye geldi, diyalizli yaşama başladı. Taşkın kadavra beklemeyecek kadar şanslıydı, 12 kardeşi donör olmak için adaydı. Ama 12 kardeşin hiç biri nakil için uygun çıkmadı. Ferit Taşkın’ın Balıkesir’de yaşayan 3 çocuk babası ağabeyi Liyadin Taşkın (38) kardeşinin çaresizliğine seyirci kalamadı. Liyadin Taşkın, imkanlar daha iyi diye kardeşini alıp İzmir’e geldi. Bir böbreğini vermeye hazır olan ağabey Taşkın, Şahinkaya çifti gibi nakil için İzmir Kent Hastanesi’ne başvurdu. Yapılan tetkikler sonucunda ağabey Taşkın’ın böbreğinin, nakil bekleyen Rafet Şahinkaya ile dokuları-nın tuttuğu ortaya çıktı. Fahriye Şahinkaya’nın da Liyadin Taşkın’ın kardeşi Ferit Taşkın’a donör olabileceği belirlendi. Çapraz bağışla naklin gerçekleşebileceğini öğrenen Taşkın kardeşler hemen kararlarını verdi. Nitekim Opr. Dr. Işık Özgü, Opr. Dr. Uğur Saraçoğlu, Uzm. Dr. Serkan Yıldız ve koordinatör Hemşi-re Havva Kara’dan oluşan ekip, Taşkın kardeşler ile Şahinkaya çiftini nakile hazırladı.

Artık birbirimize bağlıyızNakiller başarıyla gerçekleşip Muşlu ve Manisalı iki aile “organ akrabası” olurken, ağabey Taşkın, “13 kardeşiz ama maalesef 12 kardeşin dokuları Ferit’e uymadı. Çok çaresizlik yaşadık. Karde-şim çok genç, iki çocuğu var, çalışması, aktif hayatta olması gerekiyordu. Çapraz nakil bizim için büyük şans oldu. Kardeşimin makinesiz, özgür yaşama şansı Manisalı Fahriye teyzeye, Rafet amcanınki de bana bağlıymış. Aynı kandan 12 kardeş Ferit’e veremediğimiz böbrek yüzlerce kilometre öteden çıktı. Biz anne-mizi babamızı kaybetmiştik, Rafet amca, Fahriye teyze bizim annemiz babamız oldu. Bundan sonra da bir ömür boyu bu bağımız kopmadan sürecek.” diye konuştu.

Birbirlerini hiç tanımıyorlardı, organ kardeşi oldularÇapraz bağışla yabancı, nakil öncesine kadar hiç tanımadıkları iki insanın böbrekleriyle yeni bir hayata başlayan Taşkın ve Şahinka-ya, çok sevinçli ve mutlu olduklarını belirtip donörlerine teşekkür ederken 3 çocuk 3 torun sahibi Fahriye Şahinkaya, şunları söyledi: “Ben nikah masasında imza atarken eşimle birbirimize iyi günde, kötü günde, hastalıkta sağlıkta birbirimizin yanında, destek olmaya söz vermiştik. O nedenle de eşim rahatsızlandığında bir an düşünmeden böbreğimi vermek istedim. Eşime uymadı ama bir başka insana böbreğim yaradı. Bu sayede eşim de makineden kurtuldu. Benim iki kızım bir oğlum vardı, şimdi Liyadin ve Ferit ile birlikte üç oğlum oldu. Organ kardeşi, organ akrabası değil aile olduk. Herkes bağışta bulunsun, hayat kurtaracak organlar toprakta çürümesin.”

Page 7: Medikent - Aralık 2012

5aralık 2012 / www.kenthospital.com

KENTHABER

İKİNCİ HAYATTA, İLK BABALAR GÜNÜMerve ve Ahmet babalarına karaciğerlerinden parça verdi. İki genç, yeni bir yaşamın kapılarını açtıkları babalarına en anlamlı Babalar Günü hediyesini de vermiş oldu

Evlatlardan babalara hayat hediyesiSağlıklarına karaciğer nakliyle kavuşmaları mümkün olan iki hastaya evlatlarından “hayat hediyesi” geldi. 20 yaşındaki Merve babası Asım Gündüz’e (51), 22 yaşındaki Ahmet de babası İbrahim Gönültaş’a (46) bir an bile tereddüt etmeden donör oldu. İki baba, 27 gün arayla İzmir Kent Hastanesi’nde çocuklarından nakledilen karaciğer parçasıyla yeni bir yaşama başladı. İkinci yaşamlarında ilk Babalar Günü’nü kutlayan Gündüz ve Gönültaş, evlatlarını bir kez daha bağırlarına basarken, “Çocuklarımız bize hayat hediye ettiler, bir babanın Babalar Günü’nde alabileceği en güzel armağanı verdiler.” dedi.

İKİ BABA, İKİ EVLATİzmir’de Konak Belediyesi’nden emekli Asım Gündüz’e, geçen yıl siroz tanısı koyuldu. İki çocuk babası ilaç tedavileriyle şifa bulamadı, geçen Mart’ta karaciğer nakli kararı verildi. Gündüz’e, henüz iş bulamayan güvenlik görevlisi kızı Merve donör oldu. 24 Nisan 2012’de İzmir Kent Hastanesi’nde Doç. Dr. Murat Kılıç başkanlığındaki Doç. Dr. Murat Zeytunlu, Prof. Dr. Mehmet Alper, Opr. Dr. Cahit Yılmaz ve Opr. Dr. Zafer Önen’den oluşan ekip tarafından gerçekleştirilen operasyonla Merve’den alınan karaci-ğer parçası babası Asım Gündüz’e nakledildi. Gündüz’den 27 gün sonra ise İzmir Kent Hastanesi’nde bir başka karaciğer nakli

gerçekleşti. 2001’den bu yana Ankara Tıp Fakültesi Hastanesi’nde tedavi gören, Balıkesir’de oturan 4 çocuk babası İbrahim Gönültaş geçen Mayıs’ta İzmir Kent Hastanesi’ne başvurdu. Donör açısından çok şanslı olan, en az 10 vericiye sahip Gönültaş’a üç oğlunun ortancası Ahmet hayat aşısı oldu. Yine Doç. Dr. Kılıç başkanlığındaki ekip tarafından 21 Mayıs 2012’de baba Gönültaş’ın hasta karaciğeri Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Nazilli İİBF Maliye Bölümü 3. sınıf öğrencisi Ahmet’ten alınan karaciğer parçası ile değiştirildi.

YOLLARI KENT HASTANESİ’NDE KESİŞTİAynı sağlık sorunu nedeniyle kaderdaş olan Asım Gündüz ve kızı Merve ile İbrahim Gönültaş ve oğlu Ahmet, yollarının kesiştiği İzmir Kent Hastanesi’nde babalar günü için bir araya geldi. Anlamlı buluşmada duygulu anlar yaşandı. Kızının karaciğerinin parçasıyla yeniden sağlığına kavuşup, yepyeni bir hayata başla-yan Asım Gündüz, “Bir yıl içinde hayatım çok değişti. Siroz tanısı, nakil kararı hayatımızı alt üst etti. Nakil kararı verilince ne kızım Merve’ye ne de 25 yaşındaki ağabeyi Mete’ye bir imada, talepte bulundum. İki evladım da bana donör olmak istediklerini söyledi. Merve ağabeyi çalıştığı için onun verici olmasını istemedi. Yani ona izin vermedi. Ben çocuğum için endişelendim, onun çekeceği acıları düşündüm. Benim için onun bu kararını kabul etmem hiç kolay olmadı. Bana can, en güzel Babalar Günü armağanını verdi. Onu çok seviyorum” dedi. Sevgilerini birbirlerine sarılarak göste-ren baba-kız Gündüzler gözyaşlarını tutamadı, konuşmakta zorlandı. Merve, “babama canımdan can verebildiğim için çok mutluyum. Evlat olarak bu benim görevim.” diye konuştu.

BABA- OĞUL ORGAN KARDEŞİ OLDUÖte yandan oğlu Ahmet’in şifa olduğu İbrahim Gönültaş , hayırlı evlat yetiştirmiş olmanın gururunu 4 çocuğunun annesi, eşi Mevlüde Gönültaş’la paylaşırken, “12 kardeşiz, 4 de çocuğum var. Yıllardır bu hastalıkla mücadele ediyordum. Son karar nakil oldu. Balıkesir’den İzmir’e geldik. Kardeşlerim, eşleri, yeğenler, amcalar da peşimden geldiler. Kardeşlerim, çocuklarım nakil için biz hazırız, dediler. Bu yönden çok şanslı bir hastaydım. Çocuklarım da verici olmak için sıraya girdiler. Hepsine çok teşekkür ediyo-rum. Üniversite öğrencisi oğlum Ahmet gözünü kırpmadan bana can oldu, hayat verdi. Benim bir parçamdı, şimdi organ kardeşi olduk.bu Babalar Günü, benim nakil sonrasında yani yeni haya-tımdaki ilk Babalar Günü. Oğlumun verdiği hayat hediyesi, Baba-lar Günü’nde alınabilecek en anlamlı hediye.” derken, Ahmet de, “Ben de babama hayat verdiğim için çok mutluyum. Çok verici adayı vardı ama onuru ben yaşadım.” diye konuştu.

Page 8: Medikent - Aralık 2012

KENTHABER

6 aralık 2012 / www.kenthospital.com

Mini tüp bebek yönteminde bir adım daha atıldı, yaşadıkları Amerika’dan çocuk sahibi olmak için Türkiye’ye gelen Koç çifti, tıp literatürüne geçecek kızlarını kucaklarına aldı

BİLİMSEL BEBEK KARYA İnfertilite, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı İsrael Aruh, doğal yoldan elde edilen yumurtayla çiftlere bebek sahibi olma şansı veren, Türkiye’de ilk uygulayıcısı olduğu mini tüp bebek yönte-minde bir adım daha ileri gitti. Opr. Dr. Aruh, yumurtlamanın olmadığı luteal faz döneminde elde edilen yumurtadan da embriyo elde edilebileceği düşüncesinden yola çıktı, olabileceğini kanıtladı. Yıllardır yaşadıkları Amerika’daki tedavilerden umdu-ğunu bulamayıp evlat sahibi olabilmek için İzmir’e gelen Dr. Aruh’un önerisini kabul edip kızlarını kucaklarına alan Şebnem-Kamil Koç çifti, mutlulukların en büyüğünü yaşadı. “Bilimsel bebek” annesi Şebnem Koç, “Annelik bambaşka, anlatılmaz, yaşanır. Çok sevinçliyim. Çifte bayram yaşıyoruz.” dedi.

AMERİKA’DAKİ TEDAVİLERDEN SONUÇ ALMADILAR16 yıldan bu yana ABD’nin Florida kentinde yaşayıp mermer toptancılığı yapan İzmirli Kamil Koç (38) 7 yıl önce yaşamını Şebnem Koç (35) ile birleştirdi. Birlikte çalışan çift, evlat sahibi olmaya karar verdi. Bebekleri olmayınca tedavi için çeşitli merkezlere başvuran çift sonuç alamadı. Koç çifti, imkanı olanlar sırf çocukları çifte vatandaş olsun diye Amerika’ya giderken, tedavi için Türkiye’yi tercih edip İzmir’e geldi. Mini tüp bebek yönteminin Türkiye’deki ilk uygulamasının gerçekleştirildiği İzmir Kent Hastanesi Tüp Bebek Merkezi’ne başvuran Koç çifti, hem tıp literatürlerine geçecek kızları Karya’yı kucakladı, hem de elde edilip dondurulan ilk embiryo ile birkaç yıl sonra ikinci bebek sahibi olma şansını yakaladı.

Page 9: Medikent - Aralık 2012

KENTHABER

7aralık 2012 / www.kenthospital.com

YUMURTALARIN TELEF OLDUĞU DÖNEMDEN ŞANS YARATILDIİzmir Kent Hastanesi tüp Bebek Merkezi Sorumlusu Opr. Dr. İsrael Aruh, yeni uygulamanın tüp bebekte dünyada yapılan ilk uygulamalardan biri olması açısından önemli olduğunu söyledi. Opr. Dr. Aruh, uygulamayla ilgili soruları şöyle yanıtladı:“Normalde yumurtlama olayı adet kanamasının arkasından foliküler faz dediğimiz yumurtaların geliştiği dönemin sonunda gerçekleşir. Bir de yumurtlama döneminin ardından da diğer adet kanamasına kadar geçen bir dönem vardır ki bu luteal faz dediği-miz dönemdir. Bu dönemde yumurtlama sayesinde progesteron hormonu salgılanır ve bu dönem gebeliğe hazırlık dönemidir. Yani embriyonun implante (yuvalanma) olduğu dönemdir, normalde vücutta sürekli bir folikül (yumurta hücresi) gelişimi vardır ancak bu tüp bebek uygulamasında bu yumurtalar folikü-ler fazın sonunda toplanır. Luteal fazda gelişen yumurtalar ise telef olur. Karya bebeğin öyküsü şöyle: Anne baba Amerika’da yaşıyor. Orada bir takım merkezlere başvurduktan sonra Türkiye’de tedaviye karar veriyorlar. Buraya geldiklerinde incele-melerimizde annenin yumurtlama kapasitesinin az olduğunu gördük. Normal bir tüp bebek uygulaması yaptığımız takdirde buna vereceği cevabın az olacağını düşündük. Bu durumda kendi-sine farklı bir tedavi teklif ettik. Bu mini tüp bebek yöntemi idi.”

İKİ AYRI DÖNEMDE İKİ EMBRİYOELDE EDİLDİOpr. Dr. Aruh, mini tüp bebek yönteminin Japonya’da geliştirilen ve amacın yumurta sayısını artırmak olmadığı, çok az ilaç kullanılan bir tüp bebek yöntemi olduğunu vurguladı. Şebnem Koç’a, yüksek dozda ilaç vermeleri halinde de fazla yumurta gelişmeyeceğini bildikleri için bu mini tüp bebek yöntemini dene-meye karar verdiklerini kaydeden Opr. Dr. Aruh, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Mini tüp bebek yönteminde doğal olarak üretilen yumurta ve yumurtaların elde edilmesi ve bununla tüp bebek yapılması amaçlanır. Nitekim foliküler fazda ilk olarak bir yumurta gelişti, onu topladık. Mikroenjeksiyonla dölleme gerçekleştirildi, embriyo elde ettik ve vitrifikasyon (camlaştırma- ani dondurma) yönte-miyle dondurduk. Fakat şu anda çok yeni olan, mini tüp bebeği geliştiren Japonların ve Amerika’daki bir grubun üzerinde çalıştıkları bir yöntem var. Bu yöntemi denemeye karar verdik, bu da küçük foliküllerin olgunlaşıp toplanması idi. Sonuçta da bu birinci yumurta toplamayı yaptıktan bir hafta sonra ikinci bir yumurta toplaması yaptık. Yani luteal fazda yumurta topladık. İlkinde olduğu gibi aynı yöntemle bundanda embriyo elde ettik ve elimizde biri foliküller fazda diğeri luteal fazda elde edilmiş iki embriyo oldu. Bunlar dondurulmuş olarak duruyordu. Daha sonra bunların transferine karar verdik. Fakat luteal fazdaki yumurtadan elde edilen embriyolardan bugüne kadar gebelik sağlanmamıştı, bunu da çok merak ediyordum. Koç çiftine luteal fazda elde edilen yumurtadan gelişen embriyonun tek olarak transfer edilmesini önerdim, kabul ettiler. İkisini birden transfer etsek hangisinin gebeliği oluşturduğunu bilemeyecektik. Luteal

fazda elde edilen yumurtadan Karya bebek dünyaya geldi.”

İLK OLACAK KARDEŞTEN ÖNCE DÜNYAYA GELDİ“Bilimsel bebek” Karya’nın ikinci elde edilen embriyodan dünyaya geldiğini, ilk elde edilen embriyonun dondurularak saklandığını ifade eden Aruh, “Yeni Karya bebek kardeşinden önce doğmuş oldu. Çift karar verdiğinde Karya’nın büyüğü, birkaç yıl sonra dünyaya gelecek.” dedi. Luteal fazda yumurta elde edilmesine yönelik çalışmaların birkaç yıldan beri özellikle kanser hastaları açısından sürdürüldüğünü kaydeden Dr. Aruh, “Özellikle kanser hastalarında zaman kaybı olmasını engellemek açısından kemo-terapi ya da radyoterapiye başlamadan önce siklusun neresinde olursanız olun ister foliküler fazda ister luteal fazda yumurtalığın uyarılıp yumurta elde edilmesine gidiliyor. Fakat bu yumurtaların çoğu olgun çıkmıyor ve laboratuvarda olgunlaştırma yöntemine gidilip dondurulup saklanıyor. Bunun bir önemi böyle bir luteal fazda elde edilen olgun bir yumurtanın döllenerek embriyo elde edilmesi ve bununla gebelik elde edilmesi. Bununla ilgili pek gebelik elde edildiğine dair literatür bilgi görmüyoruz. Karya’nın ilklerden bir tanesi olduğunu var sayıyoruz. Amerika’da buna başlayan meslektaşlarımız var. Onlarla irtibat halindeyiz. Dünya-da birkaç gebeliği var, henüz yayın yok. Karya da tıp literatürüne geçebilecek bir bebek.” diye konuştu.

ANNELİK ANLATILMAZ, YAŞANIR. Öte yandan İzmir Kent Hastanesi tüp Bebek Merkezi’nde luteal fazda elde edilen yumurtayla annelik yolu açılan ve 7 Ağustos Salı günü 2 kilo 970 gram ağırlığında, 48 santimetre boyunda minik kızı Karya’yı dünyaya getiren Şebnem Koç, çifte bayram yaptıklarını belirterek, şunları söyledi:

“7 yıldır evliğiz. Son iki üç yıldır bebek istedik, olmayınca yaşları-mız ilerlediği için ertelememeye karar verdik Amerika’da birçok tetkikimi yaptırdım, orada yaşadığım için orada tedavi olup doğurmak istedim. Ama orada mutlu olmadım, herkese aynı tedavi veriliyordu. Türkiye”ye geldim ve Dr. Aruh’a başvurdum. Anne olma serüvenim böyle başladı. Annelik çok başka bir şey. 9 ay içimde taşımak ayrı bir duygu. O zaman başlamıştı her şey. Çok büyük mutlulukmuş, annelik anlatılmaz, herhalde yaşayarak dile getirilebilir. Bir hafta arayla iki kez yumurta toplandı. Karya ikinci toplanan yumurtadan. O önce dünyaya geldi, dolayısıyle birkaç yıl sonra Karya abla olacak.”

Baba Kamil Koç ise duygularını şöyle anlattı:“Uzun bir süreç oldu ama sonu çok güzel oldu. Belki de tesadüf. Ben 16 yıldır yurtdışında yaşıyorum. Hiç aklıma gelmezdi çocuğumuzun bu kadar uzun zamanın sonrasında Amerika’nın dışında doğacağı. Ama memleketimizde doğması çok sevindirici kısmetmiş kaderimizde bu varmış, çok çok mutluyuz. Burada yaşadığımız deneyim de harika oldu.”

Page 10: Medikent - Aralık 2012

KENTHABER

8 aralık 2012 / www.kenthospital.com

Karaciğer nakli yapıldığında 3 ay 10 günlüktü, şimdi 2 yaşında koşup oynuyor

NAKİL MUCİZESİ İBRAHİM AYHANİzmir’de Kent Hastanesi’nde üç ay 10 günlük bebekken yattığı ameliyat masasından Türkiye’de “karaciğer nakli yapılan ilk en küçük bebek” ünvanıyla kalkan Şanlıurfalı minik İbrahim Ayhan Sürücü, büyüdü, yürüdü, 2. yaşını doldurdu. Her an kaybetme korkusu yaşadıkları minik oğullarının peşinden koşmaya başla-yan anne Aysel, baba Nusret Sürücü, “Bugünler bizim için hayaldi, inanamıyoruz.” dedi.

5 Temmuz 2010’da Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinde oturan Aysel (31) - Nusret Sürücü (27) çiftinin Mehmet Reşat (9) ve Mehmet Faruk’tan (6) sonra üçüncü oğlu olarak dünyaya gelen İbrahim Ayhan 4 günlükken sarılık oldu. İbrahim Ayhan’dan önce bir oğullarını dokuz aylıkken organ yetmezliğinden yitiren Sürücü çifti önce Şanlıurfa’da şifa aradı. Oğullarının iyileşememesi üzeri-ne soluğu Adana’da alan çift burada da hüsran yaşadı. Zaman Sürücü ailesinin aleyhine işlerken, doktorlar minik İbrahim Ayhan’ın karaciğerinin iflas ettiğini bildirerek, tek çare nakil için İzmir’e Kent Hastanesi’ne sevk etti. Anne loğusa olduğu, güvenlik görevlisi baba Sürücü’nün çalışması gerektiği için donör olama-ması üzerine hayat aşısı Ekim 2010’da 29 yaşında olan hala

Aynzelha’dan geldi. İzmir Kent Hastanesi Karaciğer Nakil Programı Sorumlusu Doç. Dr. Murat Kılıç başkanlığındaki Doç. Dr. Murat Zeytunlu, Prof. Dr. Mehmet Alper, Doç. Dr. Çiğdem Arıkan, Opr. Dr. Cahit Yılmaz ve Opr. Dr. Zafer Önen’den oluşan ekip 15 Ekim 2010’da henüz 3 ay 10 günlük olan İbrahim Ayhan’a halasından alınan karaciğer parçasını nakletti. İbrahim Ayhan, bu operasyonla Türkiye’de “karaciğer nakli yapılan en küçük bebek” olurken, hızla iyileşti taburcu oldu. Geçen sürede büyüyüp serpilen, emekleyip yürüyen İbrahim Ayhan, 100 günlük oluncaya kadar ölüm korkusu yaşattığı anne babasını şimdi peşinden koşturmaya başladı. 3-4 ayda bir rutin kontrolleri yapılan Kent Hastanesi’ne son gelişinde, “Artık bebek değilim, çocuk oldum” dercesine yerinde duramayan İbrahim Ayhan, sağlığına kavuştu-ğu için ailesi kadar doktorlarını, hemşirelerini de sevindirdi. Minik oğullarının çok hareketli olduğunu belirten anne Sürücü, “İbrahim Ayhan’ı bu hastaneye getirdiğimizde 3 aylıktı. Bir hafta 10 gün içinde nakil yapılmaması halinde kaybedebileceğimiz söylenmişti. Ondan önceki gittiğimiz hastanelerde de ne kadar tedavi yapıldıysa da iyileşmemişti. Tek şansı karaciğer nakliydi. Halası oğluma can oldu. Nakil başarılı geçti ve oğlum şimdi normal yaşıtları gibi büyüyor. 5 Temmuz’da iki yaşını doldurdu. Kontrol için geldiğimiz Kent hastanesi’nde ikinci yaşını kutladık, doktorlarının onu çok sağlıklı bulması en güzel doğum günü hediyesi oldu. İbrahim Ayhan çok hareketli, 2 yaşındaki her çocuk gibi yerinde duramıyor, top peşinde koşuyor. Bizim için bu günler hayaldi, inanılmazdı. Çok mutluyuz.” diye konuştu.

NAKİL OLDUĞUNDA 4 KİLOYDUPediatrik Gastroenterolog Doç. Dr. Çiğdem Arıkan, İbrahim Ayhan’ın Kent Hastanesi’ne karaciğer komasında geldiğini söyle-di. Arıkan, “Doğumsal metabolik hastalık nedeniyle ileri derecede karaciğer yetmezliği olan bir hastamızdı. Bize geldiğinde bilinci kapalıydı, sadece 4 kilogram ağırlığındaydı. Halasından karaciğer nakli yapmıştık. Nakilden sonra hızla toparlamış, kısa sürede taburcu etmiştik. Nakil olduğunda 100 günlüktü ve ilk en küçük karaciğer nakil hastamızdı. Şimdi gayet güzel büyüyor ve yaşıtla-rı gibi koşup oynuyor.”

Page 11: Medikent - Aralık 2012

Günde 2-2.5 litre su içilmesi öneri-si, insanları susadıkları zaman su içmelerinin önüne geçti

SUSAMAYI ÖZLEDİKGünlük su tüketiminde ”en az iki litre” önerisine karşı çıkan Nefrolog Dr. Serkan Yıldız, pek çok meslektaşının aksine tez öne sürdü. İnsanlara dayatma şeklinde günde 8-10 bardak su içmele-rinin önerildiğine dikkat çeken Uzm. Dr. Yıldız, ”Herkese aynı reçete sunuluyor. Oysa su ihtiyacını vücut kendi belirler ve herkes için miktarı değişir. Yediğimiz sebzede, içtiğimiz çorba, komposto, çay ve kahvede de su var. Bunlardan alınan sıvı yok sayılıp, iki litre su için deniyor. Fazla su almanın yarattığı sorunları biz çözmeye çalışıyoruz. İnsanlar aşırı su tüketmeye zorlanmamalı.” dedi.

EZBER BOZAN GÖRÜŞ İzmir Kent Hastanesi Nefroloji Uzmanı Dr. Yıldız, bazı hekimlerin, diyetisyenlerin herkesin günlük su tüketimini artırmasını önerdiklerini, bu öneriler yüzünden insanların sokakta bile ellerinde şişeyle dolaşıp susamayı beklemeden su içtiklerine dikkat çekti. Su tüketiminin artırılması önerisinin doğru bir yakla-şım olmadığını belirten Uzm. Dr. Yıldız, ”Doğru olan kişilerin ihtiyacı kadar su içmesidir.” dedi. Yıldız, günlük su gereksiniminin kişinin yaşına, cinsiyetine, sağlık durumuna, vücut metabolizma-sına, fiziksel aktivitesine, bulunduğu ortamın sıcaklığına ve günlük su tüketimine göre değişiklik gösterebildiğini söyledi.

Kişilerde susama ihtiyacını belirleyen en önemli parametrenin günlük tuz alımı olduğunu kaydeden Yıldız, şunları söyledi:

“Fast food satan yerlerde dikkat edin kızartılmış patatesleri tuzluyorlar. Neden? Kişi küçük yerine orta ya da büyük boy kola alsın diye. Çünkü tuz alımı fazla olan kişilerde susama hissi ortaya çıkar ve günlük su tüketimi artar. Tuz alımı kısıtlanan kişilerde ise susama hissi baskılanır ve günlük su tüketimi azalır. Günlük su tüketimi fazla olan kişilerde günlük idrar miktarı da fazladır. Bu durum, böbreklerin çok çalışması ile ilgili değil, ihtiyaçtan fazlası alındığı ve vücut için gerekmeyen miktarı idrarla atıldığı içindir. Gerektiğinden fazla su tüketiminin insanlar üzerinde bazı olumsuz etkileri olabilir, bunlardan birisi de hiponatremidir. Hiponatremi kandaki sodyum konsantrasyonu-nun normal sınırların altında olmasıdır. Hiponatremi vücutta su fazlalığını ifade eder. En önemli belirtileri baş ağrısı, huzursuzluk, mide bulantısı ve kusmadır. Hiponatremi kontrol altına alına-mazsa beyin hücreleri etkilenir, merkezi sinir sistemi ile ilgili bulgular ortaya çıkar. Bazı çok özel ve nadir durumlarda kişilere hekimler tarafından fazla ya da az su tüketimi konusunda öneri-lerde bulunulabilir. Fırında çalışan bir kişiyle masa başında klima-lı ortamda çalışan bir insanın su ihtiyacı aynı olabilir mi? Özelikle hava sıcaklığı ve terlemenin arttığı yaz mevsiminde az tüketilen su ne derece insan sağlığı için sakıncalıysa, aşırı su tüketimi de insan sağlığı açısından bir o kadar tehlike oluşturabilmektedir.”

YEDİKLERİMİZİN İÇTİKLERİMİZİN İÇİNDE DE SU VARUzm. Dr. Serkan Yıldız, bazı uzmanların günde en az 8-10 bardak su içilmesi önerisini getirirken, yemek ve içilen diğer sıvıları yok saymasının da doğru olmadığını kaydetti. Yıldız, ”Kahve de içiyoruz, çay da, çorba da. Sulu yemekler de yiyoruz. Bunlardan da sıvı alıyoruz. Bunlarla aldığımız sıvılar sudan sayılmıyor diye bir şey olamaz. Vücudun bir susama merkezi var. Su ihtiyacımızı bu susama refleksimiz belirliyor. İnsanlar ellerinde su şişeleriyle dolaşıyor, susamadan su içiyor. Ya da masasına 2 litrelik bir şişe koyuyor, bardak bardak içiyor ya da içiriliyor. Bebekler, yatalak hastalar, çok yaşlılar gibi susadığını söyleyemeyenlere su içmeleri konusunda yardımcı olmak gerekir. Maalesef artık insanlar susa-madan su içmeye zorlanıyor. Pek çok insan susamayı özler hale geldi. İnsanlar aşırı su tüketmeye zorlanmamalıdır. Bu tehlikeli sonuçlara yol açabilir.” diye konuştu.

KENTHABER

9aralık 2012 / www.kenthospital.com

Page 12: Medikent - Aralık 2012

KENTHABER

10 aralık 2012 / www.kenthospital.com

LAZERİN SÜNNETTE YERİ YOK

Üroloji uzmanı Doç. Dr. Ömer Öge, okulların kapanmasının ardın-dan başlayan sünnet mevsimi ile ilgili uyarılarda bulundu. ”lazer ile sünnet” diye bir şeyin olmadığını belirten Doç. Dr. Öge, ”Bu şekilde pazarlanan sünnet esasında elektrikli bir havya ile sünnet derisinin yakılarak çıkarılmasıdır ki bu teknik ile istenme-yen kötü sonuçlar oluşabilir. Burada amaç lazer kelimesinin cazibesini kullanarak ebeveynleri cezbetmek.” dedi.

Dini ya da tıbbi nedenlerle dünyada en sık uygulanan cerrahi işlem olan, yıllarca ”ustura ustası” berberlerin ikinci işi haline gelen sünnet artık hastanelerde, uzmanlar tarafından yapılır hale geldi. Ancak bu kez de gündeme cerrahi yöntemlere alterna-tif ”lazerle sünnet” kavramı girdi. İzmir Kent Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Ömer Öge, sünnetin uzman kişilerce doğru yöntemlerle yapılması gerektiğine dikkat çekti. ”İdeal sünnet” konusunda bilgi verip uyarılarda bulunan Doç. Dr. Öge şunları söyledi:

İDEAL SÜNNET NASIL OLMALI? ”Asırlardır uygulanmakta olan ve basit bir işlem olarak görülen sünnet aslında bir erkek çocuğun psikolojisi ve beden sağlığı üzerine ciddi hasarlar verebilir. Çocuğun olumsuz etkilendiği durumlarda ailenin de etkileneceği kesindir. Okulların kapanma-sıyla birlikte aileler uygun yaşa gelmiş oğullarını sünnet ettirme çabasında. Anne babalar ilk mürrivetleri olarak gördükleri sünne-ti bir tören gibi yaşamak, kutlamak istiyorlar. Güçlerine göre de bunları yapıyorlar. Ancak bunlardan önemlisi sünnetin çocuk kaç yaşındayken, nerede, kimin tarafından yapılacağı olmalı. Sünnet için ideal yaş doğumu izleyen ilk hafta (yeni doğan sünneti) ya da 7 yaş civarıdır. Özellikle 2-4 yaş civarında uygulanan sünnet çocukta psikolojik travma yaratabileceğinden önermiyoruz. Ancak sünnet bir sağlık problemi için uygulanacaksa bu bir zorunluluktur ve yaşın önemi yoktur. Aileler sünneti öncelikle bir cerrahi işlem olarak kabul etmelidirler. Her cerrahi işlem gibi sünnet de ameliyathane şartlarını sağlayan sağlık kuruluşların-da ve bir uzman hekim tarafından uygulanmalıdır. Bilgisiz ve yetkisiz ellerde sünnet telafisi mümkün olmayan hasarlar yaratabilir. ”

ANESTEZİ ALTINDA YAPILMALIDoç. Dr. Öge, anestezi altında uygulanan sünnetin ideal sünnet olduğunu söyledi. Bölgesel uyuşturma altında dahi yapılan sünnette çocuk acı hissetmese bile korku ve heyecan nedeniyle psikolojik olarak ciddi travmaya maruz kalacağını kaydeden Öge, ”Birçok erişkin sünnet olduğunda duyduğu acıyı hatırlamaması-na karşın yaşadığı korku ve heyecan hafızalarında net bir şekilde durmaktadır.” dedi. Sünnet için uygulananın yüzeysel anestezi olduğunu, bunun güvenli bir anestezi şekli olduğunu sözlerine ekleyen Öge, ”Anestezi öncesinde verilen bir ilaç yardımıyla çocuk rahatlatılır ve sünnet stresinden uzaklaşır. Bu ilacın yarattığı kısa süreli hafıza kaybı sayesinde çocuk sünnet öncesi ve sonra-sındaki stresli dönemi de hatırlamayacaktır. Sünnet öncesinde çocuğun muayenesi yapılmalı ve özellikle kanama bozukluğu açısından da gerekliyse test yapılmalıdır. Böyle bir hastalığın atlanması durumunda çok kötü ve ciddi sonuçlar doğabilir. Birçok hemofili hastasının tanısı sünneti takip eden durdurulamayan kanamalar sonrasında konmaktadır.”

LAZER İLE SÜNNETE DİKKATÖte yandan Doç. Dr. Öge, tıpta pek çok alanda kullanılan lazerin sünnet operasyonlarında girdiğine de dikkat çekerek, ebeveynle-ri şöyle uyardı: ”Lazer ile sünnet diye bir şey yoktur. Bu şekilde pazarlanan sünnet esasında elektrikli bir havya ile sünnet derisi-nin yakılarak çıkarılmasıdır ki bu teknik ile istenmeyen kötü sonuçlar oluşabilir. Burada amaç lazer kelimesinin cazibesini kullanarak ebeveynleri cezbetmektir. Sünnet konusunda ebeveynlere düşen en büyük görev çocuklarının sünnetinin ideal bir şekilde yapılması için çaba göstermektir. Böylelikle bu konuda kendileri adına karar verilen çocukları istenmeyen ve tehlikeli komplikasyonlardan korumak mümkün olacaktır. ”

Page 13: Medikent - Aralık 2012

KENTHABER

11aralık 2012 / www.kenthospital.com

Deniz anası çarptı, bacağı yaralandı, ateşi yükseldi, halsizlik başladı. Bacağı için gittiği hastanede tesadüfen röntgen çekildi, akciğe-rinde kitle saptandı, kanser çıktı, hayatı kur-tuldu

YA DENİZ ANASI ÇARPMASAYDIİzmirli Abdülaziz Şimdi (57), hayatını bacağına çarpan deniz anasına borçlu. Denizden çıktıktan sonra sağ bacağında kaşıntı başlayıp yaralar açılan, halsizlik, yüksek ateş ve titremeyle gittiği hastanede ısrarla çekilen röntgenle akciğerinde kitle saptanan Şimdi’ye ”akciğer kanseri” tanısı koyuldu. Ameliyatla tümör alınıp bir neşterle kanserden kurtulan Şimdi, ”Allah’ın sevdiği kuluymu-şum. Bunu doktorlarım da söyledi. Başıma gelenler inanılacak gibi değil.” dedi. Üç çocuk babası emekli memur Abdülaziz Şimdi, yaklaşık üç hafta önce akşam saatlerinde Yeni Şakran’da denize girdi. Bir süre yüzüp çıkan Şimdi, duşunu aldıktan sonra sağ bacağında başlayan kaşıntıya ve kızarıklığa anlam veremedi. Ancak saatler ilerleyip de halsizlik, yüksek ateş, titreme, üşüme başlayınca İzmir’e dönüp Buca’da bir tıp merkezine giden Şimdi, bacağının kötüleşmesi üzerine hastaneye sevk edildi. Hastanede bacağını gören bir hasta yakının kendisine ”Size deniz anası çarpmış.” dediğini belirten Şimdi, akciğer filmi istenmesine önce, ”Benim derdim bacağımla, öksürmüyorum, aksırmıyorum, bir şeyim yok.” diyerek karşı çıktı, sonra da istenilen tetkiki yaptırdı. Çekilen röntgen filminde akciğerinde nodül saptanması üzerine daha önce de by pass ameliyatı geçirdiği İzmir Kent Hastanesi’ne gelerek doktorlarına danıştığını belirten Şimdi, hayatını kurtaran gelişmeleri şöyle anlattı:

BİR ŞEYE BASTIM AMA NE OLDUĞUNU ANLAMADIM”Yeni Şakran’da kıyıya yakın yüzerken yere ayağımı bastığımda sanki çimene basmış gibi oldum. Herhangi bir acı duymadım. Denizden çıkıp duşumu aldıktan sonra sağ dizimin altında ayağı-ma kadar olan bölgede kaşıntı, kızarıklık başladı. Gece ise bu şikayetlerime halsizlik, üşüme, titreme eklendi. Ateşim 39 dereceyi geçti. Sabah İzmir’e dönüp bir tıp merkezine, oradan da hastaneye gittim. Bacağım ciğer gibi olmuştu. Bir hasta yakını bacağımı fark etti, açmamı istedi. Meğer su ürünleri mühendisi olan kızının da başına aynı şey gelmiş, bacağı benim gibi olmuş. Bana, deniz anasının çarptığını söyledi. Ona göre deniz anası çarpmış, şanslıymışım sokmamış. Kötüleşen bacağıma merhem tedavisi başlanırken, ateşimin yüksek olması, titremeler geçme-yince doktorlar akciğer filmi istedi. Bana öksürüyor musun, kan kusuyor musun diye sordular. Bunların hiçbirinin olmadığını söylememe karşın, ısrarla röntgen istediler. Beni oyaladıklarını sandım, karşı çıkmıştım, sonra da yumuşadım filmi çektirdim.

Bana akciğerimde kitle olduğu söylendi. Soluğu by pass olduğum Kent Hastanesi’nde aldım. Göğüs Cerrahı Doç. Dr. Kutsal Turhan, bilgisayarlı tomografiden çok daha gelişmişi PET tetkiki istedi. Burada da akciğerimde yine kitle görüldü. Doktorlar bana, ‘Sen Allah’ın sevdiği kullarındanmışsın. Bize gelen hep hastalıkları ilerlemiş kişiler olurdu.’ dedi. Sonrasında da Dr. Kutsal tarafından ameliyat edildim. Şimdi çok iyiyim. Meğer kansermişim de habe-rim yokmuş. Benden ısrarla röntgen istediler, az daha çektirme-yecektim. O üzerine basıp kim bilir ne kadar canını acıttığım deniz anası benim hayatımı kurtardı. Büyük tehlikenin sinyalini verdi. Takdir-i ilahi.”

TESADÜFEN ÇEKİLEN FİLM HAYATINI KURTARDIÖte yandan İzmir Kent Hastanesi Göğüs Cerrahı Doç. Dr. Kutsal Turhan, belki de ilk kez deniz anası çarpmış bir hastaya akciğer filmi çekildiğini ve bu tesadüfün hayat kurtardığını söyledi. Turhan şöyle konuştu: ”Deniz anası çarpıp da akciğer filmi çekilen kaç hasta vardır bilmiyorum. Ama deniz anası çarpınca hastamı-zın bacağında çok ciddi hasara ve yanı sıra solunum sıkıntısına yol açmış. Bize geldiğinde bacağı çok kötüydü. Solunum sorunu yaşadığı için film istenmiş. Hasta aslında denizde büyük şansız-lık yaşamış ama o çok daha bu büyük şansı olmuş hastanın. O sırada da çekilen filmle akciğerinde nodül saptanmış. Küçük nodüllerde biyopsi ya da bronkoskobi gibi yöntemlerle genellikle tanı koyma şansı çok az oluyor. Hasta tanı konmaya çalışırken zaman kaybediliyor. Eğer hasta zaten ameliyat edilecekse sonuçta erkenden biyopsiyle uğraşmadan ameliyata almak hastaya zaman kazandırıyor. Biz de bu yolu izledik. Ameliyat sırasında parça alıp gönderdik. Kötü huylu olduğunu öğrendik ve çok erken evrede yakalanmış bir akciğer tümörü olarak gereğini yaptık. Böyle erken evrede yakalanmış tümörlerde çok yüksek başarı beklentimiz var, yüzde 70-80’nin üzerinde bu hastalıktan tamamen kurtulma şansı var. Akciğer tümörlerinin en kötü tarafı çok belirti vermeden hiç belirti vermeden son evreye kadar ilerle-yebilmeleri ve belirti verdiklerinde artık ameliyat edilecek evreyi geçmiş olmaları. Bu hastamızda deniz anası çarpması sonucu tesadüfen çekilen akciğer filminde nodül saptanınca çok erken evrede tedavi olma şansına sahip oldu. Şansızlık gibi görünen şey şansı oldu. Ameliyattan sonra üçüncü gündeyiz, pazartesi günü evine göndereceğiz.”

Page 14: Medikent - Aralık 2012

KENTHABER

12 aralık 2012 / www.kenthospital.com

920 kadınla yaptığı araştırma Harvard Üniversitesi tarafından dünya çalışmasına alındı

İZMİRLİ KARDİYOLOG, DEVLER LİGİNDEKardiyoloji Doçenti Cevad Şeküri, Türkiye’de kadınlarda kalp damar hastalıkları risk faktörleriyle ilgili yaptığı çalışma Harvard Üniversitesi tarafından değerli bulundu. Doç. Dr. Şeküri’nin araştırması, Harvard Üniversitesi’nin Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Gates Vakfı’nca desteklenen 2.7 milyon kişiyi kapsayan çalışmasına dahil edilirken, sonuçları dünya tıp bilimadamlarının arenası kabul edilen PubMed’de (Lancet) yayınlandı. Doç. Dr. Şeküri, ”Büyük onur yaşadım.” dedi.

İzmir Kent Hastanesi Kardiyoloğu Doç. Dr. Şeküri, Türk kadınlarını menopoz sonrasında kalp damar hastalıkları açısından bekleyen tehlikeleri, risk faktörlerini belirlemek için bir çalışma yaptı. 920 kadınla yaptığı çalışmanın sonuçları uluslararası dergide de yayımlanırken, Harvard Üniversitesi’nin dikkatini çekti. ”Dünya diyabet haritası”nı çıkarmak için 2.7 milyon kişiyi kapsayan bir çalışma başlatan Harvard Üniversitesi Epidemiyoloji Bölümü 2010’da, Şeküri’nin araştırmasını bu büyük çalışmaya dahil ettiği ortaya çıktı. Harvard’ın DSÖ ve Bill & Melinda Gates Vakfı’nca desteklenen çalışmasının sonuçları Temmuz 2011’de, ancak çok özgün, değerli bilimsel çalışmalarının yayınlandığı PubMed’de yayınlandı. Dünyada son 30 yılda 153 milyon olan diyabetli sayısının 400 milyona ulaştığını ortaya koyan çalışmada, sosyo-ekonomik durum geliştikçe açlık kan şekerinin arttığı uyarısı yapıldı. Obezitenin büyük artış gösterdiği Kuzey Amerika’da açlık kan şekerinin en yüksek, Afrika ülkelerinde ise en düşük çıktığını belirten Doç. Dr. Şeküri, şunları söyledi: ”Bu büyük çalışmaya dahil edilen araştırmamda Türkiye’nin de bulunduğu coğrafyada açlık kan şekeri ve diyabetin giderek arttığına dair bulgular saptandı. Kalp ve damar hastalıklarına yol açan en önemli risk faktörlerinden biri şişmanlık. Şişmanlık diyabeti getiriyor. Gene-tik yatkınlık, yaş ve cinsiyet değiştirilemeyen risk faktörleri. Ama kalp damar hastalıklarından korunmada hipertansiyon, diyabet, yağ metabolizma bozuklukları, sigara, hareketsiz yaşam, şişmanlık, agresif- tez canlı kişiliğe sahip olma değiştirilebilen veya tedavi edilebilir risk faktörleri. Bu çalışmanın sonucunda da değiştirilebilen risk faktörleri konusunda toplumların eğitiminin önemli olduğu, koruyucu önlemlerin alınması gerektiği ortaya koyuldu. Bizim çalışmamız, Harvard’ın çalışmasını destekledi. Türkiye’den biri benim 4 çalışma Dünya Diyabet Haritası’nın belirlendiği projede yer aldı. Araştırma sonuçlarımızın birbirini desteklemesi ve tıp bilim adamları için dünyanın en önemli yayın organı PubMed’e (Lancet) girmesi gurur verici. Büyük onur yaşadım.”

