Marksist Bakis - 29. Sayı

50
arksist B ak s Yýl: 8 - Sayý: 29 Fiyatý: 3 TL M Bütün Dünyanýn Ýþçileri Birleþin! www.bolsevik.org Zaruret, Aciliyet... * Birleþik Emek Cephesi Neden Zorunlu? * Zamanýn Ruhu: Said Nursi - II * Lev Troçki: Hindistan Ýþçilerine Açýk Mektup * Müzakere Süreci Üzerine Bir Röportaj * Afganistan Dünü, Bugünü ve Dersler BIRLESIK EMEK CEPHESI Kosullari ve Olasiliklari

description

 

Transcript of Marksist Bakis - 29. Sayı

Page 1: Marksist Bakis - 29. Sayı

arksist BBak sYýl: 8 - Sayý: 29 Fiyatý: 3 TL

M B ü t ü n D ü n y a n ý n Ý þ ç i l e r i B i r l e þ i n !

www.bolsevik.org

Zaruret, Aciliyet...

* Birleþik Emek Cephesi Neden

Zorunlu?

* Zamanýn Ruhu: Said Nursi - II

* Lev Troçki: Hindistan Ýþçilerine

Açýk Mektup

* Müzakere Süreci Üzerine Bir

Röportaj

* Afganistan Dünü, Bugünü ve

Dersler

BIRLESIKEMEKCEPHESI

Kosullari ve

Olasiliklari

Page 2: Marksist Bakis - 29. Sayı

Ya Barbarlýk Ya Sosyalizm: Tüm toplumsal ve ekonomik hayatýnbir avuç kapitalistin çýkarlarý doðrultusunda þekillendiði kapitalistsistem varlýðýný, ancak savaþlarla sürdürmektedir. Ýþsizlik, açlýk,yoksulluk, savaþlar ve doðanýn tahribatýnýn sorumlusu kapitalizm veonun içkin özellikleri olan kar hýrsý ve rekabettir. Kapitalizmdebütün zenginliði iþçiler yaratýr. Bu zenginliðin çoðunluðunihtiyaçlarý için kullanýlabilmesi ancak iþçi sýnýfýnýn kolektif olarakbütün zenginliðe, üretim araçlarýna el koymasýyla, üretimi vedaðýtýmý kontrol etmesiyle yani proletarya diktatörlüðü ilemümkündür. Aþaðýdan Sosyalizm: Sosyalizm, ancak tüm ezilenlerin ve yok-sullarýn desteðini alarak onlara öncülük eden iþçi sýnýfýnýn kitlesel,doðrudan, militan mücadelesiyle; iþçi sýnýfýnýn kendi eylemleriylemümkündür. Sosyalizm, küçük bir azýnlýðýn kendini kitleler yerineikame etmesiyle kurulamaz. Sosyalizm ancak iþçi konseyleriaracýlýðýyla aþaðýdan yukarýya örgütlenen bir iþçi iktidarý ile gerçek-leþtirebilir. Bunun dýþýndaki kestirmeci, maceracý, tepeden inmeciher yol kaçýnýlmaz olarak bir azýnlýk iktidarýyla, kapitalizmlesonuçlanýr. Marks’ýn dediði gibi iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseriolacaktýr. Sosyal Devrim: Bu düzenin kurumlarý iþçi sýnýfýna karþý kapitalist-leri korumak için vardýr. Bu kurumlar iþçi sýnýfý tarafýndan ele geçi-rilip kullanýlmaz. Mevcut sistem iyileþtirmeler yapýlarak, yanireformlarla düzeltilemez. Sosyalizm parlamento aracýlýðýyla gerçek-leþemez. Bir sosyal devrim zorunludur.Yurtseverlik deðil Enternasyonalizm: Bütün dünya iþçilerikardeþtir. Ýþçilerin vataný yoktur. Küresel bir sistem olan kapita-lizmin tarihin çöp tenekesine atýlabilmesi için iþçi sýnýfýnýn ulus-lararasý birliði zorunludur. Marks bu yüzden bütün dünyanýn iþçileribirleþin çaðrýsý yapmýþtýr. Ulus içindeki bütün sýnýfsal ayrýmlarýperdeleyen yurtsever ideoloji ise iþçi sýnýfýný uluslararasý düzeydeböler, bize kapitalizmin çizdiði ulusal sýnýrlarý benimsememiziöðütler. Özünde iþçi sýnýfýný mevcut sisteme eklemleyen bu ideolojiyönetici sýnýflarýn en büyük silahýdýr.

Tek Ülkede Sosyalizm Mümkün Deðildir: Kapitalizm dünyaölçeðinde bir sistemdir. Bunun alternatifi olan sosyalizm de ancakdünya ölçeðinde gerçekleþebilir. Tek ülkede sosyalizmin olama-yacaðýný görmek için Marksist olmaya bile gerek yoktur. Dolayýsýylaherhangi bir ülkede gerçekleþebilecek baþarýlý bir devrimin kaderi(dolayýsýyla tüm insanlýðýn kaderi), devrimin diðer ülkelere sýçra-masýna baðlýdýr. Bu mümkündür, çünkü kapitalizmin krizleri küre-sel, devrimler seridir. Ulusal Sorun: Devrimci Marksistler ezilen halklarýn kendi kaderinitayin hakkýný savunur, ezilen halkýn politik temsilcisine ulusalsorunla ilgili konularda devlet karþýsýnda koþulsuz eleþtirel destekverir. Devrimci Marksistler her türlü etnik ve dini azýnlýðýnüzerindeki baskýlara karþý çýkar, onlarýn örgütlenme hakkýný savunur.Cinsiyetçilik: Yaþadýðýmýz sistem kadýnlarý ezmektedir. Kapitalizm,kadýnlarý iþyerinde ucuz iþ gücü olarak, aile içinde ise yeni kuþakiþçi sýnýfýnýn bedavaya yetiþtirilmesinde ve ev iþlerinin bedavahalledilmesinde kullanmaktadýr. Bu durum kadýnlarýn hayatýn heralanýnda geri planda kalýp ezilmesine yol açmaktadýr. DevrimciMarksistler her yerde cinsiyetçiliðe karþý mücadele edip, kadýnlarýnher alandaki eþitliðini savunurlar. Devrimci Marksistler insanlarýncinsel tercihleri nedenleriyle ezilmelerine, eþcinsellerin aþaðýlan-masýna karþý mücadele ederler.Devrimci Parti: Ýþçi sýnýfýnýn kendiliðinden mücadelelerinin bir iþçidevletiyle sonuçlanabilmesi için devrimci parti zorunludur. Bu partiiþçi sýnýfýnýn en ileri devrimci unsurlarýný bünyesinde toplar, onlarýnsýnýf içerisindeki daðýnýk etkisini merkezileþtirir, onlarý koordineeder ve aktif siyasi hayata ve sýnýf mücadelesine müdahale eder. Buparti tüm iþçi sýnýfýna öðretir ve ondan öðrenir. Ýþçi sýnýfý içinde köksalmýþ, kitlesel bir devrimci iþçi partisinin sýnýf mücadelesinin kritikanlarýnda ve özellikle devrimci durumlarda var olmasý devriminbaþarýya ulaþmasý için çok hayatidir, bu yüzden böyle bir partiyi inþaetmek ertelenemeyecek bir görevdir.Devrimci Görev: Bu ilkelere katýlan herkesi Marksist BakýþDergisi faaliyetlerini büyütmeye çaðýrýyoruz..

TEMEL ÝLKELERÝMÝZ

Birleþik Emek Cephesi Neden Zorunlu? Devrimleri Gerçekleþtiren Bir Araç: Leninizm Zamanýn Ruhu: Said Nursi - Farklý Bir Bakýþ-II Lev Troçki: Hindistan Ýþçilerine Açýk Mektup Müzakere Süreci Üzerine Bir Röportaj Kan ve Gözyaþýyla Yoðrulan Coðrafya: BalkanlarAfganistan Dünü, Bugünü ve DerslerTürkiye Saðýnýn Okulu: Milli Türk Talebe Birliði

Ýçindekiler

MARKSIST BAKISÜç Aylýk Politik Dergi

Yýl: 8 Sayý: 29 Mayýs 2013

Sahibi ve Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü: Ayþe ÞensözYayýn Ýdare Adresi: Bayýndýr-2 Sok. No: 45/7

Kýzýlay/ANKARA Tel: 0 312 480 95 60Baský: Yön Matbaacýlýk - Davutpaþa Cad. Güven Sanayi Sitesi B Blok

1.Kat No: 366 Topkapý, Ýstanbul Tel: 0-212-544 66 34 Yayýn Türü: Yaygýn süreli, üç aylýk

Ýletiþim Ýçin:[email protected]

www.bolsevik.orgBüro: Bayýndýr-2 Sok. No: 45/7

Kýzýlay/ANKARA

...................2

...................6

...................13

...................20

...................24

...................27

...................34

...................44

Page 3: Marksist Bakis - 29. Sayı

22

MARKSÝST BAKIÞ

AKP hükümetinin kalfalýk dönemi icraatlarýpiyasacýlýk ve baskýcýlýðýn yanýnda siyasi rakiplerinide saf dýþý býrakmayý içeriyordu. Ustalýk dönemi iseartýk uluslararasý emperyalist politikalara aktif birtaþeronluk yaparak Ortadoðu coðrafyasýnda sözsahibi, lider bir ülke olmak ve bunun önkoþuluolarak siyasal ve iktisadi "istikrar"ýn yolu (ki seçimçalýþmalarýnda AKP'nin temel sloganlarýndan birisiidi) emeðin yoðun sömürüsü ve muhalefetin baskýaygýtlarýyla susturulmasýndan geçiyor.TÜSÝAD'ýndan MÜSÝAD'ýna sermayenin her türlürengi AKP'nin saðladýðý rantla zenginleþirken,emekçi sýnýflar iþ kazalarýnda dünyada baþa oynayan,sömürü ve esnekleþmenin en acýmasýz hallerini daya-tan bir ülkede yaþamak zorunda býrakýlýyor.

Sýnýf Örgütlülüðü

Karþýmýzda artýk kendisine güveni tam ve bahçesin-deki "ayrýk otlarýný" temizlemiþ bir AKP var.ABD'nin bölgedeki taþeronluðu doðrultusundaemperyalist azgýnlýðýn yürütücülüðünü üstlenmeyesoyunmasý da bu nedenle mümkün olabiliyor.Cezaevlerinin hücrelerine hapsedilen muhalif sesler,susturulan basýn, satýn alýnmýþ kalemler, sokaklarda-ki polis terörü, hiçleþtirilen sendikalar, tutuklanmakorkusunun topluma aþýlanmýþ olmasý ve daha nicebaský politikasý bu anlamda AKP'nin þu an cansimidi.Marks; tarih sýnýflar savaþýmýnýn tarihidir diyordu. Otarihte avcý ile aslanýn uzlaþmaz savaþýmý var. Ancakþimdilerde biz hep avcýlarýn kahramanlýk hikâyeleri-ni dinliyoruz. 12 Eylül'ün açtýðý yoldan gidenAKP'nin ve sermaye sýnýfýnýn en büyük avantajý dabu; iþçi sýnýfý cephesinde mücadelenin çok geriboyutlarda seyretmesi.

Emekçi sýnýflarýn AKP hükümetleri altýnda maruzkaldýðý saldýrganlýða göz atacak olursak aslýndaiçinde bulunduðumuz kuyunun dipsiz olmadýðýný;kuyunun derinliklerine hangi yollardan itildiðimizi,dolayýsýyla da çýkýþ yolunu görmüþ olacaðýz. Konuya AKP hükümetinin emeðe yöneliksaldýrýlarýnýn emekçilerin örgütlü gücünün kýrýla-bildiði oranda yoðunlaþtýðýný ve baþarýya ulaþtýðýnýsöylemekle baþlayabiliriz. Sendikalarýn temsiliyetgücünün gerek yasal sýnýrlandýrmalarla gerekse deiþyerlerindeki yandaþ sendikalara üye olunmasýyönünde uygulanan baskýyla bitirildiðini pek çokörnekle görmek mümkün. Toplumsal muhalefetin enönemli unsuru olan KESK, en radikal unsur olarakhala emekçilerin en militan kesimini içinde barýndýr-sa da hem KCK operasyonlarý ile hedef haline geti-rilmesi nedeniyle hem de yöneticilerince adeta atýl-lýða teslim edildiði oranda büyük kan kaybetti.

Piyasacýlýk Kýskacýnda Ýþçi Sýnýfý

Þimdilerde küresel kapitalist krizden çýkýþ yolu

Birleþik EmekCephesi NedenZorunlu?

Page 4: Marksist Bakis - 29. Sayı

olarak baþta Avrupa olmak üzere egemen sýnýflarýnuygulamaya koymaya baþladýðý acý reçetelerTürkiye'de çok önceden uygulanmaya baþlanmýþtý.Dolayýsýyla ülke sermaye için güvenli ve bol karlý biralan haline getirildi. Bu nedenle içinden geçtiðimizkrizi Türkiye egemen sýnýfý "teðet" geçebildi. Amane teðet! Milyonlarca iþsizle ve birçok önemli hakkýnbudanmasýyla…Büyüme rakamlarý bu zemin üzerine kuruldu.Kadrosuz, sendikasýz, güvencesiz ve geleceksiz biriþçi sýnýfý o zeminin gerçeði. Ancak bu noktayagelene kadar pek çok direniþ mevzisini da ne yazýk kimaðlubiyetle terk ettik. Yine de yerel de olsa emekcephesinden direniþler devam ediyor. Fakat hemgüçsüz hem de yerel düzeyde kalan bu eylemler ser-mayenin önümüze diktiði barikatta yarýlmaya sebepolamýyor. TEKEL iþçilerinin mücadelesinden çokbüyük dersler çýkaran AKP, geliþtirmiþ olduðu strate-jileri de devreye sokarak büyük direniþlerin önünegeçmeye çalýþýyor. Hatýrlayacak olursak TEKELiþçilerinin büyük direniþi ülkenin çeþitli yerlerindekidireniþlere cesaret vermiþ; Tariþ, Çemen Tekstil,Marmaray ve Ýstanbul Ýtfaiye iþçileri direniþegeçmiþlerdi. Ve ayný zaman diliminde meclisin gün-deminde olan modern köleliðin kibar ifadesi olanözel istihdam bürolarý projesi ertelenmek zorundakalmýþtý. AKP, hiç yaþamadýðý kadar zor anlaryaþamýþ iktidara büyük bir panik havasý hâkimolmuþtu. Ýktidar bu nedenle çok sayýda emekçininmaruz kalacaðý özelleþtirme, iþ yasasýnda deðiþiklikgibi saldýrýlarý parçalý ve kademeli yaparak kitleselbir mücadelenin önüne geçme taktiðini izledi. Ya daTorba Yasa'da olduðu gibi ileri demokrasi sosueklenmiþ bir torba dolusu zehri tek seferde geçirerekemek cephesindeki direniþi kýrma yoluna gidiyor. Þuan geldiðimiz noktada ise kadrosuz ve güvencesizçalýþan sayýsýnýn her geçen gün arttýðý, taþeron çalýþ-manýn AKP döneminde bir milyonu aþtýðý, iþkazalarýnýn tavan yaptýðý (2012 yýlýnda en az 878iþçinin iþ cinayetlerinde öldürüldüðünü biliyoruz),kýdem tazminatýnýn kaldýrýlmasýnýn hatta bölgeselasgari ücretin egemen sýnýflarýn gündemindeolduðunu biliyoruz. Buradan baktýðýmýzda ne yazýkki emekçi sýnýflar adýna durum pek parlak deðil.AKP'nin büyüme rakamlarý çakýldýkça sömürü deyoðunlaþýyor. Çalýþma saatleri artýyor, kayýt dýþýçalýþma yaygýnlaþýrken iþsizlik giderek artýyor.Patronlar, piyasanýn daha karlý alanlarýna daha azzararla geçme ya da üretimin maliyetlerinidüþürürken üretim sürecindeki geniþleme ya dadaralmayý hýzlandýrmak için geçici veya kýsa sürelisözleþmelerle istihdam saðlýyorlar. Bunun doðrudanadý ise güvencesizlik. Resmi rakamlara göre Aralýk2011'den 2012'ye kadarki zaman dilimine ait verilerbelki bu tablonun korkutucu boyutlarýný daha net

ortaya koyabilir:* Geçici çalýþanlarýn sayýsý % 34 artarak 1 milyon

333 binden, 1 milyon 789 bine yükseldi. * 60 saat ve üzeri çalýþanlarýn sayýsý 1 milyon 379

bin kiþi artarak 4 milyon 708 binden 6 milyon 87bine ulaþtý. Haftalýk 72 saatin üzerinde çalýþanlarýnsayýsý yüzde 30 artýþ ile 1 milyon 320 binden 1 mil-yon 718 bine çýktý. * Ýþsizlik oraný ise %16,4, 4 milyon 859 bin kiþi

olarak gerçekleþti. * DÝSK-AR'ýn Çocuk Ýþçiliði Raporu'na göre

toplamda çalýþan çocuklarýn tüm çocuklara oraný1999'dan bu yana %41'den %56'ya çýkarken. 2006-2012 yýllarý arasýnda çalýþan çocuklarýn sayýsý %64oranýnda artarak, 272 binden 445 bine yükseldi. * Açlýk sýnýrýn 1061 TL, yoksulluk sýnýrý ise 3354

TL. Suriye Savaþý, Anayasa, Otoriter Rejim

Emekçi halklara saldýrýlar sadece ekonomik temellideðil. Ýktidar iktisadi olarak sermayeyi rahatlattýðý veemekçi sýnýflarýn belini kýrabildiði ölçüde, ulus-lararasý emperyalist kapitalist sistemin savaþ poli-tikalarýna ortak olabiliyor. AKP de tam olarak birinciaþamadan baþarý ile çýktýðýndan gözünü daha büyükemperyalist kapitalist projelere dikti. AKP iktidarýnýn ustalýk dönemi icraatlarýnýn öncekidönemlerden en büyük farký toplumsal muhalefetodaklarýnýn üzerinde kurmuþ olduðu baskýnýn kendi-sine verdiði güven. AKP'ye baský politikasýnýnsaðlamýþ olduðu hareket kabiliyeti ile artýk ustalýkprojelerinin piyasaya sürülmesi yani ülkenin burjuva

33

MARKSÝST BAKIÞ

NNeeoolliibbeerraall aazzggýýnnllýýððýýnn kkaarraarrllýý yyüürrüüttüüccüüssüü AAKKPPhhüükküümmeettii,, ggüüccüünnüü eessaass oollaarraakk eemmeekkççiilleerriinnaalltteerrnnaattiiffssiizzlliiððiinnddeenn aallýýyyoorr.. DDoollaayyýýssýýyyllaa yyeenniibbiirr aalltteerrnnaattiiffii yyaarraattmmaakk,, ddooððrruuddaann AAKKPP''nniinnhheeggeemmoonnyyaassýýnnaa yyöönneelliikk bbiirr ssaallddýýrrýý aannllaammýýnnaaggeelliiyyoorr.. MMeevvccuutt dduurruummddaa ssoossyyaalliisstt ssoolluunnaaððýýrrllýýkk mmeerrkkeezzii,, oollmmaassýý ggeerreekkttiiððii ggiibbii ssookkaakk--ttýýrr.. ZZaatteenn AAKKPP ggiiddeecceekkssee ddee ssookkaakkttaann ggiiddee--cceekkttiirr.. AAmmaa ssookkaakk hhaarreekkeettiinniinn ggeenniiþþ eemmeekkççiiyyýýððýýnnllaarrýýnnaa uummuutt vveerreebbiillmmeessii iiççiinn bbiirr ttaakkýýmmkkaazzaannýýmmllaarraa iihhttiiyyaaçç vvaarr.. BBuu bbaakkýýmmddaannssoossyyaalliisstt ssoolluunn ddaaððýýnnýýkkllýýkkttaann kkuurrttuullmmaassýý,,bbüüyyüükk öönneemm ttaaþþýýyyoorr.. BBuunnuunn iiççiinn,, bbeelliirrlliissoommuutt kkoonnuullaarrddaa bbiirrlleeþþeerreekk ssaallddýýrrýýllaarrkkaarrþþýýssýýnnddaa bbiirr ddiirreenniiþþ eekksseennii yyaarraattýýllmmaassýý,,hheeddeeffii bbeelliirrggiinnlleeþþttiirriipp ssaaffllaarrýý nneettlleeþþttiirreecceeððiiiiççiinn ddaaððýýnnýýkkllýýkkttaann yyaavvaaþþ yyaavvaaþþ ççýýkkýýllmmaassýýnnýýbbeerraabbeerriinnddee ggeettiirreecceekkttiirr..

Page 5: Marksist Bakis - 29. Sayı

siyasetinde yapýsal müdahalelerde bulunmasýný gündemetaþýdý. Yeni bir anayasa ve baþkanlýk sistemi; bununiçeride saðladýðý stabil bir otoriterliðin yaný sýraekonomik büyüme ve Ortadoðu'da büyük bir güç olmahayali. Bu doðrultuda Ortadoðu'nun þekillendirilmesigörevine taþeronluk vasfý ile Suriye'de iki yýldan uzun birsüredir devam ettiren AKP, savaþ politikalarý ile emekçi-leri büyük bir ateþ çemberinin içine itmiþ bulunuyor.Reyhanlý'daki katliam, bu savaþýn ortasýna doðru çekil-menin ödeteceði büyük bedellerihalka göstermiþ bulunuyor.Emperyalist müdahale söz konusuolduðu, AKP taþeronluk rolünüsürdürdüðü takdirde de halklar birsonraki bombanýn nerede patlaya-caðý korkusuyla yaþamaya devamedecek. Yani Türkiye emekçi sýnýflarýnýnomuzlarýndaki yük sadece kendisýnýfsal talepleri için sokaða çýkmakdeðil Suriye üzerinden yürütülenkirli savaþýn taþeronu olan AKPhükümetini tüm bölge halklarýnýngeleceði adýna durdurmak. Türkiyeproletaryasý bölgede bunu baþara-bilecek düzeyde politikleþmiþ,mücadele geçmiþi bulunan veOrtadoðu'daki neredeyse bütünülkelerden daha fazla örgütlülükbilincine sahip olan bir özne olaraköne çýkýyor. Bu doðrultuda atacaðýbir adým milyonlarca emekçinin bukan deryasýndan kurtarýlmasý, bütünbölgede yaratýlan etnik ve mezhep-sel çatýþmalarýn/gerilimlerinemekçilerin enternasyonalistmücadelesi ile aþýlmasý anlamýnagelir.

Çýkýþ Nerede?

Çýkýþa giden yolu tartýþýrken üçtemel soruya cevap vermek önemli.Emekçi sýnýflarýn sessizliðinin vebölünmüþlüðünün nasýl aþýlabileceði, toplumdaki tep-kiselliðin hangi araçlarla ve nasýl bir söylemle kitlesellikkazanabileceði ve son olarak sýnýf hareketinin sosyalistsaflara nasýl kazandýrýlacaðý sorularý öne çýkýyor. Birinci sorudan baþlayacak olursak en zor kýsmý cevap-lamýþ olacaðýz, hem de bu cevabýn mantýksal sonuçlarýnýiki ve üçüncü sorunlarýn çözümleri olarak ortaya koymuþolacaðýz. Marks, "kapitalistleri iktidarda tutan sihir, iþçi-ler arasýndaki bölünmedir" derken tam da bu soruyacevap arýyordu. Yakýn tarihten dersler çýkarmak, buanlamda çok önemli. AKP hükümetinin Kemalist kadro-larla savaþýmýnda laik - anti-laik gerilimini beraberindegetirmiþti. Türban sorununun emekçileri AKP'nin henüz

þimdiki kadar güçlü olmadýðý bir dönemde bölmüþolmasý, aslýnda yenilginin baþladýðý noktalardan birisineiþaret eder. AKP hükümetinin yaþam tarzlarýna yöneliksaldýrýsýnýn, muhafazakâr bir yaþam biçimini dayatanbaskýcý uygulamalarýn aþýlmasýnýn yolu olarak izlenenelitist ve bir o kadar da yaþam tarzýna dayanan tepkiler;bu hatanýn devam etmesine, dolayýsýyla da AKP'nin ikti-darýný pekiþtirmesine yarýyor. Sadece laiklik tartýþmasýn-da deðil tüm etnik ve mezhepsel söylemlerin sýnýf

kardeþliðinin önüne geçmesi, varolan ayrýmýn derinleþmesindenbaþka bir iþe yaramýyor. Bu sebepleAKP'nin sadece ülke içinde deðilbütün bölgede çok güçlü birmanipülasyonla yürüttüðü mezhep-çi politikalarýn önüne geçebilmekiçin de ayný þekilde bu sýnýrlarý aþa-bilen bir emek söylemi geliþtire-bilmek çok önemli. Yine TEKELiþçilerini hatýrlayalým. Onlarca ayrýþehirden, etnik ve mezhepsel kök-enden, siyasi görüþten olan TEKELiþçileri, 4-C 'ye karþý birlikte omuzomuza mücadele etmiþler; etnik vemezhepsel ayrýmlarý da mücadeleiçerisindeki deneyimleri ileaþmasýný bilmiþlerdi. Yani kýsacasýemekçilerin þu an içerisinde bulun-duðu derin sessizlik ve bölün-müþlük halini aþmak, tüm suniayrýþmalarýn ötesinde birleþtiricibir emek söylemi ile mümkün ola-bilir. Reyhanlý'daki katliamýn ardýndanbunun aciliyetini ve hayattakikarþýlýðýný bir kez daha görmüþolduk. Katliamýn ardýndan büyükbir acý yaþayan Reyhanlý halký herne kadar geneli itibariyle milliyetçive muhafazakâr bile olsa"Hükümet istifa" diyerek sokaklara

çýkmýþ ve AKP hükümetine doðrudanen ortak ve en yakýcý sorun olan Suriye gündemindenyüklenmiþtir. Ayný þekilde Hatay halký içinde mezhepselgerilim yaratýlmasý çabalarýna karþý halk, kardeþlik söyle-mi ile yürüyüþ düzenlemiþti. Bu söylemi emperyalistsavaþ karþýtlýðý ile hükümete karþý muhalefeti örgütlemekiçin kullanýrken emek adýna mevziler kazanarak bu eyle-mi gerçekleþtirmek sola bambaþka bir soluk getirebilir.Kendisini emekçi halkla karþý karþýya bulan AKPhükümeti içerideki kaygýlarý arttýðý oranda da savaþ poli-tikalarýna devam ederken tedirginlik duyacak, böyleceyeni katliamlarýn önü yine emekçi halkýn sokaðadökülmesi ile alýnabilecektir. Diðer bir deyiþle emekçi-lerin bölünmüþlüðünün önüne geçmek, sadece doðrudan

44

MARKSÝST BAKIÞ

Marks, "kapitalistleriiktidarda tutan sihir,

iþçiler arasýndaki bölün-medir" der. Yakýn tarihten

dersler çýkarmak, buanlamda çok önemli.Sadece laiklik tartýþ-

masýnda deðil tüm etnikve mezhepsel söylemlerinsýnýf kardeþliðinin önünegeçmesi, var olan ayrýmýnderinleþmesinden baþka

bir iþe yaramýyor. Busebeple AKP'nin sadeceülke içinde deðil bütünbölgede çok güçlü bir

manipülasyonla yürüt-tüðü mezhepçi politika-larýn önüne geçebilmekiçin de ayný þekilde bu

sýnýrlarý aþabilen bir emeksöylemi geliþtirebilmek

çok önemli.

Page 6: Marksist Bakis - 29. Sayı

sýnýfsal taleplerin hayata geçmesi için deðil, bölgedekikirli savaþa karþý politik bir karþý duruþu saðlayabilecekiçin de bir zarurettir. Yani iþçi sýnýfýnýn uluslararasý kaderibu birleþmenin gerçekleþtirilmesi ile deðiþebilir.

Birleþik Ýþçi Cephesi

Toplumdaki tepkisellik nasýl bir söylemle kitlesellikkazanabilir sorusunun cevabý da aslýnda böylece verilmiþoldu. Ancak hangi araçlarla yapýlabileceðine dair sorunaaçýklýk getirmekte fayda var. Bu noktada sendikalarýnatýllýðýndan bahsetmiþtik. Ancak yine de KESK baþtaolmak üzere sendikalarýn da mutlaka içerisinde bulun-duðu bir direniþ hattý örülmelidir. Emek örgütlerininortak bir direniþ hattýný ortak talepleretrafýnda þekillendirmesi, mücadelem-ize taze bir nefes ve baþarý öyküsükazandýrabilir. Bunun küçük olmasýnaraðmen anlamlý bir örneði içindebirçok örgüt ve sendikanýn bulunduðuHerkese Saðlýk ve Güvenceli Gelecekkampanyasýnda görmüþtük. Örgüt-lerin kendi baðýmsýzlýklarýný koru-maya devam ettikleri, yani ayrýyürüyüp birlikte vurduðu bu model,diðer bir adý ile Birleþik Ýþçi Cephesiþu an ihtiyacýmýz olan þey. Birleþik iþçi cephesinin toplumsalmuhalefet için emek eksenli bir cazibe merkezi olmasý,emekçiler arasýndaki bölünmenin emek talepleri etrafýn-da aþýlmasý ile mümkün olabilir. Buradan çýkacak birbaþarý öyküsü, solun yeniden emekçiler için umutolmasýný mümkün hale getirecektir. Böylece herkazanýlan mücadele sola güven ve büyüme olarak geridönebilecektir. Üçüncü sorumuza yani sýnýf hareketininsosyalist sola nasýl kazandýrýlabileceði konusuna daböylece Birleþik Ýþçi Cephesi taktiði ile açýklýk getirelim.Sosyalist solun Birleþik Ýþçi Cephesi'nin parçasý olarakaktif siyaset yürütmesi gerekmektedir. Örgütsel baðým-sýzlýklarýn korunarak taleplerin birlikte yaþama geçi-rilmesi çabasý doðrudan sosyalistlerin bu iþinyürütücülüðünü yapmasý anlamýna da geliyor. Sokak hareketini, ulusalcý reflekslerle örgütlenen eylem-leri saymazsak, elinde tutan sosyalist hareket, aslýnda þuan niceliksel boyutlarýnýn çok üzerinde bir kapasitede sesgetirebiliyor. Türkiye'de devralýnan devrimci geleneklecesur ve gözüpek bir mücadele anlayýþýný zaten sol içindebarýndýrýyor. Bu geleneðin devamcýsý olan gençlikhareketi, zaman zaman oldukça radikal fakat bir o kadarda yanýp sönen eylemliliklere giriþiyorsa da bununemekçilerden kopuk bir zeminde gerçekleþmesi, AKPiktidarýný en fazla ürkütür, tek baþýna geri adým attýramaz.Gençliðin kývýlcýmlarý bile AKP'ye zor anlar yaþatýyor,meþruiyetini sarsýyor. Ancak AKP'yi yutan ve onun yer-ine devrimci bir dönemin kapýlarýný aralayabilen birhareket için gençlik tek baþýna yeterli deðil. Bir bütünhalinde emekçilerin kazanýlmasý ve ortak talepler etrafýn-

da birleþmesi gerekir. Bu nedenle sosyalistlerin günü kur-tarmaya yönelik takvim eylemlerinden deðil, sýnýfmücadelesinin acil ihtiyaçlarýný karþýlayacak stratejiler-den konuþmasý gerekir. AKP'nin üzerimizdeki baskýsý vetoplumsal muhalefet üzerine saldýðý korku, sokaklarýboþaltmadan önce perdeyi yýrtmak oldukça önemli.Kaybedecek zamanýmýz yok.

Sonuç

Neoliberal azgýnlýðýn kararlý yürütücüsü AKP hükümeti,gücünü esas olarak emekçilerin alternatifsizliðinden alý-yor. Dolayýsýyla yeni bir alternatifi yaratmak, doðrudanAKP'nin hegemonyasýna yönelik bir saldýrý anlamýna

geliyor. Mevcut durum-da sosyalist solun aðýr-lýk merkezi, olmasýgerektiði gibi sokaktýr.Zaten AKP gidecekse

de sokak-tan gide-c e k t i r .A m asokak hareketinin geniþ emekçi yýðýnlarýna umut vere-bilmesi için bir takým kazanýmlara ihtiyaç var. Bu bakým-dan sosyalist solun daðýnýklýktan kurtulmasý, büyük önemtaþýyor. Bunun için, belirli somut konularda birleþereksaldýrýlar karþýsýnda bir direniþ ekseni yaratýlmasý, hedefibelirginleþtirip saflarý netleþtireceði için daðýnýklýktanyavaþ yavaþ çýkýlmasýný beraberinde getirecektir. Bugün Suriye ile savaþ da bambaþka bir yakýcýlýklaönümüzde duruyor. Bu konuda sorun, artýk, sadece AKPile cisimleþen sermaye devletinin Türkiye iþçi sýnýfý ileolan amansýz savaþýmý deðil, ayný zamanda Ortadoðuhalklarýnýn ölüm kalým savaþýdýr. Dolayýsýyla bir emekçibaharý yaratmak salt ülke sýnýrlarýnýn deðil, AKPhükümetinin iliþki içinde bulunduðu bütün emperyalistpolitikalarýn da zeminin sarsýlmasý, enternasyonalistdayanýþma bilincinin ilerlemesi anlamýna gelecek. Bununiçin de birleþik iþçi cephesinin sýnýfsal talepler etrafýndayaratýlmasý saldýrýlara karþý birlikte göðüs gerilmesi þart-týr.

Derya Koca

55

MARKSÝST BAKIÞ

Katliamýn ardýndanbüyük bir acýyaþayan Reyhanlýhalký her ne kadargeneli itibariylemilliyetçi vemuhafazakâr bileolsa "Hükümet isti-

fa" diyerek sokaklara çýkmýþ veAKP hükümetine doðrudan enortak ve en yakýcý sorun olanSuriye gündeminden yüklenmiþtir.

Page 7: Marksist Bakis - 29. Sayı

66

MARKSÝST BAKIÞ

L e n i n i z m ,Rusya'da dörtbaþý mamurtasarlanmýþ birprojenin hayatag e ç i r i l m e s iolarak hayat bul-madý. Sýnýfmücade le s ineöncülük etmekiçin inþa edilenmerkezileþmiþd e v r i m c i l e rörgütü fikri,Leninizin temeliolarak deðer-lend i r i l eb i l i r.( " L e n i n i z m

tepeden týrnaðasavaþa dönüktür." Troçki, The New Course, s.50)Leninizm, Bolþevik örgütlenmede somutlandýðýölçüde, Bolþevik partinin programý ve iç yapýsýnýngeçirdiði önemli deðiþiklikler sayesinde Leninizmolabilmiþtir. Bu kritik deðiþimler, sýnýf mücade-lesinin zorlamasýyla hayat bulabilmiþtir. Yani sýnýfmücadelesinin öne çýkardýðý zorlu problemlerkarþýsýnda, bir dizi büyük iç ve dýþ kavganýn ardýn-dan, Bolþevikler, proletaryanýn devrimci çýkarlarýdoðrultusunda gerekli deðiþikliklere gitmeyibilmiþlerdir. Neticede Leninizm bitmiþ birmühendislik harikasý deðil, devrimci sýnýf mücade-lesinin çýkarlarýna uyum saðlayabilen dinamik birkavrayýþtýr. Nitekim Leninizmin açýklandýðý temeleser olarak kabul edilen Ne Yapmalý'dan KomünistEnternasyonal'in Dördüncü Kongresi'ne kadarBolþevizm kendisini geliþtirmeyi bilmiþtir. Bu yazý-da Bolþevizmin oluþum ve dönüþüm sürecini izle-meye çalýþacaðýz.