Page 15: Medikent - Aralık 2012

KENTHABER

13aralık 2012 / www.kenthospital.com

Çocuğunuz okula gitmek, ders çalışmak istemezse, haylazlık, tembellikle suçlama-dan önce gözlerini muayene ettirin

ÇOCUKLARINIZIN BAŞARISIZLIĞI GÖZDEN OLMASIN2012/ 2013 öğretim yılının başlamasına kısa bir süre kalırken, Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Filiz Akyol, çocukların göz kırma kusurlarının, gözlerinin görme yönünden değerlendirilmesinin okul başarısı açısından önemli olduğunu, bu muayenelerin de okul öncesinde yapılması gerektiğini bildirdi. Opr. Dr. Akyol, ”Çocuğunuzda okula başladıktan sonra okula gitme, çalışma, ödev yapma gibi isteksizlikler olursa, onları tembellikle, haylazlık-la suçlamadan önce gözlerini muayene ettirin. Yüzde 25-30 civarında mutlaka gözlük takabilecek çocuk grubu var.” dedi.

Bu yıl ilk kez uygulanmaya konulacak 4+4+4 sisteminin ilk öğren-cileri 10 Eylül Pazartesi günü ”uyum haftası” nedeniyle okula başlama heyecanı yaşarken, İzmir Kent Hastanesi Göz Hastalık-ları Kliniği’nden Opr. Dr. Filiz Akyol, anne ve babalara önemli uyarılarda bulundu. Akyol, çocukların okul çağından çok önce, 3-4 yaşlarına kadar göz tembelliği açısından mutlaka kontrolden geçmiş olmaları gerektiğini söyledi. Akyol, şunları söyledi:

GÖZ MUAYENESİNDEN GEÇMEYEN ÇOCUK SAYISI YÜZDE 80’LERDE ”Hiç göz muayenesinden geçmemiş çocukların oranı yüzde seksenler civarında. Kenterde böyle, kırsalda daha fazla. Ama okul çağından önce çocukların göz kırma kusurları, göz görme yönünden değerlendirilmesi okul başarısı açısından önemli. Eğer çocuk tam görmüyorsa ki aile bunu bazen fark edebiliyor. Genel-likle çocuklar hipermetrop. Göz tembelliği olmasa bile uzaktaki bakışlarında herhangi bir sorun olmuyor. Yakınla ilgili uğraşıları artmaya başladığı okul çağında okuma isteksizliği, çalışma istek-

sizliği, çabuk yorgunluk, hemen uykusu gelmesi gibi zaman zaman çok sık söyledikleri baş ağrısı gibi şikayetleri olabiliyor. Çocuğun bunun gözünden kaynaklandığını ifade etmesi çok zor. Ailenin de bunu her zaman fark etmesi mümkün değil. Çocuğun haylazlığına bile bağlanabiliyor, çalışmak istemiyor, sevmiyor gibi. Oysa göz kaynaklı bu tür çalışma isteksizlikleri, okula karşı bir tepki, ödev yapma yönünde bir isteksizlik. İlkokula başladıkları andan itibaren bunu hissettikleri için de böyle bir tembelliğe meyilli çocuk nesli yetiştirmiş oluyoruz. O açıdan her çocuğun okula gitmeden mutlaka göz muayenesinden geçmesi lazım ama bizim tercihimiz 3-4 yaşına kadar mutlaka ilk muayenesinin yapılmış olması gerekiyor.”

YÜZDE 25-30 ORANINDA MUTLAK GÖZLÜK TAKACAK ÇOCUK VAROpr. Dr. Akyol, 3-4 yaşlarında göz tembelliği olmayan çocuklarda görme kusuru, kırma kusurunun çok yüksek oranda bulunabile-ceğini, ancak bunun görmesini çok ciddi etkilemiyorsa hemen gözlüklendirmediklerini söyledi. Ancak görme sorunu, göz tembelliği ya da kayması, açık ya da gizli şaşılığı varsa o çocuklara mutlaka gözlük taktırılması gerektiğini ifade eden Akyol, ”Oran olarak yüzde 25-30 civarında mutlaka gözlük takabilecek çocuk grubu olduğunu söylemek lazım. Amerika’da yapılmış bir çalışmada başarısız çocuklarda yüzde 70 kırma kusuru olduğu söylenilmiş. Bu oranlar her toplumlarda değişebilir. Önemli olan gerçekten çevrenize baktığınızda gözlüklü insan sayısı kaçsa çocuk yaş grubunda da o kadar gözlüklü çocuk olma olasılığını var. Yani okula başlamadan önce çocuklarımızı gerçekten ciddi göz muayenelerinden geçirirsek çok büyük bir oranında az veya çok kırma kusuru bulabiliriz. Bu da eğer çalışmasını etkileyecek durumda ise okul süresince de sadece evde ders çalışırken takabilir, çocukları gözlüklendirebiliriz.”

8-9 YAŞLARINDA MİYOPİYE KAYIŞ OLUYORAkyol, okul öncesinde daha çok hipermetrop, hipermetrop astig-mat tanısı koyarken, 8-9 yaşından sonra muayenelerde miyop, miyop astigmat bulduklarını söyledi. Akyol uyarılarını şöyle sıraladı: ”3-4 yaşında göz tembelliği olmasa da, ciddi kırma kusuru saptamasak da çocuklar her yıl okullar açılmadan önce bir kez göz muayenesinden geçmeli. Çünkü özellikle 8-9 yaşlarında miyopiye kayış dönemidir, bunu aile atlar, o zamana kadar mutlu mesut yaşayan çocuğun yavaş yavaş görmesinin bulanmasını çocuk bazen fark etmeyebilir. Ön sırada oturuyorsa, tahtayı görmede çok büyük sorunu yoksa geçiştirebilir, aile de fark etmez. Gerçekten 3-4 numara gibi ciddi miyopik durumlarda bile çocuk farkında değil, aile farkında değil, böyle vakaları çok fazla görüyoruz. O nedenle bu işi bir rutine oturtmak daha doğru. Okullar açılmadan, okul zamanı geldiğinde hemen öncesinde yapılacak muayeneler gözlüğü almak, gözlüğe alışma konusunda çocuklara bir zaman tanıyacağı için çok da uygun olur.”

Page 16: Medikent - Aralık 2012

KENTHABER

14 aralık 2012 / www.kenthospital.com

Sahurda, iftarda nasıl beslenilmesi gerek-tiği kadar çeşitli rahatsızlıkları nedeniyle ilaç kullananların da rehbere ihtiyacı var

ORUÇTA İLAÇ KULLANIMINA DİKKATRamazan ayının yazın en sıcak günlerinde başlaması çeşitli sağlık uyarılarının yapılmasını zorunlu kılarken, Kardiyoloji Uzmanı Dr. Zülfikar Danaoğlu, ”oruçta ilaç kullanımı” na dikkat çekti. Sıvı ve gıda yoksunluğu nedeniyle ilacın etki süresi ve şekliyle vücuttan atılımının değiştiğini belirten Uzm. Dr. Dana-oğlu, ”Günde tek ilaç kullananlar sorun yaşamaz. İki ve fazlasını alanlar ise doktoruna başvurup doz ayarı yaptırmalı. 2’den fazla tansiyon ve kalp ilacı alan 60 yaş üzerindekiler namazlarını oturarak kılsın.” dedi.

İzmir Kent Hastanesi Kardiyoloji Kliniği’nden Uzm. Dr. Zülfikar Danaoğlu, orucun kavurucu sıcaklarda tutulacak olmasının, oruç süresinin 16 saati bulmasının, zaman zaman yaşanan 8-10 derecelik ısı değişimlerinin insan sağlığını olumsuz etkileyebile-ceğini söyledi. İftarda, sahurda ağır yiyecekler yenmemesi, hızlı yenmemesi, sıvı ihtiyacının birden bire iftarda değil sahura kadar olan süreçte yavaş yavaş karşılanması, aşırı terlemeye bağlı su kaybını önlemek için güneşten kaçınılması gerektiği gibi uyarıları sıralayan Danaoğlu, ”Çeşitli rahatsızlıklar nedeniyle günde bir ya da birden fazla ilaç kullanan hasta sayısı azımsan-mayacak düzeyde. İlaç kullanıp oruç tutanlar ilaçlarını iftar veya sahurda içebilirler. Ancak birden fazla ilaç kullananların süre ve doz açısından bilinçli olması gerekiyor.” diyerek şunları söyledi:

GÜNDE TEK İLAÇ KULLANANIN SORUNU YOK ”Günde bir kez ilaç almak zorunda kalan hasta ilacını sahur ya da iftarda içebilir. Ancak Ramazan süresince bu her gün aynı saatte olmalı. 12 saatte bir iki kez ilaç kullanmak zorunda olanlar sorun yaratabilir. Çünkü oruçla sahur arasında 8 saat kalıyor. Bu sorun olabilir. Günde iki kez ya da üç öğün ilaç kullananların doktorlarına başvurması gerekiyor. Sıvı ve gıda yoksunluğu nedeniyle ilacın etki süresi ve şekli, vücuttan atılımı değişiyor. Kalp yetmezliği hastaları oruç tutarken kilo takibi yapmalı. Kilo alıyorsa bu vücutta su birikiyor anlamına gelebilir. Aynı ilaçlarla kilo veriyorsa yeterli sıvı almıyor demektir. Hastalar kendilerini iyi hissettikleri kiloyu bilmeli ve bunu korumalı. Kullandıkları tansiyon ilaçları idrar söktürücü özelliği olan hastalar bu ilaçları-nı iftarda kullanmalı. Sahurda alınması halinde daha orucun başında sıvı kaybı yaşamaya başlarlar. Aspirin, klopidogrel gibi kan sulandırıcı kullananların bu ilaçlarını iftar ya da sahurda almalarında bir farklılık, avantaj ya da dezavantaj yok. Coumadin kullanan hastalarda özellikle kapak hastalarında protrombin

zamanı değerleri değişebilir. Durduk yerde başlayan herhangi bir kanama, ciltte morarma, idrarda, gaitada kanama, kolay yaralan-ma gibi sorun çıkarsa beklemeden kan tahlili yaptırmalı.”

DEREYİ GÖRMEDEN PAÇAYI SIVAMAKKardiyolog Danaoğlu, zaman zaman migren ağrıları çeken pek çok hastanın ”Başım ağrırsa…” düşüncesi ile önlem için sahurda ağrı kesici ilaç aldıklarını söyledi. ”Dereyi görmeden paçayı sıvamak, gibi bir düşünceyle ağrı kesici alınmaz. Bu yanlış.” dedi. Danaoğlu son bir yıl içinde balon, stent yapılan kalp ameliyatı, felç geçiren ya da beyin damarlarıyla ilgili sorun yaşamış hasta-lara oruç tutmamayı önerdiklerini söyledi. Tansiyon, şeker, kalp yetmezliği, bronşit gibi hastalıkları kontrol altına alınamayan ya da çok zor kontrol altına alınan, günde 6’dan fazla ilaç kullanan-lara da orucu önermediklerini kaydeden Dr. Danaoğlu, ”İnsülin kullanan şeker hastalarına da oruç önermiyoruz. Çünkü karşıla-rında iki risk var; susuzluk nedeniyle şeker yüksekliği, öğün atlama yönünden şeker düşüklüğüne bağlı şeker koması. Tansi-yon hastaları eğer çok terlerse, bu dönemde sıfır tuz önermiyo-ruz. Bir fiske dediğimiz 3 gram tuz tüketebilirler. Bir diğer uyarı ve önerimiz ise günde 2’den fazla tansiyon ve kalp ilacı kullanan, 60 yaş üzeri hastalara. Başta teravih olmak üzere namazlarını mümkünse yavaş ya da oturarak kılmalarını istiyoruz. Çünkü aniden ayağa kalkmaya bağlı olarak bu kişilerde tansiyon düşmesi, bayılma olabilir. Bu düşme, bayılma kırık, çıkığa yol açabilir.” diye konuştu.

Page 17: Medikent - Aralık 2012

KENTHABER

15aralık 2012 / www.kenthospital.com

BOYU AMELİYATLA KISALTILDI,AĞRILARINDAN KURTULDU

İzmir’de ”Gergin omurilik" (omuriliğin son kısmı kısa ve kalın) denilen rahatsızlığı nedeniyle yıllarca kuyruk sokumu ve bacakla-rında şiddetli ağrılar çeken, 3 omurilik ameliyatına karşın düzel-meyen 17 yaşındaki Nagehan Yeter, İzmir Kent Hastanesi'nde Prof. Dr. Yusuf Erşahin tarafından Türkiye’de ilk kez gerçekleştiri-len ”omurga kısaltma- boy kısaltma” ameliyatıyla hayatını cehenneme çeviren derdinden kurtuldu. Genç kız ağrısız günlere ”merhaba” derken, Prof. Dr. Erşahin, ”Riskli ve zor ameliyattı. Ancak Nagehan’ın tedavisi bu ameliyata bağlıydı, sonuç çok iyi.” dedi.

Bornova Mustafa Kemal Anadolu Lisesi öğrencisi Nagehan Yeter, 2006’nın sonlarında gittiği dersanede merdivenlerden düştü. Kalçasının üzerine düşen Nagehan’da dayanılmaz bacak ağrıları, kasılmalar başladı. Ev Hanımı anne Sibel Yeter ile Makine Mühendisi baba Atilla Yeter, Nagehan’ı Beyin Cerrahi Profesörü Dr. Yusuf Erşahin’e götürdü. Çekilen EMAR sonucunda Nagehan’a “gizli omurilik kusuru (Spina bifida) ve gergin omurilik sendromu tanısı koyuldu. Nagehan için kabus dolu yıllar başladı. Bugün 17 yaşında olan Nagehan’a Prof. Dr. Erşahin 2007’de ilk omurilik ameliyatını yaptı. Ameliyat öncesi kuyruk sokumu ve bacaklarda şiddetli ağrıları olan genç kızda 7-8 ay sonra yakın-maları tekrarlayınca tekrar ameliyat yapıldı. Toplam 3 kez omuri-

lik ameliyatı geçiren Nagehan’ın son ameliyatında tüm sinirlerin birbirine ve zarlara yapışık olduğu (araknoidit) görüldü. Bunun ardından toplam 7 kez omurilik zarı içine yapışıklığı giderici ilaç uygulandı, belli bir süre rahatlamadan sonra bacaklarda şiddetli ağrılar tekrarladı. Ağrı ve bacaklarda kasılmadan hasta yürüye-mez hale gelen, hemen her gece acil servise başvurmak zorunda kalan Nagehan’ın ağrıları morfin ve benzeri ilaçlarla dindirilmeye çalışıldı. Bu da yeterli olmayınca omurilik stimülatörü (omurilik uyarıcısı-pil) genç kızın belinde omurilik zarı üzerine takıldı. Yaklaşık bir ay rahatlamadan sonra sol bacakta ağrı ve kasılma-lar tekrarladı. Bunun üzerine Prof. Dr. Erşahin, daha önce Japon-ya ve Amerika’da yapılan ”omurga kısaltma” operasyonuna karar verdi. Yapılan tetkik sonucu en fazla yarım santim daha boyunun uzayabileceği öngörülen Nagehan geçtiğimiz pazartesi günü İzmir kent Hastanesi’nde ameliyata alındı. Nagehan, başarılı geçen ameliyat sonrasında şiddetli ağrılardan ve bacaklarındaki kasılmadan kurtulurken Prof. Dr. Erşahin genç kızın rahatsızlığı ve ameliyatı hakkında şu bilgileri verdi: ”Omurilik, anne karnında kemiklerle yani omurga ile aynı düzeyde iken doğuma kadar yavaş yavaş yukarı çıkar ve bel birinci veya ikinci omuru hizasında sonlanır. Anne karnında omurilik gelişirken bazı oluşum kusurları olduğunda omurilik normalden daha aşağıda sonlanır. Nagehan’ın da omuriliğin son kısmı kısa ve kalındı. Boy uzadıkça normalde omurilikte yukarı doğru çıkar. Ama bu tür rahatsızlık-larda boy uzaması ile yukarı çıkamaz ve gerilir. Gergin omurilik hastalığında bacaklarda ve kuyruk sokumunda ağrı, kuvvetsizlik (felçler), idrar ve dışkılamada sorunlar ortaya çıkıyor. Tıpkı hasta-mızda olduğu gibi. Tedavide gerginliğe neden olan bozukluğa yönelik ameliyat ile omurilik serbestleştirilir. Bazı durumlarda serbestleştirilmiş olan omurilik ve sinirler tekrar omurilik zarına yapışarak gergin omuriliğe neden olabiliyor. Nagehan’da da böyleydi. Tekrarlayan gergin omurilik ameliyatlarında sıkı yapışıklıklar olduğunda sinirler ve omuriliği yapışıklıklardan ayırmak tehlikeli olabilir. Felçler, idrar ve dışkı tutamama gibi durumlar ortaya çıkabilir. Bu risklerden kaçınmak için Japonya ve ABD’de birkaç merkezde gergin omurilik hastalığı olan ve boy uzaması tamamlanmış hastalarda omurga kısaltma ameliyatları yapıldı. Omurda 1,5-2 santimetre kısaltılarak gergin azaltılmakta ve hastanın yakınmalarında belirgin düzelmeler olmaktadır. Bu operasyonla Nagehan’ın sırtın alt bölgesinde iki komşu omurun bir kısmı çıkarılıp vida ve titanyum çubuklarla birbirine yaklaştırı-lıp tespit edildi. Çıkarılan kemiklerin tam ortasında normal bir omurilik bulunuyor. Küçük bir hatada hastanın belden aşağısının felç olma riski vardı. Bu riski azaltmak için ameliyat sırasında nöro-monitorizasyon (sinir sisteminin izlenmesi) denen testler yapıldı. Amealiyat güvenle ve başarıyla gerçekleşti. Nagehan’ın dertlerinden kurtaracak son yöntemdi. Boyu 1.5 santim kızaldı ama ağrılarından kurtuldu.” dedi.

Nagehan ise yıllarca ağrılarndan kıvrandığını, okula gidemez hale geldiğini belirterek, “Şu an çok mutluyum. Boyum kısaldı ama ağrılarım kalmadı.” dedi.

Page 18: Medikent - Aralık 2012

KENTHABER

16 aralık 2012 / www.kenthospital.com

Çocukları ısrarcı davranınca Aysel Anaç’ın psiko-lojik denilen yutma güçlüğünün altından yemek borusu kanseri çıktı, erken tanı sayesinde neşter-siz operasyonla kurtuldu

HAYATINI ÇOCUKLARINA BORÇLUİzmirli Aysel Anaç (52) , çocuklarının sözünü dinleyince, adını bile duyduğunda hayatını karartan yemek borusu kanserine erken tanı kondu, hayatı kurtuldu. Prof. Dr. Sinan Ersin tarafından üç santimlik tümörlü yemek borusu kapalı yöntemle çıkarılıp mide-sinden yeni yemek borusu yapılan Aysel Anaç, ”Eğer çocuklarım ısrar etmeseydi 10 yıldır çektiğim mide rahatsızlığım gibi bu şikayetlerime de boş verecek, belki iş işten geçecekti. Bugün bu dertten kurtulduysam bunu çocuklarıma ve doktoruma borçlu-yum.” dedi.

İzmir’in Beydağ İlçesi’nde eşi Muhammet Anaç çiftçilik yapan, kendisi ise mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan iki çocuk iki torun sahibi Aysel Anaç’ın kaderini evlatları değiştirdi. 10 yıldan bu yana mide rahatsızlığı çeken, ilaçlarla tedavisini sürdürüp şikayetleri geçince hastalığını unutan Aysel Anaç’ta bir yıl kadar önce yutma güçlüğü başladı. İlaç içinde iyileşeceğini sanan Anaç boşuna ümitlendi. Şikayetleri azalmadı aksine arttı. Yutma güçlüğü zaman ilerledikçe katı yiyecekleri yemesine bile engel olmaya başladı. Çocukları Ebru Cansızca ve Kadir Anaç, yutma zorluğuna ”psikolojik” denmesine karşın şikayetleri geçmeyen anneleri için çareler aramaya başladı. Doktorlar kesin teşhis için endoskobi tetkiki istedi ama anne Anaç korktuğunu belirtip tetkik yaptırmayı reddetti. Ulaşabilecekleri herkese, her bilgiye ulaşıp annelerine şifa arayan kardeşler başvurdukları aile hekiminin uyutularak endoskobi yapıldığını söylemesi üzerine soluğu İzmir’de aldı. Oğul Anaç, ”Beydağ da İzmir demek ama kent merkezinde olmamanın olumsuzluklarını yaşıyoruz. Endoskobi çekilirken artık hastaların uyutulduğunu bilmiyorduk. Araştırma-mıza rağmen bunu geç öğrendik, bizi ilk gittiğimiz hekimler uyarmadı. Eğer böyle bir şeyi öğrenmeseydik annem endoskobi-den kaçacaktı ve hastalığını öğrenme imkanımız olmayacak, her şeyde çok geç kalacaktık. Yapılan endoskopide parça alındı, bu tetkik bir kez daha tekrarlandı ve yemek borusunda üç santim

tümör olduğu ortaya çıktı. Annemi İzmir Kent Hastanesi’ne yatırdık. Genel Cerrah Prof. Dr. Sinan Ersin, erken tanı koyulduğu için şanslı olduğumuzu, anneme kapalı ameliyat yönteminin uygulanabileceğini söyledi. Nitekim bu yöntemle annemin kanserli yemek borusu çıkarıldı, yerine de midesinden yeni yemek borusu yapıldı. Annem şimdi çok iyi ve haftasında taburcu oldu.” diye konuştu.

KANSERDEN KANSIZ- NEŞTERSİZ KURTULDUKızı ve oğlunun ısrarları sayesinde hastalığının ortaya çıktığını belirten Aysel Anaç ise, ”Yıllardır midemden yana dertliyim. Yara var, ödem var dediler. Ağrı kesici, koruyucu ilaç içer, şikayetim geçince midemi unuturum. Ama bu defa sorun farklıydı. Lokma-larım küçüldü, katı yiyecekler yiyemez oldum. Haplarımı bile kırarak içer hale gelmiştim. Korkularıma rağmen çocuklarım iyi olayım diye her yola başvurdular. Çok korktuğum endoskopiyi yaptırabilmem için çok araştırdılar. Endoskopide parça alındı, kanser hücreleri görüldü dendiğinde dünyam karardı, bir anda hayata küstüm. Ama çocuklarım bana güç verdi. Bugün iyiysem, sağlıklıysam bunu çocuklarıma ve doktoruma borçluyum.” dedi.

İYİKİ ÇOCUKLARINI DİNLEMİŞÖte yandan İzmir Kent Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği’nden Prof. Dr. Sinan Ersin, hem Aysel Anaç’ın hastalığı ve uygulanan yöntem hem de yemek borusu kanseriyle ilgili bilgi verdi, uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Ersin şöyle konuştu: ”Hastanın mide şikayetlerinin bu hastalığıyla bir ilgisi yok. Bu sonradan başlayan ayrı bir şikayet. Yutma güçlüğü yemek borusu kanserlerinin en önemli alarm belirti-sidir. Eğer bir kişide yutma güçlüğü varsa mutlaka endoskopik inceleme yapılması gerekir. Şikayet tekrarlarsa, daha önce yapıldı bir şey çıkmadı denmesi son derece yanlıştır, tehlikelidir. Her defasında endoskopi yapılması gerekir. Bu hastanın şansı çocuklarının ısrarcı davranıp annelerine endoskopi yaptırması. Eskiden hasta uyutul-madan endoskopi yapılıyordu. Hala uyutulmadan yapan merkezler var ama sayıları iyice azaldı. Geçmişten kötü bir şöhreti olduğu için hastalar endoskopiyi sevmiyorlar, korkuyorlar ve kaçıyorlar. Oysa bu hastadaki gibi erken tanıyla hastalık yakalandığında açık operasyo-na bile gerek kalmadan laparoskobik yöntemle kanserli yemek borusunu çıkarabiliyoruz. Türkiye’de yemek borusu kanseri tanısı hastalara çok geç koyuluyor. Tümör çok büyüdüğü zaman da açık operasyonda bile zor çıkarılıyor. Genel olarak yemek borusu kanser-lerinin yarısı yani yüzde 50’si daha tanı anında çıkarılma şansını kaybetmiş oluyor. Kalan yüzde 50’sine cerrahi uygulayabiliyoruz. Bunların içinde laparoskopik cerrahi yöntemi uygulayabildiğimiz hasta da çok az oluyor, çünkü kapalı yönteme uygun erken tanılı hasta çok az oluyor. Aysel Anaç bu yönteme uygundu, kanserli yemek borusunu açtığımız delikten çıkardık, mideden yemek borusu oluşturduk. Ameliyatın haftasında taburcu oldu, ikinci günü sulu gıdalarla beslenmeye başladı. Önümüzdeki hafta yavay yavaş yumuşaktan daha katı gıdalara geçecek, normale dönecek. Açık yöntemle bu ameliyatı gerçekleştirseydik bu kadar çabuk sonuç alamazdık. Aysel hanım, çocuklarına çok şey borçlu.”

Page 19: Medikent - Aralık 2012

KENTHABER

17aralık 2012 / www.kenthospital.com

Hekime ulaşım kolaylaştı, ultrason yay-gınlaştı, artık acil ameliyat gerektiren aort anevrizması vakaları görülmez oldu

SAĞLIKTAN İYİ HABERAort cerrahisi üzerinde önemli bilimsel çalışmalara da imza atan Kalp Damar Cerrahisi Profesörü Suat Buket, hekime ulaşmanın kolaylaşıp ultrason gibi tetkiklerin yaygınlaşması sayesinde ani ölümlere götüren aort anevrizması gibi hastalıkları artık görme-diklerini söyledi. Sağlığın demografisinin değiştiğini belirten Buket, ”Boğaz enfeksiyonu da erken tanıyla tedavi edildiği için romatizmal kalp kapak hastalıkları da görmediğimiz hastalıklar arasında. Bu sevindirici.” dedi.

İzmir Kent Hastanesi Kalp Damar Cerrahı Prof. Dr. Buket, eskiden erken tanısı koyulamadığı için pek çok insanın yaşamını yitirme-sine neden olan bazı hastalıkların tıbbın ilerlemesi ve sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaşmasıyla ”öldürücü” olmaktan çıktığını söyledi. Prof. Dr. Buket, kalpten çıkan büyük atar dama-rın (aorta) genişlemesine ya da balonlaşmasına ”aort anevrizma-sı”, bu damarın üç tabakaya ayrılıp çatlaması ve kanın bu duvar içine akar hale gelmesine ”aort diseksiyonu” dendiğini hatırlatır-ken bu iki önemli damar hastalığının geçmişte epey hayata mal olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Buket, şöyle konuştu:

KARIN ULTRASONU HAYAT KURTARIYOR”İki hastalık da düne kadar çok tehlikeli, hayati risk taşıyan hastalıklardı. Aort anevrizmasında damar yavaş yavaş genişledi-ği için çok büyük çapa ulaşmadan şikayet yaratmaz. Çok büyük çapa ulaşır etraftaki dokulara baskı yapmaya başladığında ağrı olur. Anevrizmanın en çok rastlandığı yer karın içi böbrek altında olandır. Genelde yaşlılarda olur. Artık hekime ulaşmak kolay, ultrason her yerde var ve hasta bir başka nedenle doktora gittiğinde karın ultrasonu çekildiğinde aort anevrizması çok küçük çaptayken yakalanıyor, patlamadan tedavi ediliyor. O nedenle 8-10 santimetrekare çapa ulaşmış anevrizma vakaları hemen hemen hiç gelmiyor. Esasta en gizli kalan ve en ölümcül olan ise aort diseksiyonudur. Aort diseksiyonunda ölüm oranı ilk 24 saatte saat başına yüzde 2’dir Yani 100 hastada akut diseksi-yon olursa müdahale yapılmaması halinde ilk 24 saatte bu vakaların 48’i ölür. Ölüm oranı 15 günlük vakalarda yüzde 90’ı geçiyor. Yani ilk 24 saatte yüzde 52’si hayatta kalırken, 15 günde hayatta kalanların oranı yüzde 10’a düşüyor. O nedenle aort diseksiyonları acil cerrahi müdahale gerektiriyor. Artık ilçelerde bile ekokardiyografi, tomografi cihazları var ve yaygın kullanılı-yor. Bu olanaklar bu vakaların tanısını da kolaylaştırdı.”

Prof. Dr, Buket bu iki önemli damar hastalığından korunma konusunda ”yüksek tansiyondan kork, sigara içme” uyarısı yaptı. Kronik bronşitin de bu hastalıklarda risk faktörü olduğunu kaydeden Buket, sözlerini şöyle sürdürdü:

KALP ROMATİZMASI DA GÖRMÜYORUZ”Sağlığın demografisi değişti. Sağlık hizmetlerine erişim kolay-laştıkça hastalıklar daha erken yakalanıyor. Eskiden romatizmal kapak hastalıkları vardı. Şimdi bunları da hemen hemen hiç görmüyoruz. Romatizma boğaz enfeksiyonunun bir komplikas-yonu. Boğaz enfeksiyonu erken tanıyla erken tedavi edildiği için hasta akut eklem romatizması pozisyonuna gelmiyor. Bunlar sağlıkta sevindirici gelişmeler.”

Page 20: Medikent - Aralık 2012
Page 21: Medikent - Aralık 2012
Page 22: Medikent - Aralık 2012

irişimsel radyoloji kendi başına tıptaki gelişmelerin birçoğunun toplandığı, sanayi desteği ile ileri teknoloji kullanan ve her gün yeni uygulamalar ile tanı ve tedavi için ilerleme gösteren aktif bir bilim

dalıdır. Geliştirilen cihaz, teknik ekipman ve tedavi yöntemlerinin sayısı ve çeşitliliği baş döndürücü bir hızla sürmektedir.

Farklı isimlerle ”minimal invaziv tedaviler”, ”damar-içi tedaviler” ya da “ciltten (perkütan) tedaviler” gibi adlandırılmış olan girişimsel radyo-lojik işlemler içerisinde akla gelebilecek hemen tüm hastalıkların tedavisi için geliştirilmiş yöntemler mevcuttur. Temelde girişimsel işlem-ler, görüntüleme yöntemleri eşliğinde sadece ciltteki küçük bir delikten ya da damar içerisinden yapılan tedavileri kapsar. Girişimsel radyolojinin sağladığı avantajlar içerisinde en önemlisi birçok işlemin hastanın hastanede çok kısa süre kalma-sına, hatta hastanede yatmasına bile gerek kalmadan yapılabilir olması, bir gözlem süresi sonrası hastaların taburcu edilebilmesidir. İşlem-lerde çoğunlukla ağır bir anestezi gerekmez ve buna bağlı gelişebilecek riskler ortadan kalkar. Her türlü tıbbi tedavide görülebilecek olumsuz-luklar (komplikasyonlar), olası riskler ve işlem sonrası ağrı girişimsel radyolojik tedaviler sonrası belirgin azalmaktadır ve iyileşme süreci kısadır.

Girişimsel radyologlar tıbbi tedavi işlemlerini uzmanı oldukları radyolojik görüntüleme araçları-nı kullanarak yapan hekimlerdir. Günümüzde tüm dünyada girişimsel radyoloji birimleri saygın hastanelerinin vazgeçilmezleri arasında yer

almaktadır ve hemen tüm klinik branşlar ile beraber çalışan, sorun çözen ve tam tedaviyi gerçekleştiren konuma taşınmıştır. Girişimsel işlem çeşitliliği ve sayısı her geçen gün artmakta ve bu alanda çalışan hekimler ise artık sadece teşhis ile ilgilenmemekte aynı zamanda bir iğne deliğinden tedaviyi de gerçekleştirmektedir. Yüksek teknolojik çalışmalar ve bu alanda çalışan özverili hekimlerin yaratıcılığı sayesinde birçok hastalığın tedavisi girişimsel radyolojik olarak yapılmaktadır. Örneğin, beyin damarlarından gelişmiş bir anevrizmanın (beyin atardamarında baloncuk oluşumu) yırtılıp kanamasını engelle-mek ve anevrizmayı ortadan kaldırmak için damar içinden özel malzeme ile tıkanması gibi karmaşık işlemler girişimsel radyolojinin günlük olağan çalışmasının bir parçasıdır.

Girişimsel radyoloji gibi tıbbın tüm klinik alanları ile birlikte çalışıp hasta tedavisinde temel prensip olan ”primum non nocere” yani ”önce zarar verme” kavramına bu derece uyumlu bir bilim dalının gelişmesi ancak 20. yüzyılın teknolojik gelişmeleri ile ortaya çıkabilmiştir. İçinde yaşadı-ğımız yeni yüzyılda ise bu alandaki görüntüleme ve girişimsel malzeme teknolojilerinin ilerlemesi, yeni uygulama alanları ve Özel Kent Hastanesi gibi gelişen girişimsel radyoloji merkezleri sayesinde gelişme hızlanarak sürmektedir. Günümüzde giderek önem kazanan yüksek teknolojik görüntüleme yöntemlerini içeren radyoloji, ”tıbbın gözü” olarak kabul edilmektedir. Girişimsel radyoloji ise görüntüleme yöntemlerini kullanarak sağladığı tedaviler sayesinde bu gözü yöneten beyin haline gelmiştir.

Günümüzde hemen tüm tıp dalları ileri teknoloji gerektiren yeni yöntemler uygulamaktadır. Temel amacın hastaya en etkili, en az zarar verecek, en hızlı tedavinin hastanede fazla kalmadan verilmesi olduğu güncel tıp uygulamaları içinde Girişimsel Radyoloji tüm bu özellikleri içinde toplayan ideal bir branştır.

Prof. Dr. A. Yiğit GÖKTAY

Uzmanlık AlanıRadyoloji, Girişimsel Radyoloji

 Eğitim 

Tıp Doktoru (1991)Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi

Radyoloji Uzmanlık Eğitimi (1992-1996)Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi

Radyoloji Anabilim DalıÖğretim Gör. Uzm. Doktor (1996-1999)

Girişimsel Radyoloji ve Abdomen Radyolojisi Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp

Fakültesi Radyoloji Ana Bilim DalıYardımcı Doçent (2000)

Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim DalıVisiting Fellow (2004)

Royal Collage of Surgeons Beaumont Hospital Interventional Radiology

Department –Dublin, IrelandResearch Fellow (2004-2005)

Dotter Interventional Institute, Oregon Health Sciences University (OHSU)

Portland-Oregon, USADoçent (2000-2005)

Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Ana Bilim Dalı

Profesör (2006-…)Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi

Radyoloji Ana Bilim Dalı

20 aralık 2012 / www.kenthospital.com

G

Girişimsel Radyoloji

İĞNE DELİĞİNDEN TEDAVİ

Page 23: Medikent - Aralık 2012

Farklı isimlerle ”minimal invaziv tedaviler”, ”damar-içi tedaviler” ya da ”ciltten (perkütan) tedaviler” gibi adlandırılmış olan girişimsel radyolojik işlemler içerisinde akla gelebilecek hemen tüm hastalıkların tedavisi için geliştirilmiş yöntemler mevcuttur. Temelde girişimsel işlemler, görüntüleme yöntemleri eşliğinde sadece ciltteki küçük bir delikten ya da damar içerisinden yapılan tedavileri kapsar. Girişimsel radyolojinin sağladığı avantajlar içerisinde en önemlisi birçok işlemin hasta-nın hastanede çok kısa süre kalmasına, hatta hastanede yatmasına bile gerek kalmadan yapılabilir olması, bir gözlem süresi sonrası hastaların taburcu edilebil-mesidir. İşlemlerde çoğunlukla ağır bir anestezi gerekmez ve buna bağlı gelişebi-lecek riskler ortadan kalkar. Her türlü tıbbi tedavide görülebilecek olumsuzluklar (komplikasyonlar), olası riskler ve işlem sonrası ağrı girişimsel radyolojik tedaviler sonrası belirgin azalmaktadır ve iyileşme süreci kısadır.

Girişimsel radyologlar tıbbi tedavi işlemle-rini uzmanı oldukları radyolojik görüntüle-me araçlarını kullanarak yapan hekimler-dir. Günümüzde tüm dünyada girişimsel radyoloji birimleri saygın hastanelerinin vazgeçilmezleri arasında yer almaktadır ve hemen tüm klinik branşlar ile beraber çalışan, sorun çözen ve tam tedaviyi gerçekleştiren konuma taşınmıştır. Girişimsel işlem çeşitliliği ve sayısı her geçen gün artmakta ve bu alanda çalışan hekimler ise artık sadece teşhis ile ilgilen-

memekte aynı zamanda bir iğne deliğinden tedaviyi de gerçekleştirmektedir. Yüksek teknolojik çalışmalar ve bu alanda çalışan özverili hekimlerin yaratıcılığı sayesinde birçok hastalığın tedavisi girişimsel radyo-lojik olarak yapılmaktadır. Örneğin, beyin damarlarından gelişmiş bir anevrizmanın (beyin atardamarında baloncuk oluşumu) yırtılıp kanamasını engellemek ve anevriz-mayı ortadan kaldırmak için damar içinden özel malzeme ile tıkanması gibi karmaşık işlemler girişimsel radyolojinin günlük olağan çalışmasının bir parçasıdır.

Girişimsel radyoloji gibi tıbbın tüm klinik alanları ile birlikte çalışıp hasta tedavisinde temel prensip olan ”primum non nocere” yani ”önce zarar verme” kavramına bu derece uyumlu bir bilim dalının gelişmesi, ancak 20. yüzyılın teknolojik gelişmeleri ile ortaya çıkabilmiştir. İçinde yaşadığımız yeni yüzyılda ise bu alandaki görüntüleme ve girişimsel malzeme teknolojilerinin ilerlemesi, yeni uygulama alanları ve Özel Kent Hastanesi gibi gelişen girişimsel radyoloji merkezleri sayesinde gelişme hızlanarak sürmektedir.

Günümüzde giderek önem kazanan yüksek teknolojik görüntüleme yöntemlerini içeren radyoloji, ”tıbbın gözü” olarak kabul edilmektedir. Girişimsel radyoloji ise görüntüleme yöntemlerini kullanarak sağladığı tedaviler sayesinde bu gözü yöneten beyin haline gelmiştir.

21aralık 2012 / www.kenthospital.com

Girişimsel radyoloji kendi başına tıptaki gelişmelerin

birçoğunun toplandığı, sanayi desteği ile ileri

teknoloji kullanan ve her gün yeni uygulamalar ile

tanı ve tedavi için ilerleme gösteren aktif bir bilim

dalıdır. Geliştirilen cihaz, teknik ekipman ve tedavi

yöntemlerinin sayısı ve çeşitliliği baş döndürücü bir

hızla sürmektedir

Girişimsel Radyoloji

Page 24: Medikent - Aralık 2012

GİRİŞİMSEL RADYOLOJİ İLE İLGİLİ SORULAR:Kanser tedavisinde girişimsel tedaviler var mı?Girişimsel radyolojinin en yaygın uygula-ma alanlarında biri kanser tedavisi. Bu hastalığın teşhisinde iğne biyopsi uygula-ması ile başlamakta. Teşhis konulduktan sonra ise Onkoloji Bölümü ile birlikte yapılan değerlendirme sonrası radyofre-kans ablasyon gibi termal yöntemler ile tümörün kurutulması ya da kemoemboli-zasyon, radyoembolizasyon gibi nokta atış yöntemleri ile damar içerisinden tümörün yok edilmesine dek gelişebil-mektedir.

Rahimde myomu olan hastanın girişimsel radyolojik olarak tam tedavisi mümkün müdür?Myom tedavisinde özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde yaygın kabul gören tedavi yöntemi damar içerisinden myomun kurutulmasıdır. Biz de Türkiye’de bu tedaviyi yapan nadir merkezlerden biriyiz ve Kadın Hastalıkları Bölümü ile birlikte yapılan değerlendirme sonucunda uygun bulunan hastalarda bu tedaviyi başarıyla uygulamaktayız. Damar içinden uygulanan özel ilaçlar sayesinde rahimdeki myomlar kurutulmakta ve hastalar ertesi gün taburcu olabilmekte-dir.

Bacaklarda oluşan şişlik ve varislerin girişimsel tedavisi mümkün mü?Son yıllarda en büyük gelişmeyi gösteren alanlardan biri bacaklardaki toplardamar yetersizliğine bağlı varis tedavisidir. Kalp-Damar Cerrahisi Bölümü ile birlikte değerlendirme ardından uygun hastalar-da lazer ve radyofrekans gibi yöntemler ile yetersizlik gösteren damarlar ciltten ulaşılarak tedavi edilmekte ve hasta aynı gün içerisinde taburcu olmaktadır.

Anjiografi zor bir işlem midir?Damar hastalıklarının teşhisinde en ileri yöntem anjiografidir. Girişimsel radyoloji tarafında da vücudun tüm sorunlu damarlarında uygulanabilir. Hasta için hiçbir zahmeti yoktur ve genellikle yarım saat içinde biter. İşlem genellikle kasık damarından yapılır ve tıkalı ya da daral-mış damarların aynı anda açılması müm-kündür. Hastalar bir gün içerisinde tabur-cu olur.

Yürümekle bacaklarımda ağrı oluyor, biraz dinlenince geçiyor, damarlar ile ilgili olabilir mi?Yürümekle ortaya çıkan bu tipik yakınma bacakta ağrı, kasılma ya da kramp tarzın-da da görülebilir. Genellikle bacakları besleyen damarların bir seviyede daral-ması ya da tıkanması ile oluşan bu sorunun çoğunlukla kısa bir anjiografi işlemi ve aynı seansda balon ya da stentle tedavisi girişimsel radyoloji tarafından gerçekleştirilebilir. Damar hastalığı çok ileri durumda ise cerrahi gerekebilir.

Şeker hastası olan hastalarda ayaklarda görülen yaralar ve yürüme güçlüğü için girişimsel radyolojinin yararı olabilir mi?Yine bacak damarlarında darlık ve tıkan-malar şeker hastalığında çok görülür ve buna bağlı yaralar açılabilir. Geç kalınırsa organ kaybı ile sonlanabilecek bu durum-ların çoğunda girişimsel radyolojik olarak balon ya da stentle tedavi mümkündür.

Şah damarındaki darlık nedeniyle felç geçirmiş ya da felç riski olduğu söylenmiş hastalarda ne yapılabilir?Beyni besleyen şah damarlarındaki darlıkların klasik tedavisi deneyimli damar cerrahi merkezlerinde boyundan yapılan özel bir ameliyattır. Ancak son on yılda bu alanda sağlanan teknolojik gelişmeler ve özellikli girişimsel uygulamalar sayesinde anjiografi sırasında damar içerisinden stent-balon uygulaması ile bu hayati sorunun tedavisi sık kullanılan bir girişim-sel radyolojik yöntem haline gelmiştir.

Ana atardamar (aort) genişlemesi ve balonlaşması sık görülen bir durum mudur?İleri yaş grubunda damar hastalığının ilerlemesi bazı ana damarlarda balonlaş-ma (anevrizma oluşumu) ile sonuçlanabi-lir. Özellikle bilinen damar hastalığı olan (koroner gibi), yüksek tansiyonu bulunan, 50 yaş üzeri erkek hastalarda aort anev-rizması olarak bilinen ana atardamar balonlaşması oluşabilir ve hayati risk yaratır. Birçok ek hastalığı ve organ sorunu olan bu tip hastalarda ameliyatın kendisi de risk yarattığı için son yıllarda gelişen damar içerisinden kılıflı stent (stent-greft) tedavisi girişimsel radyoloji ve damar cerrahi tarafından birlikte uygu-lanmaktadır ve başarılı sonuçları yaygın-laşmıştır.

Karaciğer ve böbrek hastaları için özel uygulamalar var mıdır?Hastalığın tipine ve zarar verdiği alana yönelik çok çeşitli girişimsel tedaviler mevcuttur. Merkezimizde bu organlara bağlı rahatsızlığı olan çok sayıda hasta sadece ciltteki küçük bir iğne deliği üzerin-den tedavi edilmektedir.

22 aralık 2012 / www.kenthospital.com

Girişimsel Radyoloji

Page 25: Medikent - Aralık 2012

TEMEL GİRİŞİMSEL RADYOLOJİK İŞLEMLER:Anjiyografi: Anjiografi sadece kalp damarları için uygu-lanan bir yöntem değildir. Vücudun her bölgesine bulunan kan damarlarında hastalık olabilir ve anjiografi ile değerlen-dirilebilir. Girişimsel radyoloji hekimleri beyinden ayak ucuna dek koroner damar-lar haricinde, vücudun tüm atar ve toplar damarlardaki darlık, tıkanma ve balonlaş-maları ortaya koymak amacı ile anjiografi işlemleri yaparlar. Vücudun sorunlu bölge-sine damar içinden kateter adı verilen ince bir tüp ile ulaşılması, röntgen ışınları ile görülebilen bir ilaç verilmesi ve filmler çekilmesi ile elde olunan anjiografi görün-tülerine göre hastanın aynı anda damar içerisinden tedavisi de yapılabilir.

Balon anjioplasti: Anjiografi sırasında saptanan dar ya da tıkalı damarlara yönelik geliştirilmiş birçok teknik mevcuttur. Balon anjioplasti bunlar içerisinde en yaygın kullanılan yöntemdir. Balon anjioplasti işleminde damar içersin-den ilerletilen milimetrik incelikte bir balon ile tıkalı ya da daralmış damar balon şişirilerek genişletilir ve normal çapına ulaştırılır. Böylelikle tıkalı ya da dar olan bacak damarları, kol damarları, böbrek damarları ve şah damarları açılabilir, beyne giden damarlardaki darlıklar ve buna bağlı dolaşım bozuklukları ortadan kaldırılabilir.

Stent takılması:Damarlardaki darlıkların çok ileri düzeyde olması ya da tam tıkanıklık durumunda sadece balon anjioplasti tedavi için yeterli olmayabilir. Bu durumda beyinden ayak ucuna dek vücudun tüm atar ve toplar damarlarına yönelik olarak damara uygun metal tel bir kafes şeklindeki stentler, tıkalı ya da daralmış kan damarlarının açılmasında kullanılabilir.

Stent-greft takılması (kılıflı stent): Damarlarda gelişen anevrizmalar (balonlaşmalar, genişlemeler) yaşamsal risk yaratır ve bir nevi saatli bomba gibidir. Atardamarın balonlaşmasını yırtılama takip eder. Damarın güçsüz kesiminden kanamayı engellemek amacıyla kılıflı bir stent aracılığı ile içeriden onarılması işlemine endovasküler stent greft uygula-ması adı verilir.

Vücudun en büyük damarı olan aortanın anevrizmalarında (balonlaşmalarında) sık kullanılır ve ”endogreft” (damar içinden yama) olarak da isimlendirilir. Merkezi-mizde girişimsel radyoloji ve kalp damar cerrahi ekipleri bu yöntemle birlikte çalışa-rak hayati risk taşıyan balonlaşmış damarları sadece kasıktan küçük bir kesi üzerinden iyileştirmekte ve bu işlemleri günümüzde yaygın olarak uygulamakta-dır. Tüm organlara ait damarların anevriz-malarının tedavisi için özellikli stentler, kılıflı stentler geliştirilmiştir ve normal anjiografi sırasında uygulanabilmektedir.

Embolizasyon: Damar içinden tedaviler sayesinde geçmişte ölümcül sonuçları olabilecek organ kanamalarının çoğunu tedavi etmek mümkün olmuştur. Embolizasyon, kanamaların durdurulması ya da her an kanayabilecek damar bozukluklarının (balonlaşma, atar-toplardamar yumağı gibi) ortadan kaldırılması için çeşitli tıkayı-cı araçlar ile sorunlu damar kesiminin tıkanmasıdır.

Beyin damar hastalıkları için yaygınlık kazanmış embolizasyon işlemleri sayesinde ameliyata gerek kalmadan balonlaşmış, yırtılma riski taşıyan damar parçası tıkanır ya da her an çatlayabilecek damar yumakları devre dışı bırakılır ve beyin kanaması riski ortadan kaldırılır. Bu sayede beyin damarında balonlaşma saptanmış bir hastanın damar içerisinden tedavisi gerçekleştirilebilir.

Mide, barsak sistemi ya da akciğerler gibi vücudun farklı bölgelerinde ortaya çıkan kanamalarda ise anjiografi ile damar içerisinden ilerleyip kanayan sorunlu bölgenin tedavisi embolizasyon teknikleri ile mümkündür.

Ayrıca kadın hastalıkları cerrahisi için uygun bulunmayan ya da ameliyatı tercih etmeyen hastalarda uygulanan uterin myom embolizasyonu yani rahimdeki myomların damar içerisinden tıkanarak devre dışı bırakılması ve kurutulması işlemleri embolizasyonun çok başarılı olduğu örneklerdir.

Balon anjioplasti

23aralık 2012 / www.kenthospital.com

Girişimsel Radyoloji

Page 26: Medikent - Aralık 2012

Kemoembolizasyon: Kanserli dokunun ortadan kaldırılması amacı ile damar içinden tümöre dek ilerleyip kanser ilacı uygulaması ile birlikte özel maddeler kullanarak tümörü besle-yen damarların tıkanması işlemidir. Günümüzde yeni gelişen yöntemler ile özellikle karaciğer tümörlerinde ileri evrelerde dahi damar içinden verilen özel ilaçlar ve tıkama maddeleri ile başarılı tedaviler yapılmaktadır. Ayrıca özel hazırlanmış radyoaktif maddelerin damar içerisinden sadece hedef tümör dokusuna verilmesini sağlayan Yitrium-90 mikros-fer tedavisi de nükleer tıp işbirliği ile girişimsel radyolojik işlemler olarak yapılmaktadır. Radyoembolizasyon denilen bu yöntem ile karaciğerin içerisin-de tümörü besleyen damarlara dek ulaşıp özel Yitrium-90 mikrosferleri tümör doku-suna vermek ve karaciğer tümörleri ile karaciğere metastaz yapmış kanser odaklarını ortadan kaldırmak mümkün olmaktadır.

Radyofrekans ablasyon: Kanserli dokuya ciltten bir iğne ile girip radyofrekans enerjisi ile tümörün yok edilmesi işlemidir. Bu işlem öncelikle cerrahi riskleri yüksek olan ya da ameliya-tı kabul etmeyen hastalarda kalıcı tedavi olarak kanserli dokuların yok edilmesi için kullanılmaktadır ve işlem sonrası hasta kısa bir takip sonucu ertesi gün taburcu edilmektedir. Özellikle karaciğer tümörleri için geliştirilen yöntem son dönemde çalışmalarımızda böbrek tümörleri ve akciğer tümörleri tedavilerinde, ayrıca ileri evrede kemik metastazı ağrı palyasyo-nunda kullanılmaktadır.

Diyaliz damar girişimleri: Böbrek yetmeliği olan hastalar için diyali-ze girdikleri damarlar hayati önem taşımaktadır. Bu hastaların damarlarında zaman içerisinde ortaya çıkan sorunların giderilmesinde de girişimsel işlemler büyük önem taşır. Hemodiyaliz için kullanılan damarlarının tıkanması ya da daralması halinde yeniden çalışır hale gelmesi için uygulanan birçok farklı girişim mevcuttur. Tıkalı olan ya da tıkan-maya giden dar diyaliz fistüllerinin açılması sayesinde hastalar diyalize girmeye devam edebilirler. Günübirlik yapılan bu işlemlerin hemen ardından hasta normal şekilde diyaliz programına devam edebilir.

Safra yollarının açılması: Bazı tümörlerde ya da safra yolunu ilgilendiren ameliyatların sonrasında safra kanallarında darlık-tıkanmalar oluşabilir. Bu hastaların kanında safra ile atılması gereken maddelerin birikmesine bağlı sarılık ve vücut dengelerinde bozul-malar oluşur. Safra yolu tıkanıklığı ile sarılık oluşması halinde, tıkalı safra yollarının ciltten küçük bir iğne ile girilerek balon ya da stentle açılması ve safranın ince bir boru ile dışarıya alınması, uzun dönemde içeriye yerleştirilen stent sayesinde kanalın açık kalması mümkün-dür. Böylelikle hastaların sarılıkları ve vücudun bundan etkilenmesi ortadan kalkar.

Nefrostomi ve idrar yolu tıkanıklıklarının açılması: Nefrostomi, idrar yolu tıkanıklıklarında

böbreği korumak için idrarın ciltten ince bir boru ile dışarıya alınmasıdır. Bu sayede böbrek tıkanıklık ve idrar birikimi nedeniyle gördüğü hasardan kurtulur, çalışmaya devam edebilir. Eğer tıkanıklı-ğın cerrahi olarak düzeltilmesi güçlük taşıyorsa bu tip hastalarda yine ciltten iğne ile girişim yapılarak tıkalı kısmı açacak plastik stent ve balon uygulama-ları yapılabilir.

Apse boşaltılması: Ciltten küçük bir delikten girilerek vücudun herhangi bir yerindeki iltihabın boşaltılmasıdır. Genellikle ameliyatlardan sonra ya da vücut direnci düşük hastalar-da görülen apselerin tam tedavisi sadece küçük bir iğne girişi ve kateter yerleştiril-mesi ile gerçekleştirilebilir. Büyük bir ameliyata gerek kalmadan sadece lokal anestezi ile yapılan bu işlemler sonrası apse boşaltılır, vücuttaki enfeksiyon ortadan kaldırılır.

İğne biyopsileri: Şüpheli bir dokunun niteliğinin belirlen-mesi ancak patolojik inceleme ile mümkün olmaktadır. Tedavi öncesi patolojik değerlendirme için geçmişte ağırlıklı olarak cerrahi yapılırdı ancak günümüzde iğne biyopsileri birçok alanda bunun yerini almıştır. Tanı ve tedaviyi belirlemek amacı ile ultrason, BT ya da başka bir radyolojik görüntüleme aracı kılavuzluğunda özel bir iğne kullanılarak vücudun neresinde olursa olsun hasta dokudan parça ya da sıvı örneği alınması mümkündür. Hastalar işlem sonrası kısa bir gözlem süresi ardında günlük normal hayatlarına dönebilmektedir.

24 aralık 2012 / www.kenthospital.com

Girişimsel Radyoloji

Page 27: Medikent - Aralık 2012

KISA BAŞLIKLAR HALİNDE DİĞER ÖZELLİKLİ GİRİŞİMSEL RADYOLOJİK İŞLEMLER

Toplardamar tıkanıklıklarında çok ciddi bir risk olan akciğere pıhtı kaçmasını (pulmoner emboli) engellemek için uygu-lanan Vena Cava filtre girişimleri.

Toplardamar tıkanıklıklarının tam açılması ve kan akımının sağlanması için pıhtının dışarıya alınması amacıyla yapılan tromboaspirasyona dayalı girişimsel işlemler.

Lazerle varis tedavisi bacaklarda toplarda-mar yetmezliği neticesinde oluşan varis, ağrı ve şişliklerin Doppler ultrasonografi eşliğinde toplardamar içi lazer (Endovenöz Lazer) uygulaması ile tedavisi girişimleri. Tamamlayıcı tedavi olarak skleroterapi (köpük tedavisi) uygulamaları.

Beyin atar damarlarına pıhtı kaçması ve inme, felç gelişmesi halinde erken safha-da yapılabilecek pıhtı çıkartmaya yönelik nörogirişimsel işlemler.

Tam tıkalı damarları açmaya yönelik damar içinden özel tıraşlatıcı sistemler ve lazer uygulamaları.

Organ nakilleri sonrası oluşan çeşitli tıkanma ve darlıkları açmaya yönelik perkütan girişimsel işlemler.

Kas, iskelet sistemi hastalıklarında ve özellikle omurga rahatsızlıklarında, kemik çökmesi durumlarında ciltten kemik iğnesi ile girilerek yapılan çeşitli işlemler.

Kronik ileri evre karaciğer hastalığı olan ve karın içi yoğun sıvı birikimi ya da yemek borusundan kanama ihtimali olan hastalarda, karaciğerdeki ana toplar damarın kalbe giden ana toplar damara ciltten bir delik üzerinden bağlanması (TIPS) işlemi. Benzer hastalarda kana-maları durdurmak için sindirim sistemin-deki varisleşmiş damarların tıkanması girişimleri.

Yurdumuzda yaygın bir sağlık sorunu olan ve çoğunlukla karaciğerde görülen parazit kistlerinin (Kist Hidatik) sadece ciltten iğne ile girilerek ilaç uygulamasıyla tam tedavisi.

Böbrek, kasık bölgesi ve karaciğer başta olmak üzere çeşitli organ ve dokularda oluşmuş içi sıvı dolu kese halindeki basit kistlerin ciltten iğne ile boşaltılması ve ilaç uygulaması ile kurutulması. Benzer şekilde vücudun farklı bölgelerinde oluşmuş sıvı birikimlerinin boşaltılması girişimleri.şekilde vücudun farklı bölge-lerinde oluşmuş sıvı birikimlerinin boşaltılması girişimleri.

Lazerle varis tedavisi bacaklarda toplar-damar yetmezliği neticesinde oluşan varis, ağrı ve şişliklerin Doppler ultraso-nografi eşliğinde toplardamar içi lazer (Endovenöz Lazer) uygulaması ile tedavisi girişimleri. Tamamlayıcı tedavi olarak skleroterapi (köpük tedavisi) uygulamaları.

25aralık 2012 / www.kenthospital.com

Girişimsel Radyoloji

Page 28: Medikent - Aralık 2012

Uzm. Dr. Gültekin TAŞ

Uzmanlık AlanıTemel ve Klinik Biyokimya

   Eğitim

Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi (deütf)

   Mesleki İlgi Alanı ve Aktiviteleri

Türk Klinik Biyokimya DerneğiTürk Biyokimya Derneği

Klinik Biyokimya Uzmanları Derneği

ağımızda her geçen gün birçok yeni teknolojik buluş yapılmakta ve bunların pek çoğu tıp alanında uygulama alanı bulmaktadır. Tıpta özellikle laboratuvar ve görüntüle-me dallarında bu gelişmelerin

gerisinde kalmak mümkün değildir.

Merkez laboratuvarımızda tüm bu teknolojik gelişmeler yakından takip edilerek, her biri alanla-rında lider markaların en güncel cihazları kullanı-larak testleri yetkin personel ve tecrübeli uzman hekim kadrosu tarafından sonuçlandırılmaktadır.

Kesin ve doğru sonuçlar üretebilmenin yalnızca mükemmel cihazları seçmekle mümkün olmadığı bilinciyle cihazların titizlikle kalibrasyonları yapılmakta, çoklu iç ve dış kontrol sistemleriyle doğrulukları gösterilmekte ve kayıt altında tutul-maktadır. Tüm bunları yaparken izlenen yöntem-ler ”yaptığını yaz, yazdığını yap” mantığıyla sistematik bir şekilde dokümante edilmektedir. Kent Hastanesi merkez laboratuvarı olarak hede-fimiz ise Türkiye’de referans bir tıbbi analiz laboratuvarı olacak şekilde uluslararası normlar-

da, sürekli yenilenen çağdaş teknolojik alt yapısı ve yetkin personeliyle, kaliteli ve güvenilir tıbbi laboratuvar hizmetini son kullanıcıya ulaştırmaktır.Kent Hastanesi merkez laboratuvarı haftanın yedi günü 24 saat kesintisiz hizmet vermektedir. Laboratuvarda yapılamayan testlerin anlaşmalı dış laboratuvarda yapılması sağlanır.

Kent Hastanesi merkez laboratuvarı, Kent Hastanesinin açıldığı 2004 yılından beri hastanemizin tüm hastalarına hizmet vermenin yanında İzmir ve çevre illerden gelen tüm hastaların laboratuvar ile ilgili isteklerine cevap vermektedir.

26 aralık 2012 / www.kenthospital.com

Ç

Laboratuvar

Page 29: Medikent - Aralık 2012

27aralık 2012 / www.kenthospital.com

Laboratuvar üç alt birimden oluşur: I - Klinik Biyokimya II - Klinik MikrobiyolojiIII - Klinik Patoloji Kent hastanesinde, laboratuvar istemleri hastane işletim sistemine (HİS) bağlı terminallerden giriş yapılarak laboratuvara iletilir. Örnekler alındığı yerde (servis veya laboratuar kan alma bölümü), hastanın kimlik doğrulaması yapılarak etiketlenir ve laboratuvara gönderilir.

Örnekler laboratuvar red kriterlerine göre değer-lendirilip incelemeye uygun olarak kabul edilen örnekler için istenilen testler yapılır. Kabul edildiği gün çalışılamayan örnekler test stabilitesine uygun koşullarda saklanır.

Test sonuçları laboratuvar tarafından HİS ile geri bildirilir. Hastane dışından gönderilen örnekler hastane kayıt işlemi yapıldıktan sonra, laboratu-var kayıt kabul görevlisi tarafından barkod etiketi konur, yapılması istenen testlerin bilgisayar girişi yapılır. Hastane dışından gönderilen örneklerin test sonuçları basılı rapor halinde veya istenirse internet ortamında verilir.

Laboratuvar

Page 30: Medikent - Aralık 2012

I - Klinik Biyokimya:Kent Hastanesi merkez laboratuvarında klinik biyokimya laboratuvarının üç alt laboratvuarı vardır. Bu laboratuvarların sorumlusu tibbi biyokimya uzmanıdır.

Biyokimya lab.Hematoloji lab.İdrar lab.

1. Biyokimya lab: Biyokimya laboratuvarında rutin biyokimyasal testler (Glukoz, Üre, AST v.b.), hormon testleri (TSH, FSH, LH v.b.), tümör belirteçleri (CEA, AFP v.b.), vitamin(Vit B12, Folik asit, Vit D) düzeyleri bu laboratuvarda çalışılan bazı testlerdir. Laboratuvarda Roche firmasının COBAS 6000 otoanalizörü bulunmaktadır. Cihazımız hastane informasyon sistemi (HİS) ile bağlan-tılı çalışır. Test isteklerinin otoanalizöre aktarılması ve çıkan sonuçların HİS sistemine iletilmesi bilgisayar ortamında yapılır. Bu cihazda rutin biyokimyasal testler, hormon testler, tümör belirteçleri, vitamin düzeyle-ri aynı örnekten çalışılmaktadır. Biyokimya laboratuvarında hergün internal kalite kontrol materyalleri verilerek testlerin doğruluğu denetle-nir. Ayrıca belli aralıklarla ekternal kalite kontrol programı (RIQAS) uygulanır.

2. Hematoloji lab.:Hematoloji laboratuvarında tam kan sayımı, koagülasyon testleri (PT, aPTT, Fibrinojen) ve hastalara kan ve kan ürünleri vermeden önce yapılan Cross-Match testi yapılmaktadır. Bunların dışında kalan hematoloji testleri dış laboratuvarda çalışılmaktadır.

Hematoloji laboratuvarında kan sayımı için Roche firmasının XT-2000i ve KX-21 otoanalizörleri bulunmaktadır. Hematoloji laboratuvarında hergün internal kalite kontrol materyalleri verilerek testlerin doğruluğu denetlenir. Ayrıca belli aralıklarla ekternal kalite kontrol programı (RIQAS) uygulanır.

3. İdrar lab.İdrar laboratuvarında idrarın biyokimyasal testleri (strip) ve mikroskobik incelemesi yapılmaktadır. Ayrıca idrar kültürü içinde örnekler burada kabul edilir. İdrar laboratuvarında Roche firmasının Miditron junior otoanalizörleri bulunmaktadır. İdrar laboratuvarında belli aralıklarla internal kalite kontrol materyalleri verilerek testlerin doğruluğu denetle-nir.

II- Klinik Mikrobiyoloji:Kent Hastanesi merkez laboratuvarı klinik mikrobiyoloji laboratuvarı immünoloji, seroloji ve bakteriyolojiden oluşmaktadır.

İmmünoloji-seroloji laboratuvarında tüm viral markerlar (hepatitler, HIV, TORCH) Abbott Architech-i1000 cihazında çalışılmaktadır. Cihazımız hastane informasyon sistemi (HİS) ile bağlantılı çalışır. Testleri istekleri-nin otoanalizöre aktarılması ve çıkan sonuçların HİS sistemine iletilmesi bilgisayar ortamında yapılır. İmmünoloji-seroloji laboratuvarında belli aralıklarla internal kalite kontrol materyalleri verilerek testlerin doğrulu-ğu denetlenir. Ayrıca belli aralıklarla ekternal kalite kontrol programı uygulanır.

Bakteriyoloji laboratuvarında bakteriyolojik kültür, identifikasyon, antibi-yogram testleri yapılmaktadır. Ayrıca bu laboratuvarda her türlü vücut sıvısının mikrobiyolojik ve hematolojik boyama işlemleri ve mikroskopik incelemeleri yapılır.

28 aralık 2012 / www.kenthospital.com

Laboratuvar

Page 31: Medikent - Aralık 2012

AON SİGORTA VE REASÜRANS BROKERLİĞİ A.Ş.

Genel MüdürlükSaray Mahallesi Adnan Büyükdeniz Caddesi Akkom Ofis Park No:2 K:7-8-9 Ümraniye / İstanbul t +90.216.6360700 f +90.216.6921212

Ege Bölge Müdürlüğü  Atatürk Caddesi Berin Reşat Aksoy Plaza No:384 K:3 D:5 Alsancak / İzmir    t +90.232.4211623    f +90.232.4211629

Aon, Manchester United Ana Sponsorudur.

Risk Yönetim Danışmanı Sigorta ve Reasürans Brokeriİnsan Kaynakları Danışmanı

Page 32: Medikent - Aralık 2012

Doç Dr. Latife DOĞANAY

Uzmanlık AlanıPatoloji

  Eğitim

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıp EğitimiTrakya Üniversitesi Tıp Fakültesi

Patoloji Anabilim Dalı,Uzmanlık Eğitimi Ve Öğretim Üyeliği.

Bilimsel Aktivite Ve Ödüller 25 Adet Uluslarası, 40’tan Fazla

Ulusal Yayın.Çok Sayıda Ulusal Ve Uluslararası Bildiri.

rnekler patolojik incelemeye gönderilirken istenen sadece ”tanı” olabilir. Bu gibi durumlarda hastalıklı bölgeden küçük bir doku alınır ve incelenmek üzere patolojiye gönderilir. Bunun sonucuna göre tedavi planlanır.

Tanıyı önceden bilmek uygulanacak cerrahi işlemi değiştirmeyecekse, mevcut kitle ya da lezyon tamamen çıkarılır ve bundan sonra patolojik inceleme istenir. Bazı durumlarda ise ameliyata başlanır, ameliyat sırasında lezyondan küçük bir parça ya da lezyonun tamamı alınarak patolojiye gönderilir. Hasta ameliyatta iken cerrahın öğrenmek istediği bilgileri elde etmek üzere materyal incelenir. Böyle durumlarda doku dondurularak incelendiği için bu işleme “frozen inceleme” adı verilir.

Ortalama 15-20 dk süren frozen yöntemi ile incelemede, genellikle materyalde tümör olup olmadığı, varsa malign (kötü huylu) olup olmadı-ğı, materyalin cerrahi sınırlarında tümör kalıp kalmadığı gibi bilgiler istenir. Elde edilen bilgilere göre ameliyatın seyri belirlenir.

”Tanı koymak” patolojide ilk hedef olmakla birlik-te kötü huylu diye bilinen malign tümörlerde gönderilen materyal içinde ”tümörün yaygınlık derecesini, cerrahi sınırlarda tümör kalıp kalma-

dığını, meme kanseri gibi bazı tümörlerde hasta-nın hangi ilaçlardan yarar göreceğini, hastalığın seyrini tahmin etmemize yarayacak bulguları elde etmek ve patoloji raporunda belirtmek” de gereklidir.

Yukarıda patoloji laboratuvarını tanıtmak için sıraladığımız tüm işlemler hastanemiz patoloji laboratuvarında titizlikle yapılmaktadır.

Patoloji laboratuvarlarında, tanı koymak amacıyla vücuttan alınan “organ, doku ve sıvılar” ya da “otopsi” adı verilen işlemle ölümden sonra “tüm vücut” incelenir. Patoloji laboratuvarına gönderilen örnekler ameliyatla alınan, genellikle büyük olan materyaller ya da biyopsi adını verdiğimiz yöntemle alınan küçük materyaller olabilir. Akciğer, karın ve kalp zarı gibi vücut boşluklarında biriken sıvılar, tiroid, akciğer, karaciğer, meme, böbrek başta olmak üzere çeşitli organlarda oluşan kitlelerden iğne ile alınan örnekler de patolojinin incelediği materyallerdendir.

Ö

Patoloji

30 aralık 2012 / www.kenthospital.com

Page 33: Medikent - Aralık 2012

Erişkin otopsisi ve nadiren gerek duyulan birkaç işlem dışında tüm mikroskopik incelemeler, frozen inceleme, histokimya ve immunohistokimyasal incelemeler hastanemiz bünyesinde bulunan patoloji laboratuvarında yapılmakta, kullanılan materyaller yeniden ihtiyaç duyulabilece-ği düşüncesiyle uzun yıllar arşivde

saklanmaktadır. Patoloji hizmetleri verilirken, hastanemizde kullanılan bilgi paylaşım sistemi sayesinde ”doğru tanı”nın ayrılmaz bir parçası olan hastaya ait klinik, radyolojik ve laboratuvar bulgu-lara anında ulaşılmakta, gerektiğinde konsültasyon ve konseyler yoluyla bilgi paylaşımı yapılmaktadır. Ameliyat öncesi

ve patolojik inceleme sonrası tanılar arasındaki uyum patoloji laboratuvarı verilerine dayanarak raporlanmakta, patoloji laboratuvarı ”tanı verme süreleri” takip edilmekte, her ay düzenli olarak rastgele seçilen materyaller için ”dış kalite kontrol değerlendirmeleri” yapılmaktadır.

Patoloji

Güncel gelişmeleri takip eden patoloji laboratuvarımız, klinik gereksinimler doğrultusunda gelişmeye devam edecektir.

31aralık 2012 / www.kenthospital.com

Page 34: Medikent - Aralık 2012

Uzm. Dr. Ebru ACAR

Uzmanlık AlanıNükleer Tıp

 Eğitim - Çalıştığı Kurumlar

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, 1998Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları;

AsistanlıkEge Üniversitesi Tıp Fakültesi Nükleer Tıp;

Uzmanlık

Mesleki İlgi ve AktivitelerNükleer onkoloji

Nükleer kardiyolojiİntraoperatif gama prob uygulamaları

 

ükleer tıp nedir?Radyoaktif maddelerin vücuda verilerek hastalıkların teşhis ve tedavisinde kullanıldığı ana bilim dalıdır. Bu radyoaktif maddeler,

vücuda damar yoluyla, solunum yoluyla, ağız yoluyla içirilerek veya tetkikin şeklinde göre çok daha özel yollarla uygulanabilir. Verildikten sonra ilacın hastalığın tipine ve yerine göre vücuttaki dağılımına bakıp fotoğrafları, filmleri çekilerek veya matematiksel analizleri yapılarak bu filmler ve sonuçlar üzerinden teşhis edilmesi sağlanır. Nükleer tıptaki görüntü amaçlı alınan filmlere sintigrafi denir. Sintigrafinin daha üst düzeyli 3 boyutlu görüntülerine ise SPECT (Tek foton emis-yon komputerize tomografi) ve PET (pozitron emisyon tomografisi) adları verilmektedir.

Doğada üç tip radyasyon bulunmaktadır. Alfa ışınları, beta ışınları ve gama ışınları. Alfa ışınları tıpta kullanılmamaktadır. Beta ışınları nükleer tıp içerisinde hastalıkların tedavisinde kullanılır-ken, gama ışınları ise teşhis amaçlı kullanılmak-tadır. Kullanılan gama ışınlarının adına istinaden de nükleer tıptaki görüntüleme cihazlarına gama kameralar denmektedir.

Radyoloji bölümünde yapılan tetkiklerde radyas-yon tıbbi cihazların içinde bulunurken nükleer tıpta kullanılan radyasyon hastalara ilaç olarak uygulanmaktadır. Dolayısıyla hastanın vücudu radyasyon kaynağı haline gelmekte ve cihazlar

bu radyasyonların saçılmasını görüntü haline getirerek hastalıkların fotoğraflanmasını sağla-maktadır. Bu nedenden ötürü yapılan tetkik ya da tedavide uygulanan radyasyonun tipine göre işlem sonrasında dikkat edilecek belli basit ancak önemli noktalar bulunmaktadır. Bu konuya daha sonra daha detaylı olarak değineceğiz.

Hastalıkların başlangıç safhalarında önce hücre-sel düzeyde çalışma bozuklukları yani işlev bozuklukları meydana gelmekte daha sonra ise bu süreci şekilsel yani anatomik bozukluklar takip etmektedir. Radyoloji bölümünde organla-rın anatomileri ya da şekillerine dayalı teşhis imkanları bulunmaktadır. Nükleer tıp ise fonksi-yonları gösterdiği için henüz hastalıklar şikayet oluşturmamışken ya da radyolojik yöntemlerle ortaya konan şekilsel değişiklikler oluşmamışken erken safhada teşhis imkanı sunar.

N

Nükleer Tıp

32 aralık 2012 / www.kenthospital.com

Page 35: Medikent - Aralık 2012

Sintigrafi nasıl çekilir?Sintigrafi tetkiki için daha önce de değin-diğimiz üzere hastalara radyoaktif madde verilir. Bu maddenin uygulanma yolu en sık damar yolu olmakla birlikte yapılan tetkikin tipine göre de göz damlası şeklin-de uygulanması, ağız yoluyla içirilmesi, solunum yoluyla verilmesi gibi değişebilir.

Radyoaktif madde verilmesini takiben, tetkikin niteliğine göre farklı bekleme zamanları ve farklı çekim süreleri olabilir. Tetkik için; gama kamera (sintigrafi ve SPECT görüntülerinin elde edildiği cihaz) veya PET adı verilen, vücudunuza verilmiş olan ilacın dağılımını görüntü haline getiren bir cihazda yatmanız gerekecektir.

Sintigrafi tetkiki sırasında canım yanar mı?Hayır. Nükleer tıpta uygulanan tetkiklerin en temel özelliği can yakmayan tetkikler olmalarıdır. Sadece ilacın verilmesi esna-sında iğne acısı hissedilir. Daha sonra film çekimi sırasında hastanın ağrı veya acı hissetmesi söz konusu değildir.

Sintigrafi tetkiki için kapalı bir makineye girecek miyim?Hayır. Film çekimlerinin yapıldığı cihaz kapalı değildir ve kapalı yer fobisi olan hastalarımıza da rahatlıkla tetkik uygula-nabilmektedir. Ayrıca tetkik sırasında cihazın çalışmasına ait rahatsız edici herhangi bir ses veya gürültü duyulma-maktadır.

Nükleer tıpta kullanılan ilaçların özelliği nedir? Bu ilaçların içerisinde bulunan radyasyon zararlı mıdır?Kullanılan ilaçlara tıp dilinde radyofarma-sötik adı verilir. Bu ilaçların içerisinde çok düşük dozda radyasyon bulunur. İlaç vücudunuza verildikten sonra vücudunuz radyasyon kaynağı haline gelecektir ve bu radyasyon bir süre daha etrafa saçılmaya devam edecektir. Radyasyon sizin vücudunuzdan dokunma ve aynı odada bulunma ile bir başkasına bulaşmaz. Bu dozdaki radyasyonun yetişkin insanlara öngörülen herhangi bir zararı yoktur. Doğada doğal yollardan yayılan radyas-yon her 10 günde bir 1 Röntgen filmi çektirmek kadar radyasyon alınmasına yol açmaktadır ve nükleer tıpta bazı belli istisnai tetkikler dışında alınan radyasyon 1 röntgen filmindekinden de düşük dozdadır.

Ancak gelişmekte olan küçük çocuklara ve fetusa az da olsa zararı olabilir. Dolayısıy-la çekiminiz bittikten sonra belli bir süre radyasyondan korunma kurallarına dikkat etmeniz, hamile ve 10 yaşın altındaki çocuklardan belli bir süre uzak durmanız gerekecektir.

Bu süre genelde 24 saattir. Ancak bazı özel sintigrafik çekimler için farklı süreler gerekebilir. Bu konuda nükleer tıp dokto-runuz size ayrıntılı bilgi verecektir.

Radyasyondan korunma kuralları nelerdir?Nükleer tıpta kullanılan radyasyonun yetişkinlere zararı bulunmamaktadır. Ancak hamileler ve 10 yaş altındaki küçük çocuklardan mümkün olduğunca uzak mesafede bulunmak (aynı oda içerisinde en az 2-3 metre uzaklıkta kalmak), beraber geçirilen zamanı sınırlandırmak (30-45 dakika) bu kurallardan en önemli-leridir. Ayrıca verilen ilaçtaki radyasyon vücudunuzdan temel olarak idrar ve dışkı yoluyla atılacaktır. Dolayısıyla bu yolla atılımı hızlandırmak için bol miktarda su içmeniz ve sık sık tuvalete gitmeniz önemlidir. Tuvalet sonrasında 2- 3 kere sifonu çekmeniz de mutlaka gerekmekte-dir. Böylece klozetin içerisinde radyasyon-lu atık bulunması önlenecektir.

Nükleer tıp tetkiki yaptırmak veya bu tetkiki yaptıranların yakınında bulunmak-tan korkmaya gerek yoktur, sigaranın zararlı etkileri nükleer tıpta kullanılan dozdaki radyasyondan çok daha fazladır.

Nükleer Tıp

33aralık 2012 / www.kenthospital.com

Page 36: Medikent - Aralık 2012

Hamile ve emziren annelere, çocuklara sintigrafik tetkik yaptırılabilir mi?Temel kural, hamilelere sintigrafik tetkik yapılmaması gerektiğidir. Ancak hayati risk oluşturan durumlarda bu tetkiklerin yapılması kar zarar hesabına dayanır. Süt veren annelere ise sintigrafik yöntemler rahatlıkla uygulanabilir. Verilen birçok ilaçtaki radyasyon süte geçmediğinden, süt vermenin kesilmesi-ne de gerek kalmamaktadır. Ancak bazı istisnai durumlar için nükleer tıp uzma-nınız size ayrıntılı bilgi verecektir.

Çocuk hastalarımıza ise yine kar zarar hesabı yaklaşım gereklidir. Eğer tetkikin sağlayacağı bilgi hastalığın teşhis edilememesinden daha önemliyse tetkikin yaptırılması doğru seçenektir. Çocukların kilosuna göre doz hesaplama-sı yapılacağından sorun olmayacaktır. Yeni doğan bebeklere bile nükleer tıp tetkikleri yapılabilmektedir.

Nükleer Tıpta hangi hastalıkların teşhisi ve tedavisi sağlanır ? Genel olarak hemen her hastalığın nükleer tıp tetkiki yapılabilir ancak rutin-de daha çok ilgilendiğimiz görüntüleme alanları tiroid–guatr hastalıkları, kalp hastalıkları ve kanserlerdir. Ayrıca özellikle tiroid kanserleri başta olmak üzere bazı kanserlerin tedavisi, yaygın olarak kemiklere sıçramış kanserlerde kemik ağrılarının dindirilmesine yönelik destek tedavileri, romatizmal bazı hasta-lıklarda eklem ağrıları ve hareket kısıtlı-lıklarının azaltılmasına yönelik radyoak-tif tedaviler yapılmaktadır. Yine gama prob adı verilen bir cihaz yardımıyla, meme kanseri ve hızlı ilerleyebilen bir deri kanseri tipi olan melanomda da lenf düğümlerine kanserin yayılmasının teşhisinde ve cerrahi olarak çıkartılma-sında kullanılan nükleer tıp yöntemleri bulunmaktadır.

Tüm bu teşhis ve tedavi yöntemlerinin içerisinde en çok kullanılan teşhis ve görüntüleme yöntemleri nelerdir?Kısaca tiroid sintigrafisi, kalp sintigrafisi (myokard perfüzyon SPECT ve myokard perfüzyon gated SPECT), kemik sintigra-fisi, statik ve dinamik böbrek sintigrafileri, PET/BT tetkiki

Her bir tetkik öncesinde gerekli ön hazır-lıklar ve tetkiki etkileyebilecek ilaçlar hakkında nükleer tıp doktoru bilgilendir-me yapacaktır ancak genel olarak değin-mek gerekirse:

Tiroid sintigrafisi; tiroid bezinin görüntü-lenmesini sağlar. Tiroid bezi boyunda ön tarafta yerleşmiş kelebek şeklinde 20-25 gr ağırlığında, vücudun ana metabolizma hızını ayarlayan hormonları üreten bezdir. Tiroid bezindeki nodüllerin değer-lendirilmesinde, nodüllerin sıcak / soğuk ayrımının yapılmasında, nodül dışında kalan tiroid dokusunun fonksiyonel durumunun değerlendirilmesinde tiroid sintigrafisinden yararlanılır. Tiroid sintig-rafisi, damar yoluyla düşük dozda radyo-aktif maddenin enjeksiyonu sonrası yapılan kısa süreli 10 veya 15 dakikalık bir çekimdir. Zehirli guatrın, tiroidin enfektif veya iltihabi hastalıklarından ayırıcı tanısında, soğuk nodüllerin sıcak nodüllerden ayırıcı tanısında kritik ve yeri doldurulamaz bir tetkiktir.

Nükleer Tıp

34 aralık 2012 / www.kenthospital.com

Page 37: Medikent - Aralık 2012

Nükleer Tıp

Kalp Hastalıkları ve Nükleer Tıp (Kalp sintigrafisi -Myokard perfüzyon sintigrafisi)

Günümüzde kalp hastalıklarının görülme yaşları 20-30’lu yaşlara dek inmiştir ve kalp krizi/ani kardiyak ölümler en sık ölüm sebep-leri arasında yer almaktadır.

Kalp krizinde kritik süreç kalp kasının kanlanmasını sağlayan ve koroner damarlar adı verilen damarların tıkanmasıdır. Koroner damarda kısmi bir tıkanıklık iskemi denen zorlanmaya yol açarken daha ileri düzeydeki tıkanıklıklar infarkt denen hücre ölümüyle sonuçlanmaktadır.Kriz sonrası doku ölümü meydana geldiyse bu geri dönüşümsüz bir olaydır ve düzenlenecek tedavilerden fayda görmek mümkün olamamaktadır. Ancak kriz geçirilen kalp alanında hala yaşamak-ta olan canlı hücreler mevcutsa bu hücrelerin tedaviden fayda görmesi olanak dahilinde olacaktır. Kriz sonrasında hastanın temiz kanı vücuda pompalayan sol karıncık faaliyetleri de etkilenmektedir. Pompa gücünü niteleyen EF (ejeksiyon fraksiyonu) değerleri düşmekte, duvar hareketleri ve kasılma işlevleri de bozulmaktadır.

Nükleer tıp bölümünde uygulanan kalp sintigrafileri 2 çeşittir:

1. Myokard perfüzyon SPECT: Kalp kasının kanlanması ve dolayısıyla kanlanmayı sağlayan koroner damarların durumu değerlendirilir.

2. Myokard perfüzyon gated SPECT: Kalbin pompa gücünü (EF değerini), duvar hareketlerini ve kasılma işlevlerini değerlendirmemizi sağlar.

Kalp Sintigrafisi (Myokard Perfüzyon SPECT ve myokard perfüzyon gated SPECT)Kalp sintigrafisi, kalp hastalıklarının tanısında kullanılan ileri düzey bir tetkiktir. Kalp sintigrafisi aşağıdaki hastalıkların tanı ve takibinde kullanılmaktadır:1. Göğüs ağrısı olan ancak yapılan tetkiklerinden kalp kaynaklı ağrı tanısı netleşemeyen hastalarda,2. Göğüs ağrısı olmasa bile yapılan kalp tetkiklerinde kalp hastalığı şüphesi bulunan hastalarda,

3. Şikayeti ve tetkiklerinde bozukluk olmasa dahi risk faktörleri yüksek olan hastalarda,4. Kalp krizi geçirmiş hastalarda gelecek dönemdeki beklenen riskleri öngörmek ve tedavinin düzenlenmesinde,5. Kalp damarlarına balon, stent veya by-pass girişimi planlanan hastaların, bu tedavilerden fayda görüp görmeyeceğinin saptanması ve dolayısıyla gereksiz girişimlerin önüne geçilmesinde,6. Kalp damarlarına balon, stent veya by-pass uygulanmış hastaların girişim sonrası değerlendirilmesinde,7. Herhangi bir operasyon nedeniyle genel anestezi alacak kalp hastalarının, anestezi yükünü kaldırıp kaldıramayacağının belirlenmesinde,8. Diyabetik-şeker hastalığı olanlarda kalp hastalığının tesbitinde tarama testi olarak.

Kalp sintigrafisi nasıl çekilir?Kalp sintigrafisi 2 basamaklı ve tüm gününüzü ayırmanız gereken bir tetkiktir. Temel prensip kalbinizi yorduktan sonra (stres görüntülemesi) ve istirahat halinde iken iki kez görüntülemek ve bu iki görüntüyü birbiri ile kıyaslamaktır. Stres görüntülemesi için doktorunuz ya koşu bandı üzerinde egzersiz yaptıracak veya koşamayacak hastalar için bu etkiyi ilaçla yaratacaktır. İlaç verildikten sonraki bekleme süresi boyunca, nükleer tıp hastaları için özel olarak ayrılan bekleme odasında beklemeniz ve yine bu grup hastalar için ayrılmış olan tuvaleti kullanmanız gereklidir. Bazı özel hastalık gruplarında farklı çekim protokolleri uygulanması gerekebilir.

Kalp sintigrafisi neyi gösterir?Myokard perfüzyon sintigrafisi, kalp kasının kanlanmasını ve dolaylı yoldan kalp damarlarında (koroner damarlar) tıkanıklık olup olmadığını gösterir. Myokard perfüzyon gated SPECT ile ise kalbin kanı pompalama gücü ve duvar hareketleri de değerlendirilebilir.

35aralık 2012 / www.kenthospital.com

Page 38: Medikent - Aralık 2012

KEMİK SİNTİGRAFİSİ İki tip kemik sintigrafisi vardır: 1) tek basamaklı 2) üç basamaklı.

Tek basamaklı tetkikte kemiklerinizin görüntü-lenmesini sağlayacak ilaç verilecek ve ortalama 2- 3 saat kadar ilacın kemiklerinize yerleşmesi beklenecektir. Ardından makine altında çekiminiz yapılacaktır.

Üç basamaklı tetkikte ilacınız makine altında yatıyorken verilecek, önce ilacın vücudunuzdaki ilk dağılımı incelenecek, ortalama 2- 3 saatlik bekleme süresinde sonra son basamaktaki görüntüler alınacaktır. Görüntüleme işlemi yakla-şık 30 dakika kadar sürmektedir. Bazı özel hasta-lık gruplarında bu süre değişebilir.

Birçok endikasyonu olmakla birlikte başlıca iyi huylu kemik tümörleri, kemik kanserleri, kemiğe sıçrama yapmış başka kanser odaklarının değer-lendirilmesi, kemiğin metabolik hastalıklarının değerlendirilmesi, kalça ve diz protezlerinin gevşeme ve enfeksiyonlarının değerlendirilmesi, kemik yaması yapılan ameliyatlarda yamanın durumunun ve canlılığının değerlendirilmesi, kemik kırıklarının değerlendirilmesi, çocuk istismarının değerlendirilmesi ve sebebi açıkla-namayan kemik ağrılarının araştırılmasında yeri vardır. Özellikle kanserin henüz anatomik değişiklikler yaratmadığı ancak hücresel fonksi-yon bozukluklarına yol açmaya başladığı erken evrelerde yani erken teşhiste çok büyük önemi bulunmaktadır.