19. Yüzyýlýn Mirasý

Leninizmin arka planýna bakýldýðýnda ilk gözeçarpan 19. yüzyýlýn Çarlýk Rusyasý'ndaki cüretkar veazimli devrimci gelenektir. Bu gelenek, 1825'tekiDekabristler Ayaklanmasý'ndan köklerini alýr.Dönemin devrimcileri, Çarlýk gericiliðine isyanbayraðý açanlar, toplumsal özgürlük taleplerini yük-selten askerler ve aydýnlardýr. Siyasi tutuklularýnSibirya'ya sürülmesi geleneði bu ayaklanmadansonra baþlayacaktýr. Otokrasinin ve serfliðin bütünhalk ve köylü kitleleri üzerindeki aðýr baskýsý, poli-tik radikalizmin Rusya'ya özgü biçimlerini ortayaçýkarmýþtýr. Dekabristler, Herzen'den Puþkin'e,Nekrassov'dan Tolstoy'a kadar Rus radikal aydýngeleneðine ilham verecektir. Dekabristler'den sonraÇerniþevski, Lermantov, Belinski, Herzen gibidünya çapýndaki entelektüeller, kalemleri veduruþlarýyla mücadele bayraðýný gelecek nesillerebýrakacak ve böylece aydýn radikalizmi örgütselifadelerine bürünecektir. Bu ifadelerin tahrihe damgasýný vuracak olaný þüp-hesiz Rusça'da halkçýlar anlamýna gelenNarodniklerdir. Narodniklerin çoðunluðu öðrenci-lerden oluþur. Öðrencilerin yaný sýra askerler, gençradikal soylular ve diðer ara katmanlarNarodniklerin sosyal bileþimini oluþtururlar.Hedefleri dünya gericiliðinin kalesi olan Çarlýðýyýkmaktýr. Bunun için köylüleri kazanmayaçalýþtýlar. Rus köylüsünün eski gelenekleri olanortaklaþalýk biçimleri üzerinden kapitalizmi hiçyaþamadan sosyalizme geçebileceklerini düþünü-yorlardý. Bu yüzden köylüler uyandýrýlmalýydý.Bunun için de öncelikle kýrsala köylülere etki etmekiçin yayýldýlar ama sonuç hüsran oldu. Köylüler buyabancýlara güvenmediler, dahasý Çar'a da baðlýy-dýlar. Neticede Narodnik gençleri jandarmaya teslimederler. Bu büyük köylüye gitme akýný baþarýsýzolunca halký uyandýrmanýn yolu olarak bireysel

Devrimleri GerçekleþtirenBir Araç: Leninizm

Page 8: Marksist Bakis - 29. Sayı

terörizme yöneleceklerdi. Çarlýðý temsil eden devlettemsilcileri ve hatta Çarýn kendisi çeþitli silahlýeylemlerde öldürüldü. Sonuç yine baþarýsýzdý,halkýn uyanýþý bir yana Çarlýk siyasi polisi, gizliNarodnik gruplara ölümcül darbeler indirdi. AmaNarodnik geleneðin birbirini takip eden birkaçkuþak boyunca politik radikalizmi temsil ederekgençliðe ilham olmayý baþardýðý da bir gerçekti.Nitekim bu gençlerden biri olan Lenin'in abisiAleksandr çara suikast hazýrlýðýnda iken yakalandýve idam edildi. Çar tarafýndan affedilmesi için mer-hamet dilemesi kendisine teklif edildiðinde 19yaþýndaki Aleksandr, tipik bir Narodnik tepki olarakþunlarý söyleyecekti: "Ýnsanýn ülkesi uðrunaölmesinden daha iyi bir ölüm yoktur. Böyle birölüm içten ve dürüst insanlara korku salmaz. Tek

b i ramacýmv a r d ý :TalihsizR u shalkýnaya rd ýmetmek." Narod-n i z m i ne t k i s is a d e c ei l h a mkaynaðýolmaklas ý n ý r l ý

deðildi. Rusya'daM a r k s i z mNarodnizmin için-den çýkmýþtýr.Georgi Plehanov1 8 8 3 ' t eN a r o d n i z m d e ntümüyle koparakEmeðin Kurtuluþugrubunu kurmuþtu. Marksist hareketortaya çýktýðýandan itibaren ken-disini Narodnizmile çatýþma halindebuldu. Lenin de enkeskin ataklarýndaN a r o d n i k l e r i npayýný vermektetereddüt etmedi.Diðer taraftan

Narodniklerin mirasýnda deðerli olan þeyler devardý. Rus devrimci geleneði, gizlilik, bedelli

müdahaleye raðmen mücadeledeki ýsrar, atýlganlýkve cüret… Lenin, bu durumun farkýndaydý. "HalkýnDostlarý Kimlerdir ve Sosyal Demokratlarla NasýlSavaþýrlar" ya da sayýsýz baþka eserindeNarodniklerin sýnýf mücadelesini merkeze alma-malarýný, ütopik niteliklerini, bireysel terörizmitopa tutsa da Narodnik kahramanlýða saygýsýnýaçýkça belirtmekten geri kalmadý. Ünlü Narodnikeylemci Neçayev'in birkaç kuþak politik eylemci-lerin aklýna kazýnan þu sözlerindeki deðerlerBolþevikler tarafýndan devranýlacaktý: "Devrimcidamgalý bir insandýr: Kiþisel ilgileri, iþleri veduygularý, kiþisel iliþkileri yoktur, kendisine aithiçbir þey; ismi bile yoktur. Ondaki herþey tek veherþeyi dýþlayan bir amaca, tek bir düþünceye, tekbir tutkuya baðlanmýþtýr: Devrim" Neçayev'in busözleri hiç de durumun romantikleþtirilmesi deðildi,fiili mücadelenin gerçekçi bir görüntüsüydü. Yýllarsonra Gorki Ana romanýnda benzer bir öyküyü busefer Bolþevik militanlarýn yaþantýsýnda aktaracaktý.Böylelikle Narodnizmin irade ve kararlýlýðý yenikuþaða Marksist bir eðitimle aktarýlýyordu.

Amatörlüðün Kýskacýndaki Militanlar

Rusya'da sanayi geniþledikçe iþçi hareketi de ken-disini gösterecekti. 1890'lardan itibaren iþçisýnýfýnýn siyasal bir hareket oluþturduðusöylenebilir. Bunun doðrudan getirisi Marksizminyeni politikleþen genç iþçi ve öðrenciler içerisinde-ki etkisiydi. Diðer taraftan bu genç iþçi ve öðrencidevrimciler Çarlýk siyasi polisi karþýsýnda kolaylokma durumundaydýlar. Oldukça yerel, birbirindenhabersiz, ulusal çapta siyaset üretmekten çok uzak,gizli polis karþýsýnda da olabildiðince savunmasýzolan amatör gruplar, fazla uzun ömürlü olamadantutuklanýyor ve Sibirya'nýn yolunu tutuyorlardý.Lenin'in kaderi de bu oldu. Lenin 1895-1900 arasýnýtutuklu ve sürgün olarak geçirdi. Sibirya dönüþügittiði Avrupa'da sürgünde iyiden iyiye ikna olduðumerkezi devrimci örgüt fikrini iþleyecekti. Bununanlamý Bolþevizmin temellerinin atýlmasýydý.Çarlýk gizli polisinin baskýlarýna direnebilecek, ülkeçapýnda siyaset örgütleyebilecek, sosyal demokrat-larýn merkezileþmiþ örgütünü yaratma hedefidoðrultusunda Lenin meþhur Iskra gazetesini çýkar-maya baþlar. Iskra, Aralýk 1900'den Rusya SosyalDemokrat Partisi (RSDÝP) 2.Kongresi'ne kadar(Ekim 1903) merkezi devrimci örgüt fikrini geliþtir-di. Aslýnda Rusya'da sosyal demokratlarýn merkezibir örgütü olarak RSDÝP vardý, ama bu kaðýtüzerindeki bir varlýktý. 1898'de Minsk'te toplananRSDÝP 1.Kongresi'nin delegelerinin neredeysetamamý kongre ertesinde tutuklanmýþ ve Sibirya'yagönderilmiþlerdi. Yani, Iskra'nýn hazýrladýðý RSDÝP2.Kongresi aslýnda bir nevi kuruluþ kongresi ola-caktý. Bunun anlamý Iskra'nýn bir "gazetecilik" pro-

77

MARKSÝST BAKIÞ

Yazarlarý arasýndaLenin'den baþka Plehanov,Martov, Akselrod, Troçki,gibi isimleri barýndýranIskra, özellikle kritik birdönem olan 1900-03arasýnda inþa görevigörmüþtür. Iskra, adetaLeninist partinin taslaðýolmuþtur. Lenin'in bukonudaki yaklaþýmýoldukça nettir: "Gazete,sadece kolektif birpropagandist ve kolektifbir ajitatör deðil, kolektifbir örgütleyicidir de."

Page 9: Marksist Bakis - 29. Sayı

jesi olmadýðýdýr. Yazarlarý arasýnda Lenin'den baþka Plehanov, Martov,Akselrod, Troçki, gibi isimleri barýndýran Iskra, özelliklekritik bir dönem olan 1900-03 arasýnda inþa görevi gör-müþtür. Iskra, adeta Leninist partinin taslaðý olmuþtur.Lenin'in bu konudaki yaklaþýmý oldukça nettir: "Gazete,sadece kolektif bir propagandist ve kolektif bir ajitatördeðil, kolektif bir örgütleyicidir de."Nitekim gizlilik esaslarýnýn baþatolduðu koþullarda etkin bir muhabiroluþturan Iskra, inþa konusundamerkezi bir rol oynamýþtýr. Ekim1903'te toplanan ikinci kongredeIskracýlarýn çoðunlukta olmasý buanlamda þaþýrtýcý deðildir.Bu dönemde Iskra, Bolþevizmin dahasonralarý da ayýrt edici özelliklerindenbirisi olan oportunizme karþý uzlaþ-maz tutumunu da þekillendirecektir.Dönemin en sert tartýþmalarý Iskra'nýnsütunlarýndan ekonomistlere ve legalMarksistlere doðru yönlendirilecektir.("Eðer iþçilerin yaþamýnda, ekonomikajitasyon için kullanýlmayacak tek birekonomik sorun yoksa, politik alandada, politik ajitasyon konusu olarakhizmet etmeyecek hiçbir sorun yoktur.Sosyal Demokratlarýn çalýþmasýndaajitasyonun bu iki türü, bir madal-yonun iki yüzü gibi ayrýlmaz biçimdebirbirine baðlýdýr. Gerek ekonomikgerekse de politik ajitasyon prole-taryanýn sýnýf bilincinin geliþimi içinayný þekilde vazgeçilmezdir." Lenin,Seçme Eserler, cilt: 1, s. 485) Marksizmin geliþimi karþýsýnda ilkdönemlerde Çarlýk gizli polisi bir çeþit"göz yumma" tavrý gösteriyordu. ZiraMarksistler, o dönem birinci tehditolan Narodnikleri ve bireysel teröryöntemlerini þiddetli bir þekildemahkum ediyorlardý. Bu þekildeLenin'in de ifade ettiði gibi bir dönemiçin Marksizm "moda" olmuþtu.Marksistler Narodniklere karþýRusya'da sanayileþme ve kapitalistleþ-menin kaçýnýlmazlýðýný savunurken debir takým çeliþkiler ortaya çýkýyordu.Çünkü kendisine Marksist diyenlerinbir kýsmý bunu tarihsel bir eðilim ve proleter devrimciliðiiçin bir olanak olarak görmüyor, kapitalistleþmeye bas-bayaðý eklemleniyorlardý. Bu sözde Marksistlerden biriside Lenin'in bir zamanlar yakýn çalýþma arkadaþlarýndanPiyotr Struve idi: Iskra sayfalarýnýn ardýndan cýlýz Rusburjuvazisinin partisi olacak olan Kadet'leri kuracaktý.

Iskra'nýn hücum ettiði bir diðer eðilim de ekonomistlerdi.Ekonomistler sosyal demokrasinin görevlerini iþçilerinekonomik mücadelesini omuzlamakla sýnýrlandýrmakistiyorlardý. Çarlýða karþý giriþilecek politik mücadele iseliberal burjuvaziye býrakýlýyordu. Sosyal demokrasi, libe-ral burjuvaziye bu mücadelede yardýmcý olacaktý. Iskra,ekonomistlere karþý þiddetli hücumlarla iþçi sýnýfýnýn ve

sosyal demokrasinin görevlerini tari-fleyecekti. Buna göre liberal burju-vazi, devrimci bir rol oynayamazdý,tam tersine iþçi sýnýfýnýn eylem-lerinden korkmasýndan ötürü gericikampla çýkarlarýný birleþtirmekteydi:"Burjuvazi karþý-devrimcidir.","Burjuvazi proleter devriminden dahaçok korkacak ve kolaylýkla gericiliðinkollarýna atýlacaktýr." (Lenin'denaktaran Marcel Liebman, LeninDöneminde Leninizm, cilt I, s. 74)Dolayýsýyla burjuva devriminde hege-monya devrimci proletaryada olacak-tý. Liberal burjuvaziyi mahkum edenve iþçi sýnýfýna öncülük misyonuyükleyen bu yaklaþým, Bolþevik frak-siyonun daha sonraki bölünmedeMenþeviklerle olan temel farklýlýklar-dan birisi olacaktý. Dolayýsýyla burju-vazinin ve iþçi sýnýfýnýn devrimdekipozisyonu konusunda ekonomistlerlebaþlayan mücadele Menþeviklerle desürecekti. Diðer taraftan Bolþeviklerinaþamacýlýktan kopmasý için 1917'dekiUzaktan Mektuplar ve Nisan Tezlerigerekli olacaktý.

Menþeviklerle Bölünme

RSDÝP'in 2. Kongresi gelip çattýðýndaçok çok az kiþi yaklaþan tarihi bölün-menin farkýndaydý. Gerçekte Rusya'dasosyal demokrasinin bir çeþit birlik vekuruluþ kongresi olacak bu kongre hiçde beklenmedik þekilde tam tersineIskracýlarýn bölünmesiyle sonuçlandý.Bu beklenmedik ayrýlýk, þaþkýnlýðayol açarken her iki taraftan geniþ ke-simler bu ayrýlýða karþý çýktýlar.Birleþme çaðrýlarýna en kararlýkarþýtlýðý Lenin sergilese de bu ikigrup zaman zaman merkezi düzeydebile birbirine yaklaþtý. Ülke içindeyse

Bolþevik ve Menþevik komiteler çoðu durumda birlikteçalýþýyorlardý. Bu iki fraksiyonu birleþtirme çabalarý 1917Þubat Devrimi'nden sonra bile Kamanev ve Stalintarafýndan ifade edilebiliyordu. Ekim Devrimi'ninertesindeyse Bolþevikler içindeki uzlaþmacý eðilimsosyalist devrime karþý çýkan Menþeviklerle iþbirliðini

88

MARKSÝST BAKIÞ

Iskra, Bolþevizmin dahasonralarý da ayýrt edici

özelliklerinden birisi olanoportunizme karþý

uzlaþmaz tutumunu daþekillendirecektir.

Dönemin en sert tartýþ-malarý Iskra'nýn sütun-

larýndan ekonomistlere velegal Marksistlere doðru

yönlendirilecektir:"Eðer iþçilerin yaþamýn-da, ekonomik ajitasyon

için kullanýlmayacak tekbir ekonomik sorun yoksa,politik alanda da, politikajitasyon konusu olarakhizmet etmeyecek hiçbir

sorun yoktur. SosyalDemokratlarýn çalýþ-

masýnda ajitasyonun buiki türü, bir madalyonun

iki yüzü gibi ayrýlmazbiçimde birbirine

baðlýdýr. Gerek ekonomikgerekse de politik

ajitasyon proletaryanýnsýnýf bilincinin geliþimi

için ayný þekildevazgeçilmezdir." Lenin

Page 10: Marksist Bakis - 29. Sayı

savunmaya bir süre daha devam edecekti. Çoklarý bu bölünmeyi Lenin'in hýrslarýnabaðladý. Ama gerçekte bölünmeninarkasýnda ne vardý? Temel ayrýþmaörgütlenmeye dairdi. Lenin'in kafasýndakiparti devrimcilerden oluþan bir partiydi.Ancak devrimcilerden oluþan bir partipolitik savaþ aygýtý olarak Çarlýk baskýsýnakarþý koyabilirdi. Partinin sýnýrlarýnýngeniþletilmesi proleter devrimciliðeyabancý birçok öðenin bünyeye sirayetetmesine neden olabilirdi. Menþeviklersedaha çok Batý Avrupa tipinde, parti içigruplarýn ciddi özerkliklere sahip olduðugeniþ iþçi partilerini kendilerine örnekalýyorlardý. Bu tarz bir partinin sýnýrlarý netolarak tanýmlanmýyordu. Kendisini sosya-list olarak ifade eden geniþ kesimleringevþek baðlarla baðlý olduðu bir yapýydýparti. Lenin ise yaklaþan devrimde sýký birþekilde örgütlenmiþ, savaþçý ve saðlam birparti tasarlamaktaydý. Ayrýlýk, Londra'dakikongrede tüzük tartýþmasý olarak kendisinigösterdi. Lenin, sýnýrlarý net bir þekildebelirli disiplinli devrimciler partisi fikrinekarþý çýkan Menþevik kanadýn lideriMartov'a þu þekilde yükleniyordu: "YoldaþMartov'un formülasyonu tepeden týrnaðaburjuva bireyciliðine batmýþ entelek-tüellere ve bir örgüte baðlanmak iste-meyenlere faydalý…" Dolayýsýylaörgütlenme sorunsalý Lenin için doðrudandoðruya partinin izleyeceði politikaya si-rayet etmekteydi. Menþeviklerin örgütlen-me stratejisi orta sýnýf bir mahiyete bürün-meye eðilimli oluyor ve liberal burju-vaziyle iþbirliðine açýlýyordu. Daha sonrada gözükecekti ki Menþeviklerdeki saðasapma, örgütlenme ve program düzeyinde2.Enternasyonal'daki uluslararasý reviz-yonizmle paraleldi.

1905 Devrimi ile Ne Yapmalý

Aþýlýyor

Ne Yapmalý (1902)'da Lenin, Iskra'nýnçýkýþýndan beri ýsrarla savunduðu ülkeçapýndaki sosyal demokratlarý birleþtire-cek merkezi bir parti fikrini, kendi tarzýolduðu üzere, vurucu þekilde iþler.Polemiksel yaný yüksek olan, söylemekistediðini þiddetli bir þekilde vurgulayarakifade eden Ne Yapmalý, esas hedef olarakkendiliðindenciliðe yöneltilmiþ þiddetli birdarbedir. Iskra'nýn ýsrarla üzerinde dur-duðu konu sosyal demokratlarýn amatörbir toplam olarak Çarlýk rejiminin karþýsý-

na dikilemeye-c e ð i d i r :"Otokratik birülkede böyle birörgütün üyesayýsýný devrimcifaaliyete pro-fesyonel olarakkatýlan ve siyasipolisle savaþmasanatýnda pro-fesyonel olarakeðitilmiþ kiþiler-le ne kadar sýnýr-larsak örgütünaçýða çýkarýlmasý okadar güç olacaktýr." (Lenin, Ne Yapmalý)Amatörlük aþýlmalý ve profesyoneldevrimcilerden kurulu bir toplamla politikbir savaþ aygýtý yaratýlmalýdýr. Ne Yapmalýçok net bir þekilde Bolþevizmin temelleri-ni muhteva eder: Devrimciler örgütü iletarihin akýþýna iradi bir müdahale. "Banabir devrimciler örgütü verin Rusya'yý altüst edelim." Lenin'in bu ünlü sözü,Bolþevizmin özünü çok çarpýcý bir þekildeifade eder ama devrimciler örgütününmuhtevasýný bambaþka bir konudur. NeYapmalý'da örgüt, profesyonel devrimcil-erden oluþur. Yani herhangi bir iþte çalýþ-mayan, ihtiyaçlarý parti tarafýndankarþýlanan ve 24 saatini devrimcimücadele için harcayan devrimcilerdenkurulu bir parti tariflenmektedir. Bunundoðal sonucu partinin üye bileþiminin iþçisýnýfýndan uzak olmasýdýr. Gerçekten de1905 Devrimi baþladýðýnda Bolþeviklerinüye bileþimi çok net bir þekilde bir aydýn-lar toplamýydý. Üstelik Ne Yapmalý, iþçisýnýfýnýn kendiliðinden sadece sendikalbilinç geliþtirebileceði, sosyal demokratbilince ulaþamayacaðý, yanlýþ önermesiniifade etmekteydi. Bu önerme yanlýþtýçünkü tek yanlýydý. Ekonomik bilinçlepolitik bilinç arasýndaki geçiþkenliði hesa-ba katmayan mekanik bir formülasyonuifade ediyordu. Nitekim 1905 Devrimi'ndeiþçiler hiçbir partinin önderliði olmaksýzýnÇarlýða karþý ayaða kalkmýþ ve tarihte ilkdefa sovyetleri örgütleyerek politikradikalizmin en sert örneklerini vermiþti.Yani, 1905 Devrimi, Bolþevikleri kontrpi-yede býrakýyor formülasyonlardaki eksikve yanlýþlarý açýk hale getiriyordu. Dörtbaþý bir iþçi ayaklanmasý karþýsýnda

99

1905 Devrimi'ndeiþçiler hiçbirpartinin önderliðiolmaksýzýn Çarlýðakarþý ayaða kalk-mýþ ve tarihte ilkdefa sovyetleriörgütleyerek poli-tik radikalizmin ensert örneklerinivermiþti. Yani,1905 Devrimi,Bolþeviklerikontrpiyedebýrakýyor formü-lasyonlardakieksik ve yanlýþlarýaçýk hale getiriyor-du. Lenin, sýradaniþçilerinayaklanmacýlaradönüþtüðü birortamda partininproleter birhüviyete bürün-mesi gerektiðinifark edecek vepartinin kapýlarýnýaçýn çaðrýsýnýyapacaktý.

MARKSÝST BAKIÞ

Page 11: Marksist Bakis - 29. Sayı

Bolþeviklerin elitist aydýn sekterliðine düþmesi tehlikesikapýyý çalmaktaydý. Nitekim genel grevin ortaya koy-duðu sorunlarý idare etmek için oluþturulan ve üyeleritabandan iþçilerce seçilen sovyetler tarihte ilk kez ortayaçýkýyor ve zamanla bir tür iktidar organý haline geliyorkenBolþevik komitelerin sovyetlere olan ilk tepkisi "ya par-tiye katýlýn ya da kendinizi fesh edin" olmuþtu. Bunun birneticesi olarak Bolþevikler, Petersburg sovyetlerindefazla etkili olamadýlar. Bunun neticesinde Bolþeviklerkendi tarihleri açýsýndan, daha çok, önderlik ettikleriMoskova ayaklanmasýyla gurur duyacaklardý. Diðertaraftan Bolþeviklerin mücadelenin gerisinde kaldýðý dabir gerçekti. Durumun vahametinin farkýnda olansaLenin'di. Lenin, sýradan iþçilerin ayaklanmacýlaradönüþtüðü bir ortamda partinin proleter bir hüviyetebürünmesi gerektiðini fark edecek ve partinin kapýlarýnýaçýn çaðrýsýný yapacaktý. Partide bir aydýna karþýlýk yüziþçi olmalýydý. Oldu da, ama olmasý için partide sert bir içmücadele süreci gerekti. Bolþeviklerin eski kadrolarý eskialýþkanlýklarýnda ýsrarcýydý. Ýþin ilginci dirençlerini ençok da Ne Yapmalý'dan alýyorlardý. Parti, profesyoneldevrimcilerden oluþmalý ve sýnýrlarýný dikkatlice gözetmeliydi. Ama Lenin, Ne Yapmalý'nýn kimi yönlerinineskimiþ olduðunu fikrine sonunda yoldaþlarýný ikna ede-bildi. Böylece Bolþevik parti devrimci bir iþçi partisinedönüþmüþtü. Parti yine devrimciler partisiydi, bu açýdanpartinin sýnýrlarý yine gözetiliyordu, ama eski elitistanlayýþ terk edilmiþti. Bolþevikler devrimci iþçilerin par-tisiydi.

Gericilik Döneminde Bolþevikler

1905 Devrimi belirli bir zirveden sonra düþüþe geçmiþti,ama arkasýnda muazzam dersler miras býrakmýþtý.Troçki'nin deyiþiyle Menþeviklerin karþý devrimci karak-teri bu devrimde gözükmüþtü. En meþhuru da bölünmedeilk olarak Lenin ile beraber davranan ama sonraMenþevik eðilime yaklaþan Plehanov'un kötü þöhretlisözleriydi; "silaha sarýlmamalýydýk." Bu tutumPlehanov'a has deðildi. Menþeviklerin ikircikli karakterikendisini uzlaþmacýlýk olarak ele veriyordu. Devrimi bur-juva demokratik bir devrim olarak ele almalarý onlarýliberal burjuvanin kuyruðuna takýyordu. Bolþevikler iseher durumda devrimi ileriye doðru çekebildikleri kadarçektiler. Ne var ki 1907'den itibaren Çarlýk baskýsýkorkunç boyutlara ulaþacak ve iþçi sýnýfý yenilgiyi kesinolarak kabul edecekti. Bolþevik olsun Menþevik olsunörgütlenmeler daðýlýyordu. Ama Bolþevikler de geri çe-kilmeyi belirli bir düzende gerçekleþtirmeye çalýþýrkenolaðanüstü þartlarýn üzerlerinde gerici bir rol oynamasýnaizin vermediler. Lenin'in saldýrýlarý bu dönemde artýkmoda haline gelen tasfiyeci likidatörleri, ultra solcularý veMenþevik uzlaþmacýlýðý hedef alýyordu. Tasfiyecilik, ikianlamda kulanýlabilir. Birincisi o dönemde örgütlen-melerin hýzla güç kaybetmesiyle ilgilidir. Bunu besleyenideolojik söylemse proletaryanýn devrimci rolünün yad-sýnmasý idi. Ultra solcular ise her koþulda Çarlýk parla-

mentosu Duma'nýn boykot edilmesi gerektiðini savunanBogdanov önderliðindeki gruptu. 1905 Devrimi sýrasýndaDuma boykot edilmiþti, ama o sýralar devrim vardý. Eðerseçim sandýklarýný dar-madaðýn edebilecekbir kitlesel güçvarsa boykot doðrubir yöntemdir. Ama1907'de devrimgeride kalmýþtý veDuma artýk kitleler-le iletiþime geçmekbir araç olarak kul-l a n ý l m a l ý y d ý .Bogdanov felsefiçýkýþ noktasýdiyalektik materya-lizmden ziyade ide-alizme yakýndý.Lenin'in kalemealdýðý "Materyalizmve Ampriokritisizm"adlý eserBogdanov'u hedefalýyordu. NeticedeBogdanov Bolþeviksaflardan atýlacaktý. Gericilik dönemininbir diðer getirisi deBolþevik veMenþevik güçlerinyeniden birleþmesiyönündeki baskýnýnyoðunlaþmasýydý.Bu baský öylesinegüçlüydü ki 1910'daParis'te Bolþevik veMenþevik merkezkomiteleri ile diðerönde isimlerbiraraya gelirler veyeniden birleþmeyönünde kararalýnýr. Bu karar,B o l þ e v i k l e riçerisinde azýnlýktakalan Lenin'e raðmenalýnmýþ olsa da hayata geçirilmesi mümkün olmayacaktý.Lider kadrolarda kesin bölünme baki kalacak ama tabanadoðru Bolþevik ve Menþevik üyelerin çoðu durumdaberaber hareket ettikleri gözlenecekti. Lenin'inMenþeviklerle birleþmeye karþý oluþunu 1905 Devrimisýrasýnda Menþeviklerin oynadýðý uzlaþmacý rol haklýçýkarsa da devrimin yenilgisi sonrasý hýzla kan kaybedenörgütlerin durumu ve mücadelenin geri seyri birleþme

1100

LLeenniinniizzmm,, BBoollþþeevviikköörrggüüttlleennmmeeddee ssoommuuttllaannddýýððýý

ööllççüüddee,, BBoollþþeevviikk ppaarrttiinniinn pprroo--ggrraammýý vvee iiçç yyaappýýssýýnnýýnn ggeeççiirrddiiððiiöönneemmllii ddeeððiiþþiikklliikklleerr ssaayyeessiinnddee

LLeenniinniizzmm oollaabbiillmmiiþþttiirr.. BBuukkrriittiikk ddeeððiiþþiimmlleerr,, ssýýnnýýff

mmüüccaaddeelleessiinniinn zzoorrllaammaassýýyyllaahhaayyaatt bbuullaabbiillmmiiþþttiirr.. YYaanniissýýnnýýff mmüüccaaddeelleessiinniinn öönnee

ççýýkkaarrddýýððýý zzoorrlluu pprroobblleemmlleerrkkaarrþþýýssýýnnddaa,, bbiirr ddiizzii bbüüyyüükk iiççvvee ddýýþþ kkaavvggaannýýnn aarrddýýnnddaann,,BBoollþþeevviikklleerr,, pprroolleettaarryyaannýýnnddeevvrriimmccii ççýýkkaarrllaarrýý ddooððrruull--

ttuussuunnddaa ggeerreekkllii ddeeððiiþþiikklliikklleerreeggiittmmeeyyii bbiillmmiiþþlleerrddiirr.. NNeettiicceeddee

LLeenniinniizzmm bbiittmmiiþþ bbiirrmmüühheennddiisslliikk hhaarriikkaassýý ddeeððiill,,

ddeevvrriimmccii ssýýnnýýff mmüüccaaddeelleessiinniinnççýýkkaarrllaarrýýnnaa uuyyuumm ssaaððllaayyaa--

bbiilleenn ddiinnaammiikk bbiirr kkaavvrraayyýýþþttýýrr..NNiitteekkiimm LLeenniinniizzmmiinn aaççýýkk--llaannddýýððýý tteemmeell eesseerr oollaarraakk

kkaabbuull eeddiilleenn NNee YYaappmmaallýý''ddaannKKoommüünniisstt EEnntteerrnnaassyyoonnaall''iinnDDöörrddüünnccüü KKoonnggrreessii''nnee kkaaddaarr

BBoollþþeevviizzmm kkeennddiissiinniiggeelliiþþttiirrmmeeyyii bbiillmmiiþþttiirr..

MARKSÝST BAKIÞ

Page 12: Marksist Bakis - 29. Sayı

yönündeki basýncý þiddetlendiriyordu. Lenin isedönemsel geri çekilmenin karamsarlýðýna boyuneðmiyor ve geleceði kazanmak için Bolþeviklerinbaðýmsýzlýðýný büyük bir azimle savunuyordu.1912'deki Prag kongresinde Bolþevikler ayrýlýðýresmileþtirecektir. Tabandaki kesin ayrýlýksa 1917Þubat Devrimi ile oluþacaktýr.

Emperyalist Savaþ

Birinci büyük paylaþým savaþý, sosyalist sol açýsýn-dan tam bir dönüm noktasý oldu. Marksist hareketinörgütsel ifadesi olan 2.Enternasyonal'in uzun süredirbaðrýnda biriktirdiði çeliþkiler, sonuçlarý itibariylekendisini keskin bir þekilde ortaya koyacaktý. BaþtaAlman seksiyonu olmak üzere 2.Enternasyonal'ebaðlý partiler savaþta enternasyonalist deðil yurtse-ver bir tutum takýnarak emperyalist savaþta kendiülkelerini desteklediler. Buna en büyük ve sert tepkiRusya'dan gelecekti. Menþevikler içerisinde bir

kesim anavatansavunmasý þek-linde Rus þove-nizmine meyilliolarak uzlaþ-m a c ý l ý k l a r ý n ýemperyalist birboyuta da taþýdýlar.Bu tarz tavýr alan-larýn içerisindetabi ki en meþhuruP l e h a n o v ' d u .Bunun dýþýndaanarþizmin enbüyük simalarýn-dan Kropotkin deRus yurtseveri birtutum takýnmýþtý.Bunun dýþýndaM e n þ e v i k l e riçerisinde enter-nasyonalist tavýr

takýnanlar da vardý. Gerçi bunlarýn önemli bir kýsmýda savaþ karþýtý pasifist bir çizgideydi ve duruþlarýdevrimci netlikte deðildi. Bunlarýn baþýnda daMartov geliyordu. Lenin ise çubuðu olabildiðincebüktü ve ulaþýlabilecek en saðlam enternayonalisttemele ulaþmayý hedefledi. Buna göre bu savaþemperyalist bir savaþtý ve farklý ülkelerden iþçilerkendi burjuvalarý için birbirlerini gýrtlaklamaktay-dýlar. Bu yüzden de emperyalist savaþa karþý çýkmakbir zorunluluktu. Ama mesele sadece savaþ karþýtlýðýüzerinden ele almak bir devrimcinin iþi olamazdý.Emperyalist savaþ, iç savaþa çevrilmeliydi. Bununanlamý emperyalist savaþýn getireceði büyük çökün-tüden proleter devrimin koþullarýný hazýrlamak içinfaydalanmak gerektiðiydi. Bu yüzden de ortaya

çýkan formülasyon devrimci yenilgicilikti. Çarlýðýnzaferi sosyal devrim ihtmalini uzun uzun sürelerboyunca ortadan kaldýracaktý. Yenilgi ise tersineÇarlýðýn krizinin devrimci olasýlýklara kapýyý arala-yacaktý. Bu nedenle devrimciler emperyalist savaþtaÇarlýðýn yenilgisini istemeliydiler. Lenin böylecepartisinde geliþebilecek sosyal þoven zehire karþýbaðýþýklýðý güçlendiriyor ve net bir iktidar perspekti-fi oluþturuyordu: "Bana göre barýþ sloganý, þu sýralaryanlýþ bir slogan. Bir çýkarcýnýn, bir gevezenin slo-ganý. Proletaryanýn sloganý iç savaþ olmalý.","Bugün iç savaþý ne 'vaat' ne de ilan edebiliriz, fakatbizim görevimiz, uzun bir süreyi gerektirse bile, oyönde çalýþmaktýr." Bunun dýþýnda 2.Enternasyonal'in ideolojik ve poli-tik çöküþü sonrasý Lenin proletaryanýn uluslararasýönderlik krizine de çare olmak için kollarý sývaya-caktý. Þubat 1915'te Bolþevik Parti konferansýÜçüncü Enternasyonal kurma görevini resmenbelirledi. Ekim Devrimi bu hedefin gerçekleþmesinisaðlayacaktý.

Dünyayý Sarsan 1917

1905 Devrimi'nin yenilgiye uðramasýyla baþlayankaranlýk dönem 1912'den itibaren sonlanmayabaþlayacaktý. Özellikle Nisan 1912'deki Lena altýnmadencilerine yönelik katliam grev ve gösterilerdebüyük bir sýçrama yaþanmasýna neden olacaktý. 1Mayýs'taki greve 400 bin iþçi katýlacaktý. Ýþçihareketinin yeniden kabardýðý bu yeni dönemeBolþevikler hazýr girdiler. Uzlaþmacý eðilimlerekarþý net bir duruþ sergilendiði gibi örgütsel geri-lemelerin yaþandýðý bir evrede geri çekilmeyi düzen-li bir hale getirmeyi bilmiþ ve örgütsel devamlýlýðýsürdürebilmiþti. Çarlýk rejimi, emperyalist paylaþýmsavaþýna ayak sesleri duyulan yeni bir devrimtehlikesi karþýsýnda bir can simidi gibi sarýlmýþtý.Savaþ sayesinde kabaracak milli duygular, iþçihareketini örseleyecek ve hele de savaþtan baþarýylaçýkýlmasý durumunda elde edilecek ganimetler vefetih havasýyla Çarlýk ayaklarýný yere saðlamcabasabilecekti. Ama evdeki hesap çarþýya uymadý.Baþlangýçta yurtsever tesir nedeniyle iþçi eylem-lerinde bir azalma görülse de savaþýn yükününemekçi halkýn üzerine binmesiyle durumda radikalbir deðiþim yaþanacaktý. 8 Mart dünya emekçi kadýnlar gününde baþlayaneylem ve grevlerle Sovyetler yeniden ortaya çýkacakve bu sefer Çarlýk rejimi dayanamayarak yýkýlacak-tý. Çarlýk hükümetinin yerini burjuva güçlerin lider-lik ettiði geçici hükümet devraldý. Menþevikler içinsorun yoktu. Onlarýn devrim programý, Rusya içinburjuva demokratik bir devrim öngördüðünden geçi-ci hükümeti desteklediler. Geçici hükümetinemperyalist savaþa devam politikasýný da destek-lediler. Onlar göre Rusya artýk devrimin ülkesi

1111

BBiirriinnccii DDüünnyyaa SSaavvaaþþýý’’nnaa,,eemmppeerryyaalliisstt bbiirr ssaavvaaþþaa kkaarrþþýýççýýkkmmaakk bbiirr zzoorruunnlluulluukkttuu.. AAmmaammeesseellee ssaaddeeccee ssaavvaaþþ kkaarrþþýýttllýýððýýüüzzeerriinnddeenn eellee aallmmaakk bbiirrddeevvrriimmcciinniinn iiþþii oollaammaazzddýý..""BBaannaa ggöörree bbaarrýýþþ ssllooggaannýý,, þþuussýýrraallaarr yyaannllýýþþ bbiirr ssllooggaann.. BBiirrççýýkkaarrccýýnnýýnn,, bbiirr ggeevveezzeenniinnssllooggaannýý.. PPrroolleettaarryyaannýýnn ssllooggaannýýiiçç ssaavvaaþþ oollmmaallýý.."",, ""BBuuggüünn iiççssaavvaaþþýý nnee ''vvaaaatt'' nnee ddee iillaanneeddeebbiilliirriizz,, ffaakkaatt bbiizziimmggöörreevviimmiizz,, uuzzuunn bbiirr ssüürreeyyiiggeerreekkttiirrssee bbiillee,, oo yyöönnddee

ççaallýýþþmmaakkttýýrr.."" LLeenniinn

MARKSÝST BAKIÞ

Page 13: Marksist Bakis - 29. Sayı

olduðuna göre savaþ da devrimin savunulmasýsavaþýydý. Böylelikle Menþevikler, misyonunutamamlamýþ bitik bir siyaset olarak devrimin deðilkarþý devrimin yanýnda yer alýyorlardý. Narodnikgeleneðin devamcýlarý olan adýnýn tersine sosyalistdevrimi engellemeye çalýþan SosyalistDevrimcilerin (SR'ler) de durumu benzerdi. Asýl kritik olansa Bolþeviklerin tutumuydu. Ýþçi-lerin, köylülerin, emekçi halktan oluþan askerlerindaha fazlasýný istediði çok netti. Bolþeviklerin pro-gramý Menþeviklere göre daha soldaydý.Burjuvaziyle iþbirliðine kesinkes karþý olduðu için

pratikteki tutum-lar her zamanMenþevikleregöre devrimciy-di. Ne var kiBolþevikler inprogramý daaþamacýlýktankopuk deðildi.Yani, Rusya'das o s y a l i z m imümkün gör-m ü y o r d u .Bunun yerineiþçilerin ve

k ö y l ü l e r i ndemokratik dik-tatörlüðünü savun-maktaydý. Bu yak-laþým birçok sorunuberaberinde getiri-yordu. Bir keresosyalizmi öngörmüyorken kapitalizmle sosyalizmarasý bir rejim nasýl vuku bulacaktý? Hem köylü-lerin ortak bir sýnýf çýkarý yoktu, dahasý köylülerinbaðýmsýz bir politika izlemesi mümkün deðildi.Hem ortaklaþa diktatörlük ne menem bir þeydi.Lenin bu formülasyonu uzun uzun açýklamaya hiçkalkmamýþtý. Ama þimdi Þubat Devrimi olmuþtu veRusya'nýn önünde iki seçenek vardý. Ya burjuvademokratik Rusya ve kapitalizmin geliþimininhýzlanmasý ya da sovyetlerin iktidarý ele geçirmesi.Gerçekten de Þubat'tan itibaren ikili iktidar durumuyaþanýyordu. Bir tarafta burjuva geçici meclis diðertarafta sovyetler. Ýkisinden birisi galip gelecekti veortada bir formül yoktu. Bu yüzden iþçilerin ve

köylülerin demokratik diktatörlüðü tezi bir engeledönüþmüþtü. Bunun için Lenin'in uzun bir parti içisavaþa ihtiyacý vardý. ("Lenin yoldaþýn genel planý-na gelince: Bu plan, burjuva demokratik devrimitamamlanmýþ gibi sunduðu ve bu devrimin hemensosyalist devrime dönüþeceði varsayýmýnadayandýðý ölçüde bize kabul edilir gibi gelmiyor."Kamanev, Bolþevik Partisi yayýn organý Pravda'nýn8 Nisan 1917 tarihli baþyazýsýndan) Olaylarýn enkritik noktaya yaklaþmakta olduðu Nisan ayýboyunca Lenin partiyi tüm iktidar sovyetlere slo-ganýna kazanmaya çalýþtý.( "Deðerli yoldaþlar,askerler, denizciler, iþçiler! Sizin þahsýnýzda muzaf-fer Rus Devrimi'ni kutlamaktan, dünya proletaryaordusunun öncüleri olarak sizleri selamlamaktanmutluluk duyuyorum... Emperyalist yaðma savaþýbütün Avrupa'daki iç savaþýn baþlangýcýdýr...Yoldaþýmýz Karl Liebknecht'in çaðrýsýyla halklarýnsilahlarýný kendi kapitalist sömürücülerine karþýçevirecekleri gün çok uzakta deðildir... Dünyasosyalist devrimi ufukta görünmüþtür... Almanyaiçin için kaynamaktadýr... Tüm Avrupa kapitalizmiher an çökebilir. Sizin baþarýnýz olan Rus Devrimiyeni bir çaðý hazýrlamýþ, kapýsýný aralamýþtýr.Yaþasýn dünya devrimi!" Lenin'den aktaran TonyCliff, Lenin 2, Bölüm: 7) Lenin, partimiz iþçikitlelerin saðýnda, parti liderliðimiz ise parti

tabanýmýzýn saðýnda diye çýkýþýrkenBolþeviklerin treni kaçýrabileceðinigayet iyi anlamýþtý. Partinin üst düzeykadrolarý Lenin'i Troçkist olmakla ithamederken aslýnda belirli bir gerçeði deifade ediyorlardý. Troçki'nin geliþtirmiþolduðu sürekli devrim programý azgeliþmiþ ülkelerde devrimci rolün sadeceproletarya tarafýndan oynanabileceðinisavunuyordu. Az geliþmiþ kapitalistülkelerin cýlýz burjuvazi baðýmsýz bir roloynayamayacak kadar eski mülk sahibiaristokrasiye ve emperyalist sistemebaðýmlýydý. Bu yüzden de toplumun

önünde duran demokratik görevler de ancak iþçisýnýfýnýn iktidarý ele almasýyla gerçekleþtirilebilirdi.Diðer taraftan devrimin baþarýsý uluslararasý arena-da belirlenecekti. Lenin'in önderliðindekiBolþeviklerin Ekim Devrimi ile gerçekleþtirdikleritam olarak buydu.

V.U.Arslan

1122

MARKSÝST BAKIÞ

DDeevvrriimmcciilleerr öörrggüüttüüiillee ttaarriihhiinn aakkýýþþýýnnaa iirraaddiibbiirr mmüüddaahhaallee:: ""BBaannaabbiirr ddeevvrriimmcciilleerr öörrggüüttüüvveerriinn RRuussyyaa''yyýý aalltt üüsstt

eeddeelliimm.."" LLeenniinn''iinn bbuu üünnllüü ssöözzüü,,BBoollþþeevviizzmmiinn öözzüünnüü ççookk ççaarrppýýccýý bbiirrþþeekkiillddee iiffaaddee eeddeerr aammaa ddeevvrriimmcciilleerröörrggüüttüünnüünn mmuuhhtteevvaassýýnnýý bbaammbbaaþþkkaabbiirr kkoonnuudduurr..

Page 14: Marksist Bakis - 29. Sayı

1133

MARKSÝST BAKIÞ

Said Nursi'ye dair birçok önemli konuyu yazý dizi-mizin ilk bölümünde ele almýþtýk; tarihsel geliþimiiçinde Nursi'yi incelerken ona dair tartýþmalý nokta-lara da deðinme fýrsatý bulmuþtuk. Bu bölümde isekimi zaman tekrara düþme pahasýna ele aldýðýmýztartýþmalý noktalarýn üzerine giderek onlarý daha danetleþtirmeyi ve bazý yeni tartýþma konularý açmayýhedeflemekteyiz. Böylece, dönemini aþan bir etkiyesahip bir figür olan Said Nursi'nin Marksist bir pers-pektifle deðerlendirmesi çabamýzý sonlandýracaðýz.

Said Nursi'nin Dönemleri - Politikayla

Ýliþki

Ýlk yazýmýzda Said Nursi'nin kendi dönemlemesinesadýk kalarak bir Nursi portresi çizmiþ, hayatýnýn buþekilde dönemlere ayrýlmasý üzerine bir tartýþmayýsonraya býrakmýþtýk. Bu tartýþma; toplumda yaygýnolan bir algýdan Nursi'nin (bizce ustaca) yararlan-masýný ifade ettiði için ele alýnmaya deðerdir. Bualgý, siyasetin nerede baþladýðý nerede bittiði üzerineyaygýn toplumsal kabulü ifade eder. Nursi'nin kendi hayatýný dönemlere ayýrmasýnýntemelini politika ile kurduðu iliþki oluþturmaktadýr.Nursi, politika ile doðrudan iliþkili olduðu, Eski Saidolarak isimlendirdiði dönemi, hayatýnýn geri kalanýn-dan ayýrýr. Yeni Said dediði dönemi ise "öðretisitarafýndan siyasetten men edildiði", politika dýþý,tamamen iman iþlerine (imanýn kurtarýlmasýna)yönelmiþ bir periyot olarak bize sunar. DP'nin ikti-darýný kapsayan "Üçüncü Said" döneminde politikalana yönelik artan hamleleri ise Nursi açýsýndanpolitikadan uzaklýðýna halel getirmez.Ýmaný kurtarmaya kendini adamýþ, Yeni Said döne-mindeki Nursi'den bir alýntý yaparak politikadan neölçüde uzak olduðuna birlikte bakalým:

Nursi'nin aktif siyasetle iliþkisinin düzeyinibelirleyen, dönemin konjonktürü olmuþtur.

Dinseli güçlendirmeye yönelik siyasalfaaliyetin önü açýk olduðunda bu faaliyetten

(doðrudan ya da dolaylý) geri durmamýþ;ancak bu alan kendisine kapatýldýðýndaköþesine çekilmeyerek kavgasýný baþkakanallardan alttan alta yürütmüþtür. Bumücadelesi de en az ilki kadar politiktir.Kýsacasý Nursi, imkan olduðunda aktif

olarak (militan þekilde) siyasal mücadeleninparçasý olmuþ, bu imkanlardan men

edildiðinde de toplumsal yaþamýn düzenlen-mesinde baþka baðlamlarda -toplumun

tamamýnýn olmasa da artan bir kitleüzerinde- etkili olmaya çabalamýþtýr.

ZZaammaannýýnn RRuuhhuu::SSAAÝÝDD NNUURRSSÝÝ

FFaarrkkllýý BBiirr BBaakkýýþþ--IIII

Page 15: Marksist Bakis - 29. Sayı

"Karþýmda bulunan lise mektebinin büyük kýzlarýonun avlusunda gülerek raks ederken, onlarý odünya cennetinde cehennem hurileri hükmündegördüm. Fakat, birden elli sene sonraki vaziyet-leri bana göründü. Onlarýn gülmeleri, elim aðla-malarý suretini aldý. Ondan bu gelen hakikatinkiþaf etti. Yani, elli sene sonraki hallerinimanevi ve hayali bir sinema ile gördüm ki; ogülen altmýþ kýzdan ellisi, kabirde azap çekiyor-lar, toprak olmuþlar. Ve on tanesi; yetmiþ yaþýndaçirkinleþmiþ, herkesin nazar-ý nefretini celbedi-yorlar." (Said Nursi, Gençlik Rehberi, ÞahdamarYayýnlarý, Ýstanbul: 2011, s.19) Eskiþehir cezaevinden yazýlan bu cümleler imanayönelik olduðu kadar dönemin Kemalist reform-

larýna (kadýnlara veeðitime yönelik) dairbir eleþtiri deðil denedir? (Nursi'ninkadýnlara dairbakýþýný diðer birbaþlýk altýnda ele ala-caðýmýzý da belirte-lim.)Diðer bir örnekolarak da Denizlimahkemesinde yap-týðý savunmadan þubölümü alalým:"…Nurcularda haki-ki, halis, sýrf rýza-yýilahi için ve mücbetve uhrevi fedailervar ki; mason vekomünist ve ifsad ve

zýndýka ve ilhad ve Taþnak gibi dehþetli komitel-er, o Nurculara çare bulamayýp hükümeti,adliyeyi aldatarak lastikli kanunlar ile onlarý kýr-mak ve daðýtmak istiyorlar. Ýnþallah bir halt ede-mezler." (S. Nursi, Hizmet Rehberi, ÞahdamarYayýnlarý, Ýstanbul: 2011, s.240-1) Nursi'nin Nurculara karþý unsurlar olarak saydýðýbu "zýndýk"larýn hepsi aslen siyasal hareketlerdir.Benzer alýntýlarýný artýrmak mümkün; ancakamacýmýz Nursi'nin alttan alta (dini söylemlerinörtüsü altýnda) siyasal alana dair mesaj verdiðinideðil siyasetin yaþamýn kendisinden ayrýlamazolduðunu ortaya koymaktýr. Egemen sýnýflarcapolitikanýn, toplum nezdinde, yalnýzca devletyönetimine müdahale etme olarak kavranmasýnayönelik çabalara karþýn politika sadece devletiþleriyle sýnýrlanabilecek bir uðraþ deðil toplum-sal yaþamýn ayrýlmaz bir parçasýdýr. Bir dinselöðreti, ekonomiye dair bir uygulama, bilimsel birdoktrin, bir düþünce akýmý bile çýkar temelliçatýþmanýn, siyasetin farklý görüngülerindenbaþkasý deðildir.Nursi, bilinçli hayatýnýn neredeyse hiçbir döne-minde hiç de politik alandan kopmuþ ya daondan uzak deðildir. Çünkü politikadan uzakolmak, hele ki kapitalizm çaðýnda hayattan uzakdemektir; münzevi olmak, toplumdan kopmakdemektir. Nursi'nin en ücra yere sürgünedildiðinde bile takipçileri aracýlýðýyla toplumunimanýna yönelik yazýnsal literatür üretip yay-maya çalýþtýðý ve bu konuda da bir hayli hýrslýolduðu düþünüldüðünde toplumdan kopuk birNursi, dolayýsýyla siyasetten kopuk bir Nursiportresi çizmek doðru olmayacaktýr. Hele kiNursi'nin hayatýnýn önemli bir bölümünü geçire-ceði Cumhuriyet döneminin "laik" (içeriðioldukça tartýþmalý) toplumsal yaþamýna karþýolduðu ve dinsel öðretisinin Müslüman halkýpozitivizmle, ateizmle iliþkilendirdiði bu etkidenkorumak temel amacýnda olduðudüþünüldüðünde bu tez geçerliliðini daha biryitirecektir. Kaldý ki Nursi, aktif siyaset alanýnýnkendisine açýldýðý en küçük noktadan müdahaleetmekten geri durmamýþtýr; 1947'de CHP GenelSekreteri Hilmi Uran'ý komünist tehdide karþýuyarýsýndan tutun da Kore Savaþý'na Türkiye'ninNATO bünyesinde asker göndermesine* veTürkiye'nin CENTO'ya girmesine verdiðidesteðe kadar çokça örnek sýralamakmümkündür.Nursi'nin aktif siyasetle iliþkisinin düzeyini

1144

MARKSÝST BAKIÞ

MMuuhhaalleeffeettiinn kkiimmee kkaarrþþýý,, hhaannggiiiiççeerriikkllee vvee hhaannggii ddüüzzeeyyddee oolldduuððuuççookk öönneemmllii oollssaa ddaa NNuurrssii''nniinn zzaatteennhheerr ddöönneemmddee mmuuhhaalliiff oollmmaaddýýððýýKKoorree''yyee aasskkeerr ggöönnddeerriillmmeessiinnee aatteeþþlliibbiirr þþeekkiillddee ttaarraaffttaarr oollmmaassýýnnddaann bbeell--lliiddiirr.. ÞÞiiddddeettllii aannttii--kkoommüünniisstt ttaavvrrýýNNuurrssii''yyii ddüünnyyaannýýnn eenn bbüüyyüükk eeffeenn--ddiissii AABBDD''yyee eekklleemmlleennmmeeyyee iittmmiiþþttiirr..NNuurrssii,, KKoorree SSaavvaaþþýý''nnaa ddeesstteeððiinniiggöösstteerrmmeekk iiççiinn yyaakkýýnn aaddaammllaarrýýnnddaannBBaayyrraamm YYüükksseell''ii bbuu ssaavvaaþþaa aasskkeerroollaarraakk yyoollllaammýýþþttýýrr.. AAnnaaddoolluu''nnuunnffaakkiirr ççooccuukkllaarrýýnnýýnn rrüüyyaallaarrýýnnddaa bbiilleeggöörreemmeeyyeecceekklleerrii KKoorree''yyee,, oorraannýýnnffaakkiirr ççooccuukkllaarrýýnnýý ööllddüürrmmeeyyee vvee ddeeööllmmeeyyee ggöönnddeerriillmmeessiinnee ddeesstteekk vveerr--mmeekk,, ""hheerr ddöönneemm mmuuhhaalliiff"" yyaakkýýþþttýýrr--mmaassýýnnýý ggüüllüünnçç dduurruummaa ddüüþþüürrmmeeyyeeyyeetteerrlliiddiirr.. * Nursi, Kore Savaþý'na desteðini göstermek için yakýn adamlarýndan Bayram

Yüksel'i bu savaþa asker olarak yollamýþtýr.

Page 16: Marksist Bakis - 29. Sayı

belirleyen, dönemin konjonktürü olmuþtur. Dinseligüçlendirmeye yönelik siyasal faaliyetin önü açýkolduðunda bu faaliyetten (doðrudan ya da dolaylý)geri durmamýþ; ancak bu alan kendisine kapa-týldýðýnda köþesine çekilmeyerek kavgasýnýbaþka kanallardan alttan alta yürütmüþtür. Bumücadelesi de en az ilki kadar politiktir.Kýsacasý Nursi, imkan olduðunda aktifolarak (militan þekilde) siyasal mücade-lenin parçasý olmuþ, bu imkanlardan menedildiðinde de toplumsal yaþamýn düzen-lenmesinde baþka baðlamlarda-toplumun tamamýnýn olmasa da artanbir kitle üzerinde- etkili olmaya çaba-lamýþtýr.

Her Daim Muhalif?

Nursi'yi tanýmlamak için kullanýlan(takipçilerinin tamamý tarafýndan aynýþekilde sahiplenilmese de) ifadeler-den biri de hayatýnýn her dönemindesürdürülen muhalifliktir. Nursi'yianlatan "Hür Adam" filminin yaptýðýatýf da benzer bir iddiayý ifade-lendirir. Bu yoruma göre Nursi, ha-yatý boyunca deðiþen egemenlerebiat etmemiþ, hatta onlara muhalefetyürütmüþ birisidir; her türlü iktidar-dan "hür"dür. Abdülhamit'ten Ýtti-hat'a Mustafa Kemal'den DemokratParti'ye kadar ayný öykü geçerlidirbu bakýþa göre. Peki öyle mi?Muhalefetin kime karþý, hangiiçerikle ve hangi düzeyde olduðuçok önemli olsa da Nursi'nin zatenher dönemde muhalif olmadýðýKore'ye asker gönderilmesine ateþlibir þekilde taraftar olmasýndan bel-lidir. Ya da 1957 seçimlerinde DP ikti-darýna oy çaðrýsý yapmasý, NATO veCENTO'ya üyeliði desteklemesi…Belli ki þiddetli anti-komünist tavrýNursi'yi dünyanýn en büyük efendisiABD'ye eklemlenmeye itmiþtir.Anadolu'nun fakir çocuklarýnýnrüyalarýnda bile göremeyecekleri Kore'ye,oranýn fakir çocuklarýný öldürmeye ve deölmeye gönderilmesine destek vermek, "herdönem muhalif" yakýþtýrmasýný gülünç duru-ma düþürmeye yeterlidir. Kaldý ki Ýttihatçýlar'dan Sultan Reþat'a ve DP'ye, Nursi'nin bu iktidarlarla dönem dönem arasý iyi olmuþ, birlikteçalýþmýþ; ancak iktidarlarýnýn Nursi'nin tahayyül-lerine sahip olmadýðý belirginleþtiðinde bu iliþkilerdekopma olmuþtur.

Kürt ve Ermeni Meselelerinde Said Nursi

Yazýnýn baþlangýcýnda Nursi'den yaptýðýmýz alýntý;Denizli savunmasý sýrasýnda, 1940'lar gibi bir

tarihte hala kendisine yönelen baskýnýn altýndaTaþnaklarýn parmaðýný aramasý, Ermenisorunu konusunda aldýðý militan tavrýn,Ermeni örgütlerine karþý yürütülmüþ fiilisavaþýn ve onlara karþý süren bir nefretinifadesinden baþka bir þey deðildir.Nursi'nin yazýnýnda Ermeni örgütlerine,onlarýn mücadelelerine dair bu çatýþ-malardan çok sonraki tarihlerde bilesaldýrgan, hýnç dolu ifadeler görmekmümkündür ama Ermeni soykýrýmýnadair bir kýnama, bir itiraza rastlanmaz.Nursi de Ermeni yazýnýnda bir kýrým-cý olarak görülür ve sevimsiz þekildeÝttihatçýlarýn adamý olarak anýlýr.Ermenilerin Nursi'ye yönelik butavrý aralarýndaki derin uçurumuifade eder. Ýsmail Beþikçi deNursi'yi ele aldýðý bir yazýsýnda onayönelttiði iki eleþtiriden birisiniErmeni soykýrýmýndaki diðerini iseKürt direniþlerindeki tavrý oluþtu-rur: "Bediüzzaman'ýn özgürlükçü birkiþi olduðu, temel niteliðinin buolduðu vurgulanmaktadýr. "HürAdam" isimli bir filmi deyapýlmýþtýr. Bu anlayýþa iki temeleleþtiri getirmek mümkündür. 1915Ermeni soykýrýmýna karþý Said-iKürdi'nin küçücük bir tepkisiolmamýþtýr. Halbuki, soykýrýmýn,tehcirin en hararetli günlerinde,Said-i Kürdi, Erzurum, PasinlerCephesi'nde, tabur imamýdýr. O yýl-larda alay müftülüðü, tabur imamlýðýresmi kurumlardýr. Alay müftülüðününbinbaþýlýk, tabur imamlýðýnýnyüzbaþýlýk gibi bir karþýlýðý da vardý…Ýkinci eleþtiri, Cumhuriyet'le birlikte

baþlayan Kürd direniþlerine karþý,Said-i Kürdi'nin bir tepki vermemesidir.

Kürdler bu kadar eza-cefa içindeyken,buna bir tepki verilmemesi "hür adam"

niteliðiyle çeliþmektedir. Bu, artýk, Said-iKürdi'nin, Said- Nursi olmaya baþladýðý

dönemdir.” http://ismailbesikciyazilari.word-press.com/2011/07/25/turk-islam-sentezi-ve-

kurd-sorunu-ismail-besikci/Nursi'nin Cumhuriyet dönemindeki Kürt direniþleri-

ne destek vermediði tartýþmaya açýk bir nokta olmasa da

1155

MARKSÝST BAKIÞ

"Bediüz-zaman' ýn

özgürlükçü birkiþi olduðu, temel

niteliðinin buolduðu vurgulanmak-

tadýr. "Hür Adam"isimli bir filmi de

yapýlmýþtýr. Bu anlayýþaiki temel eleþtiri getirmekmümkündür. 1915 Ermenisoykýrýmýna karþý Said-i

Kürdi'nin küçücük bir tepkisiolmamýþtýr. Halbuki,

soykýrýmýn, tehcirin enhararetli günlerinde, Said-iKürdi, Erzurum, Pasinler

Cephesi'nde, tabur imamýdýr.O yýllarda alay müftülüðü,

tabur imamlýðý resmi kurum-lardýr. Alay müftülüðünün

binbaþýlýk, tabur imamlýðýnýnyüzbaþýlýk gibi bir karþýlýðý

da vardý… Ýkinci eleþtiri,Cumhuriyet'le birlikte

baþlayan Kürd direniþlerinekarþý, Said-i Kürdi'nin bir

tepki vermemesidir.Kürdler bu kadar

eza-cefa içindeyken,buna bir tepki

verilmemesi "hüradam" niteliðiyleçeliþmektedir."Ýsmail Beþikçi

Page 17: Marksist Bakis - 29. Sayı

direniþ sýrasýndaki tavrýný yumuþatmayayönelik giriþimler günümüzde daha dapopülerdir**. Mesela, Nursi'den ÞeyhSaid ayaklanmasýna dair yaptýðýmýz, ilkyazýmýzdaki "ben Türk milletine kýlýççekmem, siz de çekmeyin" minvalinde-ki alýntýnýn aslýnda 1913 Bitlis ayaklan-masý sýrasýnda söylendiði, bu ifadeninÞeyh Said isyanýna taþýnmasýnýn Türkmilliyetçisi Nursi takipçilerinin çarpýt-malarý olduðu yönünde söylemlerlekarþýlaþmak mümkün. Bizim alýntýmýz;Zehracýlar tarafýndan sonradan eklemeolarak nitelendirilirken yayýnlarýnsahipleri tarafýndan Nursi'nin deneti-minden geçerek Tarihçe-i Hayat'ta yeraldýðý iddia edilmektedir. Nurcularýnkendi içindeki tartýþmalarý bizimçözümlememiz imkan dahilinde deðil;Nursi döneminde basýlan Tarihçe-iHayat ile karþýlaþtýrmayla gerçek tetkikedilebilir. Ama bizim bu noktadaüzerinde durmak istediðimiz, Kürtleriniþgale karþý savaþ döneminde kendiler-ine vaat edilen Cumhuriyet'in kurucuunsurlardan biri olma sözünün tutulma-masý ve hatta kendilerine tabiiyet daya-týlmasý karþýsýnda ayaklandýklarýndaNursi'nin aldýðý tavrýn göstergesininsadece bu alýntý olmadýðýdýr. Nursi'ninrejime karþý ayaklananlara yönelik"anarþist" ithamýnýn hiç de öyle sem-pati, saygý ifadesi olmadýðý aþikardýr:"Evet, eðer eski hayatým gibi, izzet-iilmiyeyi muhafaza etmek için hiçbirhakareti kabul etmemek olsaydý vevazife-i hakikiyesi, sýrf ahiret ve ölümünidam-ý edebisinden Müslümanlarý kur-tarmak vazifesi olmasaydý ve banailiþenler gibi sýrf dünyaya ve menfisiyasete çalýþmak olsaydý, on Menemenve on Þeyh Said hadisesi gibi bir hadi-seye, o anarþilik hesabýna çalýþanlarsebebiyet vereceklerdi."(S.Nursi,Hizmet Rehberi, s. 169) Kaldý kiEskiþehir savunmasý sýrasýnda söylediðiþu sözlerle rejimi hedef alan isyanýnyürütücüleriyle arasýna mesafe koyar:"Yeni Said öteki dünyaya çalýþmak isti-yor; sizinle (iktidar) beraber çalýþamaz.

Fakat size de iliþmez. Evet, iliþmedim veiliþenlere de deðil iþtirak, deðiltemayül, belki teessüf ettim."(S.Nursi,Tarihçe-i Hayatý, Zehra Yayýncýlýk,Ýstanbul: 2006, s.216)Hatta Nursi kendisinin Kürt kimliðiüzerinden tanýmlanarak yabancýlaþtýrýl-masýna karþý çýkar; Türk milletinehizmet etmekten memnuniyetini dilegetirir: "Adalet noktasýndan tarafgirlik fikriniverip, adaletin mahiyetini zulmeçeviren, hakkýmda sarfedilen birtabirdir ki, Isparta'da ve burada bazýisticvablarda ismim Said Nursî iken,her tekrarýnda "Said Kürdî" ve "BuKürttür." diye beni öyle yâd ediyorlar.Bununla, hem ahiret kardeþleriminhamiyet-i milliyelerine iliþip aleyhimebir his uyandýrmak, hem mahkeme veadaletinin mahiyetine bütün bütün zýdve muhalif bir cereyan vermektir. Evet,hâkim ve mahkeme tarafgirlik þaibesin-den müberra ve gayet bîtarafane bak-masý birinci þart-ý adalet olduðuna dairbinler vukuat-ý tarihiyeden, Hazret-i Aliradiyallahu anh'ýn hilâfeti zamanýndabir Yahudi ile mahkemede beraber otur-malarý ve çok padiþahlarýn, âdiadamlar ile mahkeme-i adalettegörülmesi gibi çok hadisat-ý tarihiyevarken, benim hakkýmda bir yabanilikhissini veren ve nazar-ý adaleti þaþýrt-mak isteyen adamlara derim:Efendiler! Ben, her þeyden evvel müslü-maným ve Kürdistan'da dünyayageldim. Fakat, Türklere hizmet ettim veyüzde doksan dokuz menfaatli hizmetimTürklere olmuþ ve en çok hayatýmTürkler içinde geçmiþ ve en sadýk ve enhalis kardeþlerim Türklerden çýkmýþ veÝslâmiyet ordularýnýn en kahramanýTürkler olduðundan, meslek ve hizmet-iKur'aniyem cihetiyle, her millettenziyade Türkleri sevmek ve taraftarolmak kudsî hizmetimin muktezasýolduðundan; bana Kürd diyen ve kendi-ni milliyetperver gösteren adamlarýnbini kadar Türk milletine hizmet ettiði-mi, hakiki ve civanmerd bin Türk genç-

1166

"Adalet noktasýn-dan tarafgirlik fikrini

verip, adaletin mahiyeti-ni zulme çeviren,

hakkýmda sarfedilen birtabirdir ki, Isparta'da veburada bazý isticvablardaismim Said Nursî iken,

her tekrarýnda "SaidKürdî" ve "Bu Kürttür."diye beni öyle yâd ediyor-lar. Bununla, hem ahiretkardeþlerimin hamiyet-imilliyelerine iliþip aley-

hime bir his uyandýrmak,hem mahkeme ve adale-tinin mahiyetine bütünbütün zýd ve muhalif bir

cereyan vermektir....Efendiler! Ben, her þey-

den evvel müslümaným veKürdistan'da dünyaya

geldim. Fakat, Türklerehizmet ettim ve yüzde

doksan dokuz menfaatlihizmetim Türklere olmuþ

ve en çok hayatýmTürkler içinde geçmiþ ve

en sadýk ve en haliskardeþlerim Türklerden

çýkmýþ ve Ýslâmiyet ordu-larýnýn en kahramanýTürkler olduðundan,

meslek ve hizmet-iKur'aniyem cihetiyle, hermilletten ziyade Türklerisevmek ve taraftar olmakkudsî hizmetimin muk-

tezasý olduðundan...”S.Nursi

MARKSÝST BAKIÞ

** Bu çabayý güçlendiren bir noktanýn da Kürt ulusal kimliðinin kendisini güçlü þek-ilde inþa ettiði bir dönemde, bölgede oldukça etkili olan dinselin de Kürt kimliðiyleyoðrulmuþ bir Ýslam anlayýþý çerçevesinde doldurulmasý çabasýnýn olduðunu söylemekçok yanlýþ olmayacaktýr.

Page 18: Marksist Bakis - 29. Sayı

lerini iþhad edebilirim." (S.Nursi, Müdafalar,Zehra Yayýncýlýk, Ýstanbul: 2006, s.57-8) Son olarak bu alýntýyý vermeden önce derdimizinNursi'yi Türk milliyetçisi bir çizgiye yer-leþtirmek olmadýðýný belirtelim. Nursi, eski Saidolarak nitelendirdiði Osmanlý devleti daðýl-madan önceki süreçte Kürt kimliðine sahipçýkarak çeþitli faaliyetlerde bulunmuþ olabilir;bu konuda Ýletiþim yayýnlarýndan çýkan Zaman

Ý ç i n d eB e d i ü z -zaman adlýeserde çeþitlita r t ý þmalary ü r ü t ü l -müþtür, kimib e l g e -lendirmeleryapýlmýþtýr.A n c a kNursi'nin buf a a l i y e t -lerinin dahibir ayrýlýk,b a ð ý m s ý zç i z g i s i n d eo l m a d ý ð ý ;Osmanlý'nýnbütünlüðünütemel aldýðý,olsa olsaK ü r t l e r i nhaklarý içinyürütülen birmücadeleninsöz konusuolabileceðis ö y l e n -m e l i d i r .Cumhuriyetdönemindeise Kürtd i ren i þ ine ,isyanlarýnas ý r t ý n ýdöndüðünüs ö y l e m e khata olmaya-caktýr. Bunoktada dakaygýsý yineM ü s l ü m a nt o p l u m u nm i l l e t l e rt e m e l i n d e

parçalanmasý deðil, karþý çýktýðý bir yönetimaltýnda bile olsa bütünlüðün korunmasýdýr.Ayrýca Nursi, Ýslam'a hizmet eden Türklerdenbýrakalým kopuþu savunmayý, onlara duyduðusaygýnýn altýný çizer: "Benim gibi pek ciddi bir muhabbetle Türk mil-letini seven; ve Kur'an'ýn senâsýna mazhariyet-leri cihetiyle Türk milletini pek çok takdir eden;ve altý yüz seneden beri bütün dünyaya karþýkoyan ve Kur'an'ýn bayraktarý olan bu milletekarþý gayet þiddetli taraftar bulunan; ve binTürkün þehadetiyle, bin milliyetçi Türkçülerkadar Türk milletine bilfiil hizmet eden vekýymettar otuz-kýrk Türk gençlerini, namazsýzotuz bin hemþehrilerine tercih etmekle bu gurbetiihtiyar eden ve hocalýk haysiyetiyle izzet-iilmiyeyi muhafaza eden ve hakaik-ý imaniyeyipek vâzýh bir surette ders veren bir insanýn; onsene ve belki yirmi-otuz sene zarfýnda, yirmi-otuzdeðil, belki yüz, belki binler talebesi, sýrf iman vehakikat ve ahiret noktasýnda onunla fedakâranebaðlansa ve ahiret kardeþi olsalar çok mudur vezararý mý var? Hiç ehl-i vicdan ve insaf bunlarýtenkide cevaz verir mi? Ve bunlara cemiyet-isiyasiye nazarýyla bakabilir mi?" (S.Nursi, age,s.56)

Kadýna Yer Yok!

Yazýmýzýn ilk kýsmýnda alýntýsýný yaptýðýmýz,Nursi'nin teneffüs arasýnda okul kýyafetleriylebahçede oynayan genç kadýn öðrencilere yönelikcümleleri kadýnlara yönelik tavrýna dair sonuçlarçýkarmaya fýrsat vermektedir. Nursi'nin Risale-iNur Külliyatý'nýn içinde açýk-saçýk giyinenkadýnlara yönelik ithamlara, bu kadýnlarýbekleyen sona dair "ikazlara" rastlanabilir: "…bumesele Ýstanbul gibi yerlerde, açýk-saçýk, yarýmçýplak Rum, Ermeni kýzlarýna benzemeye çalýþanbir kýsým Ýslam kýzlarýný ikaz etmek içinyazýlmýþtýr." (S. Nursi, Gençlik Rehberi, s.25)Hatta Nursi, kadýnlarýn Nur talebelerini baþtançýkarmak için bilinçli olarak kullanýldýðýndanbile dem vurur. Aktarmayý tercih ettiði birhadisin rivayetinde kadýn giyimi nedeniylecehennem azabýyla cezalandýrýlýrken (kiNursi'nin lise öðrencilerine biçtiði son da bu þe-kildedir), kadýnlar doðalarý gereði "koca"yamuhtaç olan zayýf yaratýklar olarak çizilir:"Evet, nasýl ki tarihlerde, eski zamanlarda'Amazonlar' namýnda gayet silahþör kadýnlardanmürekkep bir taife-i askeriye olarak harikaharpler yaptýklarý naklediliyor. Aynen öyle de buzamanda zýndýka dalaleti, Ýslamiyet'e karþýmuhaberesinde, nefs-i emmarenin planýyla, þey-tan kumandasýna verilen fýrkalardan en

1177

Gerek Nursi'nin Risale-i NurKülliyatýný(RNK) neredeyse kutsallýkseviyesine çýkarmasý, gerekse devam-cýlarýnýn oluþturduklarý yapýlanmalarýtarikat-cemaat gibi isimlerden uzak tut-mak adýna Nursi'nin yarattýðý geleneðinmetin-merkezli olduðu, dolayýsýyla dabireyin okumasýna alan tanýyan, bireyiönceleyen bir bakýþý olduðu iddiasýylasýklýkla karþýlaþýrýz. Nursi açýsýndan Nurkülliyatý oldukça önemlidir ve takipçininona tamamen baðlýlýðý esastýr. Ancaktakipçilik Nur külliyatýnýn bireyselokuma, kabul ve uygulanmasýyla sýnýr-lanmamýþtýr. Nursi'nin hayatta olduðudönem boyunca takipçilerinin sayýsýnýsürekli artýrmaya çalýþtýðý (sadece RNKokurlarý anlamýnda deðil) ve 500 binNur talebesinin varlýðýndan övündüðübilinir. Hatta Risale-i Nur'larýn bireyinyorumuna býrakýlmasýnýn tehlikelerinedem vurup dershanelerle RNK'nýnöðretilmesi ve birlikte hareket edilmesigerektiðinden bahseder. Bu birliktelikanarþistliðe de set olacak bir faaliyetolarak tanýmlanýr.

MARKSÝST BAKIÞ

Page 19: Marksist Bakis - 29. Sayı

dehþetlisi, yarým çýplak hanýmlardýr ki; açýkbacaðýyla dehþetli býçaklarla ehl-i imana taaruzedip saldýrýyorlar. Nikah yolunu kapamaya,fuhuþhane yolunu geniþlettirmeye çalýþarak, çok-larýn nefislerini birden esir edip, kalb ve ruh-larýný kebair ile yaralýyorlar. Belki o kalblerdenbir kýsmýný öldürüyorlar. Birkaç sene namahremhevesatýna göstermenin tam cezasý olarak obýçaklý bacaklar, cehennemin odunlarý olup enevvel o bacaklar yanacaklarýný ve dünyadaemniyet ve sadakati kaybettiði için hilkaten çokistediði ve fýtraten çok muhtaç olduðu münasipkocayý daha bulamaz." (S. Nursi, age., s.28)Nursi açýsýndan kadýnýn deðersizliðini ise anlat-týðý þu hikayede daha net görmek mümkündür:"Eski zamanlarda bir þeyhin müridleri pek çokolmasýndan, o memleketin hükümeti siyasetçetelaþ edip onun cemaatini daðýtmak istemiþ. Ozat, hükümete demiþ: 'Benim yalnýz bir buçukmüridim var, baþka yok. Ýsterseniz tecrübe ede-ceðiz.' O zat bir yerde çadýr kurdu, kendi binlermüridlerini oraya toplattý. O da emretti: 'Benibir imtihan yapacaðým. Her kim benim müridimise ve emri kabul etse, cennete gidecek.' Çadýrabirer birer çaðýrdý. Gizli bir koyun kesti; güyahas bir müridini kesti, cennete gönderdi. O kanýgören binler müridler daha hiçbiri þeyhi din-lemedi, inkara baþladýlar. Yalnýz bir adam dedi:'Baþým feda olsun.' Yanýna gitti. Sonra bir kadýndahi gitti, baþkalar daðýldýlar. O zat hükümetadamlarýna dedi: 'Ýþte benim bir buçuk müridimbulunduðunu gördünüz.'" (S. Nursi, HizmetRehberi, s.54)Hikayeden de açýkça anlaþýlacaðý gibi yarýmýoluþturan mürid kadýndan baþkasý deðildir.Bu alýntýlarýn, Nursi'nin kadýna yönelik aþaðýla-malarýný vermemizin ana nedeni "bireyi merkezealan", "hoþgörülü", "demokrat", "özgürlükçü"gibi methiyeler düzülen bir Ýslami figürün enzayýf olduðu noktalardan birinde, kendisineaykýrý gelen bir hayat tarzýný sürdürenlere karþýtavrýnda bu methiyelerin içinin boþluðunu ortayakoymaktýr. Nursi, kendi çizgisini zorla dayat-manýn propagandasýný yürütmez ama hiç debaþka yaþam tarzlarýna saygý gösterir durumdadeðildir. Nursi'nin hayatta olduðu ve sonrakidönem boyunca takipçileri arasýnda önde gelenbir kadýna rastlamanýn mümkün olmamasý dakadýna atfettiði konum düþünüldüðünde þaþýrtýcýdeðildir.

Metin Merkezlilik?

Bireyi Önceleyen Nursi?

Gerek Nursi'nin Risale-i Nur Külliyatýný(RNK)neredeyse kutsallýk seviyesine çýkarmasý,

gerekse devamcýlarýnýn oluþturduklarý yapýlan-malarý tarikat-cemaat gibi isimlerden uzak tut-mak adýna Nursi'nin yarattýðý geleneðin metin-merkezli olduðu, dolayýsýyla da bireyin okumasý-na alan tanýyan, bireyi önceleyen bir bakýþýolduðu iddiasýyla sýklýkla karþýlaþýrýz. Nursiaçýsýndan Nur külliyatý oldukça önemlidir vetakipçinin ona tamamen baðlýlýðý esastýr. Ancaktakipçilik Nur külliyatýnýn bireysel okuma, kabulve uygulanmasýyla sýnýrlanmamýþtýr. Nursi'ninhayatta olduðu dönem boyunca takipçilerininsayýsýný sürekli artýrmaya çalýþtýðý (sadece RNKokurlarý anlamýnda deðil) ve 500 bin Nurtalebesinin varlýðýndan övündüðü bilinir. HattaRisale-i Nur'larýn bireyin yorumuna býrakýl-masýnýn tehlikele-rine dem vurup der-shanelerle RNK'nýnöðretilmesi ve bir-likte hareketedilmesi gerektiðin-den bahseder. Bub i r l i k t e l i kanarþistliðe de setolacak bir faaliyetolarak tanýmlanýr: "Elbette bizlerelazým ve milleteelzemdir ki; þimdiresmen izin verilendin tedrisatý içinhususi dershaneleraçýlmasýna ve izinverilmesine binaen,Nur þakirtleri,mümkün olduðukadar her yerdeküçücük birdersane-i Nuriyeaçmak lazýmdýr.Gerçi herkes kendikendine bir dereceistifade eder, fakat herkes her meselesini tamanlamaz. Hem iman hakikatlerinin izahý olduðuiçin hem ilim, hem marifetullah, hem huzur, hemibadettir. (…) Risale-i Nur'a deðil iliþmek,tamamýyla terviç ve neþrine çalýþmalarý elzemdirki, geçen dehþetli günahlara keffaret ve gelecekmüthiþ belalara ve anarþistliðe bir sed ola-bilsin." (S. Nursi, Gençlik Rehberi, s.62-3)Nursi, aslolan yazdýðý kitaplarsa, Kuran ise onuziyaret etmenin, ona baþvurmanýn ne gereðiolduðu þeklinde geliþebilecek sorulara yönelikgeliþtirdiði yanýtta metin (yani RNK) merkezli

1188

MARKSÝST BAKIÞ

Nursi'nin Cumhuriyet'in ilkdöneminde yaþadýðý baskýlarýnaltýndan çok sular aktý; artýkzamanýn ruhunu Nursi ve ben-zeri figürlerin yansýttýðýný söyle-mek abartý olmayacaktýr. Ancakbu deðiþim bir anda vuku bul-madý; Ýslamcýlarýn etkisi artarakgeliþti. Nursi ya da bir baþkasýnýnilham kaynaðý olduðu Ýslam-cýlarýn önü, ilerleyen Türkiye ta-rihi boyunca hep açýk oldu; kimizaman uçlara kayanlar tör-pülense de. Devrimci solun önünükapamak için Ýslamcýlara yolveren Cumhuriyet elitlerininsöylenmeye hiç de hakký yok; bugeliþmenin zeminini önemliölçüde onlar döþedi.