Nükleer Tıp

36 aralık 2012 / www.kenthospital.com

Page 39: Medikent - Aralık 2012

Nükleer Tıp

PET/BT taraması:PET/BT tetkiki tıbbi teknolojinin günümüz için gelmiş olduğu son basamaklardan birisidir. En çok kanser teşhisi ve takibinde, daha az ağırlıklı olarak da kalp hastalıkları ve alzheimer hastalığı, parkinson hastalığı gibi nörolojik hastalıkların teşhis ve takibin-de kullanılmaktadır. Eşzamanlı olarak hastaya hem tüm vücut bilgisayarlı tomog-

rafisi yani anatomik görüntüleme hem de pozitron emisyon tomografisi yani fonksiyonel/metabolik görüntüleme yapma imkanı sağlar. Hastalara vücut ağırlığına göre hesaplanan dozlarda radyoaktif olarak işaretli şeker molekülü enjekte edilir ve kanser hücrelerinin normal hücrelere kıyasla şekeri çok daha fazla tüketmesi prensibinden yola çıkarak görüntüler elde edilir. Tetkikin endikasyonlarının çok doğru belirlenmesi gerekmektedir çünkü en çok kafa karıştırıcı yanı halk arasında bu tetkiki yaptırıp herhangi bir kanser varsa erken teşhisini sağlamak yönündedir. Ancak her kanserin şeker molekülüne karşı davranışı farklı olabildiği gibi aynı kanserin zaman içerisinde değişim göster-mesi bile söz konusu olabilmektedir. En çok doğru belirlenmiş endikasyonlarda benign/malign kitle ayırıcı tanısı, erken teşhis, kanserin evrelemesi, tedaviye yanıtın değerlendirilmesi ve takiplerde değerli olan bir görüntüleme yöntemi-dir.

BÖBREK SİNTİGRAFİLERİ (DMSA ve DTPA sintigrafileri)

Böbrek sintigrafisi nasıl çekilir?İki tip böbrek sintigrafisi vardır: 1) dinamik böbrek sintigrafisi 2) statik böbrek sintigrafisi

Dinamik böbrek sintigrafisinde; böbreklerin görüntülenmesini sağlayan ilaç makine altında yatarken enjekte edilir. Tetkik yaklaşık 30 dakika-da biter, bu süre içerisinde hareketsiz yatmanız istenecektir.

Statik böbrek sintigrafisinde; böbreklerin görüntü-lenmesini sağlayan ilaç önce enjekte edilir. İlaç verildikten sonra yaklaşık 3 saat bekleme süresi olacaktır. Bu süre, ilacın böbreklerinize yerleşmesi ve düzgün kalitede görüntü alabilmek için gerekli-dir. Bekleme süresince nükleer tıp hastaları için ayrılan bekleme odasında beklemeniz ve yine nükleer tıp hastaları için ayrılmış olan tuvaleti kullanmanız istenecektir. Görüntüleme işlemi yaklaşık 20- 25 dakika sürecektir. Bu süre içerisin-de makine altında hareketsiz yatmanız gerek-mektedir.

Bu iki sintigrafi farklı tetkiklerdir ve ikisi aynı günde yapılamamaktadır.

Böbrek sintigrafisi neyi gösterir?Dinamik böbrek sintigrafisi, böbreklerinize gelen kan akımını, böbreklerinizin idrar oluşturma ve boşaltma işlevlerini değerlendirmeyi sağlar. Böbrek taşları, mesaneden böbreklere idrar kaçağı (idrar reflusu) vb hastalıklarda böbreklerde meydana gelebilecek işlevsel değişikliklerin tanı ve takibinde kullanılır.

Statik böbrek sintigrafisi ise, böbreklerin asıl işlev gören parankim adlı yapısında kalıcı hasar olup oluşmadığını teşhis etmede kullanılır. Örneğin tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonlarında böbrek taşlarında böbreklerin yapısını görmeyi sağlar.

37aralık 2012 / www.kenthospital.com

Page 40: Medikent - Aralık 2012

SS ile teminat altına alınacak tedavilerin kapsamının genişleye-ceği gibi, vatandaşın alacağı hizmet kalitesinin de artacağını belirten Metin Oğuz bu sayede sigortalıların

daha az prim ödeyerek daha geniş kapsamlı bir poliçe sahibi olacaklarını ifade etti. TSS kapsa-mında Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) sağlık giderlerindeki payının belirlenmesinin sigorta şirketleri açısında da büyük önem taşıdığını sözlerine ekleyen Oğuz, ”SGK’nın ödemediği tedavi giderleri için sigorta şirketleri alternatif kaynak olacağından, bu durumun genelge ve yönetmeliklerle sınırlarının tam olarak belirlen-mesi gerekmektedir. TSS ile birlikte özel sağlık

kuruluşlarının sistem içindeki fiyat dengelerinde sigorta şirketleriyle yapmış olacakları anlaşma-lar, hizmetlerin fiyatlarını optimal seviyelere çekeceğinden sağlık sektöründe iyileşme gerçek-leşecek ve sağlık hizmetinin kalitesi SGK tarafın-da da artmış olacaktır. Tamamlayıcı sağlık poliçelerinin sisteme dahil olmasıyla birlikte SGK sağlık giderlerinin belli bir miktarını karşılayaca-ğından, SGK’nın sağlık harcamaları azalacaktır. Ancak, bu tutar özel sigorta şirketlerine devredi-leceğinden, sigorta şirketlerinin de kapsamı belirleme de akılcı adımlar atması gerekmekte-dir.” dedi.

SAĞLIK SEKTÖRÜİYİLEŞECEK“Tamamlayıcı Sağlık Sigortası (TSS) ile birlikte özel sağlık kuruluşlarının sistem içindeki fiyat dengelerinde sigorta şirketleriyle yapmış olacakları anlaşmalar, hizmetlerin fiyatlarını optimal seviyelere çekeceğinden sağlık sektöründe iyileşme gerçekleşecektir.”

38 aralık 2012 / www.kenthospital.com

T

Söyleşi Nesrin COŞKUNKent Sağlık GrubuBasın Danışmanı

YENİ BİR KAVRAM: TAMAMLAYICI SAĞLIK SİGORTASI

Anadolu SigortaGenel Müdür Yardımcıs

Metin Oğuz

“Sağlıkta Dönüşüm Programı” ile sağlık sistemi-miz ciddi bir değişimden geçti, geçmeye de devam ediyor. Hiç şüphesiz ki bu değişimlerden bazıları diğerlerinin çok önüne geçiyor. Öncelikle SGK çatısı altındaki herkesin her hastaneden yararla-nabilir hale gelmesi önemli değişim. Bir diğeri kamu hastanelerinde ameliyat olacak hastaların ellerine artık tıbbi malzeme reçetelerinin tutuştu-rulmaması. “Git bu malzemeleri al, getir. O zaman ameliyat olabilirsin” cümleleri tarihe karıştı. Bir başka değişim de yine SGK’lı tüm hastaların ilaca aynı yolla ulaşabilmesi, SSK’lılar, Bağ-Kurl’ularla özdeşleşen kuyruk çilelerinin sona ermesi.

Tam gün, aile hekimliği uygulamaları da bu dönü-şümün önemli virajları. Bu değişimleri hasta olan, hastası olan yaşıyor, görüyor. Ama birkaç ay önce sağlık sektörünün ve vatandaşların gündemine yeni bir kavram girdi. SGK Başkanlığı, Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü’nce yayımlanan bir genelge ile duyurulan ”Tamamlayıcı veya Destek-leyici Sağlık Sigortası Uygulamaları.” Peki tamam-layıcı veya destekleyici sağlık sigortası nedir,

kimler nasıl yararlanır, eksikleri var mı, nasıl geliştirilmesi gerekir, her şeyden önce bu sigorta-ya sahip hastalar açısından önemi nedir, avantaj-ları neler? gibi sorular yanıt bekliyor. Bize de bu soruları Medikent okurları için işin uzmanlarına sorduk.

İzmir Sosyal Güvenlik İl Müdür Yardımcısı Yılmaz Topçuk, bu soruları genelgeyi yayınlayan kurumun bir yöneticisi olarak yanıtladı, bu konuda önemli kaynaklarda inceleme yaparak Medikent okurları için bir makale kaleme aldı. Diğer konuk yazarlarımız İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. S. Haluk Özsarı, Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği Genel Sekreteri Erhan Tunçay, Anadolu Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Metin Oğuz ve AXA Sigorta Sağlık Departmanı Yöneticisi Korhan Kömüksu oldu. Katkıları için kendilerine çok teşekkür ederken, yazılarının sizlere ışık tutaca-ğına inanıyoruz.

Nesrin COŞKUN

Page 41: Medikent - Aralık 2012

Söyleşi

DEZAVANTAJLAR YAŞANABİLİRSGK’nın sağlık kuruluşlarıyla yapacağı anlaşmalarda belirleyeceği katılım payı tutarları, Genel Sağlık Sigortasının (GSS) temel teminat paketi içerisinde yer almayan giderler ya da teminat paketi içerisinde yer alıp kısmen karşılanan giderler vatandaşlar tarafından ödenecektir. Oğuz, bu durumun TSS poliçesi olmayan vatandaş için dezavantaj olacağını ayrıca sigorta şirketlerinin, ürün belirlemede ve sağlık kuruluşlarıyla yapacakları anlaşmalarda ürünün sigorta sektörüne olumlu katkı sağlayabilmesi adına, dikkatli adımlar atmaları gerektiğini aksi takdirde bu ürünün sigorta şirketleri için dezavantaj olabileceğini ifade etti.

39aralık 2012 / www.kenthospital.com

UYGULAMA SİGORTA ŞİRKETLERİNE YÜK GETİRİR Mİ?Tamamlayıcı sağlık sigortasının modelinin netleş-mesi halinde sigorta şirketlerinin çıkaracağı ürün için detaylı bir çalışma yapılması gerekeceğini söyleyen Metin Oğuz, bu ürünlerin çıkarılması aşamasında sigorta şirketlerinin sağlık kuruluşla-rıyla yapacağı anlaşmaların büyük önem taşıyaca-ğına dikkat çekti. Oğuz ayrıca, SGK’nın GSS kapsa-mında sunduğu ve sunacağı hizmetlerin sınırları-nın da net olmasının, özel sigorta şirketlerinin çıkaracakları TSS ürünü için de büyük önem teşkil ettiğini vurguladı. Metin Oğuz konuyla ilgili sözle-rine şu şekilde devam etti: “Eğer TSS modeli hem vatandaş ve SGK’nın, hem de özel sigorta şirketle-riyle özel sağlık kuruluşlarının eşzamanlı avantaj-larını sağlayacak bir model olursa, şirketler daha az primle çalışanlarını daha kapsamlı bir poliçeyle güvence altına alacaklarından tamamlayıcı sağlık sigortasına ilgileri artacaktır. Şirketler için geçerli olan benzer durum ise, bireyler için de geçerli olacaktır.”

Özel sağlık sigortalı sayısının, ülkemizin toplam nüfusuna oranının az olması nedeniyle riskin dağılamadığını belirten Oğuz, prim tutarlarının da yüksek kaldığını ifade etti. Doğru modelle TSS hayata geçirildiği zaman, tamamlayıcı sağlık sigortasına katılımın fazla olacağını belirten Metin Oğuz, bu durumda prim tutarlarının da düşeceğini vurguladı.

Page 42: Medikent - Aralık 2012

Söyleşi

zel sağlık sigortalarının devletin sunduğu sosyal sigortalardan bağımsız gelişmesi sigortalıların SGK ya prim ödeme mecburiyet-lerinin devam ediyor olmasından dolayı benzer hizmetler sunan

ikinci bir sigorta türüne çifte prim ödemelerine yol açmaktadır. Devletimizin sosyal sağlık güvencesi ile vatan-daşlarına sunmuş olduğu teminat yapısı dünya-daki en geniş teminatlardan biridir. Bu teminat yapısında verilen hizmetin, sunum anındaki yeterliliği konusunda yaşanan sıkıntılar nedeniy-le SGK özel hastaneler ile belirli kurallar çerçeve-sinde anlaşmalar yaparak hizmet satın almakta-dır. Bu hizmet alımının temel kuralını, yapılan sağlık işlemi için SGK’nın özel hastaneye ödeye-ceği bedelin en fazla %90’ı kadar fark ücretinin vatandaştan talep edilebileceği kurgusu oluştur-maktadır. İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere, büyükşehirlerde yer alan bazı hastane fiyatlarının SGK’nın ödediği tutarın çok üzerinde olması nedeniyle SGK ile anlaşmaları yoktur. Şu an ülkemizde var olan özel sağlık sigortası müşterilerinin temel amacı bu tip hastanelere erişim sağlamaktır. SGK’nın ödediği rakamın %90 ‘ı kadar fark alınabilir kuralının devam ettiği bir ortamda bu hastanelerin sistemde yer alma-yacağı kesindir. O nedenle şu an özel sağlık sigortası olan bireysel müşterilerimiz için herhangi bir değişim öngörmüyoruz. Grup sağlık

sigortalarında ise bir çok işverenin maliyeti düşürmek amacı ile tamamlayıcı sigorta modeli-ne yöneleceği tahmin edilmektedir. Hastanelerin alabilecekleri fark tutarının serbest bırakılması halinde devletin ilgili sağlık harcama-sı için ödemeye iştirak edeceği tutar, cari fiyatları yüksek olan hastanelerin talep edecekleri mikta-rın küçük bir oranını oluşturacak ve yine maliye-tin büyük kısmı vatandaşa yansıyacaktır. Bu durumda tamamlayıcı sağlık sigortası ile SGK nın şu an hasara katılmadığı özel sağlık sigorta-cılığı modelinin fiyatları arasında önemli bir azalma olmayacaktır.

Tamamlayıcı sağlık sigortaları bir çok Avrupa ülkesinde  özel sağlık sigortalarının temelini oluşturmaktadır. Ülkemizde özel sağlık sigortacılığı ise devletin sunduğu sağlık güvencesine ek veya tamamlayıcı bir sigorta türü olarak değil tamamen ayrı bir platformda gelişmiştir.

40 aralık 2012 / www.kenthospital.com

Ö

ERİŞİLEBİLİR SAĞLIK

AXA SigortaSağlık Müdürü

Dr. Korhan Kömüksu

Page 43: Medikent - Aralık 2012

Söyleşi

41aralık 2012 / www.kenthospital.com

Bu durumda tamamlayıcı sağlık sigortası ile SGK’nın şu an hasara katılmadığı özel sağlık sigor-tacılığı modelinin fiyatları arasında önemli bir azalma olmayacaktır. En olası çözüm devletin özel hastanelere ödediği rakamın 2 veya 3 katı kadar farkın vatandaştan alınmasına izin vermesidir. Böylece sistemin sınırları belirgin olacak ve cari fiyatları çok yüksek olan bazı hastaneler dışındaki bir çok sağlık kurumu için bu oranlardaki fark tutarı, müşteri adedinin de artacağını öngörerek hastane maliyetlerini karşılar seviyelere gelecektir. Tamamlanacak fark tutarının ne olacağına yönelik tartışmalar devam ederken konu ile ilgili başka bir çok önemli başlık da henüz netliğe kavuşmamış-tır. Tamamlayıcı sağlık sigortasını kimler alabile-cektir? Hasta olan kişileri özel sağlık sigortası şirketlerinin poliçe kapsamına almama hakkı olacak mıdır? Yaş sınırı olacak mıdır? Tamamlayı-cı sağlık sigortası satın alınma talebinden önce kişilerde var olan hastalıklar içinde sigorta geçerli olacak mıdır? SGK sisteminde çalışan bir kişi çalış-mayan eş ve çocuklarının tümüne ilave prim ödemeden sigorta yapabilmektedir. Bu durum kişi başına ayrı prim isteyen özel sağlık sigortası şirketleri için uygulamada nasıl olacaktır? Primi devlet mi tespit edecektir yoksa sigorta şirketleri bağımsız karar verebilecek midir? Tamamlayıcı sağlık sigortası mevcut özel sağlık sigortaları gibi yıllık ve her sene şirket değiştirmeye açık bir model mi yoksa uzun vadeli ve aynı şirkette kalmayı teşvik eden bir sistem mi olacaktır? Haziran ayının son haftasında çıkan genelge bu konuların hiç biri için açıklama getirmemekte, sadece tamamlayıcı sağlık sigortalarının önündeki engellerden biri olan, sağlık kurumunun sunduğu hizmet için hem SGK, hem vatandaş, hem de varsa özel sağlık sigorta şirketine ayrı ayrı fatura kesebileceğine dair düzenleme getirmektedir.

Tamamlayıcı sağlık sigortasına ilişkin uygulamalar netleşip mevzuat düzenlendiğinde sigortacılık adına yeni bir çağ açılmış olacaktır. Şu an ülke nüfusunun sadece %2’sini teminat altına alan özel sağlık sigortacılığı çok daha geniş bir halk kitlesine ulaşacak ve sağlık branşı özel sigorta sektörünün en büyük prim üreten kalemlerinden biri haline gelecektir.

Page 44: Medikent - Aralık 2012

Söyleşi

Erhan Tunçay

42 aralık 2012 / www.kenthospital.com

ağlık sigortası nedir?

Sağlık sigortası kişilerin, tıbbi yardım, tedavi ve ilaç harcamalarına karşı teminat veren sigorta türüdür. Sigor-

ta şirketlerinin tıbbi danışmanlarının onayı olmak kaydıyla, sigortalının, ameliyat, uzun veya kısa süreli tedaviler, ameliyat veya tedaviye bağlı ilaç giderleri gibi tüm harcamaları, azami limitlerle tam veya muafiyet olarak karşılanmaktadır. Sigorta şirketlerinin uygulamalarında farklılıklar olmakla birlikte, periyodik olarak yapılan sağlık kontrolleri, herhangi bir tıbbi nedeni olmaksızın ve buna benzer harcamalar, genel olarak teminat harici tutulmaktadır.

Neden gereklidir?

Sağlıklı olma hakkı birçok uluslararası belgede temel bir insan hakkı olarak tanınmış ve sağlığın korunması görevini devletler üstlenmiştir. Devletler sağlık riskine karşı çeşitli modeller geliştirmişler ve bu modellerin tümünde, temelde bireylere sosyal sağlık güvencesi sağlamak amacı olmasına karşın izledikleri yöntemlerde farklılık-lar ortaya çıkmıştır. Kamu tarafından sunulan sağlık hizmetlerinin finansmanı, gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ekonomiler için önemli bir mesele haline gelmiş, finansmandan kaynakla-nan zorlukların sağlık hizmetlerine yansıması insanlarda bir memnuniyetsizlik yaratmıştır. Bu durumun doğal bir sonucu olarak ülke yönetimleri farklı çözümler üretmek zorunda kalmıştır. Diğer taraftan sosyal güvenlik sistemi çerçevesinde sunulan sağlık hizmetlerinde yaşanan aksaklık-lar, bütçeden aktarılan rakamların yüksekliğine rağmen bu hizmetlerden faydalananların hizmetlerin yetersizliğinden dolayı artan şikayet-leri, otelcilik anlamında daha yüksek standartlar-da hizmet alımı isteği gibi nedenlerle farklı çözüm arayışları içerisine girilmiştir. Bu çerçevede kullanılan en etkin yöntemlerden bir tanesi de özel sağlık sigortalarıdır.

Herkes sağlık sigortası yaptırabilir mi?

Sigortacılığın ana prensiplerinden bir tanesi gerçekleşmesi muhtemel risklere teminat verilmesidir. Bu çerçevede doğuştan gelen hasta-lıklar ile sigorta sözleşmesinin kuruluşundan önce var olan hastalıklar kapsam dışında olmak üzere 18-60 yaş aralığındaki kişiler özel sağlık sigortası poliçesi satın alabilmektedir. Bununla birlikte ebeveynlerinden birisinin özel sağlık sigortası sahibi olması koşuluyla 18 yaşından küçük çocuklar için de sağlık sigortası poliçesi alınabilmektedir. Bununla birlikte ilk sigortaya girişi yaşı şirketten şirkete değişmekle birlikte ağırlıklı olarak 60 yaşından önce sağlık sigortası sistemine girilmesi şartıyla 60 yaşından sonraki yıllar için de teminat devam edebilmektedir.

Özel sağlık sigortası kişilere ne gibi avantajlar sağlar? Hangi hizmetlerden yararlanabilirler?

Özel Sağlık Sigortalarının başlıca iki ana teminatı vardır. Bunlardan ilki ”Yatarak Tedavi Teminatı” ikincisi ise “Ayakta Tedavi Teminatı”dır. Yatarak Tedavi Teminatı, ameliyatlı ya da ameli-yatsız hastanede yatarak yapılan tedaviler için hastaneye yatış çıkış dönemi içindeki, doktor, ameliyathane, asistan, anestezi, gerekli ve zorun-lu diğer tıbbi hizmetlere ait sigortalının hastane-de tedavi gördüğü süre içerisinde oluşacak gider-ler ile yoğun bakım ve ambulans giderlerini karşı-lar. Ayakta Tedavi Teminatı ise doktor muayene, teşhis yöntemleri (MR, tomografi ve laboratuar tetkikleri gibi), küçük müdahalelerin girdiği ayakta tedaviler ve ilaç giderlerini kapsamaktadır. Ayrıca bu iki ana teminat başlığına ek olarak, fazladan prim ödemek koşulu ile gözlük (cam/çerçeve/lens) ve dişin kapsandığı üçüncü bir teminat grubu vardır.

S

1961 yılında Adana’da doğan Erhan Tunçay, Özel Saint Joseph lisesi, ardından Boğaziçi

Üniversitesi İşletme bölümünden mezun oldu.

1989 yılında Garanti Bankası Pazarlama Müdürlüğünde Uzman Yardımcısı olarak

göreve başlayan Tunçay, 1993-1998 yılları arasında Muhabir İlişkiler Müdür

Yardımcılığı, Pazarlama Müdürlüğü, Finansal Kurumlar Müdürlüğü ve son olarak

Kurumsal Krediler Müdürlüğü görevini üstlenmiş ve 1998-2004 yılları arasında

Garanti Sigorta gurubu Genel Müdürlüğü görevinde bulunmuştur.

2001-2004 yılları arasında Yönetim Kurulu Üyesi olduğu Türkiye Sigorta ve Reasürans

Şirketleri Birliği’nde, 2004 yılı itibariyle Genel Sekreterlik görevini sürdürmektedir.

Bunun yanı sıra, Türkiye Kalite Derneği, Türk Sigorta Enstitüsü Vakfı,  Tarım Sigortaları

Havuzu Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulunmuştur. Halen Güvence Hesabı, Sigortacılık Eğitim Merkezi, DASK,

Sigorta Tahkim Komisyonu, Türk Loydu Vakfı Yönetim Kurulu Üyelikleri ve Sigorta

Bilgi Merkezi Koordinasyon Komitesi Üyeliği görevine devam etmektedir.

Çok iyi derecede İngilizce ve Fransızca bilmektedir.

SAĞLIKLIOLMA HAKKI

Page 45: Medikent - Aralık 2012

Söyleşi

43aralık 2012 / www.kenthospital.com

Özel sağlık sigortası primlerinde taban fiyat nedir?

Yukarıda da belirtildiği üzere sağlık sigortalarının farklı teminatları bulun-maktadır. Teminatların yanında kişinin yaşı, cinsiyeti, sağlık geçmişi gibi etkenler ödenecek primi etkileyen faktörlerdir. Diğer taraftan sağlık sigor-tası primleri sigorta şirketlerince portföy yapıları ve risk kabul kriterleri çerçevesinde serbestçe belirlenmektedir. Bu çerçevede taban fiyatı bilgisinden söz etmenin farklı algılamalara yol açabileceğinden yola çıkarak herhangi bir rakam verilememektedir.

Tamamlayıcı ya da destekleyici sağlık sigortası nedir?

Tamamlayıcı sağlık sigortası, hizmet alan kişinin üzerinde kalan sağlık riskini, gerek teminat kapsamı ve gerekse teminat yüzdeleri açısından çeşitli paketler ile üzerine alan bir sağlık sigortası türüdür.

Bu çerçevede tamamlayıcı sağlık sigortaları;

Kamu sağlık sigortalarının temel teminat paketinde sunduğu oda fiyatla-rının üzerindeki oda fiyatlarını,

Kamu sağlık sigortalarının karşıladığı hekim muayene ücretlerinde temel teminat paketince karşılanan hekim ücretinin üzerindeki ücretleri,

Fark ücreti alınan sağlık harcamalarında sigortalının veya bakmakla yükümlü olduğu kişilerin üzerinde kalan fark ücreti tutarını,

Temel teminat paketi dışında kalan teşhis ve tedavi giderlerini kapsam altına almaktadır.

Ülkemizde 5510 Sayılı Kanun'un 98'inci maddesinde tamamlayıcı veya destekleyici sağlık sigortalarına atıf yapılmakla birlikte ülkemizde sistemin kurulmasına yönelik çalışmalar devam etmektedir.

Kimler nasıl, nerelerde yararlanabilir?

Ülkemizde uygulama alanı olmamakla birlikte yurt dışı uygulamalar incelendiğinde özel sağlık sigortalarının daha çok kamu sağlık sistemini tamamlayıcı ve destekleyici işlevlerinin olduğu görülmektedir. Bu çerçeve-de tamamlayıcı veya destekleyici sağlık sigortaları kamu sağlık hizmetle-rinden yararlananlar ile bunların bakmakla yükümlü olduğu kişiler tarafından yaptırıldığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Bu sigortanın kişilere sağlayacağı avantajlar neler?Tamamlayıcı sağlık sigortası ile;

“Primini öde ama benim kurallarımla ve her yerden hizmet al” yaklaşımı ile vatandaşların kolay erişebileceği nitelikli sağlık hizmeti seçenekleri artacaktır. Hizmet alan kişilerin hekimini ve hastanesini seçme konusun-daki sınırları genişleyecek, dolayısıyla oluşabilecek aşırı talepler yönetile-bilecektir. Temel teminat paketinin karşılamadığı tedaviler ile fark ücretle-ri kapsama alınabilecektir. Daha nitelikli otelcilik hizmeti alınması mümkün olacaktır.

Bu sigorta uygulaması başka hangi ülkelerde var, kaç kişi kullanıyor?

ABD, Avutralya gibi ülkeler yanında Almanya, Fransa ve Hollanda olmak üzere birçok ülkede tamamlayıcı veya destekleyici sağlık sigortası sistemi uygulanmaktadır. Ancak sayısal veriler birliğimiz nezdinde yer almamaktadır.

Page 46: Medikent - Aralık 2012

Söyleşi

Yard. Doç. Dr. S. Haluk ÖZSARI,

44 aralık 2012 / www.kenthospital.com

SGK'nın özel sigortası olanların sağlık harcamalarının belli bir tutarını SGK'ya fatura edebileceklerine yönelik genel-gesi, tamamlayıcı sağlık sigortasına bir başlangıç oluşturuyor mu?

SGK Genelgesi, olumlu bir gelişmedir, iyimser bir bakışla ”Tamamlayıcı Sağlık Sigortası”na bir başlangıç oluşturduğunu söyleyenler var ama ben daha farklı düşünüyorum. Bence bu genelge sadece uzun yıllardır konuşulan “Üçlü Fatura” sistemini tanımlamaktadır. Yani, sağlık hizmeti sonrasında birden fazla muhatap için fatura düzenlenmesi konusu netleştirilmiştir. Çünkü bu netliğe ihtiyaç olmadığını söyleyen bürokrat ve akademisyenler ile tersini düşünerek bu tür uygulama yapan hizmet sunucu kurumlara uyarı ve hatta ceza kesildiği uygulamaları gerçekleşti-renler arasında ciddi bir görüş ayrılığı vardı. SGK Yönetimi de bunun görüp bir yıla yakın bir süre yazışma ve görüş alma süreci sonrasında bu düzenlemeyi yaptı.

Sonuç olarak, SGK Genelgesi ile yapılan düzenle-me sadece Üçlü Fatura Sisteminin nasıl kullanı-labileceğine yöneliktir, içinde de Tamamlayıcı Sağlık Sigortası kavramsal tanımının yapıldığı açıklamalar bulunmaktadır.

Türkiye'de tamamlayıcı sağlık sigorta-sına geçilmesi konusunda engeller, sorunlar neler? Bunların aşılması için neler yapılmalı?

“Tamamlayıcı Sağlık Sigortası” 20 yılı aşkın bir süredir tartışılmaktadır. Önünde yasal bir engel yoktur, hatta 2008 yılında yapılan yasa değişikli-ğinde "Yıllık veya daha uzun süreli tamamlayıcı veya destekleyici özel sağlık sigortalarına ilişkin usul ve esaslar SGK’nun uygun görüşü alınarak Hazine Müsteşarlığı tarafından belirleneceği." şeklinde ifade edilmiştir.

Bence sözü edilen bu yönetmelik çıkarılarak, “Tamamlayıcı Sağlık Sigortası” uygulanmasına başlanabilir. Zaten bürokratik açıdan 2011 yılından bu yana Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğü ile SGK’da buna yönelik gerekli hazırlıklar da yapılmaktadır.

SGK GENELGESİ

1984 İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezunu, Hacettepe

Üniversitesi’nde, 1994’de Sağlık Kurumları Yönetimi Yüksek Lisansı 2003’de Sağlık

Yönetimi Doktorası yaptı, 2009’da İstanbul Üniversitesi’nde; Sağlık Yönetimi alanında

Yardımcı Doçent ve Rektör Danışmanı, 2010’da İstanbul Üniversitesi Hastaneleri

Genel Direktörü oldu,

2000-2009 yılları arasında, özel sektörde; sağlık yönetimi ve sağlık sigortacılığı

alanlarında Genel Koordinatör, Danışman, Yönetim Kurulu Üyesi olarak çalıştı,

1984-1999 yılları arasında kamuda; Sağlık Ocağı Tabibi ve İl Sağlık Müdürü, Sağlık

Bakanlığı’nda; Sağlık Projesi Genel Koordinatör Yardımcısı ve Genel

Koordinatör, Bakan Müşaviri ve Müsteşar Yardımcısı görevlerinde bulundu,

1990 yılından bu yana Türkiye Sağlık Reformları sürecinde; değişik hükümetler

ve yasama dönemlerinde hazırlanan kanun tasarı taslaklarının teknik çalışmalarında,

Devlet Planlama Teşkilatı’nın Sağlık Sektörü Master Plan Etüt Çalışması ile VII., VIII. ve

IX. Beş Yıllık Kalkınma Planları Sağlık Özel İhtisas Komisyonlarında, Cumhurbaşkanlığı

Devlet Denetleme Kurulu’nca hazırlanan “Ülkemizin Sağlık Sorunları ve Çözüm

Önerileri” Raporu ve Johns Hopkins Üniversitesi Bloomberg Halk Sağlığı Okulu

ile birlikte TÜSİAD “Sağlıklı Bir Gelecek: Sağlık Reformu Yolunda Uygulanabilir

Çözüm Önerileri” Raporu’nda görev aldı.

İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi

Öğretim Üyesi

Page 47: Medikent - Aralık 2012

Söyleşi

45aralık 2012 / www.kenthospital.com

Bu konuda, belli başlı AB ülkelerinde uygulama nasıl? Özellikle hangi ülke-lerdeki uygulamalar, Türkiye'nin koşul-larına uygun? Tüm dünyada, ”Tamamlayıcı Sağlık Sigortası”nın sağlık sektörüne en önemli etkisi kamu-özel sağlık hizmet sunucularının, kamu-özel sigorta kurumlarının ve vatandaşların sağlık hizmetleri-nin parasının ödenmesindeki riski paylaşmaları olarak bilinir. Bunun sonucunda; hizmet kalitesi ve çeşitliliği artar, fiyat, maliyet, kapasite kullanı-mı, ikili provizyon, seçme özgürlüğü, talep kontrolü, kullanıcı memnuniyeti, kayıtdışılığın kayıt altına alınması, vergilendirilme gibi avan-tajlar sağlanır. Ana fikir “sağlık hizmetlerinde kamu özel ayrımı yapmadan kamu yararını gözetmek” olmalıdır.

Sağlık hizmetlerinin finansmanında en önemli tartışma konusu parayı kimin vereceği ve hizme-ti kimin sunacağı sorularının cevabıdır. Bu süreç sadece Türkiye’de değil, tüm dünya ülkelerinde yaşanmaktadır. Sağlık hizmetinin bazı özellikleri nedeniyle hiçbir model, tamamen kamu veya tamamen özel sektör tarafından uygulanamaz. Hangi modelle yapılırsa yapılsın sağlık finans-manının amacı: Hizmete coğrafi ve mali ulaşılabilirliği arttırmak, Sağlık hizmetlerinde hakkaniyeti sağlamak, Genel anlamda sağlık hizmetini az kullananlardan çok kullananlara risk paylaşımını oluşturmak, Bireysel ve kamusal sürdürülebilirliği güçlendir-mektir.

Sağlık harcamaları ile vatandaşların sağlık hizmet talebinin artışını bir arada düşündüğü-nüzde, bir de buna yaşlanan nüfus ile artan kronik hastalıkları eklediğinizde; mutlaka mode-linizi ülke koşullarınıza göre sürekli yenilemeniz gerekir. Kaldı ki, vatandaşların doğrudan kendile-rinin yaptığı sağlık harcamalarını da dikkate aldığınızda, mutlaka gerçekçi bir sağlık finans-man modeli kurulmasına ihtiyaç vardır.

Ağırlıkla Fransa, İrlanda, Danimarka, Hollanda, Almanya, İsveç, Lüksemburg gibi ülkelerde uygu-lanan ”Tamamlayıcı Sağlık Sigortası”, bu amaçla kamu ve özel sağlık sigortalarının kişilerin ödeme gücü çerçevesinde riski paylaştığı bir modeldir. Hatta, kimi ülkelerde devlet, kamu sigortasının sürdürülebilirliği için bu modele parasal destek ve teşvik de uygulamaktadır. Özünde, “Tamam-layıcı Sağlık Sigortası”, kamu sağlık sigortasının karşıladığının üstündekini üstlenen bir özel sağlık sigortasıdır. Bir başka ifadeyle, hizmet alan kişinin sağlık ve finansman riskini; gerek hizmet ve gerekse parasal açıdan üzerine alan bir sağlık sigortası türüdür. Yani Türkiye örneğin-de bakılacak olursa gerektiğinde SGK fiyatını, gerektiğinde de SGK’nın verdiği hizmeti tamam-lar. Hangi model Türkiye’de uygulanabilir sorusu-nun tam bir cevabı olamaz. Çünkü kişilerin sağlık hizmetlerini kullanım kültürü ve parayı ödeyen, ister kamu ister özel sağlık sigortaları olsun, kurumların ödeme modeli ile ülkelerin sosyoeko-nomik ve sosyopolitik dinamikleri birbirinden farklıdır.

Page 48: Medikent - Aralık 2012

Söyleşi

46 aralık 2012 / www.kenthospital.com

GİRİŞİnsanlar, tarihin ilk çağlarından beri içgüdüsel olarak kendilerini tehlikelerden ve risklerden korumaya çalışmakta, bu tehlike ve risklerin bazılarını ise önceden bilerek veya tahmin ederek çeşitli önlemler almaktadırlar. Bu neden-ledir ki günümüzde bütün toplumların hedefleri arasında zaman içinde gelişerek çağdaş koruma sistemi olarak adlandırılan sosyal güvenlik siste-minin herkesi kapsaması yer almaktadır. Ancak, sosyal güvenlik sisteminin herkesi kapsayacak şekilde genişletilmesi ve sunulan hizmetin miktar ve kalitesinin arttırılması ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyal güvenlik sistemi, 20. yüzyıl boyunca gelişme gösterdikten sonra bu yüzyılın sonlarına doğru ciddi eleştiri ve tartışmalara konu olmuştur. Bu tartışmaların başlıca konusu ise sosyal güvenlik harcamaları-nın artması, kamu bütçesi içerisindeki payının gittikçe yükselmesi ve buna karşın hizmetin tatminkâr bir şekilde sunulmamasıdır.

Sosyal güvenlik alanında sunulan hizmetlerin tatminkâr bir şekle dönüşmesi için yapılan sosyal güvenlik reformları sonrasında, memnuniyetin artmasına karşın Sosyal Güvenlik Kurumunun sağlık hizmetlerine ayırdığı payın da her geçen gün artması, sistemin ‘sürdürülebilirlik’ vasfının tartışılmasına yol açmıştır. Bununla ilgili olarak da, sağlık alanındaki kamu yükünün azaltılması gereği gündeme gelmekte ve ‘Tamamlayıcı Sağlık Sigortası (TSS), çözüm önerisi olarak sunulmak-tadır. TSS, 2000’li yıllardan itibaren sürekli olarak tartışılmaktadır. Kanun koyucu, Genel Sağlık Sigortasını (GSS) uygulamaya koyarken sistemin belirli bir noktada tıkanacağını işin başında tahmin etmiş olmalı ki tamamlayıcı veya destek-leyici özel sağlık sigortası ile kısmi bir açılım yapmıştır.

Sosyal Güvenlik Sistemimizin geldiği nokta, sunduğu hizmetler ve özel sigorta uygulamaları-nın Sosyal Güvenlik Sistemimize etkileri ile toplumsal yansımalarının ayrıntılı bir şekilde incelenmesi ve tartışılması gereği bulunmakta-dır. Bizim incelememizde anılan Genelge ile GSS ve TSS uygulamalarının nasıl işlerlik kazanacağı ve bu işlerlik sonucu tarafların nasıl etkilendikleri hususu derinlemesine değil, genel bir değerlen-dirme çerçevesinde ele alınacaktır.

GENEL SAĞLIK SİGORTASIN-DA GELİNEN NOKTA Sosyal güvenlik reformu öncesi, nüfusun efektif olarak %20’sinin sağlık güvencesi bulunmamak-taydı. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinde mevcut bulunan SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı sigortalılarını; 15.01.2010 tarihi itibariyle de kamu çalışanlarını kapsamına almıştır. En son büyük bir grup olan yeşil kartlıların 01.01.2012 tarihi itibariyle GSS kapsamına alınmasıyla kapsam dışı kalanların sayısı oldukça azalmıştır. Esasen henüz kapsa-ma alınmayan özel sandık sigortalıları ile kapsa-ma alınmayacak olan Türkiye Büyük Millet Mecli-si üyeleri ve çalışanları (Milletvekilleri, Meclis çalışanları), Anayasa Mahkemesi Üyeleri, kendi ülkesinde sigortalı olup da Türkiye’de bulunan yabancılar ile zorunlu askerlik görevini yapmakta olan er ve erbaşlar, cezaevlerindeki tutuklu ve mahkûmların kendilerine özgü kanunları dikkate alındığında, tüm vatandaşlarımızın kamu sağlık güvencesinde olduğu söylenilebilir.

Ancak bu durum, kamu kesiminin toplam sağlık harcamalarının artmasına yol açmıştır: SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devredildiği 2005 yılında üç kurumun (SSK, Bağkur, ES) toplam sağlık harcaması (gideri) 13 milyar 608 milyon TL iken bu rakam 2011 yılı sonu itibariyle 36 milyar 541 milyon TL’ye çıkmıştır. SSK hasta-nelerinin devrinden önce açık veren tek sigorta kolu, yaşlılık aylığı sigorta koluydu. Bu gün ise açık veren bir sigorta kolu daha eklenmiş ve genel sağlık sigorta kolu da açık vermiştir. 2011 yılında cari açığını kapatabilmek için, Hazineden Kuruma toplam 52 milyar 772 milyon TL transfer yapılmıştır8. Elbette Sosyal Güvenlik Kurumu ticari bir kurum değildir. Sosyal devlet olmanın gereği olarak Hazineden transfer de yaparak sosyal görevini ifa etmelidir. Ancak, zaman içinde sosyal güvenlik kurumunun bu sisteminin sürdürülebilir nitelikte olup olmadığı tartışılmaya başlanılacaktır.

Yılmaz TOPCUK

1970 Denizli doğumluyum. 1991 yılında Marmara Üniversitesi İİBF İktisat

bölümünden mezun oldum. Kısa bir süre özel bir bankada uzman yrd. olarak

çalıştıktan sonra 1995 yılında SSK Sigorta Müfettiş Yrd.olarak göreve başladım. 2005

yılında Başmüfettiş oldum. 2006 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Çalışma Ekonomisi

ve Endüstri İlişkileri Bölümünde, “Esnek Çalışma ve Esnek Çalışanların Sosyal

Güvenliği” başlıklı tezimle yüksek lisansımı tamamladım. Mesleki dergilerde, sosyal güvenlikle ilgili çok sayıda makalelerim

bulunmaktadır. 2009/Haziran ayından beri İzmir Sosyal Güvenlik İl Müdür Yrd. görevini

yürütüyorum. Evliyim. 2 çocuk babasıyım.

GENEL SAĞLIK SİGORTASINDAN TAMAMLAYICI SAĞLIK SİGORTASINA

YÖNELİŞ

Page 49: Medikent - Aralık 2012

Söyleşi

47aralık 2012 / www.kenthospital.com

TAMAMLAYICI SAĞLIK SİGORTASINA YÖNELİŞKamu sağlık sigortası teminat paketi kapsamında olmayan ya da kapsamda olduğu halde ilave ödeme yapılması gereken sağlık hizmetlerinin ödemeleri hizmet alan kişiler tarafından üstlenil-mekte ve cepten ödeme yoluyla finanse edilmektedir. Tamamlayıcı Sağlık Sigor-tası (TSS), hizmet alan kişinin üzerinde kalan sağlık harcama risklerini, gerek teminat kapsamı ve gerekse teminat yüzdeleri açısından çeşitli paketlerle üzerine alan bir sağlık sigortası türü olarak tanımlanmaktadır.

Türkiye’de bazı özel sağlık sigortaları bulunmakla birlikte henüz TSS ile ilgili kanuni bir düzenleme yapılmamıştır. Yalnızca 5510 sayılı Kanunun 98/3’üncü maddesinde ”Yıllık veya daha uzun süreli tamamlayıcı ve destekleyici özel sağlık sigortasına ilişkin usul ve esaslar, Kuru-mun uygun görüşü alınarak Hazine Müsteşarlığı tarafından belirlenir.” hükmü yer alırken, aynı Kanunun 98/2 maddesinde de “Bu kanun gereğince sağlık hizmetlerinden yararlananların ödemekle yükümlü oldukları katılım payları, özel sigorta şirketleri tarafından teminat veya ödeme konusu yapılamaz.” hükmü yer almaktadır. Kanun maddesin-den anlaşıldığı kadarıyla, sigortalı hasta-lar tarafından ödenen ve SGK’nın payı olarak da bilinen katılım payları, özel sağlık sigortalarının teminat paketi içinde yer alamayacaktır. Katılım payı dışında kalan diğer tüm ödemeler teminat paketi içinde yer alabilecektir.

TSS ile ilgili henüz kanuni bir düzenlen-menin bulunmamış olması sonucu, mevcut özel sağlık sigortalarının TSS olarak değerlendirilip değerlendirilemeye-ceği tartışması söz konusudur. Bize göre mevcut özel sağlık sigortaları, TSS olarak değerlendirilemeyecektir. Sigortalılar ile sigortacı (özel sağlık sigortası) arasında tanzim edilen sözleşmelerin sağlık sigor-tası özel şartları incelendiğinde; sigortalı-ların maruz kaldığı sağlık harcamalarının teminatları çerçevesinde özel sigorta şirketlerince sağlanacağı hükmü yer almaktadır. Özel şartlarda, sigortalının tedavisinde, öncelikle SGK’ya, artan sağlık harcamalarının ise özel sigorta şirketine fatura edileceğine dair bir hüküm yer

almamaktadır. Yalnız, özel sigorta şirket-leri ile özel sağlık hizmet sunucuları arasında yapılan sözleşmelerde, tedavi giderlerinin karşılanmasında SGK’nın öncelikle kullanılmasını tavsiye edici nitelikte hükümlere rastlanılmaktadır. Nitekim mevcut özel sağlık sigortası ile GSS’nin aynı alana hitap ettiği bilinmekte-dir.