Page 20: Marksist Bakis - 29. Sayı

olmaktan öte kendisi ile kurulan iliþkinin önemine (hattahizmetkarý olduðu yaratýcýnýn gözündeki önemine) vurguyapýlýr: "Sual: …Seni hacatýmýza yarayacak adam zannedipsenin ziyaretine geliyoruz. Bize alimden ziyade bir sahi-bi velayet, sahib-i himmet ve sahib-i kemalat lazým. Eðerhakikat-i hal dediðin gibiyse, ziyaretinize yanlýþ geldik,lisan-ý halleri diyor.Elcevap: Beþ noktayý dinleyiniz, sonradüþününüz. Ziyaretiniz beyhude mi,yoksa faydalý mýdýr, o vakit hükmedi-niz!Nasýl ki bir padiþahýn adi birhizmetkarý ve biçare bir neferi,padiþah namýna feriklere, paþalarahedaya-yý þahanesini ve niþanlarýnýveriyor, onlarý minnettar ediyor. Eðerferikler ve müþirler, 'Bu adi nefereneden tenezzül edip elinden ihsan veniþanlarý alýyoruz?' deseler, maðru-rane bir divaneliktir. Eðer o neferdahi, vazifesinin haricinde müþirekýyam etmezse, kendini ondan yüksekgörse eblehçesine bir divaneliktir.Hem eðer o memnun olan feriklerdenbirisi, müteþekkirane o neferinkulübeciðine tenezzülen misafir gitsekuru ekmekten baþka bulamayan onefer mahcup kalmamak için; o haligören ve bilen padiþah, elbette oneferini mahcup etmemek için mat-bah-ý þahaneden sadýk hizmetkarýnýnmuhterem misafirine tabla gön-derir..." (S. Nursi, Hizmet Rehberi,s.60) Bireyi önceleyen Nursi(!), ne hikmet-tir ki, "Medar-ý Ýbret Bir Mesele"baþlýðý altýnda yazýlarýnda kendi safýn-dan ayrýlanlara ve hatta dostluðunungerektiði gibi davranamayanlarayaratýcýnýn gazabý konusunda uyarýlarda bulunur:"Vehme maruz, fütura düþen bazý dostlarýma kuvve-imaneviyeyi teyid edecek yedi emarenin delaletiyle, sýrfhizmet-i Kur'an'a ait bir ikram-ý rabbaniyi ve birhimayet-i ilahiyeyi beyan etmeye mecburum ki, o zayýfdamarlý bir kýsým dostlarýmý kurtarayým." diye uyarýyordostken düþman olan ya da dostluðu devam ettiði haldedostluðun hakkýný veremeyenlerin baþlarýna gelenlerhakkýnda. "Ýþte bu gibi vukuatlar, çok var. Fakatbazýlarýnýn hatýrlarýný kýrmamak için zikretmiyorum.Bunlar ne kadar zayýf birer emare ise de fakat içtimaýndabir kuvvet hissedilir. Onunla kanaat gelir ki, þahsýmakarþý deðil -çünkü nefsimi hiçbir ikrama layýk görmüyo-rum- belki hizmet-i Kur'an noktasýnda, sýrf o cihette bir

ikram-ý ilahi ve bir himayet-i rabbaniye altýnda hizmetettiðimiz anlaþýlýyor. Dostlarým bunu düþünmeli, evhamakapýlmamalý!.. Madem hizmetkarlýðýma bir ikram-ýilahidir. Ve madem fahre deðil, belki þükre sebeptir." (S.Nursi, Hizmet Rehberi, s.104)

Sonuç Olarak

Nursi'nin Cumhuriyet'in ilk döneminde yaþadýðýbaskýlarýn altýndan çok sular aktý; artýk zamanýn ruhunu

Nursi ve benzeri figürlerin yansýttýðýnýsöylemek abartý olmayacaktýr. Ancakbu deðiþim bir anda vuku bulmadý;Ýslamcýlarýn etkisi artarak geliþti.Nursi ya da bir baþkasýnýn ilham kay-naðý olduðu Ýslamcýlarýn önü,ilerleyen Türkiye tarihi boyunca hepaçýk oldu; kimi zaman uçlara kayanlartörpülense de. Devrimci solun önünükapamak için Ýslamcýlara yol verenCumhuriyet elitlerinin söylenmeye hiçde hakký yok; bu geliþmenin zemininiönemli ölçüde onlar döþedi.Nursi'nin geleneði onun ölümüylesonlanmadý; hatta sonrasýnda daha dagüçlendi. Ancak takipçilerine önderlikedecek bir mirasçýnýn yokluðundageleneðin bir arada tutulmasý mümkünolmadý, çeþitli kollar halinde yoladevam edildi. Kimileri Adalet Partisigibi sað partilerin vazgeçilmezdayanaklarý oldu; kimileri SoðukSavaþ döneminin anti-komünist rüz-garlarýnýn fiþekleyiciliðindeKomünizmle MücadeleDernekleri'nde saf tuttu; neredeysehepsi ABD hattýnýn yýlmaz destekçi-leri oldu. Bu örnekleri ve bugünküsahiplenicileri deðerlendirerek Nursiile devamcýlarý arasýndaki baðlantýnýnniteliðine karar vermeyi okuyuculara

býrakalým; her yaný saran Nursigüzellemeleri karþýsýnda Nursi'nin

eleþtirel deðerlendirmesini yapmakla kendimizi sýnýr-landýralým.

Güneþ Gümüþ

1199

MARKSÝST BAKIÞ

Nursi'nin geleneðionun ölümüyle sonlan-

madý; hatta sonrasýnda dahada güçlendi. Ancak takipçi-lerine önderlik edecek bir

mirasçýnýn yokluðundageleneðin bir arada tutul-

masý mümkün olmadý,çeþitli kollar halinde yola

devam edildi. KimileriAdalet Partisi gibi sað parti-

lerin vazgeçilmezdayanaklarý oldu; kimileriSoðuk Savaþ döneminin

anti-komünist rüzgarlarýnýnfiþekleyiciliðinde

Komünizmle MücadeleDernekleri'nde saf tuttu;

neredeyse hepsi ABD hat-týnýn yýlmaz destekçileri

oldu. Bu örnekleri vebugünkü sahiplenicileri

deðerlendirerek Nursi iledevamcýlarý arasýndaki

baðlantýnýn niteliðine kararvermeyi okuyuculara

býrakalým

Page 21: Marksist Bakis - 29. Sayı

2200

MARKSÝST BAKIÞ

Sevgili Dostlar, Devasa ve korkunç olaylar amansýz bir kuvvetleyaklaþýyor. Ýnsan türü, kaderleri için hayatý öneme

sahip ves ö m ü r g eülkeleri deg i r d a b ý n asürükleyecekbir savaþýnbeklentisi iley a þ ý y o r .B r i t a n y ahükümetinintemsi lc i l e r isanki savaþ,f a þ i z m d e nk o r u n m a s ýg e r e k e n"demokrasi"

ilkeleri içinyürütülecekmiþ gibi anlatýyor. Tüm sýnýflar ve halk-lar faþist saldýrganlarý püskürtmek üzere "barýþçý""demokratik" hükümetleri desteklemeli. Böylece"demokrasi" kurtarýlacak ve barýþ sonsuza deksaðlanmýþ olacak. Bu müjdenin arkasýnda kasýtlý biryalan yatýyor. Eðer Britanya hükümeti gerçektendemokrasinin yeþermesi için kaygýlanýyor olsaydý,bunun varlýðýný gösterecek çok basit bir fýrsat var;hükümetin Hindistan'a tamamen özgürlük tanýmasý-na izin verin. Ulusal baðýmsýzlýk hakký temeldemokratik haklardan biridir. Gerçekte ise Londrahükümeti sömürgelerinin onda biri karþýlýðýndayeryüzündeki bütün demokrasileri teslim etmeyehazýrdýr.Eðer Hindistan halký sonsuza kadar köle olarakkalmak istemiyorsa, o halde insanlýðýn tek düþ-manýnýn faþizm olduðunu ileri süren bu sahte vaiz-leri teþhir etmeli ve reddetmeli. Hitler ve Mussolini,

hiç þüphesiz, emekçilerin ve ezilenlerin en amansýzdüþmanýdýr. Onlar dünyanýn tüm ezilmiþlerinin veemekçilerinin en büyük nefretini hak eden korkunçcellâtlardýr. Fakat onlar, her þeyden önce, sýrtýnabindikleri Alman ve Ýtalyan halklarýnýn düþman-larýdýr. Ezilen sýnýflar ve halklar -Marks, Engels,Lenin ve Liebknecht'in bize öðrettiði gibi- herzaman asýl düþmaný içerde aramalýdýr, kendilerinidoðrudan ezen ve sömürenlere yönelmelidir.Hindistan'da o düþman, hepsinden önce Britanyaburjuvazisidir. Britanya emperyalizminin alaþaðýedilmesi, faþist diktatörler dahil tüm ezenlere müthiþbir tokat indirecektir. Uzun vadede, emperyalistlerbirbirlerinden öz itibariyle deðil, þeklen ayrýlýr.Sömürgelerden mahrum kalmýþ Alman emperya-lizmi, yüzüne faþizmin keskin ve sivri diþleri dýþarýfýrlamýþ korkunç bir maskesini yerleþtirir. Týka basadoymuþ Britanya emperyalizmi, uçsuz bucaksýzsömürgelere sahip olduðundan kýlýç gibi diþlerinidemokrasi maskesi arkasýna gizler. Ancak budemokrasi sadece metropoliten merkez için, met-ropoliten merkezdeki kýrk beþ milyon kiþi için - dahadoðrusu hakim burjuvazi için- söz konusudur.Hindistan yalnýzca demokrasiden deðil, en temel hakolan ulusal baðýmsýzlýktan da mahrumdur. Bu neden-le emperyalist demokrasi, sömürgelerin canýylabeslenen köle sahiplerinin demokrasisidir. FakatHindistan kendi demokrasisini arýyor ve köle sahip-leri için gübre görevi görmeyecek. Faþizme, gericiliðe ve her türden baskýya son ver-mek isteyenler, emperyalizmi alaþaðý etmek zorun-dadýr. Baþka bir yol yok. Öte yandan bu görevbarýþçýl yollarla, uzlaþma ya da vaatlerle yerinegetirilemez. Köle sahipleri, tarihin hiçbir dönemindekölelerini gönüllü olarak azat etmemiþlerdir.Yalnýzca Hindistan halkýnýn ekonomik ve ulusal kur-tuluþ için vereceði gözüpek, kararlý mücadeleHindistan'ý özgürleþtirebilir.

Hindistan ÝþçilerineAçýk Mektup-Lev Troçki-

Page 22: Marksist Bakis - 29. Sayı

Hindistan burjuvazisi devrimci bir mücadeleye öncülüketmeye muktedir deðildir. Britanya kapitalizmine sýkýbaðlarla baðlý ve ona baðýmlýdýr. Özel mülkiyetinin üzeri-ne titremektedir. Kitle korkusuyla durmaktadýr. Bedeli neolursa olsun Britanya emperyalizmi ile uzlaþmanýn yol-larýný aramaktadýr. Hindistanlý kitleleri yukarýdan reform-larla uyuþturmaktadýr. Bu burjuvazinin önderi vepeygamberi Gandhi'dir. Þarlatan bir önder ve sahte birpeygamber! Gandhi ve arkadaþlarý Hindistan'ýn þu aniçinde bulunduðu konumu geliþtirmeyi hedefleyen birteori üretti. Böylece özgürlükler sürekli olarak geniþleye-cek ve Hindistan, barýþçýl reformlar yolunda giderek birDominyon* olacak. Daha sonra, belki tam baðýmsýzlýkbile elde edecek. Bütün bu perspektif, her þeyiyle yan-lýþtýr. Emperyalist sýnýflar sömürge halklarýna olduðu gibiiþçilerine de ödünleri kapitalizminbüyüme dönemlerinde, sömürenlerkarlarýnýn büyüyeceðine kesinkesgüvendiði sürece verirler.Bugünlerde bundan bahsedilemezbile. Dünya emperyalizmi geri-lemede. Tüm emperyalist uluslarýndurumu, aralarýndaki çatýþmagiderek daha da kýzýþýyorken, hergeçen gün zorlaþýyor.Canavarca silahlanma ulusal gelir-lerin gitgide daha fazla payýný yiyipbitiriyor. Emperyalistler ne kendiiþçilerine ne de sömürgelerine, bun-dan böyle, kayda deðer bir ödünverebilir. Aksine, daha da barbarcabir sömürüye baþvurmak zorundakalýrlar. Bu, açýkça, kapitalizmincan çekiþmesinin ifadesidir. Londrahükümeti sömürgelerini, pazarlarýnýve imtiyazlarýný Almanya, Ýtalya veJaponya'dan korumak için milyonlar-ca insaný kurþun yaðmuruna tutmayahazýr duruyor. Aklýný peynir ekmekle yemeden, bu açgözlü ve vahþi finans oligarþisinin Hindistan'ý gönüllüolarak özgürleþtireceðine bel baðlamak mümkün müdür? Adýna Ýþçi Partisi denilen bir partinin hükümetininTory** hükümetinin yerini alabileceði doðrudur. Ancakbu, hiçbir þeyi deðiþtirmeyecektir. Ýþçi Partisi sömürgelermeselesinde Tory'lerden hiçbir þekilde -tüm geçmiþ veþimdiki programýnda görülebileceði gibi- ayrýlmaz. ÝþçiPartisi, gerçekte, iþçi sýnýfýnýn deðil sadece Britanyalý iþçibürokrasisinin ve iþçi aristokrasisinin çýkarlarýný savun-maktadýr. Bu tabaka, burjuvazinin sömürgelerini, hepsin-den önce Hindistan'ý, acýmasýzca sömürmesinden dolayý,aðýz sulandýran lokmalarý önüne atabildiði kesimdir.Britanya iþçi bürokrasisi - Ýþçi Partisinde olduðu gibisendikalarýn içinde- sömürgelerin sömürülmesiyledoðrudan iliþkilidir. Hindistan'ýn kurtuluþunu düþünmekiçin en ufak bir arzu duymamaktadýr. Tüm bu baylar -

Major Atlee, Sir Walter Citrine & Co.- her an Hindistanhalkýnýn devrimci hareketini, Hitler ve Mussolini'yedestek diyerek "hainlik" olarak yaftalamaya ve baský içinaskeri önlemlere baþvurmaya hazýrdýrlar.Komünist Enternasyonal'in bugünkü politikasý hiçbirþekilde üstün deðildir. Hiç þüphesiz, yirmi yýl önceÜçüncü, ya da Komünist, Enternasyonal gerçek birdevrimci örgüt olarak kurulmuþtu. En önemli görev-lerinden bir tanesi sömürge halklarýnýn özgürlüðünekavuþmasýydý. Ancak bugün bu programdan geriyesadece hatýrasý kaldý. Komünist Enternasyonal'in lider-leri, çoktandýr, Sovyet iþçi sýnýfýný boðan ve yeni bir aris-tokrasiye dönüþen Moskova bürokrasisinin yalnýzca biraygýtý haline geldi. Birçok ülkenin -Hindistan dahil-komünist partisinin saflarýnda hiç þüphesiz çok sayýda

samimi iþçi, öðrenci vs. var; fakat bu,Komintern politikalarýný düzeltmi-yor. Nihai söz, ezilenlerin deðilSSCB'nin yeni aristokrasinin çýkar-larýnca yönetilen Kremlin'e ait. Stalin ve onun kliði, emperyalistiktidarlarla ittifak adýna,sömürgelerin kurtuluþu devrimciprogramýný tamamen terk etti. Bu,Stalin'in partisinin Moskova'dakison kongresinde, bu yýlýn Mart ayýn-da, Komintern'in liderlerinden birisiolan Manuilski tarafýndan açýkçabeyan edildi: "Komünistler, faþistiktidarlar tarafýndan köleleþtirilmiþuluslarýn kendi kaderlerini tayinhakkýnýn gerçekleþmesi içinmücadelesini en önde yürütürler.Onlar Avusturya… Südetler böl-geleri… Kore, Formosa,Habeþistan… için özgür kendi

kaderini tayin hakký isterler." Peki yaHindistan, Hindiçin, Nijerya ve Ýngiltere

ve Fransa'nýn diðer sömürgeleri? Komintern temsilcileribu soruya þöyle cevap vermektedir: "Komünistler,emperyalist iktidarlarýn sözde burjuva demokratik devlet-lerinden sömürgelerdeki emekçilerin yaþam standart-larýnýn derhal esaslý bir þekilde geliþtirilmesini vesömürgelere geniþ demokratik hak ve özgürlüklerinsömürgelere verilmesini talep eder." (Pravda, Sayý No.70,Mart 12,1939) Diðer bir deyiþle, Ýngiltere ve Fransasömürgeleriyle ilgili olarak Komintern, tamamen,Gandhi'nin pozisyonunu ve genel anlamda uzlaþmacýsömürge burjuvazisinin pozisyonunu almýþtýr.Komintern, Hindistan'ýn baðýmsýzlýðý için devrimcimücadeleyi tamamen terk etmiþtir. Britanya emperyaliz-mi tarafýndan Hindistan'a "demokratik özgürlükler" "ve-rilmesini" (elleri ve dizleri üstünde) "talep" etmektedir."Sömürgelerdeki emekçilerin yaþam standartlarýnýn der-hal esaslý bir þekilde geliþtirilmesi" sözcükleri özellikle

2211

Faþizme, gericiliðe veher türden baskýya son

vermek isteyenler, emperya-lizmi alaþaðý etmek zorun-

dadýr. Baþka bir yol yok. Öteyandan bu görev barýþçýlyollarla, uzlaþma ya da

vaatlerle yerine getirilemez.Köle sahipleri, tarihin hiçbirdöneminde kölelerini gönüllü

olarak azat etmemiþlerdir.Yalnýzca Hindistan halkýnýnekonomik ve ulusal kurtuluþiçin vereceði gözüpek, kararlý

mücadele Hindistan'ýözgürleþtirebilir.

MARKSÝST BAKIÞ

Page 23: Marksist Bakis - 29. Sayı

asýlsýz ve gülünçtür. Kangrenli, gerileyen ve daðýlmaktaolan modern kapitalizm, metropol merkezlerinde yaþayaniþçilerin durumlarýný gittikçe kötüleþtirmek zorundakalýyor. O halde, kendi dengesini saðlamak için hayatýnsuyunu çýkarmak durumunda kaldýðý sömürge emekçi-lerinin durumunu nasýl iyileþtirebilir? Sömürgelerdekiemekçi kitlelerin koþullarýnýn iyileþmesi yalnýzcaemperyalizmin tamamen alaþaðý edilmesine doðru iler-lenmesiyle mümkündür.Ancak Komünist Enternasyonal artýk bu ihanet yolununda ilerisine gitti. Komünistler, Manuilski'ye göre, "faþiz-mi yenmek için … ayrýlma hakkýnýn tanýnmasýný ikinciplana atarlar". Diðer bir deyiþle, Ýngiltere ve Fransa'nýnsömürgeler üzerine savaþmasý durumunda Hindistanhalký hali hazýrdaki köle sahiplerini yani Britanyaemperyalistlerini desteklemeliler. Bu demektir ki, kan-larýný kendi özgürlükleri içindeðil, Hindistan üzerindeki"Metropol"ün hükümranlýðýnýkorunmasý için dökmelidir. Ve bualçaklar, adice Marks veLenin'den alýntý yapma cüretinigösteriyorlar! Gerçek þu ki öðret-menleri; yeni bürokratik aris-tokrasinin baþý, Bolþevik Parti'ninkasabý, iþçi ve köylülerin celladýolan Stalin'den baþkasý deðil.

***Stalinistler "Halk Cephesi" for-mülü ile Britanya, Fransa ve ABDemperyalizmine hizmetkarlýk

politikasýný örtüyorlar. Halkla nasýl da alay ediyorlar!"Halk Cephesi" yalnýzca, özünde proletarya ve burjuvaziarasýndaki ittifaka dayalý bir sýnýf iþbirliði olan, o eskipolitikanýn yeni adýdýr. Böylesi her ittifakta liderlikdeðiþmez bir þekilde sað kanadýn eline, yani mülk sahibisýnýfýn ellerine geçmekte. Hindistan burjuvazisi, dahaönce belirtildiði üzere, savaþ deðil barýþçý bir at pazarlýðýistiyor. Burjuvazi ile ittifak, proletaryayý emperyalizmekarþý devrimci mücadeleden vazgeçmeye götürür. Ýttifakpolitikasý; bir noktada yerinde saymak, savsaklamak,yanlýþ umutlar beslemek, içi boþ manevra ve entrikalarakatýlmak anlamýna gelir. Bu politikanýn sonucu olarak;

köylülük proletaryaya sýrtýný dönerken hayal kýrýklýðýkaçýnýlmaz þekilde emekçi kitleler arasýna yerleþiyor vekayýtsýzlýða düþüyorlar. Alman devrimi, Avusturya devri-mi, Çin ve Ýspanya devrimleri ittifak politikasý sonucun-da can verdi[1]. Ayný tehlike, Stalinistlerin "HalkCephesi" maskesi altýnda proletaryayý burjuvaziye tabikýlma politikasýný kabul ettirdiði Hindistan devrimini detehdit ediyor. Bu, eylem halinde, devrimci bir köylü prog-ramýn, iþçileri silahlandýrmanýn, iktidar mücadelesinin vedevrimin reddine iþaret eder. Hindistan burjuvazisinin kendisini Büyük Britanya'nýndespotik hükümranlýðýna karþý mücadele etme yolunda encýlýz þekilde dahi olsa adým atmaya zorlanýyor bulmasýdurumunda, proletarya çok doðal olarak böyle bir adýmýdestekleyecektir. Ancak, kendi yöntemleri ile destekleye-cektir; güç iliþkilerine ve koþullara baðlý olarak kitlesel

mitingler, cesur sloganlar, grevler,gösteriler ve daha kararlý mücadeleeylemleriyle. Tam olarak bunuyapmak için proletaryanýn elleriboþ olmalýdýr. Proletarya için bur-juvaziden mutlak baðýmsýzlýk, herþeyden öte, Hindistan nüfusununçoðunluðunu oluþturan köylülüküzerine etkide yaratabilmek içinzorunlu. Yalnýzca proletarya cesurbir devrimci toprak programýnýgeliþtirmeye; on milyonlarcaköylüyü uyandýrýp hareketegeçirmeye ve onlara hem yerlibaskýcýlara hem de Britanyaemperyalizmine karþý mücadelede

öncülük etmeye muktedirdir. Ýþçilerin ve yoksul köylü-lerin ittifaký Hindistan devriminin nihai zaferini garan-tileyebilecek tek dürüst ve güvenilir ittifaktýr.

***Barýþ döneminin bütün meseleleri tüm gücünü savaþzamaný da muhafaza edecek, ancak daha da keskin birifade ile donanarak. Her þeyden önce, sömürgelerinsömürüsü oldukça yoðunlaþacak. Metropol merkezleri,sömürgelerden sadece gýda maddesi ve hammaddeylepompalamayacak; savaþlarda efendileri için ölmek üzeremuazzam sayýda sömürge kölesini de seferber edecek. Busýrada, sömürge burjuvazisi burnunu savaþ yemliðininderinlerine daldýracak ve vatanseverlik ve karlar namýna,doðal olarak muhalefetinden vazgeçecektir. Gandhi çok-tandýr bu politika için zemin hazýrlýyor. Bu beyefendilergürültü koparmaya devam ediyor: "Savaþ bitene kadarsabýrla beklemeliyiz -ve ondan sonra Londra bizi yardým-larýmýz için ödüllendirecek." Gerçek þu ki emperyalistlersavaþýn yýkýmý ve zararý sonrasýnda ülkelerini eski duru-muna döndürmek için hem kendi ülkelerindeki hem deözellikle sömürgelerdeki emekçilerin sömürüsünü ikiyehatta üçe katlayacaktýr. Bu koþullarda metropol merkez-lerinde yeni toplumsal reformlardan ya da sömürgelerde

2222

ÝÝnnggiilltteerree vvee FFrraannssaa ssöömmüürrggeelleerriiyyllee iillggiillii oollaarraakkKKoommiinntteerrnn,, ttaammaammeenn,, GGaannddhhii''nniinn ppoozziissyyoonnuunnuu vveeggeenneell aannllaammddaa uuzzllaaþþmmaaccýý ssöömmüürrggee bbuurrjjuuvvaazziissiinniinnppoozziissyyoonnuunnuu aallmmýýþþttýýrr.. KKoommiinntteerrnn,, HHiinnddiissttaann''ýýnnbbaaððýýmmssýýzzllýýððýý iiççiinn ddeevvrriimmccii mmüüccaaddeelleeyyii ttaammaammeenntteerrkk eettmmiiþþttiirr...... KKöölleelliiððiinn ççiiffttee zziinncciirrlleerrii;; þþaayyeettHHiinnddiissttaannllýý kkiittlleelleerr GGaannddhhii''nniinn,, SSttaalliinniissttlleerriinn vveeddoossttllaarrýýnnýýnn ppoolliittiikkaallaarrýýnnýý iizzlleerrlleerrssee ssaavvaaþþýýnnkkaaççýýnnýýllmmaazz ssoonnuuccuu bbuu oollaaccaakkttýýrr..

MARKSÝST BAKIÞ

Page 24: Marksist Bakis - 29. Sayı

özgürlüklerin verilmesinden dahi söz edilemez. Köleliðinçifte zincirleri; þayet Hindistanlý kitleler Gandhi'nin,Stalinistlerin ve dostlarýnýn politikalarýný izlerlersesavaþýn kaçýnýlmaz sonucu bu olacaktýr.Ancak savaþ, diðer sömürgelere ve Hindistan'a çifte köle-lik deðil, aksine tamamen özgürlük getirebilir: Bunun tekkoþulu ise doðru bir devrimci politikadýr. Hindistan halký,baþlangýç olarak kaderlerini Britanya emperyalizmindenayýrmalýdýrlar. Ezenler ve ezilenler siperin karþýttaraflarýnda dururlar. Herhangi bir köleciye yardým yok!Aksine, savaþýn beraberinde getireceði devasa zorluklar-dan tüm yönetici sýnýflara indirilebilecek ölümcül birdarbe olarak faydalanýlmalýdýr. Demokratik ya da faþistmaske giymiþ emperyalist beyefendilere aldýrmaksýzýntüm ülkelerdeki ezilen sýnýflarýn ve halklarýn yapmasýgereken budur.Böyle bir politikayý hayata geçirmek için, kendisini pro-letaryanýn öncüsü olarak konumlandýran bir devrimciparti gereklidir. Böyle bir parti henüz Hindistan'da bulun-muyor. Dördüncü Enternasyonal bu partiye programýný,deneyimini ve iþbirliðini öneriyor. Bu partinin temel þart-larý; emperyalist demokrasiden, Ýkinci ve ÜçüncüEnternasyonal'den ve Hindistan burjuvazisinden tama-men baðýmsýzlýktýr. Bir dizi sömürge ve yarý sömürge ülkede DördüncüEnternasyonal'in seksiyonlarý çoktan vardýr ve baþarýlýgeliþmeler kaydetmiþtir. Bunlardan ilki ise tartýþmasýz birþekilde Fransýz emperyalizmine ve "Halk Cephesi"aldatmacasýna karþý uzlaþmaz bir mücadele yürütenFransýz Hindiçini'ndeki seksiyonumuzca gerçekleþti-rilmiþtir. Saigon iþçilerinin gazetesinde (The Struggle -La Lutte), 7 Nisan 1939'da, þöyle yazýldý; "Stalinist lider-ler ihanet yolunda bir adým daha attý. Devrimcimaskelerini çýkarttýðýmýzda, emperyalizmin þampiyonlarýhaline geliyorlar ve açýkça ezilen sömürge halklarýnýnkurtuluþuna karþý konuþuyorlar." Cesur devrimci poli-tikalarý sayesinde Dördüncü Enternasyonal üyesi Saigonproleterleri; yönetici partive Stalinistlerin bloðunakarþý bu yýlýn Nisan ayýnda-ki sömürge konseyi seçim-lerde parlak bir zaferkazandý. Ayný politika, BritanyaHindistaný'nýn ileri bilinçliiþçileri tarafýndan da izlen-melidir. Sahte umutlarý fýr-latýp atmalý ve yanlýþarkadaþlarý defetmeliyiz.Yalnýzca kendimize, kendidevrimci gücümüze belbaðlamalýyýz. Ulusalbaðýmsýzlýk, baðýmsýz birHindistan cumhuriyeti,mücadelesi ayrýþtýrýlamaz

bir þekilde tarým devrimi, bankalarýn ve tröstlerin ulusal-laþtýrýlmasý, ülkenin hayat standardýnýn yükselmesini veemekçi kitlelerin kendi kaderlerinin efendileri olmasýnýhedefleyen bir dizi ekonomik tedbirle birleþmektedir.Yalnýzca, köylülükle ittifak halindeki proletarya bugörevleri gerçekleþtirmeye muktedirdir. Ýlk döneminde devrimci parti, þüphesiz küçük bir azýnlýk-tan oluþacaktýr. Diðer partilerin aksine, yine de durumunaçýk bir muhasebesini yapmalý ve yüce amaçlarýna doðrukorkusuzca yürümelidir. Tüm sanayi merkezlerinde veþehirlerde Dördüncü Enternasyonalin bayraðý altýndaduracak iþçi gruplarý kurmak zaruridir. Sadece tamanlamýyla proletaryanýn safýna geçmiþ olan entelektüel-lerin bu gruplara girmesine izin verilmelidir. Sekter þek-ilde kendi içine dönmeye yabancý olan devrimci iþçiler -Marksistler, sendikalar, eðitim topluluklarý, SosyalistParti Kongresi ve genel olarak diðer tüm kitle örgüt-lerinin çalýþmalarýna aktif olarak katýlmalýdýr. Her yerdeaþýrý sol kanat olarak kalýrlar; her yerde eylemde cesaretörneði olurlar; her yerde iþçilere, köylülere ve devrimcientelektüellere sebatkar ve yoldaþça bir tavýrla program-larýný açýklarlar. Yaklaþan olaylar, Hindistanlý BolþevikLeninistlere, kitlelere kendi yollarýnýn doðruluðunuortaya koymak konusunda yardýmcý olacaktýr. Parti hýzlabüyüyecek ve tavýnda dövülecektir. Hindistan'ýn kurtu-luþu için verilecek olan devrimci mücadelenin DördüncüEnternasyonal bayraðý altýnda geliþeceðine olan sarsýl-maz umudumu ifade etmeme izin veriniz.

En içten devrimci selamlarýmla,Lev Troçki

Coyoacan, Meksika25 Temmuz 1939

[1] 1925-1927 Çin Devrimi deneyimi Hindistan içindoðrudan en önemli deneyimlerden biri. Hindistanlý

devrimcilere Harold Isaacs’ýnmükemmel kitabý ÇinDevrimi’nin Trajedisi’ni içtenlik-le tavsiye ederim.

---*1947'den önce BritanyaÝmparatorluðu'na ve imparatorunabaðlý, ancak iç ve dýþ iliþkilerindeözerk devletleri anlatmak için kul-lanýlan bir terim.(Çeviren notu)** Büyük Britanya Ýmparator-luðu'nda 1678-1834 yýllarý arasýn-da faaliyet gösteren monarþi yan-lýsý muhafazakar parti.(ç.n)

Çeviri: Marksist Bakýþ

2233

MARKSÝST BAKIÞ

Savaþ, diðer sömürgelere ve Hindistan'a

çifte kölelik deðil, aksine tamamen

özgürlük getirebilir: Bunun tek koþulu

ise doðru bir devrimci politikadýr.

Hindistan halký, baþlangýç olarak

kaderlerini Britanya emperyalizminden

ayýrmalýdýrlar. Ezenler ve ezilenler

siperin karþýt taraflarýnda dururlar.

Herhangi bir köleciye yardým yok!

Aksine, savaþýn beraberinde getireceði

devasa zorluklardan tüm yönetici

sýnýflara indirilebilecek ölümcül bir

darbe olarak faydalanýlmalýdýr.

Demokratik ya da faþist maske giymiþ

emperyalist beyefendilere aldýrmaksýzýn

tüm ülkelerdeki ezilen sýnýflarýn ve

halklarýn yapmasý gereken budur.

Page 25: Marksist Bakis - 29. Sayı

2244

MARKSÝST BAKIÞ

Marksist Bakýþ: Öcalan ile devletarasýnda yürütülen müzakerelerneticesinde PKK gerillalarý TCsýnýrlarý dýþarýsýna çekilmeyebaþladýlar. Bu anlamýyla son Kürtisyanýnda kritik bir dönemeçtengeçildiðini söyleyebiliriz. Diðertaraftan emek cephesinde saðdanya da soldan gelen reflekslerle busürece karþý ciddi þüpheler olduðugözlemleniyor. Sizce emekçiler vedevrimcilerin bu sürece yaklaþýmýnasýl olmalýdýr? Aynur Akman: Devrimcilerinulusal sorundaki ilkesel yak-laþýmý, ezilen uluslarýn kendikaderini tayin hakkýnýn (UKKTH)

savunulmasýdýr. Bunun dýþýnda Kürt sorunundadevrimciler çok kanlý geçen on yýllar boyuncaaskeri çözüme karþý çýkarak müzakere masasýnýiþaret etmiþlerdir. Dolayýsýyla Öcalan ile devletarasýnda yürütülen pazarlýklarý bu genel çerçevedeele almamýz gerekir. "Kürt ulusal hareketi dahafazlasýný istemeliydi" türünden beðenmeme tutu-mu, ikameci bir tavýrla, Kürtler adýna, onlarýn ta-lepleri ve istekleri adýna konuþmak anlamýna gelirki bu bizim iþimiz deðildir. Neticede, bu kavgayýveren onlardýr, büyük bedeller ödeyen onlardýr.Kazanýmlarý yeterli görmeyerek ulusal ayrýlýklarýkýzýþtýrmak Marksistlerin iþi olamaz.Marksist Bakýþ: Peki, Kürt ulusal hareketinin busüreçte daha fazla saða kaydýðý ve AKP ile bir çeþitkazan kazan iliþkisine girdiði eleþtirileri var. Busürece iliþkin eleþtirel tutum nerede baþlar neredebiter?Aynur Akman: Bu tarz eleþtirilerin bir haklýlýkpayý var. Gerçekten de Kürt ulusal hareketindeözellikle son süreçte bariz bir saða kayýþ olduðusöylenebilir. Bu noktalar da eleþtirilmeli zaten.Yani müzakere sürecini ezilen Kürt halkýnýn irade-si þeklinde deðerlendirirken eleþtiriden kaçmakþeklinde bir tutum söz konusu olamaz. ÖrneðinAKP ile sizin de deðindiðiniz olasý bir kazan kazanittifaký oluþursa devrimciler bunu onaylamayacak-lardýr. AKP'nin iktidarýný saðlamlaþtýrmasý,toplumdaki bütün ezilen kesimler için büyük birtehdittir. Otoriterleþme eðiliminin Kürtlere uzan-mayacaðýný düþünenler büyük yanýlgýiçerisindedirler. Yeni anayasa konusunda yürütülenpazarlýklarda emekçi sýnýflarýn aleyhine gerçek-leþebilecek konularda da devrimciler eleþtirel bir

Müzakere SüreciÜzerine Bir

Röportaj

AKP, Kürt ulusal

hareketi için

güvenilecek bir aktör

deðil, hiç olmadý da.

AKP’nin 2014’ten

itibaren baþlayan

kritik seçim sürecini

atlatmak için yeni bir

oyalamasý ile mi

karþý karþýyayýz

korkusu haklý bir

korkudur.

Madalyonun diðer

yüzündeyse TC için

Kürt sorununda

silahlý çözüm

konusunda denizin

bittiði gerçeði var.