Mevcut Kanun hükmü, genelge ve duyuru birlikte değerlendirildiğinde katılım payı dışında kalan tüm kalemlerin özel sağlık sigortası teminatı içinde yer alabileceği görülmektedir. Sigortalı ile sigorta şirketi-nin akdettiği sözleşmeden ziyade, özel sigorta şirketi ile hastane arasında yapılan sözleşme esas alınmaktadır. Hastane ve sigorta şirketi arasında imza-lanan sözleşmede hüküm bulunması halinde, ilave ücret tavanı dahi dikkate alınmaksızın SUT fiyatı kadar tedavi bedelinin kuruma, arta kalan tüm tutarla-rın sigorta şirketine fatura edilebilmesinin yolu açılmıştır. Böylelikle kurumca finansmanı sağlanmayan sağlık hizmet bedelleri başta olmak üzere, ilave ücret tutarları ve otelcilik ücreti gibi hastadan alınabilecek tutarlar, sigorta şirketi ile hastane arasında yapılan anlaşma gereği belirtilen SUT fiyatı üzerindeki ücretler, özel sigorta şirketine fatura edilebilecektir.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRMEYukarıda açıklandığı üzere; TSS ile ilgili henüz kanuni bir düzenleme yapılmamış-tır. İyi niyet göstergesi olarak kurum, yayımladığı Genelge ve Duyuru ile uygula-maya adeta start vermiştir. Kurumca finansmanı sağlanmayan sağlık hizmet bedelleri başta olmak üzere, ilave ücret tutarları ve otelcilik ücreti gibi hastadan alınabilecek tutarlar, sigorta şirketi ile hastane arasında yapılan anlaşma gereği belirtilen SUT fiyatı üzerindeki ücretler, özel sigorta şirketine fatura edilebilecektir.

TSS’nin kısmen uygulamaya girmesiyle, taraflar arasında da tartışma başlamıştır. Bir tarafta TSS’nin sigorta şirketlerinin yararına gelişeceği ve batılı ülkelerde çok önceki yıllarda başlayan TSS’nin Türkiye’de geç kalındığı iddiası yer alırken diğer tarafta TSS’nin en çok yaşlıları, çocukları ve az gelirli vatandaşları olum-suz etkileyeceği yer almaktadır. Öte

yandan özel hastanelerin fark ücreti adı altında sigorta şirketlerinden fahiş rakamlar talep etmesinin yolunun açıldığı, ancak sigorta şirketlerinin cüz’i primlerle TSS sunamayacakları belirtilmektedir.

Estetik dışında, kurumca finansmanı sağlanmayan sağlık hizmetinin bulunma-dığı dikkate alınırsa, yeni TSS uygulama-sında Kurumun sağlık gideri üzerindeki yükünün azaltılmasından ziyade, özel hastanelerin gelirlerini arttırıcı bir işleve sahip olacağı düşünülmektedir. SUT fiyatlarının düşüklüğü nedeniyle, Kurum sürekli olarak eleştirilmektedir. Yukarıda da belirtildiği üzere sağlık giderlerinin ulaştığı boyut dikkate alındığında SUT fiyatlarının arttırılması, en azından kısa vadede mümkün görülmemektedir. TSS’nin önünün açılmasıyla, Kuruma yapılan yoğun eleştirilerin azalacağı düşünülmektedir. Ancak, günü kurtar-mak yerine, kanun koyucunun iradesiyle yapılacak kanuni bir düzenleme, konunun kalıcı olarak çözümlenmesini sağlayacaktır.

KAYNAKÇA

ALPER, Yusuf; “Genel Sağlık sigortası: Sağlanan Gelişmeler ve Sorunlar”, 19.05.2010 tarihli Bizim Gazete.

DOĞAN, Noyan; “SGK Sağlıkta İyi Başlangıç Yaptı ama Devamını Getiremedi”, 06.08.2012 günlü Hürriyet Gazetesi.

ERKEK, Nuray ve Fatih; “Tamamlayıcı Sağlık Sigortası ve Türkiye”, Sosyal Güvenlik Dünyası Dergisi, Sa:79, Mayıs – Haziran 2012.

HÜRRİYET GAZETESİ, 09.07.2012, Sigorta Şirketleri Birliği Genel Sekreteri Erhan Tunçay ile yapılan mülakat (e-erişim) http ://www.hurr iyet.com.tr/ekonomi/20942458.asp (03.08.2012).

KORAY, Meryem; Sosyal Politika, Ezgi Kitapevi, Bursa, 2000.

SAĞLAM, Erdal; “Kamuda Karadelik Tartışması”, 06.08.2012 günlü Hürriyet Gazetesi.

SAĞLIK AKTÜEL İNTERNET SİTESİ, “GSS ile Tamamlayıcı Sağlık Sigortası Tekrar Gündemde” http://www.saglikaktuel.com/haber/gss-ile-tamamlayici-sagliksigortasi-tekrar-gundemde-24555.htm (03.08.2012).SGK Aylık İstatistik Bülteni, 2012/Nisan.

SGK Aylık İstatistik Bülteni, Şubat/2011.

T.C.BAŞBAKANLIK, Sosyal Güvenlik Reformu: Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Başbakanlık Basımevi, 2005.

TOPCUOĞLU, Metin ve ÖZTÜRK, Mustafa; “Özel Sigorta Girişimin Sosyal Güvenlik Sistemi Açısından Önemi” Süleyman Demirel Üniversitesi, Vizyoner e-Dergi, Sa:1 2009.

TÜİK Haber Bülteni, Sayı:34, 18.02.2011.

TÜRK TABİPLER BİRLİĞİ, 05.07.2012 tarihli Basın Açıklaması, http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/tss-3231.html (02.08.2012)

Page 50: Medikent - Aralık 2012

Uzm. Dr. Alper Yüksel

Uzmanlık AlanıRadyodiagnostik

 Eğitim

Ankara Üniversitesi Tıp FakültesiCumhuriyet Üniversitesi Radyodiagnostik

Anabilim Dalı; uzmanlıkHollanda Utrecht Üniversitesi Radyoloji

Anabilim Dalı MRNöroradyoloji Enstitüsü’nde Radyoloji

Asistanlığı

Radyoloji

48 aralık 2012 / www.kenthospital.com

NASIL BİRRADYOLOJİ BÖLÜMÜ?

adyoloji Bölümleri, hastalarımızın hastalıkları ile ilgili ihtiyaç duyulan görüntüleme testlerinin ya da incelemelerinin yapıldığı birimlerdir. Hasta akışının yoğun olduğu bu radyoloji ve görüntüle-me birimleri, doğru tanı konulmasında diğer tıp branşlarına, dolayısıyla hastalarımıza yardımcı

olan bölümlerdir. Hızlı bir şekilde servis verilmesinin yanında doğru tanı konulması da son derece önemli olan bu bölümler adeta bir kavşak görevi görerek hastaların ilgili bölümlere, doğru bir şekilde yönlendirilmesinde yardımcı olmaktadır. Radyoloji Bölümleri son yıllarda bilgisayar teknolojisinin gelişmesi ile hasta konforunun maksimum şekilde sağlandığı cihaz ve ekipmanlarla donatılmaktadır. Hastalarımız bu birimlerde genel olarak çok fazla zaman harcamayıp mümkün olduğunca hızlı bir şekilde yapılan test sonuçlarını almak isterler, ancak burada sonuçların hızlı alınmasının yanında doğru tanının da konulması çok önemlidir.

Şöyle bir halk deyimi vardır ve bu benim ve çalışma arkadaşla-rım için odaklandığımız noktalardan biridir: “Kendi yiyemeye-ceğin yemeği başkalarına yedirme.”. Bu basit söz gurubu, Kent Hastanesi Radyoloji Bölümü olarak hedeflediğimiz kalite ve standardımızın özet olarak ana fikrini oluşturmaktadır. Bu kapsamda hastalarımıza verilen hizmet kalitesinin, hasta ve yakınlarına kurulan empati ile bilim süzgeçinden geçirilerek sunulması anlamına gelmektedir. Bunun ne demek olduğunu isterseniz biraz açmak istiyorum, bunun için çalıştığım kuruma gelişimden başlayarak günümüze kadar olan süreci anlatarak yapmanın daha doğru olacağını düşünüyorum.

R

Bu yazıda amacım, nasıl bir görüntüleme ünitesi istiyoruz ? veya bizlere en uygun ve güvenli hizmeti sunacak yüksek kalite standartlarında bir görüntüleme merkezi nasıl olmalıdır ? sorularının cevabını vererek, hastanemizde yaptığımız çalışmaları siz okuyuculara doğru ve yalın bir biçimde anlatmak olacaktır.

Page 51: Medikent - Aralık 2012

2000’li yılların başında İstanbulda görev yaparken İzmir’de yeni bir hastanenin hizmete geçecek olduğu ve bu hastanenin çok iyi şartlarda yapıla-narak planladığını duymuştum. Daha sonra yollarımız kesişti ve bir anda kendimi Kent Hastanesi’nin inşaatı içerisinde buldum. Kuruluş aşamasından beri içinde olduğum bu kurumun titizlik ve özenle yapılandırıldığını, gerek personel gerekse hekim kadrosunu oluşturmakta göster-dikleri titizliği, hastanenin kuruluşundan itibaren JCI (Joint Commission International) standartları kriterleriyle yapılandırılıp daha sonra bu standartların belgesini alarak akredite oluşunu biz hastane çalışanları ve İzmir halkı hep birlikte yaşadık. Böyle bir hastanenin her biriminin bu standartlara uygun olması ve bunun yanında Radyoloji Bölümünün de bu standartlara uyumlu-luğu bizleri her zaman batı normlarında servis vermek ve onu geliştirmek anlamında heyecan-landırmaktadır.

Sizlere biraz bu batı normlarından bahsetmek istiyorum, nedir bu batı standartları ve niye önemlidir?İlk olarak yapılandırma aşamasından itibaren 2004 senesinde hastanenin kuruluşu ile birlikte

modern bir radyoloji biriminin olmazsa olmazları arasında görüntü arşivleme ve görüntü aktarım hizmetinin (PACS, Picture Archiving and Comitica-tion System) olması gerekmekteydi, bu nedenle hastane açılışından itibaren bu hizmetimiz belkide Türkiye’deki özel hastaneler arasında ilk birkaç örnekten biri olacak şekilde kurulmuştur. Bu sistemin önemi hastalarımızın geçmiş dönemde yaptırdıkları incelemelerin arşivde her an hazır tutulması ve yeni yapılan incelemeleri ile karşılaştırma olanağı sağlamakta böylece hem yeni oluşan bir hastalığın erken tanınması hem de var olan hastalığın ilerleme gösterip göster-mediğinin anlaşılması açısından oldukça önemli-dir. Görüntülerin hastanın doktoru tarafından anında incelenebilmesi, radyoloji uzmanının hastanın doktoruna ivedilikle hastalığının önemi hakkında bilgi vermesi ve doktorların kendi arala-rında fikir alışverişinin yapılabilmesi gibi diğer önemli faydalarını da saymak gerekir. Bu PACS üniteleri günümüzde artık en küçük görüntüleme merkezlerinde bile bulunmaktadır. Yıllar önce öncülüğü yapılan sistemin ”filmsiz radyoloji” denen elektronik hastanelerin ilk örneklerinden olduğunu söyleyebiliriz. Bu hastalarımız için aynı zamanda daha hızlı şekilde sorunlarının çözül-mesi ve görüntülerin ilgili doktorlar ile kolayca paylaşılması anlamına gelmektedir.

Radyoloji bölümünün bu alt yapısı sağlandıktan sonra geriye ileri teknolojik cihazların sağlanması ve bu cihazları kullanacak teknisyen ve doktor kadrolarının oluşturulması kalıyordu. Bu bölümde de radyolojinin tanısal görüntülemede kullandığı ses dalgaları ile çalışan ultrason, manyetik alan ve radyoferekans dalgaları ile çalışan Manyetik Rezonans (MR), X ışını ile çalışan bilgisayarlı tomografi (BT), mamografi, kemik dansitometre ve röntgen cihazlarının yapılandırılması ile sağlanmıştır. Bu cihazları kullanan teknisyenler ve cihazlardan elde edilen görüntüleri değerlendi-ren radyoloji uzman kadroları da seçkin hekimler-ce oluşturulmuştur.

O zaman artık batı standartlarında bir görüntüle-me ünitesine sahibiz demektir diye düşünebilirsi-niz, ancak iş bunlarla bitmemekte. Bu noktadan itibaren sanıldığı gibi iyi hekim ve/veya iyi cihaz-ların yanında bu birimin hastane ile entegre, doğru, güvenilir ve kaliteli iş üretebilmesi gerek-mekte, kalite standartlarının oluşturulması ve kurum içi birçok mekanizmanın işleyebilir hale gelmesi ile mümkün olmaktadır. Bunu biraz açmak istiyorum;

Radyoloji

49aralık 2012 / www.kenthospital.com

Page 52: Medikent - Aralık 2012

Öncelikle Kent Hastanesi Radyoloji Bölümünde hastaya ayrılan süre çok önemlidir. Bir hekimin hastasına ayırdığı süre ne kadar standartlar içerisinde olursa hastanın o hekimden alacağı fayda o kadar artmaktadır. Bir akciğer filminde saptanmış bir lekenin çok ufakken tanınabilmesi ile oldukça büyük boyutlara ulaştığında fark edilebilmesi arasında hastanın yaşam süresinin arttırılması veya hastalıktan kurtulabilmesinin sağlanabilmesi açısından büyük fark vardır. O ufak lekenin erken saptanabilmesi, o filmi değerlendiren radyoloji uzmanının sizin filminize ayırdığı süre ile orantılıdır. Ne kadar uygun süre ayrılırsa, deneyim ile birlikte o kadar detayın görülmesi ve erken saptanması mümkün olabil-mektedir. Bunu şöyle daha anlaşılır bir şekilde açıklayabiliriz; araba ile saatte 50 km hızla giderken yol kenarındaki detayları, ağaçları, güzel bir evi veya yol kenarındaki top oynayan çocukları fark edebilirken hızımızı iki katına çıkardığımızda çok daha az detayı görebildiğimizi farkına varırız. Yola çıkabilecek bir araç, yol kenarındaki bir köpek veya kaygan bir zemin gibi bizi tehlikeye atabilecek ve kazaya neden olarak hayatımızı tehdit edebilecek unsurlar daha yavaş ve güvenli bir seyirde kolaylıkla dışlanabilir. Yani filmlerinize ayrılan zaman ne kadar uzun olursa, radyoloji doktoru bu filmleri incelemek için sizin filmlerinize optimum zamanı ayırarak açıkçası acele etmiyorsa, o ölçüde ufak detayları görebilir ve bazı hastalıkların gözden kaçması veya erken tanısı mümkün olabilir. Bu nedenle Kent Hastanesi Radyoloji Bölümü’nde inceleme yapıldıktan sonra hastalara verilen rapor-ların belirli bir sürede hazırlanması önceden bilinmektedir. Bu süre, incelemenin detaylı yapılması, önceki incelemeler ile karşı-laştırılması veya doktorlar arasında tartışılarak birkaç görüşün alınması ve sonuş raporunun hazırlanması gibi birçok süreci içermektedir.

Diğer taraftan hastalarımızın yapılan testlerden maksimum konforu ve faydayı alabilmeleri için birçok güvenlik aşamasından geçmeleri gerekmektedir. Nedir bu güvenlik katmanları ve ne işe yarar ? Dilerseniz birazda bunlardan bahsedeyim.

Kent Hastanesi Radyoloji Bölümü’nde damardan iyotlu kontrast madde verilen her hasta yani böbrek filmi veya bilgisayarlı tomografi çektirilecek olan her hastaya öncesinden böbrek fonksiyon testleri bakılır, bu testler normalse damardan ilaç verilir,. Aksi taktirde sizin bilmediğiniz ve önceden tanısı konul-mamış böbrek rahatsızlığınız varsa veya çok hafif düzeyde de olsa böbrek fonksiyonlarınız bozuksa damardan verilen ilaç böbrek fonksiyonlarınızı daha da bozarak diyalize girme durumu-na girecek kadar kötü sonuçlara neden olabilir. Maalesef siz bu durum ile karşılaştığınızda çoğunlukla iş işten geçmiş olmaktadır. Damardan verilen bu ilaçlar böbreklerden süzülür ve normal böbrek hastalığı olmayan kişilerde sorunsuz olarak vücuttan atılır. Ancak böbrek rahatsızlığınız varsa o zaman çok önemlidir ve titizlikle üzerinde durulmalı, uygun zamanda ve dozlarda damardan kontrast madde uygulanmalı veya hastaya zarar verecekse uygulanmamalıdır.

Kent Hastanesi Radyoloji Bölümü’nde Sağlık Bakanlığı ve JCI kalite standartları doğrultusunda tüm incelemelerde hastalardan onam formu alınır. İnceleme öncesi doktorunuzun sizin hakkınız-da daha detaylı bilgiye sahip olması yapılan incelemenin doğrulu-ğunu ve sonucunu doğrudan etkilemektedir.

Radyoloji Bölümü’ndeki tüm incelemeler belirli protokoller ve standartlarla gerçekleştirilmektedir, bu durum bölüm içi ortak dil oluşması ve hekimler arası bilgi aktarımının daha doğru ve güvenilir yapılmasını sağlamaktadır.

Radyoloji

50 aralık 2012 / www.kenthospital.com

Page 53: Medikent - Aralık 2012

Tanısal görüntüleme için kullandığımız radyasyonun, bir ”radyas-yon güvenlik programı” çerçevesinde yapılamsı ve uygulanması ile sağlanmaktadır. Hasta ve çalışan güvenliliğinin sağlanması açısından Kent Hastanesi Radyoloji Bölümü’nün etkin ve uygu-lanmakta olan bir “Radyasyon Güvenlik Programı” vardır.

Kent Hastanesi Radyoloji Bölümü’nde çocuk röntgen çekimlerinde mutlaka üreme organlarını korumak için kurşun koruma kullanılır. Röntgen odasına alınan tüm hasta yakınlarına kurşun koruyucu önlükler verilir.

Kent Hastanesi Radyoloji Bölümü’nde tüm bayan hastalara hami-lelik şüphesi sorgulanır. Böylece bayanların erken hamilelik döne-minde riske maruz kalabilecek anne karnındaki bebeğin gereksiz radyasyona maruz kalması böylece riskli durumların ortaya çıkması önlenmektedir.

Kent Hastanesi Radyoloji Bölümü’nde yaklaşık olarak kuruluşun-dan itibaren mesai saatleri dışında ve hafta sonlarında teleradyo-loji teknolojisi kullanılarak görüntüler ilgili hekimlerce konsülte edilir. Hastalarımız için en önemli faydayı sağlayacak olan erken ve doğru tanı için bilgisayar teknolojisi en üst düzeyde kullanıl-maktadır. Bunun faydası erken ve aciliyet gerektiren hayati önem taşıyan kararların ivedilikle verilebilmesidir. Herhangi bir şekilde kanaması olan bir hastanın erken evrede teşhisinin konulması hasta hayatının kurtarılması için oldukça önemlidir. Hastalarımız sorunlarının çözülmesinde görünen kısımda bu teknolojik kullanı-

mı görsel olarak hissetmeseler de, hastaneden aldıkları şifada ve iyileşme sürecinde bu teknolojik yapılanmanın kullanımının faydası büyüktür.

Bilindiği gibi tıp teknolojisi her geçen gün yenilenmekte, hastalar için en güvenilir ve konforlu testlerin yapılabilmesi için sürekli bir değişim ve gelişim süreci yaşanmaktadır.

Teknolojideki bu gelişime ayak uydurabilecek sağlık personeli ve hekim ekspertizi en az cihazların kalitesi kadar önemlidir. Güvenli yöntemlerle çalışan bir sağlık kuruluşunun önemi maalesef başımıza istenmeyen durumların gelmesinden sonra değeri anlaşılabilmektedir. Tüm bu saydıklarım ve daha sayamadığım birçok kalite süreci ile Kent Hastanesi Radyoloji Bölümü’nün neden tercihiniz olması gerektiğini sanırım en yalın biçimde açıklamaya çalıştım.

Kaybettiğimiz şeylerin değerini önceden farkına varabilmek her zaman söz konusu olmayabiliyor. Sağlığımız da maalesef onu kaybedince daha değerli olmakta, bu nedenle kalite süreçleri, birçok kontrol mekanizmasının işlemesi, bölümler arası koordi-nasyon ve teknolojinin kullanımı kaliteli ve güvenilir bir sağlık hizmeti için gereken unsurların başında geldiği tüm dünyaca bilinmektedir. Sağlığımızı kaybetmeden onun değerini bilmek, kaliteye verdiğimiz değer ile sağlıklı kalmak adına çok daha kolay olacağı düşüncesindeyim, sağlıcakla kalın…

Radyoloji

51aralık 2012 / www.kenthospital.com

Page 54: Medikent - Aralık 2012

Bilgisayarlı tomografi; x-ışını kullanılarak vücudun incelenen bölgesinin kesitsel görüntüsünü oluşturmaya yönelik radyolojik teşhis yöntemidir. Bu yöntemle klasik röntgenogramlardaki üst üste düşme(superpozisyon) ortadan kaldırılmıştır. Görüntüleri röntgenden çok daha ayrıntılıdır.

ilgisayarlı Tomografi (BT) Görüntüleme Nedir?

BT, x-ışınının bilgisayar teknolojisi ile birleşmesinin ürünüdür. Bir BT

kesiti oluşturabilmek için, kesit düzlemindeki her noktanın x-ışınını zayıflatma değerini bilmek gerekir. Bu değerler, kesit düzleminin çepeçevre her yönünden x-ışını geçirilerek yapılan çok sayıdaki ölçümün güçlü bilgisayarlarla işlenmesi ile bulunur. Bulunan bu sayısal değerler, karşılığı olan gri tonlarla boyanarak kesit görüntüleri elde edilir. BT görüntüleri röntgenden daha ayrıntılıdır.

Bunun iki temel nedeni vardır:

1- Vücudun ince bir diliminin görüntülenmesi: Röntgende x-ışının geçtiği boyuttaki yapılar üst üste düşer. Bu nedenle, aralarındaki yoğunluk farkı belirgin olmayan yapıların seçilmesi zorlaşır. Bu durum ince bir vücut dilimini görüntüleyen BT’de ortadan kaldırılmıştır.

2- Dokuların x-ışını tutma oranlarının doğrudan ölçülebilmesi: Röntgende dokuları geçen x-ışının tesbitinde, film, ranforsatör, banyo faktörleri(süre, ısı, kimyasallar) gibi bir çok faktör etkindir. Bu faktörler dokudaki kontrastın görüntüye yansı-masını engeller. BT’de bu engeller ortadan kaldırılmıştır. Görüntüler doğrudan dokunun x-ışınlarını zayıflatma değerleri ile oluşturulur.

Dolayısıyla BT görüntüleri, doku kontrastını çok daha duyarlı olarak yansıtır. Yöntemin kullandığı enerji x-ışını olduğu için, görüntülerdeki gri tonla-rın anlamı röntgende olduğu gibidir: Koyu gri tonlar, açık tonlara göre x-ışınlarının daha az tutulduğu bölgeleri gösterir.

B

BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ

Bilgisayarlı Tomografi

52 aralık 2012 / www.kenthospital.com

Uzm. Dr. Ali Osman EVLİCE

Uzmanlık AlanıRadyodiagnostik

Eğitimİstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi 

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, İzmir  

Mesleki İlgi Alanı ve Aktiviteleri Türk Radyoloji derneği Üyesi 

Manyetik Rezonans Derneği Üyesi 

Page 55: Medikent - Aralık 2012

İnceleme sırasında hasta bilgisayarlı tomografi cihazının masasında hareket etmeksizin yatar. Masa manuel ya da uzaktan kumanda ile cihazın gantri adı verilen açıklığına sokulur.

Cihaz bir bilgisayara bağlıdır. X-ışını kaynağı incelenecek hasta etrafında 360 derecelik bir dönüş hareketi gerçekleşti-rirken oyuk ya da gantri boyunca dizilmiş dedektörler tarafından x-ışını demetinin vücudu geçen kısmı sapta-narak elde edilen veriler bir bilgisayar tarafından işlenir. Sonuçta dokuların birbiri ardısıra kesitsel görüntüleri oluşturulur. Oluşturulan görüntüler bilgisayar ekranından izlenebilir. Ayrıca görüntüler filme aktarılabileceği gibi gerektiğinde tekrar bilgisayar ekranına getirmek üzere optik diskte depolanabilir.

Bilgisayarlı tomografi, diğer x-ışın incelemelerine göre bazı avantajlara sahiptir. Özellikle organların, yumuşak doku ve kemiklerin şekil ve yerleşimini oldukça net gösterir. Ayrıca BT incele-meleri doktorlara basit bir kist (içinde sıvı veya yarı sıvı madde bulunan etrafı çevrili kese şeklinde oluşum) ya da solid tümör (bir kısım hücrelerin süratle çoğalması nedeniyle oluşan doku kitlesi, tümör) ayırıcı tanısında yardımcı olarak hastalıkların daha iyi değerlendirilmesi-ni sağlar.

Daha önemlisi, BT direkt grafilerden çok daha ayrıntılı görüntüler oluşturarak kanserlerin yayılımının değerlendirilme-sinde yardımcı olur. Kanser yayılımı hakkında elde edilecek bilgiler doktorları kansere yönelik uygulanacak tedavi konusunda yönlendirerek kemoterapi, radyoterapi, cerrahi tedavi veya bunların belirli kombinasyonlarının kullanılıp kullanılmayacağıyla ilgili karar vermele-rinde yardımcı olur. Böylece sağlam dokular, bir çok faydaları olmakla birlikte ciddi yan etkileri olabilecek tedavi yöntemlerinin gereksiz müdahalelerin-den korunmuş olur.

BT, direkt grafilerle gösterilemeyen vücudun beyin gibi birçok kesiminin değerlendirilebilmesini mümkün kılmaktadır. Ayrıca diğer görüntüleme yöntemlerinden daha erken ve doğru şekilde birçok hastalığın teşhisini sağla-maktadır. Hastalıklar erken teşhis

edildiğinde daha iyi tedavi edildiklerin-den, BT bu üstün özellikleriyle doktorla-rın birçok hayat kurtarmasına yardımcı olmaktadır.

İncelemenin En Sık Kullanıldığı Alanlar Nerelerdir?BT; göğüs ve karın organları tetkikinde en iyi yöntemlerden biridir. Akciğer, paranazal sinüsler, karaciğer ve pankre-as hastalıklarının da aralarında bulun-duğu pek çok hastalığın tanısında tercih edilen yöntemdir. BT görüntüleme ile biyopsi gibi tanı veya tedavi amaçlı minimal invazif işlemlerin rehberliği sağlanabilmektedir. BT, kemik görüntü-lemede de sıklıkla kullanılan bir tanı yöntemidir. El, ayak, omuz ve diğer iskelet sistemi yapıları ile omurga kemik patolojileri tanısında da kullanılmakta-dır.

Travma geçiren olgularda hızlı tarama yapabilmesi ve detaylı görüntüler sağla-nabilmesi özelliklerinden yararlanarak beyin, karaciğer, dalak, böbrekler ile diğer iç organ yaralanmaları teşhisinde BT kullanılmaktadır.

Ayrıca inme, gangren ya da böbrek yetmezliği sonuçlarına yol açabilecek damar patolojileri tanısında da kullanı-lan yöntemlerdendir.

Renal anjio BT

Akciğer kitlesi

Bilgisayarlı Tomografi

53aralık 2012 / www.kenthospital.com

Akciğer grafisi

Page 56: Medikent - Aralık 2012

İşleme Nasıl Hazırlanmalıdır?Batın BT incelemelerinde barsakların daha iyi görüntülenebilmesi için hastadan tetkikten bir gece önce aç kalması ve müshil benzeri barsak temizliği yapan ilaç kullanması istenmektedir. Ayrıca damar-dan radyolojik kontrast madde kullanıl-ması gereken durumlarda, bulantı-kusma riskine karşı en az 2-4 saat açlık gerek-mektedir.

Hastaneye randevu saatinden en az 15 dakika önce gelinmelidir. Bu, hastanedeki kayıt işlemlerinin yapılabilmesi için gerekli zamanı sağlayacaktır. Eğer abdomen (karın) ya da pelvis bölgesinin (leğen kemiği bölgesi) BT incelemesi yapılacaksa randevu saatinden 1 saat 30 dakika önce hastaneye gelinmelidir. Hastadan bağır-sakları daha net göstererek radyoloğun filmleri daha iyi değerlendirmesini sağlıyacak bir sıvı olan kontrast madde karıştırılmış su içmesi istenir. Hastada düşünülen ön tanılara ve yapılması istenen incelemeye bağlı olarak randevu saatinden çok daha önce de kontrast madde içmesi istenebilir.

Metal objeler görüntü kalitesini etkiler; bu nedenle metal düğme ya da objeler içeren kıyafet giyilmemesi önerilir. Ayrıca incele-me yapılacak vücut bölgesine göre hasta-dan küpe, mücevher, gözlük, diş protezi gibi metal objelerin çıkarılması istenebilir.

Kadın hastalar hamile olup olmadıkları ya da böyle bir olasılık olup olmadığı konu-sunda doktoru bilgilendirmelidir.

Emzirmekte olan annelerin damar içi kontrast madde kullanımı durumunda işlem sonrası 24-48 saat emzirmemeleri istenir.

İnceleme Nasıl Yapılmaktadır?BT incelemesi değerlendirilen bölgeye göre kontrast madde verilmeden veya kontrast madde verilerek yapılabilir. Kontrast madde, incelemenin özelliğine göre damardan, ağızdan veya makat yolu ile verilebilir. Daha sonrasında istenilen bölge tomografi cihazında taranır.

Kontrast madde damardan verilecek ise enjeksiyon mekanik bir enjektör aracılığı ile işlem sırasında yapılır. İşlem sırasında tomografi odasında hasta yalnız kalır, ancak herhangi bir şikayeti olduğu takdir-de hastanın sesi çekim odasından kolay-lıkla duyulabilmektedir.

Çocuk hastalara, kurşun önlük giymeleri koşulu ile anne ya da baba eşlik edebilir.Özellikle altı yaşından küçük çocuklar için inceleme boyunca hareketsiz kalmak zor olabilir. Bu nedenle ilaçla ya da ilaçsız uyku durumunda olmaları gerekebilir.

BT'de Kontrast Madde Kulla-nılmasıKontrast madde; tomografi incelemele-rinde de sıklıkla kullanılan, damarların x-ışını altında görüntülenmesini sağlayan çoğunlukla damar yolu ile verilen ilaçtır. Ayrıca organların beslenmesini, normal doku ile hastalıklı dokunun (tümör, kitle, enfarkt vb.) ayrımında kullanılmaktadır.

Kontrast madde, incelenecek bölgeye ve yapılacak değerlendirmeye göre damar-dan (intravenöz), ağızdan (oral) veya makattan (rektal) verilebilir. Bu yöntem-lerden ikisi veya nadiren üçü birlikte de uygulanabildiği gibi bazı hastalara kontrast madde hiç verilmeyebilir.

Damardan kontrast madde verilmesi öncesi hasta kontrast madde allerji riskinin saptanması amacıyla bilgilendiri-lir. Eğer daha önce kullanılan kontrast maddeye karşı reaksiyon gelişmiş ise, kişi herhangi bir alerjene karşı düzenli ilaç kullanıyor ise ya da astım hastalığı vb. alerjik hastalığı var ise antiallerjik ilaçlar ile premedikasyon uygulanması gerekebi-lir. Allerjiye karşın ilk sırada önerilen noniyonik kontrast madde kullanımıdır. Bu tip kontrast maddeler fizyolojik kan ile benzer yoğunluk özelliğine sahiptir.

Kontrast madde kullanılacak hastalarda tetkik öncesi böbrek fonksiyonlarını gösteren kan kreatinin düzeyine bakılmalı ve bunun sonucuna göre çekim yapılmalı-dır. Kontrast maddenin atılımının böbreklerden olması nedeni ile ciddi böbrek hastalığı olanlarda kontrast madde kullanımı sakıncalı olabilir. Bu

durumda risk değerlendirmesi yapıldıktan ve kontrast maddenin atılımını hızlandı-racak çözümler sağlandıktan sonra kontrast madde kullanımına karar verilir veya altarnatif görüntüleme yöntemleri kullanılır.

Kontrast maddenin damar yolu ile verilmesi esnasında geçici sıcaklık hissi (ateş basması), ağızda metalik bir tat ya da idrar kaçırıyormuş hissi oluşabilmek-tedir. Tüm bunlar saniyeler içerisinde geçer. Bazı olgularda kısa süreli kaşınma hissi ya da bulantı olabilir. Eğer kaşıntı uzun süreli olur ya da döküntü oluşur ise bu şikayetler ilaç tedavisiyle ortadan kaldırılabilir. Nadiren nefes almada zorluk ve boğazda ani şişlik ortaya çıkabilir. Bu şikayetinizi çekim yapan teknisyene bildirmeniz gerekir. Noniyonik kontrast madde kullanımı sonrası bu şikayetler çok nadiren olmaktadır. Emziren annelerde kontrast madde kullanılmış ise 24-48 saat süre ile süt verilmesi sakıncalı olabilir. Bu zaman süresince süt verilmemesi gerek-mektedir.

BT eşlğinde toraks kitlesi biyopsi işlemi

Torasik aortada disseksiyon

Bilgisayarlı Tomografi

54 aralık 2012 / www.kenthospital.com

Page 57: Medikent - Aralık 2012

Bilgisayarlı Tomografi

55aralık 2012 / www.kenthospital.com

BT CİHAZI ÇEŞİTLERİ NELERDİR?

Klasik BT:

Bilgisayarlı tomografide x ışınları veren bir tüp ile bu ışınları tutan dedektörler bulunur. Hasta ise bu ikisinin ortasındadır. Böylece x ışınları hastanın içinden geçtikten sonra dedektörler tarafından tutulur. Vücudun dokularının atomik yoğunlukları farklı farklı olduğundan her bir dokunun tuttuğu x ışını farklı olur ve böylece doku görüntüleri oluşturulur. Tüp ve dedektörler hasta etrafında 360 derece dönerek vücudun o bölümünün kesitini görüntülerler.

Klasik tomografide bir kesitin görüntüsü alındıktan sonra masa biraz ileri doğru hareket ederek bir sonraki kesit alınır. Bu yöntem-le inceleme hem uzun zaman alır hem de solunum ve hareket artefaktlarına aşırı duyarlıdır. Bundan dolayı da kalp damar incele-meleri için uygun değildir.

Spiral BT:

İnceleme süresini kısaltmak ve hareket artefaktlarını yenmek için son yıllarda spiral bilgisayarlı tomografiler çıkarılmıştır. Burada ise tüp ve dedektörler hasta etrafında sürekli dönerken, hastanın yattığı masa önceden belirlenmiş bir hızda sürekli hareket eder. Hastaya göre bu hareket spiral şeklinde olduğu için de spiral BT adını almıştır. Bununla incelemeler çok kısa sürelerde yapılabilir hale gelmiştir. Ancak bu sistem de hareketli bir organ olan kalbin görüntülenmesi için yeterli değildir.

Çok Kesitli (Multi-Slice) BT:

Teknolojinin daha da ilerlemesiyle birlikte çok kesitl (multi-slice) spiral BT'ler (ÇKBT) çıkarılmıştır. Bu tomografiler-de daha ince ve birden fazla sıra halinde dedektörler bulunur. Bu sayede tüp hareketi de hızlandırılmıştır. Önceleri 4 sıra halinde olan dedektörler, daha sonra 16 sıra haline getirilmiş, son çıkanlarda ise 64 sıralı olanları yapılmıştır. Böylelikle görüntülerin çözünürlüğü artmış ve 20 saniyenin altında nefes tutmayla inceleme yapılabilir hale gelmiştir.

MR’dan farklı olarak BT tarayıcılarda kapalı yer korkusu genellikle oluşmaz ve incelemeler daha kısa sürer.

Cihaz Farkı Neden Önemlidir?Çok kesitli ve hızlı BT cihazları inceleme süresini çok azalttığı gibi hareket, hızlı solunum ve rahatsızlığa bağlı görüntüleme parazitlerine izin vermez. Bu cihaz-ların hızlarının, vücuttaki önemli işlevlerin hızlarına yakın olması nedeniyle fonksiyonel bilgilerin elde edilmesine izin verir. Kalbi besleyen damarlar gibi küçük ve kalp hızından etkilenen yapıların görülebilme-sine olanak tanır.

Hastanemizde bu alanda dünyada da ilk olan cihazlar-dan biri olan 64 kesitli bilgisayarlı tomografi cihazı, hem kesin tanı, iyi görüntü, hem de inceleme konfor ve süresi açısından önemli bir yere sahiptir.

Page 58: Medikent - Aralık 2012

Bilgisayarlı Tomografi

56 aralık 2012 / www.kenthospital.com

BT İNCELEME TÜRLERİ

NELERDİR?

BT incelemenin birçok çeşidi vardır. Acil durumlarda ve kazalarda erken müdahale hayat kurtarıcıdır. Erken müdahale ise hızlı ve güvenilir bir yöntemle saniyeler içinde doğru tanıya ulaşılabilmesi ile başarılı olabilir. Bu durumlarda zaman herşeydir. Özellikle acil durumlar ve kaza sonrasın-da ağrılı ya da bilinç kaybı olan hastalarda hareketten çok etkilenmeksizin tüm vücudun saniyeler içinde hızlı bir şekilde taranması ve önemli yaşam-sal sorunların saptanması olasıdır. Genel vücut travması geçirildiğinde bu inceleme çok daha güvenilir olarak bir çok incelemenin yerine geçer. Böylece birden çok farklı inceleme ile zaman kaybı ve hastanın hırpalan-ması önlenmiş olur. Gerekli müdahaleler için erken ve hızlı tanı sağlanır.

Tüm Vücut Politravma BT İncelemesi: Acil olgularda beyin, boyun, göğüs kafesi ve akciğer, karın ve kalça bölgesinde kaza sonrasında gelişmiş yaralanmaların, ayrı ayrı röntgen ve ultrason ile zaman kaybı olmadan tek incele-mede saptanmasıdır. Hayati önem taşıyan organlarda kaza sonrasında gelişebilecek her türlü yaralanmanın saptanması ve değerlendirilmesi yaklaşık olarak 20 saniyede tüm vücudu çok kesitli BT ile tarayarak gerçekleştirilir.

BT Anjiyografi: Vücuttaki damar tıkanıklık, daralma, kötü huylu damar gelişimi ve bir çok damar hastalıklarında, klasik anjiyografinin riskini almaksızın saniyeler içinde gerçekleştirilir. Belli bir organ sisteminin ya da tüm vücudun damar haritası, gerektiğinde üç boyutlu olarak çıkarılabilir. 64 kesitli bilgisayarlı tomografi cihazı ile yapılan BT anjiyografi; damar hastalıklarını tanımlamada ve damar dışı hastalıkların damar yapıları ile ilişkisini, vasküler anatomiyi göstermede kanıtlanmış çok hızlı, nonivaziv önemli bir görüntüleme yöntemidir. Klasik anjiyografinin aksine periferik(genellikle kol damarından) intravenöz kontrast madde verilerek yapılan BT anjiyografi damar hastalıklarının teşhisinde ilk görüntüleme yöntemi olabileceği gibi önceden tespit edilmiş olguların takibinde kullanılır. İnceleme süresi çok kısadır ve işlem sonrası hasta izlemi dakikalar ile sınırlıdır.

Üç boyutlu BT görüntüleme: Hem tanısal anlamda hem de müdahale ya da ameliyat öncesinde cerrahlara yardımcı olmak amacıyla vücudunuzun bir bölümünün veya bir organınızın üç boyutlu görüntüleri saniyeler içinde elde olunur.

Sanal Kolonoskopi: İnceleme sonrasında elde olunan görüntü verileri kullanılarak kalın barsak iç yapısının sanal ortamda 3 boyutlu görüntüleri-nin kolonoskopi görüntülerine uygun (kolonoskop ile yapılan inceleme) şekilde oluşturulması ve incelenmesidir. Kalın barsak yapılarının iç duvar yapısı incelendiği gibi duvar kalınlığı ve batın içi diğer organlarla komşuluğu ve tüm gastrointestinal sistemin birlikte değerlendirilmesine yardımcı olur. İnceleme için sedasyon veya anestezi gerekmez.

Düşük dozlu çok kesitli akciğer BT inceleme: Akciğer, göğüs kafesi, mediasten ve kalbin bir akciğer filminde alınan doza yakın dozlarda ve saniyeler içinde kesitsel olarak ayrıntılı taranması ve değerlendirilmesidir.

Üriner Kalkül BT İncelemesi: Çok kesitli BT ile hiçbir ön hazırlığa gerek kalmadan milimetrik olarak tüm böbrek ve idrar yolları birkaç saniyede incelenip 1-2 mm ye kadar olan böbrek taşları ve idrar yollarındaki taşların boyutu ve nerede yerleştikleri saptanabilir. İdrar yollarındaki taş araştırılmasında başka incelemeye gerek kalmaz.

Kontrastlı dinamik BT inceleme: Organlarda gelişebilecek kitlelerin kontrast madde verilerek saniyeler içinde zamana karşı kontrast madde tutma haritalarını çıkartarak yapılarının, iyi ya da kötü huylu olduklarının değerlendirilmesidir.

BT Eşliğinde Girişimsel İşlemler: BT eşliğinde vücuttaki kuşkulu lezyonların doğru yerinden ve görerek parça alınması (biyopsi), iltihaplı alanların boşaltılması (abse drenajı), kötü huylu kitlelerin operasyon öncesinde ya da operasyon olmaksızın yakılması, küçültülmesi gibi işlemler daha güvenli ve başarılı olarak yerine getirilebilir. Bu anlamda hem gereksiz cerrahi işlemlerin azaltılması, hem de tanı kadar tedavinin de güvenilir bir şekilde yerine getirilmesi olası olur. BT eşliğinde aspirasyon/drenaj vücut içerisinde oluşmuş anormal bir sıvı birikimini boşaltmak amacıyla lezyona en yakın bölgeden cilt üzerinden uygun şekilde bir iğne yerleştirilmesi şeklinde uygulanan girişimsel bir işlemdir. İlgilenilen sıvı birikim alanına en uygun yaklaşımın belirlenebilmesi için önce BT çekimi yapılır. Daha sonra ilgili bölgede cilt antiseptik madde ile temizlenir. Bu bölge küçük bir iğne yardımıyla lokal anestetik madde ile uyuşturulur ve bundan sonra herhangi bir ağrı ya da rahatsızlık hissedilmez. Daha sonra bu bölgeden sıvı toplanma alanına uzanan bir iğne yerleştirilir. Bu sırada basınç hissi olabilir. İğne doğru yere ulaştıktan sonra birikmiş olan sıvı boşaltılır. İşlem bittiğinde iğne çıkarılarak ve cilt yeniden temizlenir. Bu bölgeye koruyucu bir band yapıştırılır. BT eşliğinde biyopsi işlemi de aspirasyon işlemi ile tamamen benzer teknikle gerçekleştirilir. Vücudun ilgili alanın-dan doku örneği almak için biyopsi iğnesinin yerleştirilmesi ve alınan örneğin patoloji laboratuarına gönderilmesi kolaylıkla gerçekleş-tirilir.

Düşük dozlu çok kesitli akciğer BT inceleme: Akciğer, göğüs kafesi, mediasten ve kalbin bir akciğer filminde alınan doza yakın dozlarda ve saniyeler içinde kesitsel olarak ayrıntılı taranması ve değerlendirilmesidir.

Page 59: Medikent - Aralık 2012

Diğer BT Uygulamaları: Yukarıdaki yeni alanlar dışında tüm organların, kemiklerin ve yumuşak doku-lardaki değişikliklerin istenilen bölgelere yönelik olarak ayrıntılı ve kısa sürelerde taranması, değerlendirilmesi mümkün-dür. Özellikle akciğer hastalıklarında BT, ince kesitli ve yüksek çözünürlükte tarama teknikleri ile tüm diğer yöntemler-den üstün özelliklere sahiptir. Birlikte üç boyutlu görüntüleme teknikleri ve anjiyografiyi de kullanarak akciğer damar tıkanıklıkları ve acil müdahale gerektiren olayları çok erken evrede ve yüksek doğrulukla saptamak mümkündür.