Page 26: Marksist Bakis - 29. Sayı

tutum takýnmalýdýrlar. Marksist Bakýþ: Bu noktada bir eleþtirel destekten sözedilebilir sanýrým. Peki kendi içerisinde gerilimli bir çizgiolmayacak mý bu? Özellikle reel politikadaki hassas den-geler gözetildiðinde, yeni anayasa tartýþmasý gibi. Aynur Akman: Haklýsýnýz, ama bu, yeni bir þey deðil.Eleþtirel destek meselesindeki gerilim, ulusal sorunundoðasýndan kaynaklanýyor. Bir tarafta ezilen bir halkýnhaklý isyaný var, diðer tarafta ise bu hareket ulusal birhareket ve Marksist ilkesellik temelinde davranmayacak-týr. Bir kere, ulusal hareket, doðasý gereði ulus içerisinde-ki farklý sýnýflara hitap etmek durumundadýr. Bir yandanda konjonktüre göre hareket edecektir. 1970'lerdekiulusal hareketlerle 1990'lar ve sonrasýndaki hareket, poli-tik çizgi olarak epey farklý yerlerdedir. Bugün bahsigeçen saða kayma da Türkiyeve Ortadoðu'daki dönemingetirisiyle, güçler dengesiylealakalýdýr. BDP'liler ODTÜya da SBF'ye geldiklerinde,dikkat edecek olursanýz, çoksol bir tonda konuþuyorlar.Neden? Tüm Türkiye'desosyalistler ayný etkiyigösterebilse Kürt ulusalhareketi de saða deðil solakayacaktýr. Bu noktada ulusalhareketin doðasýný anlama-yarak onu kýzýla boyayanlar,ya da siyasi baðýmsýzlýðýnýKürt ulusal hareketi lehinekaybetmiþ olanlar zor durum-da kalýyorlar. Ama neticedeKürt ulusal hareketi kýzýl birhareket deðildir. Kýzýl birhareket olmasýný da boþunabeklememek ve yanýlsamayaratmamak lazým. Diðertaraftan ulusal hareket ezilenKürt halkýnýn haklý davasýnýifade etmektedir. Ýþte, burasýgerilimli bir noktadýr veeleþtirel destek tavrýnýnkarþýlýðý da burada baþlamak-tadýr. Marksist Bakýþ: Kemalist refleksler de bu süreçte birhayli ön plana çýktý…Aynur Akman: Evet. Kemalizm þemsiyesi aslýnda birhayli geniþ. Ulusalcý kanat, AK-PKK gibi söylemleresarýlmýþ durumda örneðin. Bu kesim AKP'ye karþýbiriken, sokaklara taþmakta olan enerjiyi gerici fikir-leriyle zehirlemekle meþgul. Kemalizmin etkisindekidaha soldaki örnekler ise, ki bu cenah kendisine komünistya da devrimci diyenlere kadar uzanabiliyor, UKKTH'ný

tanýmamalarýný haklý göstermek için bu süreçten gereklibahaneleri elde etmiþ oluyorlar. Yani uluslarýn kendikaderini tayin hakkýný hiçbir zaman benimsememiþ olanbazý kesimler, bahsini ettiðimiz saða kayma sürecindensol bir duruþ elde etmek için fýrsatçý bir tavýr içine girmiþoluyorlar. Marksist Bakýþ: Peki biraz sürece odaklanýrsak;PKK'nin sýnýr dýþýna çýkmasý gibi son derece önemli biradým karþýlýðýnda AKP iktidarýnýn, en azýndan þimdilik,pek de ileriye doðru bir adým atmadýðýný görüyoruz. Enazýndan, KCK tutuklularýnýn hafif hafif tahliye edilmesidýþýnda, henüz somutlaþan bir þey yok. Bunu nasýl yorum-layacaðýz?Aynur Akman: Kürt ulusal hareketi adýna inisiyatifÖcalan'dan geliyor. Böyle olunca da hareket Öcalan'ýn

talimatlarýna mutlak þekildeuyacaktýr. Müzakerelerdeneyin üzerinde anlaþýldýðýnadair çok az ip ucu var. Yenianayasa -ki bunun içerisindeKürtçe eðitim ve yerel yöne-timlerin güçlendirilmesiönem kazanýyor- ileÖcalan'ýn kaderinin bir haylibelirleyici olduðunu söyleye-biliriz. Ama Öcalan'ýn sonmüzakere sürecindekimanevrasýnda uluslararasýsüreçlerin etkisinin belirleyi-ci olduðu anlaþýlýyor. Sondöneme kadar PKK, TC ilesavaþta iken Ýran ve Suriyeile çatýþmasýzlýk politikasýizliyordu. Ama bu süreçleberaber bu durum tersinedönmekte. Yani Ortadoðu'dataraflarýn saflarýnýnetleþtirdiði, diþe diþ birçatýþma içerisinde olduðu birsüreçte PKK kavga ettiðihasýmlarýný deðiþtiriyor. YaniTC ile barýþ süreci oluþturu-lurken Suriye ve Ýran'la çatýþ-malý bir döneme giriliyor.Öcalan, Ortadoðu'da her

þeyin deðiþmeye namzet olduðu bir atmosferde kaybedentarafta olmak istemedi. Üstelik Suriye'de kendi kuzeyIrak'ýný yaratma potansiyeli var. O bölgede daha güçlü birmevcudiyet içerisinde olmak isteyecektir. Unutmamakgerekir ki PKK uluslararasý bir oyuncu ve Öcalan'ýn enbüyük baþarýlarýndan birisi Ortadoðu dengelerini iyi oku-masýnda yatýyor. Kýsacasý Öcalan'ýn kimileri için þaþýrtýcýderecede çýtayý aþaðý çekmesinde uluslararasý süreçlerinetkisi epey büyüktür. Burada ulusal hareketlerin

2255

MARKSÝST BAKIÞ

Devrimcilerin ulusal sorundaki ilke-sel yaklaþýmý, ezilen uluslarýn kendi

kaderini tayin hakkýnýn savunul-masýdýr. Bunun dýþýnda Kürt soru-

nunda devrimciler çok kanlý geçen onyýllar boyunca askeri çözüme karþýçýkarak müzakere masasýný iþaretetmiþlerdir. Dolayýsýyla Öcalan iledevlet arasýnda yürütülen pazarlýk-larý bu genel çerçevede ele almamýzgerekir. "Kürt ulusal hareketi daha

fazlasýný istemeliydi" türündenbeðenmeme tutumu, ikameci birtavýrla, Kürtler adýna, onlarýn

talepleri ve istekleri adýna konuþmakanlamýna gelir ki bu bizim iþimiz

deðildir. Neticede, bu kavgayý verenonlardýr, büyük bedeller ödeyen

onlardýr. Kazanýmlarý yeterligörmeyerek ulusal ayrýlýklarý

kýzýþtýrmak Marksistlerin iþi olamaz.

Page 27: Marksist Bakis - 29. Sayı

doðalarýnda bulunan pragmatizmle karþýlaþýyoruz. Marksist Bakýþ: Peki, Kürt hareketi sizin deyiþinizleçýtayý bu kadar aþaðý çekiyorken AKP'ye ne kadar güve-nilebilir? Son süreçte AKP kurmaylarýnýn"cehenneme gitsinler" türünden çokpevasýz söylemlere baþvurduðu görülü-yor. Aynur Akman: AKP, Kürt ulusal hareketiiçin güvenilecek bir aktör deðil, hiçolmadý da. Biliyorsunuz 2014'ten itibarenseçim sürecine giriliyor. AKP, zaten herseçim dönemine çatýþmasýzlýk ortamýiçerisinde girmeye özen gösterdi. Buanlamýyla bu kritik dönemeci atlatmakiçin yeni bir oyalama ile mi karþýkarþýyayýz korkusu haklý bir korkudur.Nitekim, bir yandan da Kürt illerine birsürü yeni karakol inþa ediliyor. Bu haklýkorku, madalyonun bir yüzü.Madalyonun diðer yüzündeyse TC içinKürt sorununda silahlý çözüm konusundadenizin bittiði gerçeði var. Kürt ulusalhareketine tabiri caizse kazýk atacaksýnýz,sonrasýndaysa yeniden silahlar konuþa-cak. 2012'nin büyük olaylarýný bir hatýr-layacak olursak… Bir tarafta Þemdinli'devur-kaç'tan vur-kal'a dönen bir stratejiizlenmiþti ki Þemdinli þehir merkezinegirilmesi durumunda Suriye benzerigörüntüler ortaya çýkacaktý. Diðertaraftan açlýk grevleri ile büyük kentlersarsýlmaya baþlamýþtý. Çeþitli mahalle-lerde etnik çatýþmalar hýzlanýyordu. KCKtutuklularý 10 binleri bulsa da istenensonuç alýnamýyordu… Kýsacasý TCaçýsýndan silahlý çözümün gideceði birmecra kalmamýþtý. Yani, müzakere sürecibir AKP projesi olmanýn dýþýnda birdevlet siyasetidir. Ayrýyeten AKP'ninkeyfi davranmasýný engelleyen ulus-lararasý koþullar da çok güçlü bir et-kendir. Emperyalist kapitalist sisteminbüyük krizi, savaþlar ve iç savaþlarýnþekillendirdiði tarihi koþullarda AKP,Kürt ulusal hareketi ile bu arada Barzaniile ittifak kurarak savunma durumundansaldýrý durumuna geçmek istiyor.Kýsacasý meselenin büyüklüðü, AKP'ninkeyfiyet ve küçük hesaplarýnýn sýnýrlarýnýzorlamakta. Marksist Bakýþ: Suriye konusundaPYD'nin çatýþmalara daha aktif katýldýðýný görüyoruz. Aynur Akman: Suriye sahasý, farklý emperyal bloklarýnsaflarýný netleþtirdikleri ve adeta güçlerini test ettikleri bir

arenaya dönüþtü. Burada koþullar PKK'yi de tarafýnýseçmesi için zorlamaktaydý. PYD'nin Suriye'deki içsavaþta tarafsýz kalmasý esas olarak Esad'ýn iþine geliyor-

du. Ama gördüðümüz gibi Kürt ulusalhareketi pozisyonunu yeniden þekil-lendiriyor. Gelgelelim bu hesaplarOrtadoðu'nun bütün halklarý için yak-laþan tehlikeye cevap veremez. ABDönderliðindeki blok Ortadoðu'da birmezhep savaþý örgütlemekle meþgul.Suriye'de etnik ve mezhepsel temizlik,soykýrým boyutlarýna bile ulaþabilir.Nitekim çatýþmalardan Kürt siviller deartýk muazzam þekilde etkileniyorlar.Ýsrail'den Suriye'ye gelecek þiddetlisaldýrýlar bölgesel bir savaþý tetikleye-bilir. Zira Suriye kendisini cevap vermekzorunda hissederse Ýsrail'in topyekünyüklenmesi söz konusu olabilir. SüreceÝran da dahil olabilir vs. Yani, emperya-list kapitalist projeler, bütün halklaraetnik temizlik, kan ve göz yaþýndan baþkabir þey vaad etmiyor. Kan ve göz yaþýylayýkanan Ortadoðu'nun emekçi halklarýiçin tek çözümse sosyalist Ortadoðuhedefidir. Bu da en baþta din ve etnikköken ayrýmýna dayanmayan enternas-yonalist bir örgütlenmenin Ortadoðuçapýnda yaratýlmasýný gerekli kýlmaktadýr.Ýþçi ve emekçilerin devrimci Marksistalternatifi tarih sahnesine çýkmadýðýsürece genel tablo deðiþmeyecektir. O damaalesef halklarýn birbirlerini gýrtlakla-masýdýr.

2266

MARKSÝST BAKIÞ

Müzakeresürecini ezilenKürt halkýnýn

iradesi þeklindedeðerlendirirken

eleþtiriden kaçmakþeklinde bir tutum

söz konusu olamaz.Örneðin AKP ile

sizin de deðindiðinizolasý bir kazankazan ittifaký

oluþursa devrimcilerbunu onaylamaya-caklardýr. AKP'nin

iktidarýnýsaðlamlaþtýrmasý,toplumdaki bütünezilen kesimler içinbüyük bir tehdittir.

Otoriterleþmeeðiliminin Kürtlereuzanmayacaðýný

düþünenler büyükyanýlgý içerisin-dedirler. Yeni

anayasa konusundayürütülen

pazarlýklardaemekçi sýnýflarýn

aleyhinegerçekleþebilecek

konularda dadevrimciler eleþtirel

bir tutumtakýnmalýdýrlar.

Page 28: Marksist Bakis - 29. Sayı

2277

MARKSÝST BAKIÞ

Balkan Savaþlarýnýn 100. yýlýný aþarken, 20. yüzyýlýn enbüyük trajedilerinin yaþandýðý bu coðrafya yeniden hatýr-lanmayý fazlasýyla kâh ediyor. Bakanlarda 90'lý yýllarboyunca milyonlarca insanýn hayatýný karartan, milliyetçiradikalizmin varacaðýürkütücü boyutlarý yenidenhatýrlatan ve etnik pro-vokasyonlarýn bölgedenasýl kapanmaz bir yaraaçabileceðini gösteren sah-neler bugün yaný baþýmýz-da tekrar sergileniyor.Balkanlar ve özel olarakYugoslavya bütün biryüzyýlýn çeliþkileriniyüzyýl sonuna dek taþý-maya çabalarken, yýkýmoldukça korkunç oldu veburadan insanlýk adýna olum-lu bir sonuç ortaya çýkmadý.Soðuk Savaþ'ta SSCB ile mesafeli bir "sosyalizm" örneðiolarak sunulan Yugoslavya'nýn daðýlmasý ve bunun büyükbir iç savaþ eþliðinde gerçekleþmesi en fazla küreselleþ-menin pazarlayýcýlarýný sevindirmiþti. Yugoslavya'dabarýþ adýna sahneye giren bütün oyuncular yangýna ben-zinle müdahale etmekten baþka bir amaç gütmediler.Bölgenin dini ve etnik çeþitliliði çatýþmalarý körükle-menin önemli bir aracý haline geldi.

Eski Çaðlardan Modern Zamanlara

Balkanlar

Balkan coðrafyasý bugün yaklaþýk 50 milyon kiþiyibarýndýrmaktadýr. Onlarca farklý etnik kimlik güneydeAdriyatik Denizi ve Akdeniz; Kuzeydoðu'da Karadeniz,Güneydoðu'da Ege Denizi, Kuzey'de Tuna Nehri veKarpatlar'a kadar uzanan bu coðrafyada karmaþýk bir iliþ-ki aðý oluþturur. Tarihçiler bu bölgede yaþayan birçokhalkýn kökenini tarih öncesi çaðlara kadar dayandýrýrlar.Zaten Balkan coðrafyasý konumu itibariyle Asya'danAvrupa'ya, Avrupa'dan Asya'ya geçiþ noktasýnda önemlibir uðrak noktasýdýr.

Nispeten böylesine küçük bir coðrafyada bu kadar fark-lýlýk, bölgede farklý kimliklerin bir noktaya kadar kaynaþ-masý iþlevini görse de, geçmiþten günümüze çözümlene-memiþ sorunlar býrakma konusunda da önemli bir etken

oluþturur. Neredeyse her birkimlik -bir örnek olarakköklerini Büyük Ýskenderzamanýna dek götürenMakedonlar- kendigeçmiþine tarihsel biranlam yüklemeyi diðerunsurlar arasýnda bir statüyakalayabilmenin aracýhaline getirmekten gerik a l m a m a k t a d ý r .Gerçekten de anlam yük-lenebilecek bir tarihselgeçmiþ birçok unsur için

söz konusudur:Arnavutlarýn geçmiþi

neredeyse MÖ 1200'lere ve köken olarak Ýlliryalýlaradayanýr. Doðrudan bir kanýt söz konusu olmasa daArnavutça'dan Ýllirya dillerinden günümüzde yaþayan tekörneði olarak bahsedilmektedir. Benzeri þekildeYunanlýlar açýsýndan bölge, kendi tarihlerinin önemli birparçasýdýr. Geçmiþte Yunanlýlarýn buraya nasýl yerleþtiðive geçmiþlerinin ne zamana dayandýðý ile kesin bir kanýtbulunamasa da, burada uygarlýðýn geliþimindeki katkýlarýgöz ardý edilemez. Ancak Doðu'dan gelen barbar Slavkavimlerinin akýnlarýnýn MÖ 600-800 tarihleri arasýndaburada Yunan uygarlýðý açýsýndan bir kesinti dönemiyarattýðý bilinmektedir. Bu kesinti esasýnda bölgedeyaþayan halklarýn kaynaþmasý sürecine denk düþer veYunan kültürü bölgeye yeni gelen halklar arasýnda önem-li bir etki saðlar. Bölgedeki tarihlerini MÖ 1247'yedayandýran Romanlar için ne zamandan beri bu coðrafya-da yaþadýklarý hala tartýþmalýdýr ve özellikleTransilvanya'da yaþayan ve buradaki geçmiþleri oldukçaeskiye dayanan Macarlarla bunun ihtilafýný sürdürmekte-dirler.

KKaann vvee GGöözzyyaaþþýýyyllaaYYooððrruullaann CCooððrraaffyyaa::

BBAALLKKAANNLLAARR

Page 29: Marksist Bakis - 29. Sayı

Bölgede etnik karmaþanýn en önemli bileþeniyseGüney Slavlarý olarak tabir edilen ve bölgeyeAsya üzerinden MÖ 500-700 yýllarý arasýnda yer-leþen Sýrplar, Hýrvatlar, Slovenler veBulgarlardýr. Aslýnda bölgeye ilk yerleþimlerindebu gruplar arasýnda hem dil hem de kültür açýsýn-dan bir ayrýmdan bahsedilmesi zordur; bu, onlaradaha çok modern zamanlarýn bir hediyesidir.Bölgeye MÖ 500 dolaylarýnda ilk yerleþen grupolan Slovenler ise coðrafyanýn Orta Avrupa'ylaarasýndaki baðlantý noktasýnda yer alýrlar ve budurum onlarý dinden kültüre kadar pek çok alan-da diðer halklardan daha fazla deðiþime zorlar.Ýtalya ve Avusturya'nýn ilerleyen süreçte etkisionlarý Katolik mezhebiyle kaynaþtýrýr. Benzeriþekilde coðrafyaya MÖ 500 sonlarýnda yerleþen

Hýrvatlar, Batý'nýnetkisiyle kendi-leriyle aynýdönemde göçenSýrplarýn aksineKatolik mezhebinegeçiþ yapmýþlardýr.Hatta MÖ 849'daHýrvat devleti ilkkez Papa tarafýn-dan tanýnýr. Sýrplarda bölgeyeHýrvatlarla benzeribir kültürel ve din-

sel özelliklere sahip olarakyerleþirken, Hýrvatlarýnaksine OrtodoksHýristiyanlýða baðlý kalýr-lar ve kendilerini Avrupaetkisine karþý daha kapalýtutarlar. Bulgarlar iseBizans etkisine baðlýolarak Ortodoksluða sýkýsýký tutunan ve bunu millibir kimlik halinedönüþtüren bir diðerunsurdur. Bölgede etniksorunlarýn önemli bir

halkasýný temsil eden Makedonlarýn kökeni deMÖ 600 dolaylarýnda bölgeye göçen GüneySlavlarýna dayanýrken, Sýrbistan, Bulgaristan veYunanistan açýsýndan hem Makedon kimliðininkökeni hem de coðrafya üzerindeki hak talebihala tartýþma konusudur. Bunlarýn yanýndabölgede kökenleri MÖ 1300'lere dayanan ve buyönüyle bölgenin en eski kavimi olan, ancakhalen statüsüz bir þe-kilde yaþamaya mecburbýrakýlan Romanlarý saymak gerekmektedir.Roma döneminde Avrupa'dan Balkanlara doðru

sürülen Yahudilerse özellikle 2. DünyaSavaþý'nda Nazi Almanyasý'nýn uyguladýðý kitle-sel kýyýmla birlikte bölgede varlýklarýný büyükoranda yitirmiþlerdir. Bölgede demografik yapýnýn oluþumunda bu ilkdönemin etkisi büyüktür. Ancak bizi asýlilgilendiren siyasal, toplumsal ve iktisadi geliþi-mi anlayabilmek için Balkanlarý yüzyýllar boyun-ca hegemonya kuran Osmanlý Ýmparatorluðudönemini incelemek gereklidir. Osmanlý Ýmpara-torluðu 1299'daki kuruluþunun ardýndan bölgedehýzlý bir geniþleme süreci yaþarken,Balkanlardaki varlýðý kuruluþ döneminde birçoksavaþa yol açmýþtýr. Özellikle 1389'daOsmanlýlarýn zaferiyle sonuçlanan KosovaSavaþý fiilen hegemonyanýn Osmanlý lehinegeçtiði bir dönemeci tarif eder. Kosova, 1219yýlýnda Sýrp Ortodoks Kilisesi Patrikhanesi'ninkurulmasý nedeniyle Sýrplar açýsýndan kutsal biranlam taþýr. Bugün hala "Eski Sýrbistan" olaraktanýmlanýr. Birinci Kosova Savaþý'nda alýnanyenilgi Sýrplar tarafýndan günümüzde bile özelbir tarihsel olaydýr. Savaþ efsaneler ve dinselanlatýlarla süslenerek Sýrp milli kimliðinin önem-li bir halesine getirilirken, Kosova tarihsel olarak"Sýrplarýn Kudüsü" þeklinde tanýmlanmýþtýr. Öteyandan savaþtan sultanlarýný kaybederek çýkanOsmanlý, baþta Lazar ve ailesi olmak üzere Sýrpsoylularý ortadan kaldýrarak bu milliyetçidestanýn oluþumuna katký sunmuþtur. Ýlerleyensüreçte buradan doðan vülger Sýrp milliyetçiliðitarihsel olaylarda önemli bir rol oynayacaktýr. Osmanlý döneminde Balkanlarda sessiz birdönem yaþanmasýnda Osmanlý Ýmparatorluðu'nun burada Müslüman olmayan unsurlara yak-laþýmý büyük pay sahibiydi. Batý Avrupa'dakiimparatorluklarýn aksine Osmanlý ÝmparatorluðuOrtodoks Hýristiyanlara ve Yahudilere rahathareket imkâný tanýyordu. Ayrýca uzun bir tarih-sel süreç boyunca Sýrplar, Hýrvatlar, Bulgarlar vediðer bölge halklarý arasýnda süren savaþlarýnardýndan Osmanlý dönemindeki stabilizasyon;ayrýca Osmanlý idaresinin diðer Hýristiyan kral-lýklara göre daha az vergi talep etmesi bölgedeözellikle köylülüðün de bu hegemonyayý taný-masýný kolaylaþtýrdý.Hatta imparatorluðun yaþadýðý siyasi krizdönemlerinde bile Hýristiyanlarýn ve diðergayrimüslimlerin baðlýlýðý, ellerinde bu hege-monyayý kýrma imkânlarýna raðmen deðiþmedi.Örneðin Ankara Savaþý'nda Timur'a karþýsýndaalýnan yenilgi sonrasý yaþanan Fetret Devri'nde:"… devlet Anadolu'da belirli bir süre daðýldýysada Balkanlar'da dimdik ayakta kaldý veI. Mehmet devleti yeniden toparlama olanaðýna

2288

MARKSÝST BAKIÞ

Nispeten böylesine küçükbir coðrafyada bu kadarfarklýlýk, bölgede farklýkimliklerin bir noktayakadar kaynaþmasý iþlevinigörse de, geçmiþtengünümüze çözümlenememiþsorunlar býrakmakonusunda da önemli biretken oluþturur.

Page 30: Marksist Bakis - 29. Sayı

sahip oldu. Bu yenilginin ortaya çýkardýðý önemli gerçek,bozgunun Balkanlar'daki Hýristiyan tebaa üzerinde hiçbirtepki yaratmamasý ve düzenin sürerek Osmanlý yöne-timine baðlý kalýnmasýdýr. Anadolu'da parçalanan "zorba"bir Müslüman gücüne karþý, üzerlerinde zorla egemenlikkurulan ve dolayýsýyla "ezilen" Hýristiyan unsurlarýn fýr-sattan yararlanarak ayaklanmalarý iþten bile deðildi. Tekbaþýna bu bile Balkanlar'daki Osmanlý yönetiminin, ötekidevletlerinkinden daha adil, yumuþak, bilinçli, kýsacadaha iyi olduðunu göstermektedir."(Oral Sander, SiyasiTarih, s.63-64) Çok uzun bir tarihsel süreç bu þekilde ses-sizlikle, ancak bölge halklarýnýn milli kimliklerinin dekorunduðu bir karþýlýklý iliþkiyle geçilmiþtir.

Ýlk Ulusal Hareketlenmeler:

1804 Sýrp Ýsyaný

Ortaçað Sýrp Prensliði'nin I. KosovaSavaþý'nda ortadan kaldýrýlmasýnýn ardýndan,Sýrplarýn milli bir bilinç kazanarak yenidenuyanýþa geçmeleri 19. yüzyýlýn baþlarýnadenk düþer. 1789 Fransýz Devrimi etkisin-deki Avrupa'nýn etkileri Balkanlardakiuyanýþý tetikleyen faktörlerden birisiolmakla birlikte, Sýrplarýn politik yöne-limlerinin esas esin kaynaðý geçmiþ-lerindeki tarihsel referanslar, milliefsanelerdir (Kosova Savaþý, Prens Lazarvs.). 19. yüzyýla gelene kadar yaklaþýk 200 yýlboyunca Balkanlar, Osmanlý Ýmparator-luðu ile Habsburg Ýmparatorluðu arasýndabir mücadele alaný oldu. 1788-1791 arasýn-da iki imparatorluk arasýnda süren savaþtaSýrplarýn bir bölümü Habsburg Ýmparator-luðu saflarýnda savaþa katýlýrken, geliþmiþ birorduda askeri taktikler ve silahlanma konusun-da tecrübe kazanmýþ oldular. Balkanlarda"Hajduk" adý verilen isyancý kavramýnýn ortayaçýkýþýnda Sýrplarýn bu savaþta rol oynamalarýnýn önemlipayý vardý. Ýmparatorlukla baðlarý kýrýlan Sýrplar içinFransýz Devrimi'nin özgürlük, milliyetçilik gibi fikir-lerinden etkilenmek için uygun bir ortam doðmuþ oldu.Özellikle Türkiye'nin geliþiminde yaþanan sürece benzerbir þekilde birçok kiþi Avrupa'ya bizzat giderek oranýnkültürünün etkilerini bölgeye taþýrken, Sýrp milli kim-liðinin modernize edilmesinde rol oynadýlar. Bunlardanbirisi olan, Dositej Obradovic kendi ülkesinde edebiyatýnve Sýrp dilinin eksikliklerini görerek bu alanda çalýþmalarveren en önemli isimlerden birisi oldu.Sýrbistan'da ilk isyanýn temellerinin atýlmasýnda özelliklebölgede artan baskýlarýn ve zorbalýðýn büyük etkilerioldu. Fiilen Osmanlý, merkezi otoritesini buradayitirirken, bölgenin kontrolü buraya sürgün edilen vemerkezi idarenin kontrolünden çýkmýþ askeri unsurlarcasürdürülüyordu. 1804 yýlýnda baskýlardan bunalan SýrplarDjordje Petrovic (Kara George) 30 bin kiþilik bir köylü

ordusuyla isyan baþlattý. Ýsyanda ulusal bir yön bulunsada, diðer bir bakýþ açýsýyla Osmanlý idaresi altýndayaþadýklarý ideal sisteme geri dönüþü arzulayanlarda yeralýyordu. Ancak Osmanlý'nýn merkezi yönetimininbölgede yeniden hegemonyayý tesis etmesi pek mümkündeðildi. Askeri açýdan özellikle bölgenin yeniçeri ordusukontrol edilemez durumdaydý. Dolayýsýyla imparator-luðun zayýflýðý isyanýn yavaþ yavaþ ulusal bir karakterkazanmasýnda etkili oldu. Öte yandan bölgede Sýrplaraözellikle Slav kardeþliðinden dolayý Çarlýk Rusya'sýndangüçlü bir destek geliyordu ve ulusal baðýmsýzlýk için

gerekli maddi gücü olanaklý kýlýyordu. Ancak bek-ledikleri gibi olmadý: Rusya 1808'de Sýrplara

verdiði desteði geri çekerken, Osmanlý ordusuBelgrad'ý isyancýlardan geri almayý baþardý.

Çarlýk Rusya'sýnýn desteði özellikle o dönemRusya ile çatýþma içinde olan Fransa'nýndurumuna göre deðiþiyordu. Rusya Sýrplaratekrar destek verse de Napoleon'un 1812yýlýnda Rusya üzerine sefer düzenleme-siyle bu destek yeniden kesintiye uðradý.Sýrplar desteðin çekilmesi üzerineOsmanlý'ya otonomi karþýlýðýnda silahbýrakma teklifini götürdülerse de bukabul görmedi ve Sýrbistan yeniden iþgaledildi. Ýsyanýn yenilgisi 100 bin Sýrpýn veisyanýn önderi Kara George'un AvusturyaÝmparatorluðu'na sürülmesiyle sonuç-landý. Bir yýl sonra ise isyancýlar içingenel af çýkarýldý. Ancak mesele kapanmýþ

deðildi. 1813 yýlýnda vergiler yük-seltilirken, isyan sýrasýnda kullanýlan

silahlarýn teslim edilmemesi üzerine Sýrplarüzerindeki baský arttý. 1814 yýlýnda baskýlarýn

katliam boyutlarýna ulaþmasýyla isyan, yarýmbýraktýðý iþi tamamlamak üzere yeniden harekete

geçti; Sýrplar 1815 yýlýnda bu kez Kara George'amuhalif Milos Obranovic önderliðinde kitlesel bir imhatehlikesine karþý ayaklandýlar. Ýsyan, baþýndaki Napoleontehlikesini savuþturan Rusya'nýn da desteðiyle baþarýyaulaþtý ve Sýrplar otonomi elde ettiler. Bu baþarý ulusalbaðýmsýzlýk yolunda önemli bir adým olduysa da Sýrplarýngerçek bir özgürlüðe kavuþtuklarý söylenemez. Temeliköylülüðe dayanan ve siyasi ufku dar bir liderliklekazanýlan zafer Milos Obranovic'in elinde yine baskýyadönüþtü. Osmanlý Ýmparatorluðu'nun geride býraktýðýzenginliðin ve halktan toplanan vergilerin büyük kýsmýonun kiþisel malvarlýðýna geçti. Dolayýsýyla Sýrplarýnotonomi ve buradan hareketle attýklarý baðýmsýzlýk adýmýdoðrudan bölgedeki kapitalist geliþimin bir sonucu olma-makla birlikte, kapitalizmin geliþimine de ilk etaptadoðrudan bir etki saðlamaktan uzaktý.

1821 Yunan Ýsyaný

Balkanlardaki ikinci ulusal ayaklanma Yunanistan'dagerçekleþti. Osmanlý yönetimi özellikle Rumlara impara-

2299

MARKSÝST BAKIÞ

1789FransýzDevrimi

etkisindekiAvrupa'nýn etkileri

Balkanlardakiuyanýþý tetikleyenfaktörlerden birisiolmakla birlikte,

Sýrplarýn isyaný artanbaskýlara karþý

kendiliðinden birkarakter taþýyordu.Sýrplarýn baþarýsýdiðer halklar için

tetikleyici birfaktör oldu.

Page 31: Marksist Bakis - 29. Sayı

torluk yönetiminde önemli alanlar açsa daYunanistan'da da zayýflayan imparatorlukhegemonyasý baðýmsýzlýk düþüncesinin fili-zlenmesine ön ayak oldu. AncakYunanistan'ýn durumu Sýrplardan daha çetre-filliydi. En önemli mesele 4 milyonluk Rumnüfusun yarýsý Yunanistan coðrafyasýndabarýnýrken, geri kalan 2 milyon kiþinin Ege,Ýstanbul ve Karadeniz'de yaþamasýydý.Yunanistan'ýn baðýmsýzlýðýna giden süreçteAvrupa'dan gelen Aydýnlanmacý fikirlerin et-kisinin daha güçlü olduðunu söylemek gerek-mektedir. Özellikle Ýstanbul'un fethi sonrasýÝtalya'ya ve diðer Avrupa ülkelerine giderekRönesans'ýn geliþiminde etkili olan Yunandüþünürlerin etkisi kültürün geliþimindeönemli bir etken oldu. Diðer taraftan ticaretkonusunda diðer Balkan ülkelerine kýyasladaha geliþmiþ olan Yunanistan Batý ile dahakolay etkileþime girebiliyordu.Sýrplarýn aksine Rumlarýn isyaný daha planlýbir þekilde gerçekleþti. Sýrplarýn isyaný artanbaskýlara karþý kendiliðinden bir karaktertaþýyordu; ancak Rumlar için benzeri birdurum söz konusu deðildi. Öte yandanSýrplarýn baþarýsý diðer halklar için tetikleyicibir faktör oldu.Ayaklanma planlandýðý þekilde 1820 yýlýndagerçekleþti. Ayaklanmanýn önderleri isyanýnbaþlatýlacaðý üç ana bölge belirlediler:Ýstanbul, Peloponnessus ve Moldova.Moldova üzerindeki plan oranýn veRomanya'ya ait bazý bölgelerin iþgalinedayanýyordu. Beklenildiði üzere Ýstanbul veMoldova planlarý baþarýsýzlýklasonuçlanýrken, Peloponnessus bölgesindeplan baþarýya ulaþtý. Buradaki isyan Mora'yasýçradý ve yarýmadayý da etkisi altýna aldý.1821'deki ilk baþarýlý hamleye raðmen neRum isyancýlar ne de Osmanlý ordusukarþýlýklý çatýþmayý kesin bir sonuca baðlaya-madý.Yunanistan meselesinin sürüncemedekalmasýnda özellikle büyük güçlerindekararsýzlýðýnýn etkisini hesaba katmak gerek-mektedir. Ýngiltere henüz Osmanlý'nýn daðýl-masýnýn mý hasta bir þekilde ayaktakalmasýnýn mý kendisi açýsýndan tercihedilebilir olduðu konusunda kararsýzdý.Yunanistan'ýn baðýmsýzlýðýný desteklemeklebirlikte daðýlmaya yüz tutmuþ imparatorluðunözellikle bölgede rekabet içinde olduðuRusya'nýn etkisi altýna girmesinden çekiniyor-du. Çarlýk Rusya'sý da bir yandanYunanistan'ýn baðýmsýzlýðýný Ortodoks

Hýristiyanlýk kardeþliði çerçevesinde destek-lemekle birlikte, burada açýða çýkan isyancýfikirlerin yayýl-masý ve baðým-sýz birYunanis tan ' ýnÝngiltere ile itti-fak kurabileceðiendiþesini taþýy-ordu. Fransa iseO s m a n l ýÝmparatorluðuile geliþtirdiðiekonomik veticari iliþkilerinzarar görmesinii s t e m i y o r d u .Dolayýsýyla Yunanistan meselesi ne olacaðýnabir nevi Yunan halkýnýn kendi bilek gücüylekarar vermesi gereken bir mesele olarak orta-da kalmýþtý. Osmanlý Ýmparatorluðu, sürecin çözümünüaskeri olarak modern ve güçlü bir orduyasahip olan ve kendi baþýna da bela olacak olanMýsýr Valisi Mehmet Ali Paþa'yý Yunanistan'asevk ederek aradý. 1827 yýlýnda Ýngiltere-Rusya ve Fransa bu müdahaleye karþýharekete geçtiler ve Mehmet Ali Paþa'nýnYunanistan'ý ele geçirmesine engel oldular.1829 yýlýnda Rusya Osmanlý'ya savaþaçarken, neredeyse Ýstanbul'a kadar ilerledi vebu geliþme üzerine 1830 yýlýnda Ýngiltere veFransa'nýn da dâhil olduðu Londra Anlaþmasýimzalandý. Anlaþma uyarýnca YunanistanKrallýðý baðýmsýz bir devlet olarak tanýndý.Rumlarýn baðýmsýzlýk talebiyle baþlayanisyaný, büyük güçlerin de devreye girmesiylekadük bir biçimde sonuçlandý. Bir yandanimparatorluðun coðrafya üzerindeki kontrolüortadan kaldýrýlýrken, iktidar Rumlara bek-ledikleri özgürlük ve demokrasiyi vermektenyoksun bir baþka monarkýn eline teslimediliyordu. Hatta Londra Anlaþmasý'ylaYunanistan'ýn yönetimi Alman Prens Otto'yave onun beraberinde getirdiði adamlarýnabýrakýlýyordu. Öte yandan Yunanistan'ýn millimeselesi çözülmüþ müydü? Krallýk idaresinde800 bin Rum yaþarken, 2,5 milyonu aþkýn kiþiÝstanbul ve diðer Anadolu þehirlerinde yaþý-yordu. Ýlerleyen süreçte bu çeliþkinin etnikçatýþmalara yol açtýðý görülecekti. Ancak busüreçte Yunanistan cephesinde nüfus sorunufarklý bir politik etkiye yol açtý: Özelliklegeçmiþi de referans gösteren ve buradayaþayan Rum nüfusa da atýflar yapan mil-

3300

YYuunnaanniissttaann''ýýnnbbaaððýýmmssýýzzllýýððýýnnaaggiiddeenn ssüürreeççttee

AAvvrruuppaa''ddaann ggeelleennAAyyddýýnnllaannmmaaccýý ffiikkiirr--lleerriinn eettkkiissiinniinn ddaahhaa

ggüüççllüü oolldduuððuunnuussööyylleemmeekk ggeerreekkmmeekk--

tteeddiirr.. ÖÖzzeelllliikklleeÝÝssttaannbbuull''uunn ffeetthhii

ssoonnrraassýý ÝÝttaallyyaa''yyaa vveeddiiððeerr AAvvrruuppaa

üüllkkeelleerriinnee ggiiddeerreekkRRöönneessaannss''ýýnn ggeelliiþþii--mmiinnddee eettkkiillii oollaann

YYuunnaann ddüüþþüünnüürrlleerriinneettkkiissii kküüllttüürrüünn

ggeelliiþþiimmiinnddee öönneemmlliibbiirr eettkkeenn oolldduu..DDiiððeerr ttaarraaffttaann

ttiiccaarreett kkoonnuussuunnddaaddiiððeerr BBaallkkaann

üüllkkeelleerriinnee kkýýyyaassllaaddaahhaa ggeelliiþþmmiiþþ oollaann

YYuunnaanniissttaann BBaattýý iilleeddaahhaa kkoollaayyeettkkiilleeþþiimmee

ggiirreebbiilliiyyoorrdduu..

MARKSÝST BAKIÞ

Page 32: Marksist Bakis - 29. Sayı

liyetçi bir akým "Megalo Ýdea" düþüncesiçerçevesinde güçlenecekti.Üretici güçlerin geliþimindeki yetersizlik Balkanülkelerinde 1848 Devrimleri'nin alt üst edicirüzgârýný hafifletirken, asýl belirleyici dinamikbölgede hýzlý geliþen mikro milliyetçilikler oldu.1848'de Almanya ve Fransa'da baþlayan devrimci

dönüþümler özellikle Balkancoðrafyasýný periferisindetutan HabsburgHanedanlýðý'ný da sarstý. Mart1848'de orta sýnýflarýn,emekçilerin katýlýmýyla kuru-lan þehir komiteleri isyanaöncülük ederken, isyanýn lid-erliðini elinde bulunduranorta sýnýflar açýsýndan asýlamaç liberal demokratik biranayasanýn hayata geçirilme-siydi. Bunu baþardýklarýölçüde orta sýnýflarla iþçi veemekçi sýnýflar arasýndakigevþek baðlar mücadeleninradikalizmi içerisinde iyiceeridi. Avusturya'da baþlayandevrimci süreç Macaristan'ýda etkisine aldý.Aslýnda devrimci sürecitetikleyen dinamikler Balkancoðrafyasýnda 1800'lü yýllar-dan itibaren geliþmeyebaþlamýþtý. Batýdaki kapitalistgeliþim uzun vadede bölgeyede sirayet ederken, kýsa vade-de politik sancýlarý derin-leþtirdi; çünkü Batý'nýn güçlükapitalist imparatorluklarýaçýsýnda Balkanlar henüzpaylaþýlmamýþ ve iþtah açýcýbir coðrafya olarak yanýbaþlarýnda duruyordu. Artýksahnede sadece "Güneþ

Batmayan Ýmparatorluk" Ýngiltere deðil, Fransa,Almanya gibi yeni sömürge ve hammadde alanlarýarayan devletlerde önemli rol oynuyorlardý. RusÇarlýðý'da Slavlarla olan tarihsel kardeþliklerinibölge politikasýnýn bir aracý haline getiriyordu.Bütün büyük aktörlerin bölgede en fazla yarar-landýklarý zeminse bölge halklarýnýn milliyetçiliketrafýnda kümelenmeleriydi. Bunun maddi zeminini ise bölgede kapitalistgeliþim döþemekteydi. Batý Avrupa'da hýzlý geliþenkapitalizm bölgeyi hem endüstriyel anlamda hemde transfer ettiði teknik ilerlemeyle kendisinebaðýmlý kýldý. Balkanlarýn geri uluslarýný büyük

oranda oluþturan köylülük ve küçük burjuvaziBatý'ya baðlý geliþimin aðýrlýðý altýnda çözülmeyeyüz tuttu. Batý'nýn burada yürüttüðü soygun biryanda iktisaden çöken bu alt katmanlarý diðer yan-dan politik olarak da çöküþe itiyor ve milliyetçiliðinönemli bir taþýyýcýsý konumuna getiriyordu. Troçkibu sýnýflarý "tarýmsal-kolonyal parlamentarizm pis-liðinde mantar gibi biten düzenbaz politikacýlarýn,sokak demogoglarýnýn, hanedanlýk yanlýsý veyakarþýtý þarlatanlarýn yemi" olarak tanýmlýyordu.Bütün 18. yüzyýldan itibaren günümüze kadar sürentüm Balkan tarihi boyunca bu özneleri fazlasýylagörmek mümkün.

Balkan Savaþlarý'nýn Etkileri

Büyük emperyal güçlerin etkisinde þekillenenBalkanlarýn çalkantýlý yapýsýnýn kökeninde aþaðýdaniþleyen dinamiklerin göz ardý edilmesinin veyaöylesinin daha uygun olacaðýnýn düþünülmesininetkisi büyüktü. Balkan Savaþlarý süresince bölgede-ki geliþmeleri gözlemleyen ve Balkan tarihi üzerineyoðunlaþan Troçki büyük güçler altýnda Balkanlarýnnasýl bir yapboza dönüþtüðünü þöyle ifade ediyor-du: "Balkan Yarýmadasý'ný bugün iþgal edendevletler, Avrupa diplomasisi tarafýndan 1879 yýlýn-da Berlin Kongresi'nde masa baþýnda üretilmiþtir.Bu kongrede, Balkanlar'ýn ulusal çeþitliliðini küçükdevletlerin sürekli çatýþmasýna dönüþtürmek içingerekli bütün tedbirler alýndý. Bu devletlerinhiçbirisi belirli bir limitin üzerinde geliþemeyecek,her biri ayrý ayrý diplomatik ve hanedan baðlarýylaboðulacak ve diðer bütün devletlere karþý konum-lanacak, nihayet hepsi Avrupa'nýn büyük devletlerive onlarýn sürekli entrika ve dolaplarý karþýsýndaçaresizliðe mahkûm olacaktý."Troçki'nin sözlerinde belirttiði çaresizliðin Balkantarihi açýsýndan bir diðer adý savaþ ve kan olacaktý.1912 yýlýnda Bulgaristan, Romanya, Sýrbistan,Karadað ve Yunanistan Osmanlý Ýmparatorluðu'nakarþý bir pakt oluþturarak Birinci Balkan Savaþý'nýnfitilini ateþlediler. Osmanlý ordusu birkaç ayiçerisinde Balkan ülkelerinin oluþturduðu paktýnkarþýsýnda ezilirken, kýta Avrupasý'ndaki varlýðýnýneredeyse Ýstanbul'a kadar elden kaçýrdý. 30 Mayýs1913'te yapýlan Londra Barýþ Anlaþmasý uyarýncaOsmanlý sýnýrlarý Enez-Midye hattýna kadar çekili-yordu. Ancak büyük hamilerin müdahaleleri veçýkarlarý doðrultusunda yapýlan anlaþma savaþýnkazananý olan Balkan ülkelerini hiç tatmin etmiyor-du. Gerçekte bölgeye hâkim olmaya çabalayan beþbüyük devletin (Ýngiltere, Rusya, Avusturya-Macaristan, Almanya, Ýtalya), görünüþte ise bölgeülkelerinin (Sýrbistan, Bulgaristan, Romanya)anlaþmazlýklarý yeni bir savaþý daha kaçýnýlmazkýldý ve þiddet sarmalý giderek bütün aktörleri içineçekerek iþlemeye devam etti. Balkan Savaþlarý'nýn

3311

"Balkan Yarýmadasý'nýbugün iþgal edendevletler, Avrupa diplo-masisi tarafýndan 1879yýlýnda BerlinKongresi'nde masabaþýnda üretilmiþtir. Bukongrede, Balkanlar'ýnulusal çeþitliliðini küçükdevletlerin sürekli çatýþ-masýna dönüþtürmek içingerekli bütün tedbirleralýndý. Bu devletlerinhiçbirisi belirli bir limi-tin üzerinde geliþemeye-cek, her biri ayrý ayrýdiplomatik ve hanedanbaðlarýyla boðulacak vediðer bütün devletlerekarþý konumlanacak,nihayet hepsi Avrupa'nýnbüyük devletleri veonlarýn sürekli entrikave dolaplarý karþýsýndaçaresizliðe mahkûm ola-caktý." Troçki

MARKSÝST BAKIÞ

Page 33: Marksist Bakis - 29. Sayı

bu noktada Birinci Dünya Savaþý'nýn habercisi olmasýbakýmýndan önemi büyüktür.Troçki 1909 yýlýnda Kievskaya Mysl gazetesine yazdýðýbir yazýda Balkanlar'daki bu politik karmaþa üzerine þutahlili yapýyordu: "Balkanlarýn üzerine bir lanet gibi aðýr-lýðý çöken þey, buradaki ulusal çeþitlilik deðil, yarý-madanýn pek çok devlete bölünmüþ olmasýdýr. Gümrükduvarlarý Balkanlar'ý yapay olarak parçalara ayýrmaktadýr.Kapitalist güçlerin çevirdiði dolaplar, Balkan hanedan-larýnýn kanlý entrikalarýyla iç içe geçmiþtir. Bu koþullarböyle devam ederse, Balkan Yarýmadasý bir Pandorakutusu olmayý sürdürecektir." Geliþenolaylar Troçki'nin öngörüsününmuazzam bir doðrulanýþý oldu.Savaþ sadece daha büyük çatýþ-malarýn geliþimini deðil, bölge halk-larýnýn zaten dibe vuran yaþamkoþullarýnýn aðýrlaþmasýna vetoplumsal çözülmelere yol açtý.Büyük uluslarýn þemsiyesi altýnasýðýnarak kendilerini gökten yaðankandan korumaya çalýþan bölgeninküçük ülkelerinin her türden lider-leri bu kan yaðmuruna bölge halk-larýný teslim etmekten çekinmediler.Militarizm, kendilerine ait olmayanbir savaþta milyonlarýn hayatýnýmahvetmekten çekinmedi ve üstelikbunu sadece onlarý savaþa sokarakdeðil ayný zamanda bölge halklarýarasýnda bir daha onarýlamayacakdüþmanlýklar saçarak gerçekleþtirdi.Savaþ sürecinde Troçki 4 Ekim 1912tarihinde Dyen gazetesinde yayýn-lanan yazýsýnda Sýrbistan'daki haliþöyle açýklýyor: "Sýrbistan 3 milyonunaltýnda bir nüfusa sahip. En son bilgilere göre, silâhaltýn-da, gönüllü muhafýzlar dâhil, toplam 300,000 asker var.Bu sayý, ülkenin toplam erkek nüfusunun… beþte birineeþit. Sýrbistan'ýn esas iþgücü, ülkenin ekonomisindenbelirsiz bir süre için koparýlmýþ. Savaþýn kanlý kupasýnýnSýrbistan'ýn ellerine geçeceðine kabul etsek bile - vebunun gerçekleþmesi için hiç umut yoktur - birkaç yýlsürecek seferberlik barýþ, emek ve uygarlýða o kadarihtiyaç duyan bu genç ülkenin hayatýnýn temellerinizayýflatacaktýr."Yine 3 Ekim'de þunu paylaþýyor: "Belgrad bir ordu kam-pýna dönüþtürülmüþ, ülkenin ekonomik hayatý durmanoktasýnda, her þey alt üst olmuþ ve normal akýþýndan çýk-mýþ, sanki birisi ulusun hayatýnýn temellerinin tam altýnadev bir kazma vurmuþ - ve eðer hükümet bu müthiþ yýkýcýfaaliyeti bir anda durdurmaya ve ulusal hayatý kendisininbozduðu normal akýþýna geri getirmeye karar verse,bunun tek sonucu, þu anda en sýký durumdaki devletotoritesinin çatýrdamasý olur."

Birinci Dünya Savaþý Sürecinde Balkanlar

Birinci Dünya Savaþý'nýn görünüþteki bahanesi yineBalkanlarda çakan bir kývýlcým oldu. 28 Haziran 1914'teSaraybosna'da Gavrilo Princip adlý bir Sýrp milliyetçisiAvusturya-Macaristan Veliaht Prensi Franz Ferdinand'ýöldürdü. Yüzyýlýn baþýndan itibaren Sýrbistan'ýnyayýlýþýnýn bölgedeki en önemli duvarý haline gelenAvusturya-Macaristan Ýmparatorluðu'nun yönetici-lerinden birisinin hedef alýnmýþ olmasý elbette tesadüfdeðildi. 1908'de Avusturya - Macaristan Sýrbistan'ýn hakiddia ettiði Bosna - Hersek'i ilhak etmiþti. Sýrbistan'ýn o

dönemdeki Baþbakaný ve RadikalParti'nin lideri Nikola Paþiç ilhakýBüyük Sýrbistan'ýn önündeki birengel olarak tanýmlýyordu.Nikla Paþiç'in hedefi hemAvusturya-Macaristan Ýmparator-luðu hegemonyasýndaki hem debölgedeki diðer Slav uluslarýbiraraya getiren büyük bir devletkurmaktý. Birinci Dünya Savaþý'nakatýlýrken yayýnlanan NiþDeklerasyonu'nda bu amaç þöyleaçýklanýyordu: "Balkanlarda barýþ veistikrarý saðlamanýn koþullarý bel-lidir. Yeni bir devlet kurulmalýdýr.Yeni devletin sýnýrlarý geniþ olmalý,etnik bakýmdan birbirine uyumlu,bir arada yaþamak için sorun yarat-mayan unsurlar içermeli, siyasi açý-dan güçlü, ekonomisi baðýmsýz veayrýca Avrupa kültürü ile uyumluolmalýdýr." Paþiç'in þanslý olduðunoktalardan birisi imparatorluksýnýrlarý içerisinde yaþayan Sloven

ve Hýrvatlarýn içerisinde de ortak birdüþmana karþý hareket ediyor olmasý nedeniyle bu proje-ye önemli bir destek söz konusuydu.Bu noktada bir parantez açarak Sýrplarýn tarihinde önem-li bir figür olarak Radikal Parti'nin yaratýcýsý NikolaPaþiç'ten bahsedilebilir. 19. yüzyýlda Ýlya Gerasininortaya attýðý Büyük Sýrp Devleti idealinin 20. yüzyýldakibu mirasçýsýnýn politik yaþamý çeliþkilerle doludur.Gençliðinde Bakuninci bir anarþist olan Paþiç, 1883 yýlýn-da mahkum edildiði ölüm cezasýndan son anda kurtul-mayý baþarýr ve 6 yýlý aþkýn bir süre Belgrad'da cezaevin-de yatar. 1903 yýlýnda dönemin muhalif aydýn vebürokratlarýnýn, huzursuz emekçi ve köylü kitlelerinindesteðini arkasýna alan Paþiç baþarýlý bir darbeyle iktidarayerleþir. Troçki onun iktidar dönemindeki deðiþiminiþöyle açýklýyor: "Hayat içindeki uzun ve dolambaçlý yol-culuðu sýrasýnda Bakunin'in fikirlerine duyduðu yakýnlýðýkorumadýðýný… söylemeye gerek yok. Bir zamanlarhalktan bir kiþiyken, uzun süredir yuvarlak sözler vediplomatik belirsizlik dilini benimsemiþ durumda."

3322

MARKSÝST BAKIÞ

"Balkanlarýn üzerine birlanet gibi aðýrlýðý çöken þey,

buradaki ulusal çeþitlilikdeðil, yarýmadanýn pek çokdevlete bölünmüþ olmasýdýr.

Gümrük duvarlarýBalkanlar'ý yapay olarakparçalara ayýrmaktadýr.

Kapitalist güçlerin çevirdiðidolaplar, Balkan hanedan-

larýnýn kanlý entrikalarýyla içiçe geçmiþtir. Bu koþullar

böyle devam ederse, BalkanYarýmadasý bir Pandora

kutusu olmayý sürdürecektir."Geliþen olaylar Troçki'ninöngörüsünün muazzam bir

doðrulanýþý oldu.

Page 34: Marksist Bakis - 29. Sayı

Bunlar onun bireysel yanlarý olarak öne çýkan özellikler;ancak Paþiç, onun en yakýnda bulunan Lazar Paçu veMilorad Draþkavuç gibi Sýrp liderlerin tarihte bir önem-leri varsa o da þu þekilde açýklanabilir: "Milliyetçi roman-tizmleri Avrupalýlaþmýþ bir halkýn kendi kaderini tayinetme ihtiyacýna karþýlýk vermiþ olan bu komplocu roman-tikler, halktan yana ihtilal-ci subaylarýn gelenek-leriyle burjuvadüzeninin devletadamlýðý sorumluluk-larýný birleþtiren olay-lar sayesinde iktidarkoltuðuna yerleþtiler."(Lev Troçki, BalkanSavaþlarý)Birinci DünyaSavaþý'nýn baþlamasýve savaþ sonucundaBalkanlar'daki üçönemli monarþininhegemonyasýnýn kýrýl-masý bölge uluslarýaçýsýndan önemli bir kýrýl-ma noktasý oldu. Paþiç'inönerdiði Slav Birliði 1917Temmuz'unda KorfuDeklarasyonu'yla birliktesomutlaþtý. Deklarasyonagöre Sýrp-Hýrvat-SlovenKrallýðý kurulacaktý. Yenikurulan devlet týpkýAvusturya-MacaristanÝmparatorluðu gibi kar-maþýk bir ulusal dengeyedayanýyordu: % 43 Sýrp,% 23 Hýrvat, % 8.5Sloven, % 6 BosnalýMüslüman, % 5 Makedon,% 3.6 Arnavut, % 1.4Alman, Macar, Ulah, Çin-gene ve diðerleri…Pandora'nýn kutusunun içinde bu unsurlar saklýydý. Üçkurucu ulusun resmi varlýklarýnýn kabul edilmelerininyanýnda diðer uluslarýn devlet katýnda resmi bir tanýnýr-lýklarý bulunmuyordu ve ülkede bariz bir Sýrp hege-monyasý kendisini hissettiriyordu. 1921'de yapýlan yenianayasayla birlikte devlet Sýrplar etrafýnda dahamerkeziyetçi bir yapýya büründü ve bu durum Sloven veHýrvat nüfusta rahatsýzlýða yol açarken, etnik gerilimlerinyeniden baþ göstermesine sebebiyet verdi. Özellikle1925'te Hýrvat Köylü Partisi lideri Stepan Radiç'inRadikal Parti'li bir Karadaðlý tarafýndan öldürülmesininardýndan Hýrvatlar arasýndaki ayrýlýkçý eðilimler Komitafaaliyetleri etrafýnda güçlenmeye baþladý. Birinci

Yugoslav Krallýðý olarak anýlan bu devletin sonunu hazýr-layan olaysa 1929 yýlýnda Kral AleksandrKarayorgiyevic'in meclisi feshederek bütün yetkilerielinde toplamasý ve faþizan bir yönetme doðru sürük-lemesi oldu. Yugoslavya'da artýk "Tek Kral-Tek Devlet-Tek Millet" sloganý hakimdi. Muhalefet üzerinde artan

baskýlar baský altýnda kalan uluslarý illegalaskeri örgütlenmelere yöneltti. Yineyoðun bir milliyetçilikten beslenenHýrvat Ustaþa Hareketi ve Ýç MakedonyaDevrimci Örgütü (VMDK) bu süreçteortaya çýktý. Birinci Yugoslavya'nýnkaderi ulusu eþitlik temelinde birleþtire-bilecek yeni bir siyasal alternatifinortaya çýkýp çýkmayacaðýna bakýyordu.Balkan halklarý için Ýkinci Dünya Savaþýöngününde iki alternatif ortada duruyor-du: Ya bu devlet aþaðýdan halklarýnbiraraya gelmesiyle gerçekleþecek birdevrim yoluyla -ki Ekim Devrimigeleneðinin etkisiyle bu somut bir çýkýþyoluydu- kalýcý bir kardeþleþmeyekavuþacak ya da bölge küçük uluslarýn

büyük kan gölleri yaratmaya çalýþtýðý, güçlüuluslarýn sürekli müdahalesine maruz kalan birkarmaþa ortamýna terk edilecekti. Dizinin geleceksayýsýnda da ortaya koyacaðýmýz üzereYugoslavya etrafýnda birleþen halklar her ikisininde ortasýnda kalan ve hala tartýþma konusu sayýla-bilecek bir çözüm etrafýnda biraraya geldiler.Faþizmin postallarý altýnda ezilme tehlikesiYugoslav halklarýný Ýkinci Dünya Savaþý'nýnardýndan Tito liderliðinde tartýþýlmasý gereken birdeneyime sürükledi.

Fikret Seyhan

3333

MARKSÝST BAKIÞ

BBaallkkaann hhaallkkllaarrýý iiççiinn ÝÝkkiinncciiDDüünnyyaa SSaavvaaþþýý öönnggüünnüünnddee iikkiiaalltteerrnnaattiiff oorrttaaddaa dduurruuyyoorrdduu:: YYaabbuu ddeevvlleett aaþþaaððýýddaann hhaallkkllaarrýýnnbbiirraarraayyaa ggeellmmeessiiyyllee ggeerrççeekklleeþþee--cceekk bbiirr ddeevvrriimm yyoolluuyyllaa --kkii EEkkiimmDDeevvrriimmii ggeelleenneeððiinniinn eettkkiissiiyyllee bbuussoommuutt bbiirr ççýýkkýýþþ yyoolluuyydduu-- kkaallýýccýýbbiirr kkaarrddeeþþlleeþþmmeeyyee kkaavvuuþþaaccaakk yyaaddaa bbööllggee kküüççüükk uulluussllaarrýýnn bbüüyyüükkkkaann ggöölllleerrii yyaarraattmmaayyaa ççaallýýþþttýýððýý,,ggüüççllüü uulluussllaarrýýnn ssüürreekkllii mmüüddaa--hhaalleessiinnee mmaarruuzz kkaallaann bbiirr kkaarr--mmaaþþaa oorrttaammýýnnaa tteerrkk eeddiilleecceekkttii..

Page 35: Marksist Bakis - 29. Sayı

3344

MARKSÝST BAKIÞ

Afganistan, 19. yüzyýlda dönemin iki büyük gücüarasýnda sýkýþmýþtý. Çarlýk Rusya, yayýlma alanýnýOrta Asya'ya doðru sürekli geniþletirken Afganistansýnýrýna gelip dayanmýþtý. Britanya da en önemlisömürgesi Hindistan'dan kuzeye doðru ilerledikçeAfganistan'a ulaþmýþ bulunuyordu. Ama Afganistaniþgalciler için oldukça güç bir yerdi. Gerek coðrafiyapýsý gerekse de halkýnýn savaþçý karakteriyleAfganistan, Britanya emperyalizmi için tam birbelaya dönüþmüþtü. Her þeyi deðiþtirense EkimDevrimi oldu. Bolþevikler, dünya devrimi doðrul-tusunda devrimleri yaymaya çalýþýrken bir yandan dasömürgelerdeki ayaklanmalarý yoðun bir þekildedesteklemeye baþlamýþtý. Bu þekilde kýzýl Rusya'dangelen yardýmla Afganistan'daki anti sömürgecihareketin gücü büyük bir sýçrama kaydetti. Bolþevikler,Afganistan'dan sonra Hindistan'da da sömürgecilik karþýtý hareketinzaferini bekliyordu. Böylelikle dünya gericiliðinin kalesi Britanyasömürgelerinden gelen ganimetlerle dünya krizini hafif atlatma þan-sýný kaybedecek ve sosyalist devrim metropol ülkelere de yayýlabile-cekti. Bu çerçevede Afganistan, 1919 yýlýnda Emanullah Han önder-liðinde baðýmsýzlýðýný ilan etti. Genç kral, Afganistan'ýn gerikalmýþlýðýna meydan okumak isteyen enerjik ve reformcu birinsandý. Emanullah Han'ýn Britanya saldýrganlýðýný karþýsýnda tekdestekçisi Sovyetler'di. Diðer taraftan Sovyet Rusya'da Stalinizminyükseliþi Emanullah Han'ýn da sonunu getirecekti. Stalinistbürokrasi, iktidara geldiðinde Rusya'nýn dýþ politikasý tek ülkedesosyalizm politikasý temelinde dramatik þekilde deðiþti. Artýk temelilgi dünyadaki iþçi hareketleri ve sömürgecilik karþýtý mücadeleleredeðil Stalinist yönetimin milliyetçi-devletçi çýkarlarý olmuþtu. Buçerçevede Stalin, baþ düþman Britanya ile iliþkileri onarmak istiyor-du. Bunun çerçevesi de ambargonun kalkmasý ve önemli ticari anlaþ-malar imzalamaktý. Bunun karþýlýðý olarak Britanya'nýn bir takým

AfganistanDünü, Bugünü

ve Dersler

TTaalliibbaann iikkttiiddaarrýý aakkýýllllaarraa dduurrgguunnlluukkvveerreenn ssaappýýkkççaa bbiirr yyöönneettiimm kkuurrdduu..KKaabbiill ccaaddddeelleerriinnddee aaddaamm aassmmaakk

ssýýrraaddaann bbiirr uuyygguullaammaayyddýý.. TTeelleevviizzyyoonnyyaassaakkllaannmmýýþþttýý.. YYaassaakkllaarr aarraassýýnnddaa

mmüüzziikk ddiinnlleemmeekk vvee uuççuurrttmmaa uuççuurrmmaakkddaa vvaarrddýý.. SSaakkaallllýý oollmmaayyaann eerrkkeekklleerr

kkýýrrbbaaççllaannýýyyoorr,, ssaakkaall ttrraaþþýý yyaappaannbbeerrbbeerrlleerriinn iikkii ppaarrmmaaððýý kkeessiilliiyyoorrdduu..KKaaddýýnnllaarrýýnn ddýýþþaarrýýddaa ççaallýýþþmmaassýý,, hhaass--ttaanneelleerrddee eerrkkeekklleerriinn yyaattttýýððýý ooddaallaarrýý

zziiyyaarreett eettmmeessii vvee þþeerriiaattaa aayykkýýrrýýggiiyyiinnmmeessii yyaassaakkllaarr aarraassýýnnddaaddýýrr..

Page 36: Marksist Bakis - 29. Sayı

arzularý tatmin edilmeliydi. Dünya devrimininkýþkýrtýcýsý Troçki ve hizbinin tasfiye edilmesi;Britanya'da sürmekte olan devrimci potansiyelleriçeren genel grev hareketine verilen desteðinkesilmesi ve sömürgecilik karþýtý hareketlerin yüzüstü býrakýlmasýydý. Stalin, Britanya'nýn bütün buþartlarýný yerine getirdi. Durum böyle oluncaEmanullah Han, desteksiz kaldý ve fazla dayanama-yarak iktidardan düþürüldü (1929). Böyle olunca daStalinist Rusya, dünya siyasetinin saygýn bir oyun-cusu olarak Britanya vb. ile resmi kurumsal iliþki-lerini geliþtirebildi. Emanullah Han'dan sonra 40 yýl boyuncaAfganistan'ýn baþýnda bulunan çürük monarþi dahaçok kendi ceplerini çalýþan insanlarýn elindeydi.Afganistan'ýn geri kalmýþlýðý bu uzun dönemboyunca yerleþik hale gelecekti. Kraliyet ailesi iseyurt dýþýndaki bankalarda servet istiflemekle

meþguldü.Bu uzun zamanzarfýnda dünyasiyasetinde deönemli deðiþik-likler olmuþtu.Bölgede egemenolan bir dönemindünya emperya-list siyasetininlideri Britanyaeski gücünü kay-b e t m i þ ,H i n d i s t a n ' d a nçekilmiþti. Amaarkasýnda etnik vemezhepsel düþ-m a n l ý k l a rb ý r a k a r a k .N e t i c e d eM ü s l ü m a nP a k i s t a n ,H i n d i s t a n ' d a nayrýlarak ayrý birdevlet olarakA f g a n i s t a n ' ý nkomþusu olmuþ-tu. Hindistanbaðýmsýz olmuþtuama HindistanK o m ü n i s tP a r t i s i ' n i nM o s k o v a ' d a ngelen perspektiflem ü c a d e l e y isatarak meydanýGandhi'ye býrak-

masý sayesinde bu geçiþ, dünya statükosu içintehlikeli olmamýþtý. Soðuk Savaþ'ta Afganistan'ýnkuzey komþusu olan SSCB süper güç halinegelmiþti. Diðer süper güç ABD için Afganistanönemli bir nokta deðildi ve fazla ilgi çekmiyordu.ABD'yi asýl ilgilendiren çok daha stratejik konum-da bulunan Pakistan'dý. Bunun için de ABD'nintemel Afganistan politikasý, güçlü sýnýr komþusuSSCB karþýsýnda Afganistan'ýn toprak bütünlüðüy-dü. SSCB Etkisi ve Afganistan Demokratik Halk Partisi Kuzey komþu SSCB, Afganistan'ýn en büyük ticariortaðý ve silah tedarikçisiydi. Bu da Afganistan'ý heraçýdan SSCB'ye baðýmlý yapmaktaydý. Bunundýþýnda SSCB Afganistan'a verdiði krediler yoluylada ekonomik baðlýlýðý güçlendirmiþti. SSCB, çoksayýda inþa projesini de Afganistan'da üstlenmek-teydi. Özellikle Afgan kralýnýn kuzeni ve kayýnbira-deri olan Muhammed Davud'un baþbakanlýðýndageçen on yýlda (1953-63) SSCB ile kurulan iliþkilerdaha üst boyuta týrmandý. Binlerce Afgan subayýSSCB'ye eðitim için gönderiliyordu. Bu subaylar,SSCB süper gücünün etkisiyle büyüleniyorlar,Afganistan'ýn geri kalmýþlýðý ile çarpýlýyorlardý.Dönemin tüm dünyada bir radikalleþme dönemiolduðu da düþünüldüðünde bu subaylarýn radikalkral karþýtý olmasýnda þaþýlacak bir durum yoktu.Kral da bunun farkýnda olduðundan bu subaylarýnordu içerisindeki terfilerini olabildiðince engelle-meye çalýþýyordu ki bu da sadece subaylarýn kralkarþýtý duygularýný þiddetlendirmeye yarýyordu.1964'e gelindiðinde dönemin kralý Zahirdemokratikleþme açýlýmý baþlattý, muhafazakarlarýnkazandýðý milletvekili seçimlerine gidildi. Yeni par-lamentonun üçte birinin okuma yazma bilmemesiAfganistan gerçeðini ifade eden çarpýcý verilerdenyalnýzca birisidir.(http://countrystudies.us/afghanistan/26.htm) Ýþtebu dönemde (1965) Moskova yanlýsý AfganistanDemokratik Halk Partisi kurulur. ADHP, SSCB'yebaðlý çalýþan resmi KP'lerden farklý deðildir, sadecedurum gereði isminde "komünist" ismi kullanýlma-maktadýr. Partinin ilk kurultayýnda daha sonraAfganistan cumhurbaþkaný olacak Nur MuhammedTaraki genel sekreterliðe seçilir. Partinin ikinci lide-ri karizmatik ve örgütleyici nitelikteki HafýzullahAmin'di. Partinin bir diðer önemli lideri de ilerideSSCB ordularýný resmen Afganistan'a davet edecekolan ADHP'li 3.Cumhurbaþkaný da olacak olanBabrak Karmal'dý. Partinin daha sonra en uzun süreiktidarda kalacak ismi genç Necibullah da liderkadronun bir diðer ismiydi. ADHP, dönemin basýnözgürlüðü atmosferinde Halk adýnda bir gazeteçýkarmaya baþlar ve etkisini geniþletir. Daha sonra(1967) partinin iki kanadý oluþacak ve birbirleriyle

3355

MARKSÝST BAKIÞ

AAffggaanniissttaann,, 1199.. yyüüzzyyýýllddaa ddöönneemmiinniikkii bbüüyyüükk ggüüccüü aarraassýýnnddaa ssýýkkýýþþmmýýþþttýý..ÇÇaarrllýýkk RRuussyyaa,, yyaayyýýllmmaa aallaannýýnnýýOOrrttaa AAssyyaa''yyaa ddooððrruu ssüürreekkllii ggeenniiþþ--lleettiirrkkeenn AAffggaanniissttaann ssýýnnýýrrýýnnaa ggeelliippddaayyaannmmýýþþttýý.. BBrriittaannyyaa ddaa eenn öönneemmlliissöömmüürrggeessii HHiinnddiissttaann''ddaann kkuuzzeeyyeeddooððrruu iilleerrlleeddiikkççee AAffggaanniissttaann''aauullaaþþmmýýþþ bbuulluunnuuyyoorrdduu.. HHeerr þþeeyyiiddeeððiiþþttiirreennssee EEkkiimm DDeevvrriimmii oolldduu..BBoollþþeevviikklleerr,, ddüünnyyaa ddeevvrriimmii ddooððrruull--ttuussuunnddaa ddeevvrriimmlleerrii yyaayymmaayyaaççaallýýþþýýrrkkeenn bbiirr yyaannddaann ddaa ssöömmüürrggee--lleerrddeekkii aayyaakkllaannmmaallaarrýý yyooððuunn bbiirrþþeekkiillddee ddeesstteekklleemmeeyyee bbaaþþllaammýýþþttýý..BBuu þþeekkiillddee kkýýzzýýll RRuussyyaa''ddaann ggeelleennyyaarrddýýmmllaa AAffggaanniissttaann''ddaakkii aannttiissöömmüürrggeeccii hhaarreekkeettiinn ggüüccüü bbüüyyüükkbbiirr ssýýççrraammaa kkaayyddeettttii.. BBoollþþeevviikklleerr,,AAffggaanniissttaann''ddaann ssoonnrraa HHiinnddiissttaann''ddaaddaa ssöömmüürrggeecciilliikk kkaarrþþýýttýý hhaarreekkeettiinnzzaaffeerriinnii bbeekklliiyyoorrdduu.. BBööyylleelliikklleeddüünnyyaa ggeerriicciilliiððiinniinn kkaalleessii BBrriittaannyyaassöömmüürrggeelleerriinnddeenn ggeelleenn ggaanniimmeettlleerrlleeddüünnyyaa kkrriizziinnii hhaaffiiff aattllaattmmaaþþaannssýýnnýý kkaayybbeeddeecceekk vvee ssoossyyaalliissttddeevvrriimm mmeettrrooppooll üüllkkeelleerree ddeeyyaayyýýllaabbiilleecceekkttii..

Page 37: Marksist Bakis - 29. Sayı

kavgalý hale gelecektir. Halki diye bilinen dahagüçlü birinci grup Taraki önderliðindeyken Parçam(Sancak) adýndaki diðer hizbe Babrak Karmal lider-lik etmekteydi. Halki fraksiyonunun liderleri ve ilerigelen kadrolarý daha yoksul ve kýrsal bir arka planasahipken, Parçam seksiyonu kentli ve elit bir kökenesahipti. (Toplumsal Mücadeleler ve SosyalizmAnsiklopedisi, cilt 5) Bunun dýþýnda Taraki'nin daharadikal bir retoriðe sahipken Parçamiler krala karþýdaha yumuþak bir tona sahiplerdi. Belki de bununneticesinde Halkilerin gazetesi yasaklanýrken kralyönetimi Parçam hizbine daha müsamahakardavranýyordu, gazeteleri yasaldý. Bu iki fraksiyon,büyük abi SSCB'nin hakemliðinde resmi bir bölün-meye gitmese de 1992'de mücahitler ADHP yöneti-mini devirene kadar kendi aralarýnda kavga etmeyedevam edecekti. SSCB ise her iki kesimi de yakýnduruyorken resmi bir statünün iki kanada da bu aradaADHP'ye de tanýnmadýðýný belirtelim. Bunun enbariz göstergesi resmi KP'lerin toplandýðý SSCBmerkezli uluslararasý hiçbir toplantýya ADHP'nindavet edilmemesiydi (Esedullah Oðuz, Hedef ÜlkeAfganistan) Ama yine de ADHP'nin iki kanadý içinde SSCB sosyalist anavatandý. SSCB dýþ politikasý,ileriki büyük olaylarda bu iki eðilimden de durumagöre istifade etmeyi becermek üzerine kuruluydu.

Darbeyle Gelen Cumhuriyet

17 Temmuz 1973 günü Afgan Kralý Zahir yurtdýþýgezisinde iken kansýz bir darbe gerçekleþir vecumhuriyet ilan edilir. Askeri darbenin baþýnda birdönemin güçlü kiþisi olan ama daha sonra tasfiyeedilen kralýn kuzeni Muhammed Davud bulunuyor-du. Davud'un ordu içerisindeki nüfuzu daha çoksolcu subaylara dayanmaktaydý. 10 yýllýk baþbakan-lýðý döneminde binlerce subayý eðitim almasý içinSSCB'ye gönderen Davud'du. Dolayýsýyla solcu su-baylar Davud'u desteklediler ve darbe rahatlýklagerçekleþebildi. Yolsuzluklara batmýþ kraliyetinzayýf ve çürümüþ yapýsý, ordunun bu kadar rahat birþekilde bölünme olmadan darbe yapmasýnda belir-leyici olmuþtu. Darbenin baþý Muhammed Davud,yeni Afganistan Cumhuriyeti'nin cumhurbaþkaný vebaþbakanýydý. Ýlk etapta kendisine iktidara gelmekteyardým eden solcu subaylarýn mevkileri yükseltildi.Bunun dýþýnda ADHP'nin özellikle Parçami kanadýönemli yürütme pozisyonlarýna atandýlar. ADHP'ninbu kadrolarý Davud'un reformlarý uygulamasýnayardýmcý olmaya çalýþsalar da sonuç beklentilerdenuzaktý. Ýþler istenildiði gibi gitmediðinde Davud birmanevra yaparak ciddi yönelim deðiþikliklerine gitti.1977 Anayasasý tek partili bir cumhuriyet belirliyor-du. Bu tek parti de merkez komitesini Davud'un tektek saptadýðý Ulusal Devrimci Parti olacaktý. Bunundýþýnda yeni yönetimde mevki bekleyen ADHP ken-disini tamamen dýþlanmýþ bir durumda bulacaktý.

Davud, ayný zamanda SSCB'ye baðýmlý iliþkileri dekýrmayý deneyecekti. Ýlk etapta ABD müttefikleriolan komþu ülkeler Pakistan ve Ýran'a karþý oldukçaagresif olan Davud, bu sefer ABD ve müttefikleriyleiliþkileri onarmaya koyuldu. Bu iyi iliþki çabasýiçinde o sýralar SSCB'ye Asya'da kökten bir düþman-lýk içerisinde olan Çin de bulunuyordu. Bu durumDavud'un SSCB'yle olan iliþkilerini iyiden iyiyegerecekti (David N. Gibbs, Journal Critical AsianStudies, akt.socialistunity.com).Davud'un bu dönemi ayný zamanda dünya çapýndakiekonomik bunalýma rastlar. O sýralarda hayatpahalýlýðý ve iþsizlik had safhaya ulamýþ durumdadýr.Devlet memur ve iþçi maaþlarýný zar zor ödeye-bilmektedir. Üstelik kritik görevlere eþini dostunuatayan Davud iktidarý yolsuzluklar ve züppeliklerleanýlmaya baþlanmýþtýr. Üstelik kendisi de kraliyetsoyundan olan Davud, bir süre sonra eski kraliyetüyelerini vali vb. olarak kritik noktalara atar. Budurumda toplumsalmuhalefetin büyümesikaçýnýlmazdýr. Ülkedesiyasi radikalleþmehýzlanýr. Bunlar arasýndao sýralar MüslümanKardeþler'in paralelindeolan BurhaneddinRabbani önderliðindekisiyasi Ýslamcýlar dabulunmaktadýr. ADHP deo sýralar yaygýnlýðýný art-týrma çabasýndadýr. Özel-likle Hafýzullah Amin'inçabalarý neticesindeordudaki solcu subay-larýn önemli bir kýsmýADHP'ye kazanýlýr (E.Oðuz). Bu aradaSSCB'den gelen direktif-lerle Halki ve Parçamifraksiyonlarý yeniden biraraya getirilir ve partibaþkanlýðýna Halkikanadýn önderi Tarakigetirilir. Aslýnda Karmalö n d e r l i ð i n d e k iParçamiler SSCB'yedaha yakýn olsalar daHalkilerin kitlesi dahageniþtir ve özellikle su-baylar içerisinde önemlibir aðýrlýðý bulunmak-tadýr. Davud'un toplum-sal muhalefeti ezmeçabasý, baþka bir dar-

3366

MARKSÝST BAKIÞ

17 Temmuz 1973 günüAfgan Kralý yurtdýþýgezisinde iken kansýz

bir darbe gerçekleþir vecumhuriyet ilan edilir.Askeri darbenin baþýn-da bir dönemin güçlükiþisi olan ama dahasonra tasfiye edilen

kralýn kuzeniMuhammed Davud

bulunuyordu. Davud'unordu içerisindeki

nüfuzu daha çok solcusubaylara dayanmak-

taydý. 10 yýllýkbaþbakanlýðý döneminde

binlerce subayý eðitimalmasý için SSCB'yegönderen Davud'du.