KORONER BT ANJİYOGRAFİDünyada olduğu gibi ülkemizde de kalp ve damar hastalıklarından ölüm, ölüme yol açan hastalıklar arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Sonradan oluşan kalp hasta-lıklarının en sık nedenlerinden birisi, kalbi besleyen kan damarlarının damar sertliği gelişmesi nedeniyle tıkanmasıdır. Kalp damarlarının tıkanması ya da ciddi oranda daralması sonucu kalp kasına yeterli kan gidememekte, kalp kası oksijensiz kalmakta ve kalp krizi oluşmaktadır. Kalp damar hastalıklarından ölen hastaların üçte biri hiçbir işaret olmadan, ilk belirtisi olan kalp krizi ile kaybedilmektedir. Hareketsiz ve stresli hayat tarzı, beslen-

me alışkanlıklarında değişiklikler son yıllarda koroner arter hastalıklarının görülme oranını daha da artırmıştır. Koroner BT Anjiyografi incelemesi kalbi besleyen koroner arterlerin değerlendiril-mesi için intravenöz kontrast madde kullanılarak yapılan bir bilgisayarlı tomog-rafi görüntüleme yöntemidir. Kateterli kalp anjiyografisinde de aynı ilaç kullanıl-maktadır.

Kimlere BT Koroner Anjiyog-rafi Yapılmalıdır?• Yüksek risk faktörü taşıyan tüm hasta-lara, BT koroner anjiyografi yapılmalıdır.• Birinci derece akrabalarında erken yaşta kalp-damar hastalığı hikayesi olanlar,• Sigara içenler,• Diyabet hastaları,• Yüksek tansiyon hastaları,• Obezite hastaları,• Yüksek kolestrol ve yüksek trigliserit oranına sahip olanlar.

İnceleme Nasıl Yapılır?Hasta, BT inceleme masasına sırt üstü yatar. İnceleme başlamadan önce koroner damarlarda genişleme sağlayarak daha iyi görüntüleme yapılması amacı ile dilaltı nitrogliserin tablet verilir. Ön kol toplar damarından kontrast madde verilerek bir nefes tutumu süresi içerisinde çekim yapılmaktadır. Çekim süresi ortalama 6-9 saniyedir. Tüm işlem 15-20 dakika içerisinde bitmekte ve hasta günlük

yaşamına dönebilmektedir. Kalp ritm bozukluğu olanlarda ve yüksek ritmlerde (taşikardi) kardiyoloji uzmanı bilgisinde beta bloker (beloc tb.) kullanılması gerekebilir.

Bu incelemeyle kalp kasını besleyen koroner arterlerde damar sertleşmesine yol açan plak birikimi değerlendirilir. Koroner arterlerde plak birikimleri görülürse yol açtıkları darlığın miktarı tespit edilerek tedavi gerekliliği ve tedavi yönteminin belirlenmesine katkı sağlar. Ayrıca kalp kası, kalp kapakçıkları, aort ve pulmoner arterler de olası hastalıklar yönünden değerlendirilir.

BT koroner anjiyografi koroner stentlerin açık olup olmadığını değerlendirmede de etkili bir yöntemdir. By-pass geçirmiş hastalarda greft damarların açıklığı BT koroner anjiyografiyle yüksek doğrulukta değerlendirilebilmektedir.Kent Hastanesi Radyoloji Bölümü’nde BT Koroner Anjiyografi incelemesi 64 kanallı ve koroner anjiyografi için özel olarak geliştirilmiş BT cihazı kullanılmaktadır. Kalbin hareketli bir organ olması nedeniy-le hızlı görüntü alınabilmesi iyi bir incele-me için şarttır. 64 dedektörlü BT ile görün-tü alma süresi oldukça düşmektedir.

Bilgisayarlı Tomografi

57aralık 2012 / www.kenthospital.com

Page 60: Medikent - Aralık 2012

anyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) nedir?

Günümüzde yaygın kullanımıyla , siz okuyucuları-mızdan bazılarının deneyimlediği, büyük çoğun-luğunuzun en azından kulak aşinası olduğu, radyolojik tanı yöntemlerinden biri olan MR görüntülemenin ne olduğunu yalın ve en doğru anlatımla bilgilendirmeyi amaçlamaktayız. MR incelemesini siz okuyuculara daha anlaşılır kılmak, hakkında merak ettiğiniz noktaları aydın-latabilmek ve sorularınızı cevaplandırabilmek sağlığınıza verdiğimiz değerin gereğidir.

En basit tanımıyla MR cihazı büyük bir mıknatıs, bilgisayar ve radyo dalgaları kullanarak organları değerlendirmeye ve hastalıkları teşhis etmeye yarayan bir alettir.

MR’da x-ışını(radyasyon) kullanılmaz, onun yerine manyetik alan ve radyo dalgaları kullanıla-rak vücutta oluşan sinyaller bilgisayar analizle-riyle görüntülere dönüştürülür.

MR tetkiki pek çok durumda herhangi bir ön hazırlık gerektirmez ve hastalara ağrı vermez. İnceleme sırasında hastanın tek yapması gereken hareketsiz durmaktır. Sedasyon ya da anestezi yardımıyla kapalı yerde bulunma korku-su olan hastalarda, küçük çocuk ve bebeklerde, içeride hareketsiz kalamayacak hastalarda

güvenli bir şekilde çekim yapılabilmektedir.

MR görüntülemenin, şu ana kadar kanıtlanmış herhangi bir zararı yoktur. Buna gebeler de dahil-dir ama yine de organ gelişiminin gerçekleştiği ilk üç ayda MR çekimi önerilmez. MR cihazının dev bir mıknatısdan oluşması nedeniyle vücudunda MR uyumsuz metal protez taşıyan (kohlear implant, metal kalp kapakçığı, beyin anevrizma klipsi v.b.), kalp pili kullanan, göz içinde metalik yabancı cisim bulunan, ateşli silah yaralanması geçirmiş olan (çoğu uyumsuz metaldir) kişilerin MR cihazına girmeleri sakıncalı kabul edilir (hayati tehlike doğurabilir).

MRG incelemesi 15 ile 45 dakika arasında bir sürede tamamlanır. Sürenin değişkenliği incele-necek olan bölge ve hastalık hakkında toplanması gereken bilgi miktarına bağlıdır. Ayrıca gerek görülürse inceleme esnasında IV (damar içi) yolla kontrast kullanılarak kontrastlı çekim yapılır.

İnceleme sırasında doktor ve teknisyen sizi sürekli izler ve ihtiyaç duyduğunuz anda sizinle iletişim kurar. İsteğiniz doğrultusunda inceleme odasına bir yakınınızla girebilirsiniz.

MR tetkiki pek çok durumda herhangi bir ön hazırlık gerektirmez ve hastalara ağrı vermez. İnceleme sırasında hastanın tek yapması gereken hareketsiz durmaktır.

Uzmanlık AlanıRadyoloji

EğitimHacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi,

AnkaraDokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi, İzmir

 Mesleki İlgi Alanı ve Aktiviteleri

Türk Radyoloji Derneği ÜyesiManyetik Rezonans Derneği Üyesi

 Bilimsel Aktiviteleri

Ulusal ve uluslar arası 7 yayın, 5 bildiri

M

MANYETİKREZONANS

GÖRÜNTÜLEME

Manyetik Rezonans

58 aralık 2012 / www.kenthospital.com

Uzm. Dr. Dilşat ÇAMLI

Page 61: Medikent - Aralık 2012

Kent Hastanesi Radyoloji Bölümü’ndeki MR sistemi 1.5 tesla gücünde olup her bölge için yeterli ve özel programlarla donanmış bu cihazla;

• Beyin, göz, iç kulak ve kulak yapıları, hipofiz bezi, beyin atardamar ve toplar-damar sistemleri gibi kafa bölgesine yönelik incelemeler, • Boyun yapıları, • Akciğerler, kalp ve kalple ilişkili büyük damarlar,• Meme dokusu,• Karın içi organlar, alt karın bölgesi,• Boyun, sırt ve bel bölgesi omurgaları,• Omuz, dirsek, el bileği, kalça, diz, ayak bileği eklemleri ve uyluk, kol, bacak, el ve ayak gibi uzuvların incelemeleri,• Karın damarları anjiografi, bölgesel MR anjiografi• MR spektroskopi, Kranial ve abdominal diffüzyon görüntüleme, Perfüzyon MRG,MRCP, MR pyelografi , MR myelografi ve MR enterografi,• BOS (beyin omurilik sıvısı) dinamik akım çalışması,• Tüm vücut metastaz tarama,• Dinamik doku ( karaciğer, meme, tümör) MR incelemeleri yapılmaktadır.

Manyetik Rezonans Görün-tüleme Hakkında Merak Edilenler

MR çekimi hangi durumlarda gerekli olabilir?MRG, iyonizan radyasyon içermemesi, MRG, radyasyon içermemesi, çok planda kesitsel görüntüleme özelliği ve yüksek yumuşak doku kontrast çözünürlüğü sağlaması nedeni ile çok sayıda organ ve sistemde kullanılan, gelişmelere açık olması ve tanısal gücü ile radyolojik görüntülemenin en temel araçlarından biridir.

MRG merkezi sinir sistemi (beyin ve omurilik) hastalıklarının teşhisinde, spor ve travmaya bağlı yaralanmalarda, kas iskelet sistemi özellikle menisküs, bel fıtığı gibi rahatsızlıkların tanınmasında sıkça kullanılmaktadır.

Karın içerisinde karaciğer,safra yolları, dalak, pankreas ve böbreklerin değerlendi-rilmesinde MRG gün geçtikçe daha yaygın olarak kullanılmaktadır.

MRG ve MR anjiografi, kalp ve damar hastalıkları ile inmenin tanı ve tedavisinde giderek daha fazla kullanılmaktadır. Bir çok kanser türünün saptanmasında en önemli tanı araçlarından biridir.

Beyin MRBaş ağrısı nedenlerini araştırmada beyin tümörleri, inme, beyin kanamaları, travma, nöbet, bunama, mental durum değişiklik-leri ve hidrosefali, beyin ve meninkslerin inflamatuar/enfeksiyöz patolojileri, krani-al sinir patolojileri, akut ve kronik nörolojik defisitler, anevrizma, kortikal displazi ve konjenital serebral anomaliler, vaskülit, ensefalit, beyin gelişiminin değerlendiril-mesi, postoperatif değerlendirme, vaskü-ler malformasyonlar ve dural sinus hasta-lıkları, metabolik hastalıklar ve multiple skleroz gibi sinir sistemi hastalıklarını saptamak için en duyarlı yöntemdir. Ayrıca hipofiz bezi, göz ve iç kulak organ-larının hastalıklarını değerlendirmede en duyarlı yöntem olarak kullanılmaktadır.

Başağrısı deyip geçmemek lazım! Beyni-nizde patlamaya hazır bir damar balon-cuklaşması, tedavisi erken teşhisle mümkün olan kanama ya da tümoral oluşum başağrınızın nedeni olabilir. Dene-yimlerimizle şunu rahatlıkla söyliyebiliriz ki yapılacak bir beyin MR görüntüleme hayat kurtarıcı olacaktır.

Konvansiyonel beyin MR yanı sıra beynin görüntülenmesinde altta tanımlanan teknikler de kullanılmaktadır.

Manyetik Rezonans Spektroskopi (MRS)Hücresel düzeyde metabolit değişiklikleri-ni gösterebilen bir görüntüleme yöntemi-dir. Bu teknik ile patolojik dokuların biyokimyasal analizlerinin yapılabilmesine olanak sağlar ve konvansiyonel MR incele-meye katkı sağlar.

Difüzyon Ağırlıklı MRDifüzyon MR tekniği ile dokulardaki suyun moleküler hareketlerinden kaynaklanan görüntüler elde edilir. Difüzyon MR’ın başlıca kullanım alanı, en önemli mortalite (ölüm) ve morbidite nedenlerinden biri olan inmenin görüntülenmesidir. Akut inme tanısında doğruluğu çok yüksek olup BT ya da konvansiyonel MR’a göre üstün-dür. BT ve standart MR teknikleri 1-2 saatlik bir enfarktı gösteremezken, difüz-yon MR ile enfarkt çok erken dönemde kolayca görüntülenebilmektedir.a) Serebrovasküler olaylar (hiperakut evrede inme tanısı, kronik iskemi zeminin-de farkedilemeyen akut infarkt tanısı, farklı evrelerdeki iskemik lezyonların yaşını belirlemeye katkı, hiperakut infark-tlarda perfüzyon MR ile birlikte kullanıldı-ğında trombolitik tedaviye yönlendirme, hipoksikiskemik ensefalopati tanısı, vazojenik-sitotoksik ödem ayrımı,b) Yer tutan lezyonların değerlendirilmesi (Epidermoid) kist-araknoid (kist ayrımı), malign intrakranial tümörlerin evrelenme-sine katkı, tümör progresyonu-rekürrensi ile radyasyon nekrozu ayrımına katkı,c)Enfeksiyöz süreçler (Absenin kistik ya da nekrotik tümörlerden ayrımına katkı, steril subdural efüzyonun subdural ampiyem-den ayrımına katkı, ensefalitik süreçlerin değerlendirilmesine katkı, d) Myelinizasyonun değerlendirilmesi ile demyelinizan/dismyelinizan hastalıkların tanı ve izlemine katkı amacıyla, ayrıca tümöre bağlı omurga basısı sonucu oluşan kırıklarda iyi huylu kötü huylu tümör ayrımının yapılmasında kullanıl-maktadır.

Manyetik Rezonans

59aralık 2012 / www.kenthospital.com

Page 62: Medikent - Aralık 2012

Perfüzyon Ağırlıklı MR ( PA–MR)Bu teknikle beyin dokusunun fonksiyonel durumu hakkında bilgi edinilir. PA MR sayesinde serebral dokuda oluşan hasar ve yer kaplayan lezyonların neden olduğu hemodinamik değişikler izlenmektedir. Klinikte, inme, intrakranial (kafa içi) tümörler, epilepsi, demans (bunama), kognitif bozukluklarda ve normal fizyolo-jik değişimlerin non-invazif değerlendiril-mesinde kullanılmaktadır.

Fonksiyonel MR (fMR)Beynin oksijenlenme ve kanlanmasındaki değişiklikleri ölçerek, cerrahi riskin değer-lendirilmesi ve operasyonun planlanma-sında çok değerli bir tarama yöntemi olarak kullanılmaktadır. En önemli ve güncel kullanım alanı duyusal-motor ve konuşma merkezlerine yakın kitle lezyon-larında cerrahi öncesi yeterli kalitede fonksiyonel haritalandırmanın yapılabil-mesine imkan tanır.

MR AnjiografiDamarlara kateterle girişim yapılmadan ve X ışını kullanılmadan( radyasyonsuz) damarların detaylı görüntülenmesini sağlar. İntrakranial (kafa içi) damarların yanısıra aorta, böbrek, akciğer, kol ve bacak damarlarının görüntülenmesinde, damarlarda anevrizmal genişleme ve vasküler malformasyonların belirlenme-sinde kullanılır.

Kalp ve Damar Sistemi MRKalbin ve ana damarların yapısı ve fonksi-yonu ile kalp adacıklarının boyutu, duvar kalınlıkları, kalp krizine bağlı gelişen kalp hasarının boyutunu saptamak için kullanılır. Koroner damarların görüntü-lenmesi, fonksiyonel çalışmalar ve eforlu perfüzyon MR çalışmaları da gün geçtikçe daha umut verici olma yolundadır. Hiper-tansiyon hastalarında böbrek damarla-rındaki daralmanın saptanması, karaci-ğer, akciğer, kol ve bacak damarları gibi damarların da değerlendirilmesi MR anjiografide noninvaziv ve detaylı bir şekilde yapılabilmektedir.

Vücut MRKalp, ana damarlar, karaciğer, böbrekler, dalak, pankreas, safra kesesi ve yolları, karın içi damarlar ve diğer yumuşak doku-lar detaylı bir şekilde incelenebilmektedir. Safra kesesi, safra yolları ve pankreas kanalına yönelik kolanjiopankreatikografi tetkiki ile kateter girişimi yapılmadan lümen yapıları çok daha rahat ve detaylı olarak gerçekleştirilebilmektedir. Ayrıca MR radyasyon içermediğinden kadın ve erkek üreme organları ve mesane için iyi bir görüntüleme alternatifidir.

Fetal MR Gebeliğin 12.haftasından (I.trimester) sonra ana rahminde fetusun özellikle beyin gelişiminin değerlendirmesinde prenatal ultrasonografinin yetersiz kaldığı durumlarda kullanılan bir yöntemdir.

Meme MR Meme MR, mammografi veya USG’nin yerine yapılan bir yöntem değil, her iki tanı yöntemi ile birlikte kullanılan bir yöntem-

dir. Meme görüntülenmesinde MR ve diğer tüm yöntemler, meme tümörlerinin erken tanısı için yapılmaktadır. Her iki memede çoklu odak araştırılması ( meme kanserlerinin önemli bir bölümü çoklu odaklar halinde gelişebilmektedir), silikon implant takılmış veya genç hastalarda görülen yoğun meme dokusu gibi mam-mografinin zorlandığı alanlarda da tarama amaçlı kullanılabilmektedir. Mammografide ve USG’de saptanan lezyonların iyi veya kötü huylu ayrımının değerlendirilmesinde, meme MR öneril-mektedir.

Kas İskelet Sistemi-Spinal MRKaslar, tendonlar, bağlar, menisküsler, eklem kapsülü ve çevre yumuşak dokular hakkında detaylı bilgiler vermektedir. Spor yaralanmalarına bağlı doku zedelenmele-rinin değerlendirilmesinde, eklem rahat-sızlıkları, kas-iskelet dokusu iltihapları ve kitleleri,kemik avasküler nekroz ve tümör-leri veya kemiklere olan metastazların değerlendirilmesinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Ayrıca disk fıtığı (bel fıtığı veya boyun fıtığı gibi), skolyoz (kamburluk) gibi omurga problemleri, omurga tümörleri ve enfeksiyonları ile omurgu cerrahisi sonrası etkileri ile ilgili değerlendirmelerde kullanılır.

Manyetik Rezonans

60 aralık 2012 / www.kenthospital.com

Page 63: Medikent - Aralık 2012

Manyetik Rezonans

61aralık 2012 / www.kenthospital.com

MRG’nin Üstünlükle-rini Biliyor musunuz ?• Vücuttaki beyin, kalp, karaciğer, omurilik, kas gibi yumuşak dokular diğer görüntüleme yöntemlerine göre daha detaylı olarak değerlendirilir.

• Radyasyon yoktur, o yüzden radyasyonun yan etkilerine maruz kalınmaz.

• Organların anatomik yapılarının yanında fonksi-yonları da incelenir.

• Kullanılan kontrast maddelerin (yani vücuda damar yolu ile verilen ve hastalıkların daha net olarak değer-lendirilmesine olanak tanıyan ilaçların) alerjik yan etkisi riski, röntgen ve bilgisayarlı tomografide kullanılan kontrast maddelerin yan etkisi riskine göre daha azdır.

• Kalp ve kardiovasküler sistem hastalıklarının tanısın-da hızlı, yan etkisiz bir seçenek oluşturmaktadır.

• Kanser tanısında çok etkili bir inceleme yöntemidir.

Peki MRG’nin eksik yanları var mı?• Kalp pili, manyetik alana duyarlı metal tıbbi yardımcı araç bulunan kişilere MRG işlemi mutlaka gerekmedikçe yapılmamalı ve bu hastalar alternatif görüntü yöntemleri ile değerlendirilmelidir.

• Vücutta fark edilmemiş bir metal cisim, güçlü manyetik alandan etkilenerek hastaya zarar verebilir.

• MRG güvenli bir yöntemdir ancak gebe ve fetus için ne kadar güvenli olduğu konusunda yeteri kadar bilgi olmadı-ğından, gebeliğin ilk 12 haftasında çok gerekmediği sürece kullanılamaz. İkinci ve üçüncü üç aylık dönemde doktoru-nuz gerekli görürse MRG yapılabilir.

• Gebe hastalara paramanyetik kontrast madde verilme-melidir.

Page 64: Medikent - Aralık 2012

MRG işlemine nasıl hazırlanacaksınız?MR için bazı özel incelemeler (MR enterografi, MRCP gibi) dışında ek bir hazırlığa gerek yoktur. Yiyip-içebilir, ilaçla-rınızı alarak gelebilirsiniz. Tıbbi geçmişiniz ile ilgili bir form doldurduktan sonra üzeri-nizde bulunan manyetik alandan etkile-necek saat, kredi kartı, metal eşya vs. malzemeler size ayrılmış bir odaya bırakı-lır. Aksi söylenmedikçe çekim öncesi tuvalete gitmenizde bir sakınca yoktur. İnceleme süresi genellikle 15-45 dakika arasında sürmektedir. İnceleme sırasında sizden hareketsiz kalmanız istenir. Hare-ketin görüntü kalitesinde bozulmaya yolaçacağı bilinmelidir. MRG odasındaki güçlü manyetik alan, vücut içi ya da üzerindeki bazı metal cisimleri (ferromanyetik metal cisimler) çeker. MRG odasına girmeden önce radyoloji teknisyeni vücudunuzda beyin anevrizma klibi, kalp pili, infüzyon katateri ya da herhangi bir metal plak, vida, iğne olup olmadığını sorar. Kalp pili, manyetik alana duyarlı implantlar(kohlear implant gibi), gözünde metal parçacıklar bulunan kişile-re MRG işlemi kesinlikle uygulanamaz. Çoğu durumda metal plak, çivi ve vidalar özellikle yerleştirilmelerinin üzerinden 4-6 hafta geçmişse MRG işlemi açısından sorun oluşturmaz.Yine koroner ve diğer vasküler stentler, günümüzde kullanılan kalp kapakları ve anevrizma klipsleri MR uyumlu üretilmekte olup sorun oluştur-maz.

Dövme ve kalıcı makyaj MR görüntü kalitesini bozabilir. Göz farı gibi makyaj malzemeleri metal parçacıkları içerdiği için işlem günü makyaj yapılmamalıdır,varsa da temizlenmelidir. Vücudunda metal parçacıklar olabileceği kuşkusu varsa, röntgen filmi veya skopi ile bakılarak MRG işleminin yapılıp yapıla-mayacağına karar verilir. Diş dolguları, kalıcı protezler ve diş telleri genelikle manyetik alandan etkilenmez, ancak yüz-beyin bölgesinde MR görüntülerinin bozulmasına neden olur.

MRG görevlisi ilaçlara alerjiniz olup olma-dığını, herhangi bir ameliyat geçirip

geçirmediğinizi sorar. Alerji öyküsü varlığında gerekirse inceleme öncesi medikasyon uygulanabilir.Bugüne kadar gebelerde MRG çekimine bağlı herhangi bir yan etki bildirilmemekle birlikte, hami-leyseniz bunu doktor ya da radyoloji teknisyenine bildirmeniz gerekir. Hamile-lerde gerekli olduğu durumlarda MRG çekimi, doktor onayı alındıktan sonra yapılabilir, ancak kontrast madde kullanıl-mamalıdır. Emziren kadınlarda kontrast-sız MRG incelemesi yapılmasında sakınca yoktur. Kontrastlı inceleme yapılmış olan emziren kadınlara, ilaç süt ile bebeğe geçtiği için, incelemeden sonraki 24-48 saat süt vermemeleri istenir.

Bazı kişilerde işlem sırasında kapalı yer korkusu (klostrofobi) gelişebilir. Bu durumda sakinleştirici ilaç uygulaması yararlı olabilir. Bazen anestezik sedasyon gerekebilir. Bu gibi durumlarda radyoloji bölümümüzde anestezi uzman hekimi tarafınca ve takibinde sedasyon uygulan-maktadır.

İşlem öncesi MR görüntülerini bozabile-cek saç tokası ve diğer takılar, gözlük, işitme cihazı, çıkarılabilir diş protezi gibi tüm objeleri çıkarmanız istenecektir. Anahtar, bozuk para, cüzdan ve kredi kartları da soyunma odasında bırakılma-lıdır. Üzerinizde görüntü kalitesini bozacak cisimlerin kalmadığından emin olmak için giysilerinizi çıkarıp önlük giymeniz istenebilir.

Manyetik Rezonans

62 aralık 2012 / www.kenthospital.com

Page 65: Medikent - Aralık 2012

Basit tarifiyle MR cihazı nedir?Manyetik alandan yalıtılmış bir oda içerisinde silindir şeklinde bir mıknatıs ile hastanın yerleştirildiği ve mıknatıs içerisi-ne doğru giren hareketli masadan oluşmaktadır. C şeklinde ya da çevresi açık mıknatıs şeklinde ancak daha düşük Tesla değerlerinde cihazlar da mevcuttur. Tetkik sırasında rahat hissetmeniz için MR sistemimizde havalandırma, ışıklandırma ve müzik dinleme sistemleri geliştirilmiş-tir.

MR cihazı nasıl çalışır?MRG'de; röntgen ve bilgisayarlı tomografi-nin aksine iyonizan radyasyon kullanıl-maz. MRG'de hasta güçlü bir manyetik alan içerisine yerleştirilir ve üzerine radyofrekans dalgaları gönderilir. Radyof-rekans dalgaları hidrojen atomu protonla-rını uyarır. Uyarılan protonlar radyo sinyal-leri yayarlar. Özel antenlerle toplanan bu sinyaller bilgisayarda işlenerek vücudun kesitsel görüntülerini oluşturur. Bir MRG incelemesi genellikle her biri 1-5 dakika arası süren sekanslardan oluşur. Her sekans kendisine has kontrast özelliğine sahip olup, vücudun farklı planlarda kesitlerini gösterir.

MRG incelemesi nasıl yapılır?Hasta hareketli masaya rahat bir pozis-yonda yatırılır. İnceleme yapılacak vücut bölgesi üzerine/çevresine yüzeysel sargı adı verilen özel bir radyo anteni yerleştiril-dikten sonra masa mıknatıs (tünel) içerisine yollanır. İncelenecek vücut bölge-si MR cihazının tam ortasında olmalıdır. Radyolog ya da MR teknisyeni odadan ayrılır ve sırayla MRG sekansları alınır. Sekanslar sırasında metalik takırtı tarzında sesler duyacaksınız. Tamamen normal olan bu sesler sizden yayılan MRG sinyalinin ölçülmesi için kullanılan özel antenlerin açılıp kapanmasından kaynak-lanır. İnceleme süresince istediğiniz an elinizdeki topu sıkarak radyolog ya da teknisyeni çekimi durdurması için uyarabi-lir ve mikrofon aracılığıyla haberleşebilirsi-niz. İnceleme sırasında isterseniz bir

yakınınız MRG odasında kalabilir, ancak bu kişinin de MRG çekimi yapılmasına engel bir durumunun olmaması, üzerinde metal bulunmaması gerekir. İncelenecek bölge ve hastalığın türüne bağlı olarak damardan kontrast madde verilmesine gerek duyulabilir. Kontrast madde (genellikle gadolinyum adı verilen bir element) bazı dokuların ve kan damar-larının görülebilirliğini artıran ve damar içi verilen bir sıvıdır. MRG'de kullanılan kontrast maddeler oldukça güvenlidir, alerjik yan etki görülmesi çok nadirdir.

MRG işlemi sırasında ne hissedersiniz?MR görüntülemede kişi herhangi bir ağrı hissetmez. İnceleme süresince hareketsiz yatmak dışında bazı kişiler iki ucu açık olsa da silindirik bir yapı içerisinde bulun-maktan endişe duyabilir. İncelenen vücut bölgesinde hafif bir ısı hissetmek normal-dir, ancak rahatsız edici boyutta olursa radyolog ya da teknisyene bildirilmelidir. Kontrast madde verilen durumlarda, enjeksiyon yerinde rahatsızlık ve soğukluk hissi duyulabilir. Sekanslar sırasında duyulan metalik takırtı sesi rahatsız ederse kulak tıkaçları kullanabilir, uygun olan incelemelerde (sırt-bel omurga tetkiki,batın,diz-kalça eklem incelemeleri gibi) kulaklıkla müzik dinleyebilirsiniz.

Not: Bu doküman hazırlanırken Türk Manyetik Rezonans Derneği tarafından hazırlanan ”Manyetik Rezonans Görüntü-leme” başlıklı dokümandan kaynak olarak yararlanılmıştır.

MRG işlemine nasıl hazırlanacaksınız?MR için bazı özel incelemeler (MR enterografi, MRCP gibi) dışında ek bir hazırlığa gerek yoktur. Yiyip-içebilir, ilaçla-rınızı alarak gelebilirsiniz. Tıbbi geçmişiniz ile ilgili bir form doldurduktan sonra üzeri-nizde bulunan manyetik alandan etkile-necek saat, kredi kartı, metal eşya vs. malzemeler size ayrılmış bir odaya bırakı-lır. Aksi söylenmedikçe çekim öncesi tuvalete gitmenizde bir sakınca yoktur. İnceleme süresi genellikle 15-45 dakika arasında sürmektedir. İnceleme sırasında sizden hareketsiz kalmanız istenir. Hare-ketin görüntü kalitesinde bozulmaya yolaçacağı bilinmelidir. MRG odasındaki güçlü manyetik alan, vücut içi ya da üzerindeki bazı metal cisimleri (ferromanyetik metal cisimler) çeker. MRG odasına girmeden önce radyoloji teknisyeni vücudunuzda beyin anevrizma klibi, kalp pili, infüzyon katateri ya da herhangi bir metal plak, vida, iğne olup olmadığını sorar. Kalp pili, manyetik alana duyarlı implantlar(kohlear implant gibi), gözünde metal parçacıklar bulunan kişile-re MRG işlemi kesinlikle uygulanamaz. Çoğu durumda metal plak, çivi ve vidalar özellikle yerleştirilmelerinin üzerinden 4-6 hafta geçmişse MRG işlemi açısından sorun oluşturmaz.Yine koroner ve diğer vasküler stentler, günümüzde kullanılan kalp kapakları ve anevrizma klipsleri MR uyumlu üretilmekte olup sorun oluştur-maz.

Dövme ve kalıcı makyaj MR görüntü kalitesini bozabilir. Göz farı gibi makyaj malzemeleri metal parçacıkları içerdiği için işlem günü makyaj yapılmamalıdır,varsa da temizlenmelidir. Vücudunda metal parçacıklar olabileceği kuşkusu varsa, röntgen filmi veya skopi ile bakılarak MRG işleminin yapılıp yapıla-mayacağına karar verilir. Diş dolguları, kalıcı protezler ve diş telleri genelikle manyetik alandan etkilenmez, ancak yüz-beyin bölgesinde MR görüntülerinin bozulmasına neden olur.

MRG görevlisi ilaçlara alerjiniz olup olma-dığını, herhangi bir ameliyat geçirip

geçirmediğinizi sorar. Alerji öyküsü varlığında gerekirse inceleme öncesi medikasyon uygulanabilir.Bugüne kadar gebelerde MRG çekimine bağlı herhangi bir yan etki bildirilmemekle birlikte, hami-leyseniz bunu doktor ya da radyoloji teknisyenine bildirmeniz gerekir. Hamile-lerde gerekli olduğu durumlarda MRG çekimi, doktor onayı alındıktan sonra yapılabilir, ancak kontrast madde kullanıl-mamalıdır. Emziren kadınlarda kontrast-sız MRG incelemesi yapılmasında sakınca yoktur. Kontrastlı inceleme yapılmış olan emziren kadınlara, ilaç süt ile bebeğe geçtiği için, incelemeden sonraki 24-48 saat süt vermemeleri istenir.

Bazı kişilerde işlem sırasında kapalı yer korkusu (klostrofobi) gelişebilir. Bu durumda sakinleştirici ilaç uygulaması yararlı olabilir. Bazen anestezik sedasyon gerekebilir. Bu gibi durumlarda radyoloji bölümümüzde anestezi uzman hekimi tarafınca ve takibinde sedasyon uygulan-maktadır.

İşlem öncesi MR görüntülerini bozabile-cek saç tokası ve diğer takılar, gözlük, işitme cihazı, çıkarılabilir diş protezi gibi tüm objeleri çıkarmanız istenecektir. Anahtar, bozuk para, cüzdan ve kredi kartları da soyunma odasında bırakılma-lıdır. Üzerinizde görüntü kalitesini bozacak cisimlerin kalmadığından emin olmak için giysilerinizi çıkarıp önlük giymeniz istenebilir.

63aralık 2012 / www.kenthospital.com

Manyetik Rezonans

Page 66: Medikent - Aralık 2012

Psikolog Nezahat BİNGÖL

elimenin kökü, Latince claustrum yani ”kapalı yer” ve phobia ”korku” dan gelir. Tetikleyen düşüncü kişinin o an orada çaresiz ve kapalı olduğu, istese de çıkama-yacağı, yardım alamayacağı

fikridir. Klasik psikolojideki bu öğrenilmiş, koşul-lanma açıklamasının yanı sıra, klostorfobi için daha biyolojik bir açıklama da vardır. Beyinde duyguları yöneten amygdala isimli alanın klost-rofobik kişilerde daha küçük olduğunu gösteren araştırmalar vardır. Bir diğer görüş ise bazı ailelerde klostrofobinin daha sık olduğu, bunun genetik bir yatkınlıkla açıklanabileceğidir. Belki de insanın içinde varoluşundan bu yana bulunan ölüm korkusuna işaret ediyordur. Modern yaşamda yüzyıllar boyunc, insanoğlunun en derin, gizli korkularından birisi ölmeden mezara girmektir. Kazara öldü sanılmak ve gömülmek, uyandığında çaresiz ve kıpırdayamaz halde mezarın içinde olmak. Bu korku, tarih içinde kendine yeni ticari sektörler yaratmıştır. Daha eski dönemlerde cenazenin bileğine bir ip bağla-yıp ipin ucunu mezarın dışındaki bir çana bağla-ma, daha yakın zamanlarda ize kameralarla donatılmış tabutlar, insanoğlunun bu korkusu-nun ürünüdür.

Çocuklukta kafası parmaklıklar arasına sıkışan, bir havuza düşüp boğulma tehlikesi geçiren, karanlık bir odada kilitli kalan, aile tarafından kilitli bir arabada bırakılan çocuklarda, ilerde klostrofobi gelişme riski daha fazladır. Bu da

klostrofobinin öğrenilen bir tarafı olduğunu düşündürür.

Klostrofobisi olan insanlar bunu bazen dile getirirler, bazen önemsemezler hatta normal bile karşılarlar. En çok karşılaşılan alanlar asansöre binememe, dar alanlarda duramama, tünel gibi yerlerden geçememedir.

Bazen de klostrofobik olduğunu tıbbi bir neden-den dolayı MR çekileceği zaman geçirdiği kriz sırasında öğrenir insan. Tıbbi bir zorunluluk vardır, tünel gibi dar bir makinaya girmesi ve orada yarım saate yakın süre geçirmesi gereki-yordur ama bu onun için tabuta girip mezarın içinde beklemekten farksızdır. MR çektirmeye başvuranların %10 civarında klostrofobi saptan-mıştır. Bu kişilere ya anestezi altında uyutularak çekim yapılır, ya açık MR’a girerler ya da klostor-fobi için tedavi görüp ilaç alarak girebilirler. MR en net tetikleyen etmendir klostrofobiyi.

K

MR

64 aralık 2012 / www.kenthospital.com

Uzmanlık AlanıPsikoloji

EğitimAnkara Üniversitesi Psikoloji, Ankara

Ege ÜniversitesiRradyo Tv Sinema Yüksek Lisans, İzmir 

İçimizdeki ya da dışımızdaki korkutucu uyaranlar karşısında varabileceğimiz 3 tip tepki vardir : donakalmak, kaçmak ya da üstüne gidip savaşmak. İlk ikisi ruhsal olarak bizi geriletir, üçüncüsü ise ileriye doğru gitmemizi sağlar. Üstüne gidip aşabilirsek ruhsal olarak olgunlaşiriz.

MR ÇEKİLME KORKUSU

Page 67: Medikent - Aralık 2012

MR

65aralık 2012 / www.kenthospital.com

MR’A GİRERKEN :Kafanızı şuraya yerleştirin ve hiç kıpırdat-mayın, ellerinizi de hareket ettirmeyin. Bazı sesler duyacaksınız, korkmayın ve kesinlikle hareket etmeyin.

Ne kadar sürer?Yarım saat.

Hazır mısınız?Raylı sistemde içeriye doğru hareket ettim, iki küçük kırmızı ışık yok oldu. Dar ve soğuk bir kapsülün içindeydim. Sesler hiç susmuyordu. Dum tıs, dum tıs, dum tıs... Gözlerimi kapadım. Böylesi daha kolay olacaktı ve iyi şeyler düşünmeye çalıştım. Hafif bir panik belirince de derin derin nefes almaya başladım. Nefes al, nefes ver. Nefes al, nefes ver. Rahatla. "Olmuyor!"

Dayanamıyorum artık, hareket etmem gerek. Başımın yüzeyle temas ettiği yer inanılmaz derecede ağrıyor. Tamam, panik yok. Nefes al, nefes ver. Nefes al, nefes ver. Hayır işe yaramıyor, çıkmalıyım

artık buradan. Yeter! Tamam, hafifle, yavaşça başındaki ağırlığı hafiflet. İşte böyle. Bunun bir sakıncası yok. Ama yetmiyor, tamamen kurtulmalıyım buradan. Hey, yoksa kapı mı açıldı? Evet, evet, içeriye birisi girdi; kurtarıcım!

Kafanızı hareket ettirmeyin. Kolunuzu uzatın. Şimdi ilaç vereceğiz size. Bunun hiçbir yan etkisi yok. Avucunuzu sıkın. Kafanızı hareket ettirmeyin.

"Ama başımı buradan sökmeliyim. Daya-namıyorum artık. Daha çok var mı? ”

Biraz daha var. Evet sıkın avucunuzu, derin bir nefes alın.

Klostrofobisi olan bir insan için ne kadar zor değil mi ? MR çekilirken daha çok nefes alamama, boğulacakmış gibi olma kalbinin yerinden çıkacakmış gibi hisset-me, en önemlisi ölecekmiş gibi olma.

MR sırasında bu korkuyu yönetmek için neler yapabiliriz?

Öncelikle klostrofobimizi biliyorsak bunu

MR’ımızı çekecek sağlık personeliyle paylaşmalıyız. Eğer baş edemeyeceğimiz kadar yoğun korku yaşıyorsak MR’dan önce doktorumuzdan bir sakinleştirici isteyebiliriz. Çok yoğunsa bazen aneztesi altında da MR çekilebiliniyor.

Baş edebileceğimiz düzeydeyse en güzel çözümlerden birisi nefes egzersizleridir. Derin derin burundan nefes alıp ağızdan vererek vücudumuzun gevşemesini sağla-yabiliriz. Sonuçta en doğal sakinleştirici nefes almaktır. Zihnimizi bize en iyi gelen anıları düşünmeye yöneltebiliriz. Böylelikle dikkatimizi korktuğumuz durumdan başka (olumlu) yöne çevirmiş oluruz.

Yazımı bir kabileye ait olan anonim bir duayla bitirmek istiyorum.

Korkmamalıyım.Korkumla yüzleşeceğim. Üzerimden ve içimden geçmesine izin vereceğim. Ve geçip gittiği zaman, geçtiği yolu görmek için gözümü ona çevireceğimKorkunun gittiği yerde hiçbir şey olmayacak .Yalnızca ben kalacağım.

Page 68: Medikent - Aralık 2012

EDEN ULTRASON ? Ultrason incelemesi bilgili ellerde uygun cihazlar kullanılarak hastaya zararlı ışın vermeden, hasta hakkında bir çok yararlı bilginin

edinilebildiği bir tanı yöntemidir.

Hastanemiz radyoloji bölümünde konusunda uzman ve deneyimli doktorlar tarafından, modern cihazlar eşliğinde gerçekleştirilen ultrasonografi incelemesi bir çok ihtiyaca cevap verebilmektedir.

Ultrason incelemesi ile hızlı bir şekilde tanıya gidilebilir ve ihtiyaç halinde ultrason eşliğinde yapılan biyopsi gibi doku örneklemeleri ve diğer girişimler ile tedaviye yardımcı olunabilir.

O halde ultrason hakkında merak edilen ve iş hayatımız sırasında hastalarımızın sıkça sorup cevap aradığı bazı genel ve gerekli bilgileri sizler ile paylaşmak isteriz. Soru - cevap şeklinde sunulan bilgilerde tıbbi ve teknik terimlerden olabildiğince uzak kalınmaya, sade bir dil kullanı-larak konular anlatılmaya çalışılmıştır.

N

Ultrasonografi

66 aralık 2012 / www.kenthospital.com

Uzm. Dr. S. Onur SUMAN

Uzmanlık AlanıRadyoloji

 Eğitim

Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi, İzmir

Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Manisa

 

Page 69: Medikent - Aralık 2012

EDEN ULTRASON ? Ultrason incelemesi bilgili ellerde uygun cihazlar kullanılarak hastaya zararlı ışın vermeden, hasta hakkında bir çok yararlı bilginin

edinilebildiği bir tanı yöntemidir.

Hastanemiz radyoloji bölümünde konusunda uzman ve deneyimli doktorlar tarafından, modern cihazlar eşliğinde gerçekleştirilen ultrasonografi incelemesi bir çok ihtiyaca cevap verebilmektedir.

Ultrason incelemesi ile hızlı bir şekilde tanıya gidilebilir ve ihtiyaç halinde ultrason eşliğinde yapılan biyopsi gibi doku örneklemeleri ve diğer girişimler ile tedaviye yardımcı olunabilir.

O halde ultrason hakkında merak edilen ve iş hayatımız sırasında hastalarımızın sıkça sorup cevap aradığı bazı genel ve gerekli bilgileri sizler ile paylaşmak isteriz. Soru - cevap şeklinde sunulan bilgilerde tıbbi ve teknik terimlerden olabildiğince uzak kalınmaya, sade bir dil kullanı-larak konular anlatılmaya çalışılmıştır.

EN SIK SORULAN SORULAR VE CEVAPLARIUltrason kimlere yapılır?Yaş, cinsiyet ve vücüt bölgesi ayrımı yapmadan, tüm hasta grupları ve tüm vücut bölgelerine uygulanabilir.

Ultrason radyasyon içerir mi , bana veya bebeğime zarar veriri mi?Hayır, bilinen bir zararı yoktur.

Ultrason için açlık gerekir mi?Tüm batın üst batın ve portal sistem değerlendirmesi için uygun sürede açlık gerekmektedir.

Ultrason vücudumdaki her şeyi gösterebilir mi?Bu inceleme yönteminin de teknik (kemikleri ve hava dolu organları değer-lendirememesi ) ve fizik olarak (aşırı kilolu veya aşırı gaz problemi olan hastalar gibi) bazı sınırları vardır.

Ultrason için idrara ne kadar sıkışık olmalıyım?Tüm batın, alt batın ve pelvik ultrason incelemesi için mesane doluluğu gerekli-dir, “patlayacak kadar” tabir edilen aşırı sıkışıklık tetkike olumsuz etki edeceği için istenmemektedir.