Dolayýsýyla solcu subay-lar Davud'u destekledi-ler ve darbe rahatlýkla

gerçekleþebildi.

Page 38: Marksist Bakis - 29. Sayı

benin koþullarýný hazýrlayacaktý.Darbeyle Gelen "Komünizm"

Nisan 1978'deki askeri darbe ile Davudyönetimi devrilecek ve ADHP iktidarý elegeçirecektir. Geliþmelerin sürati aslýndasürecin biraz da kendiliðindenliðine iþaret-tir. Davud'un toplumsal muhalefeti per-vasýzca ezme aþamasýnda ADHP'nin ilerigelenlerinden Mir Ekber Hayberöldürülür. ADHP bu ölümden Davudyönetmini sorumlu tutar ve cenaze 15 binkiþinin katýldýðý bir gövde gösterisinedönüþür. Davud yönetimi, ADHP'nin buçýkýþýndan ürküntüye kapýlýr ve ADHP'ninlider kadorusu tutuklanýr. Taraki veKarmal hapse atýlýrken belki de en etkilifigür durumunda olan Hafizullah Amin evhapsine alýnýr. Amin'e ziyaretçi akýþýengellenmemiþtir ve Amin dýþarýdakiADHP üyelerine ev hapsinden direktiflergöndermektedir. Davud, ADHP'nin üstkadrosuna karþý harekete geçmiþse deordudaki subaylara dokunmayarak kendisiadýna büyük bir hata yapmýþtýr. Bu subay-larýn hala kendisine baðlý olduðunudüþünüyor olmasý muhtemeldir. AmaADHP'nin ordu içerisindeki birimi, kendi-lerini büyük bir kýyým beklediðinidüþünerek korkuya kapýlýr ve hareketegeçer. Böylelikle Nisan "Devrimi" baþla-yacaktýr. Gerçekten de Davud tam da dar-benin gerçekleþeceði gün yapýlan bakanlarkurulu toplantýsýnda ADHP liderlerininidamýný görüþmektedir ki kabine bu yöndebir karar almýþtýr. Takvimler 27 Nisan'ý gösterirken tam dabakanlar kurulu kararýnýn alýndýðý sýralardaADHP’li subaylar karadan ve havadanharekete geçerler. Darbeye giriþen subayve askerlerin çapý gerçekten de son derecesýnýrlýdýr. Bazý kilit bakanlýklar ve radyo-tvmerkezi isyancýlarýn eline geçse decumhurbaþkanlýðý köþkünü teslim almayahepi topu 9 tankla gidilmektedir. Köþkükoruyan birlikler yaklaþýk 2 bin kiþiliktirve canla baþla savunmak yapmaktadýrlar.Daha ilk anlarda 4 tank tahrip edilmiþvaziyettedir. Üstelik Savunma Bakaný'nýngüvendiði hava üslerinden kalkýp gelenuçaklar cumhurbaþkanlýðý sarayýnýnimdadýna yetiþmiþ olsalar da yerle temasýolmayan pilotlar dostla düþmaný ayýrt ede-cek durumda deðillerdir ve uzak havaüslerinden geldikleri için yakýtlarý da iyiceazalmýþ olduðundan hiçbir bombardýman

yapamadan geridönmek zorundakalýrlar. Dahamerkezi Bagramh a v a a l a n ý n d a nkalkan solcu pilot-larýn kullandýðýsavaþ uçaklarýbaþkanlýk köþkünüyerle bir edinceçevrede sýkýþmýþdurumda olanisyancýlar kurtu-lurlar ve bu çarpýþ-manýn neticesi belliolur. Sonuna kadardirenen Davud, muhafýzlarý, mahiyeti veakrabalarýyla öldürülecektir (E. Oðuz).ADHP'nin Nisan Devrimi aslýnda askeribir darbeden baþka bir þey deðildi. Halkýn,emekçilerin, gençlerin katýlýmý hemenhemen yok denecek kadar azdýr. Hattaordu bünyesinde de son derece az sayýdakibirlik harekatý gerçekleþtimiþtir. Ordununbüyük bölümünün darbeye karþý kayýtsýzkaldýðýný belirtelim. Muhtelif kaynaklar,sadace 3 bin kiþilik bir askeri gücünharekete doðrudan kaldýðýný ifade etmek-tedirler. Solcu subaylarýn ve bu arada ADHP'ninDavud'un kendilerini yok etmeye kalkýþ-masýndan sonra harekete mecbur kaldýk-larý görülüyor. Peki ama Moskova bu iþinneresinde idi? Genel kanýya göre SSCB,Davud'un son dönemki ABD yanlýsý dýþpolitikasýndan son derece rahatsýzdý vedarbeyi teþvik edici bir rol oynamýþtý. Yinede SSCB'nin böyle bir teþvik içerisindeolup olmadýðý þüphelidir. Bu konudaSSCB'nin baþýndaki bürokratlarýn tarihtengelen ciddi derecede can sýkýcý tecrübelerivardýr. Baðýmsýz "devrimci" rol oynayanyerel liderlerin daha sonra tam bir baþaðrýsýna dönüþtüðü örnekler (Mao, Titogibi) unutulacak gibi deðildir. Bu yüzdende darbede SSCB'nin teþvikinden çok,yerel solcu subaylarla ADHP'nin yokedilmeye tehlikesine kaþý harekete geçmekzorunda kalmalarý belirleyici olmuþa ben-ziyor. Nitekim Nisan Devrimi'nin sonundada aynýsý olacak ve SSCB'nin baþý dar-benin liderleri ile büyük belaya girecektir.Sonrasý ise SSCB için tam bir Afganistanbataklýðýdýr.

3377

ADHP'nin Nisan

Devrimi aslýnda

askeri bir darbeden

baþka bir þey deðildi.

Halkýn, emekçilerin,

gençlerin katýlýmý

hemen hemen yok

denecek kadar azdýr.

Hatta ordu

bünyesinde de son

derece az sayýdaki

birlik harekatý

gerçekleþtimiþtir.

Ordunun büyük

bölümünün darbeye

karþý kayýtsýz

kaldýðýný belirtelim.

Muhtelif kaynaklar,

sadace 3 bin kiþilik

bir askeri gücün

harekete doðrudan

kaldýðýný ifade

etmektedirler.

MARKSÝST BAKIÞ

Page 39: Marksist Bakis - 29. Sayı

Darbenin Açmazlarý

Askeri darbenin ardýndan cumhuriyetin adý AfganistanDemokratik Cumhuriyeti olarak deðiþtirilir ve Taraki"devrimin ulu önderi" olarak Afgan kamoyuna takdimedilir. Oysa Taraki sembolik bir durumda olan cumhur-baþkanlýðý makamýyla yetinmek zorun-dadýr. Gerçek güç ise çok iyi birörgütçü olam Hafizullah Amin'dedir.Amin yakýn adamlarýný ordu ve polisteþkilatýnýn kritik birimlerine getirir.Yeni oluþturulan kabinedeParçamiler'den de bakanlar olsa daonlar bu koltuklarda fazla otura-madýlar. Daha birkaç ay içerisindecumhurbaþkaný Taraki, Parçamiler veönderleri Karmal'ý yeni bir ihtilalhazýrlamakla suçlayarak görevden alýrve Doðu Bloku ülkelerine sürgünegönderir (Toplumsal Micadeleler veSosyalizm Ansiklopedisi, cilt 5).Reformlara gelirsek… ADHP'ninprogramý bir reform paketindenibaretti ve sosyalist bir karaktertaþýmýyordu. Stalinist aþamalar teori-sine göre Afganistan'da demokratikbir devrim gerekliydi. Ama sözkonusu olan bir reform programý bileolsa bir takým radikal deðiþikliklertepeden gerçekleþtirilmeyeçalýþýldýðýnda halka karþý dayatmaþeklini alýyordu. Böyle bir durumdafazla ileri gidilemezdi. Örneðin,toprak reformu programý: Afganköylüleri görece geniþ topraðý olanköylülerden alýnan topraklarýn kendi-lerine verilmesini kabul etmediler. Buonlara göre ahlaksýzlýk olurdu. Nasýlkendilerinin olmayan bir þeye elkoyarlardý? Yeni rejimin hapis vb.cezalarla zorlamasý durumunda dakaðýt üstünde topraðý alýyorlar ama busadece þeklen oluyordu. Eski sahipleritopraklara sahip olmaya devam edi-yorlardý. Yine de bu uygulamaylatopraklarý kabul eden az bir kesimköylülerse herkes tarafýndan dýþlaný-yor ve düðünlere sünnetlere vb. davetedilmiyorlardý. Daha sonra kýrsal alanýele geçiren mücahitler bu köylülerikatledecekti. Bu çarpýcý örnek de gös-teriyor ki býrakýnýz bir devrimi radikal birreform programý dahi tepeden uygulandýðý müddetçebaþarýlý olamýyordu. Bunun sonucu kaçýnýlmaz bir þe-kilde otoriterleþme oldu. ADHP iktidarý astýðý astýkkestiði kestik bir yönetimdi.

Artan otoriterleþme eðilimleri, laiklik konusunda atýlanadýmlarýn tepkiyle karþýlanmasý, geleneksel aþiretdüzeninin deðiþime karþý direnci, kýrsal kesimin gelenek-sel merkezileþme karþýtlýðý vb. hepsi birleþerek yenirejimin reform programýna karþý bir direniþin doðmasýna

yol açacaktý. Bu çerçevede mücahitsavaþçý gruplarýn ilk örnekleri görül-meye baþlamýþtý bile. Bütün bunlartoplumsal tabaný olmayan ya da çokzayýf olan bir üst kademe yönetimdeðiþikliði ile toplumsal hayatýn tepe-den deðiþtirilmeye çalýþýlmasýnýngetirdiði krizi ifade ediyordu. AmaADHP rejiminin esas krizi, kendiiçerisindeki sonu gelmeyen iktidarkavgalarýndan ve SSCB'nin müda-halelerinden kaynaklanacaktý.

SSCB Ýþgali

Afganistan'ýn SSCB tarafýndan iþgaledilmesi, genellikle, ADHP'nin mü-cahitlerle baþ edememesi neticesindeSSCB'den askeri yardým istemesiylebaþladý þeklinde bilinir. Oysa durumhiç de öyle deðildir. Kremlin ve baþýn-daki Brejnev, Afganistan'daki gidiþat-tan memnun deðildir. Birincisi, yeniyönetimi baþarýsýz bulmaktadýrlar.Ýkincisi, iktidarda ipleri elinde tutanAmin'i fazla baþýna buyruk ve baðým-sýz bulmaktadýrlar. Sonuç olarak,Kremlin Amin'in ipin çekmeye kararverir. ADHP içerisinde zatenSSCB'nin at oynattýðý büyük çatlaklarvardýr. Parçamilerin tasfiyesi sonrasýbu sefer Halki grup içerisinde de kav-galar yürümektedir. Örneðin Amin'indevrilmesi için daðýtýlan bir bildiri,hedef kitleye þöyle seslenmekteydi:"Hafizullah Amin, aðabeyi AbdullahAmin'i ülkenin kuzey illerine genelvali atayarak tüm yetkilerin sadecekendi ellerinde olduðunu gösterdi.Bütün akrabalarýný ve yakýn dostlarýnýönemli mevkilere getirdi. Örneðin,Amin'in yeðeni ve damadý Dýþ Ýþleribakan yardýmcýlýðýna atanýrken birbaþka akrabasý Kabil'in il trafikmüdürü oldu. Bu kiþiler halkýn para-larýný hortumluyorlar." (akt. E. Oðuz)Brejnev, Amin'i devirmek için sadece

sembolik bir misyona düþürülmüþ olanTaraki'yi kullanmak ister. Bu çerçevede Taraki ileKremlin'de özel bir görüþme ayarlanýr. Burada Amin'denbir baþka darbe yoluyla kurtulmak gerektiði konusundaTaraki ikna edilir ve operasyon planlarý açýkça izah edilir.

3388

Genel kanýya göreSSCB, Davud'un son

dönemki ABD yanlýsý dýþpolitikasýndan son derece

rahatsýzdý ve darbeyiteþvik edici bir roloynamýþtý. Yine de

SSCB'nin böyle bir teþvikiçerisinde olup olmadýðýþüphelidir. Bu konudaSSCB'nin baþýndaki

bürokratlarýn tarihtengelen ciddi derecede cansýkýcý tecrübeleri vardýr.Baðýmsýz "devrimci" roloynayan yerel liderlerindaha sonra tam bir baþ

aðrýsýna dönüþtüðü örnek-ler (Mao, Tito gibi) unutu-

lacak gibi deðildir. Buyüzden de darbede

SSCB'nin teþvikindençok, yerel solcu subaylarlaADHP'nin yok edilmeyetehlikesine kaþý harekete

geçmek zorunda kalmalarýbelirleyici olmuþa benzi-

yor. Nitekim NisanDevrimi'nin sonunda daaynýsý olacak ve SSCB'

nin baþý darbenin liderleriile büyük belaya girecek-

tir. Sonrasý ise SSCB içintam bir Afganistan

bataklýðýdýr.

MARKSÝST BAKIÞ

Page 40: Marksist Bakis - 29. Sayı

Buna göre Amin öldürülmek suretiyle ortadankaldýrýlacaktýr. Ne var ki ne Kremlin'in ne deTaraki'nin farkýnda olmadýðý bir durum plan-layýcýlarýn hesaplarýný darmadaðýn edecektir.

Ta r a k i ' n i nyakýnýndak-ilerden birisia s l ý n d aA m i n ' i nadamýdýr veKremlin'deyapýlan kirlih e s a p l a r ýolduðu gibiA m i n ' eaktaracaktýr.N i t e k i mS S C Bd ö n ü þ üT a r a k i ,A m i n ' i

cumhurbaþkan-lýðý köþkünedavet ettiðindeo l a c a k l a r d a nhaberli olanAmin daveti geriçevirmek iste-yince SSCB'ninK a b i lb ü y ü k e l ç i s iAmin'in cang ü v e n l i ð ikonusunda bizzatgüvence vere-cektir. Köþktepusu kurulmuþ-tur, ama Aminh a z ý r l ý k l ý d ý r .Tertibin farkýndao l d u ð u n d a nköþkteki pusudanadamlarýyla bir-likte çatýþarak

kaçmayý bilmiþtir. Amin askeri birlikleri yanýnaalýp köþke geri döndüðünde Taraki boðulmaksuretiyle öldürülür. Ama köþkten sürpriz birkonuk çýkacaktýr: Tam da davete icap etmesi içinAmin'e güvence veren SSCB'nin Kabilbüyükelçisi Puzanov (Rasanayagam, Angelo(2005). Afghanistan: A Modern History). Amin,þimdi Kremlin'in gazabýný üzerine çekmiþti. BuSSCB iþgalinin baþlangýcýydý. ADHP'nin iktidardeneyimi korkunç baþlamýþtý. Nisan 1978'deADHP darbeyle yönetime gelecek, Temmuz’da

partinin Parçami kanadý tasfiye edilecek, eylülsonundaysa kanlý bir darbe giriþimi ileADHP'nin "ulu önderi" ve ülkenin cumhur-baþkaný öldürülecekti. Amin, Afgan radyolarýn-da ülkenin yeni cumhurbaþkaný olarak takdimedilecekti. Ama Amin'in iþi çok zordu. Taraki ileBrejnev tüm dünya basýnýna el ele pozlar verdik-ten hemen sonra öldürülmüþtü, üstelik AminSSCB büyükelçisine ve dolayýsýyla Kremlin'eaðýr ithamlarda bulunmuþtu. Afganistan iseaskeri ve teknik uzman sýfatýyla binlerce KGBajanýnýn kilit merkezleri ellerine geçirdiði birülke haline gelmiþti. Üstelik, ADHP'de bir sürüdüþman eðilim kendisine diþ biliyordu.SSCB'nin kendisine karþý yeni bir darbe hazýr-layacaðý ise kesindi. Ama SSCB, darbe deðiliþgal hazýrlýðý içerisindeydi. Fazla baðýmsýz vemilliyetçi olan Amin çizmeyi aþmýþtý. Amin,yeni bir Tito ya da SSCB karþýtý baþka bir figürolabilir miydi? KGB'nin Amin'i zehirleme giri-þimleri boþa çýkýnca (Toplumsal Mücadeleler veSosyalizm Ansiklopedisi, cilt 5) SSCB'ninaskeri müdahelesi seçeneði devreye sokulacaktý.Ýþgal hazýrlýklarý aðýr aðýr sürdürüldü ve Aralýk1979'da düðmeye basýldý. Aradan geçen bir yýldaSSCB tüm hazýrlýklarý tamamlayacaktý. SayýsýzSovyet uzmaný ve onlarla iþbirliði yapan birçokkiþi ve eðilimle Amin bütün zemini hýzla yitirdi.On binlerce kiþilik SSCB birlikleri ülkeyegirdiðinde Amin'in köþkü de özel komandolarcasarýlmýþtý. SSCB bu operasyona Fýrtýna 333Operasyonu adýný vermiþti. Amin'den istenenSSCB birliklerini Afganistan'a davet eden resmibir belgeye imza atmasýydý. Amin bunu redde-cek ve uzun saatler çatýþtýktan sonra öldürüle-cekti. Amin'in yardýmýna hiçbir askeri birlikgelmemiþti, çünkü bütün garnizonlarda gerekenönlemler alýnmýþ, iletiþim hatlarý kesilmiþti.Böylece Amin ve 200 adamýnýn SSCB koman-dolarýyla uzun saatler çatýþmasý bir etki yarata-madan kýrýlacaktý. SSCB birlikleri Afganistan'ý iþgal ederken yan-larýnda Parçami hizbinin lideri Babrak Karmal'ýda getirmiþlerdi. Afganistan'ýn yeni cumhur-baþkaný artýk Karmal'dý. Bir kukladan fazlasýolamayacak olan Karmal, SSCB birlikleriniAfganistan'a resmen davet etti. Bu saatten sonraAfganistan'daki mücahit hareketi, dinsel veaþiretsel bir reaksiyon olmanýn sýnýrlarýný aþarakyabancý iþgal ordularýna karþý bir ulusal kurtuluþhareketi kimliði de kazandý. Bunun anlamýAfganistan'ýn SSCB'nin Vietnamýna dönüþme-siydi. SSCB birlikleri gerilla mücadelesi içinelveriþli olan Afgan daðlarýnda aðýr kayýplarverdiler. Kýrsal kesimin büyük çoðunluðu mü-

3399

ÝÝkkttiiddaarrýý eellee ggeeççiirreennAADDHHPP((AAffggaanniissttaann DDeemmookkrraattiikkHHaallkk PPaarrttiissii))''nniinn pprrooggrraammýý bbiirrrreeffoorrmm ppaakkeettiinnddeenn iibbaarreettttii vveessoossyyaalliisstt bbiirr kkaarraakktteerrttaaþþýýmmýýyyoorrdduu.. SSttaalliinniisstt aaþþaammaallaarrtteeoorriissiinnee ggöörree AAffggaanniissttaann''ddaaddeemmookkrraattiikk bbiirr ddeevvrriimmggeerreekklliiyyddii.. AAmmaa ssöözz kkoonnuussuuoollaann bbiirr rreeffoorrmm pprrooggrraammýý bbiilleeoollssaa bbiirr ttaakkýýmm rraaddiikkaallddeeððiiþþiikklliikklleerr tteeppeeddeennggeerrççeekklleeþþttiirriillmmeeyyee ççaallýýþþýýllddýýððýýnnddaahhaallkkaa kkaarrþþýý ddaayyaattmmaa þþeekklliinniiaallýýyyoorrdduu.. BBööyyllee bbiirr dduurruummddaaffaazzllaa iilleerrii ggiiddiilleemmeezzddii..

MARKSÝST BAKIÞ

Page 41: Marksist Bakis - 29. Sayı

cahitlerin elindeydi. SSCB'nin aðýr bir kriziçerisinde bulunduðu 1980'lerde Afganistanmacerasý bu krizi þiddetlendirmekten baþka biriþe yaramadý.

Mücahitler

Mücahitler, baþlangýçta SSCB yanlýsý yönetime

karþý gerici bir reaksi-yonu ifade ederkenSSCB'nin Afganistan'ýiþgal etmesinin ardýn-dan yabancý iþgalcilerekarþý ulusal kurtuluþmücadelesi vermeksýfatýyla büyük bir ivmekazandýlar. Mücahitgruplarý, çoðunlukitibariyle siyasi Ýslambayraðýný taþýyorlar,yörelere göre büyükdeðiþkenlik arz ediyor-lar ve Afganistan'dakietnik ve mezhepselçeþitliliðe göre grup-laþýyorlardý. Örneðinülkenin kuzeyindekiTacik, Özbek veTürkmenler kendisilahlý birliklerini oluþ-tururken ülkenin orta vegüneyinde bulunan

toplam nüfusun yarýsýna yaklaþan Peþtunlarýnayrý mücahit gruplarý bulunmaktaydý. Yine ÞiiHazara nüfusun SSCB'ye karþý savaþan kendimücahit güçleri bulunmaktaydý. Bunun dýþýndaçok etkili olamasalar da Çin yanlýsý MaoistAfgan gerillalarýn (birkaç farklý örgüt sözkonusudur) mücahitlerle SSCB'ye karþý ittifakyaptýðý bilinmelidir. Hatta Aðustus 1979'da

Ýslamcýlarla beraber Kabil'de baþarýsýz bir ayak-lanma giriþiminde bulunmuþlardýr. ADHP ikti-darýnýn öldürdüðü Maoist sayýsý binlerle ifadeedilmektedir ve bunlar arasýnda liderleri AkramYari de bulunmaktadýr. Diðer yandan SSCBiþgaline ve ADHP iktidarýna karþý silahlýmücadele veren Maocu gruplarýn üyeleri biryandan da iþbirliði yaptýklarý Ýslamcý mücahitlertarafýndan öldürülmekteydiler (http://a-l-o.mao-ism.ru/historical.htm). Mücahitlerin ana ekseni siyasal Ýslam'dangelmekteydi. En bilinenler BurhaneddinRabbani ve komutaný Ahmed Þah Mesud ilePakistan gizli servisi ISI'nin yoðun destekverdiði Gulbeddin Hikmetyar ile CelaleddinHakkani idi. Mücahitlere dünya çapýnda ABDkampýndan büyük destek geliyordu.Destekçilerden birisi de Maoist Çin'di.Hatýrlanacaðý üzere 1960'larýn sonlarýndanitibaren SSCB ile Çin arasýnda büyük bir geri-lim mevcuttu. Çin, baþ düþmaný olarak SSCB'yigördüðünden ABD ile ittifak halindeydi. Bunundýþýnda Ýran'da iktidara gelen Humeyni rejimi,Ýran'ý ABD ekseninden çýkarsa da kafir olarakgördüðü SSCB'ye karþý verilen cihata AfganÞiilerini silahlandýrýp finanse ederek destekoluyordu. Mücahitlerin en büyük destekçisiadeta cephe gerisi görevi gören Pakistan'dý.Afgan sýnýrýna yakýn Peþaver kenti mültecilerin,mücahit gruplarýn ve her türden istihbaratservisinin merkeziydi. Bugün Suriye iç savaþýn-da Türkiye'nin oynadýðý rol ve Türkiye'nin sýnýrþehirlerinin durumu çok benzerdir. Bunun dýþýn-da SSCB'ye karþý verilen cihatýn bütündünyadan aþýrý Ýslamcýlarý Pakistan veAfganistan'a çektiðini söylemeye gerek yok. Butrafiði Suudi ve Körfez þeyhleri finanse ederkenPakistan gizli servisi sahadaki yönlendirmeyiyapýyordu. 100 milyonlarca dolar mücahitlereaktarýldý. Afgan halkýnýn acýlarý üzerinden biri-leri büyük vurgunlar yaparken Ýslami kökten-dincilik CIA elinde adeta bir Frankenstein gibiolgunlaþtý. CIA rambolarýyla el ele cihat yapan-larýn arasýndaki Usame Bin Ladin, ilk büyüktecrübesini Afganistan'da edinecekti.

Necibullah Ýktidarý ve

SSCB Ýþgalinin Sonu

1985 yýlýnda SSCB'nin baþýna genç, dinamik vereformcu olarak umut baðlanan bir isim geçe-cekti: Gorbaçov. Dünya çapýnda StalinistlerGorbaçov'u Stalin'den sonraki en büyükkomünist olarak tarif ediyorlardý. Ýþin gerçeðiise SSCB, bürokratik hantallýðý ile 1970'lerdebaþlayan dünyadaki ekonomik krizin tesiriniatlatamamýþtý. Batý Bloku neoliberal ekonomi

4400

MARKSÝST BAKIÞ

SSSSCCBB''yyee kkaarrþþýý vveerriilleenn cciihhaattýýnnbbüüttüünn ddüünnyyaaddaann aaþþýýrrýý ÝÝssllaamm--ccýýllaarrýý PPaakkiissttaann vvee AAffggaanniissttaann''aaççeekkttiiððiinnii ssööyylleemmeeyyee ggeerreekk yyookk..BBuu ttrraaffiiððii SSuuuuddii vvee KKöörrffeezzþþeeyyhhlleerrii ffiinnaannssee eeddeerrkkeennPPaakkiissttaann ggiizzllii sseerrvviissii ssaahhaaddaakkiiyyöönnlleennddiirrmmeeyyii yyaappýýyyoorrdduu.. 110000mmiillyyoonnllaarrccaa ddoollaarr mmüüccaahhiittlleerreeaakkttaarrýýllddýý.. AAffggaann hhaallkkýýnnýýnnaaccýýllaarrýý üüzzeerriinnddeenn bbiirriilleerrii bbüüyyüükkvvuurrgguunnllaarr yyaappaarrkkeenn ÝÝssllaammiikköökktteennddiinncciilliikk CCIIAA eelliinnddeeaaddeettaa bbiirr FFrraannkkeennsstteeiinn ggiibbiioollgguunnllaaþþttýý.. CCIIAA rraammbboollaarrýýyyllaaeell eellee cciihhaatt yyaappaannllaarrýýnnaarraassýýnnddaakkii UUssaammee BBiinn LLaaddiinn,,iillkk bbüüyyüükk tteeccrrüübbeessiinniiAAffggaanniissttaann''ddaa eeddiinneecceekkttii..

Page 42: Marksist Bakis - 29. Sayı

modeli ile iþçi örgütlerinin yenilmesi sayesindeekonomik çöküntü karþýsýnda durumu kurtara-bilmiþti, ama SSCB'nin bunu yapmasýnýn pekmümkün olmadýðý Gorbaçov'un "Glastnost vePerestroyka" (açýklýk ve yeniden yapýlanma) poli-tikalarýnýn toptan bir çöküþe ulaþmasýyla ortaya çýka-caktý.Gorbaçov, Afganistan'da bir siyasi çözüm arayýþýn-daydý. Askeri zaferlerin ardýndan yapýlacak anlaþ-mayla Afganistan macerasýnýn içinden çýkýlmakistenecekti. Bunun için de Afganistan'da yönetimdeðiþikliðine gidildi. Babrak Karmal SSCB'ninisteðiyle görevden uzaklaþtýrýlarak Rusya'ya sürgünegönderildi ve yerine Karmal gibi Parçami kanattanNecibullah getirildi(Mayýs 1986). Necibullah Afgangizli servisinin sertlik yanlýsý lideri olarak SSCB içinideal bir isimdi. Ama bu sefer de Parçami kanatKarmal ve Necibullah yanlýlarýolarak ikiye bölünecekti. Bu ikigrup arasýndaki çatýþmalar epeykanlý geçecekti (E. Oðuz). 1980'lerin sonuna gelindiðindeSSCB'nin Afganistan'da müza-kere süreci ile durumu kurtarmakdüþüncesinin suya düþtüðü açýktý.Ýlk olarak sahada beklenen askerizaferler gerçekleþmiyordu. SarpAfgan coðrafyasý gerilla mücade-lesi için çok uygundu ve mücahit-lerin kýrsalda bariz bir halkdesteði vardý. Bunun dýþýndamücahitlere verilen dýþ destek çokgüçlüydü. ABD 1986'dan itibarenmücahitlere omuzdan atýlabilenyüksek isabet oranýna sahip stingerfüzeleri vermiþti. Bunun anlamý SSCB hava üstün-lüðünün sona ermesiydi. SSCB askerinde Vietnamsendromunun benzeri görülmekteydi. Afganistanmacerasý yaklaþýk 15 bin SSCB askerinin canýna malolacaktý. Zaten çok zor durumda olan SSCBekonomisi Afganistan macerasýnýn yükünü dahafazla taþýyacak durumda deðildi. Ve Gorbaçov 140bin kiþilik SSCB birliklerinin Afganistan'dan Mayýs1988 itibariyle çekilmeye baþlayacaklarýný bildirdi.Necibullah yönetimine desteðin süreceði vurgulansada ABD ve mücahit cephesinde bu iþin bittiðidüþüncesi hakimdi. SSCB askeri varlýðý olmadanNecibullah'ýn dayanamayacaðý düþünülüyordu.Herkes rejime ömür biçme yarýþýna girmiþti. Amadurum hiç de öyle olmayacaktý. Bu arada SSCBAfganistan'dan çekilirken Pakistan Devlet Baþkaný,Afgan mücahitlerinin en büyük destekçisi olan ZiyaÜl Hak uçaðýna yerleþtirilen bombayla öldürüldü.Gözler doðal olarak KGB'ye çevrilecekti. Necibullah SSCB'den askeri ve ekonomik destek

geldiði müddetçe ayakta kalmasýný bildi. Ýlk önceADHP içerisindeki Halki kanadýn liderleri tasfiyeedildi. Böylelikle iktidar bloðundaki çatlaklar enazýndan hafifletildi. Kentler güvenlik kuþaklarý iletakviye edildiler. Kentleri birbirlerine baðlayan oto-yollarda da önlemler arttýrýldý. SSCB silah ve askeriuzman takviyesi devam ediyordu. Diðer taraftanmücahit cephesinde iþler iyi gitmiyordu. SSCBiþgalinin bitmesi yabancý iþgalcilerin ülkeyi terketmesi olarak görüldüðünden kutsal savaþ iddiasýzayýflamýþtý. Bununla beraber mücahitlerin yolsuz-luklarý, yol açtýklarý kaos ve þiddet sarmalý daha fazlagöze batar hale geldi. Farklý mücahit gruplarý birbir-lerinden ölesiye nefret ediyordu. Mücahitler arasýçatýþma ve düþmanlýklar onlarý gerilla savaþý dýþýndadaha büyük saldýrýlar için yeteneksiz kýlmaktaydý.Necibullah yönetimi kendi iç birliðini saðladýðý

ölçüde kentleri ve ana yol-larý rahatlýkla koruya-bilecekti. Bunun dýþýn-da Necibullah'ýn imajtazelemek için de çýr-pýndýðýný ifade edelim.Necibullah komünizm-le alakalalarýnýnolmadýðýný savundu vebaþýnda bulunduðu reji-mi ulusalcý, reformcuve Müslüman bir rejimolarak yeniden tarifledi.

Daha da ileri giderek ADHP'nin ismini deðiþtirerekVatan Partisi rejimi oluverdiler (akt. greenleft.org,Dixon, Norm (2001-12-12). "Revolution and counter-revolution in Afghanistan").

Necibullah'ýn Devrilmesi ve Bir Devrin

Kapanýþý

SSCB yanlýsý rejimin bileþenlerinin ne kadar çürükolduðunun en iyi kanýtý SSCB'nin çekilmesindensonra herkesi rejime ömür biçtiði bir ortamda bile içkavga ve darbe giriþimlerinin bitmemiþ olmasýydý.Halki kanadýn sürülmemiþ tek ismi olan Tanayi

4411

MARKSÝST BAKIÞ

MMüüccaahhiittlleerr,, bbaaþþllaannggýýççttaaSSSSCCBB yyaannllýýssýý yyöönneettiimmee kkaarrþþýýggeerriiccii bbiirr rreeaakkssiiyyoonnuu iiffaaddee

eeddeerrkkeenn SSSSCCBB''nniinn AAffggaanniissttaann''ýýiiþþggaall eettmmeessiinniinn aarrddýýnnddaann yyaabbaannccýý iiþþggaallcciilleerree kkaarrþþýýuulluussaall kkuurrttuulluuþþ mmüüccaaddeelleessii vveerrmmeekk ssýýffaattýýyyllaa bbüüyyüükkbbiirr iivvmmee kkaazzaannddýýllaarr.. MMüüccaahhiitt ggrruuppllaarrýý,, ççooððuunnlluukkiittiibbaarriiyyllee ssiiyyaassii ÝÝssllaamm bbaayyrraaððýýnnýý ttaaþþýýyyoorrllaarr,,yyöörreelleerree ggöörree bbüüyyüükk ddeeððiiþþkkeennlliikk aarrzz eeddiiyyoorrllaarr vveeAAffggaanniissttaann''ddaakkii eettnniikk vvee mmeezzhheeppsseell ççeeþþiittlliilliiððee ggöörreeggrruuppllaaþþýýyyoorrllaarrddýý..

Page 43: Marksist Bakis - 29. Sayı

birkaç kez darbe giriþiminde bulunur ama ne hikmetsetutuklanmaz. Ne var ki son deneyimi çok kanlý olur.Kabil aðýr hasar görür binlerce kiþi yaþamýný yitirir.Tanayi baþarýsýzlýðýnýn ardýndan giriþimini destekleyentek mücahit grubu olan Hikmetyar'a sýðýnacaktýr (akt.greenleft.org, Dixon, Norm (2001-12-12)."Revolution and counter-revolution inAfghanistan").Daha sonra Hikmetyar saflarýndan ayrýlarakTaliban'a katýlan Tanayi 1996'da TalibanKabil'i ele geçirdiðinde Necibullah'ý kendielleriyle öldürecektir (E. Oðuz). Tanayi örneði yaklaþan yýkýlýþý haber ver-mektedir aslýnda. Zira 1989'da DoðuBerlin'de baþlayan çözülme Moskova'yaulaþmýþtýr. SSCB'deki bürokratik yöneti-ci sýnýf çözülme kararý alarak SSCB'ninsonunu ilan etmiþlerdir. Artýk, devletkapitalizminden serbest piyasa kapita-lizmine geçiþ baþlamýþtýr. Artýk 1991sonu itibariyle SSCB tarihekarýþmýþtýr. Yeltsin Afganistan'dakirejime hiçbir destek vermeyecekleriniduyurdu. Necibullah rejimi býrakýnýzsilahý kendi memurlarýna ödenecekparayý ya da temel gýda maddelerinibile SSCB'den almaktaydý. ArtýkNecibullah kendi baþýna kalakalmýþtý.Bu aþamada yakýn adamlarýndan gen-eral Raþid Dostum'a dikkat etmekgerekiyordu. Zira son yýllarda müca-hitlere karþý kazanýlan zaferlerde hepO'nun imzasý vardý. Kendisi de Özbekolan Dostum'un Özbeklerden oluþan40 bin kiþilik bir milis ordusu vardý.Necibullah Dostum'un darbeyapacaðýndan korkuyordu. Bukorkusunda haklý da olabilirdi, amaDostum zaten çökmekte olan rejimizamanýnda terk etmek istedi ve AhmedÞah Mesud ile anlaþarak mücahitlerinsafýna geçti. Bu, rejimin sonuydu. 16Nisan 1992'de Necibullah, ailesiyle beraberhava yoluyla son döneme kadar Pakistan'ýdengelemek için rejime belirli bir destekveren Hindistan'a gitmek istedi. AmaDostum'a baðlý askerler ailesine izin verseler deNecibullah'a izin vermediler. Necibullah daBM'nin Kabil ofisine sýðýnmak zorunda kaldý.Hayatýnýn geri kalanýný bu ofis odasýnda geçirecekti.Mücahit Ýktidarý ve Ýç Savaþýn Yeni Veçhesi

Ahmed Þah Mesud'a baðlý Tacik birlikler Kabil'i elegeçirdikten sonra Pakistan destekli Hikmetyar Kabil'esaldýracak, bu da iç savaþýn baþlangýcý olacaktý. Her etnikve mezhepsel grubun kendi askeri gücü bulunuyordu.

Bunun dýþýnda ülkeye yayýlmýþ bir sürü savaþ aðasýülkede terör estiriyordu. Kabil yakýlýp yýkýldý. Bir süresonra herkes herkesle savaþýyordu. Farklý bölge devletlerifarklý mücahit gruplarýný destekliyordu. Pakistan, Ýran,

Rusya, ABD, Suudi Arabistan, Türkiye, Çin,Hindistan… Neticede 1992-95 arasý bu þekilde

büyük bir yýkýmla geçti. Ülkede þeriat ilanedilmiþti. Ýçki yasaktý, Kabil'i elinde tutan

Ahmed Þah Mesud görece ýlýmlý olduðundankýz çocuklarý hala erkeklerle beraber okulagidebiliyorlardý. Akýllara durgunluk verenbaðnazlýðý yaþama geçirecek olan Talibanise bu sýrada Pakistan gizli servisi tarafýn-dan ülkenin güneyindeki Peþtun böl-gesinde hazýrlanmaktaydý. Hikmetyar'ýnbaþarýsýzlýðý ve dengesizliði Pakistan'ýyeni bir aktör yaratmaya itmiþti. Bölgegücü olma iddiasýndaki Pakistan buçerçevede Afganistan'da hakimiyetkurabileceðine inanýyordu. Ne var kizamanla Pakistan'ýn kendisiAfganistanlaþacaktý. Taliban güneydeki Peþtun böl-gelerinden kuzeye doðru sürpriz birsaldýrý baþlattýðýnda aslýnda koþullarilerlemeleri için çok uygundu. Halkbitmek tükenmez savaþlardanyýlmýþtý ve otoritenin tesis edilmesinibekliyordu ve bunun kim tarafýndansaðlanacaðý önemli deðildi. Yakýlýpyýkýlan Kabil halký açýk açýkNecibullah rejimini mumla ararhaldeydi. Kabil'de savaþan 7 farklýmücahit grubunu eleþtiren þu sözdönemin ruh halini yansýtmaktaydý: "7keçiyi alýn, öküzümüzü geri verin" (E.Oðuz). Buradaki öküz Necibullah'tanbaþkasý deðildi. Söz konusu Taliban daolsa savaþ aðalarýný yenen ve elegeçirdiði bölgelere "barýþ" getiren birgüç destek elde edebiliyordu. Bunun

dýþýnda çoðu savaþ aðasý sahip olduðu böl-geyi Taliban'a savaþmadan terk ediyordu.

Burda Körfez emirliklerinin petro-dolarlarýkonuþmaktaydý. Daha sonraki büyük Taliban

zaferlerinde de durum hep böyle olmuþtu.Kýrsal alan ve þehirler, söz konusu bölgenin

kilit askeri liderleri satýn alarak düþürülmüþtü.Körfez ülkelerinden gelen büyük miktar paralarla

sahip olduklarý silahlý adamlarla mücahit oluþumlarý okadar yozlaþmýþlardý ki Taliban için ilerlemek zor olmu-yordu. O kadar güçlü görünen Hikmetyar da Talibankarþýsýnda benzer bir maðlubiyetle hezimete uðrayýncaTaliban Kabil'e yüklendi. Ýlk kez ciddi bir savaþ verenTaliban Ahmed Þah Mesud karþýsýnda aðýr bir yenilgi ala-

4422

MARKSÝST BAKIÞ

Afganistan’daki Nisan

“Devrimi” ilebenzer tarihlerdeÝran'da Humeyni

iktidara geliyordu.Humeyni'nin iktidaragelmesinde sosyalist-lerin payý büyüktü.

Ama en çok daMoskova'ya baðlý

gruplar Humeyni'yeyardýmcý olmuþlardý.Ýran'daki bu büyük

fiyaskonun ardýndanSSCB'nin Müslüman birülkeyi iþgal etmesi ve

karþýlýðýnda halkýn büyükacýlar çekmesi,

Ortadoðu'da sosyalistmücadelenin çökmesini

beraberinde getirdi.1980’ler itibariyle

Ortadoðu'da sol büyükbir tarihsel çöküþsürecine girecekti.Gerek Ýran gerekse

de Afganistandeneyimlerinden

yükselerekçýkansa siyasi

Ýslam ola-caktý.

Page 44: Marksist Bakis - 29. Sayı

caktý. Ama ikinci saldýrýda yine para konuþacak veAhmed Þah Mesud kuzeye Tacik bölgesine çekilecekti.Taliban Kabil'e girdiðinde Necibullah ve kardeþiöldürüldü, cesetleri sokaklarda günlerce asýlý kaldý. Ýnfazýbizzat gerçekleþtirense eski yoldaþý Tanayi idi. Taliban iktidarý akýllara durgunluk veren sapýkça biryönetim kurdu. Kabil caddelerinde adam asmak sýradanbir uygulamaydý. Televizyon yasaklanmýþtý. Taliban mili-tanlarý ev ev TV arýyordu. Yasaklar arasýnda müzik dinle-mek ve uçurtma uçurmak da vardý. Sakallý olmayanerkekler kýrbaçlanýyor, sakal traþý yapan berberlerin ikiparmaðý kesiliyordu. Köseler bile takma sakal kullanmak

z o r u n d a y d ý l a r .Çocuklarýn oyun-caklarla oynamasýya da bilye gibioyunlar artýk yasak-tý. Kadýnlarýn dýþarý-da çalýþmasý, has-tanelerde erkeklerinyattýðý odalarýziyaret etmesi veþeriata aykýrý giyin-mesi yasaklararasýndadýr. Namazvakti tüm erkeklercamide olmakzorundadýr. Bulisteyi daha dauzatabiliriz. Bunundýþýnda ÞiiHazaralarýn da etniktemizliðe tabi tutul-duklarýný ve bin-lercesinin vahþiceö l d ü r ü l d ü ð ü n üekleyelim. Bundanbaþka Bamyan'da6.yüzyýlda inþaedilmiþ 2500 metre-lik dev Buda heykel-leri de putperestliðeait olduðu gerekçe-siyle Taliban rejimitarafýndan dina-mitlenmek suretiyle2001'de yokedilmiþti.

Ýç Savaþýn

Sonu, ABD

Ýþgali

Ýç savaþ 2001'ekadar sürer. Talibankarþýsýnda kuzeyittifakýný oluþturan

Mesud ve Dostum kendi bölgelerinde direnmeye devamederler. Ýlk düþen Dostum olur. Komutanlarý satýn alýnanDostum çareyi Türkiye'ye kaçmakta bulur. Ahmed ÞahMesud ise tam da 11 Eylül saldýrýlarýndan iki gün önceTaliban tarafýndan suikastle ortadan kaldýrýlacaktýr.Taliban en büyük düþmanýn ortadan kaldýrsa da 11 Eylülsaldýrýlarýnýn ardýndan ABD Taliban'dan Osama BinLadin'i kendilerine teslim etmelerini ister. Bu istek red-dedilince ABD, Afganistan'a girer ve Taliban rejimikolayca devrilir. Yeni süreçte Taliban ABD iþgalcilerinekarþý gerilla mücadelesi baþlatýr. Pakistan da artýk savaþýniçerisindedir…

Sonuç

Afganistan trajedisi birçok dersle dolu. Birincisi SoðukSavaþ atmosferinin anlaþýlmasýyla ilgilidir. StalinistSSCB kendi dýþ politik çýkarlarý için tüm dünyada sosya-list hareketleri adeta piyon gibi kullanmýþtýr. ResmiKP'ler bütün varlýklarýný SSCB'ye dayandýrýyorlardý.SSCB dýþýnda Mao'nun Çin'i için de durum aynýsýdýr.Nitekim Çin de Afganistan'da mücahit gruplarýdestekleyen devletlerden birisiydi. Tabi ki Afganistan'dave dünyanýn geri kalanýnda ne SSCB ne de Çin sosya-lizmin çýkarlarýný dert ediyorlardý. Ýkisinin planlarý dakendi milliyetçi devlet menfaatlerini gerçekleþtirmeyeyönelikti. Afganistan'da çýkarýlacak derslerden birisi de darbeyoluyla tepeden býrakýn devrimi, radikal bir reform prog-ramýnýn bile uygulanamayacaðý idi. Sosyalizm yolundakestirmeler yoktur. ADHP þehirlerde belirli bir tabanasahip olsa da kentli ve orta sýnýf bir karaktere sahipti ve"devrim"de(!) emekçi halkýn bir rolü yoktu. Bu yüzdende Nisan Devrimi esasýnda bir askeri darbeydi.Benzer tarihlerde Ýran'da Humeyni iktidara geliyordu.Humeyni'nin iktidara gelmesinde sosyalistlerin payýbüyüktü. Ama en çok da Moskova'ya baðlý gruplarHumeyni'ye yardýmcý olmuþlardý. Ýran'daki bu büyükfiyaskonun ardýndan SSCB'nin Müslüman bir ülkeyi iþgaletmesi ve karþýlýðýnda halkýn büyük acýlar çekmesi,Ortadoðu'da sosyalist mücadelenin çökmesiniberaberinde getirdi. 1980’ler itibariyle Ortadoðu'da solbüyük bir tarihsel çöküþ sürecine girecekti. Gerek Ýrangerekse de Afganistan deneyimlerinden yükselerekçýkansa siyasi Ýslam olacaktý.

4433

MARKSÝST BAKIÞ

Afganistan trajedisibirçok dersle dolu.

Birincisi Soðuk Savaþatmosferinin anlaþýlmasýy-la ilgilidir. Stalinist SSCBkendi dýþ politik çýkarlarýiçin tüm dünyada sosyalist

hareketleri adeta piyongibi kullanmýþtýr. ResmiKP'ler bütün varlýklarýnýSSCB'ye dayandýrýyor-

lardý. SSCB dýþýndaMao'nun Çin'i için de

durum aynýsýdýr. NitekimÇin de Afganistan'da mü-cahit gruplarý destekleyen

devletlerden birisiydi.Tabi ki Afganistan'da vedünyanýn geri kalanýnda

ne SSCB ne de Çin sosya-lizmin çýkarlarýný dert

ediyorlardý. Ýkisinin plan-larý da kendi milliyetçi

devlet menfaatlerinigerçekleþtirmeye yönelikti. Afganistan'da çýkarýlacakderslerden birisi de darbeyoluyla tepeden býrakýn

devrimi, radikal birreform programýnýn bileuygulanamayacaðý idi.

Sosyalizm yolundakestirmeler yoktur.

Page 45: Marksist Bakis - 29. Sayı

4444

MARKSÝST BAKIÞ

Bu sayýmýzda Türkiye saðýnýn önemli oluþum-larýndan birisi olan Milli Türk Talebe Birliðiniele alacaðýz. Türkiye'nin birçok saðcý siyaset-

ç i s i n i ny e t i þ t i ð ibir örgüto l a nM T T B ,a y n ýz a m a n d ab u g ü nd e v l e t iy ö n e t e nA K Pk a d r o -larýný dayetiþtirenbir okul-du. Devlet

y ö n e t i c i -lerinin en üst kadrolarýnda olan Abdullah Gül,Mehmet Ali Þahin, Recep Tayyip Erdoðan,Bülent Arýnç, Beþir Atalay, Ömer Dinçer, TanerYýldýz, Abdülkadir Aksu, Hüseyin Çelik veBahattin Yýldýz gibi birçok isim esasen MTTBkökenlidir. AKP'nin yönetici kadrolarýnýn tepesinde vebugün hepsi hükümet koltuklarýnda bulunan buisimlerin hepsinin 60’lý ve 70’li yýllarýn saðcýbir gençlik örgütlenmesi içinde yetiþmiþ olmasýda bu örgütü daha yakýndan inceleme gereðidoðuruyor. Bu gençlik örgütünün milliyetçi-muhafazakâr ideolojisi ve siyasal Ýslam'ýnTürkiye'deki geliþimi ile ilgili bir bað kurmakve Türkiye saðýnýn içindeki ayrýmlarý ve yine

Türkiye saðýnýn politik geliþimini anlamakaçýsýndan örgütün seyri ve öyküsü de önemli birnoktada duruyor. AKP'nin bugün ulaþtýðý yer,hem genel olarak Türkiye saðý içinde hem deTürkiye'deki siyasal Ýslam'ýn geliþimi ve orada-ki ayrýmlarýn neticesinde bir anlam kazanýyor.Dolayýsýyla MTTB'yi konu edinen bu yazý da,bu geliþim sürecini kavrama çabasýnýn birparçasý. Türkiye saðýnýn en önemli okullarýndanbiri olan MTTB esas olarak 4 döneme (1916-1920, 1920-1936, 1946-1965, 1965-1980)ayrýlýyor. Bizim için önemli olan son dönemiolsa da MTTB'nin ilk yýllarýndan da kýsaca bah-setmek gerek.MTTB'nin ilk dönemi 1916'da baþlar, ancakkuruluþ dönemine ait yeterli sayýda dokümanbulunmamaktadýr. Türkiye'de Enver Paþa döne-minde Alman militarizminin etkisinde kurulanörgütlerin etki alaný oldukça sýnýrlý kaldý.Türkiye topraklarýnda iþgale karþý süren savaþýnmotivasyonu MTTB'nin kuruluþunda etkilioldu. Keza bu örgütün esas amacý da iþgalemuhalefet edecek bir etkili bir gençlik teþkilatýoluþturmaktý. Ancak tüm gençlerin cephedesavaþtýðý bir ortamda bir talebe birliði olarakgençlik örgütlenmesi gerçekleþtirmek çokgerçekçi görünmüyor. Bu yüzden de savaþsonuna kadar bu örgütün etkisiz kaldýðýsöylenebilir.1929'dan sonraki dönemde ise örgüt daha çokresmi ideolojinin sözcülüðünü ve bekçiliðiniyapmýþtýr. Bu dönem aslýnda tüm sivil toplumörgütleri gibi MTTB de Kemalizmin özellikle30'lardaki milliyetçi çýkýþlarýna hizmet etmiþ veonun koruyuculuðuna soyunmuþtu.

Türkiye SaðýnýnOkulu: Milli Türk

Talebe Birliði

Page 46: Marksist Bakis - 29. Sayı

Bu dönemi incelerken karþýmýza çýkan en önemli þey iseMilli Türk Talebe Birliði'nin baþlattýðý 'Vatandaþ TürkçeKonuþ' kampanyasý oluyor. Bu meþhur kampanyanýnbaþlatýcýsý bu örgüt olmuþtu. Türkiye devlet geleneðininazýnlýklara yönelik baský politikasýnýn en çarpýcý örnek-lerinden birisi olan bu kampanyanýn baþlatýcýsý olan buörgütlenmenin o dönemde devletin baský politikalarýnýnnasýl bir parçasý olduðunun ve bu politikalarý nasýl meþru-laþtýrdýðýnýn iyi bir örneði. Daha sonra bu kampanya1960'lý yýllarda tekrar hatýrlanacak ve tekrardan bir devletpolitikasý haline dönüþecekti. Bu örgüt, Hatay sorunugündemde iken Türkiye'nin Hatay'a katýlýmý ile ilgili izin-siz bir miting düzenlemesinin ardýndan ÝçiþleriBakanlýðýnca kapatýldý. Ancakbu MTTB'ye özgü bir olaydeðil, bu dönemde pek çokörgütlenmenin kapatýldýðýnýsöyleyebiliriz. Burada dýþpolitika konusunda buörgütün görüþünün CHP'denfarklý olduðu görülüyor.MTTB kendi tarih anlatýlarýn-da da bu dönemde Turancýlýðasahip çýktýðýný belirtmektedir. Bu dönem için atlanmamasýgereken birkaç dipnot var.Ýleride DP için çeþitli bakan-lýk görevlerinde bulunacakolan Tevfik Ýleri bu yýllardaMTTB genel baþkanlýðý göreviniüstlenmiþtir. Ýstiklal Marþýokunurken ayaða kalkýlmasý gibikurallarýn da onun baþýnýn altýn-dan çýktýðý belirtiliyor. Ayrýcaörgüt 1933 yýlýndaki kongresindeamblemini 'bozkurt' yapmýþtýr. Budönem, özetle örgütün Kemalistiktidarýn yanýnda saf tuttuðu vekendisini buradan var ettiði birdönemdir.

Milliyetçi MTTB

1945 yýlýndaki Tan matbaasýbaskýnýnda da resmi olarak odönemde henüz kurulmuþ olmasada MTTB'nin olayda parmaðýolduðu iddia edilir. 1946 yýlýnagelindiðinde örgüt tekrar kurulur.60'lý yýllara kadar da Kemalistçizgi buraya hâkimdi. 10 Aralýk 1947'de komünizmlemücadele konusunda yayýnlanan MTTB bildirisinde anti-komünist çizginin korunduðu þu ifadelerle kendini gös-terir: "Derneðimiz iman olarak benimsediði milliyetçilikanlayýþýna dayanarak vatan, millet ve aile gibi millimukaddesat mefhumlarýný inkâr eden komünizm ile daha

þiddetli mücadeleyi þiar ittihaz eder."(1) 50'lerde seçilenyönetimler daha çok CHP'ye yakýndýr. Rasim Cinisli'nin1965 yýlýnda genel baþkan seçilmesinin ardýndan örgütmilliyetçi-muhafazakâr kanadýn eline geçmiþtir. 1967'densonra Ýsmail Kahraman'ýn genel baþkan seçilmesininardýndan örgüt Türk-Ýslam çizgisine iyice yaklaþmýþtý.1965 seçimlerinde birliðin AP'yi desteklediði iddiaedilmektedir(2). Ancak bu dönemden sonra ÝsmailKahraman AP ya da CKPM arasýnda bir ayrým yapmadýk-larýný yalnýzca CHP ve TÝP'e düþman olduklarýný iddiaedecektir. Bu dönemde Necip Fazýl gibi isimlerin birliðintabanýný yoðun bir þekilde etkilediðini söylemek gerekir.Daha sonra Türk-Ýslamcýlarýn aðýrlýklarýný Ýslam'dan yana

koymasýnýn ardýndan birlik deÝslamcý bir pozisyona evrile-cektir. Ýsmail Kahramandöneminde örgütün yineTürkçü pozisyona daha yakýnolduðu söylenebilir. ÝsmailKahraman'ýn, AlparslanTürkeþ'in desteði ile yöne-time geldiði de bilinmekte. Bu dönemde, aslýnda saðcýörgütlenmelerin hepsinin içiçe bir hali bulunmaktaydý.Dediðimiz gibi NATO veABD'nin desteklediði vekýþkýrttýðý anti-komünist

hareket de özellikle SoðukSavaþ'ýn kýzýþtýðý dönemlere denkgelmesi bakýmýndan burada belir-leyici bir konuma sahip.Dolayýsýyla KomünizmleMücadele Dernekleri'nin deMTTB ile iç içe olduðunu söyle-mek yanlýþ olmayacak. 1969yýlýnda Kanlý Pazar'ýnkýþkýrtýcýlarý ve saldýrganlarýarasýnda MTTB'de bulunmaktay-dý. "Kanlý Pazar"dan iki günönce, 14 Þubat'ta, MTTB veKomünizmle MücadeleDernekleri tarafýndan ortaklaþayapýlan "Bayraða Saygý" mitin-gi,gericilerin gövde gösterisinedönüþmüþ ve KomünizmleMücadele Dernekleri BaþkanýÝlhan Darendelioðlu, MTTB'ninÝstanbul Caðaloðlu'ndaki

merkezinde, "Pazar günü komünistler miting yapacak,biz bu mitingde savaþacaðýz. Silahý olan silahýyla,olmayan baltasýyla gelsin" demiþti. Yaþar Okuyan,Aksiyon dergisine verdiði bir röportajda, "Kanlý Pazarolayýndan bir gün önce dediler ki, 'MTTB'ye saat 5'tegelin, size istediðiniz kadar tornadan çýkmýþ keser

4455

MARKSÝST BAKIÞ

1970'lere kadar MTTB'nin omur-gasýný oluþturan dönemin Türk-Ýslam

ideolojisi için de þöyle bir deðer-lendirme yapýlabilir. O dönemdeTürkçülük ve Ýslamcýlýk döneminTürk-Ýslamcý entelektüellerinin ve

milliyetçi muhafazakar siyasioluþumlarýnýn etkisi ile ortak birpaydada yürüdüler. Bu eksenin

þekillenmesinde de anti-komünizminde belirleyici bir rolü olduðu

söylenebilir. Yükselen sol hareketeyönelik NATO ve ABD güdümlü tep-kinin, bu þekillenmenin unsurlarýn-dan birisi olduðu kuþkusuz. Ancak

daha sonra Türk milliyetçileri ilesiyasal Ýslam arasýndaki açý farký

daha da netleþecektir.

Page 47: Marksist Bakis - 29. Sayı

saplarý…' MTTB'ye en az iki kamyondan fazlasopa indirildi" diyordu(3). Ayrýca þu anCumhurbaþkaný olan Abdullah Gül'ün ve þuanAKP'de bakan ve milletvekili olan birçok ismin deo saldýrýlara katýldýðý iddia edilmektedir. Keza odönem Abdullah Gül MTTB'nin icra kurulubaþka -nýydý .B un o k -t a d a ns o n r a

MTTB'nin adý artýk elikanlý ve kontra birörgütlenme olarakhafýzalarda kalacaktýr.MTTB'nin solcularayönelik birçok kontrafaaliyete de adýkarýþmýþtýr. KanlýPazar olayý ve üniver-sitelerde yaþanan fizikimüdahalelerin dýþýnda

öldürülen devrimciöðrenciler Battal Mehetoðlu ve MehmetCantekin'in ölümlerinden de MTTB sorumludur.MTTB kendisinin her ne kadar kurþun sýkmayýdoðru bulmadýðýný iddia etse de ellerinde birçokdevrimcinin kaný bulunmaktadýr.1970'lere kadar MTTB'nin omurgasýný oluþturandönemin Türk-Ýslam ideolojisi için de þöyle birdeðerlendirme yapýlabilir. O dönemde Türkçülükve Ýslamcýlýk dönemin Türk-Ýslamcý entelektüel-lerinin ve milliyetçi muhafazakar siyasi oluþum-larýnýn etkisi ile ortak bir paydada yürüdüler. Bueksenin þekillenmesinde de anti-komünizmin debelirleyici bir rolü olduðu söylenebilir. Yükselensol harekete yönelik NATO ve ABD güdümlü tep-kinin, bu þekillenmenin unsurlarýndan birisiolduðu kuþkusuz. Ancak daha sonra Türk mil-liyetçileri ile siyasal Ýslam arasýndaki açý farkýdaha da netleþecektir. Türkçülük ve Ýslamcýlýkfarklý þeyleri ifade etse de bu birliktelik Türkiyesaðýnýn radikal eðilimlerinde de belirleyiciliðiniuzun yýllar hissettirecektir.

Ýslamcýlýða Geçiþ

1970 yýlýnda Necmettin Erbakan tarafýndan kuru-lan Milli Nizam Partisi Türkiye'deki siyasalÝslam'ýn geliþimi açýsýndan köþe taþlarýndan biri-sidir. Buradan sonra Türkiye'deki yüksek siyasetteyer alan Ýslamcý kadrolarýn tamamý bu gelenekten

yetiþecektir. Necip Fazýl'ýn ve Ýslamcýotoritelerin bu harekete yaklaþ-malarý, ardýndan Ýslami cemaatlerinbirçoðunun Erbakan hareketinin etkialanýna girmelerinin ardýndanMTTB'nin tabaný da bu hareketeyaklaþmýþtýr. Bu noktada ülkücühareket kendi örgütlenme alanýnýoluþturmuþ ve artýk Ýslamcýlýklaarasýndaki açý farkýný geniþletmiþtir.Buradaki farkýn nedenlerine dahasonra deðineceðiz. Daha sonrakomünizmle mücadele ekseninde decihat sloganýný daha sýkça vurgulaya-caktýr.

Rabýta* örgütünce yayýmlanan "AWorld Guide to Organizations of IslamicActivites" yani "Ýslamcý Eylem Örgütleri DünyaRehberi"nin "Rabýta Ofisleri ve Temsilcileri" ileilgili bölümünde "Milli Türk Talebe Birliði"nin deadýnýn geçtiðini iddia edilmiþtir. Burasý önemli,çünkü ABD'nin anti-komünizm ekseninde destek-lediði Ýslamcý kontra militanlarýn Türkiye'dekikökenlerinden birisinin bu örgüt olduðu görülü-yor. Ayrýca ABD'nin ýlýmlý Ýslam projesininbugünkü uygulayýcýlarý olan AKP teþkilatýnýn enönemli yönetici kadrolarýnýn bu örgütten yetiþme-si meseleyi açýklýyor. Milli Türk Talebe Birliði'nin, 60'larýn sonu ve 70'liyýllarýn baþýndaki talepleri ve siyasi yönü oldukçadikkat çekicidir. Bu dönemde yükselttikleri talep-ler bugün AKP kadrolarýnýn büyük bir kýsmýnýgerçekleþtirdiði hedeflerdir. Bu dönemde Ýslamieðitim meselesine bu örgütçe ciddi önematfedilmiþtir. Ýlahiyat fakülteleri ve özellikle deÝmam Hatip Liseleri konusundaki talepleri incele-meye deðerdir. Bu mesele hatýrlanacaðý gibi 80'live 90'lý yýllarýn siyasal Ýslam aktörlerinin uzunsüre çýðýrtkanlýðý yaptýðý, AKP iktidarýnýn ilk yýl-larýnda bunlarla kafayý bozduðu ve 4+4+4 eðitimsistemiyle hayata geçirdiði temel meselelerdenbirisidir. Yine ayný þekilde türban ve eðitim tartýþ-malarý da bu yýllarda gündeme MTTB tarafýndanortaya atýlmýþtýr. Hatice Babacan** olayý dahasonra bu konuda üniversitelerde verilen mücade-lenin simgeleþen olayý olmuþtur. Ayný þekildeÝmam Hatip mezunlarýnýn üniversiteye girmesitalepleri de bu yýllarda en çok dillendirilen talep-

4466

MARKSÝST BAKIÞ

Ý s t a n b u lÜniversitesi’nde 'KanlýP a z a r ' d a nsonra DenizGezmiþ vea r k a d a þ l a r ýMTTB üyesi Abdullah Güliçin okula girme yasaðýkoymuþlardý ve Gül uzunsüre okula girememiþti.O dönem karþý karþýya gelenbu iki figürden bir tanesidevlet tarafýndan asýldý,diðeri ise þu anCumhurbaþkaný.

Page 48: Marksist Bakis - 29. Sayı

leri arasýndadýr. Bu dönemde geliþtirilenekonomik tartýþmalara iliþkin tavýr dabütünüyle Erbakancýlýk siyasi geleneðininuzun yýllar yürüttüðü politikalara paraleleksende geliþecektir. Yine birliðin oluþtur-duðu sosyal ve kültürel alanda faaliyet göster-mesi hedeflenen topluluklar da Ýslamcýlarýngünümüzdeki örgütlenme tarzlarýný çaðrýþtýr-makta. Burada eklenmesi gereken bir noktada 1969 yýlýnda MTTB kongresinde alýndankararlardýr. Bu kararlar Ýslamcýlýða yöneliþiaçýk bir þekilde ortaya koyuyor:1-Azýnlýk okullarý kapatýlmalýdýr.2-Eski Kiliselerin onarýlmasý durdurulmalýdýr.3-Doðum kontrolü durdurulmalýdýr.4-SSCB elçisi istenmeyen adam ilan edilme-lidir.5-ÝHL üniversiteye girebilmelidir.6-Yüksek Ýslâm Enstitüleri Akademiyedönüþmelidir.7-Polis Enstitüleri Akademi olmalýdýr.8-Komünist ve emperyalistler protestoedilmelidir.9-Ýsrail gelecekte Türk Devleti için tehlikeolacaðý için Ýslâm topraklarýndan çekilmesiiçin gerekli tedbirler alýnmalýdýr.Yine de yukarýdaki talepleri incelerken görü-yoruz ki, örgüt muhafazakâr bir çizgideseyrediyor, ancak anti-komünizm burada daçok belirleyici. Yine bu dönem incelenirken vurgulananönemli özelliklerden birisi de örgütünamblem deðiþikliðidir. 1936 yýlýndakideðiþikliði nasýl dönemin siyasi eðilimlerineuygun olarak andýysak, 1975 yýlýndakideðiþikliði de örgütün ideolojik yönelimininönemli bir parçasý saymak gerekiyor. Bozkurtsembolü Türk milliyetçiliði ile doðrudanözdeþleþen bir sembol ancak ÝslamcýlýðýnTürk milliyetçiliði konusundaki yönelimi veaçý farký bu yýllarda daha net hissediliyor.Dolayýsýyla buradaki deðiþiklik de þaþýrtýcýdeðil. MTTB'nin amblemi bu tarihten sonrakitap oluyor. Bu kitabýn Kuran'ý andýrdýðýnýsöyleyelim. Bu tarihten sonra da MTTB'nintüm yayýnlarý ve söylemleri de Ýslamcýlýðýntonu artýk hissedilmekten öte, hakim ve enbaskýn ton olacaktýr.Milli Türk Talebe Birliðinde vücut bulanTürkiye saðýnýn içindeki temel kamplaþmayýda daha yakýndan incelemek gerek. Bu mese-leye iliþkin þunu söyleyebiliriz ki, ikisi de

küçük burjuva unsurlardan beslenen, küçükburjuva tabana dayanan ideolojiler olanTürkiye'deki ülkücü faþist hareketle, Ýslam-cýlýk arasýndaki temel farkýn bu hareketlerinsýnýfsal olarak küçük burjuvaziden beslendiðialanlarla (küçük burjuvaziyi hangifikirlere/hangi kavgaya kazandýklarýüzerinden) açýklayabiliriz. Ülkücü harekettüm dünyadaki klasik faþist hareketlerdeolduðu gibi küçük burjuvazinin öfkesindenbeslenmiþ, iþçi sýnýfý ve sola yönelik birbastýrma hareketidir. Ancak Ýslamcýlar ortayakonulan bir toplumsal dönüþüm projesinedayalý bir program etrafýnda küçük burju-vazinin ekonomik beklentilerine oynamýþtýr.Bugünden dönüp baktýðýmýzda ortada böylebir temel fark görmekteyiz.Tam da bu noktada Türkiye büyük ser-mayesinin geliþimi ve buna paralel olarakseyreden Türkiye saðýnýn hikayesi ile ilgilitartýþmalara da deðinmek gerekir. 60'lardabüyük sermaye ile küçük burjuvazi arasýndaileri boyutlara taþýnan ayrýþma AP'nin bütünsaðýn þemsiye örgütü olma misyonunda biryarýlmaya neden olmuþtur. Esas olarakTürkiye büyük sermayesinin siyesi temsilcisikonumunda olan AP siyasi çizgisi, buradaküçük burjuva unsurlardan bir ayrýþma gös-teriyordu. Dolayýsýyla saðdaki daha derlitoplu görüntü de daðýlýyordu. TOBB'danSanayi Odalarýnýn ve TÜSÝAD'ýn ortaya çýk-masý da bu geliþmelerle paralel.Erbakancýlýðýn ve ülkücülerin siyasiçizgisinin netleþmesi de küçük burjuvazidenbeslenen unsurlar olduklarý için bu noktayadenk düþer. Þunu da söylemekte yarar var,60'lý yýllar esasýnda toplumsal birradikalleþme dönemine tanýklýk eder. Butoplumsal radikalleþme toplumun tüm kesim-lerine olduðu gibi küçük burjuvaziye de sira-yet eder. Ülkücü hareketin ve Ýslamcýhareketin popülerleþmesinin bir yönüylebunun etkisi altýnda olduðu da söylenebilir.Burada MTTB'nin Ýslami yönelimini veErbakan çizgisi ile kurduðu baðý anlatýrkenAkýncýlara deðinmemek olmaz. Akýncý veMTTB'li kadrolar birbirlerinden genellikleayrýlmýyorlardý. Hem Akýncý ve hem MTTB'likimliði birarada yürütülüyordu. Yukarýda say-dýðýmýz ve bugün de devletin en tepesindeoturan isimlerin büyük çoðunluðu aynýzamanda Akýncýdýr. Burada örgütler arasýnda-ki ufak nüans farklýlýklarý var. MTTB dahaçok bu gençliðin entelektüel yönü ile hareket

4477

AAnnttii--kkoommüünniizzmm

eekksseenniinnddee ssookkaakkhhaarreekkeettlleerriinniinn

iiççiinnddee ddee bbuulluunnmmuuþþoollaann ÝÝssllaammccýýllaarr,,

ggeeççmmiiþþtteennggüünnüümmüüzzee AABBDD iillee

bbiirr þþeekkiillddee bbuueekksseennddee uuzzuunn yyýýllllaarr

iiçç iiççee bbuulluunn--mmuuþþllaarrddýý.. MMiillllii

ggöörrüüþþ hhaarreekkeettiinnddeennkkooppaann AAKKPP iissee

ÝÝssllaammccýýllaarrýýnn iiççiinnddeeeemmppeerryyaalliizzmmllee

ddaahhaa rraahhaatt ççaallýýþþaa--bbiilleecceekk bbiirr ooddaaððýýnnýý

oolluuþþttuurrdduu..GGeeççmmiiþþttee aannttii--

kkoommüünniizzmmeekksseenniinnddee

eemmppeerryyaalliizzmmlleeggööbbeekk bbaaððýýnnýý oolluuþþ--

ttuurrmmuuþþ oollaannllaarrbbuuggüünn AABBDD''nniinn

OOrrttaaddooððuu''ddaa bbiirrlliikk--ttee ççaallýýþþttýýððýý oorrttaakk--

llaarrýý oolldduullaarr..GGeeççmmiiþþtteennggüünnüümmüüzzee

bbaakkýýllddýýððýýnnddaa ssoollccuu--llaarrýýnn ööððrreennccii

hhaarreekkeettii iiççiinnddeeöönneemmllii ddüüþþmmaann--llaarrýýnnddaann oollaann bbuu

kkaannaatt bbuuggüünniikkttiiddaarrddaa..

MARKSÝST BAKIÞ

Page 49: Marksist Bakis - 29. Sayı

ediyor. Akýncýlar ise siyasi ve aksiyon yönünü oluþturuy-orlardý, ancak esaslý bir farklýlýktan bahsetmek mümküngörünmüyor. Yalnýzca Akýncýlar ve MNP-MSP, saðcýgençlerin kendilerini siyasi arenada ifade ettiði ve eylemedöktüðü alanlar oldu. Yine ayný þekilde öðrenci olmayangençlik kesimlerini de örgütlemeye çalýþarak MTTB'ninboþluðunu tamamlamýþtýr. Kýsaca Türkiye saðýnýn geliþimçizgisine ve MTTB'nin genelportresine bakarak toparla-yalým. Ýlk olarak 1940'lardakendisine siyasi zemin bulanmuhafazakar ideoloji, 60'lar-dan itibaren Türkiye'degeliþmeye baþladý ve 70'lerdensonra çeþitli yollarla bugünzirve pozisyo-nuna ulaþtý.Anti-komünizm eksenindesokak hareketlerinin içinde debulunmuþ olan Ýslamcýlar,geçmiþten günümüze ABD ilebir þekilde bu eksende uzunyýllar iç içe bulunmuþlardý.Milli görüþ hareketindenkopan AKP ise Ýslamcýlarýniçinde emperyalizmle daharahat çalýþabilecek bir odaðýnýoluþturdu. Geçmiþte anti-komünizm eksenindeemperyalizmle göbek baðýnýoluþturmuþ olanlar bugünABD'nin Ortadoðu'da birlikteçalýþtýðý ortaklarý oldular.Geçmiþten günümüzebakýldýðýnda solcularýn öðren-ci hareketi içinde önemli düþ-manlarýndan olan bu kanat bugüniktidarda. Ýstanbul Üniversitesinde 'Kanlý Pazar'dan sonraDeniz Gezmiþ ve arkadaþlarý MTTB üyesi Abdullah Güliçin okula girme yasaðý koymuþlardý ve Gül uzun süreokula girememiþti. O dönem karþý karþýya gelen bu ikifigürden bir tanesi devlet tarafýndan asýldý, diðeri ise þuan Cumhurbaþkaný. Bu, meseleyi anlama açýsýndanönemli. Burjuva devletinin ve Türkiye büyük ser-mayesinin o zaman yetiþtirdiði bu 'talebeler'e þimdilerdeönemli görevler veriyor. AKP iktidarýnýn bugününü anla-mak için de bu tarihe göz atmak ve yetiþtirilen buunsurlarýn geliþimini daha dikkatli anlamak önemli birnoktada duruyor.

Serkan Üstün

* Rabýta, Suudi Arabistan tarafýndan dünyadaki Ýslamcýörgütleri finanse eden, ABD destekli kuruluþ.** Hatice Babacan adýndaki Ýlahiyat Fakültesi öðren-cisinin baþörtülü olarak derslere girme ýsrarý üzerineFakülte yönetimi tarafýndan disiplin cezasýyla okuldaniliþiðinin kesilmesi üzerine öðrenciler dersleri boykot

eylemi düzenlemiþlerdir. MTTB'lilerbu olaya müdahil olmuþlar veFakültenin önüne siyah çelenkbýrakýlmasýnýn yaný sýra baþkanÝsmail Kahraman bir basýn toplan-týsý düzenleyerek Fakülte yöneti-mini tehditkâr bir üslupla çok sertbir biçimde eleþtirmiþtir (Uzun,Necmi. (2011). Türkiye'de ÝslamcýHareket, Geliþimi, Ýliþkileri,Ayrýlýklarý ve Dönüþümü. AtýlýmÜniversitesi Sosyal BilimlerEnstitüsü)

---1) Medeniyet dergisi, sayý:132) Necmi Uzun, Türkiye'de Ýslam-cý Hareket, Geliþimi, Ýliþkileri,Ayrýlýklarý ve Dönüþümü, AtýlýmÜniversitesi Sosyal BilimlerEnstitüsü, 2011. 3) Cemal A. Kalyoncu, YaþarOkuyan ile Röportaj: “KanlýPazar’da Daðýtýlan MaviKurdelenin Sýrrý!”, Aksiyon,07.09.2009

4488

MARKSÝST BAKIÞ

Milli Türk Talebe Birliði'nin,60'larýn sonu ve 70'li yýllarýn baþýn-daki talepleri ve siyasi yönü oldukçadikkat çekicidir. Bu dönemde yük-

selttikleri talepler bugün AKPkadrolarýnýn büyük bir kýsmýnýgerçekleþtirdiði hedeflerdir. Bu

dönemde Ýslami eðitim meselesinebu örgütçe ciddi önem atfedilmiþtir.Ýlahiyat fakülteleri ve özellikle deÝmam Hatip Liseleri konusundakitalepleri incelemeye deðerdir. Bumesele hatýrlanacaðý gibi 80'li ve90'lý yýllarýn siyasal Ýslam aktör-

lerinin uzun süre çýðýrtkanlýðý yap-týðý, AKP iktidarýnýn ilk yýllarýndabunlarla kafayý bozduðu ve 4+4+4eðitim sistemiyle hayata geçirdiðitemel meselelerden birisidir. Yine

ayný þekilde türban ve eðitim tartýþ-malarý da bu yýllarda gündeme

MTTB tarafýndan ortaya atýlmýþtýr.

Page 50: Marksist Bakis - 29. Sayı

DEVRIM YAPAR

KADINLARYEMEK DDEGIL