Ultrason nedir , ne işe yarar?Hızlı ve kolay bir şekilde yapılır.Check up gibi genel sağlık taramalarında ultrasonografi sıkça uygulanır ve birçok

hastalığın erken tanısında önemli rol alır .Günümüzde arabalarımızı bile yılda iki kere servis kontrolüne götürdüğümüzü göz önüne alırsak şikayetimiz olmasa bile sağlık kontrolüne gitmemiz gerektiğinin ne kadar önemli olduğunu anlayabiliriz. Tetkik ile o zamana kadar şikayet oluştur-mayan lezyonlar bulunabilir, çok iyi bilinmektedir ki erken tanı hayat kurtarıcı-dır. Yaşam süresini uzatır, olası sakatlık ihtimallerini azaltır, tedaviyi kolaylaştırır, tedavi maliyetlerini düşürür. Ultrasonog-rafide bulunan lezyonların ayrıntılı değer-lendirilmesi için gerekli ileri tetkiklere yönlendirme yapar. Bilinen lezyonların takiplerinde kullanılmaktadır. Ultrason incelemesi ile tanınanabilen rahasızlıklar nelerdir?Önceki sorumuzda da belirttiğimiz üzere birçok vücüt kısmı değerlendirilebilir. Örnekler vermek gerekirse:Hastanemizde yapılan karaciğer ve böbrek nakillerinde , nakledilen organın damarsal ve yapısal açıdan değerlendiril-mesi olası sıvı koleksiyonlarının saptan-masında , organ alıcı ve vericisinin takip-lerinde doppler ultrason ile değerlendirme yapılmaktadır. Hastanemizde yapılan girişimsel radyolojik işlemlerde ultrason rehberliğinden yararlanılmaktadır. Prematüre ve yeni doğanlarda transkrani-al usg ile kafa içi olası kanama odakları ve gelişimsel bozukluklar kolay ve hızlı bir şeklide değerlendirilebilir. Boyundaki şah damarı olarak bilinen ana damarlar değer-lendirilerek darlıkları ve felç olarak bilinen beyinde iskemi yapabilecek şüpheli plak oluşumları saptanabilir. Ayrıca:Baş dönmesi nedeni olabilecek yetersiz kan akım özelliklerinin saptanmasında,Halk arasında kısaca guatr olarak bilinen

tiroid bezi bozuklularında ve olası kötü huylu oluşumlarında, Boyun ve koltuk altı ve karın içi ve kasık gibi bölgelerdeki lenf bezleri değerlendiril-mesinde, Baş ve boyun bölgesindeki tükrük bezleri-nin kötü huylu hastalıkları ,enfeksiyonları ve taş oluşumlarının araştırılmasında,Kadınları daha sık olarak etkilemekle birlikte erkeklerde de izlenen meme kanserinin erken tanısı için mammografi-nin yanında tamamlayıcı tetkik olarak,Karaciğer, safra kesesi, pankreas, dalak, böbrekler,böbrek üstü bezleri, mesane, rahim ,yumurtalıklar, karın içi ana damar-ları doğuştan veya edinsel hastalıklarının değerlendirilmesinde, tedavi süresinde takibinde, Yeni doğanlarda kalça eklem değerlendir-mesi ile çıkık riski olan olgular erken evre saptanıp olası sakatlıkların saptanması-nın önlenmesi için basit koruyucu tedavi-lerden alçı ve cerrahi uygulamalara kadar değişen tedavi seçeneklerinin uygulan-masında yol gösterici tanı yöntemidir.Özellikle ortopediyi ilgilendiren bazı kas ve bazı tendonların zedelenmelerinin değer-lendirilmesi yapılabilir.

Ultrason Tetkik sonucumu ne zaman ve nasıl alabilirim?Raporunuzun ve tetkik sırasında elde olunan A4 kağıdına basılmış görüntüleri işlemden 1 saat sonra radyoloji ön banko-sundan alabilirsiniz, interneti kullanarak sonuçlarınızı hastane dışından da kontrol edebilirsiniz. Raporunuz basıldığı anda sizin hasta dosyanıza eklendiği için dokto-runuzda dosyanızdan sonuçlarınızı görebilmektedir.

Ultrasonografi

67aralık 2012 / www.kenthospital.com

Page 70: Medikent - Aralık 2012

ULTRASONOGRAFİUltrason (Ultrasound-Ultrases) nedir?Ultrason, insan kulağının duyamayacağı kadar yüksek frekanslı (2-15 MHZ ) ses dalgalarına verilen addır. Öteses, ultrases de bu kavram için kullanılır. Ses bir enerji türüdür ve cisimlerin titreşimi sonucunda meydana gelir. X ışınlarının tersine ses elektromanyetik değildir ve radyasyon içermez, ultrases akustik bir dalgadır.

Ultrasonografi bu yüksek frekanslı ses dalgalarının kullanılarak uygun organla-rın değerlendirilmesidir.

Ultrasonografi nasıl çalışmaktadır? Ultrason görüntüleme aslında yarasalar, yunuslar, balinalar, gemiler ve balıkçıların kullandığı sonar ile aynı prensipte çalışmaktadır. Cisme çarpıp geri dönen – yansıyan ses dalgalarından yani ekodan yaralanılır. Böylece cismin ne kadar uzak-ta-derinde olduğu, büyüklük ve şekilin ne olduğu, içeriğinin (katı veya sıvı gibi) ne olduğu öğrenilebilir. Ultrasonografi eko-yankı temeline dayanmaktadır. Yüzeyel ve derin organların değerlendiril-mesinde kullanılır. Bu ses dalgaları organlardan ve yumuşak dokulardan iyi bir şekilde geçer ancak gastrointestinal sistem gibi hava içeren kısımlardan ve kemiklerden geçemez. Ultrasonda ionizan radyasyon bulunmadığı için gebelerde ve bebeklerde rahatlıkla kullanılabilir.

Cihazın hastaya temas ettirilen kısmına prob adı verilir ve ucunda elektirik akımı ile ses dalgası oluşturan kristaller bulunur, cihaz ses dalgası üretip sonra dinleme şeklinde çalışır, hastadan yasıyan ekolar bu kristaller tarafından elektrik enerjisine çevrilerek cihazın bilgisayarınca derinlik, yerleşim, parlaklık ve frekans farkı gibi değerlere göre işlene-rek görüntü elde edilir ve bu işlem çok hızlı olarak yapılmaktadır ve USG’yi uygu-layan doktorun eş zamanlı görüntüler elde etmesine olanak tanır.

Ultrasonografi niçin yapıılr? Ultrason yaşa ve cinsiyete göre neredey-se tüm organların değerlendirilmesi için kullanılır. En sık kullanımı karın içi organ-ların (karaciğer, safra kesesi, böbrekler, pankreas, dalak ,ana damar yapıları, idrar torbası, prostat, rahim, yumurtalık) meme , tiroid ve paratiroid bezleri ile tükrük bezleri, göz gibi yüzeyel organların, atar ve toplar damarların değerlendirilmesi-dir. Yeni doğanlarda transkranial USG ile fontaneller (bıngıldaklar) kullanılarak beyin, yüzeyel bakı kullanılarak kalça

eklemi ilişkisi değerlendirilebilmektedir.Sağlıklı akciğerler ve mide barsak sistemi hava içerdiği için değerlendirilememekte-dir. Kadın hastalarda yumurtalık ve rahim karın dışından incelenebileceği gibi detaylı inceleme için vajinaya yerleştirilen özel bir prob kullanılabilir, erkek hastalar-da ise prostat incelemesi karın dışından yapılabileceği gibi, detaylı değerlendirme makata yerleştirilen özel bir prob ile yapılabilir.

Ultrason tetkiki için hazırlık gerekir mi?Karın içi organların değerlendirilmesi için;• 1 aya kadar çocuklarda emzirme süresi kadar,• Erişkin hastalarda 8-12 saalik, • 5 yaşına kadar çocuklarda 4 saatlik, • 10 yaşına kadar olanlarda 6 saatlik açlık gereklidir.

Alt batın bölgesinin değerlendirilmesinde mesane, prostat, rahim ve yumurtalıkla-rın görülebilir olması için hastanın idrarı-nın olması gerekir. Tetkike gelirken incelenecek alanların açılabilmesi için rahat kıyafetlerin tercih edilmesi önerilir.

Ultrason tetkiki nasıl yapılır?Ultrason tetkiki ağrısız, hızlı ve kolaydır.Değerlendirilecek bölgeye bağlı olmakla birlikte hastanın sedyeye sırt üstü yatması istenir, incelenecek alan açılır ve o bölgenin cildi üzerine jel adı verilen, suda erime özelliği de olan bir sıvı sürülür. Bu probun hava ile temasını azaltmakta böylece ses dalgalarının kaybı azaltıl-maktadır. Probun hareket ettirlmesi ile değerlendirme yapılır gerekli yerlerin görüntüleri cihazın hafızasına kayıt edilir. Sürülen jel leke bırakmaz, kağıt havlular ile silinerek kolayca temizlenir.

Ultrasonografinin zararı var mıdır?Tanısal amaçlı uygulanan ultrasonografi-nin bilinen bir zararı yoktur.Ancak ultrasonografi incelemesinin:• Girişimsel işlem olmaması (enjeksiyon gerektirmemesi) , • Kolay uygulanabilmesi, • İyonizan radyasyon içermemesi ,• Yumuşak dokuları iyi gösterebilmesi, • Gebelerin ve fetusunn takibinde uygu-lanabilmesi, • Gerçek zamanlı görüntüleme yapabil-mesi gibi bir çok avantajı bulunmaktadır.

RENKLİ DOPPLER

ULTRASONOGRAFİDoppler ultrasonografi ile bir organın veya damarının kan akımını inceleyebili-riz. Kan akımının miktarı, akımı engelle-yen yapı varlığı, akımın normal yönde olup olmadığı değerlendirilebilir. Tetkik sırasında cihazdan kalp atışlarına benzer sesler duyulur.

Doppler Ultrasonografi nasıl çalışır?Aslında ultrasonografinin aynı prensip-lerde çalışırken, gönderilen ses dalgası frekansının hareket eden yapılardan yansırken frekansının değişiklik göster-mesi prensibinden yararlanılmaktadır Yansıyan frekanstaki değişikliğe göre damarlarda kan akımın varlığı, yönü, hızı ve akım özellikleri saptanabilmektedir. Bunu ekranda seçilen skalaya göre genel-de kırmızı-mavi tonlarına göre hareketli olarak yasıtmaktadır.

Doppler incelemeleri, normal ultrasonog-rafi cihazları ile yapılır, ancak farklı bilgisayar donanımı mevcuttur.

Doppler Ultrasonografi niçin yapılır?• Kol ve bacak damarları,• Karaciğeri besleyen damarlar,• Böbreği besleyen damarlar,• Boyun damarları,• Gebelerde, anneye ve fetuse ait damar-lar,• Erkeklerde testisleri besleyen damarlar,• Gözü besleyen damarlar,•Vücudun herhangi bir bölgesinde oluşan bir kitlenin damarlanmasını değerlendir-mek için yapılır.

Doppler Ultrasonografi tetkiki için hazırlık gerekir mi?İnceleme öncesinde önemli bir hazırlık gerekmemektedir, ancak karın içindeki bir organ (karaciğer, böbrek v.b.) incelenecek ise hastanın aç olması, oluşabilecek gazı engelleyerek incelemenin daha kaliteli gerçekleşmesini sağlar. Bu nedenle karın bölgesindeki damarların incelenmesi için:• 1 aya kadar çocuklarda emzirme süresi kadar, • 5 yaşına kadar çocuklarda 4 saatlik, • 10 yaşına kadar olanlarda 6 saatlik ve büyüklerde 12 saat açlık gereklidir.

Pelvik bölge değerlendirmesi için mesane-de idarar olması gereklidir. Karın bölgesi incelemeleri dışında önceden bir hazırlık gerekmemektedir.

Ultrasonografi

68 aralık 2012 / www.kenthospital.com

Page 71: Medikent - Aralık 2012

Doppler Ultrasonografi tetkiki nasıl yapıılr?İnceleme sırasında gözlük, saat, metal eşya gibi cisimlerin çıkartılması gerekmez. Ancak incelenecek bölgenin, probla temas alanının sağlanması için açıkta olması gerekir,bu nedenle hasta masaya yattığı sırada, o bölgedeki giysiler soyundurulur. Bu incele-me harekete duyarlı bir değerlendirme olduğu için olabildiğince hareketin önlen-mesi tetkikin kalitesini arttırmaktadır. İnceleme sırasında, karın bölgesinin iyi incelenmesi için hastadan nefesini tutması istenir, bunun için derin nefes aldıktan sonra olabildiğince hareketsiz kalıp nefesi vermemek gerekir. Doppler Ultrasonografi incelemesi, tıpkı Ultrasonografi inceleme-sinde olduğu gibi radyasyon içermeyen bir tanı yöntemidir.

Doppler Ultrasonografi tetkiki ile nereler değerlendirilir?• Kol ve bacak damarlarıAtar ve toplar damarlardaki kireçlenme (damar sertliği) plaklarına bağlı oluşan darlık, pıhtı oluşumları ve toplar damarlarda yetmezlik (varisler) olup olmadığının saptanmasını sağlar, hastaya uygulanan yapay damar veya greft materyallerinin açıklığı değerlendirir, hemodializ fistüllerinin çalışırlıkları değerlendirilir, "Üst/alt ekstre-mite arteriyel ve/veya venöz Doppler" incelemesi adını alır.• Karaciğeri besleyen damarlarSiroz v.b. hastalıklarda karaciğeri besleyen damarlarda meydana gelen değişiklikleri incelemek için, ya da karaciğer nakli sonra-sında nakledilen karaciğerin damarlanma-sını ve organ vericisinin kendisinde kalan karaciğerin damarlanmasının değerlendiril-mesinde kullanılır, "Portal Doppler" adını alır.• Böbreği besleyen damarlarDiabet, hipertansiyon vb hastalıklarda böbreği besleyen damarların ne düzeyde etkilendiğini saptamak için, nakil operasyo-nundan sonra nakledilen böbreğin damar-lanmasının değerlendirilmesinde kullanılır, ”Renal Doppler" adını alır.• Boyun damarlarıBoyunda, beyine giden ana atar damar ile dallarında kireçlenme plaklarına bağlı oluşan darlıkları ya da beynin arka kesimini besleyen damarların akım miktarını sapta-mak için kullanılır, "Karotis ve vertebral sistem Doppler" adını alır.• Erkeklerde testisleri besleyen damarlarTestisleri besleyen damarlarda meydana gelen düzensiz genişlemeler damarlardaki yetmezliğe bağlıdır ve erkeklerde kısırlığın önemli bir sebebidir. Bu damarlara yönelik yapılan incelemede toplar damarlardaki olası yetmezlik (varisler) saptanabilir, "Skro-tal ya da testis Doppleri" adını alır.• Gözü besleyen damarlarDiabet, hipertansiyon vb hastalıklarda göz

damarlarında meydana gelen değişikleri saptar, "Göz Doppleri" adını alır.• Vücudun herhangi bir bölgesinde oluşan bir kitlenen damarlanmasıBir kitleyi (tümör) besleyen damarların olup olmaması o kitlenin iyi huylu ya da kötü huylu olduğunu saptamada önemli bir kriterdir. Kitlenin çok kanlanması bu kitlenin habis (kötü huylu) özellik taşıdığının bir göstergesi olabilir, "Kitleye yönelik Doppler" şeklinde adlandırılır.

Kemik Dansitometrisi nedir ve niçin yapılır ?Kemik mineral yoğunluğunun ölçümüdür, kemik erimesi yani osteoporozu araştırmak için yapılır. Buna göre kemiğin kırılma riski belirlenir, eğer osteoporoz mevcut ise yapılan tedavinin takibinde de kullanılır.

Osteoporoz nedir?Yaş ilerledikçe kadın ve erkek cinsiyette kemik kütlesi azalır, kemikler daha delikli hale gelir, buna Osteopeni denir. Osteopo-roz kemiğin gelişimsel bozuklukları, böbrek yetmezliği, şeker hastalığı, kortizon türevi ilaç kullanımı, hareket kısıtlılıkları veya kaybı gibi durumlarda veya kadın cinsiye-tinde hormonların azalması ile menopoz veya cerrahi menapoz sonrası, erkek cinsiyetinde ise özellikle 55 yaş sonrası sıklıkla görülmektedir. Osteoporoz genelde komplikasyonu olan kırık oluşmadığı sürece (en sık olanı omurgayı oluşturan omurlarda çökme sonucu yükseklik kaybı- kamburlaş-ma şeklinde olmaktadır) romatizma sanılan kemik ağrısı dışında belirti verme-mektedir. Osteoporoz ile kişide ufak taramalarda bile kırık oluşabilir. Osteoporoz tedavisinde daha fazla mineral kaybı önlen-meye çalışılmaktadır, kaybedilen mineral kemiğe geri dönmemektedir.

Kemik Dansitometrisi nasıl yapılır ?Ölçüm için single foton absorsiometrisi (SPA), dual foton absorsiometrisi (DFA) ve dual enerji X-ray absorsiometrisi (DEXA) teknikleri kullanılmaktadır, içlerinde en yeni ve hızlı olanı DEXA'dır. Tetkik sırasında çok az radyasyon kullanılmaktadır (bir akciğer filminin onda biri gibi), ancak bu olası kırıklar ile karşılaştırldığında önemsiz kalmaktadır.Tetkik sırasında kemik kaybının en çok olduğu bel ve kalça bölgeleri değerlendiril-mektedir. Kemik dansitometrisi röntgen çektirmek gibi, ağrısız bir işlemdir kişiye ek ilaç uygulanmaz. Tetkik sırasında kişinin sedyeye uzanması ve hareketsiz kalması istenmektedir.

Kimlere kemik mineral dansitometri tetkiki yaptırılmalıdır?• Menopoz öncesi dönemde osteoporoz açısından yüksek risk taşıyan kadınlara,• Cerrahi olarak menapoza giren (her iki yumurtalığı alınan) kadınlara,

• Menopoz sonrası risk faktörleri taşıyan kadınlara,• Zayıf ve uzun boylu menopoz sonrası kadınlara,• Ailede osteoporoz öyküsü bulunanlara, omurga kırığı olanlara,• 160 cm den kısa boy ve 50 kg. dan düşük ağırlığa sahip olanlara,• Yılda 2.5 cm. den fazla boy kısalması olanlara,• 65 yaştan büyük olanlara,• Kalsiyumdan fakir beslenenlere,• Erişkin yaşta küçük darbe veya travmalar-la kırık oluşması durumlarında,• Röntgen filminde kemik yoğunluğunda azalma (osteopeniye) saptananlara,• Aşırı Alkol, sigara, kahve tüketenlere,• Östrojen tedavisine kontrendikasyon varsa,• Testeron seviyesi düşük olanlara,• 1 aydan uzun süren hareketsiz (immobilizasyon) kalmak zorunda olanlara,• 5 yıldan uzun romatoid artrit ve ankilozan spondilit öyküsü olanlara Kortizon veya metotreksat tedavisi alanlara, • Heparin, Antiasit Kortikosteroidler, Dilan-tin ve Barbituratlar , Tiroid Hormonu gibi ilaçları uzun süreli kullananlara,• Nefropatiler, Osteomalazi, Hiperparatiroi-di, Hipertiroidizm gibi hastalığı olanlara İnsüline bağlı diabet hastalarına Osteopo-roz tedavisinin takibinde kemik yoğunluğu ölçümü yapılır.

Kemik yoğunluğu ölçümü kimlere yapılmaz ?• Hamilelere veya hamile olma olasılığı olanlara,• İnceleme tarihinden 2 - 6 gün önce ağız veya damar içi yolla kontrast madde kullan-mış olanlara,• Hareketsiz yatamayanlara,• İleri derecede omurga deformasyonu olanlara yapılamaz.

Tetkik öncesi hazırlık gerekir mi?Bu tetkik için hazırlık gerekmez, ancak 24 saat önceden kalsiyum tüketilmemelidir.Son 1 hafta içinde baryumlu inceleme, radyoizotop tarama ya da bilgisayarlı tomografide kontrast kullanımı gibi bir uygulama yapıldıysa inceleme 10 ya da 14 gün sonraya ertelenir. Tetkik sonuçlarında T ve Z skoru rapor edilir, T skoru -2.5 ' in altında ise osteoporozu gösterir ve daha düşük değerler kırık riskini arttırmaktadır.

Kemik yoğunluğu ölçümü ne sıklıkta yapılmalıdır?Osteoporozun derecesine ve verilen tedavi-ye göre değişmekle birlikte menopozdaki yüksek riskli hastalarda 2 yılda bir,Düşük riskli hastalarda 5 yılda bir omurga ve kalça kemik yoğunluğu ölçümü yapılma-lıdır.

Ultrasonografi

69aralık 2012 / www.kenthospital.com

Page 72: Medikent - Aralık 2012

eme kanseri, kadınların en sık görülen kanseri olup, tüm kadın kanserlerinin %30’unu oluşturmak-ta ve günümüzde de görülme sıklığı gittikçe artmaktadır. Bu nedenle

her kadın düzenli olarak doktor kontrolünden geçmelidir. Teknolojik gelişmeler, meme kanse-rinde erken tanı ve tedavi şansını artırmaktadır.

Tüm insanlarda, özellikle kadınlarda meme kanseri gelişme riski bulunmaktadır. Ancak bazı kadınlarda meme kanseri gelişme riski diğerleri-ne göre daha fazladır.

Bu riskler arasında; • Daha önce bir memede kanser gelişmiş olması, Aile öyküsü-genetik faktörlerin var olması, • Uzun süreli doğum kontrol haplarının kullanılması, • Hiç doğum yapılmaması veya ilk doğumun 30 yaşından sonra yapılması, • Adet başlama yaşının erken ve adetten kesilme yaşının geç olması, • Yumurtalık ya da rahim kanseri hikayesi olması, • Özellikle menopoz sonrası fazla kilo alınması, • Menopoz sonrası dönemde uzun süreli ve yüksek dozlarda östrojen replasman tedavisi yapılması, • Çocukluk veya gençlik çağında başka bir neden-le göğüs bölgesinin ışınlanmış olması sayılabilir.

Meme kanserinin tanısında klinik muayene, mamografi, meme ultrasonu ve meme MR'ı yer almaktadır. Hangi yöntemin kullanılacağı hasta-nın yaşına, risk faktörlerine ve klinik bulgularına

bağlıdır. 20 yaşından itibaren kişinin kendi kendine düzenli meme muayenesini yapması ve yıllık uzman hekim muayenesine başvurması gerek-mektedir.

Uzmanlık AlanıRadyoloji

 Eğitim - Çalıştığı Kurumlar

Ankara Üniversitesi Tıp FakültesiCumhuriyet Üniversitesi Radyodiagnostik

Ana Bilim Dalı, UzmanlıkHollanda Utrecht Üniversitesi

Radyoloji Ana Bilim Dalı Mr ve Nöroradyoloji Enstitüsü, Radyoloji

Asistanlığı 

 Mesleki İlgi ve AktivitelerNükleer onkoloji

Nükleer kardiyolojiİntraoperatif gama prob uygulamaları

M

Meme Kanseri Tanısı

70 aralık 2012 / www.kenthospital.com

MEME KANSERİ TANISINDA SON GELİŞMELER

Uzm. Dr. Serap IŞLAK GÜLTEKİN

Page 73: Medikent - Aralık 2012

MEME ULTRASONUltrason ses dalgaları aracılığıyla görüntü elde edilmesini sağlayan bir yöntemdir. İnceleme, hasta sırt üstü yatar pozisyon-da iken meme üzerine jel sürülüp görüntü elde etmeyi sağlayan ultason aparatının (prob) meme üzerinde gezdirilerek yapılır. Bu sırada ultrason ekranında oluşan görüntüler incelenir.

Ultrason, memenin primer tarama yönte-mi değildir. Radyasyon içermemesi nede-niyle ilk inceleme yöntemi olarak 35 yaşın altı, hamile ya da emzirmekte olan tüm kadınlara, memede kızarıklık ve/veya şiddetli ağrı gibi enfeksiyon bulguları olanlara, mamografiye ek olarak yoğun meme yapısı olan kadınlara, mamografi-de saptanan kitlelerin yapısının ayrımın-da (katı (solid) veya sıvı (kistik), mamogra-fide saptanan asimetrik yapıların değer-lendirilmesinde, meme kanseri tanısı almış hastalarda ek tümör odaklarını tespit etmek, koltuk altı ve karşı memeyi değerlendirmek amacıyla, meme şikayeti olan erkek hastalara yapılır.

MAMMOGRAFİMamografi, meme muayenesinde sapta-namayacak kadar küçük lezyonların belirlenmesi amacıyla düşük dozda çekilen bir meme röntgen filmidir. Elle muayenede saptanamayacak kadar küçük boyuttaki kitlelerin ve mikrokalsifi-kasyonların (küçük kireç odakları) belirlenmesinde etkili olan mamografi ile meme kanserinden kurtulma şansı %95'tir.

Mamografide görüntü elde etmek için memenin görüntü dedektörü ve komp-

resyon plakası arasında bir miktar sıkıştı-rılması gerekiyor. Mamografi cihazında sıkıştırma sırasında sıklıkla ağrı değil sadece bir miktar basınç hissedilir. Eğer memelerde genel olarak ağrı duyuluyor-sa, incelemenin adet döneminin ikinci haftasına yani kanama kesildikten sonraki hafta içine ayarlanması, rahatsız-lık hissini en aza indirir. Mamografi çekimine gelirken göğüs bölgesine ve koltukaltına pudra, deodorant ya da parıltılı krem gibi kozmetik maddeler uygulanmaması gerekir. Bu maddeler kuşkulu görüntülere yol açarak tanıda hataya neden olabilir. Rutin mamografide her memenin önden ve yandan iki farklı poz görüntüsü alınır. Eğer şüpheli bir bulgu varsa bu alanı daha iyi görüntüle-meye ve tanı koymaya yönelik ek filmler çekilmesi gerekebilir. Mamografide meme dokusunun sıkıştırılmasında ki amaç memenin hareket etmesini önlemek ve kaliteli görüntü elde etmek, memenin kalınlığını azaltarak daha az X-ışını verilmesini sağlamak ve meme içinde birbiri üzerine binen dokuların açılmasını sağlayarak olası tanı hatalarını engellemektir.

Dijital mamografinin klasik mamografi-den farkı görüntünün bir dedektör sayesinde dijital ortamda elde edilip bu görüntünün mamografi için özel olarak geliştirilmiş görüntü işleyebilen ekranlar-da incelenebilir olmasıdır. Dijital mamog-rafinin en büyük avantajı klasik mamog-rafiye göre radyasyon dozunun ortalama yüzde 30 daha düşük olması, meme kanserinin erken henüz başlangıç aşamasına ait bir bulgu olan mikrokalsifi-kasyonların (küçük kireç odakları) saptanması, çekimlerde her zaman aynı

kalitede standart görüntüler elde edilebil-mesi, klasik mamografilere kıyasla memeyi daha az sıkıştırarak kaliteli görüntü elde edilebilmesi sayılabilir.

Mamografinin 3 boyutlu şekli olan tomo-sentez düşük doz radyasyon kullanılarak memenin farklı açılardan 1 mm kalınlı-ğında kesitlerle seri görüntülerinin elde edilmesi yöntemidir. Bu sayade yoğun meme dokusunda (süt üreten doku ve destek doku fazla meme) hata payını azaltıp gereksiz işlemler engellenmiş olur. Ayrıca tomosentez mamografide kalsik mamografiye göre çekimde meme dokusu daha az sıkıştırılır.

Mammografi ileri yaş kadınlarda meme kanseri için Dünya Sağlık Örgütünün de kabul ettiği tarama yöntemidir. Dünya Sağlık Örgütü kadınlara 35-40 yaş arasın-da bir kez mammografi çekilmesini önermektedir. Buna referans mammog-rafi adı verilmekte ve özellikle ileri yıllarda çekilecek mammografiler ile kıyaslama yapmak için baz oluşturmaktadır. 40-49 yaş arasında kadınlara yılda veya iki yılda bir kez, 50 yaş ve üzerindeki kadınlara yılda bir kez mammografi çekilmelidir. Yüksek risk taşıyan kadınlarda meme kanseri taraması daha erken yaşlarda başlatılmalıdır. Buna göre anne veya kız kardeş gibi birinci derece akrabasında kanser varlığı gibi ciddi bir risk faktörü taşıyan kadınlar 35 yaş üzerinde; birden fazla birinci derece akrabada iki taraflı kanser varlığı gibi çok ciddi bir risk faktörü bulunan kadınların 25 yaş üzerinde düzenli mamografi çektirmeleri öneril-mektedir.

Meme Kanseri Tanısı

71aralık 2012 / www.kenthospital.com

Page 74: Medikent - Aralık 2012

MEME MANYETİK REZONANS (MR)Manyetik Rezonans güçlü bir manyetik alan ortamında radyofrekans dalgaları aracılığıyla görüntü oluşturma tekniği-dir. MR incelemesi sırasında hasta yüzükoyun pozisyonda hiç hareket etmeden geniş bir tüp şeklinde olan cihazın içine yatırılır. İnceleme öncesin-de hastanın kol damarına ince bir kateter yerleştirilir ve çekim sırasında bu kateterden ilaç (kontrast madde) enjekte edilir. Çekim sonrasında elde edilen görüntüler, özel monitörler üzerinde incelenip ve bazı ölçümler yapılır.

Meme MR’ı radyasyon içermeyen bir teknik olup: Mammografi ve Meme US gibi diğer yöntemlerde şüpheli bulgular mevcutsa

ve bu incelemeler tüm soruları yanıtla-mada yetersiz kalıyorsa problemli alanı daha ayrıntılı değerlendirmek amacıyla,

Meme kanserinin tanısı/evrelemesinde veya meme kanseri nedeniyle ameliyat olmuş hastalarda ameliyat bölgesinde tekrar ortaya çıkabilecek kanserli dokuyu yara dokusundan ayırt etmede,

Meme protezinin sağlam olup olmadı-ğını değerlendirmede,

Yoğun meme dokusuna sahip genetik olarak meme kanseri açısından yüksek risk taşıyan ya da anne-kız kardeş gibi yakın akrabalarında meme kanseri hikâyesi bulunan kadınlarda erken dönemde kanser teşhisinde diğer görüntüleme yöntemlerinin yetersiz kaldığı durumlarda tarama amaçlı,

Meme operasyonuna bağlı yoğun nedbe dokusunda veya radyoterapi

sonrasında normal yapısı bozulan meme dokusunda meme kanseri taraması amacıyla,

Özellikle meme koruyucu cerrahi uygula-nacaksa memenin diğer alanlarında tümör bulunup bulunmadığının belirlen-mesinde kullanılabilir.

Ancak Meme MR’ı diğer görüntüleme yöntemlerine göre daha pahalı bir yöntem olup memenin iyi huylu hasta-lıklarında da MR’da şüpheli bulgular saptanabilir. Bu nedenle gereksiz biyopsi ya da ameliyat yapılmasına neden olabilir. Ayrıca erken evre kanserin ve kanser öncüsü değişikliklerin ilk göstergesi olabilen mikrokalsifikasyon (küçük kireç odakları) kümeleri meme MR’ında saptamanın imkanı yoktur. Bu nedenle her zaman, diğer görüntüleme yöntemleri ve klinik muayene bulguları ile birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.

Meme Kanseri Tanısı

72 aralık 2012 / www.kenthospital.com

Page 75: Medikent - Aralık 2012

BİYOPSİ YÖNTEMLERİMemede şüpheli bulgular saptandığı zaman tanı koymak için iğne biyopsisi yapmak ya da ameliyatla o bölgeyi çıkar-mak gerekir. Dünyada standart olarak tüm meme hastalıklarının tanısı önce iğne biyopsileri ile konur. İğne biyopsisi nedeniyle tümörün yayılması söz konusu değildir. İğne biyopsileri ultrasonografi, mamografi ya da MR rehberliğinde uygu-lanabilir. İğne biyopsi öncesinde meme, lokal olarak uyuşturuluyor ve şüpheli alandan değişik iğneler(İnce İğne Aspiras-yon Biyopsisi (İİAB), Tru-cut Biyopsi (Kesici İğne Biyopsisi) ve Vakum Biyopsisi yardı-mıyla yeterli olacak miktarda doku örneği alınır. Biyopsi sonucunda meme kanseri saptanırsa hastanın yine ameliyat olması gerekir. Ancak görüntüleme yöntemlerin-de şüpheli bulgular olan kadınlarda, kanser saptanma riski ortalama %10-40 civarında olup hastaların çoğunda kanse-re rastlanmaz. Eğer iğne biyopsisi sonu-cunda hastalığın iyi huylu olduğu anlaşı-lırsa, hasta birçok gereksiz işlemden kurtulmuş olur.

Tel ile meme lezyon işaretlemede lokal anestezi uygulandıktan sonra içinde ince bir tel bulunan işaretleme iğnesi görüntü-leme rehberliğinde şüpheli bölgeye yerleştiriliyor. Daha sonra iğne geri çekilir, tel içerde kalır. Telin bir kısmı memenin

içinde, bir kısmı dışında olacak şekilde bırakılır. Dışarıda kalan kısım bantla meme üzerine yapıştırılır ve telin yerini göstermek için film çekilir. İşlem radyoloji bölümünde yapılıp ardından hasta ameli-yathaneye gönderilir. Telin ucu çengel şeklinde olduğu için dokuya tutunur ancak yine de yanlışlıkla teli çekmemeye özen göstermek gerekir. Ameliyatta cerrah önce teli bulur ve sonra etrafındaki dokuyu çıkarır. Çıkarılan doku radyoloji bölümüne gönderilir ve filmi çekilerek kontrolü yapılır.

Hastanın biyopsi işlemini yapacak olan doktora kullandığı tüm ilaçları bildirmesi gerekmektedir. Özellikle kan sulandırıcı ilaçlar biyopsiden birkaç gün önce kesilmelidir. Bazı durumlarda biyopsi öncesinde kan örneği aldırarak kanama-pıhtılaşma ile ilgili sorun olup olmadığını kontrol edilebilir. Göğüs bölgesine deod-orant, pudra veya krem sürülmemelidir. Hastanın hafif tok olması tercih edilir. Meme kanserinde erken tanı çok önemli olup ne kadar çok sayıda erken evre meme kanseri tanısı konabilirse hastanın yaşam ömrü o kadar çok artar ve bu hastalıktan yaşamını yitirenlerin sayısı o kadar çok azalır. Bu nedenle erken tanı öncelikle kişinin kendi kendini muayenesi ile başlar ve düzenli kontroller ile devam eder. Hastalarımız arasında ele gelen şüpheli bir kitlenin memenin kendi dok-usuna ait olduğu ancak hemen komşul-uğunda tesadüfen çok küçük boyutlarda

saptanan kitlenin erken evre meme kanseri olduğu, rutin mamografi taram-asında takipte gelişen çok küçük bir kireçlenme odağı saptanmış ve yapılan biopsi sonucu erken evre meme kanseri olduğu anlaşılmıştır. Bunun yanı sıra sadece meme ile ilgili şikayetler değil hastanın genel şikayetlerde bazen çok önemli olabilir. Örneğin koltuk altında ele gelen sertlik ile başvuran bir hastamızda yapılan meme taramasında çok küçük bir odak saptanmış meme korunarak kitle ve etraf dokusu çıkarılmış, yine bir başka hastamız bel ve sırt ağrısı ile başvurmuş çekilen bel ve sırt MR’larında kemikte yaygın kitle lezyonları görülmüş olup yapılan meme taramasında meme kanseri tanısı almıştır.

Son olarak deyinmek istediğim nokta meme kanserinin tanı ve tedavisinde farklı alanlarda uzmanlaşmış meme cerrahları, onkolog, plastik cerrah, radyo-log ve patolog gibi hekimlerin bir arada çalışıp görüş alışverişinde bulunması ve kararların ortak alınması gerekliliğidir. İşte bu noktada Kent Hastanesi Meme Sağlığı Merkezi’nde kapsamlı yaklaşımla erken ve doğru tanı olanağı sağlanıyor. Kent Hastanesi Meme Sağlığı Merkezi'nde dijital mamografi, ultrasonografi, meme MR, klinik meme muayenesi ve kendi kendine meme muayenesi eğitimi ile meme kanseri taraması hizmetleri dünya standartlarına uygun, kaliteli ve hızlı bir şekilde gerçekleştirilmektedir.

Meme Kanseri Tanısı

73aralık 2012 / www.kenthospital.com

Page 76: Medikent - Aralık 2012

Çocuğuma akciğer filmi çektireceğim zararlı olur mu ?Yeryüzünde hergün çeşitli kaynaklardan aldığımız doğal radyasyon denen bir doz mevcuttur. Bir akciğer grafisi çekimi ile sadece 10 günlük doğal radyasyon dozu kadar ışın alınır bu da oldukça az bir doza karşılık gelmektedir. Ancak buna rağmen çocuklarınıza üreme organlarını kurşun yapılarla koruyan ”gonad koruyucu” kullanmadan röntgen filmi çektirmeme-nizi tavsiye ederiz.

Kapalı yer korkum var MR çektirmem imkansız mı?Günümüzde tıbbın gelişen olanakları ve teknolojisi ile hafif sedasyon kullanılarak MR incelemelerinizi rahatlıkla yaptırabi-lirsiniz.

Tüm vücudu görüntüleyen bir yöntem var mı?Tüm vücut Manyetik Rezonans veya PET-CT denen yöntemlerle tüm vücudu taramak mümkün ancak bu yöntemler ciddi rahasızlığı bulunan (kanser hastalığı gibi) kişilerde ve onların takibinde kullanılmaktadır. Sağlıklı bireylerin taran-ması daha kolay ve maliyeti düşük yöntemlerle (ultrason, röntgen gibi) yapılmalıdır.

Madem ki Manyetik Rezo-nans (MR) yöntemi dokular hakkında çok detaylı bilgi veriyor neden ilk olarak bu yöntem hastaların taran-masında kullanılmıyor?Her dokunun değerlendirildiği bir yöntem vardır, tabii ki MR görüntüleme yöntemi çok detaylı doku bilgisi vermekle birlikte vücudun her bölgesi için kullanılmaz, bazı hastalıklarda ilk seçenek olabileceği gibi bazı hastalıklarda gereksiz kullanımından maliyet nedeni ile kaçınmak gerekir (örneğin parmağı kırılan bir kişiye basit bir röntgen çekimi yerine MR incelemesi yapmak gibi).

Hangi inceleme yöntemle-rinde radyasyon vardır, hangilerinde yoktur?Röntgen, Bilgisayarlı Tomografi, Mamog-rafi, Kemik yoğunluğu ölçümü cihazları x ışınlarını kullanarak çalışır, Manyetik Rezonans (MR) ve Ultrasonografi cihazla-rında radyasyon yoktur.

Bilgisayarlı Tomografii

74 aralık 2012 / www.kenthospital.com

RADYOLOJİDE SIKÇA SORULAN SORULAR

Page 77: Medikent - Aralık 2012

Gebelik riski bulunan hastalarda x-ışını kullanı-larak yapılan incelemeler-de emniyetli bir dönem var mıdır?Gebelikte ilk üç ay, bebeğin x-ışınına en hassas olduğu dönemdir. Çünkü x-ışınının hızlı büyüyen dokulara zararlı etkileri daha fazladır. Bu nedenle, gebelik olasılığı bulunan hastaların x-ışını kullanılarak yapılan incelemelerden uzak durması gerekir. Doğurganlık çağındaki kadınlarda, gebelik riskinin en düşük olduğu dönem, menstrüel siklusun ilk gününden (adetin başladığı günden) itibaren ilk "on" günlük dönemdir. Bu dönemde gebelik olasılığı yoktur. Bu kural "on gün kuralı" olarak bilinir.

Kontrast madde nedir?Dokular arasındaki kontrast (seçilebilme) farkını artırmak için kullanılan maddelere "kontrast madde" denir.

En iyi radyolojik görüntüle-me yöntemi hangisidir?Bütün görüntüleme yöntemlerinin birbir-lerine göre avantaj ve dezavantajları vardır. İncelenecek bölgeye, tetkikin isten-me sebebi olan hastalığa göre en uygun tetkik farklılık gösterebilir. Bu durum, tetkiki isteyen hekim ve radyologlar tarafından iyi bilinir ve tetkik istemi amaca göre yapılır.

BT' de çok radyasyon alınır mı?BT cihazları, hastanın alacağı radyasyon miktarı en az düzeyde olacak şekilde üretilmiştir. Ayrıca, inceleme ile elde edilecek bilginin, hastalığın tanı ve tedavi-sini yönlendireceği göz önüne alınırsa bu risk ihmal edilebilir düzeydedir. Yeni üretilmiş cihazlarda doz azaltıcı çeşitli önlemeler bulunmaktadır.

Manyetik Rezonans incele-mesi hangi hastalara yapı-lamaz?Vücudunda MR ile uyumlu olmayan metalik cisim veya tıbbi protez taşıyan hastalar (kalp pili, bazı eski kalp kapakçık protezleri veya eski anevrima klipsleri gibi) bu inceleme için uygun değildir. Bu tür protezi olan hastaların incelemeyi isteyen doktoru bilgilendirmesi gerekir.

Mamografik meme incele-mesi her zaman yapılabilir mi? Bu inceleme sırasında meme dokusunun hafifçe sıkıştırılarak tespit edilmesi gerekir. Bu durum menstrüel siklusun ikinci aşamasında ağrılı olabilir. Bu nedenle incelemenin memede hassasiye-tin en az olduğu siklusun ilk yarısında tercihen ilk 10 gününde yapılması önerilir.

Bilgisayarlı Tomografi

75aralık 2012 / www.kenthospital.com

Page 78: Medikent - Aralık 2012

Prof. Dr. Namık DEMİR, Kent Hastanesi

MENOPOZ NORMAL, DOĞAL BİR OLAYDIR. BİR HASTALIK DEĞİLDİR!

Menopoz kelime anlamı olarak son adet kanamasının adıdır. Aslında, başka bir nedeni olmadan 12 ay süresince adet görmeme sonrasında tanımlanan normal doğal bir olaydır. Kadınlarda yumurtalık-lardaki yumurta hücrelerinin sayılarının azalması ve tükenmesi sonucu gelişir. Bunun sonucunda yumurtalıkların yaptı-ğı estrogen hormonu ve diğer hormonla-rın düzeylerinde azalma olur. Kadında doğurganlık sona erer.

Menopoz başlamadan 6 yıl önce perime-napozal dönem başlar ve menopozdan sonraki 1 yıla kadar sürer. Menapoz öncesi bu dönemin en belirgin özelliği adet kanamalarındaki değişiklerdir. Kadınların % 15-25’inde bu dönemde adet düzenlerinde herhangi bir değişim olmaz. Ancak kadınların geri kalanında özellikle menopozdan 6-8 yıl öncesinde, erken geçiş döneminde adetlerde 7 yada daha fazla gün uzamalar olur. Manopoz-

dan 2 yıl öncesinde yani geç geçiş döne-minde adet kanamalarında 60 güne kadar gecikmeler başlar. Bu dönemlerde çoğu kez yumurtlama olmaksızın adet kana-maları gerçekleşir. Obez ve myomu olan kadınlarda bu dönemde adet kanamaları çok yoğun olabilir. Yumurtlama olmadığı için progesteron hormonunun etkisinden yoksun kalan rahim içerisindeki endo-metrium tabakası adet gecikmesi süresince kalınlaşır ve endometrial hyperplazi olarak adlandırılan durum ortaya çıkar.

Doğurganlık yıllarından menopoza doğru geçerken kadın vücudunda bir çok fiziksel değişiklikler olur. Bu değişikliklerin çoğu menopoz ve yaşın getirdiği normal değişikliklerdir. Örneğin ateş basmaları belirli bir zaman süresince kadınları önemli ölçüde rahatsız eden bir durum-dur. Genellikle insanlarda beynin vücut ısısını ayarlayan merkezlerinin bulundu-ğu hipothalamus bölgesindeki değişiklik-ler sonucu oluşur. Eğer hipotalamus yanlış olarak kadın vücut ısısını sıcak olarak algılarsa vücut ısısnı azaltmak için bir dizi olaylar zinciri başlar ve ilk olarak vücut yüzeyine yakın olan damarlar genişler ve vücut ısısını kaybetmeye başlar. Bu durum kadın tarafından ateş basması olarak algılanır. Bu durum ince tenli kadınlarda boyunda ve yüzde kızarıklık oluşmasına neden olur. Nabız sayısı artar kalp atımları hızlanır ve kadının vücut ısısını düşürmek için soğuk terleme olur. Ateş basmaları genellikle geceleri gelir ve uyku düzeninin de bozul-masına neden olur.

Her kadın menopozu farklı bir şeklide yaşar. Elimizde kesin bir kanıt olmasa da,

kadınlar vücutlarında meydana gelen fiziksel değişikliklere genel olarak annele-rinin verdiği yanıtlara benzer tarzda yanıt verirler. Menopoz doğal olarak 40 ile 58 yaş arasında gelişebilir. Ülkemizdeki kadınlarda ortalama 48 yaş civarında menopoz başlar. Sigara içme yumurtalık-ların yaşlanmasını hızlandırır ve genel-likle sigara içen kadınlarda 2 yıl daha erken menopoz gelişir. Menopoz döneminde görülen bazı değişiklikler orta yaşlarda ortaya çıkan diabetes, tiroid hastalıkları ve uyku apnesi gibi durumlardır. Bazen sağlık problemleri menopozdaki hormon değişiklikleri ile eş zamanlı olarak kişinin genetik alt yapısı, yaşın ilerlemesi, sağlık-sız yaşam koşulları ve diğer orta yaş streslerinin ortak etkileri sonucunda ortaya çıkabilir.

MENOPOZ

Menopoz

76 aralık 2012 / www.kenthospital.com

Page 79: Medikent - Aralık 2012

Menopoz Terminolojisi

MENOPOZ: Yumurtalıkları alınmamış yada kalıcı olarak hasar görmemiş kadınlarda ardışık olarak 12 ay boyunca adet görmeme durumudur.

PERİMENOPOZ: Doğal menopozdan önce vücutta değişik-liklerin başladığı ve menopozdan 6 yıl önce başlayan ve menopoz sonrası 1 yıl kadar süren geçiş dönemidir.

YAPAY MENOPOZ (CERRAHİ MENOPOZ):Cerrahi girişim ile overlerin alınması yada kanser ilaçlarının kullanılması yada radyoterapi uygulanması gibi bazı tedavi-lerden sonra yumurtalıkların ciddi olarak hasar görmesi sonucu gelişen menopoz dönemidir.

ERKEN MENOPOZ: Menopozun 40 yaşında yada daha erken başlaması durumudur.

POSTMENOPOZ: Menopoz sonrasındaki yılları içerisine alan dönemdir.

YAPAY MENOPOZ: Yapay menapozda kadın vücudundan hormonların ani olarak uzaklaştırılması söz konusu olduğundan ateş basması, terleme, uyku bozuklukları ve vaginal kuruluk gibi belirtiler doğal menopoza oranla daha yoğun bir şekilde hissedilir. Yumurtalıktan az miktarda

salgılanan erkeklik hormonlarının ani kaybı sonucunda doğal menopozdan farklı olarak cinsel ilgide de azalma olur. Yapay menopozun duygusal yönden de farklı etkileri olmaktadır. Örneğin pelvis bölgesine uygulanan radyasyon sonra-sında vaginal kuruluk doğal menopozda olandan çok daha yoğun olmaktadır. Yada bazı kemoterapi tedavilerinden sonra saç dökülmeleri, bulantı, kilo kaybı, halsizlik gibi belirtiler de kadını daha kötü etkilemektedir. Bu gurup kadınlarda menopoz tedavisi çok daha önem kazan-maktadır. Bu kadınlar çoğu kez daha genç yaşta oldukları için osteoporoz gibi isten-meyen komplikasyonlar ile daha sık karşılaşabilirler.

ERKEN MENOPOZ: Ya doğal olarak yada girişimler sonrasın-da kadının 40 yaşından önce menopoza girmesi durumudur. Bu durum genetik nedenlere bağlı olarak gelişebilir yada vücudumuzun bağışıklık sistemindeki bir bozukluk sonucu antikorlarımızın kendi yumurtalık dokumuzu tahrip etmesi sonucu oluşabilir. Bazen de erken yaşta uygulanan kanser cerrahisi yada tedavile-ri sonucu gelişebilir. Erken menopoza giren kadınlar yaşamlarının daha uzun bir dönemini estrojen hormonunun yararlı etkilerinden yoksun geçirecekleri için daha fazla oranda osteoporoz ile ve kalp hastalıkları gibi sağlık problemleri ile karşı karşıya kalabilirler. Erken menopoza girenler, ayrıca doğurganlığın kaybına bağlı ve kadınlık duygularının azalması ve cinsel olarak tercih edilmeme gibi kaygıla-ra bağlı psikolojik sorunlarla da karşı karşıya kalabilirler.

POSTMENOPOZMenopoz yıllarında tüm kadınlarda yaşa bağlı olarak ortaya çıkan fiziksel değişim-ler, menopozdan sorumlu olan hormonal değişimlerden de etkilenebilir. Bu fiziksel değişimler kalp hastalıkları, diabet, kemik erimesi ve kanser gibi ciddi sağlık sorun-larını da kapsamaktadır. Bu yüzden menopoz nedeni ile yapılan kontrollerde bu hastalıklara ait risk faktörlerinin olabil-diğince erken saptanması ve bazı koruyu-cu önlemleri alma fırsatının da yakalan-ması mümkün olabilmektedir. Menopoz nedeni ile yapılan kontrollerde kadının o zamana kadar farkına varmadığı tiroid hastalıkları, meme hastalıkları yada kalın barsaklar ile ilgili hastalıkların da farkına varmaktayız. Bu nedenle menopoz döne-minde yapılacak kontroller kadınlarımıza kişisel risk değerlendirmelerini belki de ilk kez yapabilmeleri için eşsiz bir fırsat oluşturmaktadır.

Kadınlarımızın sağlığına daha bütüncül açıdan yaklaşmak amacı ile hastanemiz-de Menopoza Giriş ve Menopoz Dönemi kontrollerinden oluşan paket programlar hazırlanmıştır. Bu programlar jinekolojik muayenenin yanı sıra genel cerrahi, kardi-yoloji, fizik tedavi, psikiyatri ve göz hasta-lıkları muayenelerini de içeren ayrıca smear alınması, biyokimyasal inceleme-ler, mamografi, kemik taraması tümör belirteçlerinin taranması gibi kadın sağlığına bütüncül yaklaşımı içeren programlardır. Bunun sonucunda meno-poz döneminde kadınlarımızın kişisel risk değerlendirmelerini yapabilmeyi ve var ise alınacak önlemleri daha erken alarak kadınlarımızın sağlıklarını korumayı amaçlamaktayız.

Prof. Dr. Ömer HarmancıoğluKent Hastanesi

MENOPOZDA MEME HASTALIKLARI

Menopoz dönemindeki kadınlarda memenin selim solid tümörlerinin görül-me sıklığı azalır. Memelerde sıklıkla saptanan kistler menopozun ilk yıllarında USG ile saptanması ve elle palpasyonu mümkündür. Yıllar geçtikçe bir başka terimle memelerin içinde bulunan süt bezlerinin atrofiye olmaları ve yağlı gözeli dokuların artması ile kistler geriler.

Meme kanserine gelince yıllar geçtikçe hastalığın görülmesi sıklığı artmakta ve kişiler yaşlandıkça da tanı konulma olasılığının artmakta olduğu istatistik çalışmaları ile gösterilmiştir. 2010 yılları verilerine göre 75 yaşına kadar yaşıyan kadınların dokuzda birinde hastalık ortaya çıkmaktadır. Özellikle bilinmelidir ki dünya verilerine bakıldığında meme kanserinin en yoğun olarak rastlandığı

yaşlar ise 50 ile 60 lı yıllar yani menopoz sonrası dönemdir. Bu nedenlerle kadınla-rımız kendilerini aylık muayenelerini ihmal etmemliler ve yıllık mamografik, ultrasonografik incelemeler yanında yıllık doktor kontrollerini ihmal etmemeleri tavsiye edilir.

Menopozdaki kadınlarda tanı konulan meme kanserinin tedavilerinin ve alınan sonuçların son derece yüz güldürücü ve organın korunarak tedavi edilmesinin mümkün olduğunun bilinmesinde yarar vardır bu nedenle kişilerin yıllık taramala-rının yaptırmalarında çok büyük yarar vardır.

Menopoz

77aralık 2012 / www.kenthospital.com

Page 80: Medikent - Aralık 2012

Menopoz

78 aralık 2012 / www.kenthospital.com

Prof. Dr. Teoman SÖHMENKent Hastanesi

Uzm. Dr. Zülfikar DANAOĞLUKent Hastanesi

MENOPOZ VE KALP DAMAR HASTALIKLARI Koroner arter hastalığı yada kalp damar-larının tıkanması hem erkeklerde hem de menopoz sonrası kadınlarda en önde gelen ölüm ve hastalanma nedenidir.

Menopoza girmemiş kadınların kalp hastalığına yakalanma riski 10 yıl geç olmakta iken, menopozdan sonra risk erkeklerle aynı orada yükselmektedir. Normalde kadınların erkeklere göre bu kalp hastalığına yakalanma yaşı 10 yıl daha geç olmaktadır. Yani erkeklerde ortalama 45 yaşından sonra görülmeye başlayan kalp damar tıkanıklığı kadınlar-da 55 yaşından sonra ortaya çıkmakta-dır. Kadınlarda kalp hastalığına geç yakalanmanın sebebi olarak kadınlık hormonlarının koruyucu rol oynadığı düşünülmektedir. Bu öngörüye dayanarak menopoz sonrası kadınlarla, ”Eksilen

hormonları dışarıdan vererek kalp hasta-lığından koruyabilir miyiz?” sorusuna cevap arayan çeşitli çalışmalar yapılmış-tır. Bir çalışmada menopoza girmiş kadınlara, ”Hormon veya östrojen hormo-nu verirsek kalp hastalığına yakalanma şansını azaltabilir miyiz? ” sorusuna cevap aranmış ve 27. 000 Kadın üzerinde yapılan bir çalışmada menopozdan sonra verilen hormon ve östrojen tedavisinin kalp açısından anlamlı bir fark yaratmadığı ortaya konmuş. Ancak aynı çalışmanın alt analizleri yapıldığında burada 50’li yaşla-rında olan kadınlarla daha ileri yaştakiler arasında fark olduğu ortaya çıkmıştır. Bu lat çalışmalarda menopozun erken döne-minde yani 50’li yaşlarda başlanan östro-jen tedavisi kalp koruma açısında olumlu sonuç verirken, menopozdan 9 yıl ve daha sonra başlanan tedavi hiçbir koruyucu etki sağlamamaktadır. Buna sebep olarak damar sertliğinin menopoz sonrası 9 yılda yerleşmiş olduğu düşünülmektedir. Hormon veya östrojen tedavisinin özellik-le cerrahi olmayan (yani yaşa bağlı menopozla) birlikte başlanmasının, yukarıdaki bilgiye dayanılarak kalp krizle-rini önlemede faydalı olacağına inanıl-maktadır ancak bu kesin olarak kanıtlana-mamıştır. Östrojen hormonunun kalp sağlığı üzerine olan etkileri kan yağların-daki LDL /HDL (kötü kolesterolün iyiye oranı) dengesini iyi kolesterol lehine döndürmesine bağlı gibi görünmektedir. LDL ne kadar düşük, HDL ne kadar yüksek ise damar sertliği riski de o oranda

düşmektedir. Kadınlarda erkeklerden farklı olarak trigliserid, HDL ve lipoprotein (a) (lipopprotein küçük a olarak okunur) LDL den daha önemli etkiye sahip görün-mektedir. Lipoprotein a, yüksekliği östro-jen hormonu ve statin (kolesterol düşürü-cü ilaçlar) tedavisi ile düşürülebilmekte-dir.

Peki kalp damar tıkanıklığı olduğu bilinen kadınlarda menopoz sonrası hormon tedavisinin bir faydası oluyor mu? Bu amaçla yapılan çalışma kombine hormon tedavisi verilen kadınlarda kalp krizlerini azaltmadığını hatta ilk dönemlerde artıra-bildiğini gösterdi. İlginç şekilde burada LDL de düşme HDL de ise yükselme olmasına rağmen bu sonucun ortay çıkmasıdır. Demek ki kalp damar tıkanıklığında koles-terolden başka çok farklı mekanizmaların da rol aldığını göstermiştir.

Sonuç olarak ne kombine hormon tedavisi ne de östrojen tedavisi kalp hastalığından korunma amaçlı verilmemelidir. Bu tedavinin başlanmasında tek gerekçe menopoza bağlı şikayetlerin giderilmesi olabilir. Kalp hastalığının korunmasında ilaçtan çok, düzenli spor yani egzersiz, bol yürüyüş, kilo almamak, sigara içmemek, aşırı kilo, diyabet ve stresle mücadele etmeyi bilmek gibi genel tedbirlerin her zaman işe yaradığını da unutmamak gerekir.

MENOPOZDA PSİKİYATRİK BOZUKLUKLARMenopozun herhangi bir döneminde depresyonun %20 kadar olduğu tahmin edilmektedir. Depresif belirtilerin meno-poza geçişte arttığı ve menapozdan sonra azaldığı bulunmuştur. Daha önce depresyon öyküsü olanlarda üreme hormanları düzeylerindeki değişimlerle depresif mizaç arasında ilişkinin olduğu gösterilmiştir. Menopoz öncesi ile meno-pozdan 3.5yıl sonrasını kapsayan bir araştırmada depresyon belirtilerinin daha

çok menopoza geçişte ortaya çıktığı bulunmuştur. Menopoz sırasında üretilen üreme hormanlarının depresyon gibi mizaç değişiklerine neden olduğu kabul edilmektedir. Menopoza geçiş sırasında kadınların %40-50’inde, mizaç bozukluğuna bağlı olan veya olmayan, uyku problemleri olmaktadır. Uyumama sorunu olan kadınlar sıkıntı, gerginlik, stres ve depresyon gibi sorunları daha çok bildirilmektedir. Menopoz sırasındaki uyku problemleri östrojen eksikliği ile ilgili olup östrojen tedavisinin hem öznel hem nesnel uykuyu iyileştirdiği ve sıcak basmalarını azalttığı bilinmektedir. Yaş artışı ile birlikte uyku apnesi oranı da artmaktadır; uyku apnesi 30-39 yaşları arasındaki kadınlarda %6.5 iken 50- 60 yaşlarında %16 olmaktadır. Bunun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte meno-poz sonrasında beden ağırlığındaki artışa ve progesteron düzeylerinin azalmasına bağlı olabileceği düşünülmektedir.

Şizofrenik kadınlarda menopoza geçişte belirtilerin kötüleştiği görülmüştür. Bu gözlemler şizofrenin patofizyolijisinde östrojenin modulatör rolü oynadığını düşündürür.

Menopoz sırasında panik bozukluk sık görülür. Menopozda yeni başlayan panik bozukluk olabilir veya daha önce mevcut olan panik bozukluk kötüleşebilir. Panik bozukluk, çoğul menopoz belirtileri olan kadınlarda daha sıktır. Panik bozukluğun da menopoza geçişte daha fazla olduğu görülmektedir.

Menopoz döneminde yeni başlangıçlı obsesif kompulsif bozukluk olabileceği gibi önceki obsesif kompulsif bozukluğun tekrarlayabilir veya belirtilerde değişiklik-ler olabilir. Bipolar bozukluğu olan kadın-larda menopoz sırasında belirtilerde artış olabilir. Özellikle menopoza geçişte depresif epizodların yüksek oranda olduğu kabul edilmektedir.

Page 81: Medikent - Aralık 2012

Menopoz

79aralık 2012 / www.kenthospital.com

Op. Dr. Safiye KüçükgülKent Hastanesi

MENOPOZ VE GÖZMenopoz dönemindeki hormonal değişiklikler, vücuttaki diğer sistem-lerde olduğu gibi göz ve görme sağlı-ğını da etkilemektedir.

GÖZ KURULUĞU:Menopoz sonrası kadınlarda en sık karşı-laştığımız durum göz kuruluğudur. Göz yaşı miktarında azalma ve buna bağlı olarak oluşan yanma, batma, yabancı cisim hissi, kızarıklık, rüzgar veya sigara dumanından rahatsızlık gibi şikayetlerle karşımıza çıkar. Depresyon ve hipertansi-yon ilaçları, idrar söktürücü ilaçlar da göz kuruluğunu arttırır. Göz kapağının göz üzerinde sürtünmesinin artması, özellikle sabahları göz kapağını açmakta zorlan-ma, kızarıklık, acıma, batma ve arkasın-dan da refleks olarak sulanma oluşturur.

Göz yaşının gözü kayganlaştırmak, kornea epitel hücrelerini beslemek,

şeffaflığını sağlamak yanında gözü enfeksiyonlardan korumak ve gibi çok önemli bir görevi daha vardır. Bu nedenle göz kuruluğu, görme kalitesini düşürdüğü gibi konjonktivitlere de zemin hazırlar. Kontakt lens kullanan kişilerde göz yaşı eksikliğine bağlı olarak lens kullanımında zorluk ve lensin üzerinden yakın görmede bozulmalar ortaya çıkar. Lensi nemlendi-recek ilaçlar ve lens ile birlikte okuma gözlüğü ihtiyacı da oluşur.Göz kapakları-nın cildinde kuruma, kabalaşma, elastikli-ğinde azalma ve yer çekimi nedeniyle üst göz kapağında sarkmalar daha kolay oluşur.

Kuru göz tanısı göz muayenesi esnasın-da kolayca konulabilir. Hastanın öyküsü tanıya çok yardımcı olmakla birlikte gözyaşının özel boyalarla boyanması veya özel gözyaşı şeritleri ile gözyaşı miktarının üretim hızının tespiti ve gözde kalış süresinin ölçülmesi de tanıda kullanılabilecek basit testlerdir.

Tedavide gözyaşının yerini tutan birçok yapay gözyaşı damlası ve jeli bulunmak-tadır. Yapay gözyaşını günde 4-5 kereden daha sık kullanma ihtiyacını hisseden kişiler için koruyucu madde içermeyen, tek kullanımlık yapay gözyaşı preparatları da tercih edilmelidir. Bu tek kullanımlık damla ve jeller, hastalar tarafından gün boyu ihtiyaç hissedildiği sıklıkta kullanı-labilmektedirler. Gözdeki enflamasyonun tedavisi için siklosporin göz damlaları da

kullanılabilmektedir. Kuru gözde diğer bir tedavi yöntemi de az kalmış da olsa kişinin olan gözyaşının korunmasıdır. Gözyaşını gözden uzaklaştıran küçük kanalcıkları bazı özel tıkaçlarla, geçici veya kalıcı olarak kapatılabilir. Gözü nemli tutabilmek için gözlük kenarları kapatıla-bilir. Geceleri uyunan odanın nemlendiril-mesi de işe yarayabilir. KATARAKT: Menopoz sonrası kadınlar aynı yaş grubundaki erkek popülasyonu ile kıyas-landığında kadınlarda kataraktın daha sık olduğu görülmüştür. Gözün şeffaf yapıda olan merceğinin puslu hale gelmesi, bulanık görme, renklerin soluk görünmesi ve görme keskinliğinin giderek azalması şeklinde karşımıza çıkar. SARI NOKTA HASTALIĞI:Sıklıkla 60 lı yaşlardan sonra karşılaştığı-mız ”Makula Dejenerasyonu” merkezi görme kayıpları oluşturması özellikle okuma güçlüğüne yol açması etkin tedavisi döneminin kısa süreli olması sık kontrolleri gerekli kılmaktadır.GLOKOM:Ayrıca glokom hastalığı ileri yaşlarda görülen göz tansiyonu yüksekliği, görme alanının daralması ve göz sinirinin giderek kuruması şeklinde karşımıza çıkan bir klinik tablodur. Erken tanı konul-ması kayıpların önlenebilmesi açısından çok önemlidir.

Uzm. Dr. Atiye AYRALKent Hastanesi

POSTMENOPOZAL OSTEOPOROZOsteoporoz modern çağın hastalıkların-dan biridir. Başlıca osteoporoz nedeni menopoz sonrası kadınlarda görülen ‘Postmenopozal Osteoporozdur. Kemik erimesi hastalarının yaklaşık %80’i kadın-lardır. Osteoporoz en yalın tarifiyle kemik yoğunluğunun azalmasıdır. Kemik

yoğunluğunun azalması sonucunda kemik yapısı bozulur ve kırılganlık artar. Kırıklar ve sonucunda ortaya çıkan yatağa bağımlılık yaşamı tehdit eden komplikas-yonlara neden olur. Bunlar kalp, akciğer ve damar tıkanıklığı ile ilgili komplikasyon-lardır. Kemik erimesi sonucunda meyda-na gelebilen kırıklar 60 yaş sonrası önde gelen ölüm nedenleri arasındadır. Osteo-poroz ve kalça kırıkları büyük ölçüde önlenebilir hastalıklar arasında sayılmak-tadırlar. Gerekli olan ise toplumun bu konuda bilinçlenmesidir.

Menopoz sonrası dönemde osteoporozun erken ortaya çıkmasında en belirleyici faktör 30 yaşında ulaşılan zirve kemik yoğunluğudur. Eğer bu dönemde yüksek bir kemik yoğunluğuna ulaşılmışsa kemik erimesi daha az ve daha geç oluşur. Doğumdan itibaren yaklaşık 30 yaş civarı-na kadar kemik yapımı yıkımından daha fazladır. İskeletimizin %75-85 kadar buluğ

çağı süresinde oluşmaktadır. Kadınlar maksimum kemik yoğunluğuna 25-30 yaşlarında, erkekler ise 30- 35 yaşlarında ulaşırlar. Bu çağdan sonra kemik yıkımı kemik yapımından daha fazla olmaya başlar ve giderek artmaya devam eder. Kadınlarda kemik yıkımının en hızlı olduğu zaman ise menopozdan sonraki ilk yıllardır. Kemik yoğunluğundaki bu azalma daha ileriki yıllarda da devam eder.

Kemiklerimizin yoğunluğu artırmak için en uygun dönem ergenlik çağıdır. Özellikle kadınlar, ince kemik yapısında ve zayıf olanlar ileri yaşlarda osteoporozdan korunmak için gayret göstermelidirler. Bunun için yapılacaklar ise uygun beslen-mek, egzersiz yapmak ve sigaradan kaçınmadır.

Page 82: Medikent - Aralık 2012

80 aralık 2012 / www.kenthospital.com

KENT SAĞLIK GRUBUKURUMSAL BİLGİ

KENT SAĞLIK GRUBU MEDİKAL KADROMUZÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ

Aci l ServisUzm. Dr. John FOWLER (Danışman) Uzm. Dr. Melek GÜRYAYUzm. Dr. Fecri BENGİUzm. Dr. Sevilay KARADUMANUzm. Dr. Nesibe Sönmez DEMİRYOĞURAN

Ağız ve Diş HastalıklarıDt. Cüneyt IŞIKER

Ameliyathaneler ve Yoğun BakımlarProf. Dr. Ali Reşat MORALUzm. Dr. Ayhan ÖNAL Uzm. Dr. Ahmet SUBAŞIUzm. Dr. Erhan OLGUNUzm. Dr. Gökhan AYHANUzm. Dr. Ali Han PİRİM

Beyin CerrahisiProf. Dr. Altay BEDÜKOpr. Dr. Mehmet Vasfi YARADANAKUL

BiyokimyaUzm. Dr. Gültekin TAŞUzm. Dr. Mehmet ERCAN

Böbrek NakliUzm. Dr. Serkan YILDIZ (Nefroloji)Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLUOpr. Dr. H. Işık ÖZGÜ

Çocuk CerrahisiProf. Dr. Mustafa Orkan ERGÜNOpr. Dr. Şamil KUDAY

Çocuk Sağlığı ve Yeni Doğan Yoğun BakımUzm. Dr. Buket ÖZTÜKELUzm. Dr. Mehmet NİSANOĞLUUzm. Dr. İsmail Cengiz ÖZTÜRKUzm. Dr. Ahmet KAYAKUzm. Dr. Hüseyin YASLIUzm. Dr. Rayhan BOZABALIUzm. Dr. Benal ÇUBUK

Çocuk NörolojisiUzm. Dr. Benal ÇUBUK

Çocuk KardiyolojisiProf. Dr. Aytül PARLAR

Kadın Hastalıkları ve DoğumProf. Dr. Namık DEMİRProf. Dr. Uçar ASENAOpr. Dr. Orçun SEZEROpr. Dr. Tunç CANDAOpr. Dr. Nihal DANAOĞLUOpr. Dr. Tayfun ÖZAYDINOpr. Dr. İsrael ARUHOpr. Dr. Doğan İŞSEVER

Karaciğer Nakli Doç. Dr. Murat KILIÇDoç. Dr. Murat ZEYTUNLUOpr. Dr. Cahit YILMAZOpr. Dr. Zafer ÖNEN

KardiyolojiDoç. Dr. Abdi SAĞCANUzm. Dr. Zülfikar DANAOĞLUUzm. Dr. Murat TÜMÜKLÜ

Kulak-Burun-Boğaz ve Baş Boyun CerrahisiProf. Dr. Alp DEMİRELLEROpr. Dr. Nihan AKÇAOpr. Dr. Evrim GÜLEÇ

Kardiyovasküler CerrahiProf. Dr. Suat BÜKETOpr. Dr. Ulusal COŞKUNOpr. Dr. Yılmaz CİRBANOpr. Dr. Arzum KALEOpr. Dr. Ercan BAŞÇEŞME

Mikrobiyoloji ve Klinik MikrobiyolojiUzm. Dr. İsmail AYDIN

NefrolojiUzm. Dr. Serkan YILDIZ

Nöroloji Prof. Dr. Aytekin AKYÜZUzm. Dr. Burak PAKÖZUzm. Dr. Ayfer AKALIN

Nükleer TıpUzm. Dr. Ebru ACAR

DermatolojiUzm. Dr. Çiler AKINUzm. Dr. Cüneyt SOYAL

Endokrinoloji ve Metabolizma HastalıklarıProf. Dr. Vedia GEDİK

Estetik ve Plastik CerrahiOpr. Dr. Kamil KILIÇ

Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik MikrobiyolojiUzm. Dr. Işın MÜFTÜOĞLU

Fizik Tedavi ve RehabilitasyonUzm. Dr. Atiye AYRALUzm. Dr. Ceyhun BICILIOĞLU

GastroenterolojiProf. Dr. Ethem TANKURTUzm. Dr. Bülent ŞENGÜL

Genel CerrahiProf. Dr. Sinan ERSİNProf. Dr. Ömer HARMANCIOĞLUProf. Dr. Özdemir YARARBAŞDoç. Dr. Murat KILIÇDoç. Dr. Murat ZEYTUNLUOpr. Dr. Cahit YILMAZOpr. Dr. Serkan TÜĞENOpr. Dr. Zafer ÖNENOpr. Dr. Atilla ÖZER

Göğüs CerrahiDoç. Dr. Kutsal TURHAN

Göğüs HastalıklarıProf. Dr. Ülkü BAYINDIR Uzm. Dr. Aslı TOROSUzm. Dr. Ebru GÜNEŞ

Göz HastalıklarıProf. Dr. Kaan ÜNLÜOpr. Dr. Safiye CAN KÜÇÜKGÜLOpr. Dr. Filiz KUZUM AKYOL

İç HastalıklarıUzm. Dr. Necdet YETİM Uzm. Dr. Coşkun BOZDAĞUzm. Dr. Tolga Enver YÜCETÜRK

HematolojiProf. Dr. İsmet AYDOĞDU

DermatolojiUzm. Dr. Çiler AKINUzm. Dr. Cüneyt SOYAL

Endokrinoloji ve Metabolizma HastalıklarıProf. Dr. Vedia GEDİK

Estetik ve Plastik CerrahiOpr. Dr. Kamil KILIÇ

Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik MikrobiyolojiUzm. Dr. Işın MÜFTÜOĞLU

Fizik Tedavi ve RehabilitasyonUzm. Dr. Atiye AYRALUzm. Dr. Ceyhun BICILIOĞLU

GastroenterolojiProf. Dr. Ethem TANKURTUzm. Dr. Bülent ŞENGÜL

Genel CerrahiProf. Dr. Sinan ERSİNProf. Dr. Ömer HARMANCIOĞLUProf. Dr. Özdemir YARARBAŞDoç. Dr. Murat KILIÇDoç. Dr. Murat ZEYTUNLUOpr. Dr. Cahit YILMAZOpr. Dr. Serkan TÜĞENOpr. Dr. Zafer ÖNENOpr. Dr. Atilla ÖZER

Göğüs CerrahiDoç. Dr. Kutsal TURHAN

Göğüs HastalıklarıProf. Dr. Ülkü BAYINDIR Uzm. Dr. Aslı TOROSUzm. Dr. Ebru GÜNEŞ

Göz HastalıklarıProf. Dr. Kaan ÜNLÜOpr. Dr. Safiye CAN KÜÇÜKGÜLOpr. Dr. Filiz KUZUM AKYOL

İç HastalıklarıUzm. Dr. Necdet YETİM Uzm. Dr. Coşkun BOZDAĞUzm. Dr. Tolga Enver YÜCETÜRK

HematolojiProf. Dr. İsmet AYDOĞDU

Ortopedi ve TravmatolojiProf. Dr. Yücel TÜMERProf. Dr. Erdal CİLAOpr. Dr. Levent TADOpr. Dr. İbrahim AKEL

OnkolojiProf. Dr. Mehmet ALAKAVUKLAR

Patoloji Doç. Dr. Latife DOĞANAY

Psikolog Nezahat BİNGÖL

RadyolojiUzm. Dr. Alper YÜKSELUzm. Dr. Sabri Onur SUMANUzm. Dr. Ali Osman EVLİCEUzm. Dr. Dilşat ÇAMLIUzm. Dr. Ömür GENCEL

RomatolojiUzm. Dr. Tolga Enver YÜCETÜRK

Tüp Bebek (IVF) MerkeziOpr. Dr. İsrael ARUHOpr. Dr. Tayfun ÖZAYDINDr. Tunç PINAR

ÜrolojiDoç. Dr. Ömer ÖGEOpr. Dr. Uğur SARAÇOĞLUOpr. Dr. H. Işık ÖZGÜ

Kat HekimliğiDr. Aylin DURMUŞDr. Ekim BIÇAKÇIOĞLUDr. Ece ZAMANERDr. Emrah GEZERDr. Selçuk Onur DUYGUDr. Tunç PINAR Dr. İlker KORKMAZDr. Semra DEMİRLİ

Beslenme ve DiyetDyt. Melek BÖLGE AKYELDyt. Seda UŞARER

EczacıEcz. Anıl ÖZYAMANEcz. Ayşe Gizem KALYONCU

Page 83: Medikent - Aralık 2012

81aralık 2012 / www.kenthospital.com

ÖZEL SAĞLIK SİGORTA ŞİRKETLERİ • Acıbadem Sağlık ve Hayat Sigortası A.Ş.• AK Sigorta A.Ş.• Allianz Sigorta A.Ş.• Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi• Axa Sigorta A.Ş. • Demir Hayat Sigorta A.Ş.• Ergo İsviçre Sigorta A.Ş. • Mapfre Genel Yaşam Sigorta A.Ş.• Groupama Sigorta A.Ş.• Yapı Kredi Sigorta • Güneş Sigorta A.Ş.• Inter Partner Assistance (IPA) *Ray Sigorta A.Ş. *Ray Sigorta A.Ş.- Medline Acil Tedavi Sigortası *Ray Sigorta A.Ş.- Medical Express Acil Tedavi Sigortası  *Türk Telekom Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı (hasta ödemeli)  *Ankara Anonim Türk Sigorta Şirketi *Zürich Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası *Avis&Ray Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası *Kolay Yardım Acil Tedavi Sigortası *Hür Sigorta Acil Tedavi Sigortası *SBN Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası *Dr. Back-Up *Back-Up *IPA Card *IPA Privilege Card *Benefit Card *Benefit Global AIG-Card *Sonata Card *Bank Asya Platinum Card *Medline Acil Yardım Akademesi Card (AYA Card) *AXA PPP *Çek Cumhuriyeti Sigortalıları *Derin Danışmanlık ve GCS Mümessillik Acil Tedavi Sigortası (CARD&PLUS) *Birlik Sigorta &Halk Bankası Acil Tedavi Sigortası *Birlik Sigorta Polislere Özel Acil Tedavi Sigortası *New Life Hayat Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası *DR.Back-up & Fortisbank Card *Hep Yanında Card *Fawori Boya Card *Life Partner Card *DR.Back-up Temel Sağlık Paketi Acil Tedavi Sigortası *Metro Turizm Seyahat Organizasyon A.Ş. *Işık Sigorta A.Ş.

Ağız ve Diş HastalıklarıDr. Dt. Neslihan EFEOĞLUDr. Dt. Duygu YAŞAR İNCİ (Pedodontist)

Anestezi ve ReanimasyonUzm. Dr. Ayhan ÖNAL Uzm. Dr. Ahmet SUBAŞIUzm. Dr. Erhan OLGUNUzm. Dr. Gökhan AYHANUzm. Dr. Ali Han PİRİM

Beyin CerrahisiOpr. Dr. Hüseyin Vasfi YARADANAKUL

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzm. Dr. Süreyya PAKSOY

DermatolojiUzm. Dr. Fahrünisa UYAN

Endokrinoloji ve Metabolizma HastalıklarıProf. Dr. Vedia GEDİK

Estetik ve Plastik CerrahiOpr. Dr. Kamil KILIÇ

Fizik Tedavi ve RehabilitasyonUzm. Dr. Atilla Ayral

GastroenterolojiProf. Dr. Ethem TANKURT

Genel CerrahiOpr. Dr. Atilla ÖZER

Göğüs Hastalıkları Uzm. Dr. Tayfun ÇAĞLAYAN

Göz HastalıklarıProf. Dr. Kaan ÜNLÜOpr. Dr. Safiye CAN KÜÇÜKGÜLOpr. Dr. Filiz KUZUM AKYOL

İç HastalıklarıUzm. Dr. Tuğba EMÜROĞLU Uzm. Dr. Coşkun BOZDAĞ

Kadın Hastalıkları ve DoğumProf. Dr. Namık DEMİROpr. Dr. Doğan İŞSEVER

KardiyolojiDoç. Dr. Abdi SAĞCANDoç. Dr. Cevad ŞEKÜRİUzm. Dr. Murat TÜMÜKLÜ

Kulak-Burun-Boğaz Opr. Dr. Evrim GÜLEÇ DOĞAN

Nöroloji Prof. Dr. Aytekin AKYÜZUzm. Dr. Burak PAKÖZUzm. Dr. Ayfer AKALIN ÖY

Ortopedi ve TravmatolojiProf. Dr. Yücel TÜMEROpr. Dr. Umur AYDOĞAN

PsikiyatriUzm. Dr. Mehmet HANCIOĞLU

RadyolojiProf. Dr. Yiğit GÖKTAY

ÜrolojiDoç. Dr. Ömer ÖGEOpr. Dr. Uğur SARAÇOĞLUOpr. Dr. Hasan Işık ÖZGÜ

Beslenme ve DiyetDyt. Melek BÖLGE AKYEL

ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ

ANLAŞMALI KURUMLARÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ

Page 84: Medikent - Aralık 2012

82 aralık 2012 / www.kenthospital.com

• CGM (Compu Group Medical Türkiye) *FİBA (Sompo Japan) Sigorta A.Ş. *HDI Sigorta (Ferdi Kaza Ve Acil Sağlık) *Fortis Bank *Eureko Sigorta *Ziraat Sigorta *Ankara Sigorta *Halk Sigorta (Birlik) *Dubai Sigorta *Generali Sigorta *Ace European Sigorta

BANKALAR• Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Vakfı• Türkiye İş Bankası A.Ş. • Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. • T.C. Ziraat Bankası ve T. Halk Bankası Vakfı • T.C. Merkez Bankası Emekli-Çalışan (Hasta Ödemeli) • Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı• Asya Katılım Bankası • Türkiye İhracat Kredi bankası A.Ş. (Eximbank) (Hasta ödemeli)

RESMİ KURUMLAR• TBMM

ÖZEL KURULUŞLAR• Amcor Tobacco Packaging İzmir Gravür Baskı Sanayi Ticaret A.Ş. • Bakioğlu Holding A.Ş. ve Bağlı Şirketleri • Dirinler Mak. San. ve Tic. A.Ş. • Dirinler Sanayi Makinaları • Dirinler Döküm ve Yedek Parça San. Tic. A.Ş. • Özkar İnşaat Turizm Gıda Tekstil Özel Eğitim Kurumları San. Tic. Ltd. Şti.• Galata Taşımacılık A.Ş.• İmbat Madencilik A.Ş.• SGR Turizm Eğitim Danışmanlık

ULUSLARARASI KURULUŞLAR• Adac • AID Asistance • Amerikan Hastanesi Tricare İnternationaL SOS • Axa Assistance • Blue Cross Blue Shield• Bupa International• Companion Global Healthcare• International Health Insurance• International Medical Group IMG• J.Van Breda • Marm Sağlık A.Ş. • Redstar Marm • Reise Extra • Remed Assistance • Seven Corners• SOS International • SOS International UK • Europ Assistance

VAKIF, DERNEK VE ODALAR• Darüşşafaka • Tire Ticaret Odası

CHECK - UP ANLAŞMALI KURUMLAR• Acıbadem Sigorta (Arkas, Delphi, Metro,Bosch,Nestle,Denizbank,Generali,TEB,Havaş,Aras Kargo,Tesco Kipa)• Ak Sigorta • Allianz Sigorta• Allianz Sigorta (Petrol Ofisi)• Anadolu Sigorta • Axa Sigorta• Axa Sigorta (Multinet)• Citibank• Çimentaş• Eczacıbaşı Sağlık Hizmetleri• Finansbank• Groupama Sigorta (İmperila Tobacco)• Garanti Emeklilik• IBM Global Services• IBM TÜRK• Mapfre Genel Yaşam (JTI, Hugo Boss, Vestel, İnci Holding, Global Bilgi)• Philip Morris Sa• Philsa• STMicroelectrics Türkiye• Syngenta• Taze Süt Ürünleri

ANLAŞMALI KURUMLARÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ

ÖZEL SAĞLIK SİGORTA ŞİRKETLERİ • Acıbadem Sağlık ve Hayat Sigortası A.Ş.• AK Sigorta A.Ş.• Allianz Sigorta A.Ş.• Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi• Axa Sigorta A.Ş. • Demir Hayat Sigorta A.Ş.• Ergo İsviçre Sigorta A.Ş. • Mapfre Genel Yaşam Sigorta A.Ş.• Groupama Sigorta A.Ş.• Yapı Kredi Sigorta • Güneş Sigorta A.Ş.• CGM (Compu Group Medical Türkiye) *FİBA (Sompo Japan) Sigorta A.Ş. *HDI Sigorta (Ferdi Kaza Ve Acil Sağlık) *Fortis Bank *Eureko Sigorta *Ziraat Sigorta *Ankara Sigorta *Halk Sigorta (Birlik) *Dubai Sigorta *Generali Sigorta *ACE EUROPEAN SİGORTA

BANKALAR• Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Vakfı• Türkiye İş Bankası A.Ş. • Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. • T.C. Ziraat Bankası ve T. Halk Bankası Vakfı • T.C. Merkez Bankası Emekli-Çalışan (Hasta Ödemeli) • Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı• Asya Katılım Bankası • Türkiye İhracat Kredi bankası A.Ş. (Eximbank) (Hasta ödemeli)

ULUSLARARASI KURULUŞLAR• Amerikan Hastanesi Tricare International SOS• AID Asistance

Page 85: Medikent - Aralık 2012

83aralık 2012 / www.kenthospital.com

VAKIF, DERNEK VE ODALAR• Darüşşafaka

RESMİ KURUMLAR • TBMM

CHECK - UP ANLAŞMALI KURUMLAR• Acıbadem Sigorta (Arkas, Delphi, Metro, Bosch, Nestle, Denizbank, Generali, TEB, Havaş, Aras Kargo, Tesco Kipa)• Ak Sigorta • Allianz Sigorta• Allianz Sigorta (Petrol Ofisi)• Anadolu Sigorta • Axa Sigorta• Axa Sigorta (Multinet)• Citibank• Çimentaş• Dupont • Eczacıbaşı Sağlık Hizmetleri• Finansbank• Groupama Sigorta (İmperila Tobacco)• Garanti Emeklilik• IBM Global Services• Kimtaş• Mapfre Yaşam (JTI, Hugo Boss, Vestel,İnci Holding, Global Bilgi)• Philip Morris Sa• Philsa• STMicroelectrics Türkiye• Syngenta• Taze Süt Ürünleri

KENT ULAŞIMÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ

ÜCRETSİZ SERVİS GÜZERGÂHLARIMIZÜcretsiz ring servislerimiz, 7’den 70’e tüm İzmirlileribir an önce sağlığına kavuşturmak için hazır bekliyor. Hasta servislerimizin KONAK-KARŞIYAKA-BORNOVA’dankalkış ve hastanemizden dönüş saatleri aşağıdadır. SERVİS KALKIŞ SAATLERİ (09:30 – 13:30)(KONAK-BORNOVA-KARŞIYAKA-KENT HASTANESİ) SERVİS DÖNÜŞ SAATLERİ (12:30)(KENT HASTANESİ-KARŞIYAKA-BORNOVA-KONAK) 1.Güzergâh (Konak-Kent Hastanesi)• Konak (Sabancı Kültür Merkezi)• Emekli Sandığı Bölge Müdürlüğü Otobüs Durağı• Fevzi paşa Bulvarı Hisarönü Camisi Durağı• Basmane Şifa Hastanesi Önü• Fuar 9 Eylül Kapısı Önü• Fuar Montrö Kapısı Önü• Fuar Lozan Kapısı Önü• Alsancak Garı Otobüs Durağı• Tariş Genel Müdürlüğü Otobüs Durağı• Bayraklı Üst Geçit• Soğukkuyu Türk Petrol Önü• Seza Eczanesi Önü• KENT HASTANESİ 2.Güzergâh (Bornova-Kent Hastanesi)• Bornova Otogar• Canım Öğretmenim Parkı Önü• Merkez Migros Önü• Hükümet Konağı Önü• Hilal İlköğretim Okulu Önü• Peterson Köşkü Önü• Şok Mağazası Önü• Özkanlar Migros Önü• Tansaş Önü• Bayraklı Smyrna Meydanı• Karşıyaka Yalı Caddesi• KENT HASTANESİ * Hasta servislerimiz sadece belirtilen duraklardan yolcu alır ve duraklardan yolcu alır ve durak haricinde durmaz. Not: Pazar günleri servis hizmetimiz bulunmamaktadır.

Page 86: Medikent - Aralık 2012

84 aralık 2012 / www.kenthospital.com

Mavişehir

Anadolu Cad. (Altınyol)

Anadolu Cad. (Altınyol)

Çevre Yolu

Aydın / ÇanakkaleBornova

Kipa Çiğli

İstasyonaltı Kavşağı

Sasalı

Mavişehir

Yonca Kavşağı

Karşıyaka

Dudayev Bulvarı

Eski Havaalanı Yolu

İzmir-Menemen Demiryolu

ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ

Page 87: Medikent - Aralık 2012

85aralık 2012 / www.kenthospital.com

Talat Paşa Bulvarı

Migros

Kapalı Otopark

Şair Eşref Bulvarı

Atat

ürk C

adde

si (K

ordo

n Yo

lu)

Kıbr

ıs Şe

hitle

ri Ca

d.

PlevneBulvarı

AlsancakGarı

KARŞIYAKA/BORNOVA

Sevinç

Pastanesi

AlsancakVapur İskelesi

Akso

yRe

ciden

ce

KENT

ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ

Page 88: Medikent - Aralık 2012
Page 89: Medikent - Aralık 2012

Sağlığınıza verdiğimiz değeregüvenin!

Page 90: Medikent - Aralık 2012
Page 91: Medikent - Aralık 2012
Page 92: Medikent - Aralık 2012

KENT HASTANESİ 8229/1 Sokak No:56 35580 Çiğli-İZMİR Tel: 0(232) 386 70 70 pbx • Faks: 0(232) 386 70 [email protected]

Sağlığınıza verdiğimiz değere güvenin!

www.kenthospital.comwww.kenttipmerkezi.com

www.internationalkent.comwww.karacigernakli.org

http://www.facebook.com/KentSaglikGrubu

http://twitter.com/kentsaglikgrubu

Blog http://saglikkenti.com